İtalya notlari (gezİ polİtİk) -...

11
İTALYA NOTLARI (GEZİ-POLİTİK) Esasen bu notların yazılış amacı, bir sonraki seyyaha kolaylık sağlamak değildir. Bu notların yazılış amacı; 2012’nin bu son günlerinde, AB’nin kurucu üyesi İtalya ile aramızdaki kültürel-sosyal-ekonomik farkları yerinde görmüş olarak analiz etmektir. SANAT: 1- Konunun gündemde olması hasebiyle öncelikle şunu söylemeliyim ki, Floransa(Firenze) şehrinde Rönesans dönemine ait resimleri ile yine aynı döneme ait eserlerin teşhir edildiği Uffizi Müzesine giriş ücreti 12 € iken benim ülkemdeki Devlet Resim ve Heykel Müzesine ait 480 adet tablonun bizzat devletin ilgili kurumları tarafından 1980 ihtilali sonrasında talan edilmesi ve şimdilerde de bulunması için çaba sarf edilmesi karşısında şaşkın ve utanç içindeyim. 2-Toplam 8 vilayetini ve 5 eyaletini gördüğüm İtalya’da soru sorduğum her İtalyan’ın şehrindeki tarihi eserle ilgili az da olsa bir şeyler bildiğini fark ettim. Acaba diyorum Ankara’da “Anadolu Medeniyetleri Müzesi” diye bir müzenin varlığından ve nerede olduğundan Ankara’da oturan kaç kişi haberdardır ? Bundan da vazgeçtim, Ulus’ta ki ilk meclis müzesini bedava olduğu halde kaç kişi ziyaret etmiştir ? 3-8 İtalyan şehrindeki en önemli eserlerin heykellerden oluştuğunu söylemem gerek. Zaten bir turist Türkiye gibi bir ülkeden gidiyorsa kendisine sorduğu soru herhalde şöyledir: Yahu dünyanın tüm heykeltraşları bu ülkede mi toplanmıştır? Bu sorunun cevabını kim ne verir bilemem ama benim cevabım evet. Sanatın dünyaya her alanda ihraç edildiği, sanatçının korunduğu, sanatın ve sanatçının özgür olduğu bir ülkede ortaya konan eserleri görünce, üstüne bugün bu eserleri görmek için turistik anlamda paraya tedavül edildiğini görünce birinci maddedeki şaşkınlık ve utanç düzeyim katlandı. 4-Hakkını yemeyeyim, özellikle heykel şaheserlerinden önemli eserler bizde de İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Ben her iki

Upload: others

Post on 13-Oct-2019

12 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İTALYA NOTLARI (GEZİ POLİTİK) - kadir-isik.comkadir-isik.com/FileUpload/ks156160/File/italya_notlari.pdf · dikkate alınırsa 10-15 kadar değil, tam 30 küsur yol var. Milano,

İTALYA NOTLARI (GEZİ-POLİTİK)

Esasen bu notların yazılış amacı, bir sonraki seyyaha

kolaylık sağlamak değildir. Bu notların yazılış amacı;

2012’nin bu son günlerinde, AB’nin kurucu üyesi İtalya

ile aramızdaki kültürel-sosyal-ekonomik farkları

yerinde görmüş olarak analiz etmektir.

SANAT:

1- Konunun gündemde olması hasebiyle öncelikle

şunu söylemeliyim ki, Floransa(Firenze) şehrinde

Rönesans dönemine ait resimleri ile yine aynı döneme

ait eserlerin teşhir edildiği Uffizi Müzesine giriş ücreti

12 € iken benim ülkemdeki Devlet Resim ve Heykel

Müzesine ait 480 adet tablonun bizzat devletin ilgili

kurumları tarafından 1980 ihtilali sonrasında talan

edilmesi ve şimdilerde de bulunması için çaba sarf

edilmesi karşısında şaşkın ve utanç içindeyim.

2-Toplam 8 vilayetini ve 5 eyaletini gördüğüm

İtalya’da soru sorduğum her İtalyan’ın şehrindeki

tarihi eserle ilgili az da olsa bir şeyler bildiğini fark

ettim. Acaba diyorum Ankara’da “Anadolu

Medeniyetleri Müzesi” diye bir müzenin varlığından ve

nerede olduğundan Ankara’da oturan kaç kişi

haberdardır ? Bundan da vazgeçtim, Ulus’ta ki ilk

meclis müzesini bedava olduğu halde kaç kişi ziyaret

etmiştir ?

