sinan cumhur - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d029948/2005/2005_akdenizs.pdf · değer ve...

16
1 iLMi TOPLA NT IL AR D iz is i VE ÇOCUK TERBIYESI SEMPOZYUMU VE MÜZAKERELER) I Doç. Dr. Musa YILMAZ * Doç. Dr. Mustafa BAKTIR * Doç. Dr. Abdullah ÖZBEK * Yard. Doç. Dr. Abdülkadir ETÖZ * Prof. Dr. Necmeddin TOZLU Doç. Dr. Mehmet Faruk BAYRAKTAR * Doç. Dr. Bayraktar BAYRAKLI *Hülya KÜÇÜK * Dr. Tahsin NART * Dr. Mehmet Emin AY * Prof. Dr. Asaf ATASEVEN Doç. Dr. Osman TÜRER * Doç. Dr. Abdullah AYDINLI * Dr. Sabri \..AMi ILIMLER VAKFI . ARAFlNDAN .. H: TiC.tRET

Upload: others

Post on 29-Oct-2019

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

TARTIŞMAL 1 iLMi TOPLA NT IL AR D iz is i

İSLAM'DA AİLE VE • •

ÇOCUK TERBIYESI SEMPOZYUMU

(TEBLİG VE MÜZAKERELER)

I

Doç. Dr. Musa Kazım YILMAZ * Doç. Dr. Mustafa BAKTIR * Doç. Dr. Abdullah ÖZBEK * Yard. Doç. Dr. Abdülkadir ETÖZ * Prof. Dr. Necmeddin TOZLU

Doç. Dr. Mehmet Faruk BAYRAKTAR * Doç. Dr. Bayraktar BAYRAKLI *Hülya KÜÇÜK * Dr. Tahsin NART * Dr. Mehmet Emin AY * Prof. Dr. Asaf ATASEVEN Doç. Dr. Osman TÜRER * Doç. Dr. Abdullah AYDINLI * Dr. Sabri AKDENİZ

BUKİTAP

p=~

tsı\.\1 \..AMi ILIMLER ARAŞTIRMA VAKFI . ARAFlNDAN HAZIALANMIŞTIR .. r---~·~·._----~ nmıneŞ.nm

i~ H: DIŞ TiC.tRET .t.Ş,.

Page 2: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

İLMİ NEŞRiYAT 12

iSLAMİ İLİMLER ARAŞTIRMA V AKFI (İSAV) Tartışmalı ilmi Toplantılar Dizisi : ı 8

Editör Redakte Tas hi h Sayfa tertibi

Dizgi Baskı

Cilt

: Prof.Dr. İbrahim CANAN : Seyyit Ali TÜZ :Heyet

: İsmail KURT

Sinan CUMHUR POLATOFSET YEDİGÜN Mücellithanesi

Page 3: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

14. Tebliğ:

ÇOCUGUN FİKİR VE HAYAL ÇEVRESİ

Dr. SabriAliDENİZ M. Ü. ilahiyat Fak. Emekli Öğr. Üyesi

Çocuğun çevresi denince, akla ilk önce içinde doğup büyüdüğü ev, evinin bulunduğu yer ile kendinin yürüyerek veya herhangi bir araçla gidebildiği yerlerde algıladığı nesneler, yaptıkları herşey ve buralarda etkileşim içine girdiği insanlar akla gelir.

Çocuğun çevresini, bütünüyle, üç bölümde ele alabiliriz. 1- Fizik çevre 2- Toplum çevresi 3- Fikir ve hayal çevresi Çocuk belli bir çevrede, bir ortam içinde doğar. Bu çevre-ortam

onun yaşantısına denk bir önem taşır. Çocuğun etkilenmeye en açık bulunduğu çocukluk yılları, belki de bütün ömrü bu ilk çevrede geçeceği gibi, başarısını ve büyüdüğünde toplumda alacağı yeri büyük ölçüde bu çevre tayin edecektir. Çünkü, çocuk bu ortamda yoğrulacak, çevresinde olup bitenleri, görüp algıladıklarını değer­lendirmek için bu ortam ona birtakım ölçüler verecek; kendine örnek alacağı kişi ve davranışların çoğunu, yerine göre hepsini, bu çevreden edindiği ölçülere göre seçecek; gözlediği, özendirildiği örneklere göre kendine bir yol çizecek; varmak, ulaşmak istediği bir amaca yönelecek; bir başka deyişle ÜLKÜLER edinecek. Kişiliği, bu ölçüde bu ortamın rengini alacak. Bu da kendini, yeteneklerini gerçekleştirmenin yani bir şey olmanın tek yoludur. Ayrıca, ömrünü içinde geçireceği dünya, bir arada yaşayacağı insanlar hakkındaki kanaat, görüş ve değerlendirmeleri de burada ilk biçimin alacak, oluşacak; mutluluğunun, yapabileceği uyurnun ya da mutsuz­luğunun, uyumsuzluğun temelleri de burada atılacak.

Page 4: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

324 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi

Çocuğun kendi milletine özgü davranış özelliklerini ve ÜLKÜLERİ algılayabilmesi ve onları özünde ger9ekleştirmeğe çalışması ya da onlara ulaşahilmesi için, bunların içinde yaşadığı çevrede, toplum ortamında, toprağında bulunması ve çocuğun bu or­tamda yoğrulması, toplumsanması, onunla özdeşleşmesi, yani ken­dini o bütünün bir parçası, aynlamayacağı bir parçası, bir ferdi ola­rak görüp algılaması gerekir. Bu da onun bir kimlik bilinci oluşturmasına bağlıdır. KİMLİK BiLİNCi kişinin kısaca, "ben ki­mim?", "neyin nesiyim?" sorusuna verdiğimiz cevapta, bu cevabın içeriğinde, kapsamında anlamını bulur.

Çocukta nasıl bir kişilik oluşturmak istiyorsanız, onun toplum, özellikle de fikir ve hayal çevresini bu istediğimiz kişiliği oluş­turacak varlıklarıyla, uygun, özendirici örnek kişilerle doldurup on­lara özenmesine, onları kendine örnek, ülkü kişi seçmesine yardımcı olmalısımz. Bunu başardığımz ölçüde muradınıza erersiniz.

Bugün yeni kuşak mensuplarının bir çoğunun ne yapacağını, nereye yöneleceğini bilememesinin temelinde MİLLİ KİMLİK

"BUNALlMI yatmaktadır. Kimlik bunalımının temelinde de yeni nesil­lerin ana besisinin MİLLİ EKiN, TÜRK-İSLAM ekini olmaması, tersine kültürlerin her dalında, özellikle de günlük hayatımızın bir parçası olan musıki, oyun-eğlence, radyo-TV yayınlarında yabancı, daha doğrusu, Hristiyan Batı ekinine ağırlık tamnmasına, ön yerin veril­mesinde yatar.

Belli bir çevre ve ortamda doğan çocuk, denebilir ki fabrikadan yeni çıkmış bir BİLGİSAYAR gibidir. Beyninde, gebelik sırasında anasının duygulanmaları yoluyla yansıyanlar dışında, herhangi bir iz yoktur. Bebek dünyaya gelince dış etkilerden izienimler başlar. Açlık, acıtma vb. etkilere, ilkönce içgüdülerinin güdümünde, yalnızca ağlayarak birtakım kol, bacak hareketleriyle tepki gösterir. Bu tepkiyi aşan yanıt vermez. Ancak zamanla dıştan gelen etkile­rin bıraktığı izlenimlerin derinleşip belirginleşmesiyle birlikte açık algılama da gelişir. Çevreden sürekli birtakım etkiler, d üz enli­düzensiz sesler, anlamlı sözler, biçimler, örnekler, davranışlar, her türden görüntüler vb. gelir. Bu etkiler beyinde birer iz bırakır. Daha sonraları, bu izleri oluşturan etkilere benzer etkiler geldiğinde, in­san, beyninin emriyle, bu izlenimlere uygun yanıtlar verir.

İnsan beyninin bilgisayardan farkı, gelen girdilerin, bilgi ve iz­lenim kaynaklarının sonsuzluğu ve denetiminin sınırsız olmasıdır. Ayrıca bilgisayarın yapımcısı insan, içindeki girdiler de gene in­sanın, belli kişilerin verdikleridir. Bunların birleşimleri de, verilen girdilere göredir ve bütünüyle, ayrıntılarıyla bilinir. Çocuğun, in­sanın beynindeki girdiler kişinin etkileşim içine girdiği her yerden,

Page 5: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

Çocuğun Fikir ve Hayal Çevresi 325

çevresindeki doğadan-tabiattan, toplumdan olduğu gibi, kitle ile­tişim araçlarından, ardı arkası kesilmeyen seller gibi akan, fikir ve hayal çevresini, dünyasını dolduran her ne varsa onların hepsinin bıraktığı az ya da çok derin veya sığ izlerden ve bu izierin bileşimin­den oluşur. Çocuğun beynine gelen bu girdiler, bir ölçüde yönlendiri­lebilse de kesin denetimi çok güçtür. Hatta imkansızdır denebilir.

Çocuğun Fikir ve Hayal Ya da Manevi- Ruhi Çevresi

Çocuğun çevresi, doğup büyüdüğü, gittiği yerlerde fiilen bulu­nan, doğrudan doğruya gördüğü, doğrudan ilişki kurduğu, algıladığı cansız nesneler, canlılar ve ana-babasından, ailesinden başlayarak tanıdığı, etkileşim içine girdiği insanlarla sınırlı değildir. Bunları çok aşar. Çocuk her devirde içinde bulunduğu gerçek çevreden alınarak, toplumca ötelere, fikirlerinden, hayal ve düşlerinden oluşturduğu bir başka çevreye taşınmıştır. Her çocuğun, yalnız çocuğun değil, ergin ve erişkinlerinde çevresini dolduran, doğrudan ilişki içine girmediği, fakat kişiliğini görüp tanıdıklarından ve karşılıklı ilişki içine girdiklerinden daha az etkilemeyen sayısız varlıklar vardır. Dinlediği masallarla okuduğu kitaplardaki olaylar, tasvirler, her türlü insan ve kahramanlar; adlarını duyduğu yerli­yabancı iyi veya kötü ünlü kiŞiler; milli kahramanlar, hatta sık sık adı anılan ölüler; onların davranışları, haklarındaki övgüler­yergilerle, renk renk son derece ilginç, çok kalabalık bir nüfus doldu­rur. Sinema ve TVlarda gördüğü, seyrettiği film, çizgi film ve belge filmlerdeki olaylar, görüntüler, resimler, insanlar, kahramanlar giderek artan bir çeşitlilik, zenginlik ve yoğunlukla çocuğun çevresine doluşmaktad ve çocuk gittikçe daha uzun süre bunlar arasında ve bunların etkişin de kalmaktadır. İşte bunlara çocuğun FİKİR, HAYAL ÇEVRESİ ya da MANEVi-RUHi ÇEVRESİ diyoruz. Çocuk bu çevredeki olayları izler, görüntüleri, davranışları, örnekleri görür ve sesleri, musikiyi dinlerken olaylara yön veren etkenleri, değer yargılarını, ölçüleri, bunlarla birlikte gelen zevkleri de algılar; bey­ninde bunların hepsinden izler kalır. Bebeklikten, çocukluktan başlıyarak beynine gelen etkilerin, isterseniz girdilerin diyelim, çocukta -kişide- bunların bir takımına, ses, renk ve biçimlere, dav­ranış örneklerine karşı istek, özlemler uyandırması, eğilimler yarat­ması; bir takımına karşı da isteksizlik, istememe kaçış eğilimleri, tepkiler geliştirmesi kaçınılmazdır. izlenimleri daha önce beyninde oluşmamış etkiler karşısında kişi şaşkınlık ve sıkıntı duyar.

Page 6: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

326 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi

Radyo ile TV kitle iletişim aracı olarak kullanılmaya başla­madan önce çocuğun fikir ve hayal çevresi ana-babası, ailesi ve on­ların yakın ilişki içinde bulunduğu toplum çevresi ile sıkı sıkıya bağlı ve bu çevrenin ayrılmaz bir parçası, bir uzantısıydı; bütünüyle bu çevrenin değer yargılarını, inançlarını, özlemlerini, geçmişten ge­len anıları ile ülkülerini yansıtırdı. Çocuk tüm zamanını bu çevrede, bu ortamda geçirirdi.Masallar dünyasında büyük küçük bir­likte dolaşır, birlikte yaşardı. Peygamberimizin hadislerini, halk fıkralarını, Nasrettin Hoca, Dedem Korkud, Köroğlu v.b. hikaye­lerini, masalları ana-babalarının, nene-dedelerinin veya yakınla­rının ağzından dinler; anlatılanları, onların yorumları mana­landırırdı. Kıssadan hisseyi, fıkraları anlatan büyükler, yakınlar belirler; çocuğun . .Y~.rınları için kendine ÜLKÜ KİŞİ, ÖRNEK KİŞİ seçeceği kimseler, BEN ULKUSU de onlann aracılığıyla belirlenir, biçimlenirdi.

Radyo, TV v.b. iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte ÇOCUGUN FİKİR VE HAYAL ÇEVRESİ, MANEVİ-RUHİ ÇEVRESİ alabil­diğine büyüdü ve aileden koptu. Bu kopuş ailenin bu çevredeki etki­sini büyük ölçüde düşürdü; hatta, birçok ailede hemen hemen sıfıra indirdi. Bugün çocuklar çizgi film, çocuk filimlerinin v.b. yayınların dünyalarında kendi başlarına dolaşmakta; başka kimsenin katılımı, paylaşan bir başkası bulunmadan etkilenmekte, seyret­tikleri ile ilgili yorumu yalnız başına yapmaktadır. Çocuk büyük ölçüde yalnızlaşmıştır.

Ayrıca, çocuğun toplum çevresinde etkileşim ile geçen zamanı azalırken FİKİR VE HAYAL ÇEVRESİNDE geçirdiği sürede gittikçe arttı. Çocuğun yaşantısından Radyoya, TV'ye, kitle iletişim araçlarına düşen zaman oranı hızla büyürken bu çevreden gelen etkilerle izle­nimlerin beyninde-zihninde kapladığı alan da genişledi. Etkisi, önemi de bu ölçüde arttı. Fizik ve toplum çevresindekilerin pay ve önemi de bu ölçüde azaldı. Etki alanları da daraldı. Bu yüzden çocuğun kişiliğinin oluşturulmasında ailenin ve toplum çevresinin payı geçmişe göre azalmış, daha da azalmaktadır; onun yerini bir­takım kurumlarla TV. tiyatro, sinema, kitle iletişim araçları al­maktadır. Yeni nesillerimizi eğer gerçekten, içtenlikle Müslüman­Türk vatandaşı olarak yetiştirmek istiyorsak bunları ele almamız ve proğramları da ona göre, uygun örneklerle daldurarak düzenlememiz gerekir. Ne var ki, bugün ülkemizde herşeyi Batı kültürü ile batı dilleri sömürgeciliğinin yerli aracıları yönlendir­mektedir. TVlarda, genellikle, salt Batı kültürüne, özellikle de Batı musikisi ile sinema ürünlerine ayrılmış uzun süreler, özel program­lar ve bu proğrümları düzenleyen, bu proğramlarda konuşan Batının kültür ve dil sömürgeciliğinin aracıları olarak uzmanlaşmış, ün yapmış, özünü Batı kültürünü ve değerlerini, Batı zevkini, kısacası,

Page 7: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

Çocuğun Fikir ve Hayal Çevresi 327

Batının her şeyini hakim kılmaya adamış, sayısız yabancılaşmış insan vardır. Bunlar Batının kültür-sanat ürünlerini yıl boyu işler, övgüler eşliğinde örneklerle tanıtır. Ne varki, bu tanıtma yansız eleştiri ve değerlendirmeden çok reklam ve pazarlama niteliğinde sunuşlardır.

Elimizde sabah çocuğun gözünü açıp uyanmasından gece yatağına uzanarak gözünü kapayıp uyuyana kadar, belli bir süre vardır. Bu süre uzamaz, kısalmaz, sınırlıdır. Bu sürenin nasıl kul­lanılacağı, nelere, kaçar dakika, kaçar saat ayrılebileceği son derece önemlidir. Çünkü bilgisayanınızdan ileride bekleyebileceğimiz her şeyi bu sınırlı zaman yatırımı, nelere, kaçar saat yatırım yaptığımız ve bu yatırımın etkisinin iz derinliği tayin adecektir.

Bugün çocuk doğar doğmaz fizik ve toplum çevresiyle birlikte fikir-hayal çevresinden de etkiler almaya; beyninde bunların da izle­ri oluşmaya başlar. Çünkü evlerin büyük çoğunluğunda radyolar, TVler sabah kalkar kalkmaz açılır ve aile fertlerinin akşama doğru bir araya gelip toplanmasına kadar kesintilerle devam eder. Ondan sonra da, herkes yatıncaya kadar bir daha kapanmaz. Çocuk radyo­dan, TV dan gelen seslenin sürekli etkisine girer. Bebek uyurken bile kulağına gelen bu seslerin etkisindedir. Çocugun radyoya, TVye zaman yatırımı, kedine hiç sorulmadan, özünün haberi olmadan başlamıştır. Fikir, hayal çevresi, manevi-ruhi çevre eyleme geçmiştir. Sınırlılığını belirttiğimiz bu süre artık radyonun, TV nin güdümündedir. TV'de saatler nasıl dağıtılmış, nelere yatırılmışsa çocuğun zamanı da, bir başka deyimle ömrünün başlangıcı da, bun­lara yatırılmış ve beyindeki alanlar da bu etkilere açılmış, bunlara verilmiş demektir. Çünkü, zamanımız gibi beyinlerimizdeki alanlar da sınırlıdır; bir etkiye, bir tür etkinin izlerine ayırırsanız ötekine yer kalmaz; birine çok yer verirseniz diğerine az yer kalır. Çocuğun ileride dıştan, özellikle çevresindeki insanlardan ve manevi-ruh! çevresinden gelecek etkileri nasıl yorumlayacağı, ne tür bir yanıt ve­receği, neleri sevip isteyeceği, neleri istemiyeceği, nelerden kaçacağı, doğumundan başlıyarak bu etki ve izlenimlere, bunların özellikle niteliklerine bağlıdır. Kısacası beyne, bilgisayara daha önce neler yazılmışsa, düğmesine bastığınızda size o daha önce yazılmış olan­lara göre yanıt verecek; yanıt ve davranışlarını o verilen bilgilerin, etkilerinizin bıraktığı izler tayin edecektir. Güzel bir Atasözümüz vardır: "Arabanın ön tekerleğinereden giderse arka tekerleği de ora­dan (onun ardından) gider."

Şimdi, bir benzetme yapacak olursak diyelim ki beynimizdeki izienim alanı YÜZ metrekaredir. Bu yüz metrekareden yabancı ses­Iere ve onların etkilerinin bırakacağı izlere elli metrekare verirseniz

Page 8: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

328 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi

milll musikimize de elli metrekare iz bırakma ve yerleşme alanı kalır. Yabancı sesiere DOKSAN metrekarelik bir alan verirseniz milli sesiere yalnız ON metrekarelik bir alan kalacak demektir. Birbirine bağlı olan bu zaman ve alan tahsisine yabancı musiki, onun yerli taklitleri, yerli ürünler ile milli musiki ve seslerle ilgili reklam, değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de­rinliği ve etki de göz önünde bulundurularak, beynin bu iki musiki ve ses düzeninden hangisine olumlu yanıt vereceği, hangisinin daha değerli olduğuna inanılacağı, hangisinin daha çok aranacağı ve din­lenmek isteneceği de belirlenir. Doğal-tabii olarak bu demektir ki beyni hangisi daha uzun süre etkilemişse, hangisi beyinde daha geniş bir yer tutmuş ve daha derin izler bırakmışsa kişi ondan gelen uyarılara, etkilere daha çabuk ve kolay yanıt verecek, ondan daha çok zevk alacak, dolayısıyla onu daha çok arayacak, ona daha çok değer verecektir.

Her toplumun dünden bugüne gelişi farklıdır. Kültürü süreklilik gösteren, değişimini daha çok kendi içinde gerçekleştiren ve milli kültürün hakim olduğu toplumlarda, çocuğun manevi-ruhi çevresini o milletin kendi kültürünün ürünleri kendi kahramanları, büyükleri, ünlüleri, ünlü ataları ile hayatta bulunan ünlüler, büyük yazarlar, devlet adamları, şarkıcı-türkücü-sanatçıları, bestecileri, sporcuları, roman kahramanları, TV aynalarına yansıyan kendi kahramanları, film, çizgi film kahramanları doldurur. Bu örnekler tarih boyunca dünden bugüne sıralanır. Yeni kuşaklar bu ortamda, kendi ekinlerinin ürünleri ile beslenerek, yağurularak yetişir.

Sömürgeci Hristiyan Batı ülkeleri sömürgelerdeki milliyetçilik akımlarını engellemeye, doğmuşsa aşındırmaya, yozlaştırmaya bakar; oysa kendi ülkelerinde zorlamasız, doğal olarak, kendi­liğinden milliyetçidir. Çünkü:

1- Bilim, ekin üretim ve iletişim aracı olarak yalnız anadilini kullanır;

2- Öğretim-eğitimi, okul öncesinden başlayarak üniversitenin sonuna kadar yalnız anadili ile yapar;

3- Kitle iletişim araçlarında anadili ve milli ekin yüzde yüz ha­kimdir. TV'lerde, tiyatro, sinema ve radyolarda, basında gazete, der­gi v.b. yerlerde yayınlanan, seyredilen, okunan sanat ürünlerinin hepsi milli ve Batı kültürünün ürünleridir. Alman, Anglosakson (İngiltere, ABD, Kanada v.b.), Fransa, Rusya v.b. Batı ülkelerinin hepsinde yeni nesiller bu 'milli kültür potasında yoğurulur; kendi milll ekiniyle beslenir ve içinde doğup büyüdüğü ülkenin insanı, yur­du ve milletiyle özdeşleşmiş bireyler, kişiler olarak, Almanya'da Alman, Anglosakson ülkelerinde Anglosakson, yani dilde, beslendiği

Page 9: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

Çocuğun Fikir ve Hayal Çevresi 329

ekinde, değer yargıları, zevkleri, davranış biçimleri v.b. ile özdeş, birbirine benzeyen, yalnız aralarında ufak tefek, önemsiz fa­rklılıklar bulunan İngiliz türleri, Rusyada ana özellikleriyle Rus; yani, her ferd kendi ülke ve milletinin ayırdedici özelliklerini taşıyan, soysuzlaşmamış, yabancılaşmamış vatandaşları olarak yetiştirilir.

