sözlü sunumlar - imo.org.tr · rı, ekvator prensipleri, avrupa birliği direktifl eri, kredi...

12
- 135 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır Sözlü Sunumlar Dr. Waltina Scheumann Alman Kalkınma Enstitüsü, Bonn, Almanya Bahadır Boz İnşaat Yüksek mühendisi Prof. Dr. Rıza Kamber Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi

Upload: others

Post on 19-Aug-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Sözlü Sunumlar - imo.org.tr · rı, Ekvator prensipleri, Avrupa Birliği direktifl eri, kredi kuruluşu olarak OECD’nin genel yaklaşımları, Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin

- 135 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

Sözlü

Sunumlar

Dr. Waltina Scheumann

Alman Kalkınma Enstitüsü, Bonn, Almanya

Bahadır Boz

İnşaat Yüksek mühendisi

Prof. Dr. Rıza Kamber

Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi

Page 2: Sözlü Sunumlar - imo.org.tr · rı, Ekvator prensipleri, Avrupa Birliği direktifl eri, kredi kuruluşu olarak OECD’nin genel yaklaşımları, Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin
Page 3: Sözlü Sunumlar - imo.org.tr · rı, Ekvator prensipleri, Avrupa Birliği direktifl eri, kredi kuruluşu olarak OECD’nin genel yaklaşımları, Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin

- 137 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

SÜRDÜRÜLEBİLİR BARAJ YAPIMI İÇİN ÇEVRESEL

KORUMANIN ÖNEMİ. TÜRKİYE ÖRNEK OLAYI

Dr. Waltina Scheumann

Alman Kalkınma Enstitüsü, Bonn, Almanya

Dr. İhsan Kaş (Oturum Başkanı) - Sayın Şahnaz Tiğrek’i çevirileri yapması için davet ediyorum.

Şahnaz Tiğrek - Sayın Scheumann’ın konuşmalarını elimden geldiğince tercüme ede-ceğim. Kendisi en başta buraya davet edildiği için teşekkür ediyor. Ben kısaca Waltina Hanımı size tanıtmak istiyorum. Waltina Hanım Bonn’da bulunan Alman Kalkınma Ens-titüsünde görev yapıyor. Kendisi 1984 yılından beri çalışmalarında Türkiye örneklerini kullanıyor ve her zaman Türkiye’den araştırmacılarla işbirliği halinde. En son olarak da Sayın Prof. Dr. Ayşegül Kibaroğlu’yla beraber Türkiye Su Politikası üzerine bir kitabın editörlüğünü üstlendi, bu kitap da bu ay piyasaya çıktı ve satışa sunuldu. Ayrıca benim kendisiyle tanışmam da yine 2009 yılında öğrencileriyle “sürdürülebilir Baraj Yapımı İçin Çevresel Korumanın Önemi” adlı projede gerek Bonn’da gerek de Türkiye’de kendile-riyle işbirliği yaptık ve bir rapor yazdılar. Bu rapordan da bazı kopyalar getirmiş, sizlere sunmak üzere.

Waltina Scheumann

Belki Alman hükümetinin niye böyle bir proje için destek verdiğini merak ediyor olabi-lirsiniz. Alman hükümeti Dünya Barajlar Komisyonuna destek verdi, bu sebeple Dünya Barajlar Komisyonu raporu yayınlandıktan sonra, bunun Türkiye’de etkilerinin olup ol-madığının incelenmesi için bize destek verdi. Fakat bu çalışma sadece Türkiye’de yapıl-madı, aynı anda Brezilya, Çin, Gana ve Kamboçya’da da yapıldı.

Biz barajlara karşı değiliz, o yüzden pozitif örnekleri öne çıkarmaya çalıştık. Ancak bu çalışmayı yaparken başlangıçta Devlet Su İşleriyle işbirliği içindeydik, projenin bir par-çasıydı. Fakat çalışmanın özellikle Türkiye arazi çalışmasına sıra geldiği zaman Alman hükümeti o sırada Ilısu Barajını finanse etmekten çekildi ve bu da onların kendilerinin çalışmasını etkiledi ve Devlet Su İşleri de işbirliğinden o tarihte çekildi. O yüzden Devlet Su İşleriyle görüşmeler yapamadılar, daha çok üniversiteler ve başka kurumlarla görüş-me yaptılar.

