the playbarn magazine ocak

43
1

Upload: ajanda-dergisi

Post on 28-Mar-2016

227 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

dergi,magazine

TRANSCRIPT

1

2

Ġmtiyaz Sahibi:

The Playbarn İlk Adımlar Çocuk Oyunları Ltd. Şti adına Esin Uzunoğlu

Yayın Direktörü:

Esin Uzunoğlu

Editör & Dergi Tasarım

Sinem Ergun

Reklam Pazarlama: Serkan Kayın

Ayşegül Aksoy

Kurumsal Marka DanıĢmanı: Duygu Phillips

Kapak Çizim ve Tasarım

Şule Coşkun Balmumcu

Bilimsel DanıĢmanlar:

Müge Sandıkçıoğlu

Bihter Gülümser

Gökhan Sengü

Katkıda Bulunanlar

Şebnem Özinal Abbas Güçlü

Ozan Bilmiş

Esra Uzunoğlu

Klaris Koen

Duygu Phillips Bir Dolap Kitap (Banu ve Yıldıray)

Derin Karadeniz

Müge Karahan

ĠletiĢim: [email protected]

Reklam [email protected]

3

Merhaba,

The Playbarn Magazine ile, yeni yılın ilk ayında herkese merhaba diyoruz.

The Playbarn için bu yıl çok anlamlı çünkü 2011 yılında 11. yaş gününü

kutluyor.

11 yıldır geniş bir aileye sahip olan The Playbarn pek çok çocuğun

büyüyüşüne tanıklık etti, onların duğum günlerinde onlarla birlikte eğlendi

ve anne babalara istedikleri saatlerde huzurlu bir şekilde özgürlüklerini

sundu.

Bu süre boyunca çocuklarla yaşamın getirdiği bilgi ve tecrübe birikiminin

yanı sıra anne babaların paylaşım ihtiyacı duyduğu konularda yanında

olmaya çalıştı.

İşte bu dergimizle, bilgi paylaşımı platformumuzu biraz daha farklı bir

ortama taşımayı hedefliyoruz.

Anne babalara yönelik bir içeriğe sahip olan dergimizi, her konuyu

çekinmeden sonuna kadar tartışabilen, özgüveni yüksek, sorgulayıcı,

enerjik ve rengarenk oluşturmaya çalıştık.

Alanlarında uzman kişilerin köşe yazılarının yanısıra, çocuk yetiştirmede

karşılaşılan hertürlü soruyu ele alıp içtenlikle tartışan köşe yazıları, ayrıca

anne, baba ve hatta çocuk gözüyle yaşam paylaşımlarının yer aldığı

dergimizde sizin de katılımlarınızın olmasını arzu ediyoruz.

Dergimiz internet üzerinde yayınlanacak ve abone olan okurlarımıza e-mail

yoluyla her ay ücretsiz ulaştırılacak.

Tüm heyecanımızla beğeninize sunuyor ve pek çok konuda her ay sizlere

yararlı konular hazırlayacağımızı ümit ediyoruz.

Sevgilerimizle...

4

Megazeka—07 Ocak 2011

Megazeka dünyanın gelmiş geçmiş en zeki ve kötü süper kahra-

manıdır. Ve en az başarılı olanıdır. Yıllar boyu akla gelebilecek

her yolu deneyerek, Metro City‘i ele geçirmeye çalışır. Her girişi-

mi, ‗‗Metroman‘‘ olarak bilinen pelerinli süper kahraman yüzün-

den başarısızlıkla suçlanır.

Bir gün Megazeka‘nın beceriksizlikle ortaya koyduğu kötü plan-

larla mücadele ederken ölür. O andan itibaren Megazeka‘nın ha-

yatta hiçbir amacı kalmamıştır. Megazeka kendine rakip yeni bir

kahraman yaratmaya karar verir.

Ayı Yogi—21 Ocak 2011

Çocukların olduğu kadar yetişkinlerinde severek izlediği Ayı Yogi,

21 Ocak 2011‘de üç boyutlu olarak vizyona girecek.

Bir belgesel yönetmeni hazırlayacağı yeni projesi için Jellystone

Park'a gelir. Burada şans eseri yolu Ayı Yogi ve arkadaşlarıyla

kesişir. O andan itibaren birbirini takip eden maceralar başlar.

Tron Efsanesi—28 Ocak 2011

Legacy daha önce beyaz perdede gördüklerinizin hiçbirine ben-

zemeyen bir dijital dünyada kurulmuş 3D ileri teknoloji mace-

rası.

Sam Flynn, babasının ortadan kayboluşunu araştırır ve kendini

babasının 25 yıldır yaşadığı Tron‘un dijital dünyasında bulur.

Kevin‘in sadık sırdaşı Quorra‘yla birlikte, baba ve oğul çok fazla

gelişmiş ve son derece tehlikeli bir hale gelen, görsel açıdan

dudak uçuklatan sanal alemde bir ölüm kalım yolculuğuna çı-

karlar.

(Tüm filmler kaynak: cicice.com)

Sinemalarda Bu Ay

5

Çocuk Sanat Akademisi Yaratıcı Drama

(5-14 yaĢ)

Yaratıcı Drama Eğitimi dersinin amacı, çocuk-

ların yaratıcı doğaçlamalar, hayal gücüne yapı-

lan eğlenceli yolculuklar, çeşitli hikaye anla-

tımları, tiyatro alıştırmaları, müzik ve dans yo-

luyla; yaşam boyu sürecek bir özgüven duygu-

su aşılamak, hayata karşı daha coşkulu ve he-

yecanlı bir yaklaşım içerisinde bulunmalarını

sağlamak, sosyal iletişimlerini güçlendirmek ve

belki de en önemlisi 'oyunculuk' yeteneklerinin

farkına varmalarına yardımcı olarak, saklı kal-

mış olan yeteneklerini gün ışığına çıkartmaktır.

www.semihaberksoyopravakfi.org

Dijital Fotoğraf Atölyesi:

(13-16 YaĢ)

Tarih: 31 Ocak-4 Şubat 2011

Saat: 10.00-12.00

Süreli Atölye / 5 gün

Profesyonel ekipmanlarla donatılmış

santralstüdyo‘da birlikte fotoğraflar üzeri-

ne konuştuğumuz, temel kuralları öğrenip

hem stüdyoda hem de stüdyo dışı mekan-

larda uygulamaya geçirdiğimiz bir atölye

düzenliyoruz.

www.santralatolye.com

Karikatür Atölyesi

(9-13 YaĢ)

Atölye çalışmasını 2003 yilindan beri cesitli

okullarda karikatür kulübü yapan Nalan

Yırtmaç, konuk çizerlerimiz Tan Cemal

Genç, Cem Dinlenmiş ve santralistanbul

Eğitim Birimi Ekibi gerçekleştiriyor.

ww.santralatolye.com

Tarih: 31 Ocak-4 Şubat 2011

Saat: 10.00-12.00

Süreli Atölye / 5 gün

6

ĠTÜ Bilim Merkezi

4 Aralık 2010 – 22 Ocak 2011 arası her Cumartesi

Elektronik Akademisi: 7 -10 yaş arası mucitler, 8 hafta boyunca her cumartesi İTÜ

Bilim Merkezi‘nde tıpkı birer elektronik mühendisi

gibi çalışıyor, devreler tasarlıyor, oyuncaklar

geliştiriyor ve projelerimizle elektronik dünyasına

dev bir adım atıyor! (Cts. 13:00 – 15:00)

Robot Akademisi: 11 -14 yaş arası mucitler, 8

hafta boyunca her cumartesi İTÜ Bilim Merkezi‘nde

robotik biliminin sırlarını keşfediyor, robotlar oluştu-

ruyor.

Yapılan robotlara her hafta farklı görevler yüklüyor

ve yerine getirmelerini sağlıyorlar. Üstelik bu atölye sonunda seçilen projeler yarışmalara

gönderilecek! (Cts. 15:00 – 17:00)

Ġlluzyon Gösterisi

İstanbul Oyuncak Müzesi (212) 359 45 50

http://www.istanbuloyuncakmuzesi.com

Selim Başarır ve İstanbul Magic Academy il-

lüzyonistleri tarafından her hafta gönüllü ola-

rak sunulan İllüzyon Gösterileri ile izleyiciler

hayal etmeyi ve imkânsız olanın nasıl gerçeğe

dönüştüğünü görecekler.

7 yaş ve üzeri her yaşa hitap edecek içerikle

düzenlenmiş gösterilere ziyaretçiler aile ola-

rak katılmanın keyfini yaşayacaklar.

www.bilimmerkezi.itu.edu.tr/

Sihirli Dadı

Müzikal Çocuk Oyunu

Tim—Fettah Aytaç Salonu

http://www.timshowcenter.com/

Sihirli güçlere sahip bir dadının, ailenin

küçük çocuklarına bakma görevini üstlen-

mesiyle birlikte onlara bambaşka bir dün-

yanın kapılarını aralaması danslar ve mü-

zik eşliğinde anlatılıyor

7

8

BANU&YILDIRAY

www.birdolapkitap.com

Merhaba,

The Playbarn çocuk kitapları köşesine hoş geldiniz!

Biz, Banu ve Yıldıray, çocuk kitaplarına bayılıyoruz. Sizinle, okuduğumuz kitapları

paylaşmak istiyoruz.

Çocuk kitaplarını yetişkinler yazıyor gibi görünür ama aslında yetişkinlerin içindeki

çocuklar yazar. Bu nedenle anne babalar, dayı, teyze, amca ve halalar çocuk kitap-

larını minikleri için alıyor görünürler ama aslında biraz da kendilerine alırlar. Bu iş-

ten her şartta çocuklar kârlı çıkar.

Peki, çocuk kitabı alırken nelere dikkat etmeliyiz?

Çocukların dikkatlerini yoğunlaştırma, algılama, kavrama becerileri yaşlara göre

farklılık gösteriyor. Çocuk kitapları bu farklara göre yazılıyor, resimleniyor, tasarla-

nıyor. Kitapların ağırlığı, büyüklüğü ve malzemesi bile yaş gruplarına göre dikkate

alınıyor. Öte yandan, ―3 yaşındaki çocuk 4+ çocuklara önerilen bir kitabı anlaya-

maz, o kitapla ilgilenmez,‖ diyemeyiz. Böyle keskin bir ayrım yok. Çünkü çocuğun

kişisel özellikleri ve sizin kitapla, çocuğunuzla ve kitap ile çocuğunuz arasında kur-

duğunuz ilişki de kitapların tasarım özellikleri kadar önemli.

Sizinle ilk buluşmamız şerefine, üç kitap seçtik:

“Kaka: „Ġsmi Lazım Değil‟in Doğal Tarihi”

Yazan: Nicola Davies, Resimleyen: Neal Layton, Çevirenler: Egem Atik, Yaş grubu: 8+,

Can Çocuk, 2010, 62 sayfa, ISBN: 978-975-07-1181-7

Bilim her zaman sıkıcı mıdır? Kaka her

durumda iğrenç midir? Bu kitabın yanıtı

kocaman bir ―Hayır!‖ Kaka, yaşam dön-

güsünün vazgeçilmez bir parçasıdır ve bi-

lim kakayı incelerken de çok eğlenceli

olabilir. Kitap, kakayı bahane ederek be-

sin zinciri, doğal hayat ve geri dönüşüm

kavramlarını eğlenceli bir dille anlatıyor.

Kakanın ne çok işe yaradığını okuyunca

şaşıracaksınız!

Detalı yaız için: http://www.birdolapkitap.com/2010/09/24/kaka-%E2%80%9Cismi-lazim-degil%E2%

80%9Din-dogal-tarihi/

Kitap Tavsiyeleri

9

―Bay Çiklet ve Dans Eden Ayı‖

Yazan: Andy Stanton, Resimleyen: David

Tazzyman, Çeviren: Elif Türkölmez, Yaş grubu:

8+, Tudem, 2010, 145 sayfa, ISBN:978-9944-69

-498-8

Bay Çiklet çocuklardan, hayvanlardan, eğlen-

ceden hoşlanmaz. Küvetindeki öfkeli periyle

birlikte Limonlu Bayırda yaşar.

En yakın arkadaşı kötü kalpli, leş kokulu bir

kasaptır. Köpek Jake ve küçük kız Polly de Li-

monlu Bayır‘da yaşar ve Bay Çiklet‘le başları

sık sık derde girer.

Dizinin beşinci kitabı olan ―Bay Çiklet ve Dans

Eden Ayı‖ çıktı. Üstelik eğlence garantili!

―Noel Gecesi Kâbusu‖

Yazan ve resimleyen: Tim Burton, Çeviren:

Barış Pirhasan, Yaş grubu:4 +, İletişim Ya-

yınları, 2010, 44 sayfa, ISBN: 978-975-05-

0831-8

Hortlaklar Diyarı‘nın kralı Jack

İskeletington hayatından sıkılmış.

İskelet danslarından, birilerini korkut-

maktan gına gelmiş krala. Jack, sıkıntı

içinde dolaşırken Noel Kasabası‘na açılan

bir kapı keşfetmiş.

Kasabanın güzelliğine kapılan İskeletington, Aziz Nikolas‘ın yerine geçmeyi kafaya

takmış. Kral ve avanesi Aziz Nikolas‘a minik bir Cadılar Bayramı şakası yapmışlar

ve… Ve ortalık birbirine girmiş. Nasıl mı? Gerisi kitapta…

Detaylı yazı için: http://www.birdolapkitap.com/2010/12/20/noel-gecesi-kabusu/

10

Esra Uzunoğlu

[email protected]

Ben bir çocuğum, aynı senin de

bir zamanlar olduğun gibi. Olmadık yerde

çişim gelir, olmadık zamanda karnım acıkır.

Her istediğimi istediğim anda yapmak

isterim. Sesimin tonunu ayarlamak elimde

değil, dilediğim gibi bağırır çağırırım.

İsteklerim anında yerine gelmezse bir alış

veriş merkezinin ortasında yerlere atabilirim

kendimi. Hiç kimse umurumda değil, ister

annemin çalıştığı yerin patronu olsun, ister

babamın ofisine gelen müşteri…

Umulmadık laflar edebilirim onların yanında.

Mesela, ―Aaa, sen dişlerini hiç fırçalamıyor

musun, sapsarı olmuş!‖ deme hakkım var

benim. Kral çıplak der gibi. Burnumu karış-

tırabilirim eğer kaşınıyorsa çünkü çocuğum

ben, özgürüm.

Mikrop, hijyen nedir bilmem. Pisliği çok se-

verim. Dilediğimce oynamak isterim sokak-

larda. Büyüklerin koyduğu kurallar umu-

rumda değil. Zaten anlamadığım şey, onlar

da bir zamanlar küçüklerdi, peki o zaman

neden benim davranışlarımı hoş görmüyor-

lar.

Bana sürekli ne yapmam, ne yapmamam

gerektiğini söylüyorlar.

Doğru mu, yanlıĢ mı yaptıklarını nere-

den biliyorlar?...

Bırakın da Çocukluğumuzu YaĢayalım!

11

Gerçekten de acaba doğru nedir, yanlış

nedir? Anne baba olarak çocuklarımızı

yetiştirirken, kurallar koyarken neye göre

doğru, neye göre yanlış olduğunu bilebilir

miyiz? Kaldı ki şimdiki halimizle neyin doğru

neyin yanlış olduğunu bilebiliyor muyuz?

Tabii ki temel bazı kurallar ve doğrular değil

anlatmak istediğim…

Oğlum iki buçuk yaşındaydı yuvaya

başladığında… Harika bir yuvaydı, tam bir

anne kucağı. Biraz daha büyüyüp de ilkokul

yaklaşınca, beş yaşındayken oradan alıp,

ilkokula da hazırlık olsun diye İstanbul‘un

en iyi özel okullarından birinde ana sınıfına

başlattık. Tabii önce doktoruna danıştık.

―Çok doğru bakan bir çocuk, bence bir kişi-

nin inhisarı altında büyümektense yaşıtla-

rıyla aynı ortamda olması daha iyi olur‖ dedi

ve biz de bu sözlerden sonra kararımızdan

emin olarak başlattık ana sınıfına.

Bir gün oğlum,

“Ben yuvaya gitmeyeceğim!” dedi. İşe

yetişmek zorundayım, onu ikna etmeye ça-

lışıyorum.

En nihayet, “Bir tek Ģartla gelirim, eğer

sen öğretmenimle konuşursan‖ dedi. ―Bir

şey mi oldu yuvada?‖ diye sordum. “Evet,

gidersem kimse benimle konuĢmaya-

cak!” dedi.

Çok şaşırdım, ―Niye, ne oldu?‖ diye sordum.

Cevap vermedi, çok mutsuz görünüyordu.

―Merak etme konuşacağım‖ dedim. Öylece

ikna oldu ve okula gittik.

Öğretmene o kadar kızgındım ki… Ruh hali-

mi nasıl dengeleyeceğimi bilemiyordum.

Her zamanki sakin halimi takınmaya çalış-

tım ve sınıftan içeri girmeden öğretmeni dı-

şarı çağırdım nazikçe.

Öğretmen, zarif hoş bir kadındı. Okuldaki

tek yüksek lisans yapan öğretmendi ve bi-

zim için bulunmaz nimet olduğunu düşünü-

yorduk, sürekli ne kadar şanslı olduğumuzu

tekrar edip duruyorduk ailecek.

12

Öğretmen hanım kapıya geldiğinde, ben oğ-

lumun yanında, “Dün ne oldu, oğlum bu-

gün okula gelmek istemedi, sizinle ko-

nuĢmadan sınıfa girmeyeceğini söylü-

yor.” dedim.

Bana şunu anlattı: ―Dün masal dersinde ben

onlara masal okurken, oğlunuz ve birkaç

çocuk daha sürekli konuşup gürültü yaptı-

lar. Ben de onlara kızdım ve sınıftaki diğer

çocuklara, arkadaşlarınıza ne ceza verelim

diye sordum. Onlar da bana, sınıftan atalım,

okuldan atalım gibi cevaplar verdiler. Ben,

bunları yapamayız, en iyisi hiçbirimiz onlar-

la konuşmayalım dedim…‖ Oğlum orada

araya girdi, ―Hayır sadece benimle konuş-

mayacaklar!‖ dedi.

BeĢ yaşındaki çocuğunuz, en güvendiğiniz

okulda, en güvendiğiniz öğretmenle böyle

bir olay yaşadığında ne hisseder ve ne ya-

parsınız? İçimde tarifi mümkün olmayan bir

acı hissettim.

Önce öğretmene, “Eğer öğretmenler oda-

sına girdiğinizde hiçbir öğretmenin si-

zinle konuĢmayacağını bilseniz oraya

girmek ister miydiniz?” diye sordum.

Öğretmen kem küm etti. Sonra, beş yaşın-

daki çocuklara nasıl böyle bir konuda karar

aldırırsınız?‖ diye sordum. Üstelik birkaç ço-

cuk dediği halde sadece benim oğlumla ko-

nuşmayacaklarını da öğrenmiştim. Bu da

hiç adil değildi.

Eğitim sistemine ve öğretmene olan güve-

nim bir kez daha sarsıldı. Bir kez daha diyo-

rum çünkü ilkokulda kendim de benzer bir

olay yaşamıştım. Tarih gerçekten tekerrür-

den mi ibaretti?

Öğretmen hatasını anladı ve oğluma dönüp,

―Sınıfta herkes seninle konuşacak merak

etme.

Zaten şimdi doğum günü partisi var.‖ dedi.

Ben de okuduğum kitaplardan öğrendiğim

gibi, dizlerimin üzerine çökerek oğlumun

boyunun hizasına geldim, gözlerimiz de aynı

hizadaydı şimdi. Gözlerine baktım ve ona,

―Yavrum, şimdi sınıfa girdiğinde herkes se-

ninle konuşacak, öğretmenin senin annen

sayılır ama demek ki dün çok üzülmüş.