Bizimki gibi dünden bugüne geliş çizgisi üstünde işlenmiş ve milletini yok olmanın sınırına sürüklemiş büyük hatalar bulunan toplumlarda durum başkadır. Toplum her alanda yabancı ekin is­tilasına uğramış, kirlenmiş, hatta yozlaşmış durumdadır. Aşağılık duygusu derinleşmiş, yabancılaşma ve kimlik bunalımı büyük boy­utlara ulaşmıştır. Bu türden sömürge toplumlarında ferdlerin, en önemlisi, yeni kuşak çocuklarının fikir ve hayal çevresinde, manevi­ruhi çevrede dolaştığı zaman ve alanlar içinde milletinin kendi büyükleri, kendi kahramanları ve ünlüleri; kendi milli ekininin ürünleri, sesleri, renkleri, davranış örnekleri; kendi milletinin inançları, değerleri ve zevkleri v.b. çok az yer tutar ve bunlar çocuğun kişiliğine ancak bu ölçüde, milli kültür ülkesinde dolaştınldığı alan, kendi milli ekininden ve büyüklerinden etkileurneye açık bulunduğu süre ölçüsünde yansır. Hatta bu oranda yansımayabilir de; çünkü, bunlara bağlanan, değerin, gösterilen saygınlığın da çocuğun bey­ninde, zihninde oluşturacağı izierin derinliğinde ve sürekliliğinde büyük payı vardır.

Gene böyle, bizimki gibi, yabancı dil ve kültürlere üstün değer yüklemeye, kendi dil ve ekinini, özdeğerlerini, zevklerini aşağı, değersiz ya da düşük değerde görmeye şartlanmış toplumlarda ya­bancılaşmanın geri çevirilebilmesi, kimlik bunalımının önlenmesi için günlük yaşantıya milli ekinin hakim kılınması gerekir. Bu bakımdan kitle iletişim araçları, özellikle de TV yayınları başıboş bırakılamaz; bırakılması büyük sakıncalar taşır. Yüzde doksanın üstünde milllleştirilmesi, yeni kuşakların milli ekin ürünleriyle be­slenmesi gerekir. Ancak bunu kim, kimler yapacak. Biz durmadan milli kültürümüzü över; çok zengin bir ekinimiz bulunduğunu söyler dururuz ... Ne var ki onunla, milli kültürle besleurneye gelince, aralı olmaz; bütün çabamızı, bu uğurda harcayacağımız parayı da, kültürümüzü yabancılara tanıtmaya, onlara değerini kabul ettirm­eye, böylece Batılılar katında değer kazanmaya harcar; ama, Batılılara çok değerli olduğunu söylediğimiz bu kültürün ürünlerinden kendi çocuklarımızı tutabildiğimiz kadar uzak tutar, yeni kuşaklarımızı, yetişkinleri de Batı ekininin ürünleriyle besle­rneyi ve bu yolda trilyonlar savurmayı sürdürürüz.

Page 10: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

330 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi

Bu kısa hazırlık bilgilerinden sonra, şimdi bir de toplumumuz­da yeni yetişen nesillerin içinde bulundurulduğu gerçek fikir ve hayal çevresine ve bu çevreyi dolduran, aralarından kendilerine ÖRNEK KİŞİ seçmek için özendirilclikleri örneklere göz atalım.

Burada sizlere çocuklarımızın içinde bulundurulduğu fikir ve hayal çevresinin toplumumuzdaki görünümünü olabildiğince, gücümün yettiği kadar gerçekte olduğu gibi yansıtmaya çalışacağım.

Toplumumuzda bu fikir ve hayal çevresini oluşturanları üç'e ayırmak yerinde olur sanırım:

1- TV'lerde, sinemalarda yayınlanan film, çizgifilm v.b. aracılığıyla gelenler;

2- Bugün hayatta olan ve TV aynalarında görünen, radyolarda seslerini duyduğumuz; konuşmalarını dinlediğimiz; açık oturumlar­da izlediğimiz her meslekten konuşmacılar; İstanbul, Ankara v.b. büyük kentlerimizde her yıl düzenlenen FESTİV ALLERDE (Türkçe anlamı her ne ise) ışığa tutulan, övülen, yüceltilen, ve özendirilen çoğu yabancı, üç-beşi türk musikici, şarkıcı-türkücü, oyuncu ve eğlendiriciler; basında övgüleri-eleştirileri yapılan, reklamıara yansıyan yıldızlar, şarkıcı-türkücü-çalgıcılar, musiki ustaları, sa­natçılar, her türden eğlendirici ve top oyuncuları, sporcular;

3- Yerli ve yabancı devlet adamları, bilim adamları, yazarlar Bizim toplumumuzda çocuklarımızın, genellikle her yaşta in­

sanımızın fikir ve hayal çevresini dolduran bu üç gurubun örnekle­rinin hemen hepsi yabancılaştıncı nitelikte olmakla birlikte, şarkıcı-türkücü-çalgıcı v.b. her tür musiki dalından olan eğlendiri­cilerle her türlü top oyuncuları bunların en yaygın ve etkin olan­larıdır. Bunlar çocuklarımızın, erginlerimizin yaşantısında ötekilere oranla daha çok yer almakta, daha uzun süreler doldurmakta; he­men her yaşta herkesi etkisine almaktadır.