Baraj yaparken inşaat olarak çevresel etkileri de göz önünde bulundurmak zorundayız. Bir barajın nehir üzerinde yapıldığı zaman suyu kestiğini, sedimenti kestiğini, bu sebep-le çevreye etkisi olduğunu ve bunları da içerecek şekilde çalışmalarımızı yapmalıyız. Kolay çözüm yok, ancak negatif etkileri azaltacak çözümler yapabiliriz. Burada Çoruh Nehrini görüyoruz.

Uluslararası standartları neden uygulamak zorundayız? Çevresel ve yeniden yerleşim

Sözlü Sunumlar

Page 4: Sözlü Sunumlar - imo.org.tr · rı, Ekvator prensipleri, Avrupa Birliği direktifl eri, kredi kuruluşu olarak OECD’nin genel yaklaşımları, Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin

- 138 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

konularında hassasiyetler var ve finansal destek eğer almak istiyorsak, uluslararası standartları takip etmenin faydası var. Bunlar arasında Dünya Bankasının standartla-rı, Ekvator prensipleri, Avrupa Birliği direktifl eri, kredi kuruluşu olarak OECD’nin genel yaklaşımları, Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin sürdürülebilirlik raporu ve Dünya Ba-rajlar Komisyonu raporu, bunlar başlıca kurum veya bu standartlar uygulanması gere-ken ve bunları uyguladığımız zaman finansal destekleri çok daha kolay elde edebiliriz. Türkiye’de de Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin üyesi olan özel ve tüzel kuruluşlar var ve Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin sürdürülebilirlik protokolleri mevcut.

Finans tabi tek bir öğe burada, uluslararası herhangi bir kuruluşun bir şeyi yapmanıza izin vermesi için, bir şey yapmanız için finans desteği vermek için belli şartlar öne sür-mesi kimileri için emperyalizm olarak da değerlendirilebilir, ama uluslararası standarda uymak burada Türkiye’nin çıkarı için de olabilir. Türkiye’nin doğal kaynaklarının ve zen-gin çevresel değerlerinin korunması, Türkiye’nin AB’ye katılımına yardımcı olur. Finans kurumları ve ihracat kredisi kuruluşları çevre korumasına ve yeterli sosyal plânlamaya gerek duyarlar. Karbon emisyonu piyasalarına katılım mümkün olur, bölgesel, sosyal ve kültürel menfaatlere uyum daha kolay olur, Ilısu ve Yusufeli örneklerinde olduğu gibi.

Bugün burada gerek Sayın Belediye Başkanının ve Sayın İMO Başkanı Serdar Beyin ko-nuşmalarından anladığım kadarıyla bölgelerle merkez arasında ciddi düşüncelerde farklar olduğunu ve bölgelerin plânlamalara katılamadığını fark ettim.

İşletmelerin tabii ki uluslararası itibara da ihtiyacı var. Bir Alman firması olan Lahmeyer International Sudan’daki Marowe Barajından dolayı mahkemeye verildi. Çünkü orada yeniden yerleşim konusunda ciddi insan hakları ihlalinin olduğu iddia edildi.

Şimdi araştırma projemizin yaklaşımı konusunda bilgi vermek istiyorum. Önce ulusla-rarası standartlara baktık, daha sonra da tek tek projelere bakarak, bu yasal düzenle-melerin vesairelerin etkilerinin ya da uygulamalarının nasıl olduğuna baktık. Birecik, Ermenek, Ilısu, Yusufeli, Pamukluk, Havran ve Atatürk Barajı bizim çalıştığımız barajlardı.

Türkiye’nin Avrupa yönetmeliğine uyum açısından AB Su Çerçevesi Yönetmelikleri henüz Türk Kanunlarının bir parçası değil, ancak bazı pilot projelerle uygulamalar ya-pılmakta ve AB Su Çerçevesinde esas temel suyla ilgili konuda ekolojik geçirgenliğin sağlanması ve ayrıca minimum can suyunun da tespiti yine bu AB Su Çerçeve Yönetme-liklerine göre değil, Türkiye’de bu konu çok açık değil.

Eğer Türkiye’yle Avrupa Su Çerçeve direktifi karşılaşılırsa kâğıt üzerinde Türkiye’deki ÇEDYönetmeliğinin Avrupa Su Direktif Yönetmeliğine paralel bir hale geldiği görülebilir.

ÇED Yönetmelikleriyle ilgili en önemli zayıfl ık benim gözlemlediğim, mesela Çoruh pro-jelerini göz önünde bulundurursak, örnek olarak baktığımız zaman ÇED Türkiye’de pro-je bazında uygulanmakta, oysa Çoruh’un üzerinde yaklaşık 16 tane ardışık baraj sistemi var ve kümülatif etkiler bu yönetmelikte gözetilmemektedir.

Ayrıca genellikle verilen direktifl er bir tavsiye niteliğinde kalmakta ve gerçekten çevre işletim modeli gibi uygun bir şekilde yapılamamakta ya da uygulayan kişinin inisiyatifi-ne kalmaktadır.

Aslında Türkiye’deki yönetmeliğin bazı üstünlükleri de var. 2008 tarihli ÇED Yönetmeliği şu anki haliyle nihai ÇED Raporlarının kapsamının belirlenmesi aşamasında halk katı-lımına, halka açık toplantılara ve halk tarafından yazılı teklifl er yapılabilmesine imkan tanımaktadır. Yönetmelikte bahsi geçen “kamu” ifadesi, prensipte herkesin sürece katı-lımına imkan tanıdığı için, katılım hakkını sadece “ilgili tarafl ar” ile sınırlandıran AB ÇED

Sözlü Sunumlar

Page 5: Sözlü Sunumlar - imo.org.tr · rı, Ekvator prensipleri, Avrupa Birliği direktifl eri, kredi kuruluşu olarak OECD’nin genel yaklaşımları, Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin

- 139 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

Yönetmeliği gereksinimlerinden daha geniş kapsamlı bir katılım hakkı sunmaktadır

2011 yılında yine bir iyileşme görüldü, o zamana kadar birçok proje ÇED Yönetmelikle-rinden muaftı. Aslında bu muafiyetin çok doğru olmadığı, çünkü baraj plânlamalarının çok uzun sürdüğü, işte 60’larda plânlanan barajın bugün yapıldığı, ancak 2011’de bu düzeltildi, ama geçmişte bunun örnekleri var. Mesela Birecik Barajı ÇED’den muaftı, Yu-sufeli Barajı muaftı.

Baktığımız baraj projelerinde bazı barajların 93 öncesi olması sebebiyle ÇED’den muaf olduğu, Birecik Barajı, ama Ermenek Barajı da sosyal katılımın sağlandığı iyi bir örnek olarak gördük. Ilısu Barajıyla ilgili zaten tartışmaları biliyorsunuz. Pamukluk Barajında da ÇED çalışması sonucunda barajın tasarımı değişti, bu da önemli bir örnek.

Üstesinden gelinmesi gereken zorlukları sıralayacak olursak; hükümet bazında pozitif bir yasal çerçeve olduğunu, ama kamu katılımının çok geç bir aşamada olduğunu ve özellikle bölgesel yöneticilerin karar verme mekanizmasında bulunmamasının eksiklik olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca ÇED Yönetmeliğinde halen birtakım eksiklikler var. Can suyu gibi ve nehir eko sisteminin nasıl korunacağı, milli parkların ve sulak alanların nasıl korunacağı konusun-da, ÇED Yönetmeliği her ne kadar düzediyse de, bugüne kadar uygulamasında çok fazla muafiyet olması ve ÇED’in son tasarım aşamasında, projenin son aşamasında çok zayıf bir etkisinin olması, çünkü lisans anlaşması EPDK tarafından yapılıyor.

Ayrıca Çevre Bakanlığının bölgesel ofislerinin çok zayıf olduğunu gördük, bunu da ken-di ziyaretlerimizde, Adana’da, Şanlıurfa’da, Artvin’de, Çevre Bakanlığının bölgesel ofis-lerini ziyaret ettik, oralarda yeterli personel olmadığını gördük. Orman Bakanlığından gelen belki çok nitelikli insanlar olduğunu, ama çevre işletme kurallarına hâkim olma-yan personellere olduğunu gözlemledik. Son olarak yine barajların kümülatif etkisinin gözetilmesi gerektiğini, tek tek bakılmaması gerektiğini söylemek istiyorum.

Dr. İhsan Kaş (Oturum Başkanı) - Sayın Scheumann’a teşekkür ediyoruz. Uluslararası düzeydeki bir bakışı bizlerle paylaştılar.

Sözlü Sunumlar

Page 6: Sözlü Sunumlar - imo.org.tr · rı, Ekvator prensipleri, Avrupa Birliği direktifl eri, kredi kuruluşu olarak OECD’nin genel yaklaşımları, Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin
Page 7: Sözlü Sunumlar - imo.org.tr · rı, Ekvator prensipleri, Avrupa Birliği direktifl eri, kredi kuruluşu olarak OECD’nin genel yaklaşımları, Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin

- 141 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

ÖZBEKİSTAN’DAKİ SULAMA DENEYİMLERİ

Bahadır Boz

İnşaat Yüksek mühendisi

İyi günler. Aslında Özbekistan’daki deneyimlerini niye anlatacağım? Böyle baraj, arıtma tesisi gibi değil, daha çok tarım sektöründe kullanılan küçük çaplı su yapılarından bah-setmek istiyorum. Bildiğiniz gibi dünyada tarım sektöründe genelde, tarım demeyeyim de sulama ekoller var, işte birisi bizim de aşağı yukarı takip ettiğimiz Amerikan ekolü, Sovyet ekolü, Arap ve bunun uzantısı olan İspanya ekolü, Hollanda, İngiliz ekolü gibi başlıca ekoller var. Ben 11 sene 2005’ten, 2006’ya kadar DSİ’de çalıştım, ondan bu yana da Temel Su firmasında. Özbekistan’da genelde Dünya Bankası, Asya Kalkınma Bankası gibi kredi veren kuruluşların finanse ettiği sulama, drenaj şebekelerinin rehabilitasyonu projelerinde çalışıyorum. Dediğim gibi ben burada tarım sektöründe kullanılan su ya-pılarını ve daha da önemlisi bunları tasarlayan, inşa eden, kontrol eden, kullanan, bakı-mını yapan kişileri biraz ele almak istiyorum. Bunu yaparken de, başta Sovyet sistemini, oradaki bize göre olan farklılıkları söyleyip, karşılaştırma yapıp, daha sonra da birtakım önerilerim olacak.

Şimdi kabaca bahsetmek gerekirse; Sovyetler tabi plânlı Moskova’dan zamanında yö-netilen ve büyük ölçekte plânlama yapılan şebekelere sahip. Bu plânlama barajdan baş-lıyor, daha sonra iletim tesisi, pompa istasyonu, en son bu kolektif çiftliklerdeki ürün deseni, ürün plânlaması, kimin ne vazifesi olacak ona kadar yapılmış plânlamalar sonra-sında inşa edilip, kullanılmakta olan tesisler. Sovyetler Birliği coğrafyasındaki ülkelerin hemen hemen çoğu, aslında aynı sisteme devam etmekte, bunlar sadece dediğim gibi mühendislik çalışmaları olarak değil, baktığınızda işte dediğim gibi bu hâlâ kolektif çift-lik sistemini kullanan ülkeler var, Belarusya gibi. Orta Asya’daki ülkeler Dünya Bankası gibi kuruluşların dayatmalarıyla, sulama birliği sistemine geçmişler. Fakat birtakım, bil-hassa kanuni yasal altyapının olmaması, serbest piyasa ekonomisinin tam olarak geliş-memesi nedeniyle ve bir gecede bu değişim yaşandığı için travmatik olmuş.

Ondan başka, bir başka en büyük farklılık bence bu şebekelerde, bu sistemlerde çalışa-cak kişilerin yetiştirilmesi. Orda mesela sulama drenaj üniversiteleri var, bunlar üç başlık altında eleman yetiştiriyor, hidroteknisyen, oprak ıslahçısı ve … olmak üzere. Bizde ma-alesef, maalesef demeyeyim tabi farklı bir sistem olduğu için, ama maalesef kısmı belki şuradan geliyor. Biz inşaat mühendisleri olarak bu sulama işini tekelimize almışız belki biraz. Onların belki bir tartışmaya başka bir zeminde açılması lazım diye düşünüyorum.

Ondan başka mesela, bu işle uğraşan enstitüleri var, araştırma enstitüleri, özelleşmiş. Mesela Taşkent merkezde bütün Sovyet vaktinde Orta Asya Cumhuriyetlerine hitap eden, Orta Asya Sulama Enstitüsü gibi, Türkiye’de benim bildiğim kadarıyla, bu anlam-da, bu boyutta, bu kapsamda bir şey yok yine. Bizden başka bir farklılıkları da, mesela bizde DSİ’yle en küçük kanalı derecesine kadar betonlamayı seviyoruz. Orada ana kanal-larda bile gerek yoksa toprak kanal olarak geçiyorlar, bu tabi bir maliyete etkisi var. On-

Sözlü Sunumlar

Page 8: Sözlü Sunumlar - imo.org.tr · rı, Ekvator prensipleri, Avrupa Birliği direktifl eri, kredi kuruluşu olarak OECD’nin genel yaklaşımları, Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin

- 142 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

dan başka yine Sovyet döneminden kalmış makine traktör parkı denilen teşkilatlar var. Bu vakti zamanında tabi işletme bakımı kanal kolektörlerinin temizliğini sağlayan ma-kine parkını teşkil ediyormuş, şimdi yine bir dereceye kadar kullanılmakta. Bizde böyle bir teşkilat, yine bilmiyorum, sulama birlikleriyle belki değerlendirmek lazım. Sulama birliklerine hizmet verecek bu tür teşkilatlar olur mu?

Başka bir farklılık, tabi yine bu az evvel dediğim kolektif çiftlik … sisteminden kaynakla-nan belki, kanallar ve kolektörler orada tarla arası, tarla içi diye gruplandırılmakta. Bizde ana kanal, yedek ve tersiyer diye. En önemli bence fark, onlarda tabi DSİ gibi bir kuru-luşun olmaması, bu da dediğim gibi belki bizim yine Amerikan ekolünün devamı … bir benzerinin yaratılmış olması. Fakat ben orada çeşitli ortamlarda yaptığım sunumlarda, böyle bir teşkilatın, DSİ gibi bir teşkilatın varlığından, fonksiyonlarından bahsettiğimde, onun oradaki bir eksikliğin, böyle bir teşkilat eksikliğinin çok farkına varıyorlar.

Şimdi farklılıklar böyle, dolayısıyla özetleyecek olursak, benim önerilerim; başta DSİ’yi bence korumamız gerekiyor, yine İnşaat Mühendisleri Odasının 2006 yılında yanılmı-yorsam düzenlediği Su Politikaları Kongresinde Sayın Faruk Volkan’la biz dört tane su-num yapmıştık bu konuda, DSİ’nin nasıl tekrar yapılandırılabileceği konularında. Orada bilhassa Etüt Plân Dairesinin çok daha da güçlendirilmesi yine altını çizmiştik bir sunum-da. Bir sunumda GAP’ın bitirilmesi, bir başka sunumumuzda alternatif finans modelle-ri üzerinde çalışmıştık. Şimdi mesela az evvel dedim ya, Türkiye’de bir sulama drenajla özel olarak ilgilenen bir mühendis grubu yok. Bu mesela benim fikrimce nerede yansıdı, nerede ortaya çıktı bunun sakıncası? Biliyorsunuz GAP eylem plânı yapılmıştı, 1 Milyon 600 Bin hektar olan sulama hedefinin yaklaşık 800 bin hektarının, yanılmıyorsam bu sene değil mi Metin Bey? Yanılıyorsam düzeltin, 2012’de hizmete açılması plânlanmıştı, fakat bunların bazılarının henüz daha projesi yapılmadı. Bu da tabi bu dediğim yetişmiş, bu anlamda yetişmiş bir personel eksikliğinden de belki kaynaklanır, yani sulama drenaj şebekesini projelendirilecek.

Ben arası fırsat buldukça eski dostları ziyarete gidiyoruz DSİ’de. Bu yapılan işleri -ki, arzu edilen hızda değil- ona rağmen bazen kontrol etmekte bile yetersiz, şey anlamında tek-nik anlamda demiyorum, sayı anlamında yetersiz kalıyorlar. Ondan sonra mesela başka bir tespitim; bilhassa Sovyet ülkelerinde 50–60 senelik sanat yapısı tipleri kullanılıyor hâlâ. DSİ’de Sayın Veysel Eroğlu göreve başlayınca bir talimat vermişti, çok iyi hatırlıyo-rum, biraz belki daha estetik kaygısıyla vermişti bu bilhassa hidran tiplerinin çok kaba olduğunu, bunların biraz daha güzelleştirilmesi talimatını vermişti. Belki buradan Sa-yın Burcu Hocama da şey yapmak lazım, buradaki diğer ŞAHNAZ Hocaya, bilmiyorum böyle bir bitirme projeleri, yüksek lisans konularında bu tür sanat yapısı tipleri ya da ne bileyim kanal kaplama tipleri çalıştırılabilir mi? Çalıştırılıyor mu, onu da bilmiyorum, 5 senedir falan da uzak olduğum için şeyden bilemiyorum.