3-8 İtalyan şehrindeki en önemli eserlerin heykellerden

oluştuğunu söylemem gerek. Zaten bir turist Türkiye

gibi bir ülkeden gidiyorsa kendisine sorduğu soru

herhalde şöyledir: Yahu dünyanın tüm heykeltraşları

bu ülkede mi toplanmıştır? Bu sorunun cevabını kim ne

verir bilemem ama benim cevabım evet. Sanatın

dünyaya her alanda ihraç edildiği, sanatçının

korunduğu, sanatın ve sanatçının özgür olduğu bir

ülkede ortaya konan eserleri görünce, üstüne bugün

bu eserleri görmek için turistik anlamda paraya tedavül

edildiğini görünce birinci maddedeki şaşkınlık ve utanç

düzeyim katlandı.

4-Hakkını yemeyeyim, özellikle heykel

şaheserlerinden önemli eserler bizde de İstanbul

Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Ben her iki

Page 2: İTALYA NOTLARI (GEZİ POLİTİK) - kadir-isik.comkadir-isik.com/FileUpload/ks156160/File/italya_notlari.pdf · dikkate alınırsa 10-15 kadar değil, tam 30 küsur yol var. Milano,

ülkedeki eserleri görmüş birisi olarak gönlüm bizdekinde

kaldı. Sadece Büyük İskender Lahiti önünde durup 10 dk

seyretmeye değer. Ama Floransa’daki Davut heykeli de

bir o kadar muhteşem.

5-Özellikle kilise, manastır, bazilika ya da adı her neyse

her ibadethane de Hz. İsa ve getirdiği dinin geçmişindeki

bazı olayların resmedildiği ve bu resimlerin bu

ibadethanelerde asıldığı ve bu resimler önünde

insanların ibadet ettiğini gördüm. Hattı zatında bu

sahnelerin bronz rölyeflere işlendiği ve kapı kanatlarına

asıldığını farkettim. İşte o zaman anladım ki resim

sanatının bu dini kabul eden ülkelerdeki gelişmesinin

nedeni aslında dinin ta kendisi. Peki bizdeki durum ne ?

Vallahi, İslam dininde resim caiz değildir derler, ben 114

surenin 6666 ayetin hiçbirinde resmi yasaklayan sarih bir

kutsal kelam görmedim. Kuran’ın düzenlemediği bir

alanın kendisine alim, ulema, molla ya da adı her neyse

zevat tarafından yasaklanmış olmasının İslamın içeriğini

boşaltılmasına hizmet ettiğini, bu tür insanların da din

görevlisi olarak tepemize çıkarılmasının İslamı şekillere

hapsedilmesine yani dar kalıplara sıkıştırılmasına hizmet

ettiğini düşünüyorum.

6-İtalya’da gezdiğim her şehirde sokak ve metro

çalgıcıları vardı ve bunlar bizimkilerin deyimiyle 1-2

çapulcu değildi. Müzikle uğraşan birisi olarak diyebilirim

ki oldukça iyi icracılardı ve bedavaya amme hizmeti yapıyorlardı. Bizde sadece İstanbul’da o da İstiklal

caddesi ve Ortaköy’de kısmen de Kadıköy bölgesinde

görülebilen bu sokak müzisyenlerinin az olması sizce

neyle açıklanabilir. Acaba sanat sadece “içine

tükürmek” yapıldığı için olabilir mi ?

ULAŞIM:

1-Şimdilerde ekonomik bunalım içinde olduğu bilinen

İtalya’da ülkenin dört bir köşesi birbirine yüksek hızlı

tren ile bağlanmış durumda. Malumu aliniz biz daha iki

metropol şehri birbirine bağlayamadık. Hattı zatında aynı hatlara paralel otobanlar da yapmışlar. Yani

hem karayolu hem demiryolu ulaşımı açısından mükemmel kelimesi bence yetersiz kalıyor. Gezim

sırasında hani bizlerde her şehirde bulunan otobüs

terminali vardır ya ben sadece Floransa’da gördüm,

merak ettim, içeri girdim baktım, meğerse ilçeler arası

ulaşım için, o da uzak köşelerdeki trenin ulaşmadığı

ilçeler için kullanılıyormuş.

