t.c. sanayİ ve tİcaret bakanliĞi tüketicinin ve rekabetin

221
T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü 101 SORUDA TÜKETİCİ MEVZUATI VE ÖRNEK YARGITAY KARARLARI Haziran 2006 ANKARA Yayın No:158

Upload: phamhuong

Post on 01-Feb-2017

245 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması

Genel Müdürlüğü

101 SORUDA TÜKETİCİ MEVZUATI

VE ÖRNEK YARGITAY KARARLARI

Haziran 2006 ANKARA

Yayın No:158

Page 2: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

SUNUŞ

Son 60 yıl içinde büyük bir hızla yaşanan bilimsel ve teknolojik gelişmeler bir taraftan

insan yaşamını oldukça kolaylaştırırken, diğer taraftan tüketim açısından insana bol seçenek

sunmuştur. Gümrük duvarlarının kaldırılması ve ekonomik entegrasyonların kurulması,

piyasaya sunulan mal ve hizmetlerin artışına ivme kazandırmıştır. Mal ve hizmet arzındaki

artış, etkin reklamcılığı, yeni pazarlama tekniklerini ve yeni satış yöntemlerini beraberinde

getirmiştir. Özellikle mesafeli satış, internet aracılığıyla satış, kredi kartı ile satış gibi yeni

satış yöntemlerinin geliştirilmesi, tüketicinin alım gücü olmasa bile mal ve hizmet almasını

kolaylaştırmıştır. Tüketicilerin alışveriş imkanları artarken buna paralel olarak sorunları da

artmıştır. Bu nedenle, tüketicileri koruyucu tedbirlerin alınması, gelişmiş ülkelerin

standardında yasal zeminin hazırlanması büyük önem taşımaktadır.

Bu amaç doğrultusunda, 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun

hazırlanmıştır. Kanun, ayıplı mallardan tüketici kredilerine, taksitli satışlardan satış sonrası

hizmetlere kadar birçok konuyu kapsamaktadır. Bu Kanunla birlikte, Türk Hukuk Sistemi;

tüketici mahkemeleri, tüketici sorunları hakem heyetleri, tüketici konseyi gibi yeni kurumlarla

tanışmıştır. Daha da önemlisi tüketicilerimiz haklarının ne olduğunu ve haklarını nasıl

kullanabileceklerini öğrenmiştir.

Ancak tüketicinin etkin korunmasının sağlanması için sadece yasal zeminin

hazırlanması yeterli olmamaktadır. Kanunun etkin biçimde uygulanması için, tüketicilerin

hakları konusunda bilinçlenmelerinin sağlanması, haklarını kullanmaları konusunda teşvik

edilmeleri ve Kanunla oluşturulan tüketici kurumlarının yapısının güçlendirilmesi büyük

önem arz etmektedir.

Tüketicileri, haklarını aramaları konusunda teşvik etmek, hak aramalarını

kolaylaştırarak, en ucuz ve en hızlı biçimde haklarını aramalarını sağlamak amacıyla 1995

yılında il ve ilçelerde tüketici sorunları hakem heyetleri kurulmuştur. Bugün itibariyle ülke

genelinde 81 il ve 850 ilçede kurulu olan toplam 931 adet hakem heyeti faaliyet

göstermektedir.

Bilindiği üzere, 2003 yılında 4822 sayılı Kanunla yapılan Tüketicinin Korunması

Hakkında Kanun’daki değişiklikle, tüketici sorunları hakem heyetlerinin yapısı

güçlendirilmiş, kararları, belli bir sınırın altındaki uyuşmazlıklar için bağlayıcı hale

1

Page 3: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

2

getirilmiştir. Hakem heyeti kararı, İcra ve İflas Kanunu’nun ilamların yerine getirilmesi

hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilmektedir. Anılan değişikliklerle, hakem heyetleri,

tüketicilerin hak aramaları konusunda başvurabilecekleri önemli bir merci haline gelmiştir.

Tüketici sorunları hakem heyetlerimizin hizmet alt yapısını güçlendirmek, çalışma

şartlarını iyileştirmek ve kurumsal kimliklerini geliştirmek amacıyla 81 sanayi ve ticaret il

müdürlükleri aracılığı ile tüm hakem heyetlerine tefrişat, standart tabela ve büro malzemeleri

ihtiyaçlarını gidermeye yönelik ödenek kullandırılmıştır. Ayrıca, yine hakem heyetlerinin

yapısını güçlendirmek amacıyla, Avrupa Birliği ile işbirliği içinde yürütülen, hakem

heyetlerinin kendi aralarında elektronik ortamda iletişimini oluşturmak, bu iletişim ağının

sürekliliğini sağlamak ve buna bağlı olarak heyetlerin hukuka uygun kararlar almasını temin

ederek etkinliğini arttırmak amacıyla, “Tüketicinin korunması mevzuatının tam uyumu,

yürütülmesi ve uygulanmasındaki çalışmalarda Türkiye’nin kapasitesinin güçlendirilmesi”

başlıklı proje kapsamında, bir taraftan hakem heyetlerinin teknik donanımı sağlanarak alt

yapısı güçlendirilmesi diğer taraftan da hakem heyeti üyelerine, tüketicinin korunması

mevzuatı ile ilgili olarak teorik ve uygulamaya yönelik eğitim verilmesi öngörülmektedir.

Diğer taraftan, tüketici sorunları hakem heyetlerinin yapısının güçlendirilmesi

amacıyla her yıl Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü tarafından hakem

heyetlerine verilen seminerler esnasında karşılaşılan sorular ile Kanunun ve ilgili mevzuatın

yorumlanması konusunda karşılaşılan sıkıntılar esas alınarak hakem heyetinin kendilerine

intikal eden uyuşmazlıkları değerlendirirken daha hızlı ve doğru karar alabilmesine katkı

sağlamak amacıyla “101 Soruda Tüketici Mevzuatı ve Örnek Yargıtay Kararları” isimli

kitap hazırlanmıştır. Ayrıca, 4077 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1995 yılından bu yana

çıkan Yargıtay kararları, tüketici hukuku konusunda büyük bir içtihat oluşturmuştur. Bu kitap

ekinde verilen örnek Yargıtay kararları da, hakem heyetlerinin uyuşmazlıkları

değerlendirirken başvurabilecekleri önemli bir kaynak olacaktır.

Tüketicilerin haklarını aramaları konusunda önemli görev üstlenen tüketici sorunları

hakem heyetlerine, hazırlanan bu kitabın yararlı olmasını temenni ediyor, tüm hakem heyeti

üyelerine tüketiciler adına teşekkür ediyorum.

Özcan PEKTAŞ

Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürü

omerko
Text Box
Page 4: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

101 SORUDA TÜKETİCİ MEVZUATI

Soru 1: Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna (TKHK) göre mal nedir? TKHK’da gereğince; alış-verişe konu olan taşınır eşya, konut ve tatil amaçlı taşınmaz

mallar ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi mallar, mal kapsamına girmektedir.

Taşınır eşya, özüne zarar vermeden bir yerden başka bir yere taşınabilen nesnelerdir.

Örneğin, tüketicinin evinde beslemek amacıyla aldığı evcil hayvan, telefon, mobilya, bilgisayar, yiyecek, içecek, ilaç vb.

Konut ve tatil amaçlı taşınmazlar, tüketicinin konut amaçlı almış olduğu ev, tatil

amaçlı aldığı yazlık, devre mülk gibi taşınmazlardır. Elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri

gayri maddi mallar; bilgisayar programları, kaset, CD gibi ses ya da görüntü içeren araçlardır. Soru 2:Konut ve tatil amaçlı taşınmaz mal satımından kaynaklanan

uyuşmazlıkların TKHK kapsamında değerlendirilmesinin şartı nedir? Konut ve tatil amaçlı taşınmaz mal satımından kaynaklanan uyuşmazlıkların TKHK

kapsamında değerlendirilebilmesi için, taşınmazı satan kişinin Kanunun 3. maddesinin (f) bendi kapsamında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişiler olması zorunludur. Bu kapsamda müteahhitten taşınmaz satın alınması halinde, TKHK hükümleri uyuşmazlığa uygulanabilecekken, oturduğu evi satan bir kişiden satın alınan taşınmaz açısından TKHK hükümleri uyuşmazlığa uygulanamayacaktır.

Soru 3: İkinci el ürünler TKHK kapsamına girer mi? İkinci el ürünler TKHK kapsamına girmemektedir. Bu nedenle, İkinci el ürünlere

ilişkin uyuşmazlıklar genel hükümler çerçevesinde sulh hukuk mahkemelerince çözüme kavuşturulur (20.HD.25.04.2005, E.4338, K.5259).

Soru 4: Ayıplı mal nedir? Ayıp çeşitleri nelerdir? TKHK’da ayıplı mal; “ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da

reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar” olarak tanımlanmaktadır. Buna göre; bir maldaki ayıp, satıcının söylediği ve vaat ettiği vasıflarda veya niteliği gereği malda bulunması gereken lüzumlu vasıflarda eksiklik olmak üzere iki türde ortaya çıkabilecektir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere 4 çeşit ayıptan bahsedilmektedir. Bunlar; maddi, hukuki ve ekonomik ayıp ve miktar eksikliğinden kaynaklanan ayıptır.

1

Page 5: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Maddi ayıp: Bir mal, tüketiciler tarafından belirli bir amaç ile alınmaktadır. Bu nedenle malın kendisinden beklenen amaçları gerçekleştirecek vasıflara sahip olması gerekir. Bu amaca eşyanın fiziki yapısındaki bazı eksiklikler nedeniyle ulaşılamaması hallerinde malda maddi ayıplar bulunduğu varsayılır. Maddi ayıbı “bir eşyada bulunan fiziki eksiklikler” olarak tanımlayabiliriz. Bir malın yırtık, kırık, lekeli olması, yeni denilen bir otomobilin kullanılmış olması veya hasarlı olması nedeniyle bazı parçalarının değiştirilmesi ya da tamir edilmiş bulunması ve bunun söylenmemesi, fayansların çatlaması veya ufalanması gibi ayıplar maddi ayıplara örnek verilebilir.

Hukuki ayıp: Satılan malda, maddi anlamda bir özür yoktur, mal maddi yönden

eksiksizdir. Ancak alıcının maldan yararlanmasını engelleyen, azaltan veya ortadan kaldıran hukuki bazı yasaklama ve sınırlamalar söz konusudur. Örneğin satılan malın hukuka aykırı bir marka taşıması, başkasına ait bir sınai veya telif hakkını ihlal etmesi, satılan bir otomobile gümrük idaresince el konulması, satılan malın satım sırasında hacizli olması gibi durumlarda hukuki ayıp vardır.

Ekonomik ayıp: Satılan malın verimi, elde edilecek tasarruf gibi iktisadi vasıflarının

eksik olmasıdır. Örneğin, saatte 160 km hız yaptığı söylenen aracın 110 km’nin üstüne çıkamaması, aracın tanıtma ve kullanma kılavuzunda belirtilenden daha fazla yakıt yakması, az miktarda elektrik tükettiği belirtilen aracın çok elektrik tüketmesi, bulaşık makinesinin bulaşıkları yeteri kadar temizleyememesi, bilgisayarlarda programdaki fonksiyon bozukluğu, program uyumsuzluğu, kapasite uygunsuzluğu gibi.

Miktar eksikliği: Niteliği etkileyen miktar eksiklikleri TKHK gereğince ayıp olarak

kabul edilmektedir. Miktar eksiklikleri malın ağırlık, hacim, yüzölçümü gibi hususlardaki eksikliklerdir. Örneğin bir kumaşın veya halının santimetrekaresinde bulunması gereken ilmek sayısının daha az olması, mutfak için alınan bir dolabın teslim edilmesi gerekenden daha küçük ölçülerde olması gibi. Ancak, miktar eksikliği malın niteliğini etkilemiyorsa bu durumda mal ayıplı sayılmaz. Örneğin, 3 metre aldığınız bir kumaşın 2 metre çıkması, 5 kg aldığınız pirincin 4 kg çıkması gibi. Bu durumda, eksik ifa söz konusudur. Uyuşmazlık, Borçlar Kanunu’nun 96 maddesi gereğince çözümlenir.

Soru 5: Satın alınan bir mal yerine başka bir malın teslim edilmesi ayıplı mal

kapsamına girer mi? Ayıplı maldan söz edilebilmesi için, sözleşmeyle kararlaştırılan malın teslim edilmiş

olması, fakat o malda bulunduğu belirtilen vasıfların bulunmaması veya çeşidi ve niteliği gereği malın taşıması gereken özelliklerin eksik olması gerekir. Satın alınan bir mal yerine başka bir malın verilmesi ayıplı olarak değerlendirilemez. Bu durumda, yanlış ifa söz konusudur. (11. HD, 5.5.1987, E.949, K.2708; 11.HD, 20.2.1990, E.9372, K.1085).

Soru 6: Satın alınan mal yerine başka bir mal teslim edilmiş ve bu mal tüketici

tarafından kabul edilmiş ise tüketici seçimlik haklardan yararlanabilir mi? Tüketiciye almış olduğu mal yerine başka bir mal teslim edilmiş ve bu mal da tüketici

tarafından kabul edilmiş ise, malın ayıplı çıkması durumunda tüketici TKHK’da belirtilen haklarından yararlanabilir.

2

Page 6: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Örneğin, altın kolye alan tüketiciye gümüş kolye verilmiş ve tüketici bu kolyeyi kabul etmişse, gümüş kolyenin ayıplı çıkması durumunda tüketici TKHK’nun 4. maddesi gereğince seçimlik haklarını kullanabilecektir.

Soru 7: Maldaki ayıptan sorumlu tutmanın maddi koşulları nelerdir? Bir malın ayıplı çıkması durumunda maldaki ayıptan sorumlu tutmanın maddi

koşulların mevcut olup olmadığına bakılmalıdır. Bu koşullar; ortada ayıp sayılan eksikliğin olması, ardından maldaki eksikliğin önemli olması ve ayıbın malın yarar ve zararının alıcıya geçtiği anda varolması, tüketicinin ayıbın varlığını bilmeden malı satın almış olması olarak sayılabilir.

Soru 8: Ayıplı bir mal karşısında tüketicinin hakları nelerdir? Tüketici seçimlik

hakları ile tazminat isteme hakkını kimlere karşı kullanabilir?

Almış olduğu malın ayıplı çıkması durumunda tüketici, aşağıda yer alan haklardan birini kullanabilir.

(1) Bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, (2) Malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi, (3) Ücretsiz onarım isteme, (4) Ayıp oranında bedel indirimi.

Tüketici bu haklarının yerine getirilmesini imalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente,

ithalatçı ve Kanunun 10 uncu maddesinin beşinci fıkrasına göre kredi verenden talep edebilir. Ancak ayıplı mal ölüm ve/veya yaralanmaya yol açtıysa ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olduysa, tüketici, ayıplı malın vermiş olduğu zararların tazminini sadece imalatçı-üreticiden isteyebilir.

Soru 9: Ayıplı malın vermiş olduğu zararlar konusunda tüketicinin ve imalatçı-

üretici sorumluluğu nedir? Ayıplı bir malın, bir kişinin ölümüne veya yaralanmasına ya da başka bir malın zarar

görmesine sebep olması halinde imalatçı/üretici doğan zararı, kusuru aranmaksızın tazmin etmekle yükümlüdür. Başka bir deyişle imalatçı/üretici, üretmiş olduğu malın sebep olduğu zararı tazmin etmek zorundadır.

Zarar görenin sorumluluğu ise, malın ayıbını, uğradığı zararı ve ayıp ile zarar

arasındaki nedensellik bağını ispat etmektir. Zarar gören bunu ispat edemezse, ortaya çıkan zarardan dolayı tazminat alamayacaktır.

Soru 10: İmalatçı/üretici ayıplı malın neden olduğu zarara ilişkin sorumluluktan

kurtulabilir mi? İmalatçı/üretici aşağıdaki durumlardan birini ispatladığı taktirde malın sebep olduğu

zarardan sorumlu tutulamaz: a) Malı piyasaya sürmemiş olması. b) Malın, satılmak gayesiyle veya ticari faaliyetlerin seyri sırasında üretilmemiş

olması.

3

Page 7: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

c) Tüm hal ve şartlar göz önünde bulundurulduğunda, zarara sebep olan ayıbın, mal piyasaya sürüldüğünde mevcut olmaması.

d) Malın teknik düzenlemesinin ayıba neden olması. e) Mal piyasaya sürüldüğünde mevcut bulunan bilimsel ve teknolojik bilgilerin,

ayıbın varlığının bilinmesine imkan vermemesi. Ayrıca nihai malın tasarımı ya da bu malın imalatçı/üreticisinin talimatı sebebiyle, bütünü oluşturan parçalardan birinin imalatçı/üreticisi, o malın ayıbından sorumlu değildir.

Soru 11: Ayıplı malın neden olduğu zararlardan dolayı birden fazla kimse

sorumlu ise zararı kim tarafından tazmin edilecektir? Ayıplı malın neden olduğu zararlardan dolayı birden fazla kimse sorumlu olduğu

taktirde, bunlar müteselsilen sorumludurlar. Başka bir deyişle, zarar gören zararını, zarara sebep olan kişilerin herhangi birinden talep edebilecektir. Ancak zararın, tüketicinin veya tüketicinin sorumlu olduğu üçüncü bir kişinin kusurundan kaynaklanması halinde tüm hal ve şartlar göz önüne alınarak, imalatçı/üreticinin sorumluluğu azaltılabilir veya kaldırılabilir.

Soru 12: Ayıplı mallarda zamanaşımı süresi ne kadardır?

Ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk

üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile; a) Malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. b) Konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallarda zamanaşımı beş yıldır.

Ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık

zamanaşımına tabidir. Bu talepler zarara sebep olan malın piyasaya sürüldüğü günden başlayarak on yıl sonra ortadan kalkar.

Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.

Örneğin, 11.07.1997 tarihinde alınan bir aracın, bu tarihten sonra direksiyon sistemindeki arızanın varlığı yetkili servisçe tespit edilmiş, parça değişikliklerinden sonra da aynı arza ortaya çıkmış, araç tekrar yetkili servise götürülmüş, yetkili servisçe parça değişiklikleri ve yağlama gibi geçici tedbirlerle sorun giderilmeye çalışılmış ancak tüketicinin araçtan beklediği verimi almasını önleyecek ölçüde aynı arızaların tekrarlanması üzerine, tüketici fabrikaya başvurup, başka bir yetkili servise de aracını götürmüş ve bu serviste arızanın hayati öneme haiz olduğunun belirtilmesi üzerine tüketici araç üzerinde Makine Mühendisleri Odasınca belirlenen bilirkişiye yaptırdığı inceleme ve tespitle aracın üretim arızasının bulunduğunu tespit ettirmiş, satıcıya ait yetkili serviste ücreti karşılığı yeniden parça değişikliği yapılmış, ancak araçta aynı arıza 18.04.2002 tarihinde yeniden ortaya çıkmış ve yine serviste tamir yoluyla giderilmeye çalışılmıştır.

Bu bağlamda; somut olay incelendiğinde ve olayın açıklanan gelişimi ve deliller dikkate alındığında araçta üretim hatası bulunup, bunun gizli ayıp olduğuna kuşku yoktur. Zira, tüketici üretici onarımı yetkili servis istasyonları eliyle yaptırmıştır. Bu istasyonlar satılan araçların teknik özellikleri itibariyle arıza ve ayıbı doğru ve tam teşhis edebilecek, en kısa sürede ve tam anlamıyla giderebilecek elemanlar bulundurmak zorundadır. Deneme

4

Page 8: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

yanılma ile aracı tamire çalışan ve parça değişikliği yoluna giden servis çalışanlarının serviste bulundurulmasının sonuçları tüketiciye mal edilemez.

Araç, 11.07.1997 tarihinde alınmıştır. Tüketici, 20.06.2001 tarihinde arabanın yenisi ile değiştirilmesini veya değer kaybının telafisini ve 1.475.894.449 lira tamir ücreti ile 40.000.000 TL bilirkişi ücretinin faizi ile satıcıdan alınmasını istemiştir. Aracın alınış tarihine ve dava tarihine bakıldığında iki yıllık zamanaşımı süresi dolmuştur. Ancak, üretim hatasının varlığını rahatlıkla tespit edebilecek nitelikte olması gereken servisin tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli periyotlarla tekrarlaması dikkate alınmalıdır. Somut olayda hile ile gizlenmiş bir ayıp sözkonusudur. Bu nedenle, satıcı zamanaşımı süresinden yararlanamayacaktır. Tüketici lehine karar verilmelidir. (Yargıtay Genel Kurulu, 18.2.2004, E.2004 / 4-29, K.2004/83)

Soru 13: Ayıplı hizmet nedir? Ayıplı bir hizmet karşısında tüketicinin hakları nelerdir?

Ayıplı hizmet; sağlayıcı tarafından bildirilen reklam ve ilânlarında veya standardında

veya teknik kuralında tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetlerdir.

Tüketici ayıplı hizmetten dolayı aşağıda belirtilen seçimlik haklarını hizmetin ifa

edildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde kullanarak sağlayıcıdan isteyebilir;

1- Sözleşmeden dönme, 2- Hizmetin yeniden görülmesi, 3- Ayıp oranında bedel indirimi.

Ancak, tüketicinin sözleşmeyi sona erdirmesi, durumun gereği olarak haklı görülemiyorsa, bu takdirde sadece bedelden indirim ile yetinilir.

Ayrıca; tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı hizmetin neden olduğu,

a) Ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan, b) Kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan

hallerde tazminat da isteyebilir. Sağlayıcı, tüketicinin seçtiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Sağlayıcı, bayi, acente ve 10 uncu maddenin beşinci fıkrasına göre kredi veren, ayıplı hizmetten ve ayıplı hizmetin neden olduğu her türlü zarardan ve tüketicinin seçimlik haklarından dolayı mütelsilen sorumludur. Başka bir deyişle tüketici zararının tazminini tedarik zincirinde yer alan kişilerin herhangi birinden de talep edebilirler.

Örneğin, bir tüketici üniversiteye hazırlanmak amacıyla bir dershaneye kayıt olmuştur.

Dershane ücreti karşılığında bir miktar peşin ödeyip kalanı için 9 senet imzalamıştır. Dershane 3 ay sonra kapanmıştır ve dershane sahibi bu senetleri tahsil etmek amacıyla hizmeti tam olarak vermediği halde senetleri tahsil etmek için bankaya vermiştir. Bu durumda; sağlayıcı vaat ettiği hizmeti vermediği için tüketici ayıplı hizmetten dolayı seçimlik haklarını kullanabilir. ( 13.HD., 9.11.1998, E.6965, K.8859)

Başka bir örnekte, tüketici, halısını temizletmek üzere bir firmaya verir. Firma, verdiği

hizmet karşılığında düzenlemesi gereken fişi tüketiciye vermemiş, üzerinde temizlik

5

Page 9: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

malzemesi satışı yazan bir fiş vermiştir. Firmanın verdiği hizmet sonucunda halı zarar görmüştür. Tüketici, zararının karşılanması amacıyla dava açmıştır. Firma tüketiciye sadece temizlik malzemesi sattığını, verdiği fişin de temizlik malzemesi satışına ilişkin olduğunu iddia etmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından, firmanın reklam amacıyla dağıtmış olduğu broşürlerde sadece halı temizleme hizmetine ilişkin bilgilerin yer aldığı temizlik malzemesi satışına ilişkin hiçbir bilginin yer almadığı, temizlik malzemesi satışına ilişkin fiş verilmesinin tüketiciyi aldatmaya yönelik bir işlem olduğunu belirerek tüketici lehine karar vermiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 25.2.2004, E.2004/ 15-83, K.2004/98).

Soru 14: Haksız şart nedir? Sözleşmelerdeki haksız şart değerlendirilmesinde göz

önünde bulundurulması gereken hususlar nelerdir?

Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır.

Bir sözleşme şartının haksız şart olup olmadığı değerlendirilirken, öncelikle sözleşme

hazırlanırken sözleşme şartlarının tüketiciyle müzakere edilip edilmediğine bakılır. Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda sözleşmenin standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmında haksız şartlara ilişkin değerlendirme yapılmasına engel teşkil etmeyecektir. Yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak sözleşmenin değerlendirilmesi sonucunda, sözleşmede tarafların hak ve yükümlülüklerde tüketici aleyhine bir dengesizliğe neden olan bir hüküm varsa o hüküm haksız şart olarak tespit edilir.

Sözleşme şartlarının tüketicinin anlayabileceği şekilde açık ve anlaşılır dille yazılmış

olması gerekir. Bir sözleşme şartının haksızlığı değerlendirilirken,

a- Sözleşme konusu olan mal veya hizmetin niteliği, b- Sözleşmenin yapılmasını sağlayan şartlar, c- Onun bağlı olduğu sözleşmelerin tüm şartları,

dikkate alınır. Şartların haksızlığının takdirinde, bu şartlar açık ve anlaşılır bir dille kaleme alınmış olmak koşuluyla;

a- Gerek sözleşmeden doğan asli edim yükümlülükleri arasındaki, b- Gerekse mal veya hizmetin gerçek değeri ile sözleşmede belirlenen fiyatı

arasındaki, dengeye ilişkin bir değerlendirme yapılamaz.

Sözleşmede yer alan bir şartın ne anlama geldiği hukukun yorum yöntemleriyle belirlenemiyorsa, tüketici lehine olan yorum tercih edilir.

Sözleşmedeki haksız şartlara ilişkin örnekler Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız

Şartlar Hakkında Yönetmelik ekinde yer almaktadır. Yönetmelik ekinde yer alan haksız şartlar sadece örnektir. Bunların dışında da tüketici sözleşmelerinde birçok haksız şart vardır.

6

Page 10: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Soru 15: Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlarda tüketicinin hakları nelerdir, hukuki sonucu nedir?

Tüketicilerle imzalanan sözleşmelerdeki haksız sözleşme şartları geçersizdir. Tüketici

sözleşmedeki haksız şartın gereğini yerine getirmez. Hukuken haksız şartlar batıldır, yani geçersizdir. Geçersiz sayılan bu hükümler olmadan da sözleşme ayakta tutulabiliyorsa sözleşmenin geri kalanı varlığını korur, başka bir deyişle sözleşme geçerlidir. Bu durumda, sözleşmenin kısmen veya tamamen ifa edilmiş olup olmamasına göre sözleşme tamamen geçersiz sayılmamalı, o sözleşme hükmünün hukuk ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde edimler ve menfaatler dengesine göre düzeltilmesi yoluna gidilmelidir. (13.HD, 23.11.2005, E.2005/11428, K.2005/17306)

Başka bir örnekte; tüketici kredi sözleşmesindeki temerrüt faizi ile ilgili oranların banka tarafından sonradan tek taraflı belirlenmesi halinde, sözleşme hükümleri haksız şart olarak değerlendirilmiş, ancak tamamen geçersiz sayılmamış, bankanın sözleşme ile kendisine tanınan faiz oranlarını tek taraflı belirleme ve arttırma yetkisini, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde kullanıp kullanmadığı belirlenmesi ve temerrüt tarihi itibariyle diğer bankaların aynı türden kullandırdığı kredilerin faiz oranları araştırılarak, istenebilecek temerrüt faiz oranı tespit edilmesinin gerektiği kararına varılmıştır. (13.HD, 23.11.2005, E.2005/11428, K.2005/17306).

Başka bir örnekte, cep telefonu aboneliği için tüketici tarafından imzalanan bir

sözleşmede faturada belirtilen son ödeme tarihini geçen ödemeler için uygulanacak faiz oranlarının, abonelere gönderilen faturalarda bildirileceği belirtilmiş olup, davalıya gönderilen faturalarda bu faiz oranının aylık % 8 üzerinden günlük olarak hesaplanacağı açıklanmıştır. Yargıtayca verilen Kararda, diğer telefon şirketlerinin uyguladığı faiz oranlarının dava konusu olan fatura tarihindeki ortalamasının hesaplanması o dönemdeki diğer ekonomik etkenlerde dikkate alındığında uygulanan faiz oranının haksız ve fahiş olup olmadığının bilirkişi vasıtası ile araştırılması ve hasıl olacak sonuca göre sözleşme şartının haksız olup olmadığı değerlendirilerek uygun bir karar verilmesinin gerektiği belirtilmiştir. (13.HD., 24.11.2005, E.2005/11099, K.2005/17357)

Soru 16: Taksitle satış nedir? Taksitli satışlara ilişkin sözleşme yazılı

yapılmadığında sözleşme geçerlimidir? Taksitle satış, satım bedelinin en az iki taksitle ödendiği ve malın veya hizmetin

sözleşmenin düzenlendiği anda teslim veya ifa edildiği satım türüdür. Taksitle satış sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunludur. Yazılı biçimde yapılmayan sözleşmeler geçersizdir. Sözleşmenin geçersiz olması durumunda TSHH kararında, tarafların birbirlerinden aldıklarını geri vermeleri hususuna yer vermelidir.

Soru 17: Taksitli satışlara ilişkin sözleşmelerde bulunması gereken şekil

şartlarının olmaması durumunda sözleşme geçerlimidir? Taksitli satışlardaki “muacceliyet şartları” nelerdir?

Taksitli satış sözleşmelerinde yer alması gereken şartlar TKHK’nun 6/A maddesinin

ikinci fıkrasında belirlenmiştir. Tüketici tarafından imzalanan taksitli satış sözleşmesinde, Kanunda belirlenen sözleşme şartlarının bir veya daha fazlasının bulunmaması durumunda,

7

Page 11: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Kanunun 6. maddesinin altıncı fıkrası uyarınca imzalanan sözleşme geçerli olacaktır. Ancak sözleşmede yer alan eksikler satıcı veya sağlayıcı tarafından derhal giderilmelidir.

Satıcı veya sağlayıcı, taksitlerden birini veya birkaçının ödenmemesi halinde kalan

borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak; ancak satıcının veya sağlayıcının bütün edimlerini ifa etmiş olması durumunda ve tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi ve ödenmeyen taksit toplamının satış bedelinin en az onda biri olması halinde kullanılabilir. Ancak satıcının veya sağlayıcının bu hakkını kullanabilmesi için en az bir hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gerekir.

Soru 18: Devre tatil sözleşmesi hangi durumda geçersizdir?

Devre tatil sözleşmesi: En az üç yıl süre için yapılan ve bu süre zarfında yıl içinde,

belirli veya belirlenebilecek ve bir haftadan az olmayacak bir dönem için bir veya daha fazla sayıdaki taşınmazın kullanım hakkının devri ya da devri taahhüdünü içeren sözleşme ya da sözleşmeler grubudur.

Devre tatil sözleşmesinin yazılı olarak yapılması ve bu sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunludur. Yazılı olarak yapılmayan devre tatil sözleşmeleri geçersizdir. TSHH, devre tatil sözleşmesi yazılı olarak yapılmadığı takdirde, sözleşmenin geçersizliğine tarafların birbirlerinden aldıklarını geri vermelerine karar vermelidir.

Soru 19: Devre tatil sözleşmelerinde cayma hakkı nasıl düzenlenmiştir? Tüketici, sözleşmenin her iki tarafça imzalanmasından itibaren on gün içinde hiçbir

sebep göstermeksizin ve hiçbir hukuki ve cezai sorumluluk üstlenmeksizin cayma hakkını kullanarak sözleşmeden dönebilir.

Sağlayıcı, on günlük cayma süresi dolmadan devre tatil sözleşmesine konu mal ve/veya hizmet karşılığında tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez. Ancak, sözleşmenin devre tatil sözleşmesine konu tesiste akdedilmesi halinde, sağlayıcı tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyebilir. Bu durumda sözleşmenin devre tatile konu tesiste yapıldığını ispat külfeti sağlayıcıya aittir. Tüketicin 10 günlük cayma süresi geçerlidir.

Soru 20: Devre tatil nedir? Eski tarihli devre tatil sözleşmelerine 4822 Sayılı

Kanunla Değişik 4077 Sayılı Kanun hükümleri uygulanır mı? Devre tatil sözleşmeleri, en az 3 yıllık süre için ve 1 haftadan az olmayacak bir dönemi

kapsayacak şekilde bir veya birden fazla taşınmazın kullanım hakkının devredildiği sözleşmelerdir. Devre tatil sözleşmelerinin alt sınırı Kanunla tespit edilmiş ancak üst sınırı belirlenmemiştir. Uygulamada en az 10 yıllık süreyi kapsayan devre tatil sözleşmeleri yapılmaktadır.

Bu tür sözleşmeler süreklilik arz etmektedir. Bu nedenle 4822 Sayılı Kanunla Değişik

4077 Sayılı Kanun hükümleri devre tatil sözleşmelerine uygulanır. TSHH, devre tatil sözleşmelerine ilişkin bir uyuşmazlık konusunda başvuru yapıldığında 4822 Sayılı Kanunla Değişik 4077 Sayılı Kanun hükümlerine göre karar verir.

8

Page 12: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Örneğin eski tarihli sözleşmelerde haksız sözleşme şartı var ise haksız şart niteliğinde olan sözleşme şartının tüketici için geçersiz olduğuna karar verir.

Soru 21: Devre mülk nedir? Devre tatil ile devre mülk arasındaki farklılıklar

nelerdir? Devre mülke ilişkin düzenlemeler Kat Mülkiyeti Kanunu’nda yer almaktadır. Devre

mülk, mesken olarak kullanılmaya elverişli bir yapı veya bağımsız bölümün ortak maliklerinden her biri lehine bu yapı veya bağımsız bölümden yılın belli dönemlerinde istifade hakkı, müşterek mülkiyet payına bağlı bir irtifak hakkı olarak kurulmaktadır. Süresi en az 15 gündür. Resmi şekilde yapılır, tapuya tescil ettirilir. Tapuya tescil ettirilmeyen devre mülk satışları geçersizdir. Devre tatil ise, en az üç yıl süre için yapılan ve bu süre zarfında yıl içinde, belirli veya belirlenebilecek ve bir haftadan az olmayacak bir dönem için bir veya daha fazla sayıdaki taşınmazın kullanım hakkının devri ya da devri taahhüdünü içeren sözleşme ya da sözleşmeler grubudur.

Devre mülk sözleşmeleri, tüketici mevzuatında yer alan devre tatil sözleşmelerine

ilişkin düzenlemelere tabi değildir. Devre mülkte her hangi bir ayıp varsa ayıplı mala, taksitle satıldıysa taksitli satışlara, kapıdan satış yöntemiyle satıldıysa kapıdan satışlara veya kampanyalı satışı yapıldıysa kampanyalı satışlara ilişkin düzenlemelere tabidir. Devre mülk satışının anılan düzenlemeler çerçevesinde değerlendirilmesi yapılabilir, ancak devre tatil sözleşmelerine ilişkin düzenlemeler çerçevesinde değerlendirmesi yapılamaz.

Soru 22: Devre mülk konusundaki uyuşmazlıklar TKHK kapsamına girer mi? TKHK’da yer alan mal tanımı, konut ve tatil amaçlı taşınmazları da kapsamaktadır.

Buna göre, tüketicinin konut amaçlı almış olduğu ev, tatil amaçlı aldığı yazlık, deve mülk gibi taşınmazlar Kanun kapsamına girmektedir.

Devre mülk hakkı Kat Mülkiyet Kanunu’nda düzenlenen taşınmazın müşterek

mülkiyet payına bağlı bir hak olup resmi şekilde yapılması gerekmektedir. Başka bir deyişle devre mülk hakkı tapuya tescil ettirilmelidir. Tapuya tescil ettirilmeyen devre mülk sözleşmeleri geçersizdir. Uyuşmazlığın TKHK kapsamında değerlendirilebilmesi için sözleşmenin geçerli olması gerekmektedir. Geçersiz sözleşmeler TKHK kapsamında değerlendirelemez(13.HD., 09.03.2005, E.1221, K.3812).

Devre mülke ilişkin bir uyuşmazlığa bakan TSHH öncelikle devre mülk hakkı tapuya

tescil ettirilmiş olduğuna bakmalıdır. Devre mülk hakkı tapuya tescil ettirilmiş ise o takdirde uyuşmazlığı TKHK kapsamında değerlendirerek karara varmalıdır.

Soru 23: Devre mülk ve devre tatil sahiplerinden alınan servis bedelleri

arasındaki fark nedir? Devre mülklere ait yıllık bakım ücretleri ile devre tatillere ait yıllık bakım ücretlerinin

hesaplanmasının farklı yapılması gerekmektedir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi tarafından onanan Ankara 2. Tüketici Mahkemesi’nin 17.06.2004 tarihli, 2004/860 Esas Nolu ve 2004/375 Karar Nolu devre tatillerde aidat bedeli indirimine ilişkin Kararında, devre tatil alan tüketicinin, devre tatil sözleşmesi ile satıcıdan devre mülk almadığı, gayrimenkullun aynına ilişkin giderlerden kullanıcının (kiracı) sorumlu olamayacağı, bu tür giderlerden gayrimenkul sahibinin sorumlu olacağı, devre tatillerin devre mülklerden farklılık arz ettiği ve hizmet satın

9

Page 13: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

alan devre tatil malikinden gayrimenkul bakım-onarım-tamir-alt yapı güzelleştirme gibi taşınmazın aynına ilişkin masrafların tüketiciden istenemeyeceği hükmüne varılmıştır.

Soru 24: Paket tur nedir? Paket tur sözleşmesi hangi durumda geçersizdir?

Paket tur sözleşmesi: ulaştırma, konaklama ve bunlara yardımcı sayılmayan diğer

turistik hizmetlerin en az ikisinin birlikte, her şeyin dahil olduğu fiyatla satılan veya satış taahhüdü yapılan ve hizmeti 24 saatten uzun bir süreyi kapsayan veya gecelik konaklamayı içeren sözleşmelerdir.

Paket tur sözleşmesinin yazılı olarak yapılması ve bu sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunludur. Yazılı olarak yapılmayan devre tatil sözleşmeleri geçersizdir. TSHH, paket tur sözleşmesi yazılı olarak yapılmadığı takdirde, sözleşmenin geçersizliğine tarafların birbirlerinden aldıklarını geri vermelerine karar vermelidir.

Soru 25: TKHK’ya göre kampanyalı satış nedir? Bu satış türünü taksitli satıştan

ayıran en önemli farkı belirtiniz.

Kampanyalı satış; - Gazete, radyo, televizyon ilânı ve benzeri yollarla tüketiciye duyurularak

düzenlenen kampanyalara iştirakçi kabul edilmesi, - Malın veya hizmetin daha sonra teslim veya ifa edilmesi

suretiyle yapılan satış türüdür. Kampanyalı satışı taksitli satışlardan ayıran en önemli özellik, malın teslimi veya

hizmetin yerine getirilmesinin taksitli satışlarda olduğu gibi sözleşmenin düzenlendiği tarihte değil, daha sonra gerçekleştirilmesidir.

Soru 26: Kampanyalı satış sözleşmesinin geçerlilik şartları nelerdir? Kampanyalı satış sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması ve yazılı sözleşmenin bir

nüshasının tüketiciye verilmesi zorunludur. Ayrıca, yazılı sözleşmede 4077 sayılı Kanun’un “Taksitli Satışlar” başlıklı 6/A maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen sözleşmedeki asgari koşullara ek olarak “kampanya bitiş tarihi” ile “mal veya hizmetin teslim veya yerine getirilme tarih ve şekli”ne ait bilgilerin de sözleşmede yer alması gerekir.

TSHH tarafından yapılan incelemede, kampanyalı satış sözleşmesinin yazılı

yapılmadığının anlaşılması halinde, yazılı olarak yapılmayan sözleşmenin geçersizliğine, tüketicinin borçlu olmadığının tespitine ve alınanların iadesine karar verilmelidir.

Soru 27: Kampanyalı satışlarda ilan ve taahhüt edilen mal veya hizmetin

teslimatının veya ifasının hiç ya da gereği gibi yapılmaması durumunda sorumluluk kime aittir?

İlan ve taahhüt edilen mal veya hizmetin teslimatının veya ifasının hiç ya da gereği

gibi yapılmaması durumunda, satıcı, sağlayıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici, ithalatçı ve 4077 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin beşinci fıkrasına göre kredi veren müteselsilen sorumludur.

10

Page 14: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Örneğin tüketici, X Bankası’nın Y A.Ş.’nin yaptığı otomobil kampanyasına iştirak edilmesi halinde daha düşük faiz ile kredi verileceğinin belirtilmesi nedeniyle kampanyaya Y A.Ş.’nin bayisine başvurarak katılmış fakat, kendisine sözleşme konusu otomobilin daha düşük bir modeli teslim edilmiştir. Bu durumda, tüketiciye düşük model otomobil teslim edilmesinden dolayı Y A.Ş. ile X Bankası müteselsilen sorumludur.

Soru 28: Kampanyalı satışlarda Bakanlık iznine tabi olan mallar hangileridir?

a) Konut ve tatil amaçlı taşınmaz, b) Motorsiklet, c) Otomobil, d) Minibüs.

Yukarıda belirtilen malların dışında kalan mallar ile hizmetlerin, kampanyalı satış

yöntemi ile satılması durumunda Bakanlıktan veya Müdürlükten izin alınmasına gerek yoktur.

Söz konusu mal gruplarına ait kampanya düzenleyenler, kampanyalarını ülke genelinde yapacaklar ise Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü’ne, yerel düzeyde yapmak isterlerse İl Sanayi ve Ticaret Müdürlüğüne başvurarak “Kampanyalı Satış İzin Belgesi” almak zorundadırlar.

TSHH’nde görülmekte olan uyuşmazlık yukarıdaki mal gruplarına ait ve kampanya

Kampanyalı Satış İzin Belgesi olmadan yapılmış ise, başka bir unsurun araştırılmasına gerek olmadan kampanyalı satış işleminin iptaline, tüketicinin bu işlem nedeniyle satıcıya borçlu olmadığının tespitine ve alınanların iadesine karar verilmelidir.

Soru 29: Kampanyalı satışlarda tüketicinin cayma hakkı var mıdır? Var ise

süresi ve uygulama şekli nedir?

Evet, vardır. Bu süre, Kanun’da cayma hakkı düzenlenmiş diğer satış türlerinden farklı olarak belirli bir süre olmayıp, kampanya konusu sözleşmede belirlenmiş olan mal veya hizmetin tüketiciye teslim veya yerine getirileceği tarihe kadardır. Tüketici sözleşmede belirlenen bu tarihe kadar kampanyadan her zaman ayrılma, yani cayma hakkına sahiptir.

Söz gelimi, tüketici Y A.Ş.’nin düzenlediği otomobil kampanyasına iştirak etmiş ama

teslim tarihi olan 15.06.2006’den önce 10.06.2006 günü kampanyadan ayrılmak istediğini iadeli taahhütlü mektupla Şirket’e bildirmiştir. Tüketici, bu kararını otomobilin teslim tarihinden önce ve usulüne uygun olarak bildirdiği için, kampanyadan ayrılma, diğer bir anlatımla cayma hakkını kullanmıştır.

Tüketicinin kampanyadan ayrılması halinde satıcı veya sağlayıcı, mal veya hizmetin

sözleşmede belirlenen teslim veya ifa tarihini geçmemek şartıyla ödemiş olduğu tüm bedeli ve kıymetli evrakı tüketiciye iade etmekle yükümlüdür.

TSHH, cayma hakkına ilişkin bir çekişmenin varlığı halinde sözleşme ve eklerindeki

teslim tarihi ile tüketicinin cayma iradesi beyanı tarihine bakmalı ve cayma hakkının usulüne uygun kullanıldığını tespit etmesi halinde, kararında, ayrıca söz konusu iade işleminin Medeni Kanun’un 2 nci maddesi hükmü çerçevesinde yapılması gerektiğini belirtmelidir.

11

Page 15: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Soru 30: Kampanyalı satış sözleşmelerinde ön ödeme tutarı, sözleşme bedelinin ne kadarından fazla olamaz?

Kampanyayı düzenleyen ile tüketici arasında akdedilen yazılı sözleşmede aksi

kararlaştırılmadıkça, ön ödeme tutarı, mal veya hizmetin satış bedelinin yüzde kırkından fazla olamaz.

Örneğin, kampanyalı satış sözleşmesinde satış fiyatı 40.000 YTL olan bir otomobile

ilişkin olarak aksi belirtilmemiş ise tüketiciden bu fiyatın %40’ı oranındaki 16.000 YTL’den daha fazla ön ödeme yapması istenemez. Fakat tüketici ile A A.Ş., sözleşmede belirterek ön ödeme bedeli olarak %40’dan daha yüksek bir oranı kararlaştırabilirler.

Soru 31: Kampanyalı Satış İzin Belgesinin geçerlilik süresi ne kadardır?

Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü veya İl Sanayi ve Ticaret

Müdürlüğü tarafından onaylanan kampanya düzenleme yetki belgelerinin geçerlilik süresi bir yıldır.

Yetki belgeleri onay tarihi esas alınarak belgenin onay işleminin yapıldığı yerde, her yıl vize edilir.

Geçerlilik süresinin dolmasını takip eden üç ay içerisinde vizesi yaptırılmayan belgeler geçersiz sayılır.

Kampanyalı satışlara ilişkin Yönetmeliğe aykırı uygulamaların tespiti ve bununla ilgili olarak Genel Müdürlüğün veya Müdürlüğün uyarısına rağmen, bu durumun düzeltilmemesi halinde, verilen izin iptal edilir.

İzni iptal edilen kişilerin mensubu olduğu ilgili meslek kuruluşlarına da durum bildirilir. Ayrıca, iznin iptal edildiği, düzenleyicinin kayıtlı olduğu meslek kuruluşunca giderleri düzenleyiciden alınmak kaydıyla, Türkiye genelinde yayımlanan ve tirajı yüzbinin üzerinde olan en az bir gazetede ilan edilir.

Soru 32: Kampanyalı satışlarda mal ya da hizmetin teslim veya ifa süresi ne kadardır?

Kampanyalı satışlarda malın teslim ya da hizmetin ifa süresi on iki ayı aşamaz. Konut

ve tatil amaçlı taşınmaz mallar için bu süre otuz aydır.

Tüketicinin ödemeye ilişkin tüm edimlerini yerine getirmesi durumunda, malın teslimi ya da hizmetin ifası, ödemenin bitimini takiben en geç bir ay içinde yapılmak zorundadır.

Soru 33: Kapıdan satış sözleşmelerinin geçerlilik şekli nedir? Kapıdan satış sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması ve yazılı sözleşmenin bir

nüshasının tüketiciye verilmesi zorunludur. TSHH tarafından yapılan incelemede, kapıdan satış sözleşmesinin yazılı

yapılmadığının anlaşılması halinde, yazılı olarak yapılmayan sözleşmenin geçersizliğine, tüketicinin borçlu olmadığının tespitine ve alınanların iadesine karar verilmelidir.

12

Page 16: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Soru 34: Kapıdan satış nasıl yapılabilir? Kapıdan satış, ilgili Yönetmeliğinde belirtilen usule uygun olarak İl Sanayi ve Ticaret

Müdürlüklerine yapılan başvuru sonucunda alınacak “Kapıdan Satış Yetki Belgesi” ile yapılabilir.

Yazılı olarak yapılan kapıdan satış sözleşmesinin birinci sayfasında tüketicinin bu

işlemden cayma hakkını belirten: ‘Tüketicinin hiçbir hukuki ve cezai sorumluluk üstlenmeksizin ve hiçbir gerekçe

göstermeksizin malı teslim aldığı veya sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren yedi gün içerisinde malı veya hizmeti reddederek sözleşmeden cayma hakkının var olduğunu ve cayma bildiriminin satıcı veya sağlayıcıya ulaşması tarihinden itibaren malı geri almayı taahhüt ederiz.’ ibaresi en az onaltı punto koyu siyah harflerle yazılmış olmalıdır.

Satıcı veya sağlayıcı, sözleşmeyi tüketicinin imzalamasını ve sözleşme tarihinin

tüketicinin kendi el yazısı ile yazılmasını sağlamak zorundadır. Soru 35: Tüketici, kapıdan satışlarda cayma hakkını nasıl kullanır?

Tüketici; a) Malın teslimi ile sözleşmenin aynı tarihte yapılması durumunda sözleşmenin

düzenlendiği tarihten itibaren, b) Malın tüketiciye teslimi sözleşmenin imzalandığı tarihten sonra ise malın teslim

tarihinden itibaren, c) Hizmet satımında, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren,

yedi günlük cayma hakkı süresinin sonuna kadar malı veya hizmeti kabul veya hiçbir

gerekçe göstermeksizin reddetmekte serbesttir. Tüketici malı veya hizmeti reddetmeyi düşünüyor ise, yedi günlük bu süre dolmadan

ve herhangi bir şekil şartına bağlı kalmadan cayma kararını satıcı/sağlayıcıya bildirebilir. Cayma bildiriminin süresi içinde yapılmamış olması mal veya hizmetin kabul edildiği anlamına gelir. Bu takdirde tüketici sözleşme hükümleri çerçevesinde satıcı/sağlayıcıya bir ödeme yapmak veya kendisini borç altına sokan bir belge vermek zorundadır.

Eğer tüketici süresi içinde kapıdan satış işleminden caymış ise satıcı, cayma

bildiriminin kendisine ulaştığı andan itibaren yirmi gün içerisinde malı geri almakla yükümlüdür.

Soru 36: Kapıdan Satışlarda sözleşmenin düzenlendiği veya malın teslim edildiği

tarihte, tüketiciden ödeme yapması istenebilir mi? Hayır, istenemez. Çünkü 4077 sayılı Kanun, kapıdan satışlarda peşin ödeme yasağını

kabul etmiştir. Yedi günlük cayma hakkı süresi dolmadan satıcı veya sağlayıcı, kapıdan satış işlemine konu mal veya hizmet karşılığında tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez.

13

Page 17: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Soru 37: Cayma hakkı süresi içerisinde tüketici malı nasıl kullanmalıdır?

Kapıdan satış işlemiyle kendisine mal teslim edilen tüketici, malın ambalajını açması veya malı mutat, yani olağan biçimde kullanması nedeniyle meydana gelen değişiklik ve bozulmalarından sorumlu değildir.

Ancak tüketici, Medeni Kanun’un 2 nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına

aykırı olarak malı mutat olmayan, yani olağan dışı biçimde kullanmış ise değişiklik ve bozulmalardan sorumlu hale gelir.

Soru 38: Kapıdan satışlarda sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmemesi

durumunda tüketicinin hakları nelerdir?

Tüketici, sahip olduğu haklarının da yazılı bulunduğu sözleşmeyi imzalar ve kendi el yazısı ile tarihini yazar.

Satıcı veya sağlayıcı, Kanunda emredilen bilgilerin sözleşmede yer almasını sağlamak

ve taraflar arasında akdedilen sözleşmenin bir nüshasını tüketiciye vermekle yükümlüdür.

Kanunun 9 uncu maddesine göre düzenlenmiş bir sözleşmenin ve malın tüketiciye teslim edildiğini ispat satıcıya veya sağlayıcıya aittir. Aksi takdirde, tüketici cayma hakkını kullanmak için yedi günlük süre ile bağlı değildir.

Soru 39: Mesafeli sözleşme nedir?

Mesafeli sözleşmeler; yazılı, görsel, telefon ve elektronik ortamda veya diğer iletişim

araçları kullanılarak ve tüketicilerle karşı karşıya gelinmeksizin yapılan ve malın veya hizmetin tüketiciye anında veya sonradan teslimi veya ifası kararlaştırılan sözleşmelerdir. Mesafeli satış sözleşmeleri çeşitleri aşağıdadır:

Yazılı iletişim araçları ile yapılan sözleşmeler,

Katalogdan, gazete ile dergi ilanlarından ve diğer yazılı iletişim araçlarından seçme

yoluyla yapılan satışlar mesafeli satış olarak kabul edilmektedir. Tüketici bu yöntemle ya bir formu belirtilen adrese göndermekte ya da belirtilen bir telefon numarasını arayarak siparişini vermektedir. Mal veya hizmet ise, daha sonra gönderilmekte ya da sağlanmaktadır.

Telefonla yapılan sözleşmeler,

Tüketicinin, herhangi bir iletişim aracında gördüğü bir mal veya hizmet ile ilgili olarak

sözleşme yapmak üzere, belirtilen telefon numarasını araması veya satıcı veya sağlayıcının tüketiciyi araması sonucunda bir sözleşmenin imzalanmasıdır. Mal veya hizmet ise, daha sonra gönderilmekte ya da sağlanmaktadır.

Teleshopping,

Televizyon ve bilgisayarlar aracılığıyla yapılan mesafeli satışlardır. Bu satış yönteminde tüketici, televizyonlarda yayımlanan satış amaçlı programlarda verilen telefon numaraları arayarak veya e-posta adreslerine mesaj göndererek sipariş vermektedir. Ödeme ya verilen hesaba havale şeklinde ya da kredi kartı numarasının verilmesi suretiyle

14

Page 18: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

yapılmaktadır. Sipariş edilen mal veya hizmet daha sonra gönderilmekte ya da sağlanmaktadır.

Elektronik ticaret,

Elektronik ortamda yapılan satışlardır aşağıdaki şekillerde yapılır: E-mail aracılığıyla yapılan sözleşmelerde; taraflar karşılıklı e-mail alışverişleriyle

sözleşme kurulmaktadır. Satışa davet ve kabul tamamen e-mail aracılığıyla iletilebileceği gibi, yazılı belge veya faks da kullanılabilir.

Web sitesi aracılığıyla yapılan satışlarda; çoğu kez bir web sitesi operatörü satılık mal

ve hizmet önerir. Tüketici ekrana yerleştirilen sipariş formunu tamamlar ve karşı tarafa iletir. Satıcı siparişi kabul ettiği zaman sözleşme kurulmuş olur. Daha sonra mal ve hizmetler, gönderilmekte ya da sağlanmaktadır.

Online kitlesel pazara yönelik sözleşmeler; Elektronik sözleşmeler, online

davranışlarla da kurulabilmektedir. Örneğin bir yayımcı, yazılım veya başka dijital içerikleri, standart sözleşmeler halinde elektronik ortamda arz edebilir. Kullanıcının bu içerikleri bilgisayarına indirmesi (download) standart sözleşmenin kabul edildiğini gösterir.

Elektronik Data Interchange (EDI) aracılığıyla; EDI, bilgisayarla bilginin doğrudan

değişimidir. Veriler önceden belirlenmiş standartlara göre formatlanmıştır ve alıcı bilgisayar tarafından doğrudan işleme konabilir. EDI, standart satın alma siparişlerinin, kabullerinin, faturaların ve diğer kayıtların iletiminde kullanılır. Bu değişimlerle, geçerli sözleşmeler kurulur.

Elektronik temsilci aracılığıyla; taraflardan birinin ya da her ikisinin elektronik

temsilci kullanarak sözleşme yapması mümkündür. Elektronik temsilci, şahısların aracılığı olmadan bir hareket başlatan, elektronik mesajlara ya da uygulamalara cevap veren bir yazılımdır. Bir kişiyle elektronik temsilci arasında veya iki elektronik temsilci arasında sözleşme kurulabilir.

Elektronik ticarette iki tür işlem yapılmaktadır. Birincisi, çeşitli işletmelerin web

sitesine girmek suretiyle veya yukarıda açıklanan diğer yöntemlerle, oradaki çeşitli basamakları tuşlara dokunmak suretiyle geçip siparişin tamamlanması ve malın veya hizmetin daha sonra teslim edilmesi veya sağlanmasıdır. İkincisinde ise, tüketicinin satın almış olduğu mal veya hizmetin, yine internet üzerinden teslim edilmesidir. Sözleşme konusu mal sanal bir mal olduğu takdirde, bunun teslimi de, sözleşme yapıldığı anda internet üzerinde yapılmış olacaktır.

Diğer iletişim araçlarıyla yapılan ticaret;

Diğer iletişim araçları ile, bilimin gelişen durumuna göre gelecekte ortaya çıkacak yeni iletişim araçlarını ve bugün için var olup ta yasada açıkça belirtilmeyen iletişim araçlarıyla yapılan sözleşmeleri ifade etmektedir. Diğer iletişim araçlarına aşağıda yer alan iletişim araçları örnek olarak verilebilir:

o Açık adresli matbuat, o Adressiz matbuat,

15

Page 19: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

o Önceden hazırlanmış basılı standart mektuplar, o Basılı reklam yazıları ve sipariş formları, o Kataloglar, o Görüşmenin muhatabı kişiyle telefonla iletişim, o Görüşmesi otomat ile kurulan telefonlu iletişim (İşitsel metin), o Radyo, o Görüntülü telefon, o Tuşa bağlantılı görüntülü metinler (mikro bilgisayarlar ve dijital TV ekranları

üzerinden) içeren video textler ya da ekran üzerinden yapılan diğer teleteksli bağlantılar,

o Elektronik posta, o Uzaktan kopya gönderme (Telefaks), o TV veya benzeri araçlarla uzaktan alış-veriş (teleshopping)

Soru 40: Mesafeli sözleşmelerin geçerlilik şartları nelerdir? Mesafeli satış sözleşmesinin akdinden önce, ayrıntıları Mesafeli Sözleşmeler

Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 5 inci maddesinde yer alan bilgilerin tüketiciye verilmesi zorunludur. Tüketici, bu bilgileri edindiğini yazılı olarak teyit etmedikçe sözleşme akdedilemez. Elektronik ortamda yapılan sözleşmelerde teyit işlemi, yine elektronik ortamda yapılır.

4077 sayılı Kanun’un 9/A maddesinde mesafeli sözleşmelerin yapılış şekline ilişkin

açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak, Kanun’un 9/A maddesinin beşinci fıkrasında peşin ödeme yasağına ilişkin hükümler dışında kapıdan satışlara ilişkin hükümlerin mesafeli sözleşmelere de uygulanması kabul edilmiştir. Buna göre, mesafeli sözleşmelerin yazılı olarak yapılması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.

Nitekim, uygulama Yönetmeliğinin 7 nci maddesinde mesafeli sözleşmenin yazılı

olarak yapılmasının ve bu sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.

Bu itibarla, TSHH mesafeli sözleşmelere ilişkin uyuşmazlıklarda sözleşmenin yazılı

şekilde yapılıp yapılmadığını irdelemeli ve yazılı olmayan sözleşmelerin geçersizliğine karar vermelidir.

Soru 41: Mesafeli satış sözleşmesinin akdinden önce tüketiciye verilmesi gereken

ön bilgiler nelerdir? Önbilgilerin tüketiciye verilmemesinin sonucu nedir? Mesafeli satış sözleşmesinin akdinden önce aşağıdaki bilgilerin tüketiciye verilmesi

zorunludur.

a) Satıcı veya sağlayıcının isim, unvan, açık adres, telefon ve varsa diğer erişim bilgileri,

b) Sözleşme konusu mal ya da hizmetin temel özellikleri, c) Sözleşme konusu mal ya da hizmetin tüm vergiler dahil satış fiyatı, d) Satıcı veya sağlayıcının fiyat dahil tüm vaatlerinin geçerlilik süresi, e) Tüketicinin ödemelerinin nasıl yapılacağına dair bilgiler, f) Teslimat ve ifanın nasıl yapılacağına ve varsa buna ilişkin masrafların tutarı ve

kimin tarafından karşılanacağına dair bilgiler,

16

Page 20: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

g) Cayma hakkı ve bu hakkın nasıl kullanılacağına dair bilgiler, h) Tüketiciye bir maliyeti varsa kullanılan iletişim yollarının ücreti, ı) Sözleşme konusu mal ya da hizmetin, teslim ve ifa tarihlerine ilişkin program, j) Tüketicinin talep ve şikayetlerini iletebileceği satıcı veya sağlayıcının açık adres,

telefon ve varsa diğer erişim bilgileri.

Tüketici, bu bilgileri edindiğini yazılı olarak teyit etmedikçe sözleşme akdedilemez. Elektronik ortamda yapılan sözleşmelerde teyit işlemi, yine elektronik ortamda yapılır.

TSHH bir uyuşmazlık halinde, yukarıda belirtilen önbilgilerin tüketiciye verilmediğini

tespit eder ise, yapılan işlemin iptaline, tüketicinin borçlu olmadığının tespitine ve alınanların iadesine karar vermelidir.

Soru 42: Mesafeli satışlarda malın teslim ve ifa süresi ne kadardır?

Satıcı ve sağlayıcı, tüketicinin siparişi kendisine ulaştığı andan itibaren otuz gün

içerisinde edimini yerine getirir. Bu süre, tüketiciye daha önceden yazılı olarak bildirilmek koşuluyla en fazla on gün uzatılabilir.

Satıcı veya sağlayıcı elektronik ortamda tüketiciye teslim edilen gayri maddî malların

veya sunulan hizmetlerin teslimatının ayıpsız olarak yapıldığını ispatla yükümlüdür.

Soru 43: Mesafeli sözleşmenin düzenlendiği tarihte, tüketiciden ödeme yapması istenebilir mi?

Kapıdan satışlardan farklı olarak mesafeli satışlarda peşin ödeme yasağı olmayıp,

tüketicinin sözleşmenin düzenlendiği tarihte sözleşmeye konu mal veya hizmet karşılığında ödeme yapması veya kendisini borç altına sokan bir belge vermesi istenebilir.

Soru 44: Tüketici, mesafeli satışlarda cayma hakkını nasıl kullanır?

Tüketici; mal satışına ilişkin mesafeli sözleşmelerde, teslim aldığı tarihten itibaren

yedi gün içerisinde hiçbir hukuki ve cezai sorumluluk üstlenmeksizin ve hiçbir gerekçe göstermeksizin malı reddederek sözleşmeden cayma hakkına sahiptir.

Hizmet sunumuna ilişkin mesafeli sözleşmelerde ise, bu süre sözleşmenin imzalandığı tarihte başlar.

Sözleşmede, hizmetin ifasının 7 günlük süre dolmadan yapılması kararlaştırılmışsa, tüketici ifanın başlayacağı tarihe kadar cayma hakkını kullanabilir.

Cayma hakkının kullanımından kaynaklanan masraflar satıcı veya sağlayıcıya aittir.

Elektronik ortamda anında ifa edilen hizmetler ve tüketiciye anında teslim edilen mallara ilişkin sözleşmeler cayma hakkı ve kullanımına ilişkin hükümlere tabi değildir.

Malın teslimi sözleşmeye taraf olan tüketici dışında bir kişiye yapılsa dahi tüketici cayma hakkını kullanabilir. Bu durumda satıcı malı ilgili Yönetmeliğin 9 uncu maddesinin dördüncü fıkrası hükmü uyarınca üçüncü kişiden teslim alır.

17

Page 21: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Satıcı veya sağlayıcı cayma bildiriminin kendisine ulaştığı tarihten itibaren on gün içinde almış olduğu bedeli, kıymetli evrakı ve tüketiciyi bu hukukî işlemden dolayı borç altına sokan her türlü belgeyi iade etmek ve yirmi gün içerisinde de malı geri almakla yükümlüdür.