Ondan sonra başka bir şey mesela, 1995 yılında DSİ’ye başladığımda bu Urfa’daki tuzluk konuları revaçtaydı, işte bu toprak yıkama, hakikaten iyi sonuç veriyor mu vermiyor mu? Mesela Sovyet ekolünde kış aylarında, Aralık, Ocak, Şubat’ta büyük tavalar yapıp tarlaya, suyu göllendirip, tuz yıkaması yapıyorlar. Mesela bu da bence çalışılabilecek bir konu, dediğim gibi bilmiyorum çalışıldı mı şimdiye kadar. Yani bence özetleyecek olursam; dünyadaki bu saydığım ekollere bakıp, onların hatalarını görüp, iyi yanlarını bize belki uydurma konusunda, belki biz müşavir mühendislere de, oradaki tecrübelerimizi aktar-malıyız, paylaşmalıyız. Bu imkânı sunduğu için Şahnaz Hocaya da teşekkür ediyorum. Umarım bu önerilerim de, bilmiyorum yerinde ve faydalı olacak önerilerdir inşallah. Bu vesileyle beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Sözlü Sunumlar

Page 9: Sözlü Sunumlar - imo.org.tr · rı, Ekvator prensipleri, Avrupa Birliği direktifl eri, kredi kuruluşu olarak OECD’nin genel yaklaşımları, Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin

- 143 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

AKDENİZ BÖLGESİ’NDE GELECEKTEKİ İKLİM

DEĞİŞİKLİKLERİNE KARŞI MODERN SULAMA

SİSTEMLERİNİN ADAPTASYONU:

AŞAĞI SEYHAN SULAMA SİSTEMİ İÇİN DURUM

DEĞERLENDİRMESİ

Prof. Dr. Rıza Kamber

Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi

Sayın Başkan, sayın katılımcılar; hepinizi saygıyla selamlıyorum, benim konum biraz daha değişik, iklim değişikliği. İklim değişikliği sürecinde sulama sistemlerinin perfor-mansı ne olacak, bu kapsamda da Aşağı Seyhan sulama sistemini inceledik bu çalışma-da.

Şimdi tabi konu oldukça geniş, bu 100’ün üstünde katılımcının yerli yabancı, 5 yıl sü-reyle yapmış olduğu çalışmanın çok küçük bir bölümünü 5-10 dakika sürede özetleye-ceğim. Önce küresel ısınma ne? Küresel ısınma bir kere kesinlikle insansal etkinliklerin sonucu meydana gelen, yeryüzü ve yeryüzüne yakın atmosfer katmanlarında sıcaklığın artması, bu küresel ısınma. Sıcaklığın artması sonucu o yörede, orada başka iklimsel öğelerin değişmesi de iklim değişikliği diye adlandırılıyor. Yapılan çalışmalar en fazla ik-lim değişikliğinden etkilenecek sektörlerin başında tarım ve su kaynakları geliyor. Nasıl oluyor bu? Bir kere daha sıcak iklim ideolojik döngüsü hızlandırıyor ve bunun sonunda da yağışın zamansal ve yersel dağılımı değişiyor, kuraklıklar meydana geliyor. Başka ne oluyor? Yağış değişkenliği artıyor, yine bu kuraklığı meydana getiriyor ve hidrolojik be-lirsizlikler meydana geliyor.

Bakın bunun sonucunda örneğin Adana’da kuraklık. Son yıllarda birbirini izleyen, dönemsel olarak çok şiddetli kuraklıklar meydana geliyor. Aynı olay Güneydoğu Anadolu’nun birçok kentinde son 20 yılda, 6 ilâ 7 yılda bir tekrarlanan çok şiddetli ku-raklıklarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu iklim değişikliğinin Akdeniz çukurunda meydana getirdiği değişmelerdir.

Akdeniz’e baktığımızda sıcaklıkların, iklim değişikliği sonucu 2050 yılına dek sıcaklıklar 2 ilâ 3 derece, 2100’lerde ise 3 ilâ 5 derece artacağını bu şekil bize gösteriyor, ama bu değil aslında sorun. Asıl sorun, özellikle evapotransparasyonda yağışlarda ve bir de köy bölgesindeki nemde meydana gelen değişmeler bizim için çok daha tehlikeli boyutlara ulaşacaktır. Peki, Akdeniz havzasında böyle bir çalışmayı bireysel olarak yaptığınızda ne oluyor. Aşağı Seyhan sulama, sistemin veyahut da Seyhan Havzası’nda yapmış olduğu-muz çalışmada iki ayrı model kullanıldı. Günümüz koşulları saptandı, bu koşullar 2070 yılında saptadığımız modellere göre ne olacak o soruldu, yanıtını aramaya çalıştık. Buna göre, sıcaklık her iki modele göre, 2070 bu sıcaklığın arttığı dönemde diyoruz 2 ilâ 3,5

Sözlü Sunumlar

Page 10: Sözlü Sunumlar - imo.org.tr · rı, Ekvator prensipleri, Avrupa Birliği direktifl eri, kredi kuruluşu olarak OECD’nin genel yaklaşımları, Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin

- 144 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

derece artacağını kestiriyoruz. Yağışta önemli ölçüde azalmalar meydana gelecek Sey-han Havzasında, bütün bir yılı ortalarsanız yüzde 25 ilâ 30, ama daha çok kış yağışların-da yüzde 35, hatta 40’a varan azalmaların meydana geleceğini bekliyoruz.