Bunu isteyerek yaptığını sanmıyorum. Bir

daha böyle olmaz ama sen de öğretmenin

bir şey anlatırken dinle.‖ dedim, onu öptüm

sevdim ve sınıfa gönderdim.

Sonra tekrar öğretmene döndüm, gerçekten

kendimi çok zor tutuyordum ona bağırıp ça-

ğırmamak için. ―Öğretmenlik kolay bir iş de-

ğildir, bunu anlıyorum. Biz bir çocukla baş

edemezken siz 20 çocukla ilgileniyorsunuz.

Tamam, hepsini sevmek zorunda da değilsi-

niz ama bunu yapmaya hakkınız yok.

Çocukların bu yaşlarında yaşadıkları tüm

olumsuz davranışlar onları bütün hayatları

boyunca etkiler. Siz pedagoji eğitimi alıyor-

sunuz, nasıl böyle davranırsınız‖ diye ver-

dim veriştirdim. İçime sinmedi, yetmedi

söylediklerim, bir türlü rahat edemedim

çünkü öğretmenin tarzı ve söyledikleri tat-

min edici değildi. Çıktım müdüre gittim ve

tüm olan biteni anlattım.

Bu satırları yazarken hâlâ içim yanıyor ve

aynı sıkıntıyı tekrar yaşıyorum. Keşke diyo-

rum bazen, keşke çocuğumun hiç değilse üç

yaşına kadar yanında olabilseydim, keşke iş

yerimde kreş imkânı olsaydı, keşke o daha

iki buçuk aylıkken işe dönmek zorunda kal-

masaydım, annelik izni daha fazla olsaydı,

keşke o henüz iki buçuk yaşındayken tam

gün yuvaya başlatmak zorunda kalmasay-

dım. Keşke, keşke, keşke… Ama keşkeler

bitmiyor. Hiç ―keşke‖ demek gerekmese

keşke…

13

Müge Sandıkçıoğlu

Ortodondist [email protected]

Mesleğimi öğrenen çoğu kişinin verdiği

genel tepki: "off ben çok korkarım

diĢçiden!!". Bazıları da şöyle: "Çok iyi

bir dişçim var. Yıllardır hem tüm sorun-

larımı tekrarlanmamacasına çözdü, hem

de hiç korkutmadı. Ailece güle oynaya

gidiyoruz; çocuklar da çok seviyor onu."

Bu iki tepki arasında dünyalar kadar

fark var. Birinci tepkiye öncelikle gü-

lümsüyorum, ama içimden de ‗eyvah

eyvah, kim bilir kimler neden oldu buna‘

diye de ekşiyorum açıkçası.

İkinci tepkiyi verenleri de, bu tepkinin

oluşmasında katkısı olanı(ları) da içim-

den kutluyor, tebrik ediyorum.

Şimdi asıl üzerinde durmamız gereken,

tabii ki birinci tepki. Bunu ikinci tepkinin

kıvamına ulaştırmanın yollarından söz

etmem lazım haliyle.

Her kim ki, bir insan evladını diĢ

hekiminden korkar hale getirir, tez

diĢi çekile, diyesim geliyor:)

Çünkü bunda hem büyüklerin, hem de

maalesef ki meslektaşlarımın payı var.

Korkunun Çürüğe Faydası Yok!

14

Bir kere, ülkemizde çocuk terbiye etme-

nin, uslu durmasını sağlamanın ya da

susturmanın en baş yollarından biri ço-

cuğu doktorla, iğneyle, dişini çektirmek-

le korkutmaktır. Ben şahsen bu konuda

anında taşı gediğine oturtuyorum.

Bana diyelim ki, büyük çocuğunu mua-

yeneye getirmiş bir anne, kıpraşan kü-

çük çocuğunu benimle ve mesleğimin

faaliyetleriyle sakinleştirmeye kalktı mı,

lafı yiyor. Hemen diğer çocuğu (ki bun-

cağız da titrek titrek oturmuş oluyor

koltuğa) bırakıp, yerden bitme olana

dönüyorum.

Onun göz hizasına kadar diz çöküp,

gözlerinin içine bakarak: ―Bak şekerim,

hiçbir doktor sen susasın diye, sana iğ-

ne yapmaz. Böyle dendiğinde sakın

inanma. Hiçbir çocuğa yaramazlık yaptı

diye, doktorlar tarafından bir şey yapıl-

maz.‖

Bunu duyan iki kardeş de bir rahatlıyor.

Çocuğunun anne ya da babaya olan gü-

venini bir nebze sarstığımı düşününce,

yaptığım hoşuma gitmiyor, ama lütfen

onlar da bir ömre yayılacak korkuyu bu

şekilde enjekte etmesinler taze beyinle-

re. Asıl iğneyi onlar yapmış oluyor, bu

tehditleriyle.

Her kim ki, küçüklerin yanında na-

hoĢ diĢ hekimi maceralarını anlatır

ve yaĢatır, tez diĢi ağrıya, diyesim

geliyor:)

Hadi, sen dişini adam gibi düzgün fırça-

lamamışsın; çürüte çürüte helâk etmiş-

sin. Gece ağrıları başlayana kadar, yok

aspirin basmışsın, yok sirkeyle gargara

yapmışsın, yok vakit bulup diş hekimine

gitmemişsin, yok gitsen de sonunu ge-

tirmemişsin. Bunların sonucunda da kıv-

ranan bir hastaya dönüşüp, sonuçlarına

katlanmak zorunda kalmışsın. İyi de bu

ihmalinin tüm perdelerini niye çocuğuna

izlettiriyorsun?

Ya da daha beteri, son kertede canhıraş

bir şekilde diş hekimine giderken, ya-

nında çocuğunu da götürmek.

Demek ki n‟apıyoruz?:

İhmallerimizi yaşarken kendi aramızda

konuşuyoruz. İhmal sonrası çözümün

getirdiği rahatlamayı yaşayınca da, ço-

cuğumuzu karşımıza alıyoruz ve diyoruz

ki, ―ben dişime gereken özeni göster-

medim, dişlerimi düzenli fırçalamadım.

Dişim ilk çürüdüğünde hemen doktora

gitmedim.

Ağrı çektim. O yüzden sen bu duruma

düşmemek için dişlerini çok iyi fırçala e

mi?‖ (Burada bir not düşmek isterim:

bu uyarının da sadece sözde kalmaması

15

gerektiğinden sonraki yazılarımda söz

edeceğim).

Her kim ki, lafıyla sözüyle olmasa

da baĢka yoldan korku havası esti-

rir, tez diĢ macunsuz kala diyesim

geliyor :)

Yukarıdaki hatalara düşmemiş, bilinçli

ama had safhada canı tatlı ve çocuğuna

kıyamayan bir ebeveyn var diyelim

(kusura bakmayın, bu genelde ‗anneler‘

oluyor). Hariçten okunan gazellerle he-

kime ve çocuğuna yardımcı olacağını

sanan bir ebeveyn, ne yazık ki işimizi

daha da zorlaştırabiliyor. ―Aç yavrum

ağzını, aç aç aç. Aa bak sakın korkma,

doktor teyze acıtmayacak. Ay doktor

hanım, bunun acısı akşama çıkar değil

mi? Off çürük çok derin mi yoksa? Ey-

vah, canı yanacak şimdi.‖

Güvenilir bir hekime gittiğinizde ona

teslim olun, siz güvenin ki, çocuk da

hissetsin bunu. Bırakın gerekenleri o

söylesin. Lütfen çocuklarımızı koşulla-

mayalım. Kendi korkularımızı ya da çe-

kincelerimizi onlara aktarmayalım. Hepi-

miz biliyoruz ki, insan evladı daha bir-

kaç aylıktan itibaren özellikle annenin

gerginliklerini bile hisseder hale geliyor.

O zaman n‟apıyoruz?: Önce kendimizi gevşetiyoruz.

Çocuğu diş hekimine götürmeden önce

şöyle güzel bir kahve, çay vs içiyoruz,

keyif yapıyoruz. Üç saat durmaksızın

yoga yapıp, meditasyonla pelte gibi

olup, ondan sonra gidiyoruz.. İşin şakası

bir yana, ebeveyn olmak dünyanın en

zor işlerinden. Gerek kötü deneyimler,

gerekse kişisel yapı yüzünden, farkında

olmadan evlatlarımıza geçirdiğimiz yer-

siz endişelerimize hakim olmamızda

fayda var.

Bunların ışığında her şeyden önce, diş

hekimine ve faaliyetlerine dem vurma-

dan, ilk yapılacak şey, hiçbir sorun yok-

ken çocuğunuzu alıp, yani durduk yere,

alıp diş hekimine (mümkünse bir

Pedodontiste) ziyarete götürün. Genelde

sadece yumurta kapıya dayandığında,

kapısı tıklanan bir meslek grubuyuz biz.

Bunu evladınızın bütün hayatına çok

olumlu yansıyacak bir deneyim haline

getirmek önce sizin elinizde. En geç 2.5

-3 yaşında ilk diş fırçası kullanımı başla-

malı. Bu konuya da ileride geri dönmek

üzere, tanışma yazıma son veriyorum.

İlk yazı için fazla sopa salladıysam

affola, ama eminim ki sizler ana konu-

muzun en değerli varlıklarımız olduğunu

çok biliyorsunuz.

Havanız nasıl olursa olsun, diş heki-

mi korkunuz olmasın.

16

ġebnem Özinal

Baba, ben „‟tiyatro oyuncusu‟‟ olmak istiyorum dedim.

O güne kadar , bütün çocuklara sorulan o soru, bana hiç

sorulmamıştı.

„‟Büyüyünce ne olmak istiyorsun‟‟………

Aslında sorulsun diye çok bekledim. Ne cevap veririm diye

düşündüm durdum.

Ama sorulmadı bir türlü.

O soru sorulmadı ama , benim iyice düşünmeme, doğruyu bulmama, haklarımı

anlamama ve bu doğrultuda karar vermeme neden oldu.

Üniversite sınavı dönemi gelip çattığında tamam dedim kararım kesin konservatuara

gireceğim..

„‟Tamam „‟ dedi babam. Ben havalara uçtum.Sonra devam etti:

„‟Önce doğru dürüst bir meslek seç kızım, sonra hobi olarak oyunculuk

yaparsın.‟‟

Nasıl yani dedim içimden, doğru dürüst meslekler nelerdir?

Oyunculuk bir meslek değil midir? Hele doğru dürüst bir meslek hiç mi değildir?

İşte kafamdaki bu soru işaretleriyle İ.T.Ü ‗ye girdim ve jeoloji mühendisliği okudum.

Artık doğru dürüst bir üniversiteden mezundum .

Elimde bir diplomam vardı,altın bileziğim…

Özgürdüm. Seçim bana kalmıştı .Mesleğimi yapmak ya da yapmamak….

Diplomamın üzerinde yazan ve mesleğim olması gereken branşta hiç çalışmadım.

O meslekten hiç para kazanmadım.

Benim mesleğim, üniversitede okurken bile hep ‗‘tiyatro oyunculuğu‘‘ oldu.

DOĞRU DÜRÜST SEÇĠMLER

17

Bu anlattıklarım bundan tam 17 yıl önce yaşananlar.

Günümüzde ise durum tam tersine döndü.

Oyunculuk artık aileler tarafından onay gören, doğru dürüst meslekler arasında ……

Ne kadar sevindirici !

Peki bunu belirleyen kriterler nedir?

Çünkü para kazanılan bir meslek haline geldi.

Çünkü artık oyunculuk sayesinde çok popüler olabilmek mümkün.

Yanlış anlaşılmasın ‗‘tiyatro oyunculuğu ‗‘ hakkında değişen pek bir şey yok….

Yani günümüzde bir genç. babasına ‗‘tiyatro oyuncusu ‗‘ olma isteğini telaffuz etse yine

onay görmeyebilir.

Ama yolda yürürken, tesadüfi şekilde herhangi bir tv dizisinden oyunculuk teklifi gelse aile

daha sıcak bakabilir bu seçime…

Gönül ister ki her birimiz mesleklerimizi görerek, anlayarak,bilerek kavrayarak seçebilelim.

Çünkü bu bir tercihten öte bir zorunluluk…

Ben tiyatroyu seçtiğim için çok mutluyum.

Çünkü benim mesleğim, sadece bir dekorun içinde; zamana, insana, duyguya, düşünceye

ve önermelere sahne sunuyor.

Çünkü zamanı yorumlamak, zihindekini çoğaltmak ve içimizdekini paylaşmak için kurulu-

yor bu sahne .

Kafalarımızı karmakarışık eden, anlam veremediğimiz oyunların oynandığı yaşamdaki sah-

nelere benzemiyor….

Bu nedenle „‟iyi‟‟dir tiyatro, tiyatro „‟iyi‟‟dir!

18

Okula yeni giden çocuğunun dersi anlayıp anlamadığı ve çocuğunun zeki olup

olmadığının aileleri tedirgin eden konuların başında geldiği açıklandı.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilüfer Toprakçı, çocukların zeki olmasında

genetik etkenlerin yanı sıra çevresel faktörlerin de çok etkili olduğunu söyledi.

Zeki bir çocuğa sahip olmada okul öncesi eğitimin önemini vurgulayan Toprakçı, çocuğun

3 yaşından itibaren topluma uyum sağlamayı öğrenmesi, ilkokula daha donanımlı başlaya

bilmesi için 3 yaĢından itibaren çocukların anasınıfına, yuvaya gönderilesi gerektiğini

dile getirdi.

Çocuğunuzun zeki olmasını

ister misiniz?

Abbas Güçlü

www.abbasguclu.com

19

Küçük yaştan itibaren çocuğa evde kitap

sevgisi aşılanması gerektiğini söyleyen

Toprakçı, anne babası kitap okuyan

çocuğun okul döneminde dikkatini

toplamasının, algılamasının daha kolay

olduğunu, evde kitap okunmayan bir

ailede büyüyen çocuğun ise okula

başladığında kitaplara çok yabancı

olduğunu, ödev yapmayı, ders çalışmayı

bir külfet olarak gördüğünü ifade etti.

Toprakçı, çocuğun zihinsel gelişiminde

beslenme ve genetik yapının yanında

evdeki huzurunda önemli olduğunun altını

çizdi.

Özellikle demir eksikliğinin zihinsel

gelişimi, okuldaki dikkati olumsuz yönde

etkilediğini belirten Toprakçı, Türk

toplumunda yaygın olan çay içme alışkan-

lığının bebeklere, çocuklara da öğretildiğini

ve bunun ciddi demir eksikliğine sebep

olduğunu ifade etti.

Demirin özellikle kırmızı ette ve yumurta-

da olduğunu, et alamayan ailelerin

yumurta ile bu eksikliği giderebileceğini

belirten Toprakçı, kuru baklagiller,

pekmez, yeşil yapraklı sebzeler de demir

bulunduğunu söyledi..

Bebeğin gelişimi için en gerekli etkenin in-

sanlarla iletişime girmek olduğunu söyleyen

Toprakçı bebeğin gelişimini desteklemek

için ailelerin yapabileceklerini şöyle sıraladı:

"Yenidoğan bebeğinizle göz teması ku-

run, gözlerinin açık olduğu o değerli

anları kaçırmayın.

Bebekle konuşun, ona bir şeyler anla-

tın.

Bebeğinizi emzirin. Anne sütünün ya-

rarları yanında, beslenme seansları be-

bekle göz göze gelme, konuşma, şarkı

söyleme fırsatı yaratacaktır.

Bazı mimikler yapın, yüzünüzü komik

şekillere sokun. 1-2 günlük yeni doğan

bebekler bile yüz hareketlerini taklit

edebilirler.

Aynada kendisini görmesini sağlayın,

Onu gıdıklayın, gülmesini sağlayın.

Ona şarkılar söyleyin. Bu, sizin uydur-

duğunuz bir şarkı da olabilir.

Ona müzik dinletin. Bazı çalışmalarda,

müzik ritimlerini öğrenmenin ileride

matematik öğrenmeyi kolaylaştırıldığı

gösterilmiş.

Bir şey yapmadan önce, ona ne yapa-

cağınızı söyleyin (Şimdi ışığı kapatıyo-

rum gibi) Böylece, neden-sonuç ilişkisi

kurmaya başlayacaktır.

Ona kitap okuyun, resimleri gösterin,

her şeyin adını söyleyin.

Değişik dokulu kumaşları, giysileri elle-

mesini sağlayın, onları cildine değdirin.

Yiyecekleri ellemesine, kendini besle-

meye çalışmasına izin verin.

Ona masal anlatın.

Televizyonu kapatın.

Banyo sırasında, plastik kaplara su

doldurup boşaltmasına, suyla oynama-

sına izin verin."

ÇOCUKLARA ÇAY ĠÇĠRMEK

ZEKĠ OLMASINI ENGELLĠYOR

KĠTAP OKUYAN ANNE BABANIN

ÇOCUĞU DAHA ZEKĠ OLUYOR

ZEKĠ BĠR BEBEK ĠÇĠN NELER YAPMALI?

20

Bihter GÜLÜMSER

Öğrenci Koçu

www.monocoaching.com

İlkokul 5. sınıfa giden, okul birincisi olan, okul dışında sosyal

etkinliklere katılan,girişken ve akademik hayatında hırslı olan bir

öğrencim var. Geçenlere bu öğrencimin ailesiyle bir araya geldik.

Okul, öğrencinin ve ailesinin beklentilerini karşılayamıyor. Bunun için öğretmenleri-

ne danışarak bir çözüm yolu bulunuyor…Okul değişikliği.

Ağaç yaşken eğilir demişler çok da doğru söylemişler. Bu nedenle veli olarak çocu-

ğunuz için en uygun okulu seçmek için günlerce araştırma yapıp bir okula karar

verdiniz. Yıllar geçti ve artık okulunuzu bir nedenle değiştirmeye karar verdiniz. İş-

te bu değişim verdiğiniz ilk karardan daha ayrıntılı incelemeniz gerektiren bir başka

kararı gerektirir. Avantajınız ise artık çocuğunuzun nasıl bir öğrenci olduğunu ve

eğitim hayatının nasıl şekillenebileceğini bilmeniz.

Okul DeğiĢikliği mi? Dikkat!

21

Peki okul değişikliğinde nelere dikkat etmeliyiz?

Öncelikle sizin ve çocuğunuzun beklentilerini, ihtiyaçlarını belirleyiniz. Bunu yapar-

ken çocuğunuzla beraber fikir alış verişinde bulunun. Artık sizin zamanınızdaki gibi

bir çocukluk döneminin olmadığının farkına varmanız gerekir.Şimdiki zamanın ço-

cuklarının sahip olduğu özelliklerden birkaçı; farkındalıkları ve ifade yetenekleri çok

gelişmiş.

Okulları araştırıp, size uygun olanı belirleyin. Hedef okulları belirlerken; Devlet

okulu mu yoksa özel okul mu? Öğretmen kadrosu, sınav çalışmaları ve başarıları,

yayın olarak kullanılan kaynakları, yabancı dil eğitimi, yurtdışı olanakları, teknolojik

olanakları, veli iletişimi,rehberlik hizmetleri, sosyal etkinlikler, özel okul ise burs

olanakları, ders saatleri, okulun eve olan mesafesi vs. dikkat etmeniz gereken kri-

terlerden bazıları.

Bu değişim için ne kadar bir bütçe ayırabilirsiniz? Eğer birden fazla çocuğunuz var-

sa birine sağlayacağınız olanakları diğer çocuğunuza da sağlamak istiyorsanız büt-

çenizi iyi dengelemeniz gerekir.Kuramadığınız denge tekrardan sizi bir başka deği-

şime doğru götürebilir.