Soru 45: Mesafeli sözleşmelerde cayma bildirimi ifadesi yer almalı mıdır? Kanun’un 9/A-5 maddesinin 9 uncu maddeye göndermesiyle mesafeli sözleşmelerde

onaltı punto koyu siyah harflerle tüketicinin (kapıdan satışlarda olduğu gibi) cayma hakkını bildiren ifadenin yer alması zorunludur.

Soru 46: Mesafeli sözleşmede sözleşmenin düzenlendiği tarihi satıcı/sağlayıcı mı

yazmalıdır? Hayır. Kanun’un 9/A-5 maddesinin 9 uncu maddeye göndermesiyle mesafeli

sözleşmelerde de kapıdan satışlarda olduğu gibi sözleşme tarihini tüketicinin kendi el yazısı ile yazması gerekir.

Soru 47: Mesafeli satışlarda cayma hakkı hangi hallerde kullanılamaz?

Tüketicinin özel istek ve talepleri uyarınca üretilen veya üzerinde değişiklik ya da

ilaveler yapılarak kişiye özel hale getirilen mallarda tüketici cayma hakkını kullanamaz.

Ayrıca tüketici, niteliği itibariyle iade edilemeyecek, hızla bozulma veya son kullanma tarihi geçme ihtimali olan mallar söz konusu olduğunda cayma hakkını kullanamaz.

Soru 48: Mesafeli sözleşmelerde sözleşmede bulunması gereken koşullarda eksiklik olmasının sonuçları nelerdir?

Koşullardan biri eksik olduğu takdirde satıcı veya sağlayıcı en geç otuz gün içerisinde eksikliği giderir. Bu durumda 7 günlük süre, söz konusu eksikliğin giderildiğine dair bilginin yazılı olarak tüketiciye ulaştırıldığı tarihten itibaren başlar.

Tüketicinin ödediği bedel kısmen veya tamamen satıcı veya sağlayıcı tarafından ya da satıcı veya sağlayıcı ile kredi veren arasındaki anlaşmaya dayanılarak karşılanıyorsa, cayma hakkının kullanılması halinde, kredi sözleşmesi de hiçbir tazminat veya cezai şart tutarını ödeme yükümlülüğü söz konusu olmaksızın kendiliğinden sona erer. Ancak bunun için, cayma bildiriminin kredi verene de yazılı olarak iletilmesi gerekir.

Soru 49: Tüketici kredisi nedir? Tüketici kredisi sözleşmelerinin şekil şartı ile bu sözleşmelerde bulunması gereken unsurlar hakkında bilgi veriniz.

Tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacıyla kredi verenden

nakit olarak aldıkları kredidir.

Tüketici kredisi sözleşmesinin yazılı olarak yapılması ve bu sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunludur. TSHH, görmekte olduğu uyuşmazlıkta tüketici kredisi sözleşmesinin yazılı olarak yapılmadığını tespit ederse sözleşmenin geçersizliğine, tüketicinin bu işlemle kredi verene borçlu olmadığının tespitine karar vermelidir.

18

Page 22: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Taraflar arasında akdedilen sözleşmede öngörülen kredi şartları, sözleşme süresi içerisinde tüketici aleyhine değiştirilemez.

Tüketici kredisi sözleşmelerinde;

a) Tüketici kredisi tutarı, b) Faiz ve diğer unsurlarla birlikte toplam borç tutarı, c) Faizin hesaplandığı yıllık oran, d) Ödeme tarihleri, anapara, faiz, fon ve diğer masrafların ayrı ayrı belirtildiği ödeme

planı, e) İstenecek teminatlar, f) Akdi faiz oranının yüzde otuz fazlasını geçmemek üzere gecikme faizi oranı, g) Borçlunun temerrüde düşmesinin hukuki sonuçları, h) Kredinin vadesinden önce kapatılmasına ilişkin şartlar, ı) Kredinin yabancı para birimi cinsinden kullandırılması durumunda, geri ödemeye

ilişkin taksitlerin ve toplam kredi tutarının hesaplanmasında, hangi tarihteki kurun dikkate alınacağına ilişkin şartlar

yer almalıdır.

Soru 50: Tüketici kredisi sözleşmelerinde “Muacceliyet Şartları” hakkında bilgi

veriniz.

Kredi veren, taksitlerden birinin veya birkaçının ödenmemesi halinde kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak;

-Kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması durumunda, -Tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde

kullanılabilir. Ancak, kredi verenin bu hakkını kullanabilmesi için en az bir hafta süre vererek

muacceliyet uyarısında bulunması gerekir. Soru 51: Tüketici kredisi sözleşmelerinde kefil istenebilir mi?

Tüketici kredilerinde şahsi teminat yani kefil istenebilir. Bu durumda; kredi veren, asıl

borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez. Tüketici kredilerindeki kefalet, Borçlar Kanununda belirtilen “adi kefalet” hükümlerine tabidir.

Tüketici kredisinde kefil söz konusu ise, kredi verenin, öncelikle asıl borçluya gitmesi

ve borcun tahsili için tüm yollara başvurması gerekmektedir. Fakat buna rağmen, asıl borçludan borcun tahsili mümkün değilse kefile başvurulabilir.

Soru 52: Tüketici kredisi sözleşmelerinde taksitlerin önceden ödenmesinde kredi

verenin sorumluluğu nelerdir?

Tüketici, kredi verene borçlandığı toplam miktarı önceden ödeyebileceği gibi aynı zamanda vadesi gelmemiş bir ya da birden çok taksit ödemesinde de bulunabilir. Her iki durumda da kredi veren, ödenen miktara göre gerekli faiz ve komisyon indirimini yapmakla yükümlüdür.

19

Page 23: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Erken ödemelerde yapılacak faiz ve komisyon indirimleri, 01.08.2003 tarih ve 25186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Tüketici Kredisinde Erken Ödenme İndirimi ve Kredinin Yıllık Maliyet Oranını Hesaplama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” hükümleri doğrultusunda yapılmalıdır.

Soru 53: Bağlı kredi nedir, bağlı kredilerde kredi veren hangi durumlarda

sorumludur?

Kredi verenin, belirli marka bir mal veya hizmetin satın alınması ya da belirli bir satıcı veya sağlayıcı ile yapılacak satış sözleşmesi şartı ile verdiği kredi, bağlı kredidir. Bu durumda; satılan malın veya hizmetin hiç ya da zamanında teslim veya ifa edilmemesi halinde, kredi veren tüketiciye karşı satıcı veya sağlayıcı ile birlikte müteselsilen sorumlu olur.

Soru 54: Tüketici kredisi sözleşmelerinde, tüketiciden kıymetli evrak istenir mi? Kredi verenin ödemeleri bir kıymetli evraka bağlaması ya da krediyi kıymetli evrak

kabul etmek suretiyle teminat altına alması yasaktır. Bu yasağa rağmen tüketiciden bir kıymetli evrak alınacak olursa, tüketici bu kıymetli

evrakı kredi verenden geri istemek hakkına sahiptir. Ayrıca, kredi veren kıymetli evrakın ciro edilmesi sebebiyle tüketicinin uğradığı zararı tazmin etmekle yükümlüdür.

Soru 55: Kredi kartı sözleşmelerine ilişkin usul ve esaslar nelerdir?

Banka kartları ve kredi kartlarının çıkarılmasına, kullanımına, takas ve mahsup

işlemlerine ilişkin usul ve esasları düzenlemek, kartlı ödeme sisteminin etkin çalışmasını sağlamak amacıyla, banka kartları ve kredi kartlarına özel 5464 sayılı Kanun, 01.03.2006 tarih ve 26095 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun kredi kartlarına ilişkin 10/A

maddesi, uygulanacak gecikme faizi hükmü dışında geçerli olmakla birlikte, 5464 sayılı Kanun ile, kredi kartı uygulamalarına daha kapsamlı düzenlemeler getirilmiştir. Buna göre;

-Kart çıkaran kuruluşlar ile kart hamilleri arasındaki ilişkiler, bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat çerçevesinde en az oniki punto ve koyu siyah harflerle hazırlanacak yazılı sözleşme ile düzenlenir.

-Sözleşmenin bir örneği, kart hamiline ve varsa kefile verilir. Sözleşme hükümleri ve kartın kullanımı hakkında kart hamiline ayrıntılı bilgi verilmesi zorunludur.

-Sözleşmede belirtilen asgari tutar, dönem borcunun yüzde yirmisinden aşağı olamaz.

-Hesap özetinde yer alan asgari ödeme tutarı son ödeme tarihinde ödenmediği takdirde kart hamili ödenmeyen tutar için sözleşmede öngörülen gecikme faizi dışında bir yükümlülük altına sokulamaz.

-Kart hamilinin yaptığı işlemler nedeniyle, sözleşmede yer almayan faiz, komisyon veya masraf gibi adlar altında hiçbir şekil ve surette ödeme talep edilemez ve kart hamilinin hesabından kesinti yapılamaz.

-Sözleşmede kart hamilinin haklarını zedeleyici ve kart çıkaran kuruluş lehine tek taraflı haksız şartlar sağlayan hükümlere yer verilemez.

20

Page 24: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

-Kart hamilinin borcu kefile bildirilmedikçe, kefil için temerrüt durumunun oluşmayacağı sözleşmede gösterilir.

-Sözleşme hükümlerinde kefilin sorumluluğunu artırıcı nitelikteki değişikliklere ve kartın kullanım limitinin yükseltilmesine ilişkin olarak kefilin ilave şartlara dair sorumluluğunun başlaması için kefilin yazılı onayının alınması şarttır.

-Kredi kartı kullanımlarındaki kefalet, Borçlar Kanununda belirtilen adi kefalet hükümlerine tabidir. Asıl borçluya başvurulup borcun tahsili için tüm yollar denenmeden kefilden borcun ifası istenemez.

-Kredi kartı sözleşmelerinde yer alması gereken asgari hususlar Kurulca (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu) ayrıca belirlenir.

Soru 56: Kredi kartı sözleşmelerinde faiz hesaplaması ve sözleşme değişiklikleri

nasıl olmalıdır? Faiz hesaplaması aşağıda belirtilen şartlara göre yapılır:

-Kredi kartı uygulamalarında işletilecek tüm faizler (akdi faiz, gecikme faizi), hesap özetinde belirtilen hesap kesim tarihinden itibaren işletilir.

-Nakit kullanımına ilişkin borçlar hakkında işlem tarihi esas alınabilir.

-Tüm faizler kalan hesap bakiyesine işletilir.

-Asgari tutar ve üzerinde ödeme yapılması durumunda kalan hesap bakiyesine akdi faiz uygulanır.

-Asgari tutarın altında ödeme yapılması durumunda ise kalan hesap bakiyesine gecikme faizi uygulanır.

-Temerrüt hali de dahil olmak üzere, kart uygulamasından doğan borçlarda bileşik faiz uygulanmaz.

-Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, azami akdi ve gecikme faiz oranlarını tespit etmeye yetkilidir ve belirlediği bu oranları 3 ayda bir açıklar.

-Hesap kesim tarihi ile son ödeme tarihi arasında on günden az bir süre olamaz.

-4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendi kredi kartları için uygulanmaz.

Sözleşme değişikliklerinde uyulması gereken hususlar şunlardır:

-Sözleşmede yapılacak değişiklikler kart hamiline bildirilir. Bu değişiklikler bildirimin yapıldığı döneme ilişkin son ödeme tarihinden itibaren hüküm ifade eder.

-Bildirimin ait olduğu döneme ilişkin son ödeme tarihinden sonra kartın kullanılmaya devam olunması halinde, sözleşmede meydana gelen değişikliklerin kabul edildiği addolunur.

-Faiz oranının artırılması durumunda ise bu değişikliğin hüküm ifade edebilmesi için otuz gün önceden kart hamiline bildirilmesi zorunludur. Kart hamili faiz artırımına ilişkin bildirim tarihinden itibaren en geç altmış gün içinde tüm borcunu ödeyip kredi kartını kullanmaya son verdiği takdirde faiz artışından etkilenmez.

-Kart hamili, talep etmek suretiyle kartı iptal ettirmek ve sözleşmeyi feshetmek hakkına sahiptir.

Soru 57: Kredi kartı ile yapılan alışverişlerde komisyon alınır mı?

Mal veya hizmetin kredi kartı ile satın alındığı durumlarda, satıcı veya sağlayıcı,

tüketiciden komisyon veya benzeri bir isim altında ilave ödemede bulunmasını isteyemez.

21

Page 25: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Soru 58: Süreli yayın kuruluşları promosyon olarak hangi ürünleri verebilirler?

Süreli yayın kuruluşlarınca her ne amaç ve şekilde olursa olsun, bilet, kupon, iştirak

numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yollarla süreli yayın dışında ikinci bir ürün ve/veya hizmetin verilmesinin taahhüt edildiği durumlarda; kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi süreli yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel ürünler dışında hiçbir mal ya da hizmetin taahhüdü ve dağıtımı yapılamaz.

Soru 59: Süreli yayın kuruluşlarının kültürel amaçlarla kampanya düzenlemesi halinde, kampanya süresi ne kadardır?

Kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant

veya optik disk gibi süreli yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel ürünler gibi kültürel amaçlarla kampanya düzenlenmesi halinde, kampanya süresi altmış günü geçemez. Kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından karşılanması istenemez.

Soru 60: Süreli yayın kuruluşlarının kampanyaya ilişkin yükümlülükleri

nelerdir? Süreli yayın kuruluşu kampanya süresince süreli yayının satış fiyatını artırılabilir mi?

Kampanyaya ait reklam ve ilânlarında, kampanya konusu mal veya hizmetin Türkiye

genelinde teslim ve ifa tarihlerine ilişkin programını ilân etmek ve kampanya konusu mal veya hizmetin teslim ve ifasını, kampanyanın bitiminden itibaren otuz gün içinde yerine getirmek zorundadır.

Kampanya süresince, süreli yayının satış fiyatı, ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt

edilen mal veya hizmetin yol açtığı maliyet artışı nedeniyle artırılamaz. Soru 61: Süreli yayın kuruluşunun düzenlediği kampanyanın kapsamı ve içeriği

hakkında bilgi veriniz?

Kampanya konusu mal veya hizmet taahhüdü ve dağıtımı bölünerek yapılamayacağı gibi, bu mal veya hizmetin ayrılmaz ya da tamamlayıcı parçaları da ayrı bir kampanya konusu haline getirilemez.

Bu Kanunun uygulamasında, ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt edilen her bir mal

veya hizmete ilişkin işlemler bağımsız bir kampanya olarak kabul edilir.

Süreli yayın kuruluşları tarafından düzenlenmeyen, ancak süreli yayınla doğrudan veya dolaylı irtibatlandırılan kampanyalar da bu hükümlere tabidir.

Soru 62: TKHK’da abonelik sözleşmelerine son verilmesi ve yükümlülükler nasıl düzenlenmiştir?

Her türlü abonelik sözleşmelerine taraf olan tüketiciler, isteklerini satıcıya yazılı olarak bildirmek kaydıyla aboneliklerine tek taraflı son verebilirler.

22

Page 26: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Satıcı tüketicinin aboneliğe son verme isteğini, yazılı bildirimin kendisine ulaştığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde yerine getirmekle yükümlüdür.

Süreli yayın aboneliğine son verme isteği yazılı bildirimin satıcıya ulaştığı tarihten itibaren

a. Günlük yayınlarda on beş gün sonra yürürlüğe girer. b. Haftalık yayınlarda bir ay sonra yürürlüğe girer. c. Aylık yayınlarda üç ay sonra yürürlüğe girer. d. Daha uzun süreli yayınlarda ise, bildirimden sonraki ilk yayını müteakiben

yürürlüğe konulur.

Satıcı, abone ücretinin geri kalan kısmını hiçbir kesinti yapmaksızın on beş gün içinde iade etmekle yükümlüdür.

Soru 63: Etiket, fiyat ve tarife listelerinde belirtilen fiyat ile kasa fiyatı arasında fark olması durumunda hangi fiyat geçerli olacaktır.

Etiket, fiyat ve tarife listelerinde belirtilen fiyat ile kasa fiyatı arasında fark olması durumunda tüketici lehine olan fiyat üzerinden satış yapılır.

Örneğin, raf etiketinde 110 YTL olduğu ifade edilen bir malın, kasadaki barkod

cihazında okunan fiyatının 130 YTL olması halinde, tüketicinin ödemesi gereken ücret 110 YTL olacaktır. Tüketiciden 130 YTL talep edilmesi mevzuata aykırıdır.

Tüketicinin fiyat farkını daha sonra tespit etmesi halinde, konuyu satıcıya bildirmesi

ve ödediği fazla ücretin iade edilmesini talep etme hakkı vardır. Ancak, satıcının bu teklifi kabul etmemesi sonucunda oluşacak ihtilafın Tüketici

Sorunları Hakem Heyetince değerlendirilmesi gerekir. Somut olayda tüketicinin mağduriyetinin belirlenmesi halinde, ödenen fazla ücretin

tüketiciye iade edilmesi yönünde karar verilmelidir. Soru 64: Kamunun fiyatını belirlediği mal ve hizmetler daha yüksek bir fiyatla

satılabilir mi?

Fiyatı; Bakanlar Kurulu, kamu kurum ve kuruluşları veya kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları tarafından belirlenen mal veya hizmetlerin, belirlenen bu fiyatın üzerinde bir fiyatla satışa sunulması yasaktır.

Örneğin, aşağıda belirtilen mal veya hizmetlerin fiyatları, kamu kurum ve kuruluşları

tarafından belirlenmektedir. 14.05.1928 tarih ve 1262 sayılı İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar

Kanununda, ispençiyari ve tıbbi müstahzarların uygunluğu konusunda Sağlık Bakanlığına yetki verilmiştir. Ayrıca, 04.12.1984 tarih ve 84/8845 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı vasıtasıyla, ilaç imalatçılarının kâr oranları belirlenebilmektedir.

Turizm Teşvik Kanununu gereğince, turizm işletmelerinin fiyat tarifelerinin ilgili Bakanlıkça onaylanması gerekmektedir.

23

Page 27: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 13 üncü maddesi gereğince, hazırlanan elektrik satış tarifelerinin EPDK tarafından onaylanması gerekmektedir.

Özel hastanelerde uygulanan gündelik yatak ücretlerine ait alt ve üst sınırlarının, 27.03.2002 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliği gereğince, Sağlık Bakanlığı tarafından her yıl ilanı gerekmektedir.

04.12.2003 tarih ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu rafineciler ve akaryakıt dağıtıcı lisansı kapsamında yapılan piyasa faaliyetlerine ilişkin fiyatların, en yakın erişilebilen dünya serbest piyasa oluşumu dikkate alınarak, lisans sahipleri tarafından hazırlancağı ve tavan fiyatlar olarak EPDK’ya bildirilmesini öngörmüştür. Ancak, rekabetin bozulması halinde Kurum iki ayı aşmamak üzere taban veya tavan fiyatın tespiti hususunda yetkilendirilmiştir.

Yukarıda belirtilen örneklere konu olan mal ve hizmetlerin, ilgili Kamu kurum ve

kuruluşlarınca belirlenen ücretin üzerinde piyasaya sunulması yasaktır. Soru 65: Etiket, tarife ve fiyat listelerine ilişkin mevzuatın uygulanmasında

kimler yetkilidir?

Bakanlık ve belediyeler, 4077 sayılı Kanunun 12 nci maddesi ve ilgili Yönetmelik hükümlerinin uygulanması ve izlenmesine ilişkin işleri yürütmekle ayrı ayrı görevlidirler.

Soru 66: Garanti Belgesi TKHK’da nasıl tanımlanmıştır? Kimler Garanti Belgesi

düzenlemek ve tüketiciye vermek zorundadır? Garanti Belgesi, imalatçı – üretici veya ithalatçıların, sattıkları, ürettikleri ve/veya ithal

ettikleri mallar için düzenlenen ve malın garanti süresi içerisinde meydana gelebilecek arızalarının en az iki yıl süreyle veya özelliği nedeniyle belirlendiği ölçü birimi içerisinde, ücretsiz olarak yenisi ile değiştirilmesinin, tamirinin, bedel iadesinin veya bedel indiriminin taahhüt edildiğini ve satıcı ile tüketicinin yükümlülüklerini gösteren belgeyi ifade eder. Garanti Belgesi, malın kaliteli olduğunu gösteren bir belge değildir. Bu belge, yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı üzere, tüketiciye ilgili Kanun ve diğer mevzuattan kaynaklanan haklarını belirten ve onu bu konuda bilgilendiren bir belgedir.

İmalatçı-üretici veya ithalatçı firmalar, imal veya ithal ettikleri, ilgili yönetmeliğin ekinde yer alan listedeki mallar için; Bakanlığa başvurarak garanti belgelerini onaylatmak zorundadırlar.

Örneğin, imal veya ithal edilerek piyasaya arz edilecek bir saç kurutma makinasına ait

garanti belgesinin, bu malın imalatçısı veya ithalatçısı tarafından Bakanlığımıza başvuruda bulunularak onaylatılması gerekmektedir. Kanun koyucu, belgelendirme faaliyeti ile ilgili sorumluluğu imalatçı ve/veya ithalatçıya yüklemiştir.

Bakanlığımızdan belge onay tarih ve sayısı verilerek onaylanan garanti belgesi, her

malla birlikte satış noktalarına sunulmak üzere imalatçı ve/veya ithalatçı tarafından çoğaltılır.

24

Page 28: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Hazırlanan garanti belgesinin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcı, bayii, acente ya da temsilcilikler yükümlü ve sorumludurlar.

Bir büyük marketten satın alınan saç kurutma makinasına ait garanti belgesi satıcı tarafından tekemmül ettirilmelidir. Tekemmül ettirilme işlemi ile ürüne, satıcıya, faturaya ve seri numarasına ilişkin bilgilerin yazıldığı garanti belgesinin, satıcı tarafından kaşelenerek imzalanmasını ve tüketiciye teslim edilmesini anlamak gerekmektedir.

Soru 67: Yetkili serviste yapılan bakım işlemleri sırasında değişen her parça için

ayrı garanti belgesi düzenlenmeli midir? Servis istasyonlarında yapılan onarım ve parça değişimi işlemleri sonucunda verilen

fatura, ilgili Yönetmeliğin öngördüğü garanti şartlarını içermesi kaydıyla, garanti belgesi yerine geçer.

Örneğin, bir otomobilin garanti kapsamı dışında servis istasyonlarında yapılan tamir

ve bakım işlemleri sırasında, aracın far takımı, egzoz ve susturucu borusu, rot, rotil ile marş motorunun değiştirilmesi gerektiğinde, her ürün için ayrı ayrı garanti belgesi düzenlenmesi yerine, garanti ile ilgili hükümleri içeren faturanın verilmesi yeterlidir.

Soru 68: TKHK’da garanti ve tamir süresi nasıl düzenlenmiştir?

Garanti süresi; malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren başlar ve en az iki yıl

ve/veya ilgili Yönetmeliğin ekli listesinde yer alan ölçü birimi ile tespit edilen değer kadardır.

Garanti süresinin başka bir ölçü birimi ile belirlenmiş olması halinde, malın üzerinde bu ölçü biriminin tespitine yönelik bir düzeneğin bulunması veya yapısının bu değerin tespitine uygun olması gerekir. Aksi halde garanti süresinin 2 yıl olduğu kabul edilir.

Malın arızalanması durumunda, tamirde geçen süre garanti süresine eklenir.

Malın tamir süresi en fazla 30 iş günüdür. Bu süre mala ilişkin arızanın servis istasyonuna, servis istasyonunun olmaması durumunda, malın satıcısı, bayii, acentesi, temsilciliği, ithalatçısı veya imalatçısı- üreticisinden birine bildirim tarihinden itibaren başlar.

Malın arızasının 15 iş günü içerisinde giderilememesi halinde, imalatçı–üretici veya ithalatçı; malın tamiri tamamlanıncaya kadar, benzer özelliklere sahip başka bir malı tüketicinin kullanımına tahsis etmek zorundadır.

Örneğin, tüketicinin satın aldığı bir otomobilin garanti süresi, Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin eki “Garanti Belgesi İle Satılmak Zorunda Olan Mallar ve Bunlara Ait Garanti Süreleri” listesine göre, 2 yıl veya 60.000 km’dir.

Bunlardan hangisi önce dolarsa, garanti süresinin de sona erdiği kabul edilecektir.

Yani, otomobil 2 yıl içinde sadece 40.000 km kullanılsa da, 2 yıllık süre dolduğundan, garanti süresinin bittiği kabul edilecektir.

Örneğimizdeki otomobilin arızalanması durumunda bu arızanın 30 iş günü içinde

giderilmesi gerekmektedir. Bu süre, herhangi bir şekil şartına bağlı kalmaksızın tüketicinin

25

Page 29: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

arızayı bildirimi ile başlar. Tamirin 10 gün içinde yapıldığını düşünürsek, bu 10 günün garanti süresine ilave edilmesi gerekmektedir. Yani, garanti süresi 10 gün daha uzamış olacaktır.

Ancak otomobilin 15 iş gününde tamir edilememesi durumunda, imalatçı ve/veya

ithalatçı firmanın tüketiciye benzer özelliklere sahip bir otomobil tahsis etmesi gerekmektedir. Bu işlem sırasında tahsis edilen otomobilin hiç kullanılmamış veya aynı marka olmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak, tahsis edilen otomobilin, arızalı otomobille benzer özellikleri içermesi gerekir.

Soru 69: Tüketiciye verilen garanti belgesinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığının izin tarihi ve sayısının olmaması halinde tüketicinin herhangi bir hak kaybı olur mu?

Tüketicinin, garanti belgesi mevzuatından kaynaklanan hakları, söz konusu belgenin verilip verilmediğinden veya verilen belgenin geçerli olup olmadığından bağımsızdır. 4077 sayılı Kanunla tüketiciye verilen haklar her zaman geçerli olacaktır.

Ancak, ilgili mevzuatına aykırı garanti belgesinin piyasaya sunulması idari yaptırıma

konu olacaktır. Bu nedenle, hakem heyetlerine intikal eden bu ve benzeri konuların, Bakanlığımıza veya İl Sanayi ve Ticaret Müdürlüğüne intikal ettirilmesi gerekir.

Soru 70: Garanti belgesi kapsamındaki uyuşmazlıklarda tüketicinin garanti

belgesi ibraz etmesi yeterli midir. Yoksa, faturanın da bulunması gerekir mi? 4077 sayılı Kanun'un 13 üncü maddesinde yer alan "İmalatçı veya ithalatçılar ithal ettikleri veya ürettikleri sanayi mallan için Bakanlıkça onaylı garanti belgesi düzenlemek zorundadır. Mala ilişkin faturanın tarih ve sayısını içeren garanti belgesinin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcı, bayi veya acenteye aittir..." hüküm gereği Garanti Belgelerinde mala ilişkin faturanın tarih ve sayısının yazılması satıcı, bayi veya acenteye verilmiş bir zorunluluktur.

Kaldı ki, Vergi Usul Kanununun Defter ve Vesikaları Muhafaza ile ilgili 253 üncü maddesinde; “Bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takibeden takvim yılından başlıyarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.” denilerek, fatura, fiş veya serbest meslek makbuzunu saklama mecburiyetinin serbest meslek erbabına yüklendiği anlaşılmaktadır. Tüketicilerin garanti belgesine dayalı uyuşmazlıklarda mala ilişkin faturanın tarih ve sayısının yer aldığı Garanti Belgesini ibraz etmeleri yeterlidir. Ancak, garanti belgesinin ibraz edilememesi halinde sözleşme ilişkisinin fatura veya fiş ile kanıtlanabileceği, bunun da bulunmamamsı halinde Genel Hükümler çerçevesinde kanıtlanması mümkün olduğu unutulmamalıdır.

Vergi Usul Kanunu hükümleri gereği alınması zorunlu fiş, fatura vb. belgelerin ibraz edilmesinin, tüketicilerin ispat kabiliyetlerini arttırdığı dikkate alındığında;

1) Faturasız veya fişsiz bir ürünün satın alınmaması, 2) Ürüne ait belgelerin birer örneğinin saklanması gerekir.

26

Page 30: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Soru 71: Garanti süresi içerisinde arızalanan bir malın tamir edilmesi için ücret istenebilir mi?

Satıcı, malın garanti süresi içinde, gerek malzeme ve işçilik gerekse montaj

hatalarından dolayı arızalanması halinde işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep etmeksizin tamirini yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür.

Arızalarda kullanım hatasının bulunup bulunmadığı servis istasyonları, servis istasyonunun mevcut olmaması halinde sırasıyla; bu malın satıcısı, bayii, acentesi, temsilciliği, ithalatçısı veya imalatçı-üreticisinden birisi tarafından düzenlenen raporla belirlenir.

Tüketiciler, yukarıda belirtilen rapora ilişkin olarak bilirkişi tarafından tespit yapılması talebiyle ilgili Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurabilir.

Örneğin tüketici, satın aldığı LCD monitörün bir bölümünün karardığını ifade ederek

söz konusu arızanın giderilmesini talep etmiştir. Bu durumda servis istasyonu, ürünü incelemeli ve garanti kapsamındaki arızalarda derhal tüketicinin talebini ücretsiz olarak yerine getirmelidir.

Ancak servis yetkilisi monitörü incelediğinde, üründeki arızanın tüketicinin kullanma

kılavuzunda belirtilen hususlara aykırı kullanımından kaynaklandığını tespit ederse, tamiri gerçekleştirmeden durumu hazırlayacağı bir raporla tüketiciye bildirmelidir.

Tüketici, monitördeki arızanın kendi kullanımından kaynaklanmadığını düşünüyorsa,

söz konusu raporla ilgili olarak Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvuruda bulunmalı, bilirkişi vasıtasıyla durumun tespitini talep etmelidir.

Soru 72: Tüketiciler malın garanti süresi içinde arızalanması halinde hangi

durumlarda Kanunun 4 üncü maddesindeki seçimlik haklarını kullanabilir?

Tüketicinin onarım hakkını kullanmasına rağmen malın;

a) Tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içerisinde; aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi veya belirlenen garanti süresi içerisinde farklı arızaların toplamının altıdan fazla olması unsurlarının yanı sıra, bu arızaların maldan yararlanamamayı sürekli kılması,

b) Tamiri için gereken azami sürenin aşılması, c) Firmanın servis istasyonunun, servis istasyonunun mevcut olmaması halinde

sırasıyla satıcısı, bayii, acentesi, temsilciliği, ithalatçısı veya imalatçı-üreticisinden birisinin düzenleyeceği raporla arızanın tamirinin mümkün bulunmadığının belirlenmesi, durumlarında, tüketici malın ücretsiz değiştirilmesini, bedel iadesi veya ayıp oranında bedel indirimi talep edebilir.

Yukarıda (c) bendinde belirtilen raporun, tüketicinin başvuru tarihinden itibaren yedi gün içerisinde düzenlenmesi zorunludur. Tüketici, raporun belirtilen süre içerisinde düzenlenmemesi veya raporu kabul etmemesi hallerinde, ilgili tüketici sorunları hakem heyetine başvurarak mevcut durumun tespit edilmesini isteyebilir.

27

Page 31: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Satıcı, tüketicinin yukarıda belirtilen taleplerini reddedemez. Tüketicinin bu

taleplerine karşı satıcı, bayii, acente, imalatçı- üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludurlar.

Örneğin, tüketicinin satın aldığı monitörün; o İlk ay içinde açma/kapama tuşundan, o İkinci ay içinde yine açma/kapama tuşundan, o Beşinci ay içinde USB portundaki arıza sebebiyle veri transferi yapılamamasından, o Teslim tarihinden itibaren sekizinci ay içinde yine açma/kapama tuşundan arızalanması ve her arızada monitörün serviste iki veya üç gün tutulduğu varsayıldığında, aynı arızanın bir yıl içinde ikiden fazla oluşması söz konusu olacak ve tüketici malın ücretsiz değiştirilmesini, bedel iadesini veya ayıp oranında bedel indirimini talep edebilecektir.

Ancak, buradaki en önemli unsur, maldan yararlanamama halinin süreklilik arz edip

etmediğinin tespit edilmesi konusudur. Yukarıdaki örnekte değişikliğe sebep olan arızanın ilk bakışta küçük bir düğmeden kaynaklandığını düşünmek mümkündür. Ancak, bu düğmenin neden olduğu her arızada, malın servise gittiği ve tamiri için iki veya üç gün serviste kaldığı düşünüldüğünde, maldan beklenilen faydanın temin edilememesine ve Kanunun 13 üncü maddesinde belirtilen “sık sık arızalanma nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi” halinin ortaya çıkmasına sebep olduğu anlaşılmaktadır.

Soru 73: Değiştirilen ürünün garanti süresi ne kadardır? Kullanım hatasından

kaynaklanan arızalarda tüketiciler garanti hükümlerinden faydalanabilir mi?

Garanti uygulaması sırasında değiştirilen malın garanti süresi, satın alınan malın kalan garanti süresi ile sınırlıdır.

Tüketicinin malı kullanma kılavuzunda yer alan hususlara aykırı kullanmasından kaynaklanan arızalar hakkında ilgili Yönetmeliğin 13 ve 14 üncü madde hükümleri uygulanmaz.

Örneğin, yukarıda verilen örnekte tüketicinin satın aldığı monitörün iki yıl garantili olduğu ve sekizinci ay içinde değiştirildiğini düşünelim.

Bu durumda, tüketiciye verilen yeni ürünün garanti süresi; 24-8= 16 ay ile sınırlı

olacaktır. Diğer taraftan, 4077 sayılı Kanunun 14’üncü maddesi imal ve/veya ithal edilen

ürünlerin Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzu ile piyasaya sunulmasını zorunlu kılmıştır. Ancak Kanun koyucu, tüketicilere de önemli bir yükümlülük vermiştir. Tüketiciler, satın aldıkları ürünlere ait kullanma kılavuzlarını okumak ve ürünlerini bu kılavuzlarda belirtilen hususlar çerçevesinde kullanmak zorundadırlar.

Aksi halde oluşacak arızaların garanti belgesi uygulaması kapsamında

değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır.

28

Page 32: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Soru 74: Bir malda kullanım hatasının olup olmadığının tespiti aşamasında,

tüketicinin ürünün arızasına yönelik beyanları ile servisin arıza tespit raporlarının birbirinden farklı olması halinde, tüketici nereye başvurmalıdır?

Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik'in Ücretsiz Tamir Yükümlülüğü

başlıklı 13 üncü maddesinde "Satıcı, malın; garanti süresi içinde, gerek malzeme ve işçilik gerekse montaj hatalarından dolayı arızalanması halinde işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep etmeksizin tamirini yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür.

Arızalarda kullanım hatasının bulunup bulunmadığı servis istasyonları, servis istasyonunun mevcut olmaması halinde sırasıyla; bu malın satıcısı, bayii, acentesi, temsilciliği, ithalatçısı veya imalatçı-üreticisinden birisi tarafından düzenlenen raporla belirlenir.

Tüketiciler, bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen rapora ilişkin olarak bilirkişi

tarafından tespit yapılması talebiyle ilgili Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurabilir." hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm gereği tüketiciler, servisin düzenlediği raporlara karşı Tüketici Sorunları

Hakem Heyetlerine başvurabilir. Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri bilirkişilerin düzenleyeceği rapor doğrultusunda bir karar vermelidir.

Soru 75: Türkçe Tanıtma ve Kullanma Kılavuzlarının basılı evrak halinde

verilmesi zorunlumudur? Tanıtma ve kullanma kılavuzu, mal ile birlikte ayrıca verilir. Ancak, malın özelliğine

ve tüketiciye sunuluş şekline göre ambalajının üzerine yazılabilir veya eklenebilir. Ayrıca, tüketicinin tercihine göre, CD veya disket gibi elektronik ortamda da hazırlanabilir.

Örneğin, bilişim sektörüne konu olan, bilgisayar, modem, PCI kart vb. mallara ait

Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzlarının, CD vb. manyetik ortamlar vasıtasıyla tüketicilere ulaştırılmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.

Soru 76: Kullanma kılavuzlarındaki yer alan bilgiler neden önemlidir?

Tüketici, kullanım hatası yapmamak için bu kılavuzda yer alan bilgileri okumak,

anlamak ve uygulamak zorundadır. Aksi halde, Kanundan kaynaklanan haklarının bir kısmını kullanamayacaktır.

Örneğin, kılavuzlarda bulunan en önemli unsurlardan biri de periyodik bakım

işlemleridir. Tüketici, periyodik bakımları yapmak veya yaptırmak zorundadır. Üründe oluşan herhangi bir arızanın, bu periyodik bakımın yapılmamış olmasından dolayı meydana gelmesi halinde, ürünün tamamının veya bir kısmının garanti kapsamından çıkması söz konusu olabilecektir.

Soru 77: Servis fişleri hangi bilgileri içermelidir ? Önemi nedir?

29

Page 33: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Servis istasyonları, kendilerine intikal eden arızalı mallarla ilgili olarak, servisin unvanı, adres, telefon, faks ve diğer erişim bilgilerini, malın servis istasyonuna, teslim veya arızanın bildirim tarihini, tamir – bakım ücretini, tüketiciye teslim tarihini, malın arızası ve yapılan işlemleri (açık olarak yazılacaktır), servis istasyonunun Yönetmelikte yer alan sorumluluklarını içeren servis fişini düzenlemeli, kaşeleyerek imzaladıkları fişin bir örneğini tüketiciye vermelidir.

Servis fişlerindeki bu bilgiler, tüketicinin seçimlik haklarını kullanabilmesi

bakımından çok önemlidir. Örneğin, bir malda meydana gelen arızanın niteliği, kaç kez tekrarlandığı veya azami

tamir süresinin aşılıp aşılmadığının tespiti bu fişler vasıtasıyla anlaşılabilmekte ve dolayısıyla tüketicinin seçimlik haklarını kullanmasına esas teşkil etmektedir.

Soru 78: Mevzuatı gereğince, bir adet servis istasyonu ile hizmet verilmesi yeterli

sayılan bir ürünün arızalanması halinde, bu ürünün servise ulaştırılmasına ilişkin ücret kimin tarafından ödenecektir ?

İmalatçı – üretici veya ithalatçı firmalar, Yönetmeliğin eki listede belirtilen sayıda

servis organizasyonunu kurmalarına rağmen servis istasyonları sayısını her coğrafi bölgede en az 1 adet, toplam 7 adet seviyesine çıkarıncaya kadar, tüketiciden, nakliye, posta, kargo veya servis elemanlarının ulaşım gideri gibi herhangi bir ilave ücret talep edemezler.

Örneğin, tüketiciler tarafından kullanılabilen tansiyon ölçüm aletleri ile işitme

cihazları ve benzerleri için ayrı coğrafi bölgede toplam 3 adet servis istasyonu ile satış sonrası hizmet verilmesi yeterlidir. Ancak, tüketicinin satın aldığı ürünün garanti kapsamı içinde veya dışında arızalanması halinde, firma servis sayısını her coğrafi bölgemizde en az 7 adet seviyesine çıkarmamışsa, tüketiciden yukarıda belirtilen kargo, yol vb. ad altında herhangi bir ücret talep edemeyeceklerdir.

Soru 79: Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri’nin (TSHH) görev alanı nedir? 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 25. maddesinde

cezai yaptırıma bağlanmış hususlar dışındaki tüm uyuşmazlıklar, TSHH’nin görev alanına girmektedir. Tüketiciler ile satıcılar veya sağlayıcılar arasında çıkacak tüketici hukuku kaynaklı her türlü uyuşmazlığa TSHH tarafından bakılır.

Uyuşmazlık konusunun değeri ne olursa olsun TSHH tarafından görüşülerek karara

bağlanır. Değeri her yıl Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca belirlenen sınır altında kalan uyuşmazlıklarda TSHH’ne başvuru zorunludur ve bu uyuşmazlıklarda heyetin olduğu kararlar taraflar için bağlayıcıdır. Bu sınırın üzerinde olan uyuşmazlıklar konusunda alınan kararlar ise delil niteliğinde olup, tüketici mahkemelerinde ileri sürülebilir.

Büyükşehir statüsündeki illerde kurulan il hakem heyetleri, mal ve hizmet bedeli

Bakanlıkça her yıl Aralık ayı içinde tespit ve ilan edilecek tutarın (2006 yılında 1.892,63 YTL) üzerindeki uyuşmazlıklara bakmakla görevli ve yetkilidir. Bu bedelin altındaki uyuşmazlıklara büyükşehirdeki ilçe hakem heyetlerince bakılır.

Soru 80: TSHH ne tür uyuşmazlıklara bakarlar?

30

Page 34: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

TSHH, mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı/sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemden kaynaklanan uyuşmazlıklara bakar. Başka bir deyişle, TSHH’nin bakacağı uyuşmazlıklarda bir tarafın tüketici diğer tarafın da satıcı/sağlayıcı olması gerekmektedir. Tüketiciden tüketiciye veya satıcı/sağlayıcıdan satıcı/sağlayıcıya olan uyuşmazlılara TSHH tarafından değerlendirmeye alınmaz.

Örneğin, bir araba pazarında bir tüketicinin bir başka tüketiciye araba satması

sunucunda ortaya çıkan uyuşmazlığa TSHH bakamaz. Ancak eğer arabayı satan taraf bir galeri sahibi veya Türk Ticaret Kanunu kapsamında satıcı durumunda ise bu takdirde TSHH uyuşmazlığa bakabilir.

Soru 81: TSHH’nin görev alanına girmeyen hususlar nelerdir? Aşağıda yer alan hususlar TSHH’nin görev alanına girmemektedir. 1. Cezai yaptırımlar (TKHK, madde 25), 2. İdari yargı alanına giren uyuşmazlıklar (TKHK, madde 26 / II), 3. İhtiyati tedbirler (TKHK, madde 23 / V, 24 / II, Hukuk Usulü Muhakemeleri

Hakkında Kanun (HUMK), madde 101), 4. İhtiyati haciz (İcra ve İflas Kanunu, madde 257 vd.), 5. Delil tespiti (HUMK, madde 368 vd.), 6. Aldatıcı reklam ve ilanlar (TKHK, madde 16) 7. Bir seri ayıplı malın toplatılmasına ilişkin karar (TKHK, madde 24/II), TSHH, tüketicinin korunması mevzuatı uyarınca idari para cezası veremez. İdari para

cezaları sadece Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve mülki amirler tarafından verilmektedir. 1 ve 2. maddelerde yer alan hususlarda tüketici mahkemelerinin de karar verme yetkileri yoktur. İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve delil tespiti konusunda mahkemeler yetkilidir (Yargıtay Ticaret Dairesi 08.11.1960 – 1745/2938).

Tüketici mevzuatından kaynaklanan her türlü uyuşmazlıkla ilgili ihtiyati tedbir,

ihtiyati haciz ve delil tespiti talepleri, parasal değerine bakılmaksızın, tüketici mahkemelerince bakılır ve bu mahkemelerce karara bağlanır.

Soru 82: Tüketici ile satıcı arasında çıkan uyuşmazlıkla ilgili TKHK’da

düzenleme bulunmaz ise TSHH’leri hangi hükümlere göre karar vermelidir? TKHK’da, tüketici ile satıcı arasında çıkan uyuşmazlıkla ilgili herhangi bir düzenleme

bulunmaz ise bu durumda genel hükümlere göre uyuşmazlık çözüme kavuşturulur. Burada genel hükümlerden kasıt, Borçlar Kanunu, Medeni Kanun ve Türk Ticaret Kanunu’dur.

Örneğin, ayıplı mal satımı ile TKHK’da hüküm bulunmayan hallerde Borçlar

Kanunu’nun 194-207. maddeleri hükümleri; taksitli satışlara ilişkin hüküm bulunmayan hallerde Borçlar Kanunu’nun 222-224.maddeleri hükümleri, kapıdan satışlara ilişkin hüküm bulunmayan hallerde, Borçlar Kanunu’nun 219-221. maddelerindeki hükümler uygulanacaktır. Tüketici sözleşmelerinde eylem ehliyeti ile ilgili sorunlara Medeni Kanunu’nun 9-16. maddeleri hükümleri, sözleşmenin geçerlilik koşulları ile ilgili Borçlar Kanunu’nun 19-20. maddeleri hükümleri, iradeyi sakatlayan yanılma, aldatma, korkutma durumlarında Borçlar Kanunu’nun 23-31. maddeleri hükümleri, satılan mal veya hizmet ile ödenen bedel arasında aşırı oransızlık bulunması durumunda Borçlar Kanunu’nun 21.

31

Page 35: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

maddesi hükümleri, tarafların borçlarını yerine getirmemesi durumunda, bundan çıkan sonuçlara Borçlar Kanunu’nun 96-108. maddeleri hükümleri uygulanacaktır. Mal satımının her çeşidi yönünden genel hüküm niteliğinde bulunan Borçlar Kanunu’nun 182-193 ile 208-212. maddelerindeki hükümler uygulanır.

Soru 83: TSHH’ne kimler başvurabilir? TSHH’ne tüketiciler, satıcılar ve sağlayıcılar başvurabilmektedirler. Tüketicinin

korunması mevzuatı gereğince tüketici; bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişilerdir.

Bir malı olduğu gibi ya da işleyerek bir başkasına satmak veya çıkar karşılığı devretmek üzere satın alan, yani kendisi de satıcı konumuna girecek olan kişiler tüketici sayılmazlar. Örneğin, başkasına satma amacıyla ağaç fidesi alan bir kişi tüketici değil satıcı sıfatıyla hareket ettiğinden, tüketici olarak değerlendirilemez. Bir işletme ya da ticarethane sahibinin, bir mal veya hizmeti, mesleğinde, işletmesinde, ticarethanesinde kullanmamak koşuluyla, yalnızca kendi özel kullanımı için satın alması durumunda tüketici sayılabilecektir. Ancak, fatura ticari şirket adına alınmışsa tüketici sayılmayacaktır. Örneğin, bir işletme sahibinin kendi kullanımı için bilgisayar alması durumunda, işletme sahibi tüketici konumundadır. Ancak, fatura işletme adına kesilmiş ise bu durumda, faturada alıcı taraf işletme olarak yer alacağı için tüketici sayılmayacaktır. Bir işletme ya da ticarethane sahibi ya da meslek icra eden kişinin bir mal veya hizmeti hem işletmesi hem de aynı zamanda kişisel kullanımı için alması halinde, bu kişiler tüketici sayılmayacaklardır. Böyle bir durumda tüketiciden bahsedilemeyeceğinden, TSHH bu tür uyuşmazlıklara bakmayacaktır. Örneğin, bir işletmeyi işleten kişinin hem işyerinin hem de kendisinin hizmetinde kullanmak üzere bir otomobil satın alması durumunda, işletmeyi işleten kişi tüketici olmayacaktır. TSHH’ne, kar amacı gütmeyen, yardım amaçlı dernekler, vakıflar v.b. tüzel kişiler başvurabilir. Örneğin, Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, Mehmetçik Vakfı gibi tüzel kişiliğe haiz kuruluşlar yardım amacı ile almış oldukları ayakkabı, elbise, oyuncak gibi malların ayıplı çıkması durumunda TSHH’ne tüketici sıfatıyla başvurabileceklerdir.

Tüketici ile satıcı/sağlayıcı arasında çıkan uyuşmazlıkların Bakanlıkça belirlenen

parasal sınırın altında kalması durumunda satıcılar ve sağlayıcılar da TSHH’ne başvurmak zorundadır. Satıcı/sağlayıcı, sattığı malın veya sağladığı hizmetin bedelini tahsili ve icra takibatına itirazın iptali için öncelikle TSHH’ne başvurmalıdır (13.HD., E.2004, K.13486; 13.HD., 08.02.2005, E.13486, K.1775).

Soru 84: Uyuşmazlık konusu miktarının tespit edilmesinde dikkat edilecek

hususlar nelerdir? Uyuşmazlık konusu miktarın tespit edilmesinde sadece alacak aslının dikkate alınması

gerekir. Faiz, icra tazminatı ve giderler parasal sınırın tespitinde dikkate alınmaz. (HUMK 1/II; 13.HD., 06.12.1999, E.9208, K.9198; 13.HD., 14.06.1999, E.4424, K.4817).

Örneğin, uyuşmazlık konusu 700 YTL değerinde 2006 yılında alınan bir

televizyondur. Ancak tüketici, televizyonu taşıma ücreti olarak 50 YTL verdiğini dilekçesinde

32

Page 36: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

belirterek, satıcıdan 750 YTL ve bu miktarın yasal faizini talep etmektedir. Uyuşmazlık konusu miktarın tespit edilmesinde dikkate alınması gereken alacak aslı olması nedeniyle, uyuşmazlık konusu için miktar 700 YTL olarak tespit edilir. Uyuşmazlık konusu 2006 yılı için belirlenen parasal sınırın (724.99 YTL) altında olduğu için TSHH’ne başvuru zorunludur.

Soru 85: Uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde hangi tarih ve

düzenlemeler dikkate alınmalıdır? TSHH, bir uyuşmazlığı değerlendirirken, mal veya hizmetin alımının hangi tarihte

alındığına ve teslim veya ifa edildiğine bakmalıdır. Buna göre uyuşmazlık konusu miktarda göz önünde bulundurularak Bakanlıkça belirlenen parasal sınır miktarını ve uygulanacak Kanun hükümlerini tespit etmelidir. TSHH’ne başvuru açısından zorunlu olan parasal sınır değerlendirilirken mal veya hizmetin satın alındığı tarihteki parasal sınıra ilişkin değerler değil, uyuşmazlığın çıktığı tarihteki parasal sınır dikkate alınmalıdır.

Ancak, tüketici kredisi, kredi kartları, devre tatil sözleşmeleri gibi süreklilik arz eden

sözleşmelere ilişkin uyuşmazlıklara 15.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4822 Sayılı Kanunla Değişik 4077 Sayılı Kanun hükümleri uygulanır.

Örneğin, tüketici bir bilgisayar almak için bağlı kredi alarak, 17.11.1998 tarihinde

bankayla bireysel kredi sözleşmesi imzalamıştır. Tüketici, sözleşmenin 7. maddesinde “kredinin veriliş tarihinden sonra kendisi ile mal ve hizmet sunan kişi ve kuruluşlar arasında çıkacak uyuşmazlıklardan veya malın ayıplı olması... vb. hallerde bankanın hiçbir sorumluluğu olmayacağı ve bunların da kredi borcunun geri ödenmesi hususuna hiçbir etkisi olmayacağını kabul ve taahhüt eder” denmektedir. Yargıtayca alınan Kararda, bu maddenin 4077 sayılı Kanun'un 6/1. maddesi uyarınca tüketici aleyhine haksız şart teşkil ettiği, 6/2-3 maddeleri uyarınca tüketici için bağlayıcı olmayacağı, bankanın Kanun'un 4/3. maddesi gereği "sağlayıcı bayi acente" ve 10. maddesinin 5. fıkrasına göre "kredi veren ayıplı hizmetten ve ayıplı hizmetin neden olduğu her türlü zarardan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından müteselsilen sorumludur" hükmü gereğince kredi veren olarak ayıptan sorumlu olacağı hükmüne varılmıştır. (13.HD., 19.2.2004, E.2003/13819, K.2004/1888)

Soru 86: TSHH’nin yetki alanı nedir? İl tüketici sorunları hakem heyetleri il merkezi sınırları içinde, ilçe tüketici sorunları

hakem heyetleri ise ilçe sınırları içinde görevli ve yetkilidir. Başvurular, tüketicinin mal veya hizmeti satın aldığı veya tüketicinin ikametgahının bulunduğu yerdeki hakem heyetine yapılır.

TSHH, yetkileri dışında kalan başvuruları doğrudan ilgili kuruluşlara veya hakem

heyetlerine intikal ettirir. TSHH, yetkileri dışında kalan başvuruları görüşür ve karara bağlarsa, kararın bir geçerliliği olmayacaktır.

Örneğin, tüketici paket turu Çankaya İlçesi’nde aldıysa ve Sincan İlçesinde

oturuyorsa, almış olduğu paket tur ile ilgili bir uyuşmazlık çıkması durumunda ya Çankaya Hakem Heyetine veya Sincan Hakem Heyetine başvurmalıdır. Tüketici, bu hakem heyetlerinden farklı bir hakem heyetine başvurursa, başvurulan hakem heyeti başvuruyu Çankaya veya Sincan ilçelerinde bulunan hakem heyetlerine intikal ettirir.

Soru 87: TSHH tanık dinleyebilir mi?

33

Page 37: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Tanıklığa ilişkin düzenlemeler Hukuk Usulü Muhakemeleri Hakkında Kanun’un

(HUMK) 245-274 maddeleri arasında düzenlenmektedir. Yargısal sistemde tanıklık mecburidir, yerine getirilmemesi durumunda disiplin cezaları, para cezası uygulanır hatta tanıklığı yerine getirmeyen kişi savcılığa sevk edilir. Tanık uzaktaysa tanığın masrafları karşılanır, yevmiyesi verilir. Gelmeyen tanık polis veya Jandarma marifetiyle getirilir. Tanık dinlenmesini iki tarafın da kabul etmesi gerekir.

Bazı konularda mahkemelerce tanık dinlenmez. Örneğin, HUMK 288 inci maddesi

uyarınca bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri on milyon lirayı ( 2005 yılı için 400 YTL) geçtiği takdirde senetle ispatlamak gerekir, Bu durumda 290. madde uyarınca tanık dinlenemez.

TKHK ve Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Yönetmeliği’nde yer alan düzenlemeler

dikkate alındığında TSHH’nin tarafları dinleyebilmesi ve bilirkişi atayabilmesi öngörülmektedir. Tanık dinlemesi ise öngörülmemiştir. TSHH’nin işlevi ve çalışma usul ve yöntemleri ve yargısal sistemdeki tanıklık müessesesinin koşulları dikkate alındığında TSHH’nin tanık dinleyemeyeceği anlaşılmaktadır.

Bu çerçevede TSHH, uyuşmazlık konusunun çözümlenmesinde tanık

dinleyemeyecektir. Soru 88: Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararları tarafları bağlayıcı mıdır? 4077 sayılı Kanuna göre, değeri beşyüz milyon TL nin (Söz konusu parasal sınır her

yılın Ekim ayı sonunda Devlet İstatistik Enstitüsünün Toptan Eşya Fiyatları Endeksinde meydana gelen yıllık ortalama fiyat artışı oranında artar ve Resmi Gazetede ilan edilir. Buna göre, 2006 yılı için bu değer 724,99 YTL dir) altında bulunan uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem heyetlerine başvuru zorunludur.

1. Bu uyuşmazlıklarda heyetin vereceği kararlar tarafları bağlar. 2. Bu kararlar İcra ve İflas Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki

hükümlerine göre yerine getirilir. 3. Taraflar bu kararlara karşı onbeş gün içinde tüketici mahkemesine itiraz

edebilirler. 4. İtiraz, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını durdurmaz. Ancak,

talep edilmesi şartıyla hakim, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir.

5. Tüketici sorunları hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir.

Değeri Beşyüz Milyon (724,99 YTL)Liranın Üzerinde Bulunan Uyuşmazlıklar

Değeri beşyüz milyon lira ve üstündeki uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem

heyetlerinin verecekleri kararlar, tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebilir. Örneğin, tüketici 780 YTL’ye aldığı cep telefonunun arızalanması üzerine, talebini

öncelikle satıcıya bildirmiş, sonuç alamaması sebebiyle konuyu Tüketici Sorunları Hakem Heyetine intikal ettirmiş ve telefonun ayıpsız misli ile değiştirilmesini talep etmiştir. Konunun

34

Page 38: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Hakem Heyetinde incelenmesi sonucunda malın ayıpsız misli ile değiştirilmesine karar verilmiştir. Satıcı-sağlayıcının bu karara uymaması halinde hakem heyetince alınan karar, tüketici mehkemelerinde delil olarak ileri sürülebilecektir. Diğer taraftan, örnekteki telefonun değeri 250 YTL olsaydı, Hakem Heyetince alınan karar bağlayıcı olacak ve satıcı-sağlayıcı tarafından uygulanmayan karar icra marifetiyle yerine getirilecekti.

Örneğin tüketici, 950 YTL’ye satın aldığı malın ayıplı olduğunu belirliyor ve 500

YTL bedel indirimi talep ediyor. Satıcı firmanın bu talebi kabul etmemesi halinde tüketici, parasal sınırlar dikkate alındığında nereye başvurmalıdır?

Hakem Heyetlerinin 2006 senesi için bağlayıcı karar alabilecekleri parasal üst sınır 724,99 liradır. Malın değerinin 950 YTL olmasına karşın uyuşmazlığın değeri 500 YTL dir. Bu nedenle tüketici, Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvuruda bulunmalıdır.

Soru 89: Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri tazminat kararı verebilir mi?

4822 Sayılı Kanun ile Değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun' un ayıplı mallarla ilgili hususların düzenlendiği 4’üncü maddesinde, tüketicinin bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahip olduğu ifade edilmiştir.

Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi halinde, tüketiciler ile imalatçı üreticiler arasında bir uyuşmazlık olacağı açıktır.

Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Yönetmeliğinin hakem heyetlerinin kuruluş ve görev alanı ile ilgili hususlarını belirleyen 5’inci maddesinde ise tüketiciler ile satıcı ve sağlayıcılar arasında çıkan uyuşmazlıkları çözümlemek amacıyla veya tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebilecek kararları almak üzere il ve ilçe merkezlerinde hakem heyetleri kurulacağı belirtilmiştir.

Bu cümleden hareketle, Yönetmelikte uyuşmazlıkla ilgili herhangi bir içerik ve/veya ayırt edici özellik belirtilmediği ve tazminata ilişkin uyuşmazlıklarında parasal sınırlar dikkate alınarak hakem heyetlerinde de çözülebileceğinin anlaşılması gerekmektedir.

Tazminatın belirlenmesine ilişkin hususlar 4077 sayılı Kanun vasıtasıyla belirlenmemekle beraber, bu taleplerin değerlendirilmesi sırasında, Kanunun 30 uncu maddesi gereğince genel hükümlere bakılmasında fayda bulunmaktadır.

Maddi tazminata ilişkin hususlar, Borçlar Kanunun 41-46 maddeleri hükümleri çerçevesinde belirlenmiştir. anılan Kanunun 43. maddesinde “Hakim, hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şumulünün derecesini tayin eyler.” hükmü yer almaktadır.

Tüketici sorunları hakem heyetleri, tazminat talepleriyle ilgili uyuşmazlıkları, bilirkişilerin görüşlerini dikkate alarak karara bağlamalıdır.

Örneğin, arızalanan halı yıkama maddesinin zarar verdiği makine halısının değeri 280 YTL dir. Somut olayda tüketici, 400 YTL tutarındaki Halı Yıkama Makinasının ayıpsız misli ile değiştirilmesini ve zarar gören halısının tazmin edilmesini talep etmiştir.

35

Page 39: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

4077 sayılı Kanunun ilgili maddesinde tüketicinin, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlü olduğu, tüketicinin bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahip olduğu ve satıcının, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlü olduğu ifade edilmektedir.

Aynı maddede tüketicinin bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahip olduğu ifade edilmiştir.

Bu durumda tüketici iki farklı tüzel kişilikle uyuşmazlık yaşamaktadır. Ürünün değiştirilmesine ilişkin talebi satıcıyadır. Ancak, satıcıdan tazminat talep edemez. Öncelikle imalatçı-üreticiye başvurmalıdır.

Somut olayda, her iki malın bedeli dikkate alındığında, uyuşmazlığın parasal sınırlarının Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri tarafından değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

Soru 90: TSHH, manevi tazminat taleplerine bakabilir mi? Bakanlıkça belirlenen parasal sınırın altında kalan manevi tazminat talepleri için

TSHH’ne başvuru zorunludur. Maddi ve manevi tazminat talepleri birlikte istenmiş ve her ikisinin toplamı parasal sınırı aşar ise, TSHH’ne başvuru zorunluluğu ortadan kalkar. Bu durumda tüketici doğrudan tüketici mahkemesine başvurabilir (13.HD., 27.12.2004, E.15255, K.18969).

Ancak, buradaki tazminat talebi alınan mal veya hizmetin neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan haller ile sınırlıdır. TSHH, kişilik haklarına haksız olarak tecavüze uğrayanın manevi zararını tazmine yönelik tazminat kararı alamaz. Borçlar Kanunu’nun 49. maddesine göre manevi tazminata hükmedilebilmesi için aşağıda yer alan hususların olması gerekmektedeir.

o Şahsiyet hakları saldırıya uğramış olmalı, o Saldırı haksız olmalı, o Manevi zarara uğranmış olmalı, o Kusurlu olunmalı, o İlliyet bağı olmalı. Borçlar Kanunu’nun 47. maddesinde ise, bedensel zarar ve ölüm halinde manevi

tazminata hükmedilebileceği düzenlemiştir. Bu madde kapsamında, TSHH, ayıplı mal ve hizmetin neden olduğu zararlar bağlamında maddi tazminata hükmedebilir, ancak, sadece ayıplı malın veya hizmetin neden olduğu bedensel zararlar açısından manevi tazminata ilişkin düzenlemeler uygulanabilir, bunun dışında manevi tazminata ilişkin bir karar alamaz.

Soru 91: Hediye edilen bir cep telefonunun kullanıcısı söz konusu telefonun

arızalanması halinde Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurabilir mi? 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3.Maddesi’ ne göre; Tüketici: Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade etmektedir

36

Page 40: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Bu nedenle, kullanıcı ile satıcı / sağlayıcı arasındaki uyuşmazlıkların Hakem Heyetince değerlendirilmesi gerekmektedir.

Soru 92: Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerine vekil marifetiyle yapılan başvurularda lehine karar çıkan taraf vekalet ücretini karşı taraftan talep edebilir mi?

1136 sayılı Avukatlık Kanunu’na göre avukatlık ücretine sadece mahkemelerce karar

verilebilmektedir. Bu nedenle, TSHH tarafından vekalet ücreti belirlenemez ve lehine karar çıkan taraf vekalet ücretini karşı taraftan talep edemez.

Soru 93: Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri faizi ile birlikte para iadesine

karar verebilir mi?

Malın veya hizmetin ayıplı çıkması durumunda tüketici, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4. Maddesi uyarınca 30 gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmek zorundadır.

Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.

Eğer tüketicinin paranın zaman değerinden kaynaklanan bir kaybı varsa ödemiş olduğu bedeli yasal faiziyle beraber isteme hakkına sahiptir.

Dolayısıyla, Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri bu yönde bir karar verebilir.

Soru 94: Bilirkişi tespitinde aranacak kriterler nelerdir? Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Yönetmeliği'nin inceleme şeklini düzenleyen

19’uncu maddesinde, bağlayıcı olmayan hakem heyeti kararları için bir, bağlayıcı hakem heyeti kararları için birden fazla bilirkişi görevlendirilebileceği ifade edilmiştir.

Bilirkişi tespitinde aranacak kriterler Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 275’inci

maddesinde belirlenmiştir. Bu maddeye göre, mahkeme (ki burada Hekem Heyetidir.) çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vermesi gerektiği ifade edilmiştir. Ancak, aynı maddede hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemeyeceği ifade edilmektedir. Buna göre, Hakem Heyetlerinin Kararlarına ilişkin genel hususlarda bilirkişi dinlenemeyeceği açıktır.

Yine aynı Kanunun 276. maddesinde ise "Ehlivukuf, iki taraf ittifak edemedikleri halde

tahkikat hakimi tarafından intihap olunur. Mesaili mahsusada rey ve mütalaalarını beyan etmek için Hükümet tarafından müntahap ehlivukuf varsa ehlivukufun bunlar arasından intihabı lazımdır. Yalnız bir kişi ehlivukuf intihap edilebilir. Üçten ziyade intihap olunamaz." 278. maddesinde "Malûmatına müracaat edilecek hususu bilmeksizin sanatını icra etmesi kabil olmayan ve alenen icrayı sanat eden kimseler o husus hakkında ehlivukufluğu kabule mecburdurlar." şeklinde belirlenmiştir.

37

Page 41: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Hakem Heyetleri bilirkişi tayin ederken yukarıdaki kriterler ışığında konusunda uzman olan ve uyuşmazlık konusunun tarafları ile herhangi bir bağlantısı olmayan kişileri görevlendirmelidir.

Yetkili servis istasyonlarına ait usul ve esaslar TSE Başkanlığı tarafından hazırlanarak

yürürlüğe konulan ilgili Hizmet Yeri Standardları ile belirlenmektedir. Servislerde bulunması gereken teknik personelin özellikleri de bu standardlar vasıtasıyla ifade edilmektedir. Bu nedenle, herhangi bir ürünle ilgili uyuşmazlık için bilirkişi atanması halinde, ürüne ait servis standardında belirtilen özelliklere sahip kişilerin seçilmesinin daha uygun olacağı açıktır.

Soru 95: Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri kararların da kanıt ve ispat ile

ilgili hangi hususlara dikkat edilmelidir.

Bir olgunun varlığı veya yokluğu hususunda karar merciinin ikna edilmesine ispat denir.

İspata ilişkin genel hüküm Medeni Kanunun 6’ncı maddesinde belirtilmiştir. Buna

göre, Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.

İspat külfeti ile ilgili olarak bazı özel olgular vardır. a) Hakim önünde ikrar edilen (taraflardan birinin diğerinin sözlerini doğrulaması)

olguların ispatı gerekmez. b) Hayatın normal akışına uygun olguların da ispatı gerekmez.

Örneğin, genel temayüllere göre ve anlaşılarak bir satış yapılmış ve anlaşmaya göre önce tüketicinin parayı vermesi ürünün ise daha sonra teslimi gerekmesine rağmen satıcı parayı almadan malı verdiğini iddia ediyorsa, parayı almadan malı tüketiciye verdiğinin ispatı satıcıya aittir.

c) Herkes tarafından bilinen olguların da ispatı gerekmez. d) İddiasını resmi sicil, belge ve senetlerle kanıtlayan, yükümlülüğünü yerine getirmiş

sayılır. e) Eğer Kanun ispat yükünü özel olarak bir tarafa yüklemişse buna uyulur.

Örneğin, 4077 sayılı Kanunda yapılan ispat yüküne dair özel düzenlemeler dışında kalan hususlarda ispat yükü Kanunun 30’uncu maddesi gereğince, genel hükümlere tabiidir.

Kanunumuzda ispat külfetini satıcı/sağlayıcıya yüklediği bazı özel hükümler vardır.

» 6 ncı maddenin V bendinde, bir satıcı veya sağlayıcı bir şartın (genel işlem şartının) münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa bunu ispatla yükümlüdür.

» Kapıdan satış hükümlerine göre düzenlenmiş bir sözleşmenin ve malın tüketiciye teslim edildiğinin ispatı satıcıya aittir.

» Mesafeli satış hükümlerinde de bu yükümlülük geçerlidir.

» Yine mesafeli satışlarda satıcı – sağlayıcı elektronik ortamda tüketiciye teslim edilen gayri maddi malların veya sunulan hizmetlerin teslimatının ayıpsız olarak yapıldığını ispatla yükümlüdür. Madde 9 /A - IV

38

Page 42: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

» Ayrıca 16/V maddesine göre reklam veren reklam veya ilanda yer alan somut iddiaları ispatla yükümlüdür.

Soru 96: Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri taraflardan yemin etmesini

isteyebilir mi? 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 511. maddesinde, basit usulü muhakemeye tabi olan hallerde bu kanunun mevaddı sabıka ahkamına muhalif olmayan alelade usulü muhakeme kaideleri de tatbik olunur, denilmektedir. Genel anlamıyla yemin, bir vakıanın doğruluğunu mahkeme önünde kanunun tayin ettiği şekilde beyan ve tasdik etmektir. Başka bir deyişle, yemin sadece mahkemede hakim tarafından istenir. .

TKHK ve Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Yönetmeliği’nde yer alan düzenlemeler dikkate alındığında TSHH’nin tarafları dinleyebilmesi ve bilirkişi atayabilmesi öngörülmektedir. TSHH’nin işlevi ve çalışma usul ve yöntemleri ve yargısal sistemdeki yemin edilmesine ilişkin düzenlemeler dikkate alındığında TSHH’nin yemin edilmesini isteyemeyeceği anlaşılmaktadır.

Bu çerçevede TSHH, uyuşmazlık konusunun çözümlenmesinde taraflardan yemin

edilmesini isteyemez.

Soru 97: Tüketici Sorunları Hakem Heyetine yapılan başvuru zamanaşımını keser

mi?

Borçlar Kanunu’nun 133 üncü maddesinde “Aşağıdaki hallerde müruru zaman katedilmiş olur:

1 - Borçlu borcu ikrar ettiği, hususiyle faiz veya mahsuben bir miktar para veya

rehin yahut kefil verdiği takdirde. 2 - Alacaklı dava veya defi zımnında mahkemeye veya hakeme müracaatla veya

icrai takibat yahut iflas masasına müdahale ile hakkını talep eylediği halde.” hükmü yer almaktadır. Diğer yandan Yargıtay içtihatlarına göre, hakeme başvurmak zaman aşımını kesen

sebeplerden birisidir. Bu nedenle, Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerine yapılan başvurular zamanaşımını

keseceğinin kabulü gerekir. (13 üncü Hukuk Dairesinin 06.05.2002 tarih, E:2002/2803 esas nolu, K:2002/5178

nolu kararı ile 11.04.2002 tarih, E:2002/2063 esas nolu, K:2002/3990 nolu kararı ve 15.04.2002 tarih, E:2002/1534 esas nolu, K:2002/4099 sayılı kararları)

Soru 98: Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri kararlarında dikkat edilmesi

gereken hususlar nelerdir?

39

Page 43: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Hakem Heyetleri Öncelikle Medeni Kanunun 2 nci maddesi “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bu hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” hükmüne dikkat etmeli ve tüm faaliyetlerinde bu hükme uygun işlem yapmalıdır.

Toplantıda görüşülen konular ve alınan kararlar en az iki nüsha olarak, toplantı sırasında tutanakla tespit edilir. Tutanak, başkan ve toplantıya katılan üyeler tarafından imzalanır. Bu nüshalardan biri dosyasında muhafaza edilir, diğeri ise sayfaları müteselsil sıra numaralı karar defterine yapıştırılarak il müdürlüğü veya kaymakamlık mührü ile köşelerinden mühürlenir.

Karar tutanağında olması gereken hususlar: a) İstemin özeti, b) Yapılan inceleme, c) Alınan karar ile dayandırıldığı mevzuat hükümleri ve deliller.

Kararlar, alındığı tarihten itibaren beş gün içinde taraflara yazılı olarak bildirilir.

Hakem heyetlerince alınan kararların taraf ve sonuçlarını gösterir listeler, illerde il müdürlüklerinde, ilçelerde kaymakamlıklarda duyuru panolarında aylık olarak ilan edilir.

Raportörün önemli görevlerinden biri de uyuşmazlığa ilişkin raporun hazırlanmasıdır. Bu nedenle raportör heyetin karar vermesine yönelik bir üslup ve tarafsızlıkla raporu hazırlamalıdır.

Kararda satıcı firma unvanı açık olmalıdır. Aksi halde aktif dava ehliyeti olmayan

yani davaya taraf olmayan birine dava açılmış gibi olur.

Tüketicinin dilekçesinde neyi talep ettiği belirtilmelidir. Örneğin malın bedelinin iadesi, değiştirilmesi vb.

Kararlar tam ve açık olmalıdır. “tüketicinin talebinin kabulüne” vb. ifadeler uygun

değildir. Tüketici ne istemiştir. Heyet neye hükmetmiştir. Açıkça belirtilmelidir. Bilirkişi raporlarının gereken özende hazırlanması lazımdır. Örneğin, uyuşmazlığa

konu olan bir ayakkabı için hazırlanan raporda, ayakkabının kısa süreli kullanım sonucunda bollaştığının ifade edilmesi uygun değildir. Bilirkişi raporunda, görülen aksaklığın yanı sıra bu aksaklığın sebebinin de açıklıkla belirtilmesi gerekir.

Raporda bilirkişinin unvanı ve vasfı yazılmalıdır. Raporlarda karar unsurları açıkça yazılmalıdır. Tebligatların posta marifeti ile yapılması halinde, adi posta yerine iadeli taahhütlü

mektup yöntemi kullanılmalıdır. Taraflar vekil vasıtasıyla temsil edilmişse tebligatların da vekile yapılması gerekir.Bu

durumda tebligat asile yapılmamalıdır.

40

Page 44: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Tüketici şikayetinde, onarım hakkını kullanmayı talep ederek başvuruda bulunmuşsa ve hakem heyeti de malın onarılarak tüketiciye iadesine karar verilmişse, tamir süresi belirtilmelidir. Örneğin 10 gün içinde tamir edilerek tüketiciye teslim edilmesi, arızanın giderilememesi halinde malın iade edilmesine, şeklinde karar verilmelidir.

Tüketici ile satıcı sulh olduklarını bildirdiklerinde “sulh’un kabulüne” gibi bir ifade

kullanılmamalıdır. Eğer satıcı/sağlayıcı daha sonra gereğini yapacaklarını ifade ederlerse makul bir süre verilmeli ve sulh un yerine gelip gelmediği kontrol edilmelidir.

Eğer Hakem heyetine sulhun gereklerinin yerine geldiğine dair bir yazı sunulursa

hakem heyeti “bu konuda karar verilmesi gerek bulunmadığına” dair karar verilmelidir. Aksi halde heyet elindeki bilgilerle bir karar vermelidir.

Hakem heyeti gerek gördüğünde tarafları dinlemeli ve taraflara kendini ifade etme

hakkı vermeli, heyet gerek gördüğünde bağlayıcı olmayan kararlar için bir, bağlayıcı olan kararları için ise birden fazla bilirkişiye başvurmalıdır.

Kararlara itiraz halinde kararın taraflara tebliğ edilme tarihi önem taşır. Bu nedenle,

Tebliğ tarihinin karara işlenmesi gerekir.

Hakem heyeti ve raportör iptali istenen sözleşmeyi öncelikle usul yönünden incelemeli sözleşmede usule bir eksiklik yoksa esasa geçmelidir. Yani şikayete konu ayıbın satış anında var olup olmadığı veya kullanım sonucu oluşup oluşmadığını tespit etmelidir.

Hakem heyetleri görevlerine girmeyen konularda karar veremez. Hakem heyetleri

görevli olmadıkları bir konuda karar verir ise kararın ifa kabiliyeti yoktur. Soru 99: Tüketicilerin, tüketici örgütlerinin ve Bakanlığın Tüketici Mahkemesi

nezdinde açacakları davalarda resim ve harç adı altında bir ödeme yapılması istenebilir mi? Bilirkişi ücretleri kim tarafından karşılanır?

1- Tüketici mahkemeleri nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak

davalar her türlü resim ve harçtan muaftır. 2- Tüketici örgütlerince açılacak davalarda bilirkişi ücretleri, 29 uncu maddeye göre

bütçede öngörülen ödenekten Bakanlıkça karşılanır. 3- Davanın, davalı aleyhine sonuçlanması durumunda, bilirkişi ücreti 6183 sayılı Amme

Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye gelir kaydedilir.

Bakanlık ve tüketici örgütleri münferit tüketici sorunu olmayan ve genel olarak

tüketicileri ilgilendiren hallerde bu Kanunun ihlali nedeniyle kanuna aykırı durumun ortadan kaldırılması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilirler.

Örneğin Bakanlık, bir bankanın tüketicilerine sunduğu kredi kartı sözleşmesinde yer alan ve uygulanması halinde tüketicileri mağdur etmesi muhtemel bir takım şartların kaldırılması, sözleşme hükümlerinin uygulanmasının durdurulması için dava açabilir.

Soru 100: Ayıplı bir seri malın üretiminin ve satışının durdurulması ile malın

toplatılması süreci nasıl işlemektedir?

41

Page 45: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Ayıplı Malda Dava Satışa sunulan bir seri malın ayıplı olması durumunda Bakanlık, tüketiciler ve tüketici örgütleri dava açmaya yetkilidir.

Satışa sunulan bir seri malın ayıplı olması durumunda şu talepler dava edilebilir:

1- Ayıplı seri malın üretiminin durdurulması için dava açabilir. 2- Satışının durdurulması için dava açabilir. 3- Satış amacıyla elinde bulunduranlardan toplatılması için dava açabilir.

Malın Satışının Durdurulması ve Malın Toplatılması

a- Satışa sunulan bir seri malın ayıplı olduğunun mahkeme kararı ile tespit

edilmesi halinde, malın satışı geçici olarak durdurulur. b- Mahkeme kararının tebliğ tarihinden itibaren en geç üç ay içinde malın

ayıbının ortadan kaldırılması için üretici-imalatçı ve/veya ithalatçı firma uyarılır.

c- Malın ayıbının ortadan kalkmasının imkânsız olması halinde mal, üretici-imalatçı ve/veya ithalatçı tarafından toplanır veya toplattırılır.

d- Toplatılan mallar taşıdıkları risklere göre kısmen veya tamamen imha edilir veya ettirilir.

Ayıplı malları satın alan tüketicilerin uğradıkları maddî ve manevî zararlar nedeniyle

dava açma hakları saklıdır. Örneğin, aynı cins, marka ve model araçları satın alan tüketicilerden gelen

şikayetlerin, bu bir seri aracın fren sisteminde arıza yaşandığını göstermesi halinde, Bakanlık, tüketiciler veya tüketici örgütlerinden biri Tüketici Mahkemesine başvuruda bulunarak, bu araçların üretiminin ve satışının durdurulmasını ve satış amacıyla elinde bulunduran, bayi, acente veya yetkili satıcıların elinden toplatılmasını talep ederler.

Mahkeme bu bir seri aracın ayıplı olduğuna karar verirse,

» Başvuruya konu olan cins, marka ve model araçlardan aynı seriden olanlarının satışı geçici olarak durdurulur.

» Mahkeme kararının tebliği tarihinden itibaren 3 ay içinde ayıbın giderilmesi için imalatçı ve/veya ithalatçı firma uyarılır.

» Araçlardaki arıza giderilemiyorsa, söz konusu araçlar, imalatçı veya ithalatçı tarafından toplanır veya toplattırılır.

» Toplanan araçlar risklerine göre kısmen veya tamamen imha edilir veya ettirilir.

Soru 101: Olduklarından Farklı Görünen Malların üretilmesi ve satılması ile

durumunda tüketicilerin hakları nelerdir? Gıda ürünü olmamalarına rağmen, sahip oldukları şekil, koku, görünüm, ambalaj,

etiket, hacim veya boyutları nedeniyle olduklarından farklı görünen ve bu sebeple de

42

Page 46: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

43

tüketiciler tarafından gıda ürünleriyle karıştırılarak tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atan malların üretilmesi, pazarlanması, ithalatı ve ihracatı yasaktır.

Mal piyasaya sürülmüşse, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması

ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri uygulanır.

Olduğundan farklı görünen malı satın alan tüketicilerin uğradıkları maddi ve manevi zararlar nedeniyle dava açma hakları saklıdır.

Örneğin, tüketicinin satın aldığı mum; şekil, koku, ebat ve renk itibariyle elmaya benzemektedir. Tüketicinin, diğer meyvelerin yanına koyduğu elma şeklindeki mumu, evin küçük çocuğunun elma sanarak yemesi sonucunda çocuğun rahatsızlandığını ve tedavi edilmek üzere hastaneye kaldırıldığını düşünelim.

Bu mağduriyete konu olan ürün, olduklarından farklı görünen ve bu sebeple de

tüketiciler tarafından gıda ürünleriyle karıştırılarak tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atan bir ürün olarak değerlendirilmelidir.

Tüketici, çocuğunun rahatsızlanması sebebiyle uğradığı tüm maddi ve manevi zararı

tazmin etmek üzere dava açabilir.

Page 47: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

4077 SAYILI KANUNLA İLGİLİ ÖRNEK YARGITAY KARARLARI

KONUSU

KARAR TARİHİ VE NO

SAYFA NO

1................

Ayıplı mal ve hizmet...............................

06.05.2003 - 2003/1121

2................ “............................................................... 04.07.2003 - 2003/9167 3................ “............................................................... 19.09.2003 - 2003/5663 4................ “............................................................... 24.09.2003 - 2003/493 5................ “............................................................... 18.02.2004 - 2004/83 6................ “............................................................... 25.02.2004 - 2004/98 7................ “............................................................... 25.02.2004 - 2004/99 8................ “............................................................... 29.06.2004 - 2004/10239 9................ “............................................................... 01.07.2004 - 2004/10498 10.............. “............................................................... 07.07.2004 - 2005/11731 11.............. “............................................................... 12.10.2004 - 2004/5022 12.............. “............................................................... 23.12.2004 - 2004/18815 13.............. “............................................................... 31.12.2004 - 2004/19327 14.............. “............................................................... 27.01.2005 - 2005/319 15.............. “............................................................... 01.02.2005 - 2005/1188 16.............. “............................................................... 16.02.2005 - 2005/2264 17.............. “............................................................... 22.02.2005 - 2005/928 18.............. “............................................................... 07.03.2005 - 2005/1583 19.............. “............................................................... 08.03.2005 - 205/3692 20.............. “............................................................... 17.03.2005 - 2005/2830 21.............. “............................................................... 05.04.2005 - 2005/5695 22.............. “............................................................... 09.05.2005 - 2005/7996 23.............. “............................................................... 15.06.2005-2005/10096 24.............. “............................................................... 22.06.2005 - 2005/391 25.............. “............................................................... 23.06.2005 - 2005/6290 26.............. “............................................................... 18.07.2005 -2005/4339 27.............. “............................................................... 21.07.2005 - 2005/4452 28.............. “............................................................... 07.10.2005 - 2005/14674 29.............. “............................................................... 20.10.2005 - 2005/15588 30.............. Sözleşmelerdeki Haksız Şartlar............... 19.02.2004 - 2004/1888 31.............. “............................................................... 14.12.2004 - 2004/18207 32.............. Devre Tatil Sözleşmeleri......................... 12.05.2003 - 2003/5860 33.............. “............................................................... 20.01.2004 - 2004/376 34.............. “............................................................... 29.03.2004 - 2004/4302 35.............. “............................................................... 31.05.2004 - 2004/8276 36.............. “............................................................... 18.10.2004 - 2004/14707 37.............. “............................................................... 01.12.2004 - 2004/17485 38 ............. “............................................................... 02.02.2005 - 205/10 39.............. “............................................................... 07.02.2005 - 2005/1658 40.............. “............................................................... 02.03.2005 - 2005/120 41.............. “............................................................... 04.04.2005 - 2005/5351 42.............. “............................................................... 11.07.2005 - 2005/11842 43.............. Paket Tur................................................. 05.01.2005 - 2005/37 44.............. Kampanyalı Satışlar................................ 12.07.2004 - 2004/11101 45.............. Kapıdan Satışlar...................................... 05.062003 - 2003/7356 46.............. Tüketici Kredisi....................................... 16.06.2003 - 2003/6435 47.............. “............................................................... 16.06.2003 - 2003/4611 48.............. “............................................................... 15.09.2003 - 2003/7848 49.............. “............................................................... 07.10.2004 - 2004/9462 50.............. “............................................................... 29.11.2004 - 2004/11644 51 ............. “............................................................... 20.06.2005 - 2005/10375 52............. “............................................................... 29.09.2005 - 2005/14124

Page 48: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

53............. “............................................................... 11.10.2005 - 2005/14972 54............. “............................................................... 23.11.2005 - 2005/17306 55............. “............................................................... 28.12.2005 - 2005/26262 56............. Kredi Kartı.............................................. 03.04.2003 - 2003/3257 57............. “............................................................... 29.05.2003 - 2003/7037 58............. “............................................................... 17.06.2003 - 2003/14471 59............. “............................................................... 23.06.2003 - 2003/6730 60............. “............................................................... 24.06.2003 - 2003/6815 61............. “............................................................... 24.06.2003 - 2003/6817 62............. “............................................................... 10.07.2003 - 2003/7642 63............. “............................................................... 16.07.2003 - 2003/7888 64............. “............................................................... 15.09.2003 - 2003/7794 65............. “............................................................... 04.10.2004 - 2004/10283 66............. “............................................................... 10.01.2005 - 2005/532 67............. “............................................................... 28.01.2005 - 2005/1031 68............. “............................................................... 01.03.2005 - 2005/4001 69............. “............................................................... 25.05.2005 - 2005/343 70............. “............................................................... 19.10.2005 - 2005/15549 71............. Abonelik Sözleşmeleri............................ 11.02.2005 - 2005/2040 72............. “............................................................... 14.06.2005 - 2005/1956 73............. “............................................................... 24.11.2005 - 2005/17357

Page 49: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/1121

K. 2003/5671

T. 6.5.2003

• AYIPLI MALIN YENİSİYLE DEĞİŞTİRİLMESİ ( Davalı Bankadan Kullandığı Araç Kredisiyle Diğer Davalı Şirketten Satın Alınan Aracın Sürekli Arızalanması Nedeniyle )

• AYNI ARIZANIN İKİDEN FAZLA OLMASI ( Aracın Aynısı ile Değiştirilmesine Karar Verilmesi )

• GARANTİ SÜRESİ ( Bu Süre İçinde Aynı Arızanın İkiden Fazla Farklı Arızanın Dörtten Fazla Meydana Gelmesi Durumunda Aracın Yenisi ile Değiştirilebilmesi )

4077/m.10,13

ÖZET : Mahkemece aynı arızanın ikiden fazla, farklı arızanın dörtten fazla meydana gelmesi gerekçe gösterilerek aracın aynı ile değiştirilmesine karar verilmiştir. Garanti süresi içinde kalmak kaydıyla 1 yıl içinde farklı arızaya dörtten fazla, aynı arızayı ikiden fazla tekrarı halinde maldan yararlanamama da süreklilik arzetmesi halinde tüketici ücretsiz olarak yenisi ile değiştirilmesini talep etme hakkına sahiptir.

DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı mal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacı 25.4.1998 tarihinde davalı Vakıflar Bankasının sağladığı araç kredisi ile diğer davalı şirketten satın ve teslim aldığı araçta aldığı günden beri sürekli arıza şikayeti ile servise başvurduğunu bildirerek aracın yenisi ile değiştirilmesini ve 1.000.000.000TL. maddi ve manevi tazminatın reeskont faiziyle tahsilini talep etmiştir.

Davalılardan Vakıflar Bankası sözleşmede yer alan özel hüküm gereği araçtaki teknik sorundan dolayı sorumlu olmadığını, davalı satıcı şirket ise, davacının araç ile ilgili tüm sorunlarının garanti kapsamı içinde ve ücretsiz olarak giderildiğini, aracın halen davacı elinde kullanıldığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece davanın kısmen kabulü ile aracın aynı model ve nitelikte olan yeni bir araç ile değiştirilmesine, davalıların 4077 SK./10. maddesi uyarınca müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmalarına, manevi tazminat talebinin reddine, maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile belge ile ispatlanan masraflardan 369.137.500TL.nin davalı satıcı şirketten tahsiline karar verilmiş; hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Page 50: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı Vakıflar Bankasının ve davalı Mais Motorlu Araçlar Anonim Şirketinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davacı 25.4.1998 de satın ve teslim aldığı araçta 11.5.1998-10.9.1998 arasında aşırı yağ yakma, amörtisörlerden ses gelmesi, lastiklerin sallanması, 1.2. ve 4. vitesten atma, radyonun sarsıntıdan açılıp kapanması, kaset çalarken alter notar sesi gelmesi, hopörlerin cızırdaması, ses yetersizliği, difaransiyelden ses gelmesi, belli bir KM.den sonra aşırı direksiyon sarsıntısı ön amblemin eğri takılması, sol taraftan ayaklara aşırı sıcaklık gelmesi, pedallere kadar kabloların sarkması şikayeti ile servise başvurduğunu, her başvuruda iş emri açılarak parça değiştirildiğini 10.9.1998 tarihinde arızanın sebebi anlaşılamadığı için komple motorun değiştirildiğini böylelikle aynı nitelikle arızanın ikiden fazla, farklı nitelikte arızanın dörtten fazla meydana gelerek aracın değişim koşullarının oluştuğunu bildirerek aracın aynı cins ve marka yenisi ile değiştirilmesini talep etmiştir. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu verilen rapor ve ek rapor sonucunda, davacının araca ilişkin şikayetlerinden dolayı 25.5.1998-26.6.1998-11.7.1998-16.9.1998 tarihlerinde iş emri açılarak bir yıllık garanti süresi içinde motor arızasının giderildiği, amortisör, difarensiyelden ses gelmediği, sarsıntıdan radyonun açılıp kapanmadığı, vites atma olaylarının gerçekleşmediğini, halen tüm şikayetler garanti kapsamı içinde ücretsiz olarak değiştirilerek davacıya teslim edildiğini, süreklilik arzeden bir arızasının bulunmadığını bildirmişlerdir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu arızaların gerçekleştiği ve davalı servisi tarafından giderildiği hususu mahkemenin kabulünde olmakla birlikte aynı arızanın ikiden fazla, farklı arızanın dörtten fazla meydana gelmesi gerekçe gösterilerek aracın aynı ile değiştirilmesine karar vermiştir. 4077 sayılı yasanın 13. maddesine ve dairenin yerleşik içtihatlarına göre Garanti süresi içinde kalmak kaydıyla 1 yıl içinde farklı arızaya dörtten fazla, aynı arızayı ikiden fazla tekrarı halinde maldan yararlanamama da süreklilik arzetmesi halinde tüketicinin ücretsiz olarak yenisi ile değiştirilmesini talep etme hakkı olduğu belirtilmiştir. Somut olayda tercih hakkını onarım yönünde kullanan alcının, mevcut arızaların garanti kapsamında ücretsiz olarak giderilmesi ile araçtan faydalanamamanın süreklilik arzetmediği bilirkişi raporu ile belirlenmesine rağmen yasa hükmü yanlış yorumlanarak yazılı şekilde yenisi ile değişimine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda 1. bentte yazılı gerekçe ile davalı bankanın ve davalı Mais Motorlu Araçlar A.Ş.nin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte yazılı gerekçelerle kararın her iki davalı lehine BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 6.5.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi

Page 51: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/7048

K. 2003/9167

T. 4.7.2003

• AYIPLI MALIN DEĞİŞTİRİLMESİ DAVASI ( Davanın Ayıplı Otomobilin Yenisiyle Değiştirilmesi İstemine İlişkin Olması )

• AYIBIN GİZLENMESİ ( Aracın Birden Fazla Tamire Götürülmesi Nedeniyle Servislerin Aynı Arızanın Tamirle Giderilemeyeceğini Üretimden Kaynaklandığını Bilmeleri ve Davacıya Söylenmemesi )

• ZAMANAŞIMININ İŞLEMEMESİ ( Aracın Birden Fazla Tamire Götürülmesi Nedeniyle Servislerin Aynı Arızanın Tamirle Giderilemeyeceğini Üretimden Kaynaklandığını Bilmeleri ve Davacıya Söylenmemesi )

• SERVİSİN AYIBI GİZLEMESİ ( Aracın Birden Fazla Tamire Götürülmesi Nedeniyle Servislerin Aynı Arızanın Tamirle Giderilemeyeceğini Üretimden Kaynaklandığını Bilmeleri ve Davacıya Söylenmemesi )

4077/m.4

ÖZET : Davalının ürettiği aracın bakımı ve tamiri yine davalının yetkili kıldığı servislere aittir. Bundan çıkan sonuç davalı üreten ile servisler arasında bir hukuki ilişkinin varlığıdır. Servisler konularında uzmandırlar. Olayda, davacının aracı birden fazla tamire götürmesi nedeniyle servislerin aynı arazının tamirle giderilemeyeceğini, üretimden kaynaklandığını bilmeleri gerekir. Bunun davacıya söylenmemesi arazının gizlenmesi ve davacıyı oyalama sonucunu da doğurur. Bu gibi durumlarda zamanaşımı işlemez.

DAVA : Davacı Erdoğan Y. tarafından, davalı ... aleyhine 4.11.2002 gününde verilen dilekçe ile ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 17.12.2002 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı Erdoğan Y. tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, ayıplı otomobilin yenisiyle değiştirilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece 4077 sayılı kanunun 4/4. maddesi uyarınca fatura tarihinden itibaren iki yıl geçtiğinden ve davacının araçtaki ayıpların hile ile gizlendiği hususunda herhangi bir iddiası olmadığı gibi bu yönde belge de ibraz edilmediğinden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Page 52: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Dosya kapsamına göre davacı tarafından 5.7.2000 tarihinde satın alınan Fiat Siena 1.2 tipi araç arıza göstermesi üzerine 2.7.2001, 18.7.2001, 23.3.2002, 13.6.2002 ve 13.8.2002 tarihlerinde beş defa arızanın giderilmesi için davalı şirketin yetkili servisine götürülmüştür. Serviste her defasında fren ön diskleri ve balatalar değiştirilmiş, aynı işlem defalarca tekrarlanmış, ancak araç belli bir süre sonra aynı arızayı göstermiştir. Davalının ürettiği aracın bakımı ve tamiri yine davalının yetkili kıldığı servislere aittir. Bundan çıkan sonuç davalı üreten ile servisler arasında bir hukuki ilişkinin varlığıdır. Servisler konularında uzmandırlar. Olayda, davacının aracı birden fazla tamire götürmesi nedeniyle servislerin aynı arazının tamirle giderilemeyeceğini, üretimden kaynaklandığını bilmeleri gerekir. Bunun davacıya söylenmemesi arazının gizlenmesi ve davacıyı oyalama sonucunu da doğurur. Bu gibi durumlarda zamanaşımı işlemez. Şu durumda, işin esasının irdelenip varılacak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Anılan yön gözetilmeden yazılı şekilde verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 4.7.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 53: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

20. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/1599

K. 2003/5663

T. 19.9.2003

• ESER SÖZLEŞMESİ ( Taraflara Borç Yükleyen Mutfak Dolapları Yapımı/Menfi Tesbit ve İstirdat İstemi - Uyuşmazlığın Çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesinin Görevli Olduğu )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Taraflara Borç Yükleyen Mutfak Dolapları Yapımı İle İlgili Eser Sözleşmesi - Menfi Tesbit ve İstirdat İstemi )

• TÜKETİCİ MAHKEMELERİ ( Taraflara Borç Yükleyen Mutfak Dolapları Yapımı İle İlgili Eser Sözleşmesi/Menfi Tesbit ve İstirdat İstemi - Görevli Olmadığı )

1086/m. 25

4077/m. 23

ÖZET : Davaya konu sözleşme taraflara borç yükleyen bir eser sözleşmesi olup, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir.

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tesbit istemine ilişkin davada İzmir 2. Asliye Ticaret ile İzmir Tüketici Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, eser sözleşmesine dayalı menfi tesbit ve istirdat istemine ilişkindir. Asliye Ticaret Mahkemesi, uyuşmazlığın eser sözleşmesine dayalı olup, davacı vekilinin 4077 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasını istediğinden söz ederek,

Tüketici mahkemesi de; eser sözleşmesinden kaynaklanan davanın genel mahkemelerde görüleceğine ilişkin içtihatlar bulunduğunu gerekçe göstererek; görevsizlik kararları vermişlerdir.

Dosya kapsamından, tarafların 27.09.2000 tarihli sözleşme ile mutfak dolaplarının yapımı konusunda anlaştıkları, sözleşme uyarınca imalatlar yapılmadığından davacının borçlu olmadığının tesbiti, başlangıçta verilen paranın iadesi istenmektedir. Davaya konu sözleşme taraflara borç yükleyen bir eser sözleşmesi olup, uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemesi görevlidir.

SONUÇ : Yukarıda belirtilen nedenlerle; H.U.M.Y. nın 25. ve 26. maddeleri gereğince İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin merci tayinine 19.09.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 54: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2003/15-458

K. 2003/493

T. 24.9.2003

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI ( Binaya Güneş Enerjisi Sisteminin Kurulmasından Kaynaklanan Uyuşmazlık/Taraflar Arasında Eser Sözleşmesi İlişkisi - Tüketicinin Korunması Kanununun Kapsamında Değerlendirilemeyeceği )

• GÜNEŞ ENERJİSİ SİSTEMİNİN KURULMASINDAN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK ( Taraflar Arasındaki Hukuki İlişki Eser Sözleşmesi Olduğu - Tüketici Mahkemesinin Görevli Olmadığı/Çözümün Genel Hükümler Çerçevesinde Yapılması Gereği )

• TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN GÖREVİ ( 4077 S.K.'nın Uygulanmasıyla İlgili Çıkacak Her Türlü İhtilaflar - Binaya Güneş Enerjisi Sisteminin Kurulmasından Kaynaklanan Uyuşmazlığın Görevi Olmadığı/Taraflar Arasında Eser Sözleşmesi İlişkisi )

• ESER SÖZLEŞMESİ ( Binaya Güneş Enerjisi Sisteminin Kurulmasından Kaynaklanan Uyuşmazlık - Tüketicinin Korunması Kanununun Kapsamında Değerlendirilemeyeceği )

818/m.355

4077/m.3,4,23

ÖZET : 4077 sayılı yasanın 4. maddesi kapsamında da sıklıkla satın alma tabiri kullanılmaktadır. Bu maddede mal ve hizmetler açısından bir ayrım yapılmaksızın ""satış"", ""satıcı"", ""satın alınan"" ifadeleri ile nihai tüketici olarak satın alanın ayıplı mal ve hizmet alımına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.

4077 Sayılı Yasanın 23. maddesi, ""Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır"" hükmünü taşımaktadır.

Somut olayda ise, uyuşmazlık; davalıya ait binaya güneş enerjisi ile çalışan su ısıtma sisteminin kurulmasından kaynaklanmıştır. Bu haliyle taraflar arasındaki hukuki ilişki, istisna ( eser ) sözleşmesi olup, 4077 Sayılı Yasanın, istisna sözleşmesinin konusunu oluşturan ilişkilerde uygulanması hukuken ve fiilen mümkün değildir.

Eser sözleşmesinden kaynaklanan eldeki davada 4077 sayılı Yasanın uygulanması söz konusu olmadığından, olayın çözümünün genel hükümler çerçevesinde yapılması gerekir.

Page 55: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

DAVA : Taraftalar arasındaki ""alacak"" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1. Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 22.01.2002 gün ve 2001/1606-2002/51 sayılı kararın incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 04.06. 2002 gün ve 1423-3005 sayılı ilamı ile; ( ...Tüketici, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/f maddesinde ""Bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek veya tüzel kişi"" olarak tanımlanmıştır.

Bu tanımlamadan da anlaşılacağı üzere; yasa, hazır bir mal veya hizmeti ""satın"" alarak, onu günlük yaşamında kullanan veya tüketen kişiyi korumaktadır. Başka bir anlatımla, satım akdinin konusunu oluşturan "tüketime yönelik" dar kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri, yasa kapsamına alınmıştır. Aksi halde, bir baraj, bir liman, bir otoyol, bir santral ve bir bina yapımı gibi üst düzeyde teknoloji gerektiren ve istisna ( eser ) akdinin konusunu oluşturan süreye yayılı işlerin de yasa kapsamında kaldığının ve bunlarla ilgili uyuşmazlıklara da tüketici mahkemelerinde bakılması icabettiğinin kabulü gerekir.

Somut olayda ise, uyuşmazlık; davalıya ait binaya güneş enerjisi ile çalışan su ısıtma sisteminin kurulmasından kaynaklanmıştır. Bu haliyle taraflar arasındaki hukuki ilişki, istisna ( eser ) sözleşmesi olup, anılan yasanın, istisna sözleşmesinin konusunu oluşturan ilişkilerde uygulanması hukuken ve fiilen mümkün değildir. Dairemizin istikrar kazanmaya çalışan görüşü, bu doğrultudadır.

Bu itibarla, davaya genel hükümlere ( BK md. 355 vd. ) göre ve genel mahkemede bakılması yerine, tüketici mahkemesi olarak özel hükümlere göre bakılıp sonuca bağlanması doğru olmamış, kararın açıklanan nedenlerle görev yönünden bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, istenen vasıfta teslim edilmeyen ürünün iadesi ve bedelinin istirdadı istemine ilişkindir.

Davacı 11.05.2001 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı ile 01 Mayıs 2000 tarihinde aralarında yaptıkları sözlü anlaşma ile dairesine U.S.B. marka güneş enerji sisteminin satımı, montajı ve çalışır durumda teslimi için anlaştıklarını, sözleşme bedeli olan 1400 USD ödediğini, cihazın monte edildiğini, ancak sistemin tam kurulmayıp çalışır vaziyette de teslim edilmediğini, tüm müracaatlarının sonuçsuz kaldığını, Tüketici Derneği, Sanayi Ticaret İl Müdürlüğü hakem heyetine başvurduğunu, hakem heyetince lehine karar verilmesine rağmen davalının işi tamamlamadığını ödediği 1400 USD ve yaptığı 100 USD masrafın davalıdan alınmasını, tesisin sökülerek eski hale getirilmesini veya bedelinin ödenmesini, sökülme sırasında apartmana verilecek zarar ziyanın tazmin edilmesini istemiştir. Davacı 02.10.2001 tarihli celsede dayalı tarafa 1200 Dolar ödediğini, 100 Dolar da masraf yaptığını , ancak belgesi olmadığını, peşin ödeme yaptığını bildirmiştir.

Davalı şirkete usulüne uygun davetiye tebliğine karşın duruşmaya temsilen gelen olmamış, delil de bildirilmemiştir. Mahkemece ödeme yönünden çıkarılan isticvap davetiyesi üzerine davalı şirket vekili dilekçesinde; ""Dava dilekçelerinde ödendiği iddia edilen 1400- ABD Doları müvekkil şirkete ödenmemiştir. Müvekkilce söz konusu

Page 56: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

malın bedeli sistem test edilip çalıştırıldıktan sonra alınacaktır. Aradaki anlaşma gereği adrese gidilerek cihazın montesi yapılmış, ancak o tarihte elektrik ve su olmaması nedeniyle test işlemleri yapılamamış ve sistem işler hale getirilememiştir. Davacı elektrik ve su geldiği zaman müvekkilimi arayacak ve müvekkil şirket test için davacının adresine tekrar gideceği ve sistemin test yapıldıktan sonra çalıştırılacağı konusunda anlaşmışlardır. Müvekkil şirket, duruşma gününün ve bilirkişi raporunun tebliğ olunduğu isticvap davetiyesini tebellüğ ettikten sonra davadan haberdar olmuşlardır. Daha önce davadan haberleri olmamıştır. Müvekkil şirket karşı tarafın ""elektrik ve su geldi. Denemenizi yapabilirsiniz, sistemi çalıştırın"" demesini beklerken davacı dava yoluna gitmiştir. Müvekkil şirket davacıdan bu konuda bir bilgi geldikten sonra karşı taraftan parasını alacak ve işini bitirecektir. Geri alınması istenen malzemeleri zaten bedeli ödenmediği için müvekkil şirket almaya hazırdır. Yokluğumuzda yapılan ve tarafımızca kabul edilmesi mümkün olmayan bilirkişi raporundaki hususların tamamına itiraz ediyoruz. Davacının cihazın apartmandan monte edildiği yerden alınması dışındaki tüm taleplerinin reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi"" şeklinde beyanda bulunmuştur. Şirket Müdürü İ.K. 22.01.2002 tarihli celsedeki imzalı beyanında; yemin etmesine gerek kalmadığını davacıdan 1400 dolar aldığını kabul etmiştir.

Taraflar arasında akdi ilişki bulunduğunda uyuşmazlık yoktur. Sözleşme sözlü olup, yapılacak işin niteliği taraflarca açıklanan yönleri ile bellidir. Dosya kapsamından; Davacıya ait Ankara-Çankaya, adresindeki taşınmaza mevcut kombi tesisatına bağlanmak üzere, davalı şirket tarafından binanın çatısına üç adet kolektörün montesi ile çatı arasına Boiler kazanı, ayarlı kolektör şasesi, pompa ve otomatik kontrol paneli, genleşme tankı ve folyolu tesisat borularının montajının yapıldığı, dairedeki mevcut kombiye bağlantının ise yapılmadığı, boilere elektrikli ısıtıcının monte edilmediği ve sistemin hiç çalıştırılmadığı anlaşılmaktadır. Davalı şirket temsilcisinin açık kabulü ile yapılacak işe karşılık 1400 Doların davacı yanca davalı şirkete ödendiği hususu uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır.

Tüketici Mahkemesince; Dava, 4077 sayılı Kanunun 4. maddesi kapsamında ayıplı ve eksik hizmet nedeniyle akdin feshi, ödemenin iadesi olarak nitelendirilmiş, işin esasına girilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karar davalı vekilince temyiz edilmiş, Özel Dairece taraflar arasında eser sözleşmesinin varlığına işaretle, davaya Tüketici Mahkemesinde bakılamayacağı, uyuşmazlığın genel hükümlere göre genel mahkemelerde çözümü gerektiği belirtilerek hükmün görev noktasından bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkeme ise, taraflar arasında eser sözleşmesi bulunmadığı, 4077 sayılı yasanın 4. maddesi kapsamında ayıplı mal ve hizmet alımının söz konusu olduğu, daha büyük işlerde eser sözleşmesinin söz konusu olacağı gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşmenin hukuksal niteliğinin eser mi, montajı da içeren satım mı olduğu, tüketici sözleşmesi kapsamına girip girmediği, yapılacak nitelemeye göre de eldeki davaya genel hükümlere göre genel mahkemelerde mi yoksa 4077 sayılı Yasa hükümlerine göre Tüketici Mahkemesinde mi bakılması gerektiği noktasındadır.

Öncelikle Tüketici sözleşmesi"" ve ""Tüketici"" kavramları üzerinde durmakta yarar vardır.

Page 57: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

""Tüketici Sözleşmesi"" modern çağın ihtiyaçlarından doğan kendine özgü bir sözleşme türü olup, Almanya, İsviçre, Fransa ve Belçika gibi ülkelerde genel kanunlarda yapılan değişikliklerle düzenlendiği halde, ülkemizde Anayasa'nın emri gereği ( Anayasa md. 172 ) 8.3.1995 tarihinde çıkarılan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki özel Kanunla düzenlenmiştir. Tüketici sözleşmeleri, Roma Sözleşmesinin 5/1 maddesinde ""Tüketicinin mesleki veya ticari bir faaliyetine dahil sayılmayacak bir amaçla bir menkul malın teslim edilmesine veya bir işin görülmesine ilişkin olan veya böyle bir muameleyi finanse etmeyi hedefleyen sözleşmeler"" olarak tanımlanmış: İsviçre Devletler Özel Hukuku Kanununun 120. maddesinde de, ""Tüketicinin kendisinin yada ailesinin kullanımına ilişkin olmakla birlikte, onun mesleki yada ticari faaliyetleri ile ilişkili olmayan, olağan tüketime yönelik edimler hakkındaki sözleşmeler tüketici sözleşmeleridir"" şeklinde daha açık ve net bir tanım yapılmıştır. Tüketici ise, 1993-1995 yıllarını kapsayan A.T. Komisyonunun İkinci Eylem Planında, ""Mal yada hizmet edimlerini mesleki amaçlar dışında kullanım amacıyla devir alan, alım gücü az yada çok gerçek veya tüzel kişiler"" olarak tarif edilmiştir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/f bendinde, bu tanımlara uygun olarak, tüketici, ""Bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek ve tüzel kişiler"" şeklinde tarif edilmiştir. ( Bak. Mukayeseli Hukuk Işığında Tüketiciyi Koruyan Geri Alma Hakkı Yrd. Doç. Dr. Çağlar Özel, 1998 sh.30 vd. )

Burada hemen belirtilmelidir ki, taraflar arasındaki sözleşmenin hukuksal niteliğinin belirlenmesi; bu sözleşmenin tüketici sözleşmesi olup olmadığı ve davacının tüketici sıfatını taşıyıp taşımadığı konusundaki değerlendirmenin daha sağlıklı yapılmasında yararlı olacaktır.

Yukarıda da açıklandığı üzere davalı şirketçe güneş enerjisi sisteminin çalışmasını sağlayacak tesisatlarla birlikte davacıya ait çatıya kurulması üstlenilmiştir.

Borçlar Kanununun 355. maddesinin incelenmesinde istisna bir akittir ki onunla bir taraf ( müteahhit ) diğer tarafın ( iş sahibi ) vermeyi taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder hükmünü getirmektedir. Bu maddeden sonra gelen maddede ise müteahhidin mesuliyeti ile malzeme ve ihtimamlı iş yapmayı ve yapılacak işin zamanlaması, kusur gibi bölümler mevcuttur.

Eser sözleşmesinin bu tanımı ile somut olay karşılaştırıldığında davalı firmanın güneş enerjisi kurma işini üstlenmesi, bir tarafın vermeyi taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini üstlenmesi olup, eser sözleşmesinin unsurlarını taşımaktadır. Satım sözleşmesinden ayıran en önemli yan satımdaki montaj işleminin imalatı içermemesine karşın, güneş enerjisi sisteminin kurulmasının aynı zamanda imali de bünyesinde barındırıyor olmasıdır. Ayrıca satım da sözleşme anında satılan-alınan şey mevcut ve kullanılabilir iken, eser sözleşmesinde sözleşme anında eser ortada olmayıp, sözleşmeden sonra imali söz konusudur. Güneş enerjisi sistemi sadece montajı yapılarak işleyecek halde satışa sunulmuş değildir. İşler hale gelebilmesi ve amacını gerçekleştirmesi imalatı gerektirmekte, sistemi oluşturan parçaların ve ayrı ayrı işleve sahip bölümlerin bir araya getirilmesi ve imali ile oluşmaktadır. Açıklanan bu nitelikleri ile taraflar arasında eser sözleşmesi olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Mahkemenin aksine kabul tarzı yerinde değildir.

Page 58: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Sözleşmenin hukuksal niteliğine ilişkin bu saptamadan sonra, şimdi sıra, davanın hangi mahkemede görülmesi gerektiğinin belirlenmesine gelmiştir:

4077 sayılı yasanın 4. maddesi kapsamında da sıklıkla satın alma tabiri kullanılmaktadır. Bu maddede mal ve hizmetler açısından bir ayrım yapılmaksızın ""satış"", ""satıcı"", ""satın alınan"" ifadeleri ile nihai tüketici olarak satın alanın ayıplı mal ve hizmet alımına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.

4077 Sayılı Yasanın 23. maddesi, ""Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır"" hükmünü taşımaktadır.

Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, somut olayda taraflar arasında eser sözleşmesi bulunmasına göre bu kanunun uygulanmasıyla ilgili bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Yasanın 23. maddesi hükmü, Yasanın uygulanmasıyla ilgili olarak çıkabilecek tüm uyuşmazlıklara ilişkin davalara tüketici mahkemelerinde bakılmasını öngörmüştür. Başka bir ifadeyle, 4077 sayılı Yasa, bir uyuşmazlığa tüketici mahkemesince bakılmasının tek koşulu olarak, uyuşmazlığın kendisinin uygulanmasıyla ilgili olarak çıkmış olmasını aramıştır.

Oysa eser sözleşmesinden kaynaklanan eldeki davada 4077 sayılı Yasanın uygulanması söz konusu olmadığından, olayın çözümünün genel hükümler çerçevesinde yapılması gerekir.

Yerel Mahkemece, aynı yöne işaret eden özel daire bozma kararına uyulması gerekirken, uyuşmazlığın hukuksal nitelendirilmesinde ve Yasanın yorumunda yanılgıya düşülerek direnme kararı verilmesi yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle HUMK.NUN 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.09.2003 günü karar verildi.

Page 59: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/4-29

K. 2004/83

T. 18.2.2004

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI ( Davanın Ayıplı Araç İmal Edilmesinden ve Tamirinden Kaynaklanan Malın Aynıyla Değiştirilmesi Veya Değer Kaybının Telafisi ve Tazminat İstemine İlişkin Olması )

• ZAMANAŞIMI DEF'İ ( Satıcının Ayıba Karşı Sorumlu Tutulanların Daha Uzun Bir Garanti Süresi Vermemesi Halinde Ayıplı Maldan Doğan Sorumluluğun Malın Tesliminden İtibaren 2 Yıl Olması )

• AYIPLI MAL ( Ambalajında-Etiketinde-Tanıtma ve Kullanma Kılavuzunda Yer Alan veya Satıcı Tarafından Vaat Edilen veya Standardında Tespit Edilen Nitelik veya Nicelikte Olmaması )

• AYIPLI MALDAN SORUMLULUK ( Ortada Ayıp Sayılan Bir Eksikliğin Olması-Maldaki Eksikliğin Önemli Olması-Ayıbın Malın Yarar ve Zararının Alıcıya Geçtiği Anda Varolması ve Bilmeden Satın Alması )

• BORÇLAR KANUNUNDA AYIPLI MAL ( Bir Maldaki Ayıp Satıcının Zikr ve Vaat Ettiği Vasıflarda veya Niteliği Gereği Malda Bulunması Gereken Lüzumlu Vasıflarda Eksiklik Olması )

• GARANTİ SÜRESİ ( Satılan Malın Ayıbı Tüketiciden Satıcının Hilesi İle Ağır Kusuru veya Hile ile Gizlenmişse İki Yıllık Zamanaşımı Süresinden Yararlanamaması )

• SATICININ AYIPLI MALDA KUSURU ( İki Yıllık Zamanaşımı Süresinden Satılan Malın Ayıbı Tüketiciden Satıcının Hilesi İle Ağır Kusuru veya Hile ile Gizlenmişse Yararlanamaması )

4077/m.4

ÖZET : Tüketici yasası ile Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir.

Satıcının ayıba karşı sorumlu tutulanların daha uzun bir garanti süresi vermemesi/daha uzun bir süre sorumluluk üstlenmemeleri halinde ayıplı maldan

Page 60: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

doğan davaların/sorumluluğun ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, ancak, satılan malın ayıbı tüketiciden satıcının hile ile/ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse 2 yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamayacağı, hükmü yer almaktadır.

DAVA : Taraflar arasındaki "tüketiciyi koruma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Birinci Tüketici Mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 16.05.2002 gün ve 2001/1790-2002/742 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 18.02.2003 gün ve 2002/14811-2003/1502 sayılı ilamı ile; ( ...Dava, davacıların 11.07.1997 tarihinde "0" km olarak satın aldıkları Opel marka aracın direksiyonundan sesler ve gıcırtılar gelmesi üzerine çeşitli defalar imalatçı davalı firmanın yetkili servislerine götürüldüğü halde ayıbının gizlendiği iddiasına dayalı arabanın yenisi ile değiştirilmesi olmadığı takdirde değer kaybının tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece istem zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacılar aracı satın aldıktan sonra ilk defa 28.12.1998 tarihinde yetkili Opel servisine götürmüşler, aracın direksiyon kutusu ve pompası değiştirilmiştir. Şikayetlerin devam etmesi üzerine 23.11.1999, 06.02.2001, 22.05.2001 ve 14.06.2001 tarihlerinde aracın Opel yetkili servislerine götürüldüğü ve zararın devam ettiği dosyada bulunan iş emirlerinden anlaşılmıştır. Yine dosya kapsamına göre söz konusu ayıbın gizli olup imalat hatasından kaynaklandığı en son 14.06.2001 tarihinde yapılan parça değişimi ile anlaşılmıştır. Bu tarih gözetildiğinde ve dava 20.06.2001 tarihinde açıldığından iki yıllık zamanaşımı süresi dolmamıştır. Şu durumda işin esası incelenip varılacak sonuca göre karar verilmelidir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Davacı asil Süleyman kendi adına asaleten diğer davacı adına vekaleten 20.06.2001 tarihli dava dilekçesinde: davalı şirket tarafından imal edilen 1997 model Opel Vectra Marka arabayı 11.07.1997 tarihinde satın aldıklarını; 28.12.1998 tarihinde 14500 KM de iken direksiyondan sesler geldiğinden yetkili serviste direksiyon kutusunun değiştirildiğini; ancak, arızanın devam ettiğini; her gidişlerinde servisin "yağladık geçer" diyerek kendilerini oyaladığını; 23.11.1999 tarihinde gittikleri aynı servisin gıcırtı olmadığını söyleyip, aracın sabah denenmesi gerektiğini belirttiğini; 06.02.2000 tarihinde tekrar şikayetlerini anlattıklarında serviste daha önce de bu şikayetlerin olduğu, direksiyon pompası ve kutusunun değiştiğini, yapabilecekleri bir şey olmadığını, fabrika ile görüşmesi gerektiğinin söylendiğini; imalatçı firmaya ait fabrikadan görüştükleri bir müdürün bu şikayetin garanti kapsamı dışında olduğunu ifade ettiğini; direksiyondaki gıcırtı ve kırt kırt seslerinin artması ve direksiyonun ağırlaşması üzerine iyice muzdarip olduklarını, 22.05.2001 tarihinde bu kez aracı Opel'in diğer servisi olan Opis'e götürdüklerini, aracı bırakmalarını istediklerini ve aynı akşam telefonla "sakın arabayı böyle kullanmayın, tehlike yaratır direksiyon kutusu ve powerin değişmesi gerekir. Bu da 1.500.000.000 TL tutar" dediklerini, bunun üzerine arabayı serviste bıraktıklarını; satın aldıklarından beri aynı şikayetlerinin sürmesi karşısında duydukları şüphe üzerine TMMOB Ankara Makine Mühendisleri Odasına 24.05.2001 tarihinde başvurarak araç üzerinde yaptırdıkları

Page 61: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 30.05.2001 tarihli rapor kapsamından aracın imalat hatasının olduğunun anlaşıldığını; 14.06.2001 tarihinde direksiyon kutusu ve diğer ilgili aksamın değiştirilip, bedelinin kendilerinden alındığını; imalat hatasının imalatçı firmanın yetkili servislerince hile ile gizlendiğini, ifadeyle, arabanın yenisi ile değiştirilmesini veya değer kaybının telafisini ve 1.475.894.449 lira tamir ücreti ile 40.000.000 TL bilirkişi ücretinin faizi ile davalı taraftan alınmasını istemiştir.

Davalı imalatçı firma vekili cevap dilekçesinde: Davacının dayanağı 4077 sayılı Kanunun 4. maddesinde zamanaşımı süresinin malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren 2 yıl olup, zamanaşımı nedeniyle davanın reddini; ayrıca davanın davalının ikametgahı mahkemesi olan Torbalı'da açılması gerektiğini, bu nedenle de yetki itirazında bulunduklarını; değiştirme şartlarının oluşmadığını; bu güne kadar kullanılmasının haksız zenginleşme olacağını; sürekli kullanıma engel bulunmadığını; ellerinde 1997 model araç bulunmadığından fiili imkansızlık olduğunu; taleplerin iyi niyet kurallarına uymadığını; bir yıllık garanti süresi içinde ikiden fazla arıza şikayeti olmadığını; araçtan yararlanmaya devam olunduğunu; BK.202 ve 205 maddelerinin nazara alınmasını; servise ödenen ücretin iadesinin istenemeyeceğini, davacı delili olan raporu da kabul etmediklerini, ifadeyle, davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme; "Gerek aracın satın alınma gerekse arızanın ortaya çıktığı tarih ile dava tarihi arasında geçen süre nazara alındığında, 4077 sk. 4/4 maddesinde belirlenen 2 yıllık dava zamanaşımı süresinin geçirildiği; davacının dayandığı hile iddiası yönünden herhangi bir açıklama ve kanıt ileri süremediği; servisin tutumunu hile olduğu yönündeki davacı iddiasına itibar olunmadığı; davacı tarafın dört yıla yakın bir zaman hileye inanması ve davayı açmasının hileye bağlanamayacağı, gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermiştir.

Davacı tarafın temyizi üzerine Yüksek Özel Daire; dosya kapsamına göre söz konusu ayıbın gizli olup imalat hatasından kaynaklandığının en son 14.6.2001 tarihinde yapılan parça değişimi ile anlaşıldığı, bu tarih gözetildiğinde 20.6.2001 tarihinde açılan davanın iki yıllık zamanaşımı süresi içinde olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar vermiş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü davacı ve davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna dayanılarak açılmış, ayıplı araç imal edilmesinden ve tamirinden kaynaklanan malın aynıyla değiştirilmesi veya değer kaybının telafisi ve tazminat istemine ilişkindir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; araçta bulunan ayıbın hile ile gizlenmiş "gizli ayıp" niteliğinde ve buna göre davalı yanın "zamanaşımı definin" yerinde olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır.

İlkin, uyuşmazlığın temelinde yatan ayıp kavramı üzerinde durmakta yarar vardır;

"Tüketici yasası ile ilgili ayıba ilişkin düzenleme" 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4. maddesinde yer almaktadır. Anılan maddenin birinci fıkrasında; "Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak

Page 62: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

kabul edilir."denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır.

Görüldüğü üzere; Borçlar Kanunundaki ayıp kavramı ile yukarıda açıklanan 4077 sayılı Kanununun 4.maddesinde yer alan ayıp kavramları birbiri ile örtüşmektedir. Borçlar Kanuna göre; bir maldaki ayıp; satıcının zikr ve vaat ettiği vasıflarda veya niteliği gereği malda bulunması gereken lüzumlu vasıflarda eksiklik olmak üzere iki türde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan ikinci tür olan yani lüzumlu vasıflarda eksiklik şeklinde ortaya çıkan ayıptan bunun varlığını bilmese dahi satıcı sorumludur. Ayıp, maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklik şeklinde ortaya çıkabilir. Bunlardan yola çıkılarak ;satıcı ve dolayısıyla teselsül ilişkisi nedeniyle ithalatçıyı maldaki ayıptan sorumlu tutmanın maddi koşulları; ortada ayıp sayılan bir eksikliğin olması, ardından maldaki eksikliğin önemli olması ve ayıbın malın yarar ve zararının alıcıya geçtiği anda varolması, tüketicinin ayıbın varlığını bilmeden malı satın almış olması, olarak sayılabilir.

Yeri gelmişken belirtmekte yarar vardır ki, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4. maddesinin gerek davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan /gerekse 4822 sayılı kanunla değişerek 14.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren şeklinde satıcının /ayıba karşı sorumlu tutulanların daha uzun bir garanti süresi vermemesi /daha uzun bir süre sorumluluk üstlenmemeleri halinde ayıplı maldan doğan davaların/sorumluluğun ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, ancak, satılan malın ayıbı tüketiciden satıcının hile ile /ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse 2 yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamayacağı, hükmü yer almaktadır.

Hemen burada somut olaya baktığımızda; davacıların satın aldığı ve davalı tarafından üretilerek satışa sunulan aracın satın alma tarihi olan 11.07.1997'den sonra direksiyon sisteminde arızanın varlığının davalının yetkili servisince tespit edilip, parça değişikliklerinden sonra da aynı arızanın ortaya çıktığı, davacı tarafın aracı götürdüğü yetkili servisçe parça değişiklikleri ve yağlama gibi geçici tedbirlerle sorunun giderilmeye çalışıldığı ancak davacıların araçtan beklediği verimi almasını önleyecek ölçüde aynı arızaların tekrarladığı, davacıların bu kez fabrikaya başvurup, başka bir yetkili servise de aracını götürmesi ve bu serviste arızanın hayati öneme haiz olduğunun belirtilmesi karşısında araç üzerinde Makine Mühendisleri Odasınca belirlenen bilirkişiye yaptırdığı inceleme ve tespitle aracın üretim arızasının bulunduğunun belirlendiği, davalıya ait yetkili serviste ücreti karşılığı yeniden parça değişikliği yapıldığı, mahkemece yapılan incelemede de bilirkişilerin üretim hatası tespit ettikleri, hatta dava devam ederken araçta aynı arızanın 18.04.2002 tarihinde yeniden ortaya çıktığı ve yine serviste tamir yoluyla giderilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır.

Bu bağlamda; olayın açıklanan gelişimi ve deliller karşısında araçta üretim hatası bulunup, bunun gizli ayıp olduğunda kuşku yoktur. Zira, Davalı üretici onarımı yetkili servis istasyonları eliyle yapmaktadır. Bu istasyonlar satılan araçların teknik özellikleri itibariyle arıza ve ayıbı doğru ve tam teşhis edebilecek, en kısa sürede ve tam anlamıyla giderebilecek elemanlar bulundurmak zorundadır. Deneme yanılma ile aracı tamire çalışan ve parça değişikliği yoluna giden servis çalışanlarının serviste bulundurulmasının sonuçlarının tüketiciye mal edilmesi düşünülemez. Kaldı ki, üretim hatasının varlığını rahatlıkla tespit edebilecek nitelikte olması gereken servisin

Page 63: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli periyotlarla tekrarlaması karşısında davada zamanaşımının varlığından da söz edilemez.

Şu durumda mahkemece işin esası incelenip varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken aksine gerekçelerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir. Direnme kararı açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 18.02.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

Page 64: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/15-83

K. 2004/98

T. 25.2.2004

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI ( Ayıplı Hizmet Nedeniyle Tazminat İstemi - Halı Temizletilmesi Karşılığı Temizlik Malzemesi Satışına İlişkin Kasa Fişi Verilmesi/Tüketicinin Aldatılması )

• AYIPLI HİZMET NEDENİYLE TAZMİNAT İSTEMİ ( Halı Temizletilmesi Karşılığı Temizlik Malzemesi Satışına İlişkin Kasa Fişi Verilmesi/Tüketicinin Aldatılması - Akdi İlişkinin Varlığınının Kabul Edileceği )

• TAZMİNAT DAVASI ( Ayıplı Hizmet Nedeniyle/Halı Temizletilmesi Karşılığı Temizlik Malzemesi Satışına İlişkin Kasa Fişi Verilmesi - Tüketicinin Aldatılması/Akdi İlişkinin Varlığınının Kabul Edileceği )

• TÜKETİCİ SORUNLARI HAKEM HEYETİ KARARLARI ( Tüketici Mahkemelerinde Delil Olarak İleri Sürülebileceği - Tarafları Bağlayıcı Olduğu )

• AKDİ İLİŞKİNİN VARLIĞI ( Tüketicinin Korunması - Ayıplı Hizmet Nedeniyle Tazminat İstemi/Halı Temizletilmesi Karşılığı Temizlik Malzemesi Satışına İlişkin Kasa Fişi Verilmesi )

• TÜKETİCİNİN ALDATILMASI ( Halı Temizletilmesi Karşılığı Temizlik Malzemesi Satışına İlişkin Kasa Fişi Verilmesi/Ayıplı Hizmet Nedeniyle Tazminat İstemi - Akdi İlişkinin Varlığınının Kabul Edileceği )

4077/m. 4, 22

1086/m. 288, 290

ÖZET :Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna dayanılarak açılmış, ayıplı hizmet nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.

Davacı halısının davalının hatalı yıkaması nedeniyle bozulduğunu iddia eden iş sahibi, davalı ise halı yıkama işini gerçekleştirdiği iddia edilen firma yetkilisidir.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun amacı ve kapsamı düşünüldüğünde uyuşmazlığın bu yasa kapsamında çözümü yerinde olacaktır. Davalı yan bastırdığı broşürle reklamını yapmış mevcut delillerden anlaşıldığına göre davacı da halısını davalı firmaya temizletmiştir. Firmanın bu işlem karşılığı temizlik malzemesi satışına ilişkin kasa fişi vermesi tüketicinin aldatılmasına yönelik bir davranış olup, sırf buna dayanarak akdi ilişki olmadığını reddetmek de iyi niyetle bağdaşmaz. Nitekim tanık beyanları ve celbedilen kayıtlar bu durumu desteklemektedir.

Page 65: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Diğer taraftan, Tüketici Sorunları hakem heyeti tarafından verilen kararların 4077 sayılı yasanın 22. maddesinde tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebileceği hükme bağlanmış ve hatta 4822 sayılı yasayla yapılan değişiklikle de bu kararlara değer ölçütü getirilerek tarafları bağlayıcı olduğu ifade edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığını kabul eden direnme kararı yerindedir.

DAVA : Taraflar arasındaki "tüketici koruma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1.Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.04.2002 gün ve 2001/1736 E- 2002/591 K. sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 22.04.2003 gün ve 2003/2073-2156 sayılı ilamı ile; ( ...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2-Taraflar arasında halı temizliği konusunda yapılmış yazılı bir sözleşme yoktur. Davalı yüklenici halının temizliğini yapmadığını, sadece davacıya temizlik malzemesi sattığını beyan etmiştir. Somut olayda halının temizlik için davalı yükleniciye teslim edildiğinin davacı tarafça yazılı belgeyle ispatlanması gerekir. Davacı tarafından halının temizlik için davalıya teslim edildiği ispatlanamamıştır. Davacı dava dilekçesinde "her türlü yasal deliller" demek suretiyle yemin deliline de dayanmıştır. Bu durumda mahkemece iddia edilen akdi ilişkinin varlığının ispatlanması yönünden davalı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu davacıya hatırlatılmalı, yeminin teklif edilip edilmemesi ve teklif edilmesi durumunda yerine getirilip getirilmemesine göre akdi ilişkinin varlığı değerlendirilmeli ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Davacı tarafça halının teslimi ve dolayısıyla akdi ilişkinin varlığı ispatlanmadan davanın esasının incelenmesi ve kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.

Kabule göre de; davacı tarafından gönderilen ihtarnamedeki 15 günlük ödeme süresi sonunda davalının temerrüde düşeceği düşünülmeden faizin ihtarın tebliğ tarihinden itibaren başlatılması da yanlış olmuştur.

Kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna dayanılarak açılmış, ayıplı hizmet nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.

Davacı halısının davalının hatalı yıkaması nedeniyle bozulduğunu iddia eden iş sahibi, davalı ise halı yıkama işini gerçekleştirdiği iddia edilen firma yetkilisidir.

Davacı vekili 4.6.2001 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 24.07.2000 tarihinde 6 m2 büyüklüğündeki Balıkesir İmalatı Kars modeli Yörük halısını davalı şirkete yıkanması için teslim ettiğini, bu olay sebebiyle toplam 11.250.000-TL hizmet bedeli ödediğini ancak karşılığında hizmet bedeli faturası yerine temizlik maddesi satışına ilişkin yazar kasa fişi verildiğini, halı temizlendikten sonra renginin solduğu ve davalıya teslim edildiği tarihteki orijinal halini kaybettiğini, halının üzerinde hasarın

Page 66: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

giderilebilmesi için müteaddit işlem yapmalarına rağmen başarılı olamayan firmanın müvekkili kabul etmemesine rağmen 03.12.2000 tarihinde elemanları marifetiyle halıyı kapının önüne bırakarak terk ettiğini, olay sebebiyle müvekkili ve eşi tarafından firma elemanlarının imzadan imtina ettiği iki adet tutanak tutulduğunu, istenildiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak amacıyla halının müvekkili tarafından muhafaza edildiğini, müvekkilinin müteaddit müracaatlarına rağmen halının eski haline getirilemediği gibi zararı da giderilmediğini bunun üzerine müvekkilinin konu ile ilgili olarak Çankaya Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvuruda bulunduğunu, Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 15.01.2001 tarih ve 27 sayılı kararı ile 4007 sayılı yasa gereğince davalı firmanın halının piyasa değeri üzerinden parasının ödenmesine karar verdiğini, hakem heyetinin bu kararının 21.04.2001 tarihinde davalıya tebliğ edilerek m2'si 90.000.000.-TL olan halının piyasa değeri olan 540.000.000.-TL'nin 15 gün içerisinde ödenmesi istendiğini aksi takdirde aleyhine dava açılacağının ihtar edildiğini, davalı firmanın kendilerine tanınan süre içerisinde ihtarnamelerine bir cevap vermediği gibi ödemede de bulunmadığını, ifadeyle, ayıplı hizmet nedeniyle hasar gören 6 m2 büyüklüğünde Balıkesir imalatı Kars Modeli Yörük halısının yerine yenisinin alınarak taraflarına teslimini hasarlı halının yerine yenisinin verilemediği takdirde fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile halının ihtarname tarihindeki rayiç bedeli olan 540.000.000.-TL'nin ihtarın yapıldığı 21.04.2001 tarihinden itibaren işleyecek %70 faizi ile birlikte taraflarına ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili 11.01.2002 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle husumetten olmazsa da esas yönünden reddi gerektiğini, halının müvekkiline teslim edilmediğini, davacının müvekkilinin çalıştığı işyerinden bir takım temizlik malzemeleri aldığını, bunun haricinde davacı ile müvekkili arasında herhangi bir alım-satım veya hizmet akdi oluşmadığını, halının müvekkiline teslim edildiğine veya teslim alındığına dair hiçbir belge sunulmadığı gibi, bu yönde hiçbir kanıt ta getirilmediğini, bilirkişi görüşünü kabul etmediklerini, davanın kanıtlanamadığını, reddini savunmuştur.

Yerel Mahkeme; "Dava, 4077 S.Y.nın 4. madde kapsamında ayıplı hizmet nedeniyle açılmış tazminat davasıdır. Davacı tarafından ibraz edilen 03.12.2000 tarihli tutanak, Hakem Heyeti kararı, 20.04.2001 tarihli davalıya gönderilen ve 21.04.2001 tarihinde davalıya tebliğ edilen ihtarname ( iade kartı ), tanık Cemile Baykal'ın yeminli ve görgüye dayalı beyanı, davalının el ilanı ve davacıya verilen fişler ( aslında halı yıkama nedeniyle tek fiş verilmesi gerekirken ) tümden değerlendirildiğinde olayın davacılar ile davalı arasında geçtiği tartışmasız anlaşılmaktadır.Nitekim, davalının vergi kayıtlarından yapılan yazışmalardan davalının devamlı adres değiştirdiği veya birkaç yerde işyeri bulunduğu ( Mutlu Mahallesi, General Zeki Doğan Mah.-Öveçler Narlı sokak gibi ) ve müşterileri ile ilişkilerinde doğru beyanda bulunmadığı, halıyı kapıya bırakanların geldiği aracın başka bir şirkete ait olduğu, el ilanında halı yıkama da olduğu halde vekili tarafından verilen cevapta inkar yoluna gidebildiği, basiretli ve güvenli bir tacir gibi hareket etmediği tespit olunmuştur. Tüm bu durumlar değerlendirildiğinde halının bilirkişi raporuyla da anlaşıldığı üzere yıkanması neticesi zarara uğradığı anlaşıldığından halının yenisinin alınması işleminin bu şartlarda yerine getirilmeyeceği, kanaatine varıldığından bilirkişinin de belirlediği bedel üzerinden davanın kabulü gerekmiştir. Davacının 20.04.2001 tarihli ihtarı, davalıya 21.04.2001 tarihinde tebliğ edilmiş olup, 15 gün içinde davalı yerine getirmediğinden temerrüt tarihi tebliğ tarihi olarak belirlenmiştir." gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının davacıya ait halıya ayıplı hizmet nedeniyle zarar verdiği anlaşıldığından

Page 67: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

halı bedeli 540.000.000 TL'nin 21.04.2001 tarihinden itibaren %70 avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ayıplı halının davalı tarafından geri alınmasına, karar vermiştir.

Kararın davalı vekilince temyizi üzerine Özel Dairece hüküm taraflar arasındaki akdi ilişkinin ispatlanamadığı noktasından yukarıda başlıkta belirtilen gerekçe ile bozulmuştur. Mahkeme önceki kararında direnmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığının ispatlanıp ispatlanmadığı noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere, bazı özel yasalardaki düzenlemeler hariç eser sözleşmesinin geçerliliği için bir şart öngörülmemiştir.

Ne var ki HUMK.288 ve 290 ncı maddeleri uyarınca aradaki akdi ilişkinin varlığının ve teslim olgusunun ispatında ispat hukuku yönünden yazılı delil aranmaktadır. Kural bu olmakla birlikte eldeki davada olduğu gibi eser sözleşmesine ilişkin hükümler ile tüketici hukukunun birlikte uygulanması gereken hallerde tüketici hukukuna ilişkin özelliklerin göz ardı edilmemesi gerekir.

Taraflar arasındaki ilişki temelinde eser sözleşmesi olmakla birlikte, dava, hukuksal nitelikçe 4077 S.Y.nın 4.madde kapsamında ayıplı hizmet nedeniyle açılmış tazminat davasıdır. Davacı yan halısını davalı firmaya temizlettiğini, ücretini de ödediğini, buna ilişkin kendilerine kasa fişi verildiğini, halının temizlik işlemi sonucunda bozulması üzerine firmanın halıyı terk ederek gittiğini ve Tüketici Sorunları Hakem Heyetine yaptıkları başvuruya ve halının tazminine karar verilmesine ve bu durum davalıya bildirmesine karşın tazmine yanaşmadığı iddiasıyla eldeki davayı açmıştır. Davacının ispata ilişkin yazılı tek delili kasa fişleri ve davalının dağıttığı ve karşı çıkmadığı broşürlerdir. "Temizlikte yeni bir anlayış Hakan Temizlik" başlıklı broşürde yapılan işler temizliğe yönelik olarak açıklanmış, temizlik malzemesi satışından söz edilmemiş, adres ve telefon numarası bildirilmiştir. Telefon numarası kasa fişlerinde bulunan numara ile aynıdır. Kasa fişlerinde 29.07.2000 ve 31.07.2000 tarihleri bulunmaktadır. Altı adet bu kasa fişleri taraflar arasında bir akdi ilişki bulunduğunu göstermekte ancak davacı bunun halı yıkama ilişkisi olduğunu iddia ederken davalı taraf ise temizlik malzemesi satışı olduğunu iddia etmektedir. Fişlerde "muhtelif m." açıklaması yanında "tmz mad" Açıklaması da bulunmaktadır. Bu delillere dayanarak Tüketici Sorunları Hakem heyetine yaptığı başvuru kabul edilmiş ve eski hale getirme veya tazmine karar verilmiştir. Bu hususun davalıya bildirilmesine karşın davalı bu ilişkiye karşı çıkmamıştır.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun amacı ve kapsamı düşünüldüğünde uyuşmazlığın bu yasa kapsamında çözümü yerinde olacaktır. Davalı yan bastırdığı broşürle reklamını yapmış mevcut delillerden anlaşıldığına göre davacı da halısını davalı firmaya temizletmiştir. Firmanın bu işlem karşılığı temizlik malzemesi satışına ilişkin kasa fişi vermesi tüketicinin aldatılmasına yönelik bir davranış olup, sırf buna dayanarak akdi ilişki olmadığını reddetmek de iyi niyetle bağdaşmaz. Nitekim tanık beyanları ve celbedilen kayıtlar bu durumu desteklemektedir.

Diğer taraftan, Tüketici Sorunları hakem heyeti tarafından verilen kararların 4077 sayılı yasanın 22. maddesinde tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri

Page 68: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

sürülebileceği hükme bağlanmış ve hatta 4822 sayılı yasayla yapılan değişiklikle de bu kararlara değer ölçütü getirilerek tarafları bağlayıcı olduğu ifade edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığını kabul eden direnme kararı yerindedir. Ne var ki, işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel dairesine gönderilmesi gerekir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnme kararı yerinde ise de davalı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının değerlendirilmesi için dosyanın 15.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 25.02.2004 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Page 69: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/4-84

K. 2004/99

T. 25.2.2004

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI ( 4077 Sayılı Yasa Gereğince Ayıptan Dolayı Aracın Yenisi ile Değiştirilmesini Yapılan ve Yapılacak Tüm Masrafların İstenilmesi )

• AYIPLI MAL VEYA HİZMET ( Ambalajında-Etiketinde-Tanıtma ve Kullanma Kılavuzunda Yer Alan veya Satıcı Tarafından Vaat Edilen veya Standırdında Tespit Edilen Nitelikte Olmayan Maddi-Hukuki veya Ekonomik Eksiklikler İçeren Mal veya Hizmet Olması )

• BORÇLAR KANUNU GÖRE AYIPLI MAL ( Bir Maldaki Ayıp Satıcının Zikr ve Vaat Ettiği Vasıflarda veya Niteliği Gereği Malda Bulunması Gereken Lüzumlu Vasıflarda Eksiklik Olması )

• SATICININ SORUMLULUĞU ( Ortada Ayıp Sayılan Bir Eksikliğin Olması Ardından Maldaki Eksikliğin Önemli Olması ve Ayıbın Malın Yarar ve Zararının

Alıcıya Geçtiği Anda Var Olması Tüketicinin Ayıbın Varlığını Bilmeden Malı Satın Almış Olması )

• ZAMANAŞIMI ( Satıcının Ayıba Karşı Sorumlu Tutulanların Daha Uzun Bir Garanti Süresi Vermemesi Daha Uzun Bir Süre Sorumluluk Üstlenmemeleri Halinde Ayıplı Maldan Doğan Davalarda Malın Tüketiciye Tesliminden İtibaren İki Yıllık Zamanaşımı Olması )

• ARAÇTA ÜRETİM HATASI ( Davacı Aracı Birçok Kez Servise Götürmesine Rağmen Hata Gidirelememasinde Gizli Ayıp Olması Zira Üreticinin Onarımı Yetkili Servis İstasyonları Eliyle Yapması )

• ÜRETİCİNİN EKSİKLİĞİ ( Deneme Yanılma ile Aracı Tamire Çalışan ve Parça Değişikliği Yoluna Giden Servis Çalışanlarının Serviste Bulundurulmasının Sonuçlarının Tüketiciye Mal Edilmesinin Düşünülememesi )

4077/m.4,13

ÖZET : Tüketici yasası ile ilgili ayıba ilişkin düzenleme 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4.maddesinde yer almaktadır. Anılan maddenin birinci fıkrasında; "Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin

Page 70: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir."denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır.

Görüldüğü üzere; Borçlar Kanunundaki ayıp kavramı ile yukarıda açıklanan 4077 sayılı Kanununun 4.maddesinde yer alan ayıp kavramları birbiri ile örtüşmektedir. Borçlar Kanuna göre; bir maldaki ayıp; satıcının zikr ve vaat ettiği vasıflarda veya niteliği gereği malda bulunması gereken lüzumlu vasıflarda eksiklik olmak üzere iki türde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan ikinci tür olan yani lüzumlu vasıflarda eksiklik şeklinde ortaya çıkan ayıptan bunun varlığını bilmese dahi satıcı sorumludur. Ayıp, maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklik şeklinde ortaya çıkabilir. Bunlardan yola çıkılarak ;satıcı ve dolayısıyla teselsül ilişkisi nedeniyle ithalatçıyı maldaki ayıptan sorumlu tutmanın maddi koşulları; ortada ayıp sayılan bir eksikliğin olması, ardından maldaki eksikliğin önemli olması ve ayıbın malın yarar ve zararının alıcıya geçtiği anda varolması, tüketicinin ayıbın varlığını bilmeden malı satın almış olması, olarak sayılabilir.

Yeri gelmişken belirtmekte yarar vardır ki, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4. maddesinin gerek davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan gerekse 4822 sayılı kanunla değişerek 14.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren şeklinde satıcının ayıba karşı sorumlu tutulanların daha uzun bir garanti süresi vermemesi daha uzun bir süre sorumluluk üstlenmemeleri halinde ayıplı maldan doğan davaların/sorumluluğun ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, ancak, satılan malın ayıbı tüketiciden satıcının hile ile ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse 2 yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamayacağı, hükmü yer almaktadır.

Bu bağlamda; olayın açıklanan gelişimi ve deliller karşısında araçta üretim hatası bulunup, bunun gizli ayıp olduğunda kuşku yoktur. Zira, Davalı üretici onarımı yetkili servis istasyonları eliyle yapmaktadır. Bu istasyonlar satılan araçların teknik özellikleri itibariyle arıza ve ayıbı doğru ve tam teşhis edebilecek, en kısa sürede ve tam anlamıyla giderebilecek elemanlar bulundurmak zorundadır. Deneme yanılma ile aracı tamire çalışan ve parça değişikliği yoluna giden servis çalışanlarının serviste bulundurulmasının sonuçlarının tüketiciye mal edilmesi düşünülemez. Kaldı ki, üretim hatasının varlığını rahatlıkla tespit edebilecek nitelikte olması gereken servisin tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli periyotlarla tekrarlaması karşısında davada zamanaşımının varlığından da söz edilemez.

DAVA : Taraflar arasındaki "tüketiciyi koruma " davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Birinci Tüketici Mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 17.12.2002 gün ve 2002/452-2002/1852 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 10.07.2003 gün ve 2003/7048-9167 sayılı ilamı ile; ( ...Dava, ayıplı otomobilin yenisiyle değiştirilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece 4077 sayılı kanunun 4/4. maddesi uyarınca fatura tarihinden itibaren iki yıl geçtiğinden ve davacının araçtaki ayıpların hile ile gizlendiği hususunda herhangi bir iddiası olmadığı gibi bu yönde belge de ibraz edilmediğinden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya kapsamına göre davacı tarafından 5.7.2000 tarihinde satın alınan Fiat Siena 1.2 tipi araç arıza göstermesi üzerine 2.7.2001, 18.7.2001, 23.3.2002, 13.6.2002 ve

Page 71: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

13.8.2002 tarihlerinde beş defa arızanın giderilmesi için davalı şirketin yetkili servisine götürülmüştür. Serviste her defasında fren ön diskleri ve balatalar değiştirilmiş, aynı işlem defalarca tekrarlanmış, ancak araç belli bir süre sonra aynı arızayı göstermiştir. Davalının ürettiği aracın bakımı ve tamiri yine davalının yetkili kıldığı servislere aittir. Bundan çıkan sonuç davalı üreten ile servisler arasında bir hukuki ilişkinin varlığıdır. Servisler konularında uzmandırlar. Olayda, davacının aracı birden fazla tamire götürmesi nedeniyle servislerin aynı arazının tamirle giderilemeyeceğini, üretimden kaynaklandığını bilmeleri gerekir. Bunun davacıya söylenmemesi arızanın gizlenmesi ve davacıyı oyalama sonucunu da doğurur. Bu gibi durumlarda zamanaşımı işlemez. Şu durumda, işin esasının incelenip varılacak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Anılan yön gözetilmeden yazılı şekilde verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Davacı 04.11.2002 tarihli dava dilekçesinde özetle; 04.07.2000 tarihinde almış olduğu Siena 1.2 S tipi aracı adına tescil ettirdiğini, 9000 km.ye geldiğinde fren tertibatında titremeler oluşmaya başladığını, 14835 km.ye geldiğinde bunun iyice rahatsız edecek boyuta ulaştığını, 02.07.2001 tarihinde fabrika yetkili servisinde garanti kapsamında fren disklerinin torna edilerek, balatalarının da değiştirildiğini, ancak arıza devam ettiğinden 18.07.2001 tarihinde yine aynı serviste garanti kapsamında fren ön diskleri ile balataların değiştirildiğini, ancak sorunun devam ettiğini, yine aynı servise 13.06.2002 tarihinde 30365 km iken aracın garanti kapsamında fren ön diskleri ve balatalarının değiştirildiğini, 13.08.2002 tarihinde aynı arıza tekrarlayınca bu kez fabrikaya dilekçe fakslayarak otomobilinin yenisi ile değiştirilmesini istediğini, iki buçuk aydır cevap verilmediğinden ve aracını da verimli bir şekilde kullanılmadığından, 4077 sayılı Kanunun 4. maddesi gereği ayıptan dolayı aracın yenisi ile değiştirilmesini, yaptığı ve yapacağı tüm masrafların davalıdan alınmasını istemiştir.

Davalı şirket vekili 17.12.2002 günlü ilk celsede vermiş olduğu cevap dilekçesinde; davalı gösterilen Tofaş Oto AŞ.nin Tofaş Türk Otomobil fabrikası tarafından devir alınarak isminin bu şekilde değiştiğini belirterek aracın 30.06.2000 tarihli fatura ile müvekkili şirketin bayii Birmot A.Ş.'nin eski yetkili satıcısı Ceyhan Mot.Ar.Tic.San.A.Ş. den satın ve teslim aldığını, garanti süresinin Fiyat-Siena 1.2 S yönünden bir yıl olduğunu ,4077 sy 4/4 fıkrası gereği malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresinin dava tarihinde dolmuş olduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle reddini, garanti süresini arıza yapmadan dolduran araçta sonradan ortaya çıkan şikayetlere dayanılarak değişim talep edilemeyeceğini, 4077 s.y. m.13 ve TRKGM-2001/6 s.Tebliğ m.14 deki şartların oluşmadığını, davanın esastan da reddini, savunmuştur.

Yerel Mahkeme; "Dava 4077 sy 4 ve 13.maddenin kapsamındadır.Dava konusu araç Ankara Trafik Tescil Müdürlüğünde 05.07.2001 tarihinde davacı adına tescil edildiği ruhsatnameden anlaşılmıştır.Yine dosyaya ibraz edilen servis fişlerinde normal bakımının yapıldığı gibi şikayet üzerine fren disk ve balatalarının muhtelif tarihlerde değiştirildiği ve bunların garanti kapsamında yapıldığı görülmektedir.4077 sy nın 4/4 madde ve fıkrasında belirtilen 2 yıllık zaman aşımı fatura tarihi ve tescil tarihi

Page 72: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

05.07.2000 tarihi olması nedeni ile 06.07.2002 tarihinde sona erdiği ve davacının davasını 04.11.2002 tarihinde açmakla zaman aşımı itirazının yerinde olduğu ve davacı tarafından da araçtaki ayıpların hile ile gizlendiği hususunda herhangi bir iddia olmadığı gibi bu yönde herhangi bir belgenin de ibraz edilmediği ve yine araçtaki arızalar itibariyle hilenin şartlarının da oluşmadığı bu itibarla yasanın öngördüğü 2 yıllık zaman aşımı itirazının kabul edilmesi gerektiği" gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermiştir.

Davacı tarafın temyizi üzerine Yüksek Özel Daire; "Dosya kapsamına göre davacı tarafından 5.7.2000 tarihinde satın alınan Fiat Siena 1.2 tipi araç arıza göstermesi üzerine 2.7.2001, 18.7.2001, 23.3.2002, 13.6.2002 ve 13.8.2002 tarihlerinde beş defa arızanın giderilmesi için davalı şirketin yetkili servisine götürülmüştür. Serviste her defasında fren ön diskleri ve balatalar değiştirilmiş, aynı işlem defalarca tekrarlanmış, ancak araç belli bir süre sonra aynı arızayı göstermiştir. Davalının ürettiği aracın bakımı ve tamiri yine davalının yetkili kıldığı servislere aittir. Bundan çıkan sonuç davalı üreten ile servisler arasında bir hukuki ilişkinin varlığıdır. Servisler konularında uzmandırlar. Olayda, davacının aracı birden fazla tamire götürmesi nedeniyle servislerin aynı arazının tamirle giderilemeyeceğini, üretimden kaynaklandığını bilmeleri gerekir. Bunun davacıya söylenmemesi arızanın gizlenmesi ve davacıyı oyalama sonucunu da doğurur. Bu gibi durumlarda zamanaşımı işlemez. Şu durumda, işin esasının incelenip varılacak sonucuna göre karar verilmesi gerekir."gerekçesiyle kararın bozulmasına karar vermiş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü davacı temyiz etmiştir.

Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna dayanılarak açılmış, ayıplı araç imal edilmesinden ve tamirinden kaynaklanan malın aynıyla değiştirilmesi istemine ilişkindir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; araçta bulunan ayıbın hile ile gizlenmiş "gizli ayıp" niteliğinde ve buna göre davalı yanın "zamanaşımı definin" yerinde olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır.

İlkin, uyuşmazlığın temelinde yatan ayıp kavramı üzerinde durmakta yarar vardır;

"Tüketici yasası ile ilgili ayıba ilişkin düzenleme 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4.maddesinde yer almaktadır. Anılan maddenin birinci fıkrasında; "Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir."denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır.

Görüldüğü üzere; Borçlar Kanunundaki ayıp kavramı ile yukarıda açıklanan 4077 sayılı Kanununun 4.maddesinde yer alan ayıp kavramları birbiri ile örtüşmektedir. Borçlar Kanuna göre; bir maldaki ayıp; satıcının zikr ve vaat ettiği vasıflarda veya niteliği gereği malda bulunması gereken lüzumlu vasıflarda eksiklik olmak üzere iki türde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan ikinci tür olan yani lüzumlu vasıflarda eksiklik şeklinde ortaya çıkan ayıptan bunun varlığını bilmese dahi satıcı sorumludur. Ayıp, maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklik şeklinde ortaya çıkabilir. Bunlardan yola çıkılarak ;satıcı ve dolayısıyla teselsül ilişkisi nedeniyle ithalatçıyı maldaki ayıptan

Page 73: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

sorumlu tutmanın maddi koşulları; ortada ayıp sayılan bir eksikliğin olması, ardından maldaki eksikliğin önemli olması ve ayıbın malın yarar ve zararının alıcıya geçtiği anda varolması, tüketicinin ayıbın varlığını bilmeden malı satın almış olması, olarak sayılabilir.

Yeri gelmişken belirtmekte yarar vardır ki, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4. maddesinin gerek davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan gerekse 4822 sayılı kanunla değişerek 14.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren şeklinde satıcının ayıba karşı sorumlu tutulanların daha uzun bir garanti süresi vermemesi daha uzun bir süre sorumluluk üstlenmemeleri halinde ayıplı maldan doğan davaların/sorumluluğun ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, ancak, satılan malın ayıbı tüketiciden satıcının hile ile ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse 2 yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamayacağı, hükmü yer almaktadır.

Hemen burada somut olaya baktığımızda; davacının satın aldığı ve davalı tarafından üretilerek satışa sunulan aracın satın alma tarihi olan 05.07.2000'den sonra fren sisteminde arızanın varlığının davalının yetkili servisince tespit edilip, parça değişikliklerinden sonra da aynı arızanın ortaya çıktığı, davacı tarafın aracı götürdüğü yetkili servisçe parça değişiklikleri ve yağlama gibi geçici tedbirlerle sorunun giderilmeye çalışıldığı ancak davacının araçtan beklediği verimi almasını önleyecek ölçüde aynı arızaların toplam beş kere tekrarladığı, davacının fabrikaya başvurusundan da sonuç alamadığı, anlaşılmaktadır.

Bu bağlamda; olayın açıklanan gelişimi ve deliller karşısında araçta üretim hatası bulunup, bunun gizli ayıp olduğunda kuşku yoktur. Zira, Davalı üretici onarımı yetkili servis istasyonları eliyle yapmaktadır. Bu istasyonlar satılan araçların teknik özellikleri itibariyle arıza ve ayıbı doğru ve tam teşhis edebilecek, en kısa sürede ve tam anlamıyla giderebilecek elemanlar bulundurmak zorundadır. Deneme yanılma ile aracı tamire çalışan ve parça değişikliği yoluna giden servis çalışanlarının serviste bulundurulmasının sonuçlarının tüketiciye mal edilmesi düşünülemez. Kaldı ki, üretim hatasının varlığını rahatlıkla tespit edebilecek nitelikte olması gereken servisin tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli periyotlarla tekrarlaması karşısında davada zamanaşımının varlığından da söz edilemez.

Şu durumda mahkemece işin esası incelenip varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken aksine gerekçelerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir. Direnme kararı açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 25.02.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

Page 74: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/8617

K. 2004/10239

T. 29.6.2004

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI ( Ayıplı Malın Yenisi İle Değişimi Olmadığı Takdirde Bedelinin Talep Edilmesi - Bilirkişi Raporuna Göre Onarılıp Orjinali İle Aynı Nitelikte Çalıştığı Tesbit Edilen Televizyonu Teslim Alma Zorunluluğu Bulunmadığı )

• AYIPLI MALIN İADESİ ( Seçimlik Hak/Yenisi İle Değişimi Olmadığı Takdirde Bedelinin Talep Edilmesi/Onarılıp Orjinali İle Aynı Nitelikte Çalıştığı Tesbit Edilen Televizyonu Teslim Alma Zorunluluğu Bulunmadığı - Tüketici Hakları )

• TÜKETİCİ HAKLARI ( Ayıplı Malın İadesi/Seçimlik Hak - Yenisi İle Değişimi Olmadığı Takdirde Bedelinin Talep Edilmesi/Onarılıp Orjinali İle Aynı Nitelikte Çalıştığı Tesbit Edilen Televizyonu Teslim Alma Zorunluluğu Bulunmadığı )

• BOZUCU NİTELİKTE İNŞAİ HAK ( Bedel İadesini de İçeren Sözleşmeden Dönme Malın Ayıpsız Misliyle Değiştirilmesi Hakları - Kullanılmakla Son Bulduğundan Bundan Rücu Edilemeyeceği )

4077/m. 4/1

ÖZET : Yasanın davacı tüketiciye tanıdığı seçimlik haklar inşai nitelikte olup ikinci fıkrada izah edilen bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi hakları bozucu nitelikli inşai haklardan olup kullanılmakla son bulduğundan bundan rücu edilemez.

DAVA : Taraflar arasındaki tüketici davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalıdan 4.4.2000 tarihinde satın aldığı televizyonunun 16.3.2001 tarihinde arızalanması sonucu tüketici hakem heyetine başvurduğunu, üretim hatasının tesbit edildiğini ileri sürerek öncelikle ayıpsız yenisi ile değişimini, olmadığı takdirde bedelini talep etmiştir.

Davalı, dava sırasında kendilerine teslim edilen televizyondaki üretim hatasının giderdiklerini ve teslime hazır olduklarını savunmuşlardır.

Mahkemece, dava açıldıktan sonra davalı tarafından tamir edilen ve bilirkişi raporuna göre orjinali ile aynı nitelikte çalıştığı tesbit edilen televizyonu teslim almayacağını bildirmesi üzerine davacının davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Page 75: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Davacı, davalılardan satın aldığı televizyonda meydana gelen arıza nedeniyle, ayıpsız yenisi ile değişimini, olmadığı takdirde rayiç bedelinin tahsilini talep ettiği halde mahkemece arızanın davalı tarafından giderildiği ve orijinali ile aynı kalitede çalışabileceğine ilişkin bilirkişi raporu esas alınarak, teslimi kabul etmeyen davacının davasının reddine karar verilmiştir. Dosya da aldırılan bilirkişi raporu ve davalının kabulü ile dava konusu televizyonda imalat hatası olduğu hususu tartışmasızdır. 4077 sayılı Kanunun 4. maddesi ilk fıkrasında ayıplı malın tanımı yapılmış, ikinci fıkrasında tüketicinin ayıplı mal konusundaki tercih haklarını düzenlemiş, üçüncü fıkrasında tüketicinin seçimlik haklarından dolayı kimlerin sorumlu tutulacağı belirtilmiştir. Öğretide ve uygulamada yasanın davacı tüketiciye tanıdığı seçimlik haklar inşai nitelikte olup ikinci fıkrada izah edilen bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi hakları bozucu nitelikli inşai haklardan olup kullanılmakla son bulduğundan bundan rücu edilemez. Davacı haklarını, ayıpsız yenisi ile değişim, olmadığı takdirde bedelin iadesi şeklinde kullandığından ve dava konusu televizyonun onarım bedeline ilişkin fatura dikkate alındığında, arızanın da önemli olduğu anlaşılmakla, davacının talepleri dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle kararın davacı yararına BOZULMASINA, 29.6.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Page 76: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/2920

K. 2004/10498

T. 1.7.2004

• AYBA KARŞI TEKEFFÜL SORUMLULUĞU ( Malın Ayıplı Çıkması Halinde Tüketicinin 30 Gün İçinde Sözleşmeden Dönerek Bedelin İadesini İsteyebilmesi )

• TÜKETİCİNİN AYIPLI MALI İADE EDİP BEDELİNİ İSTEYEBİLMESİ ( Davacı Tüketicinin Bilgisayarın Vasıfları Bakımından Yanıltılmış Olması )

• SATIM SÖZLEŞMESİNDE SATICININ AYBA KARŞI TEKEFFÜL SORUMLULUĞU ( Malın Vasıfları Hakkında Yanıltılan Tüketicinin 30 Gün İçinde Sözleşmeden Dönerek Bedelin İadesini İsteyebilmesi )

4077/m.4

ÖZET : Davacının, davalıdan V. Optimum marka bilgisayar satın aldığı halde, kendisine teslim edilen bilgisayarın kasasının orijinal olmadığı, bir alt model olan V. A'nın kasasının kullanılmış olduğu ve üzerindeki "A." yazısının "V." yazısıyla kapatılmış olduğu dosya kapsamı ve bilirkişi raporu ile sabit olduğu gibi, taraflar arasında da çekişmesizdir. Eş deyişle, davacı satın aldığı malın vasıf ve nitelikleri hakkında yanıltılmış, kendisine bir bakıma ayıplı mal teslim edilmiştir. 4077 Sayılı Yasanın 4. maddesi ayıplı çıkan mallar hakkında tüketicinin 30 gün içerisinde ihbarda bulunup, sözleşmeden vazgeçerek ödediği bedelin iadesini talep etme hakkı tanıdığına ve davacı da iradesini bu yolda kullandığına göre, satıcı tarafından davacının bu talebi doğrultusunda işlem yapılması gerekir. Bu nedenle davacı, davayı açmakta haklıdır. Dava konusu bilgisayarın satıcıya iadesi ile davacının ödediği bedelin istirdadına karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı mal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı şirketten V. Optimum marka bir bilgisayarı 08.02.2002 tarihinde satın aldığını, bir süre sonra bilgisayar üzerindeki "V." yazılı plaketin düştüğünü ve altından "A." yazısının çıktığını, kendisine teslim edilen bilgisayarın satın aldığı marka ve model olmayıp, demode ve toplama bir cihaz olduğunu, aldatıldığını anlayarak, malın geri alınmasını istediğini, ancak bir sonuç alamadığını ileri sürerek, ayıplı malın satıcı firma tarafından geri alınarak bedeli olan 978.22 Doların yasal faizi ile tahsiline, 250.000.000.- TL yaptığı masrafların da ödetilmesini istemiştir.

Page 77: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Davalı V. Bilişim A.Ş. "A." markasının da şirket tarafından üretilen tescilli bir marka olduğunu bildirerek davanın reddini savunmuş, diğer davalı da; davacıya bilgisayarı beğendiği şekilde teslim ettiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece davacının ileri sürdüğü hususun ayıp niteliğinde olmadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.

Davacının, davalıdan V. Optimum marka bilgisayar satın aldığı halde, kendisine teslim edilen bilgisayarın kasasının orijinal olmadığı, bir alt model olan V. A'nın kasasının kullanılmış olduğu ve üzerindeki "A." yazısının "V." yazısıyla kapatılmış olduğu dosya kapsamı ve bilirkişi raporu ile sabit olduğu gibi, taraflar arasında da çekişmesizdir. Eş deyişle, davacı satın aldığı malın vasıf ve nitelikleri hakkında yanıltılmış, kendisine bir bakıma ayıplı mal teslim edilmiştir. 4077 Sayılı Yasanın 4. maddesi ayıplı çıkan mallar hakkında tüketicinin 30 gün içerisinde ihbarda bulunup, sözleşmeden vazgeçerek ödediği bedelin iadesini talep etme hakkı tanıdığına ve davacı da iradesini bu yolda kullandığına göre, satıcı tarafından davacının bu talebi doğrultusunda işlem yapılması gerekir. Bu nedenle davacı, davayı açmakta haklıdır. Dava konusu bilgisayarın satıcıya iadesi ile davacının ödediği bedelin istirdadına karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 01.07.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 78: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/6884

K. 2005/11731

T. 7.7.2004

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI ( Tüketicinin Teslim Aldığı Malların Ayıbını 30 Gün İçerisinde Satıcıya İhbarla Yükümlü Olduğu - Ayıp İhbarında Bulunulmazsa Malları Bulunduğu Hal İle Benimsediğinin Kabulü Gereği )

• AYIPLI MAL ( Tüketicinin Teslim Aldığı Malların Ayıbını 30 Gün İçerisinde Satıcıya İhbarla Yükümlü Olduğu/Ayıp İhbarında Bulunulmazsa Malları Bulunduğu Hal İle Benimsediğinin Kabulü Gereği - Tüketicinin Korunması )

• AYIP İHBARI ( Bulunulmazsa Tüketicinin Malları Bulunduğu Hal İle Benimsediğinin Kabulü Gereği - Teslim Aldığı Malların Ayıbını 30 Gün İçerisinde Satıcıya İhbarla Yükümlü Olduğu )

4077/m. 4

ÖZET : Davacının davalıdan satın aldığı mobilyalardan bir kısmının teslim edilmediğini, teslim edildiği anlaşılan yatak odası, salon takımı ve çocuk odasının ayıplı olarak kendisine teslim edildiğini ileri sürerek aleyhine yapılan takipten borçlu olmadığının tesbitini istemiştir. Mobilyaların davacıya satım tarihi olan 13.1.2003 tarihinde teslim edildiği anlaşılmaktadır. Davacı bu malların ayıplı olarak teslim edildiği iddiası ile 26.4.2004 tarihinde bu davayı açmıştır. 4077 sayılı kanunun 4. maddesine göre satın alan tüketici teslim aldığı malların ayıbını 30 gün içerisinde satıcıya ihbar etmekle yükümlüdür. Davacı dava açılmadan önce ayıp ihbarında bulunduğunu yasal delillerle kanıtlayamamıştır. Öyle olunca davacının teslim edilen malları bulunduğu hal ile benimsediğinin kabulü gerekir.

DAVA : Davacı, davalıya 1 yatak odası, 1 yemek odası ve salon takımı ile 1 çocuk odası takımının sipariş edildiğini, 5.300.000.000 TL'ye anlaştıklarını, 1.650.000.000 TL ödediğini, 4.650.000.000 TL.lik tek bono yapıldığını, salon ve yemek odası takımının teslim edilmediğini, edilenlerin de kalitesiz ve ayıplı olduğunu, bakiye 3.000.000.000 TL borcu kaldığını, ancak davalının senedi faizleri ile 6.030.000.000 TL üzerinden takibe koyduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

Davalı, davacının 13.1.2003 tarihinde 5.650.000.000 TL.lik yatak odası takımı,yemek odası, kapalı koltuk ve üçlü gardrop alımı için 1.000.000.000 TL verdiğini, 4.650.000.000 TRL için bono verildiğini, bononun malen düzenlendiğini, malın teslim edildiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, eksik teslime ve mobilyaların kısmen ayıplı olduğuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne, 1.725.000.000 TL' den borçlu olduğunun tespitine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Page 79: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davacının davalıdan satın aldığı mobilyalardan bir kısmının teslim edilmediğini, teslim edildiği anlaşılan yatak odası, salon takımı ve çocuk odasının ayıplı olarak kendisine teslim edildiğini ileri sürerek aleyhine yapılan takipten borçlu olmadığının tesbitini istemiştir. Mobilyaların davacıya satım tarihi olan 13.1.2003 tarihinde teslim edildiği anlaşılmaktadır. Davacı bu malların ayıplı olarak teslim edildiği iddiası ile 26.4.2004 tarihinde bu davayı açmıştır. 4077 sayılı kanunun 4. maddesine göre satın alan tüketici teslim aldığı malların ayıbını 30 gün içerisinde satıcıya ihbar etmekle yükümlüdür. Davacı dava açılmadan önce ayıp ihbarında bulunduğunu yasal delillerle kanıtlayamamıştır. Öyle olunca davacının teslim edilen malları bulunduğu hal ile benimsediğinin kabulü gerekir. Mahkemece teslim edilmediği anlaşılan yemek odası takımının bedelinin belirlenerek bundan dolayı borçlu olmadığının kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 07.07.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 80: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/967

K. 2004/5022

T. 12.10.2004

• GÖREVLİ MAHKEME ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Ayıplı Mal Nedeniyle Tazminat Davasında )

• AYBA KARŞI TEKEFFÜLE DAYANARAK YÜKLENİCİ ALEYHİNE AÇILAN TAZMİNAT DAVASI ( Görevli Mahkeme )

• ESER SÖZLEŞMESİNDE YÜKLENİCİNİN AYIP NEDENİYLE SORUMLULUĞU ( Tazminat Davasında Görevli Mahkeme )

• YÜKLENİCİNİN AYBA KARŞI TEKEFFÜLÜ ( Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin - Tazminat Davasında Görevli Mahkeme )

4077/m.4,23

818/m.360

1086/m.7

ÖZET : Uyuşmazlık, eser sözleşmesi uyarınca yapılan PVC kaplama işindeki ayıpların tazmini istemine ilişkindir. Bu hali ile taraflar arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesi olup davaya genel hükümlere göre ve genel mahkemelerde bakılması yerine, tüketici mahkemesi sıfatı ile, özel hükümlere göre bakılıp sonuca bağlanması doğru olmamış, kararın açıklanan nedenlerle görev yönünden bozulması gerekmiştir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Satım akdinin konusunu oluşturan -tüketime yönelik- dar kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri 4077 sayılı Tüketicinin Korunması hakkındaki Kanun kapsamında kalmaktadır. Oysa somut olayımızda uyuşmazlık, eser sözleşmesi uyarınca yapılan PVC kaplama işindeki ayıpların tazmini istemine ilişkindir. Bu hali ile taraflar arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesi olup davaya genel hükümlere ( B.K.m.355 vd ) göre ve genel mahkemelerde bakılması yerine, tüketici mahkemesi sıfatı ile, özel hükümlere göre bakılıp sonuca bağlanması doğru olmamış, kararın açıklanan nedenlerle görev yönünden bozulması gerekmiştir ( HGK.26.2.2003 gün ve 2003/15-127 E. 2003/102 Karar sayılı kararı ).

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 12.10.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 81: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/10229

K. 2004/18815

T. 23.12.2004

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI ( Konut Alım Satımı Sözleşmesi/Toplu Konut İdaresince Yaptırılarak Kat Maliklerine Teslim Edilen Bağımsız Bölümler ve Ortak Alanlarda Eksik Hatalı ve Gizli Ayıplar - Alacak Davasına Tüketici Mahkemesinde Bakılacağı )

• KONUT ALIM SATIMI SÖZLEŞMESİ ( Toplu Konut İdaresince Yaptırılarak Kat Maliklerine Teslim Edilen Bağımsız Bölümler ve Ortak Alanlarda Eksik Hatalı ve Gizli Ayıplar - Alacak Davası/Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )

• TOPLU KONUT İDARESİNCE YAPTIRILAN KONUTLAR ( Kat Maliklerine Teslim Edilen Bağımsız Bölümler ve Ortak Alanlarda Eksik Hatalı ve Gizli Ayıplar - Alacak Davasına Tüketici Mahkemesinde Bakılacağı )

• AYIPLI KONUT ( Toplu Konut İdaresince Yaptırılarak Kat Maliklerine Teslim Edilen Bağımsız Bölümler ve Ortak Alanlarda Eksik Hatalı ve Gizli Ayıplar - Alacak Davası/Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )

• TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN GÖREVİ ( Toplu Konut İdaresince Yaptırılarak Kat Maliklerine Teslim Edilen Bağımsız Bölümler ve Ortak Alanlarda Eksik Hatalı ve Gizli Ayıplar - Alacak Davası )

4077/m.1,2,3,23

ÖZET : Bir hukuki işlemin 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için, Kanunun 3. maddesinde tanımı yapılan mal ve hizmetin yine aynı maddede tanımı yapılan taraflar arasında satışına ilişkin olması gerekir.

Somut olayda, davacı ( alıcı ), davalı ( satıcı ) olup aralarında 4077 sayılı yasa kapsamında konut alım satımına ilişkin sözleşme ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır.

4077 sayılı Kanunun 23. maddesi, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa Tüketici Mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, tüketicinin korunması hakkındaki kanun kapsamında kaldığına göre, davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler, kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi, yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi

Page 82: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı Toplu Konut İdaresince yaptırılarak kat malikleri ve ada yönetimine teslim edilen 6 Blok 92 Bağımsız bölüm ve ortak kullanım alanlarından oluşan 17321 ada ( site ) nin tapu siciline kayıtlı olduğunu, bağımsız bölümler ve ortak kullanım alanlarında eksik, hatalı ve gizli ayıplı imalatların ortaya çıktığını, bu durumun tespitle belirlendiğini ileri sürerek, 50.000.000.000 TL nin temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç Başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra Kapsam başlıklı 2. maddesinde ""Bu kanun, 1. maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar"" hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tahsil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

Bu hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uzlaşmazlıkta davacı ( alıcı ), davalı ( satıcı ) olup aralarında 4077 sayılı yasa kapsamında konut alım satımına ilişkin sözleşme ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır.

4077 sayılı yasanın 23. maddesi, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa Tüketici Mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, tüketicinin korunması hakkındaki kanun kapsamında kaldığına göre, davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler, kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi, yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

2- Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Davacı tarafça temyiz olunan kararın ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, 2 no'lu bentte gösterilen nedenle diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 23.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 83: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/8635

K. 2004/19327

T. 31.12.2004

• AYIPLI OTOMOBİL NEDENİYLE ALACAK DAVASI ( Bu Tarihten İtibaren Davalının Temerrüde Düştüğü Davacının Faize Hak Kazandığı - 4 Sene Sonra Açılan Faiz Alacağı Davasının Red Edilemeyeceği/Faiz Alacağının Esas Alacağın Tabi Olduğu Zamanaşımına Tabi Olduğu )

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI ( Ayıplı Otomobil Nedeniyle Alacak Davasından 4 Sene Sonra Açılan Faiz Alacağı Davasının Red Edilemeyeceği - Faiz Alacağının Esas Alacağın Tabi Olduğu Zamanaşımına Tabi Olduğu )

• FAİZ ALACAĞI ( Esas Alacağın Tabi Olduğu Zamanaşımına Tabi Olduğu - Ayıplı Otomobil Nedeniyle Alacak Davasından 4 Sene Sonra Açılan Faiz Alacağı Davası/Davalının Temerrüde Düştüğü Davacının Faize Hak Kazandığı )

• ZAMANAŞIMI ( Faiz Alacağının Esas Alacağın Tabi Olduğu Zamanaşımına Tabi Olduğu - Ayıplı Otomobil Nedeniyle Alacak Davasından 4 Sene Sonra Açılan Faiz Alacağı Davası/Davalının Temerrüde Düştüğü Davacının Faize Hak Kazandığı )

• AYIPLI MAL ( Ayıplı Otomobil Nedeniyle Alacak Davasından 4 Sene Sonra Açılan Faiz Alacağı Davası - Bu Tarihten İtibaren Davalının Temerrüde Düştüğü Davacının Faize Hak Kazandığı/Faiz Alacağının Esas Alacağın Tabi Olduğu Zamanaşımına Tabi Olduğu )

• AYIBA KARŞI SORUMLU TUTULANLAR ( Ayıba Karşı Uzun Bir Süre İle Sorumluluk Üstlenmemişlerse Ayıp Daha Sonra Ortaya Çıkmış Olsa Bile Malın Tüketiciye Teslim Tarihinden İtibaren İki Yıllık Zamanaşımına Tabi Oldukları )

• TÜKETİCİYE TESLİM EDİLEN MAL ( Sorumluluk Daha Sonra Ortaya Çıkmış Olsa Bile İki Yıllık Zamanaşımına Tabi Olunduğu - Faiz Alacağının Esas Alacağın Tabi Olduğu Zamanaşımına Tabi Olduğu )

818/m.131,133

4077/m.4/4

ÖZET : 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4/4 maddesi ""ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir."" düzenlemesini getirmiştir.

Page 84: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Öte yandan, BK. 131. maddesi gereği faiz alacağı esas alacağın tabi olduğu zamanaşımına tabi olur. BK.nun 133/2 maddesince alacaklının dava açmasıyla zamanaşımı kesilir. Ancak zamanaşımının kesilmesi sadece dava konusu alacak için söz konusudur. Bu durumda davacının talebine konu faiz alacağının iki yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve faiz alacağının zaman geçtikçe doğan bir alacak olduğunun kabulü gerekir.

Somut olayda, davacıya araç 01.09.1997 tarihinde teslim edilmiş, faize ilişkin dava ise 21.11.2003 de açılmıştır. 4077 sayılı yasanın 4. maddesinde kabul edilen 2 yıllık zaman aşımı süresi geçmiştir. Ne var ki davacı 27.08.1999 da alacağa ilişkin davayı açmakla zaman aşımını kesmiştir. Bu tarihten itibaren davalı temerrüde düşmüş ve davacı bu tarihten itibaren faize hak kazanmıştır. Davacı faiz alacağına ilişkin bu davayı 21.11.2003 de açmak ile iki yıllık zamanaşımı süresini kestiğinden dava tarihinden geriye doğru iki yıllık süre için faiz alacağını talep edebileceği kabul edilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı şirketten 01.09.1997 tarihinde 4.700.000.000 TL bedelle satın aldığı otomobilin ayıplı çıkması üzerine 27.08.1999 tarihinde açtığı davada 29.11.2001 tarihli kararla araçtaki ayıp nedeniyle 897.272.727 TL nin davalıdan tahsiline karar verildiğini, ancak talebi olmadığı için faize hükmedilmediğini belirterek 897.272.727 TL.nin ilk davanın açıldığı 27.08.1999 tarihi ile karar tarihi olan 29.11.2001 arasında geçen dönem için 1.183.403.022 TL işlemiş faiz ile 897.272.727 TL.nin 29.11.2001 karar tarihinden sonraki faizlerinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacının açtığı ilk davada faiz talep etmediği gibi faiz hakkını saklı tutmadığını aracın 01.09.2001 de teslim edilmesi nedeniyle talebin 01.09.2001 de zaman aşımına uğradığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, faiz talebinin asıl alacağa bağlı fer'i bir hak olduğu, davacının 01.09.1997 aracı teslim almasına rağmen 21.11.2003 de bu davayı açtığı, zaman aşımının gerçekleştiği, ilk karara icraya koymayan davacının hakkını kötüye kullandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.

2- 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4/4 maddesi ""ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zaman aşımına tabidir."" düzenlemesi getirmiştir. BK.nun 131. maddesi gereğince asıl alacak zamanaşımına uğradığında faiz ve diğer ek haklarda zaman aşımına, uğrar. Diğer bir değişle faiz alacağı esas alacağın tabi olduğu zaman aşımına tabi olur. BK.nun 133/2 maddesince alacaklının dava açmasıyla zaman aşımı kesilir. Ancak zaman aşımının kesilmesi sadece dava konusu alacak için söz konusudur. Bu durumda davacının talebine konu faiz alacağının iki yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve faiz alacağının zaman geçtikçe doğan bir alacak olduğunun kabulü gerekir.

Page 85: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Somut olayda davacıya araç 01.09.1997 de teslim edilmiş, faiz alacağına dair bu dava 21.11.2003 de açılmıştır. 4077 sayılı yasanın 4. maddesinde kabul edilen 2 yıllık zaman aşımı süresi geçmiştir. Ne var ki davacı 27.08.1999 da alacağa ilişkin davayı açmakla zaman aşımını kesmiştir. Bu tarihten itibaren davalı temerrüde düşmüş ve davacı bu tarihten itibaren faize hak kazanmıştır. Yukarıda açıkladığı üzere faiz alacağı zaman geçtikçe doğan bir alacak olup kural olarak davacı faiz alacağının doğduğu tarihten asıl alacağın ödendiği tarihe kadar faiz isteyebilirse de davalı zaman aşımı def'inde bulunmuştur. Davacı faiz alacağına ilişkin bu davayı 21.11.2003 de açmak ile iki yıllık zamanaşımı süresini kesmiştir. Bu durumda davacının 21.11.2003 tarihinden geriye doğru iki yıllık süre için faiz alacağını talep edebileceği gözetilmeden davanın tümüyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenle hükmün davacı lehine BOZULMASINA, 31.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 86: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/3202

K. 2005/319

T. 27.1.2005

• AYIPLI İŞ NEDENİYLE ALACAK DAVASI ( Davalı ile Anlaşılan İşlerin Eksik ve Kusurlu Yapılması Ayıp ve Eksikliklerin Davalı Tarafından Giderilmesini veya Ödenen Paranın Tahsilini İstemesi )

• TÜKETİCİ MAHKEMESİ ( İstisna Sözleşmesinden Doğan Davalara Genel Hükümlere Göre ve Genel Mahkemelerde Bakılmasının Gerekmesi )

• 4077 SAYILI YASA UYGULAMASI ( İstisna-Eser Sözleşmesinden Doğan İlişkilerde Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun Hükümlerinin Uygulanmasının Hukuken Olanaklı Olmaması )

4077/m.3

ÖZET : İstisna ( eser ) sözleşmesinden doğan ilişkilerde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanması hukuken olanaklı değildir.

Açıklanan bütün bu nedenlerle davaya genel hükümlere göre ve genel mahkemelerde bakılması yerine özel hükümler uyarınca Tüketici Mahkemesinde bakılması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, evine dolap, lambri kaplama ve merdiven yapımı için davalı ile anlaştığını, işlerin eksik ve kusurlu yapıldığını, ayıp ve eksiklerin davalı tarafından giderilmesine ya da ödenen 1.900.000.000 TL'nin tahsiline karar verilmesi talebi ile Tüketici Mahkemesinde dava açmış, dava kısmen kabul edilmiştir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/f maddesinde "Tüketici; bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek veya tüzel kişi" olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre yasa, hazır bir malı veya hizmeti satın alarak onu günlük yaşamında kullanan veya tüketen kişiyi korumaktadır. Aksinin düşünülmesi halinde üst düzey teknolojiyle gerçekleştirilen eser sözleşmesi ilişkilerinin dahi yasa kapsamında kaldığını ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıkların da -yasanın amacına rağmen- Tüketici Mahkemelerinde bakılması gerekeceğinin kabulü icap eder. Bundan dolayı somut olayda olduğu gibi istisna ( eser ) sözleşmesinden doğan ilişkilerde 4077 sayılı

Page 87: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanması hukuken olanaklı değildir.

Açıklanan bütün bu nedenlerle davaya genel hükümlere göre ve genel mahkemelerde bakılması yerine özel hükümler uyarınca Tüketici Mahkemesinde bakılması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'da 26.2.2003 gün 2003/15-127 E., 2003/102 K. sayılı ilamı ile aynı görüştedir ).

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 27.1.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 88: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/12508

K. 2005/1188

T. 1.2.2005

• AYIPLI MALLARIN SATICIYA İADESİ ( Sözleşmeden Dönme Ve Sözleşmenin Feshi Talebi - Satıcı Tüketicinin Tercih Ettiği Bu Talebi Yerine Getirmekle Yükümlü Olduğu )

• SÖZLEŞMEDEN DÖNME VE FESİH ( Tüketici Ayıplı Mal Teslimi Halinde Bedel İadesini De İçeren Sözleşmeden Dönme Malın Ayıpsız Misli İle Değiştirilmesi Veya Ayıp Oranında Bedel İndirimi Ya Da Ücretsiz Onarım İsteme Haklarına Sahip Olduğu )

• MALIN AYIPSIZ MİSLİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ VEYA AYIP ORANINDA BEDEL İNDİRİMİ YA DA ÜCRETSİZ ONARIM İSTEME HAKKI ( Tüketicinin Ayıplı Mal Teslimi Halindeki Hakları )

• TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKLARI ( Ayıplı Mal Teslimi Halinde Bedel İadesini De İçeren Sözleşmeden Dönme Malın Ayıpsız Misli İle Değiştirilmesi Veya Ayıp Oranında Bedel İndirimi Ya Da Ücretsiz Onarım İsteme Hakkına Sahip Olduğu )

4077/m.4

ÖZET : Davacı dava dilekçesinde ayıplı malların satıcıya iadesi ile ödediği bedelin istirdadını istemiştir. Bu durumda davacının açıkça sözleşmeden döndüğü ve sözleşmenin feshini talep ettiği kuşkusuzdur. 4077 sayılı yasanın 4. maddesine göre tüketici, ayıplı mal teslimi halinde bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.

DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı mal satmak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalıdan gümüşlük, yemek masası, ayakkabılık, salon sehpası, 5'li sehpa satın alarak bedeli olan 1.350.000.000 TL'yi ödediğini, 3 ay geçmeden mobilyaların kabarmaya başlaması üzerine davalıya başvurarak, malları iade alıp parasını geri vermesini istediği ve Hakem Heyetinin de lehine karar vermesine rağmen sonuç alamadığını ileri sürerek ayıplı malların davalı satıcı tarafından geri alınarak ödemiş bulunduğu 1.350.000.000 TL'nin iadesine karar verilmesini istemiştir.

Page 89: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Davalı, dava konusu malları 750.000.000 TL karşılığında davacıya sattığını, satım esnasında mobilyalarda önemsiz kusurların bulunduğunu davacının bilerek satın aldığını, teslimden sonra oluşan ayıpların ücretsiz onarılmasını davacıya teklif ettiğini ancak davacının önceden var olan kusurların da giderilmesini istediği için anlaşamadıklarını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, satıma konu mobilyalarda çekme ve kabarma şeklinde üretim hatası bulunduğu ancak eşyalardaki kusurun boyutunun aktin feshini haklı göstermediği anlaşıldığından kusurlar nedeniyle oluşan değer kaybı olarak belirlenen 100.000.000 TL'nin davalıdan tahsiline karar vermiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında mobilya alım satımı gerçekleştirildiği, satıma konu mobilyalarda kaplama kısmında pres hatasından kaynaklanan kabarma ve çekme kusurlarının bulunduğu, üretim sırasında ahşabın nemli olması nedeniyle sonradan kuruması sonucu çekme oluştuğu, kaplama yapılırken tutkalın eksik veya hatalı sürülmesi ya da kuruduktan sonra kaplamanın yapıştırılması sonucu ayıbın ortaya çıktığı, ayıpların imalat hatası ve gizli ayıp niteliğinde bulunduğu yapılan bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan raporlardan anlaşılmaktadır. Davacı dava dilekçesinde ayıplı malların satıcıya iadesi ile ödediği bedelin istirdadını istemiştir. Bu durumda davacının açıkça sözleşmeden döndüğü ve sözleşmenin feshini talep ettiği kuşkusuzdur. 4077 sayılı yasanın 4. maddesine göre tüketici, ayıplı mal teslimi halinde bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.

Her ne kadar yasada "Tüketicinin sözleşmeyi sona erdirmesi, durumun gereği olarak haklı görülemiyorsa, bedelden indirim ile yetinilir." Hükmü mevcut ise de somut olayda dava konusu edilen satıma konu eşya mobilya olup her zaman göz önünde bulunan ve umulan faydadan ziyade estetik amaçlı olarak kullanılması hedeflenen bir mal olduğundan tüketicinin ayıplı eşyanın görüntüsüne katlanmasını beklemek doğru değildir. Davacı talebini eşyaların bedeli olarak belirlediğine göre mahkemece tarafların bu yöne ilişkin iddia ve savunmaları doğrultusunda gösterecekleri delilleri değerlendirilmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken açıklanan yönün gözden kaçırılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan gerekçelere göre temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 1.2.2005 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Page 90: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/14507

K. 2005/2264

T. 16.2.2005

• AYIPLI MALIN YENİSİYLE DEĞİŞTİRİLMESİ TALEBİ ( Davalının Sattığı Koltuklarda Gizli Ayıp Olduğu ve Davacının Davalıya Değiştirilmesi Talebi ile Başvurduğunun Anlaşılması )

• KUSUR ( Davalının Savunmasında Bildirdiği Gibi Koltukların Kumaşında Davacının Kusurundan Kaynaklanan Yanma Olduğuna Dair Raporda Bir Arızadan Bahsedilmemiş Olması )

• TÜKETİCİ MAHKEMESİNE BAŞVURMA ( Davacının Ayıpların Giderilmesini Davalıdan İstediği Giderilmemesi Üzerine Tüketici Sorunları Hakemi Heyetine Başvurması Heyetin Değiştirilmesine Karar Vermesine Rağmen Eşyaların Değiştirilmemiş Olması )

4077/m.4

ÖZET : Davalının savunmasında bildirdiği gibi koltukların kumaşında davacının kusUrundan kaynaklanan yanma olduğuna dair raporda bir arızadan bahsedilmemiştir. Aksine davalının sattığı koltuklarda gizli ayıp olduğu ve davacının davalıya değiştirilmesi talebi ile başvurduğu anlaşılmaktadır. 4077 sayılı kanunun 4/2. maddesinde malın ayıplı çıkması halinde tüketiciye tanınan haklardan davacı ayıpsız misli ile değiştirme hakkını kullandığı ve değiştirme şartları gerçekleştiğinden satıma konu malların ayıpsız misli ile değiştirilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı mal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalıdan Yataş Marka koltuk takımını 14.07.2003 tarihinde satın aldığını, Koltuk takımının kumaş dikişlerinde sökülmelerin ve metal ayaklarında paslanmalar olduğunu, bu ayıpların giderilmesi için davalıya başvurduğunu, ayıpların giderilmediğini, koltuk takımının değiştirilmesi için Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurduğunu, lehine karar verildiğini, davalının değiştirmediğini bildirip satın aldığı koltuk takımının ayıpsız yenisi ile değiştirilmesini istemiştir.