Özellikle kar yağışında büyük değişmeler, büyük azalmalar meydana gelecek. Isınma dönemlerinde yıllık ortalama 14 veya 15 milyar metreküp kar azalışı meydana geliyor. Özellikle bu Seyhan Nehri’ni besleyen havzalarda yoğun biçimde kar eksilişiyle karşı karşıya kalınacak 2070 yıllarda. Kar örtüsünün azalması albedo etkisini ortaya çıkara-cak, bunun sonunda da kar erimesi daha erken dönemlere denk gelecek, normal ko-şullarda örneğin Nisan veya Mayıs ayında gelmesi gereken yüzey akışlarının 2 ilâ 3 ay önceden biriktirme yapılarına ulaşacağını tahmin ediyoruz. Bu özellikle sulama mevsi-minin başladığı Haziran ayına denk gelen akışın depolanması ve korunması konusun-da bazı problemleri de ortaya çıkaracağını düşünüyoruz, bunun tahmin ediyoruz. Peki, mademki iklim değişiyor, iklim değişikliğinin bazı etkilerini kabaca anlatmaya çalıştım. Acaba Aşağı Seyhan sulama sistemine bunun etkisi ne oluyor veyahut da bu sistem bu değişime karşı nasıl bir tepki gösterecektir.

Aşağı Seyhan sulama sistemi şekilde de görüyorsunuz, Seyhan Havzası’nın en güney ucunu oluşturuyor, Toroslarla Akdeniz arasında uzanın üç tane nehrin suladığı bir bölge, çok sayıda, çok uzun kanallar var, değişik boyutlarda ve değişik işlevlerde. Bu sisteme yakından baktığımızda, Aşağı Seyhan sulama sistemine; bir kere son 20 yılda sistemden alınan su miktarında büyük değişmeleri görüyoruz. Bunun gerçi zaman zaman zikzak-lar, minimum maksimum değerler olsa bile, son 10 yılda bayağı önemli su çekilmekte. Bunun son yıllarda bitki patentinde gözlenen değişmelerden kaynaklandığını tahmin ediyoruz, bir de dördüncü evredeki 30 bin hektarlık alanın peyderpey sulama sistemine katılmasından meydana geldiğini düşünüyoruz.

Şekil 1 - Aşağı Seyhan Sulama Sistemi (Toplam Alan: 176 000 ha, Sulanan alan: 133 000 ha

(I-III Evre), IR=1.8 km3 (Seyhan 6.0 km3); Sağ Sahil İletim: 40.3 km; Sol Sahil İletim:18.8 km, Sulama Kanalı: 3000 km; Drenaj Kanalı: 2500 km )

Sözlü Sunumlar

Page 11: Sözlü Sunumlar - imo.org.tr · rı, Ekvator prensipleri, Avrupa Birliği direktifl eri, kredi kuruluşu olarak OECD’nin genel yaklaşımları, Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin

- 145 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

Aynı şekilde taban suyu değişimlerine baktığımızda, taban suyunun oldukça sığ oldu-ğunu, 1 ilâ 2 metre arasında değiştiğini, ama gerek kullandığımız sulama suyunun tuzu-nun az olması, tuzluluk problemlerinin ortaya çıkmasını engellediğini, bir de 1980’den sonra ovada yoğun bir drenaj şebekesi ağının oluşturulması sonucunda tuzluluk tehlike-sinin azaldığını, özellikle hemen soldaki şekle bakarsanız, tuzlulukta kısmi bir azalmanın da meydana geldiğini, bu da aşırı sulamadan, kullanılan yüzey sulama yöntemlerinde, çiftçinin aşırı su kullanma eğiliminde olduğu için, aşağıda da iyi çalışan bir drenaj siste-mi nedeniyle tuzluluğun giderek ovada azaldığını -şu andaki değerler bu- görüyoruz.