Belirlediğiniz okulları çocuğunuzla beraber ziyaret edin. Okulda eğitim alacak olan

çocuğunuzun ortama ve oradaki öğretmenlerle iyi ilişkiler kurması adaptasyon açı-

sından çok önemli.Özel okullarda öğrenci kabulü için yapılan sınavları okulların in-

ternet sitelerinden takip edebilir ve çocuğunuzu bu sınava hazırlayabilirsiniz.

Değerlendirme yaparken okuldaki öğrencilerin velilerine ve mezun öğrencilerine de

fikirlerini sorabilirsiniz.

Çocuğunuz için alacağınız her türlü kararları tüm alternatifleriyle birlikte değerlen-

dirirken,kimi zaman kendinizi yalnız hissedebilirsiniz. Bu noktada çocuğunuzun eği-

tim hayatıyla ilgili destek almak isteyebilirsiniz. Peki bu desteği kimlerden nasıl ala-

bilirsiniz?

Eğitim işiyle birebir ilgilenen uzmanlara, eğitim danışmanlarına ,öğretmenlere, pe-

dagoglara,öğrenci koçlarına danışabilirsiniz. Unutmayın ki herkes kendi gerçekliğin-

de bir değerlendirme yapacaktır. Öğrenci koçları hariç…Tabi ki işini hakkıyla yapan

eğitim koçlarından bahsediyorum.

Peki hayatımıza yeni giren bu eğitim koçu kimdir? Kime eğitim koçu denir?

22

Senelerce öğrenciyle birebir çalışmış

bir öğretmen olarak koçluk eğitimini

almadan önce koçluğun çok kolay bir

iş olduğunu zannediyordum. Öyle ya

zaten ben koçluk yapıyordum,eğitimi

sadece resmi bir belge için almalıy-

dım. Bir sürü araştırmadan sonra

koçluk eğitimini aldım. Ama eğitimin

ilk günü anladım ki herkes koç ola-

maz. Bir eğitimci olduğum ve eğitim-

le ilgilenmek istediğim için özel bir

alan olan öğrenci koçluğu eğitimini aldım.

Biz öğrenci koçları doğru soruyu ya da güçlü soruları sorarak öğrencilerimizde

var olan cevapları bulmalarında yardım ediyoruz. Hayır, sakın yanlış anlamayın

bizler psikolog, psikolojik rehber ve danışman değiliz. Herkesin alanı ayrı.

Peki nedir Öğrenci Koçluğu?

Bir yol düşünün. Kimi zaman puslu, gri bir yol, kimi zaman güneşli ve kuş sesleriy-

le dolu bir yol, kimi zaman da renksiz, sessiz. Yol nasıl olursa olsun yürüyeceksiniz

çünkü yolun sonunda istediğiniz, hedeflediğiniz bir şey var.

Siz yayasınız.Yoruldunuz, kenarda dinlenirken tekrar yürümek istemediniz,

üşendiniz işte tam o anda bir El uzandı size. kalktınız yola devam ediyorsunuz,

açıktınız. Yemek yediniz ama bir üzerinize bir rehavet çöktü, yürümek istemediniz,

O El size yine uzandı. Biraz daha yürüdünüz, yol kenarında arkadaşlarınızı

gördünüz, sohbete daldınız ve devam etmek istemediniz. O El size yine uzandı ve

yola devam ettiniz. Bir de bakmışsınız yolun sonunda istediğiniz yerdesiniz ve

yüzünüzde bir gülümse. İşte O El yani öğrenci koçu olarak BĠZ yönlendirme-

den, zorlamadan sadece yanınızda olarak yolunuzda yürürken sizi yolda tutmaya

çalışıyoruz.

Hayatta bir sürü değişim sürecinden geçiyoruz. Değişimin bizi nasıl etkilediğini kimi

zaman görmezden gelsek de çocuklarımızın yaşadığı değişimleri göz ardı edemiyo-

ruz.

En değerli varlığınız olan çocuğunuzun yaşayacağı değişim süreçlerine tanık olmak,

onunla beraber bu süreci olabildiğince faydalı, verimli geçirmek için elinizden geleni

yapıyorsunuz. Önemli olan çocuğunuzun kişiliğine, isteklerine, yeteneklerine uygun

olan kararları almak ve onları uygulamaktır.

Nasıl sağlığımızı bir uzmana emanet ediyorsak.

23

24

İlk sayıda merhaba,

Çocukların sınırsız ve üstün dünyasına hoş

geldiniz.

Bir çocuğun yanında büyük olmak demek,

çocukların seviyesine inmek değil onların

seviyelerine çıkabilmek demektir.

Dört yıl sekiz ay önce başladığım ebeveyn-

lik yolculuğunda bugün vardığım nokta bu

cümle oldu.

Gelişen ama geliştiği kadar değişen bir

dünyada bizim çocukluğumuza hiç

benzemeyen çocukluklar yaşayan,

teknolojik ve materyal olanaklardan yana

zengin ancak doğal ortamlardan yana

yoksun bir gezegende çocuk yetiştirmek,

yarına hazırlamak için kolları sıvadık hep

birlikte.

Büyük ağırlık annelerde kuşkusuz. Ancak

bu köşede yazmak teklifi bana geldiğinde

„‟bir çok resimde olmayan ama bütün

fotoğrafları onların çektiği‟‟ ebeveyn,

yani baba olarak benim için, babalar ile

çocuklarının ilişkilerini bir babanın

gözünden yazma fırsatı doğdu.

Mümkün olduğunca da bu köşede babaların

çektiği fotoğrafları yazıya döküp paylaşmayı

umuyorum..

Ozan BilmiĢ

[email protected]

25

Baba olmanın anlamı herkesçe bilinir.

Ancak sadece baba olunca duyumsanır.

Baba olmak bisiklet hayali kurmak için

gerekli bir unvan değil aslında.

Sadece mama yapmayı öğrendikten sonra

yedirmeyi de başarıp, yattığında uykuya

dalma aracı olarak da kullanılabilir.

Baba olduğunuzda, daha önce binlerce

kez altından geçtiğiniz, ama hiç önemseme-

diğiniz odanın lambasının bile farkına varır-

sınız. Çünkü çocuğunuz kucağınızdayken

lambanın ışığı gözlerini rahatsız etmesin di-

ye gözlerini bir elinizle kapatırsınız.

Mama yapmayı öğrenirsiniz. Mamasını

yedirmeyi de.. Mamanın tadına bakmayı da

öğrenir babalar. Yüzlerine püskürtülen

mamayı parmağıyla alıp tadına bakar ve

neden püskürttüğünü biliyor olursunuz.

Tadı berbattır ve ilk kez çocuğunuzla hem

fikir olmanın keyfini yaşarsınız gülümseye-

rek.

Ağzından dökülen ‗‘tabii yemez‘‘ cümlesine

çocuğunuzla yapılan mangal hayalleri

eklenir.

Uykusuzluğun ne olduğunu biliyorsunuzdur

artık. Aslında yarasalarla aynı geni taşıdığını-

zı, ve dünyanın en hızlı motoruna sahip oldu-

ğunuzu anlarsınız.

Top atılsa uyanmayan bir adam iken, çıt

sesiyle yarasa gibi kulaklarınızı nasıl diktiği-

nizi, çocuğunuzun ağlama sesiyle sıfırdan

yüz kilometreye bir saniyede çıktığınızı fark

edersiniz.

Üstelik gece karanlıkta da görebildiğini-

zi anlarsınız.

O gecenin sabahında işe giderken ilk kez es-

nemeden ve uykusuz değilmiş hissi ile gider

babalar işe.

Tuttuğu takımın birinci olması..... Bir

kupa

İstediği arabaya sahip olmak.... Güzel

bir duyumsama..

Akşama evde sevdiği yemeğin olması....

Hoş bir eda..

Baba olmanın verdiği keyif....

Paha biçilemez.

YaĢasın baba olmak!

26

Merhaba,

Bu e-dergide, biz de çocuklarımızla

yaşadıklarımızı sizlerle paylaşıyor olacağız.

Zaman zaman anneliğin ne kadar zevkli

olduğundan, zaman zaman nasıl kafayı sıyırma

noktalarına gelinebildiğinden, gayet sabırlı

olunması gerektiğinden, anne-baba olmanın

aslında genç kalmanız için nasıl sağlıklı bir yol

olduğundan, ebeveynliği kişisel gelişimimizin do-

ğal bir parçası olarak görebilirsek bu süreci nasıl

zevkli bir yolculuk haline getirebileceğimizden,

çocuklarımızın sorunlarından vb. konulardan

b a hs ed i p b i r a z d a eğ l e n m ey e

çalışacağız açıkçası.

Sevgiyle ve sabırla kalın :)

Teri ErbeĢ - Klaris Koen

[email protected]

27

SEÇĠMLER

Doğdukları günden, hatta hamile kaldığımız andan itibaren sorumluyuzdur

çocuklarımızdan. Yediklerinden, içtiklerinden, giyimlerinden, eğitimlerinden…

Kontrol edilmeye ve korunmaya ihtiyaçları vardır.

Omuzlarımızdaki bu sürekli sorumluluk bazen fazla

gelse de, aslında kontrol etme duygusu içten içe

hoşumuza gider. Ancak, onları kontrol edebileceğimiz

alanların, onlar büyüdükçe daralacağının pek

farkında değilizdir çoğu zaman.

Bebeğinizi, özellikle kız çocuğunuz varsa onu cici cici

giydirme arzunuzu, yaşı küçükken tatmin ettiyseniz

ne ala, yoksa treni kaçırdınız…

Kızımla, giysi konusunda didişmelerimiz, kızım 5

yaşlarındayken başladı. Belki sizin daha erken başla-

mış olabilir bile. Kendi seçtiğim giysiler içinde gör-

mek istiyordum kızımı ve o hiçbirini giymiyordu;

onun seçimleri farklıydı.Bazen rengini, bazen modeli-

ni beğenmiyordu; bazen de sadece rahat etmediği için giymiyordu.

