seta_bitki genetik kaynaklarının uluslararası paylaşımı

16
seta Analiz . SETA | Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı | www.setav.org | Ağustos 2010 BİTKİ GENETİK KAYNAKLARININ ULUSLARARASI PAYLAŞIM SORUNU MUHAMMET ŞAKİROĞLU

Upload: harun-kale

Post on 16-Jan-2016

34 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

genetik çeşitlilik

TRANSCRIPT

Page 1: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

seta Analiz.

S E T A | S i y a s e t , E k o n o m i v e T o p l u m A r a ş t ı r m a l a r ı V a k f ı | w w w . s e t a v . o r g | A ğ u s t o s 2 0 1 0

BİTKİ GENETİK KAYNAKLARININ ULUSLARARASI PAYLAŞIM SORUNU

MUHAMMET ŞAKİROĞLU

Page 2: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

MUHAMMET ŞAKİROĞLU

S ayı: 25 | Ağustos 2010

S E T A A N A L İ Z

BİTKİ GENETİK KAYNAKLARININ ULUSLARARASI PAYLAŞIM SORUNU

2 0 1 0 © Y a y ı n h a k l a r ı m a h f u z d u r

seta Analiz.

İÇİNDEKİLER

TARIMSAL DİNAMİZM | 6

BİTKİ GELİŞTİRMENİN PRATİĞİ VE GENETİK KAYNAKLAR | 7

GENETİK KAYNAKLARIN COĞRAFİK DAĞILIM ALANLARI | 8

GENETİK KAYNAKLARIN EKONOMİK VE STRATEJİK ÖNEMİ | 9

GENETİK KAYNAKLAR NASIL KORUNUR? | 10

TÜRKİYE’DE GENETİK KAYNAKLARIN KORUNMASI İLE İLGİLİ MEVCUT

DURUM | 11

GENETİK KAYNAKLARIN ULUSLARARASI PAYLAŞIMI İLE İLGİLİ MEVCUT

YASAL ÇERÇEVE | 12

GENETİK KAYNAKLARIN PAYLAŞIMI İLE İLGİLİ TÜRKİYE NELER YAPABİLİR? | 13

Page 3: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

BİTKİ GENETİK KAYNAKLARININ ULUSLARARASI PAYLAŞIMI

3

ÖZET

Bitki genetik kaynakları, küresel gıda güvenliğinin biyolojik temellerini oluşturmaktadır. Tarihsel olarak serbest dolaşımda olan kaynaklar, son yıllarda genetik biyoteknolojinin gelişimi ve buna para-lel artan patentleme imkânları sayesinde ticari meta olarak değerlendirilmeye başlanmış ve serbest dolaşımına yeni ve etkin sınırlamalar getirilmeye başlanmıştır. Genetik kaynaklar büyük çoğunlukla anakaraların güneyine tekabül eden tropik bölgelere yakın yerlerde yoğunlaşmıştır ve bu bölgeler gelişmekte olan ülkeler olarak sınıflandırılan ülkelerin bulunduğu coğrafik bölgelerdir. Bunun ya-nında genetik kaynakların işlenmesi ve besin maddesi olarak kullanılabilecek modern variyeteler dönüşümü ise daha çok tarımsal biyoteknoloji konusunda gelişmiş kuzey ülkelerinde yapılmaktadır. Büyük meblağlar karşılığında pazarlanan, küresel ticarette önemli bir yer tutan ve işlenmiş tohumlar için hammadde işlevi gören bitki genetik kaynaklarının paylaşımı, gelinen noktada uluslararası bir soruna dönüşmüştür. Bu analiz genetik kaynakların mevcut durumu ile ilgili bir değerlendirme yap-mayı ve bitki genetik kaynaklarının küresel adil paylaşımı ile ilgili uzun vadeli stratejik adımlar için önerilerde bulunmayı amaçlamaktadır.

Page 4: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

S E T A A N A L İ Z

4

Ulusal güvenlik, uzun yıllar boyunca dar kapsamlı bir çizgide ele alınmış ve canlı var-

lıklar sadece biyolojik savaş yönüyle ulusal güvenlik ile ilişkilendirilmiştir1. Bununla

birlikte, güvenlik uzmanları, uzun zamandır gıda ve tarım konusuna ilgi duymakta-

dırlar. Örneğin, Soğuk Savaş yıllarında SSCB topraklarına düşen yağış miktarı ve bu

ülkenin tahıl üretimi Amerikalı uzmanlar tarafından izlenmekteydi. Ne var ki, son za-

manlarda gıda ve tarım konusu artık güvenlik terminolojisi ile kavramsallaştırılmaya

başlanmıştır. Böylece, canlı varlıklar çevresel ve zirai boyutlarıyla birlikte ulusal güven-

lik kapsamında ele alınmaktadır.2,3 Teknolojik gelişmeler ile tarım ve gıda güvenliğinin

yanyana düşünülmeye başlanmasının tarihi bir kaç on yıl geriye gitse de4 Türkiye’de

bu anlamda kaygıların dile getirilmesi oldukça yeni ve sınırlıdır.5 Tarım ve gıda güven-

liği, çevrenin korunması, yeterli derecede sağlıklı besin üretimi, tohum mülkiyeti, it-

halat-ihracat dengesi, tarımsal ekonomi gibi geniş bir alanı içine alır ve bu konuların

her birinin ulusal güvenlik perspektifi ile münhasıran ele alınmasına ve derinlemesine

irdelenmesine ihtiyaç vardır. Tarım ve gıda güvenliği konusunda en hassas başlıklar-

dan birisini hiç kuşkusuz bitki genetik kaynakları oluşturmaktadır.6

Genetik kaynakların bilinçli toplanması Rus/Sovyet bilim insanı Nikolai I. Vavilov ile

başlasa da gerçekte genetik kaynakların toplatılma tarihini sömürge dönemine kadar

1. Milli Güvenlik Kurulu, “Milli Güvenlik, kamu düzeni ve emniyeti olarak tanımlanabilir mi?” http://www.mgk.gov.tr/Turkce/sss.html#soru_2 (Erişim tarihi: 4 Ağustos 2010).2. Farkas, J. “New Challenges after the Cold War.” Military R & D after the cold war: conversion and technology transfer in Eastern and Western Europe (1996): 63.3. Erdal, M. “Tekno-Güvenlik Problemlerinin Uluslararası İliskilerdeki Yeri ve Türkiye.” İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Sayı: 21-22 (2000)4. Ullman, R. H. “Redefining security.” International Security (1983): 129-153.5. Karagül, İ. “Biyo-Güvenlik, Genetik Çılgınlık ve Gıda Savaşı”. Yeni Şafak Gazetesi, 3 Haziran 2009. 6. Fehr, W. R. Principles of cultivar development. Ames, 1991.