Page 3: İTALYA NOTLARI (GEZİ POLİTİK) - kadir-isik.comkadir-isik.com/FileUpload/ks156160/File/italya_notlari.pdf · dikkate alınırsa 10-15 kadar değil, tam 30 küsur yol var. Milano,

2 -Bizdeki otobüs terminali kalabalıklarını orada tren

istasyonlarında görebiliyorsunuz. Hani Zeki-Metin’in

bu insanlar nereye bakıyor diye bir film vardı ya, orada

da oldukça makbul bir kalabalık kaldırmış kafalarını

yukarıda bir şeye bakıyorlar. Baktım neye bakıyorlar

diye. Hepsi, gidecekleri yerin treninin kalkış yolunu ve

saatini takip ediyorlar. Bu ekranlar o kadar büyük ki, kalabalık düşünülerek geniş bir alana izlemeleri

için dağıtılmış. Tabii, belirtmeden geçmemek lazım. Tren yolu bizdeki en çok yolu olan Haydarpaşa

dikkate alınırsa 10-15 kadar değil, tam 30 küsur yol var. (Milano, Roma) Birinci ile sonuncusu arasında

yürüyerek 4-5 dakika mesafe var.

3-Şehir içi ulaşımı görünce işte o zaman çok utandım.

Çünkü adı dolmuş olan ilkel bir araç hiç görmedim,

hatta otobüs bile çok yoktu. Ulaşımın önemli bölümü

metro ve finiküler sistemle icra ediliyordu. Ülkenin en

yoksul bölgesi olan Napoli’de bile şehrin altında tam 6

adet metro ve finiküler hattı kurulmuştu. Kısacası

şehiriçinde veya şehirdışında bir yerden ulaşımın en

hızlı ve en hesaplı yolu bizde bir zamanların komünist

icadı olan demiryolları ile yapılıyor. Tabii doğal olarak bizdeki gibi çeşit çeşit benzin istasyonu

göremiyorsunuz. Orda ben sadece topu topu 3 çeşit

akaryakıt dağıtım şirketi gördüm.

4-Ulaşım denilince tabii akla para ve bilet geliyor.

Örneğin İstanbul’da Akbiliniz ya da yeni adıyla İstanbul

Kartınız var diyelim, şehrin en uzak yeri olan Tuzla’dan

Kadıköy’e oradan Eminönü’ne oradan Taksim’e oradan

da Bakırköy’e geçmek istediniz, her seferinde ücret

ödemek zorundasınız. İtalya’da ise günlük ulaşım

kartları var, örneğin Milano’da 3,60 € karşılığında

Milano’nun her yerini bu biletle 24 saat boyunca

sınırsız ulaşım aracı(metro-otobüs) kullanarak

görebilirsiniz. Nasıl ? Bu uygulama biraz pahalı olsa da

Venedik’te, daha ucuz olarak Roma’da, Napoli’de ve

diğerlerinde de var. Bizde vatandaş kaz olarak

görüldüğü için bu tür uygulama herhalde belediye bütçe

dengelerini sarsıyor demek ki !!

5-Yollar, trenler tertemiz. Eskiden duyardım, Avrupa’da

yollar yıkanıyor diye. Hakikaten gözlerimle gördüm,

yolları yıkamak için küçük arabalar yapmışlar, üstelik

deterjanla yıkıyor. İzlemesi bile keyifliydi. Hava sıcak

olsa koy başının altına ceketini yat uyu sokaklarda. O

kadar temiz yani … Buradan hareketle, arabasından

sigara izmaritini ve sair çöpü yola atan ve bir türlü temiz

olmayı beceremeyen muhterem din kardeşlerim

Page 4: İTALYA NOTLARI (GEZİ POLİTİK) - kadir-isik.comkadir-isik.com/FileUpload/ks156160/File/italya_notlari.pdf · dikkate alınırsa 10-15 kadar değil, tam 30 küsur yol var. Milano,

“Temizlik imandandır” hadisini acaba Hz. İsa’nın mı

zannediyorlar acaba?