Davalı, koltuk takımının metal ayaklarındaki paslanmalarının düzeltildiğini, kumaştaki yanıkların davacının kusuru ile oluştuğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, koltuk takımının metal ayaklarındaki paslanmaların davalı tarafından düzeltilmiş olması sebebiyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, koltuk

Page 91: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

takımının kenar dikişlerinin sökülmesi nedeniyle takımın yenilenmesi talebinin, basit bir onarımla düzeltilebileceği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacının, davalıdan 14.07.2003 tarihinde satın aldığı koltuk takımının ayaklarındaki metallerin paslandığı ve kumaş dikişlerinin de sökülmesi üzerine ayıpların giderilmesini davalıdan istediği, giderilmemesi üzerinde 17.09.2003 tarihinde Tüketici sorunları Hakem Heyetine başvurarak satın aldığı eşyaların ayıpsız yenisi ile değiştirilmesini istemiş, Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 20.10.2003 tarihli kararı ile tüketici haklı görülerek eşyaların değiştirilmesine karar verilmiş, davalı tarafından eşyaların değiştirilmemesi üzerine davacının bu davayı açtığı anlaşılmıştır. Mahkemece keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda her ne kadar metal ayakların değiştirildiği ve bunlarla ilgili sorunun giderildiği, ancak tüm koltuk takımının kenar fitillerinin dikiş bölümlerinin açılmış olduğu ve orijinal halinin bozulduğu belirtilmiştir. Davalının savunmasında bildirdiği gibi koltukların kumaşında davacının kusUrundan kaynaklanan yanma olduğuna dair raporda bir arızadan bahsedilmemiştir. Aksine davalının sattığı koltuklarda gizli ayıp olduğu ve davacının davalıya değiştirilmesi talebi ile başvurduğu anlaşılmaktadır. 4077 sayılı kanunun 4/2. maddesinde malın ayıplı çıkması halinde tüketiciye tanınan haklardan davacı ayıpsız misli ile değiştirme hakkını kullandığı ve değiştirme şartları gerçekleştiğinden satıma konu malların ayıpsız misli ile değiştirilmesi gerekir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 16.02.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 92: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/4218

K. 2005/928

T. 22.2.2005

• TAZMİNAT TALEBİ ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Tazminat Davasında Görevli Mahkeme - Araca LPG Cihazının Ayıplı Monte Edilmesi Nedeniyle Uğranılan Zarar )

• ESER SÖZLEŞMESİNDE YÜKLENİCİNİN AYBA KARŞI TEKEFFÜL SORUMLULUĞU ( Araca LPG Cihazının Ayıplı Monte Edilmesi Nedeniyle Uğranılan Zarardan Dolayı Tazminat Talebi - Görevli Mahkeme )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Araca LPG Cihazının Ayıplı Montajından Kaynaklanan Tazminat Davasında - Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklara Genel Mahkemelerde Bakılacağı/Tüketici Mahkemesi'nin Görevli Olmaması )

• TÜKETİCİ MAHKEMESİ'NİN GÖREVLİ OLMAMASI ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklarda - Araca LPG Cihazının Ayıplı Monte Edilmesinden Kaynaklanan Tazminat Talebi )

4077/m.3/e,23

818/m.355

ÖZET : Uyuşmazlık, eser sözleşmesi uyarınca otomobile LPG cihazının ayıplı monte edilmesi nedeni ile meydana gelen zararların tazmini istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesi olup, davanın, genel hükümlere göre ve genel mahkemeler yerine, tüketici mahkemesinde ve özel hükümlere göre sonuca bağlanması doğru olmamıştır.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Satım akdinin konusunu oluşturan -tüketime yönelik- dar kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 3/e maddesi kapsamında kalmaktadır. Oysa somut olayımızda uyuşmazlık, eser sözleşmesi uyarınca otomobile LPG cihazının ayıplı monte edilmesi nedeni ile meydana gelen zararların tazmini istemine ilişkindir. Bu hali ile taraflar arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesi olup davaya genel hükümlere ( B.K. m. 355 vd. ) göre ve genel mahkemelerde bakılması yerine, tüketici mahkemesi sıfatıyla özel hükümlere göre bakılıp sonuca bağlanması doğru olmamış, kararın açıklanan nedenlerle görev yönünden bozulması gerekmiştir ( Hukuk Genel Kurulu'nun 26.2.2003 gün ve 2003/15-127 E. 2003/102 Karar sayılı kararı ).

Page 93: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 22.2.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 94: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/7853

K. 2005/1583

T. 7.3.2005

• KONUT NİTELİĞİNDEKİ TAŞINMAZ SATIMINDAN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK ( Tapu İptali ve Tescil Davasında Görevli Mahkeme )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Yapsatçı Konumunda Bulunan Şirketten Konut Niteliğinde Taşınmaz Satın Alan Kişinin Açtığı Tapu İptali ve Tescil Davasında )

• TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLMASI ( Yapsatçı Konumunda Bulunan Şirketten Konut Niteliğinde Taşınmaz Satın Alan Kişinin Açtığı Tapu İptali ve Tescil Davasında )

• KONUT VE TATİL AMAÇLI TAŞINMAZ MAL SATIMINDAN KAYNAKLANAN DAVALARDA GÖREVLİ MAHKEME ( Yapsatçı Konumunda Bulunan Şirketten Konut Niteliğinde Taşınmaz Satın Alan Kişinin Açtığı Tapu İptali ve Tescil Davası )

• TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ ( Yapsatçı Niteliğindeki Şirketten Konut Maksadıyla Bağımsız Bölüm Satın Alan Davacının Tüketici Sayılacağı ve Davada Tüketici Mahkemesinin Görevli Olacağı )

4077/m.3/c,23

ÖZET : Davacı; dilekçesinde, davalı B. İnşaat Ticaret Kolektif Şirketinin yaptığı binadan konut amaçlı daire satın aldığını, bu nedenle satın alınan dairenin tapusunun iptali ile adına tescilini istemiştir. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlığa tüketici mahkemelerinde bakılır. Kanunun uygulanmasında ""mal"" kavramı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları da ifade eder. Bina yapımını üstlenen ve yapsatçı konumunda bulunan şirket tarafından yapılan taşınmaz satımı sözleşmesine ilişkin davaya tüketici mahkemesinde bakılması gerekir.

DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 13.8.2001 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 12.5.2004 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı; dilekçesinde, davalı B. İnşaat Ticaret Kolektif Şirketinin yaptığı binadan konut amaçlı daire satın aldığını, bu nedenle satın alınan dairenin tapusunun iptali ile adına tescilini istemiştir. Davaya konu inşaatın yapıldığı taşınmaz, 14816 parsel numarası ile davalı şirketin de paydaşı olduğu arsa olup davalı şirket arsada

Page 95: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

pay sahibi olduğu gibi, somut olayda aynı zamanda binanın yapımını da üstlenmiş olup olayda yapsatçı durumundadır.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasada değişiklik yapan 4822 Sayılı Yasanın 3/c maddesindeki ""konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar"" da Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasa kapsamına alındığından aynı yasanın 23. maddesine göre, anılan yasanın uygulanması ile ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıkların Tüketici Mahkemesinde görüleceği açık hükmü karşısında, somut olayda uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılamayacağı nedeniyle görevsizlik kararı verilecek yerde göreve ilişkin kural gözden uzak tutularak davaya bakılması yasaya aykırı bulunduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 7.3.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

Page 96: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/17378

K. 2005/3692

T. 8.3.2005

• ARACIN KAZA SIRASINDA HAVA YASTIĞININ AÇILMAMASI ( Ayıplı Çıkan Otomobil Nedeniyle Uğranılan Zararın Tazmini Talepli Davada Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )

• AYIPLI ÇIKAN OTOMOBİL ( Kaza Sırasında Açılmayan Hava Yastıkları Nedeniyle Uğradığı Zararın Tazminini Talebi - Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )

• GÖREV ( Ayıplı Çıkan Otomobil Nedeniyle Uğranılan Zararın Tazmini Talepli Davada Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )

• TÜKETİCİ MAHKEMESİ ( Bir Hukuki İlişkinin Tüketici Kanunu Kapsamında Kaldığının Kabulü İçin Yasada Tanımı Yapılan Satıcı İle Tüketici Arasında Mal Veya Hizmet Satışına İlişkin Bir İlişkinin Bulunması Gereği )

4077/m. 2, 3, 10,23

1086/m. 7, 27

ÖZET : Davacı, satın aldığı araçla yaptığı kaza sırasında açılmayan hava yastıkları nedeniyle uğradığı zararın tazminini ve aracın ayıplı değeri ile ayıpsız değeri arasındaki farkın tahsilini talep etmiştir. Bir hukuki ilişkinin 4077 S.K. kapsamında kaldığının kabulü için yasada tanımı yapılan satıcı ile tüketici arasında mal veya hizmet satışına ilişkin bir ilişkinin bulunması gerekir. Eldeki davada, taraflar arasındaki ilişki anılan yasa kapsamındadır. Bu durumda ise görevli mahkeme tüketici mahkemesidir.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalıdan satın aldığı araçla yaptığı kaza sırasında açılmayan hava yastıkları nedeniyle ayıplı çıkan araçtan dolayı uğradığı zararın tahsilini talep etmiştir.

Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.

Page 97: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalılardan satın aldığı ve kullandığı araçla yaptığı kaza neticesinde hava yastıklarının açılmaması nedeniyle maddi ve manevi tazminat ve aracın ayıplı değeri ile ayıpsız değeri arasındaki farkın tahsilini talep etmiştir.

1- 4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde "Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar" hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

Bir hukuki işlemin 4077 Sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta taraflar arasındaki ilişkinin 4077 Sayılı Yasa kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.

4077 Sayılı Yasanın 23. maddesi, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya tüketici mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece ayrı bir tüketici mahkemesi veya tüketici davalarına bakmaya yetkili mahkeme varsa dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi, tersi durumda davaya tüketici mahkemesi niteliği ile bakılması gerekir. Bu yönlerin gözden kaçırılması bozma nedenidir.

2- Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenle davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 08.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 98: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/2350

K. 2005/2830

T. 17.3.2005

• GİZLİ AYIP NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Ticari İşletme İçin Alınan Araç - Davada Tüketici Mahkemesinin Görevli Olmadığı )

• TİCARİ İŞLETME İÇİN ALINAN ARAÇ ( Gizli Ayıp Nedeniyle Tazminat Talebi - Davada Tüketici Mahkemesinin Görevli Olmadığı )

• GÖREV ( Ticari İşletme İçin Alınan Araçtaki Gizli Ayıp Nedeniyle Tazminat Davasında Tüketici Mahkemesinin Görevli Olmadığı )

• TÜKETİCİ ( Bir Mal Veya Hizmeti Ticari Veya Mesleki Olmayan Amaçlarla Edinen Veya Yararlanan Gerçek Ya Da Tüzel Kişi Olduğu - Görev )

4077/m. 3,10.23

1086/m. 7

ÖZET : Dava, satın alınan araçtaki gizli ayıp nedeniyle tazminat talebine ilişkindir. Tüketici, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişidir. Ticari işletme için alınan araçtaki ayıp nedeniyle açılan tazminat davasında tüketici mahkemeleri görevli değildir. Yerel mahkemece aksi kanaat ile görevsizlik kararı verilmesi hatalıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki İtirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Dava, tacir olan davalıdan satın alınan araçtaki gizli ayıp nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 3/e bendinde tüketici, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişi olarak tanımlanmıştır.

Page 99: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Somut olayda, davacı ve davalı tacir olduğundan, dava konusu alacak da ticari işletmeye alınan araçtaki zararın tazmini ile ilgili bulunduğundan 4077 Sayılı Kanunun uygulanmasına imkan yoktur.

Bu nedenle mahkemece işin esası incelenerek bir karar verilmek gerekirken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 100: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/17737

K. 2005/5695

T. 5.4.2005

• KONUT AMAÇLI TAŞINMAZ SATIM SÖZLEŞMESİ ( Alacak Davası - Tüketici Mahkemesinin Görevli Olması )

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN ( Mal ve Hizmet Piyasalarında Tüketicinin Taraflardan Birini Oluşturduğu Her Türlü Tüketici İşlemini Kapsadığı - Konut Amaçlı Taşınmaz Satımı Sözleşmesinin Bu Kanun Kapsamında Kalması )

• TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN GÖREVİ ( Konut Amaçlı Taşınmaz Satımı Sözleşmesinin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Kalması Nedeniyle Görevli Olması )

• KAZANILMIŞ HAK ( Görevle İlgili Düzenlemeler Kamu Düzenine İlişkin Olması Nedeniyle Burada Kazanılmış Hakkın Sözkonusu Olmadığı )

4077/m.1,2,3,23

ÖZET : Olayda, davalı satıcının davacı alıcıya konut amaçlı taşınmaz sattığından taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya 4077 sayılı yasanın 23. maddesi gereği Tüketici Mahkemesi görevlidir.

Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda, kazanılmış hak söz konusu olmaz.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalıların murisi olan müteahhit Ali A'nın dava dışı arsa sahipleri ile yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği inşa ettiği binadan müteahhide düşecek olan 11 nolu mesken nitelikli bağımsız bölümü satın aldığını, satış bedeline mahsuben 10.000.000.000 TL ödediğini, eksik işler bulunması nedeniyle 5.850.000.000 TL harcadığını ancak tapunun verilmediğini ileri sürerek, bu miktarların faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, davanın reddini dilemiştir.

Page 101: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Mahkemece, 13.155.920.000 TL'nin tahsiline karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde ""Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar"" hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta davalı ( satıcı )'nın davacıya ( alıcı ) konut amaçlı taşınmaz ( mesken ) sattığı ve taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.

4077 sayılı yasanın 23. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda, kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

2- Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Davacı tarafça temyiz olunan kararın ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenle diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 5.4.2005 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Page 102: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/1862

K. 2005/7996

T. 9.5.2005

• KOOPERATİF HİSSESİNİN HARİCEN DEVRİ ( Davalı Dava Dışı Kooperatifin İnşa Ettiği Kooperatif Dairelerinin Cam Takma İşini Üstlenmesine Karşılık Kooperatif Tarafından Verilen Daireyi Davacıya Satması - Alacak Davasının Genel Mahkemelerde Görüleceği )

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN ( Kamu Tüzel Kişileri de Dahil Olmak Üzere Ticari veya Mesleki Faaliyetleri Kapsamında Tüketiciye Mal Sunan Gerçek veya Tüzel Kişileri Kapsaması - Kooperatif Hissesinin Haricen Devri )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Kooperatif Hissesinin Haricen Devrine İlişkin Sözleşmeden Doğan Alacak Davasının Tüketici Mahkemesinde Görülemeyeceği - Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

4077/m.3,23

ÖZET : 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasanın 4822 sayılı yasa ile değişik 3. maddesinde satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar şeklinde tanımlanmıştır.

Olayda, davalı dava dışı kooperatifin inşa ettiği kooperatif dairelerinin cam takma işini üstlenmesine karşılık kooperatif tarafından verilen daireyi davacıya satmıştır. Taraflar arasındaki ilişkinin niteliği ve kapsamı değerlendirildiğinde ihtilaf 4077 sayılı Yasa kapsamında olmayıp genel mahkemenin görevli olduğunun kabulü gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın görevsizlik yönünden reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, dava dışı kooperatifteki davalı Muharrem Özgen'e ait hisseyi 1.8.2002 tarihli harici sözleşme ile satın alıp bedelini ödediğini, diğer davalıların da garantör olduklarını, ancak dava konusu hissenin kendisine devir edilmediğini ileri sürerek 110.000.000.000 TL satış bedeli, 50.000 dolar cezai şart ve 2004 yılı Şubat ayından itibaren aylık 450.000.000 TL kira bedelinin tahsilini istemiştir.

Davalılar, sözleşmenin geçersiz olduğunu savunarak davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, davacının davalıdan mal alan tüketici konumunda olduğu, görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Page 103: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Davacı, davalı Muharrem'in dava dışı kooperatifteki hissesini satın aldığını bildirmiş ve bu davayı açmış olup, davanın tarafları arasında imzalanan 1.8.2002 tarihli adi yazılı sözleşmede, davalı Özgen Cam Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti'nin dava dışı kooperatifin inşa ettiği kooperatif dairelerinin cam takma işini üstlenmesine karşılık kooperatif tarafından verilen daireyi davalı Muharrem'in davacıya sattığı anlaşılmaktadır. 4077 sayılı yasanın 4822 sayılı yasa ile değişik 3. maddesinde satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar şeklinde tanımlanmıştır.

Taraflar arasındaki ilişkinin niteliği ve kapsamı değerlendirildiğinde davalının yasanın öngördüğü satıcı kapsamına girmediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca taraflar arasındaki ihtilafın 4077 sayılı Yasa kapsamında bulunmadığının kabulü zorunludur. Mahkemece değinilen bu yönler gözetilmeksizin ve genel mahkemenin görevli olduğu gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 9.5.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 104: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/5197

K. 2005/10096

T. 15.6.2005

• HİZMET SATIMINDAN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK ( Davaya Bakmaya Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )

• HİZMET SATIMI ( Satıcı İle Davalı Tüketici Arasında Hizmet Satımı - Davaya Bakmaya Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )

• TÜKETİCİ DAVASI ( Satıcı İle Davalı Tüketici Arasında Hizmet Satımı - Davaya Bakmaya Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu

4077/m.1,3,23

ÖZET : Davacı satıcı ile davalı tüketici arasında hizmet satımından kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davaya bakmaya tüketici mahkemesi görevlidir.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacı Vakıf, kendi bünyesinde faaliyet gösteren özel Yeni Dünya Koleji öğrencilerinden birinin velisi olan davalın, eğitim ücreti sebebiyle kendisine borçlu olduğunu, hakkında yapılan icra takibine de itiraz ettiğini öne sürerek, itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, her iki tarafça temyiz edilmiştir.

4822 sayılı kanun ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesinde kanunun uygulanmasıyla ilgili tanımlar yapılıp, bu arada "Bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyet" hizmet, "Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi" tüketici, "Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri" satıcı olarak tanımlamıştır. Aynı yasanın 23. maddesinin 1. fıkrasında ise "Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır" hükmüyle, kanunun uygulanmasından doğacak ihtilaflara bakacak görevli mahkeme belirtilmiştir.

Page 105: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Somut olay değerlendirildiğinde, davacı satıcı ile davalı tüketici arasında hizmet satımından kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, sözü edilen yasanın 23. maddesi hükmü gereğince davaya bakmaya tüketici mahkemesi görevlidir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esasına girilerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın her iki taraf yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 15.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 106: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2005/4-309

K. 2005/391

T. 22.6.2005

• AYIPLI MAL DAVASI ( İmalat Hatası Olduğu Saptanan Araç/Yenisi İle Değiştirilmesi Talebi - Aracın Modelinin Eski Olması Yasal Seçimlik Haklarından Birini Kullanan Davacının Bu İsteminin Karşılanmamasına Neden Olarak Gösterilemeyeceği )

• İMALAT HATASI OLAN ARAÇ ( Ayıplı Mal/Yenisi İle Değiştirilmesi Talebi - Aracın Modelinin Eski Olması Yasal Seçimlik Haklarından Birini Kullanan Davacının Bu İsteminin Karşılanmamasına Neden Olarak Gösterilemeyeceği )

• ARADAN UZUN ZAMAN GEÇEN AYIPLI ARACIN YENİSİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ TALEBİ ( Kanun Ve Yönetmeliğin Tüketici Tercihini Ön Planda Tuttuğu/Bu Hakkın Yerine Getirilmesini Sınırlayan Herhangi Bir Hüküm Olmadığı - Aracın Modelinin Eskimesi Neticeyi Değiştirmediği )

• TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKKI ( İmalat Hatası Olduğu Saptanan Araç/Yenisi İle Değiştirilmesi Talebi - Aracın Modelinin Eski Olması Davacının Bu İsteminin Karşılanmamasına Neden Olarak Gösterilemeyeceği )

4077/m.4,13

2004/m.24

1086/m.381,388

ÖZET : Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 4. ve 13. maddelerine dayalı, ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi, istemine ilişkindir. Somut olayda; aracın imalat hatalı olduğu, çok sayıda tamir işlemine karşın arızanın giderilemediği bilirkişi raporları ile tespit edilmiş; mahkeme bu olguyu kabul etmiş; özel dairece de bu olgu bozmaya konu edilmemiştir. Dolayısıyla açıklanan yasal şartların varlığında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sorun imalat hatalı 1997 model araçla ilgili olarak davacı yanın isteminin ne şekilde hükme bağlanması gerektiği üzerinde düğümlenmiştir.

Tüketici dava dilekçesinde, malın yenisi ile değiştirilmesi olmazsa bedelinin tahsilini istemişse de sonraki celselerde sadece malın yenisi ile değiştirilmesi isteminde bulunmuştur. Mahkemece bu istem nazara alınarak, aracın "0" km. aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine karar verilmiştir. Bu karar, yukarıda ayrıntısı açıklanan yasal düzenlemelere uygundur. Aracın modelinin eski olması, yasal seçimlik haklarından birini kullanan davacının bu isteminin karşılanmamasına neden olarak gösterilemez. Kanun ve yönetmelik tüketici tercihini ön planda tutmakta; değiştirme hakkının

Page 107: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

kullanılması durumunda bu hakkın yerine getirilmesini sınırlayan herhangi bir hüküm getirmemektedir.

DAVA : Taraflar arasındaki "ayıplı mal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 1.Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 25.06.2002 gün ve 2001/231-2002/677 sayılı kararın incelenmesi Davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 15.09.2003 gün ve 2003/9405-10034 sayılı ilamı ile ;

( ...1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, ayıplı çıkan aracın yenisi ile değiştirilmesi, olmazsa değerinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, aracın aynı model ve nitelikte "0" km. yeni bir araçla değiştirilmesine karar verilmiş, karar davalılarca temyiz edilmiştir.

Davacı, dava dilekçesinde; imalat hatası bulunan 1997 model Porche marka aracının yerine yenisinin verilmesini, bu mümkün olmadığı takdirde değerini istemiştir. Mahkeme ise aracın "0" km. aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine hükmetmiştir. Bu hükmün infazı HUMK.nun 388. maddesi karşısında güçlükler yaratır. 1997 model bir aracın aradan 4-5 yıl geçtikten sonra "0" km. yenisinin bulunması olanaklı değildir. Şu durumda, davacının seçenekli istemleri arasında aracın değeri de bulunduğuna göre davacının aracı kullanmakla edindiği yarar da gözetilerek aracın bedeline hükmedilmelidir.

Anılan yön gözetilmeden yazılı şekilde verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir... )

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir.

A- Davacı isteminin özeti:

Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı Süleyman K.'ın davalılardan Doğuş Otomotiv Holding A.Ş.'den satın aldığı 1997 model 911 Porshe markalı aracı, trafiğe çıkışından 15 gün sonra henüz 47 km.'de iken müvekkilinin satın aldığını, dava konusu araçta ilk olarak 1998 yılının ikinci ayında meydana gelen bir arıza nedeniyle "V" kayışının koptuğunu ve aracın bu nedenle Doğuş Motor'da servise girdiğini, aracın tamir edilerek müvekkiline teslim edildiğini, ancak daha sonra dava konusu olan aracın aynı arızayı sürekli olarak tekrarlamasından dolayı 1998 yılı 9.ayında, 01.07.1999, 29.10.1999, 29.11.1999, 15.05.2000 tarihlerinde servise girip çıktığını, en son 28.1.2001 tarihinden itibaren aracın aynı şikayet nedeniyle servise bırakıldığını ve halen aracın serviste kaldığını, bu nedenle araçtan yararlanamamanın süreklilik kazandığını ve araçtaki arızanın da tamir yolu ile giderilmesinin artık mümkün olmadığının ortaya çıktığını, aracın 10.000 km.de bulunduğunu, bunun da araçtaki arızanın imalat hatasından kaynaklandığını

Page 108: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

gösterdiğini, araçtaki arızanın davalılarca uzmanı oldukları konuda tamirle düzeleceğini belirterek verilen güvenle müvekkilinden hile ile gizlendiğini, aldatılıp oyalandığını, ayrıca aracın Almanya'daki üretici firmasının bu model araçlarda karşılaşılan bu arıza nedeniyle aynı model araçları piyasadan topladığını, davalı tarafın bunu bilerek müvekkilinden gizlediğini, ayıplı mal ve hizmetlerin ifasının tüketicilerin sağlık ve can güvenliğini ciddi olarak tehdit ettiğini ve Anayasanın 17. maddesine de aykırı olduğunu ifadeyle; 4077 Sayılı Yasanın 4. maddesinin 2.fıkrası gereğince ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesini, değiştirmenin mümkün olmadığı takdirde araç bedelinin 4.7.1997 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkiline verilmesini; aşamalarda ve özellikle de 25.6.2002 ve 28.12.2004 tarihli oturumlarda ise sadece aracın yenisi ile değiştirilmesini istemiştir.

B- Davalı Tarafın Cevabının Özeti:

Davalılar vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Doğuş Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. unvanlı şirketin unvan değiştirerek Doğuş Otomotiv Holding A.Ş. olduğunu ve şirketin faaliyet konusunun da değiştirildiğini, Doğuş Otomotiv Holding AŞ.'nın de Porshe marka araçların veya her hangi bir marka aracın satıcısı, bayii, acentesi yada distribütörü olmadığı gibi, Doğuş Motor Servis ve Ticaret A.Ş.'nin de Doğuş Holding A.Ş.'nin yetkili servisi olmadığını, iş emirlerinde müvekkilinin isminin bulunmadığını belirterek müvekkili Doğuş Otomotiv Holding A.Ş. yönünden davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesini; Doğuş Motor Servis ve Tic. A.Ş. yönünden ise; dava konusu aracın garanti süresi içerisinde yalnızca bir defa arıza şikayeti nedeniyle servise getirildiğini ve garanti kapsamı içerisinde aracın tamir edilerek davacıya teslim edildiğini, bu nedenle davacının 4077 Sayılı Yasanın 4. Maddesine göre seçimlik hakkını tamir yönünde kullandığını, artık davacının aracın yenisi ile değiştirilmesi veya bedelinin iadesini talep edemeyeceğini, aracın garanti kapsamı dışında da aynı şikayetlerle gelindiğinde tamir edilerek davacıya aracın teslim edildiğini, araçtaki problemin "V" kayışının ve "A-C" kayışının kopmasından kaynaklandığını, bu problemlerin de hayati önem taşımadığını, aracın en son 30.1.2001 tarihinde "V" kayışı kopması şikayeti ile müvekkili şirkete getirilerek tamirinin talep edildiğini, aracın tamir edilerek tamamen kusursuz şekilde teslime hazır olduğunu ve davacının aracını teslim alması konusunda defalarca uyarıldığı halde davacının aracını teslim almadığını, araçta üretim hatasının bulunmadığını, aracın değişen aralıklarla kayışlarının kopmasının davacı tarafından gerektiği gibi kullanılmamasından kaynaklandığını, dava konusu aracın 20.7.1997 tarihinde satıldığını ve bu nedenle 4077 Sayılı Yasanın 4/4. maddesine göre davanın zaman aşımına uğradığını, garanti süresinin de 3 yıl önce dolduğunu, aracın garanti süresi içerisinde yalnızca bir defa arızalandığını, belirterek davanın reddini savunmuştur.

C- Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Yerel Mahkeme; "...Somut olayda araçta meydana gelen V kayışı kopuşları onarılmıştır. Ama V kayışı kopuşları sürekli olarak tekrarlamıştır. O halde bilirkişi raporunda da belirtildiği şekilde araç motoru elemanlarında ya üretim hatası mevcuttur ya da verilen servis hizmetinde ayıplı hizmet söz konusudur. Yani yapılan onarımlar temelden yapılmış onarım olarak kabul edilemez. Davalıların yükümlülüğü yeterli donanıma ve bilgiye sahip servis istasyonları açmak ve bu servis istasyonlarında ayıp var ise iyi teşhis ile bu ayıbı tanımak ve onarımı da doğru bir şekilde gerçekleştirmek ve aracı ayıptan an olarak tüketiciye teslim etmektir. Davalı

Page 109: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

taraf servis istasyonlarının, arızayı iyi teşhis ederek onarımı buna göre gerçekleştirdiklerinin kabulü mümkün değildir. V kayışı kopmalarında kullanım hatasının olmadığı bilirkişi raporu ile tespit edildiğine göre davalıların servis istasyonları ile yapılan onarım teşhis ve tedavi olarak yeterli nitelikte değildir. Görünüşte onarım söz konusudur. Bu durum, tüketicinin yanıltılması ve ayıbın hile ile gizlenmesidir. Zira, gerçekte ayıp teşhisi ve onun gereği olan tamiratı yapılmış değildir. Aksi halde V kayış kopmalarının tekrarlanmaması gerekirdi. Bu nedenle davalı tarafın zaman aşımından yararlanması söz konusu değildir. Açıklandığı şekilde ayıbın hile ile gizlenmesi söz konusu olduğundan davalı tarafın iki yıllık zaman aşımından yararlanması söz konusu değildir. 4077 Sayılı Yasanın 4 ve 13. maddeleri ile 2001/6 sayılı tebliğin 14 ve 6. maddelerindeki koşullar oluşmuştur." Gerekçesiyle, davanın kabulü ile dava konusu olan 1997 model Porche marka 911 turbo tipindeki aracın aynı model ve nitelikte "0" km. yeni bir araç ile değiştirilmesine, davacıda bulunan aracın davalı tarafından geri alınmasına, karar vermiştir.

D- Temyiz Evresi, Bozma Ve Direnme:

Hüküm davalılar vekilince temyiz edilmiştir. Özel Daire; sair temyiz itirazlarını reddedip; "...Davacı, dava dilekçesinde; imalat hatası bulunan 1997 model Porche marka aracının yerine yenisinin verilmesini, bu mümkün olmadığı takdirde değerini istemiştir. Mahkeme ise aracın "0" km. aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine hükmetmiştir. Bu hükmün infazı HUMK.nun 388. maddesi karşısında güçlükler yaratır. 1997 model bir aracın aradan 4-5 yıl geçtikten sonra "0" km. yenisinin bulunması olanaklı değildir. Şu durumda, davacının seçenekli istemleri arasında aracın değeri de bulunduğuna göre davacının aracı kullanmakla edindiği yarar da gözetilerek aracın bedeline hükmedilmelidir. Anılan yön gözetilmeden yazılı şekilde verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle hükmü bozmuştur.

Davacı vekilinin karar düzeltme istemi de reddedilmiştir.

Davacı taraf, Yargıtay bozma ilamından sonra ise bozma ilamına karşı direnilmesini isteyerek aracın değiştirilmesine karar verilmesini; davalı taraf ise, davalı Doğuş Otomotiv Holding A.Ş. ve Doğuş Motor Servis ve Tic. A.Ş.nin birleştiğini belirterek, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi örneğini dosyaya sunmuş ve Doğuş Otomotiv Servis Ticaret A.Ş. Adına bozma kararına uyulmasını, aracın kullanım bedeli düşülerek bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Yerel Mahkeme; "Aracın ayıplı olduğu yönündeki karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin incelemesi sırasında yerinde görülmüştür. Davacı vekili 25.6.2002 tarihli oturumda ve bozma ilamının görüşüldüğü 28.12.2004 tarihli oturumda tercih talebini değişim yönünde olduğunu ifade etmiştir. Yasa ve yönetmelik gereği tüketicinin bu tercihine göre hüküm verilmesi zorunludur. Aksi halde davanın açılması ve karar aşamasına kadar malın modelinin geçmiş olması muhtemeldir ve bu durumda malın değiştirilmesinin zorluk yaratacağından bahisle değiştirme talebi reddedildiği takdirde yasadaki "değiştirme" yönündeki kural uygulanamaz hale gelir.

Unutulmamalıdır ki; çağın gelişen teknolojisi değişim sürecini çok hızlı yaşamakta ve 1. gün piyasaya çıkan bir mal rekabet ortamındaki üretici tarafından 2. gün revize edilmiş ( geliştirilip, değiştirilmiş ) olarak piyasaya sürülebilmektedir. Hızla değişen rekabet ortamındaki bu koşullar göz önünde tutulmalı ve bu durumun tüketiciyi koruyan yasaların uygulanmasına engel teşkil etmesine izin verilmemelidir. Kaldı ki,

Page 110: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

öngörülen malın bulunamaması halinde İİK.nun 24. maddesinin uygulanma imkanı vardır. İİK.nun 24/4. maddesinde yedinde bulunmazsa ilamda yazılı değeri alınır. Menkul malın değeri ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde İcra Müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki ( 17.7.2003 tarihli İİK.daki değişiklikle ) rayice göre takdir olunur" denilmektedir. Dava konusu olan 1997 model Porche araç infaz sırasında temin edilemez ise İİK.nun 24. maddesine göre işlem yapılması mümkündür. Bu nedenle kararın infazının güçlük yaratmasından söz edilemez.

Bu bilgiler ışığında; dava konusu olan araç infaz sırasında bulunmasa da; İİK.nun 24/4. maddesinin uygulama imkanı vardır. O halde kararın infazının güçlüğünden bahsedilemez. Tüketicinin talebine saygı gösterilmeli ve yasanın tüketiciye tanıdığı seçimlik hakların kullanılmasına engel olunmamalıdır. Bu nedenle dava konusu olan aracın yenisi ile değiştirilmesine karar vermek gerekmiştir. Dava konusu olan araç; 20.6.1997 tarihinde satın alınmıştır. Bozma ilamında, davacının aracı kullanmakta edindiği yararın da gözetilmesi gerektiği belirtilmektedir. 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 Sayılı Yasada kullanım bedelinin düşüleceğine dair her hangi bir hüküm yoktur. Kaldı ki aracı satın alan kişi de bu araç nedeniyle bedel ödemiştir, davacı aracı kullanmış, karşı taraf da ödenen bedeli kullanmıştır. Bu nedenlerle aracın kullanım bedelinin mahsubu yasanın özü ve ruhuna aykırı olur." Gerekçesiyle önceki kararında direnerek davanın kabulü ile dava konusu olan 1997 model Porche marka 911 turbo tipindeki aracın aynı model ve nitelikte "0" km. yeni bir araç ile değiştirilmesine, davacıda bulunan aracın davalı tarafından geri alınmasına, .. karar vermiştir.

Hükmü, davalı vekili temyize getirmektedir.

E- Gerekçe:

Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 4. ve 13. maddelerine dayalı, ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi, istemine ilişkindir.

Dava konusu olan araç; 1997 model Porche marka 911 Turbo tipinde olup, 20.6.1997 tarihinde dava dışı Süleyman K. tarafından satın alınmış, 4.7.1997 tarihinde ise aracı davacı Yalçın S. satın almıştır. Dava 5.4.2001 tarihinde açılmıştır. Aracın satın alındığından itibaren tamirine karşın tekrarlanan üretim hatasının bulunduğu yapılan bilirkişi incelemesi ve dosyadaki belgelerle tespit edilmiş; mahkemenin davaya konu aracın hatalı üretim nedeniyle ayıplı olduğu ve davalıların bu ayıptan sorumlu oldukları yönündeki kabulü Özel Dairece de uygun bulunup, bozma kapsamı dışında tutularak uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 1997 model ayıplı aracın "0' km. aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine ilişkin hükmün infazının HUMK.nun 388. maddesi karşısında olanaklı ve yasaya uygun olup olmadığı; açıkça ayıplı malın yenisiyle değiştirilmesi talebi olmasına karşın bedeline hükmedilip, hükmedilemeyeceği ve davacının kullanımdan kaynaklanan yararının, araç bedelinden düşülmesine yasal olanak bulunup bulunmadığı, noktalarında toplanmaktadır.

Öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.

Page 111: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik "Ayıplı mal" başlıklı 4. maddesinde;

"Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.

Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir.

İmalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve 10 uncu maddenin beşinci fıkrasına göre kredi veren ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Ayıplı malın neden olduğu zarardan dolayı birden fazla kimse sorumlu olduğu takdirde bunlar müteselsilen sorumludurlar. Satılan malın ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz.

Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallarda beş yıldır. Ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Bu talepler zarara sebep olan malın piyasaya sürüldüğü günden başlayarak on yıl sonra ortadan kalkar. Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz."

Denilmekte;

Aynı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik "Garanti Belgesi" başlıklı 13. maddesinde ise;

"İmalatçı veya ithalatçılar ithal ettikleri veya ürettikleri sanayi malları için Bakanlıkça onaylı garanti belgesi düzenlemek zorundadır. Mala ilişkin faturanın tarih ve sayısını içeren garanti belgesinin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcı, bayi veya acenteye aittir. Garanti süresi malın teslim tarihinden itibaren başlar ve asgari iki yıldır. Ancak, özelliği nedeniyle bazı malların garanti şartları, Bakanlıkça başka bir ölçü birimi ile belirlenebilir.

Satıcı; garanti belgesi kapsamındaki malların, garanti süresi içerisinde arızalanması halinde malı işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep etmeksizin tamir ile yükümlüdür.

Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması

Page 112: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

hallerinde, 4 üncü maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.

Tüketicinin malı kullanım kılavuzunda yer alan hususlara aykırı kullanmasından kaynaklanan arızalar, iki ve üçüncü fıkra hükümleri kapsamı dışındadır.

Bakanlık, hangi sanayi mallarının garanti belgesi ile satılmak zorunda bulunduğunu ve bu malların arızalarının tamiri için gereken azami süreleri Türk Standartları Enstitüsünün görüşünü alarak tespit ve ilanla görevlidir."

Hükmü yer almaktadır.

Görüldüğü üzere; ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir. Tüketici bu durumda bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercihine konu bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.

Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde 4. maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayii, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.

Ayrıca 14.06.2003 gün ve 25138 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14/a maddesine göre;

"Tüketicinin onarım hakkını kullanmasına rağmen malın;

a- Tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içerisinde; aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi veya belirlenen garanti süresi içerisinde farklı arızaların toplamının altıdan fazla olması unsurlarının yanı sıra, bu arızaların maldan yararlanmamayı sürekli kılması durumlarında tüketici malın ücretsiz değiştirilmesini, bedel iadesi veya ayıp oranında bedel indirimi talep edebilir.

Satıcı, tüketicinin bu Yönetmeliğin 13 ve 14. maddelerinde belirlenen taleplerini reddedemez. Tüketicinin bu taleplerine karşı satıcı, bayii, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur."

Bu hükümlerden çıkarılacak sonuca gelince:

Tüketici onarım hakkını kullanmasına karşın, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 13. maddesi ve Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14. maddesinde belirtilen şartların oluşması halinde, aynı Kanunun 4. maddesinde sayılan diğer seçimlik haklarından birini kullanabilecektir.

Page 113: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Şu halde tüketici, doğrudan ücretsiz değiştirme hakkını kullanabilir. Zira, burada seçimlik hakkın kullanılmasından sonra değiştirilemeyeceği kuralının yasal bir istisnası söz konusudur.

Somut olayda; aracın imalat hatalı olduğu, çok sayıda tamir işlemine karşın arızanın giderilemediği bilirkişi raporları ile tespit edilmiş; mahkeme bu olguyu kabul etmiş; özel dairece de bu olgu bozmaya konu edilmemiştir. Dolayısıyla açıklanan yasal şartların varlığında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sorun imalat hatalı 1997 model araçla ilgili olarak davacı yanın isteminin ne şekilde hükme bağlanması gerektiği üzerinde düğümlenmiştir.

Tüketici dava dilekçesinde, malın yenisi ile değiştirilmesi olmazsa bedelinin tahsilini istemişse de sonraki celselerde sadece malın yenisi ile değiştirilmesi isteminde bulunmuştur. Mahkemece bu istem nazara alınarak, aracın "0" km. aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine karar verilmiştir. Bu karar, yukarıda ayrıntısı açıklanan yasal düzenlemelere uygundur. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 381-388 maddelerine aykırı bir hükmün varlığından da söz etmek olanaklı değildir. Aracın modelinin eski olması, yasal seçimlik haklarından birini kullanan davacının bu isteminin karşılanmamasına neden olarak gösterilemez. Kanun ve yönetmelik tüketici tercihini ön planda tutmakta; değiştirme hakkının kullanılması durumunda bu hakkın yerine getirilmesini sınırlayan herhangi bir hüküm getirmemektedir.

Diğer taraftan, infaz aşamasında hükme konu malın bulunamaması halinde, İcra ve İflas Kanunu'nun 24. maddesinin uygulanma olanağının varlığı da unutulmamalıdır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 4949 sayılı yasayla değişik 24/4. maddesinde;

"... Menkul malın değeri ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde İcra Müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir olunur" hükmü yer almaktadır.

Bu açık hükmün varlığı karşısında, kararın infazının güçlüğünden de söz edilemez.

Ayrıca, gerek 4077 sayılı Kanunun ilk şeklinde gerekse 4822 sayılı Kanunla değişik halinde kullanım bedelinin düşülmesine yönelik bir hükme de yer verilmemiştir.

Sonuçta; yukarıda ayrıntısı açıklanan tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle belirlenen olgular ile içerikleri irdelenen yasal düzenlemelere göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 1.012.50 YTL. lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 22.06.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Page 114: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/5809

K. 2005/6290

T. 23.6.2005

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Arsa Payı Karşılığı İnşaatta Yükleniciye Bırakılan Bağımsız Bölümün Yükleniciden Satın Alındığı İddiasıyla - Konut Amaçlı Taşınmaz Mal Satışı/Uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde Görülmesi Gereği )

• KONUT VE TATİL AMAÇLI TAŞINMAZ MALLAR ( Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasa Kapsamına Alındığı - Uyuşmazlıkların Tüketici Mahkemesinde Görülmesi Gereği/Yükleniciden Konut Satın Alındığı İddiasıyla Tapu İptali ve Tescil Davası )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Arsa Payı Karşılığı İnşaatta Yükleniciden Konut Satın Alındığı İddiasıyla Tapu İptali ve Tescil Davası - Uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde Görülmesi Gereği )

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI ( Konut ve Tatil Amaçlı Taşınmaz Malların Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasa Kapsamına Alındığı - Uyuşmazlıkların Tüketici Mahkemesinde Görülmesi Gereği/Yükleniciden Konut Satın Alındığı İddiasıyla Tapu İptali ve Tescil Davası )

4077/m. 3/c, 23

ÖZET : Tüketicinin korunması hakkındaki yasa uygulamasından kaynaklanan her türlü uyuşmazlıkların Tüketici Mahkemesi'nde görülmesi gerekir.

DAVA : Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 10.9.2003 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 2.12.2004 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Davada, davalılar arasındaki arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi uyarınca davalı yükleniciye bırakılan bağımsız bölümün yükleniciden satın alındığı iddiasıyla tescili istenmiştir.

İddia şekline göre; davacının konut olan bu yeri oturmak amacıyla satın aldığı anlaşılmaktadır.

4077 Sayılı Tüketicinin Korunması hakkındaki yasada değişiklik yapan 4822 Sayılı Yasanın 3/c maddesi ile "konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar" da tüketicinin korunması hakkındaki yasa kapsamına alınmıştır. Aynı yasanın 23. maddesi uyarınca tüketicinin korunması hakkındaki yasa uygulamasından kaynaklanan her türlü uyuşmazlıkların Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerekir.

Page 115: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Açıklanan bu olgu karşısında, davanın tüketici mahkemesi yerine Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına peşin harcın istek halende yatırana iadesine, 23.6.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

Page 116: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/4425

K. 2005/4339

T. 18.7.2005

• İSTİRDAT DAVASI ( Koltuk Takımının Sipariş Edilenden Farklı Nitelik ve Desende İmal Edildiği İddiasından Kaynaklanan - Eser Sözleşmesi/Tüketici Mahkemesinin Görevli Olmadığı )

• TÜKETİCİ MAHKEMELERİNİN GÖREVLİ OLMAMASI ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklar - Koltuk Takımının Sipariş Edilenden Farklı Nitelik ve Desende İmal Edildiği İddiasından Kaynaklanan İstirdat Davası )

• ESER SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIKLAR ( Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun Hükümlerinin Uygulanmasının Hukuken Mümkün Olmadığı - Görevli Mahkeme )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Koltuk Takımının Sipariş Edilenden Farklı Nitelik ve Desende İmal Edildiği İddiasından Kaynaklanan İstirdat Davası - Eser Sözleşmesi/Tüketici Mahkemesinin Görevli Olmadığı )

4077/m. 1, 3/e

818/m. 355

ÖZET : Uyuşmazlık, koltuk takımının sipariş edilenden farklı nitelik ve desende imal edildiği iddiasından kaynaklanmıştır. Taraflar arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesine dayanmaktadır. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda uygulanması hukuken mümkün değildir. Daire'mizin yerleşik kararları bu doğrultuda olduğu gibi, Hukuk Genel Kurulu da 26.2.2003 tarih 2003/15-127 E. 2003/102 K. sayılı kararında aynı görüşü benimsemiştir.

Bu durumda tüketici mahkemesince görevsizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar vermesi yerine işin esasının incelenerek karar verilmesi doğru olmamıştır.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Dava, istirdat istemiyle 4077 sayılı Kanuna dayanılarak, tüketici mahkemesi sıfatıyla Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesine açılmış, mahkemece 22.9.2004 tarih 2002/477 E. 2004/900 K. sayılı kararıyla, Adana'da Tüketici Mahkemesinin faaliyete geçtiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmiş, tüketici mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Page 117: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/e maddesinde tüketici "bir mal ve hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişi" olarak tanımlanmıştır. Kanunun amacı da 1. maddesinde açıklanmıştır. Söz konusu Kanun, hazır bir mal veya hizmeti satın alarak, onu günlük yaşamında kullanan veya ondan yararlanan kişiyi korumak için çıkarılmıştır. Başka bir anlatımla, satım aktine konu oluşturan, tüketime yönelik dar kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri kanun kapsamına alınmıştır. Aksinin düşünülmesi durumunda üst düzey teknoloji ile gerçekleştirilen, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar sonucu açılan davaların da tüketici mahkemesinde görülmesi gerekir. Bu durum Kanunun amacına uygun düşmez.

Somut olayda uyuşmazlık, koltuk takımının sipariş edilenden farklı nitelik ve desende imal edildiği iddiasından kaynaklanmıştır. Taraflar arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesine dayanmaktadır. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda uygulanması hukuken mümkün değildir. Daire'mizin yerleşik kararları bu doğrultuda olduğu gibi, Hukuk Genel Kurulu da 26.2.2003 tarih 2003/15-127 E. 2003/102 K. sayılı kararında aynı görüşü benimsemiştir.

Bu durumda tüketici mahkemesince görevsizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar vermesi yerine işin esasının incelenerek karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 18.7.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 118: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/7041

K. 2005/4452

T. 21.7.2005

• ESER SÖZLEŞMESİ ( Doğan Uyuşmazlıklar Tüketici Mahkemelerinin Görev Alanında Olmadığı )

• TÜKETİCİ MAHKEMELERİ ( Eser Sözleşmesinden Doğan Uyuşmazlıklar Görev Alanında Olmadığı )

• GÖREV ( Eser Sözleşmesinden Doğan Uyuşmazlıklar Tüketici Mahkemelerinin Görev Alanında Olmadığı )

4077/m. 3, 10, 23

1086/m. 7, 27

ÖZET : 4077 Sayılı Kanun hazır bir malı veya hizmeti satın alarak günlük yaşamında kullanan tüketiciyi korumaktadır. Başka bir anlatımla, dar kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri anılan yasa kapsamındadır. Eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda tüketici mahkemeleri görevli değildir. Tüketici mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi gerekirken esasa girilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Dava, eser sözleşmesinden dolayı oluşan alacağın tahsiline ilişkindir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 3/e maddesinde tüketici, "bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişi" olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre yasa, hazır bir malı veya hizmeti satın alarak onu günlük yaşamında kullanan veya tüketen kişiyi korumaktadır. Bir başka deyişle yasa kapsamına, dar kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri olağan tüketim işleri alınmıştır. Aksi bir yorumun kabulü, üst düzey teknoloji ile gerçekleştirilen eser sözleşmesi ilişkilerinin dahi 4077 Sayılı Yasa kapsamında kalmasını ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıkları da tüketici mahkemelerinde bakılmasını gerektirir ki, bunun yasanın amacına aykırı olduğu açıktır.

Buna göre istisna sözleşmesinden doğan ilişkilerde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanması hukuken olanaklı değildir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.02.2003 gün ve 2003/15-127 E., 2003/102 K. sayılı kararında bu husus belirtilmiştir. Somut olayda taraflar arasındaki

Page 119: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

hukuki ilişki eser sözleşmesinden kaynaklandığından, davada asliye hukuk mahkemesinin görevli olması nedeniyle yerel mahkemece görevsizlik kararı yerine esas hakkında karar verilmesi yerinde görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 21.07.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 120: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/7787

K. 2005/14674

T. 7.10.2005

• AYIPLI MALIN YENİSİYLE DEĞİŞTİRİLMESİ TALEBİ ( Satın Alınan Arabada Aynı Arızanın Garanti Süresi İçinde İkiden Fazla Kez Tekrarlaması Nedeniyle Maldan Yararlanamamanın Süreklilik Arzetmesi )

• SATICININ VE ÜRETİCİNİN AYBA KARŞI TEKEFFÜL SORUMLULUĞU ( Satın Alınan Arabada Aynı Arızanın Garanti Süresi İçinde İkiden Fazla Kez Tekrarlaması )

• ÜCRETSİZ DEĞİŞTİRME TALEBİ ( Ayıplı Otomobil İçin - Garanti Süresi İçinde İkiden Fazla Kez Aynı Arızanın Tekrarlaması Nedeniyle Maldan Yararlanamamanın Süreklilik Kazanması )

• OTOMOBİLİN GARANTİ SÜRESİ İÇİNDE İKİDEN FAZLA KEZ ARIZALANMASI ( Maldan Yararlanamamanın Süreklilik Kazanması Nedeniyle Ücretsiz Misliyle Değiştirilmesinin İstenebileceği )

4077/m.4,13

ÖZET : Davacı, davalıların üreticisi ve satıcısı olduğu 2003 model otomobili 30.9.2002 tarihinde satın ve teslim aldığını, motor çalışırken metal sesleri gelmesi nedeniyle 27.1.2003 tarihinde servise müracaat ettiğini, gerekli bakımın yapılarak arızanın giderildiğinin söylendiğini, aynı arızanın 30.7.2003 ve 9.8.2003 tarihlerinde tekrarlaması üzerine, aracı servise götürdüğünü, arızanın giderildiğinin belirtildiğini, garanti süresi içinde aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması ve maldan yararlanamamasının süreklilik arzetmesi nedeniyle aracın yenisi ile değiştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Somut olayda aracın teslim edildiği 30.9.2002 tarihinden sonra 2 yıllık garanti süresi içinde motor çalışırken metal sesi gelmesi arızasının garanti süresi içinde ikiden fazla tekrarladığına göre maldan yararlanamama süreklilik kazanmıştır. Bu durumda davanın kabulü gerekirken, yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı mal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalılardan F. Oto San. A.Ş.nin ürettiği 2003 model otomobili diğer davalı O.K. A.Ş.den 30.9.2002 tarihinde satın ve teslim aldığını, motor çalışırken metal sesleri gelmesi nedeniyle 27.1.2003 tarihinde servise müracaat ettiğini, gerekli bakımın yapılarak arızanın giderildiğinin söylendiğini, aynı arızanın

Page 121: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

30.7.2003 ve 9.8.2003 tarihlerinde tekrarlaması üzerine, aracı servise götürdüğünü, arızanın giderildiğinin belirtildiğini, garanti süresi içinde aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması ve maldan yararlanamamasının süreklilik arzetmesi nedeniyle aracın yenisi ile değiştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar, araçta meydana gelen arızanın ücretsiz giderildiğini aracın kullanımını ortadan kaldıran durumun söz konusu olmadığını, davacının yasadan doğan seçimlik hakkını tamir olarak kullandığından değiştirme talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece, aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması nedeniyle aracın yenisi ile değiştirilmesi koşullarının oluştuğu, ancak tüketicinin onarım hakkını kullandığı, araçtaki arızanın giderildiği, sürekli faydalanamama durumunun ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.

4077 sayılı yasanın 4. maddesi gereğince ayıplı bir malın teslimi halinde tüketici bedel iadesi de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme hakkına sahiptir. Aynı yasanın 13. maddesi tüketici onarım hakkını kullanmışsa garanti süresi içinde sık sık arızalanma nedeniyle maldan yararlanamama süreklilik arzetmesi halinde 4. maddede yer alan diğer seçimlik hakların kullanılabileceği düzenlemesini getirmiştir. Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14. maddesine göre de Tüketicinin onarım hakkını kullanmasına rağmen; malın, tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içinde, aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi veya belirlenen garanti süresi içinde farklı arızların toplamının altıdan fazla olması unsurlarının yanı sıra bu arızların maldan yararlanamamayı sürekli kalması durumlarında tüketici malın ücretsiz değiştirilmesi, bedelin iadesi veya ayıp oranında bedel indirimi talep edebilir.

Somut olayda aracın teslim edildiği 30.9.2002 tarihinden sonra 2 yıllık garanti süresi içinde motor çalışırken metal sesi gelmesi arızasının 27.1.2003, 30.7.2003, 9.9.2003 tarihlerinde tekerrür ettiği ve aracın yenisi ile değiştirilmesi koşullarının oluştuğu toplanan delilerle anlaşıldığı gibi, bu husus mahkemenin de kabulündedir. Aynı arıza garanti süresi içinde ikiden fazla tekrarladığına göre maldan yararlanamama süreklilik kazanmıştır. Bu durum da davanın kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 7.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 122: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/8180

K. 2005/15588

T. 20.10.2005

• TAŞINMAZIN HARİCEN SATIŞI ( Geçersiz Olduğundan Geçersiz Sözleşmeye Dayanılarak Yapılan Satışın İptali Ve Bedelin İadesi Davasında Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

• GÖREVSİZLİK KARARI ( Taşınmazların Haricen Satışı Geçersiz Olduğundan Geçersiz Sözleşmeye Dayanılarak Yapılan Satışın İptali Ve Bedelin İadesi Davasının Tüketici Mahkemesinde Görülemeyeceği )

• GEÇERSİZ SÖZLEŞME ( Dayalı Satışın İptali Ve Bedelin İadesi Davasında Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

• SATIŞIN İADESİ VE BEDELİN İADESİ ( Haricen Satışı Geçersiz Olduğundan Geçersiz Sözleşmeye Dayalı Talep - Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

4077/m. 2, 3

ÖZET : Taşınmazların haricen satışı geçersiz olduğundan geçersiz sözleşmeye dayanılarak yapılan satışın iptali ve bedelin iadesi için Tüketici Mahkemesinde dava açılması mümkün değildir. Bu duruma göre uyuşmazlığın çözümü genel mahkemelerin görevi içerisindedir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacı ,davalıdan haricen satın aldığı dairenin teslim edilmesine ve 1 yılı aşkın süre geçmesine rağmen tapuda devrinin yapılamadığını ileri sürerek ödenen 100000 DMın tahsilini istemiştir.

Davalı, tapu işlemi tamamlandığında devrin yapılacağını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, Mahkemenin görevsizliğine, talep halinde dosyanın görevli 1. Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; Hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde "Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini

Page 123: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

kapsar" hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.

Somut olayda davacı davalıdan haricen satın aldığı dairenin devrinin yapılmaması nedeniyle ödediği bedelin iadesini istemekte olup,taşınmazların haricen satışı geçersiz olduğundan geçersiz sözleşmeye dayanılarak yapılan satışın iptali ve bedelin iadesi için Tüketici Mahkemesinde dava açılması mümkün değildir. Bu duruma göre uyuşmazlığın çözümü genel mahkemelerin görevi içerisindedir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Bu durumda mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken tüketici mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın talep halinde iadesine, 20.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 124: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/13819

K. 2004/1888

T. 19.2.2004

• TÜKETİCİ ALEYHİNE HAKSIZ ŞART ( Bireysel Kredi Sözleşmesi - Tüketici İle Mal Sunan Arasındaki Uyuşmazlık ve Malın Ayıplı Olmasından Bankanın Hiçbir Sorumluluğu Olmayacağı Maddesi )

• AYIPLI MAL ( Bankanın Dava Dışı Şirketle Yaptığı Kredili Bilgisayar Kampanyası - Kredi Veren Bankanın Her Türlü Zarardan Sorumlu Olacağı )

• BİREYSEL KREDİ SÖZLEŞMESİ ( Tüketici Aleyhine Haksız Şart - Tüketici İle Mal Sunan Arasındaki Uyuşmazlık ve Malın Ayıplı Olmasından Bankanın Hiçbir Sorumluluğu Olmayacağı Maddesi )

4077/m.4/3, 6, 10/5

ÖZET : Taraflar arasında düzenlenen kredi sözleşmesinin 7. maddesinde "kredinin veriliş tarihinden sonra kendisi ile mal ve hizmet sunan kişi ve kuruluşlar arasında çıkacak uyuşmazlıklardan veya malın ayıplı olması ... vb. hallerde bankanın hiçbir sorumluluğu olmayacağını ve bunların da kredi borcunun geri ödenmesi hususuna hiçbir etkisinin olmayacağını kabul ve taahhüt eder" denmesine rağmen bu maddenin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca tüketici aleyhine haksız şart teşkil etmesi yanında davalının kredi veren olarak ayıptan sorumlu olacağının gözetilmemesi kanuna aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki tüketici davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

DAVA : Davacı, davalının dava dışı şirketle yaptığı kredili kampanyasından satın aldığı iki adet bilgisayarın ayıplı çıktığını, arızalarının giderilmediğini, 14.3.2000 tarihinde sözleşmeyi fesh ettiğini bildirdiği ve bilgisayarları satıcı firmaya iade ettiği halde ödediği kredi bedellerinin iade edilmediğini yaptığı icra takibine de itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile inkar tazminatını dilemiştir.

Davalı, davacının kullandığı kredi nedeni ile kendilerinin alacaklı olduğunu, ayrıca kredi sözleşmesinin 7. maddesi gereğince kendilerinden talepte bulunamayacağını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, aradaki sözleşmenin tüketici sözleşmesi olup belirli bir mal veya hizmet alımı için kredi verilmediğinden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Page 125: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Taraflar arasında düzenlenen 17.11.1998 tarihli bireysel kredi sözleşmesinin 7. maddesi kredinin veriliş tarihinden sonra kendisi ile mal ve hizmet sunan kişi ve kuruluşlar arasında çıkacak uyuşmazlıklardan veya malın ayıplı olması... vb. hallerde bankanın hiçbir sorumluluğu olmayacağı ve bunların da kredi borcunun geri ödenmesi hususuna hiçbir etkisi olmayacağını kabul ve taahhüt eder" denmektedir. Ancak bu madde 4077 sayılı Kanun'un 6/1. maddesi uyarınca tüketici aleyhine haksız şart teşkil etmekte olup, 6/2-3 maddeleri uyarınca tüketici için bağlayıcı değildir. Davalı 4077 sayılı Kanun'un 4/3. maddesi gereği "sağlayıcı bayi acente" ve 10. maddesinin 5. fıkrasına göre "kredi veren ayıplı hizmetten ve ayıplı hizmetin neden olduğu her türlü zarardan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından müteselsilen sorumludur" denmektedir. Bu durumda davalının kredi veren olarak ayıptan sorumlu olacağı gözetilerek mahkemece işin esasına girilip delillerin değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 19.2.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 126: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/9747

K. 2004/18207

T. 14.12.2004

• TÜKETİCİ SÖZLEŞMELERİNDEKİ HAKSIZ ŞARTLAR ( Batıl Olduğu - Yok Sayılan Batıl Hükümleri Olmadan da Sözleşme Ayakta Tutulabiliyorsa Diğer Hükümlerin Varlığını Koruyacağı )

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI ( Araç Satın Almak İçin İmzalanan Sözleşme ve Verilen Peşinat - Davacının Uzun Bir Süre Geçtikten Sonra Sözleşmenin Haksız Şartlar İçerdiğinden Bahisle Talepte Bulunması/Reddi Gereği )

• ARAÇ SATIN ALMAK İÇİN İMZALANAN SÖZLEŞME VE VERİLEN PEŞİNAT ( Davacının Uzun Bir Süre Geçtikten Sonra Sözleşmenin Haksız Şartlar İçerdiğinden Bahisle Talepte Bulunması - Tüketici Sözleşmelerinde Haksız Şartlar Hakkındaki Yönetmeliğin Uygulanamayacağı/Reddi Gereği )

• SÖZLEŞMENİN FESHİ ( Araç Satın Almak İçin İmzalanan Sözleşme ve Verilen Peşinat - Davadışı Şahıslardan Alacaklarını Tahsil Edemediği İçin Feshettiğini Beyan/Tüketici Sözleşmelerinde Haksız Şartlar Hakkındaki Yönetmeliğin Uygulanamayacağı )

4077/m.6

Tüketici Sözleşmelerinde Haksız Şartlar Hakkındaki Yönetmeli/m. 7

ÖZET : Tüketici Sözleşmelerinde Haksız Şartlar Hakkındaki Yönetmeliğin 7. maddesinde sözleşmede bulunan haksız şartların batıl olduğu, yok sayılan batıl hükümleri olmadan da sözleşme ayakta tutulabiliyorsa sözleşmenin diğer hükümlerin varlığını koruyacağı hükme bağlanmıştır.

Davalı sözleşmeyi, sözleşme hükümlerinin 4077 sayılı yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı olması nedeniyle değil, davadışı şahıslardan alacaklarını tahsil edemediği için feshettiğini beyan ettiğine göre sözleşmenin düzenlenmesinin üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra bu sözleşmenin haksız şartlar içerdiğinden bahisle talepte bulunması davanın reddini gerektirir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, BMW marka bir araç satın almak amacıyla davalı ile aralarında 29.8.2003 tarihinde bir sözleşme imzalandığını, davalıya peşinat olarak 5000 EURO ödediğini, dava dışı şahıslardan alacaklarını tahsil edemediği için sözleşmeden

Page 127: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

dönmek istediğini iki ayrı tarihte telefonla bildirdiğini, daha sonra da 16.10.2003 günlü faks mesajı ve 21.10.2003 günlü ihtarnamesiyle talebini yenilediğini, davalının aldığı peşinatı iade etmediğini, bu arada davalının kendisine sözleşmenin ön yüzünün fotokopisini verdiği için arka yüzündeki şartlardan haberinin bulunmadığını, arka yüzündeki şartların tüketici aleyhine haksız şartlar içerdiği ve sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürerek aktin feshini ödediği 5000 EURO'nun tahsilini istemiştir.

Davalı davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davada dayanılan sözleşmenin 4077 sayılı yasanın 6. maddesine ve yönetmelik hükümlerine aykırı biçimde tüketici aleyhine haksız şartlar içerdiği, sözleşmede aracın hangi tarihte teslim edileceğinin belirtilmediği gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davada dayandığı 29.8.2003 tarihli ve altında imzası bulunan ""Araç Sipariş Formu"" başlıklı belgenin alt kısmında ""yukarıdaki araç sipariş formu ve arka taraftaki yeni araç satış şartlarının tamamının her maddesini dikkatle okudum ve imzaladım"" şeklinde beyanda bulunmuş olup, bu formun arka sayfasındaki sözleşme kısmının altında da imzası mevcuttur. Davalıya sonradan gönderdiğini iddia ettiği faks mesajı ve ihtarnamesinde de sözleşme hükümlerinin 4077 sayılı yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı olması nedeniyle değil, davadışı şahıslardan alacaklarını tahsil edemediği için satıştan döndüğünü beyan etmiştir. Bu durumda sözleşmenin düzenlenmesinin üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra bu sözleşmenin haksız şartlar içerdiğinden bahisle talepte bulunamaz. Kaldı ki, 13.6.2003 tarihinde yürürlüğe giren Tüketici Sözleşmelerinde Haksız Şartlar Hakkındaki Yönetmeliğin 7. maddesinde sözleşmede bulunan haksız şartların batıl olduğu, yok sayılan batıl hükümleri olmadan da sözleşme ayakta tutulabiliyorsa sözleşmenin diğer hükümlerin varlığını koruyacağı hükme bağlanmıştır. Hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 14.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 128: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/2749

K. 2003/5860

T. 12.5.2003

• SÖZLEŞMENİN İPTALİ ( Devre Tatil Sözleşmesi - Sözleşmenin Feshi Davası )

• DEVRE TATİL SÖZLEŞMESİ ( Ödenilen Bedel İle Düzenlenen Senetlerin İadesinin İstenmesi )

• ÖDENEN BEDELİN İADESİ ( Tüketicinin Ayıplı Hizmetten Faydalanması )

• AYIPLI HİZMETTEN FAYDALANMA ( Bedel İadesinde Hizmetten Faydalanma Kadar İndirim Yapılması )

• BEDEL İADESİNDE İNDİRİM ( Hizmetin Yeniden Görülmesinin İmkansızlaşması )

4077/m. 4, 16

ÖZET : Davacıların sözleşmeyi feshetmeleri haklıdır. Bu durumda davacılar ödedikleri bedelin ve henüz ödenmemiş senetlerle mükerrer olarak düzenlenen senetlerin iadesini isteyebilirler. Ne var ki 4077 sayılı yasanın 4/5 maddesi gereğince ayıplı hizmetin yeniden görülmesi imkansızlaşmışsa veya amaca aykırı sonuçlar doğuracak nitelikte ise, bedel iadesinde, tüketicinin ayıplı hizmetten sağladığı fayda kadar indirim yapılır.

DAVA : Taraflar arasındaki sözleşme iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacılar vekili avukat Şenol Alaattin Işık geldi diğer taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak, dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : Davacılar, davalı ile 5.8.1999 tarihli devre tatil sözleşmesi yaptıklarını, devre tatil hakkını 2001 yılında kullandıklarını, ancak davalının tanıtım broşüründe vaad ettiği bir çok unsurun dava konusu tesiste bulunmadığını öne sürerek ayıplı hizmet nedeniyle sözleşmenin geçersizliğine ödedikleri 3300 dolar ile 210.000.000 liranın ve henüz ödenmemiş senetlerle, mükerrer düzenlenen senetlerin iadesine karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı, davaya cevap vermemiştir.

Page 129: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

Davacılar, davalıyla yaptıkları devre tatil sözleşmesi gereğince devre tatil hakkını kullandıklarını belirtmişler ancak ayıplı hizmet nedeniyle sözleşmenin geçersizliğine karar verilmesi için bu davayı açmışlardır. Davacılar 11 Ağustos- 18 Ağustos 2001 tarihleri arasında devre tatil hakkını kullandıktan sonra tatilden dönüşte durumu davalı şirkete bildirmişler, daha sonra da 3.9.2001 tarihli ihtarnameyi göndererek, ödedikleri paranın ve verdikleri senetlerin iadesini istemişlerdir. Yargılama sırasında, davacıların tatil yaptıkları davalıya ait tesislerde keşif yapılmış olup bilirkişi raporunda, tanıtım broşüründe vaad edildiği halde tesiste bulunmayan özellikler sayılmıştır. Tanıtım broşüründe davalıya ait tesiste 12 km.ye varan kayak pistlerinin evlerin içinde şöminenin, kapalı yüzme havuzunun, beş yıldızlı bir otelin bulunduğu belirtildiği halde bunların dava konusu tesiste bulunmadığı anlaşılmıştır. Keza tanıtım broşüründe resimleri basılı olan futbol-voleybol-basketbol sahalarının, dava konusu tesiste aynı kalitede olmadığı da yine bilirkişi raporunda açıklanmıştır. Şu halde davalının verdiği hizmet 4077 sayılı yasanın 4/1 maddesinde tanımlanan ayıplı hizmettir. Ayrıca 4077 sayılı yasanın 16. maddesi gereğince tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici reklam ve ilamlar yapılması da yasaktır. Davacıların sözleşmeyi feshetmeleri haklıdır. Bu durumda davacılar ödedikleri bedelin ve henüz ödenmemiş senetlerle mükerrer olarak düzenlenen senetlerin iadesini isteyebilirler. Ne var ki 4077 sayılı yasanın 4/5 maddesi gereğince ayıplı hizmetin yeniden görülmesi imkansızlaşmışsa veya amaca aykırı sonuçlar doğuracak nitelikte ise, bedel iadesinde, tüketicinin ayıplı hizmetten sağladığı fayda kadar indirim yapılır. Mahkemece davacıların tatil yaptıkları bir haftalık süreye ilişkin bedel konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile saptanarak, bu miktarın iade edilecek satış bedelinden tenzili gerekir. Yazılı şekilde davanın reddi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacılar yararına BOZULMASINA, 275.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, 12.5.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 130: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/11144

K. 2004/376

T. 20.1.2004

• DEVRE TATİL SÖZLEŞMESİNİN FESHİ ( Sözleşmede Satıcı Alıcıya Hizmet Satmayı Üstlendiği İçin Taraflar Arasında Meydana Gelecek Uyuşmazlıklarda Tüketici Mahkemelerinin Görevli Olması )

• CAYMA BELGESİ ( Devre Tatil Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklarda Tüketici Mahkemelerinin Görevli Olması )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Devre Tatil Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklarda Tüketici Mahkemelerinin Görevli Olması )

4077/m.6, 8, 23

ÖZET : 4077 sayılı yasanın 23. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık devre tatil sözleşmesinden doğmuştur. Satıcı, alıcıya hizmet satmayı üstlendiği için taraflar arasında meydana gelecek uyuşmazlıkların çözüm yeri Tüketici Mahkemeleri'dir.

DAVA : Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, 19.1.1999 tarihinde davalı şirketin tesislerinde katıldığı toplantıda psikolojik baskı sonucu 10278 nolu üyelik sözleşmesi imzaladığını, tanıtımda 22 km uzunluğunda kayak pisti ve açık havuz yapılacağının taahhüt edildiğini, ayrıca RCI denilen tatil değişim programına da üye olduğunun bildirildiğini 1999 yılı Ekim ayında RCI programında Antalya S. apart evlerde 1 hafta tatil yaptığını, ancak davalının tesisleri ile ilgili bir gelişme olmadığı gibi kendisine cayma belgesi de verilmediğini, davalının edimini yerine getirmediğini, cayma belgesi verilmediği için 7 günlük cayma süresinin başlamadığını ileri sürerek, sözleşmenin feshi ile ödemiş olduğu 3740 dolar bedel ile 150 dolar yıllık bakım ücretleri toplamı 3890 doların tahsilini istemiştir.

Davalı, tüketici mahkemesinin görevli olduğunu, sözleşme tarihinden itibaren 3 yıl geçtiğini, 1999 ve 2000 yılı tatil haklarını kullandıktan sonra davacının sözleşmeden dönemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, 4077 sayılı kanunun 8. maddesi gereğince kapıdan satış sayılan sözleşmenin tecrübe ve muayene koşullu olduğu, cayma belgesi verilmediği için sözleşmeden her zaman dönülebileceğini, ancak davacının tüm borçlarını ödedikten

Page 131: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

ve tesiste tatil hakkını kullandıktan sonra cayma hakkını kullanmasının mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Taraflar arasında düzenlenen 19.1.1999 tarihli Ilgaz M.R. Üyelik Sözleşmesi 4822 sayılı kanunla değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 6/B maddesinde tanımı yapılan devre tatil sözleşmesi olup, somut olayda davalı ( satıcının ), davacı alıcıya hizmet satmayı üstlendiği ve taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.

4077 sayılı yasanın 23. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak sözkonusu olmaz. Bu durumda mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Davacı tarafça temyiz olunan kararın ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenle diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, 20.1.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi

Page 132: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/14387

K. 2004/4302

T. 29.3.2004

• DEVRE TATİL SÖZLEŞMESİ ( Davacıya 4+1 Odalı Suit Odanın Tahsis Edildiği Kabul Edildiğinden Davacının Eşi ve İki Çocuğunun Konaklama ve Oda Ücreti Dışındaki Ekstra Harcamalardan Sorumlu Olacağı - Sözleşmeye Göre Davacının Yıllık Gider Payı Olarak Bakım ve Onarım Giderlerinden Sorumlu Olacağı )

• KAPIDAN SATIŞ ( Sözlemelerinde Satıcının Cayma Bildirim Belgesini Verme Zorunluluğu Bulunduğu - Satıcı Tarafından Cayma Belgesi Verilmemişse de Alıcı Fesih Talebinde Bulunmadığı İhtarda Bulunmadığı ve Devre Tatil Hakkını İki Yıl Süreyle Kullandığına Göre Sözleşmenin Feshinde Haklı Olmadığının Kabulü )

• CAYMA BİLDİRİM BELGESİ ( Kapıdan Satış Sözleşmelerinde Verilmesinin Zorunlu Olduğu - Devre Tatil Sözleşmesine Göre Davacının Eşi ve Çocuklarının Konaklama ve Oda Ücreti Dışındaki Ekstra Harcamaları ve Gider Payı Olan Bakım Onarım Giderlerinden Sorumlu Olması Gereği )

4077/m.8, 9, 30

ÖZET : Taraflar arasında imzalanan 30.7.1999 tarihli belgede davacıya 4+1 odalı suit odanın tahsis edildiği kabul edildiğine göre davacının eşi ve 2 çocuğu ile beraber yapmış olduğu tatilden dolayı davacı eşi ve çocuklarının konaklama oda ücreti dışındaki ekstra harcamalarından davacı sorumludur. Öte yandan sözleşmede alıcının bakım, onarım ve diğer hizmetlerle ilgili yıllık gider payını ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Bu itibarla 2 yıllık bakım ve onarım giderlerinden de davacının sorumlu olduğunun kabulü gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı esas ve karşı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı şirketle 30.7.1999 tarihinde 20 yıl süreli devre tatil sözleşmesi akdettiklerini, 277 dolar peşin ödediğini, ödenen 20.8.1999 vadeli senetle birlikte ödemenin 1177 dolar olduğunu, 3+4=7 gün promosyon tatil hediyesi verildiğini, 28.8.2000 tarihinde 4 günlük hediye tatil hakkını kullanmak için tesislere gittiğinde sözleşmede belirlenen oda yerine 2 kişilik odanın tahsis edildiğini öğrendiğini, aynıca 2 çocuğunun devre tatil sisteminin dışında gösterilip 4 gün için ekstra fatura çıkartıldığını, böylece davalının sözleşmeye aykırı davranıp yükümlülüğünü yerine getirmediğini ileri sürerek ödediği 1177 doların faizi ile tahsilini,

Page 133: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

ayrıca 475 dolar cezai şartın tahsilini 1200 dolar bedelli 20.9.1999 vadeli bononun iadesini istemiştir.

Davalı, davacının 1999 ve 2000 yıllarında sözleşme haklarından yararlandığını, sözleşmede belirlenen odanın tahsis edildiğini savunarak davanın reddini dilemiş, karşı dava olarak da 2000 yılındaki konaklama ücreti 495 dolar karşılığı 220.773.465 TL, 1999-2000 yıllarına ait KDV tutarı 17.295.052 TL, iki yıllık bakım onarım gideri 66.701.050 TL, 28.8.2000-2.9.2000 arası ekstra harcama tutarı 529.422.240 TL, 2000 yılı konaklama bedeli 675.767.506 TL, 623 numaralı folyo bedeli 97.699.200 TL ve 1200 dolar bedelli ödenmeyen senetin %10 gecikme faiziyle birlikte 739.422.240 TL olmak üzere toplam 2.347.521.825 TL.nın davacı-karşı davalıdan tahsilini istemiştir.

Mahkemece, davalı şirketin cayma bildirim belgesi vermediği gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile sözleşmenin feshine, 1177 doların davalı-karşı davacı şirketten tahsiline, 20.9.1999 vadeli bononun davacı-karşı davalıya iadesine, faiz isteminin reddine, karşı dava yönünden ise 820.119.583 TL.nın davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı-karşı davalı ve davalı-karşı davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davalı-karşı davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde; asıl davada davacı-karşı davalının iddiası, davalı-karşı davacı şirketin sözleşmede kararlaştırılan odanın yerine başka bir odanın verilmesi, 2 çocuğu için ekstra fatura tanzim edilmesi ve böylece davalı-karşı davacının sözleşmeye aykırı davrandığı yönündedir. Mahkemece, davacının ileri sürmediği cayma bildirim belgesinin verilmemesi dayanak yapılarak sözleşmenin feshine karar verilmiştir. 4077 sayılı yasanın 8 ve 9. maddelerinde kapıdan satışlar düzenlenmiş ve satıcının yükümlülükleri açıklanmıştır. 4077 sayılı yasanın 8/1. maddesinde düzenlenen satışlara ilişkin olarak cayma bildirim belgesinin verilmesi zorunlu ise de davacı bu davada kapıdan satış olduğunu ileri sürerek fesih talebinde bulunmuş değildir. Hal böylece olunca, araflar arasındaki uyuşmazlığın tam karşılıklı taahhütleri havi sözleşmedeki yan edim yükümlülüğünün yerine getirilmemesinden kaynaklandığı açık ve belirgindir. 4077 sayılı yasanın 30. maddesinde, anılan yasada hüküm bulunmayan hallerde BK.nun hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Davacı, sözleşme aşamasında davalının edim yükümlülüğünü yerine getirmediğinden bahisle davalıya herhangi bir ihtarda çekmemiştir. Sadece 14.11.2000 tarihli ihtarıyla ödemelerin istirdadını istemiştir. Kaldı ki davacının 1999 ve 2000 yıllarında devre tatil hakkını kullandığı da uyuşmazlık konusu değildir. Bu durumda davada sözleşmenin feshini veya iptalini gerektiren bir durumun olmadığının kabulü zorunludur. Bu itibarla, mahkemece davacının sözleşme feshine ve ödenmeyen senedin iadesine ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerekir. Taraflar arasında imzalanan 30.7.1999 tarihli belgede davacıya 4+1 odalı suit odanın tahsis edildiği kabul edildiğine göre davacının eşi ve 2 çocuğu ile beraber yapmış olduğu tatilden dolayı davacı eşi ve çocuklarının konaklama oda ücreti dışındaki ekstra harcamalarından davacı sorumludur. Öte yandan sözleşmede alıcının bakım, onarım ve diğer hizmetlerle ilgili yıllık gider payını ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Bu itibarla 2 yıllık bakım ve onarım

Page 134: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

giderlerinden de davacının sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece değinilen bu yönler gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

Bozmayı gerektirir.

3- Davacı-karşı davalının temyiz itirazlarının incelenmesinde; az yukarıda 2 numaralı bentte açıklanan gerekçeler uyarınca sözleşmenin iptali bu bağlamda sözkonusu olmadığına göre, davalı-karşı davacı, davacı-karşı davalıdan ancak eşi ve çocuklarının tatil yapması nedeniyle tanzim edilen 529.422.240 TL bedelli faturadan dolayı konaklama oda ücreti dışında kalan bedel ile iki yıllık bakım ve onarım gideri talep edebilir. Bunun dışında kalan davalı-karşı davacı taleplerinin reddi gerekir. Mahkemenin değinilen bu yönü gözardı ederek yazılı şekilde hüküm tesis etmiş olmasıda usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının reddine, temyiz olunan hükmün ( 2 ) numaralı bent uyarınca davalı-karşı davacı, ( 3 ) numaralı bent gereğince davacı-karşı davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde davalıya iadesine, 29.3.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 135: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/844

K. 2004/8276

T. 31.5.2004

• DEVRE TATİL SÖZLEŞMESİNDE CAYMA HAKKININ BAŞLANGICI ( Kapıdan Satış Suretiyle Yapılan Satışta - Cayma Hakkının Teslimle Başlayacağı/Tesisin Bitirilerek Faaliyete Girip Girmediğinin ve Davacının Tatil Hakkını Kullanıp Kullanmadığının Tesbiti Gereği )

• KAPIDAN SATIŞ NİTELİĞİNDEKİ DEVRE TATİL SÖZLEŞMESİ ( Alıcının Cayma Hakkının Başlangıcı - Tesisin Bitirilerek Davacının Tatil Hakkını Kullanıp Kullanmadığının Araştırılması Gereği )

• CAYMA HAKKININ BAŞLANGICI ( Kapıdan Satış Niteliğindeki Devre Tatil Sözleşmesinde - Tecrübe ve Muayene Şartıyla Satış Niteliği ve Sürenin Kullanımla Başlaması )

• TECRÜBE VE MUAYENE ŞARTLI SATIŞ NİTELİĞİ ( Kapıdan Satış Suretiyle Yapılan Devre Tatil Sözleşmesinde Cayma Hakkının Başlangıcı )

818/m.19/1

4077/m.6/B,8,9

ÖZET : 4077 sayılı Tüketici Kanununda yer alan hükümler buyurucu nitelikte hükümler olup, tarafların sözleşme serbestisi ilkeleri çerçevesinde imzalayacakları sözleşmelerin yasanın bu buyurucu hükümlerine aykırı olmaması gerekir. Taraflar arasında yapılan devre tatil sözleşmesi kapıdan satış niteliğindedir. Bu tür satışlarda tüketici 7 günlük tecrübe ve muayene süresi sonuna kadar malı kabul veya hiçbir gerekçe göstermeden reddetmekte serbesttir. Uyuşmazlık, bu tür satışlarda cayma hakkının ne zaman başlayacağı hususundadır. Taraflar arasındaki devre tatil kullanım başlangıcı sözleşme tarihinden ileri bir tarihtir. Dosya kapsamından tesislerin tamamlanarak faaliyete geçip geçmediği, davacının tatil hakkını kullanıp kullanmadığı anlaşılamadığından, mahkemece bu konuda araştırma ve inceleme yapılarak tesislerin tamamlanıp davacının tatil hakkını kullanıp kullanmadığı belirlenmeli, cayma hakkının mal ve hizmetin tecrübe ve muayene edilmesinden sonra başlayacağı göz önünde tutularak sonucuna göre karar verilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

Page 136: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

KARAR : Davacı, davalı ile 24.12.1998 tarihinde 600 dolar peşin kalan 5900 dolar için 26 adet bono vermek suretiyle devre tatil sözleşmesi imzaladığını, gerek üyelik başlangıç tarihi olan 25.1.2001 tarihinde gerekse dava tarihinde sözleşmeye konu olan tatil köyü mevcut olmadığından mal ve hizmetten bu güne kadar yararlanamadığını, 29.11.2001 dönemde göndermiş olduğu ihtar ile de sözleşmeyi feshettiğini ileri sürerek, ödemiş olduğu 2320 doların ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline, henüz ödenmeyen 4180 dolar bedelli 19 adet bononun ise iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacının süresinde cayma hakkını kullanmadığını öne sürerek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının süresinde cayma hakkını kullanmadığı, sözleşme tarihinden 25.6.1999 tarihine kadar olan bonoları ödemek suretiyle sözleşmeyi benimsediği, davalının edimlerini yerine getirmediği konusunda da bir iddianın bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Devre tatil sözleşmeleri BK'nın 19/1 maddesine dayanılarak sözleşme özgürlüğü prensibi içerisinde yapılan sözleşmelerdir. Bu sözleşme BK'nın da düzenlenen sözleşme tiplerinden biri olmadığından atipik sözleşmelerdir. Atipik sözleşmelerin devre tatil sözleşmeleriyle ilgili olanları ise yasanın tanımladığı değişik akit tiplerini kapsadığından ( hizmet, kira, vekalet, satış gibi ) karma sözleşmeler olarak tanımlanmaktadır. Taraflar arasında yukarıda açıklanan tanıma uygun olarak 24.12.1998 tarihinde sözleşme yapıldığı, tarafların iddia ve savunmaları ile ibraz edilen belgeler gözetildiğinde bu sözleşmenin kapıdan satış niteliğinde olduğu ve kullanım başlangıcının ise 25.1.2001 tarihli olarak kararlaştırıldığı dosyada yer alan sözleşmeden anlaşılmaktadır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 1. maddesinde kanunun amacının ekonominin gereklerine ve kamu yararına uygun olarak tüketicinin ekonominin gereklerine ve ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek olduğu anlaşılmaktadır. Şu haliyle tüketici kanunun da yer alan hükümler buyurucu nitelikte hükümler olup, tarafların sözleşme serbestisi ilkeleri çerçevesinde imzalayacakları sözleşmelerin yasanın bu buyurucu hükümlerine aykırı olmaması gerekir. Taraflar arasında yapılan devre tatil sözleşmesi yasanın tanımını yaptığı 8. ve 9. maddelerinde belirlenen kapıdan satış niteliğinde olduğu kuşkusuzdur. Kapıdan satışlar işyeri, fuar, panayır gibi satış mekanları dışında önceden mütabakat olmaksızın yapılan tecrübe ve muayene koşullu satışlar olarak tanımlandıktan sonra, aynı yasa maddesinde bu tür satışlarda tüketicinin 7 günlük tecrübe ve muayene süresi sonuna kadar malı kabul veya hiçbir gerekçe göstermeden reddetmekte serbest olduğu vurgulanmıştır. Yasanın 9. maddesinde ise satıcının hazırladığı sözleşme, fatura veya tesellüm makbuzu ile birlikte, en az 12 punda siyah koyu harflerle yazılmış ve içeriği yasada açıklanan cayma belgesini vermeyi satıcıya yükümlülük olarak getirmiştir. Somut olayda satıcının davacıya cayma bildirim belgesini verdiği dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Burada üzerinde durulması gereken konu bu tür satışlarda yasanın 8/2. maddesinde kararlaştırılan cayma hakkının ne zaman başlayacağı yönü üzerinde durmak gerekir. Az yukarıda açıklandığı gibi satışın tecrübe ve muayene koşullu olduğu açık ve belirgin bulunduğuna göre, cayma süresinin malın teslimi ile sözleşmenin aynı tarihte yapılması durumunda sözleşmenin düzenlendiği tarihten, malın tüketiciye teslimi

Page 137: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

sözleşmenin imzalandığı tarihten sonra ise, malın teslim tarihinden, mesafeli satışlar da malın tüketiciye ulaştığı tarihten, hizmet edimlerinde ise hizmet ediminin tüketiciye ifa edildiği anda işlemeye başlayacağının kabulü gerekir. BK'nın 219-221 maddelerinde tecrübe ve muayene şartlı satım alıcının malı tecrübe ve malı muayene edip tasvip etmesi irade şartına bağlı olarak yapılan satım olarak tanımlanmıştır. 4077 sayılı kanunun 8. maddesinde düzenlenen satışlar ise BK'nın anlamında tecrübe ve muayene şartıyla satışlardan olup burada sözleşmeden dönme hiçbir objektif koşula bağlanmamış, tamamen tüketicinin iradesine bırakılmıştır. Sözleşmenin taraflarca imzalanması ile cayılıp cayılmayacağının bildirilmesi arasındaki süre de sözleşme henüz hükümlerini doğurmaz. Sözleşmenin hükümleri bu aşamada askıda olup, tüketici bu süre içinde caymazsa sözleşme başladığından itibaren hükümlerini doğurur, cayması halinde başlangıcından itibaren hüküm doğurmaz.

Somut olayda taraflar arasındaki devre tatil satış sözleşmesi 24.12.1998 tarihli olmakla beraber kullanım başlangıcı 25.1.2001 tarihidir. Ne var ki davacı gerek dava gerekse temyiz dilekçesinde sözleşmede yapılması öngörülen tatil köyünün mevcut olmadığını, bu güne kadar da hizmetten yararlanmadığını, mal ve hizmeti tecrübe ve muayene imkanı olmadığını savunmuştur. Dosya kapsamından tesislerin tamamlanarak faaliyete geçip geçmediği, davacının tatil hakkını kullanıp kullanmadığı da anlaşılamamaktadır. O halde mahkemece bu konuda araştırma ve inceleme yapılarak tesislerin tamamlanıp davacının tatil hakkını kullanıp kullanmadığı belirlenmeli, cayma hakkının mal ve hizmetin tecrübe ve muayene edilmesinden sonra başlayacağı gözönünde tutularak sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 31.5.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 138: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/5531

K. 2004/14707

T. 18.10.2004

• DEVRE TATİL SÖZLEŞMESİ ( Kapıdan Satış Niteliğinde Olduğu - Cayma Hakkı/7 Günlük Tecrübe ve Muayene Süresi Başlangıcının Kullanım Başlangıcı Tarihi Olacağı )

• KAPIDAN SATIŞ ( Devre Tatil Sözleşmelerinin Bu Nitelikte Olduğu - Kullanım Başlangıcının İleri Bir Tarih Olup Cayma Süresinin Ancak Bu Tarihte Başlayacağı )

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI ( Devre Tatil Sözleşmelerinin Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'da Düzenlendiği - Kapıdan Satış Niteliğinde Olduğu/Cayma Süresinin Başlangıcı )

• SÖZLEŞMEDEN CAYMA HAKKI ( Devre Tatil Sözleşmesi - 7 Günlük Tecrübe ve Muayene Süresi Başlangıcının Kullanım Başlangıcı Tarihi Olacağı/Kapıdan Satış Niteliğinde Olduğu )

• SÜRE ( Devre Tatil Sözleşmesi/Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'da Düzenlendiği - 7 Günlük Tecrübe ve Muayene Süresi Başlangıcının Kullanım Başlangıcı Tarihi Olacağı )

818/m.19

4077/m.1,6/B,8/2,9

ÖZET : Devre Tatil Sözleşmeleri, atipik sözleşmeler olup, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'da düzenlenmektedir. Tarafların sözleşme serbestisi ilkeleri içerisinde imzalayacakları sözleşmelerin, yasanın buyurucu hükümlerine aykırı olmaması gerekir.

Taraflar arasında yapılan devre tatil sözleşmesi kapıdan satış niteliğindedir. Kapıdan satışlar, satış mekanları dışında önceden mutabakat olmaksızın yapılan tecrübe ve muayene koşullu satışlar olup bu tür satışlarda tüketicinin 7 günlük tecrübe ve muayene süresi sonuna kadar malı kabul veya hiçbir gerekçe göstermeden reddetme hakkı vardır.

Bu tür satışlarda 4077 sayılı Yasanın 8/2. maddesinde kararlaştırılan cayma hakkının ne zaman başlayacağı önemlidir. Sözleşmenin taraflarca imzalanması ile cayılıp cayılmayacağının bildirilmesi arasında süresinde sözleşme henüz hükümlerini doğurmaz. Sözleşmenin hükümleri bu aşamada askıda olup, tüketici bu süre içinde caymazsa sözleşme başladığından itibaren hükümlerini doğurur, cayması halinde başlangıcından itibaren hüküm doğurmaz.

Page 139: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Olayda, taraflar arasında devre satış sözleşmesi imzalanmakla birlikte, kullanım başlangıcı ileri bir tarih olup dönem tarihinin ise 10. hafta olarak kararlaştırılması karşısında cayma süresinin ancak bu tarihte başlayacağının kabulü gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı ile kapıdan satış niteliğinde olan devre tatil sözleşmesini imzaladığını, sözleşmenin 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı TKHK'ya uygun şekilde düzenlenmediğini, ayrıca cayma bildirimi belgesi de verilmediğini öne sürerek, sözleşmenin feshi ile 35 adet senedin iptali ve ödenen 1200 doların iadesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında, kapıdan satış niteliğinde 5.3.2003 tarihli devre tatil sözleşmesi yapılmıştır. Davacı, sözleşmenin geçersiz olduğunu, ayrıca usulüne uygun cayma bildirimi belgesi verilmediğini belirterek, iş bu davayı açmıştır. Davalı ise, davacıya sözleşme yapılırken verdiği cayma bildirimi belgesini ibraz etmiştir. Bu belge, TKHK'nın 9. maddesine uygun olarak düzenlenmiş olup, davacının imzasını taşımaktadır. Davacı daha sonra 13.5.2003 tarihli ihtarnameyi davalıya göndererek, sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir.

Devre Tatil Sözleşmeleri BK'nın 19/1 maddesine dayanılarak sözleşme özgürlüğü prensibi içerisinde yapılan sözleşmelerdir. Bu sözleşme BK'nın da düzenlenen sözleşme tiplerinden biri olmadığından atipik sözleşmelerdir. Atipik sözleşmelerin devre tatil sözleşmeleriyle ilgili olanları ise yasanın tanımladığı değişik akit tiplerini kapsadığını ( hizmet, kira, vekalet, satış gibi ) karma sözleşmeler olarak tanımlanmaktadır. Taraflar arasında yukarıda açıklanan tanıma uygun olarak 5.3.2003 tarihinde sözleşme yapıldığı, tarafların iddia ve savunmaları ile ibraz edilen belgeler gözetildiğinde bu sözleşmenin kapıdan satış niteliğinde olduğu ve kullanım başlangıcının ise 5.3.2003 tarihli olup tahsis edilen dönemin ise 10 hafta olarak kararlaştırıldığı dosyada yer alan sözleşmeden anlaşılmaktadır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 1. maddesinde kanunun amacının ekonominin gereklerine ve kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek olduğu anlaşılmaktadır. Şu haliyle tüketici kanununda yer alan hükümler buyurucu nitelikte hükümler olup, tarafların sözleşme serbestisi ilkeleri çerçevesinde imzalayacakları sözleşmelerin yasanın bu buyurucu hükümlerine aykırı olmaması gerekir. Taraflar arasında yapılan devre tatil sözleşmesi yasanın tanımını yaptığı 8. ve 9. maddelerinde belirlenen kapıdan satış niteliğinde olduğu kuşkusuzdur. Kapıdan satışlar işyeri, fuar, panayır gibi satış mekanları dışında önceden mutabakat olmaksızın yapılan tecrübe ve muayene koşullu satışlar olarak tanımlandıktan sonra, aynı yasa maddesinde bu tür satışlarda tüketicinin 7 günlük tecrübe ve muayene süresi sonuna kadar malı kabul veya hiçbir gerekçe göstermeden reddetmekte serbest olduğu vurgulanmıştır. Yasanın 9. maddesinde ise

Page 140: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

satıcının hazırladığı sözleşme, fatura veya tesellüm makbuzu ile birlikte, en az 12 punda siyah koyu harflerle yazılmış ve içeriği yasada açıklanan cayma belgesini vermeyi satıcıya yükümlülük olarak getirmiştir. Somut olayda satıcının davacıya cayma bildirim belgesini verdiği dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Burada üzerinde durulması gereken konu bu tür satışlarda yasanın 8/2. maddesinde kararlaştırılan cayma hakkının ne zaman başlayacağı yönü üzerinde durmak gerekir. Az yukarıda açıklandığı gibi satışın tecrübe ve muayene koşullu olduğu açık ve belirgin bulunduğuna göre, cayma süresinin malın teslimi ile sözleşmenin aynı tarihte yapılması durumunda sözleşmenin düzenlendiği tarihten, malın tüketiciye teslimi sözleşmenin imzalandığı tarihten sonra ise, malın teslim tarihinden, mesafeli satışlar da malın tüketiciye ulaştığı tarihten, hizmet edimlerinde ise hizmet ediminin tüketiciye ifa edildiği anda işlemeye başlayacağının kabulü gerekir. BK'nın 219-221. maddelerinde tecrübe ve muayene şartlı satım alıcının malı tecrübe ve malı muayene edip tasvip etmesi irade şartına bağlı olarak yapılan satım olarak tanımlanmıştır. 4077 sayılı Kanunun 8. maddesinde düzenlenen satışlar ise BK'nın anlamında tecrübe ve muayene şartıyla satışlardan olup burada sözleşmeden dönme hiçbir objektif koşula bağlanmamış, tamamen tüketicinin iradesine bırakılmıştır. Sözleşmenin taraflarca imzalanması ile cayılıp cayılmayacağının bildirilmesi arasında süresinde sözleşme henüz hükümlerini doğurmaz. Sözleşmenin hükümleri bu aşamada askıda olup, tüketici bu süre içinde caymazsa sözleşme başladığından itibaren hükümlerini doğurur, cayması halinde başlangıcından itibaren hüküm doğurmaz. Taraflar arasında devre satış sözleşmesi imzalamakla birlikte, kullanım başlangıcının 5.3.2003 tarihi olup dönem tarihinin ise 10. hafta olarak kararlaştırılması karşısında cayma süresinin ancak bu tarihte başlayacağının kabulü gerekir.

Kaldı ki sözleşmenin 2. maddesinde, devre tatil sahibi üyenin 15 Şubat tarihine kadar P... A.Ş. rezervasyon bölümüne ön rezervasyon yaptırmak için başvuracağı kararlaştırılmıştır. Bu kararlaştırmada, devre tatil hizmetinin 2004 yılının 10. haftasında davacıya teslim edileceğini göstermektedir. Ayrıca sözleşme düzenlenirken, devre tatilin kullanılacağı dönem olarak 10. hafta şeklinde açık ve net olmayan bir ifade kullanılmamalı, tatilin kullanılacağı dönem belli bir tarih olmalıdır. Bu durumda, dava açıldığı tarihte ve ihtarnamenin gönderildiği tarihte, sözleşme askıda olup, henüz davacının cayma hakkını kullanma süresi başlamamıştır. Mahkemece davanın kabulü gerekirken, cayma hakkının süresinde kullanılmadığı gerekçesiyle davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına ( BOZULMASINA ), 375.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 18.10.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 141: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/10485

K. 2004/17485

T. 1.12.2004

• DEVRE MÜLK SATIŞ SÖZLEŞMESİ ( Uyarlama Davası - Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )

• UYARLAMA DAVASI ( Devre Mülk Satış Sözleşmesinin Şubat 2001 Ekonomik Krizi Nedeniyle Dolardaki Yükselme Sebebiyle Talebi - Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )

• TÜKETİCİ MAHKEMESİ ( Devre Mülk Satış Sözleşmesinin Şubat 2001 Ekonomik Krizi Nedeniyle Dolardaki Yükselme Sebebiyle Uyarlanması Talebinde Görevli Olduğu )

4077/m.2,3,23

ÖZET : Davacı, devre mülk satış sözleşmesi imzalayarak dolar üzerinden borçlandığını Şubat 2001 ekonomik krizi nedeniyle dolardaki yükselme sonucu edinimler arasındaki dengenin bozulduğunu beyanla senetlerin ödenmesinin uyarlanarak Şubat 2001 tarihli kurdan sabitlenmesini istediğine göre bu dava 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un kapsamına girdiğinden davaya Tüketici Mahkemesinde bakılmak gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki uyarlama davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı, 20.9.2000 ve 31.12.2000 tarihli İhlas Armutlu Tatil Köyü devre mülk satış sözleşmesi imzalayarak, Dolar olarak borçlandığını. Şubat 2001 ekonomik krizi nedeniyle dolardaki yükselme sonucu edimler arası dengenin bozulduğunu, borcuna karşılık dolar olarak düzenlenen senetlerin ödemesinin uyarlanarak Şubat 2001 tarihli kurdan sabitlenmesini istemiştir.

Davalı, sözleşmenin uyarlanması şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde "Bu kanun birinci maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflarda birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar' hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır

Page 142: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmet ticari mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya - gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

Bir hukuki işlemin 4077 Sayılı Yasa kapsamında kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta davalının ( satıcı ) davacıya ( alıcı ) 4077 Sayılı Kanunun 3. maddesi kapsamında konut ve tatil amaçlı taşınmaz mal sattığı ve taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldıgt anlaşılmaktadır.

4077 Sayılı Yasanın 23. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Davacı, tarafından temyiz olunan kararın 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA. 2.nolu bentte açıklanan nedenlerle diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine. 1.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 143: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/13-762

K. 2005/10

T. 2.2.2005

• DEVRE TATİL SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN TATİL HAKLARININ KULLANDIRILMADIĞI İDDİASI ( Kullanılmayan Yıllara Ait Tatil Hakkının RCI'ya Devri Talebi - Davacının Daha Önce de Aynı Hususta Dava Açmış ve Davasının Reddedilmiş Olması )

• KESİN HÜKÜM ETKİSİ ( Devre Tatil Sözleşmesinden Kaynaklanan Tatil Haklarının Kullandırılmadığı İddiasıyla Kullanılmayan Tatil Hakkının RCI'ya Devri Talebi - Daha Önce Aynı Konuda Açılan Davanın Reddedilmiş Olması )

• RCI'YA DEVİR TALEBİ ( Devre Tatil Sözleşmesinden Kaynaklanan Tatil Haklarının Kullandırılmadığı İddiasıyla - Daha Önce Aynı Konuda Açılan Davanın Reddedilmiş Olması/Kesin Hüküm Etkisi )

4077/m.6/B

1086/m.237

ÖZET :Davacı, davalıya bağlı otelde 5 yıl süre için her yıl bir hafta tatil yapmak üzere davalı şirketle 14.10.1998 tarihinde devre tatil sözleşmesi yaptığını 2002 ve 2003 yılları kullanması gereken tatil hakkını davalının engellemesi nedeniyle kullanamadığını, sözleşme gereği bu yıllara ait tatil hakkının üyesi olduğu RCI sistemine, havuza yatırması gerektiğini, 2002 ve 2003 yıllarına ait tatil hakkını RCI kanalıyla değişim yaparak kullanmak istediğini bildirmiştir. Yapılan yargılama sonunda, "davacının 5 yıllık tüm tatil hakkı için davalıdan RCI üyeliği talep ettiği, davalının böyle bir sorumluluğunun bulunmadığı, tüketicinin tek başına da RCI'ya üye olabileceği" gerekçesiyle davacının 218.606.507 TL. borçlu olmadığının tespitine, 2002-2003 yıllarına ait devre tatil hakkının RCI'ya devri isteminin reddine karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeyerek 10.12.2002 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı her iki davada da 2002 ve 2003 yıllarına ait tatil hakkının davalı tarafından RCI'ya devredilmesini talep ve dava etmiştir. Az yukarıda anılan dava dosyasında davacının bu talebi reddedilip hüküm de kesinleştiğine göre, o davadaki bu taleplerin reddine dair hüküm kesin hüküm oluşturur.

DAVA : Taraflar arasındaki "muarazanın meni" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 2. Tüketici Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.4.2003 gün ve 2003/60-165 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 01.12.2003 gün ve 2003/9142-14089 sayılı ilamı ile;

Page 144: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

( ...Davacı, davalıya bağlı otelde 5 yıl süre için her yıl bir hafta tatil yapmak üzere davalı şirketle 14.10.1998 tarihinde devre tatil sözleşmesi yaptığını 2002 ve 2003 yılları kullanması gereken tatil hakkını davalının engellemesi nedeniyle kullanamadığını, sözleşme gereği bu yıllara ait tatil hakkının üyesi olduğu RCI sistemine, havuza yatırması gerektiğini, 2002 ve 2003 yıllarına ait tatil hakkını RCI kanalıyla değişim yaparak kullanmak istediğini, ayrıca 1999 yılına ait tatil hakkının da kendisine kullandırılmadığını ileri sürerek 2002 ve 2003 yılları ve ayrıca 1999 yılı tatil hakkını 3 hafta olarak kullanmak istediğini, bu tatil hakkının RCI'ya ödemesini yaptığı 3 yıllık üye yenilemesinden dolayı davalının bu tatil haklarının RCI havuzuna, değişime aktarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı, davacının tüm istemlerinin daha önce görülen davada hükme bağlandığını ve bu nedenle kesin hüküm bulunduğunu, davacının sözleşmede belirlenen tatil hakkını kullandığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, görülmekte olan davada, satıcı davalının davacının tatil hakkını kullanmasına engel olarak muarazaa yarattığı ve bu nedenle önceki davanın kesin hüküm oluşturmayacağı gerekçesiyle 1999 yılı tatil hakkına ilişkin istemin reddine, 2003 yılı ile 2002 yılı yerine kaim olmak üzere 2004 yılına ait devre tatil hakkını davacının dilediği gibi kullanmasına ( RCI'ya devrine ) hak tanınmasına, muarazaanın menine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya arasında bulunan Ankara 2. Tüketici Mahkemesi'nin 2002/245 sayılı dava dosyasının incelenmesinden, eldeki davanın davacısı olan K.Tuğtekin Ok'un davalı şirket aleyhine açtığı davada, 218.606.570 TL. vergi borcunun olmadığının tespiti ile 2002 ve 2003 yıllarına ait birer haftalık tatil hakkının RCI'ya devredilmesini istediği, yargılama sonunda, "davacının 5 yıllık tüm tatil hakkı için davalıdan RCI üyeliği talep ettiği, davalının böyle bir sorumluluğunun bulunmadığı, tüketicinin tek başına da RCI'ya üye olabileceği" gerekçesiyle davacının 218.606.507 TL. borçlu olmadığının tespitine, 2002-2003 yıllarına ait devre tatil hakkının RCI'ya devri isteminin reddine karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeyerek 10.12.2002 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı her iki davada da 2002 ve 2003 yıllarına ait tatil hakkının davalı tarafından RCI'ya devredilmesini talep ve dava etmiştir. Az yukarıda anılan dava dosyasında davacının bu talebi reddedilip hüküm de kesinleştiğine göre, o davadaki bu taleplerin reddine dair hüküm kesin hüküm oluşturur. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 02.02.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

Page 145: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/10609

K. 2005/1658

T. 7.2.2005

• DEVRE TATİL SÖZLEŞMESİ ( Kullanılan Tatillerden Geri Kalan Sözleşme Bedeli Olan Paranın İadesi Ve Tazminat - Davacıların Haklı Nedenlerle Sözleşmeyi Feshetmeleri Nedeniyle Taleplerinin Değerlendirmesi Gereği )

• SÖZLEŞME BEDELİ OLAN PARANIN İADESİ VE TAZMİNAT ( Devre Tatil Sözleşmesi - Davacıların Haklı Nedenlerle Sözleşmeyi Feshetmeleri Nedeniyle Taleplerinin Değerlendirmesi Gereği )

• KUSURLU DAVRANIŞ NEDENİYLE TATİL YAPILAMAMASI ( Kullanılan Tatillerden Geri Kalan Sözleşme Bedeli Olan Paranın İadesi Ve Tazminat - Davacıların Haklı Nedenlerle Sözleşmeyi Feshetmeleri Nedeniyle Taleplerinin Değerlendirmesi Gereği )

4077/m.6/B

ÖZET : Davacılar, davalı ile devre tatil sözleşmesi imzaladıklarını, 2003 yılında davalının kusuru nedeniyle tatil yapamadıklarını öne sürerek, kullanılan tatillerden geri kalan sözleşme bedeli olan paranın iadesi ve tazminat talep edilmiştir. Davacı iddiaları dosyadaki delillerle kanıtlanmış olup, davacılar haklı nedenlerle sözleşmeyi feshetmişlerdir. Mahkemenin buna göre davacıların taleplerini değerlendirmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat Hakan Yıldırım geldi, davalı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacılar, davalı ile devre tatil sözleşmesi imzaladıklarını, 2003 yılında davalının kusuru nedeniyle tatil yapamadıklarını öne sürerek, kullanılan tatillerden geri kalan sözleşme bedeli olan 8360 doların, 500 Dolar bakım parasının iadesi ile, sözleşmenin 9. maddesi gereğince %20 tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Page 146: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

Davacılar, davalı şirketle 31.01.1999 tarihli devre tatil sözleşmesi yapmışlardır. Davacı taraf, 2003 yılında tatil hakkını kullanmak için Rezervasyon yaptırdığı halde, davalı şirketin "herşey dahil" sistemine geçtiğini bildirerek, ek ücretler talep ettiğini, kendilerinin bunları kabul etmemesi üzerine Rezervasyonun iptal edildiğini, ayrıca davalının kendilerini RCI'ya kayıt ettirme ve üç yıllık üyelik bedelini ödeme yükümlülüğünü de yerine getirmediğini belirterek bu davayı açmıştır. Davacı iddiaları dosyadaki delillerle kanıtlanmış olup, davacılar haklı nedenlerle sözleşmeyi feshetmişlerdir. Mahkemenin buna göre davacıların taleplerini değerlendirmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz edilen kararın davacılar yararına BOZULMASINA, 400 YTL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 07.02.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 147: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2005/13-165

K. 2005/120

T. 2.3.2005

• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Devre Mülk Satışından Doğan Uyuşmazlığın Taşınmaz Satımına İlişkin Olması - Genel Mahkemelerin Görevli Olması )

• DEVRE MÜLK SATIŞINDAN KAYNAKLANAN DAVA ( Taşınmaz Satımına İlişkin Uyuşmazlık Niteliği - Tüketici Mahkemesinin Görevli Olmadığı/Genel Mahkemelerin Görevli Olması )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Devre Mülk Satışından Kaynaklanan Davada - Devre Mülk Satışının Taşınmaz Satışı Niteliği ve Tüketici Mahkemelerinin Görevli Olmaması )

• TÜKETİCİ MAHKEMELERİNİN GÖREVLİ OLMAMASI ( Devre Mülk Satışının Taşınmaz Satışı Niteliği - Devre Mülk Satışından Doğan Davalarda Genel Mahkemelerin Görevli Olması )

4077/m.2,3,23/1

ÖZET : Davacı, davalı ile aralarında 22.7.1999 tarihli devre mülk satış sözleşmesi yapıldığını, ancak sonradan dava konusu devre mülkü almaktan vazgeçtiğini ve sözleşmenin 10. maddesine göre ödediği paranın tahsili için davalı hakkında icra takibinde bulunduğunu, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir. Devre mülk satışı, taşınmaz satışı olup, 4077 sayılı kanunun kapsamı dışındadır. O nedenle de taşınmaz satımına ilişkin uyuşmazlıklarda genel mahkemeler görevlidir. Mahkemece işin esası incelenmeli ve ortaya çıkacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Aksine düşüncelerle ve yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

DAVA : Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 9. Ticaret Mahkemesince görevsizliğe dair verilen 19.09.2002 gün ve 2002/188-885 sayılı kararın incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 15.10.2003 gün ve 12494-12046 sayılı ilamı ile ;

(... Davacı, davalı ile aralarında 22.7.1999 tarihli devre mülk satış sözleşmesi yapıldığını, ancak sonradan dava konusu devre mülkü almaktan vazgeçtiğini ve sözleşmenin 10. maddesine göre ödediği paranın tahsili için davalı hakkında icra takibinde bulunduğunu, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.

Page 148: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, mahkemenin görevsizliğine, talep halinde dosyanın İstanbul Tüketici mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun kapsam başlıklı 2. maddesinde "bu kanun, birinci maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü hukuki işlemi kapsar" yazılıdır. 3. maddesinde ise kanunun uygulanması ile ilgili tanımlar yapılıp, bu arada "ticaret konusu taşınır eşya" mal olarak tanımlanmıştır. Tüketici mahkemeleri başlıklı 23. maddesinin 1. fıkrasında ise "bu kanunun uygulanmasıyla ilgili çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır" hükmüne yer verilmiştir.

Somut olayda devre mülk satışı taşınmaz satışı olup 4077 sayılı kanunun kapsamı dışındadır. O nedenle de taşınmaz satımına ilişkin uyuşmazlıklarda genel mahkemeler görevlidir. Öyle ise mahkemece işin esası incelemeli ve ortaya çıkacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Aksine düşüncelerle ve yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir... )

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Ayrıca ilk karar görevsizliğe ilişkin olup, direnme kararında yer alan gerekçe ve açıklamalar da göreve ilişkin olmasına karşın; gerek kısa, gerekse gerekçeli kararın hüküm sonucunda "yetkisizlik" ifadesinin kullanılmış olması da usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 02.03.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

Page 149: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/14904

K. 2005/5351

T. 4.4.2005

• USULDEN RED ( Sebeplerinin Varlığı Halinde Davanın Sadece Usulden Reddi Kararı Verileceği/ Esastan Reddine Karar Verilemeyeceği - Alacak Davası )

• ESASTAN RED KARARI ( Bir Davada Usul Yönünden Red Sebepleri Varsa Hem Usulden Hem de Esastan Reddine Karar Verilemeyeceği - Sadece Usulden Red Kararı Verileceği )

• ALACAK DAVASI ( Usul Yönünden Davanın Red Sebeplerinin Olması - Davanın Hem Usulden Hem de Esastan Reddine Karar Verilemeyeceği )

4077/m.8,9

ÖZET : Bir davada usul yönünden red sebepleri var ise, davanın usulden reddine karar verilmekle yetinilmesi gerekir. Davanın hem usulden hem de esastan reddine karar verilmesi mümkün değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan gelen olmadığından incelemenin evraklar üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalıların şirkete ait konaklama tesisinde tatil yaptıklarını ve beğenerek 5.7.2000 tarihinde 50 yıl süreli devre tatil sözleşmesi imzaladıklarını ve karşılığında toplam 3640 dolar bedelli 30 adet bono verdiklerini ancak bakiye 2440 doların ödenmediğini ileri sürerek, faizi ile ödetilmesini istemiştir.

Davalı davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece, sözleşmede tatil hakkı veren Primary Holiday'in tüzel kişiliğe sahip olmayan bir isim olduğu, davacı Abdullah'ın sözleşmede herhangi bir sıfatının bulunmadığı, satıcının tüzel kişiliği bulunmadığından sözleşmenin tanzim edildiği tarihten itibaren yok hükmünde olduğu açıklanmış, ayrıca da sözleşmenin 4077 sayılı kanun kapsamında kapıdan satış niteliğinde bulunduğu ve cayma belgesinin verilmediği gibi tebliğlerde belirtilen şekil şartlarına da uyulmadığı açıklanmış ve davanın bu nedenlerle reddine karar verilmiştir. Mahkemece, bu şekilde kararın

Page 150: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

gerekçe bölümünde davanın hem esastan hem de usulden red sebepleri açıklanmış, hüküm kısmında ise, sadece davanın reddi denilmiştir. Bir davada usul yönünden red sebepleri var ise, davanın usulden reddine karar verilmekle yetinilmesi gerekir. Davanın hem usulden hem de esastan reddine karar verilmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, verilen karar usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 4.4.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 151: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/3624

K. 2005/11842

T. 11.7.2005

• HUSUMET ( Devre Tatil Sözleşmesine Konu Tesislere Tadilat Gerekçesiyle Alınmayan Kişinin Açtığı Davada Tesisi Satın Aldıktan Sonra Davacıdan Yıllık Bakım Ücreti Talep Etmek Suretiyle Sözleşmeyi Benimseyen Yeni Malikin )

• DEVRE TATİL SÖZLEŞMESİ ( Tadilat Gerekçesiyle Tesislere Alınmayan Kişinin Açtığı Tazminat Davasında Tesisleri Devraldıktan Sonra Davacıdan Yıllık Bakım Bedeli İstemek Suretiyle Sözleşmeyi Benimseyen Yeni Malikin Pasif Husumet Ehliyetinin Bulunduğunun Kabulü Gereği )

• YILLIK BAKIM BEDELİ TALEP EDEN YENİ MALİK ( Devre Tatil Sözleşmesini Benimsediğinin Kabulü Gereği - Tadilat Nedeniyle Tesislere Alınmayan Kişinin Açtığı Tazminat Davasında Pasif Husumet Ehliyetinin Bulunduğu )

• TAZMİNAT TALEBİ ( Yıllık Bakım Bedeli Talep Eden Yeni Malikin Önceki Malikle Yapılmış Olan Devre Tatil Sözleşmesini Benimsemiş Sayılacağı - Tadilat Gerekçesiyle Tesislere Alınmayan Davacının )

4077/m.6/B

818/m.19

1086/m.38,57

ÖZET : Dava dışı üçüncü kişiden devraldığı tesislere ait devre tatil sözleşmesi sahiplerinden, yıllık bakım ücretini istemesi, devreden üçüncü şahsın yaptığı devre tatil sözleşmesini davalı şirketin benimsediği ve kabul ettiği anlamına gelir. Bu nedenle söz konusu devre tatil sözleşmesi davalıyı da bağlayacağından, davalıya husumet yöneltilerek dava açılması doğrudur.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı şirket ile devre tatil sözleşmesi yaptıklarını, 2004 yılında tadilat nedeniyle tesise alınmadıklarını öne sürerek, 750.000.000 lira manevi, 5.000.000.000 lira maddi tazminatın tahsiline ve 30.12.2020 tarihine kadar sözleşmenin aynen ifa edilmesine karar verilmesini istemiştir.

Page 152: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacının, dava dışı T... A.Ş. ile 20.1.1994 tarihli ve 2020 yılına kadar geçerli olmak üzere devre tatil sözleşmesi yaptıkları, ancak daha sonra davalı şirketin 1.9.1999 tarihinde kiracı olarak daha sonrada üst hakkını almak suretiyle tesisi işletmeye devam ettiği, dosyadan anlaşılmaktadır. Davalının bu yeri devraldıktan sonra dosyada örneği bulunan ""C... V... "" başlıklı yazıyla davacıdan 2002 yılına ait bakım ücretini istediği ve davacının da bu bakım ücretini ödediği hususu yine dosyadaki belgelerle sabit ve taraflar arasında da çekişmesizdir. Dava dışı T... 'den devraldığı tesislere ait devre tatil sözleşmesi sahiplerinden yıllık bakım ücretini istemeleri devreden T... 'in yaptığı devre tatil sözleşmesini davalı şirketin benimsediği ve kabul ettiği anlamına gelir. Şu halde devre tatil sözleşmesi davalıyı da bağlar. Bu nedenle davalıya husumet yöneltilerek dava açılması doğrudur. Mahkemece işin esasına girilip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına ( BOZULMASINA ), 400 YTL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 11.7.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi

Page 153: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/9939

K. 2005/37

T. 5.1.2005

• TUR ORGANİZASYONUNDA VERİLEN HİZMET ( Kusurlu Ve Ayıplı Olması Nedeniyle Hizmet Bedelinden İndirim Yapılması İsteği - Tüketici Davalarının Tüketicinin İkametgahı Mahkemesinde De Açılabileceği )

• KUSUR VE AYIP ( Tur Organizasyonunda Verilen Hizmet Nedeniyle Hizmet Bedelinden İndirim Yapılması İsteği - Tüketici Davalarının Tüketicinin İkametgahı Mahkemesinde De Açılabileceği )

• HİZMET BEDELİNDEN İNDİRİM TALEBİ ( Tur Organizasyonunda Verilen Hizmetin Kusurlu Ve Ayıplı Olması Nedeniyle - Tüketici Davalarının Tüketicinin İkametgahı Mahkemesinde De Açılabileceği )

• TÜKETİCİNİN İKAMETGAHI MAHKEMESİ ( Tüketici Davalarında Açılabileceği - Hizmet Bedelinden İndirim Talebi )

• YETKİ ( Tüketici Davalarının Tüketicinin İkametgahı Mahkemesinde De Açılabileceği - Hizmet Bedelinden İndirim Talebi )

• DAVALININ İKAMETGAHI MAHKEMESİNİN YETKİSİ ( Genel Kural Olmakla Birlikte Tüketici Davalarının Tüketicinin İkametgahı Mahkemesinde De Açılabileceği - Hizmet Bedelinden İndirim Talebi )

4077/m.23

1086/m.9

ÖZET : Dava, davalının düzenlediği tur organizasyonunda verilen hizmetin kusurlu ve ayıplı olması nedeniyle hizmet bedelinden indirim yapılması isteğine ilişkin olup davacı tüketicidir. Her ne kadar HUMK'daki genel kurala göre davanın davalının ikametgahı mahkemesinde açılacağı kabul edilmiş ise de, 4077 sayılı kanunun 23. maddesinin üçüncü fıkrasında Tüketici davalarının tüketicinin ikametgahı mahkemesinde de açılabileceği kabul edilmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı hizmet indirimi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalının bayram tatilinde düzenlediği tur programına katılarak Dubai'ye gittiğini, ancak verilen hizmetlerin yetersiz ve ayıplı olduğunu ileri sürerek hizmet bedelinden 760 Euro indirim yapılmasına karar verilmesini istemiştir.

Page 154: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Davalı, şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olan İzmir Tüketici Mahkemesinin yetkili olduğunu beyanla yetki itirazında bulunmuştur.

Mahkemece, Mahkemenin yetkisizliğine, Dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, karar kesinleştiğinde dosyanın yetkili ve görevli İzmir Tüketici mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ; Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, davalının düzenlediği tur organizasyonunda verilen hizmetin kusurlu ve ayıplı olması nedeniyle hizmet bedelinden indirim yapılması isteğine ilişkin olup davacı tüketicidir. Her ne kadar HUMK'daki genel kurala göre davanın davalının ikametgahı mahkemesinde açılacağı kabul edilmiş ise de, 4077 sayılı kanunun 23. maddesinin üçüncü fıkrasında Tüketici davalarının tüketicinin ikametgahı mahkemesinde de açılabileceği kabul edilmiştir. Bu durumda mahkemece yetki itirazının reddi ile işin esası incelenmeli ve ortaya çıkacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Mahkemenin yazılı şekilde dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 5.1.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 155: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/3108

K. 2004/11101

T. 12.7.2004

• KAMPANYALI SATIŞTA SATICININ TEMERRÜDÜ ( Sözleşmeye Aykırılık Nedeniyle Müspet Zarar Talep Edilmesi Halinde Kalan Borç Tazminat Alacağından Düşülerek Hesap Yapılacağı )

• SATICININ TEMERRÜDÜ NEDENİYLE MÜSBET ZARAR TALEBİ ( Kalan Borç Tazminat Alacağından Düşülerek Hesaplama Yapılacağı )

• MÜSPET ZARARIN HESAPLANMASI USULÜ ( Satıcının Aracı Zamanında Teslim Etmemesi Nedeniyle Rayiç Bedelinin Tahsili Talebi )

818/m.106

4077/m.7,30

ÖZET : Dava, kampanyalı satış esasına dayalı olarak satın alınan aracın kararlaştırılan sürede teslim edilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini talebine ilişkindir. Bu nevi uyuşmazlıkların genel hükümlere göre çözümlenmesi gerekir. Teslim edilmeyen aracın rayiç bedeli istendiğine göre müspet zararın istendiği açıktır. Sözleşmeye aykırılık nedeniyle müspet zarar talep edildiğinde, kalan borç tazminat alacağından düşülerek hesaplama yapılması gerekir. Açıklanan hususlar nazara alınmadan yazılı gerekçe ile ödenen bedelin tahsiline karar verilmesi hatalıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmü n süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, taraflar arasında düzenlenen 28.12.1998 tarihli sözleşme ile P. marka 2 OTD HB model aracın satımı hususunda anlaştıklarını, 2.192.465.000.-TL peşin ödendiğini, kalan bedelin 60 ayda ve 62. 1 26.000.-TL'lık taksitler halinde ödeneceğini, otomobilin Ocak 2000'de teslim edilmesi gerekirken teslim edilmediğini, aracın rayiç değeri olan 12.000.000.000.-TL'nın tahsili için girişilen İcra takibine haksız olarak İtiraz edildiğini ileri sürerek, aracın teslimi, mümkün olmadığı taktirde alacağın % 40 inkar tazminatı ile tahsilini istemiş, yargılama sırasında talebinin aracın rayiç değerinin tahsili yönünde olduğunu açıklamıştır.

Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.

Page 156: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşme gereğince otomobilin Ocak 2000 tarihinde teslimi gerekirken davalının edimini yerine getirmediği, bu nedenle davacının taksit ödemelerini 28.05.2000 tarihinde durdurduğu, son senet tarihinin 28.12.2003 tarihi olup, ödemeler tamamlanmadığından davacının aracın rayiç değerini değil, ancak ödediklerini geri isteyebileceği, davalının 27.07.2000 tarihinde temerrüde düştüğü gerekçesi ile sözleşmenin feshine, 3.968.607.000.-TL asıl alacak ve 2.579.594.550.TL'nın davalıdan tahsiline ilişkin verilen karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Davacı vekilinin 05.06.2003 tarihli celsede davanın itirazın iptali davası olmadığını açıklaması karşısında davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Dava, kampanyalı satış esasına dayalı olarak satın alınan aracın kararlaştırılan sürede teslim edilmemesi nedeniyle doğan zararın tazminine ilişkindir. 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un kampanyalı satışları düzenleyen 7. maddesinde satılanın geç teslim veya hiç teslim edilmemesi nedeniyle uğranılan zararlara ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığından, anılan yasanın 30. maddesi gereğince bu tür uyuşmazlıkların genel hükümlere göre çözümleneceği kabul edilmelidir.

Taraflar arasında düzenlenen 28.12.1998 tarihli "Sabit Fiyat Garantili P. Otomobil Sözleşmesi"nde peşinat olarak 2.192.465.000.-TL, taksit miktarları 62.126.000.TL olmak üzere toplam bedelin 5.920.000.000.-TL ve araç tesliminin Ocak 2000 alacağı kararlaştırılmıştır. Teslim tarihinin Ocak 2000 olmasına ve bu sürede araç teslim edilmemesine rağmen davacı, Mayıs 2000 tarihine kadar taksitlerini düzenli olarak ödemiş olup, 13 Temmuz 2000 tarihli ihtarnamesi ile aracın 7 gün içinde teslimini ya da anahtar teslim fiyatı olan 12.000.000.000.-TL'nın ödenmesini istemiş, verilen sürede aracın teslim edilmemesi üzerine de bu davada aracın rayiç bedeli olarak 12.000.000.000.-TL'nın tazmin edilmesini talep etmiştir. Satım sözleşmesi tam iki taraflı sözleşme olup, satıcının temerrüde düşmesi halinde alıcı, BK'nun 106. maddesindeki seçimlik haklarını kullanabilir. Dava konusu olayda davacı alıcı, teslim edilmeyen aracın rayiç değerini istediğine göre sözleşmeye aykırılık nedeni ile olumlu ( müspet ) zararını istediği açık ve belirgindir. Olumlu ( müspet ) zarar ise sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan zarar olup, alacaklının mal varlığının, borcun yerine getirilmesi sonucu ulaşacağı durum ile borcun yerine getirilmemesinden dolayı göstereceği durum arasındaki fark olarak açıklanabilir. Alıcının ifadaki menfaatinin zedelenmesi nedeniyle doğan zarardan satıcı sorumludur. Davacı, davalının sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle olumlu zarar istediğine göre, sözleşmeyi halen ayakta tutmaktadır. Bu durumda, sözleşme ilişkisi ayakta kalır; ne var ki, asıl edimin yerini tazminat borcu alır ( Prof. Dr. Selahattin Sulhi Tekinay, Borçların İfası, İhlali, Sona Erme Sebepleri ve Nevileri, 1967, sh. 166 ). Böyle olunca zarar giderilmesi konusu ifadaki menfaat olduğundan ödenen miktar geri istenemeyeceğinden bu miktara hükmedilemez.