BİTKİ GENETİK KAYNAKLARININ ULUSLARARASI PAYLAŞIM SORUNU

Page 5: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

BİTKİ GENETİK KAYNAKLARININ ULUSLARARASI PAYLAŞIMI

5

Son zamanlarda gıda ve tarım konusu artık güvenlik terminolojisi ile kavramsallaştırıl-maya başlanmıştır. Böylece, canlı varlıklar çevresel ve zirai boyutlarıyla birlikte ulusal güvenlik kapsamında ele alınmaktadır.

geriye götürmek mümkündür. Sömürgeleştirilen topraklarda bulunan otantik bitki-

lerin ticari değerinin tespiti ve potansiyel kullanım alanları için oluşturulan botanik

bahçeleri sömürge döneminin sembolleri gibi görülmüştür7. Sömürgeleştirilen coğ-

rafyalardan genetik kaynakların önemi tam anlaşılmadan toplanan her türden bitki

botanik bahçelerde depolanmıştır. Muhafaza edilen bu yeni egzotik bitkilerin bir kıs-

mı daha sonra Avrupa ve dünyada tüketilen temel besinlerden olmuştur.8

Vavilov genetik kaynakların önemini ve tarıma katkısını çok net bir şekilde öngördü-

ğü için genetik kaynakları toplama ve karakterize etme işlemi için Çarlık Rusyası’nın

Uygulamalı Botanik Bürosu’nu çok başarılı bir şekilde Sovyetler’in Uygulamalı Botanik

ve Tarımsal Bitki Enstitüsü’ne dönüştürerek zamanın ilk ve en gelişmiş gen bankasını

kurmuştur.

Genetik kaynaklar son zamanlara kadar “insanlığın ortak malı” olarak görülmüş ve her-

kesin istifadesine açık kalmıştır. Hatta bu açıdan devlet sınırlarını rahatlıkla aşan nadir

materyallerden olmuştur. Bu serbest dolaşım sayesinde genetik kaynakların önemi-

nin farkında olan ve genetik kaynak toplama eğiliminde olan ülkeler oldukça gelişmiş

koleksiyonlar toplamayı başarmışlardır. Bu koleksiyonlar dünyanın hemen her orijin

merkezinden kaynak barındırır durumdadır. Genetik kaynaklar bu kadar rahat elde

edildiği için bu dönem “Bitki Avcılarının Altın Çağı” olarak adlandırılmıştır9.

Ne var ki son zamanlarda genetik kaynaklara ait “insanlığın ortak malı” fikri büyük

oranda geçerliliğini yitirmeye başladı. Genetik kaynaklar, 1990’ların sonlarında çeşitli

uluslararası anlaşmalarla ve neredeyse uluslararası bir konsensüs ile ticari meta olarak

teyit edildi. Tarımsal biyoteknoloji ile birlikte tohum sektörünün büyük oranda özel-

leşmesi şirketlerin geliştirdikleri variyeteler10 üzerinde hak sahipliği iddiası ile kamu

kurumlarındaki ıslahçıların geliştirdikleri variyeleteler (ırklar) üzerindeki fikri mülkiyet

hakları, genetik kaynaklar kullanılarak geliştirilen yeni bitki ırklarının mülkiyeti konu-

sunu gündeme getirmiştir. Genetik kaynakların içerdiği genleri bulan şirketlerin bu

genleri ve dolaylı olarak da bu geni içeren genetik kaynağı patentleyebileceği yasal

çerçeve, problemi daha da içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Çünkü tarımsal açıdan

oldukça kullanışlı olan genleri tespit edip patentleyebilecek tarımsal biyoteknolojik

altyapıya sahip ülke sayısı oldukça azdır. Genetik kaynak rezervi konusunda zengin

ancak bu zenginliği kullanacak biyoteknolojik altyapıdan mahrum ülkeler genetik

kaynakların patentlenmesinin önünü alabilmek için genetik kaynakların dolaşımını

sınırlandırmışlardır.

7. Kloppenburg, J. R. First the seed: the political economy of plant biotechnology, 1492-2000. University of Wisconsin Pr, 2004. 8. Kloppenburg JR. AGE.9. Lemmon, K. The golden age of plant hunters. Phoenix, 1968.10. Ekilebilen bitkilere ait, belli ortak tarımsal özellikleri taşıyan ve bu amaçla bitki ıslahçıları tarafından geliştirilen bitki gurubu, ırk.

Page 6: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

S E T A A N A L İ Z

6

Eldeki mevcut bitki ve hayvan ırkları, hastalık ve haşere gibi

etkenler karşısında zaman içerisinde eskiyip dirençsiz

olurlar. Bu yüzden, sürekli olarak

yeni variyetelerin geliştirilmesine

ihtiyaç vardır.

Genetik kaynak rezervi oldukça yüksek olan gelişmekte olan ülkeler, bu genetik kay-

nak rezervini kayıt altına alıp değerlendirecek ve tarımsal üretimi ve kaliteyi arttıra-

cak şekilde kullanıma sokacak teknik altyapıdan mahrumdur. Bu yüzden sanıldığının

aksine genetik kaynakların dolaşımına sınırlama getirilmesi genetik kaynak rezervi

yüksek ülkelerin besin üretme kapasitesine her hangi bir katkı sunamıyor. Gelişmekte

olan ülkeler ise uzun süredir depolamakta oldukları genetik kaynaklar sayesinde ol-

dukça gelişkin genetik kaynak rezervlerine sahiptirler. Ancak bu rezervler bağımlılığı

ortadan kaldırmış değil. Çünkü sahip olunan rezervlerin, baş gösterecek olası tarımsal

sorunlarla baş etmede yeterli olacağının bir garantisi yoktur.

Türkiye de benzeri reflekslerin etkisiyle Tarım Bakanlığı bünyesinde genetik kaynak-

ların toplanması ve korunması için bir yönetmelik hazırlamaktadır. Tarım Bakanlığı bu

sayede genetik kaynakların yasal olmayan yollardan yurtdışına çıkarılmasının önüne

geçmeye çalışmaktadır.

TARIMSAL DİNAMİZM

Tarım, yıllık peryodik döngüsünden dolayı oldukça rutin, öngürülebilir ve durağan bir

görüntü arz etse de, gerçekte oldukça dinamik bir süreçtir. İklimsel şartlar, toprak ve

su gibi çevresel etmenlerin yanında tarım ekonomisi, arz talep dengesi, uluslararası

idari mekanizmalar ve nüfus artışı gibi birçok sosyal, ekonomik ve siyasal faktör tarım

sürecini etkiler. Bütün bu faktörlere ilaveten tarımsal dinamizmin seviyesini yüksekte

tutan bir kaç itici güç daha vardır.

Dünyanın artan nüfusunun beslenmesi ve barınması için tarımsal üretimin arttırılması

gerekmektedir. Bunun için de eldeki mevcut bitki ve hayvan ırklarının kalite ve verim-

lerinin arttırılması zaruridir.

Dünyadaki nüfus sabit kalsa bile eldeki mevcut bitki ve hayvan ırkları (özellikle de bit-

kiler) kainattaki denge karşısında kısa sürede demode olurlar. Yani hastalık ve haşere

gibi etkenler karşısında zaman içerisinde eskiyip dirençsiz olurlar. Bu yüzden de verim

kaybına uğrar ve haliyle tercih edilmezler. Bu duruma yol vermemek için de sürekli

olarak yeni variyetelerin geliştirilmesine ihtiyaç vardır.

Modern tarımın en belirgin özelliklerinden biri, tohum geliştirilmesinin büyük oranda

şirketler eliyle yapılıyor oluşudur. Çoğu zaman tarımsal bir bitki türü için birden çok şir-

ket, tohum geliştirmektedir. Her bir şirketin ürettiği tohumları pazarlayabilmesi, bu to-

humların çiftçiler tarafından tercih edilmesine bağlıdır. Tercih edilebilmek için şirketler

sürekli olarak envanterlerinde bulunan tohumları geliştirme ihtiyacı hissederler. Bunun

için ticarî şirketler arasında oldukça acımasız bir rekabet vardır. Sadece ABD’de şirket-

lerin tarımsal AR-GE faaliyetlerine ayırdıkları yıllık bütçe 6 milyar doların üzerindedir.11

11. Wang, C., Y. Xia, and S. Buccola. “Public Investment and Industry Incentives in Life-Science Research.” American Journal of Agricultural Economics 91, no. 2 (2009): 374.

Page 7: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

BİTKİ GENETİK KAYNAKLARININ ULUSLARARASI PAYLAŞIMI

7

Şimdilerde yoğun olarak tatbik edilen geliştirme, kamu ya da özel sektördeki ıslahçılar tarafından yapılan oldukça rutin metotlardır. Hâlihazırda bitki ırklarının geliştirilmesinin hızını belirleyen en önemli etken ise genetik kaynaktır.

BİTKİ GELİŞTİRMENİN PRATİĞİ VE GENETİK KAYNAKLAR

Ekonomik değeri olan bitki ve hayvanlar seçme yoluyla yaklaşık on bin yıldır gelişti-rilmektedir, ancak son yüzyıldaki gelişim ve bitki ırklarındaki kalite artışı şaşırtıcı de-recede hızlıdır. Bitki geliştirmedeki hızı sağlayan ilk etmen ileri deney tasarımı ve veri analiz metotlarına imkân tanıyan bilgisayar teknolojisi, diğeri ise genetik kaynaklara kolay erişilebilirlik ile beraber bu kaynaklardan maksimum fayda alınmasının önünü açan genetik bilimidir. Şimdilerde yoğun olarak tatbik edilen geliştirme, kamu ya da özel sektördeki ıslahçılar tarafından yapılan oldukça rutin metotlardır ve teorik ve pra-tik yönleri hayli iyi bilinmektedir. Hâlihazırda bitki ırklarının geliştirilmesinin hızını be-lirleyen en önemli etken ise genetik kaynaktır.

Genetik kaynaklar ekilebilen bitkilerin geliştirilmesi için bu canlılar ile yabani formları-nı da içine alan canlı materyaldir. Halen genetik kaynak kapsamında değerlendirilen canlı gruplarını üç kategoride toplamak mümkündür:

a. Modern variyeteler: Bunlar mevcut durumuyla yüksek performansa sahip olduk-larından dolayı tarımda doğrudan kullanılabilir, yeni geliştirilecek ırklar için temel altyapı oluşturabilir ya da kendilerinde zaten var olan ve arzu edilen karakterlerin yeni geliştirilecek ırklara aktarımı yapılabilir.

b. Yerel ırklar: Modern variyetelerin geliştirilmesinden önce insanlar tarafından kul-lanılan bitki ırkları bu kategoriye dâhildir. Modern öncesi dönemde her bir çiftçi kendi tohumundan bir sonraki sene için tohum ayırdığı için her bir çiftçinin sahip olduğu bitki ırkları bir diğerinden farklı bir genetik yapıya sahipti. Bu da yerel ırk-ları genetik açıdan oldukça zengin bir rezerv durumuna getirir. Yerel ırklar tarımsal verim ve kalite yönüyle modern variyetelere nazaran düşük performans gösterirler ve bu yüzden de tarımsal alana doğrudan ekimleri çok tercih edilmez. Ancak sa-hip oldukları genetik zenginlikten dolayı modern variyetelerin geliştirilmeleri için oldukça işlevseldirler. Ne var ki bu özellikleri fark edilene kadar yerel ırklar modern variyetelerin piyasa çıkmasıyla büyük oranda yok olmuşlardır. Ancak çok küçük bir miktarı, tohum bankalarında depolanmak şekliyle muhafaza edilmektedir.

c. Yabani variyeteler: Hâlihazırda insan ve evcil hayvanlar tarafından tüketilen bitki-lerin tüm yabani formları bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bunların en önemli özellikleri halen doğada doğal yaşam alanlarında var olmaları ve bundan dolayı da sadece belli bir coğrafyada bulunmalarıdır. Bu kaynakların en önemli özelliği, tarımsal performanslarının önemli ölçüde zayıf olmasına ve tarımda doğrudan kul-lanılmaları oldukça sınırlı olmasına rağmen tarımsal açıdan hayati olan birçok ka-rakteri yapılarında bulundurmalarıdır. Yabani variyeteler, özellikle hastalık ve haşe-reye direnç sağlayan genler bakımından oldukça zengindir ve bu yönüyle oldukça yüksek ekonomik değere sahiptir. Hatta bu variyeteler sahip oldukları karakteri dış görünüşüne bile yansıtmayabilir. Yenemeyen yeşil ve küçük domateslerden ren-gi kırmızılaştıran ve kaliteyi arttıran bir gen izole edilebilmesi genetik kaynakların

ekonomik önemi için bariz bir örnektir.12

12. Tanksley, S. D., and S. R. McCouch. “Seed banks and molecular maps: unlocking genetic potential from the wild.” Science 277, no. 5329 (1997): 1063.

Page 8: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

S E T A A N A L İ Z

8

Türkiye’nin bulunduğu

coğrafya, birçok önemli bitkinin

orijini olmasının yanında birçok

bitki için de zengin genetik kaynaklara

sahiptir. Ayrıca endemik bitki

türü bakımından devasa bir

zenginliğe sahiptir.

GENETİK KAYNAKLARIN COĞRAFİK DAĞILIM ALANLARI

Genetik kaynakların önemine dikkati ilk çeken Rus/Sovyet Bilim insanı Nikolai

Vavilov’dur. Vavilov sadece dünyanın ilk ve en gelişkin genetik bankasını bundan yak-

laşık 100 yıl önce kurmakla kalmayıp aynı zamanda bugün halen kendi ismi ile anı-

lan orijin merkezi tabirini ortaya atmıştır. Vavilov’a göre her ekilen bitki bir bölgede

ıslah edilmiştir ve bütün yabani variyeteleri de bu bölgelerde mevcuttur. Vavilovun

tanımladığı orijinin merkezleri ile barındırdıkları tarımsal bitkiler ve bu merkezlere ait

genetik kaynak rezervinin şu an dünyada yiyecek olarak tüketilen tarımsal ürünlerin

genetik kaynak rezervine oranları tabloda detaylandırılmıştır. (Tablo 1)

Türkiye bu orijinin merkezlerinden Akdeniz ile Asya Minör’ün kesiştiği bir coğrafyada-

dır ve ekilen birçok önemli bitkinin orijini olmasının yanında birçok bitki için de zengin

genetik kaynaklara sahiptir. Bitki çeşitliliği çok yüksek düzeyde olan bu coğrafya ayrıca

endemik bitki türü bakımından devasa bir zenginliğe sahiptir.

Tablo 1. Vavilov’un tanımladığı dokuz orijinin merkezi, bu merkezlerin barındırdığı tarımsal bitki-ler ile bu merkezlere ait genetik kaynak rezervinin şu an dünyada yiyecek olarak tüketilen tarımsal ürünlerin genetik kaynak rezervine oranları13

Orijinin MerkeziKaynaklık Ettiği Tüm genetik kaynak

rezervi içerisindeki payı (%)

Tahıl ve Baklagiller

Yem Bitkileri Sebze ve Meyve

Çin-Japon havzası Soya fasulyesi, pirinç - Portakal, çay 12.9

Hint-Çin alt bölgesi Pirinç -

Muz, Hindistan cevizi, yam şeker

kamışı7.5

Hindistan Pirinç, Hint keneviri - - 5.7

Avro-Sibirya Çavdar, yulaf - - 2.4

Akdeniz Bölgesi Kanola - Zeytin, lahana, şeker pancarı 1.4

Afrika Sorgum, akdarı, kahve - Hurma 4

Avustralya ve Kuzey Amerika Ayçiçeği - - <1

Latin Amerika Mısır, pamuk, tütün

Patates, domates, kasava 35

Asya Minör/ Yakın Doğu

Buğday, arpa, Akdeniz çavdarı,

mercimek, adi yulaf, bakla,

nohut

Yonca, fars üçgülü, çemen,

burçak, fiğ, korunga

İncir, nar, elma, armut, ayva,

vişne, alıç, üzüm, kayısı, ceviz

30

13. Kloppenburg JR. a.g.e.

Page 9: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

BİTKİ GENETİK KAYNAKLARININ ULUSLARARASI PAYLAŞIMI

9

Etiyopya’dan elde edilen arpada sarı cücelik hastalığını bertaraf eden direnç geninin ve Türkiye’den elde edilen ve buğdayda çizgili pas hastalığına direnç sağlayan genetik kaynağın Amerikan ekonomisine ortalama yıllık katkısı toplamda yaklaşık 200 milyon dolardır.

GENETİK KAYNAKLARIN EKONOMİK VE STRATEJİK ÖNEMİ

Genetik kaynakların her birinin ekonomik etkisini hesaplamak oldukça zordur, çünkü

tarımsal üretime katkıları ve bunun ekonomiye yansımaları çoğunlukla dolaylı ve he-

saplanması oldukça karmaşıktır. Buna rağmen bitki genetik kaynakların küresel eko-

nomik değerleri için çeşitli hesaplamalar yapılmış ve modern variyetelerin üzerinden

yapılan değerlendirmelerde yıllık katkı 13-30 Milyar dolar arasında hesaplanmıştır.14

Ayrıca oldukça iyi tarımsal istatistiklere sahip ABD’nin tarımsal verileri kullanılarak

yabani variyetelerin ekonomik değerleri için bazı hesaplamalar yapılmıştır ve bu he-

saplar sadece tarımsal üretimdeki kayıpların bertaraf edilmesinden kaynaklanan eko-

nomik girdi olarak yansıtılmıştır. Örneğin Etiyopya’dan elde edilen arpada sarı cücelik

hastalığını bertaraf eden direnç geninin Amerikan ekonomisine ortalama yıllık katkısı

yaklaşık 150 milyon dolar, Türkiye’den elde edilen ve buğdayda çizgili pas hastalığına

direnç sağlayan genetik kaynağın Amerikan ekonomisine yıllık katkısı yaklaşık 50 mil-

yon dolar olarak hesaplanmıştır.15 Gerçekte genetik kaynakların net ekonomik katkıla-

rı hesaplanırken tüm tarımsal üretimindeki katkı yüzdeleri ile genetik kaynak kullanı-

larak geliştirilen yeni tohumların ihracatından elde edilen gelir de hesaba katılmalıdır.