6-İtalya’da ister trafik lambası bölgesi olsun isterse

kontrollü geçiş bölgesi olsun, nerdeyse tamamına

yakın sürücülerin yayaların yola indiği an anında

durduğunu gördüm. Hatta Türkiye’den kalan

alışkanlıkla araç yoluna kaç kere çıktım

hatırlamıyorum, her seferinde tüm araçların frene

basarak hazırol da beklediğini gördüm. Hoşuma

gitmedi değil. Bunun bir istisnası olmadı mı, oldu tabii.

Aynen bizdeki gibi BMW, Mercedes sürücüleri aynen

orda da kıro olarak tabir edilen cinsten. Işıklar ve yaya

hakları düzeni onlar için konulmamış, onlar zaten

başka gezegenden : )))

MİMARİ:

1- İtalya’da elbette dikkatimi en çok çeken şey, şehrin

ana arterlerindeki binaların en gencinin 100 yıllık olması idi. Bizde eskiye o kadar antipati duyuluyor

ki, yıkmak, yakmak, bir punduna getirip ortadan kaldırmak için türlü çeşit yollar aranırken, onlar

yüzlerce yıllık binaları kendilerine mesken edinmişler. İşte bunu hangi sosyolojik kavramla açıklamak

lazım, vallahi bilmiyorum. Gezdiğim şehirlerin tamamındaki ana arterlerin tamamındaki binaların

düzenli ve sanki santimle ölçülmüş gibi bir seviye

planlanarak dikilmiş olması ve bunların yüz yıldan önce

yapılmış olması, benim ülkem gibi yerlerden gidenleri

kompleks sahibi yapıyor. Hadi diğer şehirleri

boşverelim, aşağı yukarı 550 yılık bir İstanbul tarihinde

milli saraylardan başka örnek olarak görülebilecek,

mimari tarihi 100 yıldan fazla olan bir sokağımız,

caddemiz yok.(İstiklal caddesi dahil) Yüzlerce yıldır bu

insanlar hep mi ahşaptan evde oturdu ve sonra

meşhur İstanbul yangınlarında bu evler yandı, ne kadar

gerçekçi sizce ? Benim düşünceme göre, birilerinin

özlemle andığı bu 600 yıllık dönemde sanat ya da

mimari açıdan üretilen çok şey yok, üretilen ve

bugüne taşınan şeylerde ibadethaneler kalmış. Bu

konu çok söz götüreceği için kısa kesmek yeğdir.

2-Roma’da tesadüf eseri 1700’lerle tarihlenen bir

binada kaldım. İtalyan’lar binanın dışıyla fazla

oynamadan, iç kısmını öyle modernize etmişler ki,

insanın nutku tutuluyor. Dıştan kocaman 3-4 metre

büyüklüğünde bir ahşap dış kapı, içeri giriyorsun,

modern panel, kartlı şifreli kapı, ısıtma, soğutma

tamamen otomatik. Işıklandırma, internet, televizyon

Page 5: İTALYA NOTLARI (GEZİ POLİTİK) - kadir-isik.comkadir-isik.com/FileUpload/ks156160/File/italya_notlari.pdf · dikkate alınırsa 10-15 kadar değil, tam 30 küsur yol var. Milano,

sistemi dersen günün teknolojik koşullarına uyarlanarak

dizayn edilmiş. Hani diyorum, acaba vardı da yıkılmış

olan tarihi binalar bu şekilde modernize edilseydi,

geleneksel Türk mimarisinin örneklerini görseydik fena

mı olurdu ? Böylelikle şu her boş-dolu yere kondurulan

plaza, site, yaşam alanı gibi cilalı laflarla süslenmiş

modern(!) binaların kıymeti daha iyi anlaşılmaz mıydı? (!)

3-Roma’daki Pantheon antik alanındaki özellikle Roma

İmparatorluğunun Cumhuriyet döneminden kalan

eserleri görünce Avrupalılara medeniyeti ihraç eden

ülkenin İtalya olduğu kanaatine vardım. Geçmişi 2000 yıl

kadar önce olan bu eserlerin gerek yapılış teknolojisi,

planlaması, gerekse cevap verdiği ihtiyaç alanı dikkate

alındığında vakt-i zamanındaki insan yetenekleri önünde

eğilmenin bir erdem olduğunu düşünüyorum.

Tarihimizde Mimar Sinan gibi tartışmasız büyük ustanın

bu medeniyetten yaklaşık 1000 yıldan fazla süre sonra

yaptığı eserlerde görülebilecek yeteneklere tanıklık

etmenin kompleksimi azalttığını söylesem de Roma-

kolezyumu görünce halet-i ruhiyemden dolayı yalan

söylemiş olduğum ortaya çıkar.

4 -İtalya’da mimari açıdan dikkati çeken en önemli

eserler hiç şüphesiz ibadethanelerdi. Yüzyıllarca evvel

o günkü koşullara göre yapılmış gotik tarzdaki kiliseler,

bazilikalar, manastırlar gerçekten büyüleyici idi.

Yaklaşık 1000 küsur yıldır İslamın bayraktarlığını

yapmış bir ırka mensup ve ülkemin hemen hemen her

yerini gezmiş birisi olarak, Mimar Sinan’ın eserlerinin

haricinde muhteşem ibadethaneler görmedim. Bizde bir deyiş vardır. Cami yapan cennetlik derler.

Önüne gelen her yerde mimari değeri olsun olmasın

kaçak-göçek bir cami yapıverirler. Caminin iskanı

yoktur, zaten uğraşmak da yürek ister. Lafa gelince 3

kıtada at koşturmuş bir neslin ahvadıyız denir, pekala

geride bıraktığı Sinan eserleri haricinde ne var, bir

söyleyin Allah aşkına. İtalya’da nereye baksan en

genç ibadethanenin tarihi Rönesans ile başlıyor. Yani

takriben 500 yıllık. Şimdilerde Çamlıca’da cami

mevzusu gündeme oturdu. Biliyorsunuz birincisi dahi

seçilemedi. Demek istediğim odur ki, yapılacak eser,

sadece bu alandaki ihtiyaca binaen(!) olmasın. Eser,

hem İslam dinini, hem Türk mimarisini öyle bir temsil

etsin ki, en azından bizden 300-400 yıl sonra bizim

çocuklarımız aynen Sinan eserlerinde olduğu gibi

atalarıyla övünecekleri, hattı zatında turistlerin

Page 6: İTALYA NOTLARI (GEZİ POLİTİK) - kadir-isik.comkadir-isik.com/FileUpload/ks156160/File/italya_notlari.pdf · dikkate alınırsa 10-15 kadar değil, tam 30 küsur yol var. Milano,

güzergahı olabilecek eserler olsun. Yoksa cami yapımına karşı değilim, yeter ki 200-300 yıl sonra bile

bakıldığında estetik ve mimari değer açısından hala

olağanüstü olarak kabul edilebilsin.

İTALYA’DA İNSAN, GÜNLÜK YAŞAM,

MODA:

1-Milano için modanın başkenti dediklerini basından

okurduk. Gittim, gördüm ve bu sözün doğru olduğuna

karar verdim. Öncelikle belirtmem gerekir ki, Milano’da çirkin kadın var ancak kötü giyinen kadın yok.

Bütün caddeler, sokaklar sanki podyuma çıkmış birbirinden güzel ve şık giyinmiş kadınlarla dolu.

Hepsinde inanılmaz bir zarafet ve ışıltı var. Mağazalar noel arifesi olduğu için tıklım tıklım dolu idi.

Fiyatlar Türkiye şartlarına göre lüks kategorisinde olmasına rağmen bu durumu satınalma gücündeki

fark olarak gördüm.

2-İtalya’nın özellikle Napoli, Roma bölgesinde yoğun

derecede Afrika göçmenleri vardı. Hatta bunların bir

devlet kurumu önünde protestosuna dahi denk

geldim. Bunlar, işportacılık, hizmet sektöründeki

temizlik gibi geri plandaki işlerde çalıştırılıyorlar. Yine

Roma’da bir kapkaç olayı sırasında polisin yakaladığını

gördüğüm kişi Afrikalı göçmendi. Aklıma tabii bir

zamanların emperyalist İtalya’sının Afrika kıyılarında

ve içlerinde fink attığı geldi. Bir zamanlar o Afrikalıların

ekmeğine kan doğrarken, bugün kendi ülkesinde

yoğun göç ile teslim alındığını fark etmemek için

ahmak olmak lazım. Özellikle Napoli civarlarında

yollardaki Afrikalı sayısı yerel halktan fazla idi.

3- İtalya’da ekonomik kriz var diyorlardı, ben fark

etmedim, halk deli gibi alışveriş yapıyordu. Gerçi

bunu noel öncesi olduğu için yapıyor olabilirler. Fiyat

dengesi kuzeyden güneye doğru düşüyor. Özellikle

Venedik, Milano gibi şehirlerde geçinmek için aşağı

yukarı 5 bin € gelirinizin olması lazım. Bir dilim

pizzanın 5-6,5 € olduğu bu şehirlerde bir de içecek

alırsanız bir öğününüz 8 €’ya gelir. Onda da karnınız

tam doymaz. En hesaplı şehir, aynı zamanda ülkenin

en az gelişmiş şehirlerinden Napoli. Bu şehirde

yemeklerin büyük bölümü deniz ürünlerine

endekslenmiş. Yerel pazarlarda özellikle onların

damak tadına bağlı olduğu anlaşılan ufak deniz

kabukluları satılıyor. Bunlardan o kadar çok var ki,

benim bile iştahımı açtı. Gittim bir lokanta da

Page 7: İTALYA NOTLARI (GEZİ POLİTİK) - kadir-isik.comkadir-isik.com/FileUpload/ks156160/File/italya_notlari.pdf · dikkate alınırsa 10-15 kadar değil, tam 30 küsur yol var. Milano,

İngilizcesi swordfish olarak yazılmış deniz kabuklularından salata (yerel adı: İn salade di mare)

istedim. Tek kelimeyle mükemmel idi. Bu arada yemeğe eşlik etmesi açısından İtalyan yemeklik

şarapları bizde birinci sınıf olarak satılan şaraplara denk geliyor bunu da test ettim. Şarap eksperi

değilim ama bu farkı görmemek için bir insanın tad alma duygusundan yoksun olması gerektiği

kanaatine vardım. Lezzet açısından tattığım İtalyan şaraplarının yumuşak içimli bizdeki Süryani

şarabına benzediğini söylemeliyim. Az önce bahsettiğim deniz ürünlerine gelince bir defa o kadar

nefis terbiye etmişler ki, ahtapot, kalamar sanki ekmek gibi insanın ağzında dağılıveriyor. Özellikle

Napoli bölgesine gidenlere kesinlikle tavsiye ederim.

Fiyatı da kuzeye göre oldukça makul.(6 €)

10 4-Şehirlerin temizliğinden az önce bahsetmiştim,

ancak bir ayrıntı var ki söylemeden geçemeyeceğim.

Temizlik bile kuzeyden güneye doğru ilerlerken

değişiyor. Şunu demek istiyorum. Ülkenin gelişmiş

bölgeleri olan Veneto, Lombardiya ve Toscana

şehirlerinde caddeler bizdeki bal dök yala cinsinde

iken, Roma’dan itibaren caddeler kirlenmeye başlıyor.

Napoli temizlik konusunda tam bir fecaat. Bizim

şehirlerimiz bile Napoli’den daha temiz. Bu durumu ben Halep’de de görmüştüm. Göçün yoğun

olduğu şehirlerde bu duruma rastlanıyor. Ben bu temizlik mevzusunun şehrin kozmopolitliğiyle ters

orantılı olduğunu düşünüyorum.

5-İtalyanlar karakter olarak Türklere ikizi kadar

benziyorlar. Hattı zatında dolandırıcıları bile. Özellikle

tren istasyonlarında bunlardan bol miktarda var. Bir

tanesi beni gözüne kestirmiş, zaten acelem var, geldi

beni buldu. Nereye gidiyorsun dedi, ben cevap verdim,

sonra bu adam self servis bilet makinesinde gideceğim

yerin trenine baktı, dedi ki bana senin trenin şu yoldan

kalkıyor, bende teşekkür ettim, ancak tuttu bu sefer

ver bakalım 1 € dedi. Ben de zaten ben biliyordum,

kocaman ekranlarda zaten yazıyor, sana niye para vereyim dedim. Nasıl, bizdekilere benziyorlar değil

mi ?