Bu açıklamalardan sonra, alacaklı sözleşmeyi ayakta tutmak suretiyle olumlu zararını istediği taktirde, öncelikle kendi edimini yerine getirip getirmeyeceği meselesi üzerinde durmak gerekir. Doktrinde müspet zararın hesabı ile ilgili, mübadele teorisi ve fark teorisi olmak üzere iki teori vardır ( Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuk Genel Hükümler, Cilt 2, 5. Bası, sh. 1 106 ). Mübadele teorisinde mütemerrit borçlu kendi edimi yerine tazminat ödemek zorunda kalırken, alacaklı kendi edimini aynen yerine getirmek zorundadır. Doktrin ve uygulamada daha fazla benimsenen fark teorisine

Page 157: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

göre ise alacaklı mütemerrit borçluya karşı borçlandığı kendi edimini aynen ifa etmek zorunda değildir. Bu durumda alacaklı, tazminat alacağından kendi borcunu düşürür ve geri kalan kısmı ister. Özellikle somut dava konusu olayda olduğu gibi, edimini yerine getirmede temerrüde düşen, hatta mali bakımdan acz içerisinde olduğu bilinen borçluya, bakiye satım bedelinin peşinen ödenmesini istemek hakkaniyet ilkeleri ile de bağdaşmaz. Böyle olunca mahkemece, davacının sözleşmeye aykırılık nedeniyle olumlu ( müspet ) zararını talep edebileceği kabul edilerek, satışa konu edilen aracın, ihtar tarihindeki ( 13 Temmuz 2000 ) rayiç değerinin uzman bilirkişi vasıtası ile tespiti ile bundan davacının kalan taksitlerinin mahsup edilmesi ve bakiye zarardan davalıların sorumlu tutulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte yazılı nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 12.07.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 158: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/3227

K. 2003/7356

T. 5.6.2003

• SÖZLEŞMENİN İPTALİ ( Tüketici Hakem Heyetine Yasal Sürede Başvurmak - Vereceği Kararların Tüketici Mahkemelerinde Delil Olarak İleri Sürülebileceği )

• KAPIDAN SATIŞ ( Alınan Mutfak Robotu/Malın Kalitesiz Ve Standartlara Uygun Olmaması - Tüketici Hakem Heyetine Yasal Sürede Başvurmak )

• TÜKETİCİ SORUNLARI HAKEM HEYETİ KARARI ( Hakem Heyetine Başvuru Nedeniyle Davanın Süresinde Açıldığının Kabulü Gereği )

• TÜKETİCİNİN MALI İADESİ ( Sözleşmede 7 Gün İçerisinde Hiç Bir Sebep Göstermeden İade Etme Hakkı Bulunması )

• HAKEM HEYETİNE YASAL SÜREDE BAŞVURU ( Davanın Süresinde Açıldığının Kabulü - İşin Esasına Girilerek Karar Verilmesi Gerektiği )

4077/m. 22/4

ÖZET : Davacı, malı satın aldığı 1.6.2001 tarihinden üç gün sonra Tüketici Hakem Heyetine yasal sürede başvurmakla, sözleşmeyi fesih iradesini açıkça bildirmiştir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 22/4 fıkrası "Tüketici sorunları Hakem Heyetlerinin vereceği kararlar, tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebileceğine göre tüketici sorunları hakem heyetine başvurusu nedeniyle davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı şirketin pazarlama görevlisinin 1.6.2001 günü evine gelerek kapıda mutfak malzemesi olan robotu taksitle satmak istediğini, satışa ilişkin sözleşmeyi imzaladığını, ancak mutfak robotunun kalitesiz ve standardına uygun olmadığını, Hakem Heyetinin kararına rağmen davalının sattığı malzemeyi iade almayarak temerrüde düştüğünü ileri sürerek sözleşmenin geçersiz ve davalıya borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Page 159: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Mahkemece, davanın süresinde açılmadığından reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında yapılan satışın kapıdan satış olduğu uyuşmazlık konusu değildir. 4077 sayılı kanunun 8/2. maddesine göre bu tür satışlarda, tüketici yedi günlük tecrübe ve muayene süresi sonuna kadar malı, kabul veya hiçbir gerekçe göstermeden reddedilmekte serbesttir. Davacı, malı satın aldığı 1.6.2001 tarihinden üç gün sonra Tüketici Hakem Heyetine yasal sürede başvurmakla, sözleşmeyi fesih iradesini açıkça bildirmiştir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 22/4 fıkrası "Tüketici sorunları Hakem Heyetlerinin vereceği kararlar, tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebileceğine göre tüketici sorunları hakem heyetine başvurusu nedeniyle davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir. Hal böyle olunca işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şeklide davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 5.6.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 160: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/786

K. 2003/6435

T. 16.6.2003

• GENEL KREDİ SÖZLEŞMESİ ( Faiz Oranının Artırılması Nedeniyle Uyarlanması Talebi - Sözleşmede Hüküm Bulunması Ve Ticari Nitelikli Olduğu İçin Reddi Gereği )

• FAİZİN TEK TARAFLI OLARAK ARTIRILMASI ( Kredi Sözleşmesinde Hüküm Bulunması Nedeniyle - Günün Koşullarının Gerektirmesi Ve Ticari Nitelikli Olması )

• UYARLAMA DAVASI ( Kredi Sözleşmesinde Öngörülen Faizin Artırılması Nedeniyle - Sözleşmede Hüküm Bulunması Ve Ahde Vefa İlkesi/Reddi gereği )

• AHDE VEFA İLKESİ ( Kredi Sözleşmesinde Faizin Artılması - Hüküm Bulunması/Uyarlama Davasının Reddi Gereği )

6762/m. 20

4721/m.2

4077/m.10

ÖZET :Davacı, davalı banka tarafından faiz oranı yükseltilen kredi sözleşmesinin uyarlanmasını istemiştir. Kullanılan kredi davacı şirkete ticari araç alımına ilişkin olup, düzenlenen sözleşmede ticari nitelikli Genel Kredi Sözleşmesi olduğundan taraflar arasındaki Genel Kredi Sözleşmesi davalı bankaya faiz oranlarını tek taraflı olarak artırma ve ödeme planını değiştirme yetkisi verdiği, davacının tacir olduğu, sözleşme yaparken basiretli bir işadamı gibi hareket etmesi gerektiği, sözleşme koşullarını serbest iradesiyle kabul ettiği, ülkede yaşanan ekonomik gelişmelerin ve kaynak maliyeti artışının faiz oranları artışını zorunlu kıldığı, öngörülen artışın hak ve nesafet kurallarına göre fahiş sayılamayacağı ve sözleşmeye hakimin müdahalesini gerektiren bir durum bulunmadığı, ahde vefa prensibinin de bunu gerektirdiğinin kabulü gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Eskişehir Asliye 3. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 13.11.2002 tarih ve 2001/492-2002/882 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin taraflar arasında imzalanan 6.6.2000 tarihli kredi sözleşmesi ile 17.000.000.000 TL. kredi kullandığını, davalının ekonomik kriz sonrası

Page 161: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

kredi faiz oranını tek taraflı olarak %6'ya çıkardığını ileri sürerek sözleşmenin uyarlanmasını istemiştir.

Davalı vekili, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin müvekkiline faiz oranının artırılması yetkisi verdiğini savunarak ahde vefa ilkesi gereğince davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, sözleşmenin 4077 sayılı yasa kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, anılan yasanın 10. maddesine göre davalı bankanın tüketici aleyhine tek taraflı karar alamayacağı gerekçesiyle aylık faiz oranının 2,8 olarak belirlenmesine karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava, davalı banka tarafından faiz oranı yükseltilen kredi sözleşmesinin uyarlanması istemine ilişkindir. Mahkemece, 4077 sayılı yasa kapsamında değerlendirilmesi gereken sözleşmeye ilişkin olarak aynı yasanın 10. maddesine göre bankanın tüketici aleyhine tek taraflı olarak karar alamayacağı gerekçesiyle dava kabul edilmiştir. Kullanılan kredi davacı şirkete ticari araç alımına ilişkin olup, düzenlenen sözleşmede ticari nitelikli Genel Kredi Sözleşmesi olduğundan somut olayda 4077 sayılı Kanun hükümleri uygulanamaz. Taraflar arasındaki Genel Kredi Sözleşmesi'nin 4. ve Ek Hükümlerinin Ek 2. maddesinin ( 6. paragraf ) davalı bankaya faiz oranlarını tek taraflı olarak artırma ve ödeme planını değiştirme yetkisi verdiği, davacının tacir olduğu ve TTK.nun 20. maddesine göre sözleşme yaparken basiretli bir işadamı gibi hareket etmesi gerektiği, sözleşme koşullarını serbest iradesiyle kabul ettiği, ülkede yaşanan ekonomik gelişmelerin ve kaynak maliyeti artışının faiz oranları artışını zorunlu kıldığı, öngörülen artışın hak ve nesafet kurallarına göre fahiş sayılamayacağı ve sözleşmeye hakimin müdahalesini gerektiren bir durum bulunmadığı ahde vefa prensibinin de bunu gerektirdiği gözetilmeden mahkemece yetersiz rapora dayanılarak davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.06.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Page 162: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/8638

K. 2003/4611

T. 16.6.2003

• TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN GÖREVİ ( Tüketici Tarafından Açılan Davalarda Görevli Olması - Bankanın Tüketici Kredisinden Dolayı Açtığı Davada Görevli Olmaması )

• BANKANIN TÜKETİCİ KREDİSİNDEN DOLAYI AÇTIĞI DAVA ( Görevli Mahkeme - Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu Dava ve İşler )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Bankanın Tüketici Kredisinden Dolayı Açtığı Davanın Tüketici Mahkemesinin Görevine Girmemesi )

4077/m.10,23

ÖZET : Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun amacı kanunun adından da anlaşılacağı gibi tüketiciyi korumaktır. Başka bir deyimle bu kanunun uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların Tüketici Mahkemesinde görülebilmesi davanın tüketici tarafından açılması halinde mümkündür. Somut olayda ise, dava tüketici tarafından değil tüketici kredisini vermiş olan banka tarafından açılmıştır. Bu durumda Tüketici Mahkemeleri'nin görevli olduğu gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı doğru değildir.

DAVA : Dava, tüketici kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.

Mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddine, dosyanın talep halinde Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

KARAR : Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun amacı kanunun adından da anlaşılacağı gibi tüketiciyi korumaktır. Başka bir deyimle bu kanunun uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların Tüketici Mahkemesinde görülebilmesi davanın tüketici tarafından açılması halinde mümkündür. Somut olayda ise, dava tüketici tarafından değil tüketici kredisini vermiş olan banka tarafından açılmıştır.

SONUÇ : Bu durumda işin esasına girilerek uyuşmazlığın toplanacak deliller çerçevesinde oluşacak duruma göre çözümlenmesi gerekirken, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.

KARŞI OY YAZISI :

Dava konusu uyuşmazlık, tüketici kredisinden kaynaklanmaktadır.

Page 163: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 10. maddesinde ""tüketici kredisi"" düzenlenmiş olup, aynı yasanın 23. maddesinde ise bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara Tüketici Mahkemesinde bakılacağı hükme bağlanmıştır.

Açıklanan nedenle, mahkemece tüketici kredisinden kaynaklanan uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup, hükmün onanması gerektiğinden sayın çoğunluğun bozma şeklinde oluşan görüşüne katılamıyorum.

Başkan

Coşkun KOÇAK

Page 164: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/7732

K. 2003/7848

T. 15.9.2003

• UYARLAMA DAVASI ( Taşıt Kredi Sözleşmesi Uyarınca Kararlaştırılan Aylık Taksitlerin Olumsuz Ekonomik Koşullar Nedeniyle Ödenmesinin İmkansız Hale Gelmesi Üzerine Açılmış Dava Olması )

• GÖREV ( Dava Konusu Taşıt Kredi Sözleşmesinin Tüketici Kredisi Niteliğinde Olduğu ve Bu Nedenle Tüketici Mahkemelerinin Görevli Olduğunun Gözetilmesinin Gerekmesi )

• TÜKETİCİ KREDİSİ ( Dava Konusu Taşıt Kredi Sözleşmesinin Tüketici Kredisi Niteliğinde Olduğu ve Bu Nedenle Tüketici Mahkemelerinin Görevli Olduğunun Gözetilmesinin Gerekmesi )

• TÜKETİCİ MAHKEMELERİ ( Dava Konusu Taşıt Kredi Sözleşmesinin Tüketici Kredisi Niteliğinde Olduğu ve Bu Nedenle Tüketici Mahkemelerinin Görevli Olduğunun Gözetilmesinin Gerekmesi )

4077/m.10

ÖZET : Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden kullanılan kredinin ticari araç alımına ilişkin olmayıp, düzenlenen sözleşmenin de tüketici kredisi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında mahkemece, davacının aldığı kredinin 4077 sayılı kanunun 10. maddesinde düzenlenen tüketici kredisi olarak kabul edilmesi ve işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Tüketici Mahkemesi'nce verilen 07.03.2002 tarih ve 2001/1181-2002/249 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ve davalı B....dırbank A.Ş. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ata Durak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili ile davalı D....bank A.Ş. arasında imzalanan dövize endeksli taşıt kredi sözleşmesi uyarınca kararlaştırılan aylık taksitlerin, olumsuz ekonomik gelişmeler sonucunda, müvekkili açısından, ödenmesi imkansız hale geldiğini ileri sürerek, sözleşmenin değişen şartlara uyarlanmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı banka vekili, davanın reddini savunmuştur.

Davalı S.... Pazarlama A.Ş. vekili savunmada bulunmamıştır.

Page 165: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, davanın döviz karşılığı ödeme yapılmak üzere imzalanan sözleşmenin uyarlanması ile ilgili olduğu, bu konunun genel hükümler çerçevesinde incelemesi gerektiği gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili ile davalılardan B....bank A.Ş. vekili temyiz etmiştir.

1-Dava, dövize endeksli taşıt kredi sözleşmesinin, değişen şartlara uyarlanması istemine ilişkindir. Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden kullanılan kredinin ticari araç alımına ilişkin olmayıp, düzenlenen sözleşmenin de tüketici kredisi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında mahkemece, davacının aldığı kredinin 4077 sayılı kanunun 10. maddesinde düzenlenen tüketici kredisi olarak kabul edilmesi ve işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulması gerekmiştir.

2- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının gelince, bozma neden ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarına incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 15.09.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Page 166: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/93

K. 2004/9462

T. 7.10.2004

• TÜKETİCİ KREDİ SÖZLEŞMESİNDEN DOLAYI KEFİLDEN YAPILAN FAZLA TAHSİLAT NEDENİYLE İSTİRDAT TALEBİ ( Görevli Mahkeme - Ticaret Mahkemesi ile Tüketici Mahkemesi Arasındaki İlişkinin Görev İlişkisi Olması )

• KEFİLDEN YAPILAN FAZLA TAHSİLATIN İSTİRDADI TALEBİ ( Tüketici Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak Nedeniyle - Görevli Mahkeme )

• İSTİRDAT TALEBİ ( Tüketici Kredi Sözleşmesine Kefil Olan Davacıdan Yapılan Fazla Tahsilat İçin - Görevli Mahkeme )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Tüketici Kredi Sözleşmesine Kefil olan Davacıdan Yapılan Fazla Tahsilat Nedeniyle Açılan İstirdat Davasında )

4077/m.3, 10, 23/1

1086/m.1

ÖZET :Dava, Tüketici Kredisi Sözleşmesine kefalet nedeniyle ödenen fazla bedelin istirdatı istemine ilişkindir. Davacı, kefili olduğu tüketici kredisinden dolayı davalının Tüketici yasasına da aykırı davranarak fazladan tahsilat yaptığını ileri sürmüş olmasına göre; tarafların sıfatına, uyuşmazlığın niteliğine ve uygulanması istenilen yasal hükümlere göre, bu davaya bakmak 4077 sayılı Tüketicilerin Korunması Hakkındaki Kanun'un 3, 10 ve 23/1 nci maddesi hükümleri karşısında, Tüketici Mahkemelerinin görevine girmektedir. Ticaret Mahkemesi ile Tüketici Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisidir. Bu nedenle, mahkemece dosyanın o yerdeki Tüketici Mahkemesinde görülebilmesi için görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Mersin Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 11.7.2003 tarih ve 2002/749-2003/426 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M.Pınar Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin esas borçlusu Ali Osman H olduğu Tüketici Kredi Sözleşmesinde dava dışı Mithat K ile birlikte kefil olduğunu, davalı bankanın yaptığı icra takibi sırasında asıl borçlunun borcunu kabul etmesine rağmen, bankanın alacağını asıl borçlu yerine kefillerden tahsil ettiğini, kefil olunan 1.380.416.000

Page 167: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

TL.sının yarısından müvekkilinin sorumlu olmasına rağmen davacının alacağının tamamını tahsil ettiğini ileri sürerek, fazladan tahsil edilmiş olan 1.000.000.000 TL sının faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, sabit görülmeyen davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava, Tüketici Kredisi Sözleşmesine kefalet nedeniyle ödenen fazla bedelin istirdatı istemine ilişkindir. Davacı, kefili olduğu tüketici kredisinden dolayı davalının Tüketici yasasına da aykırı davranarak fazladan tahsilat yaptığını ileri sürmüş olmasına göre; tarafların sıfatına, uyuşmazlığın niteliğine ve uygulanması istenilen yasal hükümlere göre, bu davaya bakmak 4077 sayılı Tüketicilerin Korunması Hakkındaki Kanun'un 3, 10 ve 23/1 nci maddesi hükümleri karşısında, Tüketici Mahkemelerinin görevine girmektedir.

Mahkemelerin görevi, dava şartlarından olup, yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınması gerekmektedir. HUMK.'nun 1. maddesi uyarınca mahkemelerin görevi kanunla belirlenir. Buna göre, Ticaret Mahkemesi ile Tüketici Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisidir. Bu nedenle, mahkemece dosyanın o yerdeki Tüketici yasasından kaynaklanan davalara bakmakla görevlendirilen mahkemede görülebilmesi için görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin esasa yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 )numaralı bentte açıklanan nedenle kararın BOZULMASINA, ( 2 )numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin esasa ilişen temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 7.10.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Page 168: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/2500

K. 2004/11644

T. 29.11.2004

• FERDİ KREDİ SÖZLEŞMESİNİN İPTALİ DAVASI ( Kredi Sözleşmesinin Hata ve Hileye Müsteniden İmzalattırılması Nedeniyle )

• GÖREV ( Ferdi Kredi Sözleşmesinin İptaline İlişkin Davanın Tüketici Mahkemelerinde Açılmasının Gerekmesi-Görevin Kamu Düzenine İlişkin Olması Nedeniyle Yargılamanın Her Aşamasında Re'sen Gözetilmesi )

• TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN GÖREV ALANI ( Ferdi Kredi Sözleşmelerinin İptaline İlişkin Davaların Görüm Yerinin Tüketici Mahkemeleri Olması )

• RESEN GÖZETME ( Mahkemelerin Görevinin Kamu Düzenine İlişkin Olması Nedeniyle Yargılamanın Her Aşamasında Resen Gözetilmesinin Gerekmesi )

• GÖNDERME KARARI ( Ferdi Kredi Sözleşmesinin İptali Davası Tüketici Mahkemelerinin Görev Alanına Girdiğinden Dosya Hakkında Görevsizlik ve Gönderme Kararı Verilmesinin Gerekmesi )

4077/m.3,10,23

818/m.61

1086/m.7

ÖZET : Ferdi kredi sözleşmesinin iptaline ilşkin davaya bakmak Tüketici Mahkemelerinin görevine girmektedir. Mahkemelerin görevi, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınması gerekmektedir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 7.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 27.05.2003 tarih ve 1994/541-2003/513 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı Müflis Bankası vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Berkant Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı A Otomotiv Ltd.Şti.nden otomobil alınması hususunda bu şirketin temsilcisi davalı Recep S ile anlaşma sağladıklarını, anılan bu davalının vasıtasıyla davalı bankadan 36 ay vadeli 25.554 USD kredi kullanıldığını, işlemleri ise bankanın görevlisi davalı Ümit B'nin yaptığını, ferdi kredi sözleşmesinin 7 nci maddesinin boş olarak imzalattırıldığını, aracın süresinde ve sonrasında teslim edilmediğini, davalıların eylemleriyle bahse konu kredi tutarının

Page 169: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

davalı Recep S hesabına geçirildiğini, boş olarak imzalattırılan talimatların sonradan doldurulduğunu, davalı Recep S hakkında dolandırıcılık suçundan dolayı şikayette bulunulduğunu iddia ederek, hata ve hileye müsteniden imzalattırılan ferdi kredi sözleşmesinin iptaline, talebin reddi halinde davalı banka dışındaki davalılardan 25.554 USD.nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Ümit B vekili, müvekkilinin davalı bankanın memuru olduğunu, kredi sözleşmesinde imzalanması gerekli yerleri gösterdiğini, iddiaların yersiz bulunduğunu bildirerek, davanın reddini istemiştir.

Davalı M Bankası A.Ş. vekili, davada müvekkilinin sıfatının bulunmadığını, kredi temin eden olarak sözleşmenin gereğinin yapıldığını, davacının talimatıyla kredi bedelinin, davalı A Otomotiv Tic.Ltd.Şti. hesabına ödendiğini savunmuştur.

Diğer davalılar, davaya yanıt vermemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı ile davalı banka arasında ferdi kredi taahhütnamesi imzalandığı, bankanın sözleşmenin gereklerine uymadığı, kredi kullanımına neden olan otomobille ilgili rehin sözleşmesine uyulmadan, kredi bedelini davalı diğer şirkete teslim etmekle ağır kusurlu olduğu, davalı Ümit B'nin davacıyı hata ve hileye sevk eden davranışlarda bulunduğu hususunun ispat edilemediği, diğer davalıların ise, taahhüt ettikleri otomobili davacıya teslim etmedikleri gerekçesiyle, davalı Ümit B hakkındaki davanın pasif husumet nedeniyle reddine, diğer davalılar bakımından davanın kabulüne, 24.12.1993 tarihli ferdi kredi sözleşmesinin iptaline karar verilmiştir.

Kararı, davalı Müflis M Bankası İflas İdaresi vekili temyiz etmiştir.

1- Dava, ferdi kredi sözleşmesinin iptali, talebin kabul edilmemesi halinde kredi sözleşmesi uyarınca sebepsiz zenginleştiği iddia edilen davalılardan 22.554 Doların tahsili istemine ilişkindir.

06.03.2003 tarihinde kabul edilen, 14.03.2003 tarih 25048 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4822 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu'nun 38 nci maddesi hükmü uyarınca dava konusu olaya uygulanacak hükümlerin yayınlanmasından 3 ay sonra yürürlüğe gireceği belirtilmekle, 4077 sayılı Tüketicilerin Korunması Hakkındaki Kanun'un 3/c, 10 ve 23/1 nci maddesi hükümleri karşısında, bu davaya bakmak Tüketici Mahkemelerinin görevine girmektedir.

Mahkemelerin görevi, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle, mahkemece, görevsizlik kararı verilerek dosyanın İstanbul Tüketici Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.

2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı Müflis M Bankası İflas İdaresi vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı Müflis M Bankası İflas idaresi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 29.11.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Page 170: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/3948

K. 2005/10375

T. 20.6.2005

• HUKUKİ İŞLEMİN 4077 SAYILI YASA KAPSAMINDA KALIP KALMADIĞI ( Taraflar Arasında Mal Ve Hizmet Satışına İlişkin Bir Hukuki İşlemin Olması Gereği - Görevli Mahkeme )

• TAŞIT KREDİSİ SÖZLEŞMESİ ( Alınan Kredinin Davalı Şirket İçin Kullanılacağı Anlaşılmasına Göre Kredinin 4077 Sayılı Yasanın 10.Maddesinde Açıklanan Tüketici Kredisi Olarak Kabulüne Olanak Olmadığı - Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

• TÜKETİCİ KREDİSİ ( Taşıt Kredisi Sözleşmesi/Alınan Kredinin Davalı Şirket İçin Kullanılacağı Anlaşılmasına Göre Kredinin 4077 Sayılı Yasanın 10.Maddesinde Açıklanan Tüketici Kredisi Olarak Kabulüne Olanak Olmadığı - Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

• GÖREV ( Taşıt Kredisi Sözleşmesi/Alınan Kredinin Davalı Şirket İçin Kullanılacağı Anlaşılmasına Göre Kredinin 4077 Sayılı Yasanın 10.Maddesinde Açıklanan Tüketici Kredisi Olarak Kabulüne Olanak Olmadığı - Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

4077/m.1,2,3,10

ÖZET : Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.

Somut uyuşmazlıkta, davanın konusunu oluşturan temel ilişkinin davalı Özcan şirketi tarafından alınan taşıt kredisi sözleşmesinden kaynaklandığı, alınan kredinin davalı şirket için kullanılacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda, kullanılan kredinin 4077 sayılı yasanın 10.maddesinde açıklanan tüketici kredisi olarak kabulüne olanak yoktur. Açıklanan nedenle, bu davanın tüketici mahkemesinde değil genel mahkemelerde görülmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflarca avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı Özcan Ltd.Şt.nin diğer davalı İsmail’in kefaleti ile dava dışı İş bankasından taşıt kredisi aldığını, bankanın alacağını dava dışı Anar şirketine temlik ettiğini bu şirketten de alacağı kendisinin temlik aldığını, ve davalılarca ödeme

Page 171: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

yapılmadığından takip yaptığını ileri sürerek, itirazın iptali ile % 40 icra-inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, kısmen itirazın iptaline karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.

4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde "Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar." hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.

Somut uyuşmazlıkta, davanın konusunu oluşturan temel ilişkinin davalı Özcan şirketi tarafından alınan taşıt kredisi sözleşmesinden kaynaklandığı, alınan kredinin davalı şirket için kullanılacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda, kullanılan kredinin 4077 sayılı yasanın 10.maddesinde açıklanan tüketici kredisi olarak kabulüne olanak yoktur. Açıklanan nedenle, bu davanın tüketici mahkemesinde değil genel mahkemelerde görülmesi gerekir. Mahkemece tüketici mahkemesi sıfatıyla davanın sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

2-Bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan ( 1 ) nolu bent gereğince, temyiz olunan kararın BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bent gereğince diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 20.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 172: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/7861

K. 2005/14124

T. 29.9.2005

• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( İncelemenin Takip Tarihindeki Hukuki Duruma Göre Yapılması Gereği - Kredi Sözleşmesinden Doğan Davada İcra Takibinden Sonraki Kanun Değişikliğinin Gözönünde Bulundurulamaması )

• KREDİ SÖZLEŞMESİNDEN DOĞAN ALACAK İÇİN YAPILAN İCRA TAKİBİNE VAKİ İTİRAZIN İPTALİ TALEBİ ( Takip Tarihinden Sonraki Kanun Değişikliğinin Gözönünde Bulundurulamayacağı )

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDAKİ KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMADAN ÖNCE DÜZENLENEN VE TAKİBE KONAN KREDİ SÖZLEŞMESİ ( İtirazın İptali Davasında Takip Tarihindeki Duruma Göre Değerlendirme Yapılacağı )

• TAKİP TARİHİNDEN SONRAKİ KANUN DEĞİŞİKLİĞİNİN GÖZÖNÜNDE BULUNDURULAMAYACAĞI ( Kredi Sözleşmesinin Tüketiciyi Koruma Kanunu'ndaki Emredici Hükümlere Aykırı Olduğu İddiası )

4077/m.6/A,10

ÖZET : Her davanın açıldığı tarihte hukuki durum ve koşullara göre sonuçlandırılması ilkesinin istisnası itirazın iptali davalarıdır. Bu davalarda, itirazın haklılığı takip tarihindeki hukuki duruma göre incelenip sonuçlandırılır. Olayda, davacı, davalının kredi sözleşmesine istinaden kullandığı kredi taksitlerini süresinde ödememesi nedeniyle yaptığı icra takibine yapılan itirazın iptalini talep etmektedir. 4077 sayılı Yasanın taksitle satışları düzenleyen maddesindeki değişiklik icra takibinden sonra yapıldığından bu değişiklik önceden kurulmuş ve icra edilmiş sözleşmelere şamil edilemez. Buna göre, uyuşmazlığın şekli bakımından yapıldığı tarih itibariyle hukuki düzenlemeye aykırı olmayan sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalının 25.08.1997 tarihli kredi sözleşmesine istinaden kullandığı kredi taksitlerini süresinde ödemediği gibi girişilen icra takibine de haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.

Page 173: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Davalı, borcun dava dışı eşi tarafından üstlenilip ödendiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen kredi sözleşmesinde 4077 sayılı Yasanın 10. maddesinde belirtilen emredici koşullara uyulmadığından geçersiz olduğu, yine anılan yasanın 6. maddesinde belirtilen muacceliyet koşuluna da yer verilmediği ve davalının usulüne uygun temerrüde düşürülmediği, bu durumda sadece vadesinde ödenmeyen taksitlerin yasal faizi ile istenebileceği sonucuna varılarak davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında düzenlenen 25.08.1997 tarihli kredi sözleşmesi uyarınca davalının 1.800.000.000 lira tutarında kredi kullandığı, aylık 246.640.834 liralık taksitler halinde ve on ayda geri ödenmesinin kararlaştırıldığı ihtilafsızdır. Yine anılan sözleşmenin 8. maddesinde temerrüt faiz oranının %165 olarak belirtildiği gibi, herhangi iki taksitin vadesinde ödenmemesi durumunda ihtara gerek kalmaksızın bakiye taksitlerin muaccel hale geleceği belirtilmiştir. İlk taksit dışında ödeme yapılmaması karşısında, davacı 11.5.1998 tarihinde icra takibine girişmiş olup 16.1.2001 tarihli dilekçe ile davalının tüm borca itiraz etmesi üzerine de, 27.12.2001 tarihinde iş bu itirazın iptali davası açılmıştır.

Hemen belirtmek gerekir ki, her davanın açıldığı tarihteki hukuki durum ve koşullara göre sonuçlandırılması gerektiği genel ilke ise de, itirazın iptali davaları bu ilkenin istisnalarındandır. İtirazın iptali davaları ispat kuralları bakımından genel ilkelere göre görülüp incelenen dava türlerinden ise de itirazın haklılığı, takip tarihindeki hukuki duruma göre incelenip sonuçlandırılır. Somut olayda, davalı borçlunun temerrüdü üzerine 11.5.1998 tarihinde icra takibine girişildiğine göre, bu tarihteki hukuki duruma göre uyuşmazlık çözümlenmelidir. 4077 sayılı Yasanın taksitle satışları düzenleyen 6/A maddesindeki değişiklik 6.3.2003 tarih ve 4822 sayılı kanun ile getirilmiş olduğundan maddi hukuk ile ilgili yasada yapılan değişikliklerin önceden kurulmuş ve icra edilmiş sözleşmelere de şamil edilmesi mümkün değildir. Kaldı ki, sonradan tüketici lehine yapılan bir takım düzenlemeler nedeniyle önceden kurulmuş ve bir tarafın kendi edimlerini tamamen yerine getirdiği bir sözleşmenin tüm hükümlerini geçersiz kılmasına olanak yoktur. Sözleşmede kararlaştırılan temerrüt faizi oranı %165 olduğu halde davacı banka %125 temerrüt faizi talep etmiş olup davalı bu oranın dahi afaki iyiniyet kurallarına aykırı fahiş olduğunu ileri sürmemiştir. Böyle olunca, taraflar arasındaki sözleşme, 4077 sayılı yasada yapılan değişiklikten önce olduğundan uyuşmazlığın şekli bakımından yapıldığı tarih itibariyle hukuki düzenlemeye aykırı olmayan sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi zorunludur. Mahkemece bu ilkeler çerçevesinde inceleme yapmak gerekirken, sözleşme geçersiz kabul edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 29.9.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

Page 174: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/9220

K. 2005/14972

T. 11.10.2005

• ERKEN ÖDEME İNDİRİMİ ( Sözleşmede Borcun Erken Ödenmesi Halinde Davacıların Erken Ödeme İndiriminden Yararlanacaklarına İlişkin Herhangi Bir Şart Bulunmamasına Göre Kapatma Ücreti Alınacağı Kararlaştırıldığından Bu Şart Tarafları Bağlayacağı )

• KREDİNİN ERKEN ÖDENMESİ ( Sözleşmede Davacıların Erken Ödeme İndiriminden Yararlanacaklarına İlişkin Herhangi Bir Şart Bulunmamasına Göre Kapatma Ücreti Alınacağı Kararlaştırıldığından Bu Şart Tarafları Bağlayacağı )

• MENFİ TESPİT DAVASI ( Sözleşme Tarafların Serbest İradeleriyle Düzenlenmiş Olup Aksine Bir İddia Da İleri Sürülmemiş Olduğundan Sözleşmede Haksız Şartların Varlığından Söz Edilemeyeceği - Erken Ödeme İndirimi )

• SÖZLEŞMEDE HAKSIZ ŞART ( Sözleşme Tarafların Serbest İradeleriyle Düzenlenmiş Olup Aksine Bir İddia Da İleri Sürülmemiş Olduğundan Sözleşmede Haksız Şartların Varlığından Söz Edilemeyeceği - Erken Ödeme İndirimi )

• TAVZİH AÇIKLAMA ( Talep Edilmesine Rağmen Karar İle Hüküm Altına Alınmayan Bir Husus Tavzih Kararı İle Sonradan Hüküm Altına Alınamayacağı )

1086/m.455

4077/m.6

ÖZET : Davaya konu sözleşmenin düzenlendiği tarih itibariyle henüz 4077 sayılı Yasayı değiştiren 4822 sayılı Yasa yürürlüğe girmemiş olduğundan ve sözleşme mevcut yasalara ve Bankalar Yasası ile Borçlar Kanunu hükümlerine aykırı olmadığından, sözleşme tarafların serbest iradeleriyle düzenlenmiş olup, aksine bir iddia da ileri sürülmemiş olduğundan, sözleşmede haksız şartların varlığından söz edilemez. Anılan sözleşmede borcun erken ödenmesi halinde davacıların erken ödeme indiriminden yararlanacaklarına ilişkin herhangi bir şart bulunmamaktadır. Sözleşmede kredinin erken ödenmesi halinde kapatma ücreti alınacağı kararlaştırıldığından bu şart tarafları bağlar.

Öte yandan, hükmün anlaşılamayacak biçimde bulunması, veya açıklıkla anlaşılamaz ve çelişik fıkralar içermesi halinde bu usuli eksikler tavzih yoluyla düzeltilir. Ancak, talep edilmesine rağmen karar ile hüküm altına alınmayan bir husus tavzih kararı ile sonradan hüküm altına alınamaz.

Page 175: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacılardan A. U'nun davalı bankadan 10.500.000.000.TL konut kredisi kullandığını, diğer davacının da sözleşmeyi kefil olarak imzaladığını, kredinin 72 ayda taksitler halinde geri ödenmesinin kararlaştırıldığını, davalının bu krediye karşılık olarak hem ipotek aldığını hem de 26.023.000.000 TL tutarında teminat senedi aldığını, kredi borcunu erkenden ödeyip borcu kapattıklarını, erken ödeme sırasında davalı bankanın kendilerinden 558.997.677 TL erken kapatma ücreti ve %5 BSMV istediğini, sözleşmede bulunan tüm bu şartların haksız şart niteliğinde bulunduğunu, erken ödeme indiriminden yararlanmaları gerekirken davalının sözleşmeye dayanarak erken ödeme bedeli istediğini, tüm bu hususların 4077 sayılı Yasa kapsamına aykırı bulunduğunu ileri sürerek istenen 558.997.677 TL'den borçlu olmadıklarının tespitine, erken ödeme indiriminden yararlanmalarının sağlanmasına, bu nedenle fazladan ödenen paradan şimdilik 500.000.000 TL'nin tahsiline, ipoteğin fekkine, teminat senedinin iadesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, aralarındaki sözleşmenin 1.6.2000 tarihinde düzenlendiğini, bu tarih itibariyle 4822 sayılı yasanın henüz yürürlükte bulunmadığını ve sözleşmenin Bankalar Kanuna aykırı bir yanının bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen 1.6.2000 tarihli sözleşmenin haksız şartlar içerdiği ve 4077 sayılı Yasanın 6. maddesine aykırı bulunduğu, anılan kredinin 49 ay geri ödemeli olması halinde davacıların 2.838.196.924 TL daha az ödemede bulunmalarının gerektiği gerekçe gösterilerek davacıların 2.838.196.924 TL fazla ödediklerinin tespitiyle şimdilik bunun 500.000.000 TL'sinin tahsiline, ipoteğin fekkine, teminat senedinin iadesine karar verilmiş; davacıların talebi üzerine de tavzih kararı ile de davacıların erken ödeme nedeniyle davalıya 558.997.677 TL borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davada dayanılan 1.6.2000 tarihli sözleşmenin düzenlendiği tarih itibariyle henüz 4077 sayılı Yasayı değiştiren 4822 sayılı Yasa yürürlüğe girmemiş olup davada dayanılan sözleşmenin yürürlükteki mevcut yasalara ve Bankalar Yasası ile BK hükümlerine aykırı herhangi bir yönü bulunmamaktadır. Sözleşme tarafların serbest iradeleriyle düzenlenmiş olup, aksine bir iddia da ileri sürülmemiştir.

O nedenle, sözleşmede haksız şartların varlığından söz edilemez. Anılan sözleşmede borcun erken ödenmesi halinde davacıların erken ödeme indiriminden yararlanacaklarına ilişkin herhangi bir şart bulunmadığı gibi o tarih itibariyle bu konuda mevcut bir yasal düzenleme de yoktur. O nedenle sözleşme hükümleri tarafları bağlar. Mevcut sözleşmenin 10. maddesi ve özellikle bu sözleşmenin eki mahiyetinde olduğu belirtilen ödeme planı altındaki ( 3 ) maddesinde açıkça "iş bu kredinin vadesinden önce kapatılması durumunda bankaca kalan bakiye üzerinden %9 oranında kapatma ücreti uygulanacağı" hükme bağlanmıştır. Bu nedenle davacılar %9 oranında kapatma ücretinden sorumlu oldukları gibi herhangi bir ihtirazi kayıt dermeyan etmeksizin 1.7.2004 günü bakiye borçlarını ödediklerinden fazladan ödemede bulunduklarını ileri sürerek, talepte bulunamazlar.

Hal böyle olunca davacıların diğer taleplerinin reddine, davalı bankaca istenen erken ödeme bedelinin yatırılması şartıyla teminat senedinin iadesine ve ipoteğin fekkine

Page 176: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

karar verilmesi gerekir. Öte yandan, HUMK'nın 455. maddesi hükmünce hükmün müphem, gayrivazıh olması veya mütenakız fıkralar içermesi halinde bu usuli eksikler tavzih yoluyla düzeltilir. Talep edilmesine rağmen karar ile hüküm altına alınmayan bir husus tavzih kararı ile sonradan hüküm altına alınamaz. Mahkemenin bu hususu da gözardı ederek sonradan hükmün değiştirilmesine yol açacak şekilde davacıların davalıya 558.997.677 TL borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmiş olması da kabul şekli bakımından usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 11.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 177: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/11428

K. 2005/17306

T. 23.11.2005

• TÜKETİCİ KREDİSİ SÖZLEŞMESİ ( Sözleşmede Yer Alan Şartlardan Birinin Tüketici Aleyhine Haksız Şart Olduğu Anlaşıldığı Takdirde Sözleşmenin Kısmen Veya Tamamen İfa Edilmiş Olup Olmamasına Göre Sözleşme Tamamen Geçersiz Sayılmaması Gereği )

• TEMERRÜT FAİZİ ( Oranların Banka Tarafından Sonradan Tek Taraflı Belirlenmesi Halinde Sözleşme Hükümleri Tamamen Geçersiz Sayılmamalı Bankanın Sözleşme İle Kendisine Tanınan Faiz Oranlarını Tek Taraflı Belirleme Ve Arttırma Yetkisini Hakkın Kötüye Kullanılması Niteliğinde Kullanıp Kullanmadığı Belirlenmesi Gereği )

• TÜKETİCİ KREDİ SÖZLEŞMELERİNDEKİ HAKSIZ ŞARTLAR ( Sözleşmenin Kısmen Veya Tamamen İfa Edilmiş Olup Olmamasına Göre Sözleşme Tamamen Geçersiz Sayılmaması Gereği )

2004/m.67

4077/m.10,6

ÖZET : Tüketici Kredi Sözleşmelerinde yer alan şartlardan birinin tüketici aleyhine haksız şart olduğu anlaşıldığı takdirde, sözleşmenin kısmen veya tamamen ifa edilmiş olup olmamasına göre sözleşme tamamen geçersiz sayılmamalı, o sözleşme hükmünün hukuk ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde edimler ve menfaatler dengesine göre düzeltilmesi yoluna gidilmelidir.

Sözleşmedeki temerrüt faizi ile ilgili oranların banka tarafından sonradan tek taraflı belirlenmesi halinde, sözleşme hükümleri tamamen geçersiz sayılmamalı, bankanın sözleşme ile kendisine tanınan faiz oranlarını tek taraflı belirleme ve arttırma yetkisini, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde kullanıp kullanmadığı belirlenmeli ve temerrüt tarihi itibariyle diğer bankaların aynı türden kullandırdığı kredilerin faiz oranları araştırılmalı, istenebilecek temerrüt faiz oranı tespit edilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalının kredi kartı borçlarını ödemediği gibi, aleyhine girişilen icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.

Page 178: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Davalılar, davaya cevap vermemiş, icra takibine itirazlarında; faiz oranının fahiş olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, geçersiz sözleşme hükümlerine göre ceza ve faiz istenemeyeceği, ancak yasal faiz istenebileceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Dava, İİK'nın 67. maddesine dayalı itirazın iptaline ilişkin olup taraflar arasındaki uyuşmazlık, süresinde ödenmeyen kredi kartı borçlarına uygulanacak temerrüt faizinden kaynaklanmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen 21.01.1998 tarihli kredi kartı sözleşmesi uyarınca, davalıya verilen kredi kartı harcamaları nedeniyle doğan borçların ödenmesi 06.02.2002 tarihli ihtarname ile talep edilmiş, davalı tarafından ödenmemesi üzerine de 27.08.2002 tarihinde icra takibine girişilmiştir.

14.03.2003 tarihinde yayınlanarak 15.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Yasanın 6. ve 10. maddeleri ile Tüketici Kredi Sözleşmelerinin kurulması ile ilgili bazı şekli şartların getirildiği açık ve belirgindir. Ne var ki, maddi hukuka ilişkin bu değişiklikler nedeniyle önceden kurulmuş ve ifa edilmiş tüm sözleşmelerin geçersiz hale geldiğini söylemek hukuken mümkün değildir. Sözleşmenin öncelikle ayakta tutulması, genel ilke olduğu gibi, şayet sözleşme şartlarından birinin tüketici aleyhine haksız şart olduğu sonucuna varılırsa, sözleşmenin kısmen veya tamamen ifa edilmiş olup olmamasına göre sözleşmenin tamamen geçersiz sayılması yerine, o sözleşme hükmünün hukuk ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde edimler ve menfaatler dengesi içerisinde düzeltilmesi cihetine gidilmelidir.

Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönecek olursak, sözleşmedeki temerrüt faizi ile ilgili oranların banka tarafından sonradan tek taraflı belirlendiği kabul edildiğine göre, bu nedenle sözleşme hükümleri tamamen geçersiz sayılmamalı, banka veya kredi kuruluşlarının ilgili yasa hükümleri içerisinde faaliyet gösterip para alıp satan kurumlar olduğu da gözetilerek, bankanın sözleşme ile kendisine tanınan faiz oranlarını tek taraflı belirleme ve arttırma ile ilgili yetkisini, hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde kullanıp kullanmadığının belirlenmesi ve isteyebileceği temerrüt faiz oranlarının tespiti yoluna gidilmelidir. Böyle olunca, mahkemece, davalının temerrüde düştüğü tarih itibariyle diğer bankaların aynı neviden kullandırdığı kredilerin faiz oranları araştırılmalı, diğer ekonomik etkenler de nazara alınmak suretiyle menfaatler dengesine uygun faiz oranı saptanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte yazılı nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 23.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 179: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/23478

K. 2005/26262

T. 28.12.2005

• KREDİ SÖZLEŞMESİ ( Borçlunun İtirazı Üzerine İstenebilecek Asıl Borç ve Faizi - İhtarname İrdelenerek Muacceliyet Koşulunun Yerine Getirilip Getirilmediği 4822 Sayılı Kanun Koşullarında Denetlenerek Oluşacak Sonuca Göre Bir Karar Vermek Gereği )

• MUACCELİYET İHTARI ( Kredi Sözleşmesine Dayalı Takip - İhtarname İrdelenerek Muacceliyet Koşulunun Yerine Getirilip Getirilmediği 4822 Sayılı Kanun Koşullarında Denetlenerek Oluşacak Sonuca Göre Bir Karar Vermek Gereği )

• GECİKME FAİZİ ( Bankanın Tek Taraflı Belirttiği % 97.5 Oranındaki Faiz Oranı Esas Alınarak Eksik İncelemeye Dayalı Bilirkişi Raporu İle Yazılı Şekilde Sonuca Gidilmesi İsabetsiz Olduğu - Kredi Sözleşmesine Dayalı Takip )

4077/m.10/A

4822/m.16

ÖZET : Kredi sözleşmesine dayanılarak yapılan takipte genel haciz yolu ile borçlunun itirazı üzerine istenebilecek asıl borç ve faizinin, talebe bağlı olmaksızın mahkemece resen yukarıda açıklanan yasa maddeleri ve özellikle 10. maddeye göre ihtarname irdelenerek muacceliyet koşulunun yerine getirilip getirilmediği 4822 Sayılı Kanun koşullarında denetlenerek oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken, neye dayandığı açık olmayan bankanın tek taraflı belirttiği % 97.5 oranındaki faiz oranı esas alınarak eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsiz olup mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 14.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması hakkındaki kanunda değişiklik yapan 4822 Sayılı Kanunun 10 ve 10/A maddeleri içeriği ve getirdiği hükümler birlikte değerlendirildiğinde borcun hesaplanmasında ve takibin denetlenmesinde mahkemelerce resen dikkate alınması gerekir.

10.maddenin 1.fıkrası gereğince tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde, kredi verenin borcun tümünün ifasını isteme hakkını kullanabilmesi için en az bir hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gerekli görülmüştür. Ayrıca, IO.maddenin 1. fıkra son cümlesi; "taraflar arasında

Page 180: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

akdedilen sözleşmede öngörülen kredi şartları, sözleşme süresi içerisinde tüketici aleyhine değiştirilemez" hükmünü de getirmiştir.

Öte yandan 4822 Sayılı Kanunun 16.maddesiyle 4077 Sayılı Kanunun 10.maddesinden sonra eklenen 10/A maddesi kredi kartı ile mal veya hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan kredilerinde ( a-b-h-I bentleri dışında ) IO.madde hükümlerine tabi olacağı açıklanmıştır.

Aynı madde ikinci fıkrasında ise kredi veren tarafından tüketiciye gönderilen dönemsel hesap özetlerinin 10.maddenin 2.fıkrası d bendinde öngörülen ödeme planı hükmünde olduğunu vurgulayarak ( d- ödeme tarihleri, ana para, faiz, faiz fon ve diğer masrafların ayrı ayrı belirtildiği ödeme planı ) devamla dönemsel hesap özetinde yer alan asgari ödeme tutarının vadesinde ödenmemesi halinde tüketici 10.maddenin f bendinde yer alan ( f:akdi faiz oranının %30 fazlasını geçmemek üzere gecikme faiz oranı ) gecikme faizi dışında her hangi bir isim altında yükümlülük altına sokulamayacağı açıklanmıştır. Anılan yasanın 10/A maddesi 3.fıkrasında "kredi verenin faiz artırımını otuz gün önceden tüketiciye bildirmekle zorunlu olduğundan başka artırılan bu faiz oranının da geriye dönük olarak uygulanamayacağı ve tüketicinin bildirim tarihinden itibaren en geç 60 gün içinde tüm borcu ödeyip kredi kullanmaya son verdiği takdirde ise faiz artışından etkilenmeyeceği" açıklanmıştır.

Bu durumda 31.12.2002 tarihli kredi sözleşmesine dayanılarak yapılan takipte genel haciz yolu ile borçlunun itirazı üzerine istenebilecek asıl borç ve faizinin, talebe bağlı olmaksızın Mahkemece resen yukarıda açıklanan yasa maddeleri ve özellikle 10.maddeye göre 11.03.2004 tarihli ihtarname irdelenerek muacceliyet koşulunun yerine getirilip getirilmediği 4822 Sayılı Kanun koşullarında denetlenerek oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken, neye dayandığı açık olmayan bankanın tek taraflı belirttiği %97.5 oranındaki faiz oranı esas alınarak eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsiz olup mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 28.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 181: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/4713

K. 2003/3257

T. 3.4.2003

• KREDİ KARTI BORCU NEDENİYLE TAKİP ( Temyiz Aşamasında Yürürlüğe Giren Yasa - Temerrüt Tarihindeki Ana Paraya Yıllık %50'yi Geçmemek Üzere Gecikme Ffaizi Uygulanmak Suretiyle 12 Taksitte Ödeneceği )

• TAKİP ( Kredi Kartı Borcu/Temyiz Aşamasında Yürürlüğe Giren Yasa - Temerrüt Tarihindeki Ana Paraya Yıllık %50'yi Geçmemek Üzere Gecikme Ffaizi Uygulanmak Suretiyle 12 Taksitte Ödeneceği )

• TÜKETİCİ HAKLARI ( Kredi Kartı Borcu Nedeniyle Takip - Temyiz Aşamasında Yürürlüğe Giren Yasa/Temerrüt Tarihindeki Ana Paraya Yıllık %50'yi Geçmemek Üzere Gecikme Ffaizi Uygulanmak Suretiyle 12 Taksitte Ödeneceği )

4077/m. 10/A

4822/m.Geç.1

ÖZET : 4822 sayılı Kanun, banka kredi kartı borcundan kaynaklanan davanın temyiz aşamasında yürürlüğe girmiş olmakla, borçlunun temerrüdünün, kanunun yayımından önce gerçekleştiği dikkate alınarak, bu yasa gereğince tüketicinin ( borçlu ) kredi verene ( banka ) yazılı müracaatı bulunup bulunmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Dava konusu uyuşmazlık, banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.

Temyiz aşamasında 14.03.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ""Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 4822 sayılı Kanun""un geçici 1. maddesinde; "Bu Kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçlarının, temerrüt tarihindeki ana paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle on iki eşit taksitte ödeneceği, kredi kartı borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takibin, yukarıda yer alan hükme göre ilk taksidin ödenmesiyle duracağı ve son taksidin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla ortadan kalkacağı, bu madde hükümlerinin, tüketicinin kredi verene,

Page 182: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içinde yazılı müracaat etmesi halinde uygulanacağı" öngörülmüştür.

Somut olayda Kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü gerçekleşmiş olduğundan, anılan yasa hükmü gereğince otuz günlük süre içinde tüketicinin ( borçlunun ) kredi verene ( bankaya ) yazılı müracaatı bulunup bulunmadığı, varsa bankaca yapılan işlemlerin neler olduğu hususları araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; hükmün ( BOZULMASINA ), bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 03.04.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 183: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/3453

K. 2003/7037

T. 29.5.2003

• TAZMİNAT ( Kredi Kartı İle Yapılan Alış Veriş - Ayıplı Mal )

• AYIPLI MAL ( Kredi Kartı İle Alınan Malın Geri İade Edilmesi )

• KREDİ KARTI İLE HARCAMA ( Taksitlendirmesinin İptal Edilmemesi - Borcun Kaldırılması Davası )

• KREDİ KARTININ BAŞKASINA KULLANDIRILMASI ( Borcun Üstlenilmiş Sayılması - Tüketici Sözleşmesi )

• TÜKETİCİ SÖZLEŞMESİ ( Asıl Borçlunun Sözleşmenin Tarafı Olmadığı - Görevsizlik Kararı )

• GÖREVSİZLİK KARARI ( Tüketici Sözleşmesinin Tarafı Kabul Edilmeli - Davanın Esastan İncelenmesi )

4077/m. 4, 10/A

ÖZET : Davacı kendi kartını kullandırmakla onun borcunu üstlenmiş konumdadır. Bu nedenle asıl borçlu olan davacının tüketici sözleşmesinin tarafı olmadığından söz edilerek hakkında görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Mahkemece işin esasına girilip deliller değerlendirildikten sonra sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak - tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ve mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacılardan Meltem N. diğer davacı Aysel'in kredi kartı ile davalıdan satın aldığı giysinin ayıplı çıkması nedeniyle iade edildiğini, ancak davalının ısrarı sonucu peşin ödenen 53.130.000TL. üzerine 5.300.000TL.de peşinat koymak suretiyle 2 etek aldıklarını, davalı tarafından BONUS karta geçme nedeniyle kalan borcun kayıtlarda görüneceği ancak talimatla her ay taksitlerin iptal edileceğinin bildirilmesine rağmen almadıkları mal bedelinin taksit olarak göründüğü ve ödenmesi istendiği gibi faiz işletildiğini ileri sürerek davalıya borçlu olmadığının tesbiti ile peşin ödenen 5.300.000TL.nın faiziyle tahsilini ve Bonus Card hesabında borç görünen paranın davalı tarafından ödetilmesine karar verilmesini dilemiştir.

Davalı, savunmada bulunmamıştır.

Page 184: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Mahkemece, Meltem için satışa konu ürünün ayıplı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine,davacı Aysel için Tüketici sözleşmesinin tarafı olmadığına dayanılarak mahkemenin görevsizliğine karar verilmişti; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

Somut olayda mağaza kredi kartı ve sonrasından BONUS CARD sahibi olan kişi davacı Ayseldir. Davacı Aysel kendi kartını davacı Meltem'e kullandırmakla onun borcunu üstlenmiş konumdadır. Bu nedenle asıl borçlu olan davacı Aysel'in tüketici sözleşmesinin tarafı olmadığından söz edilerek hakkında görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Mahkemece işin esasına girilip deliller değerlendirildikten sonra sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.

2-Bozma nedenine göre davacı Meltem'in temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1. bendde açıklanan nedenlerden dolayı temyiz edilen hükmün davacı Aysel yararına BOZULMASINA, 2. bend gereği temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 29.5.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 185: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/11579

K. 2003/14471

T. 17.6.2003

• KREDİ KARTI BORCUNUN TAKSİTLENDİRİLMESİ VE DÜŞÜK FAİZLE TAHSİLİNE İLİŞKİN KANUNDAN FAYDALANMA ( Tüm Taksitler Bitmeden Haczin Kaldırılmasına Karar Verilememesi )

• HACZİN KALDIRILMASINA KARAR VERİLEMEMESİ ( Kredi Kartı Borcunun Taksitlendirilmesi ve Düşük Faizle Tahsiline İlişkin Kanundan Faydalanan Borçlunun Ödemelerinin Bitmemiş Olması )

4077/m.10/A

4822/m.Geç.1

ÖZET : Borçlu, 4822 sayılı Kanun geçici 1. maddesinde öngörülen süre içerisinde kredi veren kuruluşa başvurmuş, anapara ve faizleri belirlenerek taksitlendirme yapılmış ve borçlu, taksitleri ödemede bir gecikmeye yer vermemiştir. Bu durumda, geçici maddenin 2. bendi gereğince sadece takip duracak ve son taksitin ödenmesi halinde tüm sonuçları ile birlikte ortadan kalkacaktır. Henüz son taksit ödenmediğine göre, hacizlerin kaldırılması mümkün değildir. O halde Merciice takibin durdurulması ile yetinilmesi gerekirken hacizlerin de kaldırılması isabetsizdir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mercii kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin alacaklı vekilince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'da değişiklik yapılmasına ilişkin 4822 Sayılı Kanun'un geçici 1. maddesine göre; "Bu Kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeni ile ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçları, temerrüt tarihindeki ana paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle oniki eşit taksitte ödenir. Kredi kartı borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takip, yukarıda yeralan hükme göre ilk taksitin ödenmesiyle durur ve son taksitin ödenmesiyle birlikte 'tüm sonuçlarıyla' ortadan kalkar. Bu madde hükümleri, tüketicinin kredi verene, Kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içinde yazılı müracaat etmesi halinde uygulanır".

Mercii Hakimliğinin gerekçesinde de vurgulandığı üzere borçlu, maddede öngörülen süre içerisinde kredi veren kuruluşa başvurmuş, anapara ve faizleri belirlenerek taksitlendirme yapılmış ve borçlu, taksitleri ödemede bir gecikmeye yer vermemiştir. Bu durumda, geçici maddenin 2. bendi gereğince sadece takip duracak ve son taksitin ödenmesi halinde tüm sonuçları ile birlikte ortadan kalkacaktır. Henüz son

Page 186: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

taksit ödenmediğine göre, hacizlerin kaldırılması mümkün değildir. O halde Merciice takibin durdurulması ile yetinilmesi gerekirken hacizlerin de kaldırılması isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mercii kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 17.06.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 187: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/4960

K. 2003/6730

T. 23.6.2003

• İTİRAZIN İPTALİ ( Davalının Banka Kredi Kartı Borcunu Ödememesi Üzerine Başlatılan İcra Takibine Vaki İtirazı )

• BANKA KREDİ BORCUNDAN DOĞAN UYUŞMAZLIK ( Tüketici Kredisinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklara Tüketici Mahkemelerinde Bakılmasının Gerekmesi )

• TÜKETİCİ MAHKEMELERİ ( Tüketici Kredisinden Kaynaklanan Her Türlü Uyuşmazlıklarda Gröevli Mahkeme Olması )

• GÖREV KURALLARI ( Kamu Düzenine İlişkin Olduğundan Görev Konusunda Taraflar İçin Müktesep Hakkın Doğmaması )

4077/m.10/A,23

ÖZET : Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan görev konusunda taraflar için müktesep hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur. Bu durumda 4077 Sayılı Yasaya 4822 Sayılı Yasa ile eklenen 10/A ve aynı Yasa ile değişik 23.maddesi gereğince davaya bakmakla Tüketici Mahkemesi görevlidir.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Dava konusu uyuşmazlık, banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.

Temyiz aşamasında yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna 4822 Sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesinde, kredi kartı ile mal ve hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan kredilerin tüketici kredisi hükümlerine tabi olduğu, aynı yasayla değişik 23.maddede ise; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara TÜKETİCİ MAHKEMELERİNDE bakılacağı hükme bağlanmıştır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan görev konusunda taraflar için müktesep hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır ve davanın

Page 188: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur. Bu durumda 4077 Sayılı Yasaya 4822 Sayılı Yasa ile eklenen 10/A ve aynı Yasa ile değişik 23.maddesi gereğince davaya bakmakla Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsiz olması nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 23.6.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 189: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/4242

K. 2003/6815

T. 24.6.2003

• KREDİ KARTINDAN DOĞAN BORÇ ( Görev - Temyiz Aşmasında Yürürlüğe Giren Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna 4822 Sayılı Kanunla Eklenen 10/A Maddesi Gereğince Davanın Tüketici Mahkemesinde Görüleceği )

• GÖREV ( Yargılamanın Her Aşamasında Resen Dikkate Alınacağı Gibi Taraflar İçin Müktesep Hak Doğurmayacağı - Davanın Açıldığı Andaki Kurallara Göre Görevli Olan Mahkeme Yeni Bir Kanunla Görevsiz Hale Gelmişse Görevsizlik Kararı Vermesi Gereği/Kredi Kartından Doğan Borç )

• GÖREVSİZLİK KARARI ( Sonradan Çıkan Bir Kanunla Kabul Edilen Görev Kuralı Geçmişe Etkili Biçimde Uygulanacağı/Davanın Açıldığı Andaki Kurallara Göre Görevli Olan Mahkeme Yeni Bir Kanunla Görevsiz Hale Gelmişse Görevsizlik Kararı Vermesi Gereği - Kredi Kartından Doğan Borç )

4077/m.10/A,23

ÖZET : Görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında resen dikkate alındığı gibi taraflar için müktesep hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince hernekadar duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, takdiren bu isteğin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Dava konusu uyuşmazlık, banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.

Temyiz aşamasında yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna 4822 Sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesinde, kredi kartı ile mal ve hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan kredilerin tüketici kredisi hükümlerine tabi olduğu, aynı yasayla değişik 23.maddede ise; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara TÜKETİCİ MAHKEMELERİNDE bakılacağı hükme bağlanmıştır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan görev konusunda taraflar için müktesep hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir

Page 190: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur. Bu durumda 4077 Sayılı Yasaya 4822 Sayılı Yasa ile eklenen 10/A ve aynı Yasa ile değişik 23.maddesi gereğince davaya bakmakla Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsiz olması nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 24.6.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 191: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/4484

K. 2003/6817

T. 24.6.2003

• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Tüketici Kanununun Uygulanmasıyla İlgili Çıkacak Her Türlü İhtilaflara Tüketici Mahkemelerinde Bakılması )

• TÜKETİCİ MAHKEMELERİNİN GÖREVİ ( Tüketici Kanununun Uygulanmasıyla İlgili Çıkacak Her Türlü İhtilaflara Bu Mahkemelerde Bakılması )

• GÖREV ( Görev Kurallarının Kamu Düzenine İlişkin Olması ve Yargılamanın Her Aşamasında Resen Dikkate Alınmasının Gerekmesi )

• MÜKTESEP HAK ( Görev Kuralları Kamu Düzenine İlişkin Olduğundan Görev Konusunda Taraflar için Müktesep Hak Doğmaması )

• GÖREVLİ MAHKEMENİN SONRAKİ KANUNLA DEĞİŞMESİ ( Sonradan Çıkan Bir Kanunla Kabul Edilen Görev Kuralının Geçmişe Etkili Bir Biçimde Uygulanması ve Mevcut Mahkemenin Görevsizlik Kararı Vermesi )

1086/m.8

4077/m.10/A,23

ÖZET : Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan görev konusunda taraflar için müktesep hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur. Bu durumda 4077 Sayılı Yasaya 4822 Sayılı Yasa ile eklenen 10/A ve aynı Yasa ile değişik 23. maddesi gereğince davaya bakmakla Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsiz olması nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince her ne kadar duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, takdiren bu isteğin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Dava konusu uyuşmazlık, banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.

Temyiz aşamasında yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna 4822 sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesinde, kredi kartı ile mal ve hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle

Page 192: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

kullanılan kredilerin tüketici kredisi hükümlerine tabi olduğu, aynı yasayla değişik 23. maddede ise; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara TÜKETİCİ MAHKEMELERİNDE bakılacağı hükme bağlanmıştır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan görev konusundâ taraflar için müktesep hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur. Bu durumda 4077 sayılı Yasaya 4822 Sayılı Yasa ile eklenen 10/A ve aynı Yasa ile değişik 23. maddesi gereğince davaya bakmakla Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsiz olması nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine 24.6.2003 gününde oybirliğiyle

Page 193: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/6059

K. 2003/7642

T. 10.7.2003

• GÖREV ( Davanın Açıldığı Andaki Kurallara Göre Görevli Olan Mahkeme Yeni Kanunla Görevsiz Hale Gelmişse Görevsizlik Kararı Verilmesi Zorunluluğu )

• GÖREV KONUSUNDA TARAFLAR İÇİN MÜKTESEP HAK DOĞMAYACAĞI ( Sonradan Çıkarılan Kanunla Kabul Edilen Görev Kuralının Geçmişe Etkili Biçimde Uygulanacağı )

• KREDİ KARTINDAN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK ( Tüketici Mahkemelerinde Bakılacağı - Yeni Kanunla Kabul Edilen Görev Kuralının Geçmişe Etkili Biçimde Uygulanacağı )

1086/m. 7

4077/m. 10/A

ÖZET : Görev kuralları kamu düzeninden olduğundan, yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınır. Bu nedenle görev konusunda taraflar için müktesep hak doğmaz. Sonradan çıkarılan kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili biçimde uygulanır. Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur.

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Dava konusu uyuşmazlık, banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır. Temyiz aşamasında yürürlüğe giren 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna 4822 Sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesinde, kredi kartı ile mal ve hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan kredilerin tüketici kredisi hükümlerine tabi olduğu, aynı yasayla değişik 23. maddede ise; bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara Tüketici Mahkemelerinde bakılacağı hükme bağlanmıştır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan görev konusunda taraflar için müktesep hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur. Bu durumda 4077 Sayılı Yasaya

Page 194: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

4822 Sayılı Yasa ile eklenen 10/A ve aynı yasa ile değişik 23. maddesi gereğince davaya bakmakla Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsiz olması nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 10.7.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 195: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/6690

K. 2003/7888

T. 16.7.2003

• KREDİ KARTI BORCU ( Kredi Kartı İle Mal Ve Hizmet Alımı Sonucu Nakdi Krediye Dönüşen Veya Kredi Kartı İle Nakit Çekim Suretiyle Kullanılan Krediler Tüketici Kredisi Hükümlerine Tabi Olduğundan Olayda Tüketici Mahkemesi Görevli Olduğu )

• TÜKETİCİ MAHKEMESİ ( Kredi Kartı İle Mal Ve Hizmet Alımı Sonucu Nakdi Krediye Dönüşen Veya Kredi Kartı İle Nakit Çekim Suretiyle Kullanılan Krediler Tüketici Kredisi Hükümlerine Tabi Olduğundan Görevli Olduğu )

• TÜKETİCİ KREDİSİ ( Kredi Kartı İle Mal Ve Hizmet Alımı Sonucu Nakdi Krediye Dönüşen Veya Kredi Kartı İle Nakit Çekim Suretiyle Kullanılan Krediler - Tüketici Mahkemesi Görevli Olduğu/Kredi Kartı Borcu )

• GÖREV ( Sonradan Çıkan Bir Yasayla Devreye Giren Görev Kuralı Geçmişe Etkili Olarak Uygulanacağı - Tüketici Mahkemesi Görevli Olduğu/Kredi Kartı Borcu )

• GÖREVE İLİŞKİN YENİ YASAL DÜZENLEMENİN ETKİSİ ( Davanın Açıldığı Andaki Kurallara Göre Görevli Olan Mahkeme Yeni Yasayla Görevsiz Hale Gelmişse Görevsizlik Kararı Vermek Zorunda Olduğu )

4077/m.10/A,23

ÖZET : Dava konusu uyuşmazlık, banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.

Sonradan çıkan bir yasayla devreye giren görev kuralı geçmişe etkili olarak uygulanır. Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni yasayla görevsiz hale gelmişse, görevsizlik kararı vermek zorundadır.

Kredi kartı ile mal ve hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan krediler tüketici kredisi hükümlerine tabi olduğundan ve Tüketici Kanununun uygulanmasından doğacak her türlü ihtilafa da Tüketici Mahkemelerinde bakılacağından olayda Tüketici Mahkemesi görevlidir.

DAVA : Dava konusu uyuşmazlık, banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.

KARAR : Temyiz aşamasında yürürlüğe giren 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna 4822 sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesinde, kredi kartı ile mal ve hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan kredilerin tüketici kredisi hükümlerine tabi olduğu, aynı Yasayla

Page 196: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

değişik 23. maddede ise bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara TÜKETİCİ MAHKEMELERİNDE bakılacağı hükme bağlanmıştır.

Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerekir. Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olduğundan görev konusunda taraflar için müktesep hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur. Bu durumda, 4077 sayılı Yasaya 4822 sayılı Yasa ile eklenen 10/A ve aynı Yasa ile değişik 23. maddesi gereğince davaya bakmakla tüketici mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsiz olması nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine 16.7.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 197: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/7736

K. 2003/7794

T. 15.9.2003

• İSTİRDAT DAVASI ( Davalı Bankanın Fazla İstemde Bulunduğunu İddia Eden Davacının Fazla Ödediği Pararının İstirdatını Talep Etmesi )

• GÖREV ( Mahkemenin Görevli Olup Olmadığını Yargılamanın Her Safhasında İncelemesinin Mümkün Olması-Mahkemenin Görevli Olup Olmadığının Kamu Düzenine İlişkin Olması )

• KAMU DÜZENİ ( Mahkemenin Görevli Olup Olmadığını Yargılamanın Her Safhasında İncelemesinin Mümkün Olması-Mahkemenin Görevli Olup Olmadığının Kamu Düzenine İlişkin Olması )

• TÜKETİCİ MAHKEMELERİ ( Dava Konusu Olayda Tüketici Mahkemelerinin Görevli Olduğunun Yerel Mahkemece Dikkate Alınmasının Gerekmesi )

• MÜKTESEP HAK ( Kamu Düzenini İlgilendiren Görev Sorununun Taraflara Müktesep Hak Vermeyeceğinin Kabul Edilmesinin Gerekmesi )

4077/m.10/A,23

ÖZET : Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan görev konusunda taraflar için müktesep hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur. Bu durumda,4077 Sayılı Yasaya 4822 Sayılı Yasa ile eklenen 10/A ve aynı Yasa ile değişik 23.maddesi gereğince davaya bakmakla Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan, mahkemenin görevsiz olması nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İzmir Asliye 4.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 30.05.2002 tarih ve 2002/134 - 2002/172 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ahmet Susoy tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili ile davalı banka arasında akdedilen kredi kartı üyelik sözleşmesinden doğan müvekkili borcuna davalı tarafından icra takibi esnasında %210 oranında temerrüt faizi uygulandığını, uygulanan bu faiz oranının

Page 198: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

B.K'nun 19 ve 20.maddelerine aykırı olduğu gibi, M.K'nun 2.ve 3.maddeleri ile de bağdaşmadığını, bankanın B.K'nun 104.maddesine aykırı biçimde faize faiz işlettiğini ileri sürerek, haksız olarak uygulanan faiz oranının % 96 olarak tatbiki ile fazla istemden borçlu olmadıklarının tespiti ve fazla ödenen paranın istirdatına, % 40 tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili,davcı hakkında girişilen takibin kesinleşmiş olması nedeniyle faiz oranının uyarlanmasını isteyemeyeceği gerekçesiyle,davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece,iddia,savunma ve dosyadaki kanıtlara nazaran,taraflar arasındaki sözleşmenin 11.maddesinde faiz oranının serbestçe kararlaştırıldığı,taraflarca belirlenen bu faiz oranının mahkemece değiştirilemeyeceği,kaldı ki,davacının davadan önce temerrütte düşüp uyarlama davası açma hakkını kaybettiği gerekçesiyle,davanın reddine karar verilmiştir.

Karar,davacı vekilince temyiz edilmiştir.

1-Dava konusu uyuşmazlık banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.

Temyiz aşamasında yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna 4822 Sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesinde, kredi kartı ile mal ve hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan kredilerin tüketici kredisi hükümlerine tabi olduğu, aynı yasa ile değişik 23.maddede ise; bu Kanunun uygulanması ile ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara Tüketici Mahkemelerinde bakılacağı hükme bağlanmıştır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan görev konusunda taraflar için müktesep hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur. Bu durumda,4077 Sayılı Yasaya 4822 Sayılı Yasa ile eklenen 10/A ve aynı Yasa ile değişik 23.maddesi gereğince davaya bakmakla Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan, mahkemenin görevsiz olması nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir.

2-Bozma sebep ve şekline göre,davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarda ( 1 )numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, ( 2 )nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 15.09.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Page 199: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/8496

K. 2004/10283

T. 4.10.2004

• GÖREVLİ MAHKEME ( Kredi Kartının Haksız Ele Geçirilip Kullanılması Nedenine Dayalı Menfi Tespit ve İstirdat Davasında )

• ÇALINTI KREDİ KARTIYLA DAVALI ÜYE İŞYERİNDE YAPILAN HARCAMA ( Bankaya Yapılan Ödeme Nedeniyle Menfi Tesbit ve İstirdat Talebi )

• MENFİ TESBİT VE İSTİRDAT TALEBİ ( Çalıntı Kredi Kartıyla Davalı Üye İşyerinde Yapılan Harcama Nedeniyle Bankaya Yapılan Ödeme İçin - Görevli Mahkeme )

• İSTİRDAT TALEBİ ( Çalıntı Kredi Kartıyla Davalı Üye İşyerinde Yapılan Harcama Nedeniyle Bankaya Yapılan Ödeme İçin - Görevli Mahkeme )

• KREDİ KARTINI ÇALAN KİŞİLERİN ÜYE İŞYERİNDEN YAPTIKLARI HARCAMALAR ( Kart Sahibinin İşyerine Karşı Açtığı Menfi Tesbit ve İstirdat Davasında Görevli Mahkeme )

4077/m.6,10/A,23

ÖZET : Kredi kartı hamili ile kredi kartı veren arasındaki tüketici işlemleri 4077 Sayılı Yasa kapsamında değerlendirilebilir ise de, kredi kartı hamilinin haksız kullanım nedeniyle 3'üncü kişi ile olan ihtilafında genişletici yorum yoluyla bu madde kapsamında değerlendirilerek Tüketici Mahkemesinin görevli kabul edilmesi doğru görülmemiştir.

DAVA : Dava dilekçesinde kredi kartı borcu olarak ödediği 370.000.000.- Lira yönünden borçlu olmadığının tesbiti, istirdaden faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin hamili bulunduğu kredi kartını çalan dava dışı 3. kişilerin davalı işyerinden yaptıkları alışveriş nedeniyle ihtirazi kayıtla kartı aldığı bankaya ödemek zorunda ka1dığı 370.000.000.- Lira için borçlu olmadığının tesbiti ile davalıdan istirdaden tahsilini, ihbar edilen olarak ilgili bankanın davaya dahil edilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, 4077 Sayılı Kanunun 10/A ve 23. maddeleri uyarınca davaya bakmaya tüketici mahkemeleri görevli olduğundan görevsizlik kararı verilmiştir.

Page 200: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

4077 Sayılı Yasa kapsamında kalan tüketici işlemleri belirlenirken 6. maddesinde 10/A maddesinde düzenlenmesi öngörülen tüketici sözleşmesinin yazılı olacağı ve şartları belirtilmiştir.

O nedenle kredi kartı hamili ile kredi kartı veren arasındaki tüketici işlemleri 4077 Sayılı Yasa kapsamında değerlendirilebilir ise de, kredi kartı hamilinin haksız kullanım nedeniyle 3'üncü kişi ile olan ihtilafında genişletici yorum yoluyla bu madde kapsamında değerlendirilerek tüketici mahkemesi'nin görevli kabul edilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.10.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Page 201: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/16253

K. 2005/532

T. 10.1.2005

• KREDİ KARTI BORCUNUN TAHSİLİ TALEBİ ( Gecikme Faizinin Akdi Faiz Oranının % 30 Fazlasını Geçemeyeceği - Borca Mahsuben Ödeme Yaptığını İddia Eden Borçlunun İddialarının Araştırılması Gereği )

• GECİKME FAİZİNİN AKDİ FAİZ ORANININ % 30 FAZLASINI GEÇEMEMESİ ( Kredi Kartı Alacağının Tahsilinde )

• FAİZ ORANI ( Kredi Kartı Alacağının Tahsilinde - Gecikme Faizinin Akdi Faiz Oranının % 30 Fazlasını Geçememesi )

• ÖDEME İDDİASININ ARAŞTIRILMASI GEREĞİ ( Kredi Kartı Alacağı İçin Yapılan Takipte Borçlunun Ödeme İtirazında Bulunması ve Buna İlişkin Dekontlar İbraz Etmesi )

4077/m.10/f,10/A

818/m.68

ÖZET : Davacı banka, kredi kartı borcunun ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibine vaki itirazın iptalini talep etmiştir. 4077 Sayılı Yasanın 10/A maddesi yollamasıyla kredi kartlarında da uygulanması gereken aynı yasanın 10/f maddesi gereğince kredi kartı borçlarında gecikme faizi akdi faiz oranının % 30 fazlasını geçemez. Akdi faiz aylık % 9.45 olmasına göre yukarda belirtilen yasal düzenlemeye aykırı olarak aylık temerrut faizini % 16.6. olarak hesaplayan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Öte yandan, davalı, icra takibine itiraz dilekçesine ve temyiz dilekçesine eklediği dekontlarla davacıya borca mahsuben ödemeler yaptığını ileri sürmüştür. Bu ödemelerin yapıldığı sabit olduğu taktirde borcu söndüren ödemeler olması nedeniyle yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerektiği halde bu konunun araştırılmaması da usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacı, kredi kartı kullanımından doğan borcunu ödemeyen davalı aleyhine icra takibine geçtiklerini, ancak davalının haksız olarak itirazda bulunduğundan itirazın iptali ile % 40 inkar tazminatının tahsilini istemiştir.

Page 202: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Davalı, davacıya yaptığı ödemelerin dikkate alınmadığını, istenen faizin fahiş olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin 2. 144.215.850.-TL üzerinden devamına, asıl alacağa % 195 temerrüt faizi yürütülmesine ve % 40 inkar tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.

1- 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da değişiklik yapılmasına dair 4822 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesi "Bu kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya İcra takibine konu edilen kredi kartı borçları, temerrüt tarihindeki ana paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle oniki eşit taksitle ödenir" düzenlemesini getirmiştir. Davalı temyiz dilekçesine eklediği ve Polatlı 3. Noterliği'nden keşide ettiği 25 Mart 2003 tarihli ihbarname ile 4822 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesinden faydalanma talebinde bulunmuştur. Mahkemece davalının bu yasa hükümlerinden faydalanma talebi hakkında herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmaksızın karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

2- 4077 Sayılı Yasanın 10/A maddesi yollamasıyla kredi kartlarında da uygulanması gereken aynı yasanın 10/f maddesi gereğince kredi kartı borçlarında gecikme faizi akdi faiz oranının % 30 fazlasını geçemez. Akdi faiz aylık % 9.45 olmasına göre yukarda belirtilen yasal düzenlemeye aykırı olarak aylık temerrut faizini % 16.6. olarak hesaplayan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

3- İtirazın iptali davasında inkar tazminatına asıl alacak miktarı üzerinden hükmedilmesi gerekirken bu hususun gözetilmeden karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

4- Davalı, icra takibine itiraz dilekçesine ve temyiz dilekçesine eklediği dekontlarla davacıya borca mahsuben ödemeler yaptığını ileri sürmüştür. Bu ödemelerin yapıldığı sabit olduğu taktirde borcu söndüren ödemeler olması nedeniyle yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerektiği halde bu konunun araştırılmaması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 1., 2., 3., 4 nolu bentlerde gösterilen nedenlerle kararın davalı lehine BOZULMASINA, 10.01.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 203: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/16245

K. 2005/1031

T. 28.1.2005

• KREDİ KARTI BORÇLUSUNUN TEMERRÜT TARİHİ ( Hesap Kat İhtarının Borçluya Tebliğ Edildiği Tarihte veya İhtarnamede Süre Verilmişse Sürenin Bitiminde Temerrüt Oluşacağı - Hesap Ekstresinin Temerrüt Oluşturmayacağı )

• HESAP KAT İHTARININ TEBLİĞ TARİHİ VEYA İHTARNAMEDE VERİLEN SÜRENİN BİTİMİNDE TEMERRÜT OLUŞMASI ( Kredi Kartı Borçlusunun Temerrüt Tarihinin Tesbiti )

• TEMERRÜT TARİHİ ( Kredi Kartı Borçlusuna Hesap Kat İhtarının Tebliği Şartı - Hesap Ekstresi Borcun Bir Kısmı İçin Son Ödeme Tarihi Belirlediğinden Bu Tarihte Temerrüt Oluşmayacağı )

818/m.101/2

4077/m.10/A-F-d

ÖZET : Davacı, davalıdan aldığı kredi kartı borçlarını ödeyemediğini, kredi kartı hesabının 2002 yılı sonlarından itibaren işlemediğini, davalı bankanın kötüniyetli olarak uzun süre bekledikten sonra 17.6.2003 tarihli ihtarname ile borcun ödenmesini istediğini, bankaca talep edilen alacağın hesabında 4077 sayılı yasanın 10/A, 10/F-d maddelerinin gözetilmeyerek yüksek oranda temerrüt faizi istenildiği gibi, yapmış olduğu 5.580.000.000 TL. ödemenin mahsup edilmediğini belirterek, kredi kartı borcunun 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı yasa hükümleri doğrultusunda tesbitini istemiştir. Kredi kartı borçlusunun temerrüdü banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinde veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise bu sürenin bitiminde oluşur. Somut olayda davalı bankaca hesap 17.6.2003 tarihli ihtarname ile kat edilip davacıya bildirilmiştir. Bu ihtarname davacıya 24.6.2003 tarihinde tebliğ edilmiş ve verilen 7 günlük ödeme süresi gözetildiğinde davacı 2.7.2003 tarihinde temerrüde düşmüştür. Mahkemece davacının 2.7.2003 tarihinde temerrüde düştüğü gözetilmeden 6.3.2003 tarihini temerrüt tarihi olarak kabul eden bilirkişi raporu benimsenerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalıdan aldığı kredi kartı borçlarını ödeyemediğini, kredi kartı hesabının 2002 yılı sonlarından itibaren işlemediğini, davalı bankanın kötüniyetli

Page 204: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

olarak uzun süre bekledikten sonra 17.6.2003 tarihli ihtarname ile borcun ödenmesini istediğini, bankaca talep edilen alacağın hesabında 4077 sayılı yasanın 10/A, 10/F-d maddelerinin gözetilmeyerek yüksek oranda temerrüt faizi istenildiği gibi, yapmış olduğu 5.580.000.000 TL. ödemenin mahsup edilmediğini belirterek, kredi kartı borcunun 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı yasa hükümleri doğrultusunda tesbitini istemiştir.

Davalı, davacının 4822 sayılı yasa hükümlerinden faydalanamayacağını davacının 17.6.2003 tarihli ihtarnamenin tebliği ile 24.6.2003 tarihinde temerrüde düştüğünü, davacıdan 4077 sayılı yasa hükümleri doğrultusunda talepte bulunduklarını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda davacının dava tarihi itibariyle 11.182.105.577 TL. borçlu olduğunun tesbitine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davacı kredi kartı borcu nedeniyle bankaca talep edilen miktar kadar borçlu olmadığının tesbitini istemiştir. Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkemece davacının temerrüt tarihi 25.2.2003 tarihli hesap ekstresindeki son ödeme tarihi olan 6.3.2003 tarihi kabul edilmiştir. Kural olarak BK.101. maddesine göre, kesin vadeli sözleşmelerde temerrüt tarihi sözleşmede belirtilen günün hitamı ile gerçekleşir. Banka tarafından gönderilen hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de bu ödeme gününde borcun tamamı değil belli bir kısmının ödenmesi gerektiği bildirildiğinden, diğer bir değişle borcun tamamının ödenmesi gerektiği bildirilmediğinden kredi kartı borçları BK. 101/2 maddesinde öngörülen miktarı önceden belli olan kesin vadeli borç niteliğinde değildir. Bu nedenle kredi kartı borçlarında temerrüt tarihi bakımından anılan maddenin uygulanması mümkün değildir. Kredi kartının bu özelliği nedeniyle borçlunun temerrüdü banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinde veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise bu sürenin bitiminde oluşur. Somut olayda davalı bankaca hesap 17.6.2003 tarihli ihtarname ile kat edilip davacıya bildirilmiştir. Bu ihtarname davacıya 24.6.2003 tarihinde tebliğ edilmiş ve verilen 7 günlük ödeme süresi gözetildiğinde davacı 2.7.2003 tarihinde temerrüde düşmüştür. Mahkemece davacının 2.7.2003 tarihinde temerrüde düştüğü gözetilmeden 6.3.2003 tarihini temerrüt tarihi olarak kabul eden bilirkişi raporu benimsenerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

3- Mahkemece, hükme esas bilirkişi raporu da banka alacağı 12.182.105.577 TL. olması gerekirken maddi hataya dayalı olarak 11.182.105.577 TL. olarak hesap edilmesi ve mahkemece de bu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenle davalının sair temyiz itirazlarının reddine ( 2 ) ve ( 3 ) nolu bentlerde gösterilen nedenlerle hükmün davalı lehine BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 28.1.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 205: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/326

K. 2005/4001

T. 1.3.2005

• ŞİKAYET ( Borçlunun Hamili Bulunduğu Kartın Bankadan Mevcut Mevduatı Çekme İşleminin Yanısıra Kredi Çekme İşlevini Birlikte Görmesi )

• KREDİ KARTI ( Kartın Bankadan Mevcut Mevduatı Çekme İşleminin Yanısıra Kredi Çekme İşlevini Birlikte Görmesi Nedeniyle 4077 Sayılı Yasadan Yararlanmasının Gerekmesi )

4077/m.10,Geç.1

ÖZET : Borçlunun hamili bulunduğu kartın bankadan mevcut mevduatı çekme işleminin yanısıra kredi çekme işlevini birlikte gördüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda işbu kart 4077 Sayılı Kanunun 4822 Sayılı Kanunla değişik 10/a maddesi kapsamında bulunduğundan borçlunun 4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 Sayılı Kanunun geçici 1. maddesinden yararlanabilecek konumda bulunduğundan mahkemece şikayetin incelenmesi gerekir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Alacaklı bankadaki borçlunun, hesabının kredili mevduattan kaynaklandığından bahisle mahkemece 4822 Sayılı Yasadan yararlanamayacağı görüşü ile borçlunun isteminin reddine karar verildiği görülmektedir.

Borçlunun hamili bulunduğu kartın bankadan mevcut mevduatı çekme işleminin yanısıra kredi çekme işlevini birlikte gördüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda işbu kart 4077 Sayılı Kanunun 4822 Sayılı Kanunla değişik 10/a maddesi kapsamında bulunduğundan borçlunun 4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 Sayılı Kanunun geçici 1. maddesinde yararlanabilecek konumda bulunduğundan mahkemece şikayetin incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar vermesi gerekirken bu kanundan faydalanamayacağından bahisle yazılı şekilde istemin reddi yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 01.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 206: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2005/13-350

K. 2005/343

T. 25.5.2005

• MENFİ TESPİT DAVASI ( Kredi Kartı Borcu Nedeniyle Gerçek Borcun Tespiti Talebi - Hesap Kat İhtarının Tebliğ Edildiği Tarih Tespit Edilmeden Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )

• GERÇEK BORCUN TESPİTİ TALEBİ ( Kredi Kartı Borcu Nedeniyle - Hesap Kat İhtarının Tebliğ Edildiği Tarih Tespit Edilmeden Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )

• KREDİ KARTI BORCU ( Gerçek Borcun Tespiti Talebi/Menfi Tepsi Talebi - Hesap Kat İhtarının Tebliğ Edildiği Tarih Tespit Edilmeden Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )

• HESAP KAT İHTARININ TEBLİĞİ ( Borçlunun Banka Tarafından Akdi İlişkisi Sona Erdirilip Gönderilen Hesap Kat İhtarının Tebliği İle Temerrüde Düştüğü - Menfi Tepsi Talebi )

• İHTARNEMEDE VERİLEN SÜRE ( Hesap Kat Edildikten Sonra Gönderilen Hesap Kat İhtarının Tebliğinde Verilmişse Borçlu Bu Sürenin Bitiminden İtibaren Temerrüde Düştüğü )

• BORÇLUNUN TEMERRÜDÜ ( Borçlunun Banka Tarafından Akdi İlişkisi Sona Erdirilip Gönderilen Hesap Kat İhtarının Tebliği İle Düştüğü - Menfi Tepsi Talebi )

2004/m. 72, 150/ı

818/m. 101

4077/m. 10

ÖZET : Davacı, kredi kartı borcunu ödeyemediğini, aleyhinde icra takibi başlatıldığım, 4822 SK'dan yararlanmak için başvurduğunu, çıkarılan borç miktarının fazla olduğunu iddia ederek gerçek borcunun tespitini talep etmiştir. Kredi kartı borçlarında borçlu, banka tarafından akdi ilişki sona erdirilip hesap kat edildikten sonra gönderilen hesap kat ihtarının tebliği ile; ihtarnamede süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren temerrüde düşer. Yerel mahkemece hesap kat ihtarının tebliğ edildiği tarih tespit edilmeden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara İkinci Tüketici Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen

Page 207: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

06.11.2003 gün ve 2003/196-371 sayılı kararın İncelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 21.06.2004 gün ve 2003/17254-9530 sayılı ilamı ile;

( ... Davacı, davalı bankadan aldığı kredi kartlarının kullanımı sonucu bankaya oluşan borcunu ödeyemediğini, hakkında icra takibi başlatıldığını, 4822 Sayılı Yasadan faydalanmak için 04.04.2003 tarihinde davalıya başvurduğunu, çıkarılan borç miktarının yasaya uygun olmadığını ileri sürerek, davalıya olan gerçek borcunun tesbitini istemiştir.

Davalı, kendileri tarafından yapılan borç hesabının doğru olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, iki adet kredi kartından dolayı davacının 697.372.400.-TL borçlu olduğunun tesbitine, borcun hüküm kısmında gösterilen tarih ve miktarlarda ödenmek suretiyle tasfiyesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Dava, davacının davalı bankadan aldığı kredi kartının kullanımından doğan borçlarını ödeyememesi nedeniyle, 4077 Sayılı Yasada değişiklik yapılmasına dair 4822 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesinden faydalanması için açılmıştır. 4822 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesinden faydalanabilmek için, her şeyden önce borcun kredi veren ile kredi kullanan tüketici arasında kredi kartı sözleşmesinin düzenlenmesi ve bu sözleşmeye dayanılarak verilen kredi kartı ile kredi müşterisinin alışveriş yapması ve nakit para çekmesinden kaynaklanmalıdır. Ayrıca kredi kartını kullanan tüketicinin, bu yasanın yayınlanmasından önce temerrüde düşmesi, ödenmeyen kredi kartı borcu nedeniyle hakkında icra takibi aşamasına gelinmesi veya İcra takibi yapılması ve yasanın yayınlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde kredi kartı veren kuruluşa yazılı başvurusunun bulunması gerekir. Yasanın uygulamasında öncelikle temerrüt tarihinin belirlenmesi önemlidir.

Kural olarak Borçlar Kanunu'nun 101. maddesine göre, kesin vadeli sözleşmelerde temerrüt tarihi sözleşmede belirtilen günün hitamı ile gerçekleşir. Banka tarafından gönderilen son hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de, bu ödeme gününde borcun tamamı değil belli bir kısmının ödenmesi gerektiği bildirildiğinden, borcun tamamının ödenmesi gerektiği bildirilmediğinden, kredi kartı borçları, Borçlar Kanunu'nun 10112. maddesinde öngörülen, miktarı önceden belli olan kesin vadeli borç niteliğinde değildir. Bu nedenle kredi kartı borçlarında temerrüt tarihi bakımından, anılan maddenin uygulanması mümkün değildir. Kredi kartının bu özelliği nedeniyle, borçlunun temerrüdü, banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise, bu sürenin bitiminden itibaren oluşur.

Banka tarafından kredi borçlusuna ihtarname gönderilmemiş ise, kredi borçlusunun gönderilen son hesap ekstresinde belirtilen tarihte istenen asgari miktarı ödememesi nedeniyle, bu tarih itibariyle ödenmeyen kredi kartı borcu İcra takibi aşamasına geldiğinden, bankaca hesabın kat edildiği tarih, şayet hesap kat edilmemiş ise, gönderilen son hesap ekstresindeki belirtilen ödeme tarihinin temerrüt tarihi olarak kabulü gerekir.

Page 208: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Bu şekilde belirlenecek temerrüt tarihindeki, asıl alacak+akdi faizden oluşan ana alacağa, temerrüt tarihinden bankaya başvuru tarihine kadar yıllık % 50 faiz uygulanacaktır. Bu biçimde oluşan toplam alacağa 4822 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesi, İcra takibi varsa tahsil harcı, icra masrafları, faizin vergisi ve avukatlık ücretini ortadan kaldırmadığından, asıl alacak ve akdi faizden oluşan ana para alacağına yıllık % 50 gecikme faizi uygulandıktan sonra, Banka Sigorta Mevduatı Vergisi uygulanmak, varsa icra takibinde istenen miktarı geçmemek üzere tahsil harcı, İcra masrafları, avukatlık ücreti ve faizin Banka Sigorta Mevduatı vergisini borca ilave etmek, bankaya başvuru tarihine kadar borçlu tarafından yapılan ödemelerin de, Borçlar Kanunu'nun 84. maddesi nazara alınarak ödeme tarihi itibariyle borçtan ( temerrüt tarihindeki ana paradan ) mahsup edilmeli ve kalan toplam alacak tutan 12 eşit takside bölünmelidir.

Somut olayda davalının gönderdiği 21.10.2002 tarihli ihtarın davacı ya tebliğine ilişkin şerh mevcut olmadığından davacının, İcra takip tarihi olan 30.10.2002 tarihinde temerrüde düştüğü, 14.03.2003 tarihinde yayımlanan 4822 Sayılı Yasadan faydalanmak için yasada öngörülen 30 günlük sürede 04.04.2003 tarihinde davalı bankaya başvurduğu anlaşılmaktadır. Davacının 30.10.2002 tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilerek bu tarihten davacının davalı bankaya başvurduğu 04.04.2003 tarihine kadar % 50 yasal faiz yürütülmesi ile ödenecek miktarın hesaplanması gerekirken, 22.10.2002 tarihini temerrüt tarihi olarak kabul eden bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru değildir. Mahkemece 30.10.2002 tarihi itibariyle hesaplama yapılmak üzere bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

3- Davacının başvurusu üzerine davalı banka tarafından davacının 820.000.000.-TL borcu olduğu bildirilmiştir. Davacı açtığı dava ile bankanın istediği kadar borçlu olmadığını ileri sürdüğüne göre, mahkemece müddeabihin tesbiti için davacıdan borcunun olması gerektiği miktar sorulmalı; bankanın bildirdiği miktar ile mahkemece hükmedilen miktar arasındaki fark üzerinden davacı lehine, mahkemece hükmedilen miktar ile davacının borcunun olması gerektiğini bildirdiği miktar arasındaki fark üzerinden de davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi, masrafların da buna göre paylaştırılması gerekirken, sadece davacı vekili lehine ve hüküm altına alınan miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilip, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi ve masrafların tamamının da davalıya yükletilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir... )

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanan borç ilişkisinde, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da değişiklik yapan 4822 Sayılı Kanunun geçici 1. maddesine dayalı "borç tespiti" istemine ilişkindir.

A. Davacı isteminin özeti:

Davacı vekili 20.05.2003 tarihli dava dilekçesinde özetle: Davalı banka ile yapılan sözleşme gereğince, 5754...7373 nolu kredi kartı sahibi olduğunu ve bu kartları

Page 209: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

kullandığını, ödemesi gereken bedelleri gününde ödemediği için temerrüde düştüğünü, hakkında İcra takibine geçildiğini, kısmi ödeme yaptığını, 14.03.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4822 Sayılı Kanunun geçici 1. maddesi gereğince, borcunun belirlenmesini ve taksitlendirilmesini, ayrıca yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasını istemiştir.

B. Davalı cevabının özeti:

Davalı banka vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacı borçlunun sahibi olduğu banka kartından dolayı oluşan borcunu belirtilen günde ödemediğinden temerrüde düştüğünü, noter marifeti ile gönderilen kat ihtarnamesinden sonuç alınamadığı için icra takibine geçildiğini, davacı borçlunun yazılı başvurusu üzerine borç miktarının Türkiye Bankalar Birliği'nin 04.04.2003 günlü kararnamesine göre 12 eşit taksitte ödenmesi hususundaki önerinin davacı tarafından kabul görmediğini, davacının imzaladığı sözleşmeye aykırı davrandığını ifadeyle, davanın reddini savunmuştur.

C. Yerel mahkeme kararının özeti:

Yerel Mahkeme; "Dosyaya sunulan belgelere göre, davacı borçlunun her iki karttan dolayı 8.024.439.963.-TL tutarındaki bedeli ödeyemediği için temerrüde düştüğü, davacı borçlunun bu tarihten sonra kısmen ödeme yaptığı, dosyaya sunulan belgelerden anlaşılmıştır. Mahkememizce kabul gören bilirkişi heyetinin denetime elverişli ( 2003/2-3 nolu tebliğleri ışığında ) gerekçeli raporlarında davacı borçlunun yaptığı ödemeler sonucu 14.03.2003 tarihi itibariyle toplam borcunun 697.372.4oo.-TL olduğu saptanmış olmakla davacının borcu 12 eşit taksitte ödemesi gerektiği nedeniyle, aşağıdaki hüküm cihetine gidilmiştir" gerekçesiyle; "Davacının davasının kabulüne, tarihsiz sözleşmeye istinaden ...5753...7373 nolu kartlarından dolayı oluşan borcun netice olarak 697.372.4oo.-TL olduğu, belirtilen ödeme planına göre borcun tasfiyesine" karar vermiştir.

D. Temyiz evresi, bozma ve direnme:

Davalı banka vekilinin temyizi üzerine özel daire, yukarıda başlık bölümünde ayrıntısı açıklandığı üzere, bozma ilamının ikinci bendinde ana borcun belirlenmesinde kat ihtarında tebliğ şerhi bulunmadığından borcun hesabında icra takip tarihinin temerrüt tarihi olarak esas alınması gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Bozma ilamının vekalet ücreti ve masraflara ilişkin üçüncü bendine ise mahkemece uyulmuştur.

Karan davalı banka vekili her iki yönden de temyiz etmektedir.

E. Gerekçe:

1. Hükmün direnmeye ilişkin kısmı yönünden;

Davacının, kredi kartından doğan borcunu süresinde ödemeyerek temerrüde düştüğü ihtilafsızdır.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 4822 Sayılı Kanunun geçici 1. maddesine dayalı borcun tespiti istemlerinde tespit yönteminin ne olduğu, eş söyleyişle, ana borç miktarının tespitinde hangi tarihin esas alınması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

Page 210: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Daha açık ifadeyle; Borçlar Kanunu'nun 101. maddesi de gözetilerek, kat ihtarının tebliği tarihinin veya alacaklı tarafça ödeme için süre verilmişse bu sürenin tebliğ tarihine eklenerek belirlenen tarihin mi, yoksa son ödemeyi içeren hesap ekstresindeki son ödeme tarihinin mi esas alınmasının yasanın amacına uygun olacağı; kat ihtarının esas alınması halinde de, eldeki dava dosyasında, kat ihtarında tebliğ şerhinin bulunmaması karşısında, hangi tarihin temerrüt tarihi olarak kabulü gerektiği, noktasında toplanmaktadır.

Davacı borçlu ile davalı banka arasında akdedilen kredi kartı üyelik sözleşmeleri gereğince davacı iki adet kredi kartı kullanmış; borcunu zamanında ödememiştir.

Bu hesaplar 15.10.2002 tarihi itibariyle kat edilerek bankaca sözleşme feshedilmiş ve Beyoğlu 19. Noterliğinden 21.10.2002 tarihinde gönderilen 13223 yevmiye numaralı ihtarname ile "bildirilen toplam 8.024.439.963.-TL borç miktarının 1 gün içinde bankaya ödenmesi" istenmiştir.

Ne var ki, icra dosyası içinde örneği bulunan 21. 10.2002 tarihli bu kat ihtarının tebliğe çıkarıldığı belirginse de davacı/borçluya tebliğine ilişkin şerh bulunmamaktadır.

Hesap ekstrelerinden 15.10.2002 hesap kesim tarihli olanlar takibe eklenmiştir. Bu ekstrelerden ...1187 nolu olanda ödeme vardır. 1.298.146.509.- TL borç içermektedir. ...5754 nolu olanda ise tüketici işlemi bulunmamaktadır. 6.584.829.087.-TL borç içermektedir.

İstanbu1 2. İcra Müdürlüğü'nün 2002/18179 Esas sayılı dosyasında davacı borçlu aleyhine 30.10.2002 tarihinde ilamsız takibe girişilmiş; "8.024.439.963 TL asıl alacak, 667.917.416.-TL işlemiş faiz, 64.546.360.-TL ihtarname gideri, 33.395.870.TL gider vergisi olmak üzere toplam 8.790.299.609.-TL'nin tahsili" istenmiştir.

Davacı, takip sürerken davalı alacaklı bankayı muhatap alan Ankara 30. Noterliğinin 04.04.2003 gün ve 6840 yevmiye nolu ihtarı ile; "4822 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesinden yararlanmak istediğini" bildirmiştir.

Borçlu, toplam 9.000.000.000.-TL ödemesi bulunduğu iddiasındadır.

İcra takibi kesinleşmiş, borçlu ödemede de bulunmuştur. Bu yönler uyuşmazlık konusu değildir.

Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki, eldeki borçlu olunmadığının tespiti davasının yasal dayanağı, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da değişiklik yapılmasına dair 4822 Sayılı Kanunun geçici 1. maddesi olup, 14.03.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Anılan madde de;

"Bu kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçları, temerrüt tarihindeki ana paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle oniki eşit taksitte ödenir.

Kredi kartı borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takip, yukarıda yer alan hükme göre ilk taksidin ödenmesiyle durur ve son taksidin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar.

Page 211: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Bu madde hükümleri, tüketicinin kredi verene, kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içinde yazılı müracaat etmesi halinde uygulanır..." denilmektedir.

Davacı/borçlu tüketicinin, bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere, kredi veren alacaklı bankaya yasal süre içinde başvurduğunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Yeri gelmişken, bu kanun hükmünden yararlanılabilmenin koşullarının neler olduğu üzerinde durulmalıdır.

Her şeyden önce borç, kredi veren ile kredi kullanan tüketici arasında düzenlenmiş olan kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanmalıdır. Bunun yanında, kredi müşterisi tüketici, aldığı kredi kartı ile alışveriş yaparak veya nakit para çekerek borçlandığı miktarları kredi verene ödemeyip, bu kanunun yayınlanmasından önce temerrüde düşmeli, ödenmeyen kredi kartı borcu nedeniyle hakkında İcra takibi aşamasına gelinmeli veya İcra takibi yapılmalıdır. Ardından da kanunun yayınlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde kredi kartı veren kuruluşa yazılı başvuruda bulunmuş olmalıdır.

Hemen burada, kanun metnindeki "kredi kartı borçları, temerrüt tarihindeki ana paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle oniki eşit taksitte ödenir" ifadesinde yeralan önemli bir unsur niteliğindeki "temerrüt tarihi" irdelenmelidir.

Konuyla ilgili olarak 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun "Borçlunun temerrüdü" başlıklı 101. maddesinde aynen;

"Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtariyle, mütemerrit olur.

Borcun ifa edileceği gün müttefikan tayin edilmiş veya muhafaza edilen bir hakka istinaden iki taraftan birisi bunu usulen bir ihbarda bulunmak suretiyle tesbit etmiş ise, mücerret bugünün hitamı ile borçlu mütemerrit olur."

Hükmü yer almaktadır.

Bu hükme göre kural olarak, kesin vadeli sözleşmelerde temerrüt tarihi sözleşmede belirtilen günün hitamı ile gerçekleşir.

Banka tarafından gönderilen son hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de, bu ödeme gününde borcun belli bir kısmının ödenmesi gerektiği bildirilip, borcun tamamının ödenmesi gerektiği bildirilmediğinden, kredi kartı borçları, Borçlar Kanunu'nun 101/2. maddesinde öngörülen, miktarı önceden belli olan kesin vadeli borç niteliğinde değildir. Bu nedenle kredi kartı borçlarında temerrüt tarihi bakımından, anılan maddenin uygulanması olanaklı değildir.

Kredi kartının bu özelliği nedeniyle, borçlunun temerrüdü, banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra, borçluya gönderilen kat ihtarnamesinin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise, bu sürenin bitiminden itibaren oluşur.

Bu şekilde belirlenecek temerrüt tarihindeki, asıl alacak+akdi faizden oluşan ana alacağa, temerrüt tarihinden bankaya başvuru tarihine kadar yıllık % 50 faiz uygulanacaktır. 4822 Sayılı Kanunun geçici i. maddesi, İcra takibi varsa tahsil harcı, icra masrafları, faizin vergisi ve avukatlık ücretini ortadan kaldırmadığından; açıklanan biçimde hesaplanan toplam alacağa, Banka Sigorta Mevduatı Vergisi uygulanmak, varsa icra takibinde istenen miktarı geçmemek üzere tahsil harcı, icra

Page 212: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

masrafları, avukatlık ücreti ve faizin banka sigorta mevduatı vergisini borca ilave etmek gerekecektir.

Ayrıca, bankaya başvuru tarihine kadar borçlu tarafından yapılan ödemeler de, Borçlar Kanunu'nun 84. maddesi nazara alınarak ödeme tarihi itibariyle borçtan ( temerrüt tarihindeki ana paradan ) mahsup edilerek kalan toplam alacak tutan 12 eşit takside bölünecektir.

Somut olayda; borç, taraflar arasında düzenlenmiş olan kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanmış ve davacı/borçlu/tüketici kredi kartını kullanarak borçlandığı miktarları ödemediği için hakkında icra takibine girişilmiştir. Ardından da davacı/borçlu/tüketici 4822 Sayılı Kanunun Geçici Madde 1 'in yayımlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde 04.04.2003 tarihinde, kredi kartı veren kuruluşa yazılı başvuruda bulunmuştur.

Ne var ki, borcun hesabında esas alınacak temerrüt tarihinin tespitine yönelik bilgilerin dosya kapsamı ile belirlenmesi mümkün olmamıştır.

Zira, dosyada bulunan ve kredi veren alacaklı/davalının, davacı/borçluya gönderdiği 21.10.2002 tarihli kat ihtarnamesinin suretlerinde, ihtarın davacıya tebliğine ilişkin şerh bulunmamaktadır.

Eş söyleyişle, kat ihtarının tebliğ tarihi araştırılmış ve açıklanmış değildir.

Şu durumda, mahkemece yapılacak iş; öncelikle kat ihtarının tebliğ tarihinin araştırılması ve ihtarda süre de tanındığı gözetilerek temerrüt tarihinin tereddüde yer vermeyecek biçimde belirlenmesi; ardından da, belirlenen temerrüt tarihinden davacının davalı bankaya başvurduğu 04.04.2003 tarihine kadar % 50 yasal faiz yürütülmesi ile ödenecek miktarın hesaplanması için bilirkişiden rapor alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi olmalıdır.

Bu nedenledir ki, mahkemece kat ihtarının tebliğ edilip edilemediği tam olarak belirlenmeden alınan bilirkişi raporuna dayanılarak sonuca varılmış olması eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olup, usul ve yasaya uygun bulunmamış; direnme kararının bu değişik nedenle bozulması gerekmiştir.

2. Hükmün bozmaya uyularak oluşturulan kısmı yönünden;

Mahkemece, bozma ilamının vekalet ücreti ve masrafın hesabına yönelik 3. bendine uyularak karar verilmiştir. Bu nedenle, bozmaya uyularak verilen bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının özel dairesince incelenmesi için dosyanın 13. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesi gerekir.

SONUÇ : Davalı vekilinin;

1. Yukarıda ( 1. ) bentte irdelenen direnmeye ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,

2. ( 2. ) Bentte açıklanan yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 25.05.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

Page 213: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/10241

K. 2005/15549

T. 19.10.2005

• KREDİ KARTI BORCUNUN İCRA YOLUYLA TAKİBİ ( Tüketici Lehine Yapılan Birtakım Düzenlemelerin De Önceden Kurulmuş Ve Bir Tarafın Kendi Edimlerini Tamamıyla Yerine Getirdiği Bir Sözleşmenin Tüm Hükümlerini Geçersiz Kılması Mümkün Olmadığı )

• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Her Davanın Açıldığı Tarihteki Hukuki Durum Ve Koşullara Göre Sonuçlandırılması Gerektiği Yolundaki Genel İlkenin İstisnası Olduğu - İtirazın Haklılığı Takip Tarihindeki Hukuki Duruma Göre İncelenip Sonuçlandırılacağı )

• İTİRAZIN HAKLILIĞI ( Takip Tarihindeki Hukuki Duruma Göre İncelenip Sonuçlandırılacağı )

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUNUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER ( Önceden Yapılmış Ve İcra Edilmiş Sözleşmeleri Etkilemeyeceği - İtirazın İptali Davası )

2004/m.67

4077/m.10,6/A

ÖZET : İtirazın iptali davaları, her davanın açıldığı tarihteki hukuki durum ve koşullara göre sonuçlandırılması gerektiği yolundaki genel ilkenin istisnası olup ispat kuralları bakımından genel ilkelere göre görülüp incelenen dava türlerinden olduğu halde, itirazın haklılığı takip tarihindeki hukuki duruma göre incelenip sonuçlandırılır.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda yapılan değişiklikler, önceden yapılmış ve icra edilmiş sözleşmeleri etkilemeyeceğinden tüketici lehine yapılan birtakım düzenlemelerin de önceden kurulmuş ve bir tarafın kendi edimlerini tamamıyla yerine getirdiği bir sözleşmenin tüm hükümlerini geçersiz kılması mümkün değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı ile imzalanan sözleşmeye istinaden verilen kredi kartı ile yaptığı harcama bedellerini süresinde ödemediği gibi, girişilen icra takibine de haksız olarak kısmen itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, duruşmalara katılmadığı gibi, cevap da vermemiştir.

Page 214: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen kredi sözleşmesinde 4077 sayılı Yasanın 10. maddesinde belirtilen emredici koşullara uyulmadığından geçersiz olduğu, yine anılan Yasanın 6. maddesinde belirtilen muacceliyet koşuluna da yer verilmediği ve davalının usulüne uygun temerrüde düşürülmediği, bu durumda, sadece vadesinde ödenmeyen borcunu yasal faizi ile isteyebileceği sonucuna varılarak davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında düzenlenen 2.7.1998 tarihli kredi kartı üyelik sözleşmesi uyarınca, davalıya kredi kartı verildiği, davalının kredi kartının kullanılmasından doğan borcunu ödemediği, taraflar arasında ihtilafsızdır. Yine, anılan sözleşmenin 17. maddesinde temerrüt faiz oranının ekstrede gösterilen faiz oranının 50 puan ilave edilmek üzere bulunacağı belirtildiği gibi, hesabın katı halinde ihtarnamenin tebliğ tarihinde temerrüdün oluşacağı belirtilmiştir. Hesabın kat edilip ihtar çekilmesine rağmen ödeme yapılmaması karşısında, davacı, 24.7.2003 tarihinde icra takibine girişmiş olup 17.10.2003 tarihli dilekçe ile davalının asıl alacak dışında kalan faiz ve ferilerine itiraz etmesi üzerine de, 13.1.2004 tarihinde işbu itirazın iptali davası açılmıştır.

Hemen belirtmek gerekir ki, her davanın açıldığı tarihteki hukuki durum ve koşullara göre sonuçlandırılması gerektiği genel ilke ise de itirazın iptali davaları bu ilkenin istisnalarındandır. İtirazın iptali davaları, ispat kuralları bakımından genel ilkelere göre görülüp incelenen dava türlerinden ise de itirazın haklılığı takip tarihindeki hukuki duruma göre incelenip sonuçlandırılır. Somut olayda, davalı borçlunun temerrüdü üzerine 24.7.2003 tarihinde icra takibine girişildiğine göre, bu tarihteki hukuki duruma göre uyuşmazlık çözümlenmelidir. 4077 sayılı Yasanın taksitle satışları düzenleyen 6/A maddesindeki değişiklik 6.3.2003 tarih ve 4822 sayılı Kanun ile getirilmiş olduğundan, maddi hukuk ile ilgili yasada yapılan değişikliklerin önceden kurulmuş ve icra edilmiş sözleşmelere de şamil edilmesi mümkün değildir. Kaldı ki, sonradan tüketici lehine yapılan birtakım düzenlemeler nedeniyle önceden kurulmuş ve bir tarafın kendi edimlerini tamamen yerine getirdiği bir sözleşmenin tüm hükümlerini geçersiz kılmasına olanak yoktur.

Sözleşmede kararlaştırılan temerrüt faiz oranı ekstrede belirtilen faiz oranına 50 puan ilavesi ile belirleneceği halde, davacı banka bundan daha az olan %43 temerrüt faizi talep etmiştir. Böyle olunca, taraflar arasındaki sözleşme, 4077 sayılı Yasada yapılan 6.3.2003 tarihli değişiklikten önce olduğundan uyuşmazlığın şekli bakımından yapıldığı tarih itibariyle hukuki düzenlemeye aykırı olmayan sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi zorunludur. Mahkemece, bu ilkeler çerçevesinde inceleme yapmak gerekirken, sözleşme geçersiz kabul edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine 19.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 215: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/1212

K. 2005/2040

T. 11.2.2005

• TÜKETİCİ MAHKEMESİ NEZDİNDE YAPILAN İTİRAZ ( Dava Dilekçesinin Mahkeme Memuru Aracılığı İle Aleyhine İtiraz Edilen Tüketiciye Tebliği - Tarafların Delil Sunma ve Savunma Haklarının Kısıtlandığı/Usul Kurallarına Aykırılık )

• TÜKETİCİ MAHKEMELERİNDE GÖRÜLECEK DAVALAR ( Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Yedinci Babı Dördüncü Faslı Hükümlerine Göre Yürütüleceği - Dosya Üzerinde Karar Vermek Hususunda Taktir Hakkı Tanınmadığı )

• DOSYA ÜZERİNDE KARAR VERİLMESİ ( Tüketici Mahkemelerine Taktir Hakkı Tanınmadığı - Dava Dilekçesinin Mahkeme Memuru Aracılığı İle Aleyhine İtiraz Edilen Tüketiciye Tebliği/Tarafların Delil Sunma ve Savunma Haklarının Kısıtlandığı )

• DELİL SUNMA VE SAVUNMA HAKLARININ KISITLANMASI ( Dava Dilekçesinin Mahkeme Memuru Aracılığı İle Aleyhine İtiraz Edilen Tüketiciye Tebliği/Usul Kurallarına Aykırılığı - Tüketici Mahkemelerine Dosya Üzerinde Karar Vermek Hususunda Taktir Hakkı Tanınmadığı )

1086/m.73, 195, 375

4077/m.22, 23

ÖZET : HUMK.nun 73. maddesinde, kanunun gösterdiği istisnalar haricinde hakimin her iki tarafı istima veyahut iddia ve müdafaalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere tevfikan davet etmedikçe hükmünü veremeyeceği kabul edilmiştir. Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 22. maddesine dayalı olarak Tüketici Sorunları Hakem Heyeti tarafından verilen karar Tüketici Mahkemesi nezdinde yapılan itiraza ilişkin olup, anılan yasanın 23. maddesinde Tüketici Mahkemelerinde görülecek davaların Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Yedinci Babı, Dördüncü Faslı hükümlerine göre yürütüleceği belirtilmiş ve dosya üzerinde karar vermek hususunda mahkemeye taktir hakkı tanınmamıştır.

Gerçekte mahkemeye sunulan bir dava dilekçesi üzerine oturum günü belirlendikten sonra dava dilekçesi ve oturum günü taraflara tebliğ edilir. Ancak, mahkemece, işin aciliyeti olduğu kanaatine varılırsa, dava dilekçesi davalıya en seri şekilde ulaştırılırken, davaya karşı tüm delillerini sunması da istenmelidir. Somut olayda dava dilekçesinin mahkeme memuru aracılığı ile aleyhine itiraz edilen tüketiciye tebliğine karar verilmiş olup, bu ara kararının yerine getirildiği anlaşılmakta ise de, tarafların delil sunma ve savunma hakları kısıtlandığı için yukarıda anılan usul kurallarına

Page 216: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

uyulduğunun söylenmesi mümkün değildir. Dava açılması ile usul yasasındaki yerine getirilmesi zorunlu usul kurallarına uyulmadan evrak üzerinde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

DAVA : Davacı Türk Telekomünikasyon A.Ş. ile davalı Hulusi Tahir İlgenli arasındaki davada Tüketici Mahkemesi sıfatı ile Midyat Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ve Yargıtay'ca incelenmeksizin kesinleşen kararın yürürlükteki hukuka aykırı olduğu savıyla Cumhuriyet Başsavcılığının 01.02.2005 gün ve Hukuk 1155 sayılı yazısı ile kanun yararına temyiz edilerek bozulması istenilmiş olmakla, dosyadaki tüm kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Şikayetçi Hulusi Tahir İlgenli Midyat Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığına verdiği dilekçesinde; 2003 yılı Ağustos dönemine ait telefon faturasında şehiriçi görüşmeleri kalemi ile ilgili olarak gösterilen 45,640,000.- Lira ile çeşitli borçlar kalemi ile ilgili olarak talep edilen 1,800,000.- Liranın haksız ve yersiz olduğunu ileri sürerek, mecburen ödenen bu bedellerin iadesini istemiştir.

Mardin İl Telekom Müdürlüğü cevabında, 1,800,000.- Lira ile ilgili tahakkukun maddi hataya dayalı olduğunu, şehir içi görüşme bedeline yönelik itirazın ise yersiz olduğunu savunmuştur.

Tüketici Sorunları Hakem Heyetince, şehir içi görüşme bedeline yönelik itiraz ve talebin kabulüne ilişkin verilen karara karşı Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından Tüketici Mahkemesinde itiraz edilmiştir. İtiraz dilekçesini Değişik İşler esasına kaydeden mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme ile itiraz ve dava sonuçlandırılmıştır.

23.5.1956 gün ve 8/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, HUMK.nun 73. maddesinde, kanunun gösterdiği istisnalar haricinde hakimin her iki tarafı istima veyahut iddia ve müdafaalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere tevfikan davet etmedikçe hükmünü veremeyeceği kabul edilmiştir. Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 22. maddesine dayalı olarak Tüketici Sorunları Hakem Heyeti tarafından verilen karar Tüketici Mahkemesi nezdinde yapılan itiraza ilişkin olup, anılan yasanın 23. maddesinde Tüketici Mahkemelerinde görülecek davaların Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Yedinci Babı, Dördüncü Faslı hükümlerine göre yürütüleceği belirtilmiş ve dosya üzerinde karar vermek hususunda mahkemeye taktir hakkı tanınmamıştır.

Gerçekte mahkemeye sunulan bir dava dilekçesi üzerine oturum günü belirlendikten sonra dava dilekçesi ve oturum günü taraflara tebliğ edilir. ( HUMK.m.195 ve 375. ) Bu işlemlerin yerine getirilmesi sırasında HUMK.nun 195, 207, 208, 210 maddeleri hükümlerine uygun davranmaya özen gösterilir. Ancak, mahkemece, işin aciliyeti olduğu kanaatine varılırsa, dava dilekçesi davalıya en seri şekilde ulaştırılırken, davaya karşı tüm delillerini sunması da istenmelidir. Somut olayda dava dilekçesinin mahkeme memuru aracılığı ile aleyhine itiraz edilen tüketiciye tebliğine karar verilmiş olup, bu ara kararının yerine getirildiği anlaşılmakta ise de, tarafların delil sunma ve savunma hakları kısıtlandığı için yukarıda anılan usul kurallarına uyulduğunun söylenmesi mümkün değildir. Dava açılması ile usul yasasındaki yerine getirilmesi zorunlu usul kurallarına uyulmadan evrak üzerinde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Page 217: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Cumhuriyet Başsavcılığının temyiz itirazlarının kabulü ile, temyiz edilen hükmün HUMK.nun 427. maddesi gereğince sonuca etkili olmamak kaydıyla kararın kanun yararına BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 11.2.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Page 218: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

7. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/1987

K. 2005/1956

T. 14.6.2005

• KAÇAK SU KULLANIMI ( Haksız Eylem Niteliğinde Olması Nedeniyle Tüketici Mahkemesi Değil Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

• TÜKETİCİ MAHKEMESİ ( Kaçak Su Kullanımından Doğan Davada Görevli Olmadığı - Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

• GÖREV ( Kaçak Su Kullanımından Doğan Davada Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu - Haksız Eylem )

4077/m. 23

1086/m. 7

ÖZET : 4077 Sayılı Yasa taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi esas almaktadır. Dava konusu olay ise kaçak su kullanımından kaynaklanan haksız eyleme ilişkindir. Bu nevi davalarda ise tüketici mahkemeleri değil, genel mahkemeler görevlidir. Açıklanan hususlar nazara alınmadan yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi isabetsizdir.

DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi, gereği görüşüldü:

KARAR : Mahkemece taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğu gerekçe gösterilerek uyuşmazlığın 4077 Sayılı Yasa kapsamında olduğu, bu nitelikteki uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde çözümlenmesi gerektiği gerekçe gösterilerek dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş ise de yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir. 4077 Sayılı Yasa taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi esas almaktadır.

Somut olay 09.01.2001 tarihinde düzenlenen tutanağın içeriğine göre kaçak su kullanımından kaynaklanan haksız eyleme ilişkindir. Bu olgular dikkate alındığında uyuşmazlığın tüketici mahkemelerinde çözümlenmesi olanaksız, genel mahkemede çözümleneceği tartışmasızdır. Görev kamu düzenine ilişin olup istek olmasa bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi zorunludur. O halde tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda gösterdikleri ve gösterecekleri deliller toplanmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.

Page 219: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

SONUÇ : Mahkemece bu olgular göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde ilgilisine iadesine, 14.06.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

Page 220: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/11099

K. 2005/17357

T. 24.11.2005

• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Cep Telefonu Abonelik Sözleşmesinde Faiz Oranının Aboneye Gönderilecek Faturada Belirleneceğinin Öngörülmüş Olması - Faturada Belirlenen Faiz Oranının Fahiş Olduğu İddiasının Araştırılması Gereği )

• FAHİŞ FAİZ UYGULANDIĞI İDDİASININ ARAŞTIRILMASI GEREĞİ ( Cep Telefonu Abonelik Sözleşmesinde Faiz Oranının Aboneye Gönderilecek Faturada Belirleneceğinin Öngörülmüş Olması - Tek Taraflı Olarak Sözleşmeye Tüketici Aleyhine Hükümler Konulamaması )

• TELEFON ŞİRKETLERİNİN UYGULADIĞI FAİZ ORANLARININ KARŞILAŞTIRILMASI GEREĞİ ( Cep Telefonu Kullanım Bedelinin Tahsili Davasında Abonelik Sözleşmesinde Belirlenen Faiz Oranının Fahiş Olduğu İddiasıyla Faize İtiraz Edilmesi )

4077/m.6

ÖZET : Davacı, cep telefonu abonesi olan davalının borcunu ödemediğini, bu nedenle hakkında yapılan icra takibinde asıl alacağı kabul etmesine rağmen, faize itiraz ettiğini öne sürerek, itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir. Taraflar arasındaki abone sözleşmesinde, faturada belirtilen son ödeme tarihini geçen ödemeler için uygulanacak faiz oranlarının, abonelere gönderilen faturalarda bildirileceği belirtilmiş olup, davalıya gönderilen faturalarda bu faiz oranının aylık % 8 üzerinden günlük olarak hesaplanacağı açıklanmıştır. Mahkemece, diğer telefon şirketlerinin uyguladığı faiz oranlarının dava konusu olan fatura tarihindeki ortalamasının hesaplanması, o dönemdeki diğer ekonomik etkenlerde dikkate alındığında uygulanan faiz oranının haksız ve fahiş olup olmadığının bilirkişi vasıtası ile araştırılması ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sözleşmedeki şartın geçersiz olduğu açıklanıp işlemiş faiz talebinin tümden reddi ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren reeskont faizi yürütülmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de miktar itibariyle red edilmesi üzerine edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, cep telefonu abonesi olan davalının borcunu ödemediğini, bu nedenle hakkında yapılan icra takibinde asıl alacağı kabul etmesine rağmen

Page 221: T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin

1.078.113.193 TL' lik kısma itiraz ettiğini öne sürerek, itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, davanın kabulü ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren Merkez Bankasınca belirlenen değişen oranda reeskont faizi yürütülmesi kaydıyla takibin devamına, fazla talebin reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki abone sözleşmesinin 5.1.6. maddesinde, faturada belirtilen son ödeme tarihini geçen ödemeler için uygulanacak faiz oranlarının, abonelere gönderilen faturalarda bildirileceği belirtilmiş olup, davalıya gönderilen faturalarda bu faiz oranının aylık % 8 üzerinden günlük olarak hesaplanacağı açıklanmıştır. Mahkemece de kabul edildiği gibi, 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı T.K.H.K.nun 6. maddesi gereğince "satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyiniyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar, tüketici için bağlayıcı değildir." Bu durumda mahkemece diğer telefon şirketlerinin uyguladığı faiz oranlarının dava konusu olan fatura tarihindeki ortalamasının hesaplanması o dönemdeki diğer ekonomik etkenlerde dikkate alındığında uygulanan faiz oranının haksız ve fahiş olup olmadığının bilirkişi vasıtası ile araştırılması ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sözleşmedeki şartın geçersiz olduğu açıklanıp işlemiş faiz talebinin tümden reddi ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren reeskont faizi yürütülmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 24.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.