Bu da genetik kaynakların tarım ekonomisine katkısını daha da arttıracaktır.

Bu kadar ciddi ekonomik etkisinin yanında genetik kaynakları stratejik kılan diğer

önemli özellik ise tarım sektörünün, dolayısıyla toplumun, beslenme gücünün di-

namosu ve gelecek nesillerin de gıda güvenliğinin temelini oluşturmasıdır. Zira her

bir tohum ırkı özgün genetik özelliklere sahip olduğu için ileride ortaya çıkabilecek

tarım sorunlarının çözümünde anahtar rol oynayabilme potansiyeline sahiptir. Örne-

ğin 1890’larda Java’da ortaya çıkan şeker kamışı mozaik virüsü çok kısa sürede tüm

dünyaya yayılarak şeker kamışında verimi çok dramatik oranda düşürmüştür. ABD’nin

Louisiana eyaletindeki 200.000 tonluk şeker kamışı üretimi bu virüs yüzünden 1914

yılında 46.000 tona kadar düşmüştür. Tüm dünyadaki şeker üretiminin bel kemiğini

çökerten bu virüs ile baş etmek ise biri Java diğeri ise Güney Hindistan kökenli virü-

se dirençli iki genetik kaynak sayesinde mümkün olmuştur. Üstelik toplanan genetik

kaynaklar doğru bir şekilde muhafaza edildikleri zaman çok uzun yıllar sahip olduğu

değeri kaybetmeyecektir.

Ayrıca genetik kaynakların mevcut zaman diliminde katkı sağlamaması değersiz oldu-

ğu anlamına da gelmez. Tarımsal problem baş gösterene dek değersiz gibi duran ge-

netik kaynağın gerçek değeri ancak problemi bertaraf edince anlaşılır. Mısır bitkisinde

1922 yılında keşfedilen ilginç bir mutasyon bitkide bazı değişiklikler meydana getir-

mişti. Yaklaşık 40 yıl boyunca sadece ilginç bir mutasyon olarak koleksiyonda tutulan

14. Dutfield, G. “Intellectual property rights, trade and biodiversity: seeds and plant varieties.” International Forestry Review 7, no. 1 (2005): 73-74.15. Myers, N. The sinking ark: a new look at the problem of disappearing species. Oxford, 1979.

Page 10: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

S E T A A N A L İ Z

10

Opak-2 mutasyonunun, bitkinin insan yaşamı için vazgeçilmez olan iki aminoasitten

oldukça fazla ürettiği bulununca fakir bölgelerde bu aminoasit içermeyen diyetler ile

beslenmekte olan çocuklarda ortaya çıkabilecek hastalıklar için çözüm olabileceği

keşfedildi.16 Bu örnekten de anlaşılacağı üzere genetik kaynakların ekonomik ve stra-

tejik değerini tam olarak ortaya koymak aslında mümkün değildir.

GENETİK KAYNAKLAR NASIL KORUNUR?

Genetik kaynaklar çoğu insan aktiviteleri yüzünden (şehirleşme, arazilerin tarıma açıl-

ması, modern tarım metotlarının uygulanması, vs.) çok hızlı bir erozyona maruz kal-

maktadırlar. Şu anda uzun vadede tarım ve gıda güvenliği açısından en büyük strateji

bu genetik kaynakların korunması, değerlendirilmesi, karakterize edilmesi, canlılığı-

nın uzun yıllar muhafaza edilmesi ve etkin bir şekilde ıslahçıların kullanımına açılma-

sıdır. Tüm bu aktiviteler gen bankaları tarafından icra edilmektedir. Ekonomik değeri

yüksek bitkilere ait gelişmiş variyeteler, yerel ırklar ile yabani variyetelere ait tohum-

ların sahip olduğu otantik karakterlerin ve genlerin korunumu amacıyla mümkünse

tohumlarının soğuk hava depolarında muhafazası şeklinde olmaktadır. Bu tohumların

canlılık vasfını yitirmemeleri için belli aralıklarla yeniden çoğaltılmaları gerekmekte-

dir. Tohum üretemeyen ağaçlar ile patates gibi yumrulu bitkilerin bu tür muhafaza-

sı mümkün olmadığı için de bunlara ait genetik kaynaklar açık arazide canlı olarak

muhafaza edilmektedir. Dolayısıyla genetik kaynakların etkin kullanımı ve muhafazası

açısından en büyük strateji, yüksek ekonomik maliyetine rağmen etkin ve geniş kap-

samlı gen bankaları kurmak olacaktır.

Dünyada halen etkin gen bankaları arasında ilk sırada 460.000 çeşit tohum ile ABD

Tarım Bakanlığı’nın Gen Bankası gelmektedir. ABD Gen Bankası’nın mevcut kapasitesi

bir milyon çeşidin üzerindedir. ABD’nin dışında Rusya, İngiltere, Çin, Japonya, Alman-

ya, Güney Kore ve Avustralya çeşitli düzeylerde genetik kaynak depolamaktadır.

Dünyadaki gen banklarında muhafaza edilen tohum çeşitlerinin yerel ya da bölgesel

afetler sonucu zarar görmesi durumunda, muhafazaya alınmış tohumların tamamen

yok olmasını engellemek amacıyla Norveç sınırları içerisinde Kuzey kutbuna yakın

Svalbard  takımadalarından Spitsbergen  adasında dünyadaki genetik kaynakların

yedeklenmesi için Svalbard Küresel Tohum Mahzeni kurulmuştur. Bu deponun kurul-

ması ve işletilmesi Norveç hükümetince yapılmakta ve finansmanın büyük kısmı ise

vakıflar tarafından karşılanmaktadır. Anlaşma gereği Norveç Hükümeti genetik kay-

naklar üzerinde herhangi bir hak sahipliği iddiasında bulunamayacağı gibi genetik

kaynaklara da kaynağın sahibi konumundaki ülke dışında kimse ulaşamamaktadır.

16. Prescott-Allen, C., and R. Prescott-Allen. The first resource. Wild species in the North American economy. Yale University Press, 1986.

ABD Gen Bankası’nın mevcut

kapasitesi bir milyon çeşidin

üzerindedir. ABD’nin dışında Rusya, İngiltere,

Çin, Japonya, Almanya, Güney

Kore ve Avustralya çeşitli düzeylerde

genetik kaynak depolamaktadır.

Page 11: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

BİTKİ GENETİK KAYNAKLARININ ULUSLARARASI PAYLAŞIMI

11

Buradaki tüm tohumlar orijinal tohumların sadece yedekleri konumundadır ve asla

dağıtım amaçlı kullanılmayacaklardır. Şu an yaklaşık olarak 520.000 çeşit tohumun ye-

deklemesi yapılmış durumdadır.

TÜRKİYE’DE GENETİK KAYNAKLARIN KORUNMASI İLE İLGİLİ MEVCUT DURUM

Türkiye’de genetik kaynakların korunması 1963’ten beri var olan Ege Tarımsal Araş-

tırmalar Enstitüsü bünyesindeki Genetik Kaynaklar Bölümü tarafından yapılmaktadır.

Bu banka yaklaşık 40.000 bitki variyetesinin örneğini tohum şeklinde yaklaşık 5.000

kadar çeşidi ise canlı halde muhafaza etmektedir. Buna ilaveten dünyanın üçüncü bü-

yük gen bankası olması hedefiyle Ankara’da TAGEM bünyesinden Ulusal Gen Bankası

kurulmaktadır. Ayrıca üniversiteler ve araştırma enstitüleri kapsamında küçük çapta

genetik kaynak depoları da mevcuttur.

Toplanan genetik kaynakların profesyonelce değerlendirilmesi de, bu kaynakların

toplanması kadar önemlidir. Değerlendirme en başta pasaport bilgileri adı verilen ve

toplanan materyalin ne olduğunun yanında nereden ve hangi zamanda toplandığı

bilgisini içeren standart bir kimlik tespiti ile başlar. Bu bilgiler yeniden toplama işlem-

leri için referans teşkil ederken coğrafî toplama haritasının çıkarılması, potansiyel ola-

rak unutulmuş bölgelerin tespiti ve gereksiz düplikasyonların önüne geçilmesi bakı-

mından hayatidir.

Değerlendirmenin daha ileri aşaması ise her bir materyalin tarımsal özelliklerinin liste-

sinin çıkarılması ve kendine özgü özelliklerinin anlaşılmasıdır. Çünkü genetik kaynak-

lar bir tarafta gelecek nesillerin kullanımı için bir sigorta niteliğinde ise de halen acil

tarımsal sorunların çözümü için de bir anahtar konumundadır.

Ne var ki gerek ulusal gen bankası gerekse yerel bankalar sahip oldukları genetik kay-

nakların envanterini, ülkenin tarımsal üretimini arttıracak ıslahçılara sunma konusun-

da, muadillerine göre oldukça başarısız durumdadır. Dünyadaki başarılı gen bankaları

eldeki genetik kaynaklar ile ilgili tüm bilgileri ve yapılmış çalışmaları internet üzerin-

den ıslahçılara sunmakta ve ıslahçıların bu bilgiler ışığında kullanışlı gördükleri gene-

tik kaynakları seçebilme imkânı sunmaktadır.

Bunun yanında gen banklarındaki tohumlar dikkatle değerlendirilmediğinde gen

bankalarının gen morglarına dönüşme ihtimali her zaman mevcuttur. Özellikle küçük

çaptaki yerel gen bankalarının karşı karşıya olduğu en büyük sorun tohumun canlılı-

ğını uzun vadede muhafaza etmektir.

Dünyanın üçüncü büyük gen bankası olması hedefiyle Ankara’da TAGEM bünyesinden Ulusal Gen Bankası kurulmaktadır.

Page 12: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

S E T A A N A L İ Z

12

Bitki genetik kaynaklarının

uluslararası paylaşımını analiz

etmeye çalışan hukukçuların rejim

kompleksi adını verdikleri mevcut

düzen oldukça dağınık bir legal

sistem görünümü vermektedir.

GENETİK KAYNAKLARIN ULUSLARARASI PAYLAŞIMI İLE İLGİLİ MEVCUT YASAL ÇERÇEVE

Genetik kaynaklar hem ekonomik ve stratejik öneminden dolayı paylaşım perspekti-

fiyle hem de tarımsal biyoteknolojinin hammaddesi olarak erişilebilirlik perspektifiyle

artık uluslararası ilişkilerde önemli bir sorundur.17

Bitki genetik kaynaklarının paylaşım sorunu uluslararası ilişkilerin gündemine yavaş

yavaş geldiği ve dünya politikasını etkileyen kritik alanların kesişme noktasında bu-

lunduğu için giderek daha karmaşık bir uluslararası sorun haline gelmektedir. Ayrıca

halen uluslararası sorunların köşe taşlarını teşkil eden fikri mülkiyet hakları, ekolojik

dengenin bozulmasına dönük kaygılar ve biyoçeşitliğin korunması ile tarım ve ürünle-

rinin uluslararası anlamda pazarlanması gibi sorunlar genetik kaynakların paylaşımına

dair küresel ve etkin bir ulus-üstü mekanizmanın oluşturulmasını zorlaştırmaktadır.

Çünkü bu sorunların gündem teşkil etmesi ve ajandalara dâhil olması farklı zaman

dilimlerinde ve farklı perspektiflerde gerçekleşmiştir. Sorunun uluslararası boyut teşkil

ettiğine dair kanı oluştuğunda ise çözüm için çeşitli adımlar atılmaya çalışılmış, her

seferinde yapılan uluslararası anlaşmalar farklı karar ve farklı yapısal kurumlar ile çö-

zümlenmeye çalışılmıştır. Örneğin yeryüzündeki biyoçeşitliliğin ciddi derecede azal-

ma göstermeye başladığına dair kaygılar su yüzüne çıkınca, bu sorunun çözümünü

hedefleyen Kartagena Biyogüvenlik Protokolü hazırlanmış ve biyolojik çeşitliliğin ko-

runması -buna genetik kaynakların korunması da dâhildir- için gerekli uluslararası iş-

birliğinin temini hedeflenmiştir.

