"sol" realpolitik'in bir eleştirisi ya da kahrolan "statükocular" keyif...

10
38 “SOL” REALPOLİTİK’İN BİR ELEŞTİRİSİ YA DA KAHROLAN “STATÜKOCULAR” KEYİF ÇATAN “BURJUVALAR”

Upload: aalpan

Post on 29-Jan-2016

268 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

"Sol" Realpolitik'in bir eleştirisi ya da Kahrolan "statükocular" keyif çatan "burjuvalar"

TRANSCRIPT

Page 1: "Sol" Realpolitik'in bir eleştirisi ya da  Kahrolan "statükocular" keyif çatan "burjuvalar"

38

“SOL” REALPOLİTİK’İN BİR ELEŞTİRİSİ YA DA

KAHROLAN “STATÜKOCULAR” KEYİF ÇATAN “BURJUVALAR”

Page 2: "Sol" Realpolitik'in bir eleştirisi ya da  Kahrolan "statükocular" keyif çatan "burjuvalar"

39

GALİP MUNZAM

Yazdıkları mektuplarla tarihe geçe-

cek partiler var. Bunlardan birisi de ABD Komünist Partisi (ABDKP). Parti’nin mevcut genel sekreteri

John Bachtell bu yılın başlarında (22 Ocak 2015) bir açık mektup yayımlayarak başkan-

lık seçimlerinde Obama’nın partisi olan Demokrat Parti’yi (DP) destekleyeceklerini ilan etti.1 Bachtell, mektubuna şöyle başlı-yordu:

“Son zamanlarda gittikçe daha fazla duy-

duğum bir nakarat var: ‘Ülkede emek-ek-

senli üçüncü bir partiye ihtiyacımız var’. Bu tüm kalbimle katıldığım bir duyarlı-lık! Sorun, mevcut politik gerçekliklerden yola çıkılarak üçüncü güç haline gelecek radikal bir partinin gerçek inşasına nasıl yönelineceği.”

Demek ki ABDKP “üçüncü güç” olmanın gerekliliğine inanıyor, bunun için de bir stra-

teji ortaya koyuyordu: DP’yi desteklemek. Neden? Nedeni açıktı:

ABD’de siyasal yapının ortaya çıkardığı seçim sistemi gibi yapısal kısıtlar mevcut-tu. Nispi sistem olmadığı ve siyaset büyük partiler arasında sıkıştığı için ABDKP’nin seçimlerde alacağı oy itibariyle etkisiz kal-ması kaçınılmazdı. DP, Cumhuriyetçilerin karşısındaki tek gerçek alternatifti.

DP ile kurulacak bir ittifak kimi fırsatlar da barındırıyordu üstelik. DP, yekpare bir bütün değil; çok sınıflı bir yapı, kendi başına bir sınıflar mücadelesi alanıydı. DP üzerinde basınç kurularak yerelliklerde solcu adaylar göstermesi sağlanabilir, başkanlık için sos-

yalist bir aday çıkarılabilirdi.2 DP, büyük şir-

1 John Bachtell, “A radical third party? I agree!” [Radikal bir üçüncü parti mi? Kesinlikle katı-lıyorum!], People’s World, 22 Ocak 2015, http://goo.gl/2LlI7m.

2 Hakikaten de Demokrat Parti’nin mev-

cut adaylarından biri kendisini demokratik sosyalist olarak tanıtan Bernie Sanders’tir. ABD’li “solcular” tarafından giderek mesih gibi resmedilmeye başlanan Sanders, örne-

Page 3: "Sol" Realpolitik'in bir eleştirisi ya da  Kahrolan "statükocular" keyif çatan "burjuvalar"

40

GELENEK 127

GALİP MUNZAM

“SOL” REALPOLİTİK’İN

BİR ELEŞTİRİSİ YA DA KAHROLAN “STATÜKOCULAR”

KEYİF ÇATAN “BURJUVALAR”

ketlerin sözcülerinin yanı sıra Afrika kökenli Amerikalıları, Latinoları, kadınları, sendi-kacıları, gençleri, toplumsal ve demokratik hareketleri, emek yanlısı güçleri de barındı-rıyordu. Cumhuriyetçi Parti ise, dev holding-

lerin, aşırı-sağcı, ırkçı, aşırı-dinci öğelerin partisiydi.

ABD’de somut bir ultra-sağ tehdit mevcuttu. Bu tehdide karşı tekellerin bile bir bölümünü içine alan en geniş birliktelik sağlanmalıy-

dı. Üstelik bu tehdit bütün dünyayı etkile-

mekteydi.

Bachtell, “Bu koşullar altında konumların saflığını veri alarak oy kullanmak uygun bir taktik değildir. Koalisyon güçleri bir adaya şu ya da bu konu nedeniyle itiraz edebilir-

ler fakat adayları stratejik nedenlerle des-

teklemeliler” diyor. Çünkü, “emek güçleri ve diğer toplumsal güçler Demokrat Parti’yi yakın zamanda terk edeceğe benzemiyorlar. Bu kesimler, kendi hedefleri uyarınca hala Demokratları daha gerçekçi bir seçim aracı olarak görüyorlar, özellikle aşırı sağa karşı verilen ulusal mücadelede...”