Ben, kendi istediğimi giysin diye ısrar ediyor; seslerin biraz yükselmesinin ardından

vazgeçip, " ne istersen giy, bir daha bana sorma" deyip olay yerini terk ediyordum;

evdeki gerilim gereksiz yere artıyordu.

Kızımın seçimlerine -mevsim koşullarına uygun oldukları sürece- saygı göstermem

gerektiğini en sonunda anladım. Giyinmek, kişinin kendini ifade etme biçimlerinden biri

olduğuna göre, buna karışmaya gerçekten hakkımız yok galiba. Kendi çocukluğumu

düşündüğüm zaman, ben de tıpkı onun gibi olduğumu hatırladım ve kızıma bir kez daha

hak verdim.

Siz ona seçenek sunun, bırakın seçimi kendisi yapsın; tıpkı yaşamda olduğu ve olması

gerektiği gibi. Anne baba olarak bizim işimiz sadece yol göstermek; seçimleri ve çö-

zümleri çocuklarımıza bırakmak. Herşeyi kontrol edemeyeceğimiz gayet açık; bunu

yapmaya devam etmek yerine, kendi seçimlerini yapabilen, özgüveni gelişmiş çocuklar

yetiştirsek daha iyi olmaz mı?Seçimlerine sürekli müdahale edersek hatalarından ders

almayı nasıl öğrenebilirler?Seçimlerini biz yapınca, çocuklarımızı hayata hazırlamış

oluyor muyuz, hiç düşündünüz mü?

Sorumluluk alamayan, geç büyüyen ya da hiç büyüyemeyen bireyler yetiştirmiş

olmuyoruz muyuz? Hayat onların hayatı, bırakın seçimlerini istedikleri gibi yapsınlar;

sonuçlarına katlanmayı öğrensinler! Siz seçenek sunmaya devam edin!

Klaris

28

Bu ayki ülkemiz Amerika.

Amerika‘ya giderseniz, orada çocuğunu-

za hangi marka kıyafetler bulursunuz?

Hangi marka gıda alabilirsiniz? Bunlar

hakkında kısa bilgi vermek istedim.

Özellikle bebeğiniz varsa yanınızda bir

sürü kavanoz mama taşımanıza çok ge-

rek yok. Zaten uyarayım, el çantanızda

sınırlı sayıda yiyecek taşımanıza izin

var.

Süt ise çok riskli, sıvı bulundurmak

yasak. Zaten mamalar da çok ağırlık

yapar.

Amerika hazır yemek konusunda çok

gelişmiş bir ülke. Çocuklar için de bu

böyle. Hem de organik yemek çeşitleri

de çok fazla. Orada güvenle alabileceği-

niz markalar: Gerber, Parents‘

Choice,Carnation Baby, Nature‘s

Goodness, Enfamil, Similac.

YURTDIġINDA ÇOCUK MARKALARI

Duygu Phillips

[email protected]

29

Özellikle Gerber benim favorim.

Çok farklı sebze alternatifleri var,

örneğin tatlı patates (Sweet potatoes),

kuşkonmaz, bezelye, mango.

Aylıktan çok “birth + (yeni doğmuş be-

bek), supporter sitter (destekli otu-

ran), sitter (oturan bebek), crawler

(emekleyen bebek) ve toddler (küçük

çocuk) olarak ayrılıyor ürünler.

Amerikan kahvaltılarının vazgeçilmez

ürünü olan kahvaltılık gevrekler bebek-

lerden itibaren yenmeye başlanıyor. Süt

ile yumuşatıp rahatlıkla bebeğinizi doyu-

rabilirsiniz. Aslında çok doyurucu ve

besleyici ama bizim damak tadımıza çok

uymayabilir. Amerika‘da en çok zorlana-

bileceğiniz ürün yoğurt olabilir. Sade,

şekersiz, meyvesiz yoğurt bulmak biraz

zor. Genelde şeker ilaveli yoğurtlar var.

Bir de puding. Bizdeki gibi suyla veya

sütle karıştırılan puding tozlarından bu-

lamadım ben. Onun yerine kahvaltılık

gevrek aldım, o da bizdeki Aptamil veya

Milupa muhallebilere alışmış olan bebe-

ğimi pek tatmin etmedi. Tavsiyem yanı-

nızda birkaç kutu hazır, toz muhallebi

götürmeniz.

Küçük çocuklarınızla ise marketlerde

dikkatli olun. O kadar çok abur cubur

var ki, siz bile kendinizi kaybedebilirsi-

niz:)

Çocuğunuz için alışveriş yapmak isterse-

niz, elbette Nike, Puma gibi şirin ayak-

kabıların yanı sıra, Old Navy‘yi tavsiye

ederim. Fiyatları oldukça uygun ve çok

fazla çeşit var. 100 $‘a bir tomar eşya

alabilirsiniz.

Çocuk olduktan sonra, anne babaların

zaman zaman yalnız kalmaları, eskisi

gibi romantizm yaşamaları ve sadece

birbirlerine ilgi göstermeleri ilişkiler için

çok faydalı diye düşünüyorum. Çocuğu-

nuzu çok özlersiniz, ama onun annean-

ne veya babaannesiyle iyi vakit geçirdi-

ğinden eminseniz, böyle bir zaman size

çok iyi gelecektir. Birkaç saat veya bir

haftasonu. İşte alternatifler.

Romantik bir akşam yemeği: Boğaza

karşı bir restoranda, örneğin Villa

Bosphorus‘ta güzel bir akşam yemeği

yiyebilirsiniz. Veya Kalamış Hai Sushi

Bar‘da sushi yer, eğlenirsiniz.

Haftasonu kaçamağı:

Cuma akşamı iş çıkışı atlayın bir

Pegasus uçağına, Bulgaristan‘a Sofya‘ya

gidin. Dedeman Princess‘ta kalmak iyi

bir alternatif, casino‘sunda biraz eğlene-

bilirsiniz. Şehir küçük sayılır, arkeoloji

müzesi, sanat müzesini gezin, katedrali

mutlaka ziyaret edin.

Yemekleri çok lezzetli, menüleri çok çe-

şitli. Her mutfaktan yemek var, pizzalar,

etler, sebzeler…

Tavsiye edeceğim bir restoran ―Etno‖.

Alabin caddesi 35 Numarada. Yalnız tek

sorun Latin alfabesinin her yerde kulla-

nılmaması.

ANNE BABALARA KAÇAMAK

30

Bu nedenle ―Etno Pectopaht‖ olarak ara-

yın tabelayı, bizim gibi 30 dakka ―Etno

Restaurant‖ ı bulmak için dolanmazsınız.

Ama bir bulursanız bu şirin Bulgar resto-

ranında çok hoş vakit geçirirsiniz.

Romantik ve eğlenceli bu gezinin ardın-

dan pazar akşam uçağıyla döner çocu-

ğunuza hasretle sarılırsınız.

Çocuklu ailelerin evine giderken eliniz boş gitmeyin. Doğumgünü olması şart değil,

çocuklar hep elinize bakar. Acaba bana ne getirdi diye. Hatırlarım sevgili dayım

bana ve ablama hep birer tane ―şam fıstıklı Damak çikolata‖ getirirdi. Bayılırdık.

Çocukların yaşlarına göre farklı hediyeler alabilirsiniz. Ben size birkaç alternatif

sunmak istiyorum.

Bağdat Caddesi‘nde ―Zekids‖ diye bir

mağaza var. Tahta oyuncaklar,

puzzlelar bulabilirsiniz.

Yaşa göre ayrılan oyuncaklar çocuklar

için hem çok faydalı hem de çok eğ-

lenceli.

Kıyafet almayı düşünürseniz Zara Kids

iyi bir alternatif. Çok çeşitli kıyafetler var

ve en sevdiğim türden, bizim giydiğimiz

kıyafetlerin minyatürleri. Hem de uygun

fiyata.

En güzel hediyelerden biri de çocuk ki-

tapları. Dergimizin diğer bölümlerinde

kitaplar ile ilgili tavsiyeleri bulabilirsiniz.

Kitap hiçbir zaman fazla değildir, bunu

unutmayın. Anne babaları olduğu kadar

çocukları da mutlu edersiniz. Garanti:)

ÇOCUK HEDĠYELERĠ

31

Doğum yapan birine giderken, çicek çok

güzel bir hediye. Özellikle kalıcı çicekler.

Bana sevgili Esra abla, pembe çicekli

küçük bir kaktüs getirmişti. 1 seneden

fazla oldu, hala duruyor, ve zaman za-

man öyle güzel pembe çiçekler açıyor ki

anlatamam.

Bir de eğer kız çocuğu ise ileride kullan-

ması için küçük takılar, burç kolyeleri,

minik bilezikler, küpeler harika.

Sevgili kuzenim Esin ve kankam Yaso ve

ailesi öyle şirin takılar hediye ettiler ki,

bir an önce büyüse de taksa diye bekli-

yorum:) Zaten kız çocuğu olunca hediye

almak çok daha kolay:)

Patik de bir başka sevimli hediye. Küçü-

cük ayakkabılar, patikler, genelde çok

kullanılmasa da, eğlenceli hediyeler.

DOĞUM HEDĠYESĠ ÖNERĠSĠ

“Mira Bonbon” firması çok güzel, değişik

bebek şekerleri yapıyor. Hem de uygun fiyatlı

denebilir. Ben çok memnun kaldım, zamanında

teslim oldu, görüntü de harikaydı. Ziyarete

gelenler için kalıcı bir hatıra.

Anne adaylarının mutlaka atlamamaları

gereken bir detay diye düşünüyorum.

DOĞUM ġEKERCĠSĠ ÖNERĠSĠ

MARKA ÇOCUKLAR Çocukların meşhur olmaları iyi mi kötü mü emin değilim. Ancak meşhur çocuklar,

marka çocuklar var. Anne babalarına çok büyük rol düşüyor doğru yetişmelerinde

ve marka olmalarını hazmedebilmelerinde.