Bu alanda düzenleme çabasında olan Birleşmiş Milletler altında faaliyet gösteren Ta-

rım ve Gıda Örgütü (FAO) gibi uluslararası kurumlar olduğu gibi bölgesel düzenle-

meler ve ikili antlaşmalarda da mevcuttur. Bu da haliyle aralarında hiyerarşik bir bağ

bulunmayan kurumların birbirinden çoğu zaman bağımsız bitki genetik kaynakların

uluslararası paylaşımına dair yaklaşım getirme çabaları ya da yasal çerçeve oluşturma

inisiyatiflerini doğurmuştur. Bu ise devletlerin yasal prosedürleri takibini zorlaştırmak-

tadır. Sistemi analiz etmeye çalışan hukukçuların rejim kompleksi adını verdikleri mev-

cut düzen18 oldukça dağınık bir legal sistem görünümü vermektedir.

Halen genetik kaynakların paylaşımı ile ilgili mevcut uluslararası mekanizmalar ise

1961’de toplanan 1978 ve 1991’de değişikliğe uğrayan Yeni Geliştirilen Bitki Irklarının

Korunması Konvansiyonu (UPOV), Birleşmiş Milletler 1992 Biyoçeşitlilik Konvansiyonu,

Uluslararası Tarımsal Araştırma İçin Danışma Gurubu (CGIAR), Dünya Ticaret Örgütü

(WTO) kapsamındaki Fikri Mülkiyet Haklarının Ticari Yönüyle İlgili Antlaşma (TRIPS) ve

17. Friis-Hansen, E., and B. Sthapit. “1. Concepts and rationale of participatory approaches to conservation and use of plant genetic resources.” Bhuwon Sthapit, editors. 2000. Participatory approaches to the con-servation and use of plant genetic resources. International Plant Genetic Resources Institute, Rome, Italy (2000): 16.18. Raustiala, K., and D. G. Victor. “The regime complex for plant genetic resources.” International Organization 58, no. 02 (2004): 277-309

Page 13: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

BİTKİ GENETİK KAYNAKLARININ ULUSLARARASI PAYLAŞIMI

13

Birleşmiş Milletler’in Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) kapsamındaki iki antlaşma olan 1983

Uluslararası Bitki Genetik Kaynaklar Taahhüdü ile 2001 Uluslararası Bitki Genetik Kaynak-

lar Paktı’dır.

Mevcut uluslararası anlaşmalarla şemsiye kurumların bir kısmı, tarımsal biyoteknoloji

veya ıslah sonucu geliştirilen yeni bitki ırklarının ticari olarak kaydedilmesi ve bunla-

rı geliştirenlerin ırklar üzerinde ticari hak sahipliğinin teminat altına alınması amacı

gütmektedir. Diğer kurum ve anlaşmalar ise genetik kaynakların ulus-üstü statüsü-

nün giderek aşınmasının önünü almak ve genetik kaynaklardan elde edilen fayda-

nın paylaşımını temin etmek amacındadır. Tarımsal biyoteknoloji konusunda gelişmiş

ülkeler, ıslah yoluyla ya da ileri tarımsal biyoteknoloji kullanılarak geliştirilen ticari

bitki ırklarının mülkiyet kapsamında değerlendirilip bunların kayıt altına alınmasını

ve tohumların çiftçiler tarafından çoğaltılarak kullanılmasının önüne geçebilmek için

uluslararası mekanizmaların kurulup bunların etkin bir şekilde işletilmesi konusunda

ısrarcı olurken genetik kaynaklardan elde edilen faydanın adil paylaşımını hedefleyen

uluslararası anlaşmalara imza koymaktan imtina etmektedirler.

GENETİK KAYNAKLARIN PAYLAŞIMI İLE İLGİLİ TÜRKİYE NELER YAPABİLİR?

Türkiye birçok açıdan olduğu gibi tarımsal biyoteknoloji konusunda da hızlı büyüyen

bir ülkedir. Yerli tohumculuk sektörü hızlı bir şekilde gelişmektedir. Son yıllarda yerli

tohumun tüm tohum pazarındaki payı %5 seviyesinden %35 düzeyine kadar çıkmıştır

ve yerli tohum endüstrisinin gelişimi için en acil ihtiyaçlardan biri bitki genetik kay-

naklarının teminidir. Ayrıca uluslararası arenada ise genetik kaynakların adil paylaşımı,

küresel gıda güvenliği için hayatidir. Aşağıdaki öneriler hem devlet eliyle genetik kay-

nakların etkin olarak toplanması, depolanması ve kullanılma açılması hem de ulusla-

rarası düzlemde Türkiye’nin adil paylaşımı zorlayan aktif bir rol üstlenmesi kaygısıyla

dile getirilmiştir.

1. Yeni kurulan Ulusal Gen Bankası aktifleştirilmeli ve genetik kaynakların toplan-

masına hız verilmelidir. Türkiye genetik kaynak rezervi açısından oldukça zen-

gin bir ülkedir ve gelecek nesillerin güvenliği için tüm bu genetik kaynakların

acilen depolanması sağlanmalıdır.

2. Genetik kaynakların depolanmasının yanında bunların değerlendirilmesi ve

kullanıma hazır hale getirilmesi gereklidir. Bunun için toplanan genetik kayna-

ğa ait temel bilgilerin ortaya çıkarılması gerekmektedir.

3. Bir başına Tarım Bakanlığı’nın genetik kaynakları kısa sürede toparlaması ve de-

ğerlendirmesini yapması mümkün değildir. Bunun için üniversiteler ile işbirliği-

Tarımsal biyoteknoloji konusunda gelişmiş ülkeler, genetik kaynaklardan elde edilen faydanın adil paylaşımını hedefleyen uluslararası anlaşmalara imza koymaktan imtina etmektedirler.

Page 14: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

S E T A A N A L İ Z

14

ne gitmesi şarttır. Üniversitelerimizde gerek genetik kaynağın toplanabilmesi

gerekse bunların değerlendirilmesi için yetişmiş insan gücü ve teknik altyapı

mevcuttur. Bunun için Tarım Bakanlığı’nın bilimsel destek programları açması

yeterlidir.