Sözüme devam etmeden önce bir noktayı önemle belirtmek isterim: Gerek TV'lerde, gerekse basında ve her yıl büyük kentleri­mizde düzenlenen musiki, oyun, eğlence şölenlerinde (festivallerde) ışığa tutulan, övülüp yüceltilen ve özendirici değer yüklenenler hep Batılı sanatçı ve eğlendiricilerdir. Bizim sanatçı, musikici ve eğlendiricilerimiz onların yanında hep sönük, önemsiz ve gölgede bırakılmakta, Batının ünlü sanatçı ve eğlendiricilerinin bulunduğu bu etkinliklere katılmalarına lütfen göz yumulmuş kişiler izlenimi verilmekte; bu izlenimi veren bir konumda tutulmalarına özen gösterilmektedir.

Şimdi burada sizlere, TV'lerde oluşturulan fikir ve hayal çevrelerine örnek olarak, TRT 1 ile Şhow TV'de yayınlanmış olan,

Page 11: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

Çocuğun Fikir ve Hayal Çevresi 331

rastgele aldığım bir haftanın üç gününde, 24 Temmuz 1993 Cumar­tesi, 26 Temmuz 1993 Pazartesi ve 29 Temmuz 1993 Perşembe günlerinin programlarından konumuzu en çok ilgilendirilenlerin tür ve sürelerini veriyorum:

TRTl

24. VII 1993 Cumartesi

Çizgifilm 1.35 saat Film (yabancı) 4.30 saat Film (yerli) 0.37 saat Musiki (batı) 1.15 saat Musiki (Türk) 1.50 saat

26.VII 1993 Pazartesi

Çizgifilm 0.30 saat Film (Batı) 5.23 saat Film (Yerli) 2.07 saat Musiki (Batı) 0.55 saat Musiki (Türk) 0.15 saat

29.VII 1993 Perşembe

Çizgifilm 0.30 saat Film (yabancı) 6.58 saat Film (yerli) 3.00 saat Musiki (Batı) 0.45 saat Musiki (Türk) 0.25 saat

ŞhowTV

24 .VII 1993 Cumartesi

Çizgifilm Film (yabancı) Film (yerli) Musiki (batı) Musiki (Türk)

3.00 saat 7.30 saat 1.15 saat 1.30 saat 1.00 saat

26.VII 1993 Pazartesi

Çizgifilm Film (Batı) Film (Yerli) Musiki (Batı) Musiki (Türk)

2.55 saat 6.25 saat 2.45 saat

29.VII 1993 Perşembe

Çizgifilm Film (yabancı) Film (yerli)

Musiki (Batı) Musiki (Türk)

3.00 saat 6.25 saat 2.45 saat

Burada, belirtmemiz gerekir ki, musiki ile ilgili olarak verilen süreler yanıltıcıdır. Beyiniere musiki girdisini, musikiden etkilenme süresini hesaplarken çizgifilm, film, belgefilm, kısacası her türlü film ve reklamları, moda defilelerini seyrederken geçen uzun

Page 12: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

332 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi

süreleri de doğrudan doğruya musiki dinleme süresine eklememiz gerekir. Çünkü çizgifilmlerde kesintisiz, öteki filmlerde de, aralıklı da olsa, film boyunca uzun süreler musiki konuya eşlik eder ve kulağa dolan bu sesler dinleyeni şartlandırır. Böylece dinieyende dinlediği ses düzenine alışkanlık, o türlü ses düzeninden hoşlanma eğilimi de oluşur. Burada, yabancı filmlerle çizgi fılmlerin, moda de­filelerinin (giysi gösterilerinin) bütününde, yerli çizgifilmlerde de, genel olarak, Batı musikisinin kullanıldığını, yerli filmierin çoğunda da Batı musikisine yer verildiğini; Türk musikisinin türlerine yalnız filmierin şarkılı gazino sahneleri ile bazı kesimlerinde ve bazı özel konularda ilgili olarak yer verildiğii belirtmemiz gerekir. Bu durum­da, mesela, 26.VII.1993 Pazartesi günü TRT'den kulaklarımıza yaklaşık yedi saat Batı musikisi dolmuş, buna karşılık bir saat bile milll musiki dinlememişiz. Şhow TV'de ise bu süreler yaklaşık do­kuz-on saat Batı musikisine karşılık bir buçuk saat olmuştur. Bu da gün boyu bir Batı musikisi denizinde yüzdüğümüzü gösterir.

Bu gidişle 1-2 nesil sonra milli seslerimizi, milli musikimizi dinleyecek, dinlemek isteğini duyacak pek az kimse kalacağı gibi bestesini yapmak, şarkısını söylemek isteyen de çıkmayacak. Halk musikisi dediğimiz milli musikinin bestecileri şimdiden tükenmiş gibidir. Türk sanat musikisinin sonu da başka türlü olacağa benze­miyor; çünkü, milli seslerimizin izleri oluşmamış ya da çok silik oluşmuş, yüzeyde kalmış beyinlerde bu sesleri duyunca zevk, mutlu­luk uyandırıcı yanıtlar oluşması; böyle sevinç, hüzün veya herhangi bir türden mutluluk verici özlenen duyguların uyaridırılışı demek olan yanıtlar olmayacak; beyinlerde bu sesler tamamen yabancı, alışılmamış, anlamsız olarak algılanacak.

Şimdi bir de şarkıcı-türkücü musikici eğlendiricilerden basında oluşturulan fikir ve hayal çevresine bakalım:

1- Yüzyılın Rüyası Nasıl Doğdu? Bir Mega Starın Yükselişi Michael J ackson için N e Dediler? Michael Osmanlı Tahtına Otursun mu? M. Jackson'un Kral Dairesi Konser Bileti Bulamadığı için Ölmek istedi.

MEGA ŞOK. ......... MEGASTAR'ın Binlerce Hayranı .. . Milliyet Gazetesi MEGASTAR'ın gelişini duyurmak ve onu

tanıtmak için özel bir resimli dergi çıkardı: Michael J ackson S P E C I AL, Li ve and Dangerous Dangerous

Tour.

Page 13: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

Çocuğun Fikir ve Hayal Çevresi 333

Dikkat edilirse bu arada İngilizcenin de reklamı unutulmamış! Okuyucuyu bu yönden de etkileme amacı güdülüyor. Dili, Türkçeyi böyle, İngilizceyle kararak kullanma alışkanlığını geliştirmek ve günlük dili İngilizceye itiş İNGİLİZCELEŞTİRME çabası da açıkça görünüyor.

2- Pavarotti Şöleni Pavarotti Şöyle Bir üfledi Geçti Pavarotti Makarnası İle Geliyor Pavarotti'ye Özel Ayakyolu "Artık bizim de torunlarımıza hallandıra hallandıra anlata­

bilecek bir şeylerimiz var!.. (1) Sanki bizim kendi öz insanımız, bizim bir kahramanımız imiş

ve milletimizin gelecek kuşaklarına unutulmaz anılar bırakıyormuş gibi!...

Sanki gelen bir TANRI imiş! Lütfen gelmiş bize operalarından parçalar dinletip gitmiş! Bizi hayran bırakmış.

3- lglesias çıkartması Pavarotti ve Michael Jackson'dan sonra Türkiye'de lspanyol

rüzgarı esecek. lglesias "Türk Kadınma doyamadım!" diyor. Ve gene, MiLLiYET'te Beş gün süren övgülerlee dolu bir dizi yazı. 4- Mersin'de Mucize, Carreras konseri (Bilet 1.250.000 TL)

Büyük şirketler aracılık görevi yüklendi. Altında da göklere çıkaran bir yazı.

5- İzmir'de Chiris de Burgh fırtınası 6- Metallica depremi 7- Blues'un devleri Türkiye'de 8- Caz fırtınası İzmir'den sonra İstanbul'da da esti 9- Elvis gönüllerde 10- Bir gecede yarım milyar aldılar. Fransız elçisi bir grup iş

adarnma şükran plaketi verdi. S. Distel300., C. Hermes 200 milyon ll- Shirly McLaine İstanbul'da (Sanki büyük bir müjde veriy­

ormuş gibi 12- Pop müziğinin devi İstanbul'da. Konserini dinleyen seyir­

ciyi muhteşem buldu. 13- Operanın devleri Efes Antik Tiyatro'da 14- DiANA ROSS ÇOK İSTİYOR

Page 14: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

334 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi

Bakalım neler istiyorınuş: 1- Tesisatın kurulmasında 60 harnal 2- 102 tane havlu 3- Soyunma odasına özel mobilya 4- Özel telefon hattı 5- Yeriere bej ve siyah halı 6- Demonte tuvalet 7- Odada sürekli üç kokusuz çiçek aranjmanı 8- Her zaman hazır limuzin 9- Gidip gelirken polis koruması 10- Kulis odasına Çin porseleni ll- Gümüş çatal ve kaşık 12- Hennessey X-0 konyak ve Charlemagne marka Fransız

Burbon şarap 13- Pepsi ve evian ya da Poland marka maden suyu 14- Çaya özel "Brown sugar"

"On tır dolusu ses, ışık ve müzik aletiyle gelecek siyahi sa­natçının organizatör Ahmet San'la imzaladığı sözleşme 200 say-fa ....... " Diana Ross, Kuşadası İmbat Otel'de kalacak. Konserde 400 kişi görev alacak. 200 kişi güvenliği sağlayacak. Sanatçıyı 200 kişi yakın korumaya alacak." (2)

Hepsi bu kadarcık! Bunların ardı arası kesilmez. Birbirini kovalar; birbiri

ardından durmadan getirilir. Her gelişlerinde, sanki bizim Tanrılarımız, Tanrıçalarımız imişler gibi, göklere çıkanlarak mil­lete, gençliğimize tanıtılır. Böylece, bir yandan milyarlar karşılığı döviz ceplerine mirasyedice doldurul.ırken, arkalarından kasetleri­nin de bol bol sürümünü sağlamak; bu arada, millet, yurt-vatan, bağımsızlık, milli sanat milli musiki kavram ve duyğularının dur­madan aşındırılması için gereği yapılmış olur. Güle oynaya, keyif içinde ülkelerine döner ve tekrar gelecekleri günü beklerler.

Belirgin SÖMÜRGELİ DAVRANIŞ ÖRNEGi'dir bu! Beyinde derin, sürekli iz bırakma, değer yükleme, özendiricilik

ve etkinlik bakımından örneklerin sunuluşu, fikir ve hayal çevresine getirilişi çok önemlidir.

Hiçbir Türk sanatçısı, şarkıcı-türkücü, eğlendiricisi böyle çarpıcı, göz kamaştıran, şaşırtıcı ve yüceitici reklamlarla sunulmaz,

Page 15: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

Çocuğun Fikir ve Hayal Çevresi 335

tanıtılmaz. Çünkü, yüzyıllardır sürdürülegelip alışılmış, alışkan­lığa dönüşmüş olan bir yönelim, hastalıklı bir davranışımızia özümüze yabancılığa ve soğukluğumuza dayalı aşağılık duygumu­zun güdümündeki önyargılarımızla, hiçbir şeyi doğru ölçmeyen ölçülerimize göre, bizim olan hep değersiz, sıradan, ya da az değerli, geri kalmış ilkel, çağdışıdır. Onun için pek yüceltilmeye, övülmeye değmez. Ne var ki, sağlıklı eleştiri ve yerinde değerlen-dirme ya­bancı olanın, dışarıdan gelenin eleştiri ve değerlendi:ı;il-mesinde ölçülü olmak, abartmadan, aşırı övgüden kaçınmaktır. üzeilikle de Türk toplumu gibi yabancılaşmanın büyük boyutlara ulaştığı, aşağılık duygusu ile kimlik bunalımının iyice derinleştiği toplum­larda. Oysa sömürgelikendi radyo, TV, basın yayın, gazete, dergi, kısacası, her türlü iletişim aracıyla ve içinden çıkardığı yerli aracılar vasıtasıyla bunların reklam, tanıtım, övgü ve pazarlama­larını kendisi yapar. Çünkü buna şartlanmıştır; kafaca bağımlıdır.