ABDKP, bu yaklaşımı “ileri demokrasi ve sos-

yalizm için yürütülecek uzun mücadelenin aşamalarından biri” olarak görüyor ve üze-

rine bina ettiği gerçekliği aynen şu cümle ile tanımlıyordu: “Bunlar kaçamayacağımız gerçekliklerdir.”3

ğin ABD’nin Afganistan’daki askeri varlığını sürdürmesini savunmaktadır. “Bernie Sanders Supports Keeping Troops In Afghanistan” [Ber-

nie Sanders Afganistan’daki birliklerin varlı-ğını sürdürmesini savunuyor], The Huffington Post, http://goo.gl/geY9aw.

3 Bunları yazarken aklıma ister istemez bu par-

tinin 2008-9 yıllarında Obama’yı destekleme kampanyası etrafında kullandığı argümanlar geliyor. 2011 yılında uluslararası bir toplantıda bu partiden Susan Webb’in Obama’yı nasıl da canhıraş şekilde savunduğunu ve Obama’nın seçilmesinin ABD’nin kuruluşuna eşlik eden ırkçı ideolojiye nasıl büyük bir darbe vurduğu-

nu ballandırarak anlatışını hatırlıyorum. Tabii bir de aklıma ABD’de insanları isyan noktası-na getiren polisin sokaklarda durdurulamayan

Gerçeklik ve siyasetABDKP’nin bu hamlesini gerekçelendirme-

sinde iki kavramın ön plana çıktığı görülü-

yor: Gerçeklik(ler) ve siyaset.

Bu mantık silsilesi yalnızca ABDKP’ye özgü değil. “Küreselleşmiş reformizm”in meşrui-yet devşirmek için kullandığı argümanların temelinde birbiriyle yakından ilişkili bu iki kavramın özel bir yeri mevcut. O nedenle bu iki kavram biraz irdelenmeyi hak ediyor. Nedir gerçeklik? Siyaset nedir?

Gerçeklik meselesinin sol jargona tercüme-

si “somut durumun somut analizi” şeklinde olmaktadır. Bu analiz önemlidir. Buna itiraz edeni pek bulamazsınız. Lenin’in “marksiz-

min yaşayan özü” dediği somut durumun somut analizine kim itiraz edebilir ki? Bu yaklaşımın hakkını teslim etmekle birlikte bundan ne anlaşılması gerektiği konusunda sol, öteden beri hatalı bir kavrayışa sahiptir. Gerçi giderek solun önemlice bir kısmının lügatında “Lenin” maddesinin karşısında “Farklı etnik kökenlere mensup bireylerden oluşan bir aileden gelen Rus aktivist, Sol-Ko-

münizm’in yazarı” yazmaktadır, ama şim-

dilik bunu geçelim. Somut durumun somut analizinden anlaşılan somutun en gerçek fotoğrafını çekme ile başlayan bir bilinemez-

leştirme sürecidir, bir çeşit “pozitivist agnos-

tisizm”dir. Gerçeklik, burada somutun cerrah

bir siyahi insan avına girişmiş olması geliyor.

Gerçeklik ve siyaset. “Küreselleşmiş reformizm”in meşruiyet devşirmek için kullandığı argümanların temelinde birbiriyle yakından ilişkili bu iki kavramın özel bir yeri mevcut.

Page 4: "Sol" Realpolitik'in bir eleştirisi ya da  Kahrolan "statükocular" keyif çatan "burjuvalar"

41

titizliğiyle birbirinden ayrılmış unsurları olmaktadır. Somut durumun somut analizin-

den anlaşılan, her bir unsurun kendi içinde yalıtık değerlendirmesini yapmak, sonra bunların cebirsel toplamını alarak gerçekliği yeniden kurgulamak olagelmiştir. Sonrası ise yoktur, daha doğrusu bilinemezdir.

Sola içkin hale gelen analiz mantığına göre herhangi bir sürecin neticesinin tam olarak bilinmesine imkan (ve aslında gerek) yoktur: Zira hem somut çok zengindir, hem de her bir unsurunun girebileceği farklı etkileşimler neticesinde ortaya öngörülemez dinamikler çıkabilir. Bu nedenle baştan kestirimlerde bulunmak doğru değildir. Somutun mükem-

mel bilgisine yaslanılarak siyasete enjekte edilen bu bilinemezcilik devrimci siyasetin alanını tamamen ortadan kaldırmakta, siya-

seti “somut”a mahkum kılmakta, tarih bilin-

cini işlevsizleştirmekte ve hepimizi “bugün”e hapsetmektedir. Geleceğin bilinemezciliğe terk edildiği koşullarda siyaset, yani “sol” Realpolitik, verili koşullar altında nasıl hare-

ket edilmesinin saptanmasına dayanan ve ideolojik bulaşıklıklar üreten pozitivist bir akıl oyunundan ibarettir. Burada bu akıl oyu-

nunda esas olan Realpolitik adına devrimci görevlerde tasnifçiliğe gidilmesidir. Dilimiz-

de “sol” Realpolitik’i özetleyen güzel bir halk deyişi de mevcuttur: Adım Hıdır, elimden gelen budur.

“Siyaset yapıyoruz”, “bugünü kazanıyoruz”, “statüko bozuyoruz” efelenmelerini dikkatli-ce dinlerseniz arkadan gelen bu deyişi duya-

bilirsiniz.