Peki ısınma dönemi geldiğinde 2070’li yıllara ulaştığımızda su bütçesini oluşturan öğe-lerde nasıl değişmeler meydana geliyor. Bunların hemen hemen tümü azalıyor, özellikle yağışta her iki yönteme göre yüzde 30, yüzde 35’e varan ortalama bir azalma meydana geliyor. Bu yağış azalması beraberinde gerçek evapotranpirasyon yüzde 20’lere, yüzde 17’lere varan azalmayı getiriyor. Karşımıza yine yağışta meydana gelen bu azalma, nehir akışında yüzde 35-40’a varan azalmayı, Akdeniz’e boşalan miktarın yaklaşık yüzde 50 azalacağını, yeraltı suyunun yeniden doldurulmasının da yine yüzde 25’le, yüzde 20’ler arasında azalacağını, kaynak boşalmasının yaklaşık yüzde 50’lere varacağını kestiriyo-ruz.

Aynı şekilde iklim değişimi nedeniyle meydana gelen yeraltı suyu değişimleri de, özel-likle 2010’dan sonraki yıllarda hemen hemen günde 1000 metreküp değerine ulaşaca-ğını varsayıyoruz. Bütün bunların ışığında 2070’li yıllarda Aşağı Seyhan sulama alanında kimi önemli bitkilerin yıllık sulama suyu gereksinimlerinde önemli artışlar meydana gelecek. Ancak bu artışları, eğer su bulursanız bunu verirseniz, su bulamazsanız kesin-likle bitki su sıkıntısıyla, su kısıntısıyla karşı karşıya kalacak strese girebilir ve verimde önemli azalmalarla karşı karşıya kalabilir. Hemen hemen birçok bitkide soluma suyu ge-reksinimden azalmalar olacağını, yine iklim değişikliği koşullarında Aşağı Seyhan Ovası sulama proje alanında, suyun kullanılabilirliği, özellikle sulama randımanlarında nasıl değişmeler meydana gelecek? Burada S ile gösterilen farklı senaryolardır. S1, oldukça pahalı yatırımları gerektiren senaryo; S2, kısmen ucuz yatırımları gerektiren senaryo; S3, ikisinin karmasından oluşan bir senaryoyu getiriyor.

Çizelge 1 - Isınma dönemlerinde su bütçesi öğelerinin günümüz koşullarına göre azalma oranları

Su Bütçesi Ögeleri MRI CCSR

Yağış 29.4 34.7

Gerçek Evapotranspirasyon 16.9 16.9

Nehir akışı 37.5 46.4

Akdenize boşalma miktarı 50.0 54.2

Yeraltı suyunun yeniden dol-durulması

24.7 27.4

Kaynak Boşalması 50.0 50.0

Bunlara baktığımızda hemen hemen bunlarda çok fazla değişmenin olmayacağını, yine ürün deseninde farklı bitkilerin meydana geleceğini, örneğin Aşağı Seyhan sulama

Sözlü Sunumlar

Page 12: Sözlü Sunumlar - imo.org.tr · rı, Ekvator prensipleri, Avrupa Birliği direktifl eri, kredi kuruluşu olarak OECD’nin genel yaklaşımları, Uluslararası Hidroelektrik Birliğinin

- 146 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

ovasında artık buğdayı kışın göremeyeceğimizi, mısırı yazın göremeyeceğimizi, bunun yerine belki de çok kâr getiren meyve bahçelerini orada yetişir şekilde bulmamız gere-kiyor. Taban suyu değişimlerinde önemli şeyler olacak. Ovanın kuzeyinde taban suyu 5 metreye düşecek, güneyinde ise 0 metre olacak, denizden 3 kilometre içerilerde taban suyu doğrudan doğruya deniz girişinin etkisinde kalacaktır. Tüm bunların ışığında şunu söyleyebiliriz; bir kere iklim değişikliğinden Aşağı Seyhan sulama sistemi kesin etkilene-cek, çünkü yağış azalacak. Ancak, eğer bazı önlemler alınırsa, bu sistem rahatlıkla iklim değişikliği sürecinde de aynı performansı gösterebilir. Birincisi, bir kere nehir akışında fazla değişme olmayacaktır, çünkü Seyhan ve hemen onun üstünde yer alan barajlar bunu destekleyecektir. İkincisi de kanalların mutlaka gözden geçirilmesi, sızma kayıp-larının minimize edilmesi, en azından ters yel bazında kapalı sistemlere gidilmesi, şu anda kullanılan yüzey sulama yöntemleri yerine suyu daha etkin kullanan yersel sulama sistemleri, damla sistemi gibi, mini sprink gibi sistemlere gidilirse, Aşağı Seyhan sulama sistemi 2070’li yıllarda halen işimize yarayabilir.

Sözlü Sunumlar