6-Şimdi size bir soru sorayım, Ankara’dasınız. İzmir’e

gittiniz, şehrin neresinde ne var, nasıl ulaşılır, nasıl

çözeceksiniz. Ben bu ülkenin 70’e yakın vilayetini

gezmiş birisi olarak söyleyeyim. Eğer Türk iseniz sorun

yoki sora sora Bağdat’ı bulursunuz. Yok yabancı iseniz

ve benim gibi sırt çantalı gezginseniz tahminimce İzmir

yerine Manisa’ya çıkabilirsiniz. Tamam abarttım, ama

durum bu kadar kötü. İtalya’da her otelde o şehrin

gezilecek görülecek mekanlarının işaretlendiği ve nasıl

ulaşılabileceğine dair şehir haritaları var. Siz talep ettiğiniz zaman veriyorlar, gerçi Milano ‘da,

Venedik’te kurnazlar parayla satıyorlar ama otellerde var. Zaten metropol şehirlerin hepsinde metro

altyapısı olduğu için gezmek de dolayısıyla kolaylaşıyor.

Page 8: İTALYA NOTLARI (GEZİ POLİTİK) - kadir-isik.comkadir-isik.com/FileUpload/ks156160/File/italya_notlari.pdf · dikkate alınırsa 10-15 kadar değil, tam 30 küsur yol var. Milano,

7-Bizde insanları özellikle sabahları somurtkan, içinden yahu şu sabahlar olmasaydı mealinden

cümleler kuran tipler olarak görürsünüz. İtalya’da bu durum yok. Neden. Çünkü sabah orda zaten

10.00’da başlıyor. O saatten önce ortalıkta dolananlar benim gibi turistler idi. 10.00’dan önce açık

mağaza pek görmedim.

8-Yeme-içme kültürü konusunda İtalyanlarla benzer

yönlerimiz olduğunu gördüm. Orda da yeme-

içmenin gittikçe fast-food türüne kaydığını,

insanların “ristorante” veya “trattoria di….” den

ziyade “pizzaria” ya da “snack bar- panini-

tramezzini “ öğünlerini geçirdiklerini farkettim.

Yalnız bu fast-foodlarda bir fark var ki, aynı

zamanda içki servisi de var. Ayrıca, espresso,

capucino gibi filtre kahvelerin çıkışının İtalya’da

olduğunu orada öğrendim. Muhteşem filtre

kahveler yapıyorlar, hatta bunların özel

makinelerini üretmişler ki, ben önce dondurma

makinesi sandım. Çünkü, İtalya’nın aynı zamanda

gelato dedikleri ev yapımı dondurmaları da meşhur

olduğu için karıştırdım. Yeme-içme konusunda bir

diğer lezzet tabii ki makarnalar. Envai çeşit makarna

sosu ile hazırlanan makarnalar en çok 5 dk içinde

masanız getiriliyor. Bunun nedeninin makarnaların yarı pişmiş olarak hazırda bekletildiğini öğrendim.

Ama sosları mükemmeldi.

9-İtalya’da kaldığım otellerde sadece birinde

peynir verildi. O da küçücük ve naylon kılıf

içindeydi. Ne zaman sorsam peynir yok diyorlardı.

Bunun da nedenini bir markette dolaşırken

anladım. İtalyanlar aynen Fransızlar gibi 20-30

çeşit peynirleri var, ancak çok pahalı. Markette en

ucuz peynir yaklaşık 250 gr. Olarak paketlenmiş,

bizdeki lor peynirine benzeyen bir peynirdi, fiyatı

da 4.84 € idi. Fiyatı dahi şaşkınlığımdan aklımda

kalmış. Tabii doğal olarak biraz sevindim. Onlarda çeşit çok, fiyat pahalı. Bizde çeşit çok az, ancak

fiyat gayet makul. Hiç değilse herkesin evine peynir girebiliyor.

Page 9: İTALYA NOTLARI (GEZİ POLİTİK) - kadir-isik.comkadir-isik.com/FileUpload/ks156160/File/italya_notlari.pdf · dikkate alınırsa 10-15 kadar değil, tam 30 küsur yol var. Milano,
Page 10: İTALYA NOTLARI (GEZİ POLİTİK) - kadir-isik.comkadir-isik.com/FileUpload/ks156160/File/italya_notlari.pdf · dikkate alınırsa 10-15 kadar değil, tam 30 küsur yol var. Milano,
Page 11: İTALYA NOTLARI (GEZİ POLİTİK) - kadir-isik.comkadir-isik.com/FileUpload/ks156160/File/italya_notlari.pdf · dikkate alınırsa 10-15 kadar değil, tam 30 küsur yol var. Milano,