Oysa “marksizmin yaşayan ruhu” dediğimiz “somut durumun somut analizi” somuta hap-

solmak değil, somutu sınıflar mücadelesinin güncel konfigürasyonu bağlamında ve önsel bir iktidar modeline referansla soyutlayabil-me, bugünün içinden onu yarına bağlayan dinamikleri ortaya çıkarma işidir. Başka bir biçimde söyleyecek olursak, somut durumun somut analizi, aynı zamanda “yarın”ı somut-lama iradesi ve işidir. Bu yapılmamaktadır. Bu yapılmadığı için somut koşulların öğütü-

cülüğünden kurtulabilmek adına en gerçek-

çi görünen alternatif tek devrimci seçenek olarak sunulmaktadır. Bu noktada, 1987’de yazılmış şu satırları hatırlatmakta fayda var:4

“Somuta esir düşmemenin yolu, teoride tarih bilincinin konjonktürel nesnellik üzerinde, ideolojide ise yarın perspekti-finin güncellik üzerinde denetim kurma-

sından geçiyor. Siyasette bugünü yaşa-

yan ölür. Bu nedenle sosyalist mücadele-

nin insanı, kişiliğini koşullar anlamında varolandan, zaman olarak da bugünden kurtarmalıdır. [...] Mücadele eden insan-

lar bir kez daha soyut bir yarın uğruna somut bugünü feda etmekle suçlanıyor-

lar... Oysa, bugün somut, yarın soyut kal-dığı sürece ortada sosyalizm mücadelesi yoktur ki! Tarih bilinci ve geleceğe dönük siyasal perspektif, dün-bugün-yarın ara-

sındaki köprülerin kurulması işlevini görür. Sosyalist, bugünü soyutlayan, yarı-nı somut olarak öngörebilendir.”

“Sol” Realpolitik’in burada “pozitivist agnos-

tisizm” olarak adlandırdığımız özelliğinin dışında bir özelliği daha var. Melankoliye yaslanmak.

Yıkık bir heykelin altından gelen “imdat” sesleri

Yunanistan’da ve tüm Avrupa’da “küreselleş-

miş reformizmin” önemli isimlerinden olan Kostas Duzinas, 2012’nin sonlarına doğru SYRIZA’nın bana hep kaderin cilvesi olarak görünen Sol isimli haber portalında (left.gr) “Sol Melankoliyi Bırakmalıyız” başlıklı bir yazı yayımladı.5 Başlık sol melankoliyi

4 Cemal Hekimoğlu, “Hangi İnsan?”, Gelenek, sayı 6 (Nisan 1987).

Buradaki “sosyalist” sözcüğünü “komünist” olarak okumayı öneriyorum. Zira Türkiye’de de Avrupa’daki anlamda sosyalist ve komünist sözcüklerinin tekabül ettikleri siyasi kimlik ve tarzların farklılaşma, bir kopuş yaşamanın eşiğinde olduğunu düşünüyorum.

5 Kostas Douzinas, “Να αφήσουμε την αριστερή μελαγχολία” [Sol melankoliyi bırakmalıyız], Left.gr, (10 Aralık 2012), http://goo.gl/8int9w.

Page 5: "Sol" Realpolitik'in bir eleştirisi ya da  Kahrolan "statükocular" keyif çatan "burjuvalar"

42

GELENEK 127

GALİP MUNZAM

“SOL” REALPOLİTİK’İN

BİR ELEŞTİRİSİ YA DA KAHROLAN “STATÜKOCULAR”

KEYİF ÇATAN “BURJUVALAR”

bırakmalıyız derken, yazının içeriği benim burada sol melankoli olarak tarif edeceğim “ruh halinin” tam bir örneğiydi. Üç maddelik yazı şöyle başlıyordu:

“Yunanistan, kendi 1989’unu yaşıyor. İktidar sistemi, uçurumun ağzına gel-miş durumda. Tarihsel zorunluluk icabı çöküyor. Kökten bir değişikliğe doğru ilerlemesi için, üç unsur gerekiyor: Halk iradesi, bunu ifade edecek siyasi özne, sonuncu olarak da bu iki unsuru birbi-rine bağlayacak katalizör. Halk iradesi 2011’in büyük direnişlerinde ifade edildi, esas olarak da meydanlardaki harekette.6 17 Haziran sonrasında iç-savaş ve cunta sonrası kurulan iktidar yarı ölü şekilde yaşıyor. SYRIZA, kitle tarafından son dar-

beyi vuracak özne olarak ‘benimsendi’. Peki SYRIZA buna hazır mı? [...] Tabii çok şey kaybettik: Birlik içindeki işçi sınıfını ve onun tekil partisini, ‘objektif biçimde doğru’ olan analizimizi ve tarihin mut-lak şekilde sosyalizme doğru ilerleyişi-ni, bizi tüm farklılıklarımıza karşın aynı safta tutan yoldaşlığı ve yoldaşlık etiği-ni… Bunca kayıptan sonra bir yas süreci elbette olacak. Ancak kayıp arzu nesne-

sine yapışıp kalmak melankoliyi daha çok kişi için kalıcı kılıyor. Bu forumlarda görüldü. Pek çok kişi toplumsal zemi-nini yitirmiş ideolojiler ve söylemler-

de, teorik gerekçelendirmelerde takılıp kalmıştı [...]”

Daha sonra kaleme aldığı bir metinde de, Duzinas, Yunanistan’daki eylemleri sert şekilde eleştiren Hardt ve Negri’yi “küçük farklar narsisizmine” düşmekle, “teorik saf-lık adına başarıları ellerinin tersiyle itmek-

le” suçluyordu. Küçük farkları öne sürerek hareketi bölmenin zamanı değildi. Gün, bir-

lik olma, Realpolitik ile özne olma ve başarı elde etme günüydü.7

6 Douzinas burada özellikle Atina’nın merkezi meydanı olan Syntagma Meydanı’nda olan kit-lesel gösterilerden bahsediyor.

7 Costas Douzinas, Philosophy and resistance

Duzinas, sol melankoli kavramını Wendy Brown’un meşhur “Sol Melankoli” makale-

sinden alıyordu. Brown da bu kavramı Walter Benjamin’den… Daha doğrusu Brown, Ben-

jamin’in “sol melankoli” kavramını yanlış yorumluyordu.8 Bu yanlış yoruma göre sol melankoli, “geçmişe bakan, kendini cezalan-

dıran, başarısızlığa saplanıp kalan ve eşitliğe dayalı özgürleştirici bir geleceği tasarlaya-

mayan bir sol”a işaret etmektedir. Bu tanıma bağlı kalınsa bile Duzinas’ın analizi melan-

koliktir. Alıntıladığımız bölümün ilk cüm-

lesinden son cümlesine değin. Bu yorumun işaret ettiği bir diğer varsayım, solun başka bir çağa ait olan (taş devri olabilir mesela) sınıf esaslı siyasete, bu çağın siyasi ve teorik varsayımlarına takılıp kalan bir statükocu-

luk üretmiş, muhafazakar yapıya dönüşmüş olmasıdır.9

Ben ise, sol melankoli kavramının gerçek anlamına dönmeyi öneriyorum: Benjamin, bu kavramı 1930’ların başında Şair Erich Kästner’i eleştirmek için kullanır. Benjamin’e göre şair gerçekten işçi sınıfının mücadele-

sinde yer almak yerine bu mücadeleyi, piya-

saya sürülen bir tüketim nesnesine dönüş-

türmekte, devrimci temaları burjuva üre-

tim ve yayın araçlarına uyumlu kılmakta ve burjuva sınıfının varlığını ve kapitalist sis-

in the crisis: Greece and the future of Europe (Cambridge: Polity, 2013), 178. Güzel! Öz olarak ne diyor, “Yoldaş” Duzinas? Haziran’da sokak-

lara çıkan halk kurulu düzeni salladı. Solu aşan bir halk iradesi ortaya çıktı. Sol kendisi-ni buna göre yeniden biçimlendirmeli, halkın iradesine uygun bir yapıya kavuşmalı. Bunun için de geçmişte yaşadığı yenilginin/yenilgi-lerin yükünden kurtulmalı, artık taş devrinde kalmış, toplumsal zemini kalmamış ideoloji, söylem ve teorilerden vazgeçmelidir. Buna ek olarak, siyasi ya da teorik saflık yerine “başa-

rı”yı elinin tersiyle itmemelidir. Zaman, mey-

danların da gösterdiği gibi birlik ve destek zamanıdır. Özet budur.

8 Wendy Brown’un kavramı yanlış yorumlama-

sına ilişkin yerinde bir değerlendirme için bkz. Jodi Dean, Komünist ufuk (İstanbul: YKY, 2014), 94-101.

9 A.g.e., 97.

Page 6: "Sol" Realpolitik'in bir eleştirisi ya da  Kahrolan "statükocular" keyif çatan "burjuvalar"

43

temi tartışma konusu etmemektedir. Benja-

min, “pespaye yazar” diye kavramsallaş-

tırdığı bu tipolojiyi “üretim araçları-nı hakim sınıfın elinden alıp sos-

yalizmin çıkarla-

rına hizmet ede-

cek şekilde düzelt-mekten ilke olarak kaçınmak” üzerin-

den tarif etmektedir. Bu tavrın kritik özelli-ği, (burjuvaziyle) uzlaşma, (sisteme) uyum sağlama ve (işçi sınıfına) ihanettir. Benjamin’i öfkelendiren, birtakım aydınların bir döneme ve o dönemde verilmiş mücadeleye, ilke ve değerlere saplanıp kalmaları değil; o günün ilkelerini ve mücadele başlıklarını, dahası kendilerini satmaları, devrimci mücadeleyi bütünsel olarak metalaştırmaları, piyasaya sürmeleridir.

Bu sol, tarihsel sorumluluklarından (işçi sını-fının tarihsel çıkarlarını savunmak), nihai hedefinden (komünizm) vazgeçer, “devrim-

ci enerjiyi kapitalizmin kalelerini güçlen-

dirmek için restorasyon girişimleri içinde eritir”:10

“Bu Sol, emekçilerin kapitalizme yönelik özgürleştirici eşitlikçi mücadelelerine yükümlülüklerin [...] yerine [...] aralıksız aktiviteyi geçirmiştir. Dolayısıyla günü-

10 A.g.e., 103. Kitabın belli bölümlerinde ciddi çeviri problemleri olduğundan alıntıladığım bu kısmı İngilizce aslı ile karşılaştırarak çevir-

dim. Örneğin, Türkçe çevirinin 143. sayfasında kitle hareketlerinde siyasalllaşma ile birlikte açığa çıkan liberal ve sınıfsal bakış arasındaki ayrıma (ve aynı zamanda kitle hareketlerinin kendilerini aşarak yarattıkları sınıfsal taraf-laşmaya) değinilirken “partinin rolü ayrımda diretmek değildir” deniyor. Oysa yazar, kitabın orijinalinde, “the role of the party is to insist on division” (partinin rolü ayrımda diretmek-

tir) diyor.

müzde kendini eleşti-ri ve yorumla, küçük

projelerle ve yerel eylemlerle ve yasa-

ma zaferleriyle [...] tatmin ediyor. Devrimci arzuyu demokratik dür-

tüye, demokrasi (temsili, müzake-

reye dayalı ya da radikal) diye sunu-

lan tekrarlamalı pratiklere indirgiyor.

Kapitalizmin kaçınıl-mazlığını çoktan kabullen-

diği için [...] ‘büyük burjuvaziye karşı her türlü vurucu güçten’ belir-

gin biçimde vazgeçiyor.”11

Bu sol, açık ki, Sovyetik bir gelenekten gelsin ya da gelmesin, Sovyetler’deki karşı devrimin

11 2014’te çözülen İtalyan Komünistlerinin Parti-si’nin (PdCI) önemli isimlerinden olan Gianni Vattimo’nun “komünizmin zayıflaması gerek-

tiği” yönündeki saptamasını nasıl gerekçelen-

dirdiğine ve leninizmden kaçmaya çalışırken burada anlatılana benzer bir döngüyü sezdiği-ne, sonra bu sokaktan çıkmaya çalışırken aynı karanlık sokağın derinliklerine nasıl daldığına bakalım: “Son yılarda Avrupa solunun tarihi, özellikle de İtalya’da, solun ne zaman iktida-

ra gelse dönüştürücü enerjisini ölümcül bir biçimde yitirdiğini gösteriyor. Seçim kampan-

yaları için destek kazanıp para toplamanın yanı sıra sol, iyi bir seçim sonucu elde etrnek için uzlaşmalara gitmek zorunda kalıyor. Dog-

matik bir devrimci düşünceye başvurmadan bu deneyim üzerine düşünmeliyiz Biçimsel demokrasi, muhalefeti her zarnan bir işbir-

likçi olma riskiyle karşı karşıya bırakıyor [...]. Sonuçta bugün sol işçilerin iyiliği için ban-

kaları, yani kapitalizrni kurtarmaya çağırılı-yor. Komünizmin bugünkü sorunu, liberal ve demokratik toplumun sağladığı pek az yara-

rı gözden çıkarmaksızın muhalif bir siyasal eylem biçimi bulabilmektir. Örneğin parla-

mento ve sokaklar bir işbirliği içinde hareket edebilir. Demokrasi miti bizi çok uzun zaman-

dır engelliyor.” Gianni Vattimo, “Zayıf komü-

nizm mi?”, içinde Bir İdea olarak komünizm, ed. Alain Badiou ve Slavoj Žižek (İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2011), 235.

Kapitalizmle derdi kalmamış olan

bu sol, bir dönem elde ettikleri, solcu, sosyalist, komünist gibi sıfatları,

hasbelkader dahil oldukları gelenekleri ve giderek tüm

solun siyasi, örgütsel ve hatta kültürel birikimini “bozdurup”, piyasalaştırarak kapitalizmin

kurallarına uygun bir Realpolitik geliştirmeyi esas

çalışma prensibi haline getirmişlerdir.

Page 7: "Sol" Realpolitik'in bir eleştirisi ya da  Kahrolan "statükocular" keyif çatan "burjuvalar"

44

GELENEK 127

GALİP MUNZAM

“SOL” REALPOLİTİK’İN

BİR ELEŞTİRİSİ YA DA KAHROLAN “STATÜKOCULAR”

KEYİF ÇATAN “BURJUVALAR”

ardından yıkılan bir Lenin heykelinin altında kalmış oradan imdat diye bağırmakta, “kurta-

rılmayı” beklemektedir. İçinde bulundukları en büyük yanılgı, yardım istedikleri adres-

tedir. Bu adres, kapitalizmin bizatihi kendi-sidir. Kapitalizmle derdi kalmamış olan bu sol, bir dönem elde ettikleri, solcu, sosyalist, komünist gibi sıfatları, hasbelkader dahil oldukları gelenekleri ve giderek tüm solun siyasi, örgütsel ve hatta kültürel birikimini “bozdurup”, piyasalaştırarak kapitalizmin kurallarına uygun bir Realpolitik geliştirmeyi esas çalışma prensibi haline getirmişlerdir.

Realpolitikacı geldi, hanım!“Sol” Realpolitik için pazarlanabilmek esas-

tır. Test edilirken kullanılan esas kriter de budur.12 İlkeler ve teori pazarlama stratejisi-ne katkıda bulundukları oranda korunurlar ki çoğu zaman söz konusu stratejiye etki-leri olumlu değil, olumsuz olur. Bu nedenle, tümden elden çıkarılmayan bu ilkeler seti ve teorik çerçevenin köhnemiş ve yenilmiş olduğu iddia edilir. Bunun en iyi örneğini “küreselleşmiş reformizmin” İspanya sek-

siyonu Podemos’un lideri Pablo Iglesias ver-

mişti. Podemos’un Kral’ın verdiği resepsiyo-

na katılma sorununa yaklaşımını anlatırken İglesias şöyle diyor:13

“Monarşi, İspanya’da en fazla değer veri-len kurumlardan birisidir; bu nedenle, siyasi değişim için temel olan sosyal böl-meleri hemen düşmanlaştırabilir. Yani, iki seçenek var: Bir, resepsiyona gitmeyiz ve aşırı solun siyasi eyleme çok az ihtimal bırakan geleneksel çerçevesi içerisinde kapana kısılırız. Ya da iki, gideriz, böyle-

ce Podemos ‘Kale’nin partileri tarafından

12 Bu konuya dair soL Haber Portalı’nda çevri-lerek yayımlanan Antonis Balasopoulos’un mükemmel eleştirisine bakılabilir: Antonis Balasopoulos, “SYRIZA ve reklamcılık strateji-leri”, soL Haber Portalı, 03 Temmuz 2015, http://goo.gl/PFp6Yc.

13 Pablo Iglesias, “Podemos’un ‘yepisyeni’ sol-culuğu...”, soL Haber Portalı, 23 Haziran 2015, http://goo.gl/Cj8AlX.

etrafı sarılmış ve kurumsal çerçeveye -monarşist, hain ya da her neyse- saygı göstermiş görünür. Peki, biz bu tatsız, çelişkili senaryoda ne yaptık? Kendi ola-

ğan estetiğimizle birlikte gittik -sıradan kıyafetlerimizle filan, protokolü hiçe saya-

rak. Bu küçük bir şey, fakat sembolik ola-

rak Podemos’un temsil ettiği türden bir şey. Ve Kral’a, İspanya’da neler olup bit-tiğinin bir yorumu olarak, Game of Thro-

nes DVD’si hediye ettim. Hedefimiz, bu çelişkinin, bu mevzilerin içinde, ironik ve aynı zamanda plebyen bir jestle birlikte dans etmekti -bu arada, şimdiye kadar bu medyada iyi çalıştı bu sayede tartış-

manın eksenini değiştirmemize olanak verdi: Monarşi mi cumhuriyet mi -İspanya İç Savaşı mirasından kalan bir yorum ve sosyal olarak savaşı kaybeden bir çerçe-

ve- yerine, sorunun bir demokrasi sorunu olduğunu anlatmaya çalıştık.”

Iglesias’ın deyişi ile “medyada iyi işlemesi” gözetilen bu “meta” aynı anda hem emekçi-lere hem de emekçilerin tarihsel düşmanı olan egemen sınıfa pazarlanabilmelidir; bir diğer deyişle, egemen sınıfın kendi çıkarını toplumun bütününün çıkarı olarak sunma-

sında işlev üstlenebilmelidir. Bu nedenle komünist siyasetin merkezi konusu olan iktidarın fethi ve sosyalizmin kuruluşu

meselesi gündemden düşer, konu ile ilgili kavramlar (kapitalizm, emperyalizm, ikti-dar, devrim, sosyalizm, kuruluş vs.) bilinç-

li şekilde belirsizleştirilir. Örneğin, küresel ölçekte kapitalizm ya da emperyalizmden söz etmek potansiyel müşterileri ürkütebilir. Bu nedenle, somut mekanizmalara sahip bir üretim biçimi olarak kapitalizm ve onun en yüksek aşaması olarak emperyalizm perde-

lenir. Örneğin, bir canavar tanımlayıp (tıpkı ‘trafik canavarı’ gibi) sorunun kapitalizmde değil, dünya halklarını haraca bağlayan ve 1970’lerde ortaya çıkmış olan bu canavar-

da olduğunu iddia edebilirsiniz. Bu şekilde sorunun özünü mistifiye ederek emekçileri sınıf düşmanları safında tutmak için girdi yapabilirsiniz.

SYRIZA’nın ilk ekonomi bakanı ve “küresel-

Page 8: "Sol" Realpolitik'in bir eleştirisi ya da  Kahrolan "statükocular" keyif çatan "burjuvalar"

45

leşmiş reformizmin” pop yıldızı Yanis Varu-

fakis Küresel Minotauros kitabında şöyle diyor:14

“Amerika’nın etkili politikacıları ‘kendi’ Minotauros’larının ölümünün ne anla-

ma geldiğini ve bunun geri çevrilemez bir durum olduğunu kavramış olmalı ve dünya ekonomisinde kalıcı bir durgun-

luk eğilimi öngörülerinden de etkile-

nerek enerjik davranabilmeli. Ancak o zaman rasyonel, istikrarlı ve yaşadığımız son Kriz’in yaratıcı potansiyelini salma-

sına izin verileceğine dair umut tohum-

ları taşıyan bir kolektif gelecek şansımız olabilir. Böyle parlak bir gelecek için Çin, Brezilya, Hindistan, Güney Afrika vb. gibi gelişen ülkelerin de önemli yapıtaşları ekleyerek katkıda bulunması mutlaka gerekli. Ama Amerika’nın öncülük etme-

si şart. Eğer bunu yaparsa, belki yüzyıllar sonra Minotauros’unun ölümü şairlere ve mit yaratıcılarına ilham verecek, bu ölümü yeni ve sahici bir hümanizmin başlangıcı sayacaklar.”

Güzel değil mi? Emperyalizm, kapitalizm yok… Kötü bir canavar ve bu canavarı yenil-mesi durumunda ABD’nin öncülüğünde ula-

şacağımız yeni ve sahici bir hümanizm var. Krizden emekçilerin lehine bir çıkış yok, kri-zin yaratıcı potansiyeli, ABD’nin liderliğinde parlak bir gelecek var.

Peki ya yerel düzlemde? “Sol” Realpolitik,

yerel düzlemde de kapitalizmi, söz konusu yerelliğin emperyalizmle kurduğu bağla-

rı itinayla görünmez kılar. Temel (yapı) ve üstyapı arasındaki ilişki tümden koparılır, üstyapı içindeki kurumlar arasındaki ilişki görmezden gelinir. Siyaset yapılırken, siya-

setin merkezi bir konusunun olmasından, sistemin zayıf noktalarının saptanması ve ona yüklenilmesinden, sorunun sistemik boyutlarının kimi dolayımlarla resmedilme-

14 Yanis Varoufakis, Küresel Minotauros: Ame-

rika, Avrupa ve küresel ekonominin geleceği (İstanbul: Encore, 2015), 271-72.

sinden bahsetmiyorum, bahsettiğim sınıflar mücadelesinin dönemsel ve yapısal özel-liklerinin perdelenmesidir. Bunun bir ucu, “emekçilerin gündemi” diye özel bir alan tarif eden, üstyapısal süreçleri görmezden gelen ve siyaseti bu alana sıkıştıran ekonomist sapmayken, diğer ucu sistemden kaynaklı sorunları sadece üstyapısal boyutlara (hatta tek bir boyuta) sıkıştıran yaklaşımdır. Her iki ucun da çıktısı reformizm olmaktadır.

Bunun için isteyen Avrupa’da “sol olmayan sol parti ve öznelerin” yükselişlerine baka-

bilir. Fransa’da François Hollande’ın seçil-mesi, SYRIZA’nın ve Podemos’un yükseliş denemelerinde tam olarak bu tema vardır. Bu akımları ileri taşıyan söylem tam ola-

rak böyle bir perdelemeye dayanmaktadır: Kemer sıkma politikalarının kapitalizmin bir sonucu olduğu gerçeği itinayla saklanmış, sorun yerel politikacıların (örneğin Sarkoz-

y) kişisel yanlış tercihleri gibi gösterilmiş, benzer şekilde mevcut durumun emperyalist politikalarla olan bağı gözden bilinçli şekilde kaçırılmıştır. Bu hareketlerin merkezi akılla-

rı için AB “ortak evimiz” olmayı sürdürürken, sorun Merkel’den ibaret olarak gösterilmiştir. Emperyalistler-arası çelişkilerin doğurdu-

ğu siyasal sonuçlar yanlış bir zeminde ele alınarak, emperyalistler arasında iyi-kötü tasnifine gidilmiş, söz konusu olan Avrupa solu olduğunda ABD somut bir müttefik ola-

rak belirmiştir.

Bu noktada, üstyapının kaprisli karakteri düşünüldüğünde “sol” Realpolitik için çeliş-

kiler kaçınılmaz olmaktadır. Yine ABDKP’ye kısaca bakabiliriz. ABDKP yönetimi, 11 Eylül saldırılarının ardından Bush yönetimi ardın-

da saf tutmuş, işgali kimi zaman muğlak bir dille, kimi zaman eylemsizlikle desteklemiş, ABD’nin Irak’taki varlığının demokrasiyi yer-

leştirmek yönünde pozitif bir adım olarak görülebileceği yönündeki devlet söylemini benimsemiştir. Ardından ne olmuştur? 2003 yılında öyle ya da böyle arkasında durulan Bush yönetiminin bir anda bütün kötülük-

lerin müsebbibi olduğu keşfedilmiştir. Par-

tinin 2000-2014 yılları arasında genel sekre-

terliğini yapmış olan Sam Webb’in deyişiyle

Page 9: "Sol" Realpolitik'in bir eleştirisi ya da  Kahrolan "statükocular" keyif çatan "burjuvalar"

46

GELENEK 127

GALİP MUNZAM

“SOL” REALPOLİTİK’İN

BİR ELEŞTİRİSİ YA DA KAHROLAN “STATÜKOCULAR”

KEYİF ÇATAN “BURJUVALAR”

söyleyecek olursak “Bush yönetimi, ABD’yi yoldan çıkarmıştır”. “Yoldan çıkan” ABD var-

sa, sorun, ABD emperyalizmi değildir. Zaten “ABD emperyalizmi” kavramı yine bu par-

tinin yönetimi tarafından çok indirgemeci bulunmaktadır. Esas mesele, Bush yöneti-minin bir “dünya imparatorluğu” kurmaya çalışan ve yalnızca ABD’yi değil, tüm dünyayı tehdit eden politikalarıdır. Oysa, ABD, Bush yönetiminin tasfiyesi ile birlikte, özellikle Obama yönetimi altında ilerici ve insani bir rol üstlenebilir. Bu nedenle, dün “ulusal güvenlik, demokrasi” gibi gerekçelerle Bush yönetiminin arkasında duran ABDKP, bu kez “demokrasi, özgürlük” gibi ulvi gerekçeler-

le Obama yönetiminin ardındadır. ABDKP “elbette DP’nin kapitalizm karşıtı bir partiye dönüşebileceği gibi bir yanlış kanıya sahip değildir” ama “Cumhuriyetçiler ve Demokrat-lar arasındaki fark bir santim bile olsa, bu bir santim mücadele açısından çok büyük fark-

lara neden olabilir. Bush yönetiminin barış ve demokrasiye dönük saldırısı ortadayken, ABD egemen sınıfı içindeki çelişkileri gör-

mezden gelmek bir suçtur.”15

Meselenin sistemik karakterini gözden kaçı-rarak ya da bilinçli olarak gizleyerek yapılan bu değerlendirmeler; burjuva demokrasinin dönüştürücü gücünü belki de tarihte hiç olmadığı kadar abartmakta, gerçekten var olan ancak kaygan bir zemin üzerinde duran kitle hareketlerini meclis, senato, saray kori-dorlarına sıkıştırmaktadır.

Dediğimiz gibi pazarlama “sol” Realpolitik için esastır. Bu nedenle, sınıflar, sınıf çeliş-

kileri, piyasada hazır alıcısı sınırlı olan kav-

ramlar ve yaklaşımlar olduğundan -kendisini komünistlere karşı savunma ihtiyacı his-

setmedikçe- rafa kaldırılır. Modern sınıflar, “muktedir(ler) ve ezilenler”, “zalim(ler) ve mazlumlar”, gibi ayrımlar içinde gözden kay-

bolur. Dahası tüm bunları da kesen kimlikler vardır. Bu yeni dizilimde, sınıf çelişkileri ve sınıflar arasındaki mücadeleler yerine iyi ve

15 Bu argümanlar, ABDKP’nin çeşitli resmi belge-

lerinden derlenmiştir.

kötü arasındaki mücadele geçmiştir. Kötülük ve kötüler, maddi zemininden koparılarak yeniden mistifiye edilir. Bu şekilde mark-

sizm-öncesi, hatta kapitalizm-öncesi ilkel bir bilinç düzeyine hep birlikte geri döneriz. Hangi noktaya gerilediğimizi Köylüler Sava-

şı’nda Engels’in 1840’ların başında basılmış olan Büyük Köylü Savaşı’nın Genel Tarihi isimli kitabı eleştirirken bu kitabın yazarı Zimmerman için kullandığı şu cümlelerine referansla anlayabiliriz:16

“[...] Zimmermann’ın kitabında iç bağlan-

tının bulunmadığı, onun, zamanında tar-

tışılan dinsel ve siyasal sorunları, çağdaş sınıf savaşımlarının yansısı olarak sunma başarısını gösteremediği, bu savaşımlar-

da, ezenler ve ezilenlerden, kötüler ve iyi-lerden, ve en sonunda da kötülerin zafe-

rinden başka bir şey görmediği, savaşımın patlak vermesini olduğu gibi sonucunu da belirleyen toplumsal ilişkileri kavrayışı-nın son derece eksik olduğu her ne kadar doğruysa da, bunun kusuru, bu kitabın yayımlandığı dönemdedir.”

Engels’in Zimmermann’a gösterdiği anlayı-şı 2015 yılında gösterebilir miyiz? Engels’in bu satırları yazışının üzerinden 140 yılı aşkın zaman geçmişken, dünyayı iyiler ve kötülerin mücadelesi üzerinden okuyan ve Kötü’nün maddi zeminini analiz etmekten ısrarla kaçanlar, özle biçim arasındaki ayrım-

da ısrarla biçimi aşıp, öze ulaşamayanlar, “kötünün iyisi” ile yan yana yürümek üzerine siyasi hat inşa edenler ile aynı yolda ilerle-

yebilir miyiz?

Sonuç yerine: Keyif çatan burjuvazi… Bu noktada Mesut Odman’ın 1978 yılında Yürüyüş dergisinde yazmış olduğu “Kahro-

lan Oligarşi, Keyif Çatan Burjuvazi” yazısı akla geliyor. Odman bu çok önemli yazısında Türkiye kapitalizminin küçük bir azınlık-

16 Friedrich Engels, Köylüler Savaşı (Ankara: Sol Yayınları, 1999), 12.

Page 10: "Sol" Realpolitik'in bir eleştirisi ya da  Kahrolan "statükocular" keyif çatan "burjuvalar"

47

tan oluşan oligarşik bir tepeden mi ibaret olduğunu yoksa tepesi ile gövdesi arasında güçlü ilişkiler olan, bütünlüklü bir yapı mı olduğunu tartışıyor ve ikinci tezin geçerli-liğini somut verilerle sunuyordu. Odman, bütün çıplaklığıyla ortaya koyduğu tablonun Türkiye solunun çarpık kapitalizm algısında değişiklik yapmasından pek umutlu değildir. Yazısını şöyle bitirir:17

“Ama yine de, oligarşiyi “kahreden”ler, her cinayetin ve her türlü müsibetin sorumlusu olarak “oligarşi”ye saldıran-

lar olacaktır. Böyleleri akıl erdiremediği, ama içine de sindiremediği gelişmeler karşısında, düşlerinde yarattığı devler niyetine yeldeğirmenlerine saldıran Don Kişot’a benziyorlar. Ağızlarındaki ve düş-

lerindeki düşman, ancak duvar yazıların-

da cisimlenebiliyor. Gerçek dünyadaki düşmansa işine devam ediyor.”

Burjuvazi keyif çatmayı sürdürüyor…

Sol, en başa kendi zayıflığını ve kitle dina-

mizmi karşısındaki kifayetsizliğini yazdığı bir “gerçeklikler” listesi üzerinden Realpoli-tik kurguladıkça,

Realpolitik adına devrimci görevlerinden kaçtıkça,

Kapitalizmle hesaplaşmak, kapitalizmin yarattığı insani yıkımla mücadele etmek yerine, bu yıkımı kendi piyasası ve habitatı olarak gördükçe,

Bu piyasada statüko adı altında ilke, değer, birikim, yoldaşlık hukuku ne varsa satılığa çıkarıp pespayeleştikçe,

Sosyalizmden ümidini kestikçe, emek-ser-

maye arasındaki çelişkinin çözümünü baş-

17 Mesut Odman, “Kahrolan oligarşi, keyif çatan burjuvazi”, içinde Her Zaman Sosyalizm (İstanbul: YGS, 2000), 100. Bu yazının başlığın-

da olduğu gibi her daim ilham veren, öğreten Mesut Ağabey’e geçmiş olsun dileklerimizi ile-

tiyoruz.

ka başka gündemlerin, şu ya da bu içerikle oluşturulan bir “demokratik” ajandanın ardı-na erteledikçe,

Toplumsal hareketin sınıfsal ayrışmasını perdeledikçe, proleter hattı güvence altına almak yerine bu hattaki birikimi kapitalist restorasyon girişimleri içinde erittikçe,

Burjuvaziye bakınca sınıf düşmanları yeri-ne Realpolitik’in potansiyel müttefiklerini gördükçe,

Burjuvazi keyif çatmayı sürdürecek.