4. Gelişmiş gen bankaları konusunda karşılaşılabilecek muhtemel sorunların ba-

şında gen bankalarının nitelikli eleman ihtiyacı gelmektedir. Türkiye’de halen

genetik kaynakların depolanması, değerlendirilmesi ve korunması konusunda

yetkin nitelikli eleman yetiştiren yükseköğretim kurumları mevcut değildir. Bu

ihtiyacın giderilmesi için ülkemizdeki gelişmiş ziraat fakülteleri bünyesinde, li-

sansüstü derece ve sertifika programları açılmalıdır.

5. Halen mevcut genetik kaynaklar üniversiteler, kamu araştırma enstitüleri ve

yerli tohum şirketlerinin kullanımına sunulmalı ve genetik kaynaklar ile ilgili

mevcut tüm bilgi ivedilikle internet üzerinden paylaşıma açılmalıdır.

6. Genetik kaynakların uluslararası serbest dolaşımı savunulmalıdır. Özellikle dün-

yada besine ulaşımda sıkıntı çeken bölgeler için serbest dolaşım oldukça ha-

yatidir. Ancak genetik kaynaklardan sağlanan faydanın adil paylaşımını amaç-

layan mevcut uluslararası anlaşmalara imza atmayan ve buna rağmen genetik

kaynak depolamaya devam eden ülkeler mevcut durumu sürdürdükçe serbest

dolaşım talebi makul olmaktan çıkmaktadır. Bu ülkelerle genetik kaynak payla-

şımı sınırlandırılmalıdır.

7. Dünyada politik olarak etkin konumdaki ülkelerin büyük çoğunluğu yukarıda

anlatılan sebeplerden dolayı genetik kaynakların adil paylaşımı konusunda

uluslararası düzeni zorlayacak hakem pozisyonundan uzaktır. Türkiye, iki ne-

denden ötürü bu konumu rahatlıkla doldurabilir. Birincisi, Türkiye adil payla-

şımı esas alan tüm uluslararası anlaşmalara imza atmıştır ve gereklerini yerine

getirmektedir. İkincisi, Türkiye bulunduğu coğrafya sayesinde zengin bitki ge-

netik kaynak rezervine sahiptir ve dünyaya genetik kaynak sağlayan bir ülkedir.

Dolayısıyla serbest dolaşımda tek başına fazlasıyla kaynak dağıtan konumdadır

ve kimse böylesi bir çabanın altında emperyalist bir amaç aramayacaktır.

Page 15: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı
Page 16: SETA_bitki Genetik Kaynaklarının Uluslararası Paylaşımı

Bitki genetik kaynakları, küresel gıda güvenliğinin biyolojik temellerini oluştur-maktadır. Tarihsel olarak serbest dolaşımda olan kaynaklar, son yıllarda genetik biyoteknolojinin gelişimi ve buna paralel artan patentleme imkânları sayesinde ticari meta olarak değerlendirilmeye başlanmış ve serbest dolaşımına yeni ve etkin sınırlamalar getirilmeye başlanmıştır. Genetik kaynaklar büyük çoğunlukla anaka-raların güneyine tekabül eden tropik bölgelere yakın yerlerde yoğunlaşmıştır ve bu bölgeler gelişmekte olan ülkeler olarak sınıflandırılan ülkelerin bulunduğu coğrafik bölgelerdir. Bunun yanında genetik kaynakların işlenmesi ve besin maddesi olarak kullanılabilecek modern variyeteler dönüşümü ise daha çok tarımsal biyoteknoloji konusunda gelişmiş kuzey ülkelerinde yapılmaktadır. Büyük meblağlar karşılığında pazarlanan, küresel ticarette önemli bir yer tutan ve işlenmiş tohumlar için ham-madde işlevi gören bitki genetik kaynaklarının paylaşımı, gelinen noktada uluslara-rası bir soruna dönüşmüştür. Bu analiz genetik kaynakların mevcut durumu ile ilgili bir değerlendirme yapmayı ve bitki genetik kaynaklarının küresel adil paylaşımı ile ilgili uzun vadeli stratejik adımlar için önerilerde bulunmayı amaçlamaktadır.

S E T A | S İ Y A S E T , E K O N O M İ V E T O P L U M A R A Ş T I R M A L A R I V A K F IR e ş i t G a l i p C d . H e r e k e S o k a k N o : 1 0 G O P Ç a n k a y a 0 6 7 0 0 A n k a r a T Ü R K İ Y E

T e l : + 9 0 3 1 2 . 4 0 5 6 1 5 1 | F a k s : + 9 0 3 1 2 . 4 0 5 6 9 0 3 w w w . s e t a v . o r g | i n f o @ s e t a v . o r g

S E T A | W a s h i n g t o n D . C . O f f i c e1 0 2 5 C o n n e c t i c u t A v e n u e , N . W . , S u i t e 1 1 0 6

W a s h i n g t o n , D . C . , 2 0 0 3 6T e l : 2 0 2 - 2 2 3 - 9 8 8 5 | F a k s : 2 0 2 - 2 2 3 - 6 0 9 9

w w w . s e t a d c . o r g | i n f o @ s e t a d c . o r g

Muhammet ŞAKİROĞLULisans eğitimini Harran Üniversitesi Biyoloji Bölümünde, Yüksek Lisans eğitimini Iowa State Üniversitesinde tamamladı. Doktora derecesini ise Georgia Üniversitesi Bitki Islahı, Genetik ve Genomik Enstitüsünden aldı. 2006 yılında Washington-Seattle Üniversitesi İstatistiksel Genetik Yaz Enstitüsü programı kapsamında bu üniversitede eğitim gördü. 2007 yılında Cornell Üniversitesinde misafir araştırmacı olarak bulundu. Bir süre Georgia Üniversitesi Uygulamalı Genetik Teknolojileri Merkezinde postdoktora çalışmalarına devam etti. Master ve doktora sırasında yaptığı çalışmaların dünyadaki açlık sorununun çözümüne katkısından dolayı 2009 yılında The Glenn and Helen Burton Feeding the Hungry ödülünü aldı. Halen Kafkas Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.