Kemal Sunal‘ın bir filmi vardı, küçük bir kız çocuğu ile sokaklarda yaşıyorlardı, çok

fakirlerdi. Ayı oynatmışlardı bir bölümde sanki. Kız ço-

cuğu dansetmişti. Çok şirin bir kızdı. Ben de onun

yaşlarındaydım, çok etkilenmiştim. Sonra aynı

dersaneye gitmiştik. Meşhurdu ama alçakgönüllüydü.

Bir başka unutamadığım marka çocuk da ―Evde Tek

Başına‖ filminin adını hala daha söyleyemediğim

Macauley Culkin:) Film de eğlenceliydi, çocuk da çok

iyi oynamıştı. İyi çocuk aktörlerden olduğunu düşünü-

yorum. Ancak sonra büyüyünce başı gerçekten belaya

girmiş birçok kez maalesef. Acaba marka olmasının

bunda payı var mıdır?

32

Anne babaların en büyük endişelerinden

biri çocuklarının eğitimleri. Bazen bunun

çok büyütüldüğünü, anne babaların

büyük bir yarışa girdiğini ve çocuklarını

da bu yarışta çok fazla yıprattıklarını

düşünüyorum. Bu nedenle çok fazla

kaptırmadan, bütçelerin de el verdiği

şekilde, çocukları iyi okullarda okutmak

gerekir.

Okullar da bu yarışta, artık çok küçük

yaşlardan itibaren çocuklar için kendile-

rini pazarlıyorlar. Bazıları gerçekten iyi

okullar. Bazıları çok popüler, trend.

Çok iyi karar vermek gerekiyor, çok iyi

araştırmak.

Bu bölümde anaokullarından bahsedece-

ğim.

AtaĢehir‟de bulunan DüĢler ġatosu

çok iyi diye duydum. Çok fazla etkinlik,

aktivite, oyun alanları var. Çocuklar çok

iyi vakit geçirebilirler. Öğretmenler de

çok ilgili. İlk başlarken birkaç gün 1 öğ-

retmen sadece sizin çocuğunuzla vakit

geçiriyor, alışma aşaması. İstediğiniz

zaman gidip kameradan seyredebiliyor-

sunuz.

Aynı zamanda Koç Üniversitesi Sarıyer

Kampüsü‘nde de yer alıyor. Sanırım

daha küçük bir alanı var. Yakın oturu-

yorsanız iyi bir alternatif olabilir.

http://www.duslersatosu.com/ ad-

resinden inceleyebilirsiniz. Ancak tavsi-

yem mutlaka gidip yerinde görmeniz.

Okulu gidip görmek, öğretmenlerle gö-

rüşmek çok önemli.

MARKA OKULLAR

MARKA GĠYĠM Zara ve Gap Kids mağazalarında çok güzel, trend kıyafetler var. Özellikle Zara‘da

çok uygun fiyatlı kıyafetler bulabilirsiniz. Özellikle de indirim zamanında.

Gap‘teki jeanslere bayılıyorum.

Boyner‘de farklı ayakkabı alternatifleri bulabilirsiniz.

Özellikle Puma‘lar benim favorim.

Crocksların küçüklerini alıp masanızda süs olarak bile kullanabilirsiniz:)

Yine de benim tavsiyem, çocuklarınızı marka giymeye alıştırmamanız.

Marka giyince kendilerini farklı ve üstün sanmasınlar.

O farkı hobileriyle, ilgi alanlarıyla, kitaplarıyla, gezip gördükleriyle hissetsinler.

33

Çocukluk, annemizin söylediği ninnide…

Çocukluk horoz şekerinde, leblebi tozunda…

Çocukluk bir topacın dönerken karışan

renklerinin sihrinde; bir uçurtmanın

kuyruğunda…

Çocukluğunuzu unuttuysanız ya da özlediy-

seniz okuduğunuz kitapları, oynadığınız

oyuncakları ve çocuk dünyanızı, “Oyuncak

Müzesi”nde izlerini bulabilirsiniz.

Müzesi‘nin kurucusu yazar ve şair Sunay

Akın‘la onun çocuk dünyasına keyifli bir

yolculuk yaptık.

Bize müzedeki oyuncakları tanıtırken gözle-

rinde bir çocuğun gözelerindeki ışıltıyı ve

yüzünde o çocuksu coşkuyu görmek, bir de

tabii oyuncakların arasında olmak bizi de bir

süreliğine çocukluğumuza döndürdü.

Sizi Sunay Akın‘la baş başa bırakırken

içinizdeki çocuktan asla vazgeçmemenizi

diliyoruz…

Çocukluk sizin için ne ifade ediyor?

Biz gerçekten hayallerini terk eden,

kirleten bir toplumuz. Benim gördüğüm,

insanımızın en önemli eksikliği hayallerini

unutması, büyümesi, büyük insan olma

özlemi.

Bu çok büyük bir yanılgıdır.

Özgürlüğü elinden alınmış çocuğa ―büyük‖

derler.

Ben insanın hayatında çocukluğu, bir

dönem, bir başlangıç olarak düşünmüyo-

rum. Büyük adam olduğumuz zamanlarda

birbirimizi eleştirirken, ―Çocukluk yapma‖,

―Çocuk gibi davranma‖ deriz.

Sunay Akın “Oyuncak Müzesi”nde hepimizin

çocukluğunu muhafaza ediyor

Ġçinizdeki çocuğu özgür bırakın…

Röportaj ve Fotoğraflar: Esra Uzunoğlu

34

Bu korkunç bir şey; çocuğun aşağılandığı,

çocukluğun küçümsendiği bir ülkenin gele-

ceği olamaz. Çünkü o toplumun düşleri, ha-

yalleri küçümseniyor demektir. Keza biz

toplum olarak genelde müzeleri de küçüm-

seriz.

Birisinin düşüncesini beğenmediğimiz za-

man, ―Senin o dediğin müzelik‖ ya da

―Senin o düşüncelerin müzeye kaldırıldı‖ de-

riz. Kadın da bizde ezilir. Oysa bunlar bir

toplumun yarınını daha güzel, daha anlamlı

kılacak olan değerlerdir.

“Hissi senetlerini unutmayan, hissi se-

netlerini koruyan bir toplumun hisse

senetleri değerli olur zaten.”

Sizi Oyuncak Müzesi‟ni kurmaya götü-

ren sebep neydi?

Oyuncak Müzesi‘ni kurarken çocukluğa

özlemden ve çocukların korunması

düşüncesinden yola çıktım. Çünkü insan ço-

cuktur.

―Hayallerinize ne oldu?‖ diye soruyorum.

Nasıl terk ettiniz onları? Çünkü büyük,

kartvizit, kimlik, hisse senetleri peşinde.

Oysa hayatın zenginliği hissi senetlerdedir.

35

Hissi senetlerini unutmayan, hissi senetleri-

ni koruyan bir toplumun hisse senetleri

değerli olur zaten.

Amerika‘nın büyük olmasının tek nedeni

ekonomisi, ordusu değildir. Amerika güçlü

çünkü o ülkede 18 bin müze var.

Bir Alman, hayatında her gün bir müzeye

giderse ömrünün 16 yılını sokağa hiç çıka-

madan Almanya‘nın müzelerinde geçirebilir.

Evet, bizim tarihimiz daha köklü, evet biz

Anadolu‘dayız, buradan onlarca medeniyet

gelip geçmiş, fakat sen bunları bir bilgi

mabedine dönüştürmedikten sonra, yani

insanlarına müzelerle bilgiyi aktarmadıktan

sonra bunun hiçbir anlamı yok.

“Erkeğin de kadının da çocuk

olduklarını unutmamaları gerekir”

Erkeğin de kadının da çocuk olduklarını

unutmamaları gerekir. Yani hayallerinin

güçlerini unutmamalılar.

Bunun için yapmaları gereken bir tek şey

var; okumak, okumak, okumak.

Çünkü serüven, hayal dünyası ancak

sözcüklerle mümkündür.

İnsanın çocukluğundaki, gençliğindeki o

heyecan geleceğe taşınmıyor. Neden?

Özeleştiri yapalım çünkü artık okumayı

bırakıyoruz. Rüzgârı kaybediyoruz.

Rüzgârı kaybedersen uçamazsın.

“Hayatın, edebiyatın, tarihin böyle bo-

yanmamış, tuvalde boş kalmış tüm be-

yazlıkları görüp onları renklendiriyo-

rum galiba.”

Çok ilginç detayları birleĢtirip,

kimsenin bilmediği bazı gerçekleri, çok

tatlı bir üslupla insanlarla buluĢturu-

yorsunuz.

Biriktirmeye nasıl baĢladınız?

36

Deryadan habersiz balık misali, tam

bilemiyorum ama yüzüyorum bu sularda.

Şöyle söyleyeyim; benim çocukluğumda

kesekâğıtları gazeteden yapılırdı. Annem

çarşıdan döndüğünde o gazeteden yapılmış

kesekâğıtlarını boşaltmasını ister, gazeteleri

itinayla açar, düzeltir ve okurdum.

Yani benim için okumak, bu kadar derinlikte

olan bir şeydi.

Hani herkesin bayramla ilgili bir ayakkabı

öyküsü vardır ya, benim öykümün çok farklı

olduğunu öğrendim. Rahmetli halam

anlatırdı, ben hatırlamıyorum. Beş yaşın-

daymışım, bir bayram günü kapının

eşiğinde oturuyorum, halam bize geliyor,

elimde ağabeyimin suluboya takımı ve beş

altı tane çocuk önümde kuyruk; onların

ayakkabılarını boyuyorum. Halam ―Sunay

ne yapıyorsun?‖ demiş.

Ben de ―Hala benim ayakkabılarım yeni,

güzel. Onların ayakkabıları niye yeni, güzel

olmasın?‖ demişim. İşte galiba ben hâlâ

onu yapıyorum. Hayatın, edebiyatın, tarihin

böyle boyanmamış, boş kalmış yerlerini,

tuvaldeki tüm beyazlıkları görüp onları

renklendiriyorum galiba.

“Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadıdır”

Bu arĢivi nasıl oluĢturmaya baĢladınız?

Ben Oyuncak Müzesi‘ni ilk kez Almanya‘da

Nürnberg kentinde, yaklaşık 20 yıl önce

gördüm. Çok etkilendim ve sonra baktım

bütün gelişmiş uygar ülkelerin oyuncak

müzeleri var. İnsanlık şunu anladı, bir resim

asıldığı duvarda duruyor, gümüşü

parlatıyoruz, kolyelerimizi çekmecede

saklıyoruz ama oyuncak, çocuğun eline

verildiği an kırılmaya başlıyor.

Dolayısıyla objede en değerli olanın

oyuncak olduğu ortaya çıktı. Oyuncak tarihi,

hayallerin tarihi öne çıktı, değer kazandı.

Dünyada oyuncak müzeleri kurulmaya baş-

37

landı yakın tarihte. Biz, dünyadaki oyuncak

müzeleri arasında ilk sıralardayız.

Müzede kaç oyuncak var?

Yaklaşık 4000 oyuncak var.

Bunları, kitaplarımın telif haklarıyla,

yaptığım tek kişilik gösteriyle, televizyon

programlarından kazandığım paralarla

aldım. Yani o kitapları okuyanların, o

gösterileri izleyenlerin sevgisi bana yetti ve

bütün maddi kazançlarımla hep bu

oyuncakları aldım. Ben böyle mutluyum.

Çünkü aslolan kültürdür, bilimdir, sanattır;

bilim ve sanat bir kuşun iki kanadıdır. Bu

kanadı takan toplumlar uçabilir, özgür olur.

O zaman daha yaşanılası bir hayat süreriz.

―…Bugün Avrupa‘da, Batı‘da gördüğümüz, gıpta ettiğimiz bir olay vardır;

müzelerin koridorları öğrencilerle doludur ve orada ders yapıyorlar, dersi orada

işliyorlar yani bilginin kaynağında.

Bilginin içine girerek öğretmen o çocuklara anlatıyor dersi, konuyu. Çünkü

okullarda anlatılmak istenen bilgiler müzelerde var zaten. Çocukları alıp o konu

neyse, coğrafyaysa doğa tarihi müzesine götüreceksin.

Fizikse bir fizik müzesine götüreceksin. Orada anlatacaksın her şeyi. Görecek ya-

şayacak, o zaman unutmaz. Sen tahtada nasıl yüzüleceğini çizerek anlatıyorsun,

deniz var, denize sok, denizde öğrensin çocuk.

Bunun gibi bilgi denizleri oluşturmalıyız.

O bilgi denizlerinde yüzmeliler.‖

38

39

Derin Karadeniz [email protected]

Benim ödevlerle ilgili bir sorunum yok ancak; sizin çocuğunuzun olabilir.

Hepinizin çoğunuzun iyiliğini düşündüğüne eminim.

Mesela çocuğunuzu ödevini yapması konusunda günde yaklaşık 3–4 defa

uyarırsınız.

Ancak bu çocuğunuzu ödev yapmaya teşvik etmek yerine daha çok uzaklaştırır.

Şimdi soruyorsunuzdur: Uyarmazsam ödevlerini hatırlayıp yapar mı?

Size cevabını vereyim: Çocuğunuz gerçekten de hatırlayıp ödevlerini yapacaktır.

Hatta size soracaktır neden bugün bana ödevimi hatırlatmadın diye. Ve siz ona

hatırlatmamaya devam ederseniz ödev yapmayı kendine sorumluluk yükleyip

yapacaktır.

Ayrıca bir şey daha açıklamalıyım ki siz ona ödevlerini hatırlatmadan önce onun

aklında zaten ödevleri ve o gün boyunca yapacağı işler dolanıp duruyordur.

Fakat siz ona önceden söylediğiniz için hep sizin söylemenizi bekler.

Yani kendi sorumluluğunu size yükler ve bir nevi kendini rahatlatır.

Buna benzer size yüklediği baĢka sorumlulukları da vardır. Bunlardan biri de

oda toplama sorumluluğudur.

Genelde çocuğunuzun odasını siz toplarsınız mesela eğer bunu yapamayacak kadar

küçükse. Ancak bunu yapabileceği yaşa geldiğinde de size yaptırıyorsa onu bunun

kendisinin yapması gerektiğini söyleyin.

Ve bir gün odasını toplamadan bırakın eğer hala yapmıyorsa yapana kadar

odasını dağınık bırakın, kesin yapacaktır dermişim...

Senin Ödevin Yok mu?

40

YapılıĢı:

1. Öncelikle kiş tabanını hazırlayın. Derin

bir kapta un, şeker ve tuzu birbirine yedirin.

Tereyağ ve mısırözü yağını buna ekleyip

parmak uçlarınızla hamuru fazla mıncıkla-

madan karıştırın. Hamur karışımının üzerine

buzlu suyu da ilave edip mutfak robotunu-

zun hamur yoğurma aparatı ile ele yapış-

mayan bir form elde edin.

2. Un serpilmiş tezgahın üzerinde hamu-

runuzu yaklaşık 1 cm kalınlığında açın. Açtı-

ğınız hamuru bir tepsiye alıp yaklaşık 1 saat

boyunca buzdolabında bekletin.

3. Tart kalıbınızı margarin ile yağlayın ve

bir miktar un serpin. Açtığınız ve buzdola-

bında beklettiğiniz hamuru tart kalıbınıza

yerleştirin ve fazlalıkları kenarından kesin.

4. Hamurun üzerine alüminyum folyo ka-

ğıt serin ve evdeki kurubakliyatlardan ağır-

lık yapması için folyonun üstüne bir miktar

dökün. Tart hamurunuzu 180 derecede

önceden ısıtılmıĢ fırında yaklaĢık 20 dk

kadar piĢirin. Fırından çıkarın, üzerindeki

folyo ve bakliyatları alın. Hamurunuzun üze-

rini bir çatal yardımı ile birkaç yerinden de-

lin ve 10 dk daha fırına sürün. Fırından ha-

muru çıkartır çıkartmaz hamurun tüm taba-

nına rendelenmiş kaşarı serpin ve soğuma-

ya bırakın.

5. İç malzemeyi hazırlamak üzere ocağı-

nızın üzerine bir tava koyun. 2 yemek kaşığı

Malzemeler:

Hamuru için;

1,5 su bardağı un

1,5 çay kaşığı şeker

1,5 çay kaşığı tuz

6 yemek kaşığı buzdolabından yeni

çıkmış ve küp küp kesilmiş tereyağ

2 yemek kaşığı mısırözü yağı

1/3 su bardağı buzlu su

½ su bardağı rendelenmiş kaşar

peyniri

Ġç Malzemesi:

4 dilim jambon (isteğe bağlı)

1 adet ince kıyılmış kuru soğan

1 diş ezilmiş sarımsak

½ kg ince kıyılmış ıspanak

3 adet yumurta

1,5 su bardağı krema

½ çay kaşığı tuz

¼ çay kaşığı karabiber

Sıvıyağ

ISPANAKLI KĠġ

Müge Karahan

www.yemekbahane.blogspot.com

41

YOĞURT SOS EġLĠĞĠNDE SEBZE ÇĠÇEKLERĠ

YapılıĢı :

Çocuklarınıza bir tabak verin ve kendisine vereceğiniz sebzelerle hayallerindeki çiçeği ta-

bağa yapmalarını isteyin. Arzu ederseniz önüne fotoğrafı koyarak bundan ilham almasını

da sağlayabilirsiniz.

Yoğurt, ince kıyılmış maydanoz ve dereotu, sarımsağı karıştırın. Tatlandırmak adına bir

miktar tuz ilave edip yine karıştırın. Sebzeler bu yoğurt sos ile daha da lezzetli bir hale ge-

lecek.

Çocuklarınıza sebzeleri tanıtabileceğiniz ve sevdirebileceğiniz bu tabak hem

bir oyun hem de sağlıklı bir öğün niteliğinde olacak.

sıvıyağı hafifçe kızdırıp ince dilimlenmiş

jambonları hafifçe kızartın ve bir tabağa

alın. Aynı tavaya ince kıyılmış soğanlarınızı

ilave edin ve yumuşayıncaya kadar

soteleyin. Soğanların rengi değişince sarım-

sak ve ıspanakları ilave edip suyunu çekene

kadar pişirin.

6. Bir kasede yumurta, krema, tuz ve ka-

rabiberi çırpıp hazırlayın.

7. Tart hamurunuzun içerisine ıspanak

karışımınızı dökün, kızarttığınız jambonları

serpiştirin. Son olarak hazırladığınız yumur-

talı kremalı karışımı tüm malzemenin üzeri-

ne döküp 180 derece fırında yaklaşık 40 dk

kadar pişirin.

Ispanağı sevdirmek ve yedirmek

için çok lezzetli bir alternatif

hazırlamıĢ olacaksınız.

Malzemeler:

1 adet ince dilimlenmiş salatalık

Kuzu kulağı ya da roka yaprakları

1 adet ufak boy kırmızı turp

Cherry domates

Ufak boy havuçlar

Kereviz sapları

Yoğurt Sos için;

1 kase yoğurt

1 tutam ince kıyılmış maydanoz

ve dereotu

½ çay kaşığı sarımsak tozu ya da

dövülmüş sarımsak

Tatlandırmak için tuz

42

SİZİN SAYFALARINIZ

Bilgi paylaĢtıkça artar.

Her anne babanın birbirine fayda sağlayabileyecek tecrübe

ve bilgileri olduğuna inanıyoruz.

Her ay The Playbarn Magazin‟de belirli konular hakkında

sizin tecrübelerinizi paylaşabileceğiniz bir köşe

hazırlayacağız.

Çocuğunuzu büyütürken herkesin karşılaşabileceği zor

anlarla nasıl baş edebildiniz, başarı hikayeniz nedir?

Önümüzdeki ay dilediğiniz bir konuda ki örnek olabilecek

tecrübenizi bize yazın bizde tüm anne babalara yol

göstermesi için paylaşalım. Ne dersiniz?

Başarı hikayenizi [email protected] adresine

yollayabilirsiniz.

43