Birçok aile, özellikle varlıklı kesimi ile aydın kesiminden varlıklı olanlar, çocuklarını iyi yetiştirmek için yurt dışına, Batı ülkelerine gönderiyor; oralarda okutınaya özeniyor. bu gibilerin kaf­alarında yurt dışında okumakla iyi yetişrnek özdeşleştiriliyor. Bu arada, bilerek ya da bilmeyerek, yabancılaşma ile iyi yetişme de özdeşleştirilmiş oluyor.

Yabancı ülkeye giden çocuk, gittiği yerde, kendini, özünü bütünüyle yabancı bir fikir ve hayal çevresi içinde bulur. Beynine o çevreyi dolduran yabancı örnekler dalmaya başlar. Eğer gitmeden önce çocuğun kimlik bilinci burada iyice pekişmemiş, kişiliği­şahsiyeti yeterince oluşmamışsa, çok sürmez, yabancılaşma geliştirmeye başlar. İster burada, kendi toplumumuzda başlamış olsun, isterse orada başlasın, Batılılaşma da, temelinde budur.

Yurtdışına gidenler ve oralarda ün yapanlar burada yücel­tiliyor, kahramanlaştırılıyor. Kendilerine burada, Türkiye'ye Türk milletine hizmet etmiş gibi ödüller veriliyor. Yeni yetişen kuşakların fikir ve hayal çevrelerinin bunlarla daldurulması Batılı büyüklerin ve ünlülerin doldurmasından daha da sakıncalıdır. Çünkü, bu yönelim-tavır, gerçekte, yabancılaşmanın, milletine sırtını dönerek başka milletiere hizmete adanışın yüceltilmesidir. Çocuğun bu gibileri kendine örnek, ülkü kişi seçtiğini düşü­nünüz .... Bütün çabalarını benzerneye çalıştığı kişi, ÜLKÜ BEN'i gibi olmak, çekip gitmek, başka, özenilen bir ülkeye yerleşmek; orada, o ülkenin insanları arasında yaşamak, onlara hizmet vererek ÜNE KAVUŞMAK olacaktır.

Türk milletinin yüzyıllar boyudur süregelmiş, sakat, yıkıcı bir davranış örneği, bir değerlendirme hatasıdır bu ... Kendi ülkesini ve mil­letini bırakıp başka milletlere, onların dil ve kültürlerine adanmak.

Page 16: Sinan CUMHUR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D029948/2005/2005_AKDENIZS.pdf · değer ve saygınlık yükleme gibi etkenlerİn beyinde bırakacağı iz de rinliği ve etki de göz

336 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi

Şimdi bir kalıvaltı sofrası düşününüz. Batıda yapılan peynirin her türlüsünü, iyi kötü demeden, getirip doldurmuşuz soframıza ... Bir köşesine de, lütfen, kendi peynirlerimizden ufak bir iki parça, bi­razcık beyaz peynir, biraz da tulum v.b. getirip koymuşuz. Ne var ki gönlümüz hep o Batıdan getirdiğimiz peynirlerde! Hep onlarla be­sleniyoruz. Bizim peynirieri özenle paketleyip süsleyerek ya­bancılara, Batılılara sunuyor ve, "Yiyin bakın ne güzel peynir yapmışız .... Bunları görün, tadın da bize değer verin; bizi de adam yerine koyun!" diyoruz.

Bugün toplumumuzda milli kültür ile Batı kültürünün yerleri, birbirine göre durumu tıpkı böyledir.

TGRT'de, 15 Temmuz 1993 saat 19.45'te yayınlanan, Bağdad Caddesini konu alan bir çekimde, pop ve rock meraklısı bir gence,

-Beş Türk büyüğünün adını söyler misiniz? diye sorulur. Ve, genç Türk çocuğu Batılı pop ve rock ünlülerinin isimlerini

sıralamaya koyulur. TV çekimcisi "TüRK BÜYÜGÜ" diye tekrar­layınca, delikanlı TV'ciye şaşkın, anlamsız gözlerle bakar, "Ne so­ruyorsun? Nedir senin öğrenmek istediğin?" der gibilerden.

Bu Türk delikanlısının "Beş Türk büyüğünün adını söyler mis­iniz?" sorusuna verdiği cevap ve tepkisi toplumumuzda Radyo, TV, basın v.b. iletişim araçlarının oluşturduğu fikir ve hayal çevresi; Batıcı, devrimci aydın kesiminin oluşturduğu toplum çevresi ile kültür siyasetimizin ve SÖZDE MİLLİ eğitimimizin ürettiği kişi, in­san türünün, ÇAGDAŞ YENİ KUŞAK çocuklarının ibret dolu, düşündürücü bir örneğidir. "Türk büyüğü" denince aklına pop ve rock ünlüleri gelen, kendini onlarla özdeşleştirmiş, Türklük ile büyüklüğü kafasında biraraya getiremeyen; "Türk büyüğü" ~elime­leri kafasında, belleğinde hiçbir çağrışım yapmayan, "ÇAGDAŞ!" çocuklarımız.

1) Aydın Arıcıoğlu, MiLLiYET

2) Milliyet 25 Haziran 1992

***