selÇuk İletİŞİm journal of selcuk … · selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel...

243
SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK COMMUNICATION JULY 2007 SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ AKADEMİK DERGİSİ TEMMUZ 2007 ISSN 1302-2865

Upload: phamdiep

Post on 29-Jul-2018

241 views

Category:

Documents


3 download

TRANSCRIPT

Page 1: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

SELÇUK İLETİŞİMJOURNAL OF SELCUK COMMUNICATION

JULY 2007

SELÇUK ÜNİVERSİTESİİLETİŞİM FAKÜLTESİ AKADEMİK DERGİSİ

TEMMUZ 2007

ISSN 1302-2865

Page 2: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

SahibiProf. Dr. Halûk Hâdi SÜMER

EditörDoç. Dr. Ahmet KALENDER

Editör YardımcısıArş. Gör. Ahmet TARHAN

Yayın KuruluProf. Dr. Halûk Hâdi SÜMER Doç. Dr. Ahmet KALENDER Yrd. Doç. Dr. Caner ARABACI

Danışma KuruluProf. Dr. Korkmaz ALEMDAR (Gazi Ü.)Prof. Dr. Burhan AYKAÇ (Gazi Ü.)Prof. Dr. Esra BİRYILDIZ (Marmara Ü.)Prof. Dr. M. Naci BOSTANCI (Gazi Ü.)Prof. Dr. Özden CANKAYA (Galatasaray Ü.)Prof. Dr. Yalçın DEMİR (Anadolu Ü.)Prof. Dr. Uğur DEMİRAY (Anadolu Ü.)Prof. Dr. Müge ELDEN (Ege Ü.)Prof. Dr. Suat GEZGİN (İstanbul Ü.)Prof. Dr. Kemal GÖRMEZ (Gazi Ü.)Prof. Dr. H. İbrahim GÜRCAN (Anadolu Ü.)Prof. Dr. Metin KAZANCI (Ankara Ü.)Prof. Dr. Mehmet KESİM (Anadolu Ü.)Prof. Dr. Mehmet KÜÇÜKKURT (Gazi Ü.)Prof. Dr. Aydın Ziya ÖZGÜR (Anadolu Ü.)Prof. Dr. Seyide PARSA (Ege Ü.)

Prof. Dr. Filiz Balta PELTEKOĞLU(Marmara Ü.)Prof. Dr. Nurdoğan RİGEL (İstanbul Ü.)Prof. Dr. Şerif ŞİMŞEK (Selçuk Ü.)Prof. Dr. Nazmi ULUTAK (Anadolu Ü.)Prof. Dr. Çağatay ÜNÜSAN (Selçuk Ü.)Prof. Dr. A. Haluk YÜKSEL (Anadolu Ü.)Doç. Dr. Muhittin ACAR (Hacettepe Ü.)Doç. Dr. Birol AKGÜN (Selçuk Ü.)Doç. Dr. M. Bilal ARIK (Selçuk Ü.)Doç. Dr. Aytekin CAN (Selçuk Ü.)Doç. Dr. Ahmet Yalçın KAYA (Selçuk Ü.)Doç. Dr. Abdullah KOÇAK (Selçuk Ü.)Doç. Dr. Aydemir OKAY (İstanbul Ü.)Doç. Dr. Ayla OKAY (İstanbul Ü.)

Kapak TasarımıArş. Gör. A. Gani ARIKAN

Yazışma AdresiDoç. Dr. Ahmet KALENDER

S.Ü. İletişim Fakültesi Kampus 42079 KONYATel: 0.332. 223 36 71 Faks: 0.332.241 01 87

e-posta: [email protected]

Selçuk İletişim hakemli bir dergidir. Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere yılda iki kez yayınlanır.Dergide yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz.

Selçuk İletişim Dergisi, TÜBİTAK/ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanı’nda yer almaktadır.

Page 3: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İçindekiler

Z. Beril Akıncı Vural- Uğur Bakır 5-21 Distopyan Perspektiften Bilgi İletişim Teknolojileri ve İnsanlığın Geleceği

Halil İbrahim Gürcan- 22-29 Türkiye’de İnternet Gazeteciliği Açısından Yerel BasınınOnur Bekiroğlu Genel Görünümü ve Bölgeler Arası Bir Değerlendirme

Celalettin Aktaş 30-41 İnternet’in Gazeteciliğe Getirdiği Yenilikler

Hüseyin Köse 42-51 Yeni Risk Tanımlamaları Bağlamında Küresel Medya

Hülya Öztekin 52-65 Neo-Liberal Toplumlarda Düzenleyici Devlet Anlayışı ve Görsel-İşitsel İletişim Alanında Bağımsız

Düzenleyici Üst Kurullar: RTÜK Örneği

Onur Öksüz 66-81 Kamuoyu Oluşum Sürecinde Basın-Siyaset Etkileşiminin EtikAçıdan Değerlendirilmesi: “Kıbrıs Müzakerelerinin HürriyetGazetesinde Sunumu”

Aydemir Okay 82-92 The Approach Of The Sports Press To Public RelationsActivities in Turkey

Hüseyin Altunbaş 93-101 Sporun Pazarlaması ve Pazarlama İletişiminde Spor

Sinem Yeygel- Mehmet Yakın 102-117 Kurumsal Reklamlarda Göstergeler Aracılığıyla MarkaKimliğinin İletilmesi

Nilay Başok Yurdakul- 118-134 Hastanelerde Bir Tanıtım Aracı Olarak Web Siteleri:Burcu Öksüz İzmir İli Eğitim Hastaneleri Ve Özel Hastanelerin Kurumsal Web Sitelerinin Kıyaslamalı Analizi

Göksel Şimşek 135-143 Pazarlama İletişimi “Gayrı–Resmi” Silahı: Tuzak Pazarlama ve Uygulanan Stratejiler

Ahmet Kalender 144-155 Siyasal İletişim Tekniği Olarak Canvassing ve SeçmenDavranışı Üzerindeki Etkileri

Süleyman Hakan Yılmaz 156-173 İdris Küçükömer’in Siyasal Tezleri Bağlamında AKP ve CHPParti Programlarının Analizi

Şükrü Balcı- Bünyamin Ayhan 174-197 Üniversite Öğrencilerinin İnternet Kullanım ve Doyumları ÜzerineBir Saha Araştırması

Vedat Çakır 198-209 Avrupa Birliğine Uyum Sürecinde Türkiye’de TelevizyonReklamlarına Yönelik Düzenlemeler

Faruk Uğurlu 210-216 Gümüş Bromür’den Görüntünün Sayısallaştırılmasına

Canan Uluyağcı 217-224 Simge Kavramı ve Bir Film Çözümlemesi: Karşılaşma

Şükrü Künüçen 225-234 Sinema ve Televizyonda Teknolojinin Önemi

Aslı Ekici 235-243 İsveç Sinemasından Bir Auteur: Ingmar Bergman ve “Yedinci Mühür”

244 Yayın Kuralları

Page 4: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

DİSTOPYAN PERSPEKTİFTENBİLGİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE İNSANLIĞIN GELECEĞİ

Z. Beril Akıncı Vural* - Uğur Bakır**

ÖZETModernizmle birlikte bilimsel düşünceye verilen önemin artması ve buna koşut olarak gerçekleşenteknolojik ilerlemeler, insanoğlunun yaşamını oldukça farklılaştırmakta, beraberinde çeşitli o-lumlu ve olumsuz sonuçları getirmektedir. Bilgi çağının yaşandığı günümüz dünyasında, bilgiiletişim teknolojileri, çağın en önemli aktörü olmayı başarmış, bununla beraber bu teknolojilerininüretiminden, dağılımından ve kullanımından kaynaklanan çeşitli sorunların doğmasına engelolunamamıştır. Kuşkusuz bu sorunların varlığı bilgi iletişim teknolojileriyle şekillenecek geleceğedair ‘distopyan’ öngörüleri beraberinde getirmektedir. Gelecekte, bilgi iletişim teknolojilerininneden olacağı ideal siyasal, ekonomik, kültürel yapılardan söz eden ‘ütopyan’ öngörülerin aksinebilgi iletişim teknolojileriyle dünyamızdaki mevcut sorunların gelecekte daha da derinleşeceğiüzerinde duran distopyan öngörüler çeşitli araştırmacılar ve düşünürler tarafından dile getiril-mektedir. Bu çalışmada, bilgi iletişim teknolojileri ile şekillenecek geleceğe dair söz konusudistopyan öngörüler, bu öngörülerin ortaya çıkmasına neden olan günümüzdeki mevcut sorunlarlabirlikte incelenmektedir.

Anahtar sözcükler: Bilgi toplumu, bilgi iletişim teknolojileri, ütopya, distopya, üçüncü dünya

INFORMATION AND COMMUNICATION TECHNOLOGIES FROM THE DYSTOPIANPERSPECTIVE AND THE FUTURE OF THE HUMANITY

ABSTRACTThe lives of human beings are changing fundamentally by the increased importance attached toscientific thought though modernism and by the new improvements in technology. This brings forthpositive and negative consequences. Even though information communication technologies areconsiderable actors of information era, the problems arise from the production, dissemination andusage of these technologies have not been impeded yet. Certainly, the existence of such problemsbrings forth ‘dystopian’ foresights for our future which is going to take shape by new technologies.On the contrary of ‘utopian’ foresights that claim ideal political, economical and cultural struc-tures by the usage of information communication technologies, many researchers depict ‘dysto-pian’ foresights that claim more intense problems in future arising from the deployment of thesetechnologies. In this study, various problems revealed from information communication technolo-gies are examined and dystopian foresights related with these technologies are explored.

Keywords: Information society, information communication technologies, utopia, dystopia, thirdworld

* Doç. Dr., Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi** Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

GİRİŞ

Günümüze değin insanlık tarihi farklı etkilerdoğrultusunda şekillenen farklı dönemlerdengeçmiş, her dönem üzerinde etkili olan temelgüç (bilgi, tarım vb.); toplumsal, ekonomik,siyasal, kültürel ve teknolojik yapılar ile etkile-şim içinde olmuştur. İçinde bulunduğumuzsanayi sonrası dönem ya da bilgi çağı kuşkusuzkendisinden önceki dönemlerden birçok açıdanfarklılık göstermekte, kendine özgü yeni bir

görünüm sergilemektedir. Teknolojinin başdöndürücü bir hızla geliştiği ve de yaygınlaştığıbilgi çağının en önemli gündem maddesi bilgiiletişim teknolojileri ve onun toplumsal, eko-nomik, siyasal vb. yapılar üzerindeki yansıma-larıdır.

Bilgi iletişim teknolojilerindeki (BİT) (1) geli-şim ve yaygınlaşma, konuyla ilgili farklı bakışaçılarını gündeme getirmiştir. Söz konusu tek-nolojiler, kimi çevrelerce, dünyada dündenbugüne miras kalan birçok sosyal, ekonomik,

Page 5: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

6

siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecekyolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünyayaratabilecek olması bakımından bir umut ışığıya da ideal bir dünyanın kapılarını açabilecekaltın bir anahtar olarak değerlendirilmiştir.Ancak bu görüşe katılmayanlar da bulunmak-tadır. Onlara göre bilgi iletişim teknolojileri,dünyadaki mevcut sorunları çözmeyeceği gibibu sorunların daha da derinleşmesine ve hattabu sorunlara yenilerinin eklenmesine nedenolacaktır. Bu çalışmada; bilgi iletişim teknolo-jileri ile şekillenecek gelecekteki dünyaya veinsanlığa dair geliştirilmiş distopyan öngörüler;bilim-insan-toplum arasındaki etkileşim vegünümüzde bilgi iletişim teknolojilerinin ya-rattığı sorunlar bağlamında incelenecektir.

I. BİLİM, İNSAN, TOPLUM VE GELİŞİM

1749 yılında Dijon Akademisi bir yarışmaaçmış ve katılımcılardan gönderecekleri eser-lerde “Bilimlerle sanatın ilerlemesi erdemimizigeliştirdi mi?” sorusuna yanıt vermeleriniistemiştir. Yarışmayı kazanan eserin sahibi J. J.Rousseau’dan başkası değildir. Kendisine bü-yük bir ün kazandıran bu eserinde Rousseau,bilimle sanattaki gelişmelerin insanlık açısın-dan neden olduğu kötü durum üzerinde yo-ğunlaşmaktadır.

J. J. Rousseau daha sonra kaleme aldığı Bilim-lerle Sanatlar Üstüne Söylev adlı yapıtındadüşüncelerini anlatmayı sürdürmektedir. Onagöre edebiyat, sanat ve bilim; insanları kuşatanzincirleri çiçeklerle süslemekte, özgür yaşamakiçin doğmuş görünen insanlardaki o doğalduyguyu boğmakta, onlara tutsaklıklarını sev-dirmekte ve onları sözde uygar uluslar kılığınasokmaktadır. Bilimler ve sanatlar, kral tahtları-nı sağlamlaştırmıştır. Rousseau’ya göre sanatıninsan davranışına yapmacıklık katmasındanönce insan yaşantısı sadedir, töreler kaba amadoğaldır. O dönemler, insanın tabiatı şimdikin-den iyi değildir ama insanlar birbirlerinin ruh-larına kolayca girebildiklerinden daha rahatyaşamışlardır. Ancak artık insanlar içlerindengeldiği gibi yaşayamamaktadır. Kimse, olduğugibi görünmek gücünü gösterememektedir(Rousseau 1998).

1754 yılında yine Dijon akademisinin yarışma-sına katılan Rousseau, “İnsanlar ArasındakiEşitsizliğin Kaynağı” adlı eserinde düşüncele-

rini şöyle ifade etmektedir (1998:85–86): “Eyinsan, hangi ulustan olursan ol ve ne türlüdüşünürsen düşün dinle. Yalancı kitaplardandeğil de, asla yalan söylemeyen doğadan oku-duğumu sandığım biçimiyle işte tarihin… Öylebir çağ ki, bunu hissedebiliyorum, kişi oradadurmak ister. Sana gelince, insanlığın durma-sını isteyebileceği çağı arayacaksın. Bahtsıztorunlarına daha da büyük hoşnutsuzluklarıhazırlayan nedenlerden ötürü şimdiki duru-mundan yakınan sen belki de geri dönmekisteyeceksin ve bunu duygun, ataların için birövgü, çağdaşların için bir eleştirme, sendensonra yaşamak bahtsızlığına katlanacaklariçinse acıma ve korku olacaktır”.

J. J. Rousseau daha sonra eserini Voltaire’egöndermiştir. Voltaire kendisine yapıtını gön-deren Rousseau’ya şu karşılığı vermiştir(Hançerlioğlu 2003: 235): “Yapıtınızı aldım.Teşekkür ederim. İnsanlara ne olduklarınısöyleyerek onları sevindiriyorsunuz ama dü-zeltmiyorsunuz. Bilgisizliğimiz ve güçsüzlüğü-müz yüzünden bizi hoşnut eden toplumumuzunkusurları öyle güçlü sözlerle anlatılamaz. Biziyeniden hayvan yapmak için kimse bu kadarkafa patlatmamıştır. Yapıtınızı okuyan, elindeolmadan, dört ayakla yürümek isteği duyuyor.Bu huyu bırakalı altmış yıldan çok olduğu içinkendi payıma imkansızlığı görüyor, bu doğalgidişi sizden ve benden çok hak edenlere bıra-kıyorum. Eğer gelişmeden ve bunun sonucuolan sanatlardan yakınması gereken biri varsao da ben olmalıyım. Kötüye kullanıldığı haldesanatları sevmek gerekir, kötülükler bulunduğuhalde toplumu sevmek gerektiği gibi…”

Rousseau’nun acınacağını ve korku duyulaca-ğını işaret ettiği, Voltaire’in ise yine de sevil-mesi gerektiğine inandığı söz konusu toplumsalkoşulların öz itibariyle çağımızda da geçerliolduğunu söylemek mümkündür. Bilim veteknolojinin günümüzde gelmiş olduğu ilerinokta, insanoğlunun hayatını oldukça kolay-laştırmıştır. Ancak bu ileri noktada insan, ken-disine ve içinde yaşadığı ortamın diğer öğeleri-ne ilişkin sorunlarından yeterince uzaklaşmadı-ğı gibi yeni sorunların da sahibi olmuştur.

Çağımızda yaşanan sorunlar hakkında çevresorunları, siyasal sorunlar, ekonomik sorunlar,toplumsal sorunlar gibi ana başlıklar açılmasımümkündür. Çevre kirliliği, doğal kaynakların

Page 6: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Distopyan Perspektiften Bilgi İletişim Teknolojileri... (5-21)

7

aşırı tüketimi, doğal dengenin bozulması, sa-vaşlar, insan hakları ihlalleri, gelir dağılımıdengesizlikleri, yoksulluklar, artan suç oranlarıve tüm bu gelişmeler içerisinde gittikçe yal-nızlaşan, mutsuzlaşan bireyler günümüzdeinsanlık önündeki önemli sorunlar olarak dur-maktadırlar. Acaba bu sorunları, Rousseau’nunda dediği gibi gerçekten de bilim mi yaratmıştıryoksa bunun başka bir nedeni mi vardır?

İnsan zekasının en kutsal uğraşlarından birisiolan bilim, insanın diğer canlılardan olan farkı-nın yani düşünme yetisinin bir sonucudur.Araştıran, sorgulayan, anlamlandırmaya çalışaninsan, bilimle birlikte çevresinde olup bitenleriçeşitli boyutları ile farklı disiplinler altındarasyonel olarak ortaya koyma çabası içinegirmiştir. Bugün insanoğlunun gelmiş olduğubu ileri noktada kuşkusuz, bu bilimsel çabala-rın ve onların pratik uygulamalarının çok ö-nemli payı bulunmaktadır.

Russell’a göre yaklaşık bir milyon yıldır yer-yüzünde varlığını sürdüren insanoğlu 6000yıldan beri yazmakta ve bu süreden biraz dahafazla süredir toprakla yani tarımla uğraşmakta-dır. Bilim, aydın insanın inançlarını saptamaktabelirgin bir unsur olarak ise 350 yıldan beri,ekonomik tekniğin bir kaynağı olarak da 200yıldan beri etkendir ve bu kısa aralık boyuncakendisinin güçlü bir devrimci olduğunu kanıt-lamıştır. Bilimin etkileri çok çeşitlidir. Gele-neksel birçok inancın defedilmesi, bilimselyöntemin başarısı ile sağlanmıştır. Biliminendüstri ve savaş tekniği üzerindeki etkileri,beraberinde politik değişiklikler de getirentoplumsal örgütler üzerindeki etkileri ve dü-şünce hayatı üzerindeki etkileri çağımıza dam-gasını vurmuştur (Russell 2003: 7).

İnsan yaşamı üzerinde oldukça etkili olan bili-me yönelik yapılan eleştirilerde hata yapılannokta Albert Bayet’e göre, bilimin kendisi ilepratik uygulamalarının birbirine karıştırılması-dır. Silahlar, bombalar, makine köleliği ger-çektir ama bunların kötü kullanımı bilimin işideğildir. Sokaktaki adam için bilim trendir,uçaktır, sinemadır, radyodur, penisilindir, atombombasıdır. Ona göre, en kültürlü kişiler bilebu yanılgıya düşmektedirler. Bilim tekniktenayrı bir olgudur. Yalnız ve yalnız olayların,olaylar arasındaki ilişkilerin çıkarsız araştırıl-masıdır (Aydın 2001: 111). Bu doğrultuda

yaşadığımız sorunların nedenleri üzerindedururken bilimin pratiğe uygulamasının sorgu-lanması önem kazanmaktadır.

Nesnel olarak elde edilmiş bilimsel bilgininpratiğe aktarılması süreci belli amaçlar doğ-rultusunda yapılmaktadır. Kuşkusuz bu aktarımsürecinin neden olabileceği sonuçlar da aslındabu amaçlar içinde yatmaktadır. Söz konusueylemi gerçekleştiren kişi, grup ya da kurum bueyleminde iyiden, doğrudan yana tavır alabile-ceği gibi çeşitli çıkarlar ve kısa vadeli düşün-celer ile bunun tam karşısında da yer alabil-mektedir. Örneğin savaşlarda üstün gelebilmekiçin geliştirilen nükleer silahların varlığı kısavadeli, insan ve onun içinde bulunduğu doğayıhiçe sayan anlayışın ürünüdür.

Bilimin pratiğe aktarım sürecinden doğabilecekolumsuz sonuçların bir kısmı da kullanıcılardankaynaklanmaktadır. Kimi zamanlar insanlıkadına faydalı sonuçlar doğurması açısındanyapılmış bir buluş, onu kullananların yaptığıeylemlerle, zararlı sonuçlara neden olabilecekbir niteliğe bürünebilmektedir. Örneğin; budurumun farkında olan Leonardo Da Vinci, birdenizaltı tasarlayabilmenin mümkün olduğunainandığı halde bunu gerçekleştirmemiştir. DaVinci bu kararının gerekçesini şöyle açıkla-maktadır (Lipson 2000: 88): “Yiyeceksiz dura-bildiğim kadar uzun bir süre suyun altındakalabilme yöntemimi açıklamıyorum; denizaltında, gemilerin altını delip tayfalarla bera-ber batmasına yol açarak alçakça adam öl-dürmeye kalkışabilecek kötü niyetli insanlarolabileceği için bunu yayınlamıyorum ve du-yurmuyorum”

Bilimsel bilginin pratiğe aktarımı sürecindeyukarıda ele alınan karar verme süreci sadeceteknoloji ile ilgili konularla sınırlı değildir.Ekonomi, siyaset gibi toplumsal yaşamı ve deonun bir parçası olan insanı ilgilendiren diğeralanlarla ilgili kararlar için de bu süreç geçerli-dir. Demokratik yollarla seçilmiş bir yönetici,alacağı kararlarda toplumsal yarar yerine ken-disinin, yakın çevresinin ya da menfaatininolduğu kişi ve grupların yararını düşünebil-mektedir.

Tüm bunlar doğrultusunda çağımızda yaşananbu sorunların nedeninin ne olduğu sorusunatekrar dönmek gerekirse; toplumsal, ekonomik,

Page 7: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

8

siyasal ilişkilere ve bunların tümünü içine ala-bilecek şekilde insan doğasına ve etiğe ilişkinsorunlara eğilmek gerekecektir. İnsanoğlu öylebir çağ içinde yaşamaktadır ki, sahip olduğuolanaklarla, dünyayı hiç olmadığı kadar iyi birhale getirebilecek ya da onu bir çırpıda yokedebilecek güce sahiptir. Kuşkusuz bu durum-da sonucun ne olacağı, daha önceden de belir-tildiği gibi ister yöneten isterse de yönetilenolsun bireylerin ne yönde karar vereceğinebağlıdır.

Günümüze baktığımızda, bilgi çağını yakala-mış olan insanın teknolojik anlamda sahipolduğu oldukça ileri gelişmişlik düzeyine kar-şın halen eskiden kalan ya da bilgi çağı ilebirlikte yaşamına dahil olan sorunlarla uğraş-makta olduğu görülmektedir. Özellikle iletişimteknolojilerindeki gelişmeler, bireylere küreselanlamda bugüne değin hiç olmadığı kadargüçlü bir iletişim olanağı sunmuştur. Kuşkusuzbu iletişim olanağının kullanımından doğacakyararlı ya da zararlı sonuçlar da, yukarıda deği-nilen karar sürecine dahildir.

II. BİLGİ, İLETİŞİM VE TEKNOLOJİ

Alvin Toffler, tarih boyunca görülen önemlidönüm noktalarından bahsederken ana hatla-rıyla iki önemli dönüşümün gerçekleştiğini veüçüncü dalganın (sanayi sonrası toplum) fiilenyaşanmakta olduğunu söylemektedir. Bu yak-laşıma göre; toplumsal gelişmenin ilk dönümnoktası tarımın ortaya çıkması, ikinci dönümnoktası ise sanayi devrimidir. Bunları tarihinbelli bir döneminde ortaya çıkmış iki ayrı olayolarak değil belirli bir hıza sahip bir değişiklikdalgası olarak görmek yerinde olacaktır (Akın1999: 66–75). Çünkü toplumsal değişim sü-reçleri çok sert çizgilerle ortaya çıkmak yerinebir dönemin etkisi azalırken yeninin etkisiniyavaş yavaş gösterdiği dönemlerle ortaya çık-maktadır.

Tarım toplumu ile daha önceki göçebe toplu-lukların hayvancılık ve toplayıcılığa dayananyaşam biçimlerinden yerleşik yaşama ve bununberaberinde gelen el sanatlarına ve tarıma da-yalı üretime geçilmiştir. Tarım toplumundansonra ise, sanayi toplumu gelmektedir. Pozitifbilimlerdeki ve bunun beraberinde gelen tek-nolojik yeniliklerin oldukça etkin olduğu sana-yi toplumunun çıkışı, sanayi devrimine dayan-

maktadır. Erkan’a göre sanayi devrimi, bir seriteknolojik yeniliğin üretim alanında kullanıl-masının, ekonomik, sosyal, politik ve kültürelalanlara yansımasını kapsayan bir süreç olarakgerçekleşmiştir. Bununla birlikte JamesWatt’ın 1765’te buhar makinesini bulması vebunun enerji kaynağı olarak kullanılması, tek-nolojik açıdan; Adam Smith’in 1776’daki“Milletlerin Serveti” adlı eseri, ekonomik açı-dan; 1789 Fransız Devrimi, politik gelişmeleraçısından belirleyici dönüm noktaları ve tarih-ler olmuştur (Erkan 1998: 3).

Günümüze kadar sanayi ve tarım devrimlerigibi iki büyük değişim yaşayan insanlık şimdiyeni bir dönemle karşı karşıya bulunmaktadır.A. Comte 19. yüzyılda, insanların güç ve zen-ginlik isteyeceğini ve o dönemde gücün dezenginliğin de kaynağının endüstri olduğunu;dolayısıyla insanlığın kaçınılmaz olarak en-düstrileşeceğini belirtmiştir. Oysa bir ürününbilgisini üretmenin, kendisini üretmenin önünegeçtiği için yaşadığımız bilgi çağında gücün dezenginliğin de kaynağı yeniden tanımlanmıştır(Akat 1998: 229). Bilgi toplumu, kapitalistötesi toplum, post-modern toplum gibi farklıadlarla anılan bu dönemin temelini; bilgi veiletişim teknolojileri oluşturmaktadır. Özelliklebilginin insan faaliyetlerinde odak noktasıdurumuna gelmesi onun üretilmesini de kolek-tif bir anlayış ve süreklilik temelinde zorunlukılmakta, bu sürece olan katılımın ulaştığıyüksek boyutlar bilgi temelinde işleyen tekno-lojinin de hızla ilerlemesine yol açmaktadır.

Bilgi toplumu zorunlu olarak iletişim olgusu-nun varlığını gerektirmektedir. Çünkü iletişimyoksa bilgi de, bilgi toplumu da yok demektir.Nitekim yüzyıllardır insanlar, çeşitli bilgi top-lulukları ve toplumları arasında çeşitli teorik vepratik bilgi aktarımını içeren sosyal, kültürel,siyasi, teknolojik, ekonomik, askeri, dostluk veişbirliği paktları, kulüpleri ve organizasyonlarıkurmuştur (Açıköz 2003: 37).

İnsan ve insanın içersinde bulunduğu hemenher süreçte yer alan iletişim, gerek bireyselgerekse de toplumsal anlamda oldukça önemlibir süreçtir. Günümüze değin başta iletişimteknolojilerinde olmak üzere ekonomik, top-lumsal, siyasal, kültürel alanlarda yaşanandeğişim ve gelişmeler iletişimin önemini dahada arttırmış, konu gerek akademik gerekse de

Page 8: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Distopyan Perspektiften Bilgi İletişim Teknolojileri... (5-21)

9

pratik anlamda eskisinden çok daha kapsamlıbir uğraş alanı haline gelmiştir.

Sosyal Psikoloji Sözlüğü’nde belirtildiği üzereetimolojik olarak iletişim (Latince communi-catio veya communicare), bir şeyi ortak kıl-mak, paylaşmak demektir. Terim XVI. yy. danitibaren sosyal ilişkileri ifade etmektedir. Buanlamda bireysel olandan kolektif olana geçişiifade eden iletişim, sosyal yaşamın temel ko-şuludur ve kısaca, anlam yüklü mesajlarındeğişimi yani bir mesajın verilmesini ve alın-masını içeren bir tür bilgi iletimi olarak tanım-lanabilmektedir (Bilgin 2003:163). Oskay’agöre iletişim; birbirlerine ortamlarındaki nes-neler, olaylar, olgular ile ilgili değişmelerihaber veren, bunlara ilişkin bilgilerini birbirle-rine aktaran, aynı olgular, nesneler, sorunlarkarşısında benzer yaşam deneyimlerinden kay-naklanan, benzer duygular taşıyıp bunları birbi-rine ifade eden insanların oluşturduğu toplulukya da toplum yaşamı içinde gerçekleştirilentutum, yargı, düşünce, duygu bildirişimleridir(Oskay 1992: 15).

İletişim sürecinin çok çeşitli türleri bulunmak-tadır. Kuşkusuz kitle iletişimi olgusu, gerekmesaj iletmedeki etkinliği gerekse de ulaştığıkişi sayısı bakımından çağımızda oldukça ö-nemsenmektedir. Açıköz’e göre tarih boyuncakitle iletişim araçları teknik veya teknolojikseviyesine bağlı olarak yetkinlik ve etkinlikgöstermiştir. Günümüzde ise haklı gerekçelerlebazı iletişim kuramcıları bilgi çağının motoruolan iletişim teknolojilerinin çarpıcı, büyüleyicigelişiminden dolayı kimi zamanlar içinde ya-şadığımız çağın ‘iletişim çağı’ olarak adlandı-rılmasını teklif etmektedirler. Ona göre artıkdünyada olup bitenleri televizyonlar aracılı-ğıyla evlere kadar gelmesi ve dünyanın ötekiucunda yaşayan insanlarla faks, telefon, telgraf,internet ile iletişim kurabilme olanağının varlı-ğı hatırlanacak olursa ‘iletişim çağı’ adlandır-ması hiç de abartılı olmayacaktır (2003:175).

Yirminci yüzyılın ikinci yarısından sonra geli-şen iletişim teknolojilerinin özellikle iletişimuyduları, bilgisayarlar (gerek donanım ve gerekyazılım boyutuyla), iletişim araç ve gereçleri-nin bir sonucu olarak günümüzde çok büyüksayıda ve farklı nitelikte bilgi toplanabilmekte,depolanabilmekte ve istenildiğinde dünyanındört bir yanına dağıtılabilmektedir (Önür 1993:

141). Söz konusu görevleri yerine getiren bilgiiletişim teknolojileri; bilginin elde edilmesinisağlayan ve insanlar arasında, insanlarla elekt-ronik sistemler arasında ve de elektronik sis-temlerin kendi aralarında farklı iletişim tarzla-rını kolaylaştıran tüm teknolojileri kapsamak-tadır (Akıncı 2006: 1).

BİT’in gelişim sürecine bakıldığında en kap-samlı değişikliklerin 1990’lı yılların başındanitibaren olduğu görülmektedir. 1990'lı yıllardaPC'lerin hızının ve kapasitesinin baş döndürücübiçimde gelişmesiyle birlikte önce PC ağların-dan oluşan modeller sonrasında da ağlarınbirbirine bağlanması müşteri-sunucu (client-server) teknolojisinin gelişimi ve ana bilgisayarile PC ağları arasındaki bağlantılar ortaya genişalanlara yayılmış tek merkezden de idare edile-bilen sistemleri çıkarmıştır. Yine aynı dönem-lerde yazılım teknolojisi de donanım teknoloji-si kadar hızla değilse bile yakın düzeyde birdeğişim göstermiş; programlama dilleri, sistemyazılımları, verimlilik araçları ve uygulamayazılımları alanında çok sayıda çözüm ve ürünpazarlara sunulmuştur. Ayrıca şirketlerin vekurumların birimlerinin birden fazla coğrafilokasyona dağılmış oldukları durumlarda uzakbirimler arasında iletişimin sağlanması gerekli-liği beraberinde iletişim ve telekom altyapılarıve servislerinin de gelişimini getirmiştir(http://www.bilisimsurasi.org.tr/gelisim/docs/bilisim_sektorunun_gelisimi_taslak_raporu_20040218.doc, 14.10.2006).

BİT, özellikle 20. yüzyılın dördüncü çeyreğin-den başlayarak, kendi çerçevesi içinde göster-diği olağanüstü gelişmelerin yanı sıra, başkaalanlardaki tüm bilimsel ve teknolojik geliş-melerin de vazgeçilmez altyapısı ve desteğikonumuna yükselmiştir. BİT üretim teknoloji-leri temel elektronik devre bileşenlerindentümdevrelere (mikroçiplere), lazerlere, fiberoptik kablolara ve bileşenlere, çok çeşitli elekt-ro-mekanik bileşenlere, ses ve görüntü algıla-yıcılara ve vericilere kadar çok geniş ve gittik-çe de genişleyen bir alanı kapsamaktadır(http://vizyon2023.tubitak.gov.tr/ stratejikteknoloji/bit.pdf, 14.10.2006).

İletişim teknolojilerindeki değişim insan yaşa-mının birçok alanına etki etmiştir. Örneğingünümüz kent açık mekanları teknolojik iler-lemenin sonucu ortaya çıkan kullanım biçimle-rinin etkisi altındadır. Çünkü iletişim teknolo-

Page 9: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

10

jilerindeki değişim, kentsel işlevlerin birçoğu-nu sanal ortama taşımış, sanal ortama geçirilenişlevler de eski kent merkezlerinin temel fizik-sel elemanlarına gereksinimleri azaltmıştır.Banka ve posta hizmetlerinin sanal ortamageçmesi sonucu zamanla banka şubelerinin vepostahanelerin kent meydanlarından kaybolma-sı beklenmektedir. Çünkü artık; büyük binala-rın içlerinde yapılan işlemler, ATM makineleriile kolaylıkla yapılabilmektedir (Souici veKılınçaslan 2005: 97–106).

Kuşkusuz bilgi iletişim teknolojilerinin gerekbirey, gerek toplum, gerekse de örgütsel dü-zeydeki etkileri bununla sınırlı değildir. Sözkonusu teknolojilerdeki gelişimlere koşut ola-rak toplumsal yaşamın birçok alanında önemlideğişiklikler meydana gelmiştir. Örneğin bu-gün birçok insan, bilgi çağının en önemli ileti-şim aracı olarak kabul edilen internet sayesindebirbirleriyle tanışıp arkadaşlıklar kurmakta,sanal mağazalardan alışveriş yapmakta, dünya-nın herhangi bir yerinde meydana gelen birolaydan anında haberdar olmakta ya da birkonuya dair gereksinim duyulan bilgi ve bel-gelere rahatlıkla ulaşabilmektedir.

İnternet örneğinden de anlaşılabileceği üzerebilgi iletişim teknolojileri kişilerarası iletişimdeönemli değişikliklere neden olmuştur. Sözge-limi bugün birçok insan, sahibi olduğu ceptelefonunu adeta vücudunun bir organı gibialgılamakta, oyun oynamaktan müzik dinleme-ye kadar birçok gereksinimini bu araç ile kar-şılamaktadır. Kuşkusuz bilgi iletişim teknolo-jilerinin bireylerin oluşturduğu örgütler üzerin-de de önemli etkileri bulunmaktadır. Günü-müzde örgütler bilgi temelli ekonomik sistem-de ayakta kalabilmek için bilgiyi üretebilecekve kullanabilecek nitelikli insan gücüne gerek-sinin duymaktadır. Bu da yeni ekonomideyetişmiş insan gücünü çok önemli kılmaktadır.Sözgelimi pazarlama iletişimi sektörüne men-sup firmaları, ajansları ayakta tutan sahip ol-dukları maddi mal varlıkları değil, bilgiyi üre-tebilen ve onu tüm iş süreçlerine yayabilendonanımlı insan kaynağı profilleridir. Ülke-mizde kötü hizmet kalitesi ile sorgulanan bir-çok devlet kurumunda da söz konusu durumdaişin niteliklerine hakim olmayan personelinistihdamı önemli bir faktördür.

Bilgi iletişim teknolojileri üretim ve ekonomikbüyüme üzerinde de güçlü bir etkiye sahiptir ve

bu nedenle bilgi ekonomisinin öncüdinamiklerinden birini oluşturmaktadır. Buteknolojiler; emek ve sermaye yoğun üretimsektörlerinde ve tarımda bile, tasarım ve üretimsüreçlerinde etkililik, talep ve pazar bilgilerinehızlı erişim gibi faydalarla verimlilik artışısağlamakta; belirli bir yer ve fizik altyapıyabağımlı olmaksızın e-iş gibi yeni ekonomikfaaliyetlerde bölgesel ve küresel rekabetavantajı yaratmakta; daha şeffaf ve katılımcıyönetişim tarzlarını mümkün kılmakta veyolsuzluk mekanizmalarını önlemeye yardımcıolmakta; bireyler, topluluklar ve örgütlerinyaygın kaliteli eğitim ve yaşam boyu öğrenimimkanlarına kavuşmasını sağlamaktadır(http://www. bilisimsurasi.org.tr/gelisim/docs/bilisim_sektorunun_gelisimi_taslak_raporu_20040218.doc, 14.10.2006).

Bilgi iletişim teknolojilerinin; insan yaşamı,örgütsel yapı ve işleyişler, üretim ve ekonomikbüyüme üzerindeki etkilerinin büyüklüğü,beraberinde bir takım tartışmaları da getirmiş-tir. Bu teknolojilerin çağımızda hızla artanönemi ve genişleyen yayılma alanı, insana vetopluma dair bir takım problemler ortaya çı-karmıştır. İnsan faktörünün iş sürecinde sosyalve psikolojik yönden yeterince tatmin edile-memesi, artan işsizlik, özellikle ağ teknolojile-rinden kaynaklanan güvenlik sorunları, ülkelerarası hızla artan gelir dengesizliği ve fırsateşitsizliği bunlardan bazılarıdır. Kuşkusuz bugibi problemler beraberinde insanlığın gelece-ğine yönelik önemli endişeleri ve karamsarbakış açılarını getirmiştir. Dünyanın ve insanlı-ğın geleceği kimilerine göre hiç de iç açıcıdeğildir.

III. OLMAYAN ÜLKENİN ÖTEKİSİ:DİSTOPYA

İnsanoğlu yeryüzünde sorular sorup, kendisinisorgulayabilen tek canlıdır. İlk ortaya çıktığıgünden bu yana kendisini ve içinde bulunduğuçevreyi çeşitli yönleriyle sorgulayan insan,bilimden felsefeye değin çok geniş bir alandaçeşitli olay ve olguların neden ve sonuçlarınıanlamaya çalışmış, kendince bunlara dair yeniöneriler geliştirmiştir. İnsanın düşünen, sorgu-layan, anlamaya çalışan doğası onu daimagöreceli olarak daha iyiyi aramaya itmiştir.Kuşkusuz bu arayış da kimi zamanlar değişimikimi zamanlar da bu değişimin varış noktası

Page 10: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Distopyan Perspektiften Bilgi İletişim Teknolojileri... (5-21)

11

olarak kabul edilebilecek alternatif toplum vedevlet modellerine ilişkin önerileri ya da düşle-ri gündeme getirmiştir. Bu alanda bilinen ilkkapsamlı öneriyi Antikçağ düşünürlerindenPlaton (M.Ö. 427 – M.Ö 347) ‘Devlet’ isimlieserinde ortaya atmıştır. Yetkin topluma vedolayısıyla toplumsal mutluluğa erişmeninyolunun ideal devlet düzenine erişmekten geç-tiğini savunan Platon, ‘Devlet’ isimli eserinde,ideal devlet düzenine ilişkin birçok özelliğiortaya koymuştur. Platon’dan yirmi yüzyılsonra bir İngiliz düşünürü olan Thomas More(1478–1535), insanları mutlu kılmak için Pla-ton’unkine benzer bir devlet düşünmüş ve‘Ütopya’ adlı eserini kaleme almıştır.

İlk olarak Thomas More tarafından ortayaatılmış olan ütopya sözcüğü, Yunanca ‘olma-yan ülke’ anlamına gelmektedir. Koyu birKatolik olan Thomas More, ‘Ütopya’ adlı ese-rinde, hiçbir yerde bulunmayan hayali bir ülke-yi betimlemektedir. Bu ülke, insanların bencil-liğinden, tutkulardan, günahlardan sıyrılmış birülkedir; bir tür bireysel ve kolektif mükemmel-lik düzenidir; kitap zamanın İngiltere'sinin bireleştirisi niteliğindedir. Thomas More'danitibaren ütopya sözcüğü, tüm hayali ve idealtoplum betimlemelerinin adı olmuştur. Ütop-yalar, mutlu toplumun resimleridir. ThomasMore'un Ütopya'sı dışında başka ünlü ütopyalarvardır; örneğin Güneş Ülkesi (Campanella),Yeni Atlantis (Bacon), Telemague (Fenelon),Candide (Voltaire), Bougainviüe'in Seyahati(Diderot), Gulliver (Swift) gibi. Ütopik düşün-celer, siyasal planda da Platon'dan sonraProud'hon, Owen, Babeuf, Fourier, Saint-Simon gibi düşünürler tarafından temsil edil-miştir (http://www.siyasetvepolitika.com/gorusler-ve-doktrinler/utopya.html 23.10.2006).

Ütopyalar çıkış olarak insan doğasının iyi ol-duğu ya da gerekli koşullar sağlandığında in-sanlarda iyi olma potansiyelinin ortaya çıkabi-leceği kabulüne dayanmaktadır. Örneğin iyiyikişinin temeline koyan Socrates’in öğretisinibiraz daha ilerleten Platon’a göre diğer idelerin(ideallerin) ve evrenin çıkış kaynağı olan iyi,aslında bütün evrenin temelindedir. İyi’ninontolojik, ahlaksal ve estetiksel bir anlamıvardır. Böylece Platon tüm evreni ahlaksal veestetiksel bir yapıya dayandırmaktadır. Onagöre iyi idesine dayanmayan bütün ahlaksal veestetiksel yargılar diğer yargılar gibi özneldir.

İyi idesine de ancak bilgi ile kavuşulabilmekte-dir (Turgut 2002: 6) İnsan özündeki iyiliğeancak düşünerek, doğayı ve kendini anlamayaçalışarak ulaşabilmekte, bunu yaparken de bilgisahibi olmaktadır. Ancak her insan böyle birhayat sürmemektedir. Bu doğrultuda bilgiliolan, bilgisiz olanı yönetme hakkına sahipolmalıdır.

Sokrates, Platon gibi düşünürlerin insanın ö-zünde iyilik bulunduğu yönündeki düşünceleriHobbes, La Rochefoucauld, Machiavelli gibidüşünürlere pek de doğru gelmemiştir. ÖrneğinRönesans düşünürlerinden Machiavelli’yegöre, tarih göstermiştir ki insan düzenbaz vekötüdür. İnsanların ihtiyaçları doymak bilme-diğinden, daima ruhlarında da bir memnuniyet-sizlik mevcut olmakta, bu nedenle şimdikizaman kınanmakta, geçmiş övülmekte, gelecekise arzu edilmektedir. İnsanlar, ihtirasları vesabırsızlıkları yüzünden, hem kendilerini kan-dırmakta hem de zamana ters düşen işler yap-maktadırlar. Ona göre, insan hafif zararlardanmutlaka intikam almaya kalkmaktadır. Bunedenle insan ya söndürülmeli ya da okşanma-lıdır. İnsanları güzel şeylerle bir şeye inandır-mak kolaydır. Ama önemli olan bunu onlardabir inanç haline getirmektir. Bunun da yoluşiddetten geçmektedir (Machiavelli 2003).

İnsan doğasının kötülüğüne olan düşüncelergeleceğe ilişkin karanlık öngörülerle birleşinceütopyalara yani olmayan ülkelere bir ‘öteki’getirmiştir. Bu öteki ‘Distopya’ adıyla anıl-maktadır. Distopya -dystopia-, çoğunluklaütopik bir toplum anlayışının anti-tezini ta-nımlamak için kullanılan bir sözcüktür. Kelimeilk defa John Stuart Mill tarafından kullanıl-mıştır. Filozofun Yunanca bilgisi göz önünealınırsa, kelimeyi ‘ütopyanın tersi’ olarak değil,‘kötü bir yer’ anlamında kullandığı anlaşıl-maktadır. Yunanca bir ön-takı olan ‘dys/dis’,‘kötü’, ‘hastalıklı’ ya da ‘anormal’ anlamınıtaşımaktadır. ‘Ou” takısı ise ‘yok’, ‘değil’anlamını taşımaktadır ki ütopya (outopia) Yu-nanca'da ‘olmayan yer’ anlamına gelmektedir.Ütopya, ‘güzel yer’ anlamına gelen Eutopia’yabir gönderme yapan bir sözcüktür (Eu öntakısı‘iyi, güzel’ anlamı katar). Bu doğrultudadistopya ile ütopya, dysphoria ile euphoria'nınbirbiriyle karşıt olduğu gibi karşıt değildir(http://tr.wikipedia.org/wiki/Distopya,22.10.2006).

Page 11: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

12

Distopya; 20. yüzyılın sanat ve düşünce haya-tında sıkça karşılaşılan, edebiyat ve sinemanınözellikle bilim kurgu türü aracılığıyla tematizeetmeye başlamasıyla geniş kitlelerce tanınmışolan bir kavramdır (2). İçinde bulunulan zama-nın olumsuz, istenmeyen koşullarının doğura-cağı etkilerinden yola çıkarak bunların gelece-ğin dünyasındaki olumsuz yansımalarını ço-ğunlukla toplumsal bir kurgu düzeyinde elealan öngörüsel tasarımlar olan distopyalar,sanatın uyarıcı işlevini yerine getiren kehanetaraçları olarak da düşünülebilmektedir (Güneş2002).

Distopyan olarak nitelendirilebilecek geleceköngörülerinin birçoğu özellikle çağımızdateknolojik gelişmelere vurgu yapmaktadır.Özellikle modernizmle birlikte bilimsel düşün-ceye verilen önemin artması ve buna koşutolarak gerçekleşen teknolojik ilerlemeler, insa-noğlunun yaşamını oldukça farklılaştırmıştır.Kuşkusuz bu farklılaşma içeriğinde çeşitliolumlu ve olumsuz getirileri taşımaktadır.Örneğin yolcu uçaklarının bulunmasıyla biryandan onbinlerce kilometrelik mesafeleri çokkısa sürede aşma olanağına kavuşan insanoğlu,diğer yandan da hava korsanları, uçak kaçırmaeylemleri gibi yeni sorunlarla karşı karşıyakalmıştır.

Teknolojik gelişmeler daha önce de belirtildiğigibi olumlu ya da olumsuz sonuçlara nedenolabilmektedir. Kuşkusuz bu durum da berabe-rinde, söz konusu gelişmeler doğrultusundagelecekte şekillenecek olan dünyaya ve insanyaşamına dair ütopik ve distopik bakış açılarınıgetirmektedir. Bilim ve teknolojinin ilerlemesi,kimilerine göre dünyamızda yaşanan sorunlaraetkili çözüm getirerek daha yaşanılır bir dün-yanın mimarı olacakken kimilerine göre iseinsan yaşamının kalitesini düşürüp uzun vade-de insanlığı yok edecektir.

Teknolojik gelişmelere dair ütopik ve distopikbakış açıları, bilgi iletişim teknolojileri için degeliştirilmiştir. Söz konusu bilgi iletişim tek-nolojilerdeki ilerlemeler ile ortaya çıkan bilgiçağı birçoklarına umut olmuştur. Örneğin dahabilgi çağı kavramının bile ortaya çıkmadığı1950’li yıllarda ünlü İngiliz düşünür BertrandRussell iletişim teknolojilerindeki gelişmelerve artan iletişim olanaklarını insanlık için bü-yük bir fırsat olarak değerlendirmiştir.

Russell’a göre iletişim, günümüze değin impa-ratorluk sınırlarını çizmede başlıca kısıtlayıcıunsur olmuştur. Antik çağda İranlılar ve Ro-malılar yollara bağlıdırlar ve o zamanlar içinattan daha hızlı hareket eden bir şey bulunma-maktadır. Bu nedenle de başkentle sınırlararasındaki mesafe çok fazla olduğundan impa-ratorluklar yönetilemez duruma gelmiştir. Bugüçlük telgraf ve demiryolunun bulunması ileortadan kalkmış ve uzun mevzili bombalar ilede tüm olarak ortadan kalkmak üzeredir. Şuanda dünya çapında bir imparatorluk kurula-bilmesi için hiçbir teknik zorluk kalmamıştır.Bu aşamada Russell’a göre savaş içinde bulu-nulan çağlar, daha önceki çağlara göre insanyaşamı için daha yıkıcı hale geldiği için, tek birhükümet altında birleşmek zorunludur, aksihalde barbarlığa dönüşü veya insanlığın kay-bolmasını sağlayacak öğeler hazırlanmış ola-caktır (2003: 7). Russell’ın sözünü ettiği veinsanlığı yok olmaktan kurtarıp, insanlığın tekbir hükümet altında birleşmesini sağlayacakortamı ise iletişim teknolojilerindeki gelişmelersağlayacaktır.

Bertrand Russell’ın bilgi iletişim teknolojileri-nin günümüzdeki gelişmişlik düzeyine erişme-sinden çok önceleri sözünü ettiği ‘kurtuluşreçetesi’ çağımızda oldukça geliştirilmiştir.Bilgi iletişim teknolojilerinin günümüzde gel-diği ileri nokta, bu teknolojilerle donanmış yenibir ütopyayla ilgili fikirlerin doğmasına nedenolmuştur. Söz konusu ütopik fikirler, bilgiiletişim teknolojileri aracılığıyla şekillenecekoldukça ‘ideal’ siyasal, ekonomik, kültürelyapılardan söz etmektedirler. Buna göre bilgiiletişim teknolojilerinin gelişmesi ve yaygınlı-ğının artması ile birçok sektörde verimlilik vekalite artacak, yeni iş alanlarının doğmasınaparalel olarak istihdam düzeyi yükselecek,siyasal, toplumsal konulara ilişkin karar süreç-lerini katılım artacak ve dolayısıyla demokratikyapılar güçlenecek, gelişen iletişim olanaklarıile kültürler arası ilişkiler gelişecek ve böyle-likle farklı uygarlıkların birbirlerini anlamasıkolaylaşacaktır.

Endüstri sonrası toplum kavramını ortaya atanDaniel Bell, oluşturduğu ülküsel toplum içinbeş katlı bir dönüşüm öngörmektedir. Bunlar;temel ekonomik bileşeninin yer değiştirmesi(bir üretim ekonomisinden bir hizmet ekono-misine geçiş), işlerin yapısında kayma (profes-

Page 12: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Distopyan Perspektiften Bilgi İletişim Teknolojileri... (5-21)

13

yonel ve teknik sınıfın üstünlüğü), yeniliğin vekamu politikalarının oluşturulmasının kaynağıolarak kurumsal bilginin kazandığı yeni birmerkezlik, geleceği öngörerek aydınlatmazorunluluğu ve karar alımına dönük yeni birdüşünsel teknolojinin gelişmesidir. Endüstriöncesi toplumun ‘doğaya karşı bir oyun’ olma-sına karşılık, endüstri toplumu ‘üretilmiş doğa-ya karşı bir oyun’, endüstri sonrası toplumu ise‘kişiler arasında bir oyundur’. Hiyerarşi veeşgüdümden çok işbirliği ve karşılıklılık esası-nın egemen olduğu bilimsel dünyanın, özelliklebir araştırma topluluğunun örgütlenmesi bununbir görünümüdür (Mattelart 2004: 61–62).

Alvin Toffler, John Naisbitt ve Yoneji Masudagibi araştırmacılar da Daniel Bell ile ekonomikdeğişimler ve bilgi toplumuna yönelik pozitifbeklentiler konusunda uzlaşmaktadır (Blom veark. 2001: 111) Bilgi iletişim teknolojilerineyönelik ütopyan perspektifin savunucularındanYoneji Masuda, bilgi toplumunun özelliklerinisaymakta ve bu çabasını, ‘computer’ ve‘utopia’ sözcüklerini bir araya getirerek‘computopia’ olarak adlandırmaktadır.Masuda’nın bilgi toplumu vizyonunda materyalsermayesi üzerinde egemen olan bilgi sermaye-si, herkesin katılımına açık bir küresel bilgialışverişi, rekabetin yerine işbirliği ve sinerji-nin aldığı, gönüllülük üzerinde işleyen, merke-ziyetçilikten uzak ekonomik ve toplumsal yapıbulunmaktadır (Geray 2003: 121).

Bilgi iletişim teknolojilerine yönelik ütopyanbakış açısı kuşkusuz geleceğe yönelik biröngörümleme olarak herkesçe paylaşılmamak-tadır. Ütopyan bakış açısıyla bu teknolojilerideğerlendirenlere karşıt olarak konuyla ilgile-nen kimi araştırmacılar, distopyan bir bakışaçısı geliştirmiş, her şeyin bugünden daha daolumsuz olacağı bir dünya öngörümlemesindebulunmuştur. Herbert Schiller, Ian Reinecke,Frank Webster, Kevin Robins, Neil Postmangibi araştırmacıları bu grup içinde değerlen-dirmek mümkündür (Akıncı 2002).

Günümüzde bilgi toplumu kavramı tartışılırkenhemen hemen tüm kaynaklarda GeorgeOrwell’in meşhur 1984, Aldous Huxley’in‘Cesur Yeni Dünya’ ve Yevgeni Zamyatin’in‘Biz’ adlı kitapları 50–60 yıl önce geleceğedönük tahminleri içermeleri açısından değer-lendirilmeye alınmaktadır. Söz konusu kitapla-

ra yapılan atıfların çokluğu, bilgi toplumunayönelik iyimser tahminlerin yanında aslında hiçde küçümsenmemesi gereken bazı endişelerinde bulunduğunu ortaya koymaktadır.

Kitle iletişim araçları ve teknoloji aracılığıylayönlendirme olgusu, özellikle bilgi çağınıntemelini oluşturan bilişim teknolojileri gözönüne alındığında çeşitli düşünürler tarafındanihtiyatla karşılanmıştır. Orwell, devletin herşeyi denetim altında tuttuğu, en küçük bir aykı-rılığa ve bireyselliğe izin vermediği, resmiideolojinin bütün tarih ve dili kendine görekurguladığı bir toplumdan bahsetmektedir.Romanda, insanları sürekli gözetleyip baskı vedenetim altında tutan ‘Big Brother’ adında birmerkezi güç bulunmaktadır. Bu romanın gü-nümüze yansıması, bilgisayarlar aracılığıylatoplumu daha sıkı bir denetim altına almakisteyenler olabileceği endişesidir (Akın 2001:25–29).

Bu endişeyi günümüzde paylaşan isimlerdenbiri olan David Lyon, çağımız toplumunu ‘gö-zetim toplumu’ olarak adlandırmaktadır. Ban-kalarda otomatik para çekmeyi sağlayan ATMmakineleri, bilgisayarlar, E-posta, sağlık si-gortaları, kredi kartları, uydular, marketlerdekikameralar yani teknolojinin 20 yıllık evrimininsonucu olan bu araçlar insanoğlunun yüzyıllar-dır süregelen özel yaşamında girişilmemiş enküçük bir alan bile bırakmamıştır. Artık kişiselyaşamın en hassas ayrıntıları her gün büyükşirketlere ve devlet dairelerine ait dev bilgisa-yar veri tabanları içinde toplanmakta, saklan-makta, çağrılmakta ve işlenmektedir (Lyon1997).

Kaynağını bilgi toplumu ve bilgi iletişim tek-nolojilerinin gelişiminden alan endişeleri kuş-kusuz sadece gözetim ya da mahremiyet konu-ları ile sınırlamak mümkün değildir. Bu endi-şelerin daha çeşitli toplumsal, siyasal, kültürel,ekonomik konulara ilişkin boyutları bulun-maktadır. Kuşkusuz bu endişelerin kaynağınıkonuyla ilgilenen araştırmacıların ‘altıncı hisle-ri’ değil, çağımızda yaşanan sorunlara ilişkingözlemler ve çeşitli araştırmacılar ile uluslara-rası kuruluşlar tarafından açıklanan verileroluşturmaktadır. Bu doğrultuda geleceğe yöne-lik distopyan görüşleri, bugünkü mevcut prob-lemlerle beraber değerlendirmekte fayda bu-lunmaktadır.

Page 13: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

14

IV. DİSTOPYA’DA BİLGİ İLETİŞİMTEKNOLOJİLERİ

Yirminci yüzyıl insanlık tarihinde oldukçailginç bir yüzyıl olmuştur. Günümüze değingelmiş geçmiş önemli uygarlıkları inceleyensiyaset bilimci Leslie Lipson, yirminci yüzyıldainsanlığın ilerlemesi ile ilgili kayıtları ‘hayretverici’ olarak değerlendirmektedir. Bu yüzyıldahümanist adımlar, insanlık dışı acımasızlıklarla

bir araya gelmiş, bilimsel keşifler hem hayatkurtarmak hem de onu yok etmek için kulla-nılmış, insanlığın bilgi birikimi durmadan ge-nişlemiş, fakat gerçekler düzenli olarak örtbasedilmiş ya da çarpıtılmıştır. İnsanların kuman-da ettiği araçlar eskisine göre son derece etkiliolduğu için bu türden karşıtlıklar şimdiye kadargörülen en yüksek noktasına erişmiş ve böylecedaha da göze batar hale gelmiştir (Lipson 2000:209).

Tablo 1. Yirminci Yüzyılda Ahlaki Artılar ve Eksiler

Artılar (+) Eksiler (-)İnsan haklarıve görevleri

Kadınların özgürlüğüIrkçılık karşıtı akımlarÖzvericilik, hümanistlik

Devam eden cinsiyet ayrımıDevam eden ırkçılıkBencillik, açgözlülük

Eğitim Devlet okulları, okuryazarlıkBilgi birikiminde ilerlemeler, bilimselkazanımlarKitap, sanat ve müziğin geniş kitlelereyayılmasıKüresel bilgi alışverişi

Cahillik, yarı eğitilmişlikTutuculuk, bağnazlık, köktendincilikÇağdaş sanata uyumsuzluk veçirkinlikDenetimli propaganda

ToplumsalMotifler

Sağlık bakımı, tıbbi tedaviDoğal kaynakları korumaYoksulluğun azalmasıSosyal güvenlik

Çevre zehirlenmesiÇevre kirleticilerinin güçlülüğüYoksulların bekası

Politika DemokrasilerToplumsal gereksinimleri karşılamayayönelik politikaEvrenselcilik, ülkelerarası karşılıklıbağımlılık, Birleşmiş MilletlerBarış hareketi

Otoriter rejimlerSavaş durumuMilliyetçilik, saldırganlıkAskerlik, savaşlar, nükleersilahlar

Kaynak: Leslie Lipson, Uygarlığın Ahlaki Bunalımları, Jale Çam Yeşiltaş (çev), Türkiye İş Ban-kası Kültür Yayınları, İstanbul; 2000, s. 213.

Yirminci yüzyılda bilgi toplumu kavramı iletanışan insanlık Lipson’un ‘hayret verici’ ola-rak nitelendirdiği olumlu ve olumsuz özellikle-ri bilgi toplumu ve onunla ilgili araç ve süreçle-re dair de yaşamıştır/yaşamaktadır. Bilgi top-lumu beraberinde ekonomik, sosyal, kültürel,siyasal alanlara ilişkin çeşitli avantajlar getir-miştir. “Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, eskidenürettiği çelik ve enerji miktarı ile ölçülürkenartık; bilgi teknolojisini oluşturan mikro elekt-ronik, telekomünikasyon ve bilgisayar tekno-lojilerinin imkanları ile elde edilen, işlenen,iletilen, saklanan, bilgi miktarı ile ölçülmeyebaşlanmıştır. Bu yeni dönemde gelişmişlikkriterlerinde fiziki miktarlardan çok daha farklıbilgiye dayalı miktarlar ağırlıkla yer almakta-dır. Sanayinin kurulmasında, yenileştirilmesin-

de, işletiminde yer alan bu yeni teknolojiler,edinilip üretebilir olmak; ülke ekonomisi içinolduğu kadar ülkenin bütünlüğü ve güvenliğiaçısından da son derece önemli bir değer taşırolmuşlardır. Mikro elektronik bazlı bilgi tek-nolojileri; iletişim, denetim ve otomasyon ile içiçe olmaları nedeni ile ülke sınarlarını aşaraksanayi yapılarını zorlamak ve onları yenidenşekillendirmek gibi özellikler taşımaktadır-lar”(Yücel 1997).

“Günümüzde, bilim ve teknolojide hızlı ilerle-meler ve bilginin (knowledge) oldukça önemlibir üretim faktörü haline gelmesiyle, özeliklebaşlıca OECD ekonomilerinin artan ölçüdebilginin üretimi, kullanımı ve yayılması anla-mında, bilgiye dayalı hale gelmesi süreci ya-

Page 14: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Distopyan Perspektiften Bilgi İletişim Teknolojileri... (5-21)

15

şanmaktadır. Bilgi ağlarına dayalı böyle birekonomide, ekonomik büyüme ve kalkınmanınitici gücü, doğal kaynaklar veya fiziki mallaryerine bilgi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bil-giye dayalı ekonomi, bilginin firmalar, kuru-luşlar, bireyler ve toplumlar tarafından dahaileri bir sosyal ve iktisadi gelişme için yaratıl-dığı, yayıldığı ve kullanıldığı ekonomileri ta-nımlamak için kullanılmaktadır. Yapılan biraraştırmaya göre başlıca OECD ülkelerinin İş(business) sektörü katma değerlerinin yüzde50’sinden fazlasının bilgiye dayalı olduğutahmin edilmektedir” (Kelleci 2003).

Bilgi iletişim teknolojileri üretim ve ekonomikbüyüme üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir vebu nedenle bilgi ekonomisinin öncüdinamiklerinden birini oluşturmaktadır. Buteknolojiler; emek ve sermaye yoğun üretimsektörlerinde ve tarımda bile, tasarım ve üretimsüreçlerinde etkililik, talep ve pazar bilgilerinehızlı erişim gibi faydalarla verimlilik artışısağlamakta; belirli bir yer ve fizik altyapıyabağımlı olmaksızın e-iş gibi yeni ekonomikfaaliyetlerde bölgesel ve küresel rekabetavantajı yaratmakta; daha şeffaf ve katılımcıyönetişim tarzlarını mümkün kılmakta veyolsuzluk mekanizmalarını önlemeye yardımcıolmakta; bireyler, topluluklar ve örgütlerinyaygın kaliteli eğitim ve yaşam boyu öğrenimimkanlarına kavuşmasını sağlamaktadır (http://www.bilisimsurasi.org.tr/gelisim/docs/bilisim_sektorunun_gelisimi_taslak_raporu_20040218.doc, 14.10.2006).

Bilgi toplumu ve bilgi iletişim teknolojileri ileilgili olarak sözü edilen bu avantajların yanındaçeşitli dezavantajlar da yaşanmaktadır. Bilgiiletişim teknolojileri ile şekillenecek geleceğedair distopyan bakış açılarını besleyen bu so-runların çeşitli kaynakları bulunmaktadır. Busorunlardan kimileri bilgi iletişim teknolojileriile meslek olarak uğraşan kişilerin ve kullanı-cıların eylemlerinden kaynaklanırken kimileride söz konusu teknolojilerin yaygınlığı veülkeler arasındaki dengesiz dağılımından kay-naklanmaktadır. Çeşitli boyutları olan bu so-runlar günümüzde hem bu araçların kullanıcıla-rının hem de konu ile ilgili çeşitli uluslararasıörgütlerin, sivil toplum kuruluşlarının, yasakoyucuların önemli bir gündem maddesinioluşturmaktadır.

Bilgi iletişim teknolojileri ile ilgili sorunlararaştırmacılar tarafından çeşitli şekillerde sı-nıflandırılabilmektedir. Mason, bilgi çağındaortaya çıkan etik sorunları PAPA - Privacy(mahremiyet), Accuracy (doğruluk), Property(mülkiyet), Accessibility (erişebilirlik) -akronimi ile açıklamaktadır (Mason 1986: 5–12). Bu başlıklardan mahremiyet; kişilerin özel,başkaları ile paylaşmak istemedikleri bir takımbilgilerin ele geçirilmesi ile ilgili sorunları,doğruluk; orijinal ve gerçeği yansıtan bilgilerinpaylaşılmaması ile ilgili sorunları, mülkiyet;bilginin iletildiği kanalların sahipliği ile ilgilisorunları ve erişebilirlik de kimin hangi bilgile-re, hangi koşullarda erişebildiği konusu ileilgili sorunları ifade etmektedir. Dedeoğlu isekonuyla ilgili sorunları beş başlık altında sıra-lamaktadır. Bunlar; bilgiden doğan haklar,bilgiye yönelik haklar, özel hayatlar ve mah-remiyet ile ilgili sorunlar, güvenlik sorunları,yaşam niteliklerindeki değişimlerle ilgili so-runlar, fikri mülkiyet haklarıyla ilgili sorunlarve kaliteli ve/veya toplumun yararına sistemleryaratma sorumluluğu ile ilgili sorunlardır(Dedeoğlu 2003: 45).

Bilgi iletişim teknolojilerine yönelik distopyanbakış açısının en önemli öngörüsü; bu teknolo-jilerin gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olanülkeler arasında bulunan ekonomik, siyasal,kültürel, eğitim, sağlık gibi alanlardaki uçuru-mun daha da artmasına neden olacağıdır. Dün-yanın günümüzdeki yapısına bakıldığında çe-şitli ülkeler arasında (özellikle kuzey ve güneyyarım küre ülkeleri) çok büyük bir gelişmişlikfarkının olduğu görülmektedir. Özellikle küre-selleşme hareketlerinin daha da arttırdığı bugelişmişlik farkı bilgi iletişim teknolojilerineerişimi, bu teknolojileri kullanma ve bunlarınavantajlarından yararlanma olanaklarını doğru-dan etkilemektedir.

Bir ülkenin bilgi çağını yakalayabilmesi içinbilgi üretmeyi, depolamayı, işlemeyi ve ilet-meyi mümkün kılacak alt yapıya sahip olmasıgerekmektedir. Bilgi toplumunu oluşturmaaçısından önemli bir kriter olan araştırma-geliştirme göstergeleri itibariyle ülkeler sınıf-landırıldığında görülmektedir ki Amerika Bir-leşik Devletleri, Japonya, Almanya, İngiltere,İsviçre, Fransa ve İsveç gibi sanayileşmiş ül-keler araştırma-geliştirme harcamalarınaGSMH’nin yüzde 2’sinden fazla bir kaynak

Page 15: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

16

ayırmaktadırlar. İtalya, Norveç, Kanada, A-vusturya gibi orta derecede sanayileşmiş ülke-ler de bu oran yüzde 1–2 arasında değişmekte-dir. OECD’ye üye diğer ülkelerde bu oranyüzde 1’in altında seyretmektedir. Araştırma-geliştirme harcaması sınıflamasında yüzde 1’inaltında bulunan ülkeler, genellikle bilgi veteknoloji üretemeyen, bilgi toplumu olamamışülkeler olarak değerlendirilmektedir (Yücel1997).

Anlaşılacağı üzere, çağımızda gelişmiş ülkelerbütçelerinden çok önemli bir payı araştırma-geliştirme faaliyetlerini ayırırken geri kalmışülkeler bu anlamda oldukça zorlanmaktadır.Kuşkusuz bundaki temel neden geri kalmışülkelerin sağlık, beslenme gibi daha temelolarak nitelendirilebilecek gereksinimlerini bilekarşılayamıyor olmasıdır. Erkan’a göre azgelişmiş ve kalkınmakta olan ülkeler, bilgitoplumunun bilişim alt yapısına sahip olma-dıkları gibi, bilgi toplumunun ve hatta sanayitoplumunun personel, kurumsal ve maddi alt-yapısına yeterli düzeyde sahip değildirler. Ge-lişmiş ülkelerde bilişim teknolojisi ile yaratılan‘kuantum sıçraması’ azgelişmiş ülkeler karşı-sında, gelişmişlik farkının daha da açılmasınaneden olacaktır. Bununla birlikte azgelişmişülkelerin gelişmiş merkez veya bölgeleri, küre-selleşme sürecinin bir parçası olarak bilgi top-lumuna ulaşmış dünyaya bağlanacaktır. Budurumda, sanayi toplumunda olduğu gibi, ikili(dual), hatta geleneksel tarım toplumu karşısın-da sanayi ve bilgi sektörlerinin kısmi gelişmegösterdiği sektör ve yörelerin ortaya çıkmasın-

dan dolayı üçlü (triblex) bir yapı gösterecektir(1998:146).

Bilgi çağında, gelişmiş-azgelişmiş ayrımınıkörükleyen alanlardan biri de ticarettir. Özel-likle bilgi çağını yakalamış ülkelerde e-iş, e-ticaret, e-reklam gibi süreçler oldukça gün-demdedir. Bilgi iletişim teknolojilerine yönelikütopyan bakış açısının savunucularındanThomas Steward, özellikle elektronik ticaretinyaygınlaşması ile beraber tüketicilerin çokcazip şartlarda alışveriş yapma olanağına kavu-şabileceğinden, ticaret yapabilmek için büyüksermayelere gerek kalmayacağından söz et-mektedir (Howcroft ve Fitzgerald 2006). An-cak araştırmalar göstermektedir ki gelişmişülkeler e-ticaret ve e-iş alanlarında da liderlik-lerini sürdürmektedirler. İngiltere ve Ameri-ka’da internet kullanıcılarının %38’i elektronikticaret ortamından yararlanırken bu oran Mek-sika’da %0.6’ya kadar düşmektedir. İletişimhizmetlerinin ucuzluğu ve gelir düzeyinin yük-sekliği yanı sıra eğitim düzeylerinin de bukullanım oranlarındaki farklılıklardaki rolübellidir. Amerika da turizm ve seyahat da dahilolmak üzere 2002 yılında Internet üzerindengerçekleştirilen etkileşimli satışların tutarı 73Milyar ABD Dolar’ına ulaşırken, AvrupaTopluluğunda 29 Milyar dolar, Güney DoğuAsya-Pasifik bölgesinde 15 Milyar dolar ve deAfrika’da sadece 4 Milyon dolardır(http://www.bilisimsurasi.org.tr/gelisim/docs/bilisim_sektorunun_gelisimi_taslak_raporu_20040218.doc, 14.10.2006).

Tablo 2. Dünya Bilgisayar ve İnternet Dağılımı

Afrika Amerika Asya Avrupa Dünya Türkiye

İnternet Kullanımı (milyon) 2.67 94.4 64.3 67.4 235.5 1.5

1000 kişi başına internet 3.5 116 18.4 84.6 39.8 23.1

Kişisel bilgisayar sayısı (milyon) 6 170 86.8 117.3 398.9 2.2 Bilgisayar Yoğunluğu (%) 0.9 21.5 2.5 15 6.84 3.39

Kaynak: Verda Canbey Özgüler, AB Ülkelerinde Bilgi Toplumu Olma Yolunda Ulusal E-Stratejiler, İş, Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, Cilt:7 Sayı:1, 2005.

Bilgi toplumu senaryosunu kuranlar ‘geliş-mekte olan’ ülkeler ile gelişmişler arasındakidengesizlikleri, bilginin üretilmesi, işlenmesive ulaşılması süreçlerindeki dengesizliklerebağlamaktadırlar. Senaryoya göre, yeni iletişimteknolojileri ile taşınacak bilgi, bu farkı gidere-

cektir. Bilginin gelişmede uygulanması, eko-nominin bilgi sektörünün büyüyerek üretimfaktörlerinin kapasitesinin artması, değerlerinde artması anlamına gelecektir. Eklenen de-ğerler yeni servetler yaratacak ve bilginin özel-liklerinden dolayı, bu yeni servet daha verimli

Page 16: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Distopyan Perspektiften Bilgi İletişim Teknolojileri... (5-21)

17

ve eşit olarak dağıtılacaktır. Yeni iletişim tek-nolojileri Kuzey ve Güney ülkeleri arasındakisanayi ve bilgi uçurumunu azaltacak ve süreçiçinde, küresel bilgi toplumunda bu fark orta-dan kalkacaktır. Bu inanç, bilginin ‘gelişmekteolan’ ülkeler açısından daha eşit bir dünyatoplumu yaratabileceği şeklindedir (Geray2003: 122). Ancak dünyada şu aşamada karşıkarşıya kalınan manzara, böyle bir senaryonungerçekleşmesinin oldukça zor olduğunu gös-termektedir. Bilgi iletişim teknolojileri, geliş-miş-gelişmemiş ülkelerin arasındaki farklarınkapanmasını sağlamak bir yana bu farklarındaha da artmasına neden olmaktadır.

Bilgi iletişim teknolojilerine sahip olan ülke-lerle sahip olmayan ülkelerin bir arada bulun-dukları çağımızda ortaya çıkan sorunların birdiğer boyutunu da bilgi çağında oldukça re-vaçta olan kitle iletişim araçlarına sahip olmakonusu oluşturmaktadır. Kuşkusuz bu sorun;gelişmiş-azgelişmiş ülkeler arasında yaşandığıgibi aynı ülke içerisindeki farklı çıkar gruplarıarasında da yaşanabilmektedir. MichaelSproule iletişimi kaynağın bir mesaj oluşturup,bu mesajı bir iletişim aracı ile alıcıya ilettiğiortak etki süreci olarak tanımlamaktadır(Yumlu 1994:13). ‘İletişim nedir’ sorusunagönderen, mesaj, alıcı, etki, geri bildirim for-mülüyle yanıt verilmesini yetersiz gören Erdo-ğan’a göre ise iletişim süreci belli bir ortam vekoşullar altında oluşup sürmektedir. İletişimgüç uygulamasıdır; üretim ilişkilerinin biçim-lenmiş pratiğidir; ilişkide olduğu düzenin ger-çekleşmesinin zorunlu gereğidir; egemenliğinve egemenlik mücadelesinin belli bir an veyerdeki sonucunun ve durumunun ifadesidir(Erdoğan 1997: 21).

İletişimi anlamak için iletişimin gerçekleştiğisosyal, ekonomik, siyasal ve tarihsel konumiçerisinde incelemesi gerektiğini düşünen İrfanErdoğan, çağımızda iletişim teknolojilerininkullanımı hakkında şunları demektedir (Erdo-ğan 1997: 32): “Zamanı sosyalleştiren ve kıy-metli bir mülk yapan iletişim teknolojisiningelişmesi herkes için mi? Dağdaki çoban, köy-deki çiftçinin, fabrikadaki işçinin modern tek-nolojilerle ilişkisi ve modern teknolojiden eldeettiği fayda ne? Onlar için mi? Onlara rağmenmi? Onlar üzerindeki egemenliği mi anlatır?Zamanı fetheden teknoloji, zamanı kendi veya

herkes için fethetmez, kendinin sahiplerininamaçları için fetheder.”

Günümüzde kitle iletişim araçlarının pek çokülkede belli sermaye gruplarının elinde toplan-dığı, böylelikle de çok sesliliğin gerçekleşme-diği görülmektedir (Geray 2003: 121). Kuşku-suz bu durum da kamuoyu oluşumunda olduk-ça etkili olabilen bu araçların, kimi zamanlar,küçük çıkar gruplarına hizmet etmelerine ne-den olmaktadır. Ayrıca söz konusu araçlarküresel ölçekte düşünüldüğünde belli ülkeleringüdümünde işlemekte ve bu ülkelerin politika-larını ve kültürlerini diğer ülkelere taşımakta-dırlar (3).

Distopyan görüşe göre bilişim teknolojisindekigelişmeler özerk, özgün ve farklı kültürel olu-şumlara imkan vermemekte, aksine dünyaçapında egemen, başat ve tek bir kültürün olu-şumuna katkıda bulunmaktadır. Bunun tipikörnekleri, dünyanın hemen her ülkesinde gö-rülebilecek olan televizyon ve video setleri,standartlaştırılmış film ve programlar ile evren-sel bir dil kullanan bilgisayarlardır. Bilişimteknolojileri, kültür hizmetlerinin niteliğinitanımlayan ve üreten tekelleşmiş –tek merkez-den yönlendirilen- bir kültür ve eğlence pazarı-nın doğmasına yol açmaktadır. Bu olgu, insan-ların özgün kültürel çevreleriyle bağlantılarınısağlayan ve kültürel gelişmelerin özünü teşkileden mekanizmaların hızla yok olması anlamı-na gelmektedir. Distopyan görüşe göre, bilgitoplumu ‘efsanesi’ bilişim devrimini başlatanve yönetenlerin çıkarlarına hizmet etmektedir.Söz konusu kesimler yönetici elit, askerler veuluslararası endüstri kuruluşlarındaki toplumunen güçlü kesimleridir. Geniş kitleler için bili-şim teknolojilerinin ve bilgi toplumunun ö-nemli bir vaadi bulunmamaktadır. Bu insanlarbilgi toplumunda ‘bilgisayar kontrollü kaybe-denler’ olarak kalmaya devam edeceklerdir(Akın 2001: 25–29).

Ütopyan görüşün bilgi iletişim teknolojilerin-den önemli bir beklentisini de bu teknolojilerin,kültürlerarası iletişimi kolaylaştırması ve çeşitlikültürler arasındaki farklılıkların, kurulacakgüçlü iletişim kanalları ve yayılacak demokra-tik değerler çerçevesinde hoşgörü ve uzlaşıiçinde ele alınmasını kolaylaştırabilmesi oluş-turmaktadır. Ancak günümüzdeki kimi uygu-lamalar söz konusu teknolojilerin bunun tam

Page 17: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

18

tersi amaçlar için de kullanılabileceğini gös-termektedir. Örneğin; bilgi iletişim teknolojile-ri çağımızdaki savaşların oldukça kritik öğeleridurumunu gelmişlerdir.

Bilgi çağındaki insanoğlu için bilgi iletişimteknolojileri; hem yeni ve güçlü bir tehdidinkendisi hem de bu tehdidin hedefidir. Bilgisavaşları ile bir yandan düşman olarak görülenülkeleri yok etmeyi kolaylaştırmak için kulla-nılan bilgi iletişim teknolojileri bir yandan dadüşmanı savaş sırasında zayıflatmak için, onunsahip olduğu bilgi iletişim teknolojilerini yoketmek için kullanılmaktadır. Örneğin savaşılanülkenin iletişim sistemini çökertmek ya da gizlibilgilerini ele geçirmek için yapılan virüs saldı-rıları bu kapsamda değerlendirilebilir. Müter-cimler’e göre değişen, gelişen teknolojilerebağlı olarak yeni yüzyılın ve onu takip edecekolan 22. yüzyılın savaşlarının ‘bilgi savaşı’olacağı artık öngörü olmaktan çıkmış, gerçeğedönüşmüştür. Ona göre bu yeni savaş konseptve doktrini, bilgi toplumunun belki de uzunvadede kendini imha etmesi demek olacaktır(Mütercimler 2006: 538). Kuşkusuz bu noktadaakıllara ünlü fizikçi Albert Einstein’ın şu sözügelmektedir (http://www.heartquotes.net/Einstein.html, 28.10.2006): “Üçüncü DünyaSavaşı’nda ne kullanılacağını bilemiyorumama Dördüncü Dünya Savaşı’nda taşlar vesopalar kullanılacak.”

Çağımızda bilgi iletişim teknolojileri ile bera-ber yaşanan sorunların bir diğer boyutunu daahlaki konular oluşturmaktadır. Güvenlik,mahremiyetin korunması, fikri mülkiyet haklarıgibi konular bunlardan bazılarıdır (Akıncı2005: 125–131). Örneğin internetin bireylerinyaşamlarında artan önemi ile beraber alışverişyapmaktan çeşitli resmi işlemlerin gerçekleşti-rilmesine değin daha önceleri geleneksel şe-killerde yapılan birçok etkinlik internet yoluylayapılmaya başlamış, bunun sonucunda da çe-şitli güvenlik sorunları ortaya çıkmıştır.

Alışverişini internetten gerçekleştiren kişilerinkredi kart bilgilerinin çalınması, bilgisayarla-rındaki bilgilerinin izinsiz olarak elde edilmesi,elektronik posta adreslerinin ya da bunun gibiinternet yoluyla gerçekleştirilen işlemlerineilişkin şifrelerin ele geçirilmesi, bilgisayarkorsanlarının çeşitli siteleri çökertme girişimle-ri internetteki güvenlik ile ilgili sorunların

bazılarıdır. Bunların yanında, internette çeşitliweb sitelerin içerikleriyle ilgili de sorunlarlakarşılaşılmaktadır. Özellikle internetteki çocukpornosu ve şiddet içerikli sitelerin varlığı sonyıllarda oldukça gündemdedir. Ayrıca çeşitlisiteler aracılığıyla uyuşturucu ticareti, kadınsatıcılığı, fikri mülkiyet hakları ile ilgili ihlallergibi çeşitli yasadışı işlemlerin de gerçekleştiril-diği bilinmektedir. Özgürlük alanı oldukçageniş olan internette, var olan en güçlü iktida-rın klavye karşısındaki birey olduğu düşünüle-cek olursa, İngiliz filozof Lord Acton'un ‘ikti-dar yozlaşır, mutlak iktidar mutlaka yozlaşır’sözünden de yola çıkarak, internette bir dene-tim ve kontrol mekanizmasına ihtiyaç olduğugörülecektir (Salıcı ve Güneş 2002). Ancak sözkonusu denetim ve kontrol mekanizmasının,çağımızda yaşanan sorunlar göz önüne getiril-diğinde etkin olarak sağlandığını söylemekmümkün değildir.

Bilgi çağında yaşanan tüm bu sorunların ya-nında bilgi iletişim teknolojileriyle karşı karşı-ya kalan insan unsuruna da değinmek gerek-mektedir. Özellikle yeni iletişim teknolojileri-nin getirdiği SMS, sanal sohbet -chat- gibiiletişim alışkanlıklarının yüz yüze iletişimioldukça olumsuz etkilediği görülmektedir.Distopyan görüşe göre; insanın giderek yalıtıl-dığı bu sığlaşmış iletişim örüntüsünde bireylergiderek önemsizleşecektir. Bıçakçı’ya göretüketim ideali ile oluşturulan bireysel kitletoplumunda, insan için toplumsallaşma sanalbir içerik taşımaya başlamıştır. İletişim araçla-rının öngördüğü yeni toplumsallaşma modeli,insanları bir araya getirmeden ‘aynılaştırmayı’amaçlamaktadır. Böylelikle birbirinden yalıtıl-mış fakat aynı tarzda yaşam sürdüren yığınlargiderek yalnızlaşmaktadır. Kuşkusuz bu durumda insan doğasını tehdit etmektedir (Bıçakçı2001: 39–47).

SONUÇ YERİNE

Bilgi çağının ortaya çıkmasını sağlayan insa-noğlu, kendi doğasındaki iyiye ya da kötüyeilişkin değerleri bilgi çağına ve onun en temelunsuru olan bilgi iletişim teknolojilerine taşı-mıştır. Bu doğrultuda bilgi iletişim teknolojile-rinin insanlık adına yaratacağı sonuçlar, insandoğasına ilişkin nitelikler ile belirlenecektir.İnsan doğasını anlamak, oldukça kapsamlı vehiç de kolay olmayan uğraşlar dizisidir. Günü-

Page 18: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Distopyan Perspektiften Bilgi İletişim Teknolojileri... (5-21)

19

müze değin bilim, felsefe, sanat gibi özündeinsanın kendisini ve doğayı anlamasına dairçabaların yer aldığı her alanda, insan doğasıçeşitli boyutlarıyla anlaşılmaya çalışılmıştır.İnsanın kendisi kadar eski olan bu uğraşlarınsonuçları ve bugün gelmiş olunan nokta, insanaalçak gönüllü davranma zorunluluğunu berabe-rinde getirmektedir. Çünkü insanoğlunun neyi,neden yaptığı ya da neyi, neden yapacağı halakesin, net çizgilerle ortaya konulamamıştır.

Bu şartlar altında, ütopyan veya distopyanöngörüler arasında tercih yapmak mümkündeğildir. Entegre dijital şebekelerin gelişimineilişkin, negatif etkiler kadar pozitif etkilerdenbahsetmek de mümkündür. İyimser görüş dahaçok verimlilik, daha fazla istihdam, tüketicirahatı, daha fazla erişim ve katılım ve deönemli bilginin korunmasını öngörmektedir.Kötümser görüş ise daha çok sosyal eşitsizlik,daha fazla istihdam sorunu, daha fazla merkezikontrol, mahremiyetin daha fazla istila edilmesive daha fazla sosyal hareketsizliköngörmektedir. Aslında ütopyan ve distop-yanlar arasındaki tartışma, dijital teknolojilerinsürdürülebilir kalkınmaya yönelik potansiyelinigerçekleştirecek politika ve programların o-luşturulmasına katkıda bulunmamaktadır. Heriki bakış açısındaki en önemli kusur, teknolojikyeniliklerin gelecekteki ekonomik ve sosyalgöstergelerini öngörümlemenin imkânsız oldu-ğunu görememeleridir. Ne ütopyan ne dedistopyan perspektif – her ikisi de geleceketkinin tahminlenmesinde kusurlu varsayımadayanmakta – dijital teknolojilerin tasarım veyayılımıyla ilgili savunulabilir sosyal seçimlereilişkin araştırmaya yol gösterememektedir.Ütopyan ve distopyanlar karşısında ‘Teknoloji-nin Sosyal Şekillendirilmesine’ odaklanan buüçüncü yaklaşım, teknolojik gelişmeyi şekil-lendiren sosyal güçlerle sosyal ilişkileri etkile-yen teknolojik yenilikler arasındaki dinamiketkileşime dikkat çekmektedir. Teknolojiyeyön verenlerin aksine teknolojinin sosyal şe-killenmesine odaklananlar, özellikle belirliteknolojilerin yükselişine neden olan sosyalgüçlerle ilgilenmektedir. Bilgi iletişim tekno-lojileri, sosyo-ekonomik, politik, kültürel fak-törler, coğrafya ve piyasa güçleriyle şekillen-mektedir. Bilgi iletişim teknolojilerindeki deği-şimi, sosyal kalkınmayı destekleyecek şekildeetkilemek isteyenlerin öncelikle hangi güçlerinbu teknolojilerin gelişimini şekillendirdiğini ve

bu güçlerin nasıl etkileşimde bulunduğunuanlaması gerekmektedir. Ancak böylelikle pro-aktif politika ve programlar oluşturulabilir vebilinçli sosyal seçim yapılabilir.

Bu bağlamda bilgi iletişim teknolojileriyleşekillenecek olan gelecek dünyamızda, ütopyanve distopyan bakış açılarının ortaya koyduğuöngörülerden hangilerinin gerçekleşeceğinikesin olarak ortaya koymak olası değildir.Ancak distopyan görüşün günümüzde dünyadabilgi iletişim teknolojilerinin yaygınlaşması yada yaygınlaşamaması sonucu yaşanan olum-suzluklara ilişkin saptamalarını göz ardı etme-mek gerekmektedir. Ütopyan bakış açısının sözkonusu teknolojilere yönelik belirttiği avantaj-ları bugün birçok insan ve ülke yaşamamakta-dır. Ancak bu durumun gelecekte de böyle midevam edeceğini yine insanoğlunun kendisibelirleyecektir.

NOTLAR

(1) Bu çalışmada “Information CommunicationTechnologies” kavramı, Türkçemizdeki yaygınkullanım ve kabulünden dolayı “Bilgi İletişimTeknolojileri” olarak kullanılmıştır. Aslındaenformasyon (information) ve bilgi(knowledge) kavramları aynı anlama gelme-mektedir. Ancak dilimizde “enformasyon”yerine genelde “bilgi” tercih edilmekte ve ço-ğunlukla “Bilgi İletişim Teknolojileri” veya“Bilgi Toplumu” kavramlarından bahsedil-mektedir. Aydın Uğur, Kültür Kıtası Atlasıkitabında bu kavramların farklılıkları üzerindedurmuştur. Uğur'a göre enformasyon, verilerinişlenmiş halidir. Bilgi ise, olgulara ilişkin birönermeler kümesidir ve us’a dayalı bir yargı yada deneysel bulgu sunmaktadır. “Veri”, “En-formasyon”, “Bilgi” ve “Bilgelik” kavramlarıve farkları için bakınız Aydın Uğur, “Veri,Öğreni, Bilgi”, Kültür Kıtası Atlası, (İstanbul,Yapı Kredi Yayınları, 2002, s. 68–81).

(2) Edebiyat ve sinema dünyasında distopyanolarak nitelendirilebilecek birçok eser bulun-maktadır. 12 Monkeys (Terry Gilliam, 1995),The Matrix (Wachowski & Wachowsk, 1999),Terminator (James Cameron, 1984), Robocop(Paul Verhoeven, 1987) distopik sinemaeserlerine; Sineklerin Tanrısı (WilliamGolding), Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (GeorgeOrwell), Hayvanlar Çiftliği (George Orwell),

Page 19: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

20

Ben (Ayn Rand), Cesur Yeni Dünya (AldousHuxley), Biz (Yevgeni Zamyetin) ise distopikedebi eserlere örnek olarak verilebilir.

(3) Tüm bunlar doğrultusunda değinilmesigereken ilginç bir nokta da bulunmaktadır.Şöyle ki çeşitli çıkar grupları arasında eşitsizbir şekilde dağılmış olarak görülen kitle ileti-şim araçları, çağımızda muhalif grupların sesle-rini duyurmalarına, kendi aralarında örgütlen-melerine de hizmet etmektedir. Özellikle dijitaluydu yayıncılığının gelişimi ile TV ve radyokurmak oldukça kolaylaşmıştır. Ayrıca elekt-ronik medya olarak kabul edilen internet dabirçok farklı görüşün yayılmasına hizmet ede-bilmektedir. Örneğin 1 Aralık 1999’daABD’nin Seattle kentinde yapılan Dünya Tica-ret Örgütü toplantısını protesto etmek içindünyanın birçok yerinden şehre gelen küresel-leşme karşıtı protestocuların internet üzerindenörgütlendikleri ve birbirleriyle internet yoluylailetişim kurdukları bilinmektedir.

KAYNAKLAR

Açıköz H M (2003) İletişim Felsefesine Giriş -İnsani İletişimin Felsefi Temelleri-, Birey Ya-yıncılık, İstanbul.

Akat Ö (1998) Uygulamaya Yönelik İşletmePolitikası ve Stratejik Pazarlama, Ekin KitabeviYayınları, Bursa.

Akın H. B (1999) 2000 Yılına Doğru BilgiToplumu Üzerine Genel Bir Değerlendirme veBilgi Ekonomisinin Özellikleri, VerimlilikDerg, 1: 67–75.

Akın H B (2001) Yeni Ekonomi -Strateji, Re-kabet, Teknoloji Yönetimi-, Çizgi KitabeviYayınları, Konya.

Akıncı Vural Z B (2005) Enformasyon İletişimTeknolojileri: Gelişimi, Doğası ve Ahlaki Ko-nular, Yeni Düşünceler, 1: 125–131.

Akıncı Vural Z B (ed.) (2006) Bilgi İletişimTeknolojileri ve Yansımaları, Nobel YayınDağıtım, Ankara.

Akıncı B (2002) Information CommunicationTechnologies and Change, Ege UniversityCommunications Faculty Publications No: 14,İzmir.

Aydın İ P (2001) Yönetsel, Mesleki ve Örgüt-sel Etik, Pegem A Yayınları, Ankara.

Bıçakçı İ (2001) İletişim Dünyamız -İnsanOdaklı Toplumsal Bir Bakış-, Kapital MedyaHizmetleri, İstanbul.

Bilgin N (2003) Sosyal Psikoloji Sözlüğü,Bağlam Yayınları, İstanbul.

Blom R ve ark (2001) InformationOccupations, Informational Work and SocialDivisions: The Landscape in Finland andHungary, Erkki Karvonen (ed.), InformationalSocieties –Understanding the Third IndustrialRevoluation, Tampere University Pres,Tampere, Finland, pp. 107–143.

Dedeoğlu G (2001) Etik ve Bilişim, TürkiyeBilişim Derneği Yayınları, Ankara.

Erdoğan İ (1997) İletişim Egemenlik Mücade-leye Giriş, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara.

Erkan H (1998) Bilgi Toplumu ve EkonomikGelişme, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,İstanbul.

Geray H (2003) İletişim ve Teknoloji -Uluslararası Birikim Düzeninde Yeni MedyaPolitikaları-, Ütopya Yayınevi, Ankara.

Güneş M (2002) 28 Gün Sonra: Boyle UsulüDistopya, http://www.beyazperde.com/sinekritik/580, 22.10.2006.

Hançerlioğlu O (2003) Düşünce Tarihi, RemziKitabevi, İstanbul.

Howcroft D ve Fitzgerald B (1998) FromUtopia To Dystopia: The Twin Faces Of TheInternet, http://www.csis.ul.ie/staff/bf/paperv2.pdf, 14.10.2006.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Distopya,22.10.2006.

http://vizyon2023.tubitak.gov.tr/stratejikteknoloji/bit.pdf, 14.10.2006.

http://www.advancity.net/advNewsletter/customers/ref/neme2/docs/kuresel_bilgi_teknolojileri.html, 14.10.2006.

http://www.bilisimsurasi.org.tr/gelisim/docs/bilisim_sektorunun_gelisimi_taslak_raporu_20040218.doc, 14.10.2006.

http://www.heartquotes.net/Einstein.html,28.10.2006.

http://www.siyasetvepolitika.com/gorusler-ve-doktrinler/utopya.html, 23.10.2006.

Page 20: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Distopyan Perspektiften Bilgi İletişim Teknolojileri... (5-21)

21

Kelleci M A (2003) Bilgi Ekonomisi, İşgücüPiyasasının Temel Aktörleri ve Eşitsizlik: Eği-limler, Roller, Fırsatlar ve Riskler,http://ekutup.dpt.gov.tr/isgucu/kellecim/bilgiekon.pdf, 14.10.2006.

Lipson L (2000) Uygarlığın Ahlaki Bunalımla-rı, Jale Çam Yeşiltaş (çev), Türkiye İş BankasıKültür Yayınları, İstanbul.

Lyon D (1997) Elektronik Göz -Gözetim Top-lumunun Yükselişi-, Dilek Hattatoğlu (çev),Sarmal Yayınevi, İstanbul.

Machiavelli N (2003) Prens Murat Satıcı(çev), İlya Yayınevi, İzmir.

Mason R O (1986) Four Ethical Issues of theInformation Age, Management InformationSystems Quarterly, 10 (1): 5–12.

Mattelart A (2004) Bilgi Toplumunun Tarihi,Halime Yücel Altınel (çev), İletişim Yayınları,İstanbul.

Mütercimler E (2006) Yüksek Stratejiden EtkiOdaklı Harekâta Geleceği Yönetmek, AlfaBasım Yayım, İstanbul.

Oskay Ü (1992) İletişimin ABC’si, SimaviYayınları İstanbul.

Önür N (1993) Enformasyon Çağında Televiz-yon ve Gazeteye Yönelim Temelinde Geliş-mekte Olan Toplumlarda Kültürel DeğişmeSüreci, Sosyoloji Derg, 4: 141–156.

Özgüler V C (2005) AB Ülkelerinde BilgiToplumu Olma Yolunda Ulusal E-Stratejiler,İş, Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan KaynaklarıDerg, 6 (1).

Rousseau J J (1998) Bilimler ve Sanatlar Üstü-ne Söylev, Sabahattin Eyuboğlu (çev), CemYayınevi, İstanbul.

Rousseau J J (1998) İnsanlar Arasındaki Eşit-sizliğin Kaynağı, R. Nuri İleri (çev), Say Ya-yınları, İstanbul.

Russell B (2003) Bilimin Toplum ÜzerindekiEtkileri, Erol Esençay (çev), İlya Yayınevi,İzmir.

Salıcı B ve Güneş İ (2002) İnternette Güvenlikve Denetim: Masumiyet Yitiriliyor mu?”,http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=243, 14.10.2006.

Souici B ve Kılınçaslan T (2005) İletişim Tek-nolojisindeki Değişimin Kent Açık MekanınaEtkisi, İTÜ Dergisi/a -Mimarlık, Planlama,Tasarım-, 1: 97–106.

Turgut İ (2002) Eğitim ve Etik, KanyılmazMatbaası, İzmir.

Uğur A (2002) Veri, Öğreni, Bilgi, KültürKıtası Atlası,Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

Yumlu K (1994) Kitle İletişim Kuram ve A-raştırmaları, Nam Basım, İzmir.

Yücel İ H (1997) Bilim-Teknoloji Politikalarıve 21. Yüzyılın Toplumu, http://ekutup.dpt.gov.tr/bilim/yucelih/biltek03.pdf, 14.10.2006.

Page 21: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

TÜRKİYE’DE İNTERNET GAZETECİLİĞİ AÇISINDAN YEREL BASININ GENELGÖRÜNÜMÜ VE BÖLGELER ARASI BİR DEĞERLENDİRME

Halil İbrahim Gürcan*-Onur Bekiroğlu**

ÖZETİnternet ortamında gerçekleştirilen internet gazeteciliği, hem yaygın hem de yerel basın açısındanönemli avantajlar ve birtakım potansiyeller taşımaktadır. Bu bağlamda, özellikle yerel basın içinsöz konusu olan yerellik unsuru internet gazeteciliği ile birlikte dönüşüme uğramaktadır. Çalışma-da, Türkiye’de internet ortamında yer alan yerel basının niceliksel durumu tespit edilerek internetgazeteciliği açısından yerel basının genel görünümü betimlenmeye çalışılmaktadır. Bu doğrultuda,niceliksel durum tespiti yapılırken yerel gazete, yerel haber portalları ve haber siteleri yerel basınpaydası altında birleştirilmekte ve Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Çağdaş Gaze-teciler Derneği ve Medya-tr web sitelerinde yerel basının internet ortamındaki durumuna ilişkinbilgiler harmanlanarak kullanılmaktadır. Ayrıca, cari fiyatlarla kişi başına düşen gayri safi yurtiçihasıla (gsyh) baz alınarak yerel basının internet ortamında yer alma durumu, bölgeler arası kap-samda değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Netice itibariyle; 309 adet yerel gazete, yerel haberportalı ve haber sitesinin internet ortamında yer aldığı ve dönemsel olarak niceliksel durumdaönemli artışlar gerçekleştiği ortaya çıkmaktadır. Yine bölgeler arası değerlendirme sonucunda,belli bölgelerin gsyh ve internet ortamındaki yerel basın sayısı açısından doğru orantılı bir görü-nüm arz ettiği gözlenmektedir.

Anahtar sözcükler: İnternet gazeteciliği, internet ortamı, yerel basın.

AN OVERVIEW OF THE TURKISH LOCAL PRESS IN RESPECT OF WEBJOURNALISM AND AN EVALUATION BETWEEN REGIONS

ABSTRACTThe online publication opportunity for web journalism provides important advantages and a sig-nificant potential for both the common press and the local press as well. In this context, with webjournalism, the local element which is particularly valid for the local press is undergoing a trans-formation. This study aims to determine at first the quantitative status quo of the Turkish onlinelocal press to obtain an overview. To achieve this, local newspapers, the local news portals andnews sites have been put together under the common qualifier of the local press, and informationabout the situation of local journalism has been compiled from the web sites of the General Di-rectorate of Press and Information, The Association of Modern Journalists, Medya.tr, and havebeen composited for analysis. Further, the regional proportions from the gross national productper head in current prices have been used as a base for comparison of internet presency of localpress between regions. As a result, it has been found, that 309 local newspapers, news portals andnews web sites were online at the moment of the study, and these important increases in quantitywas occuring periodically. An inter-regional comparison revealed that particular regions showeda positive relation between their proportion of gross national product and the number of onlinelocal press.

Keywords: web journalism, www media, local press.

* Prof. Dr., Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi** Arş. Gör., Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi

Page 22: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Türkiye’de İnternet Gazeteciliği Açısından Yerel Basının... (22-29)

23

GİRİŞ

İnternet, gazetecilik mesleğinin “seyrini” ve“şeklini” önemli ölçüde etkileyen, beraberindetaşıdığı yenilikler ile medya açısından birtakımolanaklar sağlayan ve böylelikle medya kuru-luşları ve gazeteciler açısından mesleğin icrabiçimine değişiklikler getiren bir teknolojiolarak değerlendirilebilmektedir. Gazetecilikpratiklerinin internet ortamında gerçekleştirilenve bu ortamın kendine özgü nitelikleri doğrul-tusunda gazeteciliğin yeni bir türü olarak orta-ya çıkan ve gelişen internet gazeteciliği, yaygınbasın olduğu kadar yerel basın açısından dadönüştürücü potansiyeller sunmaktadır. Ancakburada unutulmaması gereken nokta; internetve internet gazeteciliğinin taşıdığı potansiyelle-rin işlerlik kazanabilmesinin yerel basın kuru-luşlarının kendi imkânlarıyla koşut olduğudur.

Bir diğer taraftan yerel basının kendi önemi dekonuyu daha bir önemli duruma getirmektedir.Demokratik sistem içerisinde medyaya yasama,yürütme ve yargı erklerinden sonra halk adınabunları denetleme işlevi gören bir mekanizmaolarak dördüncü güç konumu ile birlikte büyükbir önem atfedilmektedir. Bu konumun norma-tif anlamından çıkarak gerçek hayatta işlerlikkazanabilmesi ise medyanın tekelci bir yapı-lanma arz etmemesi ve göstermelik olmayançoğulcu bir yapı ve işleyiş ile yurttaşların eri-şimine gerçek anlamda açık olması ile doğruorantılı gitmektedir. İşte tam bu noktada, tekel-ci bir yapılanmadan uzak bir nitelik ile yerelbasının, demokratik gelişimin işleyişine yerel-den genele doğru önemli katkılar sağladığısöylenebilmektedir.

Dolayısıyla internet teknolojisinin ve internetgazeteciliğinin sunduğu olanaklar ile bünyesin-de taşıdığı potansiyellerin yerel basın açısındandaha önemli bir hale geldiği değerlendirmesiyapılabilmektedir. Tabii ki, durumun belirtilenşekilde işlemesi için ana akım medyadan fark-lılık gösterilmesi ve birtakım farklı niteliklerintaşınması da kaçınılmaz olmaktadır. Bu anlam-da, internet ortamı ve internet gazeteciliği hemtüm insanlara alternatif medya konusundaolanaklar sunabilmekte hem de bulunduğuyörede faaliyet gösteren ve o yerin olaylarını,gelişmelerini, sorunlarını ele alarak işleyenyerel basının, bir taraftan internet ortamındayer alarak yöresinin sesini, kentinin dışına

taşıyabilmesi, daha fazla sayıda insana ulaşmapotansiyelini yakalayabilmesi ve diğer taraftaniçinde bulunduğu coğrafi sınırları aşarak dahagenel bağlamda yerini alması söz konusu ola-bilmektedir.

Çalışmada, internet gazeteciliğinin yerel basınasunduğu olanaklar ve Türkiye’de yerel basınıninternet gazeteciliği açısından niceliksel duru-mu betimlenmeye ve değerlendirilmeye çalı-şılmaktadır. Ayrıca çalışma kapsamında, yerelbasının internet ortamındaki durumu bölgeleraçısından bir karşılaştırma yapılarak değerlen-dirilmektedir. Çalışmada, yerel gazeteler, yerelhaber portalları ile yerel haber siteleri aynıpayda altında buluşturularak ele alınmaktadır.Araştırma, Kasım-Aralık 2006 tarihinde ger-çekleştirilmiş olup, bununla sınırlı bulunmak-tadır.

Yerel basının internet ortamındaki nicelikseldurumu; Basın Yayın ve Enformasyon websitesi, Çağdaş Gazeteciler Derneği web sitesive Medya-tr adlı web sitesinde yerel basınıninternet bağlantılarına ilişkin verilerin tek teksınanması ve bu yolla elde edilen verilerinkarşılaştırılması neticesinde tespit edilmiştir.Bu yöntem ile durum tespiti yapılırken, dahaönce belirtildiği üzere yerel gazeteler, yerelhaber portalları ve haber siteleri, yerel basınpaydası altında birleştirilerek değerlendirilmiş-tir.

Yerel basının internet ortamındaki durumununbölgeler arası değerlendirilmeye çalışılmasındaise cari fiyatlarla kişi başına düşen gayri safiyurtiçi hasıla ve her bir bölge içerisine düşenillerin internet ortamında yer alan yerel basınsayısının toplamı baz alınmıştır. Bölgelerinsınıflandırılmasında da, Türkiye İstatistik Ku-rumu’nun web sitesinde yer alan sınıflandır-madan yararlanılmıştır (http://tuikapp.tuik.gov.tr, 2007). Bu sınıflandırma, Avrupa BirliğiBölgesel İstatistik Sistemi’ne uygun karşılana-bilir istatistiki veri tabanı oluşturulması ama-cıyla ülke genelinde tanımlanan İstatistiki Böl-ge Birimleri Sınıflandırması’dır. Söz konususınıflandırma, 3 düzeyden oluşmaktadır. Buçalışmada esas alınan, Düzey 1 olmuştur. Dü-zey 1 İstatistiki Bölge Birimleri 12 adettir(http://www.araştirmacilar.org, 2007). Böyle-likle bu kriterler çerçevesinde yerel basının

Page 23: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

24

internet ortamındaki durumu bölgeler arası birdeğerlendirmeye tabi tutulmaktadır.

1. İNTERNET GAZETECİLİĞİ VEYEREL BASIN İÇİN OLANAKLAR

İnternet gazeteciliğinin avantajları, bir iletişimmecrası olarak kullanılan internet ortamınınözelliklerinden kaynaklanmaktadır. Bu anlam-da, internet teknolojisinin bünyesinde taşıdığıözellikler, hem genel anlamda iletişim hem degazetecilik, habercilik açısından medya içinönemli olanaklar ve potansiyeller doğurmakta-dır. Bu olanakları kullanabilmenin ve potansi-yelleri hayata geçirebilmenin anahtarı ise med-ya kuruluşlarının bütünsel olarak kendi im-kânları ve toplumun haber alma alışkanlıklarıile koşut olmaktadır. Dolayısıyla internet ga-zeteciliği, bütün bir medya için olduğu kadaryerel basın için de aynı olanakları ve potansi-yelleri taşımakta ve bazı imkânların, yerelbasının yerel bir nitelik taşımasından dolayıözel bir önemi olduğu söylenebilmektedir.

İnternet ve internet gazeteciliğinin aynı zaman-da farklılıkları olarak da değerlendirilebilecekbu avantajlarını şu şekilde sıralamak mümkün-dür (Karaduman 2003: 143):

“ - Haberi çok hızlı bir biçimde verebilmesive sürekli güncellenmesi.

- Okurun habere 24 saat, dilediği zamanulaşabilmesi.

- Multimedya temelinde ses-grafik-görüntülü dosyaları kullanma.

- Arşivdeki haberlere kolayca ulaşabilmeve istenilen haberleri saklayabilme.

- Okurla interaktif etkileşim; okurun yo-rumlarını anında iletebilmesi.

- Haberle ilgili konularda, web sitelerininlinklerinin verilmesiyle, arka plan bilgileri-ne kolaylıkla ulaşabilme.

- Diğer medyada yer alamayan farklı ha-berleri bulabilme.”

Bu olanaklar hem medya kuruluşları hem deokur-izler-dinler kitle açısından büyük faydalarve kolaylıklar sağlamaktadır.

İnternet, aynı anda her yerde hazır ve nazır olanbir teknolojidir. Hemen her yerde mevcuttur ve

ağlar aracılığıyla tüm dünyayı kapsayan globalbir niteliğe sahiptir. Anlık iletişim özelliğinesahip olan bu teknoloji, bilgi ve haberlerinyayımındaki kabiliyeti ve kendi gelişimi açısın-dan şimdiye kadar görülen en hızlı iletişimaracıdır (Wendland 2001). Buna paralel olarak,internet ve internet gazeteciliğinin özellikleyerel basın açısından önemli bir başka niteliği;coğrafi sınır anlayışını değiştirerek yerel olanınkapsamını bir hayli genişletmesidir. Öyle ki,çok ufak bir kasabada, bir ilçede yerel olarakyayınlanan bir yerel gazete internet ortamındada yer alarak aynı anda dünyanın bir başkaköşesinde hatta her yerinde var olabilmektedir(Atabek 2003: 65). Bu anlamda, haber değerleriiçerisinde önemli bir yerde duran yakınlık vezamanlılık kavramlarının da internet ve internetgazeteciliği ile birlikte dönüşüme uğradığı,yerel haberlerin okurlara ulaştırılmasında ko-laylıklar sağlandığı ve yerel basın açısındaninternetin etkili bir kitle iletişimi mecrası oldu-ğu sonucu çıkartılabilmektedir (Gürcan veBayram 2005: 53).

Böylelikle internet ortamında yer alan yerelgazeteler, kendi yörelerinde yaşanan gelişmele-ri, sorunları ve kendi yerel kültürleri ile değer-lerini dünyanın her yanındaki insanlara ulaştı-rabilme imkânı bulabilmektedir. Bu olanak,basılı bir yerel gazete için mevcut sınırlarınortadan kalkarak insanlara erişimin kapsamınıgenişletmektedir. Ayrıca internet ortamında dayayın yapan yerel gazeteler, gerek yurt içindegerekse yurt dışında yaşayan ve kendi kentleri,ilçeleri, yöreleri ile ilgili gelişmelere duyarlı veburalardan haber alma gereksinimi içinde olanhemşerilerine de ulaşabilmektedir (Gürcan2002: 114). Dolayısıyla internet ortamı veinternet gazeteciliği vasıtasıyla yerel gazetele-rin, kendi kentlerinden, yörelerinden çok uzak-larda yaşayan insanlara erişerek kendi yörele-rinden haber ulaştırırken bir aidiyet duygusuulaştırma işlevi de görebildikleri söylenebil-mektedir.

Bir başka açıdan bakıldığında, internet ortamı,alternatif medya için çeşitli imkânlar verebil-mekte ve bu anlamda, kullanım amacına veölçüsüne bağlı olarak ideal bir ortam olabil-mektedir. İnternet bu doğrultuda yerel medyaaçısından da alternatif kullanım olanakları veavantajlar sunabilmektedir. Türkiye’den buyönde bir örnek olarak yerel medya arasındayatay dayanışma ağları oluşturan ve böylelikle

Page 24: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Türkiye’de İnternet Gazeteciliği Açısından Yerel Basının... (22-29)

25

ortak bir haber havuzu sunan Bağımsız İletişimAğı gösterilebilmektedir. Sivil toplumun kendi-ni ifade edebilmesinin bir aracı olarak yerelmedyanın güçlenmesini ve böylelikle kitleiletişim araçlarındaki mevcut tekelci yapılanmave teksesliliğe karşı durmayı hedefleyen Ba-ğımsız İletişim Ağı, aynı zamanda yerel med-yanın ekonomik, siyasal ve yasal zorluklarkarşısında kendi ayakları üzerinde durabilecekbir konuma gelmesine katkıda bulunmayaçalışmaktadır. BİA bunlara yönelik olarak da,içeriğin zenginleşmesi, haberciliğin daha iyinoktalara ulaşabilmesi ve yerel yanında dahageniş bir bağlam sağlanabilmesi için internetteknolojisinin sunduğu olanaklardan yararlana-rak yerel gazeteler, yerel radyo ve televizyonlararasında haber ile program üretimi ve paylaşımıkonularında yatay dayanışma ağlarını hayatageçirmektedir (Alankuş 2003: 3-5, 12).

Yatay dayanışma ağları kapsamında BİA,internet sitesinde sunulan haber, yazı, fotoğraf,karikatür vb. her türlü içerikten yerel gazete,radyo ve televizyonların maliyet yükü olmadansadece kaynak göstermek suretiyle yararlanma-sına imkân vermektedir. Dolayısıyla hem haberalma hem de bunu yaparken internet teknoloji-sinin sunduğu olanaklar ile herhangi bir ücretya da telif ödeme açısından yerel medya içinönemli bir destek sağlanmaktadır (Atabek2003: 73-74).

2. TÜRKİYE’DE YEREL BASININİNTERNET ORTAMINDAKİ NİCELDURUMU

Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlü-ğü’nün web sitesinde internet basını bölümün-de yer alan gazeteler kısmında Türkiye’deillere göre yerel gazete linkleri verilmektedir.Buna göre, Türkiye’de illere bakıldığında 192adet yerel gazetenin internet ortamında yeraldığı ortaya çıkmaktadır. Ancak yerel gazete-lere ait linklerin çalışıp çalışmadığına yönelikolarak yapılan denemeler neticesinde çeşitliillerdeki yerel gazetelere ait 26 bağlantınınçalışmadığı ya da farklı ve ilgisiz sayfalarınaçıldığı görülmektedir. İstanbul ve Adana illeriiçerisinde de aynı yerel gazetenin web sitesininaçıldığı ikişer bağlantı bulunmaktadır. Dolayı-sıyla bunların bir tane olarak sayılması gerek-mektedir. Ayrıca Çorum, Denizli ve Trabzonilleri içinde yer alan birer yerel gazetenin linki

tıklandığında ise sayfaları açılmakla birlikte“yenileme çalışması” ya da “yapımda” gibiibarelerle karşılaşılmaktadır.

Dolayısıyla Basın Yayın ve Enformasyon Ge-nel Müdürlüğü web sitesinde illere göre yerelgazeteler kısmındaki veriler ele alınarak ince-lendiğinde; 164 adet yerel gazetenin internetortamında yer aldığı görülmektedir (http://www.byegm.gov.tr, 2006).

Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin web sayfasın-da linkler bölümündeki yerel gazeteler kısmınabakıldığında; 204 adet yerel gazeteye ait bağ-lantı noktası bulunmakla birlikte burada daçalışmayan linkler mevcut olup söz konususayı aşağıya düşmektedir. Basın Yayın ve En-formasyon Genel Müdürlüğü sitesindeki yerelgazete linkleri bölümü ile Çağdaş GazetecilerDerneği’nin web sitesindeki ilgili kısım karşı-laştırmalı olarak incelendiğinde ise ilk sitedebulunmayan ancak ÇGD’nin sitesinde yer alanbeş ilde birer yerel gazeteye ait link bulun-makta ve yerel gazetelere ait bu bağlantılarçalışmaktadır. Bu iller ve yerel gazeteler şun-lardır: Adıyaman-Adıyaman Haber, Aydın-Aydın Ses, Kocaeli-Gebze Haber, Mersin-Mersin İstikbal, Tokat-Yeşil Niksar. Bunlariçerisinde sadece Yeşil Niksar adlı yerel gaze-tenin sayfasında “yakında geliyoruz” şeklindebir ibare ile karşılaşılmaktadır. Basın Yayın veEnformasyon Genel Müdürlüğü sitesinde iseTokat ilinde internet ortamında yerel alan biryerel gazete bulunmadığı görülmektedir. Diğeryerel gazete linki bulunmayan iller ise iki site-de de aynıdır. Ancak Manisa, Kırşehir ve Kı-rıkkale illerindeki bir tane olan yerel gazetelinklerinin çalışmaması nedeniyle bu yerelgazeteler bağlantısı olmayan yerel gazeteleriçinde değerlendirilmektedir (http://www.cgd.org.tr, 2006). Dolayısıyla iki sitedeki verilerinkarşılaştırılması sonucunda internet ortamındayer alan yerel basın adedi 169 olarak ortayaçıkmaktadır.

Karşılaştırmada temel alınan ve yukarıdakiverilerin buna göre yeniden değerlendirildiğison site ise Medya-tr adlı web sitesidir. Medya-tr sitesinde, internet ortamında yer alan yerelbasın kapsamında hem yerel gazetelerin hemde yerel haber portalları ile haber sitelerininlinkleri bulunmaktadır. Bu linkler, karşılaştır-mada eksen alınan diğer iki sitenin verileri ile

Page 25: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

26

karşılaştırıldığında, o iki sitede olmayıp Med-ya-tr’de bağlantısı olan toplam 140 adet yerelgazete, yerel haber portalı ve haber sitesininlinki bulunmakta ve yapılan denemeler netice-sinde bunların çalışır durumda olduğu görül-mektedir. Buradan elde edilen veriler sonucun-da, diğer sitelere bakıldığında bağlantısı gö-rülmeyen 21 ilin yerel basınının internet orta-mında yerel gazete, yerel haber portalı ya dayerel haber siteleri ile yer aldığı ortaya çık-maktadır (www.medya-tr.com, 2007).

Bu karşılaştırmalı inceleme neticesinde ortayaçıkan veriler ışığında; 309 adet yerel basının(yerel gazete, yerel haber portalı ve haber site-si) internet ortamında yer aldığı söylenebil-mektedir. Bir diğer taraftan, Türkiye’de 78 ildeyayınlanan çeşitli yerel basın kuruluşlarıinternet ortamında yer alırken, 3 ilde ise bununolmadığı görülmektedir. Bu durum, şöyle birtablo oluşturmaktadır:

Tablo 1: İnternet Ortamında Yerel BasınınGenel Niceliksel Durumu

İnternet ortamındaki yerel basınsayısı 309

Yerel basını internet ortamında olanil sayısı 78

Yerel basını internet ortamında bu-lunmayan il sayısı 3

Diğer taraftan yerel gazete, yerel haber portalıve haber sitelerinin en fazla olduğu (6 ile 19arası) iller dikkate alındığında ise şöyle birtablo ortaya çıkmaktadır:

Tablo 2: İnternet Ortamında Yerel Basınınİllere Göre Dağılımı (6-19 Arası)

İller Yerel BasınSayısı

İstanbul 19Konya 17Bursa 13Trabzon 11Ankara 10İzmir 9Adana/Bolu/Giresun 8Çanakkale 7Antalya/Afyon/Batman/Hatay/Kocaeli /Muğla/ Ordu/Zonguldak

6

Yerel gazete, yerel haber portalı ve haber site-lerinin toplamının internet ortamında 5 adet vedaha az olduğu iller ise sayısal olarak şu şekil-de bir tablo oluşturmaktadır:

Tablo 3: İnternet Ortamında Yerel Basınınillere Göre Dağılımı (1-5 Arası)

İller YerelGazeteSayısı

K.Maraş/Karaman/Kayseri/Kütahya/Mersin/Sivas 5

Aydın/Denizli/Edirne/Eskişehir/Isparta/Samsun/Yalova 4

Adıyaman/Amasya/Artvin/Balıkesir/Çorum/Elazığ/Erzurum/ Karabük/Malatya/Osmaniye/Siirt/Ş.Urfa/Tekirdağ/Yozgat

3

Aksaray/Bartın/Bingöl/Bitlis/Diyarbakır/Gaziantep/Iğdır/Kırklareli/Manisa/Mardin/Muş/Rize/SakaryaSinop/Tokat/Tunceli/Uşak/Van

2

Ağrı/Ardahan/Bayburt/Bilecik/Burdur/Çankırı/Erzincan/ Hakka-ri/ Kars/Kırşehir/Kilis/ Niğde/Düzce/Şırnak/ Kastamonu

1

Türkiye’de yerel basının internet ortamındakinicel durumuna dönemsel olarak bakıldığındaise 1997-1998 yıllarında internette “ÖzgürKocaeli” adında bir tane yerel gazetenin bulun-duğu, 1999 itibariyle yerel basının da ilgi gös-termeye başladığı internet ortamında 2002yılında 56 yerel gazetenin yer aldığı ifade e-dilmektedir (Gürcan 2002: 111). Basın Yayınve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün verile-rine göre, 2005 yılında bu sayının 186’ya kadarçıktığı görülmektedir (Bekiroğlu ve Bal 2006:73). 2006 yılına gelindiğinde ise yine aynıkurumun web sitesindeki verilerle yansıyanduruma göre, illere göre yapılan bir sınıflan-dırmada 192 adet yerel gazete bağlantısı bu-lunduğu görülmektedir. Ancak linklerin çalışıpçalışmadığını kontrol etmek için yapılan dene-meler ve Çağdaş Gazeteciler Derneği websitesinde internet ortamındaki yerel gazetelinkleri bölümü ile Medya-tr sitesindeki yerelgazete, yerel haber portalları ve yerel habersiteleri linkleri ile karşılaştırmalı olarak yapılanincelemeler neticesinde toplam 309 adet yerelbasın bağlantısı olduğu görülmektedir. Dolayı-

Page 26: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Türkiye’de İnternet Gazeteciliği Açısından Yerel Basının... (22-29)

27

sıyla Türkiye’de yerel basının internet orta-mında yer alma durumunun dönemsel dökü-müne ilişkin şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır:

Tablo 4: Yerel Basının İnternet OrtamındaYıllara Göre Niceliksel Durumu

Bu verilerden hareketle, yerel basının internetortamına kısa zamanda uyum sağladığı vedönemsel olarak internet ortamında da yer alanyerel gazete, yerel haber portalı ve haber sitele-rinin sayılarının arttığı sonucuna ulaşılabil-mektedir.

Medya ve medya bağlantıları ile ilgili başkasitelere bakıldığında, Basın Yayın ve Enfor-masyon Genel Müdürlüğü, Çağdaş GazetecilerDerneği ve Medya-tr’nin web sitesinde verilensayılardan daha düşük sayılara rastlanmaktadır.Örneğin Turkishmedia adlı internet sitesinde150 yerel gazeteye ait bağlantı bulunurken(http://www.turkishmedia.com, 2006),Sitemedya’da ise 148 adet yerel gazetenininternet ortamında yer aldığı gözlenmektedir(http://www.sitemedya.com, 2006). Yine aynışekilde Medya2 adlı sitede 130 tane yerel ga-zetenin internet sitesine bağlantı bulunduğugörülürken (http://www.medya2.com, 2006),Tümgazeteler’e ait web sitesinde 105 yerelgazeteye ait internet adresi yer almaktadır(http://www.tumgazeteler.net, 2006). AncakBasın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlü-ğü’nün yerel gazete linkleri kısmında sunulanyerel gazete bağlantılarının çalışıp çalışmadığıtek tek kontrol edildiği için ve bunlar, ÇağdaşGazeteciler Derneği sitesinde internet ortamın-daki yerel gazete bağlantılarına yönelik aktarı-lan veriler ile karşılaştırıldığı ve sonrasında bubileşimde elde edilen veriler, bir kez dahaMedya-tr’deki yerel gazete, yerel haber portalıve haber sitelerine ilişkin linkler tek tek dene-nerek ulaşılan veriler ile karşılaştırılarak ince-lendiği için sınıflandırmada ve tablolaştırmadasöz konusu veriler harmanlanarak kullanılmış-tır.

3. YEREL BASININ İNTERNETORTAMINDAKİ DURUMUNUNBÖLGELER ARASI BİRDEĞERLENDİRMESİ

Bölgeler arası değerlendirme yapabilmek ama-cıyla kullanılan İstatistiki Bölge Birimleri Sı-nıflandırması içindeki düzeylerden biri olanDüzey 1, tanımlanan 12 bölgeden oluşmakta-dır. Düzey 1 içindeki 12 bölge, yine İstatistikiBölge Birimleri Sınıflandırması’nın diğer dü-zeyleri olan Düzey 2 ve Düzey 3 dahilindekapsamına şu illeri almakta (http://www.araştirmacilar.org, 2007) ve bu illerdeinternet ortamındaki yerel basının toplam sayı-sının bulunmasıyla söz konusu 12 bölgeyedüşen sayı ortaya çıkmaktadır:

Düzey 1’e göre 12 Bölge:

1. İstanbul: 19 adet

2. Batı Marmara: Tekirdağ+ Balıkesir+ Edir-ne+ Kırklareli+ Çanakkale: 19 adet

3. Ege: İzmir+ Aydın+ Manisa+ Denizli+Muğla+Afyon+Kütahya+Uşak: 38 adet

4. Doğu Marmara: Bursa+ Kocaeli+ Eskişe-hir+ Bilecik+ Sakarya+ Düzce+ Bolu+ Yalova:39 adet

5. Batı Anadolu: Ankara+Konya+Karaman:32 adet

6. Akdeniz: Antalya+ Adana+ Hatay+ Ispar-ta+ Burdur+ Mersin+ K.Maraş+Osmaniye: 38adet

7. Orta Anadolu: Kırıkkale+ Kayseri+ Aksa-ray+ Niğde+ Nevşehir+ Kırşehir+ Sivas+ Yoz-gat: 17 adet

8. Batı Karadeniz: Zonguldak+ Kastamonu+Karabük+ Bartın+ Samsun+ Çorum+ Sinop+Tokat+ Çankırı+ Amasya: 27 adet

9. Doğu Karadeniz: Trabzon+ Ordu +Giresun+Rize+Artvin+Gümüşhane: 30 adet

10. Kuzeydoğu Anadolu: Erzurum+ Ağrı+Erzincan+ Bayburt+ Kars+ Iğdır+ Ardahan: 10adet

11. Ortadoğu Anadolu: Malatya +Elazığ+ Bin-göl+ Van+ Tunceli+ Muş+ Bitlis+ Hakkari: 17adet

Yıllar İnternet OrtamındakiYerel Basın Sayısı

1997-1998 12002 562005 1862006 309

Page 27: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

28

12. Güneydoğu Anadolu: Ş.Urfa+ G.Antep+Mardin+ Adıyaman+ Kilis+ Diyarbakır+ Bat-man+ Şırnak+Siirt: 23 adet

Bu 12 bölgenin YTL ve Dolar cinsinden carifiyatlarla kişi başına düşen gayri safi yurtiçi

hasıla oranı (http://tuikapp.tuik.gov.tr, 2007) ileaynı zamanda yukarıda her bölgenin kapsadığıillerin internet ortamında yer alan yerel basın(yerel gazete+yerel haber portalı+yerel habersitesi) sayısı şöyle bir tablo ortaya çıkartmakta-dır:

Tablo 5: Bölgelere Göre Kişi Başına Düşen GSYH ve İnternetteki Yerel Basın Sayısı

BÖLGE ADI

Cari fiyatlarla KişiBaşına Düşen GayriSafi Yurtiçi Hasıla

(YTL)

Cari fiyatlarla Kişi BaşınaDüşen Gayri Safi Yurtiçi

Hasıla ($)İnternet OrtamındaYerel Basın Sayısı

Türkiye 2600 2146Doğu Marmara 3959 3268 39İstanbul 3711 3063 19Ege 3082 2545 38Batı Marmara 2907 2399 19Batı Anadolu 2802 2313 32Akdeniz 2472 2041 38Batı Karadeniz 2068 1707 27Orta Anadolu 1917 1582 17Doğu Karadeniz 1730 1428 30Güneydoğu Anadolu 1437 1186 23Ortadoğu Anadolu 1297 1071 17Kuzeydoğu Anadolu 1114 919 10

Tablo 5’te bölgeler açısından cari fiyatlarla kişibaşına düşen GSYH büyük orandan küçüğedoğru sıralanmıştır. Buna göre, bazı bölgeleringelirleri ile paralel bir şekilde internet ortamın-daki yerel gazete, yerel haber portalı ve habersitesi sayısı yüksek ve bazılarının da yine ge-lirlerine koşut biçimde bu sayı düşük olmaklabirlikte bunun bütün bölgeler açısından doğrubir orantıya sahip olmadığı görülmektedir.Öyle ki, cari fiyatlarla kişi başına düşen enyüksek GSYH’ye Doğu Marmara bölgesi sa-hiptir. Doğu Marmara bölgesi, en yüksekGSYH’ye koşut olarak internet ortamında yerelbasın sayısı açısından da 39 adet ile diğer böl-geler içinde birinci sırada yer almaktadır.GSYH açısından ikinci sırada yer alan İstanbulise internet ortamında 19 yerel basın organı ilebulunmaktadır. Bunun nedeninin, diğer bölge-lerin birden fazla ili kapsamasına rağmen İs-tanbul’un sadece tek bir il olarak bölge konu-munda ele alınmasından kaynaklandığı düşü-nülmektedir. Ancak bu durum, iller bazındabakıldığında, İstanbul’un internet ortamındakiyerel basının sayı adedi açısından ilk sırada yer

aldığını göstermektedir. GSYH açısından sıra-lamada üçüncü olan Ege bölgesinin de benzerşekilde internet ortamında yerel basın adediaçısından da üçüncü olduğu ortaya çıkmakta-dır. Sıralamada sonuncu sırada bulunan Ku-zeydoğu Anadolu bölgesi ile sondan ikinci olanOrtadoğu Anadolu Bölgesi de internet orta-mında yerel basın sayısı sıralamasında da aynıkonumda yer almaktadırlar.

Diğer bölgelerin bazılarında da iki karşılaştır-ma arasında yakınlıklar bulunmakla birlikteörneğin internet ortamında yerel basın sayısınailişkin sıralamada 30 adet ile 4. sırada yer alanDoğu Karadeniz bölgesinin GSYH bakımından9. sırada yer aldığı görülmektedir. Oysa kişibaşına düşen 2907 YTL GSYH sıralamasında4. sırada bulunan Batı Marmara bölgesi diğersıralamada 19 adet ile 7. sırada yer almaktadır.Sonuçta bölgelere göre söz konusu kriterlerarasında belirli bölgelerde belirli oranlarda vegörece bir bağıntı olduğu değerlendirmesiyapılabilmektedir.

Page 28: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Türkiye’de İnternet Gazeteciliği Açısından Yerel Basının... (22-29)

29

SONUÇ

İnternet ortamı ve bu ortamda gerçekleştirileninternet gazeteciliği; hızdan eş zamanlı olmaya,çoklu ortamdan interaktifliğe ve 7 gün 24 saaterişime kadar çeşitli seçenekler sunan ve ko-numuz itibariyle özellikle yerel basın açısındanâdeta dünyaya açılan pencere işlevi görebilenbir iletişim mecrası olarak değerlendirilebil-mektedir. Öyle ki, aynı zamanda internet orta-mında yerini alan bir yerel basın için sınırlarınbuharlaştığını söylemek mümkün olmaktadır.O yerel basının faaliyet gösterdiği yöreden olanancak hayatın bir başka şehre ve hatta çok uzakdahi olsa dünyanın bir başka ülkesine sürükle-diği bir insan, internet vasıtasıyla yerel gazete-nin sanal versiyonuna, yerel haber portalları veyerel haber sitelerine ulaşabilmekte ve kendikentinde, yöresinde yaşanan gelişmelerdenhaberdar olabilmektedir. Bir başka deyişle,internetin, uzakların yakın olması niteliği ilebezenmiş yeni bir yerellik anlayışı getirdiğisöylenebilmektedir.

Türkiye’de internet ortamında yer alan yerelgazete, yerel haber portalı ile haber sitelerininsayısının yıllar itibariyle arttığı görülmektedir.Bu artış, dönemsel olarak nicel bir artış ol-makla birlikte internetin ve burada icra edileninternet gazeteciliğinin sağladığı imkânlardanyerel basının da kendi olanakları ölçüsünde hergeçen dönem artan bir oranda yararlanma yo-luna gittiği değerlendirmesi yapılabilmektedir.Ancak şunu da belirtmek gerekir ki; internetinsunduğu çeşitli olanaklar bir web sitesi oluş-turma anlamında da geçerli olduğu ve bu du-rum, çok da büyük maliyetler gerektirmediğiiçin yerel basının internet ortamında yer alma-sına ilişkin nicel durumun değişkenliğinin degöz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Son olarak, internet ortamında yerel basındurumunun bölgelere göre bir incelemesi ya-pıldığında, cari fiyatlarla kişi başına düşengayri safi yurtiçi hasıla temel alınarak gerçek-leştirilen bir karşılaştırma neticesinde;İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması içeri-sinde belirli bölgelerin söz konusu kriter ileinternet ortamındaki yerel basın sayısının pa-ralellik arz ettiği söylenebilmektedir.

KAYNAKLAR

Alankuş S (2003) BİA ve BİA Eğitim Çalış-maları Üzerine, S Alankuş (der) Yeni İletişim

Teknolojileri ve Medya, IPS İletişim VakfıYayınları, İstanbul, ss 5-24.

Atabek Ü (2003) Yeni İletişim Teknolojileri veYerel Medya İçin Olanaklar, S Alankuş (der),Yeni İletişim Teknolojileri ve Medya, IPSİletişim Vakfı Yayınları, İstanbul, ss 55-84.

Bekiroğlu O ve Bal E (2006) Sanal AleminYerel Aktörleri: Konya Yerel Basını ÜzerineBir Analiz, Selçuk İletişim, 4 (2), 71-85.

Gürcan H İ (2002) İnternet Gazeteciliği, YerelGazetecilikte Meslek İçi Eğitim SeminerleriDizisi: 25 (Batman), Konrad Adenauer Vakfıve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, İstanbul.

Gürcan H İ ve Bayram F (2005) Yerel Haberle-rin İnternet Ortamında Görünümleri-Denizli,Eskişehir Ve Erzurum Örnekleminde Bir De-ğerlendirme. Selçuk İletişim. 3 (4), 53-62.

http://tuikapp.tuik.gov.tr/BolgeselIstatistik/tabloOlustur.do, (15.01.2007).

http://www.araştirmacilar.org/default.asp?tid=6001&Ing=tr, (15.01.2007).

http://www.byegm.gov.tr/TURKBASINI/turkbasini/ gazete.htm, (01.12.2006).

http://www.cgd.org.tr/linkler.htm.,(02.12.2006).

http://www.medya2.com/default2.aspx?mdl=tumListe&kid=4, (01.12.2006).

http://www.medya-tr.com/yerelgazeteler.asp,(15.01.2007).

http://www.sitemedya.com/gazeteler.asp,(01.12.2006).

http://www.tumgazeteler.net/, (01.12.2006).

http://www.turkishmedia.com/arama/index.php?&t=sub_pages&link_order_c=link_hits&link_sort_c=desc&cat=2765&start=0&,(01.12.2006).

Karaduman M (2003) İnternet ve Gazetecilik,S Alankuş (der), Yeni İletişim Teknolojileri veMedya, IPS İletişim Vakfı Yayınları, İstanbul,ss 137-150.

Wendland M (2001) Five Things JournalistsNeed To Know About The Net,http://www.poynter.org/content/content_view.asp?id=4439, (25.12.2006).

Page 29: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İNTERNET’İN GAZETECİLİĞE GETİRDİĞİ YENİLİKLER

Celalettin Aktaş*

ÖZETBirçok elektronik iletişim teknolojisi gibi İnternet de gazeteciliği birçok yönden etkilemiştir.İnternet, gazetecilerin haber kaynaklarına ulaşmalarından haberlerin okuyuculara sunulmasına,okuyucuların gazeteciler ile arasında olan iletişimine kadar pek çok şeyi değiştirmiştir. Hattaİnternet yeni bir gazetecilik türü olan, İnternet Gazeteciliği’nin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Buçalışmada, İnternet’in temel nitelikleri olan yöneşme, etkileşim ve eşzamansızlık üzerinde durula-rak; İnternet’in, gazeteciliğe getirmiş olduğu yenilikler vurgulanacak ve çevrimiçi yayınlanan ga-zetelerin geleneksel yöntemlerle yayınlanan gazetelerden ayrıldığı noktalar belirtilecektir.

Anahtar sözcükler: İnternet, çevrimiçi gazetecilik, yöneşme, eşzamansızlık, etkileşim.

THE INTERNET BRINGS INNOVATION TO THE FIELD OF JOURNALISM

ABSTRACTLike many other electronic communication technologies, the Internet has transformed the jour-nalism profession in a number of ways. It has changed journalism in regards to the way journal-ists are able to gain access to news sources, how journalists present news content to readers, andthe degree and ease of communication between readers and journalists. Furthermore, the adventand expansion of the Internet has led to the appearance of a new type of journalism called OnlineJournalism. This article focuses in particular on how and to what extent such Internet features asconvergence, interactivity, and asynchronicity have expanded and bettered the field of journalism,and in what respects online journalism differs from traditional journalism.

Keywords: Internet, online journalism, convergence, asynchronicity, interactivity.

* Dr. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi

GİRİŞ

XIX. yüzyılın son çeyreğinden, yaklaşık olarak1970’lerden itibaren bilgi ve iletişim teknolo-jilerinde yaşanan gelişmeler gazetecilik alanın-da da önemli değişimlerin yaşanmasına nedenolmuştur. Çevrimiçi gazetelerin hızlı bir şekil-de birçok unsuru içerisinde barındıran içeriğiçevrimiçi ortamda yayınlayabilmesinin müm-kün olabilmesi, çok sayıda gazeteciyi ve gazetesahibini bu alana çekmiştir. Dolayısıyla1990’ların ortalarından itibaren, İnternet’i kul-lanan medya kuruluşlarının sayısı her geçengün artmaktadır. Bu süreç içerisinde gelenekselyöntemlerle yayın yapan gazete işletmeleri,yeni iletişim teknolojileri aracılığıyla gazetele-rinin çevrimiçi sürümlerini İnternet ortamınataşımaya başlamışlardır. 1997 yılındaNewsLink’in gerçekleştirdiği bir araştırma,dünyada 3.622 gazetenin çevrimiçi ortamdayayınlandığını gösterirken (Boczkowski 1999:101–126); Newspaper Association of America2002 yılında dünya çapında 5.000’den fazla

günlük, haftalık ve diğer gazetelerin çevrimiçiortamda yayınlandığını belirtmektedir.

Birçok elektronik iletişim teknolojisi gibiİnternet de sahip olduğu teknolojik özelliklersebebiyle gazeteciliğe birtakım yenilikler ge-tirmiştir. İnternet, gazetecilerin haber kaynakla-rına ulaşmalarından haberlerin okuyucularasunulmasına, okuyucuların gazeteciler ile ara-sında olan iletişimine kadar pek çok şeyi de-ğiştirmiştir. Hatta İnternet Gazeteciliği denilen,etkileşim (interactivity), çokluortam(multimedia) ve bağlantılı metin(hypertextuality) (Deuze ve Paulussen 2002:237–245) nitelikleriyle diğer gazetecilik türle-rinden ayrılan yepyeni bir gazetecilik türününortaya çıkmasına neden olmuştur. Dolayısıylaçevrimiçi ortamda yayınlanan gazeteler, sahipoldukları nitelikleri ile geleneksel yöntemlerleyayınlanan gazetelerden birçok noktada farklı-laşmaktadır. Bu çalışmada, ilk olarak İnter-net’in tarihçesinden bahsedilerek bu teknoloji-nin ortaya çıkışından günümüze kadar geçensüre içerisinde geldiği nokta ortaya konulacak-

Page 30: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İnternetin Gazeteciliğe Getirdiği Yenilikler (30-41)

31

tır. Daha sonra İnternet’in temel nitelikleri olanyöneşme (convergence), etkileşim ve eşzaman-sızlık (asynchronicity) üzerinde durularak;İnternet’in, gazeteciliğe getirmiş olduğu yeni-likler ve çevrimiçi yayınlanan gazetelerin gele-neksel yöntemler ile yayınlanan gazetelerden(kağıt üzerine basılan ve fiziksel olarak dağıtı-lan) ayrıldığı noktalar belirtilecektir. Böyleceçevrimiçi ortamda yayınlanan gazetelerin, netür bir temel üzerinde oturduğunun ortaya ko-nulabilmesi mümkün olabilecektir.

1. İNTERNET’İN TARİHÇESİ

20. yüzyılın son otuz yılında İnternet’in ortayaçıkışı ve gelişimi, askeri strateji, bilimin büyükişbirliği, teknolojik girişimcilik ve kültürellikkarşıtı yeniliğin benzersiz bir bileşiminin ürü-nüdür (Castells 2000: 45). İnternet’in kökleridünyanın en yenilikçi araştırma kurumlarındanbirisi olan Amerika Birleşik Devletleri Savun-ma Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Kurumu(DARPA) çalışmalarında yatmaktadır. 1960’lıyıllarda ABD Savunma Bakanlığı, savunmakaynaklarını geliştirmek ve askeri verilere ula-şabilmek amacıyla gerekli teknolojinin oluştu-rulabilmesi için bir çalışma başlatmıştır. Buprojenin amacı, ABD ordusuna nükleer birsaldırıdan etkilenmeyecek savunma amaçlıçalışan bilgisayarlar arasında oldukça sıkı ö-rülmüş bir iletişim sistemi tasarlamaktır. Eğerağ üzerinde bir ya da birçok iletişim düğümüimha edilirse, mesajları yine de taşıyabilecekyeterli sayıda merkez kalmalıdır (Barbier veLavenir 2001: 373). Paket Anahtar İletişimTeknolojisi’ne dayanan bu sistem, ağın komutave kontrol merkezlerinden bağımsız olmasınısağlayarak mesaj birimlerinin, ağ içerisinde birdiziyi izlemeden kendi yollarını bularak hedefevarıp, ağın herhangi bir noktasında tutarlı an-lamla yeniden toplanabilmesine imkân sağla-maktadır (Hafner ve Iyon 2000: 66). Birdenfazla kullanıcının, birimlere ayrılmış verilereaynı bağlantı içinde erişmesine olanak sağlayanbu yöntem ile bilgisayarların, birbirlerine bağ-lanarak verilere aynı anda ulaşması mümkünolmuştur. Böylece bağlantıları, kontrol mer-kezlerini kullanmaksızın ses, görüntü ve veridâhil her türlü mesajı iletebilen bir ağ, İnternetoluşturulmuştur.

Amerikan Savunma Bakanlığı Araştırma Proje-si tarafından desteklenen bir araştırma ağı ola-rak ARPANET adını taşıyan ilk bilgisayar ağı

1 Eylül 1969’da ağın ilk dört bağlantısı LosAngeles’ta California Üniversitesi’nde,Stanford Araştırma Enstitüsü’nde, Utah Üni-versitesi’nde ve Santa Barbara’da iseCalifornia Üniversitesi’nde kurulmasıyla dev-reye girmiştir (Castells 200: 45-46).ARPANET’in yaratılması bilim adamları vearaştırmacıların önemli verileri zamanındapaylaşabilmeleri ihtiyacına dayanmaktadır.ABD’nin her bölgesine dağılmış birbirindenuzak mesafelerde bulunan askeri araştırmaenstitülerinde ve üniversitelerde görev yapanaraştırmacılar, ağa bağlanmış bilgisayarlar va-sıtasıyla birbirleri ile veri alışverişi yapabile-ceklerini ummuşlardır (Engelman 1996: 3).

DARPA projesinin en önemli hedeflerindendiğer bir tanesi de farklı marka ve/veya modelbilgisayarların birbiriyle konuşabilir hale geti-rilebilmesi için 1970’lerin başında her türlüağda kullanılabilen bir iletişim protokolününTCP/IP (host’tan host’a protokol/ağlar arasıprotokol) yaratılması olmuştur (Ayfer 1996:16). Geliştirilen TCP/IP protokolü farklı ileti-şim sistemleriyle çalışan hatta farklı karakterkodlaması yapan bilgisayarların, birbirleri ileiletişim kurmasını sağlamaktadır. TCP/IP’ninyaratılmasının ağ için yaşamsal bir önemi var-dır. TCP/IP olmaksızın ağlar arası iletişimingerçekleşmesi mümkün değildir. TCP/IP yet-kinleştirilerek herkes herhangi bir boyutta yada biçimde bir ağ kurabilir, üstelik ağın paket-leri yorumlayıp yönlendirecek bir giriş kapısıolması durumunda herhangi bir ağla iletişimegeçebilmesi mümkündür (Hafner ve Iyon 1996:250). TCP/IP protokolü İnternet’i tanımlar veİnternet tabanlı olan her şey TCP/IP protokolü-nü kullanmak zorundadır (Atabek 2001: 118).Ortaya çıkan TCP/IP protokolü 1980 yılındaABD’de bilgisayar iletişiminde standart halinegelmiştir. TCP/IP’nin esnekliği, bilgisayar ağ-ları arasında çok katmanlı bir bağlantılar yapı-sının benimsenmesini sağladı; böylece bu yapıçeşitli iletişim sistemlerine farklı şifrelere u-yarlanabiliyordu. Geliştirilen bu teknoloji saye-sinde bilgisayarlar, İnternet ağı üzerinde çokhızla yol alan veri paketlerini birbirleri içinşifreleyebilir ve bu paketlerin şifrelerini çöze-bilir hale geldi (Castells 2000: 47). TCP/IP’ningeliştirilmesi her yıl artan sayıda bilgisayarınağa bağlanmasına ve sistemin hızla büyümesi-ne neden oldu. Bu süreç içerisinde ARPANET,askeri bir ağ olmanın ötesine geçerek, akade-misyenlerin ve araştırmacıların birbirleri ile

Page 31: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

32

hızlı ve kolay bir şekilde enformasyon alışveri-şinde bulunmalarının başlıca ortamı haline gel-di. Ancak İnternet, ağ katılımcıları arasındaelektronik posta ile iletişimin mümkün kılın-ması ile yaygınlaşmaya başladı.

1990’larda İnternet kullanımı, İnternet’i hâlâkullanmaya hiç başlamamışlar için zordu. Gra-fik aktarım kapasitesi son derece sınırlı ol-makla beraber, bilgi bulmak ve indirmek dehayli güçtü. Bu sebeple İnternet sitelerinin içe-riklerini yerlerine göre değil de bilgiye göredüzenleyen, sonra da kullanıcılara istedikleribilgiyi bulabilmeleri için kolay bir arama sis-temi sunan World Wide Web (Dünya ÇapındaAğ/WWW) İsviçre’nin Cenevre şehrinde bulu-nan Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi’nde(CERN) tasarlandı (Castells 2000: 50). WorldWide Web sayesinde her bilgi, bilgisayar ekra-nında görüntülenen bir belge olarak sunulmayabaşlandı. Böylece gerçekleştirilen bu teknolojikhamle ile İnternet’in toplumun genelinde yay-gınlaşması sağlanmış oldu. World WideWeb’in, İnternet içinde kurumların, işletmele-rin, derneklerin ve bireylerin kendi siteleriniyaratabildiği, erişimi olan herkesin muhtelifmetinleri ve görüntüleri bir araya getirerekkendi sayfasını üretebilmesine dayanan esnekbir ağların ağı (Castells 2000: 383) olması;İnternet’i multimedya için uygun bir platformadönüştürerek, ticari kullanıma hazır hale getir-di.

Yine CERN’de, hypertext link (http) teknoloji-sinin geliştirilmesi, sonsuz sayıdaki bilgisayarveri bankalarının birbirlerine elektronik olarakbağlanmasına ve böylece her bilgisayarda top-lanan verinin diğer bilgisayarlar tarafındankullanılmasına imkân tanıdı (Graham 1999:22). 1993 yılında kişisel bilgisayarlarda işle-mek üzere Mosaic isimli bir Web tarayıcısıkullanılmaya başlandı. Daha sonra yeni tarayı-cılar ve arama motorları hızla gelişti; bütündünya, kelimenin tam anlamıyla dünya çapındabir ağ yaratarak İnternet’i kucakladı (Castells2000: 51). İnternet, olağanüstü bir hızla yayıla-rak tarihin en hızlı yayılma gösteren iletişimaracı oldu (Slevin 2000: 2). ABD’de radyonun60 milyon insana ulaşması 30 yıl alırken; tele-vizyonun bu yayılma seviyesine ulaşması 15yıl aldı. İnternet ise, dünya çapında bilgisayarağının gelişmesini izleyen üç yıl içerisinde bu-nu başardı (Castells 2000: 382).

Dünya çapında bu kadar hızla yayılan İnternet’içok sayıda bilim adamı farklı ölçütler kullana-rak tanımlamaya çalışmışlar ise de sonuçta,İnternet’in bir iletişim ağı olduğu noktasındabuluşmuşlardır. DiMaggio vd. (2001: 307–346), İnternet’in “bilgi erişimine ve kişilerarasında iletişime izin veren, bilgisayarlar vediğer sayısal aygıtlar vasıtasıyla insanları vebilgiyi birbirine bağlayan ağların, elektronikağı” olduğunu vurgularken; Shields (1996: 9),ise İnternet’in “insanların rolü olmaksızınbirbiri ile iletişim kuran bir grup bilgisayarveya bir ‘nesne’ olmadığını; yer ve zamanınötesinde insanları birbirine bağlayan bir ağolduğunu” belirtmiştir. Castells (2006: 26–27),ise İnternet’i “birçok insanı birçok insanabağlayan, gerçek zamanda gerçekleşen yeni birelektronik iletişim teknolojisi, yeni birörgütlenme biçimi, hatta yeni bir iletişim aracı”olarak tanımlamıştır.2. İNTERNET’İN TEMEL NİTELİKLERİ

2. 1. Ses, Veri, ve Kitle İletişimini Tek BirOrtamda Bütünleştiren Yöneşme Özelliği

İnternet, temelde medyanın yeni türlerinin or-taya çıktığı karmaşık bir iletişim platformudur.İnternet saklama, değiştirme, etkileşim, yeni-den üretim ve iletişim kanallarının değiştirile-bilmesi gibi iletişim süreçlerinin çok sayıdaaşamasını bir araya getirerek bütünleştirmekte-dir. İnternet’in ana niteliklerinden bir tanesi,farklı medya biçimlerini ağlarla bütünleştirmesive farklı iletişim şekillerine imkân vermesidir(Oblak 2005: 87–106). İnternet, bunu yöneşmeilkesi sayesinde gerçekleştirir. İnternet’in enönemli özelliklerinden birisi olan yöneşme, sesiletişiminin, veri iletişiminin ve kitle iletişimi-nin bütünleşerek tek bir ortama dönüşmesi (vanDijk 1999: 9, Gorman ve McLean 2005: 11)olarak tanımlanmaktadır. Yöneşme, yazılı vegörsel medya, telekomünikasyon ve enformas-yon hizmetleri arasındaki bu endüstrileri ayıranengellerin ortadan kalkmasında ve tüm iletişimve enformasyon hizmetlerini kapsayan büyükbir elektronik hizmetler alanının oluşmasındarol oynamaktadır (Aydoğan 2005: 260).İnternet’in yöneşme özelliği, geleneksel olarakbir ortamı diğerinden ayıran sınırları ortadankaldırarak geleneksel yöntemlerle yayınlanangazetenin, radyonun ve televizyonun sahip ol-duğu birçok özelliğin tek bir ortamda bütünleş-tirilebilmesinin önünü açmıştır. Böylece

Page 32: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İnternetin Gazeteciliğe Getirdiği Yenilikler (30-41)

33

İnternetin bu niteliği, çevrimiçi ortamda metin,grafik, resim, hareketli görüntüler (video veanimasyon) ve ses gibi birden çok iletişim bi-çiminin bir araya getirilebilmesini ve aynı andaaynı kanal üzerinden iletilebilmesini mümkünkılmıştır.

Yöneşme olgusunu mümkün kılan ilke ise sayı-sallaşma ilkesidir (Uğur 2003: 96). Sayısallaş-ma, enformasyonun içerisinde bulunduğu do-ğal, yani analog halinden bilgisayarlar tarafın-dan okunabilir bir formata dönüştürülmesidir.Sayısallaşmış enformasyon, elektriksel değerlerşeklinde ifade edildiğinden dolayı elektronikcihazlar tarafından kullanılabilir, birbirine dö-nüştürülebilir ve kolayca bir ortamdan diğer birortama aktarılabilir (Atabek 2001: 37). Sayısalformatta ses, görüntü veya metin şeklinde olanenformasyon, yöneşme sürecinde beraberceharmanlanır (Pavlik 1998: 134). Sayısal olarakkodlanmış veri, bilgisayar ve telekomünikas-yon teknolojileri tarafından işlemden geçirile-rek yöneşme süreci kolaylaştırılır ve aynı verifarklı medyalarda ve aygıtlarda işlenebilecekhale getirilir (Aydoğan 2005: 261). Sayısallaş-ma, aynı içeriğin farklı altyapılar aracılığı ileaktarılabilmesini ve aynı içerik üzerine temel-lenmiş farklı hizmetlerin verilebilmesini müm-kün kılar. Örneğin; sayısal hale getirilmiş birolan bir ses (seslendirilmiş bir haber veyahutbir müzik dosyası), bir metin veya hareketli birgörüntü (video veya animasyon), hem bilgisa-yarlar hem de bu sayısal veriyi okuyabilecekolan diğer aygıtlar tarafından işlenebilir; biraygıttan diğer bir aygıta ağlar vasıtasıyla ileti-lebilir. Böylece farklı iletişim biçimlerinin or-tak platformları kullanabilmesi olanaklı birhale gelir.

2. 2. Karşılıklı İletişime Olanak SağlayanEtkileşim Özelliği

İnternet’in en önemli özelliklerinden diğer birtanesi de iletişim süreçlerinde karşılıklı etkile-şime olanak tanımasıdır. Columbia JournalismReview’in Editörü Tucher (1997: 35–36) etki-leşimin, İnternet Gazeteciliği’ne en belirginkatkıyı yaptığını belirtirken; Rogers da (1986:5) benzer şekilde etkileşimin, yeni medyanınen temel özelliği olduğunu ifade etmiştir. Ge-çen 20 yıldır etkileşim kavramı, reklâmcılık,pazarlama, psikoloji, sosyoloji, bilgisayar bi-limleri, eğitim ve kitle iletişimi gibi farklı a-

lanlarda yaygın olarak tartışılmaktadır. Bilimadamları, etkileşim kavramının bu denli yaygınkullanımına rağmen ya tanımlanamadığını yada yetersiz tanımlandığını fark etmişlerdir(Heeter 2000, Shultz 1999). Etkileşim kavra-mının yapılan tanımları; yazarların birincil ola-rak odaklandıkları süreç, özellikler, algılamaveya bu üç unsuru içeren alanlara göre değiş-kenlik göstermektedir (McMillan ve Hwang2002).

Süreç üzerinde yoğunlaşan bilim adamları et-kileşim kavramını, “kaynak ile alıcı arasındakiveya daha geniş anlamda herhangi bir sayıdakaynak ve alıcı arasındaki çok yönlü iletişim”(Pavlik 1998: 137); “gerçek zamanda kullanı-cının çevrimiçi iletişim ortamında, iletişiminbiçim ve içeriğini değiştirme ve etkilemedekikatılımı” (Steur 1992) ve “bir iletişim sürecin-de herhangi bir üçüncü iletimin (veya mesajın)bir öncekileri etkileme kapasitesi” (Rafaeli2005: 111) olarak tanımlamışlardır. Süreçbağlamında gerçekleştirilen etkileşim kavramı-nın bu tanımları; yanıt verme, iki yönlü iletişimve gerçek zamanlı katılım üzerinde odaklan-maktadır.

Diğer taraftan özellikler üzerinde duran bilimadamları ise etkileşim kavramını “bir teleko-münikasyon kanalı aracılığı ile kişiden kişiyeiletişim (örneğin; telefon) ve kişi ile makinearasındaki etkileşimi (örneğin; elektronik ban-kacılık işlemleri) sağlayan teknolojiler” (Carey1989: 328) ve “bir ortamın özelliği olarak kul-lanıcının, dolayımlanmış bir sunumun veyatecrübenin biçimini ve/veya içeriğini etkileye-bilmesi” (Lombard ve Synder-Duch 2001) ola-rak açıklamışlardır. Etkileşim kavramının ö-zellikler bağlamında yapılan bu tanımları; kul-lanıcı kontrolü ve iki yönlü iletişim üzerindeyoğunlaşmaktadır.

Etkileşim kavramını özellikler ve süreç bakışaçılarından tanımlayan bilim adamlarının yanısıra diğerleri etkileşim kavramı tanımının, et-kileşimli medyayı kullanan kişilerin algılarındayattığına inanmaktadır. Algılama üzerine o-daklanan bilim adamları etkileşim kavramını“cevap verme ve sörf yapma bileşenlerininoluşturduğunu” (Wu 1999) ve etkileşim kav-ramının “psikolojik duyu iletisi gönderenlerin,kendilerinin ve alıcılarının etkileşimi üzerinetemellendirildiğini” (Newha-gen vd. 1995)vurgulamışlardır. Algılama bağlamında etkile-şim kavramının yapılan bu tanımları;

Page 33: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

34

İnternet’te sörf yapma ve cevap verme algısınıön plana çıkarmaktadır.

Etkileşim kavramının tanımlarının dayandırıl-dığı bu üç unsuru içeren tanımlar, İnternet or-tamında yayınlanan gazetelerin etkileşim dü-zeylerinin tespit edilebilmesi bakımından önemtaşımaktadır. Yapılan bu tanımlar içerisinde enönemlisi, İletişim Bilimci Carrie Heeter’ınyapmış olduğu etkileşim kavramının tanımıdır.Heeter etkileşim kavramının tanımını, medya-nın kaç tane ve ne tür özelliklerinin etkileşimliiletişime izin verdiği temeline dayandırarakyapmıştır. Heeter (1989) “etkileşimin, var olanseçeneklerin karmaşıklığı, kullanıcının enfor-masyona ulaşmak için gösterdiği çaba, kullanı-cıya cevap verme, enformasyon kullanımınınizlenmesi, kullanıcıya sağlanan enformasyonekleme kolaylığı ve kullanıcılar arasında kişilerarası iletişim kurma kolaylığını içeren çok bo-yutlu bir kavram” olduğunu belirtmiştir.Heeter’ın yapmış olduğu etkileşim kavramınınbu tanımı, bir medyayı diğer bir medyadandaha fazla neyin etkileşimli yaptığını ölçen birstandart sağlamıştır. Heeter’ın yapmış olduğubu kavramsal tanıma çok sayıda araştırmacı(Massey ve Levy 1999, Kenny vd. 2000,Gerpott ve Wanke 2004) başvurarak bir orta-mın etkileşim düzeyini tespit etmiştir.

2. 3. Zamanda Sınırlılıkları Ortadan Kaldı-ran Eşzamansızlık Özelliği

İnternet’in sahip olduğu eşzamansızlık özelliği,iletişimde bulunan kişilerin zamana ve mekânabağlı kalmaksızın birbirleri ile iletişim kurma-larına olanak sağlamaktadır. McLuhan’ın de-yimiyle küresel köy haline dönüşen yerküredeİnternet, kullanıcılarına zaman ve mekân ilesınırlı olmayan küresel bir iletişim imkânı sağ-lar. İnternet, dünyanın herhangi bir bölgesindevuku bulan bir olaya kullanıcılarının anındaerişebilmesini, zaman ve mekân sınırlamasıolmaksızın sağlayarak dünyayı, olduğundandaha küçük bir yer haline dönüştürür (Williams2003: 213). “Marx’ın Grundisse’de (1973),mekanın zaman tarafından yok edilmesi veDavid Harvey’in de (1989), zaman-mekan sı-kıştırılması adını verdiği şeydir bu” (aktaranTomlinson 2004: 14). Burada söz konusu olan,fiziksel olarak uzaklıkları aşmak için harcananzamanın yerine; bilgi ve imgelerin elektronikaraçlarla gönderilmesiyle uzaklıkların büyük

ölçüde kısaltıldığı duygusudur. Meyrowitz de(1985: 115–117) No Sense of Place isimli ese-rinde, “bilgisayar, telefon, radyo, televizyonvasıtasıyla iletişim kurduğumuzda, fizikselolarak nerede bulunduğumuz, sosyal olarakkim ve nerede olduğumuzu artık belirleme-mektedir… Elektronik etkileşimin sonucu ola-rak durum ve davranışlar fiziksel mekânla artıkbelirlenmemektedir” diyerek; İnternet gibi yeniiletişim teknolojilerinin gelişiminin zaman vemekânı ortadan kaldırdığını ve mekânın anla-mını kaybederek sınırsız bir küresel köyde ya-şamamıza olanak sağladığını söylemektedir.Küçük bir bilgisayar ağı olarak ortaya çıkanİnternet, bugün küresel etkileşimli bir ortamhaline dönüşmüştür (Hamburger 2005: 1).

İletişimde eşzamansızlık, kaynak ve alıcı ara-sında gerçekleşen iletişimin belirli bir zamandiliminde aynı anda gerçekleşmemesi; diğer birdeğişle araya bir zaman aralığının girmesi ola-rak nitelendirilmektedir. Telefon, canlı radyove televizyon programlarında gerçekleşen ileti-şim, eş zamanlı iletişime örnek olarak verilebi-lirken; elektronik postayla gerçekleştirilen ileti-şim ise eşzamansız iletişime örnek olarak veri-lebilir (Timisi 2003: 125). Bu tür bir iletişimdekontrol, kaynaktan alıcıya doğru kaymaktadır.Kaynak tarafından alıcıya gönderilen mesajlar,alıcı tarafından istenilen bir zaman dilimindeve mekânda alınabilmektedir. Kaynak ile alıcı-nın gerçek zamanda birbirleri ile iletişim içeri-sinde olmasına gerek yoktur. İnternet’in eşza-mansızlık özelliği, İnternet kullanıcılarınınistedikleri bir enformasyona diledikleri bir za-man aralığında ve mekânda ulaşabilmelerineolanak sağlamaktadır.

3. İNTERNET’İN GAZETECİLİĞEGETİRMİŞ OLDUĞU YENİLİKLER VEÇEVRİMİÇİ YAYINLANANGAZETELERİN ÜSTÜNLÜKLERİ

İnternet’in sahip olduğu yöneşme özelliği, ga-zeteciliğe devrim niteliğinde yenilikler sunar.İnternet ortamında yayınlanan gazeteleryöneşme ilkesi sayesinde, geleneksel yöntem-lerle yayınlanan gazetelerden farklı olarak aynıkanal üzerinde ses, grafikler, tablolar, sabitgörüntüler, yazılı dokümanlar, hareketli gö-rüntüler ve farklı Web sitelerine ya da aynı siteiçerisinde farklı sayfalara bağlantılar vererekçeşitlendirilmiş bir medya içeriğini, kullanıcıla-

Page 34: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İnternetin Gazeteciliğe Getirdiği Yenilikler (30-41)

35

rına sunabilme imkânına sahiptir. İnternet’in buözelliği, çevrimiçi ortamda yayınlanan gazete-lerde içeriğin derinliğinin ve genişliğinin art-masına sebep olur. Geleneksel yöntemlerleyayınlanan gazetelerde içerik sadece resim ilezenginleştirilebilirken; çevrimiçi ortamda ya-yınlanan medya içeriği ise resim, ses ve hare-ketli görüntü ile zenginleştirilerek içeriğin su-num gücü önemli oranda arttırılabilir. Diğertaraftan geleneksel medya olarak kabul edilentelevizyon, yazılı basın ve radyo ise kullanıcı-larına sahip oldukları teknolojik özellikler veorganizasyon yapıları sebebiyle ancak sınırlıbir medya içeriğini iletebilir. Örneğin; televiz-yon izleyicisine hem ses hem de görüntüyüsınırlı bir zaman aralığında (Webster 1986: 77–91) sunabilme imkânına sahip iken; radyo isesadece sesi (William 2003: 395–410) prog-ramlanan zaman aralığında dinleyicisine ulaştı-rabilir. Yazılı basın olarak kabul edilen gaze-teler ve dergiler ise yalnızca basılabilir mater-yalleri, sayfa sınırlamaları içerisinde okuyucu-larına sunabilir. Bir gazetede, hiçbir zamanokuyucuların ilgilendiği tüm haberlerin basıla-bileceği bir alan yoktur (Carlson 2005: 68–71).Günümüzde yeni medyanın en önemli örneğiolarak kabul edilen İnternet ise yöneşme ilkesisayesinde, aynı kanal üzeriden ses, görüntü,metin ve diğer unsurlar ile çeşitlendirilmişmedya içeriğini kullanıcılarına, hiçbir sınırlamaolmaksızın iletebilir. Örneğin; Hürriyet Gaze-tesi’nin İnternet deneyimini aktaran Karakaş(2002: 77–78), “İnternet’in haber sunumu açı-sından inanılmaz bir zenginlik ve esnekliksağladığını vurgulayarak gün içerisinde birbiriile ilişkili olan haberleri, haberlerin arka planı-nı, bir davanın, bir olayın geçmişini, bir öncekigün neler olduğunu arşivden başlıkları ile habe-rin içine link vererek okurun ikinci bir hamle-sine gerek kalmaksızın enformasyona ulaşa-bilmesini sağladıklarını” söylemektedir. Böyle-ce çevrimiçi ortamda yayınlanan gazetelerdehaberin derinliği istenildiği kadar arttırılabil-mektedir.

Farklı medya özelliklerinin tek bir ortamdayöneşme ilkesi sayesinde bütünleştirilmesi,çevrimiçi ortamda gazetecilerin haber yazmaformatlarını değiştirmelerine neden olmuştur.Geleneksel yöntemlerle yapılan gazeteciliktehaber yazımı 5N ve 1K Kuralı, Ters PiramitKuralı, Dörtgen veya Kare Kuralı’na (Tokgöz2000: 216–221) göre belirli bir format içerisin-de gerçekleştirilirken; çevrimiçi ortamda ise

gazeteci, teknolojinin ona sunmuş olduğu bü-tün imkânları düşünerek haber yazımını ger-çekleştirmek zorundadır. Çevrimiçi ortamdahaber yazımı, sadece bir metinin kaleme alın-ması değildir. Geleneksel yöntemlerle gerçek-leştirilen haber yazımı doğası gereği doğrusal(linear) bir nitelikte iken; çevrimiçi ortamdahaber yazımı ise doğrusal olmayan (nonlinear)bir niteliktedir. Bu demektir ki; herhangi birhikâye, küçük parçalara bölünerek farklı Websayfalarında yer alabilir. Bir İnternet kullanıcısıistediği takdirde bu farklı Web sayfalarına ayrıayrı erişim sağlayabilir. Örneğin; İnternet’tengazete okuyan bir kullanıcı, 10 sayfalık birhikâyenin ilk olarak dördüncü sayfasına gide-rek hareketli görüntüyü izleyebilir ve daha son-ra da dokuzuncu sayfada bulunan resim galeri-sine göz atabilir ve en sonunda birinci sayfada-ki başlıklar ile okuma işlemini tamamlayabilir.Her defasında da eriştiği sayfalardan haber alır(Deuze 1999: 373–390). Bu sebeple bir gazete-ci, bir haberi kaleme alırken görsel, işitsel vemetinsel bütün öğeleri ile İnternet’in etkileşimözelliğini göz önünde bulundurur. Çevrimiçiortamda gazeteci, hangi medya formatının veyaformatlarının en iyi şekilde bir hikâyeyi aktara-bileceğine (multimedia), okuyucuların hangiseçenekleri kullanarak kendisi ile iletişim içeri-sine gireceğine (interactivity) ve hikâyeninhangi diğer hikâyelerle, kaynaklarla ve arşivlerile bağlantı içerisinde (hypertextuality) olaca-ğına karar verir (Deuze 2003: 203–230). Bu‘ideal-tipik’ biçimde olan İnternet Gazetecili-ği’dir (Deuze 2001: URL).

İnternet’in etkileşimli bir iletişim ortamı olmasıgazeteciliğe, hem gazeteciler hem de gazeteokurları açısından büyük kazanımlar sağlar.Etkileşim, çevrimiçi yayınlanan gazeteleri ge-leneksel yöntemler ile yayınlanan gazetelerdenayıran temel bir özellik (Massey ve Levy 1999;Shultz 1999) olarak belirtilmektedir Çevrimiçiortamda yayınlanan gazeteler, İnternet’in etki-leşim özelliğini iki farklı şekilde kullanır. İlkolarak etkileşim, tartışma listeleri, sohbet oda-ları veya elektronik posta gibi yollarla iletişimsüreçlerine dâhil olur (Beyers 2004: 11–20).Bu tür bir etkileşim, kişiler arası etkileşim veyaizleyici katılımıdır. İnternet üzerinden gerçek-leştirilen iletişimde kullanıcı, iletişim süreçle-rinde aktif olarak rol alan bir öznedir. Kullanı-cı, İnternet üzerinden yayınlanan bir gazetehaberini kaleme alan gazeteci ile başka bir ile-tişim aracına gerek duymaksızın, aynı kanal

Page 35: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

36

üzerinden iletişim kurarak üretilen mesaj hak-kında, kendi düşüncelerini anında aktarabilmeve fikir alışverişinde bulunabilme imkânınasahiptir. İnternet, kullanıcılar ve enformasyonüreticileri arasında çevrimiçi ortamda etkile-şimli linkler sağlayarak (Wilson 1994: 4) bunugerçekleştirir.

İnternet’in geleneksel medya ile karşılaştırıl-masında, geleneksel yöntemlerle basılan gaze-te, radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araç-larının tek yönlü (Holmes 2006: 84) olduğukabul edilir. Hâlbuki geleneksel kitle iletişimaraçlarının bütünüyle tek yönlü araçlar olduğu-nu kabul etmek mümkün değildir. Gelenekselmedyanın süreçlerinde de etkileşim vardır(McMillan 2006: 205, Rafaeli 2005: 110–133).Nitekim kitle iletişiminde, gazetelerin satışrakamları, televizyon kanallarının izlenme o-ranları, stüdyo izleyicileri, deneme yayınları,izleyici ve/veya okuyucu araştırmaları, editöremektuplar ve telefonlar birer etkileşim süreci-dir (McQuali ve Windahl 2005: 18, Geray2003: 18, Rafaeli 1988: 110). Ancak gelenekselmedya ortamında iletişimde bulunan bireyler,ya pasif olarak iletiyi alan konumundadır ya dabireylerin iletişim sürecine müdahalesi sınırlıolmaktadır. Geleneksel medya ortamında ger-çekleştirilen etkileşimde, başka bir iletişimaracına gereksinim duyulurken; yeni medyanınen çarpıcı örneği olan İnternet ortamında ise busüreç, alıcı ile verici arasındaki iletişim kana-lında doğrudan gerçekleşir. Bugün etkileşimdenildiği zaman, kullanıcının düşüncesini a-nında başka bir iletişim aracına gerek duymak-sızın elektronik posta, sohbet odaları ve çevri-miçi sürekli anketler ya da forumlar aracılığıile iletmesi anlaşılmaktadır (Mannteufel 2002:105–107). Örneğin; Hürriyet Gazetesi’ninİnternet deneyimini anlatan hürriyetim.comeditörü Karakaş (2002: 77–78) “yayımladığı-mız bir haber için birkaç dakika sonra elektro-nik posta yolu ile tepki alabiliyoruz. Dolayı-sıyla bu da haberi hazırlayan ve okur arasındainanılmaz hızlı bir iletişim sağlıyor” diyerekİnternet’in, etkileşim özelliğinin uygulamadakiyansımalarına ışık tutmaktadır. AmericanSociety of Professional Journalists de gazete-ciler ile okuyucular arasında elektronik postaile sağlanan dolaysız iletişimin, hikâyeler içindaha fazla fikir sağladığını, gerçekler ile ilgiliolarak yapılan hataların daha hızlı düzeltilme-sine yol açtığını ve bazen de bulunması çok

zaman alan hikâyelerin kaynaklarına erişimitemin ettiğine işaret etmektedir (Deuze 1999:373–390). Avusturya kamu televizyonuORF’nin şef redaktörü Gerald Heidegger de(2002: 226), kullanıcıyı redaksiyonun bir par-çası olarak gördüklerini ve dolayısıyla okurmetinlerinden gazetecilik ham maddesi olarakkonu ve kaynak uyarımı amacıyla yararlandık-larını söylemektedir (aktaran Alver 2007: 282).Öte yandan ise, forumların ve okur elektronikpostaların dolaysız redaksiyonel metinler ara-sında yer alması; kullanıcıların, içeriklerin birbölümünün yazılmasına katılmalarına nedenolmaktadır. Böylece redaksiyon sürecine katı-lan kullanıcılar, giderek daha güçlü bir şekildeWeb sitelerine (çevrimiçi ortamda yayınlanangazetelerine) bağlanmaktadırlar (Alver 2007).

Diğer taraftan İnternet’in etkileşim özelliği,gazeteci ve okuyucu arasındaki dolaysız ileti-şim olanaklarını arttırdığı gibi aynı zamandaokuyucunun, içeriği ve enformasyonu dahafazla kontrolüne de olanak sağlar. Bu bağlamdaikinci olarak etkileşim, okuyucuların içeriklerikendilerinin seçmeleri yoluyla gerçekleştirilir(Beyers 2004: 11–20). Bu tür bir etkileşim,gazete okuyucularına hem içeriğin oluşturul-ması hem de içeriğin seçilmesinde daha fazlakontrol verir. Bu bağlamda kontrol, “kullanıcı-nın bir iletişim faaliyetinin zamanını, içeriğinive sırasını seçebilmesi, alternatif seçenekleriaraştırabilmesi ve diğer kullanıcılar için belleğemesaj içeriğini girebilme derecesidir” (Rogersve Allbritton 1995: 177–195). Gelenekselyöntemlerle basılan gazeteler, medya içeriğinibelirli bir merkezde üreterek aynı medya içeri-ğini kitle olarak tanımlanan heterojen toplum-sal kesimlere doğrusal bir yolla iletir. Dolayı-sıyla okuyucu, kendisine sunulan içeriği belirlibir düzen içerisinde almak zorundadır. Örne-ğin; geleneksel yöntemlerle yayınlanan gaze-telerde genel yayın yönetmeninin önemli bul-duğu haberler, manşette yer alırken diğer ha-berler ise önemliden önemsize doğru sıralanır.Diğer sayfalar ise ekonomi, sağlık, turizm veseri ilanlar gibi bölümler şeklinde düzenlenir.Öte yandan İnternet sahip olduğu etkileşimözelliği sayesinde kullanıcısına, medya içeriği-nin sunumunu kişiselleştirebilmesi, bireysel-leştirebilmesi (Carlson 2005: 68–71) yetkisiniverir. Örneğin; bir kullanıcı sadece ekonomihaberleri ile ilgileniyorsa o kullanıcı ekonomihaberleri ile ilgili medya içeriklerine süratle

Page 36: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İnternetin Gazeteciliğe Getirdiği Yenilikler (30-41)

37

ulaşabilir. Çevrimiçi sayfaların sıralanması okullanıcının ihtiyaçlarına göre düzenlenebilir.Böylece kullanıcılar, ilgilendikleri konularlailgili haberleri yapay gündemlerin etkisi altındakalmadan takip edebilme yeteneğine kavuşur.Fakat geleneksel yöntemlerle yayınlanan ga-zetelerde; bir okuyucu, ilgilendiği bir habereulaşabilmek için sayfa sayfa gazeteyi taramalı-dır. Bu sebeple geleneksel yöntemlerle yayın-lanan gazetelerin okuyucuları, muhtemelenkendi ilgi alanlarına girmeyen haberlerin etki-sine maruz kalırlar (Althaus ve Tewksbury2002: 180-207).

İnternet gibi etkileşimli iletişim teknolojilerinineşzamansızlık özelliği ise, iletişim içeriğinindaha sonra kullanılmak üzere saklanmasını,hatta veriye ve indekslere veya kataloglara dö-nüştürülmesini mümkün kılar (Rogers veAllbritton 1995: 177–195). İnternet, kitle ileti-şimi için tüm diğer teknolojilerden daha çokenformasyonun iletilebilmesine, arşivlenme-sine ve sınırsız veri depolanmasına olanaksağlar. İnternet’in bu özelliği, kullanıcılarınaistedikleri bir zaman aralığında bir medya içe-riğini takip edebilme fırsatı sunmaktadır. Örne-ğin; çevrimiçi ortamda yayınlanan bir gazete,kullanıcılarına bir konu hakkında o güne kadaryayınlamış olduğu tüm haberleri sunma potan-siyeline sahiptir. Kullanıcılar, çevrimiçi haber-leri diledikleri bir zaman aralığında gözdengeçirilebilir veyahut ilgilendikleri konu hak-kında hızlı bir şekilde enformasyonun bulun-masına imkân veren arşivi araştırılabilir(Carlson 2005: 68–71). Bu şekilde kullanıcınınisteklerine göre haberlerin sunumu, istedikleribir zaman aralığında gerçekleştirilir diğer birdeğişle de haberlerin sunumu kişiselleştirilir,bireyselleştirilir. Ayrıca İnternet üzerindengerçekleştirilen canlı bir televizyon programıyayınını kullanıcı, program yayınlandığı andaizleyebileceği gibi aynı programı daha sonraistediği bir zaman aralığında da izleyebilir (A-tabek 2005: 61–90). İnternet’in sahip olduğuteknoloji, o programın bir kopyasının dahasonra seyredilmek üzere saklanmasını mümkünkılar. Dolayısıyla kullanıcı, dilediği bir zaman-da ve mekânda o televizyon programını İnter-net üzerinden izleyebilme imkânına sahiptir.

İnternet’in eşzamansızlık özelliği, gelenekselanlamda gazete haberciliğinin temel öğelerinioluşturan zamanlılık ve yakınlık kavramlarınıntartışmaya açılmasını gündeme getirmiştir.

İnternet, geleneksel yöntemlerle basılan gaze-telerden farklı olarak güncel medya içeriğinianında kullanıcılarına sunabilme imkânına sa-hiptir. Çevrimiçi ortamda yayınlanan bir gaze-te, haber dairesine yeni haberler ulaştığı sürecehaberlerini güncelleyebilir. Örneğin; gelenekselmedya araçları içerisinde radyo ve televizyondaha fazla güncel yayın yapma olanağına sahipiken günlük yazılı basın ise daha okunmadangüncelliğini kaybeder (Carlson 2005: 68–71).Geleneksel yöntemlerle yayınlanan günlükgazeteler ancak bir önceki güne ait öyküleriokuyucularına sunabilir. Diğer taraftanİnternet’in sahip olduğu nitelikleri kullanarakçevrimiçi yayınlanan gazeteler ise, çok az birgecikmeyle ya da olayın geliştiği anla eşza-manlı olarak haberleri, kullanıcılarına iletmeimkânına sahiptirler (Widmann 2002: 87–94).

İnternet, kullanıcılarına zaman ve mekân ilesınırlı olmayan küresel bir iletişim imkânı sağ-lar. Negroponte (1996: 153), “dijital yaşambelli bir anda belli bir mekânda bulunma zo-runluluğunu giderek azaltacak ve bizzat mekâ-nın aktarılması mümkün hale gelecektir” diye-rek; yeni medyanın en önemli örneği olanİnternet’in coğrafi sınırlamaları ortadan kaldı-racağını ve bireylerin, fiziksel olarak bir me-kânda bulunmasalar bile o mekânda olup bi-tenleri sanki oradaymış gibi bilgisayar ekranın-dan izleyebileceğini vurgulamaktadır. İnter-net’in bu özelliği geleneksel yöntemlerle ya-yınlanan gazete işletmelerinde olduğu gibi,gazetecilerin ofise bağımlı olarak çalışma zo-runluluğunu ortadan kaldırmıştır. Artık gele-neksel yöntemlerle yayınlanan gazetelerde yazıişleri bürosunda oturan çalışanların bir çoğuişlerini, araştırmalarını evlerinden ve ya başkayerlerden yürütebilmektedir (Çelik 2006: 55).Böylece gazetecilerin, genel yayın yönetmeni-ne ve sorumlu yazı işleri müdürlerine İnternetkanalıyla ulaşması diğer bir deyişle sanal yazıişlerini oluşturmaları, gazete işletmelerininorganizasyon yapılarında değişimlerin yaşan-masına neden olmaktadır.

İnternet’in küresel etkileşimli bir ortam olması,kullanıcıların çevrimiçi ortamda yayınlanangazetelere dünyanın her tarafından ulaşabilme-sini mümkün kılmaktadır. İnternet, dünyanınherhangi bir bölgesinde vuku bulan bir olayakullanıcılarının anında erişebilmesini zaman vemekân sınırlaması olmaksızın sağlayarak dün-yayı olduğundan daha küçük bir yer haline

Page 37: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

38

dönüştürmektedir (Williams 2003: 213). Böy-lece çevrimiçi ortamda yayınlanan gazeteler,kullanıcılar açısından erişimi kolaylaştırmanınyanı sıra gazete işletmeleri açısından da dağı-tım ve üretim maliyetlerinin düşürülmesi ba-kımından tercih sebebi olmaya başlamışlardır.Günümüzde yazılı olarak yayınlanan gazeteler,artık gazetelerini sadece çevrimiçi ortamdayayınlayabilmenin hazırlıkları içerisine gir-mişlerdir. New York Times İcra Kurulu Baş-kanı Sulzberger (2007) “… New YorkTimes’ın beş yıl sonra yayın hayatına devamedip etmeyeceğini bilemediğini belirterek, şuanda yazılı baskıdan İnternet baskısına geçişien iyi nasıl yapabileceklerine odaklandıkları-nı…yazılı baskının 1,1 milyon, İnternet baskı-sının da 1,5 milyon abonesi bulunduğunu”söylemektedir.

Günümüzde çevrimiçi ortamda yayınlanan ga-zetelerin büyük bir çoğunluğunun ücretsiz ol-ması, İnternet kullanıcılarının çevrimiçi ortam-da yayınlanan gazeteleri geleneksel yöntem-lerle ile yayınlanan gazetelere tercih etmesinesebep olabilmektedir. Çevrimiçi ortamda birkullanıcı çok sayıda gazeteyi ücretsiz okuya-bilme imkânına sahiptir. Fakat bazı çevrimiçiyayınlanan gazeteler bunu engelleyebilmek içinabonelik sistemine geçmiştir. Örneğin; bir kul-lanıcı Cumhuriyet Gazetesi’nin çevrimiçi or-tamda yayınlanan sürümüne ulaşabilmek için,abonelik işlemini gerçekleştirmelidir.

SONUÇ

Birçok elektronik iletişim teknolojisi gibiİnternet de gazeteciliği birçok yönden etkile-miştir. İnternet’in sahip olduğu etkileşim,yöneşme ve eşzamansızlık temel nitelikleri,gazetecilerin haber kaynaklarına ulaşmaların-dan haberlerin okuyuculara sunulmasına, o-kurların gazeteciler ile arasında olan iletişiminekadar pek çok şeyi değiştirmiştir. Artık İnternetsayesinde günün her saatinde güncellenebilen,zenginleştirilmiş bir medya içeriğini kullanıcı-sına süratle sunabilen ve kullanıcılar ve gazete-ciler arasında sohbet odaları, elektronik postagibi iletişim biçimleri ile dolaysız iletişimeolanak sağlayan, çevrimiçi yayınlanan gazete-ler ortaya çıkmıştır. Çevrimiçi ortamda yayın-lanan gazeteler, sahip oldukları nitelikleri ilegeleneksel yöntemlerle yayınlanan gazeteler-den birçok noktada farklılaşmaktadır.

İnternet’in farklı medya biçimlerini tek bir or-tamda bütünleştirebilme, yöneşme özelliği ga-zeteciliğe devrim niteliğinde bir yenilik sun-muştur. Artık çevrimiçi ortamda yayınlanangazeteler, yöneşme ilkesini kullanarak hemgeleneksel yöntemlerle yayınlanan gazetelerin(print media) hem de geniş yayıncılığın(broadcast media) sahip olduğu nitelikleri bün-yesinde barındırabilme ve kullanıcısına zen-ginleştirilmiş medya içeriğini çok kısa bir za-man aralığında, süratle sunabilme imkânınasahiptir. Böylece çevrimiçi ortamda yayınlanangazetelerde medya içeriği, aynı anda hem me-tinsel (textual) hem görsel (visual) hem de işit-sel (audible) unsurlardan meydana gelebil-mektedir. Dolayısıyla İnternet, gelenekselyöntemlerle yayınlanan gazetelerin okuyucula-rına sunduğu sınırlı medya içeriğini büyük öl-çüde değiştirmiş, zenginleştirmiştir. Diğer birdeğişle çevrimiçi ortamda yayınlanan gazeteler,geleneksel yöntemlerle yayınlanan gazetelereoranla, haberde derinliği ve genişliği arttırmış-tır. Bununla beraber çevrimiçi ortamda yayın-lanan gazeteler, günün her saatinde güncel ha-berleri okurlarına ulaştırabilme yeteneğine sa-hip olmuşlardır.

Diğer taraftan İnternet’in etkileşim özelliği,kullanıcılar ve gazeteciler arasında iki yönlü biriletişimin, herhangi bir iletişim aracına gerekduyulmaksızın, dolaysız gerçekleşmesini sağ-lamıştır. Artık kullanıcılar, çevrimiçi ortamdayayınlanan bir gazetedeki haber ile ilgili olarakkendi düşüncelerini, elektronik posta, tartışmalisteleri ve sohbet odaları vasıtasıyla anındaaynı kanal üzerinden, haberi kaleme alan kişiyegönderme imkânına sahip olmuşlardır. Böylecehem gazeteciler hem de kullanıcılar çevrimiçiortamda birbirleri ile iletişim içerisine girmiş-lerdir. Gazeteciler, okurları ile dolaysız iletişi-me girerek haber kaynaklarına daha hızlı ula-şabilme, okurların beklenti ve isteklerini tespitederek daha hızlı cevap verebilme ve haberdeyer alan gerçeklerle ilgili olarak yapılan hatala-rı daha hızlı düzeltebilme imkânını elde etmiş-lerdir. Kullanıcıların dolaysız olarak gazetecilerile iletişim içerisinde olması, kendilerini gaze-telerinin bir parçası olarak görmelerini sağlaya-rak çevrimiçi ortamda yayınlanan gazetelerineolan bağlılıklarını arttırmıştır.

İnternet’in etkileşim özelliği kullanıcılara,medya içeriğinin ve enformasyonun daha fazlakontrolüne de olanak sağlamıştır. İnternet,

Page 38: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İnternetin Gazeteciliğe Getirdiği Yenilikler (30-41)

39

kullanıcılarına medya içeriğinin sunumunukişiselleştirebilmesi, bireyselleştirebilmesi yet-kisini vermiştir. Kullanıcı yalnızca kendisiniilgilendiren medya içeriğini seçebilme yetkisi-ne sahip olmuştur. Çevrimiçi ortamda yayınla-nan haberlerin kullanıcının istek ve ihtiyaçları-na göre sıralanabilmesi; kullanıcının, ilgi alanı-na giren haberleri yapay gündemin etkisi altın-da kalmadan takip edebilmesini olanaklı kıl-mıştır. Örneğin; bir kullanıcı sadece ekonomihaberleri ile ilgileniyorsa, o kullanıcı için bilgi-sayar ekranında sadece ekonomi haberleri engüncel olanından itibaren sıralanmaktadır.Böylece kullanıcı sadece istediği habere ulaşa-bilme yetkisine sahip olmuştur.

İnternet’in eşzamansızlık özelliği, kullanıcıla-rının istedikleri bir zaman aralığında medyaiçeriğine ulaşabilmesini mümkün bir hale ge-tirmiştir. Bir kullanıcı, çevrimiçi olarak yayın-lanmış olan bir gazete haberine dilediği birzaman aralığında, çevrimiçi ortamda ulaşarakokuyabilme şansını elde etmiştir. İnternet’in buözelliği kullanıcıların, zaman ve mekân sınır-lamalarının ötesine geçmesine izin vermiştir.Örneğin; yurtdışında yaşayan bir Türk vatanda-şının, Türkiye’de yayınlanan gazetelere çevri-miçi ortamda anında ulaşması, İnternet saye-sinde mümkün olmuştur. Böylece bu kişininyerleşik olduğu yabancı ülkede, gelenekselyöntemlerle basılan Türk gazetelerini arayıpbulmasına gerek kalmamıştır. İnternet, kullanı-cılarına zaman ve mekân ile sınırlı olmayanküresel bir iletişim imkânı sağlamıştır.

Farklı medya niteliklerinin tek bir ortamda bü-tünleştirilmesi, çevrimiçi ortamda gazetecilerinhaber yazma formatlarını da etkilemiştir. Artıkçevrimiçi ortamda gazeteciler, bir haberi kale-me alırken haberi meydana getiren metinsel,görsel ve işitsel unsurlar ile İnternet’in etkile-şim özelliğini beraberce düşünmek zorundakalmıştır. Çevrimiçi ortamda haber, gelenekselyöntemlerle yazılan haber gibi doğrusal birnitelikte değildir. Çevrimiçi ortamda yayınla-nan bir haber, arka plan bilgileri, aktörlerinperspektifleri, ilgileri, hikâyelerin gelişimi vesonuçları ve paralel gelişmeleri için linkler ilefarklı haber kaynaklarına bağlanmış olabileceğigibi haberin yayınlandığı site içerinde bulunanfarklı sayfalara bağlanmış olabilmektedir. Do-layısıyla bir İnternet kullanıcısının, çevrimiçiortamda sağlanan linkler ile nereye gideceğini

kestirmek mümkün değildir. Geleneksel yön-temlerle yayınlanan gazetelerin aksine, kontroltamamen kullanıcının eline geçmiştir.

KAYNAKLAR

Althaus S ve Tewksbury (2002) Agenda Set-ting and the “New” News, CommunicationResearch, 29 (2), 180-207.Alver F (2007) Gazeteciliğin Kuramsal Te-melleri, Beta, İstanbul.Atabek Ü (2001) İletişim ve Teknoloji, SeçkinYayıncılık, Ankara.Atabek Ü (2005) İletişim Teknolojileri veYerel Medya İçin Olanaklar, Sevda Alankuş(der.), Yeni İletişim Teknolojileri ve Medya,IPS İletişim Vakfı Yayınları, İstanbul, ss. 61–90Aydoğan A (2005) İnternet’te Geleneksel Me-dya, Funda Başaran ve Haluk Geray (der.),İletişim Ağlarının Ekonomisi, Siyasal Kitabevi,Ankara, ss. 259–285.Ayfer U C (1996) Kim Korkar İnternet’ten,Pusula Yayıncılık, İstanbul.Barbier F ve Lavenir B C (2001) Diderot’danİnternet’e Medya Tarihi, Kerem Eksen (çev.),Okyanus Yayınları, İstanbul.Beyers H (2004) Interactivity and OnlineNewspapers: A Case Study on DiscussionBoards, Convergence, 10 (4), 11–20.Boczkowski P (1999) Understanding the De-velopment of Online Newspapers, New & Me-dia Society, 1 (1), 101–126.Carey (1989) Interactive Media, Oxford Uni-versity Press, New York.Carlson D (2005) The News Media’s 30-YearHibernation, Nieman Reports, 59 (3), 68–71.Castells M (2000) The Rise of Network Soci-ety, (2nd edn.), Blackwell Publishers, UK.Castells M (2006) Manuel Castells’leSöyleşiler, Ebru Kılıç (çev.), Bilgi ÜniversitesiYayınları, İstanbul.Çelik T (2006) İnternet Gazeteciliği, Beril A.Vural (ed.), Bilgi İletişim Teknolojileri veYansımaları, Nobel, Ankara, ss. 45-58.Deuze M (1999) Journalism and the Web: AnAnalysis of Skills and Standarts in Online En-vironmnet, Gazete, 61 (5), 373–390.

Page 39: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

40

Deuze M (2001) Understanding the Impact ofthe Internet: On New Media Professionalism,Mindsets and Buzzwords. Ejournalist, 1 (1),(Çevrimiçi) http://www.ejournalism.au.com/ejournalist/deuze.pdf, 15.01.2007.Deuze M (2003) The Web and its Journalisms:Considering the Consequences of DifferntTypes of Newsmedia Online, New Media &Society, 5 (2), 203–230.Deuze M ve Paulussen S (2002) ResearchNote: Online Journalism in the Low Countries,European Journal of Communication, 17 (2),237–245.DiMaggio P vd. (2001) Social Implications ofthe Internet, Annual Review of Sociology,(27), 307–346.Engelman J Linda (1996) Interacting on theInternet, Times Mirror Higher EducationGroup, USA.Geray H (2003) İletişim ve Teknoloji:Uluslararası Birikim ve Medya DüzenindeYeni Medya Politikaları, Ütopya Yayınevi,Ankara.Gerpott J T ve Wanke H (2004) InteractivityPotentials and Usage of German Pres-TitleWeb Sites: An Emprical Investigation, Journalof Media Economics, 17 (4), 241-260.Gorman L ve McLean D (2005) Media andSociety in the Twentieth Century: A HistoricalIntroduction, Blackwell Publishing, USA.Graham G (1999) The Internet: A Philosophi-cal Inquiry, Routledge, London.Hafner K ve Iyon M (2000) İnternet Tarihi:Sihirbazların Geleceği Yer, Sinem Yazıcıoğlu(çev.), Güncel Yayıncılık, İstanbul.Hamburger A Y (2005) The Social Net: Under-standing Human Behavior in Cyberspace, Ox-ford University Pres, Oxford.Harvey D (1989) The Condition of Post Mod-ernity, Basil Blackwell, Oxford.Heeter C (1989) Implications of New Interac-tive Technologies for Conceptualizing Com-munication, L. Salvaggio ve J. Bryant (eds.),Media Use in the Information Age: EmergingPatterns of Adoption and Computer Use, Law-rence Erlbaum Associates, Hillsdale, NJ, pp.217-235.Heeter C (2000) Interactivity in the Context ofDesigned Experiences, Journal of Interactive

Advertising, 1 (1), (Çevrimiçi) http://www.jiad.org/vol1/no1/heeter/index.htm, 2.4.2007.Heidegger H (1992) Beispiel ORF. Vernetzenversus Broadcasten, K Meier (der.), Internet-Journalismus, Westdeutscher Verlag, Opladen,ss. 226-233.Karakaş R (2002) Hürriyet Deneyimi, SerhanYedig ve Haşim Akman (Hazırlayanlar), İnter-net Çağında Gazetecilik, Metis Yayınları,İstanbul, ss. 76–78.Kenny K, Gorelik A ve Mwangi S (2000) In-teractive Features of Online Newspapers, FirstMonday, 5 (1), (Çevrimiçi) http://www.firstmonday.org/issues/issue5_1/kenney/index.html, 4.02.2007.Lombard M ve Snyder-Duch J (2001) Interac-tive Advertising and Presence: A Framework,Journal of Interactive Advertising, 1 (2),(Çevrimiçi) http://www.jiad.org/vol1/no2/lombard /index.htm, 4.02.2007.Mannteufel I (2002) Deutsche Welle ve 31Dilde İnternet Yayını, Serhan Yedig ve HaşimAkman (Hazırlayanlar), İnternet ÇağındaGazetecilik, Metis Yayınları, İstanbul, ss. 105–107.Marx K (1973) Grundrisse, Penguin, Har-mondsworth.Massey B Lve Levy M R (1996) Interactivity,Online Journalism at English-Language WebNewspapers in Asia, Journalism and MassCommunication Quarterly, 76 (1), 138-151.McMillan J S (2006) Exploring Models of In-teractivity from Multiple Research Traditions:Users, Documents and Systems, Leah A. Liev-rouw ve Sonia Livingstone (eds.), Handbook ofNew Media: Social Shaping and Social Conse-quences of ICTs, Sage Publications, London,pp. 205–229.McMillan J S ve Hwang J S (2002) Measuresof Perceived Interactivity: An Exploration ofthe Role Direction of Communication, UserControl, and Time in Shaping Perceptions ofInteractivity, Journal of Advertising, 31 (3),29–42.McQuail D ve Windahl S (2005) İletişim Mod-elleri: Kitle İletişim Çalışmalarında, KoncaYumlu (çev.), İmge Kitabevi, Ankara.Meyrowitz J (1985) No Sense of Place, OxfordUniversity Pres, NY.

Page 40: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İnternetin Gazeteciliğe Getirdiği Yenilikler (30-41)

41

Negroponte N (1996) Dijital Dünya, Zülfü Di-cleli (çev.), Türk Henkel Dergisi Yayınları,İstanbul.New York Times Kapanıyor, (2007, Şubat 8)Star Gazetesi (Çevrimiçi) http://www. star-gazete. com/starextra/yazdir.asp?haberIDÜ=45844, 08.02. 2007.Newhagen J E, John W, Levy M R (1995)[email protected]: Audience Scope and thePerception of Interactivity in Viewer Mail onthe Internet, Journal of Communication, 45 (3),164-171.Newspapers Association of America (2004)Facts about Newspapers 2004, (Çevrimiçi)http://www.naa.org/info/facts04/interactive.html, 4.02. 2007.Oblak T (2005) The Lack of Interactivity andHypertextuality in Online Media, Gazete: TheInternational Journal for CommunicationStudies, 67 (1), 87–106.Pavlik J (1998) New Media Technology: Cul-tural and Commercial Perspectives, (2nd edn),Ally and Bacon, Boston.Rafaeli S (1988) Interactivity: From New Me-dia to Communication, Robert P. Hawkins, J.Wiemann, S. Pingree (eds.), Advancing Com-munication Science: Merging Mass and Inter-personal Process, Sage Publications, NewburyPark, pp. 77–110.Rafaeli S (2005) Interactivity from New Mediato Communication, Yair Amchai Hamburger(ed.), The Social Net: Understanding HumanBehavior in Cyberspace, Oxford UniversityPres, Oxford, pp. 110–133.Rogers E M (1986) Communication Technol-ogy: The New Media in Society, The Free Pres,NY.Rogers M E ve Allbritton M M (1995) Interac-tive Communication Technologies in BusinessOrganizations. The Journal of Business Com-munication, 32 (2), 177–195.Schultz T (1999) Interactive Options in OnlineJournalism: A Content Analysis of 100 U.S.Newspapers, Journal of Computer-MediatedCommunication, 5 (1), (Çevrimiçi)http://ascusc.org/jmc/vol5/issue1/schultz.html,4.02.2007.

Shields R (1996) Cultures of Internet: VirtualSpaces, Real Histories, and Living Bodies,Sage Publications, London.Slevin James (2000), The Internet and Society,Polity Pres, UK.Steuer J (1992) Defining Virtual Reality: Di-mensions Determining Telepresence, Journalof Communication, 42 (4), 73–93.Timisi N (2003) Yeni İletişim Teknolojileri veDemokrasi, Dost Kitabevi, Ankara.Tokgöz O (2000) Temel Gazetecilik, (4üncübaskı), İmge Kitabevi, Ankara.Tomlinson J (2004). Küreselleşme ve Kültür,Arzu Eker (çev.), Ayrıntı Yayınları, İstanbulTucher A (1997) Why Web Warriors MightWorry, Columbia Journalism Review, 36 (2),35–36.Uğur A (2003) Kültür Kıtası Atlası, Yapı KrediYayınları, İstanbul.Van Dijk J (1999) The Network Society: SocialAspects of New Media, Sage Publications,London.Webster G J (1986) Audience Behavior in theNew Media Environment, Journal of Commu-nication, 36 (3), 77–91.Widmann J (2002) Almanya’dan Bir Örnek:Netzeitung. Serhan Yedig ve Haşim Akman(hazır.), İnternet Çağında Gazetecilik, MetisYayınları, İstanbul, ss. 87–94.William P E Jr (2003) A Mix of Attributes anApproach to the Study of Media Effects andNew Communication Technologies, Journal ofCommunication, September, 395–410.Williams K (2003) Understanding Media The-ory, Oxford University Pres, London.Wilson Dizard Jr (1994) Old Media/New Me-dia: Mass Communications in the InformationAge, Longman, NY.Wu G (1999) Perceived Interactivity and Atti-tude Tward Web Sites, 1999 American Acad-emy of Advertising Conference, 26 March1999. Albuquerque, NM.

Page 41: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

YENİ RİSK TANIMLAMALARI BAĞLAMINDA KÜRESEL MEDYA∗

Hüseyin Köse∗∗

ÖZETÖzellikle 11 Eylül Saldırısı sonrası, değişimin kendisinin çoğunlukla risk olarak yaşantılandığınatanık olunmaktadır. Bu bağlamda, aşırı risk algılamalarının küresel ölçekte medya dili ve söylemiaracılığıyla yeniden ve asılsız bir şekilde kurulduğu görülmektedir. Risklerle kuşatılmış bir dünyaalgılamasının, medya alanındaki savunucuları, güvenliği kutsayan ve risk almamayı öneren aşırıihtiyatlı söylemleriyle, geçmişin çoğulcu kültürünü destekleyen sosyal ve bilimsel yeniliklerin tü-müne ilişkin bir şüpheyi ayakta tutarak, gerektiğinde risk almanın ve kendi yaşamımız üzerindekontrol sağlamanın olumsuzlandığı, güvenliğin tek tek bireysel çabalarla sağlanamayacak denliküresel boyutları ve sonuçları bulunduğu temalarını işlemektedirler. Küresel medyanın yeni risktanımlamalarına yaptığı kavramsal katkılar da bu saptamaları doğrular niteliktedir: Bireyselgüvenlik arayışlarıyla kendi yaşamı üzerinde söz sahibi olmaya ve kontrol sağlamaya çalışankimselerin “mükemmeliyet kompleksi / saplantısı” tanısıyla damgalanmaları; aslında ana-babaları tarafından ihmal edilmiş çocuklar sorununu gizleme amacını taşıyan ve temelde Batıdünyasının “kendinden olmayan”a ve öteki’ye karşı pejoratif bakışını simgeleyen “tehlikeli ya-bancı” söylemi; her tür sıra dışı ve insancıl duyarlığı kısaca “sendrom” olarak adlandırmak su-retiyle, asıl sorunların gereği gibi tartışılmasını önlemeyi amaçlayan söylemsel ve ideolojik belir-leyicilik; ve son olarak da, gerçekte bir dizi medyatik sansasyonel tutumun sonucu olarak toplum-sal alanda yaratılmaya çalışılan “ahlaki panik”, v.s… Bu çalışmada haber sosyolojisi bağlamın-da küresel medya -yazılı, görsel, işitsel- ürünlerinin yukarıda altı çizilen hususlarda, eleştirelbakış açısından bir çözümlemesi yapılmaya çalışılacaktır.

Anahtar sözcükler: Risk, risk toplumu, medya, küreselleşme.

THE GLOBAL MEDIA RELATED TO NEW RISK DEFINITIONS

ABSTRACTThe change, especially after the September 11 attacks, itself is often witnessed of as the risk. Inthis context, perceptions of over-risk have been reconstructed untruthfully through the languageand discourse of media around the world. Supporters in the field of media in the perception of theworld, surrounded full of risks, have been processing, with the deliberate discourse suggesting andblessing to take risk, the themes of global dimensions of and results of the security that cannot besecured through individual efforts, if they are needed, taking risk and individual control over ourlives are negated, sustaining the suspicion on the supporting multi-culture of past and dealing allthe social and scientific innovations in its place. The conceptual contributions of global media tothese newly-established risk definitions justify such determinations: that those who try to controltheir own life are defined as people having perfection complex / obsession; the dangerous outsiderdiscourse which aims to hide the issue of neglected children and symbolizes pejorative approachtowards the other discoursal and ideological determinism, which aims to prevent issues from be-ing assessed secondly by defining all humanistic and extraordinary sensitivities of simply “syn-drome”; and finally the moral panic created within society as a result of a number of mediaticsensational attitudes. This study is intended to conduct a critical analysis of the global mediaproducts with respect to the matters mentioned above.

Keywords: Risk, risk society, media, globalization.

∗ Bu çalışma, KKTC Girne Amerikan Üniversitesi tarafından 26–28 Nisan 2006 tarihleri arasındadüzenlenen “Globalisation and New Media Politics” konulu sempozyumda bildiri olarak sunul-muştur.∗ ∗ Yrd. Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi

Page 42: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Yeni Risk Tanımları Bağlamında Küresel Medya (42-51)

43

GİRİŞ

Uluslar arası kamuoyunda I.ve II. Körfez Sa-vaşları olarak bilinen ve tarihsel olarak savaşdehşetine Vietnam Savaşı’ndan sonraki ikincimedyatik operasyonun eşlik ettiği küresel/embedded gazetecilik olayında, medyatik söy-lemin evrensel etik kurallarının da test edilişinetanık olmaktayız. Küresel medya, bu olayda,bir yandan tüm gezegende –temelde öteki’nedair önyargı ve bilgi eksikliğinden kaynaklananbir olgu olarak- insanlar arasındaki güven iliş-kilerinin tükenişini derinlemesine ve ciddi birsorun olarak çözümlemek yerine, yeni“sendrom”lar ve yapıntı “risk”ler biçimindeformüle ettiği, tüm dünyanın tehlikeli bir yerhaline gelişi üzerine kurulu bir söylemin meş-rulaştırılmasına hizmet etmektedir.

Bu anlamda 11 Eylül sonrası oluşan yeni küre-sel enformasyon akışının asal niteliğini belirle-yen olgu, politik manipülasyon uğruna gözdenyitirilen ya da harcanan gerçekliğin yeri doldu-rulmaz boşluğunu simgelemektedir. Özellikleenformasyon toplumu bağlamında yeni bilgiekonomilerinin (reklamcılık, sinema, danış-manlık hizmetleri, psikiyatri, v.s.) doğuşu vebilginin bizatihi bilgi üzerinde işlemde bulun-ması sonucu oluşan yeni üretim biçimi anla-yışları, tüm yaşamı belirsiz, çok parçalı biryapıya indirgerken; bütüne hâkim olma çabasıiçinde olan bazı girişimler de gitgide etkisizhale gelmektedir. Burada, bilginin bilgi üzerin-de işlemde bulunmasının ahlaki değer boyutu,bilgi yoluyla oluşan yargılar evreninin yinebilgi yoluyla kontrol edilmeye çalışılmasındanoluşmaktadır. Bu son durumda, bilginin oto-diferansiyel (kendi kendine gönderme yapan)karakteriyle karşılaşılmaktadır. Enformasyontoplumu yapılanması içindeki medyanın buverili konumuna, tüm dünyanın kontrol edile-mez karanlık güçlerle çevrili, risk-yoğunduyumsanmasına yol açan 11 Eylül teröristsaldırıları da eklendiğinde, medyatik söylemyoluyla kurulan yeni bir negatif küresel algıla-ma paradigmasının doğuşuna tanık olunmakta-dır.

Dünyaya ilişkin yargıların gitgide medyatikbilgi eksenli hale gelmesi, gündelik yargılarınımedyatik söylemden derleyen devasa bir kitle-yi su yüzüne çıkarırken; bilgi toplumununyarattığı bir dizi yeni sosyo-psikolojik ihtiyacıda risk tanımlaması içine dahil etmiştir. Burada

üzerinde durulması gereken en önemli husus,küresel düzeyde medyatik söylem yoluylayapılandırılan yeni risk algılamalarına herkoşulda belli bir tehdit ve korku kültürününeşlik etmesi olgusudur. Denebilir ki, bu yö-nüyle 11 Eylül, riskin tanımını küresel düzeydegenişletirken, aynı zamanda medyadaki yenirisk tanımlamalarının da meşruiyet zemininigeliştirmiştir.

Bu çalışmanın başlıca iki savı bulunmaktadır:ilki, söz konusu risk tanımlamalarının etkili veuzun süreli bir medya denetiminin oluşturul-masına ne derece meşru bir zemin oluşturduğu;ikincisi ise, medyanın risk kavramını küreseldüzeyde formüle etme biçimini ve buformülasyonun ortaya çıkan yeni risk ve kaotikdünya algılamalarına ne derecede etkide bu-lunduğu konusudur. Medyatik risk tanımlama-ları ile küresel düzeyde ortaya çıkan gerçekriskler arasındaki ilişki konusuna eğilirken,aynı zamanda küresel medyanın da değişenideolojik görünümüne ışık tutmuş olacağız.

1. RİSK KAVRAMI

Risk kavramı, en yalın tanımlamayla, ortayaçıkması muhtemel bir olumsuzluğun, tersliğinya da tehlikenin gerçekleşme olasılığına karşıduyulan gergin bekleyiştir. Risk, bu tanımla-madan da anlaşılacağı üzere, geleceğe ilişkinbelli bir belirsizlikten doğmaktadır. Belirsizlikkavramı, her şeyden önce, bireyin yaşadığı birşoku ya da korkuyu içerebileceği gibi, yaşam-sal realiteye ilişkin başlı başına bir bilgisizlikanlamı da taşıyabilir (1). Gelecek bir tehlikeyibeklemek anlamındaki risk ise, doğrudan doğ-ruya şok ve korku duyumu ile bağlantılıdır. Birbaşka anlamıyla da risk, özellikle ekonomiksistemin olumsuz görünüm ve seyrine ilişkinbir kavram olup, endüstriyel bir demokrasininolanaksızlığına karşılık, belli bir denetin zo-runluluğu ile yakından ilgilidir. Ekonomikyaşamdaki krizle bağlantılı bir gelişme olarakda bilinen bu risk, Ulrich Beck’in deyimiyle;“önyargının meşru bir totalitarizmine odaklan-mıştır”(1986: 145).

Önyargıların meşru düzlemdeki totaliter işleyi-şi, risk algılamasının tanımını yenideniçeriklendirebileceği gibi, onu genel geçerküresel bir norma da dönüştürebilir. Nitekim11 Eylül sonrası Bush hükümetinin demokrasi

Page 43: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim 5, 1, 2007

44

ve insan haklarına yönelik yeni ölümcül küre-sel risk tanımı bunun somut bir örneğidir. Bu-rada, küresel risk kavramıyla kastedilen, aslın-da ekonomik krizin siyasal düzlemde okunu-şundan başka bir şey değildir. Aynı saptırıcıtanımlama, risk olgusunu sadece laik ve Batılıolmayan, Ortadoğulu, siyasal / ekonomik açı-dan istikrarsız ülkelere ve kültürlere doğrugenişletmekle kalmamış, aynı zamanda uluslararası düzlemde de bu düşünceye geniş bir ta-raftar kitlesi bulabilmiştir. Bu açıdan, risk al-gılaması kavramının, küresel düzlemde siyasalve ideolojik olduğu kadar, duygusal ve psiko-lojik açıdan da grup ve bireylerin eylem mo-delleri üzerinde belirleyici bir rol oynadığındansöz edilebilir. Nitekim birçok psikolog tarafın-dan ortaya konmuş bir görüşe göre, fazla bi-linmeyen olaylar, kendi gelişimleri ve bütün-lükleri içinde denetlenmeleri zor gibi görünenve bu yüzden de feci sonuçlar doğuran olaylar-dan daha riskli biçimde algılanmaktadır halktarafından (Beck 1986: 146-150). Özellikleterörizm eylemleri bu ilk tür olaylara özgükarakteristik özellikler sunmaları bakımındanönemlidir. Risk, etrafa korku salarak denetimsağlamanın yolu olabileceği gibi; belirsizliğe,güvensizliğe ve bilgisizliğe doğru atılan biradımı duyumsattığı ölçüde de, doğrudan doğ-ruya tehlike algılamasıyla ilişkilidir. NitekimFrank Furedi de risk kavramını “belirli birtehlike ile bağlantılı olarak hasar, yaralama,hastalanma, ölüm ve daha başka olumsuzlukla-rın meydana gelme olasılığı” (2001: 43) şek-linde ifade etmektedir.

Bir anlamda, Beck’in risk tanımlamalarınıniçeriği, ekonomik nitelikli bir belirsizliğe teka-bül ederken; denebilir ki, Furedi’nin risk kav-ramı yoluyla altını çizmeye çalıştığı şey de,medya söylemi üzerinden kurulup yaygınlaştı-rılan bir dehşet ve korku kültürünün, aşırı gü-vensiz ve saplantılı bireyler yaratma ve sonra-sında kolayca denetleme amaçlı eğilimininideolojik yönüne ilişkin bir belirlemeyi açığavurmaktadır. Özellikle medyanın yeni risktanımlamaları bağlamında yaratılan algılamabiçimlerine ışık tutması açısından önemli olanbu konuya geçmeden önce, “risk toplumu”olgusuna kısaca bir göz atmakta yarar vardır.

2. BECK VE RİSK TOPLUMU

Ulrich Beck, 1986 yılında yayımlanan RiskToplumu adlı çalışmasıyla, Daniel Bell ve

Anthony Giddens’ın ardından, belirli bir politikzayıflığın izlerini taşıyan bir “üçüncü yol”fikrinin oluşumuna katkıda bulunmuştur. Beckbu yapıtında kısaca, risk olgusunu ortaya çıka-ran şeyin, tıpkı 19. yüzyılda olduğu gibi, kopukve birbirinden bağımsız yapıların değil; aksine,birbiriyle doğrudan ilişkili yapıların bir ürünüolduğunu iddia etmektedir. Beck’in görüşleri-nin, büyük ölçüde küreselleşmenin damgasınıtaşıyan 21. yüzyıl ortamı için taşıdığı önembüyüktür. Öncelikle küreselleşmeyle birlikte,farklı toplumsal ve kültürel yapılar arasındakimesafenin ortadan kalkması, beraberinde yenibir toplumsal / kültürel yapılanma getirmiştir.Bu yapılanmanın özelliklerini kısaca şu şekildeözetlemek mümkündür: Farklı kapalı sistemle-rin dışarıya açılarak, sonrasında birbiriyle yanyana, gergin bir birliktelik oluşturması; sosyo-kültürel alanda değer yargılarının iç içeliğiylesonuçlanan yakınlaşmalar; yeni oluşan siyasal /kültürel sentezler; ekonomik planda sermaye-nin küreselleşerek ticaretin serbestleşmesi; veson olarak da başta internet olmak üzere, mobiltelefonlar, bilgisayar ağları, uydu teknolojileriv.b. yeni iletişim teknolojilerinin gelişimi, dahabaşka dışa açık yeni sistemlerin doğuşuna aracıolmuştur. Ne var ki, teknolojik değişimin bubaş döndürücü hızı, ortaya çıkacak yeni sosyo-kültürel, psikolojik ve siyasal olgulara karşıbelli bir hazırlıksızlığı açığa vurması açısındanbüyük bir riski haber vermektedir.Yalçınkaya’nın da deyimiyle, bilgi teknolojileriyoluyla oluşan risk ortamı bugün “büyük birsektör halini almıştır. Şirket yönetimi danış-manları, sigortacılar, siyasi danışmanlar, sos-yologlar, psikologlar ve benzerleri, ‘risk anali-zi’, ‘risk yönetimi’ gibi pek çok strateji kurgu-ları geliştirmişlerdir” (2).

Elbette tüm bu kurgulara küresel ekonomipolitiğin kaçınılmaz sonucu olan riskler gö-züyle de bakılabilir. Ne var ki, risk kavramıküreselleşme ile birlikte düşünüldüğünde,Beck’e göre, birçok ekonomik, sosyal, kültürelboyutu bir arada düşünmek, hatta bu boyutlarakendisi apayrı bir değer haline gelmiş bulunanmedyayı da katmak gerekmektedir. Bu açıdanBeck’in önerdiği risk toplumu kavramı, farklı-laşmış toplumsal dönüşümlerin bütününü dahageniş ve yaygın bir risk kavramı tanımlamasıiçinde toplamayı amaçlamaktadır. Bir başkayönüyle de böyle bir toplum, içinde yeni fır-satlar ve yenileşme vaatleri taşıyan pozitifyönlü bir değişimi barındırmaktadır. Sürekli bir

Page 44: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Yeni Risk Tanımları Bağlamında Küresel Medya (42-51)

45

gelişim ve ilerleme fikrinin kaçınılmaz sonucu,modernitenin kendini gerçekleştirme biçimininyaratıcı önkoşulu olarak da bakılabilir buna. Buaçıdan düşünüldüğünde, risk toplumuna eşlikeden güvensizlik, yenileşmeyi göze almanın birbedeli olarak da anlaşılabilir. Bu yüzdendir ki,“risk toplumunun güvensizliği” diye yazmak-tadır Beck; “acı çeken insanlığa bir başka yüzsunmaktadır: Eşitliğin gelişimini etkin kılmak,modernitenin vaat ettiği kendini oluşturmaolanağını ve özgürlüğünü hayata geçirme fır-satı tanımak, v.s” (1986: 488).

Ancak şurası bir gerçektir ki, bu fırsatlar evre-ninin kendisi daha başından bir özgürlük yanıl-saması, daha doğrusu yanlış bilince dayalı birideoloji içermektedir: Riskin ideolojikleşmişgörünümü, toplumsal hareketliliğin bir gerek-sinmesi olan güven duygusu arayışının meşrubir görünümünü sunduğu kadar; aynı zamandaentegre olmuş gösteri toplumunda kök salmışolan iletişim olgusuyla ticaret ilişkisinin dekesin bir zaferini bildirmektedir. Benzer birşekilde, Beck, endüstriyel sistemin zaferinin,doğa, insan ve toplum arasındaki sınırları –buna uygarlığa ve endüstriyel sürece doğanınmüdahalesi de dahil- ortadan kaldırdığınaişaret ederek şöyle yazmaktadır:“İçselleştirilmiş risk karşısında artıkbağımsızlık diye bir şey yoktur” (Beck 1986:377). Beck’in altını çizdiği bir başka olgu da,riskin küresel düzeyde edindiği yeni boyuttur.Beck’e göre, ister endüstriyel, ister iletişimsel,isterse toplumsal ve kültürel nitelikli olsun,küresel düzeyde ortaya çıkan risklerlemücadele etmek için de, yine küresel boyuttabir karşıt-algılama biçiminden yararlanmakgerekir. Çünkü risk, artık “kendi kendinegönderme yapar hale gelmiştir. Risk toplumu[bu anlamda] felaket toplumudur; her istisnaidurum, normal duruma karşı bir tehdittir”(Beck1986: 48).Bununla birlikte, Beck’in deyimiyle, sistemikrisk bilinci, anormal ya da anomik hiçbir duyu-şa izin vermemektedir. Başka bir deyişle,sistemik risk kavrayışı totaliterdir. Bu yüzden-dir ki, çoğunluğun değerlerinin normal olanıtemsil etmesiyle, azınlığın kendine güvenli birmekân arayışı içine girmeye başladığı zamandilimi arasında korkunç bir paralellik vardır.Öte yandan, bilgi toplumunda her sığınak artıkbelli bir yersiz yurtsuzlukla birlikte düşünül-mek zorundadır. Toni Negri’nin özel yaşam ileüretici iş yaşamı arasındaki sınırları silen “fab-

rika toplumu” saptamasından bu yana, riskinbilgi toplumu içinde mayalanan bir olumsuzlukve belirsizlikler ortamını simgelemesi, bu açı-dan, aynı zamanda hem mekânsal ve hem dezamansal bir parçalanışı ifade etmektedir.Beck’in sistemik risk kavramıyla kastettiği birbaşka şey de, risk olgusunun kendisinin başlıbaşına ticarete yeni dolaşım kanalları açan sivilbir savaşın politik çıkarına dönüşmüş olduğugerçeğiyle ilgilidir (Beck 1986: 40–52). Bunagöre, küresel nitelikli ticaretin belirleyiciliği,her tür farklılık talebinin altını oyan önemli birrisktir.

Özetlersek, Beck’in kavramsallaştırmaya çalış-tığı biçimiyle risk toplumu, modernitenin baş-langıcındaki ideallerin -bolluk, bilgiye erişim,haklar ve ilerleme- başarılı sonuçlarının apaçıkbir kusurundan başka bir şey değildir: Küre-selleşmeyle birlikte, ulusal politik çözülmelerinartması ve sınır tanımayan bireyselleşmenintarihsel süreç içinde ortaya çıkan toplumsalanominin çok yönlü genişlemesine hizmetetmesi, v.s (Beck 1986: 286). Risklerle çevrilibir toplum ve dünya algılamasına ideolojikyönünü veren bir başka şey de, aynı bireysel-leşme sürecinin bencilliğe, tekdüzelik ve hare-ketsizliğe, boş vermişliğe kapı aralamasıdırkuşkusuz. Şu da var ki, bireysel çıkarlara ya-pılan vurgu sıklaştıkça, toplumsal riziko derin-leşmektedir. Bu durumda küresel sorunlarıbireysel düzlemde çözmeye kalkışmanın ola-naksızlığı ortaya çıktıkça, Beck’in deyimiyle;“hayatını yaşamak da [yanılsamalı bir özgürlükve yaygın bir ideoloji olarak] sistemin çelişki-lerini biyografik düzlemde çözmenin eşdeğeriolmaktadır” (1986: 293).

3. 11 EYLÜL, VİCDAN VE MUHASEBE

Divina Frau-Meigs, Medya Araştırmaları der-gisinin Ocak 2005 tarihli sayısında yayımlanan“11 Eylül’ü Saptıran Kim? Gazetecilik, Enfor-masyon ve Demokrasi” başlıklı makalesinde,Amerikan medyasının 11 Eylül sonrası izlediğigenel tavrı “politik manipülasyon” (3) şeklindeyorumlamaktadır. Meigs’in sözünü ettiği tavır,aynı zamanda “embedded” adı verilen yeni birgazetecilik türünün de doğuşunu simgelemek-tedir. Meigs’e göre, Amerikan medyasınınBush hükümetinin politik propagandasını üst-lenen tavrını küresel düzeyde yaygınlaştıran da,yıkıcı etkileri gezegenin sonunu hazırlayacakdüzeyde seyreden küresel terör eylemlerine

Page 45: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim 5, 1, 2007

46

atfedilen risk boyutudur. Şurası bir gerçektir ki,11 Eylül 2001 Saldırıları sonrası oluşan güven-sizlik, panik ve terör ortamı gazetecilik yapmakoşullarını ve pratiklerini de değiştirmiştir.Ancak, hakikati olduğu biçimiyle yansıtmakbağlamında evrensel medya etik ilke ve kural-larının doğal bir sonucu olan duyarlılığa pozitifanlamda pek bir şey eklememiştir bu yeni ge-lişme: Sadece medyanın savaşa ilişkin enfor-masyonu işleme kapasitesi açısından değil,aynı zamanda bilgilendirme işlevine destekveren değer ve ilkeleri zenginleştirmek bakı-mından da. Dahası, 11 Eylül’den sonra, basınve ifade özgürlüğü kavramları da eski anlamla-rını büyük ölçüde yitirmiştir. Basın ve ifadeözgürlüğü, yeni edindiği içerikle, baskın bir“medeniyetler çatışması” söylemine kurbanedilirken; “bizden olmayan”a ya da “öteki”nekarşı alınacak tutumların da etkili bir silahınadönüşmüştür. Batı medyasında Müslümanlarınyoğun tepkisini uyandıran karikatürlerin ya-yımlanması olayı, bu durumun somut bir örne-ğidir. Bu olayda, Batı’nın çok uzun sürmüş,sancılı ve çok ağır insani, toplumsal bedellerödeyerek elde ettiği bir basın özgürlüğü nosyo-nunun kendilerine verdiği haktan Batı’lı olma-yan dünyanın anlamlı bir içerik algılaması olasıdeğildir.

Öte yandan, özgürlüğün kim ya da kimler içinve ne kadar süreliğine var olması gerektiğisorusunu hükme bağlayan bu tür örneklerinrisk algılamasına katkısı yadsınamazdır. Öte-ki’ne ilişkin bu tür yaklaşımlar, bir yandan dintemelli risk algılamasını yaygınlaştırırken;diğer yandan da, terörizme karşı mücadele,toplumsal nefret ve şiddete karşı en sağlamgüvencelerden birini oluşturduğu varsayılanbasın ve ifade özgürlüğü davasını da paradok-sal bir biçimde ikinci plana atma riski taşı-maktadır. Kanada’lı yazar Michael İgnatieff’inNew York Times’daki bir makalesinde işaretettiği gibi; 11 Eylül saldırıları sonrasında olu-şan güvensizlik ve risk ortamı, savunma mer-kezli insan hakları hareketini ulusal güvenlikleilgili önceliğin kurbanı haline getirirken; saldı-rıya saldırıyla karşılık vermenin yaralayıcı etiğide, gazeteciliği risk bahanesiyle meşru birnorma dönüştürülmüştür (4).

Bu durumda, 11 Eylül’ün medyatik vicdanı,enformasyonun geleneksel etik ilkelerinin,özellikle de “gerçeği bilme hakkı”nın rafa

kaldırılmasıyla gitgide daha da “kararırken”,ortaya bu süreci doğrulayan ve hatta savunangazetecilerin çıkması da son derece anlamlıdır.Nitekim Critique internationale’de bir grupgazeteci tarafından kaleme alınan bir yazıda, budüşünceyi doğrulayan bir tutum göze çarp-maktadır. “11 Eylül’ün sistematik etkileri”denmektedir bu yazıda; “tek tip bir mantıklaözetlenemez. Birçoklarının iddia ettiğinin aksi-ne, pek çok fırsat da yaratmıştır 11 Eylül” (5).Aynı zihniyet, savaşın özgürlükler de getirebi-leceğine rahatlıkla inanabilir. TıpkıMilosevic’in bozguna uğramasının ardındanBelgrad’ta faaliyet gösteren basının bugünyüceltilmesinde olduğu gibi, ya da yine bugünTaliban’ın idaresi altında olduğundan dahaözgür bir basının var olduğunu savunanlarbulunduğu gibi. Her iki ülkede de toplumsalhakikate ilişkin vicdani sorumluluğun yerini,vatandaşların politik manipülasyon yoluyladönüştürülmesi zorunluluğu almıştır. Tümbunlara bir de şunu eklemek gerekir ki, gün-celliğin şok dalgaları, tümüyle her yerde benzeretkileri üretemediği gibi, kuşkusuz aynı so-nuçları da ortaya koymamaktadır.

11 Eylül’ün yol açtığı risk bilinci, bugün küre-sel düzeyde sınırsız bir “gözetim toplumu”yaratmış durumdadır. Öncelikli olarak internetortamında faaliyet gösteren “terörist gruplar”ınvarsayılan hareketlerini kontrol etmek içinalınan önlemler, sonunda tüm gezegeni sıkıştı-rılmış bir tek ofis dosyası içinde tutma gayret-keşliğine dönüşmüştür. Nitekim Pentagon, buamaçla özellikle askeri operasyonları ispiyon-layan büyük medya kuruluşlarını saf dışı bı-rakmak için 16 Ekim 2001’de Afganistan’ayöneltilmiş İkanos uydusunun görüntüleri üze-rindeki tüm hakları satın almıştır (6).

Aynı şekilde, Donald Rumsfeld’in Pentagon’daya da Ari Fleischer’ın Beyaz Saray’da verdik-leri brifingler sırasında etrafa yayılan bilgiler-deki sınırlamanın amacı, her şeyi gergin birşekilde kontrol altında tutma kaygısını doğrularnitelikte olduğu gibi; bu konudaki hiçbir itira-za, hiçbir karanlık formülasyona, hiçbir güç-lendirilmiş yalanlamaya izin vermeyen, katı birşekilde filtre edilmiş bir enformasyon hissiniegemen kılmayı amaçlamaktadır. Ne var ki,olası risklerden sakınma, sorunların çözümüiçin benimsenecek en ideal yol değildir.Blanc’ın da dediği gibi; “Yaşamını eksiksiz

Page 46: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Yeni Risk Tanımları Bağlamında Küresel Medya (42-51)

47

denetleme, her şeyi hesap etme, her şeyi ön-görme, herhangi bir şey yitirme tehlikesiylekarşı karşıya kalmamak için rastlantıyı en azaindirme isteği […] bir sırtlan yaşamından fark-sızdır” (Blanc 1994: 157).

Uluslar arası ve kültürlerarası düzeyde tükenengüven ilişkilerini yeniden tesis etmek yerine,fobik algılama düzeyine yatırım yapan böylebir “sırtlan yaşam biçimi”ni yaygınlaştırmayıtercih etmenin sağlayacağı doyum, tüm uluslararası siyasal / kültürel ortamı “dost / düşman”dikotomik tanımlaması içinden değerlendirme-yi salık veren paranoyak düşünceyle at başıgitmektedir. Sınırlar ötesi, küresel bir gözetimigerekli kılan bu fobik risk algılaması, aynışekilde, Pentagon’a dış basında Amerikançıkarlarını denetleme yetkisi verebilmektedir.Nitekim bu amaçla bir Stratejik Etkileme Büro-su kurma fikrini hayata geçiren Pentagon, ül-kenin diğer güvenlik servislerine de adaletebaşvurmaksızın Birleşik Devletler’deki tümbaz istasyonlarını gözetim amacıyla kullanmahakkı verebilmektedir. İsabelle Garcin-Marrou’nun da 2001’de yayımlanan TerörizmMedya ve Demokrasi adlı kitabında belirttiğigibi, “terörizm konusunda, medyada politikiktidar tarafından belirlenmiş egemen yorum-lama şemalarından bağımsız hiçbir söylem türüönerilemez ve geliştirilemez […] Basın, şokyaşayan bir kamuoyuna psikolojik olarak eşliketmek için haber verme ve bilgilendirme göre-vini de aşan bir rol üstlenmiştir” (Marrou 2001:135).

Tüm bu “terörizme karşı savaş” retoriği, “şokve korku”ya (7) dayalı bir siyasal eylem kura-mıyla ilişkisi açısından değerlendirildiğinde,pek de şaşırtıcı gözükmemektedir. Aynı politi-kanın izlerini 2005 yılı sonlarında İngiltere’debir metroda ve bir otobüste peş peşe patlayanbombalardan sonra takınılan tutumda tüm so-mutluğuyla görmek mümkündür. Bu patlama-ların ardından, İngiliz polisi, deyim yerindeyse,İsrail istihbarat birimlerinin yöntemlerine görehareket etmeyi seçerek teröre karşı yeni ve“etkili” stratejiler geliştirmiş, bu stratejinin ilkfaturasını da metroda sadece alnı terlediği içinşüpheli ve suçlu addedilen Brezilyalı bir gencibaşından vurarak “etkisiz hale getirmek” sure-tiyle düzenlemek olmuştur. Bu olayda, asıldüşündürücü olan şey ise, toplumdan hiçbirciddi tepkinin gelmemiş olması; aksine, İngiliz

toplumu ile İngiliz polisi arasındaki risk algı-laması ve duyarlılığının birbirine çok yakınolduğu gerçeğini ortaya koymuş olması gerçe-ğidir. “Aşırı sevenlerin toplumsal tehlike”(Blanc 1994: 36) olarak algılandıkları bir dün-yada, pekâlâ aşırı terleme de bir suç kanıtısayılabilir. Ama her halükarda, ilk eğilimin herkoşulda ölümle sonuçlanmama olasılığı, ikinci-sine oranla daha yüksektir. Muhasebeyi yapan,muhasebesi yapılan kişi ya da olayı kendi vic-danında hakkıyla tartmadıkça, adalet hep tera-zisiz kalacaktır. Tıpkı ana malzemesi yabancıbirine yönelik önyargılardan hareketle oluştu-rulan “vicdan testi” uygulamasında olduğugibi.

4. KÜRESEL AYRIMCILIĞINTURNUSOL KÂĞIDI: “VİCDAN TESTİ”

Şurası bir gerçektir ki, toplumun risk algılama-sı ölümcül, ontolojik bir kaygıya dönüştükçe,vicdanı da hassasiyet ayarını kaybetmektedir.Sürekli korku içinde tutulan bir toplumun,riskin dehşetli varlığına paralel olarak, soğuk-kanlı bir düşünceyi hayata geçirememesi do-ğaldır. Noam Chomsky’nin Edward Bernays’aatfen kullandığı “razı etme endüstrisi”nin(2005: 12) işe yaramadığı durumlarda vicdanıtek ölçü olarak almaksa kaçınılmazdır. Biranlamda somut ölçüt yoksunluğundan dolayı,son anda vicdana başvurulması, rıza üretimininoldukça baskıcı bir versiyonunu akla getir-mektedir. 11 Eylül’ün bir ürünü olan vicdantesti, özünde, meşru olanı olmayandan; öte-ki’yi, yabancıyı, azınlıkta olanı ehlileştirilmişçoğunluktan ayrıştırmanın politik bir yöntemi-dir. Bir yönüyle de siyasal nitelikli bir turnusolkâğıdı. İlk kez Almanya’da vatandaşlık başvu-rusu yapan Müslümanlar için hazırlanan otuzsoruluk testin belirleyici niteliği, Batılı değerle-rin kayıtsız şartsız onayı üzerine kurulu birkimlik ıslahını, bir tür ehlileştirme politikasınıhedef almasıdır. Testin farklı kültürel eğilim veinanışları denetim altında tutmayı amaçlayaniçeriğinde, rasyonel aklın olası tüm kuşkularımevcuttur. Bu septik algılamanın temelindeÜçüncü Dünya vatandaşlarının ileride tümAvrupa demokrasisi ve uygarlığı için bir tehli-ke oluşturmalarını ve kötü niyetli kişiler olma-larını önlemeye çalışma fikri yatarken, insanla-rı demokrasiye saygılı olmaya çağırmanın buzoraki ve aşağılayıcı üslubunu geçerli kılmayaçalışmakla da adeta çaresiz bir stratejiyi kul-

Page 47: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim 5, 1, 2007

48

lanmaktadır. Söz konusu vicdan testinde yeralan sorulardan birinin, “oğlunuz eşcinsel ol-duğunu ve başka bir erkekle yaşamak istediğinisöylediğinde nasıl bir tepki verirsiniz?” (8)şeklinde formüle edilmesi bile, aslında öte-ki’nin kimliğini ve kültürel / cinsel inanışınısabote etmek yanında, değer ihracı anlamındatotaliter bir dayatmayı açığa vurmaktadır. So-ruların mimarı Baden Württemberg Eyaletiİçişleri Bakanı Heribert Rech’e göre bu testinönemi, muhtemel bir tehlikeyi öngörmeyeçalışmasında yatmaktadır. Çünkü bir başkaaçıdan vicdan testiyle silah ruhsatı arasındakurulmaya çalışılan anlamlı ilintinin akla getir-diği ilk şey, potansiyel caninin tespit edilmesiolgusuna yapılan vurguyu daha da güçlendir-meye yaramaktadır (9). Bizatihi Öteki’ninvarlığının risk algılamasının kaynağını oluştur-duğu bu sıra dışı uygulama örneği, başlı başınayeni düşmanlıklar, yeni şiddet eğilimleri veriskler üretirken; daha önce sözünü ettiğimizriskin otoreferansiyel tanımını da doğrulamak-tadır. Bu algılamada, medyanın konumunagelince, Öteki’ye ilişkin temsillerin birçoğundabunu görmek mümkündür. SözgelimiFuredi’ye atıfla söylersek, medyanın yaygın-laştırdığı “tehlikeli yabancı” söylemindeki ilgiçekici yan, gitgide atomize olmuş yaşam içindekendi özel alanına kapanan yalıtılmış bireyleryaratmaya hizmet etmektedir (Furedi 2001:211). Vicdan testi yardımıyla aslında yanıtıaranan soru, sistemli bir ötekileştirme sürecinedâhil edilen tekinsiz kimliklerin homojen birsiyasal / kültürel eğilim içinde nötralize edil-melerinden ibarettir. Bu anlamda, ötekileştirmeeyleminin son derece naif bir uygulaması sözkonusudur bu örnekte. Çünkü böyle bir uygu-lama, sözcüğün tam anlamıyla, “cinayeti müm-kün kıldığı gibi, meşrulaştırmaktadır da” (Er-doğan 2000: 122).

11 Eylül sonrası yaygınlaşan risk bilinci içinde,denebilir ki, tüm öteki’ler çağrıştırdıkları farklıyan anlamlar bütünü içinde eşbiçime sokul-muştur. Beyaz, güvenli, steril bir dünyanın“savaş değerleri”ni yücelten medyatik bir reto-rik üzerine kuruluşu ise tuhaf bir paradoksturgerçekten. II. Irak Savaşı ile birlikte boy göste-ren “iliştirilmiş” gazetecilerin savaş tanıklığı,medyanın vicdanların yeni efendisi olma yo-lunda attığı sert adımları somutlarken; vicdantestinin hakikat-gazeteci ilişkisine uygulanışıda dramatik sorunun diğer bir kısmını oluştur-maktadır. Gazeteciliğin kutsal kitabını oluştu-

ran hakikatin özgürleştirici havası, sonundagörüntünün ticaretine kurban edilirken, gaze-tecilik yapma pratiğinin kendisi de bizzat ikti-dara “iliştirilmiş” ama hakikatlere ilişmeyenyeni türedi gazetecilerin kimliğinde buharlaşıpgitmeye yüz tutmuş görünmektedir. Çünküartık vicdan kavramının kendisi de uygar dün-yayı tehdit eden risklerle ve özellikle de terö-rizmle mücadele deneyiminin sertliği içindeeriyip taşlanmış bir vicdandır. Aynı zamandafaydacı yönüyle ideolojikleşmiş bir uygarlığaişaret eden böyle bir vicdan kavramının, maddibir değer ölçüsüne dönüştürülemeyen hiçbirenformasyona hoşgörü göstermeyeceği degayet açıktır. Çünkü nihayetinde küresel dün-yada bilgi sadece gücü değil, aynı zamandaistisnasız, tüm vicdanlara hükmeden ticari birgelir kaynağını da simgelemektedir. Özetle,Batı’nın kendisinden olmayana karşı uyguladı-ğı vicdan testi, özünde, kötü doğayı ve kötülü-ğe eğilimli niyetlerin bir araştırması düşünce-sinden ilham alırken; bizzat içerdiği ayrımcılıkyüzünden de kötülük ve şiddet eğilimlerinikışkırtıp yeniden üreten bir olumsuzlukla dam-galanmıştır. Uygulama, ilk çağların damgalan-mış yabancısını, lekelenmiş öteki’sini simgele-yen “stigma” kavramının küresel çağdaki yenikarşılığı olmuştur.

5. YENİ KÜRESEL PARANOYALAR:TEKİNSİZ KOMŞULAR, KÖTÜEBEVEYNLER VE ÖLÜMCÜLİHMALKÂRLIKLAR

Paranoya, içe kapanmanın, dış dünya ile alışve-rişi kesmenin en uç noktasında bireyin kendinigüvensizlik içinde yalnızlaştırması süreci iseeğer, bu sürece destek veren etkenlerden biride, eksikliği duyulan güvenlik duygusunun birtürlü edinilememesi karşısında hissedilen “yu-tulma” korkusudur. Bireyin dışsal evreni, ken-disini yutacak kocaman kara bir deliğe dönüş-tüğünde, artık gerçekliğin her türünden korku-ya kapılmak da kaçınılmaz olur. Bu ontolojikgüvensizlik ve korkuyu yenmenin tek yolu,tüm dışsal ilişkiler karşısında benliği güvencealtına alacak koşulları elde etme zorunluluğu-dur. Çünkü Laing’in de dediği gibi; “Bir insanolarak diğeriyle ilişkide olabilmek için, kişininkendi kimliğinin sağlam bir duyumu gereklidir.Aksi takdirde, herhangi bir ilişki bireyi kimli-ğini kaybetmekle tehdit eder” (1993: 46).

Page 48: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Yeni Risk Tanımları Bağlamında Küresel Medya (42-51)

49

İnsanların aşırı risk duyarlılığı içinde olduklarıdönemlerdeki algılamalarının en uç formu,denebilir ki, tabi oldukları ilişkiler düzlemindebelli bir kimlik kaybına uğramaları korkusudur.Laing’in altını çizdiği biçimiyle, kalabalıkilişkiler içinde yutulma korkusu, aynı zamandakişinin kendisine karşı bir nesne gibidavranılması korkusudur. Buna karşılık, varolmak için diğer insanlara gereksinme duyanbirinin ontolojik güvensizlik duygusunu besle-yecek bir durumdan söz edilemez. Çünkü biryönüyle ontolojik güvensizlik, kişinin gerek-sinme duyduğu insancıllık yoksunluğudur(Laing, 1993: 49). Özellikle bu sonuncu gerek-sinmenin karşılanmamasından kaynaklananparanoyalardan biri, insancıl sevgi ve ilgi ara-yışının ebeveynlere atfedilen ihmalkâr tutumdakarşılığını bulmaktadır. İşte medya söylemininformüle ettiği yeni bir görüşe göre, artık ço-cuklarına ve etraflarına güven telkin eden ebe-veynler yoktur. Ebeveynler gerek üstlendikleriana-baba rollerinin, gerekse bu rollerin kendile-rine yüklediği sorumlulukların gerekleriniyerine getirememektedirler. Ebeveyn ihmal-kârlığını, tıpkı aşırı yeme alışkanlığının gıdabağımlılığı olarak tanımlanmasında olduğugibi, çağdaş pedagojik risklerden biri sayanmedya, konuyu yakın çevreye duyulan güven-sizlik temelinde ele almaktadır. Bu konudaverilecek en tipik örneklerden biri, Japon yö-netmen Hideo Nakata’nın Dark Waters (Ka-ranlık Sular) adlı filmidir. Yönetmen, naifkorku öğeleriyle bezediği filminde, okul çıkışısürekli olarak küçük kızını okulun önündenalan bir annenin, bir gün görevini ihmal etme-siyle gelişen ürkütücü olayları anlatır. Bir ak-şam okulun kapısında unutulan kız çocuğu, ogünden sonra etrafa korku ve dehşet saçmayabaşlayacak, ölümcül bir ebeveyn ihmalkârlığı-nın kurbanı olan varlığı, gitgide ürkütücü birhayalet-imge görünümüne bürünerek, yetiş-kinlerden öç almak suretiyle unutuluşununbedelini ödetmeyi sürdürecektir. Bu öyküdekarşımıza çıkan çağdaş risk öğesi, reel yaşamınrutin akışı içinden edinilmiştir. Söz konusurisk, gündelik yaşamın küçük ama önemli birkesitine ilişkindir sadece. Ve aslında bu öğeninarkasında vurgu yapılan asıl şey, yetişkinlerinbirer ana-baba olarak yetersizliği ve bu yeter-sizliğin giderilmesi için araştırılması gerekenprofesyonel desteğin kaçınılmazlığı mesajıdır.Sykes’ın deyimiyle söylersek, profesyoneldestekle asıl kastedilen de, gün geçtikçe çağdaş

yaşamın vazgeçilmez bir yönünü oluşturanuzmanlık ve danışmanlık devrimidir. Çünkü“ana-baba güçsüzlüğünün pazarlanması saye-sinde [aynı zamanda] terapi tekniklerininpazarlanmasının da önü açılmaktadır” (aktaranFuredi 2001: 181).

Ana-baba ihmalkârlığına ilişkin yine tipik birörnek, ABD’nin Kaliforniya eyaletinde yaşa-nan ve ciddi ihmalkârlıkları sonucu tutuklananebeveyn olayında karşımıza çıkmaktadır. 6Ocak 2005 tarihli Radikal gazetesinde yayım-lanan bir habere göre, “ABD’de Las Vegas’agiderken köpeklerini bir akrabalarına emaneteden, ancak biri otistik, iki çocuklarını evdeyalnız bırakan karı koca” (10) tutuklanarak 6yıl hapis cezası istemiyle mahkeme karşısınaçıkartılmıştır. Bu olayda, güvenlik duyarlığınınmerkezi insan dışı canlılara kayarken, riskalgılamasına çekilen dikkat noktası da evdeyalnız başına bırakılan savunmasız çocuklarüzerinde toplanmıştır. Çocuğunun çıplak fotoğ-raflarını çeken ana-babanın suçlu sayılmasıgerektiğini anımsatan, çocuğa dönük aşırı ihti-yatlılığı “bağımlılık ilişkisinin uzatılması”(Furedi 2001: 163) biçiminde yorumlayan buyeni medyatik risk tanımlaması eğilimine göre,normal ve toplum tarafından kabul edilebilirebeveynler olmanın ölçüsü, özel danışmanlıkhizmetleri ve psikiyatrik tedavi teknikleri için-de eriyip gitmektir. Aynı şekilde, her gün gör-düğümüz ama pek tanımadığımız, haklarındafazla bilgi sahibi olmadığımız komşulara yö-nelik de sınırsız bir güven duygusuyla doluptaşmamanın kendi güvenliğimizin ilk koşuluolduğu ve bunun neredeyse bir erdem ölçüsühaline getirildiği risk algılaması da benzer biramaca hizmet etmektedir. Hollywood mahreçliKomşum Katil ve benzeri filmlerin salık verdiğide özünde budur: Komşuya yüklenecek genelgeçer tek anlamlı değerin onun güvensiz vebilinmezliklerle dolu bir iç evreninin bulunuşu,dolayısıyla tekinsiz oluşudur. Ülkemizde deABD’deki kadar olmasa da, artık komşulukilişkileri ve yakınlık dayanışmaları bir zaman-ların sıcaklığına ilişkin anlamlı manzaralarsunmamaktadır. Ne var ki, paradoksal biçimdebir zamanlar TV’nin neden olduğu bütünleşmeve yakınlık duygusunu, yine TV’nin alıp gö-türdüğünü ileri sürmek de pek abartılı bir iddiaolmasa gerektir. Bir zamanlar renkli TV’siolanların evleri her akşam komşu izleyicilerledolup taşarken, artık herkes yalnız olarak beyazekranın karşısında eriyip gitmeyi tercih et-

Page 49: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim 5, 1, 2007

50

mektedir. Böylelikle, gitgide içine kapanan,niyetleri hakkında hiçbir kesin bilgiye sahipolmadığımız komşuların doğuşuna tanık olur-ken, bu içe kapanıklığın, daha doğrusu maraziotizmin doğal bir sonucu olarak, sonunda kar-şılıklı güven ve iletişimimizi kaybetmekteyiz.Dış dünya ile iletişimini ve uyumunu kaybet-miş komşular, nihayetinde bize her gün evleri-mizin başköşesine buyur ettiğimiz televizyondizilerindeki kahramanlardan daha uzaktırlar.İçe kapanık komşularımıza ilişkin önyargıları-mızı her geçen gün daha da körükleyenmedyatik “tehlikeli yabancı” söylemi ise, kom-şularımızla aramızda oluşan bu mesafeyi dahada derinleştirmektedir. Bu konuda Furedi’ninvurguladığı gibi, çoğunlukla çocukların tanı-madıkları yabancılara güvenmemeleri gerektiğiöğüdü veren haber başlıkları altında yaratılma-ya çalışılan “ahlaki panik” bir dizi sansasyoneltutumla kol kola gitmektedir ( 2001: 53).

Şurası bir gerçektir ki, 11 Eylül saldırısı, med-yadaki “tehlikeli yabancı” söylemine gerekenideolojik çerçeveyi sağlamıştır. Bu yeni ahlakipanik ve risk algılamasına göre, tehlikeli ya-bancı her yerdedir. Kalabalık cadde ve sokak-lardan ev içlerine, hatta siber-uzayın pek tekinolmayan mekânlarına kadar her yeri işgal et-miştir: Düşüncelerimizi, yaşam tarzlarımızı,beslenme ve harcama alışkanlıklarımızı, cinseleğilimlerimizi tehdit eden; cüzdanlarımızdakikredi kartlarına musallat olan siber-uzay kor-sanları, modern dünyanın önündeki yeni vealışılmadık tehditlerdir.

Sonuç olarak Blanc’ın da dediği gibi; “bakteriyetiştirmenin bilindiği, ama çocuk yetirmeninbilinmediği, atomların en ince ayrıntısına kadarbilindiği ama ilişkilerdeki en doğal inceliklerinbile bilinmediği, açlıktan ölenlerin gıdasınaharcanandan daha fazlasının füze yakıtları içinharcandığı” bir çağda yaşamaktayız (1994: 98).Dolayısıyla bu modern bir duyarsızlıklar çağı-nın insanları olarak medyadaki fotoğraflarımı-zı, daha doğrusu suretlerimizi yeniden gözdengeçirmemizin vakti gelmiştir.

SONUÇ

Denebilir ki, 11 Eylül, bir anlamda, her tarihseldönemde kendi öteki’sini arayan Batı’nın ivediolarak gereksinmesini duyduğu yeni bir “Biz”formülasyonunun sınırlarına yeniden kararverme sürecini hızlandıran bir gelişme olmuş-

tur. Uluslar arası toplum ve dünya siyasetininSovyetik yönetimlerin çözülmesinin ardındanedindiği yeni Tek Süper Güç’lü siyasal görü-nümünün de gereksinme duyduğu bir karşıkutup arayışıdır bu aynı zamanda. Küreselçağın yeni Öteki’sinin arandığı bir dönemde,kendi içinde güven ilişkilerinin tükenişine tanıkolan modernist duyarlık için, tümüyle farklı birduyumsama biçiminin başlangıcı olmuştur 11Eylül saldırıları. Elbette bu yeni küresel bi-çimlenişin biricik ideolojik aygıtının, karşılığı-nı medyada bulmasından daha doğal hiçbir şeyyoktur. Öncelikle risklerle kuşatılmış bir dünyaalgılamasının medya alanındaki savunucuları,güvenliği kutsayan ve risk almamayı önerenaşırı ihtiyatlı söylemleriyle, geçmişin çoğulcukültürünü destekleyen sosyal ve bilimsel yeni-liklerin, gerektiğinde risk almanın ve kendiyaşamımız üzerinde kontrol sağlamanınolumsuzlandığı, güvenliğin tek tek bireyselçabalarla sağlanamayacak denli küresel boyut-ları bulunduğu temasını işlemektedirler.

Medyanın bu merkezde geliştirdiği risk tanım-lamaları, bir başka açıdan da, risk toplumununticarete dönük yüzünü gizlemeye yönelik birretoriği ifade etmektedir. Küresel medyanın 11Eylül retoriği olarak da adlandırılabilecek olanbu eğilim, özünde, tüm dünyayı kuşatıcı birrisk bilinci içinde tutarak denetlemeyi, özelolarak da dünyaya ilişkin yargılarımızı yönlen-diren etkili bir medya denetimini açığa vur-maktadır. Enformasyonun kendisinin sorunlarakarşı çözüm önerileri sunmak yerine, geleceğiöngörememe anlamında başlı başına sorunlaryumağının kaynağını oluşturduğu genel birbelirsizlik söylemini yapılandıran medya, git-gide ontolojik güvensizlik ve risk algılamasınıbireysel / toplumsal krizi ve histeriyi derinleşti-rici bir işlev kazanmıştır. Bireyleri problemçözme yetisi ve becerisiyle etkin birer özneolarak değil de, sürekli olaylara maruz kalan vedurmadan kendisine bir şey yapıldığı izlenimi-ni güçlendiren bir nesne olarak konumlamasıdurumu söz konusudur. Bu medyatikkoşullama, bir yönüyle de, küresel boyuttaişleyen politik bir manipülasyondan başka birşey değildir. Özünde ideolojik bir içeriğe sahipolan medyatik risk tanımlaması, gizli ikna etmeve yönetme sanatını, deyim yerindeyse, söy-lemsel bir zorbalığa dönüştürmüştür. Bireylerinolayların akışına ve gerçekliğine müdahaleedemeyen, etkin birer politik özne kimliğinden

Page 50: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Yeni Risk Tanımları Bağlamında Küresel Medya (42-51)

51

yoksun, güçsüz kişiler olarak vurgulanması daaynı güdümleyici amacı doğallaştırarak kolay-ca gerçekleştirmeye hizmet etmektedir.

NOTLAR

(1) Yazının tamamı için bkz: TimuçinYalçınkaya, “Risk Toplumu: Bilgi Toplumu-nun Evriminde Yeni Boyut”, http://www.deu.edu.tr, (Erişim tarihi: 01.02.2006).

(2) Yazının tamamı için bkz: TimuçinYalçınkaya, “Risk Toplumu: Bilgi Toplumu-nun Evriminde Yeni Boyut”, http://www.deu.edu.tr, (Erişim tarihi: 01.02.2006).

(3) Yazının tamamı içi bkz: Divina Frau-Meigs “Qui a détourné le 11 septembre?Journalisme, İnformation et Democratie”,Médias Recherches, Janvier 2005. www.sociomedia-europe.com/document.php?id=318, (Erişim tarihi: 20.03.2005).

(4) Michael İgnatieff, “is the Human RightsEra Ending?”, The New York Times, 5 Şubat2002.

(5) Jean-François Bayart, Béartice Hibou,Sadri Khiari, “Apres le 11 Septembre, effetsd’aubaine”, Critique internationale, Ocak2004, s.11. http://www.ceri-sciencespo.com/publica/critique/article/ci14p07-28.pdf (Erişimtarihi: 18.04.2005).

(6) Pierre Jarreau, “Relations entre le Penta-gon et la presse se dégradent”, Le Monde, 10Kasım 2001, s.6.

(7) Daha önce Kissinger’ın hizmetinde bulu-nan Paul Bremer, katıksız bir psikolojik savaşuzmanı olarak ün yapmıştır. Reagan dönemin-den itibaren yaptığı çalışmalarla, psikolojiksavaş konusunda kendini kanıtlayan Bremer’ınbaşlıca kuramı “şok ve korku”ya dayalı birsiyaset anlayışını yerleştirmek üzerine kurulu-dur.

(8) “Vicdan Testi ‘Gerdi’”, Milliyet Gazetesi,20 Ocak 2006, s.14.

(9) “Vicdan Testi ‘Gerdi’”, a.g.y., s.14.

(10) “Kumarda Kaybettiler”, Radikal, 6 Ocak2006, s.24.

KAYNAKLAR

Bayart J F, Hibou B ve Khiari S (2004) Apresle 11 Septembre, effets d’aubaine, Critique

internationale, Janvier. http://www.ceri-sciencespo.com/publica/critique/article/ci14p07-28.pdf 18.04.2005.

Beck U (1986) La Sociétè du risque, EditionsAubier, Paris.

Blanc HF (1994) Uyku İmparatorluğu, CoşkunDeniz Ercan (çev), Can Yayınları, İstanbul.

Chomsky N (2005) Medya Denetimi, Elif Baki(çev), Everest Yayınları, İstanbul.

Erdoğan A (2000) Bir Yolculuk Ne ZamanBiter, Can Yayınları, İstanbul.

Frau-Meigs D (2005) Qui a détourné le 11septembre? Journalisme, İnformation etDemocratie, Médias Recherches, Janvier.www.sociomedia-europe.com/document.php?id=318, 20.03.2005.

Furedi F (2001) Korku Kültürü, Barış Yıldırım(çev) Ayrıntı Yayınları, İstanbul.

İgnatieff M (2002) Is the Human Rights EraEnding?, The New York Times, 5 February.

Jarreau P (2001) Relations entre le Pentagon etla presse se dégradent, Le Monde, 10Novembre.

Kumarda Kaybettiler (2006) Radikal Gaz, 6Ocak.

Laing R D (1993) Bölünmüş Benlik, SelçukÇelik (çev), Kabalcı Yayınevi, İstanbul.

Marrou I-G (2001) Terrorisme, Mèdias etDemocratie, Lyon, Presse Universitaires deLyon.

“Vicdan Testi ‘Gerdi’” (2006) Milliyet Gaz,20 Ocak.

Yalçınkaya T (2006) “Risk Toplumu: BilgiToplumunun Evriminde Yeni Boyut”,http://www.deu.edu.tr, 01.02.2006).

Page 51: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

NEO-LİBERAL TOPLUMLARDA DÜZENLEYİCİ DEVLET ANLAYIŞI VE GÖRSEL-İŞİTSEL İLETİŞİM ALANINDA BAĞIMSIZ

DÜZENLEYİCİ ÜST KURULLAR: RTÜK ÖRNEĞİ

Hülya Öztekin*

ÖZETRadyo ve televizyon alanındaki özgürlük tartışmalarının birçoğu bu alandaki bağımsız düzenleyiciüst kurulların varlığı ve meşruiyeti üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu tartışmalardaki görüşler ağır-lıklı olarak, düzenleyici üst kurulların alandaki uygulamalarının ve yaptırımlarının anti-demokratik olduğu ve iletişim özgürlüğünü kısıtladığı yönünde olmuştur. Buradan hareketle ça-lışmada 1980’lerden sonra neo-liberal süreçte ortaya çıkan bağımsız düzenleyici üst kurullar vekurulların radyo ve televizyon yayıncılığındaki yeri incelenmiştir. İncelemeler sonucunda 1980sonrasında neo-liberal politikaların etkisiyle iletişim alanındaki deregülasyon ve özelleştirmegirişimlerinin bir sonucu olarak devletin birçok sektörde olduğu gibi görsel-işitsel iletişim alanın-dan da çekildiği ve devletin boşalttığı alanı bağımsız düzenleyici üst kurulların doldurduğu; ABD,İngiltere, Fransa, İtalya ve Hollanda gibi Batı ülkelerinde de RTÜK gibi kurulların benzer görevve yetkilerle faaliyet gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar sözcükler: Devlet, düzenleme, bağımsız düzenleyici üst kurul, radyo, televizyon, RTÜK

REGULATORY GOVERNMENT COMPREHENSION IN NEO-LIBERAL SOCIETIESAND INDEPENDENT REGULATORY BODIES ON AUDIOVISUAL

COMMUNICATION AREA: AS A CASE OF RTÜK

ABSTRACTMost of the liberty arguments about radio and television area intensify on the existence of theindependent regulatory bodies and their legality in this area. General opinions around the currentarguments are about the applications and punishments of the related board that is claimed as anti-democratic and restrictive on the freedom of communication. We have discussed independentregulatory bodies which are appeared after 1980s with the neo-liberal process and its place in theradio and television broadcasting. At the result of the study, because of the neo-liberal policiesafter the 1980s, and personalize enterprises and deregulation in the communication area, govern-ment also receded from audiovisual area, like from the lots of sectors and the area which wasempty by the government, get filled up by independent regulatory bodies. Also, it was anotherresult that in the western countries like U.S.A., England, French, Italy and Netherlands, somecommittees which have similar duties and authorities like RTÜK are active.

Keywords: Government, regulation, independent regulatory body, radio, television, RTÜK

* Arş. Gör. Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi

GİRİŞ

“Belli bir ülke üzerinde yerleşmiş, zorlayıcıyetkiye sahip bir üstün iktidar tarafından yöne-tilen bir insan topluluğunun meydana getirdiğisiyasal kuruluş” (Kapani 1998: 35) olarak ta-nımlanan devlet kavramı, 1980’lerden itibarentüm dünyada görülen liberalizm hareketinin birsonucu olarak geleneksel anlamını yitirmiş veyepyeni bir anlam kazanmıştır. Bu yeni dö-nemde devlet, artık birçok sektörde ya-pan/eyleyen değil, oyunun genel kurallarınıbelirleyerek bu kurallar çerçevesinde sektörleri

düzenleyen bir yapı görünümüne bürünmüştür.Bu düzenleme işini ise yine bizzat kendisideğil, kendisine bağlı ancak karar ve uygula-malarda özerk bir yapıya sahip olan düzenleyi-ci üst kurullar yapacaktır. 1980 sonrasındahakim olan düzenleyici devlet anlayışının biryansıması olarak karşımıza çıkan bağımsızdüzenleyici üst kurullar, enerjiden bankacılığabirçok sektörde faaliyet göstermektedir. Dü-zenleme alanlarından biri de radyo ve televiz-yon yayıncılığı olan düzenleyici kurullarınkuruluş nedenleri, işlevleri, uygulamaları, ba-ğımsızlık ve tarafsızlıkları birçok tartışmaya

Page 52: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Neo-Liberal Toplumlarda Düzenleyici Devlet Anlayışı...(52-65)

53

konu olmuştur. Bu tartışmalarda bir taraf, ser-best piyasa ekonomisinde piyasaların ve piyasaaktörlerinin devletten bağımsız, tarafsız, ala-nında uzman düzenleyici üst kurullar tarafın-dan düzenlenmesi ve denetlenmesi gerektiğinisavunurken; diğer taraf bu kurulların devlettenbağımsız, objektif kararlar veremeyeceğini, bukurulların devletin bir karar organı olmaktanöteye geçemeyeceğini savunmaktadır.

Buradan hareketle bu çalışmanın amacı, radyove televizyon alanındaki düzenleyici üst ku-rulların neden ortaya çıktığını, işlevlerininneler olduğunu, yetki sınırlarının nerede başla-yıp nerede bittiğini ortaya koyarak bu kurullarayönelik meşruiyet tartışmalarına ışık tutmaktır.Bu bağlamda öncelikli olarak düzenleyici üstkurulları ortaya çıkaran süreç tarihsel bir pers-pektifle ele alınmış, bu süreçte devletin değişenrolü ve yeni devlet anlayışı incelenmiştir. Ar-dından da yeni devlet anlayışına bağlı olarakortaya çıkan düzenleyici üst kurulların özellik-leri, görev ve yetkileri anlatılmış ve Türki-ye’deki yapının daha iyi anlaşılabilmesi içinçeşitli ülkelerden örnekler verilmiştir. Sonolarak da Türkiye’de radyo ve televizyon ala-nını düzenlemekle görevli olan RTÜK ince-lenmiştir.

1. YENİ SAĞ İDEOLOJİ VE DEVLETİNDEĞİŞEN ROLÜ

Her türlü düşünce ve eylemin merkezine bireyive bireysel etkinliği koyan liberalizm, düşünselkaynağını Adam Smith’in ünlü “laissez-faire,laissez-passer” yani “bırakınız yapsınlar, bıra-kınız geçsinler” ilkesine dayandırmaktadır.Bireyi hareket noktası olarak kabul eden libe-ralizm, onu özgür ve rasyonel bir varlık olarakgörmekte, akıl ve bilinç sahibi bireyi adetakutsallaştırmaktadır. Liberalizme göre, akıllı vebilinçli birey, her şeyin arz ve talebe göre şe-killendiği serbest piyasa ortamında herhangi birbaskı ve yönlendirme olmaksızın kendisi içinen iyi ve doğru olanı seçecek, böylece toplum-da ideal denge, müdahale olmaksızın kendili-ğinden sağlanacaktır.

Bireycilik, rasyonellik, özgürlük, serbest piyasaekonomisi gibi ilkelere dayanan liberal düşün-cenin ekonomideki uygulaması ise liberal ka-pitalizm olarak karşımıza çıkmaktadır. Kökleri15. yüzyıla kadar uzanmakla birlikte, bugünkü

anlamda kapitalizmin temelleri 18. yüzyıldaatılmıştır. 1850–1890 yılları arasındaki dönem-de ise kapitalizm zirveye ulaşmıştır. Artık tamanlamıyla kurulmuş ve kendine ait mükemmelgüçlerle donanmış olan kapitalizmin, iktisadigelişme olgusunun tanıdığı tek sistem oluşu vegöz alıcı sonuçlar doğurması bu döneme rast-lamaktadır (Maillet 1983: 160). 19. yüzyıldazirveye ulaşan kapitalizm, 19. yüzyılın ikinciyarısından sonra yapılardaki değişmeyle bir-likte yavaş yavaş başlangıçtaki liberalizmdenuzaklaşmış, saf ve tam rekabet, yerini büyükişletmeler arasındaki savaşa ve büyük tekellerebırakmıştır (Albertini ve ark. 1995: 37).

Çok geçmeden 1929 yılında, liberalizmin dev-leti iktisadi hayattan dışlayan uygulamalarıbüyük ekonomik kriz ile sonuçlanmıştır (Kaya2004: 12). Bu kriz kapitalist mekanizmalarınkötü bir ifadesi olmuş ve bu dönemden sonramevcut bunalımla mücadele etmek için devletmüdahaleciliğine başvurulmuştur. 1929 eko-nomik bunalımı ile liberal kapitalizmin teoride-ki kadar ideal bir sistem olmadığı ortaya çık-mış, devletin ekonomiye el atıp çekidüzenvermesi kaçınılmaz bir hal almıştır.

İngiliz iktisatçı John Maynard Keynes’in teori-siyle desteklenen yeni devletçi uygulamalar ilkkez ABD’nin “New Deal” programıyla hayatageçirilmiştir (Kuyucuklu 1982: 244). Devletinkalkınmada öncülük etmesi ve ekonomiyedoğrudan müdahale etmesi gerektiğini savunanKeynesçi politikalarla birlikte, topluma karşıekonomik ve sosyal yaşantıda yeni sorumlu-luklar yüklenmiş bir devlet anlayışının ortayaçıktığını görmekteyiz. Bundan böyle sosyalistya da sosyalist-komünist sistemler dışında dadevletin ekonomik ve sosyal yaşantıdaki rolü,yalnız bir düzenleyici rol olmaktan çıkmış,devlet bir ölçüde işletmeci ve doğrudan giri-şimci sorumluluğunu da yüklenmiştir (Talas1980: 306).

1970’lere gelindiğinde kapitalizm yine büyükbir bunalım yaşamıştır. İkinci Dünya Savaşısonrasının en ağır bunalımı olan bu süreç, dep-resyon ve enflasyonu bir araya getirmiş, üre-timdeki düşüşe karşın fiyatlardaki artışlar vehızla artan işsizlik Keynesçi ekonomik politi-kaların kapitalist ekonomik sistem içindekigeçerliliğinin sorgulanmasına neden olmuştur(Dursun 2001: 90). Devlet müdahalesinin eko-

Page 53: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

54

nomik çözüm yolu olmadığının anlaşıldığı budönemde yeni liberal ekonomi politikalarıüretilmeye başlanmış ve yeni bir yapılanmayagidilmiştir.

Neo-liberalizm adı verilen bu yeni yapılanma,Keynesçi politikalarla başlayan refah devletininartık sona ermesi, devletin kumanda ekonomi-sinde etkisinin azaltılması, özel sektörün kal-kınmanın itici gücü haline getirilmesi şeklindeözetlenebilmektedir (Kaya 2004: 15). Neo-liberalizmle birlikte, önceden kamuya ait olanve kamunun denetim ve düzenlemelerine tabiolan alanlar özel sektörün piyasa mantığınagöre düzenlenmiş, karı maksimize etme güdü-süne teslim edilmiştir.

Küreselleşmeye de paralel olarak artan devlet-çilikten uzaklaşma istemleri kısa sürede yay-gınlık kazanmış, ABD’de Ronald Reagan veİngiltere’de Margaret Thatcher’in göreve gel-mesiyle neo-liberal görüşler, 80’li yıllardapolitik bakımdan da etkin olmuştur. Sonuçtaulusal düzeyde devletin düzenlemeyle ilgilihareket alanı, katı özelleştirme ve deregülasyonistemleriyle kısıtlanmış, uluslararası düzeydeIMF ve Dünya Bankası’nın yapısal uyum prog-ramları devletin müdahale olanakları yelpazesi-ni giderek sınırlayan yükümlülüklerle donatıl-mıştır. Neo-liberal görüşü savunanlara göre,küreselleşme çağında devletin “yeni” rolühiçbir şey yapmamak ve piyasa işlemlerininengellenmeden oluşmasını sağlamaktan ibaretolmalıydı (Rösner 1998: 3–4). Bu dönemdedevletin elindeki tüm iktisadi teşebbüslerinözelleştirilmesi, devletin ekonomik alandançekilip sadece düzenleyici bir işlev yüklenmesiöngörülmekteydi.

1970’ler ile başlayan ve günümüze kadar uza-nan süreç, farklı yaklaşımlarca devletin malikrizi, kamu sektörünün krizi ya da kapitalistekonomik sistemin krizi olarak çeşitli biçimler-de anılmakta ve kendi ideolojisini de güçlen-dirmektedir. Bu ideoloji, yeni sağ olarak adlan-dırılmaktadır (Martin 1995, aktaran Dursun2001: 107).

Yeni sağ, ekonomik bağlamını yeni liberaliz-min, siyasi bağlamını ise muhafazakârlığınoluşturduğu 1980 sonrasının hegemonik, politikve ideolojik çerçevesine işaret etmektedir. Buçerçevenin oluşmasında ve hegemonik hale

gelmesinde refah devleti krizi ya da kapitaliz-min üçüncü büyük bunalımı olarak adlandırılankrizin belirleyiciliği söz konusudur (Dursun2001: 88). Yeni sağ, birçok uzmana göre 19.yüzyıl liberalizminin çağdaş yorumudur. Aynıönceki yüzyıl liberalizminde olduğu gibi öz-gürlüğün güvencesinin piyasa ekonomisi ya dakapitalizm olduğu inancına dayanılmakta,demokrasi özgürlük olarak tanımlanmakta,böylece piyasa ekonomisi demokrasi ve de-mokratikleşmenin başlıca koşulu sayılmaktadır(Kaya 2004: 23).

1980’li yıllarda “politikanın ekonomikleştiril-mesi” kavramıyla karşı karşıya kalınmış(Rösner 1998: 11), bundan sonraki dönemdedevlet, müdahaleci ve girişimci devlet olmaktançıkıp, oyunun kurallarını önceden belirleyerekbu kurallar doğrultusunda düzenleme yapan vedenetleyen “düzenleyici devlet” rolünü üstlen-miştir. Bu dönemden sonra ekonomide birçokfaaliyet alanı özel girişimcilere açılırken, birçokkamu kuruluşu da deregülasyon (serbestleştir-me/kuralsızlaştırma) girişimleriyle özelleştiril-miştir.

Türkiye’deki duruma bakıldığında ise 1980yılına kadar uygulanan ekonomi politikalarıdünyanın birçok ülkesinde uygulanan devletçiekonomik politikalarla aynıydı. 1930’larınbaşında ülke içi ekonomik ve toplumsal koşul-lar kamu yatırımlarıyla sınai üretimin arttırıl-masını zorunlu kılmaktaydı. Bu durum yalnızülke yönetiminin isteklerinin değil, var olanekonomik yapının içinde bulunduğu olağanüstükoşulların bir sonucuydu (Kepenek 1990: 57).1950’lerden itibaren, milli üretimin yeterli ol-duğu düşünülen sektörlerde mal ithalatı yasak-lanarak ithal ikameci bir kalkınma politikasıizlenmiştir. Ancak 1970’li yıllarda Türkiyeekonomisi ödemeler dengesi açıkları ve yüksekoranlı enflasyon sarmalının içine girmiştir(Tüsiad 2002: 62–63).

Ekonomik bunalımın yoğunlaşması ve 1977–78 yıllarında alınan kararlılık önlemlerinin ye-tersiz kalması üzerine 24 Ocak 1980’den baş-layarak yeni bir ekonomi politikası uygulama-ya konmuştur. Türk siyasi ve ekonomi tarihine24 Ocak Kararları olarak geçen bu kararlarOsmanlı’dan o güne kadar egemen olan birpolitikayı kökünden sarsmıştır (Çavdar 1992:227).

Page 54: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Neo-Liberal Toplumlarda Düzenleyici Devlet Anlayışı...(52-65)

55

İthal ikamecilikten serbest piyasa uygulaması-na geçişi öngören 24 Ocak Kararlarının enönemli özelliği, daha önceki geleneğin aksinedevleti kamu iktisadi teşebbüslerin sahibi ol-maktan çok, ekonomiyi bütünü ile hareketettiren bir güç, bir lokomotif olarak tanımlama-sıydı (Kılıçbay 1999: 162). Bu dönemden sonraTürkiye’de de devleti ekonominin baş aktörüolmaktan çıkarıp, ekonominin kapılarını özelteşebbüslere açarak devlete bu alanı düzenlemeve denetleme görevinin verilmesi planlanmış-tır.

2. İLETİŞİM ALANININDÜZENLENMESİNDE DEVLETİNDEĞİŞEN ROLÜ

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kitle iletişimaraçlarının öneminin ve gücünün anlaşılmasıyladevletler, her zaman kitle iletişim araçları üze-rinde güç sahibi olmayı ve onları kontrol altın-da tutmayı istemişlerdir. Bu yüzden de özellikleradyo ve televizyon alanında gerek yasal gerek-se fiili uygulamalarla yayıncılık faaliyetlerinidüzenleme ve denetleme yoluna gitmişlerdir.Bazı ülkelerde radyo-televizyon yayıncılığınıbizzat kendisi üstlenen devlet, bazı ülkelerde deözerk kamu yayın kuruluşuna ya da ticari yayınkuruluşlarına doğrudan ya da dolaylı olarakmüdahale ederek yayıncılık alanını kendi kont-rolü altında tutmaya çalışmıştır.

Klasik devlet anlayışına göre devletin iletişimalanındaki faaliyet alanı,

• İletişim alanını belirleyen normatif düzen-lemeleri yapmak: yasal çerçeveyi çizmek, hakve sorumlulukları belirlemek,

• İletişim alanında kamusal hizmetleringerektirdiği kaynakları bulmak ve kullanımları-nı düzenlemek,

• Ülke içinde kitle iletişim kuruluşlarınasahip olmak ve bunlar yoluyla faaliyette bu-lunmanın genel koşullarını saptamak,

• Toplumda yer alan kurumsal iletişim ka-nallarının denetimini sağlamak, bir kamu hiz-meti olarak iletişim olanaklarından toplumüyelerinin yararlanma koşullarını gözetmek,iletişim kanallarının belirlenen yasal çerçeve veamaçlar dışında kötüye kullanımının önünegeçmek,

• Kitle iletişim araçlarının etkinlikte bulun-ması için gerekli teknik altyapılar ve ayrıcalık-lar ile ilgili düzenlemeleri gerçekleştirmek,örneğin telekomünikasyon olanaklarını hazır-lamak, yayın yapılacak frekansları sağlamak vedağıtmak, şeklinde tanımlanırken (Kaya 1985:28); 1980 sonrasında devletin tanımı ve yetkisınırlarında büyük dönüşüm yaratan tarihselsüreç, ekonominin tüm alanlarında olduğu gibiiletişim alanında da kendini göstermiş, iletişimalanında özellikle de radyo-televizyon alanındadevletin yetki ve sorumlulukları büyük ölçüdedeğişmiştir.

1980 sonrasında yeni buluşlar, iletim imkanla-rını arttırarak yeni pazarların gelişimine yolaçmış, yeni hizmetleri finanse etmek için dev-letler, ancak büyük girişimlerin hayatta kalabil-diği ve geliştiği, millileştirilmesi muhtemelpazar koşulları içinde özel sektör ile devletsektörü arasında mevcut olan geleneksel den-geyi devreye sokarak, özel girişimlere giderekdaha çok başvurmuştur (Tremblay 1992: 260).Böylece 1980’ler özellikle radyo ve televizyonyayıncılığının bütün dünyada yeniden düzen-lenmesinin ve yeniden yapılanmasının yaşandı-ğı bir dönem olmuştur. Gerek dünyada gerekseTürkiye’de 1980’lere kadar özellikle telekomü-nikasyon hizmetleri ve radyo-televizyon yayın-cılığı bizzat devlet eliyle gerçekleştirilirken, butarihten sonra bir taraftan devlet elindeki tele-komünikasyon kurumları ve kamu yayın kuru-luşları deregüle edilerek özelleştirilirken, diğertaraftan da hızla yeni ticari yayın kuruluşlarıoluşturulmaya başlanmıştır.

1980’lere damgasını vuran deregülasyon kav-ramı yeni dünya düzeninde bir trend halinegelmiş; yeni sağın, devletin kapsamının daral-tılması ve yeni iletişim ve enformasyon tekno-lojilerinin sunduğu olanaklar üzerine kurduğuretorik, uygulamada deregülasyonla belirmiştir(Kejanlıoğlu 2004: 83). Pazar ekonomisininyeniden yapılandırılması ve devlet müdahalesi-nin en aza indirgenmesi doğrultusunda, özel-likle tekelleşmeyi önlemek üzere oluşturulmuşolan ayrıntılı yasal düzenlemelerin piyasanınserbestçe çalışmasına engel olduğu gerekçe-siyle ekonominin belirli sektörlerini çevreleyenmevzuatın azaltılması, serbestleştirilmesi anla-mını taşıyan ve Avrupa’ya 1980’lerin başındaABD’den ithal edilen “deregülasyon” kavramı,ABD’de neo-liberal doktrinin yaşama geçiril-

Page 55: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

56

mesi sürecinde ortaya çıkan önemli uygulama-lardan biridir. Yayıncılık açısındanderegülasyon ise, yayıncılık üzerindeki devlettekellerinin kaldırılması ve yayıncılığın yöne-timi, finansmanı ve programcılığı düzenleyenmevzuatın esnekleştirilmesi, serbestleştirilme-sini ifade etmektedir (Pekman 1997: 58). Ya-yıncılık alanındaki deregülasyon süreci,

• Devletlerin elindeki kamu kuruluşlarınınözel kesime satılması,

• Kamu yayıncılığı yapan kurumların yanın-da ticari yayıncılara da izin verilmesi ya da

• Farklı sermaye kesimlerinin oluşturduğukonsorsiyumların yeni özel yayıncılık kurumla-rı için ihaleye girmeleri yoluyla yapılmıştır(Geray 2003: 74).

Deregülasyonun ilk aşaması, tekelci yapıyıdayatan yasal düzenlemelerin değiştirilmesinive gevşetilmesini gerektirmiştir. Örneğin İtal-ya’da özel girişimcilerin ve özellikle İtalyanmedya devi Berlusconi’nin 1970–1990 yıllarıarasındaki dönemde ülkedeki yasal boşluğu vesiyasi yapının güçsüzlüğünü değerlendirerek vehukuk kurumları da dahil olmak üzere güçlü birdesteği arkalarına alarak gerçekleştirdikleri fiilideregülasyon, 1990’larda bu ortamı yasallaştı-ran bir regülasyonla sonuçlanmış ve yeni du-rumu düzenlemek üzere yasal bir yapılanmayagidilmiştir (Pekman 1997: 75).

1980 sonrası yaşanan bu süreçten en çok kamuyayın kuruluşları etkilenmiştir. Televizyonyayın alanlarının genişlemesi ve devletin yü-kümlülüklerinin azaltılması, birçok ülkedetelevizyon yayınlarının görüntüsünü değiştirdi-ği gibi kamu televizyonlarını da derinden sars-mıştır (Sauvageau 1992: 261). Neo-liberaleleştirmenler, teknoloji bize istediğimiz za-manda, istediğimiz biçim ve içerikte, üstelikinteraktif hizmetler sunarken mülkiyeti kamuyaait bir yayın organına ve yayıncılık alanınınkamu yararı gerekçesiyle düzenlenmesine gerekkalmadığını savunurken, bu görüş neo-liberalhükümetlerce de desteklenmiş; bu dönemdeBBC de dahil birçok kamu yayın kurumu mer-keziyetçi, hantal, bürokratik yapılar yaratmakve seçkinci, otoriter, dayatmacı, yanlı, devletçive dışlayıcı program politikaları izlemekle vemodern demokratik toplumların çoğulcu vefarklılaşmış yapılarını yansıtmaktan uzak ol-makla suçlanmıştır (Çatalbaş 2004: 77–78).

Uzun yıllar boyunca siyasi iktidarlar tarafındandesteklenen ve savunulan kamu hizmeti yayın-cılığı yavaş yavaş eski konumunu yitirmeyebaşlamış; bunun sonucunda, özellikle devletinsorumluluk alanlarının küçültülmesini hedefle-yen neo-liberal ekonomik politikaların çerçeve-sinde sağ partiler tarafından söz konusu ku-rumların kısmen ya da tamamen özelleştirilme-si konusunda baskılar yapıldığı gözlemlenmiştir(Çaplı 2001: 47).

Yeni dönemde devlet, yayıncılık alanında biz-zat varlık göstermektense deregülasyon politi-kalarıyla yayın kuruluşlarını özelleştirerek yada yeni ticari yayın kuruluşlarının sektördefaaliyet göstermesine izin vererek bu alandakikendi faaliyet alanını daraltmış; yayıncılıkalanını kamu yararı, çoğulculuk, hakkaniyetgibi genel ilkeler çerçevesinde özerk ve bağım-sız üst kurullar aracılığıyla ve son derece esne-tilmiş yasalarla düzenlemeyi ve denetlemeyitercih etmiştir. Böylece neo-liberal ekonomikpolitikalar çerçevesinde hem ekonominin enpahalı sektörlerinden biri olan telekomünikas-yon hizmetleri özelleştirme yoluyla özel kişilertarafından verilecek ve böylece hem devletlerbu alana yatırım yapmaktan kurtulacak, hem dekamu malı sayılan kanal ve frekansların ticariyayın kuruluşlarına lisans ücretleri karşılığındatahsis edilmesi yoluyla yeni finans kaynaklarıbulunmuş olacaktı. Ayrıca toplumdan gelençoğulculuk ve çok seslilik taleplerine de karşı-lık verilmiş olacaktı.

3. BAĞIMSIZ DÜZENLEYİCİ ÜSTKURULLAR

Bağımsız düzenleyici üst kurullar kanunlakurulan, belirli sayıda kişiden oluşan, kararorganı bulunan, kanunla verilen belirli bir a-landa esas itibariyle düzenleme ve denetlemeyapmakla görevli ve belli yetkilerle donatılmışmali ve idari özerkliğe sahip, yetkilerini kendisorumluluğu altında bağımsız olarak kullanan,yasalarda belirlenen ilkeler çerçevesinde hesapveren tüzel kişiliğe sahip kamu kurumlarıdır(Kaya 2004: 136).

Düzenleyici üst kurullar, bir yandan hızla geli-şen teknolojik alanlar yüzünden bazı alanlarınklasik idari ve yargısal yöntemlerle etkin birşekilde organize edilmesi ve denetlenmesininzorlaşması; diğer yandan, politikacılara olan

Page 56: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Neo-Liberal Toplumlarda Düzenleyici Devlet Anlayışı...(52-65)

57

güvensizlik sonucunda iletişim ve finans sek-törleri gibi bazı hassas alanlarda siyasi iktidarınsöz sahibi olmasının tarafsızlık ve objektiflikaçısından sorunlar yaratmasını engellemekamacıyla kurulmuşlardır (Ulusoy 1999: 4).Ayrıca 1980’lerden sonra özelleştirme ya daderegülasyon hareketlerinin bir sonucu olarakdevletin boş bıraktığı alanı doldurmak üzerebağımsız düzenleyici üst kurullar oluşturul-muştur. Çünkü enerji, telekomünikasyon gibialanlar özelleştirilirken, özelleştirilen sektör-lerde özel girişim yanında kamunun da müte-şebbis/işletici olarak faaliyetini sürdürmesikarşısında, devletin hem yargıç hem de tarafolamayacağı gerekçesiyle, işletici ve düzenle-yici ayrımı yapılması gereği ortaya çıkmıştır.

Dünyanın birçok ülkesinde bankacılık, enerji,telekomünikasyon, tütün piyasası gibi ekono-minin çeşitli kilit sektörlerini düzenlemek üze-re oluşturulan ve birçok açıdan gelenekselkamu kurum ve kuruluşlarından ayrılan dü-zenleyici üst kurulların ortak özellikleri şuşekilde sıralanabilir (Akıncı 1999: 118):

• Genel yönetim dizgisi içinde yer alırlar.

• Kurumsal oluşum ve işleyişleri bir yasaylabelirlenmiştir.

• Hukuk düzeni içindeki varlıkları belirgin-dir.

• Özerk ve bağımsız statülü yapılardır.

• Merkezi yönetimin hiyerarşik ve vesayetdenetimine tabi değillerdir.

• Denetim ve düzenleme esasına dayalıgüçlü kamusal yetkileri vardır.

Düzenleyici devlet anlayışının yapı taşlarıolarak düzenleyici üst kurulların en önemli ikiözelliği, bağımsız olmaları ve regülasyon işlevigörmeleri yani bir alana ilişkin oyunun kuralla-rını belirleyip bu kurallar çerçevesinde düzen-leme yapmalarıdır (Ulusoy 1999: 5).

Düzenleyici üst kurulların bağımsızlıklarınıniki yönü vardır: İdari bağımsızlık ve mali ba-ğımsızlık. İdari yönden bağımsızlık, kurullarıngerek yapılanma ve işleyişleri açısından gerek-se görev ve sorumluluklarını yerine getirirkenher türlü baskı ve müdahaleden bağımsız ol-maları anlamına gelmektedir. Mali bağımsızlıkise bu kurulların kendi özerk bütçelerinin ol-

ması ve hiçbir ekonomik kısıtlama ve yönlen-dirmeye maruz kalmamalarıdır. Düzenleyiciüst kurulların bağımsızlıklarının teminat altınaalınması için bazı düzenlemeler öngörülmekte-dir (Smith 1997: 3):

• Bakanlıkların kontrolü dışında, bağımsızyasal düzenleyici kurullar oluşturmak,

• Bu kurulların üyelerinin atanmasında pro-fesyonel mesleki standartlar getirmek,

• Atama sürecinde yürütme ve yasamayıaynı anda devreye sokmak,

• Kurul üyelerinin keyfi görevden alınmasınıengellemek,

• Kurul üyelerinin görev sürelerini siyasiseçim dönemleriyle çakışmayacak şekildebelirlemek,

• Kurullar için tüketicilerden ve firmalardanalınan vergilerden oluşan özel bir bütçe oluş-turmak,

• Kurullarda çalışan personelin ücretlerinidiğer kamu çalışanlarının ücretlendirme politi-kasından muaf tutmak ve ücretleri iyileştirerekcazip hale getirmek.

Düzenleyici üst kurulların bir diğer özelliğiregülasyon yani düzenleme işlevi görmeleridir.Yani düzenleyici üst kurullar sorumlu olduklarısektöre müdahale etmek ya da yönlendirmekyerine söz konusu sektörü düzenlemekle yü-kümlüdürler. Dolayısıyla kamuda yaygın kabulgördüğü şekliyle düzenleyici üst kurullar biryargı mercii ya da siyasi bir otorite değil, ya-salar çerçevesinde sadece alanı düzenleyenilkeler geliştiren ve bu ilkelere uyulup uyulma-dığını denetleyen özerk yapılardır.

İlk örnekleri Anglo-Sakson ülkelerinde görülenve 1970’li yıllardan itibaren de diğer Avrupaülkelerinde yaygınlaşan düzenleyici üst kurul-ların Türk hukukundaki ilk örneği, 1982 yılın-da kurulan Sermaye Piyasası Kurulu’dur. Dahasonra çeşitli piyasaları düzenlemek ve denet-lemek üzere Radyo ve Televizyon Üst Kurulu,Türk Patent Enstitüsü, Rekabet Kurumu, Ban-kacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu,Muhasebe Standartları Kurulu, Telekomüni-kasyon Kurumu, Şeker Kurumu, Enerji Piyasa-sı Düzenleme Kurumu, Tütün, Tütün Mamulle-

Page 57: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

58

ri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Ku-rumu, Kamu İhale Kurumu kurulmuştur.

2004 yılında Türkiye’deki bütün bağımsız üstkurulları ortak bir düzenleme altına almaküzere bir kanun tasarısı hazırlanmıştır. “Dü-zenleyici ve Denetleyici Kurumlar HakkındaKanun Tasarısı” başlığıyla meclise sunulan veBankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu,Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Kamuİhale Kurumu, Radyo ve Televizyon Üst Ku-rulu, Rekabet Kurumu, Sermaye Piyasası Ku-rulu, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçki-ler Piyasası Düzenleme Kurumu ile Telekomü-nikasyon Kurumu’nu kapsayan tasarının amacı,düzenleyici ve denetleyici kurumların oluşumu,teşkilatı, yetki ve görevleri, denetlenmeleri vekurul üyeleri ile çalışanlarının statüsüne ilişkinortak usul ve esasları belirlemek olarak belir-tilmiştir (Düzenleyici ve Denetleyici KurumlarHakkında Kanun Tasarısı: Madde 1). Halenkomisyonda görüşülmekte olan tasarıda bağım-sız düzenleyici üst kurumların düzenleyici vedenetleyici nitelikteki kararlarına karşı açılacakdavaların ilk derece mahkemesi olarak Danış-tay’da görüleceği öngörülürken (Madde 21), bukurumların iç denetiminin başkan, dış deneti-minin ise Sayıştay tarafından yapılacağı tasarı-nın 24. maddesiyle hükme bağlanmıştır.

4. BAĞIMSIZ DÜZENLEYİCİ ÜSTKURULLARIN GÖREV VE YETKİLERİ

Radyo ve televizyon alanı da dahil olmak üzereekonominin farklı sektörlerini düzenleyen üstkurulların genel olarak başlıca işlevleri faaliyetgösterdiği alanlarda düzenleme yapmak ve buyönde düzenleyici kurallar geliştirmek, piyasaaktörlerinin düzenleme kurallarına uygun faali-yet gösterip göstermediğinin gözetimini vedenetimi yapmak, kurallara uyulmadığını tespitettikleri durumlarda yaptırım uygulamak, piya-sa aktörlerinin uyuşmazlıklarında hakemlikgörevi üstlenmek ve piyasaları geliştirmek içinaraştırma yapmak ve danışmanlık hizmetisunmaktır (Tüsiad 2002: 179). Dolayısıyladüzenleyici üst kurulların ortak görev ve yet-kileri şu şekilde özetlenebilir:

• Düzenleme

• Denetim ve Gözetim

• Yaptırım Uygulama

• Hakemlik ve Danışmanlık

Düzenleme yetkisi bağımsız düzenleyici üstkurulların belki de en önemli görevidir. Dü-zenlenme işlevi, kamu yararı ve kamu düzenigereklerine uygun olarak piyasaları yönlendir-meyi içermektedir. Bu bağlamda düzenleyiciüst kurullar yönetmelikler, kararlar ve tebliğleryoluyla ilgili oldukları alanı düzenleme yolunagitmektedirler.

Sektörde faaliyet gösteren kuruluşların mevcutdüzenlemelere uyup uymadıklarını denetlemekve gözetlemek de düzenleyici üst kurullarıngörev ve yetkileri arasındadır. Bağımsız dü-zenleyici üst kurullar, bu denetimler sonucuyasa ve yönetmeliklerde belirlenen ilkelereuymayan kişi ve kuruluşlara yönelik yaptırımuygulama yetkisine de sahiptirler. Bu yaptı-rımlar, faaliyetin ilgili olduğu alana göre, uyarı,faaliyetin geçici veya sürekli durdurulması,idari para cezalarının uygulanması şeklindeortaya çıkmaktadır.

Ayrıca düzenleyici üst kurulların, ilgili olduk-ları piyasanın gelişimine katkıda bulunmaküzere resmi ve özel kuruluşlara bilgi vermek,etkinlik alanını ilgilendiren konularda görüşbildirmek ve önerilerde bulunmak gibi görevle-ri de vardır.

5. RADYO VE TELEVİZYONYAYINCILIĞI ALANINDA BAĞIMSIZDÜZENLEYİCİ ÜST KURULLAR

Ekonomide etkinliği ve verimliliği artırmak,rekabetçi bir yapıya dönüştürmek amacıylaişletmecilik faaliyetinden çekilerek devletinözellikle piyasa aksamalarının olduğu sektör-lerde hem piyasa aktörlerini hem tüm bireylerikorumak amacıyla düzenleme, denetim vegözetim işlevini görecek güçlü ve etkin birkamu yönetimine duyulan ihtiyacın bir sonucuolarak ortaya çıkan bağımsız düzenleyici üstkurullar (Kaya 2004: 62–63), radyo ve televiz-yon alanında kamusal yayıncılığın yerini ticariyayıncılığın almasıyla birlikte ön plana çıkma-ya başlamış ve bu kurulları güçlendirecek çe-şitli yasal değişikliklere gidilmiştir (Geray2003: 76). Odak noktası kültürden ekonomiyekayan yeni yayıncılık politikaları, her ülkedeözelleşen, ticarileşen ve genişleyip karmaşıkla-şan yayıncılık alanında mülkiyet oranları, rek-lam kuralları ve program kotalarına ilişkin

Page 58: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Neo-Liberal Toplumlarda Düzenleyici Devlet Anlayışı...(52-65)

59

kuralları tek elden yürütüp uygulayacak dü-zenleyici üst kurulları devreye sokmuş; dahaönce kamu hizmeti yayın kurumlarının kurul-ması gibi hemen her Avrupa ülkesinde bu türkurulların oluşturulması söz konusu olmuştur(Kejanlıoğlu ve ark. 2001: 97).

Yayıncılık alanında ilk düzenleyici üst kurul1934 yılında ABD’de kurulmuş olmakla bir-likte, düzenleyici üst kurullar özellikle Avrupaülkelerinde neo-liberal ekonomik politikalarınbir sonucu olarak 1980’lerden sonra yaygınlıkkazanmıştır.

Radyo ve televizyon alanında düzenleyici üstkurulların başlıca işlevi radyo ve televizyonalanında çoğulculuğu ve çoksesliliği sağlamak,ifade özgürlüğünü ve kamunun bilme hakkınıgaranti altına almaktır. En genel haliyle dü-zenleyici üst kurulların öncelikli olarak yayınizni ve lisans vermek, frekans tahsisi yapmakgibi görevleri vardır. Bu kurulların bir başkagörev alanı yayıncılıkla ilgili çeşitli kurallarkoymak ve yayın standartlarını belirlemektir.Düzenleyici üst kurullar yayınların gerek ilgiliyasalara gerekse kendi belirledikleri ilkelereuygunluğunu denetlemekle de görevlidirler.Kurullar bu görevlerini yerine getirirken kendiyayın izlemelerinden ya da iletilen şikâyetler-den yola çıkarak cezai müdahalelerde buluna-bilirler ya da bunu yapmakla yetkili olan mer-cilere görüş bildirebilirler. Denetleme sonucuyaptırım uygulayabilme, ilgili ülkenin iç huku-kunda bu kurullara tanınan yetki ve güçle o-rantılıdır. Diğer bir deyişle düzenleyici üstkurullar faaliyetlerini yasal çerçevenin kendile-rine sağladığı hareket alanı içerisinde gerçek-leştirirler. Ayrıca bu kurulların yayıncılık ala-nındaki konularda görüş bildirmek, tavsiyeler-de bulunmak, yıllık raporlar ve yayın kuruluş-larının mali bildirilerini yayınlamak, kamuoyuaraştırmaları yapmak gibi görevleri de vardır(Kejanlıoğlu ve ark. 2001: 107–108).

İletişim hukukçularına göre temel işlevleriyayıncılık sisteminin çalışmasını düzenleyecekkurallar koymak ve bu kuralları uygulamakolan düzenleyici üst kurulların sisteme yönelikmüdahaleleri dört ana grupta toplanabilir(Çaplı 2001: 49):

• Örgütsel nitelikli müdahaleler

• Suç Bildirimi

• Yaptırımlar

• Düzenleyici nitelikte müdahaleler

Düzenleyici üst kurulların yayıncılık alanınayönelik örgütsel nitelikli müdahaleleri yetki-lendirme, sözleşme yapma, lisans verme, ku-ruluşlarının genel müdürlerini, üst düzey yöne-ticilerini, yönetim kurullarını atama, frekanstahsisi... vb. görevleri kapsamaktadır. Düzenle-yici üst kurullar yayın içerikleri ve yayın ku-ruluşlarının eylemlerinden ötürü mahkemeleresuç bildiriminde bulunabilecekleri gibi uyarı,program ve yayın durdurma, para cezası, lisan-sı geçici veya sürekli iptal etme gibi yaptırım-lar da uygulamaktadırlar. Ayrıca düzenleyiciüst kurulların yayın kuruluşlarının uyacaklarımali, teknik ve idari şartlar ile yayın alanı, saative süresiyle ilgili esasları, yayın ilkelerini be-lirlemek gibi yayıncılık alanına yönelik dü-zenleyici nitelikte müdahaleleri de söz konusu-dur.

Görüldüğü üzere frekans tahsisinden yayıncıla-rın uyması gereken yayın ilkelerinin belirlen-mesine kadar birçok konuda geniş yetkileresahip olan düzenleyici üst kurullar, çoğulcu,özgür rekabetin söz konusu olduğu, kamu yara-rını gözeten bir radyo-televizyon sektörününvarlığı ve devamlılığı için son derece önemlibir misyona sahiptir.

Görsel-işitsel yayıncılık alanında bu denli ö-nemli bir yeri olan düzenleyici üst kurullarınbağımsızlığı ve tarafsızlığı da bir o kadar önemkazanmaktadır. Bugün özellikle Avrupa dev-letlerinin büyük çoğunluğu radyo ve televizyonalanındaki düzenlemeleri bağımsız idari otori-telere yani düzenleyici üst kurullara devret-mişlerdir. Birçok ülkede denetleme mekaniz-malarının kapsamı oldukça benzer olmaklabirlikte düzenleyici otoritelerin idari bağımsız-lığı genellikle atama sistemiyle garantilen-mektedir (İçinsel 1998: 12). Atama yöntemin-de, kurul üyelerinin ataması bazı ülkelerdemeclis tarafından yapılırken, bazı ülkelerdedoğrudan cumhurbaşkanı ya da devlet başkanıtarafından yapılmakta, bazılarında ise çeşitlikuruluşlar ve bakanlıklar tarafından önerilenadaylar Cumhurbaşkanı’nın ya da Kültür Ba-kanlığı’nın onayına sunulmaktadır. Örneğinİsviçre’de OFCOM üyeleri hükümet tarafındanatanırken, Finlandiya’da YLE üyeleri meclistarafından atanmaktadır. Ayrıca kurulların

Page 59: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

60

tarafsızlığının sağlanması için birçok ülkedekurul üyelerinin ve yakınlarının iletişim sektö-ründe gelir getirici faaliyet göstermemesi, her-hangi bir yayın kuruluşunda hisse sahibi ol-maması kuralı getirilmiştir. Düzenleyici üstkurulların mali bağımsızlıkları ise lisans ücret-leri, ruhsat ücretleri, yayın kuruluşlarının rek-lam gelirlerinden ayrılan pay ve ceza gelirleriyoluyla oluşturulan bütçelerle sağlanmayaçalışılmaktadır.

Ticari oluşumları ve yayınlar açısından ticarikanallar düzenleyici üst kurulların koyduğukurallara ve bu kurulların denetimine tabidirlerve aralarında karşılıklı bir ilişki söz konusudur.Bu ilişki yasalarla ve siyasal kararlarla düzen-lenmektedir. Dolayısıyla düzenleyici üst ku-rulların siyasetle bağlantısı çok önemlidir. Buanlamda yayın kurumları ile düzenleyici üstkurullar arasındaki ilişkilerin içinde yer aldığısiyasal kültür son derece belirleyicidir(Kejanlıoğlu ve ark. 2001: 98). Geçmiş dö-nemlerde kamu yayın kurumlarının siyasetleilişkisi için söylenenler bugün düzenleyici üstkurullar için söylenmektedir. Örneğin İngilte-re’de daha önce BBC’ye tanınan özerklik bu-gün düzenleyici üst kurul için de geçerlidir.Almanya’da temsilcileri aracılığıyla yayınkurumlarının yönetiminde yer alan ve yayıncı-lıkta söz sahibi olan siyasi partiler ve toplumsalgruplar şimdi aynı şekilde Landesme-dienanstalten’de yer bulmaktadırlar. Hüküme-tin ve devlet organlarının yayıncılıkla ilgilikararlara doğrudan müdahalesinin olduğu,devletçi geleneğe sahip Fransa, İtalya, Türkiyegibi ülkelerde de ilişki biçimi pek değişmemiş-tir (Mitchell ve Blumler 1992: 229, aktaranKejanlıoğlu ve ark. 2001: 98).

6. DÜNYADAN ÖRNEKLER

6.1. Amerika/FCC: Yayıncılık alanındakidüzenleyici üst kurulların ilk örneği olan Fede-ral Communications Commission (Federalİletişim Komisyonu), bütün ABD karasuları ve50 eyaletteki televizyon, radyo, telgraf, kablove uydu yayıncılığını düzenlemek üzere 1934tarihli İletişim Yasası’yla kurulmuş bir düzen-leyici üst kuruldur. ABD Başkanı tarafındanatanan ve Senato tarafından onaylanan 5 üye-den oluşmaktadır. Üyeler, ağırlıklı olarak tica-ret, hukuk ve iletişim alanlarında deneyimliadaylar arasından beş yıllığına seçilmektedir(Communication Act 1934: Sec. 4).

Faaliyetlerini toplam 6 büro ve 10 ofis vasıta-sıyla gerçekleştiren FCC’nin temel görevi,makul bedeller karşılığında ülke halkına hızlı,verimli iletişim hizmetleri sağlamak üzere,ulusal telekomünikasyon ve yayıncılık politika-sını belirlemek ve uygulamaktır (Öksüz 2004:16). Yayın yapmak isteyen radyo ve televizyonkuruluşlarına frekans tahsisi yapmak, lisansvermek, lisans süresi biten yayıncıların dahaönceki faaliyetlerini göz önünde bulunduraraklisanslarını yenilemek, yayınların belirlenenilkelere uygunluğunu denetlemek, uygunsuzlukdurumunda yaptırım uygulamak, halktan gelenşikâyetleri değerlendirmek, yasa değişikliklerihakkında ilgili birimlere görüş bildirmek, yö-netmelik hazırlamak, telekomünikasyon hiz-metleri için gerekli alt yapıyı hazırlamak, u-luslararası alanda ülkeyi temsil etmek FCC’nindiğer görevleridir. Ayrıca FCC yayın ilkeleriniihlal eden yayın kuruluşlarına uyarı, para ceza-sı, yayını durdurma, lisansı geri alma, karşıtarafa savunma hakkı tanıma gibi yaptırımlarda uygulamaktadır.

6.2. İngiltere/OFCOM: Office of Communi-cation (İletişim Ofisi), İngiltere’deki televiz-yon, radyo, telekomünikasyon ve telsiz iletişimhizmetlerini düzenleyen bir üst kuruldur. 2002yılında çıkarılan İletişim Yasası’yla kurulmuşolup, 29 Aralık 2003 tarihinde faaliyetlerinebaşlamıştır. OFCOM’un kurulmasıyla birliktedaha önce iletişim ve telekomünikasyon alanınıdüzenleyen 5 düzenleyici kurulun (ITC, BSC,OFTEL, RAu, RA) faaliyeti sona ermiş ve bukurulların görev ve yetkileri OFCOM’a devre-dilmiştir (www.ofcom.org.uk)

OFCOM Yönetimi 9 üyeden oluşmaktadır.Üyelerin 6 tanesi Sanayi ve Ticaret Bakanlığıile Kültür, Medya ve Spor Bakanlığı tarafındanatanırken, diğer 3 üye bu 6 üye tarafından se-çilmektedir. Bu 3 üyeden birisi idarecidir, diğerikisi OFCOM çalışanları arasından seçilmekte-dir (www.epra.org [a]).

OFCOM’un başlıca görevleri frekans tahsisiyapmak, lisans vermek, ticari ve kamu yayınkuruluşları ile ulusal düzeyde diğer telekomü-nikasyon hizmetlerini denetlemek, yayıncılıktaçoğulculuğu sağlamak, ülke çapında telekomü-nikasyon hizmetleri için altyapı hazırlamaktır.OFCOM, uyarı, cevap hakkı, para cezası, lisans

Page 60: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Neo-Liberal Toplumlarda Düzenleyici Devlet Anlayışı...(52-65)

61

süresini kısaltma, lisans iptali gibi yaptırımlarasahiptir (www.epra.org [a]).

6.3. Fransa/CSA: Counseil Superieur deL’Audiovisuel (Görsel-İşitsel Yüksek Konseyi)17 Ocak 1989 tarihinde, 1986 İletişim Yasa-sı’nda yapılan değişikle Fransa’da radyo vetelevizyon yayıncılığını düzenlemek ve denet-lemek üzere oluşturulmuştur. CSA 9 üyedenoluşmaktadır. Üyelerden üçü Cumhurbaşkanı,üçü Senato Başkanı, üçü de Meclis Başkanıtarafından atanmaktadır. Üyelerin görev süresi6 yıl olup, üçte biri iki senede bir yenilenmek-tedir (30 Eylül 1986 tarih ve 86–1067 numaralıİletişim Yasası: Madde 4).

CSA’nın yeni yasalar, frekanslar, kamusalradyo ve televizyonların izin şartlarının dü-zenlenmesi gibi konularda görüş bildirme,yönetmelik yapma, yayın ilkelerini hazırlama,yayınları izleme, şikayet kabulü, lisans verme,yaptırım uygulama, kamuoyu araştırmalarıyapma ve yaptırma, kamusal radyo ve televiz-yonlar ve Ulusal Frekans Ajansı’nın yöneticile-ri ile Yayıncılık Teknik Komisyonu’nun üyele-rini atama gibi görev ve yetkileri vardır(www.csa.fr).

CSA, yayın kuruluşlarına uyarı, cevap hakkıkullandırma, para cezası, yayın durdurma,lisans süresini kısaltma ya da lisansı tümüylegeri alma gibi yaptırımlar uygulayabilmektedir(www.epra.org [b]).

6.4. İtalya/AGCOM: Autorità per le Garanzienelle Comunicazioni (Düzenleyici İletişimOtoritesi), 31 Temmuz 1997 tarih ve 249 sayılıyasayla bağımsız bir otorite olarak kurulmuştur(www.agcom.it). AGCOM, Meclis ve Senatotarafından seçilen ve Cumhurbaşkanı’nın kara-rıyla atanan 7 üyeden oluşmaktadır (www.epra.org [b]).

Özel ve kamusal yayın kuruluşlarını denetle-mek, yayın ilkeleri hazırlamak, yayıncılıklailgili yönetmelik çıkarmak, frekanslar ve ileti-şim politikaları konularında Hükümete ve İleti-şim Bakanlığı’na tavsiyelerde bulunmak, ya-yınları izlemek, şikayet kabulü, lisans vermek,yaptırım uygulamak gibi görev ve yetkileribulunan AGCOM, yayın kuruluşlarına uyarı,para cezası, lisansı geçici olarak geri alma gibi

yaptırımlar uygulamaktadır (www.epra.org[b]).

6.5. Hollanda/CVDM: Commissariaat voor deMedia (Medya Komisyonu), 1987 tarihli Med-ya Yasası uyarınca 1 Ocak 1988 tarihinde ku-rulmuştur (www.cvdm.nl). 3 üyeden oluşanCVDM’nin üyeleri Medya İşleri Devlet Sek-reterliği’nin önerisi üzerine Kraliyet kararıyla 5yıllığına atanmaktadır (www.epra.org [b]).

Reklamlar, sponsorluk ve program yükümlü-lükleriyle ilgili konularda kamu hizmeti yayın-cılarını, ticari yayıncıları ve kablo işletmecile-rini denetlemek, gerektiğinde yaptırım uygu-lamak, kamu hizmeti yayıncılarına yayın za-manı tahsis etmek, ticari yayıncılara yayın iznivermek, kamu yayıncılarının mali denetiminiyapmak, mali raporlarını/yıllık hesaplarınıincelemek, medya yoğunlaşmasını denetlemekgibi görev ve yetkileri vardır (RTÜK 2002: 5).Uyarı, para cezası, lisans iptali, lisansı geçiciolarak geri alma, lisans süresini kısaltma gibiyaptırımlar uygulamaktadır (www.epra.org[b]).

7. RADYO VE TELEVİZYON ÜSTKURULU

Türkiye’de ticari radyo ve televizyon yayıncı-lığına geçiş süreci son derece ilginç ve sancılıolmuştur. TRT tekelinin anayasal olarak devamettiği bir dönemde, yabancı televizyon yayınla-rının çanak antenlerle ve kablo TV sayesindeevlere ulaşması, bazı belediyelerin çanak an-tenler yoluyla yabancı yayınları bizzat kendile-rinin halka ulaştırması TRT’nin 1964 yılındanberi devam eden yayın tekelinin kırılmasındailk adım olmuştur (Aziz 1999: 100-102). An-cak ticari yayıncılığı başlatan asıl girişimMagic Box Incorporated şirketine ait Star 1adlı televizyon kanalının 1990 yılında uyduaracılığıyla Almanya’dan Türkiye’ye yönelikTürkçe yayın yapmasıyla gerçekleşmiş vebundan sonra radyo-televizyon yayıncılığıaçısından sonuçları tahmin edilemeyen birdöneme girilmiştir. Devlet güdümü dışındaticari bir yayın kuruluşunun sağladığı imkanlar,birçok işadamının iştahını kabartmış ve Star 1televizyon kanalının ardından onlarca korsanyerel, bölgesel ve ulusal televizyon kanalı ileyüzlerce radyo istasyonu kurulmuştur.

Page 61: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

62

İlk başlarda devlet, kurulan bu istasyonlarınkapatılması yolunu izlemiştir. Ancak gerekyayıncılardan, gerek siyasi çevrelerden, gerek-se halktan gelen tepkiler sonucu devlet, ceza vekapatmalar yerine mevcut durumu kabullen-meyi tercih etmiştir. Öncelikle yayıncılıktaTRT tekelini öngören Anayasa maddesi değiş-tirilerek radyo ve televizyon istasyonları kur-mak ve işletmek serbest hale getirilmiştir. A-nayasa değişikliğini müteakiben yeni radyo vetelevizyon ortamını düzenlemek üzere “3984sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş veYayınları Hakkında Kanun” hazırlanmış ve 20Nisan 1994’te yürürlüğe girmiştir. Özel radyove televizyonların uyması gereken idari, malive teknik esasları belirleyen yasa, aynı zaman-da 1984’ten beri radyo ve televizyon yayınları-nın gözetim ve denetiminden sorumlu olanRadyo Televizyon Yüksek Kurulu’nun görevi-ne son vererek, radyo ve televizyon alanınıdüzenlemek ve denetlemek üzere yeni bir ku-rum olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nunoluşturulmasını öngörmüştür (Aziz 1994: 30–31).

RTÜK, Türkiye’de yayıncılık açısından hertürlü ihlalin yapıldığı bir kaos döneminde ku-rulmuştur. Ticari yayıncılığın başladığı 1990yılından 1994 yılına kadar geçen dört yıllıksüre zarfında herhangi bir yasal düzenleme vedenetlemeye tabi olmayan özel radyo ve tele-vizyonlar, başıboşluğa ve keyfiliğe öylesinealışmıştır ki RTÜK gibi bir üst kurulun oluştu-rulması ve birtakım yaptırımlar uygulamasıyayıncılar tarafından çok büyük tepkilerlekarşılanmıştır. RTÜK’ün ilk dönem uygula-maları da yayın durdurma ve para cezalarındanöteye geçememiş, asıl işlevinden uzaklaşaraksansürcü bir kurum olarak sıkça eleştirilmiştir.

1994’te çıkarılan 3984 sayılı kanun, ilk haliyle8 yıl boyunca yürürlükte kalmıştır. 2001 yılın-da başlayan yasa değişikliği çabalarının sonu-cunda 21 Mayıs 2002 tarihinde yürürlüğe giren4756 sayılı kanun ile 3984 sayılı kanunun bazımaddeleri değiştirilmiştir. 4756 sayılı kanun ilegetirilen en önemli iki değişiklikten ilki, RTÜKüyelerinin seçim ve görev sürelerini belirleyen6. madde ile ilgiliydi. 6. maddenin yeni halinegöre RTÜK üyelerinden beşi siyasi parti grup-larınca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan-lık Divanı oluşum formülüne göre belirlenecekkontenjan doğrultusunda gösterilecek adaylar

arasından TBMM Genel Kurulu’nca, ikisiYükseköğretim Kurumu Genel Kurulu’nunkurul üyesi olmayan elektrik-elektronik ileti-şim, kültür-sanat ve basın-yayın dallarındangöstereceği dört aday arasından Bakanlar Ku-rulu’nca, biri en çok sarı basın kartı sahibiüyesi bulunan iki gazeteciler cemiyeti ile BasınKonseyi’nin ortaklaşa göstereceği iki adayarasından Bakanlar Kurulu’nca, son bir üye iseMilli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’ninkamu görevlileri arasından göstereceği iki adayarasından Bakanlar Kurulu’nca seçilecekti.

İkinci önemli değişiklik ise özel radyo ve tele-vizyon şirketlerinin hisse oranlarını belirleyen29. maddeyle ilgiliydi. 29. maddenin öncekihaline göre, bir hissedarın, bir yayın kurulu-şundaki pay tutarı, ödenmiş sermayenin%20’sinden fazla olamayacak; birden fazlakuruluşta pay sahibi olanların bu kuruluşlarda-ki tüm paylarının toplamı yine %20’yi geçme-yecekti. Yapılan değişiklikten sonra aynı şirketancak bir radyo ve bir televizyon işletmesikurabilecek; her yıl yapılacak yıllık ortalamaizlenme oranı ölçümlerine göre yıllık ortalamaizlenme veya dinlenme oranı %20’yi geçen biryayın kuruluşunda bir gerçek veya tüzel kişininya da sermaye grubunun hissesi %50’yi geçe-meyecekti.

Yasadaki bu değişiklik medyada tekelleşmeyihızlandıracağı ve çoğulculuk açısından ciddisorunlara yol açacağı gerekçeleriyle gerek yasaçıkmadan önce tasarı halindeyken, gerekseçıktıktan sonra yoğun tartışma ve eleştirilerekonu olmuştur.

3984 sayılı kanun 2004 yılına kadar bu haliylekalmıştır. 2004 yılının Eylül ayında bazı mil-letvekillerinin Anayasa Mahkemesi’ne başvu-rusu üzerine, Anayasa’ya aykırılığı ve uygu-lanmaları durumunda giderilmesi olanaksızzararlar doğurabileceği gerekçesiyle kanununbazı madde ve bentlerinin yürürlüğü durdurul-muştur. Yürürlüğü durdurulan ifadelerden biride, üst kurul üyelerinden beşinin meclistekisiyasî parti gruplarınca gösterilecek adaylararasından Türkiye Büyük Millet Meclisi GenelKurulu tarafından seçileceğini belirten 6. mad-denin birinci fıkrasının (a) bendidir. Bu bendinyürürlüğünün durdurulması üzerine TürkiyeBüyük Millet Meclisi, 3984 sayılı yasanınRTÜK üyelerinin seçimini ve görev sürelerinibelirleyen 6. maddesini değiştirmek üzere 4

Page 62: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Neo-Liberal Toplumlarda Düzenleyici Devlet Anlayışı...(52-65)

63

maddelik 5373 sayılı Radyo ve TelevizyonlarınKuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Deği-şiklik Yapılmasına Dair Kanunu hazırlamış vekanun 24.06.2005 tarihinde kabul edilmiştir.5373 sayılı kanunun 1. maddesine göre artıkRTÜK üyeleri, meclisteki siyasi parti grupları-nın üye sayısı oranında belirleyecekleri üyesayısının ikişer katı aday arasından, her siyasiparti grubuna düşen üye sayısı esas alınmaksuretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi GenelKurulu’nca seçilecektir. Bu yasayı takiben 13Temmuz 2005 tarihinde TBMM tarafındanRTÜK üyelerinin seçimi yapılmış, iktidar par-tisi kontenjanından 6, muhalefet partisi kon-tenjanından ise 3 kişi kurul üyeliğine seçilmiş-tir.

RTÜK’ün görevleri şu şekilde özetlenebilir(Kejanlıoğlu ve ark. 2001: 114):

• Frekans tahsisi yapmak,

• Yayın izni ve lisansı vermek ve gerektiğindebu tahsise izni iptal etmek,

• Yayın izni ve lisans için gerekli önşartları veücretleri belirlemek,

• Verici tesisleri kurma ve işletme izni ver-mek,

• Şifreli yayınlar ve kablolu radyo ve televiz-yonların tesis ve yayın kurallarını belirlemek,

• Yayın kuruluşlarının uyacakları mali, idarive teknik şartlar ile yayın alanı, saati ve süre-siyle ilgili esasları, eğitim, kültür ve müzikprogramları kotalarıyla ilgili esasları ve telifödemelerine ilişkin esasları tespit etmek üze-re yönetmelikler çıkarmak,

• Reklam paylarıyla ilgili beyanname ve şart-ları hazırlamak,

• Radyo ve Televizyon yayınları kurulan izle-me ve kayıt sistemleri aracılığıyla denetle-mek,

• Halktan gelen şikayetleri değerlendirmek,kamuoyu araştırmalarını yapmak ve yaptır-mak,

• Seçim dönemlerindeki siyasal parti yayınla-rını Yüksek Seçim Kurulunun kararları doğ-rultusunda denetlemek,

• Uyduyla yapılan yayınların ulusal ve uluslararası ilkelere uygunluğunu denetleyip diğer

ülkelerdeki yetkili kuruluşlarla işbirliği yap-mak,

• TRT Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyeadaylarını saptayıp Bakanlar Kurulu’na sun-mak,

• TBMM bütçesinden verilecek ödenek tutarı-nı saptayıp kadro cetvelleriyle birlikteTBMM Başkanlığı’na sunmak.

Radyo ve televizyon kuruluşlarının uymasıgereken kuralları belirleyen RTÜK, yükümlü-lüklerini yerine getirmeyen, izin şartlarını ihlaleden, yayın ilkelerine aykırı yayın yapan özelradyo ve televizyonlara uyarı, özür yayını,program yayını durdurma, para cezası, geçiciyayın durdurma, süresiz yayın durdurma veyayın izni iptali gibi cezalar uygulayabilmekte-dir. Aykırı bir yayın yapıldığında RTÜK, ön-celikle uyarmakta ya da aynı yayın kuşağındaözür dilenmesini istemektedir. Bu talebe uyul-maması veya ihlalin tekrarı halinde, yayınıdurdurma, para cezası, yayın izni iptali gibicezalar uygulamaktadır. Bazı durumlarda ihla-lin ağırlığına göre uyarı yapılmaksızın doğru-dan yayın durdurulabilir ya da yayın izni iptaledilebilir (3984 Sayılı Yasa: Madde 33).

SONUÇ

Düzenleyici devlet modelinin yeni kurumların-dan biri olan düzenleyici üst kurullar, kamusalkaynaklardan ve piyasa gelirlerinden beslenen;idari ve mali açıdan bağımsız; karar alma veuygulama yetkisine sahip, atanmış ya da seçil-miş kişilerden oluşan bir yönetim kurulu tara-fından yönetilen özerk yapılardır. Enerji, ban-kacılık, ulaşım, telekomünikasyon, iletişim gibiekonominin lokomotif sektörlerinde faaliyetgösteren bu kurulların en önemli özelliği 1980sonrası yaygınlık kazanan ve devleti ekonomi-den dışlayan neo-liberal ekonomik politikalarınbir sonucu olarak ortaya çıkmış olmalarıdır.İlgili oldukları sektörde kimlerin faaliyet göste-receği, faaliyet göstermek için gerekli şartlarınneler olduğu, uyulması gereken kurallar, bukurallara uyulmadığı takdirde uygulanacakyaptırımlar gibi birçok konuda karar alma veuygulama yetkisine sahip düzenleyici üst ku-rullar, sektörde haksız rekabetin ve tekelleşme-nin önlenebilmesi, mesleki etik kuralların iş-lerlik kazanabilmesi ve tüketicinin zarar gör-memesi noktasında önemli bir denetim meka-nizmasıdır. Özellikle radyo ve televizyon ala-

Page 63: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

64

nında tekelleşmenin önüne geçilerek çoğulcu-luğun ve çok sesliliğin sağlanabilmesi, aynızamanda izleyici/dinleyicilerin bu kitle iletişimaraçların zararlı etkilerinden korunabilmesi içindüzenleme ve denetleme yapacak bağımsız birüst kurulun varlığı kaçınılmazdır. Bu gereklili-ğin bir sonucu olarak radyo ve televizyon ala-nında ortaya çıkan bu üst kurulları, demokrasive özgürlüğün merkezi olarak nitelendirilenAmerika’da ve Batı Avrupa ülkelerinin hepsin-de görmekteyiz. Bu kurullar gerek oluşumu veişleyişi, gerekse görev ve yetkileri açısındanTürkiye’deki RTÜK örneği ile son derece ben-zerlik göstermektedirler. Ancak ülkelerin de-mokrasi kültürüne bağlı olarak uygulamalardabazı farklılıklar ve sorunlar görülmektedir.

Durumu RTÜK açısından ele alırsak, üyelerinseçilme biçimini en önemli sorun olarak de-ğerlendirebiliriz. Bugünkü üye seçim sisteminebaktığımızda üyelerin, siyasi parti gruplarınınüye sayısı oranında belirlenecek üye sayısınınikişer katı oranında gösterecekleri adaylararasından, her siyasi parti grubuna düşen üyesayısı esas alınmak suretiyle Türkiye BüyükMillet Meclisi Genel Kurulu’nca seçildiğinigörmekteyiz. Oysa düzenleyici üst kurullarınen önemli özelliği bağımsız olmaları, yanihiçbir siyasi ve ekonomik baskı ve yönlendir-meye maruz kalmadan faaliyetlerini devamettirebilmeleri, karar ve uygulamalarda tarafsızolmalarıdır. Ancak RTÜK üyelerinin bugünküseçim şekli, üyelerin kendilerini aday gösterensiyasi partiden bağımsız olamayacaklarını vetarafsız davranamayacaklarını göstermektedirki bu da RTÜK’ün bağımsızlığı ve tarafsızlığıaçısından son derece önemli bir sorundur. Do-layısıyla en kısa zamanda 3984 sayılı Radyo veTelevizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkın-da Kanun’da yapılacak bir değişiklikle üyelerindaha önce olduğu gibi toplumsal denge gözeti-lerek değişik toplumsal gruplar ve kurumlartarafından gösterilecek adaylar arasından se-çilmesi sağlanmalı, böylece RTÜK’ün bağım-sızlığı ve tarafsızlığı garanti altına alınmalıdır.

Ayrıca yine bağımsızlığın ve tarafsızlığın sağ-lanabilmesi açısından RTÜK’ü denetlemeyetkisi Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuru-lu’ndan alınarak, Sayıştay gibi üst düzey birdenetleme kurumuna verilmelidir.

Son olarak, ülkemizde ticari yayıncılık fiilen1990 yılında, yasal olarak da 1993’te başlamışolmasına karşın, radyo ve televizyon yayıncılı-ğı açısından belki de en önemli konu olan fre-kans tahsisi henüz yapılamamıştır. Frekansihalesi hala yapılmadığı için bugün Türkiye’deyayın yapan bütün radyo ve televizyon kanalla-rı yasal açıdan korsan yayın yapmaktadır. Ay-rıca atmosferde sınırlı sayıda bulunan ve kamumalı sayılan frekansların ücretsiz kullanılması,frekans ücretleri devlet bütçesine aktarılamadı-ğı için kamu zararına neden olmaktadır. Dola-yısıyla en kısa zamanda çözülmesi gerekensorunlardan biri de frekans tahsisi ve frekansla-rın ücretlendirilmesidir.

KAYNAKLAR

30 Eylül 1986 tarih ve 86–1067 numaralıFransız İletişim Yasası

3984 Sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluş veYayınları Hakkında Kanun, 20 Nisan 1994Tarih ve 21911 Sayılı Resmi Gazete

Akıncı M (1999) Bağımsız İdari Otoriteler veOmbudsman, Beta Yayınları, İstanbul

Albertini J M, Percherand M ve Poujet M(1995) Ekonomik Sistemler: Uygulamada Ka-pitalizm ve Sosyalizm, Ekin Kitabevi Yayınla-rı, Bursa

Aziz A (1994) 3984 Sayılı Radyo ve Televiz-yon Yasası, Ankara Üniversitesi İletişim Fa-kültesi Yıllık’ 93, Ankara, 25-72

Aziz A (1999) Türkiye’de Televizyon Yayın-cılığının 30 Yılı, TRT Yayınları, Ankara

Communications Act of 1934

Çaplı B (2001) Televizyon ve Siyasal Sistem,İmge Kitabevi, Ankara

Çatalbaş D (2004) Türkiye’de Kamu HizmetiYayıncılığının Açmazları ve Geleceği, N GPazarcı (der.), Türkiye’de Kitle İletişimi, Tur-han Kitabevi, Ankara, 77-96

Çavdar T (1992) Türkiye’de Liberalizm (1860–1990), İmge Kitabevi, Ankara

Dursun Ç (2001) TV Haberlerinde İdeoloji,İmge Kitabevi, Ankara

Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar Hakkın-da Kanun Tasarısı (2004)

Page 64: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Neo-Liberal Toplumlarda Düzenleyici Devlet Anlayışı...(52-65)

65

Geray H (2003) İletişim ve Teknoloji: Ulusla-rarası Birikim Düzeninde Yeni Medya Politi-kaları, Ütopya Yayınevi, Ankara

http://www.agcom.it/eng/eng_intro.htm (25.02. 2007)

http://www.csa.fr (25. 02. 2007)

http://www.cvdm.nl/pages/english.asp?m=f&ID=6 (25. 02. 2007)

http://www.epra.org/comasystem/readit.pl/ProfileUK.pdf?wfa=1149754781&daten=bloMfLiuigdkNtUOgvpRlcxnpcHqz0o9budr7TTdQYkj9Mumfqzjj1102593887 [a] (25. 02. 2007)

http://www.epra.org/content/english/index2.html [b] (25. 02. 2007)

http://www.ofcom.org.uk/about/accoun/case_study/ (24.02.2007)

İçinsel Z A (1998) Medya Neden Düzenlen-meli?, RTÜK İletişim Derg, Sayı: 7, Ankara,12

Kapani M (1998) Politika Bilimine Giriş, BilgiYayınevi, 10. Baskı, Ankara

Kaya A (2004) Bağımsız ve Düzenleyici ÜstKurullar, Eğitim Kitabevi, Konya

Kaya A R (1985) Kitle İletişim Sistemleri,Teori Yayınları, Ankara

Kejanlıoğlu B (2004) Türkiye’de MedyanınDönüşümü, İmge Kitabevi, Ankara

Kejanlıoğlu B, Adaklı G ve Çelenk S (2001)Yayıncılıkta Düzenleyici Kurullar ve RTÜK, BKejanlıoğlu, S Çelenk ve G Adaklı (der.),Medya Politikaları, İmge Kitabevi, Ankara, 93-144

Kepenek Y (1990) Türkiye Ekonomisi, VersoYayıncılık, Ankara

Kılıçbay A (1999) Türk Ekonomisi: ModellerPolitikalar Stratejiler, Bilim Teknik Yayınevi,İstanbul

Kuyucuklu N (1982) İktisadi Olaylar Tarihi,İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler FakültesiYayını, İstanbul

Maillet J (1983) 18. Yüzyıldan Bugüne İktisadiOlayların Evrimi, Remzi Kitabevi, İstanbul

Öksüz S (2004) Küreselleşmede Nasıl BirMedya Düzeni, Piramit Yayıncılık, Ankara

Pekman C (1997) Televizyonda Özelleşme:Avrupa’da Yayıncılığın Değişim Süreci, BetaBasım Yayım, İstanbul

Rösner H J (1998), Küreselleşme ve DevletinYeni Rolü (Türkiye Raporu Nr. 03/98), KonradAdenauer Vakfı, Ankara

RTÜK (2002) Avrupa Ülkeleri DüzenleyiciKurulları: Oluşumları, Üye Seçimleri, ÜstKurulların Finansmanı Başlıklı Rapor, Ankara

Sauvageau F (1992) Kamu Televizyonları İçinYerel Olmaktan Çok Ulusal Nitelik TaşıyanBir Gelecek, J M Charon (der.), Medya Dünya-sı, İletişim Yayınları, İstanbul, 261-263

Smith W (1997) Utility Regulators- TheIndependence Debate, Public Policy for ThePrivate Sector, Note No: 127, http://rru.worldbank.org/documents/PublicPolicyJournal/127smith.pdf

Talas C (1980) Ekonomik Sistemler, SevinçMatbaası, Ankara

Tremblay G (1992) ABD, Kanada; İngiltere,Fransa… Kamu Televizyonları için Lider Te-levizyonculuğun Sonu, J M Charon (der.),Medya Dünyası, İletişim Yayınları, İstanbul,260-261

TÜSİAD (2002) Bağımsız Düzenleyici Ku-rumlar ve Türkiye Uygulaması, Lebib YalkınYayımları ve Basım İşleri A.Ş., İstanbul

Ulusoy A (1999) Bağımsız İdari Kurumlar,Danıştay Dergisi, Sayı: 100, 3-17

Page 65: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

KAMUOYU OLUŞUM SÜRECİNDE BASIN-SİYASETETKİLEŞİMİNİN ETİK AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ:

“KIBRIS MÜZAKERELERİNİN HÜRRİYET GAZETESİNDE SUNUMU”*

Onur Öksüz**

ÖZETKamuoyu oluşum sürecindeki etkisi nedeniyle basın, ortaya çıktığı tarihten bu yana yönetim biçimine olursa olsun her toplumsal yapıda kendi görüşlerini halka mal etmek isteyen siyasal aktörlertarafından her zaman ilgi odağı olmuştur. Günümüzde siyaset sahnesinin baş aktörleri olan siya-sal partiler, doğrudan doğruya devlet iktidarını ele geçirmeyi hedeflemektedirler. Bu nedenlesiyasal partiler -gerek iktidarda olsun gerekse muhalefette olsun- her zaman kamuoyunun desteği-ni sağlamayı hedeflemektedirler. Bunu başarmak için bir araç olarak gördükleri basınla olanilişkilerine de büyük önem atfetmektedirler.Basın ve siyaset arasındaki bu etkileşim, demokrasi açısından oldukça önem taşımaktadır. Basınınsiyasete angaje olmasının, kamuoyunun sağlıklı oluşum sürecini engelleyeceği ve dolayısıyla de-mokratik rejime büyük zararlar verebileceği tartışılmaktadır. Bu nedenle basın organlarının vesiyasal aktörlerin, tüm bu süreç boyunca görev ve sorumluluklarının bilincinde olarak etik değer-leri muhafaza etmelerinin önemi vurgulanmaktadır. Siyasal aktörlerin, basın özgürlüğünün sağ-lanması için gerekli yasal düzenlemeyi oluşturmasının, basın alanındaki tekelleşmeyi engelleyiciönlemler almasının ve basın üzerinde herhangi bir yönlendirici etkiden kaçınmasının; basın or-ganlarının ise, bu özgürlüğün halkın doğru bilgiye ulaşması anlamına geldiğini unutmadan, mes-leki sorumluluk çerçevesinde herhangi bir çıkar ilişkisi gözetmeden değişik görüşlere bünyesindeyer vermesinin kamuoyunun sağlıklı bir şekilde oluşum sürecinde önem taşıdığı düşünülmektedir.Bu çalışmada, Türkiye’nin gerek iç gerekse dış politikasında temel belirleyici unsurlardan biriolan Kıbrıs konusunda yaşanan ve kamuoyunda “Kıbrıs müzakereleri” olarak adlandırılan songelişmelerin Hürriyet Gazetesi’nde sunumu incelenecek ve bu olay özelinde kamuoyu oluşumsürecinde basın siyaset etkileşimin etik açıdan değerlendirmesi yapılarak demokrasi açısındanönemi irdelenecektir.

Anahtar sözcükler: Kamuoyu, basın, siyaset, etik, söylem analizi.

ETHICAL EVALUATION OF THE INTERACTIONBETWEEN PRESS AND POLITICS IN THE FORMATION OF PUBLIC

OPINION: REPRESENTATION OF "CYPRUS DEBATES" IN HURRIYET

ABSTRACTDue to its effect in the formation of public opinion, the press has always been the centre of atten-tion since its emergence in history for political actors, who want to socialize their own opinion inany social structure whatever the polity is. Political parties, as the central figures of today’s po-litical stage, directly aim to gain power in the government. Thus, political parties – both in thegovernment and in the opposition camp – always intend to receive public support. In this respect,they attach great significance to their relationship with the press, which they see as a tool toachieve this goal.This interaction between the press and politics is critically important in terms of democracy. It hasbeen argued that the engagement of the press to politics will hinder the healthy formation processof public opinion and therefore might interfere with the democratic regime. Hence, it has beenemphasized that media and political actors should preserve ethical values recognizing their obli-gations and responsibilities throughout this process. It is considered crucial for the healthy for-

* Bu çalışma, ilk olarak Doğu Akdeniz Üniversitesi tarafından 5-7 Mayıs 2004 tarihleri arasındaKKTC’de gerçekleştirilen İletişim ve Medya Çalışmaları Uluslararası Sempozyumunda sunul-muştur.** Arş. Gör., Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi

Page 66: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kamuoyu Oluşum Sürecinde Basın-Siyaset Etkileşiminin... (66-81)

67

mation of public opinion that political actors establish the necessary legal arrangements for pro-viding the freedom of press, take precautions for preventing the monopolization in press, andavoid any manipulating effect on the press; and that media embraces different opinions within theframework of professional liability and without considering any conflict of interest.This study will scrutinize the representations in Hürriyet about the recent developments, which arenamed as “Cyprus Debates” by the public opinion, and which focus on the Cyprus issue as one ofthe fundamental determining factors in Turkey’s internal and foreign politics. With this specificexample, an ethical evaluation of the interaction between the press and politics in the process ofpublic opinion formation will be made by discussing the significance of this interaction in terms ofdemocracy.

Keywords: Public opinion, press, politics, etchis, discourse analysis.

GİRİŞ

Kamuoyu kavramı, en genel ifadeyle tartışmalıbir konuda, karşılıklı etkileşim ve müzakeresonucunda genele egemen olan görüş olaraktanımlanmaktadır. Her toplumsal sistemdekamuoyunun varlığından söz edilebilmektedir.Ancak, değişik fikirlerin demokratik bir plat-formda serbestçe tartışma imkanını sunmasıaçısından, kamuoyunun sağlıklı bir şekildeoluşumu için en ideal rejim biçiminin demok-rasi olduğu düşünülmektedir. Demokrasi sade-ce bir yönetim biçimini değil, değişik fikirlere,farklılıklara hoşgörüyle yaklaşan kurumsallaş-mış bir siyasal kültürü, bir yaşam biçimini deifade etmektedir.

Demokratik rejimlerde basın, yönetilenlerleyönetenler arasında bir köprü vazifesi gör-mektedir. Basın bir yandan siyasal iktidarınalmış olduğu kararlar doğrultusunda halkıbilgilendirerek; diğer yandan da halkın bukonuda oluşan görüşünü yansıtarak kamuoyu-nun oluşum sürecinde etkin bir rol üstlenmek-tedir. Kamuoyu oluşum sürecindeki bu rolünedeniyle basın her zaman siyasal aktörlerinilgi odağı olmuştur. Siyasal iktidarı ele geçir-meyi hedefleyen bu aktörler, bu amaç doğrul-tusunda basınla yakın ilişki kurmaya çalışmış-lardır. Ancak basın ve siyaset arasındaki buetkileşimin, kamuoyunun sağlıklı bir şekildeoluşumunu etkilemesi beraberinde etik tartış-maları getirmiştir.

Bu çalışmada ekonomi politik yaklaşımın önesürdüğü basın-siyaset etkileşimi sonucu basınınsöyleminin siyasal iktidarın istek ve beklentile-ri doğrultusunda şekillendiği savından hare-ketle Doğan Medya Grubu’na bağlı HürriyetGazetesi’nin Türkiye’nin en önemli meselele-rinden biri olan Kıbrıs konusundaki söylemin-de nasıl bir paradigma değişimine gittiği, söy-

leminin siyasal iktidarın söylemiyle ne dereceörtüştüğü ve bunun hangi stratejilerle gerçek-leştirildiği incelenecektir ve bu doğrultudabasın siyaset etkileşiminin etik açıdan değer-lendirmesi yapılarak demokrasi açısından öne-mi irdelenecektir.

KAMUOYU

Kamuoyu kavramının kökenleri Antik Yunanve Roma dönemlerine kadar uzanmaktadır. Ozamanki düşünürler, tam olarak bugünkü anla-mını taşımasa da kavramı açıklamada benzerifadeler kullanmışlardır. Antik Yunan sitedevletlerinde kamusal yaşam dinsel, siyasal vetecimsel yaşam gibi agora adı verilen mekan-larda sürdürülmekteydi ve kamusal sorunlarıntartışılmasına ancak varlıklı vatandaşlar katıla-biliyorlardı. Roma’da ise kamusal tartışmalarınsürdürüldüğü alan olan forumlar, Antik Yu-nandaki agoranın yerini almaktadır. Senatogörüşmelerinin tutanakları da halka bu forum-larda açıklanmaktaydı (Sezer 1972: 15-16).

Roma İmparatorluğu’nun çöküşü ile birliktetüm Avrupa’yı kaplayan feodalizm siyasalyaşamda kamuoyunun etkinliğini yitirmesineyol açar. Kilise krallarla işbirliği halinde sko-lastik dogmaları halka empoze etmeye çalışır-ken ortaya çıkan Reform ve Rönesans hareket-leri, kilisenin fertlerin yaşamını yönlendirmesi-ne son vererek kamuoyunun etkinliğinin yeni-den artmasına olanak sağlamıştır. Aydınlanmahareketi ile birlikte sorgulayıcı bakış açısınıngelişmesinin ve özgürlük bilincinin önemkazanmasının da kamuoyunun oluşumuna katkısağladığı söylenebilir. Özellikle bu dönemde,kamuoyunun kurumsallaşmasında etkili olanfaktörler arasında medeni hakları ve özgürlük-leri koruyan anayasaları, seçimleri ve siviltoplum kuruluşlarını sayabiliriz.

Page 67: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

68

On yedinci yüzyılın sonları ile on sekizinciyüzyılın başlarında ortaya çıkan Fransa’dakisalonlar ve İngiltere’de kahvehaneler insanlariçin bilgi merkezleri haline geldiler (Sennett1996: 111). İnsanların bir araya gelerek politik,edebi ve sanatsal konularda görüş alışverişindebulunduğu, gazete okudukları bu mekanlar,kamuoyunun gelişimine büyük katkı sağlamış-lardır.

Kamuoyu kavramından ilk kez 1750 yılındasanat ve bilim alanında yaptığı bir konuşmadaJean Jacques Rousseau söz etmiştir. Kavramı ozamana kadar yapılan değerlendirmelerdenoldukça farklı bir biçimde ele alan Rousseau’yagöre, “en genel irade olan kamuoyu, aynızamanda en doğru ve adil olandı” (Aslan 1962:67). Devlet yönetiminde kamuoyunun rolünütanıyan ilk devlet yöneticisi ise Jacques Neckerolmuştur. Necker’e göre: “Toplumsal yaşamaegemen olan zihniyet, saygınlık ve övülmeyekarşı gösterilen rağbet, Fransa’da kalburüstükişilerin, huzuruna çıkmakla mükellef olduklarıbir mahkemeyi ihdas etmiştir. Bu mahkemeninadı kamuoyudur...” (Onaran 1984: 15).

Kamuoyu kavramı iletişim, siyaset, sosyoloji,sosyal psikoloji vb. gibi birçok değişik bilimdalı tarafından incelenmektedir. Her disiplin,kavramın tanımlanmasında kendi ilgi alanınagiren unsurları ön plana çıkarmıştır. Bu alan-daki literatür incelendiğinde birbirinden farklı,çok sayıda tanıma rastlanmaktadır. Bu nedenleüzerinde birleşilen bir kamuoyu tanımı vermekoldukça güçtür.

Dilimizde kamuoyu kelimesi için “efkarı u-mumiye”den başlayarak “umumi efkar”,“amme efkarı”, “halk efkarı” gibi değişik te-rimler kullanılmıştır. Türk dilindeki sadeleşmeakımından sonra kamu ve oy sözcüklerininbileşimiyle “kamuoyu” kelimesi kullanılmayabaşlanmıştır. Türk Dil Kurumuna göre kamuo-yu “bir sorun üzerinde halkın düşüncesi, kanı-sıdır”(1992: 775). “Kamuoyu denilince, toplu-mun hemen bütün yetişkin üyeleri (kamu)tarafından paylaşılan bir ortak düşünce, birkanaat (oy) akla gelmemelidir. Çünkü toplu-mun tümünü kapsayan ve oy birliğini ifadeeden böyle bir “kanaat bloku” sosyolojik olarakgerçeklere aykırı düşmektedir” (Kapani 1998:146). Bir konu hakkında insanların tümününaynı görüşü paylaşması beklenemez. Kamuoyu,farklı görüşlerin sentezi olarak ortaya çıkmak-tadır.

Albig’e göre kamuoyu, herhangi bir gruptakibireylerin birbirleriyle etkileşiminden ortayaçıkmaktadır (1956: 3). Grup üyelerinin, etkile-şimleri sonucunda kanaatler değişebilmektedir,durağan değildir. Kamuoyunun, etkileşim süre-ci sonucu oluştuğunu savunan bir başka düşü-nür Blumer’a göre grup içerisinde değişik gö-rüşler olabilmekte ve bunlar tartışmaya yolaçabilmektedir. Tartışma sürecindeki karşılıklıetkileşim de grup kanaatleri üzerinde etkiliolabilmektedir (1966: 48). Kamuoyu oluşumsürecinde tartışma unsuruna vurgu yapanKapani de, kamuoyunu, “belli bir zamanda,belli bir tartışmalı sorun karşısında, bu sorunlailgilenen kişiler grubuna veya gruplarına hakimolan kanaat” şeklinde tanımlamaktadır (1998:147).

Kamuoyunu siyasal bir güç olarak tanımlayanKey’e göre, politik etkileşimler kamuoyunundüşüncesi ile beraber davranışlarında da yeredinmektedir ve kamuoyu kanaati politik etki-lere açık hale gelmektedir (1966: 126). Abadanda Key gibi kamuoyunun, siyasal hayat üzerineetkileri olduğunu düşünmektedir. Abadan’agöre “aktüel ve tartışmalı bir konuyla ilgilibelli bulunan grup veya gruplara hakim olanoyların (kanaatlerin, tutumların) çoğunluğu”olan kamuoyu, korkulduğu kadar aranılan,övüldüğü ölçüde yerilen ancak siyasal hayattakesinlikle hesaba katılması gereken bir güçtür(1972: 30).

Kamuoyunun içeriğinden çok siyasal iktidarüzerindeki etkisiyle ilgilenen bir başka düşü-nür Laswell ise, kamuoyuna üç temel işlevatfetmektedir. Kamuoyunun etkisi koşullaragöre a) kanaatlerin ya uyumuna, b) ya geliş-mesine, c) ya da şiddet yoluna dökülmesine yolaçar. Bu işlevlerin işleyişi sırasında sembollerönemli bir rol oynamaktadır (aktaran Abadan1972: 21). Herhangi bir konuda, örneğin me-mur maaş zamları konusunda yapılan alenitartışmalar sonucunda eğer bir değişiklik ger-çekleşiyorsa kamuoyu kendi lehine bir uyumyaratmış demektir. Olumlu bir sonuç elde et-meksizin bireyler duygularını, düşüncelerinikamunun önünde tartışma imkanı buluyorsa,kamuoyu gevşetici etkiler meydana getirmişdemektir. Eğer memnuniyetsizlik artar, istik-rarsızlık duyguları çoğalır, tartışmalar derinhayal kırıklığı yaratırsa, kamuoyu şiddetebaşvurma yolunun açılmasına sebep olabilir.

Page 68: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kamuoyu Oluşum Sürecinde Basın-Siyaset Etkileşiminin... (66-81)

69

Meray’a göre kamuoyu, “önce, her tür zıt fikir,inanış, teamül, kararlar ve arzular yığınıdır. Bukarışıklık içinde, her sorunda vatandaşlar tara-fından açıkça benimsenen ve müdafaa edilenbelirli görüş oluşuncaya kadar, bir araya gelmeve aydınlanma işlemi gerçekleşir. İşte halkınçoğunluğu tarafından kabul edilecek, tutulacakolan görüş kamuoyudur” (1954: 263). Ancakkamuoyuna hakim olan kanaatin her zamançoğunluğun kanaati olması gerekmemektedir.Bazen pasif bir çoğunluk yanında, kendindenemin ve inandığı görüşü etkin bir şekilde savu-nan azınlığın kanaati olarak da karşımıza çıka-bilmektedir

Yukarıdaki tanımların çeşitliliğinden de anla-şılacağı gibi üzerinde uzlaşılan bir kamuoyutanımı yoktur. Her düşünür, kavramın farklıboyutunu ön plana çıkarmaktadır. Ancak Duy-gu Sezer’in kamuoyu tanımı, kavramı dahageniş perspektifte ele alması ve açıklayıcı ol-ması bakımından diğerlerinden farklılık gös-termektedir. Sezer’e göre kamuoyu, “kamuyaşantısı ile ilgili olan tartışmalı bir sorun kar-şısında, bu sorunla ilgilenen kişiler grubununveya gruplarının taşıdıkları kanaatlerin anla-tımlarıdır. Bu anlatımlar hem çoğunluk, hem deazınlık kanaatlerini içine alır" (1972: 5).

Kamuoyu konusunda birbirinden farklı görüş-ler egemen olmuştur. Kamuoyunu destekle-yenler kavramın günümüz demokrasileri içinvazgeçilmez bir öneme sahip olduğunu belirt-mektedirler. Bu görüşün savunucularından olanİngiliz düşünür Bentham, otoriter yönetimlereve despotizme karşı en güvenilir teminat olarakgördüğü kamuoyuna büyük bir önem atfet-mekte ve bir çeşit toplumsal kontrol aracıolarak nitelemektedir (Qualter 1983: 1).

On dokuzuncu yüzyıla dek, daha çok bireyselbir güç olarak düşünülen kamuoyu, bu dönem-den itibaren, kamusal yaşamda önemli bir güçolarak görülmeye başlanmıştır. On dokuzuncuyüzyılda Batıdaki toplumsal değişime paralelolarak nüfusun kentlerde yoğunlaşması, kitleiletişim araçlarının gelişmesi, çalışma koşulla-rın güvensizliği, bunalım ve savaş tehlikeleri,yaşam koşullarının zorluğu gibi etkenler sonu-cunda birleşerek ortak ve sert tepkiler göstere-bilen kitleler oluşmuştur. Demokrasi ve özel-likle halk egemenliği kavramlarının gelişme-siyle birlikte kamuoyu kavramı da halk ege-

menliğinin bir unsuru olarak değerlendirilmiştir(Domenach 1995: 20-21). Siyasal iktidarınfaaliyetlerinin denetlenmesi kamuoyunun birişlevi olarak görülmüş ve halkın yönetimdedaha fazla söz sahibi olacağı yönünde bir inançgelişmiştir.

Buna karşın kamuoyunun sakıncalar doğuraca-ğına ilişkin görüşler de bulunmaktadır. Bugörüşün savunucularından olan Toqueville’yegöre, “toplumsal koşullar eşit olduğunda, genelkanaatler bireylerin zihninde büyük bir baskıkurmakta, onu çepeçevre sarmakta, yönetmekteve ezmektedir. Bunun nedeni devlet yasalarıdeğil, toplumun yapısıdır. İnsanlar birbirlerinene kadar çok benzerlerse, kendilerini başkalarıkarşısında o kadar zayıf hissederler. İnsan,kendisini başkalarından üstün kılan ve yüceltendeğerleri korumadığı için diğerleri onu karşıla-rına alacak olurlarsa her geçen gün biraz dahagüvensizleşir. Yalnızca kendi gücünden şüpheetmekle kalmaz haklarından da şüphe etmeyebaşlar. Çoğunluk onu suçlu bulduğunda hatası-nı neredeyse hemencecik itiraf etmeye hazır-dır” (aktaran Noelle-Neumann 1998: 113). Bugörüşe göre çoğunluğun benimsemiş olduğu birfikir karşısında birey, kendi düşüncesini arkaplana iterek, yalnız kalmamak için egemengörüşü benimseme eğilimi gösterebilmektedir.

Benzer görüşü paylaşan bir başka düşünür deMill’dir. Mill, “Özgürlük Hakkında” adlı ese-rinde bireysel özgürlük üzerinde ağır baskıyapan iki kuvvet olarak devleti ve bir çeşitsosyal baskı unsuru sayılan kamuoyunu gös-termektedir. Mill’e göre, “çoğunluğu temsileden fikirlerin egemenliğinde –hele bu görüşlerhatalı ve yanlış olduğu takdirde- korkunç birtehlike doğmaktadır. Kamuoyunun dolaylıolarak yapmış olduğu ahlaki baskı, ancak baş-kalarını herhangi bir zarardan korumak içincaiz ve meşru sayılabilir”(aktaran Abadan1972: 14). Görüldüğü gibi yazar, belirli koşul-lar dışında bireysel hak ve özgürlükleri zedele-yecek her türlü sınırlamalara karşı çıkmaktadır.

Tüm bu farklı görüşlerden de anlaşılacağı gibiüzerinde en çok tartışılan kavramlardan biriolan kamuoyunun, oluşumunda etkili olanunsurları oynadıkları rol itibariyle “dolaylı vedoğrudan etkili olan araçlar” olmak üzere ikigrupta sınıflandırmak mümkündür (Anık 1994:84). Kamuoyunun oluşumunda dolaylı etkisi

Page 69: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

70

olan araçlar arasında psikolojik araçlar (kana-atler, tutum, motivasyon, algılama), sosyolojikaraçlar (gruplar, aile, eğitim, kültür ve din,meslek ve iş grupları) ve diğer araçlar (propa-ganda, yüz yüze yapılan temaslar ve kanaatönderleri, hukuki ve siyasal ortam) bulunmak-tadır. Doğrudan oluşturan araçlar ise siyasalaraçlar (siyasal grup ve partiler, baskı grupları)ve kitle iletişim araçlarıdır. Çalışmamızdakapsam itibariyle basının –özellikle bir sektörolarak yazılı basının önde gelen üyesi gazetele-rin- kamuoyu oluşum sürecindeki rolü ele alı-nacak ve bu süreçteki basın siyaset etkileşimietik açıdan değerlendirilecektir.

KAMUOYU OLUŞUM SÜRECİNDEBASIN SİYASET ETKİLEŞİMİ

Gazetesiz bir hükümetimiz mi yoksahükümetsiz gazetelerimiz mi olsun

sorusuna cevap vermek bana düşse, bir an tereddüt etmeden ikinciyi seçerdim.

Thomas Jefferson (1787)

Siyasal rejimi ne olursa olsun her toplumsalsistemde kamuoyunun varlığından söz edile-bilmektedir.“En demokratik toplumlardan entotaliter toplumlara kadar her sistemde karar veyönetimle görevli siyasal kurum, yönetilenlerindüşündüklerini bilmek ister. Diğer bir deyişle,siyasal iktidarı elinde bulunduran grup ile bugrubun yönettiği kişiler arasında her zaman veher yerde- ancak toplumlar arasında derecefarkı olabilir- karşılıklı bir ilişki ve etkileşimvardır. Kamuoyu, bu ilişki ve etkileşme süre-cinde değme noktalarından biridir” (Sezer1972: 1).

İletişim teknolojisindeki gelişmelere paralelolarak hedef kitlesi her geçen gün daha dagenişleyen basın organları, kamuoyu oluşumsürecinde oldukça önemli bir misyon üstlen-mektedirler. Bireyler dış dünyada olup bitenolaylardan basın aracılığıyla haberdar olmaktave kanaat oluşturmaktadırlar. Yeryüzünde olupbiten tüm olayları yayınlamak mümkün olma-dığından bir seçim işlemi yapılması gerek-mektedir. Basının bu seçim işlemiyle kamugündemini belirlediğini belirten Cohen’e göre“Basın, insanlara ne düşüneceklerini anlatmadabaşarılı olmayabilir. Ancak, ne hakkında düşü-neceklerini anlatmada fevkalade başarılıdır”(1963: 13). Hangi haberin yayınlanacağınınseçiminde toplumsal önem ve kamu yararı

ilkelerinin temel ölçüt olarak alınması gerektiğihalde, çoğu zaman ideolojik tercihler belirleyi-ci olmaktadır.

Kuşkusuz kanaatlerin şekillenmesinde konuyaolan yakınlık derecesi, çevredekilerin konuyailişkin görüşleri, grup bağlılıkları, eğitim düze-yi, farklı enformasyon kaynaklarına ulaşabilmeolanakları gibi bir sürü etmen belirleyici ol-maktadır. Ancak, bununla beraber basın busüreçte yadsınamaz bir öneme sahiptir. Haberinveriliş biçimi, uzunluğu, ön sayfada yer alıpalmaması, başlığın büyüklüğü gibi unsurlarkamuoyunu oluşturan bireylerin, haberin önemderecesini algılanmasında etkili olmaktadır. Enaz haberler kadar köşe yazıları, karikatürler,fotoğraflar, kamuoyu araştırmaları ve okuyucuanketleri de kanaatlerin şekillenmesinde roloynamaktadır.

Basının, kamuoyu oluşturmadaki rolü konu-sunda farklı görüşler söz konusudur. Basınınbu süreçte belirleyici olduğunu savunan görüşegöre, basın kamuoyunu oluşturmakta, kendiistek ve çıkarları doğrultusunda yönlendir-mektedir. Bu görüşe karşı çıkanlar ise bununbu kadar basit olmadığını, basının sadece olu-şan kamuoyunu yansıttığını dile getirmekte-dirler. Kuşkusuz her iki görüşün de doğrulukpayı olmasıyla beraber, genel olarak kamuoyuoluşum sürecinde basının aktif bir rol üstlendi-ği ve bireylerin kanaatlerinin şekillenmesindeetkin olduğu görüşü kabul görmektedir. Busüreçte önemli olan, basının kamunun değişikgörüşlerden haberdar olmasını sağlayarak sağ-lıklı karar vermesine katkıda bulunmasıdır.Kamuoyu oluşum sürecindeki bu rolü nede-niyle basın, siyasetin vazgeçilmez bir enstrü-manı haline gelmiş bulunmaktadır.

Kamuoyu oluşum sürecindeki etkisi nedeniylebasın, ortaya çıktığı tarihten bu yana yönetimbiçimi ne olursa olsun her toplumsal yapıdakendi görüşlerini halka mal etmek isteyen siya-sal aktörler tarafından her zaman ilgi odağıolmuştur. Günümüzde siyaset sahnesinin başaktörleri olan siyasal partiler, doğrudan doğru-ya devlet iktidarını ele geçirmeyi hedeflemek-tedirler. Bu nedenle siyasal partiler -gerekiktidarda olsun gerekse muhalefette olsun- herzaman kamuoyunun desteğini sağlamayı he-deflemektedirler. Bunu başarmak için bir araçolarak gördükleri basınla olan ilişkilerine debüyük önem atfetmektedirler.

Page 70: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kamuoyu Oluşum Sürecinde Basın-Siyaset Etkileşiminin... (66-81)

71

Siyasal partiler bazen doğrudan ya da dolaylıolarak basın organlarının yayın politikalarındaetkili olmaya çalışabilmektedir. “Basının ge-lişmesiyle, bazı siyasi kuvvetler, günümüzdekamuoyu üzerinde büyük etkiler yaparak, budağınık siyasi kuvveti, kendi ideolojileri doğ-rultusuna çekebilmekte; daha sonrada bunutoplumdan gelen bir istek şekline gösterebil-mektedirler. Böylece kamuoyundan beklenenolumlu etkilerin ortaya çıkma olanağı sınırlan-maktadır. Diğer bir deyişle kamuoyu, toplumunsosyal ve kültürel yapısı dolayısıyla, her zamanolumlu yönde çalışan bir kuvvet olmamakta-dır” (Akçalı 1995: 73).

Kamuoyu oluşum sürecinde basın ve siyasetarasında çift yönlü bir etkileşim bulunmaktadır.Siyasal iktidarlar, karar ve uygulamalarındabasın vasıtasıyla kamuoyunun desteğini ka-zanmayı hedeflemektedirler. Buna karşın basınkuruluşları da “kamu ihalelerinde gözetilme,düşük faizli uzun süreli krediler, daha fazla ilanve reklam geliri vb.” ticari rant beklentileriiçerisindedir. Bu etkileşimin ileri boyutlarındasiyasetçilerin basın alanına yönelerek doğrudano siyasal partiyi destekleyen parti gazeteleriyayınlaması; basın patronlarının da siyasalpartiler kurarak ellerindeki güç sayesinde siya-sal iktidarı ele geçirmeyi hedeflemesi sözkonusudur. Siyasal gücün ve basın özgürlüğü-nün kötüye kullanıldığı bu tür uygulamaların,demokrasiye büyük zararlar vereceği düşünül-mektedir.

Demokratik bir rejimde basın ve siyaset etkile-şiminin “basının kamu adına siyasal iktidarıdenetlediği, siyasal iktidarın karar ve uygula-malarıyla ilgili halka bilgi verdiği; buna karşınsiyasal iktidarın basının özgür bir biçimdegörevini sürdürebilmesi için gerekli hukuki veidari düzenlemeleri sağladığı” bir zemindegerçekleşmesi beklenmektedir. Ancak uygula-mada basın ve siyaset arasındaki ilişki “karşı-lıklı çıkar” temelinde gerçekleşebilmektedir.Bu çıkar ilişkilerinin bir süre sonra çıkar ça-tışmasına dönüşmesi ihtimali de mevcuttur.Böylesi bir durumda siyasal iktidar, kendigörüşlerini desteklemeyen muhalif yayın orga-nına hukuki ve ekonomik yaptırım uygulaya-bilmektedir. Basın da, anlaşmazlık içerisindeolduğu siyasal iktidarın yapmış olduğu etkin-liklere ya hiç yer vermeyebilir ya da olumsuzhaberler vererek karalama kampanyasına yö-

nelebilmektedir. Bu durumun örneklerininyaşandığı Türkiye’de son zamanlarda yapılankamuoyu araştırmaları gerek basının, gereksesiyaset kurumunun kamuoyu önünde güven veprestij kaybettiğini göstermektedir.

Günümüz toplumlarında basın iktidarın eko-nomik, siyasal ve kültürel yönlerini içindebarındırarak, iktidar sorununu tüm karmaşıklı-ğıyla yansıtmaktadır (Talu 2000: 8) Haberlerinkamuoyuna ulaşmasında siyasal sistemin nite-liğinin, medya kurumlarının ekonomik çıkarçevreleriyle olan ilişkilerinin, yerleşmiş gele-neklerin ve kurumsal mekanizmaların olmayı-şının belirleyici olduğunu belirten Gürkan’agöre “Çıkar çevreleriyle giriftleşen medyapatronlarının çıkarlarının haberler üzerindekibelirleyiciliği, kimi zaman oto-sansür, kimizaman haberin hiç yayımlanmaması ya dayayımlanma, yer alma biçimini etkileyecekşekilde ortaya çıkabilmektedir. Gazeteci yazdı-ğı haberin hangi sayfada kaçıncı sırada, hangimanşetle yayımlanacağını saptayamamaktadır.Kurum politikasına göre haber büyütülüp kü-çültülmekte ya da yayımlanmamaktadır, dola-yısıyla medya kurumlarında çalışanların ba-ğımsızlığı, kurumsal etiğin ve yayım ilkelerininyerleşikliği, haberin oluşmasında önemli biretken durumundadır” (Gürkan 1997: 81).

Basın meşruluğunu halkın gerçekleri öğrenmeyönünde sergilemiş olduğu kamusal hizmettenalmaktadır. Bu nedenle elindeki bu gücü ka-muoyu oluşturmak amacıyla enformasyonuuyarlayarak kendi çıkarları doğrultusunda kul-lanmamalıdır. Bilgilendirme ve enformasyonsağlama işlevleri eğitme, yargılama, kamuoyuyaratma şekline dönüşürse medya okul ya dayargı gibi diğer toplumsal kurumlara ait rolleriüstelenerek devletin en büyük gücü olabil-mektedir. Sonuç olarak da medya patronları,editörler ve gazeteciler asli görevi olan kamu-sal hizmet anlayışından uzaklaşarak“mediocracy” (medya demokrasisi) halinegelebilirler (Encabo 2002: 455). Böyle birdurumda kamuoyu, ancak medyanın kurgula-dığı gerçekler doğrultusunda biçimlenecektir.

Demokrasiyle yönetilen rejimlerde kamununsözcülüğünü yapan basın, liberal kurama göreyasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncübüyük güç olarak kabul edilmektedir.Montesquieu ise bu görüşe karşı çıkmaktadır.

Page 71: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

72

Düşünüre göre ise önem sıralamasında bugünekonomi birinci sırada yer almaktadır. Etki,eylem ve karar aracı olan basın ise ikinci sıradayer almaktadır. Siyaset ise ancak üçüncü sıra-dadır. (Ramonet 2000: 46). Bu sınıflandırmadaekonomi ve siyaset arasında yer alan basın,aracı bir rol üstlenmektedir.

Basının giderek holdingleşmesi ve siyasetkurumuyla karmaşık ilişkiler içerisine girmesiüzerine 1970’li yıllarda ortaya çıkan ekonomipolitik yaklaşım, basın işletmelerinin mülkiyetyapılarını incelemekte ve bu yapılanmanınbasın siyaset ilişkisine olası etkilerini araştır-maktadır. Ekonomi politikçiler, basında yaşa-nan tekelleşme olgusu sonucunda, bilgi akışı-nın ekonomik ve siyasal iktidarların çıkarlarınahizmet eder hale geldiğini savunmaktadırlar.Bu yaklaşıma göre, basında yaşanan tekelleşmesonucunda kamu yararından ziyade kârlılıkilkesine göre hareket edilmekte ve bu doğrultu-da kârı maksimize edebilmek ve siyasal erküzerinde daha fazla baskı kurabilmek hedef-lenmektedir.

Bu yaklaşımın günümüzdeki temsilcilerindenChomsky’nin oluşturduğu propaganda modeli,“paranın ve iktidarın ne gibi yollarla haberlerieleyip basılmaya uygun olanı seçtiğini, muhalifdüşünceleri nasıl kenar sütunlara itip önemsiz-leştirdiğini, hükümete veya egemen özel çıkarçevrelerine ise nasıl mesajlarını halka kolaycaverme imkanı sağladığını ayrıntılı olarak ince-ler” (Herman ve Chomsky 1999: 21-22). Bumodele göre basın, toplumdaki siyasal ve eko-nomik iktidar çevrelerinin sözcülüğünü yap-makta ve bu egemen güçlerin çıkarları doğrul-tusunda kamuoyu oluşturmayı hedeflemekte-dir.

Basın işletmelerinin ekonomik yapısı ve sü-reçleri üzerinde duran ekonomi politik yakla-şım basının ve basını denetleyenlerin kendisınıfsal çıkarlarını meşrulaştıran yanlış birbilinç ürettiğini ve yaydığını ileri sürmekte vebu işletmelerinin denetim yapıları üzerine o-daklanmaktadır (Fejes 1999: 311). Liberalyaklaşımın, basın sektöründe serbest piyasakoşullarının sağlanmasıyla birlikte iletişimözgürlüğünün de sağlanacağı yönündeki gö-rüşlerine karşı çıkan bu yaklaşım, pazar siste-minin aksaklıklarına dikkat çekmekte ve buaksaklıkların ancak devlet müdahalesi ile dü-

zeltilebileceğini savunmaktadır (Golding veMurdock 2002: 74). Ekonomi politik yaklaşım,kitle iletişim sürecinin işleyişinin sadece eko-nomik ve siyasal yönlerine odaklanmasındandolayı determinist ve dar bir bakış açısındakaldığı gerekçesiyle eleştirilmektedir. (Çaplı2002: 17)

Ekonomi politikçilerinde vurguladığı gibi basınve siyaset etkileşimi, demokrasi açısındanoldukça önem taşımaktadır. Basının siyaseteangaje olması, kamuoyunun sağlıklı oluşumsürecini engellemekte ve dolayısıyla demokra-tik rejime büyük zararlar verebilmektedir. “Ba-sının meşruiyeti, halkı temsil ettiği varsayımın-dan kaynaklanmaktadır. Eğer, herhangi birsebeple basın, kamuoyu ile mutabakattan çı-karsa, hem meşruiyetini yitirmiş olur, hemzaten yaşayamaz” (Bozdağ 1992: 18). Basınhalkın nabzını elinde bulundurmazsa tiraj kay-betmeye başlar ve bir süre sonra kapanmatehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bu nedenle tümbu süreç boyunca basın organları ve siyasalaktörlerin, görev ve sorumluluklarının bilinciiçerisinde etik değerleri muhafaza etmeleriönem arz etmektedir.

BASIN SİYASET ETKİLEŞİMİNİN ETİKAÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

İletişim teknolojilerindeki gelişmelere paralelolarak basın daha süratli bir şekilde, çok dahageniş kitlelere hitap eder hale gelmekte vekamuoyu oluşum sürecinde oldukça etkin birrol üstlenmektedir. Kamuoyu üzerinde böylesi-ne etkin olan bu aracın, siyasi ve ticari çıkarçevreleriyle yakın ilişkiler içerisine girmesi, buetkileşimin ürettikleri habere yansıması vebunun sonucunda da basının kamuoyu önündeprestij kaybetmesi etik tartışmaların gündemegelmesine neden olmuştur.

Yunanca ethos sözcüğünden türemiş olan etikkavramı dilimizde törebilimi, ahlak bilimi,ahlak felsefesi gibi anlamlarda kullanılmakta-dır. En genel tanımıyla etik, “insanın dünyada-ki varoluş amacına odaklanarak insan doğasıiçin iyi olanla kötü olanın neler olduğunu be-lirginleştiren; insanın gerek kişisel gereksetoplumsal yaşamda karşılaştığı sorunları bütünyönleri ile enine boyuna ele alıp, çözüm öneri-leri getiren” felsefe dalıdır (Ulaş 2002: 501).Türkçe’de etik ve ahlak kavramları yaygın

Page 72: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kamuoyu Oluşum Sürecinde Basın-Siyaset Etkileşiminin... (66-81)

73

ancak yanlış bir şekilde birbiri yerine kullanıl-maktadır. “Ahlak, insanın iyi veya kötü olaraknitelendirilmesine yol açan manevi özellikleri,huyları ve bunların etkisiyle ortaya koyduğuiradeli davranışlar bütünüdür. Etik ise bu dav-ranışları ahlakilik koşulları içinde araştırır. Etikya da “ahlak felsefesi” insan davranışlarını,yargılarını, davranış kurallarını ve ilkeleriniahlakilik temelinde araştıran, savunan ya daeleştiren bir felsefe dalıdır” (İrvan 2003: 51).

İnsanlar arası ilişkilerde olması gerekeni sor-gulayan etik değerler, mesleki alanda uyulmasıgereken ilkeler olarak da karşımıza çıkmakta-dır. Bu ilkeler “bir otorite tarafından konul-mazlar. İnsan ilişkilerinin ve insan aklının birsüreç içerisinde biriktirdiği deneyimlerindençıkarlar. Bu yüzden de bir mesleki etik ya dabir mesleki kurallar bütünü ancak o meslekerbabının ortak pratiğinin ürünüyse geçerliolabilir, dışarıdan dayatılamaz” (Tılıç 1998:349). Etik ilkeler hukuk kuralları gibi herhangibir cezai müeyyide içermemekte; uygulanmasıgönüllülük esasına dayanmaktadır.

Basın alanında etik düzenlemelerin temeldemesleğin korunması çabalarından doğduğunubelirten Alemdar, konuyla ilgili olarak şunlarısöylemektedir: “Gazetecilik mesleğinin ortayaçıkması, önem kazanması ve gelişmesiyle bir-likte, başta kurumsallaşma olmak üzere, tekel-leşme, medya sahiplerinin medya dışı işleregirmesi, ekonomik ve siyasi çıkar alanlarınayönelmesi gibi “genel” ve yalan haber,manipülasyon (yönlendirme) amaçlı haber,özel hayatların gizliliğinin ihlali, kişisel çıkar-lar, kamu yararının göz ardı edilmesi gibi birdizi “mesleğe özel” sorunlar baş göstermiş;bunların çözümü için öncelikle hukuki düzen-lemeler akla gelmiş, yapılmış; bu düzenlemele-rin yetersizliği, sakıncaları ve özellikle de ‘ba-sın özgürlüğü’ kavramı etrafında etik kodlargeliştirilmesi gereği ortaya çıkmıştır” (Alemdar1999: 253).

Enformasyon iletimi devletin tasarrufundaolsaydı, bireylerin özgürlükleri ortadan kalkmışolurdu (Schwobel 1982: 40). Halkın kamusalsorunlar hakkında bilgi edinmesi, tartışması vegörüşleriyle siyasal iktidarı etkilemesi ancakbağımsız ve özgür basın aracılığıyla gerçek-leşmektedir (İçel 1983: 52). Basın özgürlüğü-nün kişisel hak ve özgürlükleri temel alan bir

özgürlük olduğunu belirten Tokgöz, basınahlakının basın özgürlüğünü sağlamak içingerekli bir ahlak anlayışı olduğunu ancak öz-gürlüğe gereksinim duymayanların ahlaka dagereksinim duymayacaklarını ifade etmektedir(Tokgöz 2000: 105).

1974 yılında ABD’de kurulan Hutchins Ko-misyonu tarafından hazırlanan raporda basının,özgürlüğünü kendi çıkarları için kullanmayabaşlamasının demokrasi için çok tehlikeli so-nuçlar doğuracağına dikkat çekilmektedir:“Sözde basın özgürlüğünün bir tür toplumsalsorumsuzluk örneği oluşturduğuna bugünlerdeçok sık tanık olunmaktadır. Basın, yanlışlarınve tutkuların özel alan dışına taşıp, kamusaltehlike haline geldiğini bilmelidir. Basın yanlışyaparsa aldattığı kamuoyudur. Kişilere tanındı-ğı gibi, basına da hata yapma hakkının tanın-ması bundan dolayı mümkün değildir. Hatta,yarım doğru olma hakkı bile verilemez” (akta-ran Kaya 1985: 52). Basının bu özgürlüğün,halkın doğru bilgiye ulaşma hakkının bir unsu-ru olduğunu unutmadan sorumluluk bilinciiçerisinde hareket etmesi önem taşımaktadır.

Basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasınınnedenleri üç ana başlıkta toplanabilir: “1)İktidarlar ve gizli güçlerdir. Bu güçlerin doğru-dan doğruya veya dolaylı olarak yaptıklarıbaskı sonucu bazı olaylar verilmeleri gerekenşekilden başka türlü sunulmakta veya hiç ve-rilmemektedir. 2) Para. Ekonomik şartlarınsonucu olarak (günümüzde bu şartlar daha daağırlaşmıştır), basın bu vazgeçilmez gelir kay-naklarını sağlayabilmek için ticari amaca dahaçok yönelmiştir. Kısacası işletme özgürlüğü“düşünce özgürlüğüne” oranla daha ağır bas-maktadır. 3) Beşeri saflığı istismardır. Halkınzevki eğitilmediğinden bu zevki yalnız ticariamaçlarla sömüren gazete sayısı az değildir”(aktaran Özgen 1996: 75-76).

Basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasınıengellemek için başlangıçta hukuki düzenle-meler yapılmıştır. Ancak bu hukuki düzenle-melerin sorunların giderilmesinde yeterli ol-maması, etik düzenlemelere gidilmesine nedenolmuştur. “Etikle ilgili tartışmalardan kaçınıl-maz; çünkü medyada yasaların dışına çıkma-dan da yanlışlık, yalan, çarpıtma, peşin hüküm,propaganda, kayırmacılık, sansasyonellik,bayağılaştırma, zevksizlik, adilik, hafiflik,

Page 73: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

74

cinsiyetçilik, ırkçılık, eşcinsel fobisi, kişiselsaldırı, çamur atma, manevi şahsiyete saldırı,çek defteri gazeteciliği, hile yapma, güvenikötüye kullanma ve özel yaşama müdahale gibiçeşitli yollarla suç işlenebilir” (Belsey veChadwick 1998: 22). Bunları engelleyebilmekiçin gerekli etik ilkeler saptanmış ve basınçalışanlarının kendi içlerinden oluşturduğu“basın meslek kuruluşları” aracılığıyla bu il-kelerin uygulanmasına çalışılmıştır.

Yukarıda da belirtildiği gibi basında etik dü-zenlemelerin ortaya çıkmasının başlıca neden-leri arasında basında yaşanan tekelleşme olgu-su sonucunda kâr amacının kamu yararı ilkesi-nin önüne geçmesi, basın özgürlüğünün kötüyekullanılması ve okuyucuların güvenin yitiril-mesi sayılabilir. Bu ve benzeri nedenlerdendolayı, basının yitirdiği prestijini yeniden ka-zanması ve olası bir devlet müdahalesinin en-gellenmesi için basının kendi içerisinde özde-netim mekanizmaları oluşturularak, etik dü-zenlemelere gidilmiştir.

Basın alanında ilk etik düzenlemelere 1916yılında İsveç’te rastlanmaktadır. Günümüzdebirçok ülkede basın alanında değişik etik dü-zenlemeler bulunmaktadır. Uygulama şekilleriülkelerin demokratik yapısına bağlı olarakdeğişmekle birlikte, tüm ülkelerdeki etik ilkele-rin genel olarak birbiriyle benzer içerikleresahip olduğu söylenebilmektedir. Türkiye’debasın alanında özdenetim uygulamaları, 1960yılında oluşturulan Basın Ahlak Yasası ilebaşlamıştır. Bu düzenlemeyi takiben kurulanBasın Şeref Divanı’nın görevleri arasında,Basın Ahlak Yasası’na uymayanları uyarma vekamuoyuna duyurma bulunmaktaydı. Caydırı-cılıktan öteye gidemeyen uygulamalarıylaBasın Şeref Divanı başarısız olmuştur. 1988yılında Basın Konseyi kurulmuş ve çalışmala-rında 16 maddeden oluşan Basın Meslek İlkele-ri temel olarak kabul edilmiştir. Basın meslekilkelerinin daha genişletilmiş şekli olan Türki-ye Gazetecileri Hak ve Sorumluluklar Bildirge-si de 1998 yılında da Türkiye Gazeteciler Ce-miyeti tarafından kabul etmiştir.

Kamuoyu oluşum sürecinde basın-siyaset iliş-kisinin basın özgürlüğünü zedeleyecek birbiçimde gerçekleşmesini engellemek için ya-pılması gereken düzenlemeler, basın meslekilkelerinde de ele alınmış ve bu etkileşiminkötüye kullanılmasını engellemek için etik

ilkeler saptanmıştır. Bu ilkeler arasında şunlaryer almaktadır:

Basın Konseyi Basın Meslek İlkeleri: 3. Mad.Kamusal bir görev olan gazetecilik, ahlakaaykırı özel amaç ve çıkarlara alet edilemez. 12.Mad. Gazeteci görevini, taşıdığı sıfatın saygın-lığına gölge düşürebilecek yöntem ve tutum-larla yapmaktan sakınır.

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bil-dirgesi- C. Gazetecinin Sorumluluğu: Gazete-ci, basın özgürlüğünü, halkın doğru ve dürüsthaber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüst birbiçimde kullanır. Bu amaçla her türlü sansür veoto-sansürle mücadele etmeli, halkı da bu yön-de bilgilendirmelidir. Gazetecinin halka karşıkamusal sorumluluğu, başta işverenine veyakamu otoritelerine karşı olmak üzere, diğer tümsorumluluklarından önce gelir. E. GazetecininTemel Görev ve İlkeleri: 12. Mad. Gazeteci,bir bilginin, haberin yayını yahut yayınlanma-ması karşılığı hiçbir maddi veya manevi avan-tajın peşinde olamaz. Gazeteci, devlet başka-nından milletvekiline, iş adamından bürokratı-na kadar haber kaynağı olarak da kabul edilenkişi ve kurumlarla iletişimini meslek ilkelerinigözeterek yürütür. 17. Mad. …Gazeteci, dev-leti yönetenlerin belirlediği ulusal ve uluslara-rası politikalar konularında bazı önyargılaradeğil, halkın haber alma hakkına öncelik verir.Onu meslek ahlakı, gazeteciliğin temel ilkelerive özgürlükçü demokrasi kaygıları yönlendirir.

Basın meslek ilkelerinin somut bir cezai yaptı-rımının bulunmayışı, uygulanması konusundaengel teşkil etmektedir. Mesleğin içerisindebulunduğu piyasa yapısı ve sendikal haklarınolmayışı da çalışanların bu etik ilkelere uymakonusunda cesaretini kırmaktadır. Bu bağlam-da devletin basın alanında gerekli teşvik ted-birlerini alması, tekelleşmeyi engelleyici veçalışanların sendikal güvencelerini sağlayıcıyasal düzenlemeleri hazırlaması büyük önemtaşımaktadır. Kamuoyunun sağlıklı bir şekildeoluşması için elzem olan “doğruluk, tarafsızlık,nesnellik vb.” etik ilkelere uyulmasının, basınakaybettiği güven ve prestiji yeniden kazandıra-cağı düşünülmektedir.

KIBRIS MÜZAKERELERİNİNHÜRRİYET GAZETESİ’NDE SUNUMU

28 Ocak 2004 tarihinde Birleşmiş MilletlerGenel Sekreteri Kofi Annan’ın, Kıbrıs’ın 1

Page 74: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kamuoyu Oluşum Sürecinde Basın-Siyaset Etkileşiminin... (66-81)

75

Mayıs 2004’te bir bütün olarak Avrupa Birli-ği’ne girebilmesi için bir anlaşmaya varılmasıyönünde taraflara yaptığı çağrı üzerine, 10Şubat’ta KKTC ve Kıbrıs Rum Kesimininkatılımıyla New York’ta başlayan, 19-22 Şubattarihleri arasında Lefkoşe’de devam eden veburada anlaşma sağlanamaması üzerine ikigarantör ülke olan Türkiye ve Yunanistan’ın dakatılımıyla 29-31 Mart tarihleri arasında İsviç-re’nin Burgenstock kasabasında Genel SekreterAnnan’ın başkanlığında 4’lü bir zirve halindegerçekleştirilen ve 24 Nisan’da adanın her ikitarafında referandum yapılması kararıyla so-nuçlanan görüşmeler, Türk kamuoyunda “Kıb-rıs müzakereleri” olarak adlandırılmaktadır.

1960’lı yıllardan itibaren Türkiye’nin gerek içgerekse dış politikasında en önemli konulardanbiri haline gelen, Türkiye-Yunanistan ve Tür-kiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin gelişme seyrinietkileyen Kıbrıs Sorunu konusunda bugünekadar pek çok çözüm önerisi getirilmiş, ancakkabul görmemiştir. 3 Kasım 2002 seçimlerininardından tek parti olarak siyasal iktidarı elegeçiren Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ilebirlikte, Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki dışpolitikasında gözle görülür bir değişikliğerastlanmaktadır. BM Genel Sekreteri KofiAnnan tarafından hazırlanan planının ilk versi-yonunun, AKP’nin iktidara gelmesinin hemenardından 11 Kasım 2002 tarihinde taraflarasunulması da bir tesadüf olarak değerlendiril-memelidir. AKP hükümeti ile Kıbrıs konusun-da Türk dış politikasında gözlenen bu köklüdeğişiklik, Türk basınında da yansımasını bul-muştur.

Kıbrıs Müzakereleri konusunda Hürriyet Ga-zetesi’nin söyleminin, siyasal iktidarın (AKP)söylemiyle ne derece örtüştüğü ve bunun hangistratejilerle gerçekleştirildiği araştırmamızınana sorunsalını oluşturmaktadır. İncelemeyeHürriyet Gazetesi’nin seçilmiş olması bilinçlibir tercihtir. Hürriyet Gazetesi Kıbrıs konusun-da vermiş olduğu haber ve yorumlarla konuyuilk kez Türk kamuoyunun gündemine taşımışve 1955 yılında Türk Hükümetinin konuyadaha büyük bir dikkatle eğilmesini sağlamıştır(aktaran Sezer 1972: 96). Ayrıca 1995 yılındaTürkiye ve Yunanistan arasında diplomatik birkrize neden olan Kardak olayında HürriyetGazetesi, muhabirinin kayalıklara bayrak dik-mesiyle bizzat olayın taraflarından biri haline

gelmiştir (Akca 2001: 52). Kardak kayalıklarıörneğinde olduğu gibi Kıbrıs konusunda damilliyetçi bir söyleme sahip Hürriyet Gazete-si’nin bu konuda sürdürmüş olduğu yayın poli-tikasında “Kıbrıs müzakereleri” sürecinde ciddibir değişikliğe rastlanmaktadır. Bu değişiklikve değişikliğin altında yatan dinamikler, Hürri-yet Gazetesi’nin incelememize dahil edilmesi-nin nedenleri arasındadır.

Hürriyet Gazetesi, Türkiye’de tirajı en yüksekgazeteler arasında yer almaktadır. Ayrıca ga-zetedeki haberlerin genel olarak işleniş tarzı-nın, bağlı bulunduğu Doğan Medya Gru-bu’ndaki diğer yayın organlarını da temsilettiği söylenebilmektedir. Türkiye’deki medyasektörüne egemen olan Doğan Medya Gru-bu’nun, medya dışında enerji, finans, sanayi,ticaret, turizm gibi birçok sektörle de bağlantı-sı bulunmaktadır (Sönmez, 2003: 26). Çalış-manın kuramsal temelini oluşturan ekonomipolitik yaklaşım, tekelleşme sonucunda holdinghaline gelen basın kuruluşları ile siyasal iktidararasındaki karşılıklı çıkar ilişkilerinin basınınyayın politikalarını olumsuz yönde etkilediğinivurgulamaktadır. 3 Kasım 2002 seçimlerindenönce AKP ile ilgili olumsuz haberlere ağırlıkveren Doğan Grubunun, söz konusu partininiktidarı ele geçirmiş olmasının ardından yayınpolitikalarında değişikliğe tanık olmaktayız.Bunun en somut örneğini de 28 Mart 2004yerel seçimlerinde izlemiş olduğu AKP yanlısıyayın politikası oluşturmaktadır. Hürriyet Ga-zetesi’nin siyasal iktidarla olan bu ilişkisi,çalışmamıza dahil edilmesinin bir diğer nede-nini oluşturmaktadır.

Araştırmamızda, 10 Şubat- 25 Nisan 2004tarihleri arasında Hürriyet Gazetesinde yayın-lanan “Kıbrıs Müzakereleri” ile ilgili tüm ha-berler söylem analizi yöntemiyle incelemeyetabi tutulmuştur. Egemen ideolojinin habersöylemine yansımasını irdelemede önemli birmodel olduğu için Van Dijk’ın söylem analizimodeli çalışmada temel alınmıştır. Van Dijkhaber söyleminin, egemen söylemlerden yanigüç/iktidar sahibi kurum ve kuruluşların söy-leminden bağımsız olmadığını vurgulamaktadır(İnal 1996: 97). Van Dijk’ın söylem analizimodeli, makro ve mikro olmak üzere iki bö-lümden oluşmaktadır (aktaran Özer 1996: 116).Makro yapı çözümlemesinde başlıklar, habergirişleri, ana olay, haber kaynakları, olay ta-

Page 75: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

76

raflarının değerlendirilmesi, ardalan ve bağlambilgisi; mikro yapı çözümlemelerinde ise cümleçözümlemeleri, kelime seçimleri, haberin ne-densellik içinde kurgulanması, retorik unsurlarıüzerinde durulmaktadır.

Makro Yapı Çözümlemesi

Makro yapısal unsurlar arasında ilk sıradabaşlıklar yer almaktadır. Başlıklar metni özetlerbir nitelik taşımakta ve ana temayı göster-mektedir. Hürriyet Gazetesi, müzakerelerininbaşladığı 10 Şubat tarihinden, referandumungerçekleştiği tarihten bir gün sonrası olan 25Nisan’a kadar olan süreçte konuyla ilgili ha-berlere yoğun bir şekilde yer vererek konuyugündemde tutmuştur. Haberlerin çoğunluklasürmanşet ve manşet şeklinde verilmiş olmasıda gazetenin konuya vermiş olduğu önemin biryansıması olarak algılanabilir. Manşet vesürmanşetlere baktığımızda tarihi bir olay ola-rak nitelenen Kıbrıs müzakerelerinin destek-lendiği ve evet yanlısı bir tutum izlendiği gö-rülmektedir.

İlk tokalaşma 21 saat ara (Sürmanşet-11 Şubat2004)

Denktaş bir adım öne geçti (Sürmanşet-12Şubat 2004)

Devam Rauf Bey, tarih seni yazar (Sürmanşet-13 Şubat 2004)

Bu tablo Nobel’e götürür (Sürmanşet-14 Şubat2004)

Sana bırakmam ben döveceğim (Manşet-19Şubat 2004)

Sonsuza dek dost olalım (Sürmanşet -5 Mart2004)

30 yıl sonra ilk kez (Manşet-24 Mart 2004)

Asker orada kalacak (Sürmanşet-30 Mart 2004)

Bu gece saat 24.00 (Manşet-31 Mart 2004)

Artık söz halkın (Manşet-1 Nisan 2004)

Son dakikada ahlaksız teklif (Manşet-2 Nisan2004)

Türk listesi sır gibi saklanıyor (Manşet-11Nisan 2004)

2400 liste dışı (Manşet-13 Nisan 2004)

Meclisin orduyuz, Ata’nın askeriyiz(Sürmanşet-14 Nisan 2004)

İşte sır listesindeki ünlü Türkler (Sürmanşet-18Nisan 2004)

Erdoğan var, onlar yok (Manşet-19 Nisan2004)

Tarihi mühür (Sürmanşet-24 Nisan 2004)

Evet (Sürmanşet-25 Nisan 2004)

Başlıklarda çoğu zaman ideolojik olarak en-formasyon eksiltimi, genelleştirme ya da kur-gulama yoluna gidilebilmektedir. 13 Nisantarihinde yayınlanan ve KKTC Hükümeti tara-fından Birleşmiş Milletlere sunulan listede yeralmayan Türkiye kökenli vatandaşları kaste-den “2400 liste dışı” manşetinde olduğu gibi,birçok başlıkta enformasyon eksiltimi yolunagidilmekte ve habere ilişkin birçok detaya yerverilmemektedir. 19 Nisan tarihli “Erdoğanvar, onlar yok” manşetinde ise Time Dergisininyayınladığı özellikle dış politika alanındadünyadaki en etkin 100 lider arasında TürkiyeCumhuriyeti Başbakanı Erdoğan’ın yer alması-na karşın, “onlar” nitelemesiyle genelleştirilenBlair, Chirac ve Schroder gibi Batılı bir çokdevlet adamının bulunmayışı vurgulanmakta-dır. 19 Şubat günü manşetten verilen “sondakikada ahlaksız teklif” başlığıyla ise kurgu-lama yoluna gidilmiştir. Başlıkta anlatılmakistenen, görüşmeler sırasında Rum tarafınınTürk tarafına sunduğu görüşme masasındankalkıp, anlaşmayı birlikte bozma teklifidir.

Haber girişlerinde ana olay anlatılmakta vevurgulanmak istenilen noktalar ön plana çekil-mektedir. Söylem analizinde, anlatılanlar kadaranlatılmayanlar da önem taşımaktadır. 30 Marttarihinde “Asker orada kalacak” manşetiyleverilen haberin devamı ise şöyledir: “BMGenel Sekreteri Kofi Annan, yeni planı düntaraflara sundu. Türk tarafının istediği iki ke-simlilik, siyasi eşitlik ve güvenlik şartı kabuledildi”. Görüldüğü gibi haber girişinde Annanplanının sadece olumlu taraflarına yer veril-miştir. Gazetenin 22. sayfasında aynı konudaverilen haberin spotlarına baktığımızda, yinePlanın sadece olumlu taraflarının ön planaçıkartıldığını görmekteyiz: “Zenginleşecekler,Türkçe konuşulacak, Rum sayısı azalıyor,Türkiye’nin tazminatı Birleşik Kıbrıs’tan”.Planın Türk tarafı için olumsuz olarak nitelen-

Page 76: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kamuoyu Oluşum Sürecinde Basın-Siyaset Etkileşiminin... (66-81)

77

dirilebilecek kısımlarına yer verilmemesi, ide-olojik bir tercih olarak değerlendirilebilir.

Makro yapı unsurlarından bir diğeri de haberkaynaklarıdır. Konuyla ilgili verilen haberlerdeFerai Tınç, Nur Batur vb. gibi gazetenin kendimuhabirleri olan birinci el haber kaynaklarınarastlanmaktadır. Bunun yanı sıra gazete, birçok haberi kaynak belirtmeden “bir üst düzeyyetkilinin yaptığı açıklamaya göre, edinilenbilgilere göre…” şeklinde vermiştir. “Son da-kikada ahlaksız teklif” manşetiyle verdiği ha-berde de kaynak göstermemiştir. Genel olarakdış politika haberlerinde hükümetlerin, enfor-masyon konusunda tekel durumunda olduğubilinmektedir. Hürriyet Gazetesi’nde de Kıbrısmüzakereleri konusundaki birçok haber, farklıkaynaklar tarafından doğrulatılmaksızın doğru-dan hükümet yetkililerinin açıklamalarına da-yanılarak oluşturulmuştur. Bu da beraberindeister istemez iktidarın propagandasını yapmatehlikesini getirmektedir. Gazetenin konuylailgili haberlerinde bir diğer haber kaynağı dagenel olarak Annan Planına yönelik olumsuzbir tavır takınan Rum basını olmuştur. Rumbasınına dayanarak, Rum liderlerin ve halkınınkonuyla ilgili görüşlerine yer verilmiştir:“Protestocu Rumlar: Annan Planı ihanet,Türklere satış” (1 Nisan), “Papadopulos:Türkler her şeyi kazandı, biz umut satın aldık”(9 Nisan). Gazetenin Rum basınındaki planlailgili olumsuz değerlendirmelere yer vermesin-de, planı Türk tarafı açısından olumlayarak,Türk Hükümetinin bir başarısı olarak göstermeçabası bulunmaktadır. Rum basını kaynakgösterilerek verilen “Erdoğan bayram yaptı,Rum ekibi içmeye gitti” haberi de buna örnekolarak gösterilebilir (2 Nisan).

Bir diğer makro yapı unsuru, olay taraflarınındeğerlendirilmesidir. Kıbrıs müzakereleri ko-nusunda görünürde taraf olarak KKTC ve Rumkesimi bulunmakta, Türkiye ve Yunanistan’dagarantör ülke olarak yer almaktadır. Bununyanı sıra “Batı bloğu” başlığı altında değerlen-direbileceğimiz planı destekleyen ve bu doğ-rultuda her iki kesime de baskı yapan BM,ABD ve AB bulunmaktadır. Verilen haberlerdeRum kesimi uzlaşmaz, çözüm istemeyen vegörüşmeleri oyalayan taraf olarak değerlendi-rilmektedir. Buna karşın Türk tarafının tavrıbarış yanlısı olarak nitelenmekte ve müzakere-ler sırasındaki yapıcı tutumuyla Batı dünyası-

nın desteğini kazandığı vurgulanmaktadır.Görünürdeki bu sınıflandırmanın dışında ideo-lojik olarak iki olay tarafı bulunmaktadır:‘Evetçiler’ ve ‘Hayırcılar’. Yapılan incelemedeAnnan Planını destekleyen evetçi kesiminbaşında AKP Hükümeti, KKTC BaşbakanıMehmet Ali Talat ve Batı bloğunun yer aldığıgörülmektedir. KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş ile Güney Kıbrıs lideri TasosPapadopulos’un başını çektiği plana karşı çıkanhayırcılar arasında ise Türkiye’den MHP, DSP,DYP, CHP, SP ve İşçi Partisi bulunmaktadır.Evetçiler, hayırcıları statükoculukla suçlamak-ta, KKTC’deki ekonomik ve siyasal ambargo-ların kalkacağına ve Türkiye için AB Müzakeretarihinin önünün açılacağına dikkat çekmekte-dirler. Hayır yanlıları ise, evetçileri ‘ver kurtulzihniyeti’ ile suçlamakta, planın başta toprakve mülk dağılımı, uyum, egemenlik, güvenlikve derogasyonlar konusunda eksiklikleri oldu-ğunu savunmaktadırlar.

Gazetede yayınlanan konuyla ilgili haberlerebakıldığında, açıkça evet yanlısı bir tutumizlendiği; eveti destekleyenlerin görüşlerinegenişçe yer verildiği buna karşın hayır yanlısısınırlı sayıdaki görüşlerin ise yanlı bir bakışaçısıyla işlendiği görülmektedir. Eveti meşru-laştırma stratejisi olarak, planın olumlu yönle-rine ağırlık verilmektedir. 30 Mart tarihindekihaberde Türk tarafının istediği iki kesimlilik,siyasi eşitlik ve güvenlik şartının kabul edildiğivurgulanmaktadır. 2 Nisan tarihinde yayınlan“Kâr-Zarar Analizi” başlıklı haberde de “sena-törlerde Türk-Rum sayısal eşitliği, senatodakiveto yetkisinin kuvvetlenmesi, güvenlik garan-tisinde tatmin edici formül” alt başlıklarıylaplanın olumlu yanlarına yer verilmektedir.“Mal mülk konusunda Türklerin dediği oldu”(3 Nisan), “Egemenliği Rumların elinden al-dık” (5 Nisan) haberleriyle de yine planın o-lumlu yanları ön plana çekilmektedir. 20 Ni-san’daki bir haberde Kıbrıs Barış Harekatınakatılan bir yüzbaşının eveti destekleyen görüş-lerine genişçe yer verilerek, yüzbaşı nezdindeKıbrıs konusunda tutucu tavrıyla bilinen ke-simdeki evet yanlısı görüş değişikliği vurgu-lanmak istenmektedir. Planın olumsuz yönleriile ilgili genel olarak gizleme stratejisi izlendi-ği, bu konuda yayınlan haberlerde ise olumluyadoğru bir kapatma olduğu gözlenmektedir.Olumsuz yanlarına ilişkin olarak haritadakisınırların düz çizgi haline gelmemesi meselesi

Page 77: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

78

doğallaştırma stratejisi içerisinde “bir başkaaçıdan bu talebin karşılanabilmesi pratik açıdankolay değildi” yorumuyla sunulmaktadır.

Eveti destekleyen görüşlerin bazıları şunlardır:Başbakan Erdoğan: Plandan tatmin oldum (1Nisan), KKTC Başbakanı Talat: “Bir evetledünyaya bağlanın” (7 Nisan), ABD: “Evetdeyin yalnız kalmayın” (22 Nisan), KKTCİşadamları Derneği: “Türkiye’ye borcumuzuevet ile ödüyoruz” (19 Nisan). Hayırcılar ara-sında görüşlerine en çok yer verilen KKTCCumhurbaşkanı Rauf Denktaş’tır. Türk düş-manlığıyla bilinen EOKA örgütü ve Rum pa-pazlarının plana hayır diyecekleri ile ilgilihaberin yanındaki spotta Denktaş’ın da hayırdiyeceğinin belirtilmesiyle, Denktaş ile EOKAve Papazlar arasında bir özdeşim kurulmaktadır(3 Nisan). 1 Mart tarihinde yer alan Denktaş’ınüstü kapalı olarak planı destekleyenlerin vatanhaini olacağını ima ettiği “İstiklal mahkemele-rine kimler gidecek?” sözleri, “Kıbrıs Türkhalkının İstiklal mahkemelerinin hükümsüzkılması büyük olasılık” yorumuyla birlikteverilmekte ve halkının Denktaş ile aynı fikirdeolmadığı vurgulanmaktadır. 16 Nisan tarihin-deki haberde de KKTC CumhurbaşkanıDenktaş’ın TBMM’deki yaptığı konuşmadaCumhurbaşkanı ve Genelkurmayı temsilenkimsenin bulunmadığı belirtilmektedir.

Makro yapısal unsurların sonuncusu ardalan vebağlam bilgisidir. Gazetede yer alan haberlerincelendiğinde, Kıbrıs konusunun yaklaşık 40yıldır çözülemeyen bir sorun olduğuna vurguyapılmaktadır. Ancak, Kıbrıs sorununun tarih-çesine ya da geçmişte yaşanan olaylara yöne-lik ardalan bilgisine rastlanamamaktadır. Sade-ce Rumların Yunanistan ile bütünleşmelerianlamına gelen Enosis’in Annan Planı ile bir-likte sona ereceği belirtilmektedir. Haberlerbağlamsal düzeyde değerlendirildiğinde ise,konunun bağlamından yalıtılarak ele alındığıgörülmektedir. Annan Planının artıları ve eksi-leri, Türk dış politikasına olası etkileri değişikyönleriyle ve uzmanlar eşliğinde detaylı birşekilde işlenmemekte; KKTC Hükümeti’ninBirleşmiş Milletlere sunduğu listede hangi ünlüTürk vatandaşlarının yer aldığı ya da almadığımanşetlere taşınmaktadır. Planı destekleyen vekarşı çıkanların birbirlerine yönelik karşılıklısuçlamaları ile kişiselleştirme yoluna gidil-mekte ve görüşler bir söylem kargaşası içeri-sinde sunulmaktadır.

Mikro Yapı Çözümlemesi

Mikro yapı unsurlarının ilk sırasında cümleçözümlemeleri yer almaktadır. Cümle çözüm-lemelerinde, cümlelerin etken-edilgen, uzun-kısa, basit ya da karmaşık olma özellikleriüzerinde durulmaktadır. İncelemede doğrudananlatmak ya da vurgulamak istenilen konulardakısa ve basit cümleler kullanıldığı görülmekte-dir: Türkiye AKP ile değişti (3 Mart), Rumlaroyalıyor (6 Mart), Yunanistan yan çizdi (1Nisan). Yunanistan Başbakanı Karamanlis,Başbakan Erdoğan’ın manevrası ile köşeyesıkıştı (19 Mart) cümlesi ile de Erdoğan’ınbaşarısı vurgulanmaktadır.

Kelime seçimleri, ideolojik tavrın yansımaları-dır. İyi değerler genellikle “biz” nitelemesiylebirlikte sunulurken, kötü değerler ise “onlar”olarak adlandırılan ötekine yüklenmekdir. Bizeilişkin olumlu yanlar vurgulanmakta, olum-suzlar saklanmakta; buna karşın ötekine ilişkinolumlu bilgiler saklanmakta, olumsuz yönlervurgulanmaktadır (Oktar 2002: 168). HürriyetGazetesi’nde konuyla ilgili verilen haberlerdebiz ve onlar ikilemi göze çarpmaktadır. Evetyanlıları “biz”, hayırcılar ise “onlar” olaraknitelenmektedir. Evet yanlıları, rasyonel olan,değişime ayak uyduran, çözüm yanlısı, barışçıolarak değerlendirilmekte; hayırcılar ise statü-kocu, uzlaşmaz, mantık dışı ve geçmişte kalmışolarak ifadelendirilmektedir. 24 Nisan’da yeralan haberde ise “hayırcılar saldırgan, evetçilerise demokrat” olarak nitelenmektedir.

Hürriyet Gazetesi, ABD’deki yönetime yakınçevrelerce “Mr. No” olarak değerlendirildiğinibelirttiği KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş’ınhükümete yönelik eleştirilerini, “ağır suçlama”(26 Mart), “çok ağır sözler” (20 Nisan) yoru-muyla vermektedir. Bunun yanı sıra DYP Ge-nel Başkanı Mehmet Ağar’ın planla ilgili o-lumsuz görüşleri “Ağar…öne sürdü” (7 Nisan);CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın görüşleriise “Baykal…savundu” (21 Nisan) sözcükle-riyle belirtilmektedir. Referandumun evetlesonuçlanmasının olumsuz sonuçlar doğuraca-ğına ilişkin görüşler, gerçek dışılığa vurguyapılarak “fısıltı gazetesi” olarak nitelenmekte-dir (22 Nisan). Referandum sonucu ise AKPhükümetinin başarısı olarak değerlendirilmek-tedir (25 Nisan).

Page 78: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kamuoyu Oluşum Sürecinde Basın-Siyaset Etkileşiminin... (66-81)

79

Mikro yapı unsurlarının bir diğeri de haberinnedensellik içinde kurulmasıdır. Kıbrıs ile ilgiliverilen haberlerde, referandumdan evet sonu-cunun çıkması “siyasal ve ekonomik ambar-goların kalkacağı, Kuzey Kıbrıs’ın dünya ilebütünleşeceği, Rum kesiminden hayır yanıtıçıksa bile uzun vadede KKTC’nin tanınmayolunun açılacağı ve Türkiye’nin Avrupa Bir-liği’nden müzakere tarihi almasının kolaylaşa-cağı” argümanlarıyla sunulmaktadır. Bunakarşın KKTC’den çıkacak olası bir hayırın,uluslararası kamuoyunun KKTC’ye yönelikolumsuz tavrını pekiştireceği vurgulanmakta-dır.

Mikro yapısal unsurların sonuncusu ise reto-riktir. Hürriyet Gazetesi konuyla ilgili haber-lerde inandırıcılığı arttırmak için üst düzeyyetkilileri kaynak göstermiştir. “ABD BaşkanıBush, Erdoğan’ı kutladı: Olumlu ve yapıcıtavrınızla liderliğiniz başardı” (2 Nisan). Ayrı-ca konuyla ilgili bazı haberler, fotografik öğe-lerle desteklenmiştir. Bunun da haberin okun-masını arttırdığı ve inandırıcılığını güçlendirdi-ği söylemek mümkündür. Ancak gazetedeyayınlanan bazı haberlerin “kaynağı belirtilme-yen bir yetkiliye göre” şeklinde verilmesi inan-dırıcılığı zedelemektedir.

SONUÇ

İletişim teknolojisindeki baş döndürücü geliş-melerle birlikte, kitle iletişim araçları her geçengün daha geniş kitlelere hitap etmekte ve ver-miş olduğu haber ve yorumlarla kamuoyu olu-şum sürecinde önemli bir rol üstlenmektedir.Basın, kamuoyu oluşum sürecindeki önemiitibariyle ortaya çıktığı tarihten bu yana herzaman siyasetçilerin ilgi odağı olmuş ve siyasalaktörler açısından, siyasi iktidarı ele geçirmeve devamını sağlamada önemli bir araç olarakdeğerlendirilmiştir.

Basın ve siyaset etkileşimi sınırları çizilmediğitakdirde demokratik rejimin işleyişi açısındanbüyük tehlikeler içermektedir. Basın ve siyasetarasındaki çıkar ilişkileri sonucunda basınözgürlüğü kötüye kullanılmakta, halkın bilgi-lenme hakkı zedelenmekte ve kamuoyununsağlıklı bir şekilde oluşumu engellenmektedir.

Bir ülkedeki basın ve siyaset arasındaki ilişki-lerin niteliği o ülkenin siyasal kültürünün yan-

sıması ve siyasal rejimin demokratikliğiningöstergesidir. Türkiye’de özellikle 1980 sonra-sı dönemde basın dışı sermayenin hızla basınalanına yöneldiği gözlenmektedir. Satış gelirle-riyle masraflarını karşılayamayan gazeteciliksektöründe meslekten yetişmiş patronlarınyerini basın özgürlüğünü zedeleme pahasınasiyasetçilerle yakın ilişki içerisine girmektençekinmeyen holding patronları almaya başla-mıştır. Bunun sonucu olarak da, basının mev-cudiyetinin gereği olan “doğru ve tarafsız ha-bercilik” gibi etik ilkeler, ekonomik çıkar iliş-kilerinin gölgesinde kalmaktadır.

Türk medya sektöründeki hakim güç olan Do-ğan Medya Grubu’nun medya dışında enerji,sanayi, finans, turizm alanlarında da birçokyatırımı bulunmaktadır. Doğan Medya Gru-bu’ndaki 3 Kasım 2002 seçimleri öncesindekiAKP ile ilgili olumsuz tutumun, AKP’niniktidara gelmesiyle birlikte değiştiği ve özel-liklede 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde AKPyanlısı bir tutuma dönüştüğü görülmektedir.Doğan Grubuna ait POAŞ’ın devlete olan 271trilyon liralık borcunu 2005’ten 2007 yılınaerteletmiş olmasında AKP ile yakınlaşmasınınrolü olduğu iddia edilmektedir.(http://www.ozgurpolitika.org/2003/10/14/allhab.html) Buçalışmada ekonomi politik yaklaşımın önesürdüğü “basın-siyaset etkileşimi sonucu bası-nın söyleminin siyasal iktidar doğrultusundaşekillendiği” savı doğrultusunda Doğan MedyaGrubu’na bağlı Hürriyet Gazetesi’nin Türki-ye’nin en önemli meselelerinden biri olan Kıb-rıs konusundaki söyleminin siyasal iktidarınsöylemiyle ne derece örtüştüğü ve bunun hangistratejilerle gerçekleştirildiği araştırılmıştır.

10 Şubat- 25 Nisan 2004 tarihleri arasındayapılan incelemede, çok kısa bir zaman öncesi-ne kadar Kıbrıs konusunda muhafazakar biryaklaşım sergileyen Hürriyet Gazetesi’nin bukonuda büyük bir söylem değişikliği içerisinegirdiği gözlenmektedir. Gazetede konu ile ilgiliyer alan haberlerin ekonomi politik yaklaşımınsavı doğrultusunda, siyasal iktidarın söylemineparalel olarak şekillendiği görülmektedir.Konu ile ilgili verilen haberlerde Kıbrıs müza-kerelerinde gelinen nokta tarihi bir süreç olaraknitelendirilmiş ve AKP Hükümeti’nin başarısıolarak gösterilmiştir. Annan Planı ile ilgiliuzman görüşlerine ve muhalif seslere yeterikadar yer verilmemiştir. Planının sürekli olarak

Page 79: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

80

olumlu yanları vurgulanmış, olumsuz yanlarıile ilgili sınırlı sayıdaki haber ise rasyonelleş-tirme ve doğallaştırma stratejileriyle verilmiş-tir. Sürece muhalif olmak statükoculuk verasyonel olmamakla ilişkilendirilmiş, referan-dumdan çıkacak evetin getirecekleri üzerindedurulmuştur.

Görüldüğü gibi Türk siyasetin temel belirleyi-cilerinden biri olan Kıbrıs konusu, basın vesiyaset arasındaki karşılıklı etkileşim sonucun-da değişik boyutlarıyla ve farklı görüş açıla-rıyla yeterince incelenmeden siyasal iktidarınsöylemi doğrultusunda kamuoyu maniple edil-meye çalışılmıştır. Bu durum, basının toplu-mun önceliklerine göre değil, kendi iç dina-miklerine göre hareket etmesinden kaynaklan-maktadır. Oysa ki basının dış politika alanında,iktidarları eleştirebildiği ve topluma farklıseçenekleri sunabildiği ölçüde işlev ve etkinliksahibi olabileceğini belirten Gerger, siyasaliktidarların da kamuoyunun basın aracılığıylagün yüzüne çıkan görüşlerini göstererek, dışbaskılara daha rahat karşı durabileceklerinivurgulamaktadır (Gerger 1983: 20).

Sonuç olarak bakıldığında basın ve siyasetarasındaki etkileşimin kamuoyunun sağlıklıoluşumunda –ister iç ister dış politikada olsun-önemli olduğu görülmektedir. Basın ve siyasetetkileşiminin demokratik rejimin işleyişinekatkı sağlaması yukarıdaki sorunların çözü-münden geçmektedir. Tüm bu süreç boyuncaher iki kurumun da görev ve sorumluluk bilinciiçerisinde hareket etmesi ve etik değerleresahip çıkması önem taşımaktadır.

KAYNAKLAR

Abadan N (1972) Kamuoyu Ders Notları,AÜSBF BYYO.

Akca E (2001) Eski Düşman Dost Oldu: 17Ağustos Depremi Sonrası Türk YunanDostluğu Üzerine Bir Basın İncelemesi”, A.Ü.İletişim Fakültesi Yıllık 2001, Ankara Üniver-sitesi Yayınları, Ankara.

Akçalı N (1995) Siyaset Bilimine Giriş, EgeÜniversitesi Basımevi, İzmir.

Albig W (1956) Modern Public Opinion,McGraw-Hill Book Company, New York.

Alemdar K (1999) Medya Gücü ve DemokratikKurumlar, Afa Yayınları, İstanbul.

Anık C (1994) Kamuoyunu Oluşturan Araçlar,G.Ü. İletişim Fakültesi Derg, 1-2, G.Ü. Ya-yınları, Ankara.

Aslan N (1962) Jean Jacques Rousseau: Ha-yatı Sanatı Eserleri, Varlık Yayınları, İstanbul.

Belsey A ve Chadwick R (1998) Medyada Etikve Siyaset: Kalite Arayışı, Belsey, A.,Chadwick (der.), Medya ve Gazetecilikte EtikSorunlar, Nurçay Türkoğlu (çev), Ayrıntı Ya-yınları, İstanbul.

Blumer H (1966) The Mass, The Public andThe Public Opinion, Bernard Berolson veMorris Janotwitz (eds.), Reader in PublicOpinion and Communication, Free Press, NewYork.

Bozdağ İ (1992) Dünyada ve Türkiye’de Basınİstibdadı, Emre Yayınları, İstanbul.

Cohen B (1963) The Press and Foreign Policy,Princeton University Press, Princeton.

Çaplı B (2002) Medya ve Etik, İmge Kitabevi,Ankara.

Domenach J (1995) Politika ve Propaganda,Tahsin Yücel (çev), Vadi Yayınları, İstanbul.

Encabo N (2002) Gazetecilik Etiği ve Demok-rasisi, Süleyman İrvan (der.), Medya Kültür veSiyaset, Alp Yayınevi, Ankara.

Fejes F (1999) Eleştirel Kitle İletişimi Araştır-ması ve Medya Etkileri: Yok Olan İzleyiciSorunu, Mehmet Küçük (der.), Medya İktidarve İdeoloji, Ark Yayınları, Ankara.

Gerger H (1983) “Basın ve Dış Politika”, DışPolitika Basını ve Basında Dış Politika, Hürri-yet Ofset Matbaacılık, İstanbul.

Golding P ve Murdock G (2002) Kültür, İleti-şim ve Ekonomi Politik, Süleyman İrvan (der.),Medya Kültür ve Siyaset, İmge Kitabevi, An-kara.

Gürkan N (1997) Türkiye’de Siyasal Tıkanmave Medya, Birikim (104).

Herman E ve Chomsky N (1999) Medya HalkaNasıl Evet Dedirtir-Kitle İletişim AraçlarınınEkonomi Politiği-, Minerva Yayınları, İstanbul.

Hürriyet Gazetesi (10 Şubat-25 Nisan 2004).

İçel K (1983) Devletle Basın Arasındaki Kar-şılıklı İlişkiler, Basın ve Basının Karşılaştığı

Page 80: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kamuoyu Oluşum Sürecinde Basın-Siyaset Etkileşiminin... (66-81)

81

Hukuki Sorunlar, Hürriyet Ofset Matbaacılık,İstanbul.

İnal A (1996) Haberi Okumak, Temuçin Ya-yınları, İstanbul.

İrvan S (2003) Medya ve Etik, Sevda Alankuş(der.), Medya Etik ve Hukuk, IPS İletişimVakfı Yayınları, İstanbul.

Kapani M (1998) Politika Bilimine Giriş, BilgiYayınevi, Ankara,

Kaya R (1985) Kitle İletişim Sistemleri, TeoriYayınları, Ankara.

Key V O (1966) Public Opinion andDemocratic Politics, Bernard Berolson veMorris Janotwitz (der.), Reader in PublicOpinion Communication,, Free Press,NewYork.

Meray L S (1954) Halk Efkarı ve Yoklaması,AÜSBF Yayını, Ankara.

Noelle-Neumann E. (1998) Kamuoyu Suskun-luk Sarmalının Keşfi, Murat Özkök (çev.),Dost Kitabevi, Ankara.

Oktar L (2002) Laik ve Anti-laik SöylemlerdeBiz ve Onlar Çatışması, SemiramisYağcıoğlu (der), 1990 Sonrası Laik-AntilaikÇatışmasında Farklı Söylemler:Disiplinlerarası Bir Yaklaşım, Dokuz EylülYayıncılık, İzmir.

Onaran A Ş (1984), Kamuoyu, Filiz Kitabevi,İstanbul.

Özer Ö (2001) Kazanılmış Hakkın TersineÇevrilmesi: 1 Mayıs 1996 Olaylarının TürkBasınında Sunumu, G Ü İletişim FakültesiDerg, 9, G.Ü. Yayınları, Ankara.

Özgen M (1996) Etik Değerler Açısından Ga-zeteci Kimdir?, İstanbul Üniversitesi İletişimFakültesi Derg, İstanbul Üniversitesi Yayınla-rı, İstanbul.

Özgür Politika, “Poaş’ın Borçları Ertelendi”,http://www.ozgurpolitika.org/2003/10/14/allhab.html (14/ 04/ 2004).

Qualter T (1983) Opinion Control inDemocrasies, Macmillan Press, London.

Ramonet I (2000) Medyanın Zorbalığı. AykutDerman (çev), Om Yayınevi, İstanbul.

Schwobel J (1982) Basın İktidar Para, CavitYamaç (çev), Ankara Gazeteciler CemiyetiYayınları, Ankara.

Sennett R (1996) Kamusal İnsanın Çöküşü,Serpil Durak (çev), Abdullah Yılmaz, AyrıntıYayınları, İstanbul.

Sezer D (1972) Kamuoyu ve Dış Politika, Se-vinç Matbaası, Ankara.

Sönmez M (2003) Filler ve Çimenler-MedyaFinans Sektöründe Doğan, Anti-Doğan Savaş-ları, İletişim Yayınları, İstanbul.

Talu U (2000) Dipsiz Medya, İletişim Yayınla-rı, İstanbul.

Tılıç D (1998) Utanıyorum Ama Gazeteciyim-Türkiye’de ve Yunanistan’da Gazetecilik-,İletişim Yayınları, İstanbul.

Tokgöz O (2000) Temel Gazetecilik, İmgeKitabevi, Ankara.

Türk Dil Kurumu (1992) Türkçe Sözlüğü,Milliyet Tesisleri, İstanbul..

Ulaş S,vd. (2002) Felsefe Sözlüğü, Bilim SanatYayınları, Ankara.

Wolton D (1991) Medya Siyasal İletişiminZayıf Halkası, Hülya Tufan ve Ömer Laçiner(çev), Birikim (30).

Page 81: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

THE APPROACH OF THE SPORTS PRESS TO PUBLIC RELATIONSACTIVITIES IN TURKEY

Aydemir Okay∗

ABSTRACTJournalism and public relations are professional fields very close to each other. Despite someevidences regarding the usefulness of public relations supports on news work, a number of studieshave described the perceptions of public relations practitioners and journalists as sometimesadversarial, cooperative, or a love-hate relationship, and mostly skeptical toward each other.Most studies confirm that practitioners try to influence the news process and journalists try todefend against undue influence by sources, too.Although sport is used as a communications vehicle it hasn’t been given adequate treatment withinpublic relations literature. The purpose of this study is to indicate how sports writers (referred toas “journalists” in this study) encounter public relations activities of various institutions whilstpreparing the sports news, and how they are affected by these activities.

Keywords: Journalism, sports journalists, public relations practitioners, news.

TÜRKİYE’DE SPOR BASINININ HALKLA İLIŞKİLER FAALIYETLERİNEYAKLAŞIMI

ÖZET

Gazetecilik ve halkla ilişkiler birbirleriyle çok yakından ilişki içinde olan alanlardır. Haberyapımıyla ilgili halkla ilişkiler kaynaklı yardımların faydalı olduğuna ilişkin bazı ifadelerolmasına rağmen, pek çok çalışma halkla ilişkiler uygulayıcıları ve gazetecilerin algılamalarınıbazen birbirine karşıt, işbirlikçi, aşk-nefret ilişkisi olarak, çoğu zaman da birbirlerine karşışüpheci olarak tanımlamışlardır. Çoğu çalışma, uygulayıcıların haber sürecini etkilemeye vegazetecilerin de kaynaklara bakarak yersiz baskıya karşı savunmaya çalıştıklarını teyit etmektedir.Spor, bir iletişim aracı olarak kullanılmasına rağmen, halkla ilişkiler literatüründe bu alanyeterince ele alınmamıştır. Bu çalışmanın amacı, spor gazetecilerinin haberlerini hazırlarken neölçüde çeşitli kurum ve kuruluşların halkla ilişkiler faaliyetleriyle karşılaştıkları ve bufaaliyetlerden ne ölçüde etkilendiklerini ortaya koymaktır.

Anahtar sözcükler: Gazetecilik, spor gazetecileri, halkla ilişkiler uygulayıcıları, haber.

∗ Doç. Dr. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi

INTRODUCTION

In this age of globalization, we’re often beingbombarded by news. The economical, effectivemethod of communicating with large andwidely dispersed publics is through thenewspapers and the other mass media. Publicrelations practitioner’s success sometimesdepends on getting people to read what he/shegives the public. Grunig and Dozier (1992)express that traditionally public relations andorganizations has been grounded in ajournalistic approach and the PR field wasconcerned almost exclusively with generatingpublicity through the use of the press. So, the

relationship between PR practitioners andjournalists is a crucial one for the mediarelations function in PR.

Journalism and public relations areprofessional fields very close to each other. Apublic relations practitioner calls for somesupport from journalists for promotionalactivities for his/her company, whilejournalists, in return, produce news stories byusing press releases or press conferences,preplanned events, or official proceedings frompublic relations practitioners in order to dotheir duties more easily and rapidly. To fulfilltheir strategic objective, practitioners try to

Page 82: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

The Approach of the Sports Press to Public Relations... (82-92)

83

influence the news-making process byproviding information to journalists as neededand thereby reduce the information gatheringcosts of journalists. Journalists depend on PRinformation subsidies, while striving tomaintain their autonomy in the news selectionprocess (Shin & Cameron 2003).

For journalists, the power of public relationsserves to enhance their stature as defenders ofthe public’s right to know. According toWeischenberg (1997), the more things to bedone by journalists, that is to say the more busythey are in their efforts, the more frequentlythey refer to public relations materials.According to this idea, the more time ajournalist spends for his/her investigation, theless frequently he/she refers to public relationsmaterials.

1. LITERATURE REVIEW

Research on relationships between journalistsand PR practitioners was first conducted in theUnited States of America. According toBarbara Baerns, who performed initial researchon this topic in Germany (Baerns 1992), thevery first research in this field is“Newspapermen and Practitioners DifferWidely on PR Role” by Craig Aronoffpublished in the Public Relations Journal in1975, followed by other ones in the USA (Belz,Talbott & Starck 1993, Grunig & Hunt 1984:224) and Europe. On the other hand, Sallot &Johnson (2006a: 151) express that “since the1960s more than 150 studies have examinedsome aspect of relations between publicrelations practitioners as news sources andjournalists as media gatekeepers”.

Despite some evidences regarding theusefulness of PR subsidies on news work, anumber of studies have described theperceptions of PR practitioners and journalistsas sometimes adversarial (Wright 2005),cooperative, or a love-hate relationship, andalways skeptical toward each other (Shin &Cameron 2003). Most studies confirm thatpractitioners try to influence the news processand journalists try to defend against undueinfluence by sources.

Sallot & Johnson (2006b) state that much ofthe literature portrays journalist-practitionersrelations as adversarial, with journalistsdenigrating practitioners’ professionalbehaviors and status. It is characterized by bothcooperation and conflict.

1.1. Journalists’ Opinions about PublicRelations Practitioners

Some of the studies on the relationshipbetween journalism and public relations haveshowed that journalists have negative opinionsabout public relations practitioners. Journalistsrelegate practitioners to a lower status, lowerethical conduct, poorer job performance, andless honorable intentions (Neijens & Smit2006). Spicer’s thematic analysis and Ryan &Martinson’s observation found that journalistshold a negative, often antagonistic, attitudetoward the public relations field (Wright 2005:103, Shaw & White 2004: 494); and Aronofffound many journalists had negative attitudestowards PR practitioners, though many“acknowledge the contribution made by PR tothe process of news production”, because ofjournalists’ news value orientations and viewof practitioners as low in source credibility(Shin & Cameron 2003, Wright 2005).

Journalists inaccurately perceived news valuesof practitioners, tending to believe practitionerswere inclined to deceive the press by“depicting the subject in a favorable light”(Shin & Cameron 2003: 585). Sallot, Steinfatt& Salwen (1998) demonstrated that somejournalists view public relations practitionersnegatively for their role as advocates and forhaving hidden agendas, withholdinginformation, and compromising ethics. Theywere not quite accurate in predictingpractitioners’ perception (Shin & Cameron2005). At the same time, journalists havecharged that public relations practitioners are,manipulative, one-sided, and deceptive. Theyalso complain that PR practitioners servespecial interests rather than the public.

Shin & Cameron (2003) indicated that much ofthe conflict between PR practitioners andjournalists is based on the perception ofincompatibilities. Both professions playdifferent communication roles as sender orreceiver. These differences involve perceived

Page 83: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

84

incompatible goals or values of sourceadvocacy or reporter objectivity.

1.2. The Effect of Public RelationsPractitioners

Practitioners were found to be less negativeperceptions about journalists. Some scholarslike that Kopenhaver, Martinson & Ryan;Stegall & Sanders, found that public relationspractitioners were quite capable of assessingthe opinions of journalists. PR practitioners hadpositive view of journalists and were eager towork with them (Neijens & Smit 2006).

Some scholars have documented currentjournalists’ dependence on PR practitioners.The consensus of public relations’ influencehas resulted in numerous statistical estimates ofthe effects of public relations on news. Forexample, Cutlip and his colleagues stated that40 percent or more of news content is initiatedby public relations sources (Cutlip, Center &Broom 1985). In a study of the influence ofinformation giveaways originating fromLouisiana state agencies on the state’s dailynewspapers, Turk reported 51 percent of thereleases found their way into published stories(Turk 1986). Estimates of the percentage ofnews content influenced by public relations’subsidies or journalists’ contacts withpractitioners range from 25% to 80% (Sallot &Johnson 2006: 83, Shin & Cameron 2003:584).These and similar other studies showpublic relations practitioners’ influence on thepress.

Delorme & Fedler (2003) also argue that thetension between journalism and publicrelations has a long history and the newspaperindustry and the journalists feared that the freepublicity provided by public relationspractitioners would reduce advertising income,and started a campaign against the “spacegrabbers”. So, public relations is stillconsidered by many journalists, as just anothername for publicity.

Shin & Cameron (2005) found that whilejournalists were perceived as defenders of thepublic who are generally indifferent toorganizational purpose, practitioners wereperceived as strategic managers to build the

relationship with the media in the interests oftheir organization.

In one study on the current relationshipbetween journalists and PR practitioners,Sallot, Steinfatt & Salwen (1998) found thatjournalists and PR practitioners seemed toperceive the worst in each other, but somedifferences were based on fact. The authorsexplained that “practitioners continually offerjournalists unsolicited assistance in theperformance of their jobs. With good reason,journalists perceive that practitioners have self-serving motives for offering this ‘service’”.These researchers concluded that bothjournalists and practitioners are professionalswho share similar values and that both, in theirown ways, serve beneficial social roles. Twogroups remain largely inter-dependent.Practitioners with prior experience asjournalists are viewed as more skilled andethical than those without. In the late 1990s,the adversity between two groups seemed to beabating (Sallot & Johnson 2006a).

Sallot & Johnson (2006a) found in theirresearch that journalists’ assessment of theirrelationships with practitioners in 1991-2004were less antagonistic than those reported inearlier journalist-practitioners relationsresearch.

Western scholars have examined the currentrelationships between journalists and publicrelations practitioners for decades. On the otherhand, (to our knowledge) there has been onlyone study (Okay & Okay 2004) related to thistopic in Turkey. This study reports the resultsof public relations practitioners’ influence onthe journalists. The purpose of this study is toindicate how sports writers (referred to as“journalists” in this study) confront publicrelations activities of various institutions whilstpreparing the sports news, and how they areaffected by these activities.

2. METHOD

The total daily sales of 35 national paperspublished in Turkey are 5.043.452. This studycovers 10 daily papers, namely Fanatik,Türkiye, Hürriyet, Sabah, Fotomaç, Zaman,Posta, Milliyet, Bugün and Takvim. The total

Page 84: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

The Approach of the Sports Press to Public Relations... (82-92)

85

sales rate of these papers is 3.673.870, whichconstitutes 72,8 % of the daily circulation.

On 22 December 2006, as the initial step of theresearch, 143 journalists’ e-mail addresseswere determined and sent an invitation mail toanswer a questionnaire of 116 questions, six ofwhich are open ended questions, on a web-site.Due to insufficient response, a secondinvitation was sent on 15 January 2006,requesting them to complete the questionnaire.In both applications, it was not possible to sendan invitation to 15 journalists whose e-mailaddresses were incorrect and 17 journalistswhose mailboxes were full. In addition to this,neither sports journalists nor reporters of twonewspapers participated in the questionnaire(Bugün and Takvim). After the questionnairewas placed on the web-site, the participantswere given 2 months, starting on 22 December2006. At the end of this time limit, 41journalists filled in the forms, 5 of which wereexcluded as they were incomplete. This meant36 questionnaires were valid for the study.Therefore, the participation rate of therespondents in our study was 25,17 %. Thetime needed to answer the questionnaire wascalculated as approximately 14 minutes. Thedata gathered from the study were evaluated bySPSS program. The reliability analysis of theresearch was carried out by Alpha method.Alpha was found to be ,8345.

3. THE PARTICIPANTS OF THE STUDY

The participants were all males. 41,7 % ofthose participants (n=36) are high schoolgraduates, 2,8 % of them are two-yearvocational school graduates, and 55,6 % areuniversity graduates. 50 % of those universitygraduates are from faculties of communicationand 10 % are from sports academies. 94,4 % ofthe journalists make a living from the job itselfand 86,1 % have no other job experience. 16,7% of them consider giving up and changingtheir careers. However, none considersworking in the field of public relations.

38,9 % of them have been doing their job formore than 20 years, 36,1 % of them for 8-13years and 16,7 % for 14-19 years. 41,7 % ofthe participants are reporters, 25 % of them arecolumnists, 16,7 % are editors, 5,6 % are

information supervisors and 11,1 % of themwork under different titles. In this research,they are called “journalists” in the generalsense.

While only 36,1 % of the participants doregular sports, 66,7 % of them do not have anysports license. 72 % of the participants reportedthat they mostly made football news.

4. FINDINGS

4.1. The Sources that Sports JournalistsUtilize for Making News

Upon the question of the sources and theirusage frequency, the sports journalists made itexplicit that they chiefly use their own sourcesto make news. Apart from their own sources,they also utilize the sentences of sportsmen andtechnical staff, the internet, clubs’ accounts andfinally sentences of sponsor institutions fornews making. (1=Never; 5=Always).

The sources that SportJournalists FrequentlyUtilize for MakingNews (n=36)

Mean Std.Deviation

Clubs’ accounts 3,81 1,037Sentences fromsponsor institutions

3,17 1,231

Sentences fromsportsmen andtechnical staff

4,50 ,561

From my own sources 4,69 ,467The internet 4,06 ,860News agencies 4,19 ,856

4.2. How Informative Material from PublicRelations Experts Is Transmitted to SportsJournalists

61,1 % of public relations experts mostlyforward their informative material through e-mail, which is followed by telephone (8,3 %)and mail (8,3 %). Press release, press briefing,official statements and fax are the least usedmeans of communication.

Page 85: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

86

4.3. Journalists’ Encountering Ways to theInformative Material from Various Units

We tried to determine how often sportsjournalists, while performing their job, reachinformation through “sports federations” and“sports clubs”, and to what extent theyencounter methods such as “press release”,

“press conference”, “press travel”, “pressbriefing”, “personal meeting with publicrelations experts” and “utilizing newtechnologies for public relations”, which areparticularly employed by sponsoring and non-sponsoring corporate bodies increasing innumber especially in the field of football. (1=Never; 5= Very often).

Journalists’ encountering ways to the informative material fromvarious units (n=36)

Mean Std.Deviation

frequency of encountering press releaseSports federations 3,44 1,501Sports clubs 3,61 1,337Sponsor institutions 3,81 1,390Non-sponsoring corporations 2,75 1,500frequency of receiving press conference invitationSports federations 3,47 1,183Sports clubs 3,81 ,856Sponsor institutions 3,58 1,228Non-sponsoring corporations 2,86 1,199frequency of receiving press travel invitationSports federations 2,44 1,132Sports clubs 2,78 1,198Sponsor institutions 3,14 1,222Non-sponsoring corporations 2,50 1,298frequency of receiving press briefing invitationSports federations 3,19 1,064Sports clubs 3,58 1,025Sponsor institutions 2,89 1,008Non-sponsoring corporations 2,97 1,183frequency of receiving personal meeting invitation with publicrelations expertsSports federations 2,58 1,131Sports clubs 2,78 1,290Sponsor institutions 2,83 1,342Non-sponsoring corporations 2,64 1,222frequency of applying new technologiesSports federations 3,25 1,131Sports clubs 3,00 1,287Sponsor institutions 3,67 1,095Non-sponsoring corporations 3,06 1,120

It appears that sports journalists are more likelyto encounter getting press releases (M: 3,81),receiving press travel invitation (M: 3,14),receiving personal meeting invitation withpublic relations experts (M: 2,83) and applyingnew technologies (e.g. public relationsactivities through the Internet, CD, telephone

information lines) (M: 3,67) coming fromsponsor institutions. On the other hand, theyare more likely to get invitations for pressconference (M: 3,81) and for press briefing (M:3,58) from sports clubs. It can be seen from theabove chart that sports journalists encountermany options quite often apart from their

Page 86: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

The Approach of the Sports Press to Public Relations... (82-92)

87

receiving personal meeting invitation withpublic relations experts and receiving presstravel invitation in general.

4.4. The Views of Sport Journalists for thePress Releases Sent to Them

In this research, we, by utilizing the statementsmade by Weischenberg (1997) in Germany,also intended to examine how sports journalistsevaluate press releases. (1= AbsolutelyDisagree, 5= Absolutely Agree).

Sports journalists find the press release sent tothem reliable (M: 3,36). They also share theviews that they save time (M: 3,28), conveynecessary information (M: 3,22), lead touncritical news (M: 3,11) and are notunnecessary (M:3,03). However, they disagreewith the ideas that they replace research, arewell prepared and propose new topics.

The views of sportsjournalists for the pressreleases they get (n=36)

Mean Std.Deviation

Reliable 3,36 1,175Well prepared 2,83 1,108Saving time in research 3,28 1,279Unnecessary 1,92 ,874Sent more than necessary 2,67 1,373Proposing new topics 2,97 1,253Conveying necessaryinformation

3,22 1,124

Replacing research 2,36 1,099Leading to uncriticalnews-making

3,11 1,260

When we relate the view that press releasesconvey unnecessary information to the sportsjournalists’ education level on the cross table,we can state that the higher the education, thehigher the rate of the view that press releasesconvey unnecessary information.

Press releases convey unnecessaryinformation Total

Level of Education Disagree Agree No IdeaHighSchool

Count 4 6 5 15

% 57,1 % 28,6 % 62,5 % 41,7 %University Count 3 15 3 21

% 42,9 % 71,4 % 37,5 % 58,3 %Total Count 7 21 8 36

% 100,0 % 100,0 % 100,0 % 100,0%

In our study, while the rate of the high schoolgraduates who agree that press releases areunnecessary is 28,6 %, this rate increases to71,4 % among university graduates.

They also think that too many press releasesare sent to them, which is more than necessary.75 % of the sport journalists stated that theyreceive an average of 1 to 5 press releases dailyfor public relations purposes.

4.5. Conferences and Travels for PublicRelations Purposes

Conferences play a significant role indescribing an event fully in detail. However, it

was established that the participants of thisresearch do not attend conferences veryfrequently. Generally, the frequency of gettingan invitation for a conference has the followingpercentages: Once or twice a day is 2,8 %,once a week is 16,7 %, more than once a weekis 22,2 %, and once a month is 33,3 %. 19,4 %of them never receive an invitation. Sportsjournalists, according to the findings attendthose events at the rate of 27,8 % for “all theones related to their own working field”, 25 %for the “attractive ones” and 13,9 % for theclubs that they are responsible for.

Travel for public relations purposes is one ofthe most frequently used methods for giving

Page 87: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

88

information to the media. It was determinedthat sports journalists do not often receive aninvitation outside their working place to seesomething in its own place. 47,2 % of themdeclared that they get no invitation of this kind,and 44,4 % of them stated that they get suchinvitations “once a month”.

4.6. The News Sources of the SportsJournalists and Their Views on Them

In this research, we try to determine thesources that sports journalists utilize for

making news and their ideas upon theinformation that these sources convey underseveral headings. Basically, the answer that wepursue with those questions in the survey issports journalists’ view of their relations withpublic relations experts, sponsor institutions,press agents, and club representatives. Thewords that we apply to determine this, are asfollows: “getting help”, “informative aim of thesources”, “the influence purpose of sources”and “reciprocal benefits”.

The news sources of the sports journalists and their views on these sources(n=36)“getting help” (1= never; 5= always)

Mean Std.Deviation

Public relations experts 2,69 1,305Sponsor institutions 2,89 1,141Press agents 3,83 1,028Club representatives 4,25 ,841“informative purpose of the news from the units listed below”(1= completely disagree; 5= absolutely agree)Public relations experts 3,53 ,910Sponsor institutions 3,22 1,098Press agents 3,53 ,910Club representatives 3,61 ,803“the influence purpose of the news coming from the units listed below”Public relations experts 3,11 1,141Sponsor institutions 3,19 1,091Press agents 3,42 ,996Club representatives 3,56 ,909“the reciprocal benefits of the news coming from the units listed below”Public relations experts 3,33 1,042Sponsor institutions 3,19 1,037Press agents 3,33 1,014Club representatives 3,56 ,909

The participants of our research declared thatthey mostly get help from units such as clubrepresentatives (M: 4,25) and clubs’ pressrepresentatives (M: 3,83). The informationgiven from the same units conveys informativeaim, purpose to influence and reciprocalbehavior. According to these data, clubrepresentatives and press agents are the mostfrequent sources that sports journalists use.

4.7. The Effect of Public Relations Materialson Journalists’ Agenda

Upon being asked how their agenda is affectedby the materials that are sent to them for public

relations purposes, 47 % of them declared thatthey are not affected. On the other hand, 5,6 %of them expressed that they are influenced verymuch and 22,2 % of them explained that theyare affected. Evaluating these responses, wemay conclude that public relations activitiesand materials do not affect sport journalists’working agenda (M: 3,08).

4.8. Units having the most Public RelationsActivities

Sports journalists explained that whileperforming their jobs, the units they

Page 88: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

The Approach of the Sports Press to Public Relations... (82-92)

89

continually keep in contact with are mostlysponsor institutions having public relationspurpose and information (52,8 %). This is

followed by sports clubs (19,4 %) and activitiesof sports federations (13,9 %).

Units that have the most public relations activities for sportsjournalists (n=36)

Frequency Percent

Sports federations 5 13,9Sports clubs 7 19,4Sponsor institutions 19 52,8Directorate General of Youth and Sport 3 8,3Non-sponsoring commercial institutions 1 2,8Others 1 2,8Total 36 100,0

The tendency of sponsor institutions’ to havemore public relations activities to makethemselves known better by their targetaudiences should be taken for granted as this isan indispensable activity of sponsorship.

4.9. Accepting Gifts

55,6 % of the participants explained that theysometimes accept gifts from sponsors, sportsclubs and companies making sports equipment

Sports journalists’ opinions of the gifts sent to them (n=20) I accept I do notaccept

No Answer

A small gift that reminds the institution or corporation 90 % 5 % 5 %A gift that introduces the product or service 80 % 10 % 10 %A gift that is very expensive 15 % 75 % 10 %A gift that makes my job easier 80 % 10 % 10 %A product or service which does not have money concerns(e.g. a mobile telephone, or staying in a new hotel)

45 % 45 % 10 %

When we evaluate these responses, it is clearthat sports journalists accept a gift thatreminds an institution or corporation, thatintroduces a product or service and thatmakes their job easier. On the other hand,they refuse a gift which is too expensive.However, those gifts that remind aninstitution or make their job easier can stillbe very expensive.

4.10. Sports Journalists’ Views on PublicRelations

We tried to determine sports journalists’views on public relations by implementingsome statements, and asking them toindicate how much they agree or disagree

with those statements. (1= Absolutely disagree,5= Absolutely agree).

Upon the question “whether public relationsexperts who have established a personal contactwith the journalist have a higher opportunity ofbeing mentioned in their news”, 50 % of thesports journalists stated that personal contact orinvolvement has an influence. However, 41,7 %of them disagree with this idea. (M: 2,94; Std.Deviation: 1,241). It is, therefore, obvious in thisresearch that those who have personal contactwith the press members have a higher chance tomake news about their institutions.

The following result came out when sportsjournalists’ level of education was crosses withthe media coverage of the public relations expertshaving personal contact with sports journalists.

Page 89: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

90

Level of Education

Public relations experts having a personalcontact with sports journalists have ahigher chance of media coverage Total

Disagree Agree No ideaHigh School Count 7 6 2 15

% 46,7 % 33,3 % 66,7 % 41,7 %University Count 8 12 1 21

% 53,3 % 66,7 % 33,3 % 58,3 %Total Count 15 18 3 36

% 100,0 % 100,0 % 100,0 % 100,0 %

The higher the level of education, the morelikely it is that they make news about thepublic relations experts with whom they havepersonal involvement. While the rate is 66,7 %with university graduates, it drops to 33,3 %with high school graduates.

When the experience of the journalists andmaking news from the public relations expertswith whom they have personal contact arecrossed, the dominant view is that the more theexperience they have, the more the news thatthey make from the public relations expertswith whom they have personal contact.

Experience

Public relations experts having apersonal contact with sports journalistshave a higher chance of media coverage Total

I disagree I agree No idea13 yearsor less

Count 8 6 2 16

% 53,3 % 33,3 % 66,7 % 44,4 %14 yearsand more

Count 7 12 1 20

% 46,7 % 66,7 % 33,3 % 55,6 %Total Count 15 18 3 36

% 100,0 % 100,0 % 100,0 % 100,0 %

While the journalists who have 14 years ormore experience agree with the idea with apercentage of 66,7, those who have 13 years orless experience agree with the idea with apercentage of 33,3.

Upon the question “whether public relationsactivities have a positive contribution to thepress”, 61,1 % of the journalists agree with thisidea. (M: 3,33; Std. Deviation: 1,042). Thisview has already been supported by the datarelated to the informative materials. Both dataconfirm each other.

The majority of the sports journalists (68,5 %)disagree with the idea that public relations

activities give the journalism a more passiverole. This fact indicates that journalists inTurkey still have a desire to be active whilstpreparing their news.

When the journalists were asked whether theyutilize public relations activities more whenthey have busy working schedules, 38,9 % ofthem stated that they do, 36,1 % stated thatthey do not use more, and 25 % of themindicated that they have “no idea”. When weevaluate these responses, we may state thatjournalists utilize public relations activitiesmore, though a little, when they have a busyschedule.

Page 90: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

The Approach of the Sports Press to Public Relations... (82-92)

91

Upon the question “whether the sportsjournalists feel obligated to allow more spacefor public relations activities for the majoradvertisers in their newspapers”, 61,1 % ofthem stated that they do not feel obligated to doso, and 77,8 % of them responded that they donot feel such pressure from their supervisors(Mean: 1,89; Std. Deviation: ,950).

58,4 % of them think that those who practicepublic relations should have a journalismbackground (Mean: 3,50; Std. Deviation:1,363).

5. LIMITATIONS

The results of this study cannot be generalized.The number of the participants was not highdue to the hectic life style and work load of thejournalists. It is also these limitations thathinder conducting other statistical methods toevaluate the research.

CONCLUSIONS

Practitioners should improve theirunderstanding of media processes and skills atpackaging information. That information cansuccess in framing their stories for media.Better framing by practitioners will satisfyjournalists’ needs; enhance probabilities ofachieving desired media coverage; andimprove relationships with journalists (Sallot &Johnson 2006a).

In this study, it is revealed that whilst sportsjournalists make news, they utilize severalsources apart from their own ones, and thatespecially sponsor institutions send themexcessive amount of informative material.However, sports journalists make more newscoming from the statements of clubrepresentatives and from press agents; theinformation or other material coming frompublic relations practitioners do not have muchinfluence on their working agenda.

Our research brought us to another conclusionthat people or institutions having personalcontact or relations with the press membersincrease the possibility of their mediacoverage. In addition to this, the study also

indicated that sports journalists do not have anycomplaints about public relations activities.

REFERENCES

Avenarius H (1995) Public Relations: dieGrundform der gesellschaftlichen Kommuni-kation, Darmstadt: Wiss.Buchgss.

Baerns, B.(1992). Öffentlichkeitsarbeit alsTheme der Publizistik-und Kommunikationswissenschaft-Rückblick und Rahmen aktuellerAnnäherungen. In H. Avenarius (Hrsg.). IstPublic Relations eine Wissenschaft?: EineEinführung. (pp.133-150). WolfgangArmbrecht, Opladen: Westdeutscher Verlag.

Baskin O, Aronoff C and Lattimore D (1997)Public Relations. Fourth Edition, McGraw-Hill.

Belz A, Talbott, A D and Starck K (1993)Cross Perceptions of Journalists and PRPractitioners. In H.D.Fischer, U. G.Wahl,(Hrsg.). Public Relations: Geschichte-Grundlagen-Grenzziehungen= Öffentlichkeitsarbeit (pp.143-160). Frankfurt am Main;Berlin; Bern; New York, Paris; Wien: Lang.

Bentele G (1992) Ethik der Public Relations alswissenschaftliche Herausforderung. In H.Avenarius (Hrsg.). Ist Public Relations eineWissenschaft: Eine Einführung, (pp.151-170).Wolfgang Armbrecht, Opladen:Westdeutscher Verlag.

Cutlip S M, Center A H, and Broom G M(1985) Effective Public Relations, 6th ed.Englewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall, Inc.

Delorme D E and Fedler F (2003) Journalists’hostility toward public relations: An historicalanalysis, Public Relations Review, 29 2), 99-124.

“Die Rolle der Quellen in der öffentlichenKommunikation. Oder: Ohne PR läuft nichts”given by G. Bentele at the conference entitled“Autonomie und Beeinflussun. Beziehungenzwischen Journalismus und PR” held onFebruary 15, 2002.

“Der (un)abhängige Journalismus Friktionen,Fiktionen - und andere Beobachtungen” givenby Martin Löffelholz at the conference entitled“Autonomie und Beeinflussun. Beziehungen

Page 91: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

92

zwischen Journalismus und PR” held onFebruary 15, 2002.

Grunig J E, Dozier D M, Eds.(1992)Excellence in Public Relations andCommunication Management, New Jersey:Lawrence Erlbaum Associates.

Grunig J E and Hunt T (1984) ManagingPublic Relations, New York: Hold, Rinehartand Winston.

Neijens P and Smit E (2006) Dutch publicrelations practitioners and journalists:Antagonists no more, Public Relations Review,32 (3), 232-240.

Okay A and Okay A. (2004) Die Beziehungenvor PR Verantwortlichen und Journalisten inder Türkei. Autonomie und Beeinflussung.Beziehungen zwischen Journalismus und PR,Hrsg. Klaus-Dieter Altmeppen, Ulrike Röttger,Günter Bentele, Wiesbaden: WestdeutscherVerlag.

Ruß-Mohl S (1992) Gefährdete Autonomie?Zur Außensteuerung von Public Relations-DasBeispiel USA. In H. Avenarius (Hrsg.). IstPublic Relations eine Wissenschaft: EineEinführung, (pp. 311-324). WolfgangArmbrecht, Opladen: Westdeutscher Verlag.

Sallot L M and Johnson E A (2006a)Investigating relationships between journalistsand public relations practitioners: Workingtogether to set, frame and build the publicagenda, 1991-2004. Public Relations Review,32 (2), 151-159.

Sallot L M and Johnson E A (2006b) Tocontact … or not? Investigating journalists’assessment of public relations subsidies andcontact preferences, Public Relations Review,32 (1), 83-86.

Sallot L M, Steinfatt T M and Salwen M B(1998) Journalists’ and Public RelationsPractitioners’ New Values: Perceptions andCross-Perceptions. Journalism and MassCommunication Quarterly, 2, 366-377.

Shin J H and Cameron G T (2005) Differentsides of the same coin: Mixed views of publicrelations practitioners and journalists forstrategic conflict management. Journalism andMass Communication Quarterly, 82 (2), 318-338.

Shin J H and Cameron G T (2003) Thepotential of online media: A coorientationalanalysis of conflict between PR professionalsand journalists in South Korea. Journalism andMass Communication Quarterly, 80 (3), 583-602.

Shaw T and White C (2004) Public relationsand journalism educators’ perceptions of mediarelations, Public Relations Review, 30 (4), 493-502.

Turk J V (1986) Public Relations Influence onthe News. Newspaper Research Journal 7, 15-27.

Weischenber S (1997) Selbstbezug undGrenzverkehr Zum Beziehungsgefügezwischen Journalismus und Public Relations,PR Forum, 3 (1), 6-9.

Wright D K (2005) We have rights too:Examining the existence of professionalprejudice and discrimination against publicrelations. Public Relations Review, 31(1), 101-109.

www.agenturcafe.de/downloads/KKStudie.pdf.

Page 92: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

SPORUN PAZARLAMASI VE PAZARLAMA İLETİŞİMİNDE SPOR

Hüseyin Altunbaş*

ÖZETDünyada farklı kültür ve sosyal statülerden insanların bir araya gelerek birlikte tüketebildiği ortakürün olan spor, hem kendini ürün olarak markalaştırma hem de markaları hedefe taşıma nokta-sında önemli bir yere sahiptir. Hayatımızın her anında spor yer almaktadır. Kitleselleşme ile ticariboyutu birleşince önemini giderek artırmaktadır. Günümüz pazarlama iletişiminin etkisiyle spor,pazarlamayı ve stratejilerini kullanır hale gelmiştir. Satılabilir olmanın gerekliliği, rekabetin ina-nılmaz boyutta fazlalaşması markaların spordan faydalanma sürecini hızlandırmıştır. Pazarlamastratejilerindeki yeri daha da fazlalaşan spor, spor pazarlaması kavramı ile kendi özgürlüğünükazanmış ve bütünleşik pazarlama iletişiminde önemli bir yere sahip olmuştur. Geleneksel pazar-lama yerine spor pazarlaması dünyada ve Türkiye’de sporun ürün olma boyutuyla ve sporun ileti-şim stratejisindeki kullanılma boyutuyla ilgili örnekleri ele almaktadır. Sporu iletişim stratejisindedüşünmeyen, spor ürününün özelliklerini kavramayan markalar rekabetçi avantaj elde edeme-mektedir. Spor hedef kitleye doğrudan ve etkili şekilde ulaşmada inanılmaz avantajlar sunmakta-dır. Bu önem doğrultusunda bu çalışma geleneksel pazarlamadan spor pazarlamasını geçişin a-şamalarını, önemini, markalara sağladığı avantajları incelemektedir.

Anahtar Sözcükler: Spor, pazarlama iletişimi, spor pazarlaması.

MARKETING OF SPORTS AND SPORTS IN MARKETING COMMUNICATIONS

ABSTRACTSports, which is the common activity of people from various cultural and social status has an im-portant role in taking brands to their goals. Sports is everywhere in our lives. When commercialaspect is combined with massive aspect its significance becomes clearer. Sports started to benefitmarketing and its strategies with the effect of today’s marketing communications. The requirementfor sales and the fabulous increase in competition accelerated benefiting of brands from sports.Sports is becoming more significant in marketing strategies and it gained freedom and had animportant place in integrated marketing communications. Sports marketing rather than traditionalmarketing handles the examples of sports as a product and usage of sports in communicationsstrategy in world and in Turkey. Brands that do not consider sports as a tool for communicationsstrategy and that do not understand the features of sports can not gain competitive advantage.Sports provide fabulous advantages for direct and effective reach to the target audience. In accor-dance with that significance, this study analyses the stages, importance and the advantages oftransition from traditional marketing to sports marketing.

Keywords: Sports, marketing communications, sports marketing

* Yrd. Doç. Dr. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi

GİRİŞ

Günümüzün modern ve hızlı yaşam koşulların-da sporsuz hayat sağlıksız hayat ile eşdeğergörülmektedir. Yaşam standartlarının yüksel-mesi ve boş zamanların artması, tüm dünyadasportif aktivitelere ilgi ve katılımı da artırmış-tır. Spor çok sayıda insanı aynı anda bir arayagetirebilen büyük bir güce sahip olmuştur. Buözelliği ile sosyal yaşam üzerinde büyük biretki oluşturmuş ve popüler bir kavram haline

gelmiştir. Sporun büyük bir endüstriye dönüş-mesinin altında da ‘toplumsal gücü’ yatmakta-dır. Öyle ki, dünyanın en büyük şirketleri uzunyıllar önce bu gücü fark etmiş ve sporla ilişkilipazarlamayı kullanmışlardır. Spor branşları,haberleri, spor uzmanları hayatın her anındatüketicinin karşısına çıkmakta ve talep gör-mektedir. Bu özelliğini özellikle bazı branşlar-da ticarileşmenin katkısını da alarak daha genişkitlelere taşımıştır. Birbirine bağlı sektörlerietkileme gücünü de katarak büyük ölçekli birendüstri haline dönüşmüştür (Yoon ve Choi

Page 93: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

94

2005: 191). Bunun sonucu pazarlama iletişi-mindeki payı son yıllarda dünya genelinde artışgöstermiştir.

Dünyada çok daha fazla örnekleri olmasınakarşın Türkiye’de sporun ürün olma özelliği vespordan iletişim stratejisinde faydalanma özel-liği son yıllarda konuşulmaya, tartışılmaya veörneklendirilmeye başlanmıştır. Dünyada sporpazarlaması kavramı ilk olarak 1978 yılındaAdvertising Age Magazin’de, Türkiye’de ise 8-9 Nisan 1991 tarihleri arasında İstanbul’da dü-zenlenen “Sporda Marketing Semineri”ndekonuşulmaya başlanmıştır (http://www. spor-bilim.com). 13 yıl sonra konuşulmaya başlanankavramın uygulamaya geçirilmesi Türkiye’deson yıllarda mümkün olmuştur. 4-5 Aralık2006 tarihinde düzenlenen Türk Sporu Sponso-ruyla Buluşuyor gibi büyük bir organizasyonla,federasyonların pazarlamaya verdikleri önemiartırmaya başlamaları, sponsorluk yasasınınçıkması, spor pazarlaması ile ilgili yayınlarınortaya çıkması (Sports Marketing Aylık Sporve Pazarlama Dergisi) futbol dışında diğerbranşlarında sponsorluk çalışmalarına yoğun-laşmaları ve takımlara, liglere, federasyonlarasponsor olan firma sayısının fazlalaşması gibibir çok olumlu gelişme spor pazarlamasınınbüyümesini ve geleceğe yönelik açılımlarıfarklılaştırmıştır.

Soyut, öznel, sosyalleşmeyi etkileyen, öncedentahmin edilemeyen, unutulmayan yapısı sporunhem ürün olarak hem de iletişim aracı olarakkullanılmasını ve etkisini artıran faktörlerden-dir. Bu faktörlerin etkisi tüm iletişim sektörünüetkilemiş spor yayınları, spor uzmanları, sporprogramları, spor radyoları ve spor televizyon-ları ortaya çıkmıştır. Türkiye’de marka iletişi-minde sporu kullanarak marka değerine katkısağlayan firma sayısı artmaktadır. TurkcellSüper Lig, Beko Basketbol Ligi, Fortis TürkiyeKupası, Tadım Basketbol Türkiye Kupası gibibirkaç örnek sporun pazarlama iletişimi içinde-ki kullanılmasına örneklerdendir.

Spor pazarlaması geleneksel pazarlamadan vesponsorluktan farklı olarak entegrasyonu içer-mektedir. Takıma sponsor olmak, ürün çıkar-mak, tv programına sponsor olmak ayrı ayrıdeğil bütünleşik değerlendirilmelidir. Spor pa-zarlamasında, spor sponsorluğuna sponsorlukdışında “ortaklık” adını vermek, karşılıklı ka-

zan-kazan ilkesinin spor sponsorluğundakiyansımasıdır. Sponsorluk bütçelerinde büyükpayları yine sporun almış olması spor pazarla-ması ile bu payın disiplinli ve etkili kullanımınısağlayacaktır.

ÜRÜN OLARAK SPOR (5 P)

Pazarlama, rekabet varsa vardır. Günümüz fir-ma, ürün ve hizmet sayılarına bakıldığındarekabetin her sektöre hızla yayıldığı anlaşıl-maktadır. Bunun sonucu firmalar için rekabetteavantaj elde edebilmek için farklı düşünmekfarklı davranmak zorunluluğu ortaya çıkmakta-dır. Farklı olmadığın noktada rekabetten karlıçıkmak mümkün olamamaktadır. Farklılık içinhem ürün hem de iletişim stratejilerinde farklı-lık yapmak öncelikle gerekmektedir. Gelenek-sel pazarlama ürün (product), fiyat (price), da-ğıtım, yer (place) ve tutundurma (promotion)olarak ele alınırken, pazarlama iletişimi ileürün iletişimi, fiyat iletişimi, dağıtım iletişimive reklam, halkla ilişkiler, promosyon ve bire-bir satıştan oluşan iletişim araçları ile pazarla-ma iletişimi sistemi daha entegre hale gelmiş-tir. Ürünün iyi ve kaliteli olması bu entegras-yonun birincil zorunluluğudur. “Kötü ürününiyi reklamı o ürünü batırır” özdeyişi bunu an-latmaktadır. Pazarlama iletişimi ile ürününkendisini, markasını, paketini, fiyatını ve dağı-tımını da pazarlama iletişimi içerisinde ele al-mak pazarlama iletişiminin en önemli özelliği-dir. Ürünün dizaynı ile tüketiciye farklı mesaj-lar, duygular gönderilmektedir (Odabaşı veOyman 2005: 36). Fiyat, ürün için ödenecekdeğerin ötesinde bilgiler içerir. Çoğunluklaürünün kalitesi hakkında bir gösterge olarakkabul edilir. Fiyat iletişimi, insanlara farklıkoşullar altında farklı anlamları iletir. Ürününniteliklerini, kalitesini ve sembolik anlamlarınıaktarmada fiyat önemli görevler üstlenir. Dağı-tım, ürünün tüketiciye sunulduğu yerlerin kişi-likleri de birer iletişim öğesidir. Aynı ya dabenzer ürünleri satan iki mağaza tüketicilerefarklı ürün imajları yansıtabilir. İletişim ürününve özelliklerinin reklam, halkla ilişkiler, birebirsatış ve promosyon ile hedef alıcılara mesajın,vaadinin ulaştırılması sürecidir. Ürünün tele-vizyonda, radyoda, gazetelerde, dergilerde,sinemalarda, açık havada reklamının yapılması,sosyal sorumlu herhangi halkla ilişkiler kam-panyası yürütmesi, promosyon stratejisini uy-gulaması ile satın alma noktalarında satışının

Page 94: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Sporun Pazarlaması ve Pazarlama İletişiminde Spor (93-101)

95

yapılmasının etkileri farklıdır. Bu gelenekseltanımlama ve süreç her ürün ve hizmet içingeçerli iken bazıları için bazı bileşenler ön pla-na çıkabilmektedir.

Spor pazarlaması için pazarlama bileşenlerini 5P ürün (product), yer (Place), fiyat (Price),promosyon (Promotion) ve halkla ilişkiler(Public Relations) olarak ön plana çıkarak spo-run hem ürün hem de pazarlama iletişimi süre-cini kolaylaştırmaktadır (Robinson 2007). Bubileşenlere spor açısından bakıldığında sporürünü soyut, öznel, deneysel, kolay bozulabi-len, dayanıksız, eş zamanlı üretilen ve tüketi-len, sosyalleşmeye dayanan, tutarsız ve önce-den tahmin edilemeyen, tüketicisinin uzmanolduğu, talebinin sürekli dalgalandığı, toplu-mun her kesimine ulaşılabildiği ve özdeşleş-menin olduğu bir ürün türüdür (Robinson 2007,Argan ve Katırcı 2002: 29-31). Örneğin, ikifutbol takımı arasındaki gerçek rekabete doku-nulamaz ama spor deneyimiyle ilgili stadyum,şapka, tişört, video vb. varlıklara dokunulabilir.Spor organizasyonuyla müsabakası ile ilgiliizlenimler, deneyimler ve yorumlar kişidenkişiye farklılık gösterir. Oyuncuların sakatlan-ması, oyuncuların motivasyonu, takımın hızı vehava koşulları değişkendir. Takımın perfor-

mansı zayıflarsa ve spor rekabeti zayıflarsa,spor pazarlamacıları fiziksel materyalleri sık-lıkla sunarlar (tişörtler, hatıra malzemeleri,merchandising vb.). İzleyicilerin bir kısmı ta-kımlarına duygusal olarak bağlanırlar hattafanatik hale gelebilirler. Takımlarıyla özdeş-leşmek amacıyla logo, üniforma vb. lisanslıürünleri satın alırlar (Zanger ve ark. 2003: 189-190). Ürün özellikleri, spor branşlarının fazla-lığı, yapıldığı yer, mekan, gerektirdiği teçhizat,medyada aldığı yer ve zamanın etkisiyle çeşit-lenmektedir.

Bir spor olayını izlemek, katılmak veya birspor ürününü satın almak için ödenen bedelspor pazarlamasında fiyatı ifade etmektedir. Birtakımın oyuncusu için ödediği bedel bir girdi-nin fiyatını gösterirken basketbol müsabakası-nın bilet fiyatı ise spor ürününün fiyatını gös-termektedir. Dağıtım (yer) ise bir spor ürünü-nün nihai tüketiciye ulaşma biçimidir. Ürününsatıldığı yer, spor müsabakalarının yapıldığıyer spor pazarlamasında yer olarak adlandırılır(Argan ve Katırcı 2002: 64). Pazarlama iletişi-minde iletişim araçları arasında yer alan pro-mosyon ve halkla ilişkiler faaliyetleri spor pa-zarlamasında ön plana çıkan elemanlardır.

Şekil 1: Spor Endüstrisi Bölümlendirme Modeli

Spor pazarlamasında promosyon çok büyük biretkiye sahiptir. Hedef kitlenin kendini takımaait hissetmesi ve diğer takım taraftarlarına karşıüstünlüğünü taşıması ve başarılı takım ve spor-cularla özdeşleşmesi için promosyon ürünleribüyük katkı sağlamaktadır. Bunun bilinciyleTürkiye’de spor kulüpleri ürün satış üzerineodaklanmaktadırlar. Taraftarı daha fazla olankulüpler için promosyonun gücü daha da art-maktadır. Spor pazarlamasında bir diğer bile-şen halkla ilişkilerdir. Halkla ilişkilerin sporpazarlamasında öne çıkmasının sebebi hiçbirürün ya da hizmette olmayan herhangi geliş-menin medyada haber olma özelliğine sahip

olmasıdır. Takımın aldığı bir oyuncu, yaptığıbir organizasyon, oyuncularının katıldığı birtoplantı, oynadıkları reklam vb her türlü olaymedyada haber olabilmektedir. Bu sebeplehalkla ilişkiler düşüncesiyle bunların planlana-rak yürütülmesi takımın, sporcunun veya orga-nizasyonun etkinliğini artıracaktır. Bu şekildespor pazarlama bileşenlerine sahip spor endüst-risinin organizasyonel kategorilerini Şekil1’deki gibi açıklamak mümkündür (Lee 2000:20):

Spor ürününü çok değişken özelliklerine göredeğerlendirme kolaylığı için bölümlendirmek

Ürün ve Alıcı Türüne GöreSpor Endüstrisi Bölümlendirme

Spor Performans BölümüKatılımcı ve seyirci ürünü

Spor Üretim BölümüSpor performansınıetkileyen ürünler

Spor Promosyon BölümüSpor ürünlerinin

promosyon araçları

Page 95: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

96

gerekmektedir. Bölümlendirme hedef alıcılarınözelliğine göre performans, üretim ve promos-yon bölümlerine göre ele almak modellerdenbiridir. Bu modelin spor performans bölümün-de spor “ürün” olarak tanımlanmakta ve hemkatılımcıları hem de izleyicileri kapsamaktadır.Stadyum ya da arenalarda yapılan profesyoneltakım sporlarından bireysel sporlara kadar çe-şitli oyunlar ve etkinlikleri içermektedir. Sporüretim bölümü çeşitli spor düzeylerini (katı-lımcılar için düzenlenen programlar, kamplar,ticari etkinlikler ve spor mağazalarının düzen-lediği programlar vb.) ve fitness performanslarıiçin gerekli spor ürünlerini (spor giyim, sporaletleri vb.) tanımlamaktadır. Spor promosyonbölümü ise spor endüstrisinin ürünlerinin satı-şını artırmak için kullanılan araçları/ürünlerikapsar. Bunlar; promosyonel satış geliştirmeürünleri, promosyonel “olaylar”(event), medya(spor pazarlamacıları için sporu, spor etkinlik-lerini ve ürünlerini pazarlamada kullanılan a-raçtır. Aynı zamanda medya da, gazete ya dadergi gibi ürünlerini satışını artırmak için spor-cuları, spor etkinliklerini kullanmaktadır),sponsorluk (firmaların, markalarıyla çeşitlispor organizasyonlarını ilişkilendirmeleri ve busponsorluğu pazarlama iletişimi çalışmalarındakullanmalarıdır), onaylama, destekleme (ürün-lerin, stratejiye uygun olarak spor endüstrisindeönemli bir kimlik tarafından onaylanmasıdır.Michael Jordan ve Nike gibi, ürünleilişkilendirme yapılmasıdır (Lee 2000: 20-23 ).

Artan transfer giderleri, rekabet koşullarınıngetirdiği ek masraflar kulüplerin performansla-rını etkilemiş ve farklı gelir arayışına yönelte-rek şirketleşme ve markalaşma girişimleriniartırmıştır. Sahada verilen mücadeleyi taraftarçekebilecek şekilde sürdürebilmek için ekono-mik güce sahip olunması gerekmektedir. Ta-raftar başarısız takımları seyretmeyecek, ürü-nünü almayacak, destek vermeyecektir. Busebeple takımlar yıldız oyuncular ve ünlü tek-nik direktörlerle anlaşarak takımın algılanankalitesini satılabilir hale getirmek, taraftarçekmek ve başarıyı beraberinde elde etmek içinçaba göstermektedirler. Bunun dışında takımlarorganizasyonlarla ilgili düzenlemeler yapabil-mektedirler. İngiltere’de Chelsea veManchester United gibi ekonomik gücü elindetutan ve spor pazarlamasında başarılı olan ku-lüpler stadyumlarının yanına otel, restoran,market ve hatta müze gibi hizmetleri yerleştire-rek gelirlerini artırmak ve kitlelerin spor ürü-nünü uzun süre tüketmelerini sağlamaktadırlar.

(Velioğlu ve Çokmaz 2007: 92-100). Spor ürü-nünün promosyon bölümü, bileşenler içindeifade edildiği gibi marka sadakati yaratmada vegelir elde etmede kullanılan ve günümüzde ayrıöneme sahip olan bölümdür. Fenerbahçe açtığı46 Fenerium mağaza, Galatasaray’ın 24 GSStore mağaza ve Beşiktaş’ın 13 Kartal Yuvasımağaza ile ürünlerini taraftarlarıyla buluştur-maktadır (Sports Marketing, Dört BüyüklerinVitrin Yarışı, Nisan 2007: 39-40). Sporu ürünolarak bölümlendirmede görüldüğü gibi bir-birleriyle etkileşimli özelliklere sahip bir en-düstri söz konusudur. Nüfusun artması, iletişimteknik ve araçlarının da etkisiyle spor kulüpleriürünlerini doğrudan gelir getirmek ve destekbulmak olarak ikiye ayırarak ürün özelliklerinisınıflandırmışlardır. Bu sınıflandırmaya göresaha veya salon reklamları, forma reklamı, TVyayın hakları, alınan ücretsiz TV reklam hak-kının satışı, bilet/kombine bilet satışları, VIPtribünü satışları, forma satışı (shop) ve piyangoolarak doğrudan gelir getirici alt sınıflandırmave spor malzemelerine (forma, eşofman, şort,top), deplasman giderlerine (otel vb), dış gi-yim, su giderleri, sağlık giderlerine destekbulmak gibi ürün özellikleri ile spor pazarla-masını uygulayabilmektedirler (http://www.sporbilim.com/)

PAZARLAMA İLETİŞİMİ VE SPOR

Pazarlama iletişiminin önemi doğrultusundailetişim araçlarının her birini spor ürünü içinveya spordan destek alınması için iyi planla-mak ve yönetmek gerekmektedir. Bu sebepleöncelikle spor tüketicisinin analiz edilmesigerekmektedir. Sporun tüketilmesi kitleselleş-mesi kavramını ortaya çıkartmış ve ne kadarçok izleyicisi, dinleyicisi, okuyucusu, katılım-cısı olursa o ürünün ticarileşmesi o kadarmümkün olabilmektedir. Böylece hem ürünolarak hem de ürüne iletişim desteği olaraketkisi artabilmektedir. Dünyanın dört bir ya-nında dünya şampiyonalarında, kıta şampiyo-nalarında, ulusal turnuvalarda milyarlarca insantelevizyonlarının başında yüz binlerce insan daspor mekanlarında spora yöneliyorlar (www.proactivespor.com). Bu tüm iletişim bileşenle-rini etkilemekte ve satılabilir olma özelliğinikazandırmaktadır. Kimsenin istemediği, bilme-diği, ilgilenmediği spor ürününün iletişim payıdüşük kalmaktadır.

Page 96: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Sporun Pazarlaması ve Pazarlama İletişiminde Spor (93-101)

97

Hemen hemen tüm dünyada futbol bilinen,sevilen ve davranış gösterilen spor dalıdır.Böylece öncelikle spor pazarlamasını kullananbranş da futbol olmuştur. Robinson (2007) A-merika’da futbolun; Amerikan futbolu, beyzbolve basketboldan sonra dördüncü öneme sahipolduğunu ifade etmektedir. Türkiye’de futboldışında basketbol, voleybol ve güreş öneminiartıran branşlar olarak sayılabilmektedir. Sporbranşının kitlesel olması markaların iletişimstratejilerinde çok sayıda alternatif getirmekte-dir. Futbol bu açıdan daha fazla alternatife sa-hiptir. Sponsor olunan futbol takımının forma-larında yer almak, oyuncularını reklamlardakullanmak, yapılacak halkla ilişkiler faaliyetle-rine taşımak bu alternatiflerden sadece bir ka-çıdır.

Sporu ve branşlarını tüketen, spor tüketicisininözelliklerinin bilinmesi markalar için öncelikliadım olmalıdır. Marka ile hedef tüketici

örtüşmelidir. Bu konuda gıda, içecek, cep tele-fonu, GSM, spor giyim, otomotiv ve finansalfirmalar bu örtüşmeyi sağladıkları için sporpazarlamasını kullanmışlardır. Spor hem dahaçok tüketiciye hem de daha tanımlı ve belirlibir hedef kitleye ulaşmayı sağlayıcı güce sa-hiptir.

Sporda seyreden ve katılan olarak spor tüketi-cisi ayrılmaktadır. Katılanlar bir spor olayınaamatör, profesyonel veya rekreasyon amacıylakatılıp spor yapan tüm kişileri içine almaktadır.İzleyenler de kitle iletim araçları ile veya stad-yumlara ve salonlara giderek seyredenleri ifadeetmektedir (Argan ve Katırcı 2002: 110).Robinson (2007) tüketiciyi merdiven yaklaşı-mına göre kullanıcı olmayan, hafif kullanıcı,orta dereceli kullanıcı ve ağır kullanıcı olarakbasamaklandırmaktadır. Bunu bilmek hem se-çilecek sporun branşını ve markaya uygunlukderecesini belirleyecektir.

Şekil 2: Tüketici Merdiven Yaklaşımı (Robinson 2007)

Ağır kullanıcı (heavy user) 11-15 maç

Orta dereceli kullanıcı (medium user) 6-10 maç

Hafif kullanıcı (Light user) 5 maç ya da daha az

Kullanıcı olmayan kesim

Tüketiciyi bu yaklaşıma göre tanımlamak sporpazarlamasında iletişim stratejisi ve mecralarınseçimine etki etmektedir. İletişim araçlarındanreklam mı, halkla ilişkiler mi, promosyon mu,birebir satış mı yoğun olarak kullanılacak, ön-celikleri nasıl olacak gibi sorular markanıniletişim stratejisine, branşın kitleselleşmesine,medya görünürlüğüne göre değişebilmektedir.Seçilen iletişim aracı hangisi olursa olsun bir-birleri arasına entegrasyon spor pazarlamasınınbaşarısını etkilemektedir. Yapılan halkla iliş-kiler faaliyetinin reklamının yapılması veyaetkinlik sponsorluğunun ürün satış ve reklamiletişimi ile desteklenmesi buna örnek olarakverilebilir. Ağır kullanıcı olarak tanımlananfanatik taraftarı olan branş için promosyon önplanda olacaktır.

Spor tüketicisi için medya tüketimi çok önem-lidir. Dünyanın herhangi takımının maçını,organizasyonunu o ülkeye gitmeden izleyebil-

me fırsatları spor pazarlamasının değerini yük-seltmektedir. Dilini bilmese de oyunun dilininevrensel olması spor tüketicisinin bu açındanhomojen yapmaktadır. Türkiye’de Televizyonyüzde 40’lık reklam payıyla ve en fazla tercihedilen mecra özelliği ile ön plana çıkmaktadır.Televizyonu, basın (gazete ve dergi), açıkhava,radyo ve sinema takip etmektedir (www.rd.org.tr) Televizyonun önemi doğrultusunda te-levizyonda spor programları fazlalaşmış, sportelevizyonları ortaya çıkmıştır. Özellikle taraf-tarı fazla olan takımlar (Real Madrid TV, Ga-latasaray TV, Fenerbahçe TV ve Beşiktaş TV)kendi tv kanallarını kurmuşlardır. İkinci büyüketkiye sahip gazetelerde ise yalnızca arka say-falarda yer alan spor haberleri, önce sayfa sayı-sını artırmış sonra da bağımsız spor gazeteleri-ne (Fanatik, Fotomaç vb) dönüşmüştür. Yinetakımların kendi spor dergileri, internet siteleri,sporla ilgili tematik radyolar son yıllarda sayı-larını artırarak medya yapısı içerisine girmiş-lerdir. Kendi iletişiminin gücünü artırmada

Page 97: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

98

başka hiçbir ürüne ait olmayan kendi medyası-nın yaratmış “spor medyası” ortaya çıkmıştır.

SPOR SPONSORLUĞU

Sponsorluk, sporun pazarlama iletişimindekiilk akla gelen halkla ilişkiler faaliyetidir. Sporsponsorluğunu sporculara, takımlara ve spororganizasyonlarına sponsor olarak ayırmakgerekmektedir. Spor sponsorluğunun branşagöre farklı kategoriler şeklinde isimlendiril-meleri de mevcuttur (Argan ve Katırcı 2002:410-412). Özel, asli, yardımcı ve resmi malze-me sponsorluğu bir kategori olurken, isim, ana,ortak ve ayni sponsorluk organizasyonlar busponsorluğun aracı olabilmektedirler. Spon-sorluğu bir bağış olarak algılamadan “ortaklık”olarak algılamak spor pazarlamasında sporsponsorluğunun etkisini artırmaktadır. Genelanlamda sponsorluğun imaj transferi/imaj güç-lendirmesi, imajı sürdürmesi, markafarkındalığını artırması, sosyal sorumluluk,marka farkındalığını sürdürmesi, yeni hedefkitleye ulaşılması, kurumsal kimlik ve çalışan-ları motive etmek gibi amaçları vardır. Bu a-maçlara ulaşmak için (Roy ve Cornwell 2004:186):

• Sponsorluk hedefleri açıkça tanımlanmalıdır.

• Sponsorluk hedefleri pazarlama hedeflerininyerine getirilmesine katkıda bulunacak şekildepazarlama hedefleri ile bağdaşmalıdır.

• İyi tanımlanmış, ölçülebilir sponsorluk he-defleri sponsor olunacak olaylar ya daaktivitelerin seçilmesini ve başarı değerlemesi-ni kolaylaştırır.

• Sponsorluk hedefleri içsel ve dışsal kitlelerceaçık ve anlaşılır olmalıdır.

Spor pazarlamasında spor sponsorluğunu kul-lanmak ve takımın özel bir oyuncusunu, takımya da takımları veya sportif bir organizasyonuspor olarak kullanmak farklı amaç ve stratejile-re hizmet etmektedir. Özellikle sporcu spon-sorluğu çok etkili ancak olumsuz etkisinin debir o kadar hızlı olabileceği bir yöntemdir.Sporcunun olası bir yanlış davranışı ve sakat-lanması vb olaylar markaya zarar verebilmek-tedir. Bu sebeplerle seçilecek yöntem markastratejisine göre seçilmeli ve kontrol edilmeli-dir. Sporcu sponsorluğunu kullanan ve seçimive kontrolü ile bu konuda örnek olan marka

Vestel’dir. Vestel sporcu sponsorluğunu farklıbir branşta yapmış ve Süreyya Ayhan spon-sorluğu ile atletizmin ve kendi markasının ileti-şimini (reklam vb) farklı bir noktaya taşımıştır.(www.marketingturkiye.com, Reklamın engüçlü silahı: Spor)

Spor pazarlamasını kullanmada deneyimli olanmarkalar sporcunun nereye gideceğini değil,nereye gitme ihtimali olduğunu da göz önündebulundurarak yatırımlarını yapmaktadırlar.Bugün iki ünlü atletin doğmamış çocuğunaNike’ın sponsor olması bu konunun öneminigösteren örnektir. 100 metre dünya rekorunuelinde bulunduran Tim Montgomery ile günü-müzün en hızlı bayan atleti Marion Jones’unçocukları Tim Jr. doğmadan bir ay önce “Nikeyıldızı” yapılmıştır. Nike, küçük yıldızın 14yaşına basıncaya kadar tüm sponsorluk hakla-rını astronomik rakamlar ödeyerek ele geçir-miştir (www.marketingturkiye.com, Reklamınen güçlü silahı: Spor). Türkiye’de futbolungücünden dolayı futbolcuların spor pazarlama-sında daha çok kullanıldıkları görülmektedir.Basketbolun futboldan sonra gücünü artırmayabaşlamış olması basketbolcu Mehmet Okur’unGaranti Bankası, Sütaş, Omo ve Dimes. rek-lamlarında oynaması bu gücün markalar tara-fından fark edildiğini göstermektedir (Altun2007: 28-29).

Branşın kitleselleşmesi takımların taraftar yo-ğunluğu markaların sponsorluk kararını etkile-mektedir. Takım sponsorluğu veya organizas-yon sponsorlukları önemlerini son yıllardahızla artırmaktadırlar. Bu sponsorluk kararın-dan sonra sponsorluğun düzeyini vebütçelendirilmesini belirleyen diğer alt aşama-ya geçilmektedir. Türk Milli Takımının spon-sorluğunda teknik, ana, resmi ve resmi tedarik-çiler sınıflandırılması yapılmıştır. Nike tekniksponsor, Coca-Cola, Efes Pilsen, Turkcell,Mercedes Benz ve Ülker ana sponsorlar olarak,İddaa ve Sarar resmi sponsorlar olarak ve Yur-tiçi Kargo, Acıbadem Hastanesi, Powerade veTeknosa’da resmi tedarikçiler adı altında spon-sorluk veren firmalar olmuşlardır (www.tff.org/default.aspx?pageID=175).

Futbolun spor pazarlamasında kazandığı ivme-de itici güç olan firmaların sponsorlukları ara-sında Turkcell’in Türkiye Süper Ligine isimsponsorluğu yapması ve Dışbank’ı satın alanFortis Bankasının Türkiye Kupası isim spon-

Page 98: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Sporun Pazarlaması ve Pazarlama İletişiminde Spor (93-101)

99

sorluğu yapması marka iletişimine büyük katkısağlamıştır (www.marketingturkiye.com, Tür-kiye Kupası ve Süper Lig’in sponsorlarınamedya katkısı). Spor sponsorluğunun en ö-nemli etkisi kendisinin haber olma etkisindendolayı firmalara sağladığı medya görünürlüğü-dür. Takım ve organizasyon sponsorluğundaisim sponsorluğunu kullanan marka ve spon-sorluklarından Vestel Manisaspor, TurkcellSuper Ligi, Büyükşehir Belediye Ankaraspor,Fortis Türkiye Kupası ve Çaykur Rizespor ilkbeş sırada yer alarak geri dönüşümü elde edenmarkalar olmuşlardır. Yine televizyonda en çokhaber olan isim sponsorlukları ise TurkcellSüper Ligi, Fortis Türkiye Kupası, Vestel Ma-nisa, Beko Basketbol Ligi ve Türk TelekomLig A şeklinde sıralanmıştır (Sports Marketing,“Basında ve TV’de Spor” Nisan 2007: 10-11).

Türkiye’de futbolun spor branşları arasındabüyük etkiye sahip olması hem futbolla ilgilitakımların, tesislerin, mecraların artışındankaynaklanırken yapılan araştırmalardaki rek-lam etkinlik araştırmalarında da futbolun et-kinliği ortaya çıkmaktadır. Beşiktaş ve Fener-bahçe futbol müsabakasında saha içi reklamalanlarının TV’de görünme araştırmasında 21farklı reklam panosunun en az bir kez TV’degöründüğünü toplam 76 dakikalık süre alarak805 kez ekranda göründüğünü ortaya koymuş-tur. Futbol müsabakasındaki reklam etkinliğinigösterir önemli bir örnektir. Markalar arasındaMadoc Jeans 151 kez ve 19 dakika görünerek 1milyon 400 bin dolarlık reklam değerine ulaş-mıştır. Maç boyunca en sık görüntülenen ikincireklam panosu ise 111 kez ekrana gelen CocaCola markası olmuş ve ekranda yaklaşık 8 da-kika yer alan Coca Cola’nın oluşturduğu rek-lam değeri ise 626 bin 250 dolar olarak ger-çekleşmiştir. Söz konusu futbol karşılaşmasın-da en çok reklam ise, otomotiv, finans, enerji,yayıncılık ve gıda sektörleri vermiştir(www.marketingturkiye.com, spora yönelikreklam kazandırıyor, 22.04.2007). AmerikanFutbol Liginin final maçı Super Bowl NielsenMedia Researche göre 2006 yılında 90,7 mil-yon kişi tarafından izlenerek büyük heyecanyaratmıştır. Böylelikle markalar için bu karşı-laşmaya reklam vermek ayrı bir önem ve mali-yet getirmiştir. Farklı reklam filmleri ile hedefkitlenin ilgisini markaya çekmeye çalışılmış ve30 saniyelik bir reklam için 2,6 milyon dolarıharcayabilmişlerdir (Tanlasa 2007: 18).

Futbolun dışında basketbol branşı özellikleAmerika’da çok büyük bir izleyici ve markailetişimi etkisine sahiptir. 1891 yılında Ameri-ka’da başlayan basketbolun eğlence üzerinekonumlandırılması spor pazarlamasında diğerbranşlara, ülkelere, takımlara örnektir. Basket-bol sayesinde yaratılan ünlüler, takımlar dün-yada ürünlerinin, yayınlarının takip edilmesinisağlamıştır (Lafeber 2001: 48). Türkiye’deTürkiye Basketbol Federasyonunun spor pa-zarlamasına verdiği önem doğrultusunda 2006-2007 sezonu ile Beko firması Basketbol Ligineismini vermiş ve yine Tadım Türkiye Kupasıile spor pazarlamasını kullanma gücünü gös-termeye başlamıştır. Basketbol takımlarınaisim sponsorluğundaki Ülker’in FenerbahçeÜlker, Galatasaray Cafe Crown, Beşiktaş ColaTurka ve Alpella öncüllüğü, Casa Ted Kolejli-ler, Mutlu Akü Selçuk Üniversitesi gibi bazıfarklı örneklere yol açmıştır. Kitlesel branşlarındışında niş spor branşları olan doğa sporları,ralli, golf, badminton gibi geniş yelpazede al-ternatifler sunmaktadır. Arkas Otomotiv firma-sının Ralli Şampiyonasına, Türkiye BadmintonMilli takımına malzeme sponsorluğu konusun-da Yonex firmasının sponsor olması(www.sponsorluk.gov.tr) gibi gelişmeler sporpazarlamasının son yıllarda önemini gözlerönüne sermektedir.

SONUÇ

Marka değeri yaratmak için geleneksel yön-temlerin dışına çıkmak gerekmektedir. Tüketi-cilerin beklentileri, değer yargıları değişmekte-dir. Bu değişimde spor ortak kabule sahip ö-nemli bir alandır. Hangi ülkede olursa olsunherhangi spor organizasyonunu izleyebilme,öğrenebilme olanağına sahip tüketiciler hiçtanımadıkları, takımların, sporcuların ürünleri-ni gururla taşımaktadırlar. Sporun ürün olmaözelliği kendisine medyada yer ve zaman açı-sından yer açmaktadır. Kendisine ayrılmış say-falar, saatler, kanallar vb varken, tüketicilerisürükleyebilme gücüne ortak dil yaratarak sa-hipken markaların kayıtsız kalması onlarınrekabetçi avantaj kaybetmesine sebep olmakta-dır. Bu etkileşime ve güce sahip sporu pazar-lama iletişiminde kullanabilmek hareketli veuzman yönetim anlayışı ile mümkün olabil-mektedir.

Page 99: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

100

İletişim bütçelerinde spora ayrılan paylar artar-ken spor taraftarı olarak değil markanın müşte-risi, takımın müşterisi olarak görmek spor pa-zarlamasının iki taraf içinde kazandırması dü-şüncesini yansıtmaktadır. Spor pazarlamasınıkullanmak geri dönüşüm açısından firmalarafayda maliyet avantajı sağlamaktadır. Daha azharcama ile uzun yıllar akıldan silinmeyeceketkiye ulaşabilmek mümkündür. Futbol, bas-ketbol dışında Formula 1 gibi çok farklı sportiforganizasyonlarla tanımlanmış bir müşteri kit-lesine doğrudan ulaşabilme avantajını sporpazarlaması sunmaktadır. Yine Türkiye’de atyarışları belirli müşteri grubuna ulaşma olanağısunma gücüne sahip olmaktadır. Medya gücü-nü sportif organizasyonlara, takımlara ve spor-culara gösterdiği ilgi spor pazarlaması için zo-runluluktur. Marka iletişiminde medya görü-nürlüğü çok önemlidir. Spor pazarlaması fut-bolun dışında son dönemlerde basketbol görü-nürlüğünü naklen yayınlarla artırmaya çalışır-ken voleybolun da yine aynı naklen yayınlarlagörünürlüğü artırma çabaları markalar için al-ternatif olmaktadır.

Çok değişken özelliklere sahip olan spor pa-zarlamasının hem ürün hem de iletişim aracıolma özelliği ürünün araç olabilme ya da aracınürün olma olasılığını da sunmaktadır. Bu se-beplerle gelecekte çok daha entegre örneklerinartacağı spor pazarlamasında geri dönüşümalabilmek için hem markalar hem de takımlarınuzmanlaşmaları gerekmektedir.

KAYNAKLAR

Altun F (2007) Memo’ya Acil RH + SponsorAranıyor, Sport Marketing, Nisan 2007.

Argan M ve Katırcı H (2002) Spor Pazarlama-sı, Nobel Yayınevi. Ankara.

Lafeber W (2001) Michael Jordan Ve YeniKüresel Kapitalizm, Aysel Morin (çev), VarlıkYayınları, İstanbul.

Lee J H (2000) Sport Marketing StrategiesThrough The Analysis Of Sport ConsumerBehaviour And Factors InfluencingAttendance, A Thesis Submitted To TheFaculty Of The Graduate School Of TheUniversity Of Minnesota, In Partial FulfillmentOf The Requirements For The Degree OfDoctor Of Philosophy, March.

Marketing Türkiye Dergisi, www.marketingturkiye.com, “Spora yönelik reklam kazandırı-yor”, 22.04.2007.

Marketing Türkiye Dergisi, www.marketingturkiye.com, “Türkiye Kupası ve Süper Lig’insponsorlarına medya katkısı” 22.04.2007.

Marketing Türkiye Dergisi, www.marketingturkiye.com, “Reklamın en güçlü silahı: Spor”,15.09.2003

Odabaşı Y ve Oyman M (2005) Pazarlamaİletişimi Yönetimi, Mediacat Yayınları, İstan-bul.

Pazarlama Dünyası, www.pazarlamadunyasi.com “Spor Pazarlaması ve Medya İlişkisi”14.06.2007.

Proactive, www.proactivespor.com, “Spor Pa-zarlama” 14.06.2007

Reklamcılar Derneği, www.rd.org.tr,25.03.2007

Robinson M (2007) Pazarlama DepartmanıOluşturmak ve Etkili Pazarlama Planı Geliş-tirmek, Türkiye Basketbol Federasyonu LiglerDirektörlüğü, Basketbolda Etkin PazarlamaSemineri, Delaware Üniversitesi Spor Yöneti-mi Fakültesi Öğretim Üyesi, 18.06.2007.

Roy D P ve Cornwell T B (2004) The Effectsof Consumer Knowledge on Responses toEvent Sponsorships, Psychology & Marketing,21 (3).

Sabiston C M (2001) The Effects of SportAdvertising on Females’ Body Images, AThesis Submitted to the Faculty of HumanKinetics in Partial Fulfillment of theRequirements for the Degree of Master ofHuman Kinetics at the University of Windsor,Ontario, Canada.

Sponsorluk, www.sponsorluk.gov.tr “Badminton milli takımına dünyaca ünlü Yonex firmasımalzeme sponsoru oldu” 23.06.2007.

Spor Bilim, http://www.sporbilim.com/index.php?s=icerik&katid=92, “Spor Pazarlaması”20.04.2007.

Sports Marketing Aylık Spor ve PazarlamaDergisi, “Cola Turka Futbola Destek Veriyor”Nisan 2007.

Page 100: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Sporun Pazarlaması ve Pazarlama İletişiminde Spor (93-101)

101

Sports Marketing Aylık Spor ve PazarlamaDergisi, “Dört Büyüklerin Vitrin Yarışı” Nisan2007.

Sports Marketing, “Basında ve TV’de Spor”Nisan 2007.

Tanlasa B T (2007) Bir Reklama 2,6 MilyonDolar Harcatan Spor, Sports Marketing, Nisan.

Türkiye Futbol Federasyonu, www.tff.org/default.aspx?pageID=175 (Türkiye Futbol Fe-derasyonu) 15.06.2007

Velioğlu M N ve Çoknaz D (2007) MarkaDenkliği, Pazarlamanın Yükselen Değeri veProfesyonel Takım Sporlarındaki Yeri, ToplamMarka Yönetimi, Türkay Dereli ve AdilBaykasoğlu (der), Hayat Yayıncılık.

Yoon S-J ve Choi Y-G (2005) Determinants ofsuccessful sports advertisements: The effects ofadvertisement type, product type and sport mo-del, Journal of Brand Management, 12 (3).

Zanger R K , Janet B P ve Jerome Q (2003)Contemporary Sport Management, SecondEdition, Editors: Beverly, Published HumanKinetics.

Page 101: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

KURUMSAL REKLAMLARDA GÖSTERGELER ARACILIĞIYLA MARKAKİMLİĞİNİN İLETİLMESİ

Sinem Yeygel* - Mehmet Yakın**

ÖZETKurumlar ürün ve markalarının imajlarına yönelik pazarlama faaliyetlerini yürüttükleri gibi hedefkitlelerinin zihninde kurumsal bir marka algısı yaratmak için de stratejiler geliştirmektedirler. Bubağlamda reklam kampanyalarında kurumsal pazarlama hedefleri doğrultusunda kurumsal mar-ka, kurum kültürü, kurum kimliği ve kurum imajlarını göstergeler yardımıyla hedef kitle zihnindedoğru bir şekilde konumlandırmaya çalışmaktadırlar. Kurumsal kimliğini yenileme kararı alanAkbank’ın, yeni kimliğinin tanıtımına yönelik yayınlanan iki televizyon reklam filmi Ferdinand deSaussure’ün gösterge, gösteren-gösterilen ayrımıyla analiz edilerek reklam filmlerinde kurumsalkimliğin sunumu ve hedef kitle zihninde yaratılmak istenen algı araştırılmıştır.

Anahtar sözcükler: Kurumsal reklam, göstergebilim, marka kimliği, kurumsal marka

THE CONVEYANCE OF BRAND IDENTITY IN CORPORATE ADVERTISINGBY MEANS OF SIGNS

ABSTRACTAs institutions carry on performing some marketing activities pertaining to the images of productsand brands, they also develop strategies to create a corporate brand perception in the minds of thetarget audience. In this sense, they try to properly locate the corporate brand, corporate culture,corporate identity and image in the minds of the target audience through using signs. Using thetheory of sign-signifier-signified by Ferdinand de Saussure, the authors analyzed two TV commer-cials about AKBANK, who decided to renew its corporate identity, in order to examine thepresentation of corporate identity in commercials and the perception that is sought to be createdin the minds of the target audience.

Keywords: Corporate advertising, semiotics, brand identity, corporate brand

* Arş. Gör., Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi* * Arş. Gör., Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

GİRİŞ

Günümüzün yoğun rekabet ortamında işletme-lerin rakipleri karşısında fark yaratabilmelerive müşterileri gözünde bir kimlik kazanabil-meleri için ürün/hizmetlere yönelik yaratılanmarka değerinin yanı sıra, kurumun kimliği veimajının bir göstergesi olarak kurumsal markadeğerinin de yaratılması göz önüne alınmasıgereken bir şart olarak görülmektedir. Güçlübir kurumsal marka ve imaja sahip bir kurumunürünlerine yönelik de olumlu tutum ve müşteriyöneliminin gerçekleştiği gözlemlenmektedir.Bu bağlamda pazarlama çabalarının sadeceürün/hizmetleri pazarlama ve markalama ça-lışmaları ile sınırlı kalmayıp işletmenin değer-leri, vizyon, misyon ifadeleri, görsel kimliği,kurumsal davranış kalıpları ve iletişim kurmabiçimlerini içeren kurumsal kimliğin yaratılma-

sı, tüm işletmeyi ifade eden kapsayıcı bir ku-rumsal markanın oluşturulması ve kurumsalimajın yansıtılmasını içeren kurumsal pazarla-ma bakış açısıyla da ele alınması gerekmekte-dir.

Pazarlamanın ürün/hizmetlerin hedef kitleleretanıtımı üzerine odaklandığı boyutta başarıyaulaşabilmek için, kurumun kültürü, yönetimfelsefesi, olayları yorumlama ve davranış biçi-mi, çalışanlarının davranış tarzları, kurum içive dışı iletişim anlayışı gibi işletmeye odaklıbir kurumsal pazarlama bakış açısının gelişti-rilmesi üzerinde de durulmalıdır. Bu bağlamdaişletmeler insanların bir araya gelerek oluştur-dukları, birçok soyut ve somut değerin topla-mından oluşan karmaşık bir yapı olarak dadeğerlendirilebilmektedir. Birçok değer, norm,ilişki düzeyi ve iletişim biçiminin bir aradabulunduğu bir yapı olarak kurum, kendini hem

Page 102: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kurumsal Reklamlarda Göstergeler Aracılığıyla Marka... (102-117)

103

iç hem de dış hedef kitlelerine anlatmak, kimli-ğini oluşturmak ve olumlu yönde tanımlamakzorundadır. Bu noktada kurumsal pazarlama ileyaratılan olgu, her şeyi kapsayan güçlü birkurumsal marka ve bu düzeyde ifadesini bulankurum kimliği ve imajı olarak tanımlanmakta-dır.

1. KURUMSAL PAZARLAMA VEKURUMSAL MARKA

Kurumsal pazarlama, kurumsal düzeyleilişkilendirilen ve işletmenin çıkar gruplarıtarafından kuruma yönelik geliştirilen tutumlarile ilgili bir kavram olarak tanımlanmaktadır.İngiliz kurumsal iletişim danışmanı ve araştır-macısı David Bernstein ise kurumsal pazarla-mayı, kurum felsefesi, kimliği ve imajının birbirleşimi olarak ifade etmekte ve kurumsalpazarlama ile çoğu kez eş anlamlı olarak daalgılanan örgütsel pazarlama kavramını ortayakoymaktadır. Önde gelen bazı İngiliz pazarla-ma okulları “mükemmel” işletme ve çıkargrupları ilişki ve etkileşimi ile ilgili kurumsalilgililiklere odaklanmaktadır. Kurumsal pazar-lama açısından uzun soluklu başarı ve sürekli-lik, kurumun çıkar gruplarının tatmin olmadüzeylerine bağlı olarak ortaya çıkan kurumsalmarkaya yönelik ortak algılamalarlailişkilendirilmektedir (Balmer 2001: 282).

Kurumsal marka, bir kurumun isminden çokdaha derin bir anlamı ifade etmektedir. Kuru-mun sahip olduğu kendine has kişiliğinde ifa-desini bulan özgün kimliği, kim olduğu, ne işyaptığı, norm ve değerleri gibi kendine haskurum felsefesi, kurumun ürünleri ya da sun-duğu hizmetlerle müşterisine önerdiği vaadinne olduğu, kurumun tüm faaliyetlerinde veiletişiminde ortaya koyduğu güvenilirlik vetutarlılığı gibi konseptleri içinde barındırmak-tadır. Kurumun dile getirdiği ve sahip olduğutüm bu unsurların özellikle reklam, halklailişkiler, doğrudan pazarlama, sponsorluk gibidış hedef kitlelere ve çalışanlara yönelik biçim-sel ve biçimsel olmayan kurumsal iletişimbileşenleri yoluyla somutlaştırılarak aktarılmasıkurumsal markanın ortaya çıkartılmasındaetkili olmaktadır.

Kurumsal marka ile ilgili araştırmalarda kav-ramın tanımlanmasında çekirdek unsurlar ola-rak soyutluk ve sorumluluk kullanılmaktadır.

Kurumsal marka ile bağdaştırılan soyut vesomut anlam ya da göstergeler, müşteriler ilebirebir etkileşim içinde olan çalışanlar, kurum-sal perspektif içinde yer alan hizmet markalarıyoluyla markaya kazandırılan güven ile ilişki-lidir ve bu unsurlar şirketin hedef kitlesinioluşturan birçok çıkar grubuna, uyumlu birkurum kimliği taşıma görevini de üstlenmekte-dir.

Kurumsal markalama, markanın konumlanmasıiçin stratejik bir odak sağlar, şirketin iletişimprogramları genelinde bir tutarlılık sunar vekurumun hizmet örgütünün çalışanlarının anla-yışını kolaylaştırır. Kurumsal markanın sundu-ğu tüm bu avantajlar işletmenin müşterilerinekurum/ürün markalarını iletirken birleştirilmişve tutarlı davranışlar sergilemelerine olanaksağlamaktadır (McDonald ve ark. 2001:338).

Kurumsal pazarlama kampanyaları ile gerçek-leştirilmeye çalışılan ana nokta, kurumsal mar-kaya yönelik güvenilirlik, iyi niyet, müşterile-rin gözünde farkındalık ve farklılık sağlayacakolumlu tutum ve algılamanın yaratılması, ku-rumun inançları, değer yargıları, iç-dış müşte-rileri ile iletişim biçimleri, ürün/hizmetlerininkalitesi, üstünlükleri ile müşteriye sunduğu artıdeğerlerin çeşitli biçimlerde sunulması, buyolla tüm hedef kitleler nezdinde olumlu birkurumsal marka değerinin yaratılması ve do-laylı yoldan da ürün/hizmetlerin satışının sağ-lanmasıdır. Bu noktada kurumsal pazarlamakampanyalarında başarıya ulaşabilmek için tümpazarlama karmasının öğelerinin birbiriyleeşgüdümlü olarak kullanılması sağlanmalıdır.

Birçok pazarlama trendinin etkileşimi ile olu-şan kurumsal pazarlamayı oluşturan karma,McCarthy’nin ortaya koyduğu pazarlamanın4P’si ve daha sonra ortaya konan 7P’den biradım daha öteye götürülerek Balmer tarafındankurumsal pazarlamanın 10P’si olarak formüleedilmiştir. Karma, içerdiği kavramların İngiliz-ce karşılıklarının baş harflerinin birleştirilme-siyle HEADS² olarak kısaltılmıştır. Kurumsalpazarlama karmasını oluşturan bu karma Tablo1’de açıklanmaktadır.

Tabloda da görüldüğü gibi kurumsal pazarlamabir işletmenin iç-dış hedef kitleleri gözündekurumsal markaya yönelik belirli bazı soyut vesomut değerler temelinde bir algılama yarata-rak, söz konusu kitlelerin beyninde kurumu

Page 103: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

104

arzu ettikleri bir yere konumlandırmak teme-linde işleyen bir süreci içermektedir. Bu nokta-da kurumun yazılı ve yazılı olmayan, geçmiş-ten gelen değer ve normlarını içeren kurumkültürü, kültürden kaynak bulan kurum kimli-ğinin anahtar hedef kitleler tarafından nasılgöründüğü ve bu algının güçlendirilmesi ya dadeğiştirilmesi çabalarını içeren bütünleşik pa-zarlama iletişimi uygulamaları kurumsal pa-zarlamanın parçalarını ve işleyiş sürecini oluş-

turmaktadır. Tüm pazarlama iletişimi çabalarıve özellikle kurumsal reklamlarla kurumunkimliği ve imajının güçlendirilmesi ve kurumayönelik olumlu bir tutumun yaratılması içinçalışılmaktadır. Bu bağlamda özellikle kurum-sal reklam çalışmalarında konumlandırma(positioning) stratejisi ile işletmeye özgü soyutve somut kurumsal değerlerle olumlu bir ku-rumsal marka değerinin yaratılması amaçlan-maktadır.

Tablo 1. HEADS²- Yeni Bir Kurumsal Pazarlama Karması

HEADS² Uyarlanabilir KavramlarOrijinal KurumsalPazarlama Karması

Bileşenleri (10P)Bileşenlerin Listesi

H- Kurum sahip olduk-ları (HAS)

Kurum kimliği Felsefe (Philosophy)

Kurumsal yapı ve destekleyici yapılar/işüniteleri. Tarihi geçmiş/kurum mirası.Anlaşma ve ortaklıklar, mülkiyet ve

ekipmanlar; kurumsal destekleyiciler vekurum (kurumsal marka); itibar.

E- Kurumun nasıltanımlandığı

(EXPRESSES)

a)bütünleşik pazarlamailetişimi, b)kurumsal ileti-şim, c)bütünsel kurumsal

iletişim, d)kurumsal halklailişkiler

Tanıtım (Promotion)Bütünleşik birincil (ürünler, hizmetler);

ikincil (formal iletişim); üçüncül (ağızdanağza) iletişim

A- Çalışan gruplarıtarafından sahip olunan

baskın/karmaşık ilgi(AFFINITIES)

a) Örgütsel kim-lik/tanımlama, b)kurumkişiliği, c)kurum kültürügörüşünün ayrımlaşması(bazen kurum kimliğinin

içinde yer alır)

İnsanlar/Çalışanlar(People)

Kişilik (Personality)

Kurumsal yapıda yer alan çeşitli alt kültürgruplar (eski, yeni, yükselen, ikincil,departmana dayalı). Ulusal, bölgesel,lokal ve profesyonel alt kültürler vb.

D- Kurumun ne yaptığı(DOES)

a)kurum kimliği, b)kurumprofili

Ürün (Product), Fiyat(Price), Dağıtım

(Place), Performans(Performance)

McCarthy’nin ortaya koyduğu pazarlamakarmasının 4P’sini, performans dışında

içerir. Karma bileşenleri, kurumsalilgililikleri kuşatmak için bir radikalyeniden düşünme gerektirmektedir.

S²- Anahtar çıkargrupları

(STAKEHOLDER) veağlar tarafından kuru-mun nasıl görüldüğü

(SEEN)

a)kurum imajı, b)kurumsalitibar, c)kurumsal marka,

d)çıkar grupları

Algılama(Perception), Konumlama(Positioning),

İnsanlar/İç-Dış HedefKitle (People)

a)anahtar çıkar grupları arasında örgütselfarkındalık (profil), kurumsal imajın

tekrar güncellenmesi bilgisi, b)kurumsalmarkanın dikkat çeken değerlerinin

algılanması, kurum ünününtahminlenmesi, geçmiş performans, bilgive inançların tekrardan elde edilen bilgisi.İç ve dış örgütsel sınırların üstesinden

gelen bireyler, gruplar ve ağlar.

Kaynak: John M. T. Balmer, “Corporate Identity, Corporate Branding and CorporateMarketing”, European Journal of Marketing, Vol.35, 3/4, 2001, s.284

Page 104: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kurumsal Reklamlarda Göstergeler Aracılığıyla Marka... (102-117)

105

Tüm bu ortaya konan bilgilerden hareketlegörülmektedir ki, kurumsal pazarlama iletişimiçabalarında ve kurumsal markayı konumlan-dırma sürecinde iletileri oluşturan göstergelerinbelirlenmesinde kurum kültürü ve kurum kim-liği kavramlarının net bir şekilde tanımlanmışve mesajlarda kullanılmış olması gerekmekte-dir. Bu yolla bütünleşik pazarlama iletişimiçabalarında hem belirli bir tema etrafında tümtutundurma karmasının uyum içinde olmasıhem de hedef kitlelerin beyninde kuruma özgü,farklı ve dikkat çekici bir resmin oluşturulmasısağlanabilecektir.

2. KURUMSAL PAZARLAMANIN YAPITAŞLARI: KURUM KÜLTÜRÜ, KURUMKİMLİĞİ VE KURUMSAL İMAJ

Kurumsal pazarlamada iletişim çabalarınınplanlanması ve kurumsal markanın tanımlan-masında, üzerinde çalışılan ve uygulamacılarakullanılacak malzeme bağlamında veri sağla-yan kuruma özgü bazı yapı taşlarından bahset-mek mümkündür. Söz konusu bu yapı taşların-dan kurum kültürü ve kurum kimliği, kurumsalmarkayı tanımlayacak değer önerilerinin oluş-turulmasını sağlayan soyut ve somut unsurlarıiçerirken, kurumsal imaj ise stratejik kurumsalpazarlama çabaları sonucunda ulaşılması plan-lanan bütünsel kurum algılaması ve hedef kit-lelerin beynindeki kurumsal marka konumlan-dırılmasını kapsamaktadır. Bu bağlamda ku-rumsal marka değerinin iletilmesi ve kurumsalreklam çalışmalarında ulaşılması düşünülenkonumlandırmanın en doğru şekilde tespitedilebilmesi için kurumun kültür ve kimliköğelerinin soyut ve somut tüm unsurları ileortaya konulması pazarlama ve reklam uz-manlarına çalışmalarında çok önemli bir rehberolacaktır.

Kurum kültürü kavramı genel olarak; iç uyumve dış çevreyle adaptasyon problemlerininüstesinden gelmek için şirket üyeleri tarafındanicat edilen, bulunan ya da geliştirilen, iyi işle-diği ya da yeterli olduğu için geçerliliği gözönünde tutulan ve bundan dolayı yeni üyelerebu problemlerle ilgili doğru yolu göstermek,düşünmek, hissetmek için öğretilen temel var-sayımların modeli olarak tanımlanabilmektedir.Kültür, resmi değildir, çalışanları birbirinebağlar ve kendileri, işleri ve şirket hakkında

düşündüklerini etkiler (Wagner ve ark. 1992:695).

İşletmenin yönetim felsefesini meydana getirenve özellikle kurumsal reklamlarda işletmeyeyönelik verilen mesajların oluşturulmasındatemel olan unsurlardan biri olan kurum kültürü,kurumun geçmişinden gelen, özellikle üst yö-netimlerin yönetim anlayışları, geleceğe ba-kışları, ilerlemeye verdikleri önem gibi soyutdeğerler bağlamında tanımlanan kuruma özgübütünsel bir hava olarak da tanımlanabilir.Kuruma özgü hikayeler, mitler, kahramanlar,görsel semboller, kurum içinde kullanılan dil-terminoloji, normlar, baskın değerler, kurumsalfelsefe, ritüel, tören ve seremoniler kültürüntaşıyıcıları olarak görülmektedir.

Organizasyon içindeki kültür, değerler, gele-nekler, beklenen davranışlar, yönetici ve çalı-şanların ortak hisleri olarak tanımlanır. Büyüksofistike şirketler uzun yıllardır stratejik olarakplanlanmış spesifik kültürler geliştirmektedir-ler. IBM, Hewlett-Packard, General Electric,Procter & Gamble, Xerox ve diğer büyük şir-ketlerin çoğu mükemmellik değerlerini, yeni-liklerini, sahip oldukları çalışanların tümününyüksek beklentilerini ve müşteri hizmetleriniiçeren kurum kültürlerini kuvvetlendirmekte vekültürün taşıdığı anlamları kurumsal iletişimçabalarında ortaya koymaktadırlar (Costley veark. 1991: 10).

Bu kültür taşıyıcıları ile çalışanlar kurumdagenel kabul görmüş kültür yapısının gereklikle-rini öğrenirlerken, kurumsal kimliğin felsefe,davranış, iletişim ve görsel kimlik boyutunataşınan kültür, kurumun dışa yansıyan kimliği-ni de oluşturmaktadır. Böylece dış hedef kitle-ler gözünde de işletme bir konum ve markadeğeri kazanmaya başlamaktadır.

İşletmenin dış hedef kitlelere yansıyan yüzüolarak kurum kimliği, kurumun kim olduğu,nasıl düşündüğü ve hareket ettiğinin bir ifadesiolarak hem somut hem de soyut anlamlar bütü-nünden şekillenmekte ve bu anlamların hedefkitlelerde yarattığı algı olarak da kurum imajı-nın oluşmasında etkili olmaktadır. Dolayısıylakurum kimliği kurumu farklılaştıran kurumsalimajın yaratılmasını sağlayan sembolleri, an-lamları içeren ve önemli bir işleve sahip olanbir kavram olarak görülmektedir. Bu bağlamdada gerek görsel kimlik gerekse felsefe, davranışve iletişim bağlamında kurum kimliğini oluştu-

Page 105: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

106

ran tüm unsurların kurumla ilgili her alanda,her zaman tek bir ses yaratacak şekilde tutarlıve birbirini tamamlar bir stratejik yönetimanlayışı ile tasarlanması ve sunulması gerek-mektedir. Bu bağlamda işletmeler için, hedefkitleleri nezdinde algılanmasını istedikleri birkurum imajının oluşturulabilmesinde kurumkimliklerini stratejik olarak yönetmeleri çokönemli bir karar ve uygulama alanını oluştur-maktadır.

Stratejik bir karar süreci olarak kurum kimliği;kurumsal felsefe, kurumsal davranış, kurumsaldizayn ve kurumsal iletişim olarak adlandırılandört temel bileşenden oluşmaktadır. Bu dörttemel bileşen birbiriyle tutarlı ve birbirini des-tekleyen bir yapı oluşturduğu takdirde güçlü birkurum kimliğinden bahsetmek mümkün ol-maktadır. Böylesine tutarlı ve her alanda teksesliliği olan bir kurumsal kimlik yapısınınyansıması olan kurum imajı da işletmeye yö-nelik hedef kitlede güçlü ve fark edilir bir ko-numlandırmanın oluşturulmasını sağlamakta-dır.

Kurum kültürü ve kurum kimliğinin toplamın-da ifadesini bulan kurumsal markanın yansıtıl-dığı alan olarak kurumsal reklamların içeriği-nin şekillendirilmesinde, kurumun sahip oldu-ğu kültürel yapı ve kurumsal kimlik özellikleriçağrışımların ve sembolik anlamların oluştu-rulması açısından alt yapıyı kuran ve reklam-cılara yol gösteren bir özellik taşımaktadır.

3. KURUMSAL REKLAM: KURUMSALMARKANIN YANSITILDIĞI BİR ALAN

Marka imajı, kurum kimliğinin farklı unsurla-rından ortaya çıkan bir kavramdır ve reklam,tüketicinin aklındaki marka konumlandırmasıve ürün yararı ile ilgili bilgilerin tüketicileresunulmasında merkezi bir süreç olarak görevalmaktadır. İşlevsel ürün kalitesi markanınsahip olduğu değerleri beslerken, reklam mar-kaya özgü inançları ve değerleri iletmek vebelki de bu inançları biraz daha çekici halegetirmek için hizmet vermektedir. Söz konusumarka değerleri ya da inançları, kurumun üret-tiği ürünlerin kalite boyutları, kalite anlayışı,kazanılan başarılar gibi fiziksel unsurlar bağ-lamında ele alınabilecek, marka imajını derin-den etkileyen unsurlar da olabilmektedir. Rek-lamın daha çok sembolik ve duygusal işlevidüzeyinde, hedef kitle algılamasında markaiçin belli kişilik ve karakterler yaratılmasının

sağlanmasındaki etkisinden söz edilebilir. Bunoktada kurumsal marka ile belli spesifik iliş-kiler ya da değerler arasında kurulan yakıntemas anlaşılmaktadır. Büyük markaların temelözelliği, hem sembolik hem de fonksiyonelnitelikli spesifik değerler ile kurdukları ilişkile-ridir (Meenaghan 1995: 23).

Reklamlarla amaçlanan tüketicinin ihtiyaçları-na seslenen ve onların ilgisini çekecek unsur-larla ürünlerin ilişkilendirilmesinin sağlanma-sıdır. Kurumsal markanın aktarımı için hazırla-nan reklamlarda da kurumu ifade eden soyut vesomut değerlerin göstergelerin taşıdığı yananlamlarla ilişkilendirilerek sunulması sözkonusudur. Bu yaklaşım marka imajı oluştu-rulmasını temel alan bir yaklaşımdır.

Marka imajı, insancıl reklamcılık ve sağ beyinyaklaşımı olarak anılmaktadır. Bu yaklaşımıntemelinde tüketici satın alma davranışlarınınoluşumunda, daha sembolik, sezgisel ve duy-gusal olarak ürün ya da reklamlara bir bakışsöz konusudur. Bu yaklaşımda reklamın işlevi,marka ile tüketici arasında bir ilişki kurulması-na yardımcı olacak şekilde ürün ya da kurumetrafında bir sembolizm ve imaj yaratmaktır.Tüketici, markaya anlam verme sürecindeaktif, bilgili, sofistike ve karmaşık olarak gö-rülmektedir. Kurumsal marka oluşturma vemarkayı fark edilir ve seçilir yapmak, markahakkında duygusal ve sezgisel hissetmeyi te-mel alan bir yapıdır. Hedef kitleler için yaratı-lan marka imajlarının etkisi, tüketici ihtiyaçla-rını nasıl tatmin ettiği ve tüketicinin dünyası ilene kadar uyumlu olduğu ile bağlantılıdır(Meenaghan 1995: 28-29).

Bu bağlamda kurumsal reklamların tasarımındahedef kitlelerin bilgi düzeyleri, tutumları vedavranışlarında yarattıkları değişim açısındanbaşarılı olarak nitelendirilmelerinde etkili olansöz konusu kriterler Helgesen tarafından yara-tıcılık (creativity) ve profesyonellik(professionalism) olmak üzere iki ana boyutaltında sınıflandırılmış, Van Riel ve VanBruggen ise bu iki boyuta üçüncü bir boyutolarak tutarlılık (consistency) boyutunu daeklemişlerdir. Eğer kurumsal reklam kampan-yasının amacı, hedef kitlelerin bilgi düzeyindebir değişimi başarmaksa, profesyonellik boyutukampanyada vurgulanması gereken boyut ola-rak değerlendirilmektedir. Yanı sıra eğer tu-

Page 106: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kurumsal Reklamlarda Göstergeler Aracılığıyla Marka... (102-117)

107

tumlarda bir değişim sağlanmaya çalışılıyorsa,yaratıcılık boyutu özellikle kurumsal reklamkampanyalarında üzerinde durulması gerekenboyutu oluşturmaktadır. Son olarak eğer kam-panyanın nihai amacı, işletmenin hedeflediği

kitlenin davranışlarında bir değişim yaratmak-sa, kurumsal reklam kampanyası özellikleprofesyonellik ve tutarlılık üzerine odaklanma-lıdır (Van Riel ve Van Bruggen 2003: 31)

Şekil 1. Kurumsal Reklam Kampanyalarının Başarısında Etkili Olan Unsurlar

Hedeflenen kitle

İnanılır

Çalışanları çeken

Firma için tipik olan

Açık vaad

Diğerinden ayıran

Tek içerik

Uyumlu

Sonucu olan

Ayırt edilebilir

Güncel

Eşsiz

Sürpriz

Orijinal

Otantik

Beklenmedik başarı

Mizahi

Profesyonellik

Tutarlı

Yaratıcılık

Kampanya başarısı

Bilgide değişim

Davranışta değişim

Tutumda değişim

Kaynak: Cees B. M. Van Riel, Gerrit H. Van Bruggen, “IMPACT: A Management Judgment Toolto Predict The Effectiveness of Corporate Advertising Campaigns”, Brand Management, Vol.11,No.1, September 2003, s.28

Kurumsal reklam kampanyalarının başarısındaetkili olan bu unsurlar Şekil 1’de şematizeedilmiştir. Kurumsal reklamlar yoluyla işlet-meler kendilerine bir kimlik kazandıran, sami-mi ve sıcak bir hava veren kişiliklerini ve ku-rumsal felsefelerini hedef kitlelerine iletmeşansını yakalamaktadırlar. Kurumsal reklam-

larda ortaya konan semboller, karakterler, gös-tergelerin sahip oldukları yan anlamlar ve çağ-rışımlar kurumla ilgili yansıtılmak istenenkimlik hakkında bilgiler vermekte ve kurumsalmarkanın şekillendirilmesi ve hedef kitlelergözünde somutlaştırılması konusunda yardımcıolmaktadır.

Page 107: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

108

4. KURUMSAL REKLAMLARDAGÖSTERGELERİN KULLANIMI VEALGILANMASI

Stratejik olarak planlanan ve yürütülen kurum-sal pazarlama çabaları sonucunda daha önce debelirtildiği gibi, en basit tanımıyla kurumsalmarkanın iç ve dış hedef kitleleri nezdindesahip olduğu bütünsel algı ya da konumlandır-mayı içeren kurumsal imaja ulaşılması amaç-lanmaktadır. Bu bağlamda kurumsal imaj ku-rumsal pazarlama çabalarının bir sonucu dola-yısıyla da kurum kültürü ve kurum kimliğininbir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Bubağlamda bütünleşik pazarlama iletişimi çaba-larının tümü (halkla ilişkiler, satış geliştirme,doğrudan pazarlama, reklam) ve tüm çalışanlarıve davranış tarzlarıyla işletme, kurumsal imajı-nın şekillenmesinde sinerjik bir etki yaratacakşekilde bütünsel bir stratejik hareket planı için-de çalışmalarını sürdürmelidir.

Bu noktada özellikle çok çeşitli mecralardahedef kitle ile buluşan kurumsal reklamlar,kurum kültürü ve kimliğinden kaynak bulansoyut ve somut kurumsal marka değerlerinianlaşılmayı sağlayacak görsel-işitsel niteliklisembolik öğelerle birleştirerek hedef kitleyesunmakta ve kuruma yönelik zihinsel ve görselbir resmin oluşmasında etkili olmaktadır. Bubağlamda özellikle kurumsal reklamlarda gös-tergebilimsel bir bakış açısıyla kurum kimliğinioluşturan unsurların imaja giden yolda görsel-işitsel göstergeler ile sunumunun etkisininyüksek olduğu söylenebilmektedir.

a. Reklamlarda Kullanılan Göstergeler veReklamların Algılanması

Reklamın izleyen tarafından doğru bir şekildealgılanması, mesajın doğru bir şekilde anlam-landırılması anlamına gelmektedir. Algı, dür-tülerin (ışık, renk, ses vb.) seçilmesi, organizeedilmesi ve yorumlanması sürecidir (Solomonve ark. 1999: 40). Reklamveren ve reklamajansları yaptıkları çalışmalarla hedef kitleninilgisini çekmeye ve mesajlarını iletmeye çalı-şılmaktadır. Birey mesajı algılayarak yorumlarve bir tutum geliştirir, bireyin geliştirdiği bututum aynı zamanda markaya karşı tutumunuyansıtmaktadır.

Bireylerin gün içerisinde yaklaşık olarak1500-1800 civarında reklama maruz kaldığı

belirtilmektedir (Walters ve Bergiel 1989:337). Bireylerin algısını yakalama konusundareklamın ilk başarısı, yüksek bir dikkat düzeyiyaratabilmek olarak ifade edilebilmektedir.Bu aşamaya ulaşmış bir reklam, izleyicileri azönce izledikleri program ya da reklamdan u-zaklaştırmayı başarmış ve kendisine odakla-nılmasını sağlamıştır. Bazen “markaya ne ka-tıyor” diyerek küçümsenen kimi unsurlar, as-lında izleyicinin dikkatini çekebilmek içinverilmiş “ödüllerdir” (Bıçakçı 2002: 15).

Bir reklam filmi seyredilirken filmin çekildiğiortamın renkleri, varsa film oyuncularınınkonuşmaları, ürün tasarımının konumu, rek-lam mesajı, fondaki müzik vb. bir arada algı-lanır. Birey tercihlerine göre, bu etkenlerinarasından biri veya birçoğu algılanır veya al-gılanmayabilir.

Gerçek yaşamda gözün retina tabakasındahareket yoktur ve yalnızca kısa aralıklarla (sa-niyenin 80’de biri aralıkla) çekilmiş resimlerkaydedilir. Hareketi nesnelerin biçimlerinikaybetmeden algılayabilmek için retina, bunesnelerin görüntüsünü belli zaman aralıkla-rıyla dondurur. Sistem, dış dünyanın saniyede80 kare çekilmiş görüntülerini birleştirerek,gerçeği yeniden yapılandırır. Bu anlamda sis-tem, gerçeğe ulaşmak için yanılsamalı bir dü-zenek kullanır. Aslında bizim gerçeğimiz ha-reketsiz resimlerdir (Zülal 1999: 72).

Reklamcılar ürünlerinin arka plana (zemin-background) göre hareketli bir figür olmasıiçin uğraş verirler çünkü arka plana göre ha-reketli olan figürler daha fazla dikkat çekerler(Mowen 1993: 91). Bu farklılığın yaratılmasıesnasında çeşitli teknikler kullanılarak zeminkarşısında ürün veya hizmetin hareketi dahaçarpıcı hale getirilmeye çalışılmaktadır. Örne-ğin siyah beyaz zeminin üzerinde hareket e-den renkli bir öğe daha rahat algılanacaktır.Reklam filmi içerisinde bu örneğin tam aksinefakat aynı mantıkla renk yoğun bir arkafonunönünde beyaz renk kıyafetler giyen insanlartarafından oluşturulan şekiller izleyen tarafın-dan net bir şekilde algılanabilmektedir.

Görsel algı; göz aracılığıyla beynin denetimin-de gerçekleştirilen duyum ve algı süreci şeklin-de tanımlanabilir. Biyolojik olarak görme olgu-su, dış etken ışık olmadan gerçekleşemez. Bu

Page 108: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kurumsal Reklamlarda Göstergeler Aracılığıyla Marka... (102-117)

109

süreçte, ışığın fiziksel uyarıları, gözün optikyapısı aracılığı ile göz içinde bulunan sinirlerinuyarılmaları sonucu beyine iletilmektedir.Görme olayının biyolojik süreç olarak tamam-lanmasından sonra, görme sürecinin psikolojikyönü işlemeye başlar. Algılanan nesne ya daolay, duyular sistemini harekete geçirir. Busüreçte, biyolojik ve psikolojik etkiler birbirinietkileyip tamamlayarak bütünlerler (Teker2002: 76).

Gözümüzün seçtiği görsel bilgiler beyin tara-fından anlamlandırılana kadar anlama, bilinç vegerçeklik diye bir şey gerçekleşmez. Gerçeklik,beynimizin gösterdiği noktada başlar ve renk-siz, şekilsiz ve maddi dünyadan, kişiye özgübir anlam ancak o zaman oluşur (Alder 2000:68).

Algıyla ilgili psikolojik araştırmalar görsel algıüzerinde durmuştur, araştırma bulgularına görekorteksin (beyindeki gri madde – beyin kabu-ğu) yaklaşık yarısı görsel algıyla ilişkilidir.

Görsel algılamaya dayanan resimsel düşünme,duysal, yani, seslere ve seslerin sembolik ara-cılığı ile sözel dile dönüşen düşünce türündençok daha önce gelişir. Gelişimin başlarında,çoğunlukta resimsel nitelikte olan düşünceleredaha sonraları sözel dil eklenir. Sessiz filmden,sesli filme geçiş gibi... Kavramların anlamınıbelleğimize sadece sözel olarak kaydetmeklekalmaz, bir resim olarak da çekeriz. Hemenhemen her bir kavramın, resim olarak bir kar-şıtı olduğunu belirtmek abartılı olmayacaktır(Özer 2000: 50).

Erdely ve Kleinbard’ın görsel bellekle ilgiliyaptıkları deneyde insanlara sıradan 60 nesne-nin resimleri ve isimleri gösterilmiş ve denek-lerden, nesneleri ilk gördükleri zamandan son-raki yedi gün içinde, isimleri ve resimleri tekrartekrar hatırlamaları istenmiştir. Kelimelerinhatırlanma oranları bir saatten sonra sabit kal-mıştır. Denekler her zaman aynı kelimeyi ha-tırlayamamış; bazılarını bazen hatırlayabilmişve önceden hatırladıkları bazı kelimeleri isedaha sonra unutmuşlardır. Fakat nesneler re-simler halinde gösterildiklerinde hatırlanmaoranlarının ortalama süresi dört güne çıkmıştır(Simonson ve Bern 2000: 103). Bu araştırma-nın da gösterdiği üzere, görsel algı diğer duyu-

larla yapılan algılamaya göre daha baskın de-nilebilmektedir.

Renkler de simgesel olarak nesneleri göstere-bilir. Bu özellik geleneksel renk sembolizmiiçin geçerlidir. Bu bağlamda, siyahın matem,kırmızının tehlike işareti olarak kullanılmasıyaygındır (Teker 2000: 79).

Renklerin tam olarak anlamları çözümleneme-miş olmakla birlikte evrensel çapta renkleredair bazı algılar şöyledir (Runyon ve Steward1987: 420):

- Kırmızı: Şiddet, Tehlike, Sıcaklık, Ateş,Heyecan, Sevgi ve Coşku

- Turuncu: Sıcaklık, Sonbahar, Güç ve Canlılık- Sarı: Güneş ışığı, Sıcak, Yaşama Gücü ve

Uyarı- Yeşil: Serinlik, Doğa, Su, Sakinlik ve Bahar- Mavi: Soğukluk, Su, Gökyüzü, Üzüntü ve

Dişilik- Siyah: Yas, Ölüm, Depresyon, Boşluk veGece

Siyah renk beyaza göre daha fazla dikkat çekerve daha büyük bir etki yaratır. Renkli nesnelerdaha kolay algılanır ve hatırlanma oranlarıdaha yüksektir. Renkli reklamlar siyah beyazreklamlara göre %50 daha etkilidir ve renkkullanan gazeteler daha yüksek tiraja sahiptir-ler (Walters ve Bergiel 1989: 341-342). Busebeple reklam çalışmalarında renk kullanımıönemlidir. Ürünün ön plana çıkartılmasında,arka plana göre daha belirgin olmasında vedoğru bir şekilde algılanmasında rengin önemlibir yeri vardır.

Günümüzde pazarlama iletişimi çalışmalarındarenk olgusunun önemi daha da iyi anlaşılmış vekurum/marka kimliği çalışmalarında renk ko-nusuna özel bir önem verilmeye başlanmıştır.Renk tıpkı logo veya ambalaj gibi hedef kitle-nin algısını etkileyen önemli bir unsur halinegelmiştir. Aynı pazar içerisinde yer alan fir-maların birbirlerinden farklılıklarını ortayakoymak amacıyla özellikle farklı renkler kul-landığı ve kullanılan bu renklerle açık mesajla-rın yanında belli bir zeminin oluşturulmayaçalışıldığı görülmektedir.

Bir nesnenin ne olduğuna baktığımızda gördü-ğümüz, zemin üzerindeki nesnenin bütünlüğü-

Page 109: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

110

dür. Kedinin kendisi şekil, kıvrıldığı koltukzemindir. Ağaç şekil, gökyüzü ve bulutlarzemindir. Bütün algılarımızda bir şekil ve ze-min vardır. Aralarındaki fark algısal sistemler-ce elde edilir (Arkonaç 2003: 85).

Şekil zemin ayrımı; birçok uyarıcı içindenseçilen uyarıcıyı algılama ve bunun üzerindedüşünme, odaklaşma ve dikkat etme şeklindetanımlanmaktadır. Bu seçilmiş uyaranlar, algı-lama alanındaki “şekil”, net bir şekilde algı-lanmayanlar da “zemin”i oluşturmaktadır. Birnesne ancak, zeminle ilişkili olarak algılanabi-lir (Tuğrul ve ark. 2001).

Bunun yanında tamamlama eğilimi, kişininkopuk parçalar yerine bütünü algılayacağınıaçıklar. Örneğin, birçok reklam, ürünü hiçgöstermez, parçasını ya da sadece gölgesinigösterir. Böylece, tüketicilerin reklamla dahaçok ilgilendiği varsayılır. Ancak, bunun ger-çekleşebilmesi için, ürünün çok iyi bilinmesive tanınması gereklidir. Aynı anlamda, rek-lamlarda soruların sorulması tamamlama eği-limi ile ilgilidir. Sorular ve cevaplar birbirinitamamlama özelliği gösterir. Reklamcılar buyüzden başlıklarda sorular kullanırlar ve ta-mamlanmasını kişilere bırakırlar. Reklamfilmleri ilk kez gösterime sunulduğunda genel-likle 60 saniye kadardırlar, yeterli tanınmadüzeyine ulaşıldığında ise bu süre 30 ya da 15saniyeye kadar indirilerek, aynı filmin kısaversiyonu yayınlanır. Bu tür bir stratejinindayandığı ilke hedef kitlenin kısa bir hatırlatmaile tamamlama sürecine gireceğidir (Odabaşıve Barış 2002: 134).

Tüm bu unsurlar bağlamında reklamlarda kul-lanılan göstergeler ve bunların algılanmasındaetkili unsurlar değerlendirildiğinde tüm işitselve görsel unsurların temelde bir takım sembo-lik anlamları bünyelerinde barındırdıkları gö-rülmektedir. Bu noktada kurumsal markanıntanıtıldığı ve imajın yansıtıldığı kurumsal rek-lamlar, insanların beyninde bir konumlandırmayaratmak üzere, rasyonel uyarıcılardan ziyade,sağ beyin yaklaşımı doğrultusunda sembolik veçağrışımsal uyarıcılarla üretilmektedir. Bubağlamda göstergebilim yaklaşımı paralelindekurumsal reklamlardaki uyarıcıların algılanma-sı ve yorumlanmasının değerlendirilmesi sözkonusu olmaktadır.

Göstergebilim perspektifinde, kurumun kimliğisunulan işaretlerden ortak olarak neyin anlaşıl-dığı, soyut, birbiriyle bağlantısız, parçalanmışunsurlar ve işaretlerin düzenlenmesidir. Bunoktada önemli olan, bu görsel unsurlar ilekurumsal davranış, kurumsal iletişim, kurumfelsefesi arasında bağlantıyı kurmak, işletme veürünlerinin tanıtımını ve resmini ortaya koya-bilmektir. Kurumsal imaj kavramının gösterge-bilimsel perspektifte değerlendirilmesi ile olu-şan imaj ya gösterge dizinleri tarafından mey-dana getirilen ya da yansıtılan bir izlenimdir.Kurum imajı farklı hedef gruplarının aklındaorganizasyonu ifade etmeyi sağlayan simgelertarafından karmaşık ya da daha az karmaşıkyapıların parçalı ya da kolektif paylaşımınınortaya koyduğu bir kavramdır. Bu noktadakurumun resmi öz imajı (official self-image)kavramı ortaya çıkmaktadır. Bu kavram hedefkitlelerin kurumu yorumlamasıyla ortaya çıkangenel izlenimden farklı bir kavramdır. Kuru-mun resmi öz imajı dışındaki bu genel izlenim,ün (reputation) olarak da adlandırılmaktadır.Kurum imajı ve kurum kimliğinin bu söz konu-su göstergebilimsel boyutları ve etkileşimiŞekil 1’de dile getirilmektedir (Christensen veAskegaard 2001: 304-305)

Şekil 2. Kurum Kimliği ve Kurum İmajınınSemiyotik/Göstergebilimsel Boyutları

KURUM İMAJI Organizasyonun Yorumlama Resmi imajı

Organizasyonun farklı hedef kitlelerde sahip olduğu genel yorum (kurum ünü)

İşaret/Gösterge İlgi/Hedef

KURUM KİMLİĞİ “ORGANİZASYON”-Organizasyonun resmi Organizasyonunprofilidir gerisindeki gerçek- Organizasyonun diğer kişilerdir (kimliközelliklerini tanımlar yöneticileri,(kurumsal davranış vb) denetleyiciler vb.)

Kaynak: Lars Thoger Christensen, SorenAskegaard, “Corporate Identity and CorporateImage Revisted: A Semiotic Perspective”,European Journal of Marketing, Vol.35,No.3/4, 2001 s.305

Page 110: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kurumsal Reklamlarda Göstergeler Aracılığıyla Marka... (102-117)

111

b. Akbank Kurumsal Reklamının Gösterge-bilimsel Analizi

Akbank’ın “Yenilikçi Güç” sloganı ile oluştur-duğu kurumsal reklam çalışması, kurumsalreklamlarda kullanılan sembollerin kurumsaldeğerleri yansıtma ve kurumsal imajın oluşma-sında sembol ve çağrışımların kullanılmasıbağlamında göstergebilimsel analiz kapsamın-da analiz edilmiştir.

b.a. Yöntem

Kurumsal reklamların algılanmasına ilişkinipuçları göstergebilim analiz yoluyla elde edi-lebilmektedir. Göstergebilimde öncelikle dilbi-limi model alınmış ve dilbilimsel kavramlariletişim fenomenlerine uygulanmıştır. Bu fe-nomenler filmler, televizyon dizi ve programla-rı, moda, reklamlar gibi enformasyon aktaran

her türlü iletiler bütünüdür. İlgili fenomenlerekısaca metin (text) denilmektedir. Göstergebi-limsel çözümlemede metinlerde dikkate alınaniki nokta göstergeler ve bunlar arasındaki iliş-kilerdir. Göstergebilimsel çözümleme metinde-ki anlamla ilgilenmektedir. Böylece bir öğünyemek, içindeki öğelerle değil statü, tat, ulu-sallık gibi konularla ilişkili anlamlar iletengöstergeler dizgesi olarak görülebilecektir.

Göstergebilimde iki merkezi ilgi alanı bulun-maktadır. Bunlar gösterge ve onun anlamıarasındaki ilişki, göstergelerin kodlarlabirleşme biçimleridir. Gösterge çözümleme-sinde reklamda işlevi olan göstergeler önemsıralarına göre belirlenmekte, gösterengösterilen karşıtlığı açıklanmakta ve düzanlam-yananlam boyutunda okumalarla anlamlan-dırma aşamasına geçilmektedir.

Tablo 2. Akbank “Yenilikçi Güç” Kurumsal Reklam Filmlerinde Kullanılan Ortak Göstergeler

Gösterge Gösteren Gösterilenİnsanlar Beyaz kıyafetli insanlar Kırmızı zemin üzerinde beyaz

kıyafet giymiş hareketli yüzlerceinsan

Akbank çalışanları, çalışanların uyumu,takım çalışmasında süreklilik, güç, hareket,amaç birliği, sinerji

Arka fon Kırmızı düz zemin Üzerinde insanların bir arayagelmesiyle çeşitli simgelerinoluşturulduğu zemin

Rengin kurum kimliğini yansıtması, kuru-mun Türkiye kökenli olması, heyecan,yoğunluk, canlılık

Dış Ses Kalın tok bir erkek sesi Reklamın sonunda duyulan dış ses Güven, güç, uzmanlık ve kararlılıkMüzik Reklam cıngılı Kalp ritmiyle başlayan müzikle

uyumlu neşeli, hareketli bayansesleri

Canlılık, yaşam, hareketlilik, neşe, yeniliğeuyum, birliktelik

Slogan Türkiye’nin yenilikçigücü

Reklam filminin sonunda kırmızızemin üzerinde beyaz Akbanklogosunun altında beliren yazı

Ulusa aidiyet (kurumun Türkiye kökenliolduğu vurgusu), önderlik, modernlik,uzmanlık, yeniliği getirme

Logo Kırmızı zemin üzerindebeyaz ve büyük harfler-den oluşan “Akbank”yazısı”

Reklam filminin sonunda kırmızızemin üzerinde bir araya gelenbeyaz kıyafetli insanların kuşbakışı görüntüsü

Eşgüdüm, çalışanların birlikteliğiyle oluşangüçlü kurum algısı, kurumsal bağlılık,aidiyet

b.b. Akbank “Yenilikçi Güç” KurumsalReklam Filmlerinin Göstergebilimsel Analizve Yorumları

Kurumsal reklamlarda kurum markasının algı-lanma sürecinde göstergelerin etkisi Akbankiçin Publicis Yorum (1) reklam ajansı tarafın-dan hazırlanan “Yenilikçi Güç” reklamlarınıngöstergebilimsel analizi ile yorumlanacaktır.

Reklam filmleri iki bölüm olarak yayınlanmışolup ilk film Haziran 2006 ikincisi ise 31 Ara-lık 2006 tarihinde gösterime girmiştir. Reklamfilmleri sabit bir açıdan kuşbakışı bakılan kır-mızı renk bir fon üzerinde hareket eden beyazkıyafetli yüzlerce kişinin oluşturduğu çeşitliresimlerin kurgulanmasından ibarettir.

Page 111: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

112

Güney Afrika’da çekimi yapılan ilk reklamfilmi Atlanta ve Atina Olimpiyat Oyunları’nınkareografı Penny Jones’un kareografisiyle 150dansçı tarafından gerçekleştirilmiştir. İlk reklamfilminde sırasıyla “büyümek için, verimli olmakiçin, desteklemek için, enerji vermek için, yara-tıcı olmak için, ilerlemek için, Türkiye için,büyütmek için” başlıklarıyla yansıtılan çeşitlihareketler müzik eşliğinde sunulmaktadır.“Binlerce Akbank’lının kalbi Türkiye’yle bir-likte atıyor. Bu güç daha iyisini daha yenisiniarıyor. Büyümek büyütmek için. Akbank” rek-lamın sözlü ifade edilen metnini oluştururkenreklamın uzunluğu 68 saniyedir. Romanya’dayine aynı kareografın farklı bir düzenlemesiyle272 dansçının rol aldığı ikinci reklam filmi 75saniye uzunluğundadır. “Daha çok fırsat, dahaçok özgürlük, daha çok enerji, daha çok bilgi,daha çok şans, daha çok emek, daha çok dost-luk, daha çok sevgi” başlıklarıyla oluşturulanresimler yine ilk reklamda kullanılan müzikeşliğinde seyirciye gösterilmektedir. Bu filmdesözlü metin “Binlerce Akbank’lının kalbi Türki-ye’yle birlikte atıyor. Bu büyük güç geleceğitasarlıyor, yeni değerler yaratma heyecanıylaçalışmaya devam ediyor. Türkiye’nin yenilikçigücü.” şeklinde oluşturulmuştur.

İki reklam filminde kullanılan ortak öğelerTablo 2.’de sunulmuştur. Öğeler incelendiğindekurumsal renkler olan kırmızı ve beyazın rek-lamlarda ana renkler olarak sunulduğu ve kır-mızı durağan zemin üzerinde beyaz renk kıyafetgiyen hareketli insanlar tarafından kurumsalkimliğin çeşitli semboller ve metinlerle yansıtıl-dığı tespit edilmiştir (Bkz: Tablo 2-3-4). Sözkonusu ortak öğeler arasında yer alan renk velogonun kurumun görsel kimliğini yansıtmaişlevini yerine getirdiği, müzik ve dış ses ilekurumsal markaya bir kişilik kazandırıldığı(canlı, hareketli, neşeli, güvenli) görülmektedir.Reklam filmlerinde kullanılan simge ve metin-lerin analizi yapıldığında (Bkz: Tablo 3 – Tablo4) ay yıldız ve çay bardağı görselleriyle ulusalkimliğe vurgu yapılmakta ve bu vurgu slogan(Türkiye’nin yenilikçi gücü), kırmızı arka fonve beyaz kıyafetli insanlarla güçlendirilmekte-dir. Tablo 2’de olduğu gibi Tablo 3 ve Tablo4’te de reklam filmleri Saussure’ün gösterge,gösteren-gösterilen ayrımıyla analiz edilmiştir.

Birinci reklam filminin sonunda dış ses tarafın-dan seslendirilen “Binlerce Akbanklı’nın kalbiTürkiye’yle birlikte atıyor. Bu güç daha iyisini

daha yenisini arıyor. Büyümek büyütmek için.Akbank” metni ile ikinci reklam filmi sonundaseslendirilen “Binlerce Akbanklı’nın kalbi Tür-kiye’yle birlikte atıyor. Bu büyük güç geleceğitasarlıyor, yeni değerler yaratma heyecanıylaçalışmaya devam ediyor. Türkiye’nin yenilikçigücü.” metni kurumsal kimliğin yeni biçiminiözetlemekte ve ikinci reklam filmi ilk reklamfilmini tamamlamaktadır. Reklam filmlerindeyer alan görsel ve sözel öğelerin taşıdıklarıortak anlamlar kurumun kültürünü oluşturansemboller olarak dikkat çekmektedir. Metinler-de yer alan “binlerce Akbanklı’nın kalbi Türki-ye ile birlikte atıyor”, “büyük güç”, “geleceğitasarlamak” “büyümek ve büyütmek için” ifa-delerinde kurumun lider, yenilikçi ve finanssektörünün merkezinde bir banka olarak Türki-ye ekonomisine ve müşterilerine sürekli katkısunan bir kurum olma vizyon ve misyonu dilegetirilmektedir

Reklamdaki metinsel öğeler arasındaki paralel-lik kullanılan simgeler ve simgelere vurgu ya-pan kısa metinlerde de göze çarpmakta ve ku-rumun yönetim felsefesi, müşteri ilişkilerinebakışı, gelecek hedefleri gibi kurumsal felsefeve kurumsal davranış yapılarına yönelik ortakdeğerlerin sunulması sağlanmaktadır. İki reklamfilmi bir arada incelendiğinde kurumsal değerle-ri farklı boyutlarda yansıtan sembollerin vemetinlerin kullanıldığı görülmüş ve reklamfilmleri arasındaki söz konusu ilişki Tablo 5’tesunulmuştur.

İlk reklam filminde somut kurumsal değerleriyansıtan “büyümek, yenilikçilik, ilerleme, des-tekleme” gibi ifadelerin ve bunlara karşılıkgelen görsel sembollerin (çarklar, deney tüpü,enerji dalgaları, koşan insan, büyüyen ağaç)kullanılmasına karşın, ikinci reklam filmindekurum tarafından hedeflenen ve daha çok vur-gusuyla altı çizilen soyut değerler (şans, özgür-lük, enerji, emek, dostluk, sevgi) ve bunlarakarşılık gelen (uçurtma, güneş, çiçek, uğurbö-ceği, kalp, çay bardağı) üzerinde durulmaktadır.Bunun yanı sıra kalp sembolü birinci reklamfilminin başında kullanılırken ikinci reklamfilminde ise finalde kullanılmış ve bu yöntemlereklam filmlerinin birbiriyle bütünleşmesi sağ-lanmıştır. Özet olarak reklam filmlerinde kulla-nılan semboller, metinler ve ifadeler kurumtarafından algılanması amaçlanan imajı oluştu-ran kurumsal değerlerin müşteri zihninde doğrubir şekilde konumlandırılmasına yardımcı ol-muştur.

Page 112: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kurumsal Reklamlarda Göstergeler Aracılığıyla Marka... (102-117)

113

Tablo 3. Akbank “Yenilikçi Güç” Kurumsal Reklam Kampanyası Birinci Reklam FilmininGörsel Simge ve Metinlerinin Analizi

Gösterge Gösteren Gösterilen1.

görselöğe

Simge KalpKırmızı zemin üzerinde insanların birleşerekoluşturdukları beyaz kalbin atışı

Dinamizm, hayat, canlılık, finans sektörünün merke-zinde olma, insancıllık, heyecan

SimgeBüyük veküçük iki

çark

Kırmızı zemin üzerinde insanlardan oluşanbüyük ve küçük iki çarkın iç içe geçmiş birhalde dönüşü

Uyumlu birliktelik, takım çalışması, eşgüdüm, güçpaylaşımıyla tasarruf sağlama, her düzeyde hedefkitlenin beklentilerine cevap verecek sürekli ve sis-temli bir çalışma anlayışı

2.görselöğe

MetinBüyümek

İçinÇarklar iç içe dönerken görselliği vurgulamakamacıyla ekranda yansıyan yazı

Başarının artarak sürdürülmesi, devamlılık, disiplin,hayatta kalma, sürekli gelişime açık bir kurum felsefesi

SimgeDeney tüpü

ve deneyşişesi

İnsanlardan oluşan deney tüpünden yineinsanlardan oluşan deney şişesi içerisinedökülen maddeler

Sürekli araştırma, yeniliği arama, sistemli olma, dene-mekten yılmama3.

görselöğe

MetinYenilikçi

olmak içinDeney tüpü simgesi ekranda belirdiğindesimgeye gönderme yapan yazı

Araştırma, yeniliğe açık olma, yenilikçi olma, öncüolma

SimgeGöz kırpanve gülümse-yen yüz

Beyaz giymiş insanların kırmızı zemin üze-rinde oluşturdukları gülümseyen ve gözkırpan yüz simgesi

Her düzeyde hedef kitle ile kurulan iletişim ve sunulanhizmette yakınlık, insancıllık, müşteriye en iyisiniverme isteği, dostluk

4.görselöğe

MetinDesteklemek

içinGülümseyen yüz simgesini destekleyenkırmızı üzerine beyaz harflerden oluşan yazı

Kurumun müşteri ilişkileri anlayışı, müşteriye sunulanhizmetin yakınlık derecesi ve amacı

SimgeEnerji

dalgaları

Beyaz giymiş insanların kırmızı zemin üze-rinde oluşturdukları görsel simge

Kurumun müşterilerine enerjisiyle örnek olması,ihtiyaç duydukları anda müşterilerine destek vermesi,sorunları çözmede ve engelleri aşmada gösterilenesneklik

5.görselöğe

MetinEnerji

vermek içinGörsel simgeyi destekleyen kırmızı üzerinebeyaz harflerden oluşan yazı

Kurumun özelde müşterileri genelde Türk ekonomi-sinde lokomotif bir işletme olma misyonu

Simge GitarBeyaz giymiş insanların kırmızı zemin üze-rinde oluşturdukları gitar simgesi

Yaratıcılık, iş anlayışında, özgünlük, duygusallık,insancıllık, üretkenlik, birliktelik, tek ve güçlü birkurumsal ses

6.görselöğe

MetinYaratıcı

olmak içinGitar simgesini destekleyen kırmızı üzerinebeyaz harflerden oluşan yazı

Kurumsal felsefede yaratıcılığın bir kurumsal değerolarak yansıması

Simge Koşan insanBeyaz giymiş insanların kırmızı zemin üze-rinde oluşturdukları koşan insan simgesi

Liderlik, daha iyi, üstün ve kaliteli hizmet vermek içinsürekli ileriye gitme, gelişme çabası, durağanlıktankaçınma

7.görselöğe

Metinİlerlemek

içinKoşan insan simgesini destekleyen kırmızıüzerine beyaz harflerden oluşan yazı

Kurumsal başarının devamlılığının sağlanması vebunun müşteriye aktarımı

Simge Ay-yıldız

Beyaz giymiş insanların kırmızı zemin üze-rinde oluşturdukları ay-yıldız simgesi

Türkiye’nin bir parçası olma, ulusal temaların enönemlilerinden biri olan bayrağa yapılan atıf ve de-ğerlerle bütünlük, ülkeye ve ülke ekonomisine destekolma, kurumsal kimliğin ulusal kimlikle bütünleştiril-mesi

8.görselöğe

Metin Türkiye içinAy-yıldız simgesini destekleyen kırmızıüzerine beyaz harflerden oluşan yazı

Kökenini aldığı ülkeye bağlılık ve destek olma vizyo-nunun vurgusu

SimgeBüyüyen

ağaç

Beyaz giymiş insanların kırmızı zemin üze-rinde oluşturdukları büyüyen ağaç simgesi

Köklü, güçlü ve güvenilir bir kurum olma, hayatınsunduğu enerji ve sürekliliğin diğer yaşamlara (toplu-ma) bir katkı olarak sunumu, büyüme, farklı alanlardauzmanlaşma ve bu yolla müşteriyi tatmin edecek herdüzeyde kaliteli hizmeti sunma

9.görselöğe

MetinBüyütmek

içinBüyüyen ağaç simgesini destekleyen kırmızıüzerine beyaz harflerden oluşan yazı

Kurumu ve dolayısıyla ülke ekonomisini zenginleştire-cek, geliştirecek bir kurum olma anlayışının vurgusu

Page 113: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

114

Tablo 4. Akbank “Yenilikçi Güç” Kurumsal Reklam Kampanyası İkinci Reklam Filminin GörselSimge ve Metinlerinin Analizi

Gösterge Gösteren Gösterilen

Simge

Dalgalarınarasından havayasıçrayan küçükbalıklar ve dahayükseğe zıplayanbüyük bir balık

Kırmızı zemin üzerinde beyaz dal-gaların arasından sıçrayan balıklar

Piyasanın zorlu mücadele koşulları, rakip bankalartarafından müşterilere sunulan standart, yetersiz hizmet-ler (küçük balıklar) ve kurumun müşterilerine sunduğurakiplerininkinden farklı, avantajlı, kazançlı fırsatlar,müşteri için en iyisini verme çabası, seçenek sunma(büyük balık)

1.görselöğe

Metin Daha çok fırsatSimgeyi vurgulayan kırmızı üzerinebeyaz harflerden oluşan yazı

Sunulan fırsatların üstünlüğü, çeşitliliği

SimgeKuşların arasındauçan bir uçurtma

Kırmızı zemin üzerinde uçan kuşlarve aralarında uçan bir uçurtma

Müşteri ilişkilerinde esneklik, insancıllık, kurumunteknolojik yeniliklere uyumunun müşteri üzerinde yarat-tığı rahatlık

2.görselöğe

MetinDaha çoközgürlük

Simgeyi vurgulayan kırmızı üzerinebeyaz harflerden oluşan yazı

Müşteriyle kurum arasındaki iletişimin kolaylığı vehizmetlere istenilen alanlardan (internet bankacılığı, sms,telefon vb.) ulaşılabilirlik

Simge GüneşSarmallardan oluşan güneşin, çevre-sine enerji vermesi

Kurum içerisinde oluşan enerjinin müşterinin gücüne güçkatması, örgütsel bağlılık ve çalışanların yarattığı sinerji

3.görselöğe Metin Daha çok enerji

Simgeyi vurgulayan kırmızı üzerinebeyaz harflerden oluşan yazı

Müşterinin var olan enerjisinin kurumun desteğiylearttırılması

Simge İmleçİnsanlar tarafından oluşturulan okimgesinin hareketi

Bilgi çağına kurumun uyum sağlaması, müşterinin bilgiihtiyacının karşılanması, teknolojinin karşılıklı (hemkuruma hem müşteriye) kazanç sağlayacak yaratıcılıklakullanımı, teknolojinin hizmetle koordinasyonu

4.görselöğe

Metin Daha çok bilgiSimgeyi vurgulayan kırmızı üzerinebeyaz harflerden oluşan yazı

Müşterinin ihtiyaç duyabileceği bilgiye rahat ulaşmasıaçısından teknolojinin iş süreçlerine entegrasyonu

Simge UğurböceğiKırmızı zemin üzerinde insanlarınoluşturduğu hareket eden uğurböceği

Kurumu seçmenin müşteriye kazandıracağı şans ve budurumun bankaya yönelik müşteri algısında yarattığıfarkındalık, müşteriyi diğer bankaların müşterisi karşındaüstün hale getirmesi

5.görselöğe

Metin Daha çok şansSimgeyi vurgulayan kırmızı üzerinebeyaz harflerden oluşan yazı

Müşterinin kurumu seçerek var olan şansını arttırması

Simge

Çiçeğin üzerinetırmanan birtırtılın kelebeğedönüşerek uçuşu

İnsanların ilk önce bir çiçek oluştur-ması başka bir grup insanın oluştur-duğu tırtılın çiçeğe tırmanarak kele-beğe dönüşmesi ve uçması

Yeni kurulan şirketlerin büyük bir finansal güce sahipbankayla çalışarak harcadıkları emeğe uygun olarakbüyümeleri, kurumun gelişirken müşteriye sağladıklarıdestek, müşteriyle kurulan iletişimin uzun soluklu olma-sına dair istek

6.görselöğe

Metin Daha çok emekSimgeyi vurgulayan kırmızı üzerinebeyaz harflerden oluşan yazı

Bankanın müşteri ilişkilerine gösterdiği özen ve müşteri-ye sunulan hizmette mükemmellik hedefi

SimgeÇay bardağı vekaşık

İnce belli bir çay bardağının içindehareket eden çay kaşığı

Kurumsal kültürle ulusal kültürün bağdaştırılması vekurumun kökenlerinin vurgulanması, müşteriyle yakıniletişim, yakınlık ve sıcaklık, yerel değerlere saygı

7.görselöğe

Metin Daha çok dostlukSimgeyi vurgulayan kırmızı üzerinebeyaz harflerden oluşan yazı

Var olan sıcak ilişkinin geliştirilmesine dair istek

Simge KalpKırmızı zemin üzerinde insanlarınbirleşerek oluşturdukları beyazkalbin atışı

Dinamizm, hayat, canlılık, finans sektörünün merkezindeolma, insancıllık, heyecan, hareketlilik,

8.görselöğe

Metin Daha çok sevgiSimgeyi vurgulayan kırmızı üzerinebeyaz harflerden oluşan yazı

Kurum-müşteri arasında var olan sevgi ve kurumsalbağlılığın arttırılması isteği

Page 114: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kurumsal Reklamlarda Göstergeler Aracılığıyla Marka... (102-117)

115

Akbank’ın söz konusu iki kurumsal reklamındayer alan öğeler genel olarak değerlendirildiğin-de, reklamlarda kullanılan görsel, metinsel veişitsel sembollerin kuruma yönelik algınınhedef kitleler beyninde yerleştirilmesine yöne-lik çağrışımsal anlamları taşıyan göstergelerlesunulduğu görülmektedir. Söz konusu göster-gelerin kurumsal kimliği oluşturan ve hedefkitlelerde kuruma yönelik toplam algı olanimajının şekillenmesine zemin hazırlayan ku-rumsal felsefe, kurumsal davranış, kurumsaliletişim ve görsel kimlik unsurlarının yansıtıl-ması işlevini yerine getirdiği söylenebilmekte-dir.

Bu bağlamda söz konusu reklamlarda müşteri-ler ile iletişimin bir boyutu oluşturduğu kurum-sal iletişimde daha iyiyi arama, müşterilerlekurum arasında sıcak ve yakın bir iletişimkurma değerleri birinci reklamdaki “gülensurat” ve “çay bardağı-kaşık” öğeleri ile yan-sıtılmakta, bu iki simge ile birlikte sunulan“desteklemek için” ve “daha çok dostluk”ifadeleri ile kurumun müşteri ile yakın iletişimibir değer olarak benimsediği vaadi sunulmak-tadır. Bunun yanı sıra kurumun Türkiye finanssektöründe lider, yeniliklerde öncü, hem ku-rumsal anlamda hem de hizmet verdiği sektörve müşterileri bağlamında sürekli büyüme vebüyütmeyi bir işletme değeri olarak görenkurumsal misyon ve vizyonu birinci ve ikincireklam filmlerindeki “kalp” simgesi, birincireklam filmindeki “enerji dalgaları”, “koşaninsan”, “büyüyen ağaç” simgeleri ve ikinci

reklamdaki “güneş” ve “çiçek-tırtıl-kelebek”imgeleri ile sunulmaktadır

Her iki kurumsal reklam filminde Akbank’ınlider bir kurum olması, yenilik, teknolojikgelişme ve ilerlemeyi bir şirket misyonu olarakkabul etmesi ve bu özelliklerin etkisinin sunu-lan hizmetlere yansıtılması yine görsel sem-boller ve yazılı ifadeler bağlamında ele alınaraksunulmaktadır. Bu bağlamda birinci reklamfilmindeki “büyük ve küçük iki çark”, “deneytüpü ve şişesi”, “koşan insan”, “enerji dalga-ları” ve “büyüyen ağaç” sembolleri ile ikincireklamdaki “uçurtma” ve “imleci” söz konusukurumsal değer önermelerinin hedef kitleyeaktarılmasında kullanılmaktadır. Analiz kap-samındaki kurumsal reklamlarda görsel sem-bollerin yanında kullanılan “büyümek için”,yenilikçi olmak için”, “enerji vermek için”,“ilerlemek için”, “büyütmek için”, “daha çoközgürlük”, “daha çok bilgi” gibi sözel ifadelerde iletide sunulan kurumsal değerlerin hedefkitlenin beyninde konumlandırılmasına yar-dımcı olacak simgeler olarak kullanılmıştır.

Her iki Akbank kurumsal reklamında da sem-bollerin ve sözel ifadelerin kullanımıyla ku-rumsal kültür ve kimlikten kaynak bulan somutve soyut değerlerin doğrudan anlatım ile vur-gulanması yerine, hedef kitlenin dikkatini çe-kecek ve kurumsal markanın kimliğine yönelikfarkındalığın oluşmasına katkı sağlayacakkurumsal değerlere yönelik çağrışımları içerensembollerin kullanılması yoluyla iletildiğigörülmektedir.

Tablo 5. Akbank “Yenilikçi Güç” Kurumsal Reklam Filmlerinde KullanılanGörsel Öğeler ve Metinler

Birinci Reklam Filmi İkinci Reklam FilmiSimge Metin Simge Metin

Büyük ve küçükiki çark

Büyümek İçinDalgaların arasından havaya sıçrayan küçükbalıklar ve daha yükseğe zıplayan büyük bir

balıkDaha çok fırsat

Deney tüpü vedeney şişesi

Yenilikçi olmak için Kuşların arasında uçan bir uçurtma Daha çok özgürlük

Göz kırpan vegülümseyen yüz

Desteklemek için Güneş Daha çok enerji

Enerji dalgaları Enerji vermek için İmleç Daha çok bilgiGitar Yaratıcı olmak için Uğurböceği Daha çok şans

Koşan insan İlerlemek içinÇiçeğin üzerine tırmanan bir tırtılın

kelebeğe dönüşerek uçuşuDaha çok emek

Ay yıldız Türkiye için Çay bardağı ve kaşık Daha çok dostlukBüyüyen ağaç Büyütmek için Kalp Daha çok sevgi

Page 115: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

116

Akbank reklam filminde kullanılan hızlandırmave yavaşlatma hareketleriyle hareketlerin hızlıbir şekilde geçmesi bununla beraber insanlartarafından oluşturulan resimler sırasında filminyavaşlatıldığı göze çarpmaktadır. Kurgunun buşekilde oluşturulması sayesinde iletilmek iste-nen şekillerin izleyen tarafından net bir şekildealgılanması sağlanmakta, şekil oluştuğu sıradaverilen mesajlar ile (daha çok enerji, daha çokemek vb...) izleyenin şekil ve mesajla destekle-nen kurum kimliğine ilişkin unsuru anlamasıamaçlanmaktadır.

SONUÇ

Kurumsal reklamlar çeşitli mecralar üzerindenkurumsal kimliğe ilişkin değerleri hedef kitleyeulaştırmak ve hedef kitle tarafından kurumunkimliğinin doğru bir şekilde algılanmasınısağlamayı amaçlamaktadır. Kurumsal kimliğinhedef kitle nezdindeki farkındalığının artmasınıamaçlayan kurumsal reklamlar, kurum vizyo-nu, misyonu, hedefleri, davranış biçimi, ileti-şim yapısı ve görsel kimliğine ilişkin değerlerigörsel ve işitsel göstergelerle vurgulayarakhedef kitlenin kurum imajı, markası ile kültü-rünü anlamlandırmasında ve bu öğeleri zihnin-de konumlandırmasında etkili olmaktadır.

Göstergebilim bu bağlamda görsel öğeler ilekurumsal kimliğe ilişkin değerlerin nasıl bağ-daştırıldığının yorumlanmasına rehberlik et-mektedir. Reklamlarda hedef kitleye sunulançeşitli görsel, sözel ve işitsel öğeler, kurumutanımlayan, kurumun kültürel yapısı ve kimliğibağlamında imajını şekillendiren soyut vesomut kurumsal değerlerin aktarımında rek-lamcılara, hem hedef kitle algısını reklamaçekecek hem de akılda kalıcı sağlayacak etkilimesajların oluşturulması açısından yardımcıolmaktadır.

Akbank’ın yeni kurumsal kimliğine ilişkinreklam filmleri bu doğrultuda dikkatli bir şe-kilde seçilen görsel öğelerin, işitsel öğeler vemetinlerle desteklenerek sunulduğu bir örnekolarak dikkat çekmektedir. Kurum geçmiştekullandığı “Güveninizin eseri” sloganı ve buslogan etrafında şekillenen kurumsal kimliğini“Türkiye’nin yenilikçi gücü” sloganı odaklıyeni kurumsal kimliğiyle değiştirmiştir.Reklamveren tarafından “inovasyon, ulaşılabi-lirlik, teknoloji, kişiselleştirme, özgürlük, in-sancıllık” öğelerinin yeni kurumsal kimliğin

başat öğeleri olarak kabul edildiği ve reklamfilmlerinin tasarımında bu öğelerin görsel,işitsel öğeler ve metinlerle sürekli olarak vur-gulandığı dikkat çekmektedir.

Görüldüğü gibi kurumsal kimliğin somutlaştı-rılarak kurumsal markanın yansıtılmasındabütünleşik pazarlama iletişimi bileşenlerininiçinde yer alan reklamların etkisi göz ardı edi-lemez bir boyuttadır. Özellikle kurumsal mar-kanın kimliğini tanımlayan değerlerin yansıtıl-dığı kurumsal reklamlar, reklam iletisini oluş-turan görsel-işitsel göstergelerin yaratıcı birbütünlük oluşturacak biçimde bir araya getiril-mesi ve sembolik çağrışımlarla kurumsal imajaulaşılması ile sonuçlanan bir sürecin önemli birevresini oluşturmaktadır.

NOTLAR

(1) Publicis Yorum Reklam Ajansı web sitesi:http://www.yorum.com/

KAYNAKLAR

Alder H (2000) Kişisel ve Mesleki BaşarıyaUlaşmada Beyin Gücünü Etkili Kullanma SağBeyin Yöneticisi, Kariyer Yayıncılık, İstanbul.

Arkonaç S A (2003) Psikoloji: Zihin SüreçleriBilimi, Alfa Yayınları, İstanbul.

Balmer J M T (2001) Corporate Identity, Cor-porate Branding and Corporate Marketing,European Journal of Marketing, 35, (3/4), 282

Bıçakçı B (2002) Reklam Algılama Biçimleri,Media Cat Pazarlama İletişimi Derg, 5, 15

Christensen L T ve Askegaard S (2001) Corpo-rate Identity and Corporate Image Revisted: ASemiotic Perspective, European Journal ofMarketing, 35, (3/4), 304-305

Costley D L ve Todd R (1991) Human Rela-tions in Organizations, West Publishing Com-pany (4th Edition), USA.

http://www.sabah.com.tr/2006/12/31/eko117.html , 12 Şubat 2007

http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/yazar.do?yazino=484212, 14 Şubat 2007

http://ilef.ankara.edu.tr/reklam/yazi.php?yad=9928, 11 Şubat 2007

http://www.milliyet.com.tr/2007/01/16/pazar/axpaz01.html , 11 Şubat 2007

Page 116: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Kurumsal Reklamlarda Göstergeler Aracılığıyla Marka... (102-117)

117

McDonald M H B, de Chernatony L ve Haris F(2001) Corporate Marketing and ServiceBrands: Moving Beyond the Fast-MovingConsumer Goods Models, European Journal ofMarketing, 35, (3/4), 338

Meenaghan T (1995) The Role of Advertisingin Brand Image Development, Journal of Prod-uct & Brand Management, 4, (4), 23

Morgan J ve Welton P (1986) See What IMean: An Introduction to Visual Communica-tion, I.Edition, Hodder Co., UK, 1986.

Mowen J C. (1993) Consumer Behavior, Mac-millan Publishing Company, New York, USA.

Odabaşı Y ve Barış G (2002) TüketiciDavranışı, Media Cat Kitapları, İstanbul.

Okay A (1999) Kurum Kimliği, Media CatYayınları, Ankara.

Özer A K (2000) İletişimsizlik Becerisi, Sis-tem Yayıncılık, İstanbul.

Runyon K E ve Stewart D W (1987) ConsumerBehavior and The Practice of Marketing,Merrill Publishing Company, Columbus, Ohio,USA.

Simonson A ve Bern S (2000) Pazarlama Es-tetiği, Sistem Yayıncılık, İstanbul.

Solomon M, Bamossy G ve Askegaard S(1999) Consumer Behaviour: An EuropeanPerspective, Prentice Hall Europe, Barcelona,Spain.

Teker U (2002) Grafik Tasarım ve Reklam,Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir.

Tuğrul B, Erkan S, Aral N ve Etikan İ (2001)Altı Yaşındaki Çocukların Görsel AlgılamaDüzeylerine Frostig Gelişimsel Görsel AlgıEğitim Programının Etkisinin İncelenmesi ,Journal of Qafquaz University, 8, http://www.qafqaz.edu.az/journal/ALTI%20YASINDAKI%20 COCUKLARIN.pdf

Van Riel C B M ve Van Bruggen G H (2003)IMPACT: A Management Judgment Tool toPredict The Effectiveness of Corporate Adver-tising Campaigns, Brand Management, 11, (1),31

Wagner J A ve Hollembeck J H (1992) Man-agement of Organizational Behaviour, Pren-tice-Hall Inc., New Jersey, USA.

Walters C G ve Bergiel B J (1989) ConsumerBehavior: A Decision Making Approach,South-Western Publishing Co., Cincinatti,Ohio, USA.

Zülal A (1999) Film Karelerinden Beyaz Per-deye Sinemada Hareket, Bilim ve Teknik Derg,Tübitak Yayınları, Ankara, 72

Page 117: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

HASTANELERDE BİR TANITIM ARACI OLARAK WEB SİTELERİ:İZMİR İLİ EĞİTİM HASTANELERİ VE ÖZEL HASTANELERİN

KURUMSAL WEB SİTELERİNİN KIYASLAMALI ANALİZİ

Nilay Başok Yurdakul*- Burcu Öksüz**

ÖZETBilgi iletişim teknolojileri alanındaki hızlı değişim ve gelişmeler günümüzde pek çok alanda ku-rumlara önemli fırsatlar sunmaktadır. Yeni bir iletişim aracı olarak internet, sağlık sektöründe yeralan hastanelerin de hedef kitlelere kolay ve hızlı bir şekilde ulaşmasında özel bir yere sahiptir.Hastane yönetimleri kurumsal web siteleri aracılığıyla tüm hedef kitlelerine ulaşabilmekte, ku-rumsal yapısını, insan kaynağını, kurum kültürünü ve kimliğini, hedeflerini, hizmetlerini yer vezamana bağlı kalmaksızın en ince ayrıntısına kadar anlatabilmekte, web siteleri etkin bir şekildekullanıldığında kurum imajı oluşturma açısından önemli bir avantaj sağlamaktadır. Bu çalışmadaöncelikle hastane tanıtımında kurumsal web sitelerinin önemi irdelenmiş, uygulama kısmında iseİzmir ili sınırları içinde kurumsal web sitesine sahip özel hastaneler ve eğitim hastaneleriörnekleminde bir araştırma gerçekleştirilerek kıyaslamalı bir değerlendirme yapılmıştır.

Anahtar sözcükler: Hastaneler, tanıtım, kurumsal web siteleri

CORPORATE WEB SITES IN HOSPITALS AS AN INTRODUCE TOOL:COMPARATİVE ANALYSİS OF TRAINING HOSPITALS AND PRIVATE

HOSPITALS’ CORPORATE WEB SITES IN İZMİR

ABSTRACTNowadays the rapid changes and developments in the area of information communication tech-nologies give important opportunities to corporations in more wider spheres. Internet, as a newcommunication tool, has a special place for hospitals which are also in the health sector to reachtheir target groups faster and easier. Management of hospitals via corporate web sites can reachtheir target groups, can explain their organizational structure, human resources, culture andidentity, aims, services in details regardless of time and space notion and also using the web siteseffectively gives important opportunities when creating corporate image. In this study ,primarilythe importance of corporate web sites in introduction of hospitals was analyzed and in the practi-cal part of that study a comparative investigation was held about private hospitals and traininghospitals that have corporate web sites in İzmir.

Keywords: Hospitals, introduce, corporate web sites

* Yrd. Doç. Dr., Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi**Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi

GİRİŞ

Bilgi iletişim teknolojilerinin yansımaları diğerkurum ve kuruluşlar kadar hastaneleri de etki-lemiştir. Bu doğrultuda hastaneler çağdaş yö-netim fonksiyonlarını diğer sektörlerdeki ku-rum ve kuruluşlar kadar yönetim yapılarınayerleştirme zorunluluğu içindedir. Toplumunbilinçlenmesine ve beklentilerinin artarak çe-şitlenmesine paralel olarak hastanelerin hedefkitlelerinin beklentileri de gün geçtikçe art-maktadır. Bu çerçevede gerek özel hastaneleringerekse kamu hastanelerinin toplumla bütünle-

şebilmek için tanıtım çalışmaları ile kendisini,hizmetlerini hedef kitlelerine anlatabilmeleri vesöz konusu hedef kitleler üzerinde onlarınbeklentilerini eksiksiz bir şekilde karşılayabile-cek güvenilir bir hastane imajı yaratmalarızorunluluğu doğmaktadır. Ülkemizde sağlıkkurumlarına yönelik bir takım reklam kısıtla-maları olduğu göz önüne alındığında, söz ko-nusu zorunluluğun yerine getirilmesinde websiteleri hastaneler açısından önemli bir araçkonumunda bulunmakta, etkin bir şekilde kul-lanıldığında hastane yönetimlerine bir çokfayda sağlamaktadır. Hastane yönetimleri,verdikleri kaliteli sağlık hizmetini, hastalarına

Page 118: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Hastanelerde Bir Tanıtım Aracı Olarak Web Siteleri:...(118-134)

119

verdikleri önem ve değeri, başarılarını, sosyalsorumluluğunu kurumsal web siteleri aracılığıile anlatmakta, hedef kitleleri ile etkileşimegeçebilmekte, aldıkları geribildirimler doğrul-tusunda çalışmalarına yön verebilmektedir. Budoğrultuda toplum zihninde saygın, güvenilir,etik değerlere bağlı bir kurum imajı yaratılma-sında önemli bir rol üstlenen hastane web site-leri, bir yandan sağlık hizmeti alıcılarının ken-dilerini tatmin edebilecek hizmeti sağlayacakkurumu araştırmalarında, detaylı bilgiye hızlıve net olarak erişimlerinde, interaktif iletişimkurma isteklerinin gerçekleştirilmesinde vekaliteli hizmet sağlayan hastanelere ulaşmasın-da önemli bir yönlendirici olurken, hastaneyönetimlerine de kurumun tercih edilebilirliğinisağlamak yolunda vazgeçilemez bir tanıtımfırsatı sunmaktadır.

1. HASTANE TANITIMINDA WEBSİTELERİNİN ÖNEMİ

İnternet kanalıyla kuruluşlar, birbirinden uzakbirimlerini birbirine bağlayabilmekte, tüketici-lerle, kaynak ve hammadde sağlayanlarla ileti-şim kurulabilmekte, insanlar kendilerini ilgi-lendiren konularda bilgi ve veriye kolaylıklaulaşabilmekte, satış sonrası destek verilebil-mekte, yayıncılık hizmeti gerçekleştirebilmek-te, yeni tanıtım ve reklam olanaklarına kavuş-maktadır (Peltekoğlu 1998: 213). İnternetinkaynak ile alıcı arasında çift yönlü işleyenetkileşimli/interaktif bir iletişim ortamı olması,hedef kitleye birebir ulaşma imkanı veren ö-zelliği ile hedef kitleleri en iyi şekilde analizetme, istek ve beklentilerini en doğru düzeydebelirleme ve milyonlarca insana bireysel özel-liklerine uygun iletişim faaliyetleriyle ulaşmaolanağı sunan bir ortam olarak dikkat çekmek-tedir (Elden 2003: 254). Temelde internettekiweb siteleri, örgütlerin gerçek dünyadaki görü-nümlerinin yansımaları olmak durumundadır(Fırlar ve Yeygel 2004: 177). İşlevsel ve su-num özellikleri açısından iyi yapılandırıldığın-da hedef kitleleri ile etkin bir iletişim kurulma-sına olanak sağlayan, örgütlerin kurumsal kim-liği ve kültürel unsurlarını hedef kitlelere iletenkurumsal web siteleri, işletmenin toplum zih-ninde güçlü bir kurum imajı oluşturmasındaoldukça önemli bir yöntem olmaktadır. “İmaj,bir nesnenin nasıl tanındığına, insanların onunasıl tanımladığına, hatırladığına ve neyleilişkilendirdiğine dair anlamların bütünüdür.Bu, insanların bir nesne hakkındaki inançları,

düşünceleri, hisleri ve izlenimlerinin etkileşi-minin net bir sonucudur. Kitle iletişim araçlarıyoluyla işletme hakkında pek çok bilgi aktarıl-maktadır. Tüm bu bilgi kaynakları bireylerinedindiği imaja ilişkin bilgi süreçlerini etkile-mektedir” (Lemmink ve ark. 2003: 1–15). Websiteleri dışında hiçbir iletişim aracı 7 gün 24saat dünyanın her köşesine ulaşamamaktadır.Bu nedenle işletmeler web sitelerinde kendilerihakkındaki tüm bilgileri müşterilerine, tüketi-cilere, yatırımcılara ve diğer kitlelere iletmeli-dir. Kendileri hakkında web sitelerinde nekadar bilgi aktarırlarsa, işletmelerin güvenilir-likleri de o oranda artmaktadır (Horton 2003).İyi hazırlanmış bir web sitesi işletmenin kü-çüklüğüne, büyüklüğüne bakmaksızın hepsinebazı avantajlar sağlar, dolayısıyla fırsat eşitliğiyaratır. İşletmenin tanıtım bütçesinden tasarrufsağlar, sürekli güncellendiği takdirde yenilik-lerden müşteri ve ilgililerin çok kısa süredehaberdar edilmesini sağlayarak iletişim mas-raflarını azaltır. Ayrıca aynı anda herkese u-laşmayı başardığı için zamandan tasarruf dasağlar (Sabuncuoğlu 2004: 152). İnternette iyitasarlanmış, doğru zamanda ve koşullardailetilmiş bir mesaj, bireylerin serbest iradesinikullanarak seçim ve tercihlerini istenilen yöndegerçekleştirmelerini sağlar ve onları bu yöndeikna eder. Artık müşteri interaktiftir, hedefekilitlenmiştir ve erişim hızı yüksektir. Bu or-tamda artık hedef kitle, mesajın peşinden gel-mektedir (Akın 2001: 19). Web sitelerindemesaj içeriklerinin düzenlenmesi konusunda;kurumun kendisini vizyonu ve misyonu iletanımlayacak temel mesajının saptanması, bumesajı en iyi tanımlayacak metnin, görüntü veses bileşenlerinin tespit edilmesi, temel mesajıdestekleyecek diğer bilgilerin sağlanması,destekleyici bilgilerin diğer gruplara nasıl akta-rılacağının belirlenmesi, her bir grubu tanımla-yacak simgelerin ve başlıkların saptanması,içeriklerin anlaşılır olması özen gösterilmesigereken temel özellikler olarak sıralanmaktadır(Gün 1999: 45). Web sitesi içeriğinde, yöneti-cilerin biyografileri ve kurumla ilgili çeşitliyazıları, ürün/hizmetlerle ilgili bilgiler, kuru-mun tarihi, yıllık faaliyet raporları, ürün, hiz-met ve kuruma ilişkin sıkça sorulan sorular,yararlı linkler, basında yayınlanmış haberler vebasın bültenleri, basının yaralanabileceği birbasın odası, finansal raporlar ve gelecektekiyatırımlara ilişkin bilgiler yer alabilmektedir(Ryan 2003: 337).

Page 119: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

120

Web siteleri diğer kurumlarda olduğu gibisağlık hizmeti veren hastaneler açısından dahedef kitlelerine ulaşma, kendini tanıtma vekitlelerde istenilen değişikliklerin yaratılabil-mesi doğrultusunda etkileşim kurabilme özelli-ği ile önemli destek sağlamaktadır. “Sağlıkiletişimi, sosyal bilimler içerisinde, sağlık ku-rum ve kuruluşları yönetiminde, kurum içi vedış temsilcilerle iletişimde, kurum kültürününoluşturulması ya da pekiştirilmesinde ve diğerhalkla ilişkiler teknik ve yöntemlerinde çeşitlikatmanlarda iletişim kullanmaktadır. Bir diğeranlatımla kişilerarası iletişim, örgütsel iletişim,toplumsal iletişim ve günümüzde artık internetile de yoğun ve neredeyse sonu olmayan kitleiletişimi alanları, sağlık iletişiminin faaliyetgösterdiği iletişim katmanlarını oluşturmakta-dır” (Çöklü 2002: 48–55). Hastaneler dinamik,değişken bir çevre içinde, aldıkları girdileridönüştürme sürecinden geçirerek, çıktılarınınönemli bir kısmını yine aynı çevreye veren,geribildirim mekanizmasına sahip sistemlerdir(Seçim 1991: 6). Bu bağlamda hastanelerinçevre ile iletişiminin etkinliği ve sürekliliğiçevreyi tanıyabilme ve toplumla bütünleşebil-me açısından önem taşımaktadır. “Hastanenintanıtımı, hastanın hastaneyi benimsemesi, has-taneden kolay hizmet alımı, hastanın memnu-niyetini ve hizmet verimliliğini olumlu yöndeetkilemektedir” (Acuner ve ark. 2005)

İnternet ile işletme-müşteri iletişimi birebirgerçekleşmekte, mesaj içeriği her hangi biraracı kullanmaksızın müşteriye iletilebilmekte-dir. Aynı zamanda mesaja verilebilecek tepki-ler de aynı anda işletmeye iletilmekte iletişimiki yönlü olmaktadır (Kırçova 2005: 36). İknaedici mesaja aktif olarak katılmak pasif kalma-ya oranla daha çok tutum değişimi yaratmakta-dır (İnceoğlu 2000: 145). Bu doğrultuda sağlıkhizmeti alıcılarının bilgi ihtiyaçlarının karşı-lanmasında, istek, beklenti ve şikayetlerininzaman kaybı olmaksızın öğrenilebilmesinde vegeribildirim yapılmasında, toplum zihnindehastanenin kaliteli hizmet verdiğine dair birinancın oluşturulmasında zaman ve mekanabağlı olmayan bir iletişim ortamı olarak websiteleri önemli bir fonksiyonu yerine getir-mektedir. Günümüz hastane işletmeciliği anla-yışı doğrultusunda hastanelerin hedef kitleleri-nin sadece hastalardan oluşmadığı, hastanenintoplumun çok çeşitli kesimlerini kapsayangruplardan oluşan hedef kitlelere sahip olduğu

göz önüne alındığında, web sitelerinin etkile-şim özelliği söz konusu kitlelerin beklentileri-nin öğrenilmesi ve bu beklentileri karşılayacakkaliteli hizmetin verilmesi açısından hastaneyönetimlerine önemli fırsatlar sunmaktadır.

Hastaneler kurumsal web siteleri aracılığı ileverdikleri hizmete yönelik bilgilerle kullanıcı-larda güven yaratabilmekte, etik değerlerebağlılığını, sorumluluk anlayışını ve sosyalfayda sağlamaya yönelik çalışmalarını anlat-mak suretiyle sosyal sorumluluk sahibi birhastane olduğu izlenimini yaratabilmektedir.“Hastaneler sundukları hizmetin doğası gereğidiğer örgütlere oranla sosyal sorumluluklarıçok daha fazla olan örgütlerdir. Toplumu po-tansiyel sağlık riskleri, hastalıklar, ilaç ve mad-de bağımlılıklarından koruma, teşhis, tedavi verehabilitasyon konularında halkı bilinçlendir-me, hastalara ve hasta yakınlarına verilen bil-giler ve öğretilen teknikler hastanelerin sosyalsorumlulukları kapsamında gerçekleştirdiklerifaaliyetlerin sadece birkaçıdır” (Arbak ve Kes-ken 2005: 32). Hastane yönetimleri, örgütselözellikleri ve verdikleri hizmet doğrultusundaçok daha fazla bilgi arayan ve ilgi bekleyenhedef kitlelerine kurumsal web siteleri aracılı-ğıyla ulaşmakta, hiçbir iletişim aracında vere-meyecekleri kadar bilgiyi web siteleri ile kitle-lere ulaştırabilmekte, alacağı sağlık hizmetineyönelik kafasında birçok soru işareti olan sağ-lık hizmeti alıcısının bilgi ihtiyacını giderebil-mektedir. “İnternet ortamında bulunan ve de-netlenemeyen pek çok bilgi içerisinde doğru-dan insan yaşamını etkilemesi nedeniyle sağlıkbilgisi oldukça önemli bir yer tutmaktadır.Sağlık bilgilerinin doğru, tarafsız, güvenilir vegüncel olması gerekliliğinin yanı sıra bu bilgi-ye erişmek isteyen fakat sağlık alanında her-hangi bir eğitimi olmayan kişilerce de anlaşılırolması çok önemlidir” (İşleyen ve ark. 2005).Bu doğrultuda hastanelerin web sitelerindeverdikleri her tür bilgiden güvenilir ve saygınbir hastane imajı oluşturma noktasında sorumluolduklarını söylemek yanlış olmayacaktır.

Sağlık hizmetleri tüm hizmetler içinde doku-nurluğu en az olandır. Sipariş öncesi denemeimkanının olmaması nedeniyle tüketici (hasta)hizmeti aldıktan sonra bile hizmetideğerlendiremeyebilir. Örneğin, ameliyat olanbir hasta veya check-up yaptıran tüketici tümprosedürlerin yüksek kalitede yapılıp yapılma-dığını değerlendiremez (Gümüş 2005: 46).

Page 120: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Hastanelerde Bir Tanıtım Aracı Olarak Web Siteleri:...(118-134)

121

Sağlık hizmetlerinde optimum bir kalite olgu-sundan söz edebilmek için sunulan hizmetlerinbir taraftan bilimsel norm ve standartlara uygunolması, diğer taraftan da hizmetlerin hastalartarafından yüksek kalitede algılanması gerek-mektedir (aktaran Devebakan 2006: 120–149).Bu doğrultuda web siteleri, sağlık hizmetialıcısının sağlık hizmetinin her aşamasındakalite anlayışı doğrultusunda güvenle hizmetalabileceği inancının yaratılmasında hastanenintanıtım araçları içinde oldukça önemlidir. “Kla-sik anlamda kalite kavramı, sağlık sektörü sözkonusu olduğunda yanına güvenirlik kavramı-nın da eklenmesi gereken bir kavram olarakkarşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda edilgenbir konumda olan hastaların bu edilgenlikleri-nin ortadan kaldırılabilmesi kalite kavramınagüvenirlik sözcüğünün de eklenmesini zorunlukılmaktadır” (Şahin ve ark. 2005). Hizmetkalitesini, hastanın memnuniyeti belirlemekte-dir. Tatmin ve kalite anlayışında, hastanınbaşvurusundan teşhis, tedavi ve bakım sonuçla-rının alınmasına kadar geçen süreç içindekiiletişim ile davranış ve bilgilendirme faaliyetle-ri de önemli rol oynamaktadır (Gülmez 2005:147- 169). Bu bağlamda kurumsal web siteleri,hastanenin kalite anlayışı, kalite çalışmaları,sahip oldukları kalite belgelerinin aktarımında,tüm personele benimsetilmiş kalite kültürününhedef kitlelerle paylaşılmasında, kitlelerdeverilen hizmetin kalitesine dair izlenimler o-luşturulmasında ve istenilen yönde tutum vedavranış değişikliğinin yaratılmasında üzerindeönemle durulması gereken bir iletişim ortamıolarak karşımıza çıkmaktadır.

Çalışma öncesi yapılan araştırmalarda hastaneweb sitelerinin kurumsal amaçlı kullanımınayönelik yeterli araştırma olmadığı sonucunaulaşılmıştır. Ancak hastanelerde kullanılaniletişim araçlarına yönelik bazı araştırmalardaweb sitesi kullanımına ilişkin bulgular yeralmaktadır. Esatoğlu ve arkadaşlarının SosyalSigortalar Kurumu Hastanelerinde halkla iliş-kiler uygulamaları ve karşılaşılan sorunlarayönelik 2001 yılı Nisan ayında Türkiye’dekiSSK Hastanelerinde yaptıkları araştırmanınsonuçlarına göre; halkla ilişkiler birimlerininyararlandıkları iletişim araçlarına göre dağılı-mına yönelik en fazla kullandıkları iletişimaracına ilişkin soruya ankete katılan yöneticile-rin %23,5’i kişisel ilişkiler, %15,5 basılı mal-zemeler cevabını verirken internet %4,5 ile çok

düşük bir oranda kalmıştır (Esatoğlu ve ark.2005). Acuner ve arkadaşlarının Türkiye’de102 SSK Hastanesi müdürü ile gerçekleştir-dikleri diğer bir çalışmanın sonuçlarına göre;araştırma kapsamındaki hastanelerin %6’sıhastane ve işlevleri konusunda hastaları bilgi-lendirmeye yönelik olarak interneti kullan-maktadır (Acuner ve ark. 2005). Bekaroğlu veGemlik tarafından Mayıs-Temmuz 2001 tarih-leri arasında gerçekleştirilen çalışmada İstan-bul’da bulunan ve bir web sitesine sahip olanözel hastanelerin internet yoluyla misyon ileti-şimini gerçekleştirme düzeyleri ölçülmüştür.Bu araştırmanın sonuçlarına göre ise, çalışmakapsamında yer alan hastane web sitelerindeyer alan misyon içeriğinin yeterliliğine ilişkingenel değerlendirme, hastaneler bütününde 4üzerinden 2,1 olarak hesaplanmıştır. Ölçekte 2‘bir misyon içeriği mevcut, fakat net olarakbelirtilmemiş’ ifadesinin karşılığıdır(Bekaroğlu ve Gemlik 2005). Akbaş tarafından2006 yılında Ankara’da faaliyet gösteren dev-let, üniversite ve özel hastanelerden oluşan 6hastaneden hizmet alan kişiler ile hastanelerdekurumsal kimlik uygulamalarının hastalar tara-fından algılanmasına yönelik yapılan çalışma-nın sonuçlarına göre; ankete katılan kişilerden%14,85’nin hastanelerin web sayfalarını kul-landığı belirlenmiştir (Akbaş 2006). Araştırmasonuçlarına dayanarak Türkiye’deki gerekkamu gerekse özel hastanelerin kurumsal websitelerini etkin bir iletişim kanalı olarak kulla-namadıklarını söylemek mümkündür. Ancakadı geçen çalışmalardan sadece Bekaroğlu veGemlik’in araştırması doğrudan web sitelerininkullanımına ilişkindir.

2. İZMİR İLİ EĞİTİM HASTANELERİ VEÖZEL HASTANELERİN KURUMSALWEB SİTELERİNİN KIYASLAMALIANALİZİ

2.1. Araştırma Metodolojisi

2.1.1. Araştırmanın Amacı

Kendine özgü özellikleri ile kurumlara hedefkitlelerine ulaşma konusunda önemli avantajlarsağlayan web siteleri, aynı zamanda kurumlarıntanıtımında ve güçlü bir kurum imajı oluştur-masında önemli bir iletişim aracı olmaktadır.Kurumsal web siteleri diğer örgütlerde olduğugibi sağlık hizmeti veren hastanelerin tanıtı-

Page 121: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

122

mında hastane yönetimlerine oldukça önemlifırsatlar sunmaktadır. Bu araştırmada, hastane-lerin tanıtım amaçlarını kurumsal web siteleriaracılığıyla nasıl gerçekleştirdiğini, web sitele-rinde kendileri hakkındaki bilgileri site kullanı-cılarına nasıl yansıttığını, görsel-işitsel öğeleribilgileri destekler şekilde nasıl kullandığını vesite ziyaretçilerine sanal ortamda ne tür im-kanlar sunduğunu, bu bağlamda hastanelerinweb sitelerinden bir tanıtım aracı olarak neölçüde yararlanabildiğini ortaya koyabilmekamaçlanmıştır.

2.1.2. Araştırmanın Kapsam, Yöntem veSınırlılıkları

Araştırmanın evrenini İzmir ilindeki özel has-taneler ve kamuya bağlı eğitim hastanelerioluşturmaktadır. Üniversite hastaneleri deeğitim hastanesi kategorisinde değerlendiril-miştir. Hastane isimlerine ilişkin bilgilere Sağ-lık Bakanlığı ve İzmir Tabip Odası web sitele-rinden ulaşılmıştır. Çalışma kapsamına eğitimhastanelerinin ve özel hastanelerin alınması,yapılan araştırmalarda her iki grubun web site-lerinin analiz edilebilme ve karşılaştırma yapa-bilme imkanı sunmasından dolayıdır. İzmirsınırları içinde faaliyet gösteren eğitim hasta-nelerinin ve özel hastanelerin tümünün websitesine sahip olmaması araştırmanın sınırlılı-ğını göstermektedir. Çalışma beş eğitim hasta-nesi ve altı özel hastane örnekleminde gerçek-leştirilmiştir. Eğitim hastaneleri kategorisindeçalışma sürecinde web siteleri güncellenen EgeÜniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi ve İzmirEğitim ve Araştırma Hastanesi araştırmayadahil edilememiştir. Araştırma sırasında Tepe-cik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ninhttp://www.tepecikhastanesi.gov.tr/ adresindeyeni bir web sitesi oluşturma çalışması içindeolmasından dolayı inceleme http://www.ssktepecik.gov.tr/ web adresindeki bilgileregöre yapılmıştır. Araştırma 1 Ekim - 30 Kasım2006 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.Ancak güncelleme tarihleri hakkında bilgiedinmek ve gönderilen e-postanın yanıtlanma-sının beklenilmesi nedeniyle çalışma 10 Aralık2006 tarihinde tamamlanmıştır. Çalışma içindebazı hastanelerin tam isimleri yerine aşağıdahastanelerin web site adreslerinin yanlarındabelirtilen kısaltmalar kullanılacaktır. Araştırmakapsamındaki hastaneler şöyledir:

Eğitim Hastaneleri:

♦ Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulama veAraştırma Hastanesi- http://www.deu.edu.tr/DEUWeb/Icerik/Icerik.php?KOD=253- D.E.Ü.H.

♦ Sağlık Bakanlığı İzmir Atatürk Eğitim veAraştırma Hastanesi- http://www.iaeh.gov.tr/- A.E.A.H.

♦ Sağlık Bakanlığı İzmir Dr. Behçet Uz Ço-cuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve A-raştırma Hastanesi- http://www.buch.gov.tr /- B.U.Ç.H.

♦ Sağlık Bakanlığı İzmir Dr. Suat Seren Gö-ğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve A-raştırma Hastanesi- http://www.izmirgogus.saglik.gov.tr/- S.S.G.H.

♦ Sağlık Bakanlığı İzmir Tepecik Eğitim veAraştırma Hastanesi- http://www.ssktepecik.gov.tr/- T.E.A.H

Özel Hastaneler:

♦ El Mikrocerrahi Ortopedi TravmatolojiHastanesi-http://www.elmikrocerrahi.com.tr/ - EMOT

♦ İzmir Gazi Hastanesi - http://www.gazihastanesi.com/

♦ İzmir Şifa Hastanesi- http://www.sifatip.com.tr/ (Vakıf Hastanesi)

♦ İzmir Central Hospital - http://www.centralhospital. com.tr/

♦ Kent Hastanesi- http://www.kenthospital.com/

♦ Kaşkaloğlu Göz Hastanesi- http://www.kaskaloglu.com/

Çalışmada, R. Gibson, M. Margolis, D.Resnick ve S.Ward’un “Election CampaigningOn The WWW In The US and The UK: AComparative Analysis” (1) isimli çalışmaların-da kullandıkları web sitesi analizi yöntemi esasalınmıştır. Kapsam dahilindeki hastane websiteleri ‘işlev’ ve ‘sunum’ özelliğine ilişkinindeksler oluşturularak analiz edilmiştir. İn-deksler oluşturulurken Gibson ve arkadaşları-nın kullandığı indeksler ve puanlama temelalınmıştır. Ancak hastanelerin kendilerine özgü

Page 122: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Hastanelerde Bir Tanıtım Aracı Olarak Web Siteleri:...(118-134)

123

olan ve diğer kurumlardan büyük farklılıklartaşıyan örgüt yapısı ve verilen sağlık hizmetiözellikleri göz önünde bulundurularak sözkonusu yöntemin indekslerinde çeşitli değişik-likler yapılmıştır. Bu doğrultuda hastane yöne-timinden beklenmeyen satış sonrası hizmetler,ürün kampanyalarının aktarımı gibi alt madde-ler çıkarılarak yerine çağdaş hastane yönetimianlayışında yer alan kalite akreditasyon çalış-maları, sağlık alanında site ziyaretçilerine bilgiaktarımı gibi bir takım alt maddeler eklenmiş-tir. Yapılan araştırmada oluşturulan indekslerdeeğitim hastanelerinin ve özel hastanelerin ken-dine özgü farklı yapıları dikkate alınmış, belir-lenen unsurların her iki kategoride yer alanhastanelerin web site özelliklerini ölçebilecekolmasına ve karşılaştırma olanağı sunabilmesi-ne özen gösterilmiştir. Araştırmanın etkinliğiaçısından sadece web siteleri aracılığıyla eldeedilen bilgiler baz alınmış diğer iletişim or-tamları kullanılarak yayılan iletişim mesajlarıdikkate alınmamıştır. Kullanılan yöntem vepuanlama sistemi şöyledir.

KURUMSAL WEB SİTE ANALİZYÖNTEMİ VE PUANLAMA SİSTEMİ

Kurumsal Web Sitelerinin İşlevlerine GöreDeğerlendirilmesi

Bilgi Aktarımı İşlevi: Her bir madde 1 puandır.(0–15) (1)Kurumun Tarihçesi, (2)KurumunMisyon/Vizyon/Amaç Açıklamaları, (3) Ku-rumsal Görsel Kimliğin Aktarımı (logo, amb-lem, mimari dizayn vb.), (4)Kurumun Kullan-dığı Slogan, (5) Kurumsal Yapı, (6)KurumdaKim Kimdir/ Çalışan Profili/ İnsan Kaynakları,(7)Kurum Yöneticisinin/Sözcüsünün Mesajı,(8) Basınla İlişkiler/Basında Yer Alan KurumHaberleri/ Basın Toplantıları/ Bültenleri, (9)Halkla İlişkiler Faaliyetleri/Tanıtım/SosyalSorumluluk Çalışmaları, (10)Kurum İletişimBilgileri, (11) Sıkça Sorulan Sorular, (12) SiteZiyaretçilerine Yönelik Genel Sağlık BilgileriAktarımı, (13) Verilen Sağlık Hizmetine Yö-nelik Bilgi Aktarımı, (14) Kalite Yönetimi veAkreditasyon Çalışmaları, (15) Sağlık Mevzu-atı/ Hasta Hakları Bilgileri

* Bilgi aktarımı işlevine yönelik olarak yapılanincelemede kurumsal web siteleri her bir mad-dede 1 puan ile değerlendirilmiş olmakla bir-likte, web sitelerinin bir maddenin içinde ara-

nılan tüm bilgileri içermiyor olması durumundaverilen bilgilerin içeriğine bağlı olarak 0,5verilmek suretiyle puanlama yapılmıştır.

Kurum İçi Ve Kurum Dışı Haberleşme Ağıİşlevi:

Kurum içi Haberleşme: İç ağ kapsamındalinklerin sayısına göre 0–5 puan arasında de-ğişmektedir. 0= Linkin Bulunmaması; 1=1–10;2=11–20; 3=21–50; 4=51–100; 5= +100

Kurum dışı Haberleşme: Dış ağ kapsamındadeğerlendirilen linklerin sayısına göre 0–5puan arasındadır. 0= Linkin Bulunamaması;1=1–10; 2=11–20; 3=21–50; 4=51–100; 5=+100

Katılımcılık İşlevi: Katılımcılık işlevinde ku-rumsal web sitesinin interaktif olması, kullanı-cının katılımına olanak sağlayabilmesi özelli-ğine göre değerlendirme yapılmıştır.

Geribildirim İndeksi (0–3): (1) Sitedeki e-postaadresi, (2) Belirli konulara odaklı e-posta ad-resleri, (3) Kurumun web sitesine üyeliğeyönelik online form

Kullanıcı Anketi İndeksi (0-n)

Karşılıklı İletişim İndeksi (0- 3): (1)KurumTemsilcisi ile online eş zamanlı görüşme, (2)Siteye üye olan kullanıcılarla online eş zamanlıgörüşme, (3) Bülten panoları ya da ziyaretçidefteri.

Geribildirim Süresi İndeksi (0–6): 1= 30–20gün; 2= 20–10 gün; 3= 10-7g ün; 4= 6–4 gün;5= 3–2 gün; 6= 1 gün

Kurumsal Web Sitelerinin Sunuma YönelikDeğerlendirilmesi

Görsellik: Bu bölümün toplam puanı 0–6 ara-sında değişmektedir.

Sayfa Dizaynı İndeksi: Her bir madde 1 puan-dır (0–3). (1) Grafik, (2 ) Çerçeve, (3) Hare-ketli öğeler / İmajlar

Multimedya İndeksi: Her bir madde 1 puandır(0–3). (1) Ses, (2) Video, (3) Animasyon

Page 123: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

124

Erişilebilirlik: Sitenin erişebilirliğinin değer-lendirilmesi ilkeler ve uygulama indeksi olmaküzere iki yönlü olarak yapılmıştır.

İlkeler İndeksi: Her madde 1 puandır(0–4). (1)Sitenin Bütününün Metin Halinde Sunulabil-mesi, (2) Bilgilerin Metin Halinde İndirilmesive Yazılması, (3) Yabancı Dile Çeviri Özelliği,(4) Görme Bozukluğu Olanlara Yönelik Yazı-lım

Uygulama İndeksi: Ana sayfanın hacmi

Gezilebilirlik: Her madde 1 puandır (0–5). (1)Gezilebilirliğe Yönelik Başlıklar, (2) AramaButonu, (3) Ana Sayfa İkonunun Sayfaların AltBölümünde Bulunması, (4) Sabit Menü Çu-buklarının Sayfaların Alt Bölümünde Bulun-ması, 5. Site Haritası/İçeriği

Güncellik: Her madde 1 puandır (0–6).

Güncelleme Tarihi: Her gün güncelleme= 6, 1–2 günde bir=5, 3–7 günde bir=4, 1–2 haftadabir= 3, 2–4 haftada bir = 2, 1–6 ayda bir=1, 6aydan fazla= 0

Görünürlük: Kurumsal web sitelerinin aramamotorlarında yapılan arama sonucunda kaçıncısırada yer aldıkları.

Tablo 1: İncelenen Hastane Web Sitelerininİşlevleri

Bilg

iA

ktarımı

Hab

erleşm

eAğı

İç –

Dış

Katılı

mcı

lık

Kent Hastanesi 12 0–1 9Gazi Hastanesi 6,5 0–1 4Central Hospital 11 0–1 2Şifa Hastanesi 7 0–1 3EMOT 10 0–1 4KaşkaloğluHastanesi

10 0–1 2

D.E.Ü.H. 9,5 1–0 2A.E.A.H. 10,5 1–5 2B.U.Ç.H. 13 0–3 9S.S.G.H. 6,5 0–0 2T.E.A.H. 10 1–5 3Ortalama 9,6 0,27/ 1,7 3,8Aralık 0–15 0–5/ 0–5 0-n

2.2. Araştırma Bulguları

Araştırma kapsamındaki kurumsal web sitele-rinin işlev boyutu; bilgi aktarımı, iç ve dışhaberleşme ağı ve katılım özellikleri açısındandeğerlendirilmiştir. Kurumsal tarihçeye yönelikolarak yapılan incelemede; A.E.A.H. veT.E.A.H.’de kurumsal tarihin genel olarak yeralmadığı ancak klinikler linkleri altında bazıkliniklerin ve merkezlerin tarihçelerine yerverildiği saptanmıştır. Ancak tüm kliniklerinsayfasının aktif olarak çalışmadığı, kliniklerinbazılarının tarihçelerine tam olarak yer verme-dikleri belirlendiğinden söz konusu hastanele-rin tarihçeleri hakkında yeterli bilgilere ulaşı-lamadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Websiteleri incelenen diğer hastanelerde ise kurum-sal tarih bilgilerine yer verilmektedir. Kurumunmisyonu/vizyonu ve amaçlarının aktarımı aşı-sından web siteleri değerlendirildiğinde;D.E.Ü.H., A.E.A.H., B.U.Ç.H. web sitelerindemisyon ve vizyon açıklamaları olduğu belir-lenmiştir. B.U.Ç.H. ise web sitesinde vizyon vemisyon açıklamalarının yanı sıra kurumsalamaçlarına da yer vermiştir. Araştırma dahilin-deki hastanelerden Kaşkaloğlu Hastanesi mis-yon ve amaçlarına, S.S.G.H., T.E.A.H.,EMOT, Central Hospital ve Kent Hastanesi iseyalnızca kurumsal amaçlarına yer vererek he-def kitlelerini bilgilendirme yoluna gitmiştir.Araştırma kapsamındaki tüm hastanelerin ku-rum kimliğinin kurumsal dizayn unsuru içindedeğerlendirilen kurum logosu, kurum rengi,mimari dizayn, çevre dizaynı gibi unsurlarınaweb sitelerinde yer verdikleri belirlenmiştir.Hastane yönetimleri; hastanelerin iç ve dışmekan görünümlerini çeşitli açılardan çekilenfotoğraflarla site kullanıcılarına aktarmaktadır.D.E.Ü.H., B.U.Ç.H., Kent, Gazi veKaşkaloğlu Göz Hastanelerinin sitelerindekuruma ait sloganların yer aldığı, diğer hasta-nelerin web sitelerinde ise kurumsal sloganla-rın bulunmadığı saptanmıştır. D.E.Ü.H. websitesinde kurum sloganı olarak ‘Biz, Sizi VeSağlığınızı Önemsiyoruz’ ve ‘Önce İnsan EminEllerdesiniz’ sloganlarını, B.U.Ç.H. ‘GeleceğiEmanet Aldık Sorumluluğumuzun Farkında-yız’ sloganını, Kent Hastanesi ‘Sağlığınız Bi-zim İçin Değerli’, ‘İnsana Verdiğimiz DeğereGüvenin’ sloganlarını, Gazi Hastanesi ‘Sağlı-ğına Değer Verenlere’, Kaşkaloğlu Göz Hasta-nesi ‘Işığın Peşinde Koşuyoruz’ sloganınıkullanmaktadır. Örgütlerin tanınmasında ve

Page 124: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Hastanelerde Bir Tanıtım Aracı Olarak Web Siteleri:...(118-134)

125

hatırlanmasında önemli bir unsur olan kurum-sal sloganın araştırma kapsamındaki hastane-lerden sadece beşi tarafından oluşturulduğu yada kullanıldığı belirlenmiştir. Ancak kullanılansloganlar incelendiğinde verilen hizmetin nite-liğine uygun olarak geliştirildiği görülmektedir.

Kurumsal yapı kapsamında özel hastanelerinweb siteleri değerlendirildiğinde; CentralHospital’da organizasyon şemasının bulundu-ğu, ‘yönetim’ linki altında yönetim kuruluüyelerinin yer aldığı, Kent Hastanesinde isehakkımızda menüsünde ‘yönetimimiz ve or-taklarımız’ linki altında yönetim kurulu üyele-rine, ortaklara ve hastane genel müdürüne yerverildiği görülmüştür. Diğer özel hastanelerinweb sitelerinde ise yönetim yapısına yönelikbir bilgi verilmemiştir. Bazı hastanelerde dok-torların özgeçmişleri incelendiğinde yönetimgörevleri hakkında bilgi sahibi olunabiliyorolmasına rağmen site ziyaretçilerinin bütündoktorların özgeçmişlerini inceleyerek kurum-sal yapı hakkında bilgi sahibi olmasını bekle-mek mümkün olmamaktadır. Kent Hastanesin-de, EMOT’da, Central Hospital’da veKaşkaloğlu Göz Hastanesinde doktorların fo-toğrafları ile birlikte eğitimi, uzmanlıkları gibibilgileri içeren özgeçmişlerinin de yer aldığı,Gazi Hastanesinde doktorların isimlerinin bu-lunduğu ancak özgeçmişlerinin hazırlanmaaşamasında olduğu, Şifa Hastanesi web sitesin-de ise doktorlar hakkında herhangi bir bilgiolmadığı tespit edilmiştir. Central Hospital veKaşkaloğlu Hastanesi dışında siteleri incelenendiğer özel hastanelerin sitelerinde insan kay-nakları politikası, boş olan pozisyonlar gibibilgilerin aktarıldığı insan kaynakları sistemle-rine yönelik linkler bulunduğu belirlenmiştir.Eğitim hastaneleri web siteleri kurumsal yapıyıyansıtıp yansıtmamaları açısından değerlendi-rildiğinde; D.E.Ü.H. web sitesinde ‘yönetim’linki altında başhekim ve yardımcıları, hastanemüdürü, döner sermaye işletme müdürlüğü vehemşirelik hizmetleri müdürlüğü çalışanlarınave bütün anabilim dallarındaki doktor isimleri-ne ulaşılabildiği, A.E.A.H. sitesinde ‘yönetim’linki altında başhekim ve yardımcıları, hastanemüdürü ve yardımcıları, başhemşire ve yar-dımcıları, makine mühendisleri ve baş eczacıisimlerine, kalite yönetimi bölümünde ise kaliteçalışanları isimleri ve görevlerine yer verildiğitespit edilmiştir. Bunun yanı sıra A.E.A.H. websitesinde bazı klinikler sayfalarında çalışanları-

na yer vermiştir. B.U.Ç.H. internet sitesinde‘çalışanlarımız’ linki altında idari kadro, aka-demik kadro, doktor kadrosu, kalite yönetimbirimi başlıkları altında çalışanların isimleriverilmiş, diğer çalışanlarımız başlığı altında isebazı çalışanların isimleri ve görevlerine göreçalışan sayılarının verildiği tespit edilmiştir.T.E.A.H. sitesinde ise ‘yönetim’ linki altındabaşhekim ve yardımcıları, hastane müdürü veyardımcıları, başhemşire ve yardımcılarına yerverildiği, ‘halkla ilişkiler’ linki altında birimsorumlusuna, ‘idari birimler’ linki altında idariservislere, bazı kliniklerin sayfalarında iseçalışanlarına yönelik bilgilere yer verilmiştir.S.S.G.H. web sitesinde ise her birimdeki per-sonel sayısına yer verilmiş, ancak başhekimdışında hiçbir çalışan hakkında bilgi aktarımıyapılmadığı belirlenmiştir.

Hastane web siteleri, kurum yöneticilerinin/sözcülerinin sitede mesajının yer alıp almama-sına göre incelendiğinde; A.E.A.H., S.S.G.H.,Central Hospital, Kent, Şifa Hastanelerinde butür bir bilginin yer aldığı diğer hastanelerde iseyer almadığı belirlenmiştir. Kurum sözcü-sü/liderinin mesajının aktarımına yönelik ola-rak Kent Hastanesinde Yönetim Kurulu Başka-nının, A.E.A.H. ve S.S.G.H.’de Başhekimin,Şifa Hastanesinde Şifa Hastaneler Grubu Baş-kanının, Central Hospital’da Batı AnadoluSağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanınınmesajları söz konusu hastanelerin sitelerindeyer almaktadır. Bu tespite dayanarak; hedefkitlelere yönelik olarak web siteleri aracılığı ileulaştırılan mesajların kurumun en üst düzeyyöneticileri tarafından aktarıldığını söylemekmümkündür. Söz konusu mesajların demeçşeklinde olduğu ve daha çok hastane amaçları-nı, hizmetlerini tanıtma amaçlı olarak dış hedefkitlelere yönelik olarak hazırlandığı saptanmış-tır. Araştırma kapsamı döneminde yalnızcaB.U.Ç.H. yönetimi tarafından bayram döne-minde web sitesi aracılığıyla mesaj aktarımınınyapıldığı göze çarpmaktadır. Web siteleri ba-sınla ilişkiler, basında yer alan haberleri aktar-ması yönünden değerlendirildiğinde; GaziHastanesi ve Central Hospital dışında tümhastanelerin sitelerinde basında çıkan haberle-rini aktardığı saptanmıştır. D.E.Ü.H.,A.E.A.H., S.S.G.H. ‘Basında Hastanemiz’,B.U.Ç.H. ‘Basından’, T.E.A.H ‘HastanemizBasında’, Kent Hastanesi ‘Basında Kent’, ŞifaHastanesi ‘Basın Odası’, EMOT ‘Basında

Page 125: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

126

EMOT’, Kaşkaloğlu Göz Hastanesi ‘BasındaBiz’ linkleri altında kurum haberlerine yervermektedir. Central Hospital’da haberler linkiolmasına rağmen araştırma sürecinde bu sayfa-ya ulaşılamamıştır. Araştırma kapsamındakihastanelerin sadece ikisinde basında yer alanhaberler bölümü olmadığı göz önüne alındığın-da web sitesi değerlendirilen hastanelerin ço-ğunluğunun medyayı hedef kitlelere ulaşmadaönemli bir paydaş olarak gördüklerini söyle-mek yanlış olmayacaktır. Hastanelerin websitesi aracılığıyla yaptıkları halkla ilişkilerfaaliyetlerine, tanıtım çalışmalarına yer veripvermedikleri incelendiğinde; T.E.A.H.,B.U.Ç.H., D.E.Ü.H. Kent, Şifa, Kaşkaloğlu,Central Hospital ve EMOT Hastanelerinde butür bilgilerin yer aldığı diğer hastanelerin websitelerinde ise yer almadığı tespit edilmiştir.Çalışma kapsamındaki hastanelerin web sitele-rinde; seminerler, konferanslar, sponsorluklar,tanıtım dokümanları, kurumiçi bültenler, özelgün kutlamaları, geziler gibi etkinliklere yerverdikleri saptanmıştır.

İletişim bilgilerinin aktarımına yönelik olarakbütün hastanelerin web sitelerinde adres, tele-fon ve faks bilgilerine yer verdikleri belirlen-miştir. Söz konusu iletişim bilgileri Kent Has-tanesinde ‘bize ulaşın’ linkinde ve sayfanın altbölümünde, A.E.A.H.’de sayfanın alt bölü-münde, S.S.G.H., Central Hospital, Gazi, Şifa,EMOT Hastanelerinde ‘iletişim’ linkinde,D.E.Ü.H.’de ‘yerleşim-iletişim-ulaşım’ linkin-de, B.U.Ç.H.’de ‘hastanemiz nerde’ linkinde,T.E.A.H. ve Kaşkaloğlu Hastanesinde ‘ileti-şim’ linkinin yanı sıra sayfanın alt bölümündede yer aldığı tespit edilmiştir. Bu bilgilere ekolarak Kent, Gazi, EMOT, B.U.Ç.H., Şifa,Kaşkaloğlu Hastaneleri web sitelerinde hastanekrokisi de bulunmaktadır. Sıkça Sorulan Soru-lar bölümünün bulunup bulunmaması açısındanweb siteleri değerlendirildiğinde; CentralHospital dışındaki hastane web sitelerinde bubölümün olmadığı belirlenmiştir. A.E.A.H.Nefroloji Kliniği sayfasında, D.E.Ü.H. ÇocukCerrahisi, Çocuk Psikiyatrisi, Göz Hastalıkları,İnfeksiyon ve Klinik Mikrobiyolojisi anabilimdallarında SSS linki bulunmasına karşın genelbir link değildir. Site ziyaretçilerine yönelik‘sağlık bilgileri’ aktarımı açısından (bazı eği-tim hastaneleri web sitelerinde yer alan e-dergilerin sağlık profesyonellerine yönelikolmasından dolayı bu kapsam dışında bırakıl-

mıştır) web siteleri değerlendirildiğinde;A.E.A.H., B.U.Ç.H.,Kent, EMOT, KaşkaloğluHastanelerinde bu yönde bilgilendirici dokü-manların yer aldığı diğer hastanelerin sitesindeise bu tür bilgilerin bulunmadığı belirlenmiştir.Şifa Hastanesi sitesinde hastalar için bilgilerlinki olmasına rağmen bu sayfaya ulaşılamadı-ğı, Central Hospital’da ise hastalara yönelikbilgilerin sadece sık sorulan sorular bölümündeverildiği görülmüştür. Hastanede verilen ‘sağ-lık hizmetine’ yönelik bilgileri aktarma açısın-dan; araştırma kapsamındaki bütün hastanelerinverdikleri sağlık hizmeti ve bölümleri hakkındaayrıntılı bilgi verdikleri belirlenmiştir. Hasta-nelerin bu doğrultuda klinikler, birimler, mer-kezler, hastane odaları, laboratuarlar, kullanılantıbbi teknoloji, cihazlar, yenilikler gibi birçokkonuda site ziyaretçilerini bilgilendirdiklerisaptanmıştır. Bu tespite dayanarak hastaneyönetimlerinin web sitelerinde kullanıcılarasağlık bilgileri aktarımına büyük önem verdik-leri söylenebilmektedir.

Kalite yönetimi ve akreditasyon çalışmalarıaktarımı açısından web siteleri değerlendirildi-ğinde; Kent Hastanesi ana sayfasında yer alan‘Joint Commission International’ linki ile açı-lan sayfada, aldıkları Joint CommissionInternational tarafından verilen akreditasyonbelgesi hakkında bilgiler, bu akreditasyon bel-gesi ile hastanenin ve hastaların kazandıklarıanlatılmıştır. EMOT web sitesinde ‘KaliteYönetim Sistemi’ linki altında Kalite Politikasıve Kalite Yönetim Sistemi çalışmalarına yerverilmiş, ISO 9001–2000 Kalite Yönetim Sis-temi Belgesi’ne sahip oldukları belirtilmiştir.Kaşkaloğlu Göz Hastanesi ‘Hakkımızda’ linkialtında kalite politikasına ve aldıkları TUV-CERT ISO 9011: 2000 kalite belgesi hakkındabilgi verdikleri görülmektedir. A.E.A.H. websitesinde ‘Kalite Yönetimi’ linki ile kalite yö-netimine ilişkin ayrıntılı bilgileri içeren KaliteYönetim Temsilciliği Kalite Geliştirme Birimisayfasına ulaşılmaktadır. Bu sayfada; KaliteKonseyi ve Kalite Geliştirme Birimi çalışanla-rına ait kalite yönetim temsilcisi başhekimyardımcısı ve kalite geliştirme birimi çalışanla-rının e-posta adreslerine, kalite hedeflerine,çalışmalara, devam eden faaliyetlere, kaliteeğitimlerine yer verilmiştir. B.U.Ç.H. ‘KalitePolitikası’ ve ‘Kalite Yolculuğu’ linkleri altın-da kalite çalışmalarına yer verilmiş, TSE-ISO-EN–9000 Kalite Yönetimi Sistem Belgesi

Page 126: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Hastanelerde Bir Tanıtım Aracı Olarak Web Siteleri:...(118-134)

127

aldıkları belirtilmiştir. T.E.A.H. web sitesinde‘Kalite Çalışmaları’ linki altında Kalite Yöne-tim Sistemi ve Akreditasyon toplantısı, konusuve konuşmacılar hakkında bilgiler verilmiştir.Central Hospital web sitesinde ise kalite çalış-malarına ilişkin bir bölüm bulunmadığı, hasta-nenin ISO 9001–2000 Kalite Belgesi sahibiolduğunu yönetim kurulu başkanının mesajındabelirtilmekte olduğu görülmüştür. S.S.G.H.‘Kalite Politikaları ve Kalite Hedefleri’ linkibulunmakta olmasına rağmen bu bilgilere ula-şılabilmesi için siteye üyelik gerekmektedir. Bubilgilere ulaşabilmek amacıyla siteye üyelikyapılmıştır. Ancak verilen e-posta adresineüyelik aktivasyon linki gönderilmemesindendolayı söz konusu bilgilere ulaşılamamıştır.D.E.Ü.H. ve Gazi Hastanesi web sitelerinde isekalite yönetimi ve akreditasyon çalışmalarınailişkin bilgi aktarımı yapılmadığı belirlenmiştir.Kalite çalışmaları hastanenin başarısında kilitbir rol oynamaktadır. Bu nedenle hastane yö-netimlerinin söz konusu kalite çalışmalarını vebelgelerini çevreyle paylaşması hedef kitlelerdekaliteli hizmet veren hastane imajının yaratıl-ması açısından önemlidir. Ancak araştırmakapsamındaki hastanelerin bazılarında kaliteyönetimi linki altında sadece kalite belgesi ismive kalite çalışanlarına yer vermekle yetinildiği,konu hakkındaki çalışmalara ilişkin kullanıcıla-rın yeteri kadar bilgilendirilmediği saptanmış-tır. Hasta hakları, hasta sorumlulukları gibibilgiler sağlık hizmetinin bilinçli bir şekildealınmasında önemli rol oynamaktadır. Bunedenle gerek kamu gerekse özel hastanelerdensağlık hizmeti alıcısını hak ve sorumluluklarıhakkında bilgilendirmeleri beklenmektedir.Sağlık Mevzuatı/ Hasta Hakları Bilgileri akta-rımına yönelik olarak yapılan değerlendirmede;A.E.A.H., B.U.Ç.H., T.E.A.H., Gazi, EMOTHastanelerinin web sitelerinde hasta haklarıhakkında bilgilendirici linkler bulunduğu, diğerhastanelerde ise hastaları bu konuya ilişkinbilgilendirmeye yönelik bölümler bulunmadığıgörülmüştür. Bilgi aktarımı işlevine yönelikdeğerlendirmede; araştırma kapsamındaki websitelerinin ortalama puanı 9,6 olmaktadır, enyüksek puanları 13 ile B.U.Ç.H. ve 12 ileKent Hastanesi almıştır.

Haberleşme ağı işlevine yönelik olarak yapılandeğerlendirmede; hastane web siteleri iç ha-berleşme ağı işlevi açısından incelendiğinde;A.E.A.H., T.E.A.H web sitelerinde 1, D.E.Ü.H.

web sitesinde 2 iç bağlantı linki bulunmakta,araştırma kapsamındaki diğer hastanelerin websitelerinde ise iç bağlantı linki bulunmamakta-dır. Hastane web siteleri; dış haberleşme ağıişlevine yönelik olarak değerlendirildiğinde iseA.E.A.H. 199, T.E.A.H. 118, B.U.Ç.H. 31,Şifa Hastanesi 5, Kaşkaloğlu Hastanesi 4,Central Hospital, Kent, Gazi ve EMOT Hasta-neleri web sitelerinde 1 dış bağlantı linki oldu-ğu tespit edilmiştir. S.S.G.H. sitesinde iç ya dadış bağlantı linki bulunmamaktadır. İç haber-leşme işlevine yönelik incelemede; ortalamapuan 0,27 olmaktadır. T.E.A.H., A.E.A.H. veD.E.Ü.H. 1 puan almışlardır. Dış haberleşmedeise ortalama puan 1,7 olurken, en yüksek pu-anları 5 ile A.E.A.H. ve T.E.A.H. almıştır.

Araştırma kapsamındaki hastane web sitelerikatılımcılık işlevine yönelik olarak geri bildi-rim, ziyaretçi anketi, geribildirim süresi vekarşılıklı iletişim özellikleri açısından değer-lendirilmiştir. S.S.G.H. dışında web sitelerideğerlendirilen tüm hastanelerin sitelerindeziyaretçilerin istek, öneri, soru gibi amaçlarlakullanabileceği bir iletişim formu ve/veyakullanıcıların hastane ile iletişimine olanaktanıyan e-posta adresi bulundurdukları belir-lenmiştir. Web siteleri incelenen hastaneler e-bülten ya da e-dergi bulundurup bulundurma-dığı açısından değerlendirildiğinde; D.E.Ü.H.,T.E.A.H., Kent, EMOT Hastaneleri web sitele-rinde e-bültenler bulunduğu, Gazi Hastanesin-de ise e-bültenin siteye üye olanlara gönderil-diği belirlenirken, Şifa Hastanesinde e-bültenbulunmasına rağmen sayfaya ulaşılamadığıgörülmüştür. A.E.A.H., T.E.A.H., S.S.G.H.web sitelerinde e-dergi bulunduğu belirlenmiş-tir. Değerlendirme kapsamında yer alan hasta-nelerin, e-dergilerinde sağlık profesyonellerineyönelik ve akademik içerikli yazılara yer ver-diği, e-bültenlerin ise sağlıkla ilgili bilgilendi-rici içeriğin yanı sıra kurumiçi ve kurumdışıetkinlikler, sosyal hayata yönelik haberler gibiçeşitli konuları kapsamakta olduğu saptanmış-tır. Bu incelemede T.E.A.H.’nin hem e-dergihem de e-bültene yer verdiği görülmüştür.Sanal ortamda verilen hizmetlere yönelik ola-rak; Kent hastanesinde e-bebeğim, e-geçmişolsun, e-randevu, Şifa Hastanesinde e-geçmişolsun, Gazi ve Kaşkaloğlu Hastanelerinde e-randevu uygulaması olduğu tespit edilmiştir.Ayrıca Gazi Hastanesinde yenilenen web site-sini kullanıcıların beğenip beğenmediğini ölçe-bilmek amaçlı, EMOT’da da tıbbi bir konuda

Page 127: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

128

kullanıcıların fikirlerine yönelik bir anket bu-lunmaktadır. Central Hospital, Gazi ve EMOTHastaneleri web sitelerinde bütün doktorlarıne-posta adreslerine ulaşılabildiği belirlenmiştir.Ancak sadece Gazi Hastanesindeki doktorlarıne-posta adreslerinin yanında ‘doktora sorusorun’ ifadesi yer almaktadır. Şifa Hastanesin-de ise doktorlara ve idari birimlerde yer alanla-ra soru sorabilme imkanı tanıyan bir bölümbulunmaktadır. Değerlendirmede S.S.G.H,B.U.Ç.H., T.E.A.H., Kent, Gazi, EMOT, ŞifaHastanelerinin web sitelerinde üyeliğe yönelikform bulunduğu, Kaşkaloğlu Hastanesi veCentral Hospital dışında araştırma kapsamın-daki tüm özel hastanelerin web sitelerindeinsan kaynağı istihdamına yönelik online işbaşvuru formunun yer aldığı tespit edilmiştir.A.E.A.H.’de başhekimliğe, öneri ve şikayete,kalite birimine, satın alma komisyonuna, hastahakları birimine, internet sitesine, e-dergiyeyönelik e-posta adresleri bulunduğu ve bazıklinik sayfalarında da e-posta adreslerine yerverildiği belirlenmiştir. T.E.A.H. web sitesindeiletişim linkinin altında genel bir e-posta,halkla ilişkiler biriminin ayrı e-postası, bazıidari servislere, bazı klinik ve merkezlerin e-postaları, e-bülten ve e-dergi e-posta adresleri-ne yer verildiği, D.E.Ü.H. web sitesinde yöne-timde yer alan başhekim ve yardımcılarının,bazı anabilim dallarının, merkezlerin, bazıdoktorların, site editörlerinin, e-bültenin e-postalarının yer aldığı, S.S.G.H. ise webmastere-postasının yer aldığı belirlenmiştir. B.U.Ç.H.,T.E.A.H., S.S.G.H., Kent, Gazi, Şifa, EMOTHastanelerinin sitelerinde online üyelik bölümübulunmaktadır. Araştırma kapsamındaki tümhastanelerin web sitelerinde müşteri temsilcisiile online eşzamanlı görüşme ve ziyaretçi def-teri unsurlarının bulunmadığı tespit edilmiştir.Hastane yönetimlerinin bazı alanlarda onlinehizmet sundukları söylenebilmektedir. Ancakburada önemli olan site kullanıcılarından gelenmesajlara cevap verilip verilmediği, verildiysene kadar sürede cevap verildiğidir. Site kulla-nıcısı ile etkileşime geçilen her an, gelen her e-postanın kısa sürede cevaplanması güçlü birkurum imajı oluşturulması açısından bir fırsatniteliğinde olmakta, etkin iletişim gerçekleşti-rilmediğinde ise bu durum site kullanıcılarızihninde kuruma ilişkin olumsuz izlenimlereneden olmaktadır. Bu düşünceden yola çıkıla-rak, gönderilen e-postalara geribildirim vermesüresini ölçebilmek amacıyla iletişim kurulma-

sına yönelik e-posta adresi bulunmayanS.S.G.H. dışındaki tüm hastanelere denemeamaçlı e-posta gönderilmiş ya da iletişim for-mu kullanılarak mesaj iletilmiş, yapılan çalış-ma kapsamında kullanılmak üzere bilgileristenmiştir. İletişim formu kullanılarak mesajgönderilen Central Hospital dışındaki tümhastanelerden mesajınız iletilmiştir uyarısıgelmiştir. Central Hospital’da ise mesajın ileti-lip iletilmediğine dair herhangi bir bildirimyapılmamıştır. Araştırma kapsamındaki hasta-nelerden sadece B.U.Ç.H. ve Kent Hastanesi e-postamıza yanıt vermiş, diğer hastanelerden iseyanıt alınamamıştır. İlk geri bildirim bir kamuhastanesi olan B.U.Ç.H. tarafından yapılmıştır.E-postamız B.U.Ç.H. Kalite Yönetim BirimiSorumlusu, Kent Hastanesinde ise Pazarlamave Satış Direktörü tarafından postanın gönde-rilmesinden sonraki ilk 24 saat içinde cevap-lanmıştır. Bu sonuç, yanıt veren hastanelerinsite kullanıcıları ile çok kısa bir sürede etkile-şime geçtikleri yönünde değerlendirilmiştir.Katılımcılık işlevine yönelik değerlendirmede;ortalama puan 3,8 olmaktadır. Bu bölümde enyüksek puanı 9 ile Kent Hastanesi ve B.U.Ç.H.almıştır.

Tablo 2: İncelenen Hastane Web SitelerininSunum Özellikleri

Gör

selli

k

Eriş

ilebi

lirlik

Gez

ilebi

lirlik

Gün

celli

k

Kent Hastanesi 4 3 1 6Gazi Hastanesi 3 2 3 0Central Hospital 3 2 3 -Şifa Hastanesi 2 3 2 2EMOT 2 2 1 1KaşkaloğluHastanesi

5 3 4 3

D.E.Ü.H. 3 3 1 6A.E.A.H. 4 2 1 1B.U.Ç.H. 5 2 3 6S.S.G.H. 3 3 2 2T.E.A.H. 3 2 4 0Ortalama 3,3 2,4 2,2 2,7Aralık 0–6 0–4 0–5 0–6

Araştırma kapsamındaki hastanelerin websitelerinin sunum boyutu; görsellik, erişilebi-

Page 128: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Hastanelerde Bir Tanıtım Aracı Olarak Web Siteleri:...(118-134)

129

lirlik, gezilebilirlik, güncellik ve görülebilirliközellikleri açısından değerlendirilmiştir. Websiteleri görsellik unsuru açısından incelendi-ğinde; araştırma kapsamındaki tüm web sitele-rinde grafiklere ve çerçevelere yer verildiğitespit edilmiştir. Hareketlilik taşıyan öğelerinD.E.Ü.H., B.U.Ç.H., A.E.A.H., T.E.A.H.,S.S.G.H., Central Hospital, Kent, Gazi,Kaşkaloğlu Hastanelerinin web sitelerindebulunduğu belirlenmiştir. Ses unsuruA.E.A.H., B.U.Ç.H., Kaşkaloğlu Hastanesiweb sitelerinde bulunurken, video unsuruB.U.Ç.H. ve Kaşkaloğlu Hastaneleri web site-lerinde yer almaktadır. B.U.Ç.H. tanıtım fil-mine yer verirken, Kaşkaloğlu Hastanesininfilm galerisi bölümü altında tanıtım filmininyanı sıra bazı bilgilendirici görüntülere sitesin-de yer verdiği saptanmıştır. Ayrıca Kent Has-tanesi web sitesinde hastanenin bazı bölümleri-nin görülebilmesine yönelik ziyaretçilere sanaltur imkanı sağlanmıştır. Araştırılan web sitele-rinin hiçbirinde animasyon öğesinin bulunma-dığı görülmüştür. Bu tespitlere dayanarak,incelenen hastanelerin büyük çoğunluğununvideo gibi site ziyaretçilerine yönelik görsel-işitsel öğelerle desteklenmiş mesajlara websitelerinde çok fazla yer vermedikleri söylene-bilmektedir. Erişilebilirlik özelliği açısındanyapılan değerlendirmede; araştırma kapsamın-da incelenen hastane web sitelerinde tüm site-nin metin halinde sunulabildiği, metinlerinindirilebildiği, yazılabildiği belirlenirken bunakarşılık hiçbirinde görme bozukluğu olanlariçin yazılımın yer almadığı saptanmıştır. Ya-bancı dile çeviri özelliği ise D.E.Ü.H.,S.S.G.H., Kent, Şifa, Kaşkaloğlu Hastaneleriweb sitelerinde bulunmakta iken diğerlerindebulunmamaktadır. Uygulama indeksi açısındanhastane web siteleri ana sayfa data hacimleriincelendiğinde; Kent Hastanesi’nin 50,6 KB,Gazi Hastanesi’nin 29,9 KB, EMOT’un 47,9KB, Kaşkaloğlu Hastanesi’nin 21,6 KB, ŞifaHastanesi’nin 21,8 KB, Central Hospital’ın92,4 KB, A.E.A.H.’nin 3,40 KB, B.U.Ç.H.’nin86,6 KB, S.S.G.H.’nin 42,9 KB, D.E.Ü.H.’nin17,3 KB data hacmine sahip olduğu saptan-mıştır. Bu inceleme 25 KB’ın üzerinde olandata hacimlerinde sitelerin yüklenmesinde birtakım sorunların yaşanabilmesinden dolayıyapılmıştır. Ancak bu sorunlar sadece anasayfa data hacmine bağlı olmamakta, kullanılanbilgisayarın özelliklerine, bağlantı hızı, bağ-lantı türü gibi faktörlere bağlı olarak değişe-

bilmektedir. Araştırma süresince hiçbir hasta-nenin web sitesinde yükleme sorunu, sayfanınaçılmaması gibi olumsuzluklarla karşılaşılma-mıştır.

Araştırma kapsamında web siteleri incelenentüm hastanelerde gezilebilirlik açısından ipuç-ları bulunmaktadır. Ana menü seçeneklerinin,çubuklarının yanı sıra ana sayfada kolay vehızlı erişime imkan tanıyan linkler yer almak-tadır. Ayrıca Kent, Gazi, EMOT ve Şifa Hasta-nelerinde ana sayfa ikonunun bulunmakta ol-duğu belirlenmiştir. Arama butonu bulunansitelerde ise bu ikonun Kaşkaloğlu Hastanesive Central Hospital’da ‘ara’ , D.E.Ü.H.,B.U.Ç.H. , T.E.A.H. ‘arama’ S.S.G.H. ‘aramayap’ ve ‘arama’ olarak isimlendirildiği belir-lenmiştir. Ana sayfa ikonu Gazi, CentralHospital, Kaşkaloğlu, Şifa, Tepecik Hastanele-rinde sayfanın alt bölümünde de bulunduğu,diğer hastanelerin sitelerinde ise sayfanın altkısmında bulunmadığı tespit edilmiştir. Sabitmenü çubuklarının sayfanın alt bölümündebulunup bulunmaması açısından internet sitele-ri değerlendirildiğinde; Gazi ve KaşkaloğluHastanelerinin sitelerinde menü seçeneklerininsayfanın alt bölümünde de yer aldığı, Tepecik,Central Hospital Hastanelerinde bir kısımmenü seçeneğinin sayfanın alt kısımda yeraldığı belirlenirken, Şifa Hastanesi web sitesi-nin alt bölümünde ana sayfa ikonunun yanındailetişim ve broşürler linkinin de yer aldığı sap-tanmıştır. Diğer hastanelerin sitelerinde isemenü çubuklarının sayfanın altında yer alma-dığı görülmüştür. İncelenen web sitelerindenB.U.Ç.H. web sitesinde ‘site içeriği’ linki al-tında site haritasına yer verildiği tespit edilir-ken, A.E.A.H. Kalite Yönetimi sayfasında siteharitasının bulunmakta olduğu belirlenmiştir.Araştırma kapsamındaki diğer hastanelerinsitelerinin hiçbirinde site haritası olmadığısaptanmıştır. Değerlendirilen web sitelerindensadece T.E.A.H., S.S.G.H. ve KaşkaloğluHastanesinde site güncelleme tarihi bulun-maktadır. Araştırma sürecinde web sitelerindegüncelleme tarihleri bulunmayan hastanelerdene-posta yoluyla bilgi istenmiştir. Bu postayatüm hastanelerden yanıt alınamamasındandolayı ‘web sitelerinden edinilen bilgilere da-yanarak araştırma gerçekleştirilecektir’ kuralısadece bu özelliğin tespitine yönelik olarakbozulmuş, hastanelere telefon açılarak bilgiistenmiştir. İncelemeler sonucunda, B.U.Ç.H.,

Page 129: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

130

D.E.Ü.H ve Kent Hastanesi web sitelerinin hergün, Kaşkaloğlu Göz Hastanesi web sitesinin1–3 hafta aralıklarla, Şifa Hastanesinin 2- 4hafta aralıklarla, S.S.G.H., 2 haftadan fazlasüreyle, EMOT’un ayda bir, A.E.A.H.’nin 1aydan fazla süreyle, T.E.A.H. ve Gazi Hastane-sinin 6 aydan fazla sürelerle güncellendiğibelirlenmiştir. Central Hospital’da değişikzamanlı aramalarda konuya ilişkin bilgi alına-bilecek kişiye ulaşılamamasından dolayı buhastane web sitesinin güncellenmesine ilişkinbir değerlendirme yapılamamıştır. Görülebilir-lik unsurunun değerlendirilmesi açısından;hastanenin tam adının başına İzmir eklenerekgoogle arama motorunda yapılan aramada KentHastanesi, İzmir Gazi Hastanesi, EMOT,Kaşkaloğlu Göz Hastanesi, İzmir Şifa Hastane-si, İzmir Central Hospital, D.E.Ü.H., B.U.Ç.H.,T.E.A.H. web siteleri 1. linkte, S.S.G.H. websitesi 2. sayfada 12. linkte, A.E.A.H. web sitesi4. sayfada 40. linkte (A.E.A.H. Nefroloji klini-ği 4. linkte çıkmıştır) yer almıştır. Yahoo ara-ma motorunda yapılan aramada ise Kent,T.E.A.H., D.E.Ü.H., EMOT, Şifa, CentralHospital, Gazi, Kaşkaloğlu Hastanelerinin websiteleri 1. linkte, A.E.A.H., B.U.Ç.H. web site-lerinin 2. linkte, S.S.G.H. web sitesinin 9.sayfada 82. linkte yer aldığı belirlenmiştir.Web sitelerinin sunuma yönelik olarak yapılandeğerlendirilmesinde; görsellik özelliğindeB.U.Ç.H. 5, erişilebilirlikte D.E.Ü.H., S.S.G.H,Kent, Şifa, Kaşkaoğlu Hastaneleri 3, gezilebi-lirlikte T.E.A.H. ve Kaşkaloğlu Hastanesi 4,güncellikte B.U.Ç.H, D.E.Ü.H. ve Kent Hasta-nesi 6 ile en yüksek puanları almıştır.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Günümüz yönetim yaklaşımı doğrultusundahastanelerin değişimlere ayak uydurabilmeleriiçin yapılarını çağdaş yönetim teknikleri doğ-rultusunda oluşturmaları gerekmektedir. Hasta-nelerin verdikleri sağlık hizmeti dolayısıylaçevreyle sürekli ilişkiler içinde olması amaçla-rına ulaşabilmesi açısından bir zorunluluktur.Hastane yönetimleri hedef kitlelerine ulaşmave onlara kendilerini anlatabilmeleri doğrultu-sunda çeşitli iletişim araçlarını kullanmaktadır.Bu araçlar; hastanenin yönetim anlayışı, örgütstratejisi, amaçları, hedef kitleleri, tanıtım büt-çesi gibi birçok unsura bağlı olarak değişmek-tedir. Bilgi teknolojilerindeki gelişmeler hasta-nenin tanıtım amaçlarına hizmet edecek bir

mecra olarak web sitelerini önemli bir konumataşımıştır. Kurumsal web siteleri, hastaneleretanıtımlarını yapmakta önemli avantajlar sağ-lamaktadır. Ancak bu noktada, hastane yöne-timlerinin web sitelerini etkili bir tanıtım aracıolarak kullanabilmeleri doğrultusunda kendile-rini en iyi anlatabilecek şekilde kurumsal websitelerini oluşturabilmeleri beklenmektedir. Buçalışma kapsamında hastane web sitelerininişlev ve sunum özellikleri açısından etkinliği vetanıtım amaçlı olarak nasıl kullanıldığı ince-lenmiştir. Araştırmada, genel olarak hastane-lerin web sitelerinde aranılan kriterlerin etkinbir biçimde yer almadığı sonucuna ulaşılmıştır.Bilgi aktarımı web sitelerden beklenen işlev-lerden biridir, ancak bazı hastanelerin websitelerinin bilgi yayma amaçlı olarak dahi çoketkin bir biçimde kullanılmadığı görülmektedir.Bu bağlamda, web sitelerinin site kullanıcıları-na kendilerini tam olarak, eksik hiçbir noktabırakmaksızın anlatması gereğinin kurumsalweb siteleri ile gerçekleştirilmediği söylene-bilmektedir. Özel hastanelerin tümü tarihçesineweb sitelerinde yer verirken, eğitim hastanele-rinin ikisi kurumsal tarih bilgilerini tam olarakaktarmamaktadır. Misyon ve vizyon aktarımın-da, eğitim hastaneleri web sitelerinde özelhastanelere göre daha ayrıntılı açıklamalararastlanmıştır. Eğitim hastaneleri, genel olaraksöz konusu açıklamaları misyon ve vizyonbaşlığı altında kullanıcılara sunarken, özelhastanelerin çoğunluğunun söz konusu açıkla-malar yerine sadece amaçlarına yer verdikleribelirlenmiştir. Görsel kimliğin sunumuna iliş-kin hem eğitim hastaneleri hem de özel hasta-neler logo, amblem gibi unsurları web sitele-rinde kullanmaktadır. Bu tespite dayanarak bukurumların farklılaşma isteği içinde olduklarınısöylemek mümkündür. Ancak hem özel hemde eğitim hastanelerinin neredeyse yarısınınweb sitesinde kurumsal slogan kullanılma-maktadır. Bu doğrultuda hem eğitim hem deözel hastaneleri grubunda yer alan kurumlarınkültürü ve kimliğine uygun, bilinirliğini vehatırlanırlığını artıracak etkili bir slogan oluş-turmalarının gerekli olduğu söylenebilmekte-dir.

Kurumsal yapı unsuru, eğitim hastanelerinin veözel hastanelerin örgüt yapısı farklılıklarındandolayı ayrı ayrı değerlendirilmek durumunda-dır. Öncelikle, özel hastanelerin kurumsal ya-pıları hakkında site ziyaretçilerine yeterli bilgi

Page 130: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Hastanelerde Bir Tanıtım Aracı Olarak Web Siteleri:...(118-134)

131

aktarmadığı, bazı hastanelerde üst düzey yöne-ticilerin konumları, isimleri gibi bilgilere dahiyer verilmediği saptanmıştır. Özel hastanelerdegenel olarak doktorlar hakkında ayrıntılı bilgi-lere ulaşılabilmesi, verilen sağlık hizmetininanlatılması ve hedef kitlelerin bilgilendirilmesiaçısından önemlidir. Ancak hastaneler de birörgüttür ve örgütler farklı alanlarda, farklıgörevleri gerçekleştiren işgörenlerden oluş-maktadır. Bu işgörenler, bir ekip ruhu içindeçalıştıklarında örgüt amaçlarının gerçekleşti-rilmesinde bir sinerji oluşturulabilecektir. Bubağlamda, hastanelerden beklenen, doktorlarınsağlık hizmeti açısından kilit bir konumdabulunduğu ancak diğer çalışanları da içine alanbütünsel bir tablo içinde kendilerini hedef kit-lelere anlatmalarıdır. Hastanenin hedef kitleler-de oluşturmak istediği algı, hastanenin tümünüiçine alan bir bütünlük taşımalıdır. Diğer birdeyişle, çalışanların profesyonel imajının üze-rinde genel bir kurum imajı yaratılması gerek-lidir. Kurumsal yapı eğitim hastaneleri açısın-dan değerlendirildiğinde, S.S.G.H. dışındaaraştırma kapsamındaki tüm hastanelerin bellibir standart dahilinde yönetim yapılarında yeralan personele yer verdikleri görülmüştür.Ancak eğitim hastaneleri web sitelerinde, genelolarak kliniklerin, üniversite hastanesinde iseanabilim dallarının sayfalarının tamamındaaynı formatın kullanılmadığı belirlenmiştir. Buçerçevede bazılarının sayfalarında ayrıntılıbilgilere ulaşılabilirken, bazılarının sayfalarınınaktif olmaması web sitesinin bütünselliği açı-sından bir olumsuzluk oluşturmaktadır. Ku-rumsal yapı açısından eğitim hastanelerinintüm klinik ya da anabilim dalları bilgilerininaktarımına ilişkin belirli bir standart oluşturul-ması ve oluşturulan linklerin tüm sayfalardaaktif olması site kullanıcılarının aradığı bilgile-re daha kolay ve eksiksiz olarak ulaşmasınaimkan tanıyacaktır. Özel hastanelerde ise orga-nizasyon şemasına sadece Central Hospital’daulaşılabilmektedir. Kurum yöneticisinin açık-lamalarına ilişkin özel hastanelerden üç, eğitimhastanelerinden de üç hastanenin liderinin websitelerinde mesajı yer almaktadır. Kurumunkim olduğu, nasıl bugüne geldiği, nereye gide-ceği gibi bilgileri içeren mesajların hastaneninen üst düzeyde bulunan yöneticileri tarafındanaktarılması hedef kitlelerde güven oluşturulma-sı açısından gereklidir. Bu nedenle gerek özelgerekse kamu hastanelerinin bu tür mesajlaraweb sitelerinde yer vermesi önemlidir.

Çalışmada yer alan hastanelerin web sitelerindehakla ilişkiler ve sosyal sorumluluk çalışmala-rına yönelik bilgilere ulaşılabiliyor olsa dagenel olarak bu bilgilerin çok geniş hedef kit-leleri kapsayan çalışmalar olduğunu söylemekmümkün değildir. Gerek ülkemizde sağlıkhizmetinin büyük bir çoğunluğunu sağlayankamu hastanelerinde, gerekse özel hastanelerdehalkla ilişkiler ve sosyal sorumluluk çalışmala-rı toplumla bütünleşme açısından büyük önemtaşımaktadır. Bütün olarak değerlendirildiğin-de, hastanelerin tanıtıma yönelik çeşitli çabalariçerisinde oldukları görülse de günümüz hasta-ne yönetimlerinden beklenen düzeyde gerçek-leştirilmesi gereken uygulamaların tüm hasta-nelerin web sitelerinde aktarıldığını söylemekmümkün olmamaktadır. Örneğin, hasta ilişkile-rine yönelik olarak hiçbir hastanenin web site-sinde hasta memnuniyeti anketine yer verme-mesi önemli bir eksiklik olarak değerlendiril-miştir. Öneri, şikayet, istek başlıkları altındailetişime olanak tanıyan formlar yer alıyorsada, bu formların hastanın tüm sağlık hizmetinideğerlendirmede yetersiz kaldığı görülmekte-dir. Hastanın hastaneyi tercih etme nedeninden,randevu alış şekline kadar birçok bilginin öğre-nilebileceği, hastanın tüm personeli değerlendi-rebileceği ve kuruma yönelik beklentileriniiletebilecekleri hasta memnuniyet formu, an-keti yanıtlayan kişileri doğru yönlendirmeksuretiyle hastanenin verdiği hizmetin tüm sü-reçlerini geliştirmesi yönünde önemli katkılarsağlayacaktır. İncelenen hastanelerin çoğunlu-ğunun basında çıkan haberlere yer verdikleri-nin belirlenmesi, hastane yönetiminin kitleiletişim araçlarının hedef kitlelere ulaşmaktakiöneminin bilincinde olduğunu göstermektedir.Basında yer alan haberleri site kullanıcıları ilepaylaşmayan iki hastanede özel hastanelerkategorisinde yer almakta, eğitim hastaneleri-nin hepsinin web sitesinde basında çıkan ku-rum haberlerine ilişkin bir bölüm bulunmakta-dır. Çalışmada yer alan hastanelerden sadecebir özel hastane sıkça sorulan sorular bölümüneyer vermiştir. Hastane web sitelerinde sağlıkalanında ya da verilen hizmete yönelik sorularbüyük önem taşır, bu nedenle tüm hastanelerinsık sorulan sorular bölümü oluşturması, hedefkitlelerin bilgilendirilmesine olanak tanıyacak,bu doğrultuda da sağlık hizmetinin daha etkinbir şekilde verilmesini sağlayacaktır. Sağlıkhizmeti sunumunda kilit bir noktada bulunankalite çalışmalarına eğitim hastaneleri ve özel

Page 131: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

132

hastaneler kategorilerinden büyük bir bölümü-nün yer verdiği ve hastanelerin büyük bir bö-lümünün kalitelerini belgelendirme çabalarıiçinde oldukları belirlenmiştir. Ülkemizde sondönemlerde özel hastaneler kadar kamu hasta-nelerinde de kalite yönetimi üzerinde önemledurulan bir yönetim anlayışı olduğu, bu doğ-rultuda da kamu hastanelerinin akredite olmaçalışmalarına hız verdiği görülmektedir. Kaliteçalışmalarına eğitim hastanelerinden de özelhastanelerden de iki hastanenin sitesinde yervermediği belirlenmiştir. Web siteleri değer-lendirilen hastanelerin çoğunluğunun kaliteçalışmaları ve belgeleri konusunda bilgi verdiğibelirlenmiş olmasına rağmen, birkaç hastaneweb sitesinin sadece kalite başlıklarına yervermekle yetindiği, sağlık hizmeti alıcısınıhastaneyi tercih etmesinde doğru yönlendire-bilecek bilgi aktarımının yapılmadığı saptan-mıştır. Araştırmada özel hastanelerin hiçbirindeweb sitelerinde herhangi bir iç bağlantı linkibulunmadığı belirlenirken, eğitim hastanelerin-den ise üçünün sitesinde kuruma bağlı başkabir sayfaya yönlendiren bağlantılara rastlan-mıştır. Dış bağlantı açısından ise eğitim hasta-nelerinde özel hastanelere göre daha fazla dışbağlantıya olanak tanıyan linkler bulunmaktaolduğu tespit edilmiş, haberleşme işlevineyönelik değerlendirmede genel olarak eğitimhastaneleri daha yüksek puan almıştır.

Katılımcılık işlevinin değerlendirilmesinde,özel hastanelerin ve eğitim hastanelerinin ço-ğunluğunun web sitelerinde hedef kitlelerleolan etkileşimi etkin bir biçimde yerine getir-mediği söylenebilmektedir. Özel hastanelerinweb sitelerinde sanal ortamda sağlık danış-manlığı, randevu hizmeti verilmesi, öneri veşikayetlerin alınması gibi bazı alanlarda hedefkitlelerle etkileşime geçtiği belirlenmiştir.Eğitim hastanelerinde de bu açıdan kendineözgü yapıları doğrultusunda genel olarak istek,şikayete yönelik e-posta adreslerine, yönetimkadrosundaki çalışanların, bazı kliniklerin, bazıidari birimlerin e-postalarına ulaşılabilmekte-dir. Ancak deneme amaçlı e-postamıza sadeceB.U.Ç.H. ve Kent Hastanesinin yanıt verdiğigöz önüne alındığında, internetin sağladığıönemli bir avantaj olan etkileşim özelliğininetkin düzeyde kullanılmadığı sonucuna ulaşıla-bilmektedir. Günümüz hastane yönetimlerindenbeklenen, hedef kitlelerle iletişim kurulan heranın güçlü bir imaj oluşturma amacına ulaşma-

da bir fırsat niteliğinde olduğu gerçeğini kabulederek, kurumlarına gelen her e-postaya enkısa sürede yanıt vermeleridir. Bu noktadayanıt amaçlı e-postanın içeriği de büyük önemtaşımaktadır. E-posta kullanıcısının sorusu,isteği, önerisi net ve açık bir dille cevaplanma-lı, ayrıntılı bilgi alabilecekleri bölümler vekişiler doğrultusunda kullanıcılar bilgilendiril-melidir. Bu noktada çalışma kapsamında hasta-nelere gönderdiğimiz e-postaya yanıt verenhastanelerin bu e-postalarının sorduğumuzsoruları yanıtlar nitelikte olduğunu söylemekmümkündür. Web sitelerinde site kullanıcılarıile online eşzamanlı görüşme olanağının hiçbirhastanede tanınmadığı, kullanıcı anketlerininçoğu hastanenin web sitesinde bulunmadığıgöz önünde bulundurulduğunda, web siteleri-nin kullanıcıları site içinde bazı bölümlerekatılıma yönlendiren unsurlara yeterince önemvermedikleri söylenebilmektedir. Web sitelerisunum özellikleri açısından incelendiğindehastanelerin özellikle multimedya uygulamala-rına gerekli önemi vermedikleri belirlenmiştir.Bu doğrultuda, hastane web sitelerinin genel-likle verilen hizmetlere yönelik bilgi aktarılanbir ortam olarak değerlendirildiğini söylemekmümkündür. Hareketlilik öğesi yazı ve fotoğrafakışında kullanılıyor olsa da görsel-işitsel öğe-lerin içerikle bütünleştirildiği video, animasyongibi unsurlara hastanelerin çoğunluğunun yervermediği görülmektedir. Buna dayanarakinternetin kurumlara sağladığı hedef kitlelerigörsel ve işitsel olarak etkileyebilecek yaratıcımedya uygulamalarına özel hastanelerin veeğitim hastanelerinin yeterli derecede yer ver-mediği saptanmıştır. Örneğin, tanıtım filmineeğitim hastanesi kategorisinde B.U.Ç.H. veözel hastaneler kategorisinde Kaşkaloğlu Has-tanesinin yer verdiği belirlenmiştir. Bu bağ-lamda, hastane sitelerinin tanıtım filmi, hare-ketlendirilmiş görüntüler gibi uygulamalarkonusunda eksik kaldığı söylenebilir. Araştır-ma sonuçlarına dayanarak; hastane web sitele-rinin öncelikli olarak etkileşime olanak sağla-yan bölümlerin artırılması yoluna gitmelerigerektiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bunoktada en önemli husus gönderilen e-postaların en kısa sürede, mümkünse ilgilibölümün en üst düzeyde bulunan yöneticisitarafından yanıtlanmasıdır. Geribildirim me-kanizmasının işlerliğinde eğitim hastanesi veözel hastaneler arasında bir fark bulunmamalı-dır. Özel hastanelerden beklenen kısa sürede e-

Page 132: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Hastanelerde Bir Tanıtım Aracı Olarak Web Siteleri:...(118-134)

133

postaların yanıtlanması ise eğitim hastanelerin-den de beklenen budur. Zira çalışmamızdagönderdiğimiz postaya en kısa sürede yanıtveren kurum bir kamu hastanesi olmuştur. Butespite dayanarak eğitim hastanelerinin de çokkısa sürelerde hedef kitlelerin sorularını, istek-lerini yanıtlayabileceğini söylemek mümkün-dür. Bir diğer önemli nokta da site güncelle-melerine ilişkindir. Hem eğitim hem de özelhastaneler grubunda bazı hastanelerin uzunsüredir web sitelerini güncellemedikleri sap-tanmıştır. Hastane yönetimlerinden bilgi arayışıiçinde olan site kullanıcılarının diğer bir de-yişle sağlık hizmeti alıcılarının sık sıkgüncellenen içerikle bilgilendirilmeleri bek-lenmektedir. Bu bağlamda hastanelerin websitelerinin en fazla bir-iki hafta aralıklarlagüncellenmesi gerekmektedir.

Araştırma sonucunda ortaya konulan kıyasla-malı analiz bulguları dikkate alındığında, gele-ceğe yönelik olarak gerek özel hastanelerin,gerekse eğitim hastanelerinin iletişim çalışma-larına daha fazla özen göstermesi gerekliliğikarşımıza çıkmaktadır. Güçlü bir kurum imajıoluşturulmasında bireysel ve kitlesel iletişimaraçlarının içeriklerinin profesyonel olarakdüzenlenmesi ve programlanması önemlidir.Şeffaf bir yönetim tarzını ve geribildirimedayalı bir iletişim sürecini yürütmek durumun-da olan hastanelerin profesyonel iletişim vehalkla ilişkiler uzmanlarının web sitelerinihazırlarken bilgi iletişim teknolojilerini vemultimedya sistemlerini etkin olarak kullananuzmanlarla işbirliği içinde olmaları başarı şan-sını artıracaktır. Arzumuz hedef kitleler ile ikiyönlü iletişim akışının sağlanması gerekensağlık sektörü ve buna bağlı hastanelerde etki-leşimli iletişim ortamlarından daha çok ve dahaetkin olarak yararlanılması ve bu konuya ilişkinaraştırmaların daha periyodik olarak yapılma-sıdır.

NOTLAR

(1) Gibson, R; Margolis M., Resnick D. veWard S.(2001) Election Campaigning on theWWW in the US and UK:A ComparativeAnalysis, Party Politics, 9 (1): 47–75.http://www.esri.salford .ac.uk /ESRC Researchproject / papers /apsapaper.php

KAYNAKLAR

Acuner A, Yalçın T, Karagöz S ve Önder Ö(2005) Bazı Yönleri İle Halkla İlişkiler Çalış-malarının Değerlendirilmesi: Sosyal SigortalarKurumu Hastaneleri Örneği, http://www.sabem.saglik.gov.tr/kaynaklar8611halklailiskilerdegerlendirilmesi.pdf,01.10.2006

Akbaş A T (2006) Hastanelerde KurumsalKimlik Uygulamalarının Hastalar TarafındanAlgılanmasına Yönelik Bir Araştırma, YüksekLisans Tezi, G Ü Eğit. Bil. Enst., Ankara.

Akın G (2001) 2000’ler İnternet ve Pazarlamaİletişimi, MediaCat Derg, 72, 19.

Arbak Y ve Kesken J (2005) Örgütsel BağlılıkSağlık Hizmetlerinde Sürekli Gelişim İçinDavranışsal Bir Yaklaşım, D.E.Ü. Yayını,İzmir.

Bekaroğlu B ve Gemlik N (2005) İstanbul’dakiHastanelerin Web Siteleri Yoluyla Misyonİletişimi Gerçekleştirme Düzeylerini ÖlçmeyeYönelik Bir Araştırma. http://www.sabem.saglik.gov.tr/ kaynaklar/864hastanewebsitesiiletisim.pdf, 05.09.2006.

Çöklü E (2002) Sağlık Sektöründe İnteraktifBir Pazarlama Yaklaşımı: Sağlık İletişimi veFlorence Nightingale Hastanesi Örneği. S.Ü.İletişim Derg, 2(1): 48–55.

Elden M (2003) Reklam Yazarlığı, İletişimYayını, İstanbul.

Ersoy K ve Aksoy B (2005) Sağlık İşletmele-rinde Halkla İlişkilerin Bugünü ve Yarını:Mevcut ve Gelecek için Öneriler,http://www.sabem.saglik.gov.tr/kaynaklar/3884saglikisletmelerindehalklailiskiler.pdf,02.10.2006.

Esatoğlu E, Büyükkayıkçı H ve Köksal A(2005) Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanele-rinde Halkla İlişkiler Uygulamaları ve Karşıla-şılan Sorunlar, http://www.sabem.saglik.gov.tr/kaynaklar/307v_%20hastaneyonetimisempozyum kitabi43. pdf, 10.09.2006.

Fırlar B ve Yeygel S (2004) Sanal OrtamdaBütünleşik Pazarlama İletişimi, E.Ü. Yayını,İzmir.

Gibson R, Margolis M, Resnick D ve Ward S(2001) Election Campaigning on the WWW inthe US and UK: A Comparative Analysis,

Page 133: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

134

Party Politics, 9(1), 47–75 http://www. es-ri.salford.ac.uk/ESRC Research project /papers /apsapaper.php, 01.10.2006.

Gülmez M (2005) Sağlık Hizmetlerinde Mem-nuniyet Ölçümü ve Cumhuriyet ÜniversitesiAraştırma Hastanesi’nde Ayakta Tedavi GörenHastalara Yönelik Bir Uygulama. C.Ü. İktisadive İdari Bilimler Derg, 6(2), 147–169.

Gün F (1999) Bütünleşik Pazarlama İletişimin-de Elektronik Reklamcılık ve Uygulamaları,Tüm Yayını, İstanbul.

Horton J (2003) PR and Updated Website,http://www.onlinepr.com/Holding/TheUpdated WebSite.pdf, 29.09.2006.

Huang A H (2003) An Emprical Study ofCorporate Web Site Usibility, Human SystemsManagement, 22, 24.

İnceoğlu M (2000) Tutum, Algı, İletişim, İmajYayınları, Ankara.

İşleyen F, Gülkesen K H ve Zayim N (2005)Türkçe Web Sitelerinde Bulunan Sağlık Bilgi-sinin Anlaşılırlığı, 2. Ulusal Tıp Bilişimi Kong-resi, 17–20 Kasım 2005, Antalya,http://www.turkmia.org/eski/kongre/tipbil05/pdf/28.pdf, 12.10.2006.

Devebakan N (2006) Sağlık İşletmelerindeAlgılanan Kalite. D.E.Ü. Sosyal Bilimler Ens-titüsü Derg, 8(1), 120–149

Kırçova İ (2005) İnternette Pazarlama, BetaYayını, İstanbul.

Lemmink J, Schuijf A ve Streukens S (2003)The Role of Corporate Image and CompanyEmployment Image in Explaining ApplicationIntentions, Journal of Economic Psychology24, 1–15.

Peltekoğlu F B (1998) Halkla İlişkiler Nedir,Beta Yayını, İstanbul.

Ryan M (2003) Public Relations and the Web:Organizational Problems, Gender, andInstitution Type, Public Relations Review, 29,337.

Sabuncuoğlu Z (2004) İşletmelerde Halklaİlişkiler, Alfa Yayını, İstanbul.

Seçim H (1991) Hastane Yönetim ve Organi-zasyonu, İşletme Fakültesi Yayını, İstanbul.

Şahin Ü, Sarıkaya M, Barut A, Tekin İ,Gürsürer M, Kısakürek H ve Cömert M (2005)Hastanelerde Bilgi Sistemlerinin Kalite veVerimlilik Üzerine Etkisi; ZKÜ Tam EntegreBilgi Yönetim Sistemi Örneği, 2. Ulusal TıpBilişimi Kongresi, 17–20 Kasım 2005, Antal-ya,http://www.turkmia.org/eski/kongre/tipbil05/ pdf/22.pdf, 12.10.2006.

Page 134: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

PAZARLAMA İLETİŞİMİ “GAYRI–RESMİ” SİLAHI:TUZAK PAZARLAMA VE UYGULANAN STRATEJİLER

Göksel Şimşek∗

ÖZETMarka devlerinin rekabetinde kullanılan pazarlama taktiklerine her geçen gün bir yenisi eklen-mektedir. Rekabet, bir yandan markalar arasındaki teknik farklılıkları azaltmaya yönelik teknolo-jik uygulamaları yaygınlaştırırken diğer yandan hedef tüketiciye ulaşmada kullanılan stratejiktaktikleri de geliştirmekte ve değiştirmektedir. Marka savaşları geleneksel pazarlama iletişimiaraçlarının dışında geliştirilen ve kimi zaman etik dışı olarak eleştirilen alternatif pazarlama si-lahlarıyla da sürdürülmektedir. Günümüz reklam ve pazarlama terminolojisinde yer alan en kış-kırtıcı silahlardan biri de “tuzak pazarlama”dır. Markaların pazarlama iletişimi programlarındasıklıkla başvurduğu sponsorluk uygulamalarına yönelik tehlikeli ama zekice bir karşı taktik olan“tuzak pazarlama”, hakkında yapılan eleştirilere ve bazı hukuksal sınırlamalara rağmen sinsiceuygulanmaya devam etmektedir. Uygulayan firmalar için mali açıdan külfetsiz sayılabilecek butaktik, hemen her organizasyonu kendi lehine kullanabilirken özellikle sporla ilgili büyük organi-zasyonlara ve/veya etkinliğin sponsorlarına karşı geliştirilen gerilla fikirleri ile karşımıza çık-maktadır.

Anahtar Kelimeler: Tuzak pazarlama, gerilla pazarlama, sponsorluk

THE NON - OFFICIAL MEANS OF MARKETING COMMUNICATION:AMBUSH MARKETING AND STRATEGIES

ABSTRACTIn the use of competition tactics between huge brands, each time a new one is added. On one sidewhile competition generalizes the technologic practices which diminish the technical differencesbetween brands, on the other side it makes develop and change the strategical tactics which areused to reach to the target consumer. War of brands are continued with alternative developedmarketing weapons except traditional marketing communications tools and sometimes it is criti-cized for being out of ethic. In our day one of the most provocative weapon is ambush marketingthat takes place in advertising and marketing terminology. Ambush marketing usually applied atpractices of sponsorship by brand in marketing communications programs. Despite the criticsabout it and lawful restrictions, dangerous but intelligent, ambush marketing is being practicingstealthily. Also his tactic is considered cheap in the view of financial. It can use nearly each or-ganization in favour of it, especially big organizations on sport so we can say that it come acrossto us with the guerilla ideas developed against the sponsor activities.

Keywords: Ambush marketing, guerilla marketing, sponsorship

GİRİŞ

∗ Yrd. Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi

Rekabette üstünlük yaratma arzusu söz konusuolduğunda markalar, sahip oldukları mali veteknolojik güçler, pazarlama hedeflerine ulaş-mada her fırsatı değerlendirebilme yetileri veelde ettikleri parlak küresel marka başarılarınarağmen kendileri ile avı paylaşma konusundasürekli rekabet içinde olan markaların tilkikurnazlığı ile geliştirdiği taktiklere yenilebil-mekte, kurdukları tuzaklara düşebilmektedir.

İşte bu nedenledir ki çalışmaya konu olan“ambush marketing” pazar ortamındaki fırsat-ları rekabet avantajına dönüştürmek için etkinolarak kullanılan bir tuzak kurma yöntemidir.

Markaların rekabet stratejilerinde kullandığıpazarlama taktiklerine her geçen gün bir yenisieklenmektedir. Rekabet bir yandan markalararasındaki teknik farklılıkları azaltmaya yöne-lik teknolojik uygulamalarda sürerken diğer

Page 135: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

136

yandan pazarlama hedeflerini gerçekleştirmekve hedef tüketicilere ulaşmak için kullanılanstratejilerde de önemli gelişmeler ve değişme-ler görülmektedir. Her gün binlerce ürün veyahizmetin farklı cephelerden (reklam, halklailişkiler, sponsorluk, satış noktası etkinlikleri,promosyon vb.) gönderdiği marka mesajlarınamaruz kalan tüketicinin zihnine ulaşmada kul-lanılan taktikler farklılaşmakta ve adeta markasavaşları yaşanmaktadır. Farkındalık yaratmadakullanılan geleneksel pazarlama iletişimi araç-larının ötesinde yaratılan ve kimi zaman daahlak dışı bulunarak eleştirilen alternatif pa-zarlama silahlarıyla bu savaş daha da şiddet-lenmektedir.

Hakkında yapılan tüm eleştirilere rağmen “tu-zak pazarlama” bugünün modern reklam vepazarlama terminolojisinde yer alan en ilginçrekabet taktiklerinden biridir. Markaların sık-lıkla kullandığı bir pazarlama iletişimi aracıolan sponsorluğa yönelik tehlikeli bir karşıtaktik olan “tuzak pazarlama”, uygulayan fir-malar için mali açıdan oldukça önemli avan-tajlar sunarken diğer yandan başkalarının ya-rattığı fırsatları kendi fırsatı haline dönüştürmegücüne de sahiptir. Sponsorluk çalışmalarındason 20 yılda yaşanan gelişmeler, uluslararasıhukuksal farklılıklar, bir takım özel etkinliklereyönelik taleplerin yoğunluğu ve rekabetin kı-zışması tuzak pazarlamaya neden olan faktörlerolarak görülmektedir (www.hsm.bond.edu.au).

Bu bağlamda çalışmada öncelikle markalartarafından ticari bir fırsat olarak görülen spon-sorluğa yaklaşımda yaşanan değişimlere deği-nilecek, bu ticari fırsata rakiplerin verdiği tak-tiksel karşılıkları içeren “tuzak pazarlama”kavramı örnekleriyle birlikte ele alınacak son-rasında ise tuzak pazarlamaya karşı hukuki vetaktiksel korunma yolları tartışılarak etik de-ğerlendirme yapılacaktır.

SPONSORLUĞUN DEĞİŞEN YÜZÜ

Sponsorluk, organize edilmiş ticari potansiye-lin kullanım hakkına sahip olmak (spor, eğlen-ce, kar amaçsız event ya da organizasyonlarvb.) ve fayda elde etmek için bu sahipliğe nakitya da ayni ödeme yapmak şeklinde tanımlan-maktadır. Sponsorluk ilişkili pazarlama ise, birsponsorluk için yapılanma ve iletişime geçmekamacıyla pazarlama etkinliklerinin

orkestrasyonu ve yönetilmesidir (Cornwell veark. 2005: 21). Günümüzde sponsorluk, kulla-nım alanı her gün genişleyen bir pazarlamailetişimi aracıdır. Nitekim yapılan sayısız araş-tırma son on yıl içerisinde sponsorluk çalışma-larındaki olağanüstü büyümeye dikkat çek-mektedir. Bu çalışmaların bir çoğu da spon-sorluğun amacı ve artan ticari yönelimi üzerin-de durmaktadır (Hoek ve Gendall 2002: 72).

Markaların tüketicileri ile farklı platformlardabuluşma ihtiyacına sponsorluklar ciddi anlam-da cevap vermektedir ve bu nedenle sponsorlukmali açıdan oldukça büyük bir değer ifadeetmektedir. Örneğin bazı kaynaklara göre 1988yılında Güney Kore’nin Seul kentinde gerçek-leşen olimpiyatlardaki sponsorluk hakları 338Milyon Dolar’dır. Barselona’da gerçekleşen1992 olimpiyatlarında da toplam sponsorlukkatkısı 700 Milyon Dolar olarak gerçekleşmiş-tir. Yani yaklaşık olarak sponsor başına dört yılöncesinin iki katı para ödenmiştir (Falconer1996: 1). Öte yandan 2004 Atina Olimpiyatoyunlarında sadece uluslararası sponsorlarınmali desteği 272 Milyon Euro olarak açıklan-mıştır (www.invgr.com). İngiltere’de yayınla-nan The Economist’in haberine göre 2012yılında Londra’da gerçekleşecek olimpiyatoyunlarının maliyeti 4 Milyar Pound (7 MilyarDolar) olarak tahmin edilmekte olup büyüksponsorların her birinin 50 Bin Pound’un üs-tünde bir bedel ödemesi beklenmektedir. Burakamlar sponsorluğun ticari büyüklüğünüyalnızca olimpiyat oyunları çerçevesinde ifadeetmektedir. Diğer yandan sponsorluğun farklıalanlarda da uygulandığı düşünüldüğünde ra-kamların birkaç yıl öncesine göre olağanüstüboyutlara ulaştığı açıkça görülmektedir.

Nitekim Amerika Birleşik Devletleri’nde ya-yınlanan IEG Sponsorluk Raporunda dünyada2002 yılında 22 Milyar Dolar olan sponsorlukharcamasının 2003 yılında 25 Milyar Dolar’a,2004 yılında ise 28 Milyar Dolar’a yükseldiğiifade edilmektedir. Rapora göre 2003-2004yılları arasında tüm dünyada yapılan reklamharcamalarında % 5.8 lik bir artış olurken,sponsorluk harcamalarında bu artış % 12 ora-nında gerçekleşmiştir. 2005 yılında tüm dünya-daki toplam sponsorluk harcaması 30 MilyarDolar'a ulaşmıştır. Bu harcamaların 9.5 MilyarDolar’lık bölümü Amerika'da gerçekleşmiştir.Aynı dönemde Avrupa'daki sponsorluk harca-

Page 136: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Pazarlama İletişimi “Gayrı–Resmi” Silahı: Tuzak Pazarlama... (135-143)

137

maları da 6.5 Milyar Dolar’dan 7.4 MilyarDolar’a yükselmiştir (www.sponsorluk.gov.tr).2006 yılında bu rakamların akıl almaz boyutla-ra ulaştığına dair önemli ipuçları bulunmakta-dır. Örneğin Sport Business Associates’e göreküresel bazda sadece spora ayrılan sponsorlukharcamaları toplamı 2006 yılında yaklaşık 33,6Milyar Dolar düzeyindedir (www.fesam.org).

Spor oyunlarının tüm dünyada bireylerin gün-lük yaşamında önemli roller üstlenmesindendolayı spor sponsorluğu, büyük karlılığı sağla-mak üzere pazarlama iletişiminin kullanıldığıen önemli alanlardan biri haline gelmiştir.Günümüzde olimpiyat oyunları, global ölçekteen kapsamlı ve karlı pazarlama örneği olarakkarşımıza çıkmaktadır (Schmitz 2005: 205–208). Bu karlılık olimpiyatların dünyada enpopüler ve en fazla izlenen organizasyon olma-sından dolayıdır. Televizyonlar bu organizas-yonu yayınlayabilmek için devasa bütçelerigözden çıkarmaktadır. Örneğin, NBC 2000-2008 dönemindeki beş olimpiyat gösteriminialmak için 3.5 Milyar Dolar ödemiştir. Kuşku-suz bu yatırım televizyon kanallarına fazlasıylageri dönmektedir çünkü, yayınlar esnasındareklam verenlerden alınan bedeller çok yük-sektir. Sözgelimi 30 saniyelik bir spot reklamyayınının bedeli 600.000 Dolar’dır (Lee 2005).

Bu verilerden hareketle açıkça anlaşılmaktadırki sponsorluk, pazarlama iletişimi araçlarıarasında son yıllarda yıldızı en fazla parlayaniletişim yöntemi haline gelmiş ve markalar içinpazarlama hedeflerini gerçekleştirmede önemlibir yatırım aracına dönüşmüştür. Artan malisorumluluklar, genişleyen pazarlama alanlarıve yaşanan rekabet neticesinde sponsorlukgünümüzde marka yöneticileri için bir hayırse-verlik jesti olarak değil; finansal bir geri dönü-şüm olarak değerlendirilmektedir. Giderekartan bu kar odaklı bakış açısı sponsorluk yö-netimini daha sofistike bir hale getirmiştir.Marka yöneticileri sponsorluk seçimlerini dahadikkatli bir şekilde yaparken markalarını veorganizasyonu garantiye alma eğiliminde ol-maya başlamışlardır. Bu yeni durum bir yandansponsorlar ve etkinlikler (takımlar, kişiler,olaylar da buna dahildir) arasında yeni anlaş-maların yapılmasına yol açarken, diğer yandantıpkı olimpiyat oyunları gibi yüksek profillietkinliklerde rekabetçi hakların artmasını sağ-lamıştır (Hoek ve Gendall 2002: 72).

Hoek ve Gendall ‘a göre sponsorluğa bakışaçısının değişmesi neticesinde yaşanan burekabetçi yarışın iki farklı sonucu olmuştur.Sonuçların ilki etkinlik sahiplerine yöneliktir.Sponsorluk hakları için mevcut değerin üzerin-de ödeme yapan marka, sponsor olarak seçilirhale gelmiştir. Bununla birlikte global spon-sorlukların artması uluslar arası etkinliklerindeğerini de arttırmış, fakat diğer yandan isimhakkı gibi sponsorluk hakları için gücü yetebi-lecek yani sponsor olabilecek firmaların sayısı-nı azaltmıştır. Kimi araştırmacılara göre bazışirketlerin bir etkinliğin sponsorluk haklarınıfinanse etme gücü yoktur veya şirketler bugirişimi koruma altına almakta başarısız ol-maktadır. Bu noktada şirketler, kendilerininelde edemediği sponsorluk haklarının değer veavantajlarına sahip olanları el altından çökert-me yoluna gitmektedir. Böylece ikinci bir ticarisponsorluk türü gelişmiştir ki bu, “tuzak pa-zarlama /ambush marketing” olarak bilinmek-tedir (Hoek ve Gendall 2002: 73).

Şüphesiz sponsorluk alanındaki rakamlarınbüyüklüğü birçok firma için finanse edilmesigüç bir tablo çıkarmaktadır. Ancak sonrakibölümde ele alındığı üzere maliyetin yüksekliğiönemli bir neden olmasına rağmen, yüksekrekabet, hedef tüketiciye ulaşma zorunluluğu,etkinliğin büyüklüğü ve etkisinden faydalanmagibi stratejik başka nedenlerle de bu yöntemebaşvurulabilmektedir.

TUZAK PAZARLAMA (AMBUSHMARKETING) KAVRAMI

Tuzak pazarlamanın doğasını anlayabilmek vebu suretle tuzak pazarlamaya karşı stratejigeliştirebilmek için öncelikle sponsorluğunözelliklerini ortaya koymak gerekmektedir.Çünkü tuzak pazarlama bir açıdan etik dışısponsorluk uygulaması olarak görülmektedir(Bhattacharjee ve Rao 2006: 130).

Pazarlama iletişimi literatüründe sponsorluk,bir etkinlik, dava vb. ile bütünleştirilerek veri-len desteğe karşılık sponsorun marka algısınınartmasına yönelik sonuçların amaçlandığı birtakım hakları ifade etmektedir. Crimmins veHorn’un ifadesi ile sponsorluk, marka hakkın-daki inançlarımızı muhafaza veya takviye et-mekte ve markayı hedef kitlenin zaten değerverdiği bir olay (event) veya organizasyonla

Page 137: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

138

birleştirerek marka algısını arttırmaktadır. İştetuzak pazarlama, marka algısının arttırılmasınayönelik bu fırsatı bozmakta yani bir anlamdaganimeti çalmaktadır (Bhattacharjee ve Rao2006: 130).

Sanadler ve Shani’ye göre tuzak pazarlama(ambush marketing) kavramı 1984 yılında LosAngeles Olimpiyatları’nın ticari olarakpazarlanmasıyla birlikte ortaya çıkmıştır. Geç-mişte bir çok sponsor olimpiyat oyunları ilekendi markalarını birleştirme hakkına sahipken1984 oyunlarında geliştirilen sponsorluk pa-ketleri resmi sponsorlara sadece kendi spesifikkategorilerinde özel haklar vermekteydi. Araş-tırmacılar, sponsorluk haklarını elde etmedebaşarısız olan ve bir anlamda haksızlığa uğra-mış tarafın etkinlikle ilgili tuzak çağrışımlarayöneldiğini ifade etmektedir (Hoek ve Gendall2002: 72). Kimi kaynaklar tuzak pazarlamanınilk kez 1988 yılında Bayless tarafından tanım-landığını belirtirken (Quester 1997: 4), kimileriterimin Amerikan Express’de pazarlama yetki-lisi olarak çalışan Jerry Walsh tarafından yara-tıldığını ileri sürmektedir. Önce kim tarafındanortaya atıldığına dair net bir bilgi olmasa da,tuzak pazarlama terimi 1990’ların başına kadarcanlı rekabeti ifade etmek amacıyla kullanıl-mış, 90’ların başında olumsuz bir yan anlamyüklenerek bugün ticari hırsızlığı ifade edennegatif bir tanımlama haline dönüşmüştür(www.beehive.govt.nz).

Gerçekte, “ambush” sözcüğünün kendisi ilgilipazarlama taktiğine dair fikir vermektedir.Türkçe’de tuzak, pusu, pusuya düşürme gibikarşılıkları bulunan sözcük, uygulayıcısına datuzakçı (ambusher), pusu kuran anlamları yük-lemektedir.

“Ambusher” sözcüğü reklamcılıkta, örneğinuluslararası olimpiyat logosu ve benzeri işa-retleri izinsiz kullanan; ya da eski olimpiyatşampiyonlarını kurum sözcüsü olarak reklamla-rında gösterip bu yolla herhangi bir mali des-tekte bulunmaksızın olayın saygınlığındanyararlanmayı amaçlayan kuruluşları tanımla-makta kullanılmaktadır. Bu tür taktikler detuzak pazarlama “ambush marketing” olarakifade edilmektedir (Gülsoy 1999: 21). Taktik,“Otlakçı Pazarlama” olarak da anılmakta veresmi olarak bir etkinliğe sponsor olamayanfirmaların, sponsormuş gibi davranarak bir

anlamda otlakçılık yapmaları anlamını taşı-maktadır (Tek ve Özgül 2005: 49).

Tuzak pazarlama kavramıyla ilgili diğer ta-nımlamalar şu şekildedir:

- Belirli etkinliklerde, pazarlama malzemeleri-nin, araç ve promosyonlarının tüketicinin vemedyanın ilgisini çekecek şekilde stratejikyerleştirimi (www.onpoint-marketing-marketing.htm),

- Çoğunlukla spor organizasyonlarında spon-sorluk bedeli ödemeden etkinlikten çıkar sağ-lama (www.cim.co.uk),

- Bir ürünü veya hizmeti herhangi bir bedelödemeksizin önemli bir etkinliğe yerleştirenrekabetçi marka girişimi stratejisi (http://en.wiktionary.org),

- Bir firmanın kasıtlı olarak rakibinin resmisponsorluğunu çeşitli tutundurma çalışmalarıve reklamlarla zayıflatma veya tüketicininzihnini kimin resmi sponsor olduğuna dairkarıştırma çabası (Mc Kelvey’den aktaranCrompton 2004: 1),

- Herhangi bir katkı sağlamadığı halde olaydan(event) beslendiği için, tuzağa düşürülen fir-malarca “parazit- asalak pazarlama” olarak daadlandırılabilmektedir (Crompton 2004: 1).

Özetle tuzak pazarlama dar anlamda sponsor-luk haklarını ödeyen bir firmaya yönelik doğ-rudan saldırı ve güçsüzleştirme çabalarını i-çermekte; geniş anlamda doğrudan ve kasıtlıolarak yapılan anlam saptırmalarından ziyadebir şirketin, özel bir etkinliğin itibarı, saygınlığıve popüleritesinden ilgililerin rızası ve yazılıizni olmaksızın yararlanma girişimini ifadeetmektedir (Schmitz 2005: 205).

Bu bağlamda tuzak pazarlama temel olarak;

- Düşük Maliyetli

- Rakibin (resmi sponsorların) pazarlamaaktivitelerinin etkinliğini azaltan

- Tüketicinin dikkatini tuzak kuran firmaya(ambusher) kaydıran

- İzleyici zihninde karışıklık yaratan yaratıcıuygulamalardır.

Page 138: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Pazarlama İletişimi “Gayrı–Resmi” Silahı: Tuzak Pazarlama... (135-143)

139

Bu özellikleri doğrultusunda tuzak pazarlama,mali güçten ziyade yaratıcılık gerektirmekte vebir anlamda rekabet stratejileri içerisinde yeralan “Gerilla Pazarlama Stratejisi” taktiği ola-rak ifade edilebilmektedir.

TUZAK PAZARLAMA YÖNTEMLERİ

Günümüzde geliştirilen bir takım yasal önlem-lerle engellenmeye çalışılsa da tuzak pazarlamaartık çok daha yaratıcı yollarla gerçekleştiril-mekte ve bu sınırlamalar nedeniyle çoğu kezticari markaların, ticari isimlerin veya sembol-lerin taklit edilmesi veya yasadışı kullanımınıiçermemektedir. Kuruluşlar, herhangi bir şekil-de organizasyona ait logoları, ticari marka veyaticari isimleri kullanmadan da olayla ilgili(event) son derece yaratıcı fikirler geliştirmekteve yarattıkları çağrışımlar sayesinde resmisponsor olarak bedel ödemedikleri etkinliktenfayda sağlamaktadırlar. Başarılı bir şekildeuygulandığında tuzak pazarlama illegal olarakadlandırılamamakta ve bu nedenle de organi-zasyon komitesi ve yasal sponsorun mücadeleetmesi oldukça zor olabilmektedir (Schmitz2005: 205).

Bu bağlamda spor avukatı Stephen Towney’egöre tuzak pazarlamanın uygulanmasına yöne-lik çalışmalar genel olarak iki grupta sınıflandı-rılmaktadır (Bhattacharjee ve Rao 2006: 129):

1. Geleneksel Anlamda "Korsan“ Sayılan Ça-lışmalar

Bu uygulamalar genellikle doğrudan yasalsınırlamaları hedef alan araçları içermektedir kibunlar, sponsoru koruyan anlaşma ve hukukikorumalara açık şekilde zarar vermektedir.Organizasyonun resmi logosunun satış gelişti-rici araçlarda doğrudan kullanımı veya birtakımın resmi destekçisi olmak için sunulantaklit iddialar bu tip çalışmalara örnek olabilir.

2. Menfaatin Daha Az Belirgin Olduğu, Doğ-rudan Açığa Vurulmayan, Çok Daha KurnazcaPlanlanmış Çalışmalar

Bu çalışmalar oldukça geniş bir uygulamaalanını ifade etmekte ve yukarıda bahsedildiğigibi yasalar ve hukuki düzenlemelerdeki boş-luklardan kolaylıkla yararlanabilmeyi sağla-maktadır.

Stratejik tuzak pazarlama metodları ise şu şe-kilde sınıflanabilmektedir (Bhattachajee ve Rao2006: 129):

1. Event’in Televizyon ve Radyo Yayınları-nın Sponsorluğu. Çoğu event’in televizyonizleyicisi, event’i yapıldığı ortamda izleyenseyircilerden daha fazladır. Bu yaklaşımınfaydaları da bu geniş izleyici kitlesi fırsatınındeğerlendirilmesiyle ortaya çıkmaktadır. Tu-zakçı (ambusher), kendi kuralları içerisinde buyasal sponsorluk fırsatını mükemmel bir şekil-de kullanabilmektedir.

2. Event Kapsamında Alt KategorilerinSponsorluğu. Tuzakçı bu yatırımı saldırgancakullanarak fayda sağlar. Bu yöntem, bir event’ikullanarak büyük halk kitlesinin yakalanmasıkonusunda oldukça elverişli fiyat-etkililiğisağlayan ve yaygın kullanılan bir stratejidir.Gerçekte tuzakçı sponsor, bütün event’in küçükbir parçasıdır, fakat bu sponsorluğunu yoğunpromosyonel çabalarla bütünleştirerek anasponsormuş gibi görünmekte ve daha büyükfaydalar sağlamaktadır.

3. Rakiplerin Event’lerinde Reklam ZamanıSatın Almak. Eğer etkinliğin sponsoru etkinliksüresince reklam yapmıyorsa rakibe reklamyapmak için fırsat vermiş olur. Rakip, alınma-yan reklam zamanını satın alarak sponsorupusuya düşürür ve bunu kendi lehine avantajadönüştürür.

4. Event İle Çakışan Promosyonlar. Agresiffirma, gerçek etkinlikle zamansal olarak kesi-şen bir etkinlik gerçekleştirir. Yaratıcı bir rek-lamla bu küçük etkinlik gerçek organizasyonunbir parçası gibi algılanabilir. Event ve benzeriorganizasyonlar esnasında stratejik lokasyon-larda satış noktası kurmak, afiş vb. görsel ileti-şim çalışmaları yapmak bu tuzak türüne birörnektir.

5. Event’lerde Ürün Satışı Anlaşmaları.Event’lerde ürünlerin satışları – bunlar çoğun-lukla içecek ve fast food ürünleridir – event ilemarkayı özdeşleştirmek adına oldukça elverişlive avantajlı bir yöntem olmaktadır.

6. Sahiplenme ve Bilet Dağıtma. Bu yöntem,kurallarda tasdik edilmeyen bir tuzak yöntemi-dir ve tuzakçının event’in çok fazla miktarda

Page 139: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

140

biletini satın alarak sahiplenmesi ve kendikurumunda müşterilerine sunmasını ifade et-mektedir.

7. Diğer Tuzak Kurma Stratejileri. Yukarıdayer alan stratejilere ek olarak çoğu tuzakçıbüyük global event’ler ile kendileriniilişkilendirmek için oldukça yaratıcı ve bece-rikli yöntemler uygulamaktadır.

TUZAK PAZARLAMA SONUÇLARI

Sponsorluklar, pazarlama ve kurum iletişimininbir türü olarak yüksek düzeyde ilgi yaratmayı(ve kar etmeyi) sağlamaktadır ve bir event,takım, buluşma ya da amaç/davanın sponsorkimliği olmak, sponsorluk iletişiminin kritik birbaşarısı olmaktadır. Bununla birlikte süregelenaraştırmalar göstermektedir ki, sıkı izleyicilerve katılımcılar, büyük eventlerin ana sponsoru-nu karıştırmakta ya da unutmaktadırlar. Örne-ğin, Avrupa 2000 futbol müsabakalarında or-talama 13 maçı izleyen ya da katılan İngilizfanların yarısı hiçbir sponsoru hatırlamamakta-dır. Bu taraftarlar MasterCard, JVC ve Fuji gibigerçek sponsorlardan daha fazla, sponsorlukyapmayan Nike ve Carling gibi markaları ta-nımlamaktadır. Benzer şekilde dört yıl sonradeneklere 2004 Avrupa futbol kupasının resmisponsorunun adı sorulmuş ve gerçek sponsorolan Adidas yerine Nike’ın ismi söylenmiştir.Çoğu izleyici de sponsorları doğru şekildetanımlayamamakta ve bunun da ötesinde hiçbirşekilde sponsorluk bedeli ödemeyen kimifirmalar kar elde etmektedir. Bu anlamda spon-sorluğun gerçek değeri önemli ölçüde sorgu-lanmaktadır. (Johar ve ark. 2006: 183). Diğeryandan tuzak pazarlamanın yasal olmayanyöntemleri dışında, pazarlama fırsatlarınınakıllıca değerlendirilmesi bakımından üstün-lükleri ve faydaları da tartışılmalıdır. Etkilituzak kurma yöntemleri sonucunda aşağıdakidurumlar ortaya çıkmaktadır (www.hsm.bond.edu.au):

• Resmi sponsor ile tuzakçı (ambusher) ara-sında açık bir farklılaşma yoktur

• Sponsorun pazarlama aktiviteleri daha azetkilidir

• Daha ticarileştirilmiş görüntü yaratırsaorganizasyonun kalite algısı bakımından olum-suz etkiler görülebilir

• Finans ve imaj bağlamında etkinliğe zararverebilir ya da genel anlamda spor için tehlikeyaratabilir.

Tuzak pazarlamayla ilgili diğer çıkarımlar daşöyle belirtilebilir:

• Spor sponsorluğunda sağlıklı rekabet vegelişimin sonucudur

• Yaratıcılığın sonucudur

• Organizasyon yönetimi ve resmi sponsorlarkendilerini yeterince koruyamadıkları takdirdemümkün olabilir

• Etik olarak doğru uygulanan tuzak pazar-lama ile illegal uygulamalar arasında farklıklı-lar bulunmaktadır.

TUZAK PAZARLAMA ÖRNEKLERİ

Hemen her organizasyonu kendi lehine kulla-nabilme özelliğine sahip olan tuzak pazarlama,özellikle sporla ilgili büyük organizasyonlarave/veya etkinliğin sponsorlarına karşı geliştiri-len gerilla fikirleri ile karşımıza çıkmaktadır.Son zamanlarda bu pazarlama taktiğinin kulla-nımına yönelik eğilimlerin artmasında hiçşüphesiz spor organizasyonlarının profesyo-nelleşmesiyle birlikte izleyici ilgisinde yaşananyükselişin ve sporun pazarlama iletişimi aracıolarak kullanımındaki artışın etkisi bulunmak-tadır. Farklı spor sponsorluklarının bedellerineilişkin güncel rakamlar spor sponsorluğununartan önemini ve alanda yaşanan büyümeyi netşekilde ortaya koymaktadır

Nitekim tuzak pazarlama stratejilerine dairörneklere de çoğunlukla Olimpiyatlar, DünyaKupaları vb. kapsamlı ve profesyonel spororganizasyonlarında rastlanmaktadır. Bu stra-tejilerde iz bırakan bir örnek, 1988 Seul Olim-piyatlarının resmi sponsoru olan Visa ile spon-sor olmayan American Express arasında ya-şanmıştır. American Express olimpiyat oyunla-rı süresince Seul'deki olimpiyat stadyumununaçılış törenini gösteren bir reklam prodüksiyo-nu yapmış ve yayınlatmıştır. American Express"Resmi Olimpiyat Sponsoru" olmaması nede-niyle olimpiyat oyunları ile ilgili resim ve gö-rüntüleri reklamında kullanamamıştır. Bununyerine reklamdaki açılış törenlerine ait görün-tüler olimpiyat görüntülerinden değil, AsyaOyunlarına ait görüntülerden seçilmiştir. An-

Page 140: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Pazarlama İletişimi “Gayrı–Resmi” Silahı: Tuzak Pazarlama... (135-143)

141

cak reklam etkisi pratikte aynı olmuştur, çünküseyirci görüntüler arasındaki farkı neredeysehiç kavrayamamıştır. Tuzak pazarlama boyu-tuyla Amerikan Express ile Visa arasında yaşa-nan rekabete başka bir örnek de 1994Lillehammer Kış Oyunları’nda yaşanmıştır.Oyunların resmi sponsoru olan Visa verdiğiilanlarla olimpiyat oyunlarında “AmericanExpress” kredi kartlarının geçerli olmayacağınadikkat çekmiştir. Amerikan Express’in bustratejiye karşı geliştirdiği taktik oldukça yara-tıcıdır: American Express "Norveç'e gitmekistiyorsanız bunun için pasaporta ihtiyacınızolacak Visa'ya değil" şeklinde bir slogan kul-lanmıştır. Gerçekten de Amerikalı izleyicilerinNorveç'e gitmek için vizeye ihtiyaçları olma-masına rağmen reklam iletisindeki bu çift an-lam büyük bir olasılıkla izleyicilerin AmericanExpress'i resmi sponsor olarak algılamasına yada en azından oyunlarla bir şekilde bağlantısıolduğunu düşünmelerine yol açmıştır (www.sponsorluk.gov.tr).

Başka bir örnek Fuji ve Kodak arasında ya-şanmıştır. 1984 Olimpiyatları’nda Fuji’ninresmi sponsor haklarını elde etmesine karşılıkalternatif strateji geliştiren Kodak, oyunlarıntelevizyon yayınlarının sponsoru olmuş, bu-nunla da yetinmeyerek Amerika Birleşik Dev-letleri takımının resmi sponsorluk haklarınısatın almıştır. İki marka arasında yaşanan reka-bet 1988 Seul Olimpiyatları’nda da sürmüş, bukez Fuji benzer bir taktikle 88 Olimpiyatla-rı’nın resmi sponsoru Kodak’a karşılık vermiş-tir (Sauer 2002).

Benzer bir taktikle Nike, 1992 Barselona O-limpiyatları’nın resmi sponsoru olanReebook’a karşı, basın toplantılarının ve Ame-rika Birleşik Devletleri Takımı’nın sponsorlukhaklarını almıştır. Bu oyunlarda yaşanan enilginç pazarlama olayı ise Nike markasınınsürekli yüzü olan basketbol yıldızı MichaelJordan’ın altın madalya töreninde kemerindeReebok logosu taşıması olmuştur (Sauer 2002).

Nike’ın 1996 Atlanta Olimpiyatlarına yaptığıyatırım ise şimdiye kadar görülmüş en büyüktuzak pazarlama örneği olarak tarihe geçmiştir.Resmi sponsorluk bedeli 50 milyon dolar olanolimpiyatlarda Nike resmi sponsor olmamış,şehirdeki tüm billboard ve banner reklam a-lanlarından yer satın almıştır. Nike aynı za-

manda olumlu diplomatik ilişkiler kurarakpazarlama taktiğine katkı sağlamış, Uluslararası Olimpiyat Komitesi ve FIFA gibi tuzakpazarlama stratejilerinin karşıtı diğer organi-zasyonların da güvenini kazanmıştır. Nikeolimpiyatlar için geliştirdiği tuzak pazarlamastratejisini ‘Kurallara göre oynadık ve sporafarklı bir bakış açısı getirdik’ şeklinde yorum-lamıştır (McDonald ve Milne 1999: 250).

2000 Sidney Olimpiyatlarında Resmi sponsorAnsett Havayolları iken, Quantas Havayollarıoyunların sloganı olan “Ruhu paylaş – ShareThe Spirit” ile benzer olan “Avustralya’nınRuhu - The Spirit of Australia” sloganını kul-lanmıştır (Sauer 2002).

Yakın geçmişte şahit olduğumuz bir tuzakpazarlama örneği ise Almanya’da gerçekleşen2006 Dünya Kupası’nda yaşanmıştır. CocaCola’nın resmi sponsorluğuna karşılık Pepsi,yaptığı reklamlarda hiçbir şekilde kupayı an-mazken, kullandığı Bavyera simgeleri doğru-dan Almanya’ya dolayısıyla Dünya Kupası’nagönderme yapmaktaydı. Geleneksel kostümleriçerisindeki karakterler, kupada top koşturanyıldız oyuncularla maç yaparken fon için seçi-len müzik Almanya denilince ilk akla gelen“da-da-da” melodisi olmuş, Pepsi bu çalışmayı“mydada” adlı internet sitesi ile de destekle-miştir.

TUZAK PAZARLAMADAN KORUNMASTRATEJİLERİ

Sponsorluk yatırımı yapan markalar tuzakpazarlama stratejilerine karşı sponsorluklarınıkoruma isteği içindedirler. Bu noktada proaktifstrateji aşağıdaki yaklaşımları önermektedir(McDonald ve Milne 1999: 248):

• Potansiyel tuzakçıların (ambusher) tanım-lanması (Bunlar çoğunlukla spor organizas-yonlarıyla anlaşma yapmamış potansiyel spon-sorlardır).

• Sponsorluğun ticari değerinin tanımlanması(Sponsora sağlanacak faydalar nelerdir vepotansiyel tuzakçılar bu faydalardan resmisponsor olmaksızın nasıl kazanç sağlayabilir).

• Detaylı kontratlar (tuzak pazarlamaya karşıönlem için nelerin sponsor faydaları olduğu ve

Page 141: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

142

sözleşme imzalamak ile reklam yapmak ara-sındaki çelişkileri detaylı olarak tanımlayanözel kuralları içerir).

• Ortak sponsorluk / karşılık verme stratejile-ri (Sponsorun halkla ilişkiler ve reklam prog-ramlarında tuzaklara karşılık verme stratejileri-ni içerir. Örneğin, potansiyel “tuzak medyasatın alma zamanı” esnasında stratejik medyasatın alma kararını belirlemek karşılık vermestratejisidir).

TUZAK PAZARLAMANIN ETİKDEĞERLENDİRMESİ

Tuzak pazarlama etik midir, iyi planlanmış birpazarlama taktiği midir yoksa yaratıcı ve etikbir pazarlama stratejisi midir? Bu sorularıngüncel tartışmaları sürmeye devam edecek gibigörünmektedir. Tartışma tarafı olan kişi ya dakurumlar bu konuyu kendi bakış açılarına göredeğerlendirmektedir. Fakat bilinen bir gerçekvardır ki, organizasyon sahipleri ve resmisponsorlar bu uygulamaların etik olmadığıkonusunda uzlaşmışlardır. Onların gözündetuzakçılar, etkinliklerden para ödemeden fay-dalanmaya çalışan ve saldırganca pazarlamataktiği uygulayan fırsatçılardır (Crompton2004: 10). Tuzak pazarlamaya karşı alınanönlemler ve yasal mücadeleler konusunda pekçok uygulama mevcuttur.

FIFA ve birçok yerel futbol federasyonu, geç-tiğimiz dünya kupası süresince, sponsorlukkurumunun değerini düşürmemek için ‘‘TuzakPazarlama’’ taktikleriyle fazlasıyla mücadeleetmek zorunda kalmışlardır. Kimi zaman hak-larını mahkemelerde aramışlar, kimi zamanstadyumlarda resmi sponsor olmayanların ‘‘lo-golarını’’ teşhir etmelerinin önüne geçmişler-dir. FIFA’nın uyguladığı bir karar, Arjantin'dePepsi reklamının mahkeme kararıyla yasak-lanması olmuştur. Türkiye'de de Futbol Fede-rasyonu, Kristal Elma alan Coca-Cola reklamı-nı “Milli Takım forması giyiliyor” diye yasak-latmıştır. Yine FIFA, giydikleri şapkalarda“Samsung” logosu bulunan 50 Güney Korelitaraftarın stadyuma girişini engellemiştir(www.hurriyetim.com.tr).

Spor müsabakalarının korunan haklarını açıkbir şekilde zedelememek, ancak yine de seyir-cilerde marka ve spor müsabakaları arasında

bir özdeşleştirmeye yol açmak için özel yaratı-cılıklar geliştirilmektedir. Bu da tuzak pazar-lamanın seyirciler tarafından tolere edilebilirbir suç olarak görülmesine sebep olmaktadır.Ancak kimilerine göre bu durum, tuzak pazar-lamada bir hırsızlığın söz konusu olduğu ger-çeğini değiştirmemektedir. Tuzak pazarlama ilespora, özellikle de resmi sponsora ve onunreklam ifadelerine zarar verildiği düşünülmek-tedir. Bir resmi sponsor için büyük bir event’detuzak uygulamalarla karşılaşıldığında reklam -sponsor anlaşmasını devam ettirme veya bubütçe için tasarlanan ödeneğin başka bir alanayatırılması konusunun gündeme taşınması gibiriskler bulunmaktadır (www.sponsorluk.gov.tr). Öte yandan yasadışı olan örnekleri hariçtutulursa tuzak pazarlamanın diğer uygulamala-rı son derece yaratıcı, zekice ve etik olarak dadeğerlendirilebilmektedir.

SONUÇ

Tuzak pazarlama stratejisi genel olarak değer-lendirildiğinde üzerinde uzlaşılan konu, burekabet stratejisinin akıllıca ve yaratıcı olduğu-dur. Tüketici zihninde var olmanın ve bunusürdürmenin gittikçe daha da güçleştiği pazarortamında, pazarlama iletişimi araçlarının yö-netilmesi de daha yaratıcı, bütün ayrıntılarıstratejik olarak planlanmış ve becerikli birbakış açısı gerektirmektedir. Marka savaşların-da kendisine biraz daha güç katabilmek adınaher yol mübahtır felsefesini izleyen markalariçin tuzak pazarlama yöntemi kesinlikle de-ğerlendirilmesi gereken bir rekabet stratejisidir.Bu açıdan bakıldığında tuzak kuran markaları“akıllı ve yaratıcı”, buna fırsat tanıyan ve pu-suya düşürülen markaları ise iletişim yönetimikonusunda “beceriksiz” olarak tanımlamakyanlış olmayacaktır. Sponsorluğun markasınaeklediği değeri kavrayabilen ve bütünleşikpazarlama iletişimi programında bu alana yatı-rım yapan markaların, bu değeri koruyamama-ları ve devasa harcamalar yaptıktan sonra ra-kiplerine bundan yararlanma fırsatı vermelerikabul edilemez bir iletişim yönetimizaafiyetidir. Bu bağlamda, hem tuzak kuranmarkaya hem de tuzak kurulan markayaproaktif bir iletişim yönetimi anlayışını benim-semeleri ve pazar ortamında rekabet üstünlüğüsağlayabilecek fırsatları erken fark edip değer-lendirmeleri ve korumaları önerilmektedir.

Page 142: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Pazarlama İletişimi “Gayrı–Resmi” Silahı: Tuzak Pazarlama... (135-143)

143

KAYNAKLAR

Bhattachajee S ve Rao G (2006) TacklingAmbush Marketing: The Need for Regulationand Analysing the Present Legislative andContractual Efforts, Sport in Society, 9, (1),January, Taylor&Francis, 128-149.

Cornwell T B, Weeks C S ve Roy D P (2005)Sponsorship-Linked Marketing: Opening TheBlack Box, Joumal of Advertising, 34, (2), 21-42.

Crompton J L (2004) Sponsorship Ambushingin Sport, Department of Recreation, Park andTourism Sciences, Texas A&M University,USA, Managing Leisure, Taylor & Francis Ltd,January, 1-12.

Falconer R H (1996) Ambush Marketing: HowTo Avoid It?, http://www.geocities.com/athens/acropolis/5232/ambush.html.

Gülsoy T (1999) Reklam Terimleri Sözlüğü,Adam Yayınları, İstanbul.

Hoek J and Gendall P (2002) AmbushMarketing: More Than Just a CommercialIrritant? Entertainment Law, 1, (2), Publishedby Frank Cass, London, 72-91.

http://en.wiktionary.org

Johar G V, Pham M T ve Wakfield K L (2006)How Event Sponsors Are Really Identified: A(Baseball) Field Analysis, Journal OfAdvertising Research, June, 183-198.

Lee J K (2005) Marketing and Promotion ofthe Olympic Games, United States SportsAcademy, 8 (3), Summer, www. thesport-journal.org.

McDonald Mark ve Milne G R (1999) Cases inSport Marketing, Sudbury, Mass: Jones andBartlett, 1999.

Quester P (1997) Awerness As A MeasurementOf Sponsorship Effectiveness, Journal OfMarketing Communication, 3, 1-20.

Sauer A (2002) Ambush Marketing: Steals theShow, http://www.brandchannel.com, 27 May2002.

Schmitz J K (2005) Ambush Marketing: TheOff-Field Competition at the Olympic Games,Northwestern Journal of Technology and In-tellectual Property, 3, (2), 202-208.

Tek, Ö B ve Özgül E (2005) Modern Pazarla-ma İlkeleri, İzmir.

www.beehive.govt.nz/Documents/Files/Ambush%20marketing%20background.pdf

www.cim.co.uk/cim/ser/htm/infQuiGlo.cfm?letter=A

www.fesam.org/sur_makale.php?kod=2&url=uzman/ta037.htm

www.hsm.bond.edu.au/subjects/spmt13-112/lectures061/spmt13 112Lecture1Wk7.ppt

www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~9@nvid~144468,00.asp

www.invgr.com/olympics_sponsorship.htm

www.onpoint-marketing-marketing.htm

www.sponsorluk.gov.tr

Page 143: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

SİYASAL İLETİŞİM TEKNİĞİ OLARAK CANVASSİNGVE SEÇMEN DAVRANIŞI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Ahmet Kalender*

ÖZETSiyasal partilerin en temel amacı seçimleri kazanmak ve iktidar olmaktır. Bu amaca ulaşmak içinsiyasal partiler, çeşitli iletişim araç ve tekniklerini kullanırlar. Son dönemlerde önem kazanan veuygulaması giderek artan siyasal iletişim tekniklerinden birisi de canvassingtir. Canvassinginseçmen davranışı üzerindeki etkisiyle ilgili araştırmalar 1970’li yıllarda başlamış, 2000 yılındansonra da yoğunluk kazanmıştır. Bu çalışmada, canvassingle ilgili araştırmalar gözönünde tutula-rak, seçmenler üzerindeki ikna ve harekete geçirme etkileri tartışılmakta, canvassing uygulamabiçimleri ile etkileri incelenmekte ve başarılı canvassing için nelere dikkat edilmesi gerektiği be-lirlenmeye çalışılmaktadır.

Anahtar sözcükler: canvassing, seçmen davranışı, canvassing çeşitleri, canvassing etkisi

CANVASSING AS A POLITICAL COMMUNICATION TECHNIQUEAND ITS EFFECTS ON THE VOTER’S BEHAVIOR

ABSTRACTThe main aim of political parties is to win elections and to come to the power. Political partiesuse various communication media and techniques to reach this aim. One of those political com-munication techniques that recently gained importance and popularity is the canvassing. Re-searches on the effects of the canvassing on the voter’s behavior begun in 1970’s and increasedafter 2000. With previous studies on canvassing in mind, in this study persuasive and mobilizingeffects of canvassing on the voters has been discussed; types of canvassing and their effects hasbeen analyzed, and the requirements for successful canvassing have been designated.

Keywords: canvassing, voter’s behavior, canvassing types, canvassing effects

* Doç. Dr. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi

GİRİŞ

Siyasal seçim kampanyalarının temel hedefi,seçmenlerle iletişimi geliştirmek ve siyasalpartiler ile adaylara verilecek oyların sayısınıartırmaktır. Bu hedefi gerçekleştirmek için,seçim sürecinin sonuna kadar kampanyalar ikiözel amaç izlemektedir. Birincisi, parti veyaadayın üstünlüğü için seçmen tercihlerini etki-lemeye çalışmak, ikincisi ise seçim günündekendi taraftarlarının daha çok oy vermesinisağlamaktır (Wielhouwer 2003: 634). Bu a-maçların başarılması için yapılacak çalışmalar,Denver ve Hands’e göre (2000: 71-72) dörtlübir süreci kapsamaktadır. Birinci ve en temelolan aşama seçmenleri bilgilendirmektir. İkin-cisi partiyi desteklemeleri için seçmenlerinikna edilmesi, üçüncüsü taraftarlığın pekişti-rilmesi, sonuncusu da seçmenlerin hareketegeçirilmesi ve oy verdirme çabalarıdır. Siyasalkampanyalar özel amaçlarına göre, seçmenleriikna etmeye veya harekete geçirip oy verdir-

meye ya da her ikisine yönelik planlanıp orga-nize edilebilir. Denver ve Hands’e göre (2000:74) ikna edici kampanyalar parti bağlılığı azolan veya hiç olmayan seçmenlere odaklanıpoylarını almaya çalışırken, harekete geçiricikampanyalar taraftarları tanımaya ve onlarınmümkün olduğunca oy vermelerini sağlamayayönelik etkili bir organizasyon yapmaya yo-ğunlaşmaktadır. Seçimlere katılımı artırmakamacıyla siyasal partilerin kullandığı temelteknik, literatürde “get out the vote”, kısaltılmışbiçimiyle GOTV diye bilinen oy katılımınıartırma çabalardan birisi olan canvassingtir.

Seçmenlerle yüzyüze iletişimi gerektiren kapıkapı canvassing ikna etme amaçlı kullanılmayada uygunken, literatürde gözlenen genel eğilim,canvassingin daha çok seçmenleri hareketegeçirme ve oy katılımını artırma amacıylayapıldığıdır. Harrop ve Miller (1987: 231-232)canvassingin aslında, 19. yüzyılda seçmenleribir adaya taraftar etmek için kişisel etkilemeninbir yolu olarak uygulanmaya başladığını, kitle

Page 144: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Siyasal İletişim Tekniği Olarak Canvassing... (144-155)

145

iletişim araçlarının gelişmesiyle birlikte fonk-siyonunun harekete geçirmeye dönüştüğünüifade etmektedir. Galatas’a göre (2004: 215)canvassing, bir harekete geçirme çabası olarakdeğerlendirilmekte ve parti veya adayın tabanı-nı enerjilendirmeyi amaçlamaktadır. Krassa(1989: 61-63) partilerin seçmenleri hareketegeçirmeye çalıştıkları önemli araçlardan birisi-nin canvassing olduğunu ve oy vermeyeni oyverene dönüştürmede canvassingin güçlü biraraç haline geldiğini belirtmektedir.Canvassing; seçmenleri harekete geçirme genelamacının yanında, parti ve adayla ilgili bilgileridağıtma (Trent ve Friedenberg 2000: 300),adaya oy verecek seçmenle özdeşleşme vepolitikaları anlatma (Herzberg ve Peltason1970: 40) potansiyel taraftarların tam ve doğrubir listesini mümkün olduğunca derleme(Denver ve Hands 2000: 74), sorunların nasılgörüldüğüyle ilgili bilgileri alma, ikinci bircanvassing yapılma ihtiyacı hissedilen seç-menlerin kısa bir listesini elde etme ve kam-panyada gönüllü olabilecek taraftar seçmenleribelirleme (Hall 1995: 24), kampanyasını özel-likle sessiz yürütmek isteyen ve güçlenmedenortaya çıkmayı sakıncalı bulan bazı partilertarafından; tanıtım, sempatizan kazanma vesahayı genişletme (Özerkan Altınal ve İnceoğlu1997: 162) gibi amaçlarla da yapılmaktadır.

Canvassing organizasyonu ve seçmen davranışıüzerindeki etkilerini incelemeye yönelik araş-tırmalar ABD’de 1970’li yıllarda başlamış vegünümüzde yoğunluk kazanmıştır. Özellikle,bilgisayar ve iletişim teknolojilerinin gelişmesisonucunda kolaylıkla uygulanabilen telefoncanvassingiyle ilgili araştırmalar ise 2000 yı-lından sonra artış göstermiştir. Bu çalışmada,özellikle ABD ve Avrupa ülkelerindeki araş-tırmalardan hareketle; canvassingin önemi,seçmen davranışı üzerinde hangi tür etkilerdoğurduğu, kapı kapı canvassing, profesyonelfirmalar tarafından yürütülen telefoncanvassingi, önceden kaydedilmiş ses kayıtla-rını telefonla seçmenlere aktaran robo-calls vegönüllüler tarafından yürütülen telefoncanvassingi gibi uygulamaların avantaj vedezavantajları, bunlardan hangilerinin seç-menler üzerinde daha etkili olduğu gibi konulartartışılacaktır. Yine bu araştırmalardan hare-ketle, başarılı bir canvassing uygulaması içindikkat edilmesi gereken hususlar ele alınacak

ve canvassing, ülkemiz açısından kısaca tartı-şılacaktır.

1. CANVASSING VE UYGULANMABİÇİMLERİ

Siyasal partiler ve adayların, seçmenleri hare-kete geçirmek ve oy vermelerini sağlamak içincanvassing tekniklerine giderek daha çok önemverdikleri sıklıkla dile getirilmektedir. Özel-likle ABD’deki seçim kampanyalarında, seç-menleri harekete geçirmede kitle pazarlamasınadayalı tekniklerin giderek arttığı vurgulan-maktadır (Gerber ve Green 2005: 142). Berganve arkadaşları (2005: 760) 2004 ABD başkan-lık seçimlerindeki katılım artışını, her iki parti-nin de seçmen mobilizasyonuna alışılmamış birbiçimde önem vermesine ve bu partilerin yap-tığı canvassing çalışmalarına bağlamaktadır.ABD 2000 başkanlık seçimlerinde oy kullanmaoranı % 54.2 iken, 2004 seçimlerinde bu oran% 60.3’e yükselmiştir. Bergan ve arkadaşları-nın (2005: 765-766) topladıkları verilere göre;2004 başkanlık seçimlerinde toplam 30 milyonev canvassingi, 120 milyon da telefoncanvassingi gerçekleştirilmiştir. Canvassinguygulamalarındaki artış, sadece ABD’ye özgüolmayıp başka ülkeler için de sözkonusudur.Örneğin Hong Kong’la ilgili yapılan bir çalış-mada, partilerin canvassingi yoğun olarak kul-landıkları belirtilmektedir. Hong Kong’taki1995, 1998 ve 2000 seçim kampanyalarındakapı kapı canvassing çok etkili bir araç görüle-rek, adaylar tarafından yoğun olarak kullanıl-mış ve Hong Kong’un iki büyük partisi DP veDAB, temel bir harekete geçirme aracı olaraktelefon canvassingini geliştirmeye başlamıştır(Ma ve Choy 2003: 353-357).

Siyasal kampanyalarda canvassing uygulama-sının genelde iki biçiminin olduğu görülmekte-dir. Bunlardan birincisi, daha çok yüzyüzeçalışmaları kapsayan kapı kapı canvassing,diğeri ise telefonla yapılan aramalardır. Trentve Friedenberg’e göre (2000: 297) kapı kapıcanvassing, adaylar veya onların temsilcileritarafından yapılan kişilerarası kampanyalarınen tipik yöntemlerinden birisi olup, küçükseçmen gruplarıyla kısa zaman dilimi içerisin-de etkileşimde bulunmaya izin vermektedir.Kapı kapı canvassingin, yalnızca kampanyamateryallerinin dağıtılması ve materyal dağıtı-mıyla birlikte seçmenle kişisel iletişim kurul-ması biçiminde iki temel uygulaması olmakla

Page 145: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

146

birlikte (Hall 1995: 21) klasik canvassing uy-gulaması daha çok ikincisidir. Yani sadecekampanya materyalini dağıtmakla kalmayıp,seçmenlerle yüzyüze iletişim kurulması dahayaygın kullanılan bir uygulamadır. Klasik bi-çimiyle canvassing, gönüllü ekiplerce seçmen-lerin evine gidilmesi ve yapılacak seçimlerdeonların niyetlerinin öğrenilmeye çalışılmasınadayanmaktadır (Denver ve Hands 2000: 74).Klasik canvassing uygulamasında, görüşülenseçmenlerin adları kayıt numaralarıyla birlikteözel olarak hazırlanan kağıtlara aktarılmakta-dır. Seçim günü, oy verme mahallinin dışındabir yerde, oy kullanan seçmenlerin numaralarıkaydedilerek belirli aralıklarla merkeze bildi-rilmektedir. Gönüllü ekipler, oy vermeyenleregiderek oy kullanmalarını önermekte ve buçalışma seçim günü akşamına kadar sürmekte-dir (Denver ve Hands 2000: 74).

Canvassingin günümüzde uygulanan diğer birbiçimi telefonla yapılan aramalardır. ÖzellikleABD’deki büyük telepazarlama firmaları, birgünde binlerce seçmene telefon etme kapasite-sine sahiptir. Seçmenlerin siyasal ve demogra-fik profiliyle ilgili ayrıntılı veri tabanlarınıngiderek artmasıyla, siyasal kampanyalardatelefon canvassingini uygulamak çekici halegelmiştir (Gerber ve Green 2005: 142). Tele-fonla yapılan canvassing, siyasal kampanyalar-da birkaç biçimde uygulanabilmektedir. Greenve Gerber (2004: 64) telefon canvassingininuygulama biçimlerini üçe ayırmaktadır. İlkindeprofesyonel ve ticari firmalar tarafından, oto-matik telefon numarası çeviricisi ve bilgisayartabanlı teknoloji kullanılarak seçmenler aran-makta ve görevliler önceden hazırlanan birmetni seçmene aktarmaktadır. Telefonlacanvassingin ikinci uygulanma biçimi robo-calls’tır. Bu biçimde, aday veya yakınları tara-fından hazırlanarak kaydedilen sesli mesajlar,telepazarlama firmaları tarafından seçmenlereotomatik olarak telefonla aktarılmaktadır. Ü-çüncüsü, gönüllüler tarafından yapılan telefoncanvassingidir. Bu uygulamada kampanyaçalışanları ve ücretle görev yapanlar, telefonlaseçmenleri aramakta ve mesaj iletmektedir(Green ve Gerber 2004: 64-66).

Canvassingin uygulama biçimleri kendi arala-rında karşılaştırıldığında, birbirlerine oranlabazı üstünlük ve zayıflıklara sahiptir. Kapı kapıcanvassing yüzyüze iletişimle gerçekleştirildi-ğinden, seçmenle daha içten diyalog kurma

imkanı tanımaktadır. Bu canvassing biçimindeadaylar veya onların temsilcilerine seçmenlersoru sorabilmekte, çalışmalarıyla ilgili bilgileralabilmektedir. Peck’e göre (1996: 45) kapıkapı canvassing adayın hedef kitlesiyleyüzyüze tanışmasına ve kendisinin iyi bir insanolduğunu göstermesine imkan sağlaması açı-sından önem taşımaktadır. Ancak yüksek mali-yet gerektirmesi, nitelikli canvasser bulmazorluğu ve ayrıntılı planlama ve uygulamayapma zorunluluğu gibi nedenlerle kapı kapıcanvassing, telefon canvassingine oranla deza-vantajlara sahiptir.

Uygulaması giderek artan telefon canvassingiise, kapı kapı canvassinge oranla bir takımüstünlüklere sahiptir. Bunların başlıcaları;telefon canvassinginin kötü hava şartlarında dagerçekleştirilebilir olması, seçmenlerle yüzyüzegelme imkanı bulamayan insanlarca yapılabil-mesi, partilere ve adaylara uzak bölgelerdeyaşayan seçmenlerle ilişki kurma fırsatını sun-ması ve daha da önemlisi ülkenin herhangi birbölgesinden yapılabilmesi (Denver ve Hands2000: 80), kapıda cevap vermeyen veyakompleks apartmanlarda yaşayanlarla dahakolay iletişim imkanı sağlaması, zaman vemaliyet açısından daha verimli olmasıdır(Marland 1998: 33). Sayılanlar, telefoncanvassinginin genel üstünlükleridir. Bunlarınyanında, üç temel telefon canvassingi uygula-ma biçiminin üstünlük ve zayıflıkları da kendiaralarında karşılaştırılabilir. Önceden kayde-dilmiş metni seçmenlere aktaran robo calls’ınen önemli üstünlüğü, diğerlerine oranla dahaucuz olması ve kısa bilgileri iletme kolaylığıdır(Green ve Gerber 2004: 66). Profesyonel fir-maların telefon canvassingiyle, gönüllülerintelefon canvassinginin karşılaştırıldığı önemlibir çalışma Nickerson tarafından yapılmıştır.Nickerson (2006: 287) profesyonel firmalarınyaptığı telefon canvassingiyle, gönüllülercegerçekleştirilen telefon canvassingini karşılaştı-rırken üç noktaya dikkat çekmektedir. Birincisihızın hesaba katılmasıdır. Profesyonel arayıcı-lar, bir saat içerisinde mümkün olduğunca çokaramanın yapılmasını isterken, gönüllüler hat-taki seçmenle kişisel ilişki kurmaya önem ver-me eğilimindedirler. Hoş ve sakin bir ses to-nuyla konuşmak seçmenleri daha kolay iknaedebilmektedir. İkincisi; profesyonel firmalartarafından yapılan aramaların standart olmasıve arayanların bir metne bağlı kalmasısözkonusu iken, gönüllülerin bir metin kullan-

Page 146: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Siyasal İletişim Tekniği Olarak Canvassing... (144-155)

147

maması ve seçmenle kendi diyaloglarını geliş-tirmeleridir. Üçüncüsü ise arayanlara sorusorulabilme imkanıdır. Gönüllüler genellikleseçmenlerle aynı bölgede ikamet etmeleri ne-deniyle, sorulan sorulara daha kolaylıkla cevapverebilmektedir. Nickerson (2006: 287) bunla-ra ek olarak, profesyonel firmaların; alıcılarınarayanla bağlantı kurulmadan önce kısa birduraklama işittikleri otomatik çeviricileri kul-landıklarını, çoğu seçmenin de birtelepazarlamacıyla konuşmaktan kaçınmak içinbu duraklama sırasında telefonu kapattıklarınıbelirtmektedir. Nickerson’un analizi doğrultu-sunda profesyonel firmalarca yapılan telefoncanvassingine göre gönüllüler tarafından ger-çekleştirilen telefon canvassingi; daha içtendiyaloğa imkan sağlaması, bir metne bağlıkalınmadan seçmenlerle istenildiği gibi iletişimkurulması ve sorulara daha kolay cevap veril-mesi gibi üstünlüklere sahip gözükmektedir.Bunun yanında profesyonel telefoncanvassinginin de, daha eğitimli ve deneyimliarayıcılardan oluşması gibi bir üstünlüğü bu-lunmaktadır (Nickerson, 2006: 288).

Birbirlerine göre bazı üstünlükleri bulunmasınarağmen, kapı kapı canvassing telefoncanvassinginden daha çok yapılmakta ve de-ğerli görülmektedir. Blaemire ve Russel (2004:38) eskiye oranla günümüzde çoğu kampanya-nın kapı kapı canvassingle yapıldığını belirt-mektedir. 2001 İngiltere genel seçimlerindeyapılan bir araştırmaya göre de; seçmenlerin %63’ü bir partinin siyasal reklamını gördüğünü,% 22’si kendisiyle bir parti tarafından yüzyüzecanvassing, % 7’si ise telefonla canvassingyapıldığını ifade etmiştir. Bu durum, partilerinkapı kapı canvassinge daha çok dayandıkları-nın, telefon canvassinginin önemli ve kampan-yanın giderek büyüyen bir biçimi olmasınarağmen kapı kapı canvassingin önüne geçebil-mesi için çok uzun bir süreye ihtiyacı olduğu-nun göstergesi biçiminde değerlendirilmektedir(Whiteley ve Seyd 2003: 643). Lariscy ve ar-kadaşlarının (2004: 483-485) 1997 yılında 527aday üzerinde yaptıkları araştırma sonuçları da,kapı kapı canvassingin en çok tercih edilenteknik olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu araştır-maya göre adayların % 50’si, en çok değerverdikleri etkinlik olarak kapı kapı canvassingitercih ettiklerini, % 82’si de kapı kapıcanvassing uyguladıklarını belirtmektedir. Yinebu araştırmaya göre kapı kapı canvassing mu-

halefet adaylarına oranla, görevdeki adaylartarafından daha az kullanılmaktadır. Kapı kapıcanvassingi uygulama ortalaması muhalefetadaylarında (4.06) iken, görevdeki adayda(3.23)tür.

2. CANVASSİNG ORGANİZASYONU

Seçmenlerin oy vermeye katılmasını artırıcıtüm çabalarda süreç birbirine benzemekte,ancak canvassing biçimlerine göre bazı uygu-lama farklılıkları bulunabilmektedir. Seçmenle-ri harekete geçirme ve oy katılımını artırmaçabalarında Shea (1998: 48) beşli bir süreçönermektedir. Bunlar; erken planlama, mater-yallerin postalanması, telefonla arama, seçimiizleme, telefonla arama/ yardımdır. Buna göreseçim gününden en az bir ay önce etkinliklerplanlanmalı, seçmenlere materyaller postalan-malı ve seçimden bir gün önce telefonla ara-malar bitirilmelidir. Seçim günü sabahı, seçimiizleyen görevliler oy kullanan seçmenlerinlistesini tutarak, iki saat aralıklarla listelerikarargaha göndermelidir. Son olarak, seçimgünü öğleden sonra henüz oy vermeyenlertelefonla aranmaya başlanmalı ve oy vermelerisağlanmaya çalışılmalıdır. Henüz oy kullanma-yan seçmenler, bu aşamada bazı yardımlaraihtiyaç duyabilir. Örneğin, çocuk bakımı ve oykullanmaya gitmek için araç temini genellikleortak ihtiyaçlardır. Bu hizmetleri sağlamak içinkampanyada hazırlık yapılmalıdır (Shea 1998:48).

Shea’nın yukarıda ifade edilen beşli süreci,telefonla yapılan canvassing uygulaması içindaha uygun görünmektedir. Kapı kapıcanvassing için daha ayrıntılı bir planlama veorganizasyon yapılması yararlı olacaktır. Greenve Gerber (2004: 25) küçük çaplı bircanvassing çabasının bile düzenli bir hazırlıkgerektirdiğini, planlamayla birlikte bir takımfarklı işlerin yürütülmesinin yararlı olduğunubelirtmektedir. Bu işler; hedef kitle planlama,gönüllü toplama, programlama, eğitim ve de-netimdir. Hedef kitle planlaması, canvassingyapılacak seçmenleri belirlemeyi amaçladığın-dan, en temel aşama olarak değerlendirilmeli-dir. Bu aşamada yüzyüze veya telefonla görü-şülecek seçmenlerin listesi hazırlanmaktadır.Günümüzde kampanya ve iletişim teknoloji-sindeki değişimler, hedef kitle olarak seçmen-lerin yeterli bir biçimde planlanmasına imkan

Page 147: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

148

sağlamaktadır. Bazı ülkelerde seçim kurulla-rından elde edilebilen elektronik seçmen kü-tükleri, hedef kitlenin planlanmasında sonderece önem kazanmıştır (Wielhouwer 2003:636, Denver ve Hands 2000: 78). Ayrıca gü-nümüzde elektronik seçmen dosyaları hazırla-yıp hizmete sunan bazı firmalar da bulunmak-tadır. Örneğin Blaemire Communications fir-ması, seçmenlerle ilgili kişisel ve demografikverileri içeren web tabanlı bir seçmen dosyasıhazırlayıp ilgililere hizmet vermektedir(Blaemire ve Russel 2004: 38).

Canvassing uygulamaları belli bir maliyetigerektirdiğinden, siyasal parti veya adaylarıntüm seçmenleri harekete geçirmeye her zamanimkanları bulunmamaktadır. Bu nedenle dehedef kitle planlamasının çok iyi yapılması vepartilerin bu konuda stratejik değerlendirmeyapmaları gerekmektedir. Diğer bir deyişlehangi seçmenlerle daha çok ilgilenileceği vecanvassing yürütüleceği belirlenmelidir.Gershtenson (2003: 294) hedef kitle planlanır-ken, partilerin gözönünde tuttuğu dört temelstratejik değerlendirme saptadığını belirtmek-tedir. Bunlardan birincisi, partilerin bireylerinkatılmacı eğilimlerini göz önünde tutmalarıgerekliliğidir. Partiler kendi kişisel özellikle-rinden dolayı harekete geçmeye daha eğilimlive etkinliklere daha yatkın olan bireyleri he-deflemektedir. İkinci olarak partiler, aktif ol-maya eğilimli bireyler arasında da seçme yap-malı ve kendi parti veya adaylarına taraftarolan bireyler üzerinde çalışmalarını odaklama-lı, muhalif bireyleri harekete geçirmekten ka-çınmalıdır. Partilerin hedef kitle planlamasındagözönünde tuttuğu üçüncü değerlendirme,bireylerin sosyal konumlarıdır. Buna göre par-tiler, sosyal ilişkileri daha yüksek olan bireyleriharekete geçirmeye daha fazla eğilimlidirler.Son olarak partiler spesifik insan tiplerini he-deflemenin yanında, çevresel koşulları ve kendidurumlarını da değerlendirmektedirler. Kendi-lerine muhalefetin yoğun olduğu bölgelerdepartiler, canvassing için önemli bir kaynakayırmaya eğilimli olmamaktadır.

Hedef kitle planlamasında dikkate alınan fak-törlerle ilgili bir çalışma da Wielhouwer tara-fından yapılmıştır. Wielhouwer, 1956’dan1998’e kadar yapılan ABD ulusal seçim çalış-malarındaki hedef kitle planlamasını analizetmiştir. Buna göre, tüm dönemlerde kayıtlıseçmen olma, canvassing yapılan kişi olma

ihtimalini önemli ölçüde artırmaktadır. Ayrıcadaha yaşlı, daha eğitimli ve daha güçlü partizankişilerle, düzenli kiliseye giden, uzun süredirbölgede ikamet eden ve ev sahibi olan bireyle-rin canvassingin hedef kitlesi olarak seçildiğianaliz sonucunda ortaya çıkmaktadır(Wielhouwer 2003: 661-662). Özetle,Gershtenson ve Wielhouwer’ın analizine göre,partiler canvassing uygulaması için hedef kitleplanlarken daha çok; kendi yandaşlarındanaktif olanları, sosyal ilişkileri yüksek olanbireyleri, çevresel koşulları, daha yaşlı, dahaeğitimli, daha partizan ve bölgede uzun süredirikamet eden seçmenleri dikkate almaktadırlar.

Kapı kapı canvassing uygulamasının önemliaşamalarından bir tanesi de canvasserlerintoplanması ve eğitilmesidir. Canvasser olarakparti teşkilatındaki gönüllüler görev alabileceğigibi, üniversiteler, sivil toplum örgütleri vemeslek birliklerinden sağlanacak (Green veGerber 2004: 28) gönüllü ve ücretli bireylerdende yararlanılabilir. Canvassing uygulamasınabaşlamadan önce canvasserlere kısa bir eğitimverilmeli, kampanyada kendi önemleri vurgu-lanmalı, gün içerisinde görevlerini başarıylatamamlamanın önemi konusunda bilgilendiril-meli (Hall 1995: 22) ve davranış kuralları an-latılmalıdır. Canvasserler genellikle iki kişiliktakımlar halinde seçmenlerin evlerine giderekiletişim kurmaktadırlar. Green ve Gerber(2004: 27) insanların kapılarını bayancanvasserlere açmaya daha istekli olduklarınadair bir inancın bulunduğunu, ancak iki erkek,iki bayan veya bir erkek bir bayandan oluşaniyi eğitimli takımların seçmenlere ulaşmadaaynı başarıya sahip olduğunu vurgulamaktadır.Canvasserler, potansiyel seçmenlerle ilgili bazıbilgileri almalı ve evlerinde görüştükleri bi-reylerin tepkilerini not etmelidirler. Görüşülenseçmenlerin; olumlu, kararsız ve olumsuz ola-rak kategorize edilmesi, kararsız olanların da“istenilen yöne eğilimli”, “muhalefete eğilim-li”, “nötr” diye sınıflandırılması (Hall 1995:24), canvassingin amaçlarına ulaşması açısın-dan önem taşımaktadır.

Kapı kapı canvassing uygulamasında prog-ramlamaya da önem verilmelidir. Programla-ma; uygulama için kaç canvasserin görevlendi-rileceği, hangi bölgelerde canvassing yürütüle-ceği, hangi saatler arasında yapılacağı, neleringözönünde bulundurulacağı gibi konularındüzenlenmesini içermektedir. Green ve Gerber

Page 148: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Siyasal İletişim Tekniği Olarak Canvassing... (144-155)

149

(2004: 28) yaptıkları incelemeler sonucunda,canvasserlerin saatte 5-8 kayıtlı seçmenle ileti-şim kurduklarını belirlediklerini, kapı kapıcanvassing uygulamasında bir saat içerisindeortalama 12 seçmenle iletişim kurulabileceğinibelirtmektedir. Saatte 12 oranı, canvassing içinihtiyaç duyulan sürenin ve kaç canvasseringörevlendirileceğinin hesaplanmasına katkısağlamaktadır. Çoğu canvassing uygulamasısaat 17.00 ile 19.00 arasında, Cumartesi günleriise saat 10.00’dan 17.00’ye kadar yürütülmek-tedir. Pazar günü öğleden sonra yapılacakcanvassing uygulaması tamamen bölgenin veseçmenlerin yapısına bağlı olmakta, ancak saat10.00 ile 17.00 arası dışında nadiren gerçekleş-tirilmektedir (Green ve Gerber 2004: 29).Canvassing programı yapılırken akşam saatle-rinden sonra seçmenlerin evlerine gitmemeyeözen göstermek gerekmektedir. Hava karar-dıktan sonra yapılacak kapı kapı canvassingeseçmenlerin olumsuz tepki göstereceğine(Trent ve Friedenberg 2000: 301, Green veGerber 2004: 26) dair yaygın bir kanaat bu-lunmaktadır.

Kapı kapı canvassing uygulamasının başarılıolabilmesi için, seçmenleri ziyaret eden adayve canvasserlerin bazı kurallara dikkat etmesigerekmektedir. Bunlar arasında; canvasserlerintemiz ve iyi giyinmesi, seçmenle tartışmaması,yemek saatleri ve aile eğlenceleri dışındakizamanlarda çalışmalarını yürütmesi (Herzbergve Peltason 1970: 38-39), seçmenle içten veistekli konuşulması, iyi bir dinleyici olunması,açık fikirli olunması (Trent ve Friedenberg2000: 301), görüşmelerin uzun tutulup seçme-nin zamanının israf edilmemesi ve samimi biryüz ifadesiyle iletişimin kurulması (Peck 1996:45-46) gibi kurallar sayılabilir.

3. CANVASSİNGİN SEÇMENDAVRANIŞI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Canvassing uygulamasının seçmen davranışıüzerindeki etkilerini araştırmaya yönelik çalış-maların 1970’li yıllarda artmaya başladığıgörülmektedir. Özellikle 2000’li yıllardansonra yoğunluk kazanan bu çalışmalar, araştır-macının kendisi veya çeşitli gruplar tarafındanyürütülen canvassing uygulamalarını değerlen-dirmeye odaklanmaktadır. Green ve Gerber(2004: 33) araştırmalara temel olan canvassinguygulamalarını üç kategoride değerlendirmek-tedir. Birincisi, üniversitelerdeki akademik

personel tarafından yapılan, partizan olmayancanvassing çalışmalarını kapsamaktadır. İkincikategoriyi ACORN (Association of Commu-nity Organizations for Reform Now), PIRG(Public Interest Researh Group) gibi, partizanolmayan grupların planlayıp yürüttüğü kapıkapı canvassing çalışmaları oluşturmaktadır.Sonuncusunda ise partizan kurumların yürüttü-ğü seçim bölgesi canvassingleri yer almaktadır.Son 10 yıllık dönemde yapılan araştırmalarabakıldığında, bunların genellikle birinci kate-gorideki canvassing çalışmalarına dayandığı,sonuncu kategoriye uygun çalışmaların ise çoksınırlı olduğu görülmektedir. Bunların yanındaliteratürde, daha önce yapılan canvassing araş-tırmalarını değerlendiren meta-analiz türü ça-lışmalara da rastlanmaktadır.

Kapı kapı canvassingin etkilerini değerlendir-meye yönelik en eski çalışmalardan birisiKramer’e (1970) aittir. Kramer canvassinginetkilerini; katılıma ve seçmen tercihine olmaküzere ikiye ayırarak incelemektedir. Kramer,Michigan Üniversitesi Kamuoyu AraştırmalarıMerkezi tarafından 1952, 1956, 1960 ve 1964yıllarında yürütülen başkanlık seçimi araştır-malarını analizinde kullanmıştır. Analiz sonu-cunda ortaya çıkan temel bulgu; bir başkanlıkseçiminde kapı kapı canvassingin oy vermeyekatılmayı artırdığı, ancak ulusal ve yerel se-çimlerde seçmen tercihi üzerinde son derecesınırlı etkisinin olduğudur (Kramer 1970: 572).Kramer (1970: 572) bu bulgulardan hareketlecanvassingin etkili olabilmesi için, partiyetaraftar eğilimlerin olduğu bölge ve seçmenlerarasında oy katılımını artırmaya yoğunla-şılmasını, muhalif seçmenlerle ilişki kurmaktankaçınılmasını, ziyaretlerin tekrar edilmesininçok yararlı olmayacağını ve canvassingin se-çime düşük katılımlı bölgelerde daha etkiliolabileceğini belirtmektedir. Kramer’in çalış-masıyla aynı zamanlarda yapılan diğer biraraştırmada, 1970 yılında Wisconsin valilikseçimleri sırasında kampanya çalışanları vegönüllüleri üzerinde posta anketi yoluyla siya-sal reklam biçimlerinin etkisi ölçülmüştür. Buaraştırma sonucunda, canvassingin radyo, tele-vizyon ve gazete reklamlarından daha etkiliolduğu, Demokratların Cumhuriyetçilere oranlacanvassingi daha etkili gördükleri ortaya çıka-rılmıştır (Sheinkopf ve ark 1972: 402-404).Kramer’i temel alarak yapılan başka bir araş-tırma Adams ve Smith’e aittir. Anılan yazarla-rın 1979 yılında 2650 seçmen üzerinde yaptığı

Page 149: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

150

araştırmanın bulguları Kramer’in kapı kapıcanvassing hakkındaki bulgularıyla örtüşmek-tedir. Kapı kapı canvassing oy katılımına bü-yük oranda etkide bulunmuş, ancak seçmentercihine etkisiyle ilgili kanıt bulunamamıştır(Adams ve Smith 1980: 395).

Kapı kapı canvassingle ilgili 1990’lı yıllaradoğru yapılan ve literatürde yer alan iki çalış-ma öne çıkmaktadır. Mc Allister’in (1985: 496-497) İngiltere’de 1979-1983 yılları arasındatoplanan data üzerinde yaptığı çalışmada, birseçim kampanyası sırasında çoğu seçmen içintelevizyon birincil siyasal enformasyon kayna-ğı çıkmış, canvassing ve reklamcılığın etkisigöreceli olarak önemsiz bulunmuştur. Bu ça-lışmaya göre, bir parti canvasserinden etkilen-diğini söyleyenlerin oranı 1979’da % 3 iken,1983’te % 1’e düşmüş; Muhafazakarlar rek-lamdan % 0.4, Allianceler ise kapı kapıcanvassingten % 0.2 oranında oylarını artır-mışlardır (Mc Allister 1985: 497-499). 1990’lıyıllara doğru yapılan diğer çalışma Krassa’yaaittir. Krassa’nın (1989: 63) analizine göre,canvassing bir seçmenin oy verme ihtimaliüzerinde büyük bir etkiye sahip olup, bu ihti-mali % 36.4 oranında artırmaktadır. Yine buaraştırmaya göre; bölgenin ırksal karışımı,görüşülenlerin eğitim düzeyi ve canvassingyapılıp yapılmadığı bir kişinin oy verme ihti-maline anlamlı katkıda bulunmaktadır (Krassa1989: 71).

2000’li yıllarla birlikte canvassingle ilgili araş-tırmaların arttığı gözlenmektedir. Marland(1998: 128-129) Ottowa seçimleri için yaptığıpanel araştırması sonucunda, büyük bir partitarafından kişisel ilişki kurulan seçmenleringenelde bu partiye oy vermeye eğilimli oldu-ğunu, kişisel ilişkinin oy verme tercihiyle iliş-kili gözüktüğünü bulmuştur. Ayrıca doğrudanilişkinin etkisinin, canvassinge erken başlayanparti seçmenleri arasında daha yüksek bulun-duğu, bu araştırmayla ortaya çıkmıştır.1952’den 1994’e kadar yapılan ABD seçimle-rinin canvassing açısından analiz edildiği başkabir çalışmada; partilerin yaptığı canvassinginaday kontağından daha önemli, ancak seçmen-ler veya dini gruplar tarafından yapılancanvassingten daha az önemli olduğu bulun-muştur. Bu çalışmanın önemli sonuçlarındanbirisi de, kampanya aktivistlerini hareketegeçirmede her iki partinin de canvassingi kul-

landığı, ancak Demokratların Cumhuriyetçileregöre çok daha etkili kullandığıdır (Wielhouwer1999: 190-195). Amerika için yapılan vecanvassingin harekete geçirmede etkili olduğu-nu ortaya koyan bu iki çalışmanın sonuçları,İngiltere’yle ilgili bulgularla da örtüşmektedir.Whiteley ve Seyd (2003: 650) 2001 İngilteregenel seçimlerinde İşçi Partisi oyları üzerindeyaptığı analiz sonucunda, seçmenleri hareketegeçirmede en geniş etkiye sahip araçların siya-sal reklamlar daha sonra da kapı kapıcanvassing olduğunu bulmuştur.

2000’li yıllarda özellikle Alan S. Gerber veDonald P. Green’in canvassingle ilgili yaptığıbirçok araştırma dikkati çekmektedir. Gerberve Green 1998 yılında New Haven bölgesindekapı kapı canvassing, telefonla arama ve doğ-rudan postalamanın seçmen katılımı üzerindekietkisini ölçmek için bir araştırma yapmışlardır.Bu araştırmanın temel hipotezi, kapı kapıcanvassingin seçmenleri; telefon ve doğrudanpostalama gibi diğer iletişim biçimlerindendaha etkili harekete geçirdiği yönündedir(Gerber ve Green 2000: 653). Araştırma bul-gularına göre, yüzyüze etkileşim seçmenlerinoy kullanması yönündeki değişimi artırmaktave seçmen katılımı üzerinde kapı kapıcanvassingin büyük bir etkisi ortaya çıkmakta-dır (Gerber ve Green 2000: 661). Aynı araştır-macıların 2001 yılında ABD’nin 6 kentindekapı kapı canvassingin etkisini ölçmek üzereyaptıkları diğer bir çalışma sonucunda; seç-menleri harekete geçirici kampanyaların yerelseçimlerde oy katılımını artırma potansiyelinesahip olduğu ve kayıtlı seçmenlerle her birbaşarılı ilişkinin, bireyin oy verme ihtimaliniyaklaşık % 7 artırdığı bulunmuştur (Green veark 2003: 1094). Gerber ve Green’in yer aldığıbaşka bir çalışmada (Bergan ve ark 2005)ABD’de 1998’den sonra gerçekleştirilencanvassingle ilgili 20 çalışmanın meta-analiziyapılmıştır. Analize tabi tutulan çalışmalardançıkan sonuca göre; % 50 oy verme ihtimalibulunan bir seçmenin, bir canvasserle görüş-tükten sonra oy verme ihtimali % 58.1’e yük-selmektedir. Bergan ve arkadaşlarına göre(2005: 770), bu bulgu 2004 seçim kampanyasısırasında yapılan 30 milyon ev canvassingineuyarlandığında biraz daha yüksek olacak ve 30milyon kontak % 8.1 ile çarpıldığında kapı kapıcanvassingin kazandırdığı ek seçmen sayısı 2.4milyon olacaktır. Bergan ve arkadaşları (2005:

Page 150: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Siyasal İletişim Tekniği Olarak Canvassing... (144-155)

151

770) telefon canvassingiyle ilgili çalışmaları dadeğerlendirerek, telefon canvassinginin ortala-ma etkisi % 2 kabul edildiğinde, 120 milyonaramanın 2.4 milyon oy artıracağını belirt-mekte, kapı kapı canvassing ve telefoncanvassinginin artırdığı oy sayısının biraz a-bartılı olduğunu vurgulamaktadırlar.

Kapı kapı canvassingle ilgili çalışan önemliisimlerden bir tanesi de, ABD’deki Latin kö-kenli seçmenler üzerine araştırmalar yapan vecanvasserlerin etnik kökeni üzerine yoğunlaşanMichelson’dur. Michelson (2003: 258)California’da yürüttüğü araştırmada kapı kapıcanvassingin etkisiyle ilgili kesin bir kanıtsağlamış, etnik köken ve siyasal eğilim açısın-dan seçmenlerle canvasserler benzeştiğinde,canvassingin seçmen katılımı üzerinde büyükbir etkisinin olacağı sonucuna ulaşmıştır.Michelson başka bir çalışmasında (2005: 94),Latin kökenlilerin katılımıyla ilgili yaptığı dörtaraştırmanın bulgularını yeniden gözden ge-çirmiş ve canvasserlerin niteliğinin hareketegeçirme çabalarının başarı anahtarı olduğusonucuna ulaşmıştır. Michelson, dört çalışma-sının analizi sonucunda ulaştığı temel sonuçlarışu şekilde sıralamaktadır. Birincisi ve çokönemlisi Latin kökenli seçmenler, kapı kapıcanvassigle oy vermeye mobilize edilebilirler.İkincisi mesajı iletenin niteliğidir. Latin seç-menler ortak etnik köken ve ortak partizanlıklacezbedildiklerinde, daha çok katılma eğilimin-de olmaktadırlar. Üçüncüsü kalite durumudur.Kendi çalışmalarının bir parçası olarak kapıkapı canvassing yapmaya zorlanan öğrencilergibi düşük nitelikli canvasserler, ücretli veyagönüllü canvasserlerden daha az katılıma iknaetme ihtimaline sahiptir. Son olarak Latin seç-menlerle başarıya ulaşmak için, canvasserlerindaha çok Latin olması gerekmektedir(Michelson 2005: 98-99).

Kapı kapı canvassingle ilgili burada ele alına-cak son çalışma Bennion’a aittir. Bennion(2005: 126) düşük seçmen katılımının, gele-neksel canvassing tekniklerinin kullanılmasıylakırılabileceğini ileri sürmektedir. Bennion(2005: 135-136) yaptığı araştırmayla canvas-singin, 30 ve daha üst yaşlardaki seçmenlereoranla genç seçmenlerin katılımında daha etkiliolduğunu ve genç seçmenlerin canvassingmesajlarına daha duyarlı olduğunu bulmuştur.

Kapı kapı canvassingin etkisiyle ilgili yapılançalışmalar genel olarak değerlendirildiğinde;seçmenlerin harekete geçme ve oy verme eği-limlerini canvassingin artırdığı yönünde genelbir uzlaşmaya varıldığı ortaya çıkmaktadır. İlkçalışmalarda canvassingin, katılma ve seçme-nin parti tercihi üzerine olan etkileri ayrı ayrıele alınmakla birlikte, daha sonra bu yaklaşı-mın azaldığı görülmektedir. Özellikle 1990’lıyıllardan sonra kapı kapı canvassingin oy ver-me katılımına olan etkisi üzerine daha çokodaklanılmaktadır.

Canvassing uygulamasının giderek yaygınlaşandiğer bir biçimi telefonla aramadır. Telefoncanvassinginin etkisiyle ilgili yapılan çalışma-ların da özellikle 2000 yılından sonra arttığıgözlenmektedir. Bu çalışmalara genel olarakbakıldığında telefon canvassinginin etkisinin,kapı kapı canvassinge oranla daha düşük oldu-ğu görülmektedir. Gerber ve Green’in (2000:661) 1998 yılı New Haven bölgesi araştırmasısonucuna göre, profesyonel firmalarca yapılantelefon canvassinginin etkisi doğrudan posta-lamadan daha düşük çıkmıştır. Aynı yazarlar1998 genel seçimlerinde West Haven (Gerberve Green 2001: 80), 2002’de Iowa ve Michiganbölgelerinde yaptıkları araştırmada (Gerber veGreen 2005: 150) telefon canvassinginin etki-siz olduğunu bulmuşlardır. 2002 eyalet seçim-lerinde Cardy (2005: 39-40) bir araştırma yap-mış, doğrudan postalama ve telefoncanvassinginin tek tek veya birlikte kullanıldı-ğında seçmenin oy vermeye katılması ve iknasıüzerinde etkisinin önemsiz olduğunu bulmuş-tur. McNulty (2005: 57) 2002-2003 yıllarındaSan Francisco bölgesinde yürütülen telefoncanvassingiyle ilgili dört araştırmanın sonuçla-rını yorumlamış, delillerin çoğunluğunun tele-fon canvassinginin katılımı artırmada etkisizolduğuna işaret ettiğini belirtmiştir. Yazaragöre özellikle, taraf tutmaya eğilimli seçmenlerarasında telefon canvassinginin katılımı artır-madığı noktasında daha güçlü deliller bulun-maktadır.

Yukarıda bulguları özetlenen çalışmalar, seç-menin harekete geçmesinde ve oy vermeyekatılımında telefon canvassinginin etkisiz veyaçok düşük etkili olduğunu ortaya çıkarmakta-dır. Ancak telefon canvassinginin etkili oldu-ğunu ortaya çıkaran çalışmalar da bulunmakta-dır. Nickerson (2005: 19) 2002 yılındaMichigan’da yaptığı araştırmada telefon

Page 151: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

152

canvassinginin seçmen katılımını % 3.2 ora-nında artırdığını, diğer bir deyişle her bin kişi-lik telefon aramasının 32 yeni oy yarattığınıbulmuştur. Nickerson başka bir çalışmasında(2006: 284) 2000 ve 2001 yıllarında ABD’degerçekleştirilen partizan olmayan telefoncanvassingiyle ilgili sekiz çalışmayı incelemiş-tir. Bu çalışmanın temel bulgusu, profesyonelfirmaların yaptığı telefon canvassingine oranla,gönüllülerin uyguladığı telefon aramasınınseçmeni harekete geçirmede daha etkili oldu-ğudur. Telefon canvassinginin etkileriyle ilgilikapsamlı bir çalışma da Ramirez tarafındanyapılmıştır. Ramirez (2005:75) 2002 seçimle-rinde ABD’deki Latin Amerika kökenli seç-menlerin harekete geçirilmesinde kullanılan üçtaktiğin etkilerini karşılaştırmıştır. Buna göre,yalnızca canlı telefon canvassinginin seçmenkatılımıyla anlamlı bir ilişki taşıdığı ve % 6.4oranında katılımı artırdığı belirlenmiş, öncedenkaydedilmiş sesleri ileten robo-calls biçimininve doğrudan postalamanın etkisinin ise sonderece sınırlı olduğu ortaya çıkmıştır. Green veGerber (2004:77-78) de telefon canvassingiyleilgili yapılan çalışmalardan ortaya çıkan so-nuçları özetlemektedir. Green ve Gerber’intespitlerine göre robo-calls aramalar seçmenkatılımı üzerinde çok zayıf etkilere sahip olup,ancak 2000 aramada bir oy kazandırabilmekte-dir. Gönüllüler tarafından yapılan telefoncanvassingi genellikle etkili olmakta, ancakçok sayıdaki insanla iletişim kurma kapasitesisınırlı kalmaktadır. Green ve Gerber’in tespitle-ri doğrultusunda, her 50 gönüllü aramasındanbir oy kazanılabilmektedir. Profesyonel firma-lar tarafından yapılan telefon canvassingininetkililiği ise, seçmene iletilen metnin aceleedilmeden aktarılmasına bağlı olarak değiş-mektedir.

TARTIŞMA VE SONUÇ

Canvassingle ilgili 1970’li yıllardan itibarenbaşlayan ve günümüzde oldukça zenginleşenaraştırmalarla ortaya çıkan önemli sonuçlardanbirisi, bir siyasal iletişim tekniği olarakcanvassingin öneminin giderek artmasıdır.Canvassingin uygulama biçimlerinden kapıkapı canvassing, telefonla yapılan canvassingeoranla daha etkili görülmekte ve daha çokyapılmaktadır. Partiler ve adaylar canvassingidaha çok, seçmenleri harekete geçirme ve oykatılımını artırma amacıyla yürütmektedirler.

Canvassingle ilgili araştırmalardan ortaya çıkanönemli sonuçlardan bir diğeri de, başarılı bircanvassing için iyi bir organizasyona gerekduyulduğudur. Canvassingin tüm uygulamabiçimlerinde hedef kitle iyi planlanmalı,canvasserlerin bir takım olumlu nitelikler taşı-masına özen gösterilmelidir. Araştırmalar;partilerin hedef kitlelerini planlarken kendiyandaşlarını, sosyal ilişkileri yüksek olan bi-reyleri, daha partizan ve bölgede uzun süreikamet eden seçmenleri dikkate aldıklarınıgöstermektedir. Bu doğrultuda canvassing içinhedef kitle planlanırken bölgenin ve seçmenle-rin yapısının iyi analiz edilmesinde yarar bu-lunmaktadır. Seçmenlerin sosyo-demografiközellikleriyle ilgili bilgilerin toplanması vegüncellenmesi, canvassingin başarısına katkısağlayan önemli bir unsur olacaktır. Organi-zasyonda görev alan canvasserlerin de; temizve iyi giyinmesi, seçmenle tartışmaması, içtendavranması, açık fikirli olması, iyi bir dinleyiciolması ve seçmenlerin gereksiz yere zamanınıalmaması gibi niteliklere sahip olması, kapıkapı canvassing uygulamasının başarısını artı-racaktır.

Canvassingle ilgili bir çok araştırmanın üzerin-de odaklandığı konu, canvassingin etkilerinindeğerlendirilmesidir. Bu araştırmalardan ortayaçıkan temel sonuç, tüm canvassing biçimlerininseçmenlerin katılımına ve harekete geçmesinekatkı sağladığıdır. 1970’li yıllarda yapılançalışmalarda canvassingin etkileri iki boyutluele alınmış; hem seçmenlerin bir parti veyaaday yönünde ikna edilmesinde hem de oykullanmak için sandığa gitmelerindecanvassingin etkileri incelenmiştir. Bu çalış-maların sonucunda canvassingin daha çokseçmenlerin harekete geçmesinde ve sandığagitmesinde etkili olduğu, iknaya katkısınınbulunmadığı yolunda bir kanaat gelişmiştir.1990’lı yıllardan sonraki araştırmalardacanvassing ağırlıklı olarak, seçimlere katılmayıartırma çabalarından (get out the vote- GOTV)birisi olarak görülmüş ve bu boyut üzerineodaklanılmıştır. Özellikle ABD ve Avrupaülkelerindeki seçimlere katılma oranının düşükolmasının, canvassingin seçimlere katılmayıartırma tekniklerinden birisi olarak kullanılma-sına zemin hazırladığı ileri sürülebilir. Seçimle-re katılımın yüksek olduğu ülke ve bölgelerde,iyi bir planlama ve organizasyonla canvassin-

Page 152: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Siyasal İletişim Tekniği Olarak Canvassing... (144-155)

153

gin bir ikna tekniği biçiminde kullanılması damümkün olabilir.

Kapı kapı canvassingin, diğer canvassing bi-çimlerine oranla seçmenleri harekete geçirmeve katılımı artırmada daha etkili olduğu çoğuaraştırma sonucunda ortaya çıkmaktadır. Partiveya adaya taraftar olanlar üzerinde yapılması,seçmenlerle aynı etnik köken ve siyasal eğilimtaşıyan canvasserler tarafından yürütülmesi,canvasserlerin gönüllülerden oluşması gibifaktörlerin kapı kapı canvassingin etkisiniartırdığı yönünde işaretler bulunmaktadır. A-raştırmalara göre, telefonla yapılan canvassingbiçimlerinden, gönüllülerin uyguladığı telefonaramalarının etkisi daha yüksek çıkmaktadır.En düşük etkiyi oluşturan ise önceden kayde-dilmiş metinlerin telefonla aktarıldığı robo-calls’tır. Bazı yazarlar robo-calls’la ilgili prob-lemin telefonla aramanın etkisizliğinden değil,mekanik olarak iletilen mesaj içeriğinin etkisizolduğundan kaynaklandığını (Gerber ve Green2005: 152) toplumda iyi bilinen ve saygıngörülen kişilerin ses kayıtlarıyla yapıldığındaetkisinin artabileceğini (Ramirez 2005: 80)belirtmektedirler.

Canvassingle ilgili araştırmaların önemli bul-gularından birisi de, düşük katılımlı seçimler-de ve bölgelerde canvassingin daha etkili ola-cağı yönündedir. Düşük katılımlı seçimlerde vebölgelerde yapılacak iyi bir canvassing uygu-laması, seçim sonuçlarını tamamen değiştire-bilecek bir güce sahiptir. Seçmenlerinin oykullanmayacağını tahmin eden bir siyasal parti,etkili canvassing uygulamasıyla meclis aritme-tiğini tamamen değiştirebilir.

Canvassing tekniği ve uygulanışı ülkemiz açı-sından değerlendirildiğinde, 1990’lı yıllarda butekniğin önem kazanmaya başladığı, ancakbilimsel araştırmalara henüz yeteri kadar konuolamadığı görülmektedir. 1990 sonrasında kapıkapı canvassing özellikle Refah Partisi’ninuyguladığı temel siyasal iletişim tekniği olarakdikkati çekmiş ve Özbudun’un (2006: 554)ifadesiyle geleneksel kapı kapı canvassingindeğerini kavrayan tek parti Refah Partisi ol-muştur. Daha sonra kurulan AKP’nin decanvassing tekniğine çok önem verdiği belirti-lebilir. Maksudoğlu (2006: 61) 2002 genelseçimlerinde AKP’nin yüzyüze iletişimi enetkin şekilde kullandığını, her bölgede kurduğuSeçim Koordinasyon Merkezleri aracılığıyla

kapı kapı canvassingi başarıyla uyguladığını veAntakya’da kapı kapı canvassingin AKP tara-fından uygulanan en yaygın teknik olduğunuvurgulamaktadır. CHP’nin de 2002 genel se-çimlerinde bazı bölgelerde kapı kapıcanvassing uyguladığı belirtilmektedir. Örne-ğin gönüllüler, parti gençlik ve kadın kollarıaracılığıyla CHP Antakya’da kapı kapıcanvassing uygulamıştır (Maksudoğlu, 2006:73). DYP Genel Başkanı Tansu Çiller 2002genel seçimlerinde Muğla’da 220 bin seçmenetelefon canvassingiyle ulaşmış ve kendi sesiyleseslendirdiği yaklaşık üç dakika süren mesajınıseçmenlere iletmiştir (Devran 2003: 224-225).Bu örnekler, çok sistemli olmasa da ülkemiz-deki siyasal parti ve adayların, canvassingegiderek önem verdiğinin göstergesi olarakdeğerlendirilebilir.

Canvassing konusu, özellikle 1990’lı yıllardanitibaren Türk siyasal iletişim literatüründe yeralmaya başlamıştır. Yüzyüze siyasal iletişimtekniği bağlamında canvassingin önemi, çeşit-leri ve uygulanışıyla ilgili teorik bilgiler bir çokçalışmada bulunmaktadır (Özerkan Altınal veİnceoğlu 1997: 161, Devran 2003: 211-225,Uztuğ 1999: 110, Topuz 1991:192, Oktay2002: 220, Aziz 2003: 39, Kalender 2005:103). Ancak canvassingin Türk seçmeni üze-rindeki etkilerini incelemeye dönük amprikçalışmalar ülkemizde neredeyse hiç yoktur. Bunedenle canvassingin Türk seçmeni üzerindehangi etkileri doğurduğu veya doğurabileceği-ne yönelik bilgilerimiz çok sınırlıdır. Gelecekdönemlerde, canvassingin Türk seçmeni üze-rinde nasıl bir etki doğurduğuna ve siyasalparti/adaylara nasıl bir yarar sağlayacağınayönelik araştırmaların yapılması, siyasal ileti-şim literatürümüze ve siyasal hayatımıza çokönemli katkılar sağlayacaktır. Canvassing a-raştırmalarının yararı ve gereğiyle ilgili birörnek ülkemizdeki 2002 seçimleri bağlamındaverilebilir. 2002 genel seçimlerinin en baştagelen özelliği 1980 sonrasında en düşük katılımile gerçekleşen seçim olması ve seçmenlerin %20.9’unun oy kullanmamasıdır (Turan 2004:233). Turan’ın (2004: 237) analizine göre buseçimlerde sol partilerin oyu 8 puan azaldığın-dan, oy kullanmayan seçmenlerin kaynağınınsol olma ihtimali çok yüksektir. 2002 seçimle-rinde özellikle CHP, her bölgede yürüteceği iyibir canvassing uygulamasıyla seçmenleri oykullanmaya kanalize edebilseydi daha fazla

Page 153: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

154

milletvekili çıkarabilir miydi? Bu seçimlerde %9.5 oy alan DYP, yine Turan’a (2004: 283)göre, seçmenleri harekete geçirebilseydi % 5daha fazla oy alma ve Meclis’e girme potansi-yeline sahip bulunuyordu. Canvassing tekniğiDYP’nin barajı aşmasına gerçekten katkıdabulunabilir miydi? Hangi partinin seçmenlericanvassing tekniğiyle daha çok sandığa götü-rülebilirdi? Bu ve benzeri sorulara, amprikaraştırma bulgularına dayanarak cevap vermekson derece gerekli gözükmektedir.

KAYNAKLAR

Adams W C ve Smith D J (1980) Effects ofTelephone Canvassing on Turnout and Prefer-ences: A Field Experiment, Public OpinionQuarterly, 44 (3), 389-395.

Aziz A (2003) Siyasal İletişim, Nobel YayınDağıtım, Ankara.

Bennion E A (2005) Caught in the GroundWars: Mobilizing Voters During a CompetitiveCongressional Campaign, The ANNALS of theAmerican Academy of Political and SocialScience, 601, 123-141.

Bergan D E, Gerber A S, Green D P ve Pana-gopoulos C (2005) Grassroots Mobilizationand Voter Turnout in 2004, Public OpinionQuarterly, 65 (5), 760-777.

Blaemire R ve Russel B (2004) Developing aWeb-Based Voter File System, Campaign andElections, 25 (5), 38.

Cardy E A (2005) An Experimental FieldStudy of the GOTV and Persuasion Effects ofPartisan Direct Mail and Phone Calls” TheANNALS of the American Academy of Politi-cal and Social Science, 601, 28-40.

Denver D ve Hands G (2000) The Fall andRise of Constituency Campaigning, J Bartle(ed), Political Communication Transformed:From Marrison to Mandelson, Gordonsville, V.A., Palgrave Macmillan, USA, pp 71-86.

Devran Y (2003) Siyasal Kampanya Yönetimi,And Yayınları, İstanbul.

Galatas S E (2004) Electing the First Parlia-ment: Party Competition and Voter Participa-tion in Scotland, Party Politics, 10 (2), 213-233.

Gerber A S ve Green D P (2000) The Effect ofCanvassing, Telephone Calls, and Direct Mailon Voter Turnout: A Field Experiment”,American Political Science Review, 94 (3),653-663.

Gerber A S ve Green D P (2001) Do PhoneCalls Increase Voter Turnout? A Field Experi-ment, Public Opinion Quarterly, 65 (1), 75-85.

Gerber A S ve Green D P (2005) Do PhoneCalls Increase Voter Turnout? An Update, TheANNALS of the American Academy of Politi-cal and Social Science, 601, 142-154.

Gershtenson J (2003) Mobilization Strategiesof the Democrats and Republicans, 1956-2000,Political Research Quarterly, 56 (3), 293-308.

Green D P ve Gerber A S (2004) Get Out TheVote: How To Increase Voter Turnout,Brookings Institution Press, Washington, D.C.

Green D P, Gerber A S ve Nickerson D W(2003) Getting Out The Vote in Local Elec-tions: Results From Six Door-to-Door Can-vassing Experiments, The Journal of Politics,65 (4), 1083-1096.

Hall R B (1995) Door-to-door canvassing andPersonal Contact in Library Referenda Cam-paigns, The Bottom Line: Managing LibraryFinances, 8 (4), 21-25.

Harrop M ve Miller W L (1987) Election andVoters A Comparative Introduction, McMillan,London.

Herzberg D G ve Peltason J W (1970) A Stu-dent Guide To Campaign Politics, McgrawHill, New York.

Kalender A (2005) Siyasal İletişim Seçmenlerve İkna Stratejileri, Çizgi Kitabevi, Konya.

Kramer G H (1970) The Effect of Precinct-Level Canvassing on Voter Behavior”, PublicOpinion Quarterly, 34 (4), 560-572.

Krassa M A (1989) Getting Out the BlackVote: The Party Canvass and the Black Re-sponse, L J Barker (ed), New Perspectives inAmerican Politics, Transaction Publishers,New Jersey, pp. 58-75.

Lariscy R W, Tinkham S F, Edwards H H veJones K O (2004) The “Ground War” of Politi-cal Campaigns: Nonpaid Activities in U.S.

Page 154: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Siyasal İletişim Tekniği Olarak Canvassing... (144-155)

155

State Legislative Races, Journalism & MassCommunication Quarterly, 81 (3), 477-497.

Ma N ve Choy C-K (2003) The Impact ofElectoral Rule Change on Party CampaignStrategy Hong Kong as as Case Study, PartyPolitics, 9 (3), 347-367.

Maksudoğlu F (2006) Kitle İletişim AraçlarınınSeçim Propagandalarında Kullanımı: AntakyaÖrneği, Mustafa Kemal Üniversitesi SBE,Yüksek Lisans Tezi, Hatay, http:// kutuphane.mku.edu.tr/tez/T301.pdf.13.04.2007

Marland A J (1998) Constituency Campaign-ing: A Review of The Literature and a CaseStudy of Ottowa Centre, 1997, UMI disserta-tion.

Mc Allister I (1985) Campaign Activities andElectoral Outcomes in Britain 1979 and 1983,Public Opinion Quarterly, 49 (4), 489-503.

McNulty J E (2005) Phone-Based GOTV-What’s on the Line? Field Experiments withVaried Partisan Components, 2002-2003, TheANNALS of the American Academy of Politi-cal and Social Science, 601, 41-65.

Michelson M R (2003) Getting Out The LatinoVote: How Door-to-Door Canvassing Influ-ences Voter Turnout in Rural Central Califor-nia, Political Behavior, 25 (3) 247-263.

Michelson M R (2005) Meeting the Challengeof Latino Voter Mobilization, The ANNALS ofthe American Academy of Political and SocialScience, 601, 85-101.

Nickerson D W (2005) Partisan MobilizationUsing Volunteer Phone Banks and Door Hang-ers, The ANNALS of the American Academyof Political and Social Science, 601, 10-27.

Nickerson D W (2006) Volunteer Phone CallsCan Increase Turnout: Evidence From EightField Experiments, American Politics Re-search, 34 (3), 271-292.

Oktay M (2002) Politikada Halkla İlişkiler,Derin Yayınları, İstanbul.

Özbudun E (2006) From Political Islam toConservative Democracy: The Case of theJustice and Development Party in Turkey,South European Society&Politics 11 (3-4),543-557.

Özerkan Altınal Ş ve İnceoğlu Y (1997)İletişimde Etkileme Süreci Seçim Kampan-yalarından Örneklerle, Pan Yayıncılık, İstan-bul.

Peck L M (1996) Going door-to-door: 10 tipsfor Success, Campaigns and Elections, 17 (7),45-46.

Ramirez R (2005) Giving Voice to LatinoVoters: A Field Experiment on the Effective-ness of a National Nonpartisan MobilizationEffort, The ANNALS of the American Acad-emy of Political and Social Science, 601, 66-84.

Shea D M (1998) Get-Out-The-Vote: 5-StepProcess, Campaigns and Elections, 19 (10), 48.

Sheinkopf K G, Atkin C K ve Bowen L (1972)The Functions of Political Advertising forCampaign Organizations, Journal of MarketingResearch, 9 (4), 401-405.

Topuz H (1991) Siyasal Reklamcılık Dünyadanve Türkiye’den Örneklerle, Cem Yayınevi,İstanbul.

Trent J S ve Friedenberg R V (2000) PoliticalCampaign Communication: Principles andPractices, Praeger Publishers, USA.

Turan, A E (2004) Türkiye’de SeçmenDavranışı Önceki Kırılmalar ve 2002 Seçimi,İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul.

Uztuğ F (1999) Siyasal Marka Seçim Kampan-yaları ve Aday İmajı, MediaCat Yayınları,Ankara.

Whiteley P ve Seyd P (2003) Party ElectionCampaigning in Britain The Labour Party,Party Politics, 9 (5), 637-652.

Wielhouwer P W (1999) The Mobilization ofCampaign Activists by the Party Canvass,American Politics Quarterly, 27 (2), 177-200.

Wielhouwer P W (2003) In Search of Lincoln’sPerfect List Targeting in Grassroots Cam-paigns, American Politics Research, 31 (6),632-669.

Page 155: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İDRİS KÜÇÜKÖMER’İN SİYASAL TEZLERİ BAĞLAMINDAAKP VE CHP PARTİ PROGRAMLARININ ANALİZİ

S. Hakan Yılmaz∗

Benim işim, başkalarının debelendikleri ve beni çekmeye çalıştıklarıyerde değil, bizim meselelerimizin bulunduğu yerdedir.

Kemal Tahir (1)

ÖZET1987 yılında kaybettiğimiz İdris Küçükömer’in Türk düşün tarihindeki yeri her zaman için özelolacaktır. Bu özel durumu Ece Ayhan, Küçükömer’i kişisel ve bilimsel dürüstlük ve doğruluğuylaCumhuriyet’te gelmiş geçmiş en özgün ve en ilginç ‘uç’ düşünür olarak tanımlayarak vurgulamış-tır. İdris Küçükömer’in günümüzde de yoğun olarak entelektüel gündemde etkisini hissettirmesininbaşlıca nedeni egemen siyasal paradigmayı ters yüz etmesinde yatmaktadır. Küçükömer’in Düze-nin Yabancılaşması adlı eserinde kurduğu ve geleneksel ilericilik kavramını tersyüz ettiği şemadaİttihat- Terakki ile Kemalizm, bürokratik ve antidemokratik devleti kurup koruyan bu anlamda da“sağ” olarak konumlandırılan siyasal bir anlayış olarak karşımız çıkar. Küçükömer’e göre isegerçekten halkçı ve “sol” bir siyasal hareket ise ancak “İslamcı Doğucu” halk kitlelerine yaslana-rak oluşturulabilir. Küçükömer’in siyasal tezleri gerçekten de tartışmaya açıktır ve oldukça daspekülatiftir. Bu yüzden de özellikle Marksist ve Kemalist çevrelerden yoğun eleştiriler almıştır.Özellikle 1980’li yıllardan sonra yeniden hatırlanan Küçükömer’in tezleri eleştiriye açık olsa da,entelektüel yaratıcılığı ile dikkat çekmektedir. Biz bu çalışmamızda, eleştirilerimizi saklı tutarak,Küçükömer’in siyasal paradigması çerçevesinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile Adalet veKalkınma Partisi (AKP)’nin programlarının analizini yaptık.

Anahtar Sözcükler: İdris Küçükömer, CHP, AKP, Asya tipi üretim tarzı, sivil toplum

ANALYSIS OF AKP AND CHP POLITICAL PARTY PROGRAMS IN THE CONTEXTOF İDRİS KÜÇÜKÖMER’S POLITICAL THESES

ABSTRACTİdris Küçükömer, who died in 1987, will always be a special part of the thought history in Turkey.Ece Ayhan emphasizes İdris Küçükömer’s honesty and straightness in his personal and scientificbehaviors by describing him as the all time most original and interesting “extreme” thinker ofCumhuriyet. He reversed the dominant political paradigm and this is the main reason of why wefeel İdris Küçükömer’s effects quite in the intellectual news nowadays. In the scheme which İdrisKüçükömer planned in the “Düzenin Yabancılaşması” and reversed the traditional progressivismconcept, Kemalism and İttihat Terakki are seen as a political thinking which establish and keepthe bureaucratic and antidemocratic government, so take position in the “right” side. Accordingto Küçükömer, a truly populist and “left” political movement can be established just by relying on“Islamist Eastern” public. Küçükömer’s political theses are really open to discuss on and quitespeculative. Because of these reasons, he was criticized much by the groups of Kemalist andMarxist especially. Even the political theses of Küçükömer, who is remembered again after 1980particularly, are open to criticizen; its intellectual creativity attracts the attention. We made ananalysis of CHP (Republic Nation Party) and AKP (Justice and Development Party) politicalparty programs by considering İdris Küçükömer’s political paradigm and keeping our critics hid-den in this study.

Keywords: İdris Küçükömer, CHP, AKP, Asian type production style, civil society.

∗ Yrd. Doç. Dr. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi

Page 156: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek
Page 157: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İdris Küçükömer’in Siyasal Tezleri Bağlamında AKP ve CHP... (156-173)

157

GİRİŞ

Bir toplumun düşünsel hayatında, ezberleritersyüz etme cesaretini gösteren isimlerin ö-nemli bir yeri vardır. Çünkü dikkat çekici dü-şünsel sıçramalara neden olan aykırı isimleraynı zamanda sorgulama zahmetine girmedi-ğimiz, geleneğin üzerini örttüğü birçok ezberi-mizi bize bozdurttukları gibi toplumlara dakendilerine alışkın olmadıkları başka aynalar-dan bakma fırsatını sunarlar.

Türk toplumuna alışkın olmadığı aynalardanbakma ayrıcalığını sunan düşünürlerden birisi-dir İdris Küçükömer. Küçükömer’in Türk dü-şünce hayatındaki yeri tam da bir put kırıcının,egemen paradigmaya karşı çıkan, biz kimizsorusunun peşinden giderken yalnızlaşan, dü-şünsel kamplardan dışlanmış bir entelektüelinyeridir. Biz kimiz sorusuna verilen, özgün ya-nıtlardan bahsettiğimiz zaman İdris Küçükömerile birlikte akıllara öncelikli olarak Cemil Me-riç, Atilla İlhan, Kemal Tahir, Şerif Mardin,Sencer Divitçioğlu, Nurettin Topçu ve MehmetAli Aybar gelmektedir (2). Bunlara başka i-simleri eklememiz mümkün, ancak yeni isim-lerle listeyi uzatsak da, ortak bir özellik kendiniyenilemekten başka bir şey yapmayacaktır. Buisimlerin yanında yer alacak her ismi de farklıyapacak olan biz kimiz sorusuna verdikleriyanıtların yanı sıra, bu topraklarla olan ilişkilerive bu ilişkinin bireysel bir maceraya dönüşmüşözgün dillenişi olacaktır. Çeviriye dayalı ente-lektüel bir hayata, kendi sesleriyle kimlikleriylebu ülkenin renkleriyle katılma istekleri, ver-dikleri yanıtların günümüzde geçerli olup ol-mamasından çok daha önemlidir. Burada Ke-mal Tahir’in bir saptaması dikkat çekicidir.Tahir, bir toplumun içinde debelendiği zorluk-ların nedenleri tarihin derinliklerinde bulundu-ğu gibi, kurtuluşunun yolları da, tarihinin de-rinliklerinden gelir demektedir. (Tahir 1992:21) Bu bağlamda ülkenin tarihiyle bağlantılıher türlü politik çaba, Türkiye’nin hem politikhem de entelektüel hayatı için atılmış olumlubir adım olarak değerlendirilmelidir.

1. AYKIRI BİR ENTELEKTÜEL İDRİSKÜÇÜKÖMER

14-17 Ekim 1968 tarihleri arasında Akşam ga-zetesinde yayınlanan dört makalesinden oluşanDüzenin Yabancılaşması adlı eseriyle entelek-

tüel çevrelerde öne çıkan İdris Küçükömer 1Haziran 1925 tarihinde Giresun’da doğdu. Al-dığı eğitim ve geldiği toplumsal kesim açısın-dan halkın içinden çıkmış, Türkiyeli bir aydıntanımlamasını tam olarak hak eden bir isimdir.Kurtuluş Kayalı’nın tespitiyle Küçükömer bufarklılıklarıyla egemen entelektüel çevrelerdenhep ayrı düşmekle kalmamış aynı zamandasınıfsal kökeni onun düşüncelerinin oluşupşekillenmesinde özgün bir isim olarak öneçıkmasında da belirleyici olmuştur (Kayalı2002: 119).

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde öğ-renimini tamamlayan Küçükömer aynı fakülte-de doktora çalışmasını yaptı. Doktorasının ar-dından doçent oldu. Fakülte kurulunun profe-sörlüğe yükseltilmesi için aldığı karar, üniver-site senatosunca onaylanmadı. Bunun üzerineDanıştay'da açtığı davayı kazanmasına karşın,profesörlüğüne ilişkin kararname 10 yıllık birgecikme ile ancak 1976 yılında yürürlüğe girdi.Özellikle 1960 sonrasında Yön dergisinde yaz-dığı yazılar isminin yayılmasına aracılık etti.Yine dönemin önemli yayın organlarından Antdergisindeki yazıları düşün çevrelerinde önemlitartışmalara neden oldu. Ali Gevgili’nin dü-zenlediği Milliyet gazetesindeki açık oturum-larda dönemin yerleşik değerlerini sorguladı.1973 yıllarından itibaren başladığı suskunluğu-nu ise ancak 1987-1988 yılları arasında İletişimYayınları tarafından haftalık olarak yayınlananYeni Gündem dergisindeki yazılarıyla bozdu.

Bir yazısında ise İdris Küçükömer ben kimimsorusunu şöyle yanıtlamakta:

“İşte soru: Ben Doğu’lu muyum yoksa Batı’lımı?

a)Doğu toplumunda doğdum

b)Batı’dan etkilendim. Bir zamanlar ulaştığıpolitik güçle Batı’yı etkilemiş ve ondan etki-lenmiş Osmanlı kültür mirası içinde doğdum.(Küçükömer 1994: 21)

Küçükömer’in ben kimim sorusuna verdiğiyanıtta Tanzimat’tan günümüze kadar sürenBatılılaşma sürecinde, batı ve doğu kültürüarasında kalan Türk aydınının trajedisini birkez daha gözlemlememiz mümkündür.

İdris Küçükömer özellikle 80’li yıllarda alevle-nen sivil toplum tartışmalarının öncü temsilci-

Page 158: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

158

lerinden biridir. Küçükömer, Türkiye’de neden“civil yok?” sorusunu sorar ve cevabını ‘teba’,‘memur’, ‘militan’, ‘mürit’ formatlarını kulla-narak verir. Bireyin, bir başkası tarafından be-lirlenmesi ve bağlı değişken haline getirilmesiiçin aldatmaca yöntemlerin kullanıldığını veasıl amacın, bireyi iktidar yolunda dolgu mal-zemesi olarak görmek olduğunun altını çizer.(http://www.muharrembalci.com / tebl ig ler /s tk lar in_cal isma_alani .doc) Bu bağlam-da O’nun için sivil toplumun gelişmesi toplu-mun doğulu bir toplum olmaktan çıkıp, ger-çekten batılı bir toplum durumuna dönüşmesi-ne bağlıdır. Bu durum ise nitel bir sıçrama an-lamına gelmektedir.

İdris Küçükömer, tüm iktidarın toplum adınabir merkezde toplandığı, yani ayrı politik ikti-dar birimlerinin varlığına dayanan bir dengesisteminin mevcut olmadığını söylemektedir.Hatta biraz daha ileri giderek böyle bir toplum-da yasama, yönetme, yürütme gibi kurumlardaayrışmış kurumsal otonomin de olmadığını,olsa da gerçekte bu ayrışmanın otonomilerinintartışmalı ve sözde olduğunu belirtmektedir(Küçükömer 1994: 73).

Asaf Safaş Akat’ın tespitiyle İdris Küçükömeraklı, bilgisi ve hümanizması ile liberal demok-rasinin Türkiye topraklarında egemen olmasınıisterken, karşılaşılan tarihsel engellerden dolayıbunun imkansız olmaya başladığına inanmayabaşlamıştır. Gönlü demokrasiden yana bir ay-dındır Küçükömer, Akat için (3).

2. ASYA TİPİ ÜRETİM TARZINDANSİVİL TOPLUM TARTIŞMALARINA

Küçükömer’e göre Türkiye’de sivil toplumuncılız olmasının nedeni devletin merkezci veaşırı otoriter yapısından kaynaklanmaktadır.Devletin bu niteliği sivil toplumun önünde ta-rihsel bir engel olarak yer almıştır. Küçükömerdevletle ilgili tezlerinden dolayı Asya Tipi Ü-retim Modelini, benzer bir şekilde savunanKemal Tahir’le teorik bir ayrılığa düşmektedir.(Murat Belge;http://www.radikal.com.tr/2001/02/11/yazarlar/murbel.shtml) Bu teorik ayrılı-ğın en belirgin şekliyse Kemal Tahir’in “KerimDevlet” tespitinde kendini daha iyi göstermek-tedir.

Başta Sencer Divitoğlu ve Selahattin Hilavolmak üzere bazı aydınlarla birlikte Türkiye'nin

toplumsal tarihine ilişkin çözümlemelerindeAsya Tip Üretim Tarzı (ATÜT) kuramını gün-deme getiren Küçükömer aktif olarak siyasetiçinde de yer aldı. Bu arada çok kısa olarakAsya Tipi Üretim Tarzı (ATÜT)’den bahset-memiz gerekmektedir; Alman filozofu KarlMarks’ın Asya toplumlarının ekonomik sosyalyapısını analiz ederken geliştirdiği bir yöntembiçimidir Asya Tipi Üretim Tarzı. Bu toplum-larda, neden batı toplumlarına benzer bir eko-nomik ve sosyal gelişmenin olmadığı anlaşıl-mak istenen sorunsalı oluşturur. Doğu toplum-larında burjuva sınıfından bahsedilemeyeceğigibi ekonomik ilişkilerde pre-kapitalist özel-likler göstermektedir. Marks bu tür toplumsal-siyasal örgütlenmelerde özel toprak mülkiyeti-nin bulunmadığını, merkez ve despotik birdevletin yaratılan artı-ürüne el koymakla bir-likte, toplumun gereksindiği hizmetleri ve bü-yük bayındırlık işlerini gerçekleştirdiğini ilerisürmektedir (Anabritannica 1986: 455 cilt 2).Bu üretim modelinde devlet, kral, hükümetmemurları toprağın sahibi olurlar, toplumsalartık değeri ele geçirirler (Tahir 1992: 30-31).Bu tür toplumlarda genel olarak devlet, sınıf-lardan kopmuş bir yöneticiler başlığıdır. Onla-rın yöneticiliğini toplumsal sınıfların çıkarlarıbelirlememektedir, tersine toplumsal sınıflarındurumunu yönetici kadroların “mali, siyasi,askeri” düşünceleri belirlemektedir (Sencer1999: 42). Sosyolojik olarak bu tür ekonomikilişkilerin içinde ne sermaye birikimi, ne kapi-talist bir toplum modelinin öncüsü olacak birburjuva sınıfının çıkması mümkündür. Bu sap-tama bizce önemlidir, çünkü sivil toplum tar-tışmaları da Küçükömer için önemli bir çıkışnoktası olacaktır.

Ece Ayhan’ın, kişisel ve bilimsel dürüstlük vedoğruluğuyla da Cumhuriyet’te gelmiş geçmişen özgün ve en ilginç ‘uç’ düşünür olarak ta-nımladığı İdris Küçükömer’in resmi ideolojiyi,dolayısıyla da egemen paradigmayı ters yüzeden tezini şu şekilde özetlememiz mümkün-dür. (http://arsiv.zaman.com.tr/2002/07/21/kultur/h2.htm):

Küçükömer’in siyasal paradigmasında İttihatve Terakki Partisi'nden Cumhuriyet Halk Parti-si'ne uzanan bürokratik modernleşme geleneğipolitikanın sağındayken, Prens Sabahaddintarafından temsil edilen Teşebbüs-i Şahsi akımıve Hürriyet ve İtilaf Partisi'nden Demokrat

Page 159: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İdris Küçükömer’in Siyasal Tezleri Bağlamında AKP ve CHP... (156-173)

159

Parti'ye uzanan gelenek sol olarak konumlanır.Tanzimat’tan Cumhuriyete kadar süren Batılı-laşma hareketleri ise Küçükömer için emper-yalist devletlerin Türkiye’yi kendihegomanyaları altına alırken ülkeye kapitalizmitüm kurumlarıyla sokma hareketidir. Kısacasıbatılılaşmak demek kapitalistleşmek demektir.Tanzimat’tan günümüze kadar uzanan batılı-laşma politikaları özü itibariyle kapitalizmindevlet eliyle inşasından başka bir şey değildir(Küçükömer 2002: 1-17). Küçükömer, kapita-list ilişkilerin kurulmasından yanadır. Ancakyukarıda bahsettiğimiz model gerçek bir batı-lılaşma olmadığı gibi gerçek anlamda kapita-lizmin ve sivil toplumun önünde de bir engel-dir. Ancak yukarda belirttiğimiz bir batılılaşmamodeli ülkeyi emperyalizmin kontrolüne soka-caktır.

Küçükömer’in “ilerici” “gerici” denkleminibozan siyasal saptaması, siyasal kültürümüzde-ki egemen paradigmayı parçalayan türdendirama bazı çevreler tarafından da değerlendirmeölçütlerinin kırılganlığından dolayı eleştiril-mekte, oldukça iddialı bir tespit olarak değer-lendirilmektedir. Anglosakson tarzı bir para-digma içinde kapitalizmi özel teşebbüsçülükolarak savunan akımın ve kapitalist entegras-yonu hızlandıran Demokrat Parti'nin nedensolda yer aldığı pek belirgin olarak anlaşılma-dığının altı çizilmektedir. Bu geleneğin bölü-şüm, dayanışma, servet dağılımı, sınırlı mülki-yet veya antiemperyalizmle belirginleşmiş birözelliğinin bulunmadığı söylenmektedir.

Nilgün Uysal’ın İlber Ortaylı’yla yaptığı söyle-şide, Ortay’lı İdris Küçükömer’i hızlı spekü-lasyon yapmakla ve metot yönünden de kendiniyeterince sınamamakla eleştirmektedir (Ortaylı2006: 456).

İdris Küçükömer kendi paradigmasını oluştu-rurken, düşüncesinin merkezine Şerif Mar-din’in “merkez-çevre” denklemini koymuştur.Merkezi asker-bürokrat-şehirli kesimler oluştu-rurken, çevre eşraf-aşiret kalıntıları-köylüler-hatta şehirlerdeki alt sınıflardan oluşmaktadır(Mardin 1986: 110-120).

Merkezi temsil eden partilerin, örneğin CHP,sistemin yönetici seçkinleri olduğunu ve ilericigörüntülerine rağmen aslında değişimden yanaolmadıklarını söyler. Bunun karşısında çevreyi

temsil eden kesimlerin ise İslamcı-doğucu birideoloji içinde modernleşmenin öncüleri ol-duklarını, özellikle kapitalist ilişkilerin geliş-mesi açısından önemli adımları bu çevrelertarafından atıldığını belirtmektedir.

Küçükömer paradigmasının tarihsel oluşumunuda şu şekilde şematize etmektedir:

Tablo 1: İdris Küçükömer’in paradigmasınıntarihsel oluşumu

SOL YAN SAĞ YAN

Yeniçeri-esnaf-ulemabirliğinden gelen doğucu -İslamcı halk cephesinedayanan;

Batıcı-laik bürokratikgeleneği temsil eden

JÖN TÜRKLERİNPRENS SABAHATTİNKANADI

JÖN TÜRKLERİNTERAKKİ VEİTTİHAT KANADI

HÜRRİYET VE İTİLAF İTTİHAT VE TERAKKİ(Önce cemiyet, Sonrafıkra)

İKİNCİ GRUP BİRİNCİ GRUP(Birinci Büyük MilletMeclisi’nde MüdafaaiHukuk Cemiyeti’nde)TERAKKİPERVERFIKRASERBERST FIKRADEMOKRAT PARTİADALET PARTİSİ?

(Birinci Büyük MilletMeclisi’nde MüdafaaiHukuk Cemiyeti’nde)C.H. FIRKASIC.H.P.-M.B.K.(Milli Birlik Komitesi)C.H.P. (ORTANINSOLU)?

Bu tabloda gerek sol yandaki, gerek sağ yan-daki blokta birbirini kronolojik sıra ile izleyenkuruluşlar görülmektedir. Her blokta aşağıyadoğru (zamanımıza kadar) taşınan tarihi birmisyon bulunmaktadır. Tablonun sol yanı, ye-niçeri- esnaf-ulema birliğinden gelen, gerçekve büyük kitlesiyle İslamcı-doğucu cepheyedayanan kuruluşları göstermektedir. Sağ yandaise devleti kurtarmak için daha çok batıcı-laikbürokratik geleneğin temsilcileri olan kuru-luşlar yer almaktadır (Küçükömer 2002: 72-73).

Küçükömer’e göre Batıcı-laik bürokrat, batılı-laşma ile devleti kurtarmak isterken, yeterliderecede üretim güçleri yaratamadığından,tarihi büyük halk cephesiyle ters düşmektedir.Böylece iki cephe arasındaki mücadele kızışın-ca, laik batıcılar ile dindar doğucular arasında,

Page 160: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

160

bir mücadeleye gelip dayanmaktadır. Bürokrat(sivil subay) laik, güya ilerici sayılacak, em-peryalist kıskacı içinde bürokrat oyunlarıylaiçine kapanan İslamcı-doğucu kamp ise yazaragöre gerici sayılacaktır (Küçükömer 2002:74).

Küçükömer Türkiye’nin Batılılaşma serüveni-nin, aslında kapitalistleşme serüveni olduğunubelirtir. Bu bağlamda batılı emperyalist dev-letlerin, kapitalizmi Tanzimat reformlarıyla vebürokratlar aracılığıyla ülkeye soktuğunu söy-ler. Batılılaşmanın ekonomik bedelini de yok-sul kitlelerin ödediğini bu yüzden de batılılaş-ma sürecinin yönetici sınıflarla, yönetilen halkkitleleri arasında bir yabancılaşmaya nedenolduğunu belirtir (Küçükömer, 1994: 59-69).

Türk edebiyatında yönetici elitle ve aydınlarlahalk arasındaki yabancılaşmanın temasal olarakele alındığı en önemli eser Yakup KadriKaraosmanoğlu’nun 1932 yılında yazdığı Ya-ban romanıdır. Romanın kahramanı köylülerlearasında ki uzaklığı şu satırlarla dile getirir;

“Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek,onlar gibi yiyip içmek, onlar gibi oturupkalkmak, onların diliyle konuşmak… Haydi,bunların hepsini yapayım. Fakat onlar gibinasıl düşünebilirim? Nasıl onlar gibi düşü-nebilirim? Nasıl onlar gibi hissedebili-rim…” (Karaosmanoğlu 2002: 68).

Onlar gibi olmak, onlar gibi düşünmek. Buyabancılaşmanın edebiyattaki yansıması kendi-ni siyasal alanda da ortaya koymaktadır.

İdris Küçükömer, Yakup Kadri’nin Yaban’ınısiyasal hayata taşımış, bu yabancılaşma olgu-sunu Düzenin Yabancılaşması adlı eserinde birparadigmaya dönüştürmüştür. Türkiye’ninbatılılaşma serüveninin aslında gerçek anlamdabir batılılaşma olmadığını söyleyen KüçükömerTürkiye’de kapitalist ilişkiler tam olarak geliş-meden, ülkenin tam anlamıyla batılılaşamaya-cağı tespitinde bulunur. Bu bağlamda ekono-mik alt yapısı oluşmamış, üst yapı kurumları-nın batıdan transferine dayalı bir modernleşmeformülü, yönetici sınıflarla, halk kitleleri ara-sındaki yabancılaşmanın kaynağı olarak ortayaçıkmaktadır.

Bu tür bir yabancılaşmanın yaşanması için isedoğulu bir toplumun kendi dinamiklerinin be-lirleyici olduğu uzunca bir gelişim sonucu ba-

tılı bir toplum durumuna dönüşmesi anlamınagelen batılılaşmayı karıştırmamak gerekmekte-dir. Sivil toplumun gelişmesi toplumun doğulubir toplum olmaktan çıkıp, gerçekten batılı birtoplum durumuna dönüşmesine bağlıdır. Bunitel bir sıçramayı işaret etmektedir.

İdris Küçükömer’in batılılaşmaya değil, nasılbir batılılaşma konusunda bir itirazının olduğu-nu anlamamız mümkün. Küçükömer bu sürecintepeden aşağıya dayatmacı bir mantıkla inşaedilmesine karşıdır. Küçükömer için gerçekanlamda, toplumsal yabancılaşmaya yol açma-yacak bir batılılaşma süreci ancak toplumunkendi iç dinamikleriyle şekillenecek, aşağıdanyukarıya biçimlenecek, politik bir değişim sü-reciyle mümkündür.

Bu teorik çerçeve bağlamında CumhuriyetHalk Partisiyle, Adalet ve Kalkınma Partisi’ninprogramlarının analizini yapacağız:

3. CUMHURİYET HALK PARTİSİ’YLE,ADALET VE KALKINMA PARTİSİ’NİNPROGRAMLARININKARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ

Cumhuriyet Halk Partisi’yle, Adalet ve Kal-kınma Partisi’nin programlarının karşılaştırmalıanalizini yapmadan önce her iki partinin siyasaltarihine ve kendilerini konumlandırdıkları ide-olojik tarihsel sürece ve bu süreci belirleyendüşünsel kaynaklara bakmamız gerekir.

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi, Mustafa Kemal Ata-türk tarafından 9 Eylül 1923’te kuruldu. Baş-langıçtaki adı Halk Fıkrası’dır. Halk Fıkrasıeski rejim karşıtı herkesi temsil etmekteydi veHalk terimi de sosyal sınıflardan bağımsız ola-rak eski düzene karşı olan herkesi kapsamakta-dır; temel görevleri eski düzeni ve onun temsil-cilerini alt etmek ve “halkın devletini” kur-maktı (Ahmad 2006:103). Parti 1924 yılında“Cumhuriyet Halk Fıkrası”, 1935 yılında ise“Cumhuriyet Halk Partisi” adını aldı.

1927 yılında "Cumhuriyetçilik", "Halkçılık","Milliyetçilik", "Laiklik" CHP’nin dört temelilkesi olarak benimsendi. CHP’nin tarihi Tür-kiye Cumhuriyeti’nin tarihinin önemli bir par-çasıdır.

Page 161: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İdris Küçükömer’in Siyasal Tezleri Bağlamında AKP ve CHP... (156-173)

161

CHP kurucusu ve ilk Genel Başkanı Atatürk’ünönderliğinde bağımsızlığını kazandı, Cumhuri-yeti kurdu, saltanatı kaldırdı, hilafete son verdive Ulusal Birliğin oluşturulmasında öncü birkurum olarak Cumhuriyet tarihindeki özel ye-rini aldı. Modern bir cumhuriyetin oluşturul-ması için başta hukuk, eğitim ve toplumsalalanda gerçekleştirilen reformlara öncülük etti.Bu bağlamda bir ulus devlet projesinin kurucuunsuru olarak tarihsel işlevini yerine getirdi. Busüreçte seçkinci ve modernleşmeci bir konumutemsil etti. 1935 yılında daha önceki dört ilkeye"Devletçilik" ve "Devrimcilik" ilkeleri eklene-rek ilkeler altıya çıkarıldı. Partinin amblemiolan 6 ok bu ilkeleri simgelemektedir.

CHP Cumhuriyetin ve yeni Türk Devletininkurucu partisi olarak, ulusal sanayinin ve eko-nominin geliştirilmesinde önemli adımlarınatılmasına öncülük görevini yapmıştır. II. Dün-ya Savaşı sonrasında tek parti konumunun tümolanaklarına karşın uluslararası gelişmelerin dezorlamasıyla, çok partili rejime geçiş sağladı.Bu dönemde parlamenter demokratik rejiminkurumsallaşmasına dönük değişimleri gerçek-leştirme misyonunu üstlendi. 1960’lı yıllarınortalarında, yeni oluşan siyasal dengeler doğ-rultusunda, CHP sola açılarak kendisini "orta-nın solu" olarak yeniden tanımladı. 1970’liyıllarda ideolojisini "demokratik sol" kavra-mıyla tanımlayan CHP, bu dönemde önerdiğisosyal reformlarla "düzen değişikliği"ni he-defledi. Bu süreçte CHP, "devlet partisinden""halkın partisine", düzen partisinden" "değişi-min partisine" dönüşmeyi hedefledi. Sosyalistenternasyonale katılan CHP, tarihsel geleneğinive temellerini temsil eden ilkelerin yanı sırasosyal demokrasinin evrensel ilkelerini de be-nimsediğini deklare etmektedir. Bu temel ilke-lerin ışığında "özgürlük, eşitlik, dayanışma,emeğin üstünlüğü, gelişmenin bütünlüğü veetkinliği ile demokratikleşme" ilkeleri de CHPprogramında yer almaktadır (http://www.chp.org.tr/ index.php?module=content&page_ id=144)

Cumhuriyet Halk Partisi ideolojik olarak İttihatTerakki geleneğinden gelen oluşumları tarihselmiras olarak benimserken, özellikle devletikuran parti kimliğini öne çıkarmaktadır. Gele-neksel olarak orduya ve devlet içindeki bürok-ratik yapılara yakın dururken söylemlerinde yerverdiği, sol bir ideolojinin destekleyicisi olan

çalışan kesimlerle siyasal bağlar kurmak istesede, bunu gerçekleştirememenin, bu yüzden desol bir ideolojiyi politik hayata geçirememeninzorluklarını yaşamaktadır.

Adalet ve Kalkınma Partisi

Adalet ve Kalkınma Partisi 14 Ağustos 2001tarihinde kurulmuştur. Partinin kurucuları ara-sında yer alan Recep Tayip Erdoğan, AbdullahGül ve Bülent Arınç parti yönetiminde öneçıkan isimlerdir. Partinin resmi belgelerinde isesiyasal yelpazedeki yeri muhafazakâr sağ ola-rak tanımlanmaktadır. Kurucuları ve partideönde gelen isimlerden bir kısmı eski FaziletPartisi'ne yakın veyahut Fazilet Partisi kadro-sundan olup, parti içinde reformcu kanat olarakadlandırılan gruptandırlar (Ahmad 2006: 211).Fazilet Partisi'nin kapatılmasından sonra ortayaçıkan ve devamı olduğu kabul edilen SaadetPartisi'ne görüş ayrılıkları sebebiyle geçme-mişlerdir. Bununla birlikte partinin gerek ku-ruluştaki gerekse sonraki dönemlerdeki kadro-su farklı parti ve siyasî görüşlerden isimleri deiçinde barındırmıştır. Genel olarak Fazilet Par-tisi'nin (veya ilgili siyasî geleneğin) bir devamıolarak gösterilmeyi şiddetle reddetmişlerdir veFazilet Partisi'nin bugün Saadet Partisi bünye-sindeki kadrosu da aynı iddiayı reddetmektedir

Adalet ve Kalkınma Partisi, 3 Kasım 2002 se-çimlerinde en yüksek oranda oy alan parti ola-rak (%34,63) Abdullah Gül başkanlığında 58.Cumhuriyet Hükümeti'ni kurdu. O dönemde,aldığı bir ceza nedeni ile kabine ve TBMM'deyer alamayan Genel Başkan Recep Tayyip Er-doğan yapılan Anayasa değişikliği ile yasağıkaldırılarak 8 Mart 2003 tarihinde yapılan ye-nileme seçimlerinde Siirt’ten milletvekili seçi-lerek meclise girdi. Abdullah Gül başkanlığın-daki 58. Cumhuriyet Hükümeti'nin 11 Mart2003 tarihinde istifasının ardından Cumhurbaş-kanı Ahmet Necdet Sezer'den Hükümet'i kurmagörevini alan Recep Tayip Erdoğan 15 Mart2003 tarihinde 59. Cumhuriyet Hükümeti'nikurdu.

Muhalifleri tarafından her ne kadar AKP'ninFazilet Partisi ve Fazilet'ten önceki Refah Par-tisi'nin bir devamı olduğu ve bu partilerin te-meli olan Milli Görüş hareketinin bir parçasıolduğu öne sürülmüş olsa da, partinin öndegelen isimleri bu yakıştırmayı şiddetle reddet-

Page 162: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

162

mektedir. Bunun medyaya yansıyan en belirginörneği, partinin kurucusu Recep Tayip Erdo-ğan'ın bir konuşmasında "Milli Görüş gömleği-ni çıkardık" şeklindeki ifadesidir. AKP kendiideolojik temelini muhafazakar-demokrat ola-rak tanımlamaktadır. Siyaset bilimci HasanBülent Kahraman AKP’nin muhafazakâr vedemokrat tanımına itiraz ederken AKP’ninTürk siyasetindeki siyaset yapamama boşlu-ğundan doğduğunu ve henüz gerçek anlamdabir parti olamadığı eleştirisini yapmaktadır(Kahraman 2007:146).

ABD ile zaman zaman gerginleşen ama genelolarak iyi bir ilişki sürdürmesi farklı görüşler-den birçok kesimin tepkisini almış, AB'ye üye-lik için iç politikaya getirdikleri düzenleme veuygulamalar da bazıları tarafından Batıcılıkyaptıkları gerekçesiyle tepki görmüştür. Birtakım ekonomistler tarafından ise AB'ye uyumsürecinin ülke ekonomisine olduğu düşünülenolumlu katkılarından dolayı desteklenmektedir.(http://tr.wikipedia.org/wiki/Adalet_ve_Kalk%C4%B1nma_ Partisi)

AKP ve CHP Parti Programlarının Karşı-laştırmalı Analizi

Çalışmamızda modernleşme merkezli politika-lar bağlamında her iki partinin programında yeralan sekiz konu başlığının analizi yapılacaktır:

• Temel hak ve özgürlükler

• Demokratikleşme ve sivil toplum

• Doğu ve Güneydoğu

• Ekonomi anlayışı

• Sosyal Politikalar

• Çalışma Hayatı

• Kadın hakları

• Dış politika

Modernleşme politikaları, yukarıda da birkaçkez vurguladığımız gibi, ülkenin kapitalistleş-mesi anlamına gelmektedir. Cumhuriyetin ku-rucu kadrolarının ana hedeflerinden biri devleteliyle bir burjuva sınıfı yaratmak, dolaylı ola-rak da batılı anlamda bir ulus devlet projesinihayata geçirmekti. Modernleşme politikalarıcumhuriyetin ilk dönemlerinde CHP iktidarıtarafından oluşturulmuştur. Fakat çok partili

dönemle birlikte modernleşmenin özne gücüaçısından bir değişikliğin olup olmadığı farklıteorik bakışlarla siyasal alanda yaşanan birtartışma konusu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Her iki partinin politikaları, konu başlıklarıaltında analiz edilmektedir.

Temel hak ve özgürlükler:

CHP, parti programının giriş bölümünde siya-sal misyonunu şu şekilde özetlemekte:

“Cumhuriyet Halk Partisi, kökleri tarihimizdeve milli mücadelemizde olan, Atatürk’ün ön-cülüğünde Cumhuriyeti gerçekleştiren, çağdaşTürkiye’nin temellerini kuran, demokrasi süre-cini başlatan, 1960’larda demokratik sol biriçerik ve sosyal demokrat özellikler kazananbir büyük yenileştirme hareketinin temsilcisi-dir.” (CHP Programı;www.chp.org.tr;s:1)

CHP kendini sol bir parti olarak tanımlarken degeniş kitlelerin özellikle emekçi kesimin yara-rını savunup onların çıkarlarının politik temsil-cisi olmayı kendine misyon olarak aldığını be-lirtmektedir.

CHP’nin kendi kökenleri ve siyasal misyonuile ilgili saptamalarının ardından genel olarakkişisel hak ve özgürlüklerle ilgili şu bölümlerparti programında yer almaktadır:

Parti programının 7’inci sayfasında Özgür Bi-rey başlığı altında temel hak ve özgülüklerleilgili bölüm bulunmaktadır. Öncelikli olarakCHP uluslararası antlaşma ve sözleşmelerledüzenlenen İnsan Hakları Evrensel Sözleşmesi,Avrupa İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Av-rupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’nca ka-bul olunan Helsinki Sonuç Belgesi ile ParisŞartı ilkelerinin iç hukuk olarak uygulanmasınıgerekli gördüğünü söylemektedir.

Bu bağlamda ise kişinin temel hak ve özgür-lüklerini şu başlıklar altında toplamaktadır.

• Yaşama hakkı kişinin yaşam güvencesininolduğunu söylerken ölüm cezasının kaldırıla-cağı parti programında yer almaktadır. Ölümcezasının AKP hükümeti döneminde kaldırıldı-ğını belirtmek gerekir.

Page 163: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İdris Küçükömer’in Siyasal Tezleri Bağlamında AKP ve CHP... (156-173)

163

• Düşünce ve Anlatma Özgürlüğü başlığıaltında CHP, düşünce özgürlüğünü savunmuş-tur. Ancak yakın dönemdeki politikalarına ba-kıldığı zaman CHP’nin parti programına tersdüştüğü durumlara rastlamamız mümkündür.

• Bilim ve Sanat Hakkı başlığı altında herke-sin bilim sanat yapma ve yayma hakkındanbahsedilmektedir.

• Din, İnanç ve Vicdan Özgürlüğü başlığıaltında herkesin din ve vicdan özgürlüğünesahip olduğu savunulmaktadır. Ancak pratikuygulamalarında CHP Fransız tarzı dinin dev-letin kontrolünde olduğu bir laiklik anlayışınınsavunuculuğunu yapmaktadır. Laikliğin Anglo-Sakson yorumuysa dini inanç ve pratikleridevlet kontrolünden alarak topluma vermekte-dir. Bu bağlamda devlet bütün dinsel yapı veuygulamalara eşit mesafede dururken toplumaözgür bir alan yaratmaktadır. Bu bağlamdaCHP’nin laiklik anlayışının özgürlükler bağla-mında tartışmalı olduğunun altını çizmemizgerekir.

• Basın ve İletişim Özgürlüğü başlığında bil-gi edinme ve yayma kapsamında iletişim araç-ları özgürlüğü yer almaktadır.

• Savunma Hakkı başlığında gözaltına alınankişilerin savunma haklarının güvence altındaolduğu belirtilmektedir.

• Yönetime Katılma ve Örgütlenme Hakkın-da bireysel veya kurumsal anlamda, siyasalkatılım altının önemi vurgulanmaktadır.

• Çalışma Hakkı, mülkiyet hakkı, girişimözgürlüğü, çevre hakkı, seyahat özgürlüğü baş-lıkları altında bireylerin çağdaş bir toplumda buhaklara sahip olduğu söylenirken CHP’nin debu hakların savunucusu ve koruyucusu olduğubelirtilmektedir.

• Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yapma Hakkıbaşlığında demokrasilerde önceden izin alma-dan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı-nın temel hak ve özgürlüklerden olduğu belir-tilmektedir.

Bu saydıklarımızda ayrı bir başlık altında Öz-gürlük ve Eşitlik bölümü parti programında yeralmaktadır. Burada şu ifade dikkat çekmekte-

dir: “CHP, tüm yurttaşların, doğuştan var ol-duğu kabul edilen temel haklardan, cinsiyetdin, dil, ırk mezhep ve sınıf ayrımı yapmaksızın,tam bir eşitlikle yararlanmasını sağlayacaktır”(CHP Parti Programı:www.chp.org.tr;s:7).

AKP’nin parti programının giriş kısmında Te-mel Hak ve Özgürlükler ile ilgili olarak şu pa-ragraf dikkat çekmektedir:

"Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değil-dir" özdeyişi, partimizin temel ilkelerinden-dir. Partimiz, bireyi bütün politikaların mer-kezine alarak demokratikleşmenin sağlanma-sını, temel insan hak ve özgürlüklerini teminetmeyi ve korumayı en önemli ödevleri ara-sında sayar.”(AKP Parti Programı:www.akp.org.tr)

Bu saptamanın yanı sıra parti programındaTemel Hak ve Özgürlükler ayrı bir başlık altın-da oldukça geniş olarak ele alınmaktadır. Bubölümün girişinde yer alan temel hak ve öz-gürlüklerle ilgili atılacak adımların, uluslararasıkuruluşların istekleri doğrultusunda değil insa-nımız bu hak ve özgürlüklere layık olduğu içinatılmalıdır saptaması dikkat çekmektedir. YineAKP parti programında da CHP programındaolduğu gibi İnsan Hakları Evrensel Beyanna-mesi’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşme-si’nin, Paris Şartı ve Helsinki Nihai Senedi gibiuluslararası sözleşmelerin insan hakları alanın-da getirmiş olduğu standartların uygulamayageçirileceği belirtilmektedir. Hukukun üstünlü-ğüne vurgu yapılırken, temel hak ve özgürlük-lerin hukukun güvencesi altında olduğunu altıçizilmektedir. Bu bağlamda AKP şu politikalarısavunmaktadır:

• Özgürlükçü, tüm toplumun ihtiyaçlarına ce-vap veren, demokratik hukuk devleti ilkesineve demokratik ülkelerin standartlarına uygun,toplum ile devlet arasında yeni bir "toplumsözleşmesi" kurmayı hedefleyen, tümüyle yenibir anayasa önerisi hazırlayacaktır. Bu öneri,yeni bir "anayasal mühendislik" denemesi de-ğil, halkın iradesini ve taleplerini demokratiktemelde devlet yapısına yansıtan bir belge ola-caktır. Kısa, öz ve açık biçimde hazırlanacakyeni anayasa teklifimizde;

Temel hak ve özgürlüklere ilişkin bö-lüm, evrensel standartlara uygun olacak-tır.

Page 164: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

164

Cumhuriyetin temel nitelikleri korunarakdevlet yönetiminin esas hükümlerine yerverilecektir.

Yasama, yürütme ve yargı erkleri ara-sındaki ilişkiler açık, net ve anlaşılabilirbir biçimde belirtilecektir.

Bu bağlamda AKP, temel hak ve özgürlüklerdoğrultusunda oluşturulmuş bir yargı reformu-nu parti programında savunmaktadır.

Değerlendirme:

CHP ve AKP temel hak ve özgürlükler konu-suna parti programlarında detaylı olarak yervermektedir. Burada altı çizilmesi gerekenCHP genel söyleminde temel hak ve özgürlük-lerin geliştirilmesine vurgu yaparken bu vurgu-yu somut politikalara dönüştürme konusundayetersiz kalmaktadır. Özellikle anti demokratikolduğu konusunda toplumun geniş kesimlerininüzerinde uzlaştığı 1982 anayasasıyla ilgili so-mut değişiklik önerileri AKP parti programındabir reform paketi şeklinde yer almaktadır. Heriki parti açısından dikkat çekici olan, uluslararası antlaşmaların uygulanmasına yönelik ka-rarlılıkta görülmektedir. Söylem açısındanAKP toplumsal değişime yönelik siyasal birdili parti politikalarına aktarabilmesi açısındandaha başarılı görülmektedir.

Demokratikleşme ve sivil toplum:

Cumhuriyet Halk Partisi Programında demok-ratikleşme başlığı altında farklı bir bölüm yeralmaktadır. Bu bölümün girişinde partinin de-mokratikleşmeyle ilgili politikalarının ana ze-mini şu şekilde özetlenmektedir:

“Demokrasi çerçevesinde, insan hakları, çağıpaylaşmak, sosyal adalet, laiklik, dürüstlük,çoğulculuk, gelişme gibi temel ölçüler ilebütünleşen bir toplum oluşmalıdır. Cumhuri-yetimizi meydana getiren tüm unsurları, i-nanç ve kimlik özelliklerinin, siyasal tercihle-rin "kendi demokratik farklılaşmaları içindebütünlüğü" anlayışı geliştirilmelidir. Çünküdemokrasi, insanların, inançların, düşüncele-rin, siyasetlerin ve anlayışların özgürce fark-lılaşıp, barış ve bütünlük içinde birlikte varolabildiği sistemdir”.

Demokrasinin bir yaşama kültürü olduğu vur-gulanırken, farklılıkların, bir arada yaşamaalışkanlığının ve karşılıklı hoşgörünün altı çi-zilmektedir. Demokrasi söylemi içinde özgür-lüklerin sınırları oldukça geniş bir şekilde tarifedilirken bu özgürlüklerin gündelik hayata ge-çirilmesine yönelik somut öneriler eksik kal-maktadır.

Sivil toplum yapılanması desteklenmeli vegeliştirilmelidir. Okul-aile birliklerinden,sendikalara, meslek odalarına, tüketiciyi ko-ruma hareketlerine, yöresel güzelleştirmederneklerinden, çevreci kuruluşlara, daya-nışma yahut ortak ilgi topluluklarına kadartüm "yurttaş beraberlikleri" özendirilmelidir.Amaç, "sıradan yurttaşın" sivil kurumlar a-racılığıyla ülkede etkin olması, devlet karşı-sında edilgenlikten çıkarılmasıdır.

Yukarıdaki alıntı CHP’nin sivil toplumla ilgilidüşüncelerini özetlemektedir. Genel olaraksivil toplum oluşumları desteklenirken, Türki-ye’deki sivil toplum kuruluşlarının ve özerkalanın karşısında bulunan tarihsel zorluklarsomutlaştırılarak ortaya konulmadığı görül-mektedir.

AKP parti programında ise demokratikleşme vesivil toplum başlığı bu konular ile ilgili yapıla-cak uygulamaların yer alacağı bölümü belirle-mektedir.

Partinin demokrasi söylemine bakıldığındabirey merkezci bir yaklaşımın egemen olduğugörülmektedir. Bu bağlamda vatandaşlar ara-sında eşitlikten bahsedilirken toplumsal ayrıca-lıkların demokrasinin özüne aykırı olduğununaltı çizilmektedir.

Azınlıkta kalan düşüncelerin korunmasınındemokrasinin özü olduğu vurgulanırken, yerelyönetimlerin demokrasinin işleyişindeki yerinedikkat çekilmektedir.

Siyasette katılım olgusuna da vurgu yapılıpdesteklenirken özellikle Avrupa Birliği süreci-ne değinilmektedir:

“* Avrupa Birliği üyelerinin uyması gerekenasgari standartları gösteren Kopenhag Kriter-leri'nin demokratikleşmeye yönelik ilkeleri esasalınarak ulusal hukuk düzenimizde yapılmasıgereken değişiklikler, mümkün olan en kısasürede gerçekleştirilecektir.

Page 165: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İdris Küçükömer’in Siyasal Tezleri Bağlamında AKP ve CHP... (156-173)

165

* Vatandaşların yönetime katılması ve yönetimidenetleyebilmesi için bilgi ve belgelere ulaşıla-bilmesini kolaylaştıracak, böylece vatandaşla-rın bilgiye ulaşım hakkını etkili olarak kullana-bilmesine imkan sağlayan düzenlemeleri yapa-caktır.

* Katılımcı ve temsil gücü yüksek bir demokra-sinin temelinde yerel yönetimler yatar. Vatan-daşlarla yönetim arasında günlük hayattakibağı kuracak olan yerel yönetimlerin güçlendi-rilmesi için gerekli tüm anayasal ve yasal dü-zenlemeleri gerçekleştirecek ve işlevsel yeniyerel yönetim birimleri oluşturacaktır.

* Vatandaşların kendi köyleri, mahalleleri,şehirleri, hizmetlerinden yararlandıkları veçalıştıkları kurumları ile ilgili konulardaki gö-rüşlerini, şikayetlerini ve çözüm önerilerinideğerlendirecek ve isleme koyacak mekaniz-malar oluşturacaktır.

* Sivil toplum örgütlerinin görüşlerini alarakilgili yasal düzenlemeleri değiştirecek, siviltoplum örgütlenmesini çağdaş demokratik ül-kelerdeki düzeye ulaştıracak bir yasal çerçeveçizecektir.

* Memur statüsünü yeniden belirleyecek, me-murların sendikal örgütlenmelerini ve hakları-nı yeniden ele alacaktır.

* Seçilme yaşının 25'e indirilmesiyle gençlerindemokratik süreçlere aktif katılımını sağlaya-cak ve genç nüfusun ülke yönetiminde sorum-luluk almasını teşvik edecektir.

* Demokrasilerin temel niteliklerinden biriolan toplantı ve gösteri özgürlüğünün dahaetkili kullanılabilmesi için gerekli hukuki dü-zenlemeleri gerçekleştirecektir.

* Merkezi ve yerel yönetimler; sivil toplumörgütleri, mesleki kuruluşlar, sendikalar veözel sektör temsilcilerinin görüşlerini alacakla-rı ortak kurul, komisyon, kriz masası ve hertürlü platformu oluşturacaktır.”

Değerlendirme:

Cumhuriyet Halk Partisi de Adalet ve Kalkın-ma Partisi de demokratikleşmeye ve sivil top-luma parti programlarında yer ayırmakla bir-likte, yaklaşım açısından bazı farklılıklar ser-gilemişlerdir. CHP genel olarak olumlu biryaklaşım sergilemesine rağmen somut önerilersunmak açısından yetersiz kalmaktadır.

AKP açısından bakıldığı zaman iki önemli ko-nu dikkat çekmektedir. AKP yeni bir toplumsalsözleşme önerirken, yeni bir siyasal dilin oluş-turulmasına yönelik bir çabanın içine girdiğigörülmektedir. Yine AKP’nin demokratikleşmeve sivil toplumla ilgili, siyasal tespit ve önerile-rini Avrupa Birliği süreciyle birlikte ele almasısomut bir dönüşüm projesi açısından olumlubir izlenim vermektedir. Yine bu yaklaşımTürkiye’nin Tanzimat’tan günümüze kadarkimodernleşme sürecinin dinamikleriyle de pa-ralel bir durum oluşturmaktadır. Bu paralelliğişu şekilde belirlememiz mümkün; modernleş-me tarihimize baktığımız zaman değişim süre-cinin iç dinamiklerin, dış dinamiklerin zorla-masıyla harekete geçmesiyle şekillendiği birolgu olarak karşımızda durmaktadır. Bu sürecinyapısal özellikleri günümüzde de kendini his-settirmektedir.

Doğu ve Güneydoğu

Doğu ve Güneydoğu sorunu Cumhuriyet Tari-hi’nin başlangıcından beri ülke gündemini işgaleden ve Türk Demokrasi’nin önünü tıkayan birsorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağ-lamda siyaset kurumunun bu konuda çözümlerüretmesi, politikalar geliştirmesi toplusal barı-şın inşası, PKK terörünün bitirilmesi açısındanda çok önemlidir.

Parti programlarına baktığımız zaman AKP’ninDoğu ve Güneydoğu’ya farklı bir başlık altıdapolitik yaklaşım getirdiğini görürken CHP’ninfarklı bir bölüm oluşturmak yerine belli politikyaklaşımlar içinde yeri geldiğinde Güneydoğuve Doğu için tespitlerde bulunduğunu görmek-teyiz. Bu başlıkları ise şu şekilde sıralamamızmümkün: İstihdam, tarım gibi… İktidara aday,bir ana muhalefet partisinin, parti programındaülkenin en önemli sorununa yönelik doğrudanpolitika geliştirmemiş olmasını şaşırtıcı bulur-ken önemli bir politik eksiklik olarak görmek-teyiz. Bu tespiti yaptıktan sonra CHP progra-mına bakabiliriz

CHP parti programı da farklı konu başlıklarıaltında bölgeden bahsetmekte, bölgeyle ilgilisorunlara değinmektedir. Bu konu başlıklarınışu şekilde sayabiliriz:

• Bölgesel gelişme başlığı altında bölgesel eşit-sizliklerin giderileceği söylenmekte

Page 166: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

166

• Üretken İstihdam-İşsizliğin Aşılması başlığıaltında bölgedeki yoğun işsizliğe dikkat çekil-mekte

• Tarım, GAP, Toprak Reformu başlığı altındaise bölgedeki ekonomik sorunların tarım re-formuyla aşılacağı belirtilmektedir.

Adalet ve Kalkınma Partisi ise parti progra-mında Doğu ve Güneydoğu başlığı altında ül-kemizin en önemli problemine yönelik olarakşunları söylemekte ve şu tespitleri yaparak ko-nuyla ilgili politikalar ortaya koymaktadır:

“Kimimizin Güney Doğu, kimimizin Kürt, ki-mimizin terör sorunu dediğimiz olay, maalesefTürkiye'nin bir gerçeğidir. Partimiz bu sorununtoplum hayatımızda neden olduğu olumsuzluk-ların bilinciyle, bölge halkının mutluluğunu,refahını, hak ve özgürlüklerini gözeten, Türki-ye'nin bütünlüğü ve üniter devlet yapısıyla bir-likte bölgeyi tehdit eden terörün önlenmesindezaaf yaratmayacak bir şekilde; kalıcı, tüm top-lumun duyarlılıklarına saygılı, etkili ve sorun-ları kökünden çözmeye yönelik bir politika izle-yecektir.”(http://www.akparti.org.tr/program.asp? dizin=0&hangisi=0)

Yukarda ki genel saptama ve girişin ardındanAKP programında Güneydoğu ve Doğu soru-nuyla ilgili şu görüşler yer almaktadır.

Türkçe dışındaki dillerde yayın yasağının kal-dırılacağı belirtilmektedir. Bu maddenin AKPiktidarı döneminde uygulamaya geçirildiğiniburada hatırlatmamız gerekmektedir.

Yine AKP bölgeye ait kültürel farklılıkları birzenginlik olarak gördüğünün altını çizmektedir.OHAL uygulamasının kaldırılacağı belirtil-mekte, ekonomik alanda ise bölgeler arası ge-lişmişlik farklılıklarının giderileceği yine prog-ramda yer almaktadır.

Bölge merkezli terör olayları ile ilgili olarak daşu tespitte bulunulmaktadır:

“Terör ve baskı karşılıklı olarak birbirinibesler. Terörün sonuç olduğunu unutan heryaklaşım, sadece baskı ile çözüm üretmeyeyönelir. Oysa bu terörü daha çok güçlendirir.Bu nedenle terörü sona erdirmenin yolu, temelhak ve hürriyetlere saygılı bir devlet yaklaşımıile ekonomik kalkınmayı ve güvenliği aynı bü-tünün parçaları olarak ele almaktan geçer”

Programda otoriter devlet anlayışı eleştirilirkensorunların çözümünü zorlaştırdığı söylenmek-tedir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma bi-lincinin toplumun birlik ve beraberliğinin çi-mentosu olduğunun altı çizilirken, demokrasi-nin sorunun çözümündeki yeri belirgin bir şe-kilde vurgulanmaktadır.

Değerlendirme:

CHP’nin parti programında Doğu ve Güneydo-ğuya yönelik olarak özel bir yaklaşım getir-memiş olması, Türkiye’yi yönetmeye aday birparti için önemli bir eksiklik olarak karşımızaçıkmaktadır.

AKP programında konuyla ilgili özel bir yerinayrılmış olması ve şu ana kadar izlenen politi-kalara alternatif politikalar geliştirme çabası birsiyasal partinin toplumsal politikalar üretmeylekendini sorumlu görüp tanımlaması açısındanolumludur. Ancak bu politikaların getirmişolduğu yaklaşım tarzı ise eleştiriye açık olmasıaçısından da siyasal bir tartışma konusu olaraksiyasal alanda yer almaktadır.

Ekonomi anlayışı:

Cumhuriyet Halk Partisi, ekonomik progra-mında Pazar ekonomisine ve rekabetçi bir ka-pitalist sisteme vurgu yaparak, iktidarlarında,ekonomik sistemin mevcut dengeler içindesürdürüleceğinin işaretleri verilmekte. Fakatkendini sosyal demokrat olarak tanımlayan birparti olaraktan da ekonomik kararlara katılımsüreçlerini oluşturacağının ve emeğiyle geçinenkesimleri sermaye karşısında koruyacak politi-kalar geliştireceğinin altı çizilmektedir. Yineekonomik planlama anlayışını harekete geçire-ceğini söylerken küresel ekonomik oluşumlarakarşı olmadığını belirtmektedir. Genel olarakCumhuriyet Halk Partisi pazar ekonomisindenyana, küreselleşmeye ve yabancı sermayeyekarşı değil, ancak kapitalizmin gelişim süreçle-rinde de devlet müdahalesinden ve planlama-dan yana bir ekonomik programın savunucusu.Yine CHP sanayileşmeden yana politikalargeliştirirken, kamu maliyesinin denetim altınaalınmasına yönelik öneri ve politikaların arka-sında durmaktadır. Ülkemiz gündeminde sıksık tartışma maddesi olarak yer alan özelleştir-meyle ilgili olarak ise CHP şu tespitte bulun-maktadır;

Page 167: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İdris Küçükömer’in Siyasal Tezleri Bağlamında AKP ve CHP... (156-173)

167

“CHP, üyesi olduğu Sosyalist Enternasyo-nal’in ilkeleri doğrultusunda, belirli bir alandatoplumun yararı varsa”, sosyalleştirmeyi veyaözelleştirmeyi öngörebilir.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ekonomiyleilgili görüşlerine baktığımız zaman daha liberalbir yaklaşımla karşılaşıyoruz. Programda, ser-best piyasa ekonomisi merkezli bir yaklaşımsergilenmiştir. Bu açıdan CHP ile ayrıldıklarıya da farklılıklaştıkları noktaları şu şekildebelirtmemiz mümkündür. AKP ekonomikprogramının ideolojik söyleminde küresel ser-mayeyle eklemlenmeyi hedefleyen bir stratejiiçselleştirmiş görünmektedir. Bu bağlamdaözelleştirmeye CHP’den daha fazla yer ayır-mıştır. AKP’nin tabanına baktığımız zamançevreyi temsil ettiğini söyleyebiliriz. Ancakiktidara geliş sürecinde İstanbul merkezli bü-yük sermaye ile birlikte küresel güçlerindendesteğini almış görünmektedir. Bu siyasal yapıdoğal olarak AKP’nin ekonomik tercihlerini veprogramını da etkilemektedir. AKP devletinekonomik alandaki etkisini en aza indirgemeyihedeflerken iç piyasayla, uluslar arası piyasayıuyumlu hale getirmeyi amaçlıyor. Ekonomikhedefleri doğal olarak siyasal hedeflerini debelirlemektedir.

Son kez bir tespitte bulunursak; aslında her ikiparti de serbest piyasaya karşı görülmemekteancak geldikleri siyasal geleneğin yapısal özel-likleri açısından farklı sınıfların temsilciliğinesoyunmuş görünmektedirler. CHP devlet yapısıiçinde yer alan bürokrat ve daha çok küçüksermaye guruplarına dayanırken. AKP ona ik-tidar yolunu açan Anadolu sermayesinin yanısıra büyük sermayenin ve küresel ekonomikgüçlerin sözcülüğüne soyunan bir ekonomikanlayışı dillendirmektedir.

Sosyal Politikalar:

CHP’nin sosyal politikaları üç ana başlık altın-da toplanmıştır:

• Her alanda fırsat eşitliği ve adalet

• Kadın ve erkeği eşit toplum

• Farklı kültür kümeleri eşit toplum

CHP her üç başlık altındaki politikalarınınmerkezine toplumsal eşitlik kavramını oturt-maktadır. Bu bağlamda eşitliğin ilk ayağında

yasal düzenlemelerle ilgili yaklaşım yer alırkenikinci ayağında herkese eşit toplumsal olanak-lar sunma anlayışı bulunmaktadır. Özelliklekadın erkek eşitliğiyle ilgili politik çerçeveoldukça geniş çizilmiştir. Erkek egemen kültü-rün eleştirildiği bu bölümde kadınlara sosyalalandan, yasal ve siyasal alana kadar eşitlikamaçlı bir reform süreci vaat edilmektedir.Örneğin bu önerilerin bazıları şu şekilde sıra-lanmaktadır:

“Kadınların sosyal ve siyasal haklarının bilin-cine varmaları, her alanda kararlara ve yöne-timlere katılmalarının özendirilmesi, kalkınmasüreci ve çağdaş toplum anlayışı ile bütünleşti-rilebilmeleri için etkin politikaların geliştiril-mesi gerekmektedir.

Medeni Kanun ve Türk Ceza, Ticaret, Vergi, İşUmumi Hıfzısıhha Kanunları’nda kadınlarakarşı ayrımcılık anlayışı içeren veya aileyi ko-rumada yetersiz kalan yasa hükümleri değişti-rilecektir.

Ev kadınları, tarla veya evde çalışan tüm ka-dınlar, sosyal güvenlik sistemi koruması altınaalınacaktır.

“Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ön-lenmesi”ne ilişkin Türkiye’nin de taraf olduğuuluslararası sözleşme, tüm boyutları ile uygu-lamaya geçirilecektir.

Kadınların aile içindeki durumunda eşit bireyanlayışı içinde değerlendirilecek; tüm yasaldüzenlemeler bu anlayış içinde yapılacaktır.

CHP, ülkeyi erkek egemen toplumun olmaktançıkarıp, özgür bireyler topluluğuna dönüştüre-cektir.

CHP, aile içi mal rejiminde, eşlerin evlilik bir-liği sürecinde veraset dışında edindikleri“malların ortaklığı” anlayışını genel ilke, “malayrılığı” ise isteğe bağlı uygulama haline geti-recektir.

CHP, kadınlara siyasal alanda en geniş ola-nakları sağlayarak, temiz, üretken, hoşgörülüsiyaset anlayışına yeni boyutlar kazandıracak-tır.

Kadınların, özellikle, yargı, idare, ekonomininyönetimi ile iç ve dış siyaset alanlarında dahaetkin olabilmelerine özel önem verecektir.

Çalışma yaşamında kadınlara karşı mevcut hertürlü ayrımcılık kaldırılacak; iş için değerlen-

Page 168: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

168

dirme ile işe girişte kadın ve erkekler arasındaeşit ölçülerin kullanılması sağlanacak, işyerle-rinde kreş olanaklarının yaygınlaştırılmasıgerçekleştirilecektir.”(www.chp.org.tr)

Adalet ve Kalkınma Partisi sosyal politikalarınıanlattığı bölümleri, Cumhuriyet Halk Parti-si’nin parti programına göre daha geniş ve kap-samlı tutmuştur. AKP bu alandaki politikaları-nın altındaki siyasal yaklaşımı şu şekilde özet-lemektedir:

“Devleti, halka hizmet etme aracı olarak görenPartimiz, bir sınıf ve kesimin değil bütün va-tandaşlarımızın refah ve mutluluğunu sağlaya-cak sosyal politikalar yürütecektir.

Bu bağlamda yoksullar, bakıma muhtaç yaşlı-lar, çocuklar ve işsizler için özel programlaroluşturulacak, zor durumdaki vatandaşlara,terkedilmiş ve kimsesiz oldukları duygusu ya-şatılmayacaktır. İşsizleri, fakirleri, düşkünleri,hastaları, özürlüleri gözeten, onların insanonuruna yakışacak şekilde yaşamalarını sağla-yacak bir sosyal devlet anlayışının kaçınılmazolduğu ortadadır.

Partimiz, merkezi devletin yerel yönetimler,sivil toplum örgütleri ve özel sektör ile işbirliğiyapmasını sağlayarak sosyal devlet hizmetle-rinde verimliliği, sürati ve kaynak kapasitesiniartıracaktır.” (www.akp.org.tr)

Burada dikkat çekici olan kısım AKP’nin eko-nomik programının paralelinde sosyal politi-kalarla ilgili önemli değişimlerin satır araların-da kendini hissettirmesidir. Örneğin ülkemizdeeğitimin eksikleri detaylı olarak anlatılıp tes-pitler yapılırken, özel eğitimin destekleneceği-ne vurgu yapılması dikkat çekici, yine bu bağ-lamda sosyal güvenlikle ilgili kısımda bir re-form sürecine gidileceği söylenirken, uluslara-rası sermayenin istekleri doğrultusunda belirle-necek bir sosyal politika anlayışının hedef alın-dığı kendini hissettirmektedir. Şunu da unut-mamak gerekir ki siyasal söylem ülkemizde herzaman için popülist ve vaat edici bir içeriğesahip olmuştur. Ancak bu söylemin detaylarınainilip, alttaki ideolojik yapısı çözümlendiğizaman, partilerin gerçek siyasal stratejileri vesiyasal hedefleri ortay çıkmaktadır. Bu bağ-lamda AKP parti programı bu yaklaşıma iyi birörnek olarak karşımızda durmaktadır.

Çalışma Hayatı:

Cumhuriyet Halk Partisi çalışma hayatıyla il-gili politik yaklaşımını, parti programında ayrıbir başlık altında toplamıştır. Temelde ülkeninişsizlik probleminin çözüleceği vurgulanırken,herkesin çalışma hakkının sağlanmasının top-lumsal barışın bir ön koşulu olarak kabul edil-mesi gerektiğine vurgu yapılmıştır. Buna para-lel olarak vurgu yapılan bir başka konu ise, eşitişe eşit ücret uygulamasının çalışma hayatındayaygınlaştırılacağına yönelik politik yaklaşım-dır. Yine CHP, çalışma süresinin AB ülkelerin-deki standartlara çekileceğine yönelik vaadebulunmaktadır. Programın bu bölümünde yeralan kadınların çalışma hayatına aktif katılımla-rının sağlanacağına yönelik söylem de dikkatçekmektedir.

CHP çalışma alanıyla ilgili bir hukuk reformu-nu da ayrı bir başlık altında sunmaktadır. Bura-da öncelikle 1982 Anayasa’sında yer alan ça-lışma hayatının önündeki yasal engellerin birhukuk reformu kapsamında ortadan kaldırıla-cağı söylenmektedir. CHP bu alanda yapılacakreform için ILO standartlarını kendine hedefalmış durumdadır. Reform paketinin ana baş-lıkları ise şöyle oluşmaktadır:

• “Bireysel İş Hukuku” alanında yapılacakreformlar

• “Kolektif İş Hukuku” alanında yapılacakreformlar

Genel olarak burada CHP’nin yaklaşımı çalış-ma hayatını uluslararası antlaşmalar çerçeve-sinde, evrensel normlara göre düzenlemektir.

Yine bu bölümde çalışanlara iş güvencesi sağ-lanacağı söylenirken sendikal hakların, grev vetoplu sözleşme haklarının demokratik katılımdoğrultusunda daha ileri bir konuma getirilece-ğine vurgu yapılmaktadır.

Adalet ve Kalkınma Partisi de çalışma haya-tıyla ilgili politikalarını, programında ayrı birbaşlık altında toplamıştır. İşçi örgütleri ile işve-ren örgütleri arasındaki ilişkide AKP kendiniuzlaşmacı bir yere koyarak diyaloga dayalı,barışçıl bir çalışma hayatı ortamını hedefledi-ğini belirtmektedir. CHP gibi AKP de ILOsözleşmesinin çerçeve maddelerini hayata ge-çirmeyi hedeflemiş olduğunu söylemektedir.

Page 169: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İdris Küçükömer’in Siyasal Tezleri Bağlamında AKP ve CHP... (156-173)

169

Yine sendikal haklar konusunda reform yap-mayı vadeden AKP, Ekonomik ve Sosyal Kon-sey’in yapısını genişleterek ve güçlendirerekdaha fonksiyonel bir yapıyı oluşturmayı iste-mektedir. Kayıt dışı çalışma, asgari ücretinkademeli olarak vergi dışı bırakılması, çalışmahayatında cinsiyet ayrımcılığının kaldırılmasıve iş güvencesi ile ilgili reformlar bu bölümdedikkat çekmektedir. Altı çizilmesi gereken birkonu olarak, çocuk emeği sömürüsüne karşıpolitikaların uygulamaya konacağına yönelikyaklaşım ise oldukça dikkat çekicidir.

Her iki parti de çalışma hayatının daha demok-ratikleştirilmesine ve çalışanların haklarınınyasal boyutta geliştirilmesine vurgu yapmakta-dır. Ancak pazar ekonomisi içinde, emek ser-maye çelişkisini göz önüne alarak gerçekçiçözümler üretme konusunda önemli boşluklarbulunmaktadır. Kendisini ideolojik olarak mu-hafazakar ve demokrat bir parti olarak tanımla-yan Adalet ve Kalkınma Partisi, yine kendinisosyal demokrat bir parti olarak tanımlayanCumhuriyet Halk Partisi’nin karşısında söylemaçısından çalışma hayatının demokratik birşekilde düzenlenmesine yönelik politikaları ileoldukça iddialı hedeflere sahip olduğu görül-mektedir.

Kadın hakları:

CHP parti programının giriş bölümünde, sosyaldemokrat bir parti olarak kadın haklarını sa-vunmayı bir görev bildiğinin altını çizmektedir.Yine sosyal politikalar alanında yapılacak uy-gulamalar bölümünde özellikle “kadın-erkekeşitliği”ne yönelik bir paragraf dikkat çekmek-tedir:

Kadınla Erkeğin Eşitliği

Kadın – erkek eşitliği, yasalarda, siyasi yaşa-ma katılımda, çalışma koşullarında, kamu gö-revlerine gelebilmede kesinlikle sağlanacaktır.CHP’nin önerdiği Türkiye’de, kadınla erkeğinhayatın nimetini de, külfetini de toplumun veaile içinde ortak paylaşması temel amaçtır.

Cumhuriyet Halk Partisi kadın haklarını farklıbaşlıklar altında vurgulamanın yanı sıra KadınErkek Eşit Bir Toplum Bölümünde kadın hak-larına yönelik politikalarını özetlemiştir. Kadınerkek eşitliğinin evrensel anlamda insani hakla-rının bir parçası olduğu vurgulanarak giriş ya-

pılan bu bölümde, Atatürk’ün bu alanda yapı-lan toplumsal değişim uygulamalarının öncüsüolduğu, bu alanda medeni kanunu değiştirdiğive kadınlara seçme ve seçilme hakkı vererektoplumsal reformların ilk adımlarını attığınadikkat çekilmektedir. CHP, Atatürk’ün bu a-landa yaptıklarına sahip çıkarken bu reformlarıbugünün şartları altında geliştirmeyi hedefledi-ğini söylemektedir.

Medeni Kanun ve Türk Ceza, Ticaret, Vergi,İş, Umumi Hıfzısıhha Kanunları’nda kadınlarakarşı ayrımcılık anlayışı içeren veya aileyi ko-rumada yetersiz kalan yasa hükümlerini değiş-tirileceğini vaat etmektedir.

Kadınlara karşı yapılan her türlü ayrımcılığıngiderileceğini söyleyen CHP, toplumun özel-likle çalışan sınıflarına mensup kadınların so-runlarının çözülüp, sosyal güvenlik sistemiiçine alınacaklarını söylemektedir. CHP, aileiçi mal rejiminde, eşlerin evlilik birliği sürecin-de veraset dışında edindikleri “malların ortaklı-ğı” anlayışını genel ilke, “mal ayrılığı”nı iseisteğe bağlı uygulama haline getireceğine partiprogramında yer vermektedir. Kadınların siya-sal alanda daha fazla yer almasına yönelik po-litikaların geliştirileceğine yönelik parti prog-ramında görüş belirtilmektedir.

AKP programında da, Kadın başlığı altındakadınlara yönelik parti politikaları ortaya kon-maktadır. AKP de toplumun önemli bir kesi-mini oluşturan kadınları hedeflemektedir. Prog-ramın bu kısmında dikkat çekici saptamaları şuşekilde ortaya koyabiliriz. Kadına yönelik şid-detin ayrıca cinsel ve ekonomik istismarın ön-lenmesi, partimizin öncelikli politikaları ara-sında yer alacaktır denirken, toplumsal alandayaşanan önemli bir probleme dikkat çekilmek-tedir. Yine özellikle Güneydoğu ve Doğu böl-gelerinde sık yaşanan töre cinayetleriyle ilgiliolarak programda şunlar yazmaktadır:

“Kadın intiharlarının, töre ve namus cinayet-lerinin sık görüldüğü yörelerde kadınlara veailelerine yönelik önleyici ve eğitici çalışmalaryapılacaktır.”

AKP ev kadınlarına sosyal güvence, kız ço-cuklarının okuryazar oranının artırılması, kadınkoruma programlarının geliştirilmesi, kadınlarayönelik yasal ayrıcalıkların ortadan kaldırılma-

Page 170: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

170

sı gibi farklı konularda reformlar yapmayı partiprogramına almıştır.

Her iki partinin de kadın sorunlarına yönelikpolitikalar geliştirmesi, bu politikaların hayatageçirilmesinde aksaklıklar olsa da önemlidir.Siyasettin değişen toplumsal taleplere ve so-runlara yönelik bir çözüm bulma arayışı olduğudüşünülürse, öncelikli olarak siyasi partilerinasıl görevinin nasıl belirlenmesi gerektiği deanlaşılır. Özellikle kadın sorunlarında yasaldeğişim kadar önemli bir konuda toplumungündelik yaşam alışkanlıklarının ve değer yar-gılarının değiştirilebilmesidir. Her iki partininde bu konuya önem verdiği görülmekte, ancakAKP’nin CHP’ye göre kadınları toplumunfarklı kesimleriyle diyaloga geçebilmek için deönemli bir siyasal özne olarak algıladığı partiprogramının söyleminden anlaşılmaktadır.

Dış politika:

Uluslar arası gelişmelere paralel olarak dış po-litikaya yönelik geliştirilen yaklaşımlar güngeçtikçe daha büyük bir oranda ülkenin siyasalgündemini işgal etmektedir. Küreselleşmeningetirdiği tek kutuplu bir dünya ve AmerikaBirleşik Devletlerinin öncülüğündeki batılıgüçlerin, ülkemizin de içinde bulunduğu coğ-rafyaya yönelik plan ve eylemleri dış politi-kayla ilgili yaklaşımları önemli kılmaktadır. Bubağlamda her iki partinin dış politikaya yönelikyaklaşımlarına baktığımızda şu tespitleri yap-mamız mümkündür.

Cumhuriyet Halk Partisi, dış politikayla ilgilipolitikalarının merkezine Mustafa Kemal Ata-türk’ün “Yurtta Barış Dünyada Barış” anlayı-şını koyduğunun altını çizmektedir. Yine CHPiktidarında önceki dönemlerde imzalanmış an-laşmalara bağlı kalınacağı ve Türkiye’nin u-luslar arası antlaşmalardan doğan yükümlü-lüklerinin yerine getirileceğine vurgu yapıl-maktadır. Parti olarak Birleşmiş Milletler veAGİT gibi uluslar arası kuruluşların, büyükdevletlerin ulusal politikalarına aracı olmaları-na karşı çıkılmaktadır. Türkiye’nin dış politi-kada bölgesine yönelik gelişmeleri daha aktifolarak izlemesi yine parti programında yer alanpolitikalardan biri olarak karşımıza çıkmakta-dır.

Bağımsız bir dış politikaya vurgu yapılırkenbunun pratiğe, mevcut uluslar arası güç denge-leri içinde nasıl geçirileceğine dair somut her-hangi bir politika önerilmemektedir. Dış poli-tika geleneğimizi “pasif” olarak değerlendirenCHP, sadece 1970’li yıllarda izlenen Kıbrıspolitikasıyla bunun kırıldığını söylemektedir.“Kişilikli dış politika” söylemini geliştirenCHP Türkiye’nin mevcut koşullar içinde bununasıl gerçekleştireceğine yönelik somut politi-kalar önermemekte, bu yüzden yukarda yaptı-ğımız benzer eleştiriyi bir kez daha tekrar et-mek zorunda kalmaktayız.

CHP, Kıbrıs sorununun ancak Kuzey Kıbrıshalkının ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetininkazanılmış haklarının korunması ve iki toplumarasındaki ilişkilerin bu anlayış doğrultusundadostluk, dayanışma ve kalıcı barışa dönüştü-rülmesi ile çözümlenebileceği belirtmektedir.

Adalet ve Kalkınma Partisi ise, özellikle soğuksavaş döneminde çok vurgu yapılan Türki-ye’nin jeopolitik konumuna dikkat çekerek vebunun dış politikada bir avantaja dönüşmesiniönererek bu bölümde oluşturduğu politikalaragiriş yapıyor. Soğuk savaş döneminin ardındanTürkiye’nin yeni bir dış politika açılımı yap-masının altı çizilmektedir. Bunun için getirilenönerileri, aşağıda maddeler halinde özetlemekistiyoruz:

• Dış politika bölgesel ve küresel dinamik-lerle uyumlu bir hale getirilmeli

• Dış politika oluşturulmasında bürokrasininyanı sıra siyaset kurumunun ve toplumun farklıkesimlerinin katılımının sağlandığı bir meka-nizma oluşturulması

• Dış politika oluşturulurken özellikle üniver-siteyle işbirliğine gidilmesi

• Avrupa Birliği sürecine dikkat çekilirkengerekli önemin verilmesi gerektiği vurgulan-makta

• Türkiye'nin NATO bünyesinde bugüne ka-dar ortaya koyduğu katkıya paralel olarak, yeniAvrupa savunma stratejisi çerçevesinde oluştu-rulan Avrupa Güvenlik ve Savunma Kavramı(AGSK) içinde hak ettiği yeri alması yolundakiçabaları sürdürecek

Page 171: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İdris Küçükömer’in Siyasal Tezleri Bağlamında AKP ve CHP... (156-173)

171

• Amerika Birleşik Devletleri ile uzun yıllar-dan beri savunma ağırlıklı olan işbirliğini de-vam ettirecek ve bu işbirliğini ekonomi, yatı-rım, bilim ve teknoloji alanlarında yaygınlaştı-racak

• Kıbrıs sorununun çözümünde adadaki Türkhalkının varlığının, kimliğinin ve kendi gelece-ğini tayin etme hakkının göz ardı edilemeyece-ği görüşünde olup çözümün, adada mevcut ikidevletin varacağı uzlaşmaya dayanması gerek-tiğine ve bu sorun çözümlenmeden Kıbrıs Rumkesiminin Avrupa Birliği’ne alınmasının, soru-nu daha karmaşık hale getireceğine inanmakta

• Partimiz, Türkiye'nin İslam ülkeleriyle iliş-kilerine özel bir önem vermektedir. Bu neden-le, bir yandan bu ülkelerle ikili işbirliğimizinartırılması, öte yandan İslam KonferansıÖrgütü'nün (İKÖ), uluslar arası alanda dahasaygın yer edinebilmesi ve öncelik alabilendinamik bir yapıya kavuşturulması için çabasarf edecektir. Yine bu bağlamda, başkanlığınıSayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı İKÖ, Eko-nomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin(İSEDAK) faaliyetlerine daha somut içerikkazandırmaya çalışacaktır denmektedir.

Genel hatlarıyla AKP’nin dış politikayla ilgilidikkat çekici yaklaşımları burada özetlenmiştir.Buradan da anlaşılacağı gibi Cumhuriyet HalkPartisi de, Adalet ve Kalkınma Partisi de Tür-kiye Cumhuriyeti’nin yakın tarihinde oluştur-muş olduğu dış politikaların sınırlarını aşma-maktadır. AKP’nin İslam ülkelerine dönüktespiti özel bir yaklaşım olurken, geldiği gele-nek açısından özellikle Avrupa Birliği ve ABDile ilişkilere yapmış olduğu vurgular bir deği-şim işareti olarak algılanabilir.

SONUÇ

Öncelikli olarak İdris Küçükömer’in 1970’liyıllardan günümüze en çok tartışılan tezini birkez daha özetlememiz gerekirse; Küçükömer’egöre siyasal sistemde yer alan sağ ve sol kav-ramları yanlış konumlanmaktadır. Sol olarakgörülen Batıcı-laik bürokrat gelenek aslındauyguladığı politikalar itibariyle sağ bir duruşutemsil etmektedir. Batıcı-laik bürokratik gele-neğe yaslanan siyasal hareketler de şunlar: JönTürklerin Terakki ve İttihat Kanadı, İttihat veTerakki, Birinci Grup, (Birinci Büyük MilletMeclisi’nde Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nde)

C.H. Fıkrası, C.H.P.-M.B.K. (Milli Birlik Ko-mitesi) C.H.P. (ortanın solu)

Sol kanadı ise; Yeniçeri-esnaf-ulema birliğin-den gelen doğucu - İslamcı halk cephesine da-yanan; Jön Türklerin Prens Sabahattin Kanadı,İkinci Grup, (Birinci Büyük Millet Meclisi’ndeMüdafaai Hukuk Cemiyeti’nde) TerakkiperverFıkra, Serbest Fıkra, Demokrat Parti, AdaletPartisi oluşturmaktadır.

Genel bir analiz yapmadan önce şu tespittebulunmamız gerekmektedir. Her hangi bir siya-sal oluşuma sol diyebilmek için, o politik yapı-nın genel siyasal stratejisini oluştururken, ka-pitalizmin içinde barındırdığı emek sermayeçelişkisini merkeze alarak, emekten yana poli-tikalar oluşturup bu politikalar üzerinden söy-lemini belirlemesi gerekir (Luxemburg 2004:356-359).

Her iki siyasal parti, bu açıdan bakıldığı zamantam olarak sol siyasal çizgi içinde konumlan-mamaktadır. Ancak modernleşme politikalarıaçısından bakıldığında ise liberal olarak adlan-dıracağımız Prens Sabahattin geleneğindengelen siyasal akım, özellikle çok partili dö-nemle birlikte popülist bir söylemi pratiğe geçi-rebilmiştir. Popülist her söylem de toplumungeniş, ezilen sınıflarına yakın siyasal bir diliiçermektedir. Bu bağlamda söylem açısındanliberal kanat halka ve onun sorunlarına dahayakın bir görüntü vermektedir. Aslında yenipopülist dil Avrupa merkezli siyasal bir oluşu-mun uzantısıdır. 1970’lerden 1990’lara uzanandönemde Avrupa merkezli merkez sağ partilerbu dili kullanarak merkez sol partilerin taba-nından önemli bir kazanım elde etmişlerdir(Taggarı 1994: 2004).

Daha öncede değinildiği gibi modernleşmeninözünü kapitalist ilişkilerin yaygınlaştırılmasıoluşturmaktadır. CHP geleneği modernleşmeyisadece üst yapı kurumlarının batıdan alınması-na dayandırıp, devlet güdümünde kapitalist birmodeli savunurken, Demokrat Parti geleneğibu bağlamda daha çok ekonomik dinamiklerimerkeze alan büyük burjuvazinin ve batı ser-mayesinin öncülüğünde, ancak çevrenin söy-lemini sahiplenerek kalkınmacı bir politikayısavunmuştur. Modernleşme açısından, üretimilişkilerinin daha ileri bir düzeye gelmesi ö-nemlidir. Bunun yolu ise sermaye birikiminden

Page 172: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

172

ve burjuva sınıfının oluşumuna yönelik politiktercihlerden geçmektedir. Bu bağlamda De-mokrat Parti geleneğinin modernleşme politi-kaları açısından daha öncü bir yaklaşımı temsilettiği söylenebilir. Çünkü burjuva sınıfına da-yalı ekonomik ve siyasal dönüşümün tarihsel-toplumsal form açısından daha ileri bir konumutemsil ettiği tespitini yapabiliriz. Bu bağlamdaAKP de CHP de Türk siyasi tarihindeki ko-numlarını günümüz politik arenasında sürdür-mektedir. AKP siyasal temsiliyet açısındançevreyi merkeze taşırken, büyük burjuvaziyleve küresel güçlerle olan ilişkileri açısındankapitalizmin kurumsallaşmasına yönelik aktifpolitikalar izlemektedir. AKP programında busiyasal denklemin bir göstergesi olarak karşı-mızda durmaktadır. CHP ise devlet eliyle kont-rollü bir kapitalizmi savunurken toplumsalgrup olarak asker, sivil bürokrat ve aydındenklemini siyasal söyleminin merkezine al-maktadır. Cumhuriyetin kuruluş sürecinde mo-dernleşmenin öznesi olarak karşımıza, asker,bürokrat ve aydın çıkarken, Demokrat Partiiktidarı ile birlikte modernleşmenin öznesi olansınıflar açısından tarihsel bir değişim ortayaçıkmıştır. Günümüzde uluslararası sermayeyeeklemlenmiş büyük burjuvazi ve merkezdendışlanan unsurlar artık yeni modernleşme süre-cinin öznesi olarak siyaset sahnesinde yer al-maktadır. Bu bağlamda İdris Küçükömer’intemel tezi olan CHP geleneğinin çevrenin deği-şime yönelik talepleri karşısında, statükodanyana olduğuna yönelik saptaması burada birkez daha doğrulanmaktadır. 1940’lı ve 50’liyıllarda Demokrat Parti çevrenin taleplerinimerkeze taşırken, günümüz siyasal hayatındabu görevi AKP’nin üstlendiği görülmekte ve bubağlamda yine Küçükömer’in bir kez daha re-ferans merkezi olduğu ortaya çıkmaktadır. Te-mel olarak her iki partinin dayandığı sosyalsınıflar, İdris Küçükömer’in denklemine uy-maktadır ve siyasal analiz açısında da altı çi-zilmesi gereken bir konudur.

Son birkaç sözde İdris Küçükömer için; OğuzAtay 1975 yılında ilk baskısı yapılan Bir BilimAdamının Romanı adlı eserinde İstanbul TeknikÜniversitesi’nin eski öğretim üyelerindenMustafa İnan’ın yaşamını anlatmaktadır. OğuzAtay, kitapta Mustafa İnan’ın düşünmenin cid-di bir iş olduğunu söyleyip, ülkedeki düşüncetembelliğinden şikâyet ettiğini aktarırken, ken-disinin de bu tespite katıldığını ekler. Oğuz

Atay’ın ve Mustafa İnan’ın düşünce tembelliğitespiti entelektüel hayatımız için önemli birtespit olarak karşımıza çıkmaktadır (Atay 1996:85) Son söz olarak entelektüel hayatımızdayaşanan bu kısır döngünün kırılmasına yöneliken önemli çabalardan birini İdris Küçükömer’ingöstermiş olduğunu söyleyebiliriz.

NOTLAR

(1) Kemal Tahir, Notlar/Batılaşma, BağlamYayınları, İstanbul, Eylül 1992

(2) Süleyman Seyfi Öğün’ün “Zor Zamanlar-da İlkeli Düşünmek Ya Da Nurettin Topçu VeMehmet Ali Aybar” makalesine bakılabilir.Türkiye Günlüğü, Bahar 1993, Sayı:22

(3) Bkz. Akat, “İdris Küçükömer’in Mirası”Anılar ve Düşünceler; 1994: 15.

KAYNAKLAR

Ahmad F (2006) Bir Kimlik Peşinde Türkiye,İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul.

Anabritannica (1986) Ana Yayıncılık, İstanbul,cilt 2.

Atay O (1996) Bir Bilim Adamının Romanı,İletişim Yayınları, İstanbul.

http://arsiv.zaman.com.tr/2002/07/21/kultur/h2.htm

http://www.muharrembalci.com/tebl ig ler /s tk lar in_cal isma_alani .doc

http://www.radikal.com.tr/ 2001/02/11/ yazar-lar/murbel.shtml (“Murat Belge, “Solun Ana-dolu Yolu” Radikal 02.11.2001)

Kahraman H B (2007) Türk Sağı ve AKP, A-gora Kitaplığı, İstanbul.

Karaosmanoğlu Y K (2002) Yaban, İletişimYayınları, İstanbul.

Kayalı K (2002) Türk Kültür DünyasındanPortreler, İletişim Yayınları, İstanbul.

Küçükömer İ (2002) Düzenin Yabancılaşması,Bağlam Yayınları, İstanbul

Küçükömer İ (1994) Anılar ve Düşünceler,Bağlam Yayınları, İstanbul.

Küçükömer İ (1994) Halk Demokrasi İstiyormu?, Bağlam Yayınları, İstanbul.

Page 173: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İdris Küçükömer’in Siyasal Tezleri Bağlamında AKP ve CHP... (156-173)

173

Küçükömer İ (1994) Sivi l Toplum Yaz ı la-r ı , Bağlam Yayınları, İstanbul.

Luxemburg R (2004) Sermaye Birikimi, BelgeYayınları, İstanbul.

Mardin Ş (1986) Türk Siyasasını Açıklayabi-lecek Bir Anahtar: Merkez-Çevre İlişkiler, Er-sin Kalaycıoğlu ve Ali Yaşar Sarıbay (der),Türk Siyasi Hayatının Gelişimi, İstanbul.

Mardin Ş (2000) Türk Modernleşmesi, İletişimYayınları, İstanbul.

Öğün S S (1993).Zor Zamanlarda İlkeli Dü-şünmek ya da Nurettin Topçu ve Mehmet AliAybar, Türkiye Günlüğü, Bahar.

Sencer M (1969) Osmanlı Toplum Yapısı,Sarmal Yayınevi, İstanbul.

Taggarı P (2004) Popülizm, Bilgi ÜniversitesiYayınları, İstanbul.

Tahir K (1992) Notlar/Batılılaşma,: BağlamYayınları, İstanbul.

Uysal N (2006) Zaman Kaybolmaz “İlber Or-taylı Kitabı”, Türkiye İş Bankası Kültür Ya-yınları. İstanbul.

www.akp.org.tr

www.chp.org.tr

Page 174: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN İNTERNET KULLANIM VE DOYUMLARIÜZERİNE BİR SAHA ARAŞTIRMASI

Şükrü Balcı∗ – Bünyamin Ayhan∗∗

ÖZETDünya çapında binlerce bilgisayar ağını birbirine bağlayan bir ağ olarak kavramlaştırılaninternet, iletişim teknolojilerindeki gelişme ve değişmeler sonucunda toplumsal yaşamımızdakiyerini almıştır. Özellikle 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren gerek dünyada gerekse de ül-kemizde kullanımı yaygınlaşan internet, etkileşimlilik özelliğiyle geleneksel kitle iletişim araçla-rından farklı olarak, edilgen durumdaki izler kitleyi etken konuma taşımıştır. Artık internet kulla-nıcıları yüzyüze iletişimde olduğu gibi karşılıklı ileti alış-verişinde bulunabilmektedirler. Yinebireyler bilgisayarlarının birkaç tuşuna basmak suretiyle ihtiyaç duyduğu her türlü bilgiye hızlıbir şekilde ulaşabilmekte; dünyada meydana gelen gelişmelerden anında haberdar olmakta; eğ-lenceli ve hoşça vakitler geçirebilmekte; sevdikleriyle ve tanıdıklarıyla sohbet edebilmekte, banka-cılık işlemlerini yerine getirebilmekte ve hatta alış-veriş yapabilmektedirler. İşte bu araştırmadagündelik yaşantımızın artık her alanında yansımalarını hissettiğimiz internetin kullanım özelliklerive alışkanlıklarımız üzerindeki etkileri; Selçuk Üniversitesi’nden basit tesadüfî örneklem yoluylaseçilen 487 öğrenci üzerinde yapılan anket çalışmasıyla ortaya konulmuştur. Araştırma sonucunagöre deneklerin internet kullanımında etkili olan 6 faktör tespit edilmiştir. Bu faktörler önem sıra-sına göre sosyal kaçış, bilgilenme, boş zamanları değerlendirme, ekonomik fayda, sosyal etkileşimve chat ve eğlencedir. Deneklerin ne zamandan beri internet kullandığı, deneklerin internet kul-lanma becerisi, haftalık internet kullanım süresi, günlük internet kullanım süresi, internete duyu-lan güven, cinsiyet ve öğrencilerin aylık harcama miktarı internet kullanım ve doyum motivas-yonlarına verilen önem düzeyini etkileyen en temel değişkenler konumundadır.

Anahtar sözcükler: İnternet, kullanımlar ve doyumlar, motivasyon, üniversite öğrencisi.

A SURVEY ON INTERNET USES AND GRATIFICITIONS OF UNIVERSITYSTUDENTS

ABSTRACTConceptualized as a world wide web of countless interconnected computer Networks, the internetconstitutes a very important change in communication Technologies that affects our social life. It’sinteractive nature distinguished it from the more conventional communication media, pushing thepassive audience to a more active communication position and particularly after the second half ofthe 1990’ies, the internet gradually achieved wide diffusion throughout the world as in Turkey too.Internet users are now able to exchange messages similar to face to face communication. Further,persons can now reach virtually all needed information instantly through a pair of keyboard in-structions; they can keep in touch with developments throughout the world; have a nice time andonline entertainment; chat with friends and relatives; can carry out financial transactions online;they even can buy and sell online. This study aims to explore these effects of internet use on ourdaily life, through a survey implemented on a randomly selected sample of 487 students of theSelcuk University. The survey results revealed that 6 factors had effects on the internet use of theparticipants. These factors were, in order of importance: social escape, information, leisure timeactivity, economical benefit, social interaction and chat, and entertainment. The basic variableswith effect on the importance attached to internet use and gratification motivations have beenfound as the length of time since the participants were using the internet, internet usage skills ofthe participants, internet usage time in a week, daily usage time, trust felt on the internet, gender,and the participant’s monthly expenditures.

Keywords: The Internet, uses and gratifications, motivation, university students.

∗ Arş. Gör. Dr., Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi∗∗ Arş. Gör. Dr., Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi

Page 175: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Üniversite Öğrencilerinin İnternet Kullanım ve Doyumları... (174-197)

175

GİRİŞ

İletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler,toplumsal iletişimde yeni bir aktör olarakinterneti gündeme getirmiştir. İnternet, çoksayıda bilgisayarın ve bilgisayar sistemlerininbirbirine bağlı olduğu, dünya çapında yaygınolan ve sürekli büyüyen bir iletişim ağıdır(Şeker 2005: 66).

Özellikle 1990’lı yılların başından itibarenkamusal kullanımı yaygınlaşan internet, yal-nızca iletişim teknolojisi alanında bir yenilikolmakla kalmamış, aynı zamanda gerek aka-demik gerekse popüler ilginin merkezine otur-muştur. İnternet üzerine yönelik akademik ilgiöncelikle mühendislik ve iletişim disiplinindeyoğunlaşmış, ancak sonrasında psikolojiden,sosyolojiye, siyaset bilimine kadar pek çokbilim dalının araştırma alanlarına eklemlen-miştir. İnternete yönelik popüler ilgi ise aracınkullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte artmış,kişisel kullanıcının pek çok ihtiyacına yanıtveren bir iletişim ortamı olmasıyla önem ka-zanmıştır (Timisi 2003: 121).

İnternet aracılığıyla insanlar ihtiyaç duyduğuher türlü bilgiye hızlı bir şekilde ulaşabilmekte;dünyada meydana gelen gelişmelerden anındahaberdar olmakta; eğlenceli ve hoşça vakitlergeçirebilmekte; sevdikleriyle ve tanıdıklarıylasohbet edebilmekte, bankacılık işlemleriniyerine getirebilmekte ve hatta alış-veriş yapa-bilmektedirler. İnternetin en önemli özelliğiinteraktif iletişim sağlamasıdır (Morris veOgan 2004: 141). İnternet ile tek taraflı bilgivermek yerine, kullanıcının taleplerine göreyönlenen bir bilgi akışı gündeme gelmiştir. Tekbir kullanıcının, birden fazla bilgisayarda bulu-nan bilgiye ulaşmasına imkân tanıyan internet,bu haliyle kullanıcıları arasında bilgi alış-verişini olanaklı hale getirmiştir.

Öyle ki insanlar, “mouse”a bir kez dokunmaksuretiyle yüzlerce internet gönüllüsüne aynıanda mesaj gönderebilmektedir. İnternet tek-nolojisi, mesajların sadece yazılı olarak değil,aynı zamanda görsel ve sesli olarak da iletilme-sine imkân tanımaktadır (Newhagen ve Rafaeli1996: 5). Bu haliyle internet, televizyon, radyo,gazete gibi geleneksel kitle iletişim araçlarınınhepsini tek bir medya halinde bir araya getirmeyeteneğine sahip bir araç olarak ön plana çık-maktadır (Atabek 2003: 68). Gazete, televizyon

ya da radyoya nazaran bilgiye daha hızlı erişimimkânı sağlaşan internet, gittikçe daha fazlakişi veya kurum tarafından kullanılmaktadır.Hatta kurumların birçoğunun web sayfalarınınolmasının ötesinde insanlar da kendi web say-falarını oluşturabilmektedirler.

Tarihsel perspektifte değerlendirildiğinde Tür-kiye’de internet ilk olarak 1980’li yılların or-talarından sonra gündeme gelmeye başlamıştır.İlk bilgisayar ağı üniversiteler önderliğindekurulmuş ve bu ağ yalnızca üniversiteler vearaştırma kuruluşları tarafından kullanılmıştır.Daha sonra bu ağın ihtiyaçları karşılayamazduruma gelmesi, akademik kurumlar tarafındançok sayıda yeni bağlantının gerçekleştirilmesinisağlamıştır (Şeker 2005: 68-69). Bugün iseTürkiye’de çoğunluğu genç insanlar olmaküzere, yaklaşık olarak 15 milyon kişi internetkullanmaktadır (www.haber7.com). Özellikleüniversiteler öğrencilere, internete daha rahatbağlanmaları için çeşitli imkânlar sunmakta veonların bu teknolojiden maksimum düzeydeyararlanmalarının yollarını aramaktadır.

İşte kullanımlar ve doyumlar yaklaşımını temelalmak suretiyle Selçuk Üniversitesi’nin çeşitlifakülte ve meslek yüksekokullarında eğitimgören öğrenciler üzerinde yürütülen bu çalış-ma; üniversite öğrencilerini internet kullanma-ya yönelten motivasyonların neler olduğunu,bu motivasyonlarla öğrencilerin internet tecrü-besi, internet kullanım becerisi, haftalıkinternet kullanım miktarı, günlük internet kul-lanım süresi, internete duyulan güven, cinsiyetve aylık harcama miktarı arasında ne tür ilişki-lerin bulunduğunu ortaya koymayı ve ayrıcainternetin boş zaman aktiviteleri üzerinde neetkiler meydana getirdiğini tespit etmeyi a-maçlamaktadır.

1. KULLANIMLAR VE DOYUMLARPARADİGMASI

Kitle iletişim araştırmaları alanında özellikle1960’lı yıllarla birlikte medyanın ölçülebilir,kısa dönem etkilerini saptamaya çalışan ampi-rik araştırma geleneği yerine, medyanın içindebulunduğu toplumsal gerçeğin uzun dönemdetanımlanmasına yönelen, eleştirel araştırmageleneği yaygınlık kazanmıştır (Yumlu 1994:49). Dönem içerisinde iletişim teknolojilerin-deki gelişmelerle birlikte televizyonun yaygın-

Page 176: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

176

laşması ve evlerin baş köşe konuğu halinegelmesi sonucunda medyanın etkileri konusun-da farklı yaklaşımlar ve bakış açıları geliştiril-miştir (Windahl ve ark. 1992: 193). Özellikleliberal paradigma içinde ortaya konan kulla-nımlar ve doyumlar yaklaşımı, bu çerçevede enönemli araştırma alanlarından birini oluştur-maktadır.

Bireylerin, ihtiyaçlarını çeşitli yollarla gider-mek için kitle iletişim araçlarını kullandıklarıgörüşü, genelde kullanımlar ve doyumlar yak-laşımı olarak tanımlanır ve ilk olarak Kolombi-ya Üniversitesi’nde 1940’larda gerçekleştirilençalışmalarda kullanılmıştır (McLeod ve ark.2003: 150). Tarihsel açıdan değerlendirildiğin-de, kullanımlar ve doyumlar araştırmaları ge-nelde klasik ve modern dönem olmak üzere ikidönemde ele alınıp incelenmektedir. Klasikdönem, Herzog’un (1944) sabun köpükleridinleyerek aranan veya elde edilmeye çalışılandoyumlar ve Suchman’ın (1942) radyoda kla-sik müzik dinleme motivasyonları üzerineyaptıkları çalışmaları kapsar. BunlaraBerelson’un (1949) New York’taki bir gazetegrevi sırasında gazete okumayan bireylerin ençok özledikleri şeyin ne olduğunu araştıranincelemesini de ekleyebiliriz. Modern dönemdiye adlandırılan 1960’lar ve 1970’lerde kitleiletişim araçlarının kullanımı ve elde edilendoyumlar üzerine çok daha detaylı çalışmalaryapılmıştır (McQuail ve Windahl 1993: 110-111, McQuail 2005: 424).

Bu bağlamda Kullanım ve Doyumlar yaklaşı-mı, ilk önce Elihu Katz (1959) tarafından ya-zılan bir makalede dile getirilmiştir. BernardBerelson tarafından ileri sürülen “iletişim a-raştırmaları alanı ölmüş gözüküyor” düşünce-sine tepki gösteren ve asıl ölmekte olanınınikna araştırmacıları olduğunu belirten Katz, ozamana kadar yapılmış birçok iletişim araştır-malarının “Medya insanlara ne yapıyor?”sorusuna cevap vermeyi amaçladığını belirt-miştir. Bu araştırmaların büyük bir kısmı kitleiletişiminin insanları ikna etmede çok az etkiliolduğunu göstermiş ve bu yüzden araştırmacı-lar daha fazla etkiye sahip olan, grup etkilerigibi değişkenlere ağırlık vermeye başlamışlar-dır. Katz iletişim alanının kendisini şu soruyayönelerek kurtarabileceğini ileri sürmüştür:“İnsanlar medya ile ne yapıyor?” (Severin veTankard 1994: 474).

Geleneksel olarak kullanımlar ve doyumlaryaklaşımı, medya etki araştırmaları için ta-mamlayıcı olmaktan çok bir alternatif olarakgörülmüştür ve mesaj kaynaklı etkiler (medya-nın insanlara ne yaptığı), alımlayıcı odaklı biryaklaşımla yer değiştirmiştir (McLeod ve ark.2003: 150). Yaklaşımın ısrarla vurguladığıgibi, artık izleyiciler kitle iletişim araçlarınınpasif alıcıları ya da kurbanları değildirler. Ak-sine sürece aktif olarak katılan bilgi işlemcileriolarak görülmeleri (örneğin tüketen, ihtiyaçla-rını gideren bir izleyicinin var olduğunu var-sayması) nedeniyle (Rosengren 2003: 21, Fiske1990: 154, McQuail 1994: 318), işlevselci birnitelik taşımaktadırlar (Hardt 1999: 55). Buyeni yaklaşımla birlikte, izleyicilerin kendimedya deneyimlerini olumlu yönde nasıl yön-lendirdikleri vurgulanarak, medya ile izleyiciarasında önemli ve gerçekçi bir karşılıklı dengearayışı içine girilmiştir (Lull 2002: 101).

Katz, Blumler ve Gurevitch (1974: 510), kulla-nımlar ve doyumlar yaklaşımının ilgi alanınışöyle ifade etmektedir: (1) Toplumsal ve psi-kolojik temelli (2) ihtiyaçların (3) meydanagetirdiği beklentiler (4) kitle iletişim araçların-da ve başka kaynaklarda (5) farklı medya kul-lanım kalıplarına veya diğer faaliyetlere gö-türmekte, bunlar da (6) ihtiyaçların doyumunave (7) çoğu niyet edilmeyen diğer sonuçlarayol açmaktadır.

Katz ve arkadaşlarına (1995: 164-165) göre,modelin 5 unsuru özellikle önemlidir. Bunlarısıralayacak olursak:

— İzleyici aktif olarak kabul edilmektedir.Kitle iletişim araçlarının sunduğu iletileri kendiamacına yönelik seçer ve kullanır. Bu kabulkarşısında Bogart (1995) ise, bireylerin kitleiletişim araçlarına yöneliminin bir amaca yö-nelik olmaktan ziyade, boş vakit uğraşılarınıtemsil ettiğini; psikolojik motivasyon veyaihtiyaçtan çok eldeki imkanlar dahilinde ras-gele koşulları yansıttığını ifade etmektedir.

— Kitle iletişim sürecinde bağlantı kurmainisiyatifinin çoğu doyumları gerektirmektedirve medya seçimi alıcıdadır. Bir başka anlatımlaalıcılar kendi ihtiyaçlarını giderecek medyayıve onun içeriğini özgürce seçerler.

— Kitle iletişim araçları, başka doyum sağlayı-cı kaynaklarla rekabet halindedir. Kitle iletişi-

Page 177: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Üniversite Öğrencilerinin İnternet Kullanım ve Doyumları... (174-197)

177

min hizmet ettiği ihtiyaçlar, tüm insani ihti-yaçların içinde ancak bir parçayı oluşturur. Vebunların kitle medyası tüketimi yoluyla uygunbiçimde doyurulması elbette farklılıklar gös-termektedir.

— Metodolojik bakımdan ise, kitle medyasıkullanım amaçlarından birçoğu, alıcı bireylerinkendilerinden elde edilebilir. Yani insanlar,kitle iletişim araçlarına yönelmelerini sağlayançıkar ve güdülerini anlatabilecek kadar kendile-rinin farkındadırlar.

— Alıcı yönelimleri kendi başlarına incelenir-ken, kitle iletişiminin kültürel önemi hakkında-ki değer yargıları göz ardı edilmek zorundadır.

Özetle belirtmek gerekirse, insanların toplum-sal ve psikolojik kökenli ihtiyaçları vardır. Sözkonusu ihtiyaçlar sonucunda insanlar, kitleiletişim araçları ve diğer kaynaklardan bu ge-reksinimlerini gidermek için bir takım arayışlariçerisine girerler. Kitle iletişim araçlarına ma-ruz kalma neticesinde ise ihtiyaçlarından bazı-larını giderirler (Yaylagül 2006: 62). Bu açıdankitle iletişim araçlarının iletileri, alıcı duru-munda olan hedef tarafından kabul edilmediğive yorumlanmadığı müddetçe anlamsız kal-maktadır. Dolayısıyla iletişim araçlarının etkiliolup olmayacağına, yalnızca alıcı durumundaolan bireyler karar vermekte ve bu araçlarınınetkili olabilmesi için, söz konusu bireylerinbeklentilerine, gereksinimlerine ve amaçlarınada uygun düşmesi gerekmektedir (Gökçe 2003:205).

Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı, yukarıdada vurgulandığı gibi izleyicilerin kendi gerek-sinimlerine göre iletişim araçlarını ve içerikle-rini seçtiklerini ve kendi etkilerini kendileriaradığı görüşünü, kısaca “aktif izleyici” savınıgetirmiştir. Bu açıdan insanlar basit bir şekildedavranma yerine, çevrelerine etki yapan aktifajanlar olarak kabul edilmektedir. Bu ajanlaretkinlikleri seçme yolları arasından amaçlarınauygun tercihler yapma gücüne sahiptirler. İleti-şim alanında kişi kendi enformasyonunun ya-ratıcısıdır (Erdoğan ve Alemdar 2002: 188).İnsanların kitle iletişim araçlarıyla ilişkileri,onların daha birçok başka araçlarla ilişkilerindeolduğu gibi, ‘gereksinim’ kavramı temel alına-rak formüle edilebilir (Mutlu 2005: 93).

Yaklaşıma göre sosyal ve psikolojik tatminamacıyla medyaya yönelen insanlarda (Wright1986: 121, Baldwin ve ark. 2003: 217), aşağıdasıralanan dört etken, onların medya tercihindeanahtar rol oynamaktadır (Anık 2003: 72-73):

1. Medyatik ürünlerin tüketicileri ilk olarakeğlence programlarını izleyerek duygusal ra-hatlık ve gündelik gerginliklerinden arınmahazzı elde etmektedirler.

2. İkincisi, kendisine uygun programlar (genel-likle drama) izleyerek; kişisel ilişkilerini geliş-tirme, dost arkadaş edinme ve yalnızlıktankurtulma yollarını medyadan öğrenmekte ya dabazı özdeşlikler kurarak, buna yönelik ihtiyaç-larını sanal olarak karşılamaktadırlar.

3. Üçüncüsü, izleyiciler; başkalarını etkilemeyive onların görüş alanına girmeyi, prestij eldeetmeyi, takdir-itibar görmeyi, estetik ve edebibeceriler kazanmayı, başarıya kendini motiveetmeyi medyayı kullanarak elde etmektedirler.

4. Nihayet insanlar, inandıklarının teyit edildi-ğini görmek, doğru yolda olduklarından eminolmak, kendisinin ve başkalarının kişiliğiniçözümleyerek, kendini ve başkalarını konum-landırmak amaçlarıyla medya tüketicisi halinegelmektedirler.

Öte yandan geçen yarım yüzyıla aşkın bir za-mana bakıldığında gazete (Koçak ve Kaya2004) ve televizyon (Rubin 1979, Koçak 2001)gibi geleneksel; kablolu televizyon (Abelman1988), e-mail (Dimmick ve ark. 2000), VCR(Rubin ve Batz 1987), cep telefonu (Özcan veKoçak 2003) ve internet (Eighmey 1997,Flaherty ve ark. 1998, Lin 1999, Korgaonkarve Wolin 1999, Ferguson ve Perse 2000,Papacharissi ve Rubin 2000, Stafford veStafford 2004) gibi geleneksel olmayan kitleiletişim araçlarını ele alan kullanımlar ve do-yumlar çalışmaları bulunmaktadır. Özellikleson on yılda internetin hızla büyümesi ve yay-gınlaşması, diğer geleneksel kitle iletişim a-raçlarıyla karşılaştırıldığında kullanıcıları ara-sında karşılıklı etkileşimin daha yüksek sevi-yede olması (Ruggiero 2000: 20-23), kulla-nımlar ve doyumlar araştırmacılarının ilgisininbu alana yönelmesine sebep olmuştur.

Page 178: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

178

2. İNTERNET KULLANIM VEDOYUMLARI ÜZERİNE BAZIARAŞTIRMALAR

İnsanların internet kullanımları ve doyumlarıüzerine özellikle Batı’da zengin bir literatürbulunmaktadır. Örneğin yapılan çalışmalarınbazıları öğrencilerin internet kullanımları üze-rine odaklanmıştır. Perry ve arkadaşlarının(1998) 3 kolej kampüsünde öğrencilerininternet kullanım modelleri üzerine yaptıklarısaha araştırması sonucunda elde ettikleri bul-gulara göre, öğrencilerin en yaygın (öğrencile-rin % 80’i) kullandığı internet modeli elektro-nik postadır. Elektronik posta özellikle 18-19yaş arası öğrencilerde popüler olup, rapor edi-len kullanım oranı % 90’ı aşmaktadır. Yine buaraştırmanın sunduğu verilere bakıldığında,öğrencilerin % 93’ü interneti gelecekteki kari-yerleri için önemli bir araç olarak görmekte, %95’i de internetin geçici bir heves olmadığınıifade etmektedir (Abdulla 2003: 82-83).

Perse ve Ferguson (2000: 343) 1997 yılınınsonlarına doğru ABD’de 250 öğrenci üzerindeyaptıkları saha araştırmasında internetin üçfaydasından ötürü kullanıldığını bulgulamışlar-dır. Yazarlara göre, internetin en belirgin fay-dası bilgi edinmede insanlara kolaylık sağla-masıdır. İnsanlar zaman geçirmek için deinternete yönebilmektedirler. Üçüncü ve sonolarak insanlar eğlence ihtiyaçlarını karşılamakamacıyla internet kullanmaktadırlar.

Charney (1996: 38-39) 1996 yılının Ağustosayında Michigan State Üniversitesi’nde öğre-tim gören 168 öğrenci üzerinde uyguladığı alanaraştırmasında insanları internet kullanmayamotive edici 8 faktör tespit etmiştir. Bilgilen-me, göze çarpan en önemli faktör konumunda-dır. Toplam varyansın % 10’undan daha azınıaçıklayan diğer faktörler ise sırasıyla; eğlence,statü kazanma, boş zamanları değerlendirme,sosyal etkileşim, netteki görsel ve işitsel tasa-rım, mesleki iş arama ve rahatlamadır.

Ferguson ve Perse (2000: 163-165) kullanımlarve doyumlar bakış açısından internetin televiz-yona bir alternatif olabileceği düşüncesiyleyürüttükleri çalışmada iki farklı üniversiteden250 öğrenciye anket uygulamışlardır. Yazarlartelevizyonla bağlantılı eğlence, zaman geçirmeve rahatlama gibi üç önemli internet motivas-

yonu tespit etmişlerdir. Diğer motivasyonlarsosyal dayanışma ve bilgiyi içermektedir. Yineçalışmada internetin özellikle eğlence amacıylakullanılırken televizyona alternatif bir yapıteşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Ancak bul-gular, internetin, ses ve görüntüyü birleştirentelevizyonun gerçekleştirdiği rahatlamayı ya-pamadığını göstermektedir.

Flaherty, Pearce ve R. Rubin (1998: 258-263)kullanımlar doyumlar perspektifinden yüzyüzeiletişime alternatif olarak bilgisayardan karşı-lıklı iletişimi incelemişlerdir. Yazarlar bu a-maçla 132 internet kullanıcısı üzerinde yürüt-tükleri çalışmada, yüzyüze iletişim motivas-yonlarıyla internet kullanım motivasyonlarıarasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Sonuçlargöstermiştir ki; bir iletişim kanalı olarakinterneti kullananlar, söz konusu aracı yüzyüzeiletişimin bir alternatifi olarak algılamamışlar-dır.

Kaye (1998: 34) 1995 yılında kolej öğrencileriüzerinde gerçekleştirdiği araştırmasındainternet kullanımında etkili olduğunu düşündü-ğü altı motivasyon bulmuştur. Eğlence en ö-nemli motivasyon olma özelliğini taşırken;bunu sosyal etkileşim, boş zamanları değerlen-dirme, sosyal kaçış, bilgilenme ve web sitesitercihi gibi motivasyonlar takip etmektedir.

Korgaonkar ve Wolin (1999: 57-65) ABD’ningüneydoğusunda Büyükşehirlerden birindeyaşayan 420 internet kullanıcısından ankettekniğiyle elde ettiği bulgulara göre, internetkullanımında yedi faktör ön plana çıkmaktadır.Bunlar; sosyal kaçış, bilgi güvenliği/özel ilgi,bilgilenme, karşılıklı etkileşim, sosyalleşme,işlem dışı bilgi güvenliği ve ekonomik moti-vasyondur. İki araştırmacı ayrıca erkeklerinkadınlara nazaran internetten daha fazla alış-veriş yaptıklarını da bulguladılar.

Parker ve Plank (2000: 47) ise 1997 yazı bo-yunca Midwestern Üniversitesi’nin mesleksınıfına kaydolmuş 204 öğrenciyle yaptıklarısurvey araştırmasında, arkadaşlık/ sosyal iliş-kiler, gözetim, rahatlama/ kaçış olmak üzere üçmotivasyon bulgulamışlardır.

Flanagin ve Metzger (2001: 153) ABD’deki ikifarklı üniversiteden 684 öğrenci üzerinde yap-tıkları saha araştırmasında, internetin üç fonk-

Page 179: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Üniversite Öğrencilerinin İnternet Kullanım ve Doyumları... (174-197)

179

siyonu arasındaki ilişkiyi ve diğer iletişimaraçlarının kullanım özelliklerini incelemişler-dir. Bu ilişkiler; bilgiye erişim/yeniden erişim,bilgi verme ve konuşma kapasitesidir. Yazarlaryürüttükleri araştırmada geleneksel medya ileinternet arasında bir takım benzerlikler tespitetmişlerdir. Örneğin, e-mail, chat odaları vetartışma platformlarındaki konuşmalar tele-fonla benzer özellikler göstermektedir. Bilgi-lenme amacıyla internet, aynı gazete, dergi vetelevizyonla benzer şekilde kullanılmaktadır.

Papacharissi ve Rubin (2000: 186) anket tekni-ğiyle 279 öğrencinin internet kullanım ve do-yumlarını araştırdıkları çalışmalarında beştemel motivasyon tespit etmişlerdir. Söz konu-su motivasyonlar önem sırasına göre; sosyaletkileşim, boş zamanları değerlendirme, bilgiarama, uygunluk ve kolaylık, eğlencedir.

Kaye ve Johnson (2002: 61-63) 1996 ABDBaşkanlık Seçimleri’nden iki hafta önce vesonra 308 gönüllü üzerinde siyasal bilgi edin-mede internet kullanımına ilişkin yürüttükleriaraştırmalarında, dört faktör bulgulamışlardır.Bunlar; rehberlik (yol gösterme), bilgi arama,eğlence ve sosyal etkileşimdir. İlaveten, bu dörtmotivasyonla internet kullanım miktarı, hükü-mete duyulan güven, parti bağımlılığının gücü,politikaya ilgi ve seçim tahmini arasında an-lamlı bir korelasyon bulunmaktadır.

Öte yandan internet kullanım ve doyumları,ABD’de yürütülen master ve doktora tezlerininde önemli konularından birini oluşturmaktadır.Bunlardan birinde Armstrong’un (1999: 97-113) elektronik mail aracılığıyla 414 internetkullanıcısından elde ettiği verilere göre,internet kullanımında etkili eğlence, tüketicibilgi işlemleri (ekonomik işlemler), sosyaletkileşim, bilgilenme ve toplumsal göze-tim/araştırma olmak üzere beş faktör ön planaçıkmaktadır. Cinsiyet açısından erkeklerinternet kullanımında tüketici bilgi işlemleri(ekonomik işlemler) ve toplumsal gözetim/araştırmaya önem verirken; kadınlar daha çokeğlence ve sosyal etkileşim için internete yö-nelmektedirler.

Choi (2001: 77-84, 112-116) GüneyMississippi Üniversitesi’nde hazırladığı dokto-ra tezinde Korelilerin internet kullanma moti-vasyonlarını incelemiştir. Çalışmanın bulguları;

Koreli kullanıcıların, eğlence, fantezi, araştır-ma/ bilgilenme, cinsellik, online iş görme,sosyal kaçış, yalnız hissetme ve sosyal etkile-şim amacıyla internete yöneldiklerine işaretetmektedir. Yine araştırmada internete bağlan-manın geleneksel medya kullanımı üzerindeolumsuz etki yarattığı belirlenmiştir. Örneğin,kullanıcılar arasında televizyon izlemenin azal-dığı, e-mail kullanımının artış gösterdiği ortayakonmuştur. Günde 140 dakikanın üzerindeinternet kullananların, bu aracı daha çok eğlen-ce, cinsellik, online işlemler ve sosyal etkileşimiçin tercih ettikleri bu araştırmanın saptadığı birbaşka sonuçtur. Cinsiyet bakımından ise Korelierkekler, kadınlara göre daha yoğun internetkullanmaktadırlar. Kadınlar interneti daha çoksosyal etkileşim için seçerken; cinsel materyalarama ve online oyun oynamada erkek ve ka-dınlar birbirine benzer özellikler göstermekte-dirler.

Güney Mississippi Üniversitesi’nde hazırlananbir başka doktora tezinde Park (2004: 74-86),elektronik mail aracılığıyla 25 farklı üniversi-tede okuyan 377 denekten elde ettiği verilerle,Amerika’daki Koreli ve Amerikalı üniversiteöğrencilerin internet kullanım ve doyumlarınıkarşılaştırmıştır. Amerikalı öğrencilerininternet kullanımında etkili olan 7 motivasyonönem sırasına göre; sosyal iletişim, bilgilenme,boş zamanları değerlendirme/kaçış, eğlence,kişisel iletişim, araştırma ve online işlemlerdir.Koreli öğrenciler ise boş zamanları değerlen-dirme/kaçış, eğlence, bilgilenme, sosyal vekişisel iletişim, yenilikleri takip etme ve araş-tırma yapmak (toplam 6 motivasyon) içininternet kullanmaktadırlar. Görüldüğü gibisosyal etkileşim Amerikalı öğrenciler için enönemli motivasyon görünümündeyken; boşzamanları değerlendirme/ kaçış Koreli öğren-ciler açısından internet kullanımında daha fazlaön plana çıkmaktadır. Yine internet bağımlılığınoktasında Koreliler, Amerikalı öğrencileregöre daha yüksek bir orana sahiptir.

Miami Üniversitesi’nde yürüttüğü doktora tezikapsamında Mısır’daki 502 Arap üniversiteöğrencisi üzerinde saha araştırması gerçekleşti-ren Abdulla (2003: 135-157), faktör analizisonucunda internet kullanımında etkili olan beşmotivasyon tespit etmiştir. Bunlar önem sırası-na göre; kişisel fayda, sosyal etkileşim, eğlen-ce, toplumsal gözetim ve bilgilenmedir. Cinsi-

Page 180: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

180

yet bakımından, kadınlar sosyal etkileşim mo-tivasyonuna daha fazla önem verirken; bilgi-lenme motivasyonuna verilen önem bakımın-dan erkekler daha yüksek bir ortalamaya sa-hiptir. Çalışmanın ulaştığı önemli bir bulgu;Arap öğrenciler arasında internet kullanımının,onların boş zaman etkinlikleri üzerinde çok dafazla bir etkiye neden olmadığına işaret et-mektedir.

Türkiye’de ise bu konuda ender çalışmalardanbiri Koçak ve Özcan (2002) tarafından yürü-tülmüştür. Yazarlar Türkiye’nin farklı bölgele-rindeki dört üniversiteden toplam 1371 öğrenciüzerinde yaptıkları araştırmalarında, internetkullanımında etkili olan dört faktör tespit et-mişlerdir. Bilgilenme üniversite öğrencileriniinternet kullanmaya yönelten en önemli faktörolurken; bunu kaçış, sosyal etkileşim-chat veeğlence takip etmektedir. Araştırmacılar ayrıcabilgisayar kullanma becerisi, aylık harcamamiktarı, evde internet bağlantısının olup olma-dığı, internet kullanımına verilen önem,internet kullanım yeteneği ile arama tekniklerihakkındaki bilgilerin internet kullanımını şu ikimotivasyon yönünde belirlediğini bulgulamış-lardır. Bunlar, bilgi ve eğlence motivasyonları-dır.

Şeker (2005: 206-208), Konya örneklemindeinternetin bilgi açığı oluşturup oluşturmadığınıtest etmeye çalıştığı araştırmasında, kalp damarhastalarını internet kullanmaya yönelten üçfaktör belirlemiştir. Bunlar; bilgi, chat-eğlenceve alışveriş- seyahat- internet teknolojisidir.

Orhan ve Akkoyunlu (2004: 115), öğrencilerininternete erişim olanakları ve kullanım amaçla-rını belirlemek amacıyla ilköğretim programınakayıtlı 10-14 yaş arası 676 denek üzerindegerçekleştirdikleri araştırmalarında, öğrencile-rin interneti sıklıkla kullandıklarını ortayakoymuşlardır. Öğrencilerin internet kullanımamaçları incelendiğinde oyun amaçlı kullanı-mın yaş büyüdükçe azaldığı; bunun yanı sırabilgiye ulaşma, oyun ve haberleşme gibi çokamaçlı kullanımın arttığı dikkat çekmektedir.Deneklerin cinsiyetine göre ise, kız ve erkeköğrencilerin internet kullanım oranları birbirineyakın değerler taşımaktadır.

3. YÖNTEM

Üniversite öğrencilerinin internet kullanım vedoyumlarını tespit etmek amacıyla SelçukÜniversitesi öğrencileri üzerinde bir saha araş-tırması gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evre-ni, Konya merkezde Alâeddin ve MeramYerleşkelerinde faaliyet gösteren fakülte veyüksekokul öğrencilerinden oluşmaktadır.Tesadüfî örneklem yoluyla seçilen 500 deneküzerinde yüzyüze anket uygulanmış; ön ince-leme sonucu 487 anket analiz için uygun gö-rülmüştür.

Hazırlanan anket formu, 50 iletişim fakültesiöğrencisi üzerinde ön teste (pre-test) tabi tu-tulmuş; son kontrol ve düzenlemeler yapıldık-tan sonra da uygulamaya hazır hale getirilmiş-tir. Anketi uygulayacak anketörler, SelçukÜniversitesi İletişim Fakültesi 3. ve 4. öğren-cileri arasında gönüllü olanlardan seçilmiştir.Anketörler saha araştırmasına başlamadanönce, anket uygulama tekniği ve anketteki sorutürleri hakkında eğitime tabi tutulmuşlardır.

Araştırmaya katılan üniversite öğrencilerininternet kullanımlarında etkili olan temel fak-törleri belirlemek amacıyla hazırlanan ölçekte66 madde (item) bulunmaktadır. Deneklerinsöz konusu maddelere katılma derecelerinibelirlemek için 5’li Likert tipi ölçek kullanıl-mıştır. Bu ölçekle de; Tamamen Katılmıyorum(1), Katılmıyorum (2), Fikrim Yok (3), Katılı-yorum (4) ve Tamamen Katılıyorum (5) ara-lıklarında yanıtlar alınmıştır. Deneklerininternet kullanım motivasyonlarını saptamakamacıyla hazırlanan ölçek, daha önce bu konu-da yapılan birçok araştırmadan (Charney 1996,Flaherty ve ark. 1998, Lin 1999, Korgaonkarve Wolin 1999, Ferguson ve Perse 2000,Papacharissi ve Rubin 2000, Perse ve Ferguson2000, Flanagin ve Metzger 2001, Lin 2001,Abdulla 2003, Cox-Otto 2003, Song ve ark.2004, Stafford ve Stafford 2004, Park 2004,Grace-Farfaglia ve ark. 2006) elde edilmiş birölçektir.

Söz konusu anket formu başlıca dört bölümdenoluşmaktadır. İlk bölümdeki 66 soru ile öğren-cilerin internet kullanım motivasyonları tespitedilmeye çalışılırken; ikinci bölümdeki 6 soruile öğrencilerin internet alışkanlıkları, kullanımsüreleri, becerileri ve tecrübeleri saptanmak

Page 181: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Üniversite Öğrencilerinin İnternet Kullanım ve Doyumları... (174-197)

181

istenilmiştir. Üçüncü bölümdeki 15 soruylainternetin boş zaman aktiviteleri üzerinde etki-lerini ortaya koymak amaçlanırken; 9 soru ilede deneklerin demografik özellikleri belirlen-meye çalışılmıştır.

Anketler 2006 yılı Aralık ayının ikinci yarısın-da uygulanmış ve tamamlanmıştır. Elde edilenveriler, SPSS 15.0 istatistik programı kullanıla-rak elektronik ortamda işlenmiştir. Verilerinanalizinde sırasıyla; anket sorularını cevapla-yanların demografik özelliklerini, internetkullanım tecrübelerini, becerilerini, kullanımsürelerini, internetin boş zaman aktiviteleriüzerindeki etkilerini ve söz konusu araca du-yulan güvenin düzeyini belirlemek için frekansanalizi; internet kullanım motivasyonlarınıtespit etmek amacıyla faktör analizi, motivas-yonlar arasındaki ilişkinin gücünü saptamakiçin korelasyon analizi; motivasyonlarla çeşitlideğişkenler arasındaki ilişkinin anlamlılığınıortaya koymak için de tek yönlü varyans anali-zi (ANOVA) kullanılmıştır. Çoklu karşılaştır-malarda ise, Bonferroni testi esas alınmıştır.

Öte yandan bu araştırmada elde edilen veriler,Selçuk Üniversitesi öğrencileri ile söz konusuöğrencilerden ankete yanıt verenlerinin sayısıile sınırlandırılmıştır.

Çalışma; aşağıda sıralanan 7 temel araştırmasorusuna cevap aramıştır:

— Üniversite öğrencilerinin internet kullanmamotivasyonları nelerdir?

— İnternet kullanma motivasyonları arasındane tür bir ilişki vardır?

— İnternet kullanma motivasyonları ileinternet kullanım tecrübesi arasında ne tür birilişki vardır?

— İnternet kullanma motivasyonları ile de-neklerin internet kullanma becerisi arasında netür bir ilişki vardır?

— İnternet kullanma motivasyonları ile hafta-lık ve günlük internet kullanma alışkanlıklarıarasında ne tür bir ilişki vardır?

— Toplumsal yaşamda internete duyulan gü-ven ile internet kullanma motivasyonları ara-sında ne tür bir ilişki vardır?

— Deneklerin internet kullanmaya başladıktansonra boş zamanları değerlendirme aktiviteleriüzerinde ne tür değişimler meydana gelmiştir?

4. BULGULAR

Aşağıdaki kısımda Selçuk Üniversitesi öğren-cileri üzerinde yapılan internet kullanımları vedoyumları araştırmasının bulguları yer almak-tadır. Öncelikle deneklerin bazı özellikleriyleinternet kullanım alışkanlıklarına ilişkin so-nuçlar verilmekte; daha sonra internet kullanımmotivasyonları sunulmakta ve söz konusumotivasyonların değişkenlerle olan ilişkisitanımlanmaktadır. En sonunda ise üniversiteöğrencilerin internet kullanmaya başladıktansonra boş zaman etkinliklerinde ne tür deği-şimler meydana geldiği tartışılmaktadır.

4.1. Deneklerin Bazı Özellikleri

Ankete katılan deneklerin cinsiyet bakımından% 46.8’i erkek, % 53.2’si bayandır, bağlı bulu-nulan eğitim programına göre % 73.9’u normalöğretim, % 26.1’i ikinci öğretim öğrencisidir.Ankete katılanların % 1’i hazırlık sınıfındaokuduğu belirtirken, % 20.5’i birinci, % 18.9’uikinci, % 33.5’i üçüncü ve % 26.1’i dördüncüsınıfta olduğunu ifade etmiştir.

Sorulara cevap veren deneklerin % 8.6’sıMesleki Eğitim, % 5.5’i Güzel Sanatlar, %6.2’si Teknik Eğitim, % 7.8’i İİBF, % 14.6’sıFen-Edebiyat, % 11.3’ü Mühendislik-Mimarlık, % 8.8’i İletişim, % 9’u Eğitim, %3.1’i Diş Hekimliği, % 6.2’si Hukuk, % 1.6’sıTeknik Eğitim, % 2.1’i Veteriner Fakültesi, %2.5’i Devlet Konservatuarı ve % 12.7’si SosyalBilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisidir.

Anket formunda deneklerin yaşı öncelikle açıkuçlu olarak sorulmuş, daha sonra elde verilenveriler gruplandırılmıştır. Buna göre sorularacevap veren öğrencilerin % 19.3’ü 17-19, %56.9’u 20-22, % 21.6’sı 23-25 ve % 2.3’ü 26ve üzeri yaş gruplarında yer almaktadır. Katı-lımcıların yaşlarının aritmetik ortalamaları21.18 ve standart sapması ise 2.05’dir.

“Yaşamınızın büyük bir kısmını geçirdiğinizyerleşim birimi nedir?” şeklindeki soruya öğ-renci deneklerin % 2.3’ü köy, % 4.9’u belde, %22.6’sı ilçe, % 53.6’sı il ve % 16.6’sı

Page 182: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

182

Büyükşehir kapsamında il yanıtını vermişler-dir. Dolayısıyla araştırmaya katılan öğrencilerarasında kentsel ortamda yetişmiş öğrencisayısı büyük bir çoğunluğu oluşturmaktadır.

Ailenin aylık geliri bakımından da, araştırmayakatılanların % 13.1’i 1-500 YTL, % 47.2’si501-1000 YTL, % 27.1’i 1001-2000 YTL, %4.3’ü 2001-4000 YTL ve % 1.4’ü 4001 YTL veüzerindeki gelir grupları bulunmaktadır. Öğ-rencilerin % 6.8’i bu soruya cevap vermemiştir.Bu sonuçların da gösterdiği gibi, araştırmayakatılan öğrencilerin ailelerinin büyük bir kısmıorta gelir seviyesine sahiptir.

Deneklerin % 6’sı 1-100 YTL, % 23.8’i 101-200 YTL, % 43.7’si 201-400 YTL, % 18.9’u401-800 YTL aralığında, % 1’i 801 YTL veüzerinde aylık harcamada bulunmaktadır. Öğ-rencilerin % 6.6’sı bu soruyu cevapsız bırak-mıştır. Bu sonuçların da ortaya koyduğu üzere,araştırmaya katılan öğrencilerin yarıya yakınıaylık 201-400 YTL arasında harcama yap-maktadır.

“Şu anki ikamet etme şekliniz nedir?” şeklinde-ki soruya araştırmaya katılanların % 2.5’i evdeyalnız, % 41.7’si evde arkadaşlarımla, %20.9’u ailemle, % 0.4’ü akrabalarımla, %32.2’si yurtta, % 2.3’ü otel ya da pansiyoncevabında bulunmuşlardır.

Araştırmaya katılanların % 4.7’si 6 aydan az,% 7’si 6-12 ay, % 39.4’ü 1-3 yıl, 35.7’si 4-6yıl, % 13.1’i ise 7 yıl ve üzeri zamandan beriinternet kullanmaktadırlar. Dolayısıyla internetsorulara cevap veren öğrencilerin yaklaşık %75’nin 1 ile 6 yıl arasında bir zamandan beri(değişen oranlarla birlikte) yaşamlarının birparçasını oluşturmaktadır.

İnternet kullanım becerisi bakımından sorularacevap veren öğrencilerin % 6.6’sı yeni başla-yan, % 73.5’i orta düzey ve % 19.9’u uzmansınıfında kendini tanımlamaktadır. Bu sayısalverilere bakıldığında, araştırmaya katılan öğ-rencilerin büyük bir kısmı orta düzeyde internetkullanım becerisine sahiptir.

Deneklerin % 21.6’sı her gün düzenli, % 21.1’ihaftada 4-5 gün, % 37.4’ü haftada 2-3 gün ve% 19.9’u haftada bir gün internete bağlandığınıifade etmektedir.

Yine öğrenci deneklerin % 18.3’ü bir saattenaz, % 33.3’ü bir saat, % 23.8’i iki saat, %12.7’si üç saat, % 6’sı dört saat ve yine % 6’sı5 saat ve üzeri bir zamanda günlük olarakinternet kullanmaktadır.

Araştırmaya katılanların % 28.3’ü evden, %11.5’i bağlı oldukları fakülte ya da meslekyüksek okulundan, % 41.1’i internet cafeden,% 0.8’i kütüphaneden, % 1.8’i tanıdıklarınişyeri veya evinden, % 9’u ev ve okuldan, %7.4’ü yurttan internete bağlandıklarını vurgu-lamaktadırlar.

Öte yandan anket formunda toplumsal yaşamdainternet duyulan güveni belirlemek üzere de-neklerin 1 ile 10 arasında puan vermelerineyönelik bir skala oluşturulmuş, daha sonra eldeedilen veriler likert tipinde gruplandırılmıştır.Betimleyici istatistik sonuçlarına göre sorularacevap veren öğrencilerin % 3.5’i internete hiçgüvenmemekte, % 14.4’ü güvenmemekte, %34.1’i biraz güvenmekte, % 38.4’ü güvenmek-te, % 9.7’si çok güvenmektedir. Katılımcılarıninternete duyduğu güven puanlamasında orta-lama 6.21, ortanca 6.00 ve tepe değer 7.00olarak saptanmıştır. Dağılımın standart sapmasıise 1.93’dür. Bunun anlamı deneklerin gözündeinternet orta derecede bir güvenilirliğe sahiptir.

4.2. Deneklerin İnternet Kullanım Motivas-yonları

Deneklerin internet kullanım motivasyonlarınıbelirlemek amacıyla likert skalasıyla düzenle-nen 47 maddeye (item) verilen yanıtlar doğ-rultusunda faktör analizi uygulanmış ve 6 fak-tör grubunun ele alınabileceği görülmüştür.Faktör gruplarının sınıflandırılma ve değerlen-dirilmesinde Varimax rotasyonlu tablo dikkatealınmıştır. Faktör analizine sokulan maddelerinözdeğeri (eigen value) 1’den daha büyük veminimum yükleme büyüklüğü 0.40 kriterikullanılmıştır. Faktör analizine dâhil edilenmaddelerin güvenilirlik katsayısı (Cronbach’sα= .9369) genel olarak yüksek bulunmuştur.Analiz sonucu ortaya çıkan altı faktör, internetkullanma motivasyonlarındaki toplamvaryansın % 49.58’ini açıklamaktadır. Tablo 1faktör analizi sonuçlarını ayrıntılı olarak gös-termektedir

Page 183: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Üniversite Öğrencilerinin İnternet Kullanım ve Doyumları... (174-197)

183

Tablo 1. İnternet Kullanım ve Doyumlarına İlişkin Faktör Analizi Sonuçları(Principal Component Analysis, Varimax Rotation, N= 487)

İNTERNET kullanıyorum çünkü… X SD Yük. E.Val. Vary. α

Sosyal Kaçış Motivasyonu 12.21 15.99 .91Ev, okul ve arkadaş çevremdeki dertlerimi unutturuyor 2.73 1.38 .742Bir an olsun problemlerimden uzaklaşmak için 2.87 1.36 .729Kendimi daha az yalnız hissetmemi sağladığı için 2.71 1.34 .696İçimdeki duygu ve heyecanları açığa çıkardığı için 2.70 1.30 .682Bir gruba aitmiş duygusu hissedebilmek için 2.21 1.22 .680İnternet kullanmak bana heyecan veriyor 2.91 1.35 .662Beni başka bir dünyaya götürdüğü için 3.11 1.31 .633Dinlenmeme yardımcı olduğu için 2.65 1.30 .626Başkalarıyla nasıl anlaşabileceğimi gösterdiği için 2.75 1.30 .597Arkadaş bulmak, yeni insanlarla tanışmak için 2.62 1.41 .594Kafamı boşaltmaya yardımcı olduğu için 3.18 1.27 .587Beni sıkan insanlardan kurtulmamı sağladığı için 2.41 1.37 .567Konuşacak birisi olmadığında bana arkadaşlık ediyor 3.09 1.43 .563Yapacak daha iyi bir işim olmadığında beni oyalıyor 2.85 1.40 .478Kendimi özgürce ifade edebilmek için 2.97 1.30 .444Bilgilenme Motivasyonu 3.90 8.61 .78Başka bir yerde ulaşamadığım bilgilere ulaşmak için 4.41 0.83 .685Dönem kayıtlarını yapmak ve derslerde aldığım notları öğrenmek 4.55 0.84 .632Bir konuda fikir sahibi olmama yardımcı olduğu için 4.11 1.00 .591Üniversitemdeki gelişme/ aktiviteler hakkında bilgi sahibi olmak 4.21 0.99 .565Güvenilir bir haber kaynağı olduğu için 3.71 1.11 .547Derslerime yardımcı kaynak olması açısından 4.23 1.02 .546Pekçok konuyu diğer medyada yer almadan önce öğrendiğim için 4.08 1.04 .516Yaşadığım yöredeki gelişmeler ve etkinlikleri takip etmek için 3.63 1.15 .513Dünyada ve Türkiye’de meydana gelen olayları anında öğrenmek 4.26 0.81 .495Boş Zamanları Değerlendirme Motivasyonu 2.43 7.32 .76Boş zamanımı değerlendirmede bana çeşitli alternatifler sunuyor 3.95 1.06 .632İnternet kullanmak zevkli 4.03 1.01 .565İnternet kullanmayı seviyorum 4.12 0.99 .528Sıkıldığımda vakit geçirmek için 3.81 1.18 .514İnterneti yalnız kullanmayı seviyorum 3.67 1.26 .507İlginç şeyler bulmak için 3.92 1.06 .489Ekonomik Fayda Motivasyonu 1.53 7.00 .77Karlı mali bilgiler elde etmek için 2.64 1.31 .691Ürün ve hizmetlerin indirimli olanlarını bulmak için 2.99 1.33 .652İnternette alış-veriş etmenin kolaylığını/ uygunluğunu seviyorum 2.70 1.36 .648Şubesiz bankacılık işlemlerini gerçekleştirmek için 2.78 1.38 .643Ürün ve hizmetler hakkında yararlı bilgiler edinmek için 3.82 1.12 .547Uygun istihdam imkânlarını araştırmak ve bulmak için 3.46 1.20 .522Sosyal Etkileşim ve Chat Motivasyonu 1.47 6.18 .75Tanıdığım insanlarla iletişiminde bulunmak için 4.06 1.05 .655Ailem ve dostlarımla iletişimde bulunmak için 4.16 1.06 .579Diğer insanlarla bilgi paylaşımında bulunabildiğim için 3.64 1.19 .557Başkalarına görüş bildirmek ve tavsiyelerde bulunmak için 3.26 1.28 .552Edindiğim bilgiler hakkında başkalarıyla iletişim kurabilmek için 3.57 1.21 .479Başkalarından destek almak için 3.08 1.28 .470İnterneti her zaman ve her yerde kullanabildiğim için 3.86 1.14 .414

Page 184: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

184

Eğlence Motivasyonu 1.25 4.45 .59Oyun oynamak için 2.63 1.45 .586İnternet eğlence ihtiyacımı karşılıyor 3.36 1.32 .498Çeşitli müzik parçası dinlemek ve MP3 vb. download etmek için 4.12 1.13 .461

Açıklanan Toplam Varyans: % 49,58 Cronbach’s α= ,9369KMO Measure of Sampling Adequacy: ,929 Barlett’s Test of Sphericity: X2= 9027; p= .000

Anketi cevaplayan deneklerin internet kullanımtercihlerinde en etkili olan faktörden ilki SosyalKaçış Motivasyonu’dur. Bu sonuç aynı zaman-da öğrencileri internet kullanımına yöneltenmotivasyonlar arasında en etkili olanının sosyalkaçış olduğuna işaret etmektedir. Analizi sonu-cunda birinci faktörü açıklayan ve yükleri0.40’ın üzerinde olan 15 madde tespit edilmiş-tir. Bu faktörün altında sıralanan maddeleryüksek standart sapma değerlerine sahiptir.Sosyal kaçış faktörünün güvenilirlik değeri(Cronbach’s α= .91) ve özdeğeri (eigen value)12.21 gibi oldukça tatmin edici bir düzeydedir.Birinci faktör tek başına toplam varyansın %15.99’unu açıklamaktadır.

“Bilgilenme” olarak adlandırılan ikinci faktör,interneti toplumsal yaşamda bilgilenme aracıolarak görme eğilimindeki maddeleri bir arayagetirmiştir. Bilgilenme motivasyonu altındasıralanan maddelerin aritmetik ortalamaları3.63 ile 4.55 arasında, standart sapmaları 0.81ile 1.15 arasında değişmektedir. Güvenilirlikdeğeri olarak Cronbach’s α= .78 ve özdeğeri(eigen value) 3.90 olan bilgilenme faktörü,toplam varyansın % 8.61’ini açıklamaktadır.

Analiz sonucunda elde edilen üçüncü faktörise, “Boş Zamanları Değerlendirme” faktörü-dür. Boş zamanları değerlendirme faktörünügösteren maddeler; “boş zamanlarımı değer-lendirmek için bana çeşitli alternatifler sunu-yor”, “internet kullanmak zevkli”, “internetkullanmayı seviyorum”, “sıkıldığımda vakitgeçirmek için”, “interneti yalnız kullanmayıseviyorum” ve “ilginç şeyler bulmak için”şeklinde sıralanmaktadır. Bu faktör içerisindeyer alan maddelerin aritmetik ortalamaları 3.67ile 4.12; standart sapmaları da 0.99 ile 1.26arasında değişmektedir. Toplam varyansın %7.32’sini açıklayan boş zamanları değerlendir-me faktörünün güvenilirlik katsayısıCronbach’s α= .76 ve özdeğeri (eigen value)2.43’dür.

İnternet kullanım ve doyumlarına ilişkin faktöranalizi sonucunda “Ekonomik Fayda” dördün-cü faktör olarak ortaya çıkmıştır. Bu faktöraltında; kârlı mali bilgiler elde etmek, ürün vehizmetlerin indirimli olanlarını bulmak,internette alış-veriş yapmak ile bu araçlarınkolaylığından/ uygunluğundan yararlanmak,şubesiz bankacılık işlemlerini gerçekleştirmek,ürün ve hizmetler hakkında yararlı bilgileredinmek, uygun istihdam imkânlarını araştır-mak ve bulmak gibi ifadeler yer almaktadır.Ekonomik fayda motivasyonu içerisinde yeralan maddelerin aritmetik ortalamaları 2.64 ile3.82; standart sapmaları da 1.12 ile 1.38 ara-sında değişmektedir. Ekonomik fayda faktörü-nün güvenilirlik değeri (Cronbach’s α= .77) veözdeğeri (eigen value) 1.53 gibi tatmin edici birdüzeydedir. Yükleme değerleri minimum0.50’nin üzerinde 6 maddeye sahip olan dör-düncü faktör, tek başına toplam varyansın %7.00’sini açıklamaktadır.

Faktör analizinin ortaya çıkardığı beşinci faktör“Sosyal Etkileşim ve Chat”dir. Bu faktör içeri-sinde yer alan maddelerin aritmetik ortalamala-rı 3.86 ile 4.06; standart sapmaları ise 1.05 ile1.28 arasında değişmektedir. Yükleme oranlarıbakımından minimum 0.414 ve maksimum0.615 değerine sahip 7 maddenin meydanagetirdiği sosyal etkileşim ve chat faktörü, top-lam varyansın % 6.18’ini açıklamaktadır. Sözkonusu faktörün güvenilirlik katsayısıCronbach’s α= .75 ve özdeğeri (eigen value)1.47’dir.

Altıncı ve son sırada ise “Eğlence Faktörü” yeralmaktadır. Bu faktör altında; “oyun oynamakiçin”, “internet eğlence ihtiyacımı karşılıyor”ve “çeşitli müzik parçası dinlemek ve MP3 vb.download etmek için” gibi maddeler sıralan-maktadır. Eğlence faktörünün güvenilirlikkatsayısı Cronbach’s α= .59 ve özdeğeri (eigenvalue) 1.25’dir. Yükleme değerleri bakımındanminimum 0.461 ve maksimum 0.586 oranınasahip 3 maddenin oluşturduğu eğlence faktörü

Page 185: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Üniversite Öğrencilerinin İnternet Kullanım ve Doyumları... (174-197)

185

de, toplam varyansın % 4.45’ini açıklamakta-dır.

Öte yandan faktörler arasındaki ilişkinin şidde-tini tanımlamak bakımından korelasyon anali-zinin sonuçlarına bakıldığında, en güçlü ilişki-lerin bilgilenme ve sosyal etkileşim ve chat (r=.59, p< .01); sosyal kaçış ve boş zamanlarıdeğerlendirme (r= .58, p< .01); eğlence vesosyal kaçış (r= .54, p< .01) motivasyonlarıarasında olduğu dikkati çekmektedir. Bununanlamı bilgilenme motivasyonuna önem ve-

renler; aynı zamanda sosyal etkileşim ve chatmotivasyonunu da önemli görmektedirler.Benzer şekilde internet kullanımında sosyalkaçış motivasyonuna önem verenler; diğermotivasyonlar arasında özellikle boş zamanlarıdeğerlendirme ve eğlence motivasyonuna dahaçok önem vermektedirler. Bilgilenme ve eğlen-ce (r= .22, p< .01) ile bilgilenme ve sosyalkaçış (r= .27, p< .01) motivasyonları arasındaise nispeten daha düşük düzeyde anlamlı pozi-tif ilişki söz konusudur. Tablo 2’de bütün mo-tivasyonlar arasındaki ilişki gösterilmektedir.

Tablo 2. İnternet Kullanım Motivasyonları Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r)So

syal

Kaçış

Bilg

ilenm

e

Boş

Zam

anla

rıD

eğer

lend

irm

e

Eko

nom

ikFa

yda

Sosy

al E

tkile

-şi

m v

e C

hat

Eğl

ence

Sosyal Kaçış 1Bilgilenme .279** 1Boş Zamanları Değerlendirme .580** .425** 1Ekonomik Fayda .538** .369** .333** 1Sosyal Etkileşim ve Chat .498** .598** .501** .457** 1Eğlence .546** .229** .486** .300** .306** 1

Aritmetik Ortalama ( X ) 2.78 4.13 3.92 3.06 3.76 3.37

Standart Sapma (SD) .91 .60 .74 .89 .77 .97

Not: **p< .01

4.3. Faktörler ve Değişkenler Arasındakiİlişkiler

Sosyal kaçış, bilgilenme, boş zamanları değer-lendirme, ekonomik fayda, sosyal etkileşim vechat ve eğlence faktörleriyle çeşitli değişkenlerarasındaki ilişkiyi ortaya koymak amacıyla, bufaktörlerin puanları birer değişken olarak kay-dedilmiştir. Daha sonra söz konusu faktörlerinskorları üzerinden tek yönlü varyans analizi(ANOVA) yoluyla ortalamalar arasındaki fark-lılıkların anlamlılığı değerlendirilmiştir. Tespitedilen altı faktörle internet tecrübesi, internetkullanım becerisi, haftalık internet kullanımmiktarı, günlük internet kullanım süresi,internete duyulan güven ve deneklerin aylıkharcama oranı gibi çeşitli değişkenler arasında-ki ilişkiyi ortaya koyan ANOVA tablosu aşağı-da sunulmaktadır.

4.3.1. Deneklerin İnternet Kullanma Tecrü-beleri

Deneklerin internet kullanma tecrübelerinegöre internet kullanma motivasyonlarına ver-diklerin önemin farklılaşıp farklılaşmadığınıbelirlemek amacıyla tek yönlü varyans analizi(ANOVA) uygulanmıştır. Analiz sonucundaöğrencilerin internet kullanım tecrübeleriyle,sosyal kaçış (F= 2.618; p< .05), ekonomikfayda (F= 5.680; p< .05) ve eğlence (F=6.208; p< .05) motivasyonları arasında anlamlıilişki bulunurken; bilgilenme (F= .948; p>.05), boş zamanları değerlendirme (F= 2.033;p> .05), sosyal etkileşim ve chat (F= 1.156;p> .05) motivasyonları arasında anlamlı birfarklılaşma tespit edilememiştir.

Page 186: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

186

Tablo 3. ANOVA (İnternet Kullanım Faktörleriyle Çeşitli Değişkenler Arasındaki İlişki)

Sosyal Kaçış Bilgilenme Boş Zamanları D. Ekonomik Fayda Sosyal Etkileşim Eğlence

Df F P Df F p Df F p Df F p Df F p Df F p

Deneklerin İnternet Kul-lanma Tecrübeleri

4 2.61 .034 4 .948 .436 4 2.03 .089 4 5.68 .000 4 1.15 .330 4 6.20 .000

İnternet Kullanım Bece-risi

2 10.13 .000 2 1.18 .307 2 11.05 .000 2 10.58 .000 2 8.10 .000 2 11.90 .000

Haftada İnternet Kullan-ma Süresi

3 14.12 .000 3 2.69 .046 3 23.88 .000 3 5.26 .001 3 9.98 .000 3 13.28 .000

Günlük İnternet Kullan-ma Süresi

5 4.95 .000 5 3.35 .006 5 8.49 .000 5 4.63 .000 5 5.97 .000 5 7.14 .000

İnternete Duyulan Güven 4 11.39 .000 4 12.66 .000 4 8.84 .000 4 15.96 .000 4 8.87 .000 4 6.76 .000

Aylık Harcama Miktarı 4 5.06 .001 4 1.48 .207 4 1.61 .169 4 3.98 .003 4 3.05 .017 4 5.23 .000

Page 187: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Üniversite Öğrencilerinin İnternet Kullanım ve Doyumları... (174-197)

187

Çoklu karşılaştırmalara bakıldığında; sosyalkaçış motivasyonuna verilen önem açısından, 7yıl ve üzerinde bir zamandan beri internet kul-lananlarla ( X = 3.10), 1-3 yıl ( X = 2.71)arasında internet kullananların farklılaştığısonucu ortaya çıkmaktadır. Bu sonuçlar 7 yılve üzerinde bir zamandan bu yana internetkullanan deneklerin, 1-3 yıllık bir dilimdeinternet kullananlardan farklı düşündüğünüortaya koymaktadır.

Ekonomik fayda motivasyonu açısından grup-lar arası karşılaştırmalar incelendiğinde iseyine 7 yıl ve üzerinde ( X = 3.43) bir zaman-dan beri internet kullanan deneklerin; 6-12 ay( X = 2.75) ve 1-3 yıl ( X = 2.94) arasında birsüredir internet kullananlardan farklılaştığıgörülmektedir.

Eğlence motivasyonuyla internet kullanımtecrübesi arasındaki ilişkiye bakıldığında da, 7yıl ve üzerinde ( X = 3.77) bir zamandan beriinternet kullanan öğrenciler; 6 aydan az ( X =2.81), 6-12 ay ( X = 3.12) ve 1-3 yıl ( X =3.27) gibi bir zamandır internet kullanan de-neklere göre eğlence motivasyonuna daha çokönem vermektedirler. Bir başka anlatımla,deneklerin internet kullanım tecrübesi arttıkça,eğlence motivasyonuna verdikleri önem düze-yinde de bir artış yaşandığı dikkati çekmektedir(Spearman’s Rho= .21, p< .01).

4.3.2.Deneklerin İnternet Kullanma Becerisi

Ankete cevap verenlerin internet kullanmabecerilerine göre internet kullanma motivas-yonlarına verdiklerin önemin farklılaşıp farklı-laşmadığına ilişkin tek yönlü varyans analizi(ANOVA) sonuçları incelendiğinde; üniversiteöğrencilerinin internet kullanım becerilerinegöre sosyal kaçış (F= 10.138; p< .05), boşzamanları değerlendirme (F= 11.055; p< .05),ekonomik fayda (F= 10.581; p< .05), sosyaletkileşim ve chat (F= 8.100; p< .05) ve eğlen-ce (F= 11.908; p< .05) motivasyonlarına ver-dikleri önem anlamlı bir şekilde farklılaşmak-tadır.

Öte yandan bilgilenme motivasyonu ile de-neklerin internet kullanım becerileri arasında

anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir (F=1.185; p> .05).

Sosyal kaçış motivasyonuyla deneklerininternet kullanım becerileri arasındaki ilişkiincelendiğinde; internete hâkimiyet bakımın-dan kendini uzman olarak tanımlayanlar ( X =3.15); yeni başlayanlar ( X = 2.61) ve ortadüzey kullanıcılardan ( X = 2.70) farklılaş-maktadır. Bir başka anlatımla internet kullanmabecerisi artıkça, sosyal kaçış motivasyonunaverilen önem de artış göstermektedir(Spearman’s Rho= .15, p< .01).

Boş zamanları değerlendirme motivasyonunaverilen önem açısından uzmanlar ( X = 4.18);yeni başlayan ( X = 3.54) ve ortay düzey ( X =3.88) kullanıcılardan farklılık arz etmektedir.Öyle ki, internet kullanma becerisi artıkça, boşzamanları değerlendirme motivasyonuna veri-len önem de artmaktadır (Spearman’s Rho=.23, p< .01).

Ekonomik fayda motivasyonu ile anketi ce-vaplayanların internet kullanma becerileri ara-sındaki ilişkiye bakıldığında, yukarıdakilerebenzer sonuçlar ortaya çıkmaktadır. İnternetkullanımı konusunda kendini uzman görenler( X = 3.39), yeni başlayanlar ( X = 2.67) veorta düzey kullanıcılara ( X = 3.01) göre eko-nomik fayda motivasyonuna daha fazla önemvermektedirler.

Sosyal etkileşim ve chat motivasyonu bakı-mından uzmanlar ( X = 3.95); yeni başlayan( X = 3.33) ve ortay düzey ( X = 3.74) kullanı-cılardan pozitif yönde anlamlı farklılık göster-mektedir. Diğer bir deyişle, internet kullanmabecerisi artıkça, sosyal etkileşim ve chat moti-vasyonuna verilen önem de artmaktadır(Spearman’s Rho= .17, p< .01).

Öte yandan eğlence motivasyonu ile internetkullanım becerisi arasında da pozitif yöndeanlamlı bir ilişki söz konusudur. Buna göreinternet kullanımı konusunda uzman olanlar( X = 3.71); yeni başlayan ( X = 2.82) ve ortaydüzey ( X = 3.33) kullanıcılardan farklılık arzetmektedir.

Page 188: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

188

4.3.3. Deneklerin Haftalık İnternet Kullan-ma Süreleri

Üniversite öğrencilerin haftalık internet kul-lanma sürelerine göre internet kullanma moti-vasyonlarına verdiklerin önemin farklılaşıpfarklılaşmadığını belirlemek amacıyla tekyönlü varyans analizi (ANOVA) kullanılmıştır.Analiz sonucunun da açıkça ortaya koyduğugibi öğrencilerin haftalık internet kullanmasüreleriyle, sosyal kaçış (F= 14.122; p< .05),bilgilenme (F= 2.691; p< .05), boş zamanlarıdeğerlendirme (F= 23.881; p< .05), ekonomikfayda (F= 5.267; p< .05), sosyal etkileşim vechat (F= 9.982; p< .05) ve eğlence (F=13.284; p< .05) motivasyonları arasında an-lamlı bir ilişki söz konusudur.

Çoklu karşılaştırmalara bakıldığında; sosyalkaçış motivasyonuna verilen önem açısından,her gün düzenli olarak internet kullananlarla( X = 3.25); haftada 4-5 gün ( X = 2.72), haf-tada 2-3 gün ( X = 2.71) ve haftada 1 gün( X = 2.50) internet kullananların farklılaştığısonucu ortaya çıkmaktadır. Bu sonuçlara görehaftalık internet kullanım süresi artıkça, sosyalkaçış motivasyonuna verilen önem de artmak-tadır (Spearman’s Rho= .22, p< .01).

Bilgilenme motivasyonuyla haftalık internetkullanma süresi arasındaki ilişkiye bakıldığın-da, bilgilenme motivasyonuna en fazla önemverenleri her gün düzenli olarak internet kulla-nanlar ( X = 4.20) oluştururken; en az önemverenleri ise, haftada bir gün ( X = 3.98)internet kullananlar meydana getirmektedir.Çoklu karşılaştırmalara bakıldığında, haftalıkkullanım süresi grupları arasında herhangi birfarklılaşmanın olmadığı dikkat çekmektedir.

Boş zamanları değerlendirme motivasyonuaçısından gruplar arası karşılaştırmalar ince-lendiğinde ise, her gün düzenli olarak internetkullananların ( X = 4.23); haftada 2-3 gün( X = 3.90) ve haftada 1 gün ( X = 3.44)internet kullanan deneklerden farklılaştığı gö-rülmektedir. Yine haftada 4-5 gün internetkullananlar ( X = 4.07), haftada 1 gün ( X =3.44) internet kullananlara göre boş zamanları

değerlendirme motivasyonuna daha fazla önemvermektedir.

Ekonomik fayda motivasyonuyla haftalıkinternet kullanım süresi arasındaki ilişkiye gözatıldığında, her gün düzenli olarak internetkullananların ( X = 3.35); haftada 4-5 gün( X = 3.03), haftada 2-3 gün ( X = 3.01) vehaftada 1 gün ( X = 2.88) internet kullanandeneklere göre ekonomik fayda motivasyonunadaha çok önem verdiği anlaşılmaktadır. Birbaşka anlatımla, deneklerin haftalık internetkullanma süreleri arttıkça, ekonomik faydamotivasyonuna verdikleri önem düzeyinde debir artış yaşanmaktadır (Spearman’s Rho= .15,p< .01).

Sosyal etkileşim ve chat motivasyonuna verilenönem ankete katılan kişilerin haftalık internetkullanma sürelerine göre anlamlı şekilde fark-lılaşmaktadır. Bonferroni testi sonucunda eldeedilen çoklu karşılaştırmalar incelendiğinde,her gün düzenli olarak internet kullananlarla( X = 4.01); haftada 2-3 gün ( X = 3.71) vehaftada 1 gün ( X = 3.46) internet kullanandenekler arasında anlamlı farklılık söz konusu-dur. Yine haftada 4-5 gün internet kullananlarla( X = 3.87), haftada 1 gün ( X = 3.46) internetkullananlar arasında anlamlı ilişki vardır.

Bir başka açıdan eğlence motivasyonu ile haf-talık internet kullanma süresi arasında da pozi-tif yönde anlamlı bir ilişki söz konusudur. Bunagöre her gün düzenli olarak internet kullananla-rın ( X = 3.74); haftada 2-3 gün ( X = 3.33) vehaftada 1 gün ( X = 2.93) internet kullanandeneklerden farklılaştığı görülmektedir. Aynışekilde haftada 4-5 gün internet kullananlar( X = 3.48), haftada 1 gün ( X = 2.93) internetkullananlara göre eğlence motivasyonuna dahafazla önem vermektedir (Spearman’s Rho=.26, p< .01).

4.3.4. Deneklerin Günlük İnternet KullanmaSüreleri

Deneklerin günlük internet kullanma sürelerinegöre internet kullanma motivasyonlarına ver-diklerin önemin farklılaşıp farklılaşmadığınailişkin tek yönlü varyans analizi sonuçlarına

Page 189: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Üniversite Öğrencilerinin İnternet Kullanım ve Doyumları... (174-197)

189

bakıldığında; üniversite öğrencilerinin günlükinternet kullanım süreleri bakımından sosyalkaçış (F= 4.950; p< .05), bilgilenme (F=3.351; p< .05), boş zamanları değerlendirme(F= 8.491; p< .05), ekonomik fayda (F=4.633; p< .05), sosyal etkileşim ve chat (F=5.977; p< .05) ve eğlence (F= 7.143; p< .05)motivasyonlarına verdikleri önem anlamlı birşekilde farklılık göstermektedir.

Sosyal kaçış motivasyonuyla deneklerin günlükinternet kullanım süreleri arasındaki ilişki in-celendiğinde; günlük beş saat ve üzeri ( X =3.27) bir süre internet kullananlar, bir saattenaz ( X = 2.56) ve bir saat ( X = 2.67) internetkullananlara göre sosyal kaçış motivasyonunadaha fazla önem atfetmektedirler.

Tek yönlü varyans analizi sonuçlarına görebilgilenme motivasyonu ile günlük internetkullanım süresi arasında istatistikî açıdan an-lamlı bir ilişki bulunmuştur. Çoklu karşılaştır-malara bakıldığında söz konusu edilen farklılı-ğın günde dört saat internet kullananlar ( X =4.33) ile bir saatten az ( X = 3.95) internetkullananlar arasında, günde üç saat internetkullananlar ( X = 4.27) ile günde bir saattendaha az ( X = 3.95) bir zaman internet karşı-sında kalanlar arasında olduğu görülmektedir.

Boş zamanları değerlendirme motivasyonuyladeneklerin günlük internet kullanım süreleriarasındaki ilişkiye göz atıldığında; günlük birsaatten daha az internet kullananlar ( X =3.50); bir saat ( X = 3.84), iki saat ( X = 3.96),üç saat ( X = 4.13), dört saat ( X = 4.14) ilebeş saat ve üzeri ( X = 4.43) bir süre internetkullanan üniversite öğrencilerinden daha az boşzamanları değerlendirme motivasyonuna önematfetmektedirler. Bir başka anlatımla günlükinternet kullanma süresi artıkça, boş zamanlarıdeğerlendirme motivasyonuna verilen önem deartış göstermektedir (Spearman’s Rho= .27, p<.01).

Bir başka açıdan ekonomik fayda motivasyo-nuna verilen önem ankete katılan kişileringünlük internet kullanma sürelerine göre an-lamlı şekilde farklılaşmaktadır. Bonferroni testisonucunda elde edilen çoklu karşılaştırmalar

incelendiğinde, bir saatten az internet kulla-nanlarla ( X = 2.80); üç saat ( X = 3.27), dörtsaat ( X = 3.43) ve beş saat ve üzeri ( X =3.45) bir zaman internet kullanan öğrencilerarasında anlamlı farklılık söz konusudur.

Sosyal etkileşim ve chat motivasyonuyla haf-talık internet kullanım süresi arasındaki ilişkiyebakıldığında, bir saatten az internet kullanandeneklerin ( X = 3.53); üç saat ( X = 3.97),dört saat ( X = 4.14) ve beş saat ve üzeri ( X =4.09) bir zaman internet kullanan denekleregöre ekonomik fayda motivasyonuna daha azönem verdiği ortaya çıkmaktadır.

Son olarak eğlence motivasyonu ile günlükinternet kullanım süresi arasındaki ilişki açı-sından çoklu karşılaştırmaları incelendiğinde,söz konusu edilen farklılığın bir saatten azinternet kullanan deneklerle ( X = 3.08); üçsaat ( X = 3.62), dört saat ( X = 3.83) ve beşsaat ve üzeri ( X = 3.96) kullananlar arasında,günde bir saat internet kullananlar ( X = 3.21)ile dört saat ( X = 3.83) ve beş saat ve üzeri( X = 3.96) bir süre internet kullananlar arasın-da olduğu anlaşılmaktadır. Bu sonuçlar özel-likle günlük 4 ile 5 saat ve üzeri bir süreinternet kullanan deneklerin, 1 saatten az ve 1saat internet kullananlardan farklı düşündüğünüortaya koymaktadır.

4.3.5. Deneklerin İnternete Duyduğu Güven

Araştırmaya katılan öğrencilerin internete duy-dukları güvene göre internet kullanma moti-vasyonlarına verdiklerin önemin farklılaşıpfarklılaşmadığını belirlemek amacıyla tekyönlü varyans analizi (ANOVA) yapılmıştır.Analiz sonucunun da açıkça ortaya koyduğugibi, öğrencilerin internete duyduğu güvenderecesiyle, sosyal kaçış (F= 11.399; p< .05),bilgilenme (F= 12.661; p< .05), boş zamanlarıdeğerlendirme (F= 8.849; p< .05), ekonomikfayda (F= 15.964; p< .05), sosyal etkileşim vechat (F= 8.875; p< .05) ve eğlence (F= 6.769;p< .05) motivasyonları arasında anlamlı birilişki söz konusudur.

Çoklu karşılaştırmalar incelendiğinde; sosyalkaçış motivasyonuna verilen önem açısından,

Page 190: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

190

interneti çok güvenilir bulan kullanıcılarla( X = 3.42); güvenilir ( X = 2.91), kısmengüvenilir ( X = 2.66), güvenilmez ( X = 2.62)ve hiç güvenilmez ( X = 2.44) bulan denekle-rin farklılaştığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Busonuçlara göre; internet duyulan güven artıkça,internet kullanımında sosyal kaçış motivasyo-nuna verilen önem de artmaktadır (Spearman’sRho= .26, p< .01).

Bilgilenme motivasyonuyla toplumsal yaşamdainternete duyulan güven arasındaki ilişkiyebakıldığında, bilgilenme motivasyonuna enfazla önem verenlerin interneti çok güvenilirbulanlar oluştururken ( X = 4.48); bu kategori-yi güvenilir bulanlar ( X = 4.21), biraz güveni-lir bulanlar ( X = 4.12), güvenilmez bulanlar( X = 3.88) ve hiç güvenilmez bulanlar ( X =3.78) takip etmektedir. Çoklu karşılaştırmalaragöz atıldığında, interneti çok güvenilir bulankullanıcılarla; güvenilir, kısmen güvenilir,güvenilmez ve hiç güvenilmez bulan öğrencile-rin farklılaştığı dikkat çekmektedir. Bu sonuç-lardan da anlaşılacağı üzere; internet duyulangüven artıkça, bilgilenme motivasyonuna veri-len önem de artış göstermektedir (Spearman’sRho= .29, p< .01).

Boş zamanları değerlendirme motivasyonuaçısından gruplar arası karşılaştırmalar ince-lendiğinde ise, çok güvenilir bulanların ( X =4.24); biraz güvenilir ( X = 3.83) ve güvenil-mez ( X = 3.57) bulan deneklerden farklılaştığıgörülmektedir. Yine internet güvenilir bulankullanıcılar ( X = 4.06); biraz güvenilir ( X =3.83) ve güvenilmez ( X = 3.57) bulan öğren-cilere göre boş zamanları değerlendirme moti-vasyonuna daha fazla önem vermektedir(Spearman’s Rho= .27, p< .01).

Öte yandan ekonomik fayda motivasyonuylainternete duyulan güven düzeyi arasındakiilişkiye göz atıldığında, interneti çok güvenilirbulanların ( X = 3.64); güvenilir ( X = 3.24),kısmen güvenilir ( X = 2.96), güvenilmez( X = 2.57) ve hiç güvenilmez ( X = 2.56)bulan deneklere göre ekonomik fayda motivas-yonuna daha çok önem verdiği anlaşılmaktadır.

Bir başka anlatımla, öğrencilerin interneteduyduğu güven düzeyi arttıkça, ekonomikfayda motivasyonuna verdikleri önemde de birartış yaşanmaktadır (Spearman’s Rho= .35, p<.01).

Sosyal etkileşim ve chat motivasyonuylainternete duyulan güven ilişkisine göre; sosyaletkileşim ve chat motivasyonuna en fazla önemverenleri interneti çok güvenilir bulanlar oluş-tururken ( X = 4.07); en az önem verenleri ise,güvenilmez bulunlar ( X = 3.38) meydanagetirmektedir. Çoklu karşılaştırmalara göre,interneti çok güvenilir bulan kullanıcılarla( X = 4.07); güvenilmez ( X = 3.38) ve hiçgüvenilmez ( X = 3.39) bulan öğrencilerinfarklılaştığı dikkat çekmektedir. Yine internetigüvenilir bulan denekler ( X = 3.89), güvenil-mez bulanlara ( X = 3.38) göre sosyal etkile-şim ve chat motivasyonuna daha fazla önemvermektedir.

Bir başka noktada eğlence motivasyonu ileinternete duyulan güven arasında da anlamlı birilişki söz konusudur. Gruplararası karşılaştır-malara bakıldığında, interneti çok güvenilirbulan üniversite öğrencilerin ( X = 3.78); gü-venilmez ( X = 3.02) ve biraz güvenilir ( X =3.26) bulan öğrencilerden farklılaştığı görül-mektedir. Aynı şekilde güvenilir bulanlar ( X =3.52), güvenilmez bulanlara ( X = 3.02) göreeğlence motivasyonuna daha fazla önem atfet-mektedir.

4.3.6. Deneklerin Aylık Harcama Miktarları

Deneklerin aylık harcama miktarlarına göreinternet kullanma motivasyonlarına verdiklerinönemin farklılaşıp farklılaşmadığına ilişkin tekyönlü varyans analizi sonuçları incelendiğinde;üniversite öğrencilerinin aylık harcama mik-tarları bakımından sosyal kaçış (F= 5.065; p<.05), ekonomik fayda (F= 3.982; p< .05),sosyal etkileşim ve chat (F= 3.052; p< .05) veeğlence (F= 5.230; p< .05) motivasyonlarınaverdikleri önem anlamlı bir şekilde farklılıkgöstermektedir. Aylık harcama miktarı ilebilgilenme (F= 1.480; p> .05) ve boş zamanla-rı değerlendirme (F= 1.618; p> .05) motivas-

Page 191: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Üniversite Öğrencilerinin İnternet Kullanım ve Doyumları... (174-197)

191

yonları arasında anlamlı bir ilişki tespit edile-memiştir.

Sosyal kaçış motivasyonuyla deneklerin aylıkharcama miktarı arasındaki ilişki açısındançoklu karşılaştırmalara göz atıldığında; aylık401-800 YTL arasında harcama yapanlar ( X =3.13); 101-200 YTL ( X = 2.59) ve 201-400YTL ( X = 2.78) arasında aylık harcamadabulunan üniversite öğrencilerine göre sosyalkaçış motivasyonuna daha fazla önem atfet-mektedirler.

Ekonomik fayda motivasyonuyla aylık harca-ma düzeyi ilişkisine göre; ekonomik faydamotivasyonuna en fazla önem verenleri aylık401-800 YTL arasında harcama yapanlar ( X =3.39) oluştururken; en az önem verenleri ise, 1-100 YTL ( X = 3.38) arası aylık harcamadabulunan denekler meydana getirmektedir.Çoklu karşılaştırmalara göre, aylık 401-800YTL arasında harcama yapanlarla ( X = 3.39);101-200 YTL ( X = 2.96) ve 201-400 YTL( X = 3.01) arasında aylık harcamada bulu-nanlar arasında anlamlı farklılaşma söz konu-sudur.

Sosyal etkileşim ve chat motivasyonuyla öğ-rencilerin aylık harcama tutarı arasındaki iliş-kiye bakıldığında, 401-800 YTL arasında har-cama yapan ( X = 4.00) deneklerin; 101-200YTL ( X = 3.69) ve 201-400 YTL ( X = 3.73)arası harcamada bulunan deneklere göre sosyaletkileşim ve chat motivasyonuna daha fazlaönem verdiği ortaya çıkmaktadır.

Bir başka açıdan eğlence motivasyonu ile aylıkharcama miktarı arasındaki ilişki açısındançoklu karşılaştırmalar incelendiğinde, söz ko-nusu edilen farklılığın 401-800 YTL arasındaharcama yapanlarla ( X = 3.72); 101-200 YTL( X = 3.14) arasında aylık harcamada bulunanöğrenciler arasında olduğu anlaşılmaktadır.

4.3.7. Deneklerin Cinsiyeti ve İnternet Kul-lanım Motivasyonları

Çalışmanın bu bölümünde deneklerin cinsiyetiile internet kullanma motivasyonları arasında

anlamlı bir farklılaşmanın olup olmadığı tespitetmek amacıyla Bağımsız Örneklem T-testi(Independent Samples T-Test) uygulanmıştır.Analiz sonuçlarına göre; sosyal kaçış (t=2.424; p< .05), bilgilenme (t= -3.193; p<.002), ekonomik fayda (t= 3.259; p< .001),eğlence (t= 3.764; p< .000) motivasyonları iledeneklerin cinsiyetini arasında anlamlı birfarklılaşma tespit edilirken; boş zamanlarıdeğerlendirme (t= -0.319; p> .05) ve sosyaletkileşim ve chat (t= -1.561; p> .05) motivas-yonuyla cinsiyet arasında anlamlı bir farklılıkbulgulanamamıştır.

Erkeklerin interneti bir sosyal kaçış aracı ola-rak kullanma motivasyonu ortalamaları 2.89iken; bayanların sosyal kaçış motivasyonuortalaması 2.69’dur. Buna göre; üniversiteöğrencileri arasında erkekler, bayanlara göreinterneti bir sosyal kaçış aracı olarak daha çokgörmekte ve kullanmaktadırlar.

Araştırmaya katılan denekler arasında erkekle-rin internet kullanmada bilgilenme motivasyo-nu ortalaması 4.04 iken; bayanların ortalaması4.21’dir. Söz konusu sonuçların da açıkça orta-ya koyduğu gibi; bayanlar, internet kullanımın-da bilgilenme motivasyonuna erkeklerden dahaçok önem vermektedirler.

Öte yandan ekonomik fayda motivasyonu açı-sından cinsiyetler arasındaki farklılığa baktığı-mızda, erkeklerin ortalaması 3.20, bayanlarınkiise 2.94’dür. Bu sonuçlara göre; internet kulla-nımında erkek denekler, bayanlardan dahafazla ekonomik fayda motivasyonunu önemligörmektedirler.

Benzer şekilde erkekler ( X = 3.54), internetibir eğlence aracı olarak kullanmada bayanlara( X = 3.22) göre daha yüksek bir ortalamayasahiptir. Bunun anlamı erkekler, internet kul-lanmada eğlence faktörüne bayanlardan dahaçok önem vermektedirler.

4.4. İnternetin Boş Zaman Aktiviteleri Üze-rindeki Etkisi

Toplumsal yaşamın önemli bir parçası halinegelmeye başlayan internet karşısında insanlarıngeçirdiği süre giderek artış göstermektedir.Daha önceleri boş zamanlarında televizyon

Page 192: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

192

izlemeyi, radyo dinlemeyi, kitap okumayı, sporyapmayı, ailesi ya da arkadaşları ile birlikteolmayı tercih eden bireyler, internetin hayatla-rına girmeye başlamasıyla birlikte çeşitli alter-natiflerle karşı karşıya kalmışlardır. Bu bağ-lamda birçok araştırma geleneksel medya ya dailetişim biçimine bir alternatif olarak internetüzerine odaklanmıştır. Örneğin Coffey ve Stipp(1997) internetin interaktif doğasının bir sonu-cu olarak, insanların (özellikle de boş zamanıolanlar) diğer aktiviteler ve geleneksel medyaüzerinde daha az zaman harcadığına işaret

etmektedir. Ne var ki bu tahminler her zamanaraştırmalarla desteklenememiştir (aktaran,Abdulla 2003: 85). Bu noktada şu soru aklagelmektedir: Acaba Türkiye’deki üniversiteöğrencileri arasında internet kullanımı, boşzaman aktiviteleri üzerinde ne tür etkiler mey-dana getirmektedir? İşte aşağıdaki kısımdaankete cevap veren deneklerin interneti kul-lanmaya başladıktan sonra, daha önce edindik-leri alışkanlıklarındaki değişim tek tek elealınıp incelenmektedir.

Tablo 4. İnternetin Boş Zamanları Değerlendirme Aktiviteleri Üzerindeki Etkilerineİlişkin Bulgular

AZALDI (-) ETKİLEMEDİ ARTTI (+)SOSYAL AKTİVİTELER

Sayı (%) Sayı (%) Sayı (%)Televizyon İzleme (internet ortamı dış.) 229 47.0 245 50.3 13 2.7

Gazete Okuma (internet ortamı dışında) 126 25.9 302 62.0 59 12.1

Dergi Okuma (internet ortamı dışında) 122 25.1 314 64.5 51 10.5

Telefonla Görüşme (internet ortamı dış.) 149 30.6 305 62.6 33 6.8

Alış-veriş Yapmak (internet ortamı dış.) 56 11.5 385 79.1 46 9.4

Ders Kitapları Dışında Kitap Okuma 84 17.2 310 63.7 93 19.1

Müzik Dinleme (teyp ya da CD çalar) 101 20.7 190 39.0 196 40.2

Radyo Dinleme (internet ortamı dışında) 126 25.9 281 57.7 80 16.4

Tiyatroya Gitme 61 12.5 399 81.9 27 5.5

Sinemaya Gitme 57 11.7 338 69.4 92 18.9

DVD- VCD Film İzleme 79 16.2 272 55.9 136 27.9

Aile ile Birlikte Olma 85 17.5 374 76.8 28 5.7

Yakın Çevre ve Arkadaşlarla Birlikte Olma 97 19.9 337 69.2 53 10.9

Spor Yapma 76 15.6 385 79.1 26 5.3Spor Müsabakalarına Gitme/Takip Etme 76 15.6 367 75.4 44 9.0

Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan araş-tırmanın sonuçlarına göre, deneklerin % 47’siinternet kullanmaya başladıktan sonra televiz-yon izlemeye davranışında azalma olduğunusöylerden, % 50.3 etkilemedi ve % 2.7’si arttıyanıtını vermişlerdir. Dolayısıyla deneklerin,yarısı internetin televizyon izleme alışkanlıkları

üzerinde çok da etkili olmadığını düşünmekte-dir. Bizim burada ulaştığımız sonuçlar,Abdulla’ın (2003: 156) elde ettiği bulgularlaörtüşmektedir. Onun gerçekleştirdiği çalışma-nın sonuçlarına göre de, anketi cevaplayanların% 52.3’ü internet kullanımının televizyon iz-leme alışkanlığını etkilemediğini, % 45.3’üazalttığını ve % 2.4’ü arttırdığını ifade etmiştir.

Page 193: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Üniversite Öğrencilerinin İnternet Kullanım ve Doyumları... (174-197)

193

Öte yandan 2000 yılında Edirne’de hizmetveren 40 internet cafede toplam 450 kullanı-cıyla yüz yüze görüşerek anket uygulayanPolat’a (2002: 17) göre ise interneti, televizyo-na tercih edenlerin oranı daha fazladır (Sonuç-lar: “% 68 Azaldı, % 26 Etkilemedi, % 1 Arttıve % Televizyon İzlemiyorum” şeklindedir). Birbaşka anlatımla, kullanıcıların internet kulla-nımı, onların televizyon izleme alışkanlıklarınıolumsuz yönde etkilemiştir.

Tablo 4 genel olarak değerlendirildiğinde,internetin boş zaman aktiviteleri üzerinde çokda fazla etkili olmadığı sonucu ortaya çıkmak-tadır. Araştırmaya katılanların % 81.9’uinternet kullanmaya başladıktan sonra tiyatroyagitme alışkanlıklarında bir değişim yaşanmadı-ğını ifade ederken; anketi cevaplayanların %70’inden fazlası alış-veriş yapma, aile ile bir-likte olma, spor yapma ve spor müsabakalarınagitme/ takip etme aktivitelerinde bir değişiklikolmadığını vurgulamışlardır. Denek grubunun% 60’ının üzerindeki bir kısmı ise, internetortamı dışında gazete ve dergi okuma, telefonlagörüşme, ders kitapları dışında kitap okuma,sinemaya gitme, yakın çevre ve arkadaşlarlabirlikte olma alışkanlıklarında bir değişiklikoluşmadığını açıklamışlardır.

Öte yandan televizyon izleme ve internet orta-mı dışında telefonla görüşme gibi bazıaktiviteler üzerinde internetin kısmen de olsanegatif yönde bir etkisinin olduğu, bu araştır-manın ulaştığı bir diğer bulgudur. Deneklerin% 47’si, internetin hayatlarına girmesiyle bir-likte televizyon izleme davranışında bir azalmayaşandığını ifade ederken; % 30.6’sı telefongörüşmelerinde azalmanın olduğunu dile ge-tirmektedir. Yine araştırmaya katılan öğrencile-rin % 25.9’u gazete okuma, % 25.1’i dergiokuma, % 20.7’si müzik dinleme ve % 25.9’uradyo dinleme alışkanlığı üzerinde internetinolumsuz yönde etki yarattığına işaret etmekte-dir

Sorulara cevap veren deneklerin % 40.2’simüzik dinleme, % 27.9’u DVD-VCD olarakfilm izleme aktiviteleri üzerinde internetinpozitif yönde bir etki yarattığını açıklamakta-dırlar. Bir başka deyişle, üniversite öğrencilerinmüzik dinleme ve DVD-VCD izleme gibi alış-kanlıkları üzerinde internet, diğer aktivitelerle

kıyaslandığında nispeten pozitif bir etkiyeneden olmaktadır.

Son olarak üniversite öğrencilerin internetkullanma süresiyle boş zaman aktiviteleri ara-sındaki ilişkinin yönünü ve şiddetini tanımla-mak bakımından korelasyon analizinin sonuç-larına bakıldığında; deneklerin günlük internetkullanım sıklığıyla televizyon izleme(Spearman’s Rho= -.30, p< .01), gazete okuma(Spearman’s Rho = -.20, p< .01), dergi okuma(Spearman’s Rho = -.16, p< .01), telefonlagörüşme (Spearman Rho = -.10, p< .05), alış-veriş yapma (Spearman’s Rho = -.10, p< .05),ders kitapları dışında kitap okuma (Spearman’sRho= -.10, p< .01), radyo dinleme(Spearman’s Rho= -.12, p< .05), tiyatroyagitme (Spearman’s Rho= -.10, p< .01), ailebirlikte olma (Spearman’s Rho= -.11, p< .01),yakın çevre ve arkadaşlarla birlikte olma(Spearman’s Rho= -.17, p< .01), spor yapma(Spearman’s Rho= -.19, p< .01) ve spor müsa-bakalarına gitme (Spearman’s Rho= -.15, p<.01) arasında anlamlı fakat zayıf bir negatifilişki bulunmaktadır.

TARTIŞMA ve SONUÇ

Mevcut araştırma, kullanımlar ve doyumlaryaklaşımından hareket ederek; üniversite öğ-rencilerinin internete yönelmelerinde etkili olanfaktörleri, söz konusu faktörlerle deneklerininternet kullanım tecrübesi ve becerisi, haftalıkinternet kullanma miktarı, günlük internet kul-lanım süresi, internete duyulan güven, cinsiyetve öğrencilerin aylık harcama oranı gibi çeşitlideğişkenler arasındaki ilişkiyi ortaya koymayaçalışmıştır. Bunun yanında internet kullanımı-nın boş zaman aktiviteleri üzerindeki etkileri dearaştırılmıştır.

Saha araştırması sonuçlarına göre deneklerininternet kullanımında etkili olan 6 faktör tespitedilmiştir. Bu faktörler önem sırasına göresosyal kaçış, bilgilenme, boş zamanları değer-lendirme, ekonomik fayda, sosyal etkileşim vechat ve eğlencedir. Üniversite öğrencileriniinternet kullanmaya yönelten birinci faktörkonumundaki sosyal kaçış, tek başına toplamvaryansın yüzde 15.99’unu açıklamaktadır.Faktörler arasındaki ilişkiyi tanımlamak içinkorelasyon analizinin sonuçları incelendiğinde,en güçlü ilişkilerin bilgilenme ve sosyal etkile-

Page 194: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

194

şim ve chat; sosyal kaçış ve boş zamanlarıdeğerlendirme; eğlence ve sosyal kaçış moti-vasyonları arasında olduğu dikkati çekmekte-dir. Bilgilenme ve eğlence ile bilgilenme vesosyal kaçış motivasyonları arasında ise nispe-ten daha düşük düzeyde anlamlı pozitif ilişkisöz konusudur.

İnternet kullanım ve doyum motivasyonlarınaverilen önem düzeyini etkileyen en temel de-ğişkenler; deneklerin ne zamandan beri internetkullandığı, deneklerin internet kullanma bece-risi, haftalık internet kullanım miktarı, günlükinternet kullanım süresi, internete duyulangüven, cinsiyet ve öğrencilerin aylık harcamaoranıdır.

İnternet kullanımı konusunda uzman olanlar;orta düzey kullanıcı ve yeni başlayanlara göresosyal kaçış, boş zamanları değerlendirme,ekonomik fayda, sosyal etkileşim ve chat ileeğlence motivasyonuna daha fazla önem ver-mektedirler. Bir başka anlatımla internet kulla-nım becerisi arttıkça; söz konusu beş motivas-yonun her birine verilen önem de artmaktadır.

Benzer şekilde deneklerin günlük internet kul-lanım sürelerine göre sosyal kaçış, bilgilenme,boş zamanları değerlendirme, ekonomik fayda,sosyal etkileşim ve chat ve eğlence motivas-yonlarına verdikleri önem anlamlı farklılıkoluşturmaktadır. Üniversite öğrencilerinininternete yönelmelerinde etkili olduğu tespitedilen bu altı motivasyona en fazla önem ve-renlerin günlük 5 saat ve üzeri bir zamaninternete bağlananlar olduğu ortaya çıkmakta-dır. En az önem verenleri ise günlük bir saattenaz internet kullanan öğrenciler oluşturmaktadır.

Çalışmada öğrencilerin cinsiyetine bağlı olarakinternet kullanımında sosyal kaçış, bilgilenme,ekonomik fayda, eğlence faktörlerine verdikleriönem farklılık göstermektedir. Boş zamanlarıdeğerlendirme ve sosyal etkileşim ve chat fak-törüyle cinsiyet arasında anlamlı bir farklılıkbulgulanamamıştır. Üniversite öğrencileri ara-sında erkekler; bayanlara göre interneti sosyalkaçış, ekonomik fayda ve eğlence aracı olarakdaha çok görmekte ve kullanmaktadırlar. Ba-yanlar ise, internet kullanımında bilgilenmemotivasyonuna erkeklerden daha çok önemvermektedirler.

Araştırmaya katılan üniversite öğrencileriningözünde internet orta derecede bir güvenilirliğesahiptir. İnternete duyulan güven arttıkça; sos-yal kaçış, bilgilenme, boş zamanları değerlen-dirme, ekonomik fayda, sosyal etkileşim vechat, eğlence gibi motivasyonların her birineverilen önem de artış göstermektedir.

Öte yandan üniversite öğrencileri üzerindeyürütülen bu araştırmada internetin boş zamanaktiviteleri üzerinde çok da fazla etkili olmadı-ğı sonucu ortaya çıkmıştır. Araştırmaya katı-lanların büyük bir kısmı internet kullanmayabaşladıktan sonra tiyatroya gitme, alış-verişyapma, aile ile birlikte olma, spor yapma vespor müsabakalarına gitme / takip etme,internet ortamı dışında gazete ve dergi okuma,sinemaya gitme, ders kitapları dışında kitapokuma, yakın çevre ve arkadaşlarla birlikteolma gibi alışkanlıklarında bir değişiklik oluş-madığını açıklamışlardır. Televizyon izleme veinternet ortamı dışında telefonla görüşme gibibazı aktiviteler üzerinde internetin kısmen deolsa negatif yönde bir etkisinin olduğu göz-lemlenirken; öğrencilerin müzik dinleme veDVD-VCD izleme gibi alışkanlıkları üzerindeinternet, diğer aktivitelerle kıyaslandığındapozitif bir etkiye neden olabilmektedir.

Sonuç olarak günümüzde birçok insan ve özel-likle de genç kesim için internet; bilgi teknolo-jisi olmanın yanında bağımlılığı gittikçe artanbir araç durumuna gelmiştir. İnternet; dersyükü ve toplumsal baskı altında ezilen üniver-site öğrencilerinin, bir an olsun problemlerin-den uzaklaşmalarına, gerçek dünyada bulama-dığı tutkuları ve çekicilikleri yaşamalarınaimkân tanımaktadır. Nesnel dünyanın bütünkültürel özelliklerini bünyesinde barındıraninternet, insanların gezme, görme, bilgi topla-ma, yeni dostluklar elde etme ve eğlence gibieylemlerini özgürce gerçekleştirmesine yar-dımcı olmaktadır. İnternet aynı zamanda bilgikaynağı olarak giderek daha fazla insan tara-fından talep edilmektedir. Oluşturulan tartışmagruplarlarında herkes kendi düşüncesini özgür-ce söyleyebilmekte; gerek bilginin milyonlarcainsan arasında yayılması, kullanılması ve de-polanması, gerekse de ortak bir bilgi zeminininyaratılması sağlanmaktadır.

Page 195: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Üniversite Öğrencilerinin İnternet Kullanım ve Doyumları... (174-197)

195

KAYNAKLAR

Abdulla R A (2003) The Uses andGratifications of the Internet Among ArabStudents in Egypt, Unpublished DoctoralDissertation, University of Miami, UMIDissertation Information Service.

Abelman R (1988) Motivations for Viewing“The 700 Club”, Journalism Quarterly, 65,112-118.

Armstrong M H (1999) The GratificationDimensions of the İnternet’s World Wide Web:An Exploratory Study, Unpublished DoctoralDissertation, The Florida State University,UMI Dissertation Information Service.

Anık C (2003) Bilgi Fabrikaları ve Müşteriler,Altın Küre Yayınları, Ankara.

Atabek Ü (2003) İletişim Teknolojileri ve Ye-rel Medya İçin Olanaklar, S Alankuş (der.),Yeni İletişim Teknolojileri ve Medya, Haberci-nin El Kitabı Dizisi: 3, IPS İletişim Vakfı Ya-yınları, İstanbul, ss. 55-84.

Baldwin J R, Perry S D and Moffitt M A(2003) Communication Theoris for EverydayLife, Pearson Education, Inc., Boston.

Charney T R (1996) Uses and Gratifications ofthe Internet, Unpublished Master of ArtsDissertation, Michigan State University, UMIDissertation Information Service.

Choi Y J (2001) Invertigating Koreans’Internet Use Patterns and Motivations, andExploring Vulnerability of InternetDependency, Unpublished DoctoralDissertation, The University of SouthernMississippi, UMI Dissertation InformationService.

Cox-Otto P J (2003) Adolescents’ Uses andGratifications of the Internet and the Interplayof Involvent and Gratifications Matching,Unpublished Doctoral Dissertation, TheFaculty of the Graduate School of theUniversity of Minnesota, UMI DissertationInformation Service.

Dimmick J, Kline S and Stafford L (2000) TheGratification Niches of Personal E-mail and theTelephone, Communication Research, 27 (2),227-248.

Eigmey J (1997) Profiling User Responses toCommercial Web Sites, Journal of AdvertisingResearch, 37 (3), 59-66.

Erdoğan İ ve Alemdar K (2002) Öteki Kuram:Kitle İletişime Yaklaşımların Tarihsel ve Eleş-tirel Bir Değerlendirmesi, Erk Yayınları, Anka-ra.

Ferguson D A and Perse E M (2000) TheWorld Wide Web as a Functional Alternativeto Television, Journal of Broadcasting &Electronic Media, 44 (2), 155-174.

Fiske J (1990) Introduction to CommunicationStudies, Second Edition, Routledge, London.

Flaherty L M, Pearce K J and Rubin R B(1998) Internet and Face-to-FaceCommunication: Not Functional Alternatives,Communication Quarterly, 46 (3), 250-268.

Flanagin A J and Metzger M J (2001) InternetUse in the Contemporary Media Environment,Human Communicaiton Research, 27 (1), 153-181.

Gerbner G (2005) Kitle İletişim Araçları veİletişim Kuramı, E Mutlu (der. ve çev.), Kitleİletişim Kuramları, Ütopya Yayınevi, Ankara,ss. 75-100.

Gökçe O (2003) İletişim Bilimine Giriş:İnsanlararası İlişkilerin Sosyolojik Bir Analizi,Turhan Kitabevi, Ankara.

Grace-Farfaglia P, Dekkers A et al. (2006)Multinational Web Uses and Gradifications:Measuring the Social Impact of OnlineCommunity Participation Across NationalBoundaries, Electron Commerce Res, 6, 75-101.

Hardt H (1999) Eleştirelin Geri Dönüşü veRadikal Muhalefetin Meydan Okuyuşu: Eleşti-rel Teori, Kültürel Çalışmalar ve AmerikanKitle İletişimi Araştırması, M Küçük (der. veçev.), Medya İktidar İdeoloji, Bilim ve SanatYayınları, Ankara, ss. 15-75.

Katz E, Blumler J G and Gurevitch M (1974)Uses and Gratifications Research, PublicOpinion Quarterly, 37 (4), 509-523.

Katz E, Blumler J G and Gurevitch M (1995)Utilization of Mass Communication by theİndividual, O Boyd-Barrett and C Newbold(Eds.), Approaches to Media: A Reader,Arnold Published, London, pp. 164-173.

Page 196: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

196

Kaye B K (1998) Uses and Gratifications of theWorld Wide Web: From Couch Potato to WebPotato, The New Jersey Journal ofCommunication, 6 (1), 21-40.

Kaye B K and Johnson T J (2002) Online andin the Know: Uses and Gratifications of theWeb for Political Information, Journal ofBroadcasting & Electronic Media, 46 (1), 54-71.

Koçak, A (2001) Televizyon İzleyici Davra-nışları, Televizyon İzleyicilerinin Tercihleri veDoyumları Üzerine Teorik ve Uygulamalı BirÇalışma, Yayınlanmamış Doktora Tezi, SelçukÜniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.

Koçak A and Özcan Y Z (2002) Information orEntertainment?: Use of Internet AmongUniversity Students in Turkey, InternationalConference on Media and Communication inthe E-Society of the Century: Access andParticipation, Moscow, October 17-19.

Koçak A ve Kaya A Y (2004) Information andMore: Uses and Gratifications of PrintNewspaper Among University Students inTurkey, 2nd International Symposium,Communication in the Millennium: A DialogueBetween Turkish American Scholars, Vol. II,İstanbul, pp. 1099-1107.

Korgaonkar P K and Wolin L D (1999) AMultivariate Analysis of Web Usage, Journalof Advertising Research, 39, March-April, 53-68.

Lin C A (1999) Online- Service AdoptionLikelihood, Journal of Advertising Research,39, March-April, 79-89.

Lin C A (2001) Audience Attributes MediaSupplementation, and Likely Online ServiceAdoption, Mass Communication & Society, 4(1), 19-38.

Lull J (2002) Media, Communication, Culture,Polity Press, Cambridge.

McLeod J M, Kosicki G M ve Pan Z (2003)Medya Etkilerinin Anlaşılması, M S Çebi (çev.ve der.), Medya Etki Araştırmaları, AlternatifYayınları, Ankara, ss. 123-178.

McQuail D (1994) Mass CommunicaionTheory: An Introduction, Sage Publications,London.

McQuail D (2005) McQuail’s MassCommunication Theory, Sage Publications,London.

McQuail D ve Windahl S (1993) İletişim Mo-delleri, M Küçükkurt (çev.), İmaj Yayınları,Ankara.

Morris M and Ogan C (2004) The Internet AsMass Medium, D McQuail (Ed.), McQuail’sReader in Mass Communication Theory, SagePublications, London, pp. 134-145.

Newhagen J E and Rafaeli S (1996) WhyCommunication Researchers Should Study theInternet: A Dialogue, Journal ofCommunication, 46 (1), 4-13.

Orhan F ve Akkoyunlu B (2004) İlköğretimÖğrencilerinin İnternet Kullanımları ÜzerineBir Araştırma, Hacettepe Üniversitesi EğitimFakültesi Dergisi, 26, 107-116.

Özcan Y Z ve Koçak A (2003) Research Note:A Need or a Status Symbol? Use of CellularTelephones in Turkey, European Journal ofCommunication, 18 (2), 241-254.

Papacharissi Z and Rubin A M (2000)Predictors of Internet Use, Journal ofBroadcasting & Electronic Media, 44 (2), 175-196.

Park I (2004) Internet Usage of Korean andAmerican Students: A Uses and GratificationsApproach, Unpublished Doctoral Dissertation,The Faculty of Southern Mississippi, UMIDissertation Information Service.

Parker B J and Plank R E (2000) A Uses andGratifications Perspective on the Internet As aNew Information Source, American BusinessReview, 18 (2), 43-49.

Perse E M and Ferguson D A (2000) TheBenefits and Costs of Web Surfing,Communication Quarterly, 48 (4), 343-359.

Polat N (2002) İnternetin AlışkanlıklarımızÜzerine Etkileri, Selçuk İletişim, 2 (2), 12-22.

Rosengren K E (2003) Communication: AnIntroduction, Sage Publications, London.

Rubin A M (1979) Television Use by Childrenand Adolescents, Human Communication Re-search, 5 (2), 109-120.

Page 197: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Üniversite Öğrencilerinin İnternet Kullanım ve Doyumları... (174-197)

197

Rubin A M and Bantz C R (1987) Utility ofVideocassette Records, The American Behav-ioral Scientist, 30 (5), 471-485.

Ruggiero T E (2000) Uses and GratificationsTheory in the 21st Century, Mass Communica-tion & Society, 3 (1), 3-37.

Severin W J ve Tankard J W (1994) İletişimKuramları: Kökenleri, Yöntemleri ve Kitleİletişim Araçlarında Kullanımları, A A Bir ve SSever (çev.), Anadolu Üniversitesi KibeleSanat Merkezi Yayını, Eskişehir.

Song I, LaRose R et al. (2004) InternetGratifications and Internet Addiction: On theUses and Abuses of New Media,CyberPsychology & Behavior, 7 (4), 384-394.

Stafford T F and Stafford M R (2004)Determining Uses and Gratifications for theInternet, Decision Sciences, 35 (2), 259-288.

Şeker T B (2005) İnternet ve Bilgi Açığı, ÇizgiKitabevi Yayınları, Konya.

Timisi N (2003) Yeni İletişim Teknolojileri veDemokrasi, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara.

Windahl S, Signitzer B H and Olson J T (1992)Using Communication Theory: An Introduc-tion to Planned Communication, Sage Publica-tions, London.

Wright C R (1986) Mass Communication: ASociological Perspective, Random House, NewYork.

Yaylagül L (2006) Kitle İletişim Kuramları:Egemen ve Eleştirel Yaklaşımlar, Dipnot Ya-yınları, Ankara.

Yumlu K (1994) Kitle İletişim Kuram ve A-raştırmaları, Nam Basım Ltd., İzmir.

“Türkiye’den İnternet Rakamları”,http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=232954, (Erişim: 14.05.2007).

Page 198: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

AVRUPA BİRLİĞİNE UYUM SÜRECİNDE TÜRKİYE’DE TELEVİZYONREKLAMLARINA YÖNELİK DÜZENLEMELER

Vedat Çakır*

ÖZETAB, televizyon yayıcılığında yaşanan gelişmelere paralel olarak Avrupa çapında tek bir görsel-işitsel pazar oluşturmak amacıyla politikalar üretmekte ve sektörel programlar yürütmektedir. Sözkonusu politikalarla yayıncılığının her boyutunda olduğu gibi reklam boyutunda da üye ülkelerinkoordinasyonu için düzenlemeler getirilmektedir. Birlik seviyesinde yapılan bu düzenlemelerle,yayıncılar arasında fırsat eşitliğinin sağlanması ve izleyicilerin korunması amaçlanmaktadır. Buamaçla, reklamların süresi, yerleştirilmesi, reklamı yasak olan ürün ve hizmetler gibi pek çokkonuda standartlar konulmuştur. Söz konusu standartların üye ülkeler için olduğu kadar, Türkiyegibi aday ülkeler için de bağlayıcılık özelliği vardır. Bu bağlamda çalışmada, reklam yayınlarınailişkin AB düzenlemeleri ve Birliğe tam üyelik yolunda mevzuat yakınlaştırma sürecindeki Türki-ye’nin söz konusu düzenlemelere uyumu incelenmektedir.

Anahtar sözcükler: Reklam, düzenleme, AB, Türkiye

REGULATION OF TELEVISION ADVERTISING IN TURKEY IN THE EUHARMONISATION PROCESS

ABSTRACTIn accordance with the developments taking place in television broadcasting, the EU producespolicies and implements programs towards the formation of a single unified audio-visual marketwithin Europe. These policies set regulations for coordination of the member countries in everyaspect of broadcasting and as our particular focus to advertising as well. With these regulationson the union level, equality of opportunity between broadcasters and the protection of the viewersis anticipated. For this purpose, standards have been set in many topics like the duration andplacement of advertisements, banned products and services. These standards are obligatory formember states but for nominee states like Turkey as well. This study explores the EU regulationsin relation to advertising broadcast and Turkey’s accommodation to these directions in the direc-tions approaching process towards full membership.

Keywords: Advertising, regulation, EU, Turkey

* Arş. Gör. Dr. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi

GİRİŞ

1980’li yıllarla yaşanmaya başlayan teknolojikgelişmeler ve dünyadaki deregülasyon veliberalizasyon eğilimi medyayı yeni ve büyükbir endüstri haline getirmiştir. Deregülasyon,genelde iletişim sektörünün, özelde televizyonyayıncılığının serbest rekabet koşullarına göreyeniden düzenlenmesini anlatmak için kulla-nılmaktadır. Televizyon yayıncılığı en başın-dan beri ABD’de özel sektör tarafından ger-çekleştirilirken, Batı Avrupa’da ve Türkiye’dekamu tekelleri aracılığı ile devlet tarafındanyürütülmekteydi. 1980’li yıllarda Avrupa’da,1990’lı yıllarda da Türkiye’de kamunun tele-vizyon yayıncılığındaki tekeli sona ermeyebaşlamış ve özel sektörün de yayıncılığa dâhil

olduğu karma bir yapı ortaya çıkmıştır. Yayın-cılık alanına girişi engelleyen düzenlemelerinkaldırılması ise yatırımcıların bu alana yönel-mesine neden olmuş, gerek Avrupa’da gerekseTürkiye’de ticari televizyon kanalları hızlaçoğalmıştır. Yayıncılık endüstrisinde yaşanansöz konusu gelişmeler, sektöre yönelik düzen-lemeleri de zorunlu kılmıştır.

Günümüzde yayıncılık alanının yeniden dü-zenlenmesine ihtiyaç duyulmasına gerekçeolarak ise, teknolojik devrim olarak nitelendi-rilen bazı gelişmeler gösterilmektedir. Bu ge-lişmeler (1):

- Teknoloji ve hizmetlerde görülen yöndeşme;geleneksel televizyon hizmetlerine ek olarak

Page 199: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Avrupa Birliğine Uyum Sürecinde Türkiye’de Televizyon... (198-209)

199

internet üzerinden verilen televizyon hizmetle-ri, mobil telefonlar üzerinden verilen televiz-yon hizmetleri vb,

- Sabit geniş bant teknolojisinin yaygınlaşması;sayısal televizyon ve üçüncü nesil ağlar,

- Doğrusal (linear) (2) ve doğrusal olmayan(non-linear) (3) görsel-işitsel hizmetlerin iç içegeçmesi,

- İzlediğin kadar öde (PPV) hizmetlerinde artış,

- İsteğe bağlı video (VOD) gibi, doğrusal ol-mayan video hizmetlerinin dağıtımında yeni-likler,

- Bireyler arasında görsel-işitsel içeriklerinkarşılıklı (peer-to-peer) değişimi,

- İzleyici alışkanlıklarındaki değişiklikler;giderek daha fazla insanın görsel-işitsel içeri-ğin yayın zamanlamasına uymak yerine, içeri-ğin kendi zamanlarına uymasını istemesi,

- Yeni reklam tekniklerinin gelişimi; televiz-yonda etkileşimli reklam, sanal reklam, bölün-müş ekran gibi gelişmeler, internette aramabağlantılı reklamlar veya mobil telefonlardaSMS reklamları gibi.

Reklamcılığın ve yayıncılığın çok uluslu küre-sel yapısı, alana yönelik düzenlemelerin küre-sel bir mahiyet kazanarak evrenselleşmesini deberaberinde getirmektedir. Alana yönelik ulu-sal düzenlemeler uluslararası normlardan ba-ğımsız yapılmamakta, hatta AB gibi uluslarüstü hukuk sistemine sahip örgütlenmelerde bunormlar üye ülkeleri doğrudan bağlayıcı nite-likte olmaktadır (Pekman 2001: 221). Bu çer-çevede AB, Lizbon Stratejisi ile belirlemişolduğu 2010 yılına kadar rekabet gücü yüksekve dinamik bir bilgi ekonomisine ulaşma hedefidoğrultusunda Topluluğu kuran Roma Anlaş-ma’sının 151. maddesine dayanarak politikalarüretmekte ve tüm Avrupa çapında tek bir gör-sel-işitsel pazar oluşturmayı amaçlamaktadır.Bu amaç doğrultusunda televizyon yayıncılığı-nın her boyutunda olduğu gibi ekonomik bo-yutu olan reklamcılıkta da ortak düzenlemelergetirmektedir. Bu düzenlemelerle yayıncılararasında fırsat eşitliğinin sağlanması ve izleyi-cilerin korunması amaçlanmaktadır.

Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler, AvrupaTopluluğu ile 12 Eylül 1963 tarihinde imzala-nan Ankara Anlaşması’nın temel oluşturduğu

ortaklık rejimi çerçevesinde gelişmektedir. 6Mart 1995 tarihinde Ortaklık Konseyi Kara-rı’yla Türkiye ile Topluluk arasında sanayiürünlerini konu alan Gümrük Birliği kurul-muştur. 1999 yılında yapılan Helsinki Zirve-si’nde de Türkiye aday ülke olarak kabul edil-miş ve diğer aday ülkelere eşit konumda olaca-ğı açık bir şekilde belirtilmiştir. Zirve sonu-cunda, Türk hukuk sisteminin AB hukukuçerçevesine yakınlaştırılması süreci yenidentanımlanmıştır. Daha önce sadece ortaklıkilişkilerinin kapsadığı alanlarda sürdürülenmevzuat uyum çalışmaları ekonomik ve sosyalyaşamın bütün alanlarını kapsayacak şekildegenişletilmiş ve tüm AB müktesebatına uyumşekline dönüşmüştür (Tursun 2004: 4). 3 Ekim2005 tarihinde yapılan Katılım Konferansı ilede Türkiye resmen AB’ye katılım müzakerele-rine başlamıştır. Dolayısıyla bilgi toplumu vemedya başlığı altında yer alan televizyon ya-yıncılığına yönelik düzenlemeler, AB’ye tamüyelik yolunda uyum paketleri ile mevzuatyakınlaştırma sürecindeki Türkiye için de bağ-layıcılık özelliği taşımaktadır. Bu bağlamdaöncelikle konuyla ilgili AB mevzuatı incelen-mekte, Türkiye’deki uygulamalar ise AB mev-zuatına uyum kapsamında değerlendirilmekte-dir.

AB’DE REKLAMLARA YÖNELİKDÜZENLEMELER

AB’nin görsel-işitsel sektör ile ilgili politikala-rının dönüm noktasını 3 Ekim 1989 tarihindekabul edilen Sınıraşırı Televizyon Direktifioluşturmaktadır. Direktif’te yer alan esaslar,Birliğe üye ülkelerde yayıncılık alanında birlikve beraberliği sağlamak amacıyla AvrupaSınırötesi Televizyon Sözleşmesi adıyla ulusla-rarası bir anlaşmaya dönüştürülmüştür. ABgörsel-işitsel sektörünün geliştirilmesine yöne-lik etkili bir araç olan Sınıraşırı TelevizyonDirektifi aynı zamanda televizyon reklamları,sponsorluk ve tele-alışveriş ile ilgili yasal çer-çeveyi de belirlemektedir. 1997 yılında97/36/EC sayılı Direktif ile güncellenenSınıraşırı Televizyon Direktifi’nin televizyonreklamları ile ilgili maddelerinde önemli birdeğişiklik yapılmamış, sadece tele-alışverişeklenmiştir.

AB’de televizyon reklamlarının düzenlenmesi-nin niteliksel ve niceliksel olmak üzere ikiboyutu vardır. Niteliksel düzenlemeler, rek-

Page 200: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

200

lamlarla ilgili düzenlemelerin ve uyulmasızorunlu olan standartların özünü oluşturmakta-dır. Bunlar; küçüklerin korunmasına yönelikmaddeler, ayrımcılığın yasaklanması, tütünreklamlarının yasaklanması, ilaç reklamları vealkol reklamlarına yönelik sınırlamalar şeklin-dedir. Niceliksel düzenlemeler ise, reklamlarınprogram arasında ve sonrasında nasıl yerleşti-rileceği ve süresi ile ilgilidir. Direktif’in 12maddeden oluşan 4. bölümünde yer alan dü-zenlemelere göre televizyon reklamları, spon-sorluk ve tele-alışveriş aşağıda belirtilen ilkele-re uygun olmalıdır.

10. ve 11. maddelere göre, televizyon reklam-ları ve tele-alışveriş, görüntü ve/veya ses aracı-lığıyla, program hizmetinin diğer unsurlarındanayrı ve kolaylıkla ayırt edilebilecek biçimdedüzenlenmelidir. Ancak ayrılmış reklam vetele-alışveriş spotları istisna olarak kalacaktır.Ayrıca, reklam ve tele-alışverişte bilinçaltıteknikler kullanılamaz ve yanıltıcı reklam vetele-alışveriş yasaktır.

Genel olarak reklam ve tele-alışveriş spotlarıprogramlar arasına yerleştirilmelidir. Prog-ramlar arasına yerleştirilen reklam ve tele-alışveriş spotları arasında da en az 20 dakikasüre bulunmalıdır. Spor karşılaşmaları gibibirbirinden bağımsız bölümlerden oluşan ya dabenzer yapıda aralar içeren programlarda rek-lam ve tele-alışveriş spotları sadece devre ya dabölüm aralarına yerleştirilebilir. Hiçbir dinîtören yayınına reklam ve tele-alışveriş alına-maz. 30 dakikadan kısa süreli haber bültenlerive programları, belgeseller, çocuk programlarıve dinî programlarda reklam ve tele-alışverişyayınlanamaz. Bunların dışında kalan prog-ramlar (sinema filmleri, televizyon filmleri)süreye bağlı olarak reklam ve tele-alışveriş ilekesilebilir. Genel olarak süresi 45 dakikadandaha uzun olan programlar için bir kez, 90dakikadan daha uzun olan programlar için ikikez, 110 dakikadan daha uzun programlar üçkez reklam ve tele-alışveriş yayınına izin ve-rilmektedir.

Direktif’in 12. maddesi televizyon reklamlarıve tele-alışverişte ayrımcılık ile ilgili hükümle-ri içermektedir. Buna göre, televizyon reklam-ları ve tele-alışveriş; ırk, cinsiyet veya milliyetkonularında ayrımcılık yapamaz, dinî veyapolitik inançlara saldırıda bulunamaz.

13. ve 14. maddelere göre, tütün ve sadecereçete ile satılan ilaçların reklamı yasaktır. 15.madde ile düzenlenen alkollü içeceklerin rek-lamı ise belirli şartlara bağlanmıştır. Özet ola-rak, alkollü içecekler ile ilgili reklam ve tele-alışveriş özellikle çocuklara yönelik olamaz.Alkol tüketiminin fiziksel performansı artırdı-ğı, sosyal ve seksüel başarıya katkısı bulundu-ğu imajı yaratılamaz. Alkolün terapi özelliğibulunduğu veya cesaret verici, yatıştırıcı ya dakişisel çatışmaları çözme aracı olduğu iddiaedilemez.

Direktif’in 16. maddesi çocukların korunması-na yönelik hükümleri içermektedir. Buna göre,televizyon reklamları ve tele-alışveriş çocukla-rın ahlakî ve fiziksel gelişimine zarar verecekşekilde yapılamaz. Bu nedenle reklamlar; ço-cukların deneyimsizliği veya saflığını kullana-rak bir ürün veya hizmeti satın almalarını doğ-rudan teşvik edemez, çocukların ebeveynlerine,öğretmenlerine veya diğer kişilere duyduğuözel güveni kötüye kullanamaz. Ayrıca rek-lamlar, belirli bir sebebi olmadan çocuklarıtehlikeli durumlarda gösteremez.

Televizyon kuruluşları için reklamlar dışındaönemli bir gelir kaynağı olan sponsorluk Di-rektif’in 17. maddesinde düzenlenmektedir.Özet olarak, sponsorluğu yapılan programıniçeriği ve zaman çizelgesi hiçbir koşulda prog-ramın yayıncısının sorumluluğunu ve editoryalbağımsızlığını etkileyecek şekilde sponsortarafından değiştirilemez ve programın başındave/veya sonunda sponsorun adı ve/veya logosuaçık bir şekilde tanımlanmalıdır. Sponsorluğuyapılan programlar, sponsor kuruluşun ürünle-rinin veya hizmetlerinin satın alınmasını ya dakiralanmasını teşvik edemez. Haber ve güncelhaber programlarına sponsor alınması yasaktır.Tütün ve tütün mamullerini üreten ya da satankuruluşlar sponsor olamaz. Tıbbî ürünlerinimalatı ve satışını yapan kuruluşların sponsor-luğu ise sadece şirket adı ve görüntüleri ilesınırlandırılmış, reçeteli ilaç ve tedavilerinsponsorluğu yasaklanmıştır.

Tele-alışveriş, Direktif’in tanımlar bölümü olanbirinci bölümüne 1997 yılında yapılan reviz-yonla eklenmiş, günlük bir saatlik tele-alışverişyayını sınırlaması da yürürlükten kaldırılmıştır.Direktif’in 18 ve 18a maddelerinde düzenlenentele-alışveriş hemen hemen televizyon reklam-

Page 201: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Avrupa Birliğine Uyum Sürecinde Türkiye’de Televizyon... (198-209)

201

cılığı ile aynı kurallara tabidir. Ancak, sadecetele-alışveriş yayını yapan televizyon kanallarıiçin birçok hüküm getirilmiştir. Genel yayınyapan televizyon kanallarında ise, tele-alışverişiçin ekranda açılmış olan pencerenin süresi enaz 15 dakika olarak belirlenmiş ve diğer prog-ramlardan açıkça ayırt edilebilir olma şartıkonulmuştur. Ayrıca, bir günde yayınlanabile-cek tele-alışveriş pencerelerinin toplam sayısıen fazla 8, süresi ise en fazla 3 saat olarakbelirlenmiştir.

Sınıraşırı Televizyon Direktifi, 1997 yılındayapılan değişiklikle öngörülen takvime göre2001 yılı Haziran ayından bu yana revizyonatabi tutulmaktadır. Bu süreçte Komisyon, 23Mayıs 2003 tarihinde Direktifin gözden geçi-rilmesiyle ilgili olarak bir çalışma programınınhazırlanmasına karar vermiştir. En son piyasave teknoloji koşullarına göre Direktif’in düzel-tilmesi amacıyla ihtiyaçların tespiti için kamu-ya açık bir tartışma forumu yaratılmıştır. Sözkonusu kamu değerlendirmesinin sonuçları 15Aralık 2003 tarihinde yayınlanan Avrupa Gör-sel-İşitsel Düzenleyici Politikasının Geleceğibaşlıklı bildirgede yayınlanmıştır.

İki aşamalı bir yaklaşım öneren söz konusuBildirge’ye (4) göre, mevzuatı yeniden düzen-lemek yerine kısa dönemde uygulamada yaşa-nan sorunları çözmek amacıyla televizyonreklamcılığını yorumlayan bir bildirge yayın-lanması öngörülmektedir. 23 Nisan 2004 tari-hinde yayınlanan Sınıraşırı Televizyon Direkti-fi’nin Bazı Hükümlerini Yorumlayan Bildirge(5), Sınıraşırı Televizyon Direktifi ile düzenle-nen reklamlar, sponsorluk ve tele-alışverişe ekolarak Direktif’in etkileşimli reklam, sanalreklam ve bölünmüş ekran gibi yeni reklamtekniklerine uygulanma yollarını açıklamakta-dır. Bildirge’ye göre söz konusu yeni reklamteknikleri Direktif’te belirtilen geleneksel rek-lamcılık kuralları ile çelişmemelidir.

Dolayısıyla etkileşimli reklam, sanal reklam vebölünmüş ekran gibi yeni reklam teknikleri;

- Yasa dışı olmamalı ve bilinçaltı ile algıla-nan mesajlar içermemeli,

- İlan ve reklam niteliğindeki yayınlar (uygungörsel semboller ve/veya işitsel uyarıların kul-lanımı suretiyle) bu niteliklerini şüpheye yerbırakmayacak şekilde açıklamalı,

- Süreleri 45 dakikadan fazla olan programla-rın arasına 20 dakikalık aralıklarla yerleştiril-meli,

- Dinî amaca yönelik yayınlar ve süresi 30dakikadan az olan haber programları, güncelprogramlar ve belgeseller arasına yerleştiril-memeli,

- Günlük ve saatlik yayın sürelerine ilişkinsınırlamaların aşılmasına yol açmamalı,

- Küçüklerin, insan onurunun ve tüketicihaklarının korunmasına ilişkin esaslara saygılıolmaları gerekmektedir.

2003 yılında ortaya konan AB düzenleyiciçerçeve politikasının geleceğine ilişkin yakla-şımın orta dönem hedeflerine göre ise, Direk-tif’in gelişen teknoloji ve piyasa koşullarınamutlak uyarlanması öngörülmektedir. Bununiçin Komisyon’un uzmanlardan oluşan odakgruplarının görüşlerini alması ve bağımsızkuruluşlara diğer konuların yanı sıra, televiz-yon reklamlarının düzenlenmesi ve yeni reklamtekniklerinin gelişiminin etkilerine yönelikaraştırmalar yaptırması öngörülmüştür. Uz-manlardan oluşan odak grupları 2004 Eylül ile2005 Şubat arasında çalışmalarını tamamla-mışlar ve bu çalışmaların sonuçları da 30–31Mayıs 2005 tarihlerinde Luxembourg’da üyeülkelerin katıldığı bir seminerde tartışılmıştır.Komisyon, 11 Temmuz 2005’te konuyla ilgilibelgeleri yayınlayarak, tüm ilgili tarafları 5Eylül 2005 tarihine kadar yazılı görüşlerinigöndermek suretiyle Liverpool Görsel-İşitselKonferansı’na davet etmiştir.

20–22 Eylül 2005’te Liverpool’da düzenlenenve tüm ilgili tarafların katıldığı Konferans’tagörsel-işitsel hizmetlerin gelecekteki yasamaçerçevesi ile ilgili çeşitli veriler özetlenerektartışılmıştır. 13 Aralık 2005 tarihinde deSınıraşırı Televizyon Direktifi’nin değiştiril-mesine yönelik yasama önerisi kabul edilmiştir(6). Öneride, doğrusal ve doğrusal olmayantüm görsel-işitsel hizmetlere uygulanabilecektemel kurallar koymanın yanı sıra, Direktif’teyer alan mevcut kuralların modernize edilmesiöngörülmektedir. Söz konusu yasama sürecin-de Komisyon, Görsel-işitsel Medya HizmetleriDirektifi (7) adıyla yeni bir direktifin gayrıresmî metnini yayınlamıştır. Sınıraşırı Tele-vizyon Direktifi’nin metni üzerine inşa edilen

Page 202: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

202

yeni Direktif, AB Konseyi ve Parlamento-su’nda kodifikasyon sürecindedir.

Yeni direktif ile öngörülen modern reklamcılıkdüzenlemeleri (8) ile Sınıraşırı TelevizyonDirektifi’nde yer alan reklamlarda bilinçaltıtekniklerin kullanılması ve gizli reklam ileilgili yasaklar kaldırılmaktadır. Benzer şekildereklamlara yönelik niceliksel sınırlamalar dakaldırılmakta ve program aralarına reklamlarıngirmesi ile ilgili kurallar daha basit ve dahaesnek bir hale getirilmektedir. Buna göre, rek-lamların ve tele-alışveriş spotlarının günlükyayın süresinin yüzde 20’sini aşamayacağınave her halükarda münhasıran reklam kuşakları-nın günlük yayın süresinin yüzde 15’ini aşa-mayacağına dair kısıtlama yürürlükten kaldı-rılmaktadır. Bir saatlik yayın süresinde tümreklamlar için öngörülen oranın yüzde 20’yi(12 dakika) geçemeyeceği ilkesi korunmuştur.Uygulamada iki reklam spotu arasında en az 20dakika süre bulunması zorunluluğu vardır.Yapılan güncelleştirmeye göre, reklamlarınprogram arasına girmesi için en uygun süreninseçilmesine düzenleme yapanlar değil, yayın-cılar karar verecektir. Diğer yandan yeni direk-tif; sinema filmlerinin, çocuk programlarının,güncel programların ve haber bültenlerinin her30 dakikada bir kereden daha fazla reklamlakesilmemesi konusunda kesin hükümler içer-mektedir. Ayrıca tüm görsel-işitsel reklamlarniteliksel olarak, reklam verenin kimliğininbilinmesi, küçüklere yönelik reklamlardakisınırlılıklar, alkol reklamlarına yönelik sınırlı-lıklar gibi bazı temel gereksinimleri karşılamakzorundadır. Bu kurallar, gelecekte de dağıtımteknolojisine bakılmaksızın tüm görsel-işitseliçeriklere uygulanacaktır.

Yeni direktif; bölünmüş ekran, sanal reklam,mini-spot ve etkileşimli reklam gibi yeni rek-lam biçimlerinin kullanımını desteklemektedir.Tüm bunlara ek olarak, Sınıraşırı TelevizyonDirektifi’nde yer almayan ancak bağımsızyapım olarak üretilen eserlerde ve sinemafilmlerinde yaygın bir uygulama olarak görülenprogram içerisine ürün yerleştirmeye belirlikurallar çerçevesinde izin vermektedir. Görselişitsel medya hizmetlerine ürün yerleştirilmesişartları yeni direktifte şu şekilde öngörülmek-tedir:

- İzleyiciler ürün yerleştirmenin varlığındanaçıkça bilgi sahibi olabilmelidir,

- Ürün yerleştirme içeren programlar prog-ram başlangıcında izleyicilerde herhangi birkarışıklık yaratmayacak şekilde algılanmalıdır,

- Görsel-işitsel medya hizmetlerine sigaraveya tütün ürünlerinin yerleştirilmesi ya da anafaaliyet alanları sigara veya diğer tütün ürünleriüretimi veya satışı olan firmalardan ürün yer-leştirmesi yapılamaz,

- Haberler ve güncel olaylar yayınlarına ürünyerleştirmesi yapılamaz.

- Çocuklar ve belgesellere yönelik görsel-işitsel hizmetlerde ürün yerleştirmesi kullanı-lamaz.

ÜYE ÜLKELERDEKİ UYGULAMALAR

Birliğe üye ülkelerin reklam politikaları genelolarak Sınıraşırı Televizyon Direktifi’nde be-lirlenen ilkelerle uymak şeklinde olsa da, bazıülkeler özellikle süre konusunda sınırları dahada daraltmıştır. Örneğin, Fransa’da ticari ka-nallar için bir saatlik yayın süresi içerisinde enfazla 12 dakika reklam yayınına izin verilirkenkamu televizyonlarında bu süre en fazla 8 da-kika ile sınırlandırılmıştır. Direktife göre, süre-si 45 dakikadan daha uzun olan sinema vetelevizyon filmleri için bir kez, 90 dakikadandaha uzun olanlar için iki kez, 110 dakikadandaha uzun olanlar için de üç kez reklam ve tele-alışveriş yayını yapılabilir. Fransa’da ise süresi150 dakikadan daha az olan tüm görsel-işitselyapımlar sadece bir reklam arası ile kesilebil-mektedir. Ayrıca reklam arası için programmüellifinin onayı gerekmektedir. Kamu tele-vizyonlarında ise programların reklam arası ilekesilmesine hiçbir şekilde izin verilmemekte-dir. Reklamı yasaklanan tütün ürünleri ve re-çete ile satılan ilaçlar dışında Fransa, Direk-tif’in çizdiği çerçeveyi daha da daraltarak hertürlü alkollü içki reklamının yanı sıra siyasireklamları da yasaklamıştır (Letailleur 2005:39-40).

İngilizlerin günlük ortalama televizyon izlemesüresi 225 dakikadır ve karasal televizyonizleyicilerinin yüzde 41’i, uydu televizyonizleyicilerinin de yüzde 28’i BBC’yi izlemek-tedir. Kamu televizyonu olan BBC’de reklamyayınına izin verilmezken; ticari televizyonkanalları AB düzenlemelerine uygun olarak, birsaatlik yayın süresinde ortalama 9 dakika, enfazla 12 dakika reklam yayını yapabilmektedir.

Page 203: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Avrupa Birliğine Uyum Sürecinde Türkiye’de Televizyon... (198-209)

203

Ancak, prime-time yayın diliminde söz konususüre 7,5 dakika ile sınırlandırılmıştır. Reklam-lar program aralarında ya da reklam için belir-lenen aralarda yayınlanabilir ve iki reklamkuşağı arasında en az 20 dakika süre bulunma-lıdır. Kablolu televizyon yayınları ise AB stan-dartlarına uygun olarak düzenlenmiştir. Dinîtörenler, kraliyet törenleri ya da kraliyet ailesi-nin üyeleri ile ilgili programların, parlamentoyayınlarının, çocuk programlarının ve eğitimve öğretim ile ilgili yayınların reklam ile ke-silmesine izin verilmemektedir. Ayrıca politikreklamlar, sigara reklamları, bahis oyunlarıreklamları, özel dedektif ajanslarının reklamla-rı, silah reklamları ve reçeteli ilaçların reklam-ları yasaktır. Alkol reklamları, evlilik ajansları-nın reklamları, bağış içerikli dinî mesajlar veyiyecek reklamlarında ise bazı sınırlılıklargetirilmiştir. Örneğin alkol reklamları ilgiliolarak alkol derecesi yüksek olan içkilerinreklamı yasaktır. Bilinçaltı reklamlara ve kar-şılaştırmalı reklamlara ise bazı özel durumlardaizin verilmektedir. Tüm bunlara ek olarak rek-lam yayınlarındaki ses seviyesinin programla-rın ses seviyesinden daha fazla olmaması şartıkoşulmaktadır (Anderson 2005: 7-8).

Hollanda’da reklamlarla ilgili yasal düzenle-meler, Sınıraşırı Televizyon Direktifi’nde be-lirtilen bir saatlik yayın süresinde en fazlayüzde 20 reklam yayını oranına uymak şeklin-dedir. Ancak kamu televizyonu için bu süre birgünlük yayın süresinin yüzde 6,5’i şeklindeçok daha daraltılmıştır. Tütün ve reçeteli ilaçla-rın reklamı yasaklanmıştır. Alkol reklamlarınaise 3 saniyeyi aşmama ve “iç ama ölçülü iç”,“sosyal ol ölçülü iç” gibi mantıklı mesajlariçermesi şartı konulmuştur. Hollanda çocukla-rın korunması ile ilgili olarak da 12 yaşın altın-daki çocukları hedef alan reklamları yasakla-mıştır (Anderson 2005: 8).

İsveç hane başına düşen televizyon sayısı açı-sından yüzde 97 ile en yüksek orana sahiptir vegünlük ortalama televizyon izleme süresi 140dakikadır. Televizyon izleyicilerinin yarısı ikikamu kanalı (SVT 1 ve SVT 2) arasında eşitolarak bölünmüştür. Bu kanallarda da reklamyayınına izin verilmemektedir. Ticari kanallar-da bir saatlik yayın süresinde en fazla 8 dakikareklam yayınına izin verilmektedir. Bu oran19.00 ile 24.00 saatleri arasında 10 dakikayaçıkabilmektedir. Bunlara ek olarak, reklam

spotlarının başlangıcının ve sonunun açık birşekilde belirtilmesi zorunluluğu vardır. Alkol,tütün, reçeteli ilaç reklamları ve 12 yaşın altın-daki çocukları hedef alan reklamlar yasaklan-mıştır. Çocuk programlarının öncesinde vesonrasında reklam yayını yapılamaz ve çocukprogramlarının sunucuları herhangi bir ürününreklamında rol alamaz (Anderson 2005: 8).

TÜRKİYE’DE REKLAMLARA YÖNELİKDÜZENLEMELER

Türkiye’de reklamcılık ile ilgili düzenlemeler1980’li yıllara kadar oldukça gevşek tutulmuşve bir yasaya bağlı olmaksızın TRT kurumu-nun iradesine bırakılmıştır. 1983 yılında kabuledilen 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televiz-yon Kanunu ile reklamlar için ilk kez yasadüzeyinde bir düzenleme getirilmiştir. TRT,Kanun’a bağlı olarak bir reklam yönetmeliğihazırlamış ve özel yayın kuruluşlarının yayın-cılık hayatına dâhil olduğu 1990’lı yıllara kadarreklamlar bu yönetmeliğe göre denetlenmiştir.Yönetmelik uyarınca, yayınlanmadan öncereklamları öndenetime tabi tutan TRT, kamuyayıncılığı ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalarakpek çok reklamın yayınına izin vermediği içinsektör ile sorun yaşamıştır.

1991 yılında özel radyo ve televizyonlarınyayına başlayıp, devlet tekelinin fiilen sonaermesi sonucu bu alanda yasal bir düzenlemezorunlu hale gelmiştir. Bu sebeple, 8 Ağustos1993 tarihinde Anayasa’nın 133. maddesindeyapılan değişikle yayıncılık alanına girişi en-gelleyen düzenlemelerin kaldırılması yatırım-cıların bu alana yönelmesine neden olmuş veticari televizyon kanalları hızla çoğalmıştır.Özel radyo ve televizyon kuruluşlarının her-hangi bir yasal düzenleme olmaksızın reklamtarifelerini diledikleri gibi uyguladıkları, rek-lam yayın süreleri ve reklam içeriklerine ilişkinherhangi bir kısıtlama getirmedikleri bu ortam,reklamların TRT’den özel mecraya doğrukaymasına neden olmuştur.

Günümüzde Türkiye’de televizyon reklamsektörünün düzenlenmesi ve denetimi kurumsalaçıdan üç ayaklı bir yapıdan oluşmaktadır.Hukuki yapı ise hem ilgili kurumların mevzuatıhem de dolaylı ya da doğrudan reklam sektörü-nü etkileyen kurallar içeren yasa, yönetmelikve benzeri hukuki enstrümanlardan oluşmakta-

Page 204: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

204

dır (9). Üç ayaklı yapının ilk ayağını 3984sayılı Kanun ile kurulan RTÜK, ikinci ayağınıda 4077 sayılı Kanun ile kurulan Reklam Ku-rulu oluşturmaktadır. Bu iki kurum, idari dene-tim organı olarak reklamlarda uyulması gere-ken ilkeleri belirlemekle ve reklamların belir-lenen ilkelere uygunluğunu sağlamakla yü-kümlüdürler.

Kurumsal yapının üçüncü ayağı ise 1994 yılın-da kurulan Reklam Özdenetim Kurulu’dur.Avrupa’daki örnekleri ile hemen hemen aynıyapıya sahip olan Kurul, reklamverenler, a-janslar, basın ve televizyon yayıncıları temsil-cilerinden de içinde bulunduğu 16 üyedenoluşmaktadır. Uluslararası Ticaret Odası (ICC)reklam kuralları ve ilgili AB mevzuatında yeralan esaslardan yararlanarak oluşturduğu ku-rallar çerçevesinde faaliyetlerini sürdüren Ku-rul’un başlıca faaliyetleri reklamlar ile ilgilikuralların belirlenmesi, bu kuralların uygulan-ması, basımından ya da yayınından önce rek-lamların kurallara uygunluğu konusunda görüşverilmesi ve reklamlar ile ilgili şikayetlerindeğerlendirilmesidir. Ancak Kurul’un yasalherhangi bir yaptırım gücü yoktur.

AB mevzuatına uyum sürecinde Türkiye, Av-rupa Sınırötesi Televizyon Sözleşmesi’ni 7Eylül 1992 tarihinde imzalamış, 4 Kasım 1993tarihinde de 3915 sayılı Kanun ile onaylayarakulusal bir yasa haline getirmiştir. Sözleşmeaynı zamanda 13 Nisan 1994 tarihinde kabuledilen ve Türkiye’de yayıncılık alanını düzen-leyen 3984 sayılı Radyo ve TelevizyonlarınKuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’a da birtemel oluşturmuş, Sözleşme’nin reklamlarıdüzenleyen hükümleri olduğu gibi Kanun’aaktarılmıştır. Reklam mevzuatımıza doğrudankaynaklık eden Kanun’la birlikte ticari radyove televizyon yayınlarını düzenleyici kurumolarak RTÜK kurulmuştur. Özerk ve tarafsızbir kamu tüzelkişiliği niteliğindeki RTÜK,frekans tahsisi yapmak, yayıncılık lisanslarınıvermek ve yayınların Kanun’da belirlenenilkelere uygunluğunu sağlamakla yükümlüdür.Ayrıca, yayıncıları uyarmaktan lisans iptalinevaran geniş bir yaptırım gücüne de sahiptir. Nevar ki RTÜK, bu geniş yaptırım gücüne rağ-men Kanun’la kendisine verilen görevlerinesasını teşkil eden frekans paylaşımı ve yayınlisansı verilmesi konusunda olduğu gibi, rek-lamlar konusunda da üzerine düşeniyap(a)mamıştır (Atabek 1999).

Reklam mevzuatımıza doğrudan kaynaklıkeden diğer bir yasa da 23 Şubat 1995 tarihindekabul edilen 4077 sayılı Tüketicinin Korunma-sı Hakkında Kanun’dur. Türkiye’nin AB ileGümrük Birliği’ne girişinden hemen önceçıkarılan uyum yasası niteliğindeki Kanun’un17. maddesi ile Reklam Kurulu kurulmuştur.Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı olarakgörev yapan Reklam Kurulu, tüketicilerden verakip firmalardan gelen şikayetler veya kendibelirlemeleri doğrultusunda reklamları denet-lemekte, Kanun’un ya da belirlemiş olduğuilkelerin ihlâli durumunda bağlı bulunduğubakanlığa düzeltme, durdurma, para cezası gibitedbirlerin alınması için teklif sunabilmektedir.RTÜK sadece radyo ve televizyon yayıncıları-na yönelik denetim ve yaptırım uygulayabilir-ken; Reklam Kurulu görsel-işitsel ve yazılımedyada reklamverenlere ve reklam ajansları-na da yaptırım uygulayabilmektedir. Bu dene-timin ayrıntıları Sanayi ve Ticaret Bakanlığıtarafından 14 Haziran 2003 tarihinde yayınla-nan Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uy-gulama Esaslarına Dair Yönetmelik ile belir-lenmiştir.

Yönetmeliğin 5. maddesinden itibaren ticarireklam ve ilanlarda uyulması gereken temelilkeler belirtilmektedir. Özet olarak; reklamla-rın yasalara, genel ahlâka uygun doğru ve dü-rüst olması gerekmektedir. Bunun dışında satışözendirici reklamlar, doğrudan satış reklamları,karşılaştırmalı reklamlar ve tanıklı reklamlardauyulması gereken ilkeler belirtilmekte, iddiayadayalı ya da örnekli anlatımlarla gerçekleştiri-len reklamlara ispat külfeti getirilmektedir.Yönetmeliğin 18. maddesinde küçüklere yöne-lik reklamlarda uyulması gereken şartlara yerverilirken, 20. maddede reklamı yapılamayacakmal ve hizmetlerle ilgili olarak ilgili mevzuataatıf yapılmaktadır. Yönetmeliğin “yükümlü-lükler” başlıklı 21. maddesi, reklamverenleri,reklamcıları, mecra kuruluşları ve aracıları,Kanun ve Yönetmelikte belirlenen ilkelereuyma bağlamında müteselsilen sorumlu kıl-maktadır.

3984 sayılı Kanun’un 8. maddesinin p bendin-de “Bu Kanun ve Avrupa Sınırötesi TelevizyonSözleşmesi ilkelerine uygun biçimde çalışmave faaliyetleri ile ilgili yönetmelik ve diğerdüzenlemeleri hazırlama” görevi verilenRTÜK, ilk yönetmeliğini Radyo ve TelevizyonKuruluşları Reklam Yayın İlkeleri ve Usulleri

Page 205: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Avrupa Birliğine Uyum Sürecinde Türkiye’de Televizyon... (198-209)

205

ile Reklam Gelirleri Üst Kurul Paylarının Ö-denmesi Hakkında Yönetmelik adıyla 1994yılında çıkarmıştır. RTÜK’ün önemli gelirkalemlerinden birini oluşturan Yönetmelik,aynı zamanda reklam yayınlarında uyulmasıgereken ilkeler, reklamların içerikleri, biçimive sunuluşu, çocuklara yönelik reklamlar, kar-şılaştırmalı reklamlar ve doğrudan satış rek-lamlarıyla ilgili özel hükümler, gizli reklam,haksız ve aldatıcı reklamlar, reklamı yasak olanürünler ve sponsorluk konularında da düzenle-meler içermekteydi. Ancak Yönetmelikte yeralan RTÜK’ün payı dışındaki düzenlemelerhiçbir zaman uygulamaya geçirilememiştir.Pekman (2001: 236), Kanun ve Yönetmeliğerağmen RTÜK’ün reklam yayınlarına yeterincemüdahil olmamasını reklamlardan yüzde 5oranında gelir elde etmesiyle ilişkilendir-mektedir. Kaldı ki Yönetmelikte yer alan dü-zenlemelerin Sınırötesi Televizyon Sözleşmesiile uyumu da ayrı bir sorun oluşturmaktadır.Pekman (2001: 232-233), Yönetmeliği tam bir“facia” olarak değerlendirmekte ve “Yönetme-lik ile reklamlar konusunda televizyon kanalla-rının yarattığı fiili durum meşrulaştırılmış vekaba tabiriyle minareye kılıf geçirilmiştir”yorumunu yapmaktadır.

Yayıncılık alanında yaşanan sorunların çözümüiçin 17 Nisan 2003 tarihinde yürürlüğe girenRadyo ve Televizyon Yayınlarının Esas veUsulleri Hakkında Yönetmelik ile reklamcılıkile ilgili düzenleler de yenilenerek AB mevzu-atı ile uyumlu hale getirilmiştir. Yönetmeliğinüçüncü bölümü reklam ve tele-alışveriş yayınilke ve esaslarını düzenlemektedir. YönetmelikNisan 2003’te yürürlüğe girmesine rağmen,program içinde ve arasında yayınlanan reklamkuşaklarını sınırlamaya yönelik düzenlemelerancak Eylül 2004’te yürürlüğe konulabilmiştir.2004’teki uygulama sonrasında dareklamverenler tarafında talep artarak devametmesine rağmen uygun reklam süresi azalmış-tır. Bunun sonucunda da televizyon kanallarıkaybettikleri zamanı ve gelirlerini telâfi etmekiçin, program sponsorlukları, jeneriklere rek-lam alınması, reklam kuşağı öncesine ve sonra-sına “Bu Bir Reklamdır” veya “Tanıtıcı Rek-lam” alınması gibi yeni yöntemleri yoğun birşekilde kullanmaya başlamışlardır. Sektörtemsilcileri RTÜK ile yaptıkları görüşmelerdeYönetmelikte belirtilen süre sınırlamalarınınprogram içerisinde azami 8 dakika, program

arasında da azami 10 dakika olarak uygulan-masını talep etmişlerdir. Tüm bu gelişmelerüzerine RTÜK, yönetmeliğin reklam ve tele-alışveriş kuşaklarının yerleştirilmesini düzen-leyen maddelerini değiştirmiştir. 15 Şubat 2005tarihinde yürürlüğe giren Radyo ve TelevizyonYayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yö-netmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yö-netmelik söz konusu değişiklikleri düzenle-mektedir.

Yeni düzenlemede özel tanıtıcı-spot reklam,“bir ürün, hizmet veya kuruluşun tanıtıldığısöz, görüntü ve müzik içeren tek bir reklam”olarak tanımlanırken, eski yönetmelikte yeralan “iki bağımsız program arasında yayınla-nan” ibaresi kaldırılmıştır. Eski düzenlemedeözel tanıtıcı-spot reklamlar, 5 dakikayı geçme-mek üzere ancak bağımsız iki program arasındayayınlanabilirken; yapılan değişiklikle, reklamkuşaklarından bağımsız olarak 90 saniyeyiaşmamak koşuluyla program içerisinde deyayınlanmasına izin verilmektedir. Yönetmeli-ğin 13. maddesinde televizyonlarda reklam vetele alışveriş kuşaklarının yayın oranı ile rad-yolarda reklam kuşaklarının yayın oranı birsaatlik yayın içerisinde yüzde 20 (12 dakika)olarak belirtilmektedir. Bu oran dahilinde ol-mak üzere program arasına konulan reklamkuşakları 8 dakikayı geçemez. Eski düzenle-mede en fazla 5 dakika olarak belirlenen prog-ram içerisine konulan reklam kuşaklarınınsüresi yeni düzenlemede 6 dakika olarak de-ğiştirilmiştir. Program içerisine yerleştirilenreklam ve tele-alışveriş kuşakları arasında enaz 20 dakika süre bulunmalıdır. Program arala-rına yerleştirilen reklam ve tele-alışveriş ku-şakları arasında en az 20 dakika süre bulunmasızorunluluğu yeni düzenlemede yürürlüktenkaldırılmıştır.

Program tanıtımlarının (fragman) yayınınayönelik yapılan değişikliğe göre, önceden sa-dece birbirinden bağımsız iki program arasındayayınlanmasına izin verilen program tanıtımla-rının program bütünlüğü ve içeriğini zedele-meyecek şekilde program içinde de yayınınaizin verilmektedir. Ancak programların prog-ram tanıtımları, reklam ve tele-alışveriş kuşak-ları ile özel tanıtıcı-spot reklamlarla kesilmesihalinde her kesinti arasında en az 20 dakikasüre bulunmalıdır. Program tanıtımları programiçindeki tek bir kesintide sadece bir tane olmaküzere yayınlanabilir.

Page 206: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

206

Yönetmeliğin 20. maddesinde düzenlenenprogram desteklenmesine (sponsorluk) ilişkindüzenlemelerde yapılan değişiklikle de prog-ramların başında veya sonunda verilen sponsorreklamları 5 saniyeden 10 saniyeye çıkarılmış-tır. Yeni düzenlemeye göre, yayın kuruluşları,program, konulu film veya diziler için gerçekveya tüzel kişilerden tamamen ya da kısmenmali destek alabilirler. Yayınlanan herhangi birprograma tamamen veya kısmen mali desteksağlandığı takdirde, destek verenlerin kimliğiprogramın başında ve/veya sonunda görselve/veya işitsel unsurlarla, televizyonda yazıyla,radyoda ise sözle toplam en fazla 10 saniye,reklam kuşakları ile program tanıtımı kesintile-rinin sonunda ise toplam en fazla 5 saniye süreile belirtilebilir. Ancak, desteklenen programla-rın tanıtımlarında destekleyen gerçek ve tüzelkişilere atıfta bulunulamaz ve destekleyenfirma ismi program adının bir parçası olarakkullanılamaz.

2005 yılındaki söz konusu düzenlemeler rek-lam ve tele-alışveriş kuşaklarının yerleştirilme-si üzerinde yoğunlaşırken; yönetmeliğin rek-lamları düzenleyen diğer hükümlerinde her-hangi bir değişiklik yapılmamıştır. Yönetmelikmevcut şekliyle bazı farklılıklar dışındaSınıraşırı Televizyon Direktifi ile benzer hü-kümler taşımaktadır. Söz konusu farklılıklarışöyle sıralayabiliriz;

Yönetmelik, televizyonlarda reklam ve tele-alışveriş kuşaklarının yayın oranı ile radyolardareklam kuşaklarının yayın oranının bir saatlikyayın içerisinde yüzde 20’yi aşamayacağı, buoran dâhilinde olmak üzere program arasınakonulan reklam kuşaklarının süresinin 8 daki-kayı, program içine konulan reklam kuşakları-nın süresinin 6 dakikayı aşamayacağını hükümaltına almaktadır. Oysa Sınıraşırı TelevizyonDirektifi’nde program arasına ve programiçerisine yerleştirilen reklamların süreleri ileilgili bir sınırlama bulunmamaktadır.

Direktif’te konulu film ve televizyon filmi gibiprogramların reklamla kesilmesi konusundasüresi 45 dakikadan daha uzun programlar içinbir kez, 90 dakikadan daha uzun programlariçin iki kez, sonraki zamanda 20 dakikalıkaralarla reklam ve tele-alışveriş yayınına izinverilmektedir. Yönetmelikte ise, söz konusuprogramların sürelerinin 45 dakikadan fazla

olması halinde, ilk 45 dakikalık süre sonundabir kez, sonraki zamanda 20 dakikalık aralık-larla reklam yayınına izin verilmektedir. Dola-yısıyla Direktif’e göre 90 dakikalık bir film enfazla iki kez reklamla kesilebilirken, yönetme-liğe göre üç kez kesilebilmektedir.

Yönetmelik ile AB mevzuatı arsındaki farklı-lıklara bir diğer örnek de reklamı yasaklananürün ve hizmetlerle ilgilidir. Direktif’in 15.maddesinde alkollü içeceklerin reklamına be-lirli kurallar dâhilinde izin verilirken; yönet-meliğin 21. maddesinde her türlü alkollü içki-nin reklamı yasaklanmıştır.

Yeni reklam teknikleri konusunda SınıraşırıTelevizyon Direktifi’nde herhangi bir düzen-leme bulunmamaktadır. Daha önce de belirtil-diği gibi, yeni reklam tekniklerinin kullanımıAB Komisyonu’nun 2004 yılında yayınlamışolduğu Sınıraşırı Televizyon Direktifi’nin BazıHükümlerini Yorumlayan Bildirge’de açıklan-maktadır. Bu çerçevede yönetmeliğin 16. mad-desinde sanal reklamlar düzenlenmiş, yayıncıkuruluşlara yayının başında ve/veya sonundayazılı/sözlü olarak televizyon izleyicisini, sanalreklam kullanıldığı hususunda açıkça uyarmaşartı getirilmiştir. Diğer yandan yönetmelikbölünmüş ekran reklamları ile ilgili dar birtanımlamaya yer verirken; etkileşimli reklamlarkonusunda herhangi bir hüküm içermemekte-dir.

Özet olarak Türkiye mevzuatı, program arala-rında ya da program içerisine yerleştirilecekreklamlar konusunda AB mevzuatına göregenelde daha detaylı ve daha kısıtlayıcı bir yapıiçermekle birlikte, genel olarak Sınıraşırı Tele-vizyon Direktifi ile uyumludur. Kaldı ki, Di-rektif’in 3. maddesi temel kurallar esas olmaküzere, üye ülkelerin eşgüdümlü alanlar içinbelirlenen ortak kurallara nazaran daha sıkıdüzenlemeler belirlemelerine olanak da tanı-maktadır. Uyum konusunda Avrupa Konseyitarafından 8 Kasım 2006’da yayınlanan 2006Yılı İlerleme Raporu’nda konuyla ilgili olarak,“Türkiye’nin AB’nin görsel-işitsel mükteseba-tıyla uyum düzeyi reklamcılık ve küçüklerinkorunmasına ilişkin bazı hükümlerle sınırlıkalmıştır” denilmekte sorun teşkil eden diğerkonulara dikkat çekilmektedir. Ancak, alanıdüzenleyen kuralların varlığı ve bu kurallarınAB normlarına uygunluğu yapılan yayınların

Page 207: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Avrupa Birliğine Uyum Sürecinde Türkiye’de Televizyon... (198-209)

207

da uygun olduğu anlamını taşımamaktadır.Çünkü RTÜK’ün 2005 yılında yaptığı değişik-likle reklam sürelerini bir dakika uzatması süreihlallerinin önüne geçememiştir. Bu dönemdereklamlarla ilgili RTÜK’e gelen izleyici şika-yetlerinin önemli bir kısmı süre ihlalleri ileilgilidir.

Reklam sürelerinin ihlali konusunda ciddi biryaptırım uygulamayan RTÜK, sektör temsilci-lerinin reklam sürelerinin artırılmasına yöneliktalepleri doğrultusunda 2006 yılı Ağustos ayın-da program arası ve içerisinde yayınlanabilecekazami reklam sürelerini tekrar değiştirmiştir.Yapılan düzenleme sonrasında program içeri-sinde yayınlanabilecek azami reklam süresi 7dakika, program aralarında yayınlanabilecekazami reklam süresi de 9 dakika olarak belir-lenmiştir. Ağustos ayındaki uygulama sonrasıreklam sürelerinin ihlâli konusunda öncekidöneme kıyasla ciddi bir azalma olmasınakarşın, özellikle prime-time yayın kuşağındasüre ihlâllerinin devam ettiği görülmüştür.Sektör temsilcileri yönetmeliğin uygulamayagirdiği 2004 yılından bu yana Yönetmeliklebelirlenen reklam sürelerinin yetersizliğindenşikayet etmekte ve söz konusu sürelerin 8 ve 10dakika olarak değiştirilmesi yönündeki taleple-rini farklı platformlarda dile getirmektedirler.RTÜK, söz konusu talepler ve Sınıraşırı Tele-vizyon Direktifi’nin modernizasyonu sürecindereklamcılığın niceliksel kurallarının esnetilmesitasarısı doğrultusunda 2007 yılı Mart ayındareklam sürelerini tekrar değiştirmiştir. Yenidüzenlemede program içerisinde yayınlanabi-lecek azami reklam süresi 8 dakika, programaralarında yayınlanabilecek azami reklam süre-si de 10 dakika olarak belirlenmiştir.

Yayın kuruluşları açısından süre dışında uygu-lamada sorun oluşturan diğer bir konu da prog-ram içerisinde yayınlanan iki reklam kuşağıarasında en az 20 dakika süre bulunması zo-runluluğudur. Sektör temsilcileri söz konususürenin 15 dakika olarak belirlenmesini talepetmekle birlikte, kanalların genel olarak 20dakikalık süre uygulamasına riayet etiklerigözlenmektedir. Ancak kanalların özelliklereyting oranı yüksek yerli dizilerde bir fazlareklam kuşağı elde etmek adına hileli uygula-maları izleyicinin dikkatinden kaçmamaktadır.Aslında bölüm süreleri 50 dakika civarındaolan diziler, Yönetmelik iki reklam kuşağı

arasında en az 20 dakika süre bulunmasınıöngördüğü için çeşitli şekillerde uzamaya baş-lamıştır. Örneğin, dizi başlamadan önce eskibölümlerin özetinin yayınlanması, reklam ara-sından sonra dizinin kaldığı yerden değil de 1-2dakika daha geriden başlatılması, dizi bitimine15-20 saniye kala reklam girilmesi, dramatikkurgu içerisinde sürekli geri dönüşler(flashback) yapılması en sık baş vurulan yön-temlerdir. Söz konusu yöntemler kanallarareklam kuşağı için zaman kazandırmakla bir-likte, izleyici açısından son derece sıkıcı ol-maktadır.

Türkiye’de reklamların düzenlenmesi ve de-netlenmesi konusunda en önemli sorunlardanbirisi de idari denetimin RTÜK ve ReklamKurulu olmak üzere iki başlı bir yapıda düzen-lenmiş olmasıdır. RTÜK sadece radyo ve tele-vizyonlarda yayınlanan reklamların denetimin-de söz sahibi iken; Reklam Kurulu radyo vetelevizyonların yanı sıra basın, internet, açıkhava gibi tüm mecralarda yetki sahibidir. Ya-yıncı kuruluşların çok şikayetçi olduğu bu ikibaşlı yapıda aynı reklam için iki kurumun dasoruşturma yapması söz konusudur. Farklıkanunlara bağlı olarak faaliyet gösteren ikikurum, aynı şekilde denetimlerini de farklıyönetmeliklere dayanarak yapmaktadır. Her ikikurumun denetimlerine kaynaklık eden yönet-melikler benzerlikler taşımakla birlikte, farklı-lıklar da söz konusu olabilmektedir. Çünkü,televizyon yayıncılığının kendine özgü reklamşekilleri ve uygulamaları vardır. Uygulamadaiki kurumun kararlarında farklılıklar olabildiğigibi, uygulanan müeyyidelerde de farklılıklargörülmektedir. Yayıncı kuruluşlar özellikleReklam Kurulu’nun vermiş olduğu cezalarınyüksek olmasından şikayet etmektedir. Çünküsöz konusu cezalar yerel kanallarda 5 bin lira-dan başlarken, ulusal kanallarda 50-55 binlirayı bulabilmektedir. RTÜK ise daha çokuyarı niteliğinde cezalar vermektedir ve uygu-lamada en çok gizli reklamlarla ilgili kararlarınalındığı görülmektedir. Söz konusu kararlarınmuhatapları da genellikle ulusal yayın kuru-luşlarıdır.

Özet olarak, Türkiye’de televizyon reklamları-na yönelik düzenlemelerde tıpkı yayıncılığındiğer boyutlarında olduğu gibi genel olarak fiilidurum belirleyici olmuştur. Uzun bir süre ku-ralsız bir şekilde yapılan yayınlarda izleyiciye

Page 208: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

208

adeta reklam arası program izletilmiş, ABmevzuatına uygun olarak çıkarılan Kanun veYönetmelikle belirlenen kurallar ise RTÜK’ünvarlığına rağmen genelde ihlâl edilmiştir.RTÜK’e ulaşan izleyici şikâyetlerinin önemlibir kısmı reklamlarla ilgilidir. Söz konusuşikâyetlerin bir bölümü içerik üzerinde odakla-nırken; önemli bir bölümü de süre ihlâlleriüzerinde yoğunlaşmaktadır. RTÜK’ün sektörtemsilcilerinin talepleri ve AB’nin yeni reklamdüzenlemeleri doğrultusunda Yönetmelikte yeralan reklam sürelerini esnetmesi süre ihlâlleriniönemli ölçüde azaltmışsa da tamamıyla önle-yememiştir. Alanın düzenlenmesi ve denetimiile ilgili şikayetlerin odak noktasını ise RTÜKve Reklam Kurulu’nun oluşturduğu idari dene-timin iki başlı yapısı oluşturmaktadır. İdaridenetimdeki mevcut iki başlılık uygulamadapek çok sorun yaşanmasına neden olmaktadır.Özdenetim mekanizması niteliğindeki ReklamÖzdenetim Kurulu’nun da yasal bir yaptırımgücü bulunmamakta ve televizyonda süre ih-lâllerinden ziyade reklam verenler, reklamajansları ve medya arasında şikayet konusuolan konularla ilgili kararlar almakta ve birdanışma işlevi görmektedir. RTÜK, söz konususorunların çözümü için halen çalışmalarınadevam etmekte ve bu çerçevede yeni bir yayın-cılık yasası üzerinde çalışılmaktadır. Muhte-melen önümüzdeki yıl çıkacak olan yeni yasa-da reklamcılığın yanı sıra yayıcılık alanındasorun oluşturan pek konuda çok yeni düzenle-meler getirilmesi öngörülmektedir.

SONUÇ

Reklamcılığın ve yayıncılığın çok uluslu küre-sel yapısı, alana yönelik düzenlemelerin küre-sel bir mahiyet kazanarak evrenselleşmesini deberaberinde getirmektedir. Alana yönelik ulu-sal düzenlemeler uluslararası normlardan ba-ğımsız yapılmamakta, hatta AB gibi uluslarüstü hukuk sistemine sahip örgütlenmelerde bunormlar üye ülkeleri olduğu kadar Türkiye gibiaday ülkeleri de doğrudan bağlayıcı nitelikteolmaktadır. Yayıncılık alanına yönelik düzen-lemelerde en önemli konulardan birisi şüphesizreklamların düzenlenmesidir. Çünkü sektörüngelişmesi, bağımsızlığı ve çoğulculuğu içinreklamlar inkâr edilmeyen bir rol ve önemesahiptir. Üstelik reklam konusu AB politikala-rında “ticari ifade özgürlüğü” olarak tanımlan-makta ve iletişim özgürlüğü çerçevesinde de-

ğerlendirilmektedir. Ancak yapılan düzenle-melerin çok sıkı olması durumu sektörün geli-şimi olumsuz etkileme gibi bir risk taşırken;çok gevşek olması durumu da izleyicinin ko-runması ilkesini riske sokmaktadır. Burada sözkonusu hassas dengenin sağlanması hayatiönem taşımaktadır.

AB’nin görsel-işitsel alana yönelik düzenle-melerinin odağını oluşturan Sınıraşırı Televiz-yon Direktifi bir bakıma reklam direktifi niteli-ğindedir. Çünkü Direktif’in önemli bir kısmınıreklamlara yönelik düzenlemeler oluşturmak-tadır. Söz konusu düzenlemeler küçük farklı-lıklar dışında Türk mevzuatında da yer almak-tadır. Ancak Kanun ve Yönetmelikte yer alankuralların uygulanması konusunda yayın ku-ruluşlarının isteksizliğine ek olarak, düzenleyi-ci kurumun denetim konusundaki zafiyeti uy-gulamada yaşanan sorunların en önemlisidir.Uygulamada yaşanan diğer önemli bir sorun daRTÜK ve Reklam Kurulu’nun oluşturduğuidari denetimin iki başlı yapısıdır. Çünkü ikikurumun kararlarında farklılıklar olabildiğigibi, uygulanan müeyyidelerde de farklılıklargörülmektedir. Bu iki önemli sorundan ilkiizleyicinin korunması ilkesine zarar verirken;ikincisi sektörün gelişimini olumsuz etkile-mektedir. RTÜK, söz konusu sorunların çözü-mü için halen çalışmalarına devam etmekte vebu çerçevede yeni bir yayıncılık yasası üzerin-de çalışılmaktadır.

Sınıraşırı Televizyon Direktifi’nin modernizas-yonu sürecinde gelinen son noktada ise rek-lamlara yönelik niceliksel sınırlamaların kaldı-rılması ve program aralarına reklamların gir-mesi ile ilgili kuralların daha basit ve dahaesnek bir hale getirilmesi öngörülmektedir.Yeni düzenlemede küçüklerin ve insan onuru-nun korunması gibi temel konularda yasalçerçeve oluşturmanın dışında genel olarakreklam sektörünün özdenetim kurumlarınıngeliştireceği ilkelere göre denetlenmesi anlayışıhakimdir. Bu bağlamda Türkiye’de de ReklamÖzdenetim Kurulu’nun güçlendirilmesi gerek-mektedir.

NOTLAR

(1-6) Modernisation, http://ec.europa.eu/comm/avpolicy/reg/tvwf/modernisation/index_en.htm. 02.06.2006.

Page 209: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Avrupa Birliğine Uyum Sürecinde Türkiye’de Televizyon... (198-209)

209

(2) Doğrusal (linear) görsel-işitsel hizmetler,geleneksel yayıncılık hizmetlerinde olduğu gibiyayın akışında yer alan programların yayınzamanının yayıncı kuruluş tarafından belirlen-diği ve izleyicinin yayıncı kuruluş tarafındanbelirlenen zamana göre dilediği programı izle-yebildiği yayıncılık türüdür.

(3) Doğrusal olmayan (non-linear) görsel-işitsel hizmetler, isteğe bağlı video (VOD)hizmetlerinde görüldüğü gibi izleyicinin istedi-ği programı dilediği zamanda izleyebildiğiyayıncılık türüdür.

(4) Bildirgenin tam metni için bkz. The Futureof European Regulatory Audiovisual Policy,COM(2003) 784 final, http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/site/en/com/2003/com2003_0784en01.pdf. 06.06.2006.

(5) Bildirgenin tam metni için bkz.Commission interpretative communication oncertain aspects of the provisions on televisedadvertising in the ‘Television without frontiers’Directive, http://europa.eu.int/eur-lex/pri/en/oj/dat/2004/c_102/c_10220040428en00020011.pdf. 06.06.2006.

(7) Görsel-işitsel Medya Hizmetleri Direkti-fi’nin gayrı resmî metni için bkz. Directive[No] of the European Parliament and of theCouncil on the coordination of certainprovisions laid down by law, regulation oradministrative action in Member Statesconcerning the provision of audiovisual mediaservices (Audiovisual Media ServicesDirective), http://ec.europa.eu/comm/avpolicy /docs/reg /modernisation/proposal_2005/avms-unoff-en.pdf. 09.07.2006.

(8) Modern advertising rules,http://europa.eu.int/information_society/services/doc_temp/tvwf-sht3_en.pdf. 03.07.2006.

(9) Türkiye’de reklamların konu edildiği tümyasal mevzuat hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.Avşar B Z ve Elden M (2005), Reklam veReklam Mevzuatı, Piramit Yayını, Ankara.

KAYNAKLAR

Anderson S P (2005) Regulation of TelevisionAdvertising, http://www.virginia.edu/economics/papers/anderson/tvadreg081705.pdf. 27.06.2006.

Atabek Ü (1999) Üst Kurul’un Yap(a)madıklarına Eleştiri, İletişim, 1, 253-261.

Avşar B Z ve Elden M (2005) Reklam veReklam Mevzuatı, Piramit Yayını, Ankara.

Commission interpretative communication oncertain aspects of the provisions on televisedadvertising in the ‘Television without frontiers’directive, http://europa.eu.int/eur-lex/pri/ en/oj/dat/2004/c_102/c_10220040428en00020011.pdf. 06.06.2006.

Directive [No] of the European Parliament andof the Council on the coordination of certainprovisions laid down by law, regulation oradministrative action in Member Statesconcerning the provision of audiovisual mediaservices (Audiovisual Media ServicesDirective), http://ec.europa.eu/comm/avpolicy/docs/reg/modernisation/proposal_2005/avms-unoff-en.pdf, 09.07.2006.

Letailleur L (2005) Program Kotaları ve Rek-lam Sınırlamaları: Sınıraşırı Televizyon Di-rektifi’nin Revizyonu Öncesinde Fransa Tecrü-besi Işığında Bazı Düşünceler, Avrupa Birli-ği’nde Medya Mevzuatı Paneli, RTÜK-TVYDYayını, İstanbul, ss. 32-40.

Modern advertising rules, http://europa.eu.int/information_society/services/doc_temp/tvwf-sht3_en.pdf. 03.07.2006.

Modernisation, http://ec.europa.eu/comm/avpolicy/reg/tvwf/modernisation/index_en.htm.02.06.2006.

Pekman C (2001) Çokuluslu Reklamcılık,Uluslararası Düzenlemeler ve Ulusal Uygula-malar: Kuralları Kim İster?, D B Kejanlıoğlu SÇelenk ve G Adaklı (der), Medya Politikaları,İmge Yayını, Ankara, ss. 204-241.

The Future of European RegulatoryAudiovisual Policy, COM(2003) 784 final,http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/site/en/com/2003/com2003_0784en01.pdf. 06.06. 2006.

Tursun H T (2004) Avrupa Birliği’nin Kültürve Görsel-İşitsel Politikası ve Türkiye’ninUyumu, İKV Yayını No: 21, İstanbul.

Page 210: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

GÜMÜŞ BROMÜR’DEN GÖRÜNTÜNÜN SAYISALLAŞTIRILMASINA

Faruk Uğurlu*

ÖZETFotoğraf günümüzde birçok sanat dalı gibi teknolojik gelişimden ziyadesi ile etkilenmiş ve bunundoğal bir sonucu olarak oldschool tabir edebileceğimiz eski yöntemleri savunan ve dijital fotoğrafmakineleri ile çekilerek dijital görüntü işleme uygulamaları ile işlenen çalışmaların fotoğraf ola-mayacağını iddia eden bir kitlenin de ortaya çıkmasına neden olmuştur. Eskiden görüntünün ikiboyutlu ortamda oluşması yani film duyarkatı üzerinde görüntünün belirlenmesi kimyasal birsüreçti. Kimyasal bileşiklere ait atomların ışığa verdikleri tepki ile yansıttığı ışık skalasının de-ğişmesine dayanan kimyasal metodun mantığı, kimya mühendislerinin dışında öyle herkesin anla-yabileceği, manipüle edebileceği bir süreç değildi. Oysa görüntülerin sayısallaştırılarak iki bo-yutlu hale gelmesi durumu artık bilgi çağında bilgisayar teknolojisine meraklı herkesin bolcakaynak ile bilgi edinebileceği bir konu haline gelmiştir. Fotoğraf optik düzeneklerin, ışığa duyarlıkimyasal yüzeylerin ya da ışık sensörlerinin oluşturduğu düzeneklerin üzerinde bir şeydir ve tanı-mı kullanılan araçlar ile sınırlandırılamaz.

Anahtar sözcükler: Fotoğraf, kimyasal, sayısallaşma, optik, bilgisayar.

FROM THE SILVER BROMIDE TO THE DIGITIZATION OF THE IMAGE

ABSTRACTLike the many arts, photography has been influenced by the technological developments at thepresent day. Naturally, a group of people, called themselves as the old school, have defended stillthe old techniques in the photography. This group also have claimed that new digital photographywas not a real photography. In the past it was a chemical process that the formation of the imagein a two-chemical engineerings, a few people can understand this period that is the chemicalmethod based on the changing of the light scale by the reaction of the atoms belonging to thechemical compound against the light. However, tech-sawy persons can easily understand the dig-itization of the images by using the computer and can get the a lot of knowledge about the photog-raphy. Photograph is thing which is on the optic mechanism, or on the photosensitive chemicallevels or on the mechanisms forming the light sensors. It cannot be limited its definition by thetools being used.

Key words: Photograph, chemical, digitization, optic, computer

* Yrd. Doç. Dr., Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi

GİRİŞ

Yirminci yüzyılın insanı doğduğu günden baş-layarak, kendini fotoğrafın büyülü dünyasıiçinde bulmuştur. Bu çağın insanları içindefotoğrafla tanışmamış olanı neredeyse yokgibidir. Fotoğrafın büyülü dünyası denildiğin-de, fotoğraf makinesini kullanarak, insanların,nesnelerin görüntülerini kayıt edenleri hatırla-mak gerekir. Yani fotoğrafın tekniğiyle uğra-şanları. Bu anlamda, fotoğraf makinesindenbaşlayarak kâğıt üzerindeki fotoğrafa kadar,uzun bir karmaşık süreçten söz etmek gerekir.(Kılıç 2002: 9)

SİYAH-BEYAZ FOTOĞRAF TARİHİ

1100’lü yıllarda karanlık kutu (cameraobscura) önündeki deliğin büyüklüğünün öne-mini açıklayan Arap matematikçi Hassan İbnHassan ve bu kutuyu daha kolay ve perspektifidaha düzgün çizimler yapmak için kullananLeonardo da Vinci gibi öncülerin ilkel kameraöngörülerindeki fiziksel çalışmalarının yanın-da, simyacıların aydınlıkta bırakılan gümüştuzlarının ışığın etkisiyle karardığını gözlem-lemeleri ve diğer kimyasal deneyleri birçokbuluşun olduğu gibi fotoğrafçılığın da öncüçalışmalarını oluşturmuşlardır. (Prinet 1976:18)

Page 211: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Gümüş Bromür’den Görüntünün Sayısallaştırılmasına (210-216)

211

İnsanoğlu 1800’lü yılların ortalarında ışığı veışığa karşı duyarlı bir yüzeyi kullanarak nes-nelerin görüntülerini, yüzey üzerine kayıt ede-rek sabitleştirme tekniğini bulmuştur. Yüzeyipozlayarak kullanan bu yeni buluş fotoğraftır.Fotoğraf tekniği açısından, fizik ve kimyabilimleriyle ilgilidir. Tarih olarak iki temelkonu vardır. Birincisi yüzey üzerindeki birnesnenin görüntüsünün elde edilmesinin tarihi-dir. İkincisi ise bir nesnenin görüntüsünün biryüzey üzerine sabitlenmesinin tarihidir.

Sekizinci yüzyılda Cabir İbni Hayyam adındabir Arap gümüş nitratın karardığını keşfetmiş,ancak bu kararmanın neden ileri geldiği 1727yılına kadar tam olarak anlaşılamamıştır. Butarihte Johann Henrich Schultz gümüştekikararmanın ışık tesiriyle olduğunu meydanaçıkarmıştır. Johann Henrich Schultz ilk defagümüş kloritli bir satıh üzerinde makine kul-lanmadan bir hayal meydana getirmiştir. Ancakbu hayal sabit olmayıp kararma devam ederekhayali ortadan kaldırdığı için Schultz’u fotoğ-rafın kâşifi saymamak gerekir. Schultz fotoğra-fın keşfi için birçok çalışmalar yapmış, kendin-den sonra gelenlere zemin hazırlamıştır. (Frizot1996:19) Schultz’un açmış olduğu yolda yürü-yen ve onun tecrübelerinden istifade ederekçalışan İngiliz Thomas Wedgewood veHumpry Davy 1800 yılında makine kullanmaksuretiyle gümüş kloritli kâğıt üzerinde görüntüoluşturmaya muvaffak olmuşlar, fakat görün-tüler uzun süreli devamlı olamamıştır. (Marien1997: 26)

İlk devamlı görüntüler Fransız JosephNicephore Niepce tarafından 1826 yılında eldeedilmiştir. İlaçların çok yavaş olması bu siste-min en eksik tarafıydı. Niepce’nin son yılların-da kendisi ile beraber çalışan Jacques MandeDaguerre daha evvel Niepce’nin keşfettiğisistemin gelişmesi için çalışmalarda bulun-muştur. Bu çalışmanın neticesi daha çok portrefotoğrafları için elverişli olmuştu. Daha öncele-rine nazaran daha kısa poz müddeti ile meyda-na getirilen görüntüler banyo ile meydana çıka-rılıyor ve kuvvetlendiriliyordu. (Goldberg1981: 28)

Nihayet 1839 yılında İngiliz Fox TalbotDaguerre, çalışmalarını geliştirerek ışıkla o-luşturduğu baskılara fotogram adını verdi ve ilknegatif görüntüyü elde etti. Bu fotoğrafçılık

alanında bir devrimdi. Artık tek bir negatiftenistenildiği kadar pozitif kopya basmak müm-kün olacaktı. Kâğıdını gümüş nitrat yanındapotasyum bromüre batırarak ışığa karşı duyar-lılığını fazlalaştırdı. 1871 yılında R.L. Maddoxadındaki bir İngiliz kolodyum yerine jelatin,iyot yerine de gümüş bromür kullanarak bu-günkü fotoğraf camlarını elde etti. Böylecehem saniyenin 1/25’inde enstanteneler çekili-yor hem de bu levhalar makineye kuru olarakyerleştirilebiliyordu. (Gökgöz 1977: 20).

Fotoğrafçılığın ilk yarım asrı fotoğraf makine-si, objektifler ve diğer aksam bakımından birdevler çağı idi. Bu zamanda kullanılan 680kilogramlık fotoğraf makinesi, çeyrek cam,şasiler ve 280 cm odak uzaklıklı objektiflerdi.Bu da devler çağı hakkında bizlere bir fikirverebilmektedir. (Eryılmaz 1968: 4)

19. yy. sonlarına doğru fotoğraf makineleri ileberaber merceklerde de büyük ilerlemeler kay-dedildi. Yani anastigmat mercekler eskilerininyerine geçti. 19. yüzyılın sonunda modernfotoğrafçılık iyice yerleşmişti. 20. yüzyılda enbüyük gelişme renkler ve merceklerde oldu.Mercekler öylesine gelişti ki her görülebilenşeyin fotoğrafını çekmek mümkün oldu. Bumerceklerle orta boy ve minyatür fotoğrafmakineleri piyasaya çıktı. Bu gelişmeler sonu-cunda ışığın etkisinden kurtularak elverişli,bütün ışıklarda fotoğraf çekmeyi tercih eden75x100 cm büyütecek olanaklar elde edildi venegatif filmler rahatça harcanabilecek kadarucuzladı. (Gökgöz 1977: 21)

Siyah-beyaz fotoğrafta diğer bir gelişme suniışıklandırmadır. Suni ışıklandırma 19. yy. or-talarına kadar gider. Önceleri kokulu dumanlımagnezyum flaşı kullanılıyordu. 1929’daOstermeier Alüminyum telle dolu flaş ampulle-ri kullanmaya başladı. Daha sonraları elektro-nik pozometre ve flaşmetreler kullanılmıştır.

RENKLİ FOTOĞRAF

1810 yılında Alman Fizikçi Seebeck, renklifotoğrafta gökkuşağının bütün renklerini kâğı-da geçirmeyi başarmıştır. 1857’de FransızFizikçisi Becquerek’in çıkarttığı renkli fotoğ-raflar ise karanlıkta saklanmak koşuluyla 60 yılmuhafaza edilebilmişlerdir. Esas renkli fotoğ-rafçılık 1855 yılında Clerk Maxwel’in fotoğraf

Page 212: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

212

makinesinin yerini oynatmadan aynı konunun 3ayrı fotoğrafını, üç ayrı renkli filtre kullanarakçekmesi ve bunları üç ayrı projektörle aynıfiltrelerle projekte ederek üç ayrı görüntüyü üstüste düşürmesiyle oluşan renkli görüntü ilebaşlar. Elde edilen renkler bugünkü ölçüleregöre tatmin edici olmamakla beraber renklerinmavi, yeşil ve kırmızıdan oluştuğunu kanıtla-mıştır. Bugün renkli fotoğrafçılıkta kullanılanbütün filmler bu kurama dayanarak üç ayrırengin bir arada birleşmesiyle görüntünün eldeedilmesi esasına dayanır ki, bu sistem toplam-sal sentez adını alır. Toplamsal sentez sistemi-ne göre imal edilen filmi ilk olarak 1907 yılın-da Louis Lumie’re piyasaya çıkartmıştır. Aynısisteme dayanan filmleri daha sonraları 1928ve 1930 yıllarında Kodacolor ve Dufay piyasa-ya çıkarmışlardır. Fakat bu filmlerin hatalı birtarafı günümüzdeki kalitede bir renkli fotoğra-fın elde edilememesiydi. Bugün renkli filmlerçıkarıcı renk sistemiyle bütün renklerin eldeedilmesi ilkesine dayanarak imal edilmişlerdir.(Gökgöz 1977: 21-22) Her geçen gün fotoğraf-çılık alanında birçok yeni buluşlar olmakta vegelişim hızla devam etmektedir.

FOTOĞRAF VE BİLGİSAYAR

Fotoğraf ve bilgisayar 19. yüzyıl 2. çeyreğininAvrupa’sında insanlığın hizmetine sunulanbuluşlardır. İkisi de benzer hızla büyürler vemekanik doğup, önce elektromekanik, sonraelektronik özelliklerle donatılırlar. Fotoğrafınevlere girmekle yetinmeyip egemenliğini dekurduğu o ilk dönemlerde, henüz bilgisayarlaraözel bir ilgi ya da bir bilgisayar edinme isteğiyoktu. Her iki buluş çeşitli yeniliklerle kendinigeliştirerek gelişimlerine koşut sektörler yarat-tılar. Fotoğraf alanında, makinelerden filmlere,objektiflerden fotoğraf kartlarına kadar çeşitli-lik gösteren fotoğrafik ürünler sayesinde sektörkuruluşları devleşir. Bu arada bilgisayar cephe-sinde de önemli gelişmeler başlamıştır.1980’lere gelindiğinde ilk kişisel bilgisayartanıtılır. Bu yolla evlere girebilme şansı doğar.İnsanoğlu da bunu bekliyor olmalı ki, olağa-nüstü ilgi görür. Kişisel işler, eğlence, interneteulaştıran çok hızlı yeniliklerle değişik süreçle-rini ve gelişmeleri beraberinde getirmeyi sür-dürür.

Bilgisayarın giremediği ya da kapsayamadığıpek az şey kalır dünyada. Fotoğrafla bilgisayararasında yaşananlar, tarayıcılar, görüntü işle-

me, görüntü basabilen yazıcılar vs. derken güngelir, teknolojik gelişmeler sayesinde gözlegörülür, elle tutulur devrim niteliğindeki ö-nemli yenilikler fotoğrafik malzemelerde ger-çekleşir. Bir sabah “sayısal kamera” denilenyeni bir nesneyle fotoğraf filmi olmadan dafotoğraf çekilebileceği duyurulur; bu yeni ma-ceranın nereye gidebileceği konusunda düşü-nenlerle gerçekleşenler arasındaki uçurum hergün biraz daha kapanır. Varolmayan “sanal”varolan “gerçekliğin” yerini hem de yaşamışlı-ğına bakmadan almaya başlar.

“Peki ama varoluşun ya da yaşanmış gerçekli-ğin delili olan fotoğrafa ne olacaktır?” kimile-rine göre fotoğraf elden gidiyor, kimilerinegöre de fotoğraf zenginleşiyor. Bu ikilem te-melinde fotoğraf dünyası geleneksel fotoğraflasayısal fotoğrafı kıyaslamayı tartışmayı ya dayorumlamayı daha uzun yıllar sürdüreceğebenziyor. Fotoğrafın varoluş biçimi, çıkarılansöylencelerin tek nedeni olmasa gerek. Elbetteyaratılan ikilemden yarar elde etmeyi düşü-nenlerin kendi gelecekleri için çaba gösteriyorolmaları da, süreci etkileyen başka bir unsur-dur. (Yıldız, Fotografya, Sayı:15)

SAYISAL FOTOĞRAF

Geleneksel film fotoğrafçılığının, bilgisayardestekli resim işlemi ile birleştirilmesine, dijital(sayısal) fotoğrafçılık denir. Resimler, artıkbilgisayarda çizilmek veya yaratılmak yerinetaranıyor ve dijital bir fotoğraf makinesi ileçekiliyor. Resim, bilgisayarın okuyabileceği birdüzenlemede hazır olursa, rahatlıkla değiştiri-lebilir, düzeltilebilir, yabancılaştırılır vs. resimişleminin sonunda, hazırlanmış dijital fotoğrafbasılabilir, gönderilebilir ve internet sayfala-rında kullanılabilir; bunlar dijital fotoğrafçılı-ğın sunduğu geniş imkânların sadece bazılarınıoluştururlar. Geleneksel fotoğrafçılığın vazge-çilmez yardımcıları olan retuş boyaları, fırçalarve bıçaklar yerlerini yazılım ve donanımlarınsınırsız olanaklarına bırakıyorlar. Yeni tekno-lojiler, kullanıcının yaratıcılığını öne çıkarmakiçin, çok gelişmiş araçlar sunuyorlar. (Aytek2000: 10)

Dijital fotoğrafın temelleri 1970’li yıllarınsonlarında Amerika’da uzay araştırma merkeziolan Nasa’nın öncülüğünde atıldı. Uzaya yolla-nan astronotların uzayda çektikleri filmleri geri

Page 213: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Gümüş Bromür’den Görüntünün Sayısallaştırılmasına (210-216)

213

getirme aşamasında uzay ortamından ve rad-yasyondan dolayı bozulması ve istenilen neti-celerin alınamaması Nasa’nın fotoğraf firmala-rından da yardım alarak çok büyük bir araştır-maya başlamasına neden olur. Araştırmanınamacı film kullanmadan uzayda çekilen birfotoğrafı bilgisayar verisi olarak elde etmek vebu verileri filme yazan bir aparat imal edip bufilmleri agrandizörle veya duplikeyle fotoğrafkâğıdına basmaktı. Bu sayede elde edilen fo-toğraflar bozulmayacaktı. Cymbolic Sciencefirmasının da yardımlarıyla ilk film Writer imaledildi. Bu sayede fotoğraf dijitalle tanıştı. Fakatbu teknolojinin o yıllarda tüm dünyaya yayıl-ması fotoğrafın tamamıyla dijitale dönüşmesisöz konusu bile olamazdı. Çünkü bunu ger-çekleştiren bilgisayarların her biri oda büyük-lüğündeydi. Daha da önemlisi maliyetleri ast-ronomik düzeyde idi. (Demirer 1999: 35)

SAYISAL GÖRÜNTÜNÜN OLUŞUMU

Elektroniğin fotoğrafçılığa girmesine rağmenözellikle fotoğraf makinelerinin temel yapısalözelliği çok fazla değişmemiştir. Görüntününoluşma süreci ve duyarlı yüzey olarak kullanı-lan film değişmemiştir. Bu anlamda fotoğrafçı-lıktaki en önemli değişme filmi ortadan kaldı-ran sayısal dijital sistemdir. Sayısal sistem birtür kayıt ve kopyalama sistemidir. Fotoğrafçı-lıkta görüntünün cam film gibi yüzeylerininüzerine kayıt edilmesi ve sabitlenmesi, optiğinve kimyanın kullanıldığı bir dönemidir. Filminortadan kalkarak filmin yerine görüntü kaydıiçin bilgisayar disketinin ve CD’lerin ya dahafıza çiplerinin kullanılması da bu yeni dö-nemdir. Bu yeni dönemi optiğin elektriklebirleştiği sayısal sistem dönemi olarak adlandı-rabiliriz. Film üzerindeki görüntüyü oluşturanen küçük birim tek bir gümüş kristalleri taneci-ği olan grendir. Her bir film görüntüsü, filmingümüş kristalleri yapısına göre sayılması ola-naksız milyonlarca sayıdaki grenden oluşur.

Bazı yüksek ISO değerli filmlerden yapılanbüyütmelerde bu grenler, fotoğraf kâğıdı üze-rinde tek tek görülebilir. Sayısal dijital sistem-de ise görüntüyü oluşturan en küçük birimepiksel (pixel) denir. Görüntü piksellerin bir-leşmesinden oluşur. Grenlerden oluşan film,görüntüsü kesintisiz bir süreçtir. Görüntüyüoluşturan grenlerin birini diğerinden ayırmakgüçtür. Sayısal sistemin görüntüsünü oluşturan

pikselleri ise bir ızgara gibi düşünmek gerekir.Görüntü yatay ve dikey olarak yan yana sıra-lanmış piksellerden oluşur. Bu birbirinden ayırtedilebilen pikseller aynı zamanda görüntününniteliğini yani çözünürlüğünü belirler.

Çözünürlük görüntünün her bir 2,5 cm’dekipiksel sayısı ve buna bağlı olarak görüntününortaya çıkardığı renk ve ışık değerleridir. Dü-şük çözünürlülük görüntünün teknik ve estetikolarak yapısını zayıflatır, yüksek çözünürlükise artırır. Görüntü niteliği açısından çözünür-lük, görüntü boyutu ve parlaklık açısındanönemlidir.

Sayısal sisteme göre çalışan fotoğraf makinele-rinde görüntü film yerine yarı iletken bir mal-zemeden oluşan (CCD) elemanı üzerinde olu-şur. CCD çipler ışığa karşı duyarlıdır. CCDüzerinde binlerce ışığa karşı duyarlı pikselleryer alır. Fotoğrafı çekilecek olan konudangelen ışık objektiften ve diyaframdan geçerekCCD üzerine ulaşır, kırmızı, yeşil, mavi renk-lerle görüntüyü oluşturur. CCD görüntüyleilgili bu bilgileri hafıza ünitesine iletir ve gö-rüntü hafıza ünitesine kayıt edilir. Makineüzerinde yer alan bir renkli LCD ekran hembakaç işlevini görür hem de kayıt edilmiş olangörüntünün görülmesini sağlar. Bütün bu sayı-sal işlemleri makine içindeki işlemci kart sağ-lar. Sayısal sisteme göre çalışan bir fotoğrafmakinesinin içinde klasik bir makineden farklıolarak film yerine CCD çip ve hafıza ünitesi,bakaç yerine ekran işlemci kartı vardır. Gö-rüntü önce CCD üzerindeki filtrelerde analogdeğerlerde işarete çevrilir, daha sonra sayısal-laştırılarak hafızaya kayıt edilir. Hafıza bilgisa-yar hafızasına benzer görüntüler bir bilgisayarakolaylıkla aktarılabilir. Hafızaya sınırsız sayıdagörüntü tekrar tekrar kayıt edilip silinebilir.(Toraman 2000: 32)

SAYISAL GÖRÜNTÜ DOSYAFORMATLARI

Sayısal sistemde görüntülerin kaydedilmesi,saklanması, yollanması gibi işlemlerdeki dosyabiçimi önem kazanır. Uygulamaların çoğu daçok farklı dosya biçimleriyle desteklenir. Sıraara kaydetme ve son kaydetme işlemlerinegelince doğru biçimde kaydedilmeyen bir dos-ya tüm emeklerin boşa gitmesi demektir. Bir-kaç yıl öncesine kadar tek bir işletim sistemi ve

Page 214: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

214

sınırlı birkaç format ile çalışılırdı. Bugün dos-yaları kaydederken hangi amaçla, hangi prog-ramda ve hangi işletim sisteminde açılabilece-ğini önceden tahmin etmek gerekir. Bundanbirkaç yıl öncesine kadar Mac kullanıcılarıBMP, PCX veya GİF adını duymamışlardı.Buna karşılık pc kullanıcıları ise PICT adınıduymamışlardı.

Şu anda kullanılan sıkıştırma yöntemleri ikiyeayrılır. Kayıplı, kayıpsız. Her ikisi de ileriderecede büyük dosyaların boyutunu düşürür.Kayıpsız yöntemlere örnek olarak Wave tableve LZW verilebilir. Kayıplı sıkıştırmalar kayıtsırasında veri kaybı ile birliktedirler. Bu ka-yıplar daha sonra karşımıza çıkabilmektedirler.Kayıplı kayıtlara örnek olarak JPEG gösterile-bilir. (Dilmeganyan 2001: 64)

JPG-Dosya sıkıştırma özelliği geliştirilmiş birgrafik formatıdır. Bu açıdan internette oldukçarağbet gören bir resim formatı olma özelliğinitaşımaktadır. JPG sıkıştırması, grafikleri sıkış-tırırken insan gözünün fark edemeyeceği küçükrenk değişiklikleri ve parlaklıklar kullanır. Enönemli özelliği ayarlanabilir sıkıştırma işlemle-rini yapmasıdır.

GIF-256 renk desteğine sahip sıkıştırma, karış-tırma ve animine etme özelliğine sahip birgrafik formatıdır. Farklı tiplerde görüntüler içinoldukça güçlü bir grafik formatıdır. Bilgisayarortamında yapılan çizimler ve karikatürizeedilmiş şekiller için biçilmiş kaftan gibidir.

TIFF-grafik formatı raster Bitmap veri değişi-mi için geliştirilmiş bir formattır. En önemliözelliği, uygulamaları işleme tabi tutan vebirçok görüntü tarafından desteklenen kolaybiçimlendirilebilir, bağımsız platformlu içeriğesahip olmasıdır. Bu açıdan TIFF, hemen hemenbütün işletim sistemleri tarafından tanınabilmeözelliğine sahip standart bir grafik formatıolma özelliği taşımaktadır.

PNG-Lossless sıkıştırması kullanan bir grafikformatıdır. 48 bit gerçek renk veya 16 bitgrayscaleyi destekleyen oldukça güçlü biryapıya sahiptir. Grafiklerin sıkıştırılması içinoldukça iyi bir format olduğu için internettekullanılmaktadır. Ancak yaygın olmayan tara-yıcılar bu formatı desteklemez, PNG

formatının yapısı GIF grafik formatına oldukçabenzer.

PCX-oldukça yaygın bir grafik formatıdır.Zsoft tarafından geliştirilen bu format, grafikdosyasına ait temel bilgileri dosyanın başındayer alan 128 byt’lik alanda saklar.

PICT-PICT grafik formatı 1984 yılında AppleComputer tarafından geliştirilmiştir. MACOSişletim sisteminde bütün programlar tarafındandesteklenmektedir.

TARGA-TGA grafik formatı manzara ürünleriiçin Truevison tarafından geliştirilmiştir. MS-DOS işletim sisteminde yer alan renk uygula-maları için tasarlanmış bir grafik formatıdır.MS-DOS tabanında çalışan C programlamadillerine kaynak sağlamaktadır.

RAV-Renk bilgilerini ikilik (binary) ve onaltılık sayı sistemine göre saklayabilen birgrafik formatıdır. Bu grafik programında 0(sıfır) koduna karşılık gelen renk siyah rengi-dir. Aynı şekilde 255 koduna karşılık gelenrenk ise beyazdır.

PDF-Adobe firmasının çoklu platformlar içingeliştirdiği bir formattır. Sadece resim formatıdemek elbette ki yanlıştır. PDF dosyalarının enönemli özelliği oldukça az bir disk alanı kap-lamasıdır. Bu açıdan internette dokümanlarındağıtılması için oldukça kullanışlıdır.Photoshop ile PDF uzantılı dosyalar içerisindenresimleri çağırmak, sayfaları rasterize etmek vekullanmak mümkündür.

Photoshop-İçerisinde en etkin bir şekilde kul-lanacağımız grafik formatıdır. En önemli özel-liği Photoshop’un temel bilgilerini bozmadansaklayabilmesidir. Bir Photoshop grafik dosya-sı içerisinde sırasıyla; grafik dosyasına ait baş-lık, renk modlarına ait veri, grafiğe ait kaynak,katman ve maske bilgiler ve resim verisi yeralmaktadır. Bu yönüyle photoshop, tasarımındaha sonra da etkin bir şekilde kullanılmasınıamaçlamaktadır.

Photoshop dosya formatı TIFF formatındaolduğu gibi bir standart teşkil eder. Bu formatile MAC-OS veya Windows sistemleri arasındageçişler sağlanabilir. (Gümüştepe 2005: 8-11)

Page 215: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Gümüş Bromür’den Görüntünün Sayısallaştırılmasına (210-216)

215

SAYISAL FOTOĞRAFÇILIĞINAVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI

Fotoğraf 19. yüzyılda birçok bilim adamı vesanatçının çalışmaları ile bulundu ve geliştiril-di. O zamandan bu zamana teknolojinin gelişe-rek geldiği bu noktada bile, fotoğrafı fotoğrafyapan şeyler değişmedi “Işık” ve “Zaman”.

Son yıllarda geleneksel fotoğraf makineleri,dijitallerin gelişmesiyle, ciddi bir tehdit altındakullanımında doğaya zarar verecek hiçbir kim-yasal madde oluşturmayan dijital fotoğraf ma-kineleri ve uygulamaları, gerçek zaman ve paratasarrufu sağlamasıyla da birçok kesim tarafın-dan kullanılmaya başlandı. Özellikle de çevre-cilerin ve bilgisayar kullanıcıların desteği ile…

Piyasada bulunan dijital fotoğraf makineleriniüç ana sınıfa ayırabiliriz.

1) Birinci sınıf, kompakt tip dediğimiz yaklaşıkolarak 1200 doların altındakiler.

2) İkinci sınıf, profesyonel işlerde kullanılabi-lecek, çözünürlükleri, işlevleri ve tabi ki fiyat-ları bakımından çok üstün ürünler (3 000-30000 USD)

3) Üçüncü sınıf ise, klasik stüdyo tipi fotoğrafmakinelerinin bazılarına takılabilen dijitalarkalıklar (15 000-50 000 USD). (Bakır2000:15)

Sayısal Fotoğrafçılığın Filme Göre Avan-tajları

Dijital fotoğrafçılığın pek çok avantajı vardır.Makineler hafiftir ve taşınmaları kolaydır. Filmsatın almanıza veya filmin işlenmesi için har-cama yapmanıza gerek yoktur. Fotoğraflarınızıtamamlamak için bir karanlık odaya ihtiyacınızyoktur; bu sayede kimyasallarla uğraşmaz,kokularından rahatsız olmazsınız. Parmakları-nız ve elbiseleriniz lekelenmez ve bir karanlıkoda oluşturma ve döşeme maliyetinden kurtu-lursunuz. Kullanılmış developman, fiksleyiciveya potansiyel bir tehlike taşıyan diğer atıklarıkanalizasyonu ve bölgesel su kaynağına boşal-tarak çevre kirliliğine katkıda bulunmazsınız.Filmin işlenmesi ve basılması için beklemenizegerek yoktur. Fotoğrafı çeker çekmez dijitalfotoğraflarınızı görebilirsiniz. Fotoğraf maki-

nesiyle gelen kabloyu makineye takarak bilgi-sayara birkaç saniyede fotoğraflarınızı taşıya-bilirsiniz. (Rose 2005: 14)

Dijital fotoğraf makinelerinde kötü çekimlerihemen yok edebilir ve böylece belleği meşguletmezsiniz. İyi fotoğraflar, çizilmeden, solma-dan veya renk kaybına uğramadan üzerinekaydettiğiniz sabit disk, disket, CD-ROM veyadiğer depolama ortamınızın ömrü kadar uzunsüre dayanacaktır.

Başlangıç yatırımını yaptıktan sonra (fotoğrafmakinesi, bilgisayar, görüntü yönetim yazılımıve bir renkli yazıcı) fotoğraflarınızın hiçbirmaliyeti olmayacaktır. Asla filminiz tükenme-yecek ve yeni film almak zorunda kalmayacak-sınız.

Sayısal Fotoğrafçılığın Dezavantajları

Dijital fotoğraf makinesinin sadece birkaçdezavantajı vardır. Son birkaç yılda düşenfiyatlarına rağmen en önemli dezavantajı mali-yetidir. Yeni modeller çok daha yüksek çözü-nürlüğe sahiptir, bu da resimlerin pikselleriortaya çıkmaksızın çok daha büyütülebileceğianlamına gelir. Bazı dijital fotoğraf makinelerideklanşöre bastığınız anla, fotoğrafı çektiği anarasındaki süre çok uzun olduğu için can sıkıcıolabilir. Dijital fotoğraf makineleri gerektir-dikleri piller yüzünden genellikle filmli fotoğ-raf makinelerine göre biraz daha ağırdır. Sonolarak dijital ve filmli fotoğraf makineleri ara-sında hâlâ kalite farkı bulunduğunu ve filmlifotoğrafların dijital fotoğraflardan daha iyi bir“görünüme” sahip olduğu iddia edilir. Dijitalfotoğrafları gri ölçekli hale dönüştürür ve çokdikkatli bakarsanız bir fark görebilirsiniz. Filmçok daha duyarlıdır. (Rose 2005:14-15)

Dijital fotoğrafçılığın kullanımları dergiler,gazeteler, reklamlar, multimedya, web yayım-cılığı, sigorta şirketleri, emlâkçılar, hastanelerve muayenehaneler, her türde endüstriyel ku-ruluşlar, okullar, çiftlikler ve küçük işletmelerdijital fotoğraf makinelerinin kullanıldığı pa-zarlar arasında yer alır.

SONUÇ

Başlangıcından bu yana fotoğraf teknolojisinebağımlıdır. Daha doğrusu, fotoğraf teknolojidir

Page 216: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

216

ve kullanılış amacına göre biçimlenir. Teknikgelişmeler fotoğrafa yeni olanaklar, yeni ko-nular, yeni görüntüler ve yeni fotoğrafçı tipikazandırır. O güne kadar yapılmayanlar yapıl-maya başlanır. Böylece elde edilen fotoğraflarinsanlığın, algılayış, düşünüş ve düşgücünüetkiler.

Teknolojik gelişmeler fotoğrafçılıkta her za-man tepki yaratmıştır. 150 yıldır kolajlar,renklendirme, birleşik negatifler fotoğrafınbaşından beri var olan karanlık oda uygulama-larıdır. Fotoğraf ister dijital, ister analog olsuniyi bir eğitim ve uygulama gerektirir.Fotoğrafik bilgileri, bilgisayar eğitimi ve yazı-lım programlarını bilen bir fotoğrafçı, bilinçlibir fotoğraf sunabilir.

Bilgisayarın en büyük işlevi onu fotoğrafayardımcı eleman olarak kullanmaktır. Buradafotoğrafın özünü değiştirmediğiniz sürece fo-toğrafa yapılan müdahale ve uygulama doğru-dur.

Fotoğrafı çekerken kullandığınız aracın fotoğ-rafın niteliğinde ve değerinde belirleyici olmasıçok zordur. Fotoğrafı fotoğraf yapan araç değilçekenin kendisidir. Teknolojiyi eleştirmemizerağmen yine de sanata bir şeyler katarız. Aslın-da sanatçının sanata yaklaşımı ve sadece me-totlar değişiyor, öğrenilmesi gereken bilgilerfarklılaşıyor.

Kimyasal yollarla yapılan her görüntü ne kadarfotoğrafsa, elektronik sayısal yolla, başka de-yişle dijital yöntemlerle yapılan her görüntü deo kadar fotoğraftır. Seçilen yer ve yöntem biryana aslolan ne yapılmak, ne söylenmek isten-diğidir. Ancak etik süzgecinden geçmeyenözneyi nesneleştiren ve istismarın söz konusuolduğu herhangi bir yöntemle deforme edilmişbir görüntü doğaldır ki, eleştiriye maruz kala-caktır.

KAYNAKLAR

Aytek L (2000) Photo Digital, Sayı: 9, AntYayıncılık, İstanbul

Bakır Ö S (2000) Photo Digital, Sayı: 11, AntYayıncılık, İstanbul.

Demirer U (1999) Photo Digital, Sayı: 1 AntYayıncılık, İstanbul.

Dilmeganyan N (2001) Photo Digital, Sayı.14,Ant Yayıncılık, İstanbul.

Eryılmaz S (1968) Pratik Fotoğrafçılık, İnkılapve Aka Kitabevi, İstanbul.

Frizot M (1996) Metamorphoses of the Image,Michael Frizot (ed) A New History ofPhotography, Könneman, Köln pp. 430-455.

Goldberg V (ed) (1981) Photography in PrintWritings from 1816 to Present, Simon andSchuster, New York.

Gökgöz A (1977) Bütün Yönleriyle Fotoğraf-çılık Siyah-Beyaz Renkli, Odak Yayın TicaretLtd. Şti, İstanbul

Gümüştepe Y ( 2005) Adobe Photoshop ileGrafik Tasarımı, Türkmen Kitabevi, İstanbul.

Kılıç L (2002) Fotoğrafa Başlarken, DostKitabevi, Ankara.

Marien M W (1997) Photography and ItsCritics: A Cultural History (1839-1900),Cambridge University, New York.

Prinet J (1976) Fotoğraf Sanatı, SinanKocapınar (çev), Gelişim Yayınları, İstanbul.

Rose C (2005) Dijital Fotoğrafçılık, Koray Al(çev), Alfa Yayınları, İstanbul.

Toraman H (2000) Photo Digital, Sayı.12, AntYayıncılık, İstanbul.

Yıldız S, (tarihsiz) Sayısal Fotoğrafa Bakış,Fotografya Derg, Sayı:15, www.fotografya.gen.tr/issue-15/sayisal_fotograf.htm

Page 217: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

SİMGE KAVRAMI VE BİR FİLM ÇÖZÜMLEMESİ: KARŞILAŞMA

Canan Uluyağcı∗

ÖZETSinemanın bir eğlence aracı olmadığı gerçeğinden yola çıkıldığında ve sinemanın bir iletişimdizgesi olduğu kabul edildiğinde sinema dilinin önemi ortaya çıkmaktadır. Kuşkusuz bu dilin o-kunması için dilin izleyici tarafından bilinmesi gerekmektedir. Sinema dilinin okunmasında veanlaşılmasında yardımcı olan yöntemlerden biri de göstergebilimdir. Gösterge iletişimin gerçekle-şebilmesi için gerekli olan ögelerden bir tanesidir. Göstergebilimin ilk kuramcılarından biri olanPierce göstergeleri sınıflamıştır. Göstergeleri ikon, belirti ve simge olarak üçe ayıran kuramcı buayrımlara dayanarak gösterge dizgesini oluşturmuştur. Bu çalışmada da Ömer Kavur’un Karşı-laşma adlı filmi Pierce’ün gösterge tanımı içinde yer alan “simge” kavramı açısından çözümlen-meye çalışılmıştır. Filmin içinde yer alan ve filmin anlamının oluşmasında önemli bir yer tutansimgeler ele alınmış ve filmin içeriği ile bağlantısı kurularak çözümlenmiştir.

Anahtar sözcükler: Sinema, gösterge, ikon, belirti, simge.

THE CONCEPT OF SYMBOL AND A FILM ANALYSIS : KARŞILAŞMA

ABSTRACTWhen it is assumed that movie is not a means of entertainment and it is a way communication, theimportance of film language comes to surface. It is clear that for understanding way communica-tion, first of all audience has to know the language. One of the methods which help to understandthis language is semiology. Sign is also one of the required elements which realized communica-tion. Pierce who was one of the early theoretician has classified the signs. According to his theory,signs can be classified in to three categories: icon, symbol, index. Based upon these different con-cepts the established his sign system. In this study, Karşılaşma of Ömer Kavur has been triedanalyzed from the view point of Pierce’s concept of symbol which was one of these categories.Symbol which are thought important for giving the meaning of the film have been analyzed, bytaking in to consideration the relationships between signs and the conceptual framework of thefilm.

Keywords: Cinema, sign, icon, index, symbol.

∗ Yrd. Doç. Dr. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi

GİRİŞ

Sinemanın yalnızca bir eğlence aracı olmadığıgerçeğinden yola çıkıldığında ve sinemanın biriletişim dizgesi olduğu kabul edildiğinde sine-ma dilinin önemi de ortaya çıkacaktır. İzleyici-nin bu dili okumayı öğrenmesi kuşkusuz filminanlaşılabilmesi ve verilen iletinin yerine ulaş-ması açısından önem taşımaktadır.

İletişim şöyle tanımlanabilir: “Bir göndericitarafından, öte yandaki bir alıcı üzerinde bellibir etki yaratmak amacı ile, adına ‘Gösterge’denilen, anlam yüklü birimlerden yararlanarak,karşı tarafa, belirli bir ‘bildiri’ ulaştırılmasıeylemi” (Başkan 1988: 64). İnsanların birbirle-riyle anlaşmak için kullandıkları doğal diller

(sözgelimi, Türkçe), davranışlar, görüntüler,trafik belirtkeleri, bir kentin uzamsal düzenle-nişi, bir müzik yapıtı, bir resim, bir tiyatrogösterisi, bir film, reklam afişleri, moda, sağırdilsiz alfabesi, yazınsal yapıtlar, çeşitli bilimdilleri, tutkuların düzeni, bir ülkedeki ulaşımyollarının yapısı, mimarlık düzenlemesi, kısa-cası bildirişim amacı taşısın taşımasın her an-lamlı bütün çeşitli birimlerden oluşan bir diz-gedir. Gerçekleşme düzlemleri değişik olan budizgelerin birimleri de genelde, gösterge olarakadlandırılır (Rifat 1990: 83). Bu tanımlardan daanlaşılabileceği gibi iletişimin yaşamın heralanında gerçekleşebilmesi için gösterge adıverilen birimlere gereksinimi vardır. Ancak bubirimlerin anlam yüklü ve toplumsal uzlaşımın

Page 218: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

218

bir parçası olmaları gerektiği göz ardı edilme-melidir.

İletişimin gerçekleşebilmesi için gerekli olan“gösterge” şöyle tanımlanabilir: “Gösterge,kendisi o şey olmadığı halde, o şeyi çağrıştıra-rak iletişim sağlayan her şey” (Erkman 1987:10) olarak tanımlanmakta ve iletişimin en ö-nemli ögesi olarak karşımıza çıkmaktadır.İnsan yaşamının her alanında gösterge adıverilen birimler çok sayıda ve çok yaygın birbiçimde kullanılmaktadır. Göstergeler kimi kezbir topluluğun kendi üyeleri arasında geçerliolup, dışarıda kalanlarca bilinmeyebilir (Baş-kan 1988: 65-66 ). Bazı kereler, belli bir gös-terge yeni baştan kullanıma sokulup canlandı-rılabilir. Bunun ilginç bir örneği “ Svastika” adıile bilinen ‘gamalı haç’tır. Binlerce yıl önceAsya’nın güneybatı kesimindeki ülkelerdeçıkan bu gösterge, baştan belki de ‘güneş’ egönderme yapmaktadır. Ancak uzunca bir sürekullanımdan kalkmış olmasına karşın Hitlertarafından Nazi partisinin simgesi olarak kulla-nılmış ve Hitler yönetiminin bir parçası olarakyerini almıştır. Görüldüğü gibi bu ‘haç’ göster-gesinin aslında ne Hıristiyanlık ne de Nazilikile doğrudan bir ilişkisi bulunmaktadır. Ancakinsanlar bu göstergeleri belli anlamlara gelecekbiçimde kendi aralarında kabul etmişler veanlamı konusunda bir uzlaşıma varmışlardır(Başkan 1988: 76-77 ). Bir kez daha yinelemekgerekirse sözlü dillerde olduğu gibi görsel dildede uzlaşımlar son derece önemlidir.

Her gösterge çağrışımsal bir uyarandır. Amaanlam aktarıcı iki büyük çağrışım türü vardır:Doğal göstergeler ve yapay göstergeler. Doğalgöstergeler, olaylar arasında doğada bulunanbağıntılara dayanır.“Bulut-yağmur” gibi. Ya-pay göstergeler ise insan yapısıdırlar ve kendiiçlerinde ikiye ayrılırlar. Birinci öbeğe girenlergerçeği olduğu gibi yansıtırlar. Kısaca yansıt-tıkları anlam birimleriyle bir benzerlikleri olangöstergeler birinci öbek içerisinde yer alırlar.Resim, kaydedilmiş ses gibi. İkinci öbek içindeyer alanlar ise başkalarıyla bildirişmemizeyardımcı olurlar. Bunlar saymaca göstergelerolarak da adlandırılmaktadır. Eşdeyişle simge-lerdir. Simgeler bunları kullananlar arasında kianlaşmadan doğmaktadırlar. Örneğin okuldançıkan iki çocuğu gösteren levha toplum üyeleritarafından yapılan anlaşma sonucunda bir o-kulun varlığını ve dikkatli davranılması gerek-

tiğini anlatır (Guiraud 1975: 17-19). Simge adıverilen göstergeler, yansıttıkları anlam birimle-rine benzemek zorunda değillerdir. Ortada birkısıtlama olmayınca, herhangi bir kavram,herhangi bir gösterge ile yansıtılabileceğinden,insanlar çok sayıda simge üretmişler ve üret-meye de devam etmektedirler (Başkan 1988:80). Kuşkusuz simgelerin anlaşılabilmesi içinuzlaşımların da bilinmesi gerekir. Eğer uzlaşımbilinmiyorsa bu gösterge boş gösterge olarakkalacaktır.

Göstergebilimin ilk kuramcılarından biri olanPierce gösterge kavramı üzerine çalışmış vegöstergeleri sınıflamıştır. Göstergeleri ikon,belirti ve simge olarak üçe ayıran kuramcı buayrımlara dayanarak gösterge dizgesini oluş-turmuştur. Yapılan bu çalışmada sinemanınanlamı aktaran bir araç olduğu gerçeğindenyola çıkılarak ve Pierce’ün simge tanımı elealınarak Ömer Kavur’un Karşılaşma adlı fil-minde yer alan bazı spesifik simgeler çözüm-lenmeye çalışılmıştır.

1. SİMGE KAVRAMI

Pierce felsefeci/ mantıkçıdır. Göstergebilimterimini ilk kullananlardandır. Mantıkla göster-gebilimin hemen hemen aynı şeyler olduğunusöyler. İkisinin de soyutlama ve simgelemeedimlerini incelediğini savunur (Erkman 1987:28). Pierce göstergeleri ikon, belirti ve simgeolmak üzere üçe ayırır. Pierce’e göre salt nes-nesine benzerliğinden dolayı onu temsil edengösterge ikondur. Nesnenin bir kez var olmasıikonun varlığı için yeterlidir (ay tutulmasıfotoğrafı gibi). Gösterenle gösterilen arasındadoğal bir bağ varsa, gösterge belirti olur. Ör-neğin, dumanı gördüğümüzde ateşin var oldu-ğunu bilmemiz belirtisel göstergeye bir örnek-tir (Büker 1985: 27–28). Simge ise anlıksalçağrışımın bir sonucudur. Konuşulan dil sim-geye iyi bir örnektir. Gösterge ile nesnesi ara-sındaki ilişki alışkanlık sonucu oluşan çağrı-şımla ortaya çıkar. Sözcük uzlaşımdan dolayınesnenin yerine geçer ( Büker 1985: 29 ). Sim-ge nedensiz ve iyi niyetlidir. Simgelerde bi-çimle içerik arasındaki ilişki nedenli değil,uzlaşmaya bağlıdır. Simgeler iletişim niyetiyleüretilir ve kullanılırlar. Bir dilin sözcüklerisimge sınıfına girer (Erkman 1987:47). Busimgelerin anlaşılabilmesi için o toplumunsimgeye yüklediği anlamın da bilinmesi ge-

Page 219: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Simge Kavramı ve Bir Film Çözümlemesi: Karşılaşma (217-224)

219

rekmektedir. Dolayısıyla simgelerin anlaşılma-sı ve okunabilmesi için bir yorumcuya gereksi-nimi vardır. Büker (1985: 29)’in de belirttiğigibi simge nesnesine ancak bir yorumcu aracı-lığıyla bağlanır. Yorumcunun varlığı vazgeçil-mezdir. Yorumcu ortadan kalktığında simgekendisini gösterge kılan niteliğini yitirir. Simgebize nesneyi göstermez, onu imgelemimizdecanlandırmamızı sağlar. Sözcüğü yazdığımızdaonu yaratmış olmadığımız gibi sildiğimizde deortadan kaldırmış olmayız. Sözcük anlığımızdayaşar. Simgede ne nesneye benzerlik söz konu-sudur, ne de varlıksal bir bağ. Bu noktadankalkarak Pierce simgelerin gerçek göstergelerolduklarını söylemektedir. Dolayısıyla simgedeyorumlayanın varlığı kaçınılmazdır.

Göstergenin üçüncü türü olan simgeSaussure’ün rastlantısal göstergesine denkdüşer. Saussure gibi Pierce de simgeyi bir gös-terge haline getiren bir “ anlaşmadan” sözeder.İnsan “yıldız” sözcüğünü yazabilir fakat böyleyapmakla bu sözcüğün yaratıcısı konumunagelmez, ne de yazdığı sözcüğü silmesi insanınsözcüğü imha ettiği anlamına gelir. Sözcük,sözcüğü kullananların zihninde yaşar. Simgeselgöstergenin nesnesiyle arasında benzerlikyoktur, ne de aralarında varoluşsal bir ilişkibulunur. Simgesel gösterge uzlaşımsaldır ve biryasa gücüne sahiptir. Pierce bu göstergeye“simge” adını vermenin uygun olacağını dü-şünmüştü; Saussure de bu olasılığı göz önündebulundurmuş ama karışıklığa neden olur dü-şüncesiyle bundan vazgeçmişti (Wollen 1989:125).Çünkü simge gibi sözcükler yanlarındaakıl karıştırma tehlikesini getirirler.Saussure’ün bu sözcüğe verdiği anlamPeirce’inkiyle aynı değildir. Peirce’e göre dil-bilimsel gösterge, dar ve bilimsel anlamda, birsimgedir. Saussure’e göreyse dilbilimsel gös-terge rastlantısaldır, oysa simgenin bir özelliğide asla tamamıyla rastlantısal olmayışıdır;simgenin içi boş değildir çünkü burada göste-renle gösterilen arasındaki o doğal bağın taslağıyatar. Adaletin simgesi olan terazi başka birsimgeyle, örneğin at arabasıyla değiştirilemez(Wollen 1989 :149-150). Bu durumda simgeninbir anlamda alışkanlık sonucu oluştuğunu söy-lemek yanlış olmayacaktır. Pierce de simge ilenesnesi arasındaki ilişkinin alışkanlık sonucun-da ortaya çıktığı düşüncesini doğrulamaktadır.Ona göre bu alışkanlık sonucu oluşan ilişkiyedayanarak simge nesnesinin yerini tutar. Yuka-

rıda da belirtildiği gibi simge ile nesnesi ara-sındaki ilişki yorumcudan bağımsız olarakyoktur. Bu ilişkiyi yorumcu anlıksal çağrışımlayaratır. Bundan dolayı simgenin bir kural oldu-ğu söylenebilir (aktaran Büker 1991:31). Bukuralı bilenler simge ile nesne arasında bağıntıkurarlar. Ad ile nesne arasındaki bağıntı alış-kanlığa dayanır. Bu açıdan sözlü dilin simgeyeiyi bir örnek olduğu söylenebilir. Çünkü söz-cükler yalnızca uzlaşımdan ötürü nesnelerinyerlerini tutarlar. Sözcük ile nesne arasındakialışkanlığa dayanan ilişkiyi toplumun tümüyeleri bilirler. Böylece toplumda iletişimolanaklı olur (Büker 1991: 31). Barthes’a göreise anlamlandırmanın bir boyutu da simgedir.Bir nesne, uzlaşım ve kullanım aracılığıylabaşka bir şeyin yerine geçmesini olanaklı kılanbir anlam kazandığında simge haline gelir.Örneğin, Korkunç İvan (Ivan the Terrible,1944-1946) adlı filmde genç Çar’ın altın para-lar içinde vaftiz edilmesi simgenin sinemadakullanılmasının bir örneğidir. Burada altınzenginliğin, gücün ve statünün simgesidir(aktaran Fiske 1996: 123 ).

Sinemanın da bir iletişim dizgesi olduğu gerçe-ğinden yola çıkılacak olursa bu üç göstergeninsinemada varlığını sürdürdüğünü söylemekolanaklı olacaktır. Çünkü sinema her şeydenönce bir dildir. Wollen (1989: 127 )’ın da be-lirttiği gibi sinemada üç gösterge kipi de –belirti, ikon (görüntüsel gösterge) ve simge-bulunur. Wollen sinemada belirtisel ve ikonikbelirlenimlerin çok güçlü olduğunu ancak sim-gesel belirlenimin sınırlı ve ikincil olduğunubelirtmektedir. Ancak yine Wollen’a göre,göstergenin “su altında kalan” ikincil belirle-nimi sanatta önemlidir. Çünkü sinemada sim-gesel boyut su altında olduğu için şiirsel sine-mada bu yönün daha açıkça belirtilmesi bek-lenmelidir (aktaran Harman 1985: 255 ). Kısa-ca, Wollen (1989: 142-143) belirtisel ve gö-rüntüsel gösterge türlerinin sinemada en baskıngöstergeler olduğu simgesel göstergenin iseikincil ve sınırlı olduğu görüşüne karşı çıkar.Ona göre gerçekte sinemanın zenginliğinin,göstergenin üç boyutunu, belirti, görüntüselgösterge ve simgesel boyutlarını birleştirme-sinden kaynaklanıyor olmasıdır. Bu üç kategorikesinlikle birbirlerini dışlamazlar. Özelliklefotografik görüntüde ikonik öge her zamangüçlü bir ögedir. Genel göstergebilim kuramı,özellikle Christian Metz’in yazılarında ileri

Page 220: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

220

sürüldüğü gibi, ilk ve son kategorileri – ikon,simge- içerir. Simge sözlü ve yazılı dillerintemeli olan nedensiz ya da anlaşmasal göster-gedir. Pierce ve Wollen sisteminde en şaşırtıcıolan ikinci kategoride yer alan belirtidir. Businemasal ikon ile edebi simge’nin arasındaduran, sinemanın anlamını ifade edebileceğiüçüncü bir araç olarak görünmektedir. Bu ne-densiz gösterge değildir, ama ne de özdeş(Monaco 2001: 161 ).

Sinema kuramcıları bu görüşleri bir yandandesteklerken bir yandan da farklı boyutlarda elealmaktadırlar. Örneğin, Bazin sinemadauzlaşımdan yana değildir. Ona göre uzlaşımgerçekliğin görüntüsünü süsler gibi görünse deaslında onu karartır. Simgeye Metz de karşıçıkar, çünkü sinema dilini langue’a dönüştürür.Yalnız, Bazin film türüne özgü uzlaşımları,bunlar gerçeği daha belirgin kıldıkları içinyadsımaz (Büker 1985: 33). Buna karşınBazin’in çıkış noktası fotoğrafsal imgeninontolojisidir. Ulaştığı sonuçlar dikkat çekecekölçüde Peirce’inkine benzer (Wollen 1989:127).

Mitry’e göre ise filmsel simge doğal olmakzorundadır. İzleyiciye görüntüde kendiliğindenvarmış, yönetmence özel olarak konmamış gibigörünmek durumundadır. Mitry “simge” söz-cüğünü filmsel yananlamları belirtmek içinkullanıyor. Ona göre simgede gösterilenlegösteren arasındaki nedenlilik ilişkisinin yanısıra gösterilenin göstereni aşması da söz konu-su olabilir. Mitry “simge” sözcüğünüSaussurecü anlamda kullanılır ve sinemadasimgenin Peircecü anlamda simgesel dizgeolmadığını söyler. Sinemasal simge her filmdevar, ama bu önceden varolan, değişmezliközelliği olan simgesel dizgenin gerçekleşmesideğildir (Büker 1985: 56-57).Mitry’nin bugörüşüne karşın Wollen (1989:154-155) sine-manın simgesel- dolayısıyla kavramsal- boyu-tunun varlığını kabul etmenin oldukça önemliolduğunu, çünkü nesnel eleştirinin en temelgüvencesinin bu anlayış olduğunu savunmak-tadır. Çünkü sinemasal gösterge, sinema dili yada göstergebilimi, sözel dil gibi yalnız belirtive görüntüsel gösterge türü göstergeleri değil,simgesel göstergeyi de içermektedir. Bu ger-çekten yola çıkarak yapılan bu çalışmada Kar-şılaşma adlı filmde simgelerin nasıl oluşturul-duğu incelenmeye çalışılacaktır. Filmin anlatı

yapısını destekleyen simgeler belirlenerekfilmin içeriği ile ilişkilendirilip yorumlanacak-tır. Simgelerin yorumlanması aşamasında gös-tergebilimsel çözümleme yöntemi içerisindeyer alan “simge” kavramı temel alınacaktır.Filmde temel olarak saptanan simgeler, adakavramı, Şahmeran tablosu, James Dean veMarlon Brando fotoğraflarıdır.

3. KARŞILAŞMA FİLMİNDE SİMGELER

Karşılaşma filmi adından da anlaşılabileceğigibi kahramanın kendisiyle karşılaşmasınıvurgulayan bir anlatı yapısına sahiptir. Kahra-manın kendisi ile yüzleşmesi ya da karşılaşma-sı bir adada gerçekleşiyor. Böylece kahramanın“gerçek” dünyadan kaçıp başka bir dünyayageçişi, yani iç dünyasına yolculuğu ile filmanlatısı başlıyor. Yukarıda da belirtildiği gibisimgesel göstergenin nesnesiyle arasında ben-zerlik yoktur. Simgesel gösterge uzlaşımsaldır.Çünkü simge anlıksal çağrışımın sonucundaoluşur. Nesnesine ancak bir yorumcu aracılı-ğıyla bağlanır. Yorumcunun varlığı vazgeçil-mezdir. Yorumcu ortadan kalktığında simgekendisini gösterge kılan niteliğini yitirir. Simgebize nesneyi göstermez. Onu imgelemimizdecanlandırmamızı sağlar (Büker 1996: 61).Böylece “ada” kavramı ile Sinan’ın iç dünyası-na olan yolculuk çağrıştırılarak göstergeninsimgesel boyutu filmde oluşturulmaya başlanır.Çünkü Ada kavramı insan için bir kaçışın sim-gesidir. İnsanoğlu yüzyıllardan beri, mutluluk,dirlik, düzen, ölümsüzlük yönündeki özlemle-rini çoğunlukla uzak bir ada görüntüsüyle bir-leştirerek getirmeyi seçmiş, günlük yaşamınkatı gerçekliğinden bunaldıkça, gönlündekiadanın mutlu yalnızlığına sığınmıştır. Dünya-daki, toplumdaki, uygarlıktaki yaşayış kolaykolay kavranamayan bir dağınıklığa bir karma-şaya yönelir, usanç vermeye başlarsa, yaratıcıkafalarda ada- dünya karşıtlığı belirir. Bir kim-senin “ada”yı şu ya da bu yolla değerlendirme-si kendini “dünya”da güven altında duyupduymamasına bağlıdır (Göktürk 1973: 10-15).Burada da Sinan somut bir Ada’ya kaçma-sına karşın simgesel olarak anlığında oluştur-duğu, sorunlarından kurtulabileceği bir Ada’yagider. Aslında filmde oluşturulan ada kavramıbelki de Sinan’ın kendi anlığında oluşturduğubir kavramdır. Çünkü Sinan “gerçek” dünyadasorunlarla karşı karşıyadır. En önemlisi ölümgibi çaresi bulunamayacak ya da dönüşü olma-

Page 221: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Simge Kavramı ve Bir Film Çözümlemesi: Karşılaşma (217-224)

221

yan bir girdabın içine girmiştir Sinan. Bir dahadüzeltemeyeceği bir şeydir bu. Oğlunun birmotosiklet kazasında ölümünün ardından kan-ser hastası olmuştur, karısıyla ilişkisi bozul-muştur. Onun için tek kurtuluş yolu “ger-çek”ten kaçmaktır. Bu kaçışın yolu da bir ada-dan geçer. Sinan hastalığından dolayı gördüğüterapi seansında Mahmut adlı bir adamla tanı-şır. Mahmut’un bir takım sırları vardır ve busırların çözümünü bulmak Sinan’a düşer ve bunedenle bir adaya gider. Yukarı da da değinil-diği gibi adaya gidişi nedensiz değildir. Gök-türk’ün de ( 1973: 18 )’de belirttiği gibi bellisınırlarla çevrili bir alan, içindeki her şeyintoplu bir bakışla kavranıp izlenebileceği biçim-de sunulur adada. Böylece Sinan gerçeklerdenkaçarken bir yandan da bu kapalı adada kendibilincini daha iyi izleme olanağına sahip olacakve kendisiyle yüzleşme olanağına kavuşacaktır.Bu yüzleşme gerçekleştikten sonra Sinan içinkurtuluş yolu gözükecektir. Sinan’ın kaçışındaona kılavuzluk edenin bir “baba” olduğunuunutmamak gerekir.

Bu iç dünyaya yolculuk ya da gerçek dünyadankaçışta en önemli ögelerden birisi de adada birkadın ve ona duyulan aşkın olmasıdır. Tıpkıbürosunda asılı duran Şahmaran’ın öyküsügibi. Zaten sonunda da adada kalmayı seçerekbelki gerçek özgürlüğü yakalayacaktır.

Sinan mimardır ve bürosunun duvarında birŞahmeran tablosu asılıdır. Bu tablo da Sinan’ınyaşadıklarının ya da yaşayacaklarının bir sim-gesidir. Çünkü Şahmeran’ın kahramanı ileKarşılaşma’nın kahramanı arasında paralel-likler kurmak olanaklıdır. Barthes’a göre birnesne, uzlaşım ve kullanım aracılığıyla başkabir şeyin yerine geçmesini olanaklı kılan biranlam kazandığında simge haline gelir (aktaranFiske 1996:123). Böylece yönetmen filmindeŞahmeran tablosu aracılığı ile ikinci kez gös-tergenin simgesel yanını yaratır.

Şahmeran’ın öyküsü şöyle gelişmektedir: Yı-lanların Kralı anlamına gelen “Şahmaran”sözcüğü Farsça bir sözcüktür. “Maran” yılananlamında olup, “Şah” sözcüğü kral anlamındakullanılmaktadır. Tarsus ve çevresindeki halkŞahmaran sözcüğünü yumuşatarak Şahmeranolarak kullanmaktadır (Tarsus Rehberi com,2005).Yoksul bir ailenin oğlu arkadaşlarıylabirlikte odun kırmak için ormana gider. Deli-

kanlı bu orman da bir kuyuya düşer. Bu kuyu-nun içi, Şahmeran üzerine anlatılan öykülerinkiminde bal doludur, kiminde ise saygı duyulankimsenin yaklaşamayacağı bir kuyudur. Deli-kanlı bu kuyuya düşer. Delikanlı kuyuda yı-lanlarla karşılaşır ve korkar. Ancak yılanlar onazarar vermez. İçlerinden bir tanesi insan başlıyılan vücutlu bir kadındır. Şahmeran delikanlı-ya “Misafirimsin, benden korkma der”. Onunladaha sonra pek çok sırrı kimseye anlatmamasıkoşulu ile paylaşır. Delikanlı zamanlaŞahmeran’a aşık olur ancak bir yandan daailesini görmek ister. Şahmeran bütün sırlarıanlatacağı için delikanlının gitmesine izin ver-mez. Sonunda dayanamaz ve delikanlıyı bıra-kır. Delikanlı sırları anlatmamak için köyüyerine başka bir köye gider. Burada kralın kızıağır bir hastalığa yakalanır. Tek çareŞahmeran’dır. Delikanlı Şahmeran’ın yerinisöylemesi için pek çok işkenceye maruz kalır.Delikanlı konuşmaz. Ancak büyük bir hastalı-ğın tek çaresinin Şahmeran olduğunu öğreninceyerini söyler. Şahmeran kralın huzuruna çıka-rılır. Sırrını açıklar. O günden sonra LokmanHekim efsanesi başlar (Aral 2004).

Sinan oğlunun ölümünden sonra yaşam sevin-cini kaybeder. Bir anlamda yolunu bulmaktazorlanır ve bir düşüş yaşar. Öyküdeki kuyuyadüşüş Sinan’ın yaşam içinde yolunu bulamayıpdüşüşünü simgeler. Bu düşüş onu kanser hasta-sı yapar. Sinan Ada’da hastalığı yenerek, acıla-rını unutarak yeniden yaşama başlar. Aslındaöyküdeki yılan motifinin ve öykünün LokmanHekim Efsanesi’nin kaynağı olduğu düşünül-düğünde sağlığı simgelediği bilinmektedir.Sinan’da tesadüfen adaya gider, orada Aslıadında bir kadınla tanışır ve iyileşmeye başlar.Ölen oğlunu daha az düşünür ve acılarındansıyrılır. Kötü bir şeyler beklerken aşkı ve oğlu-nu bulur. İyileşme bu noktada başlar. Sinan’ınaşık olduğu Aslı adaya ondan önce yerleşmiştirve adaya ilişkin bütün sırları bilir. Daha sonrabir cinayete ortak olurlar ve bu sırrı birliktepaylaşırlar. Ayrıca Aslı’nın oğlu Osman’ınbabasının Mahmut olduğunu, Adadaki polisşefinin Aslıya olan aşkını öğrenir.

Sinan Ada da oğlunun acısını unutur. Çünküonun yerine koyabileceği başka bir genç ço-cukla karşılaşır. Üstelik çocuğunda “baba”sıyoktur. Sinan Osman’a baba olabilecek nite-liklere sahiptir. Öte yandan Sinan Ada’ya

Page 222: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

222

gelmeden önce oğlunun ölümü üzerine hiçkonuşmaz. Bir tek oğlunun yaşı sorulduğunda“onyedi yaşındaydı” der. İzleyici oğlunun öl-düğünü bilir ama Sinan bunu itiraf etmez. A-da’da ise bir tek Aslı’ya oğlunun nasıl öldüğü-nü anlatır. Anlatmaya başladığı an unutmagelir. Tıpkı Hiroşima Sevgilim (HiroshimaMon Amour,1959) adlı filmde olduğu gibi.Kişi kendisi için özel olan bir şeyi anlatmayabaşladığında aslında unutmaya da başlamışolur. Sinan’da Aslı’ya oğlunun ölümünü an-latmaya başladığında oğlunun acısını unutur veiyileşme başlar. Adaya gidiş Sinan için kurtu-luştur. Belki kaybettiği aileyi tekrar kurmaolanağına sahip olacaktır. Ayrıca Sinan öykü-deki delikanlı gibi sevgilisine ihanet etmez.Onun sırlarını sonsuza dek saklar ve Adayatekrar geri döner.

Sinan düştüğü zor durum içinde, güçlüklerkarşısında hırpalandıkça değişir ve huzurakavuşur. Sinan insanların birbirlerini anlama-dıkları, iletişim kurmakta güçlük çektikleri,ölümlerin, hastalıkların olduğu “gerçek” dün-yadan sıyrılıp “ada”ya gider. Bu gidiş belkitesadüftür ama onun için kurtuluşun yoludur.

İnsanın ruhsal iç yaşantısının büyük önemkazandığı modern romanda olduğu gibi, yö-netmen de ada ortamında olay kahramanının yada kahramanlarının bilincini, sınırlı bir alandaderinliğine izler. Bu sınırlı alanda insan bilincikendini alabildiğine açar, çünkü ada ortamıdışarıdaki yaşayışın insanı şaşırtan, dağıtankarmaşasından uzaktır. Bu ortamda bilincinuğraşacağı nesnelerin sayısı azaldığından,duygularda, düşüncede belli yönde daha kesin-tisiz bir akış izlenebilir (Göktürk 1973:139).Aynı şekilde çağdaş anlatı filmlerinde dekahramanın kendisi ve içinde bulunduğu du-rum bir sorun olarak ortaya konur. Öykününyerine karakter geçer. Filmin kahramanı kendi-ne bakar ve kendini sorgular. Kahramanıneyleminin nedeni soyut bir sorunu ortaya çı-karmaktır. Çağdaş anlatı kahramanı somutsorunlarla uğraşmaz (Büker 1985: 101). Sinan,Osman, polis şefi Hasan ve Mahmut kameraya“mutluluk” üzerine konuşurlar. Osman “Ben bufilmin yönetmeniyim” diyerek kameranın butanıklığını vurgular. Öte yandan film polisiyefilm türünün özelliklerini yansıtır gibi gözük-mesine karşın bu türün içinde yer almaz. Filmboyunca “iyi”, “kötü”, “suç”, “masumiyet”,

“ölüm”, “mutluluk” gibi kavramlar tartışılır.Filmin sonunda adalet yerini bulur gibi yargıla-ra yer verilmez. Bu olay örgüsü içerisindekarakter anlatılır onun iç yolculuğu ya da kendikendisiyle karşılaşması önemlidir. Film buaçıdan bakıldığında çağdaş anlatı filmleri çeri-sinde yer alabilir ve anlatıya bağlı olarak sim-gesel göstergeleri oluşturur.

Filmin “ada” ve “Şahmeran” gibi simgeselgöstergelerinden bir diğeri ise Sinan’ın oğlu-nun odasında asılı olan James Dean fotoğrafı-dır. James Dean sinema tarihi açısından önemlibir yere sahip oyunculardan biridir. Okyay(1988: 176 )’a göre öfkeli, asi ve kırgın JamesDean beyazperdede belirir belirmez gençliğinilahı haline gelmiştir. Tıpkı Marlon Brandogibi. Brando Cennet Yolu (East of Eden,1955) adlı filmin setinde Elia Kazan’ın kendi-sini James Dean adında yeni bir oyuncu iletanıştırdığını ve bu oyuncunun oyunculuk tek-niği ve yaşam biçimi açısından özellikle deKanlı Hücum (The Wild One, 1954) filmin-deki halini örnek almak istediğini belirtmekte-dir (aktaran Lindsey 1995: 218). DolayısıylaSinan’ın oğlunun odasında James Dean, Os-man’ın odasında ise Marlon Brando’nun fotoğ-raflarının asılı olması nedensiz değildir. JamesDean ve Sinan’ın oğlu ölmüştür ancak MarlonBrando ve Osman yaşamaktadır. Böylece buiki olgu arasında bir bağ kurularak yönetmeninbir kez daha sinemada simgesel anlatımı ger-çekleştirdiğini söylemek olanaklıdır.

James Dean Asi Gençlik (Rebel Withous aCause, 1955) adlı filmi ile bir yandan ilahlaşır-ken bir yandan da meşin ceketi ve motosikletiile sinema izleyicisinin anlığına yazılmıştır.Ancak genç yaşta bir trafik kazasında yaşamınıyitirmiştir.Üstelik Asi Gençlik filminin çe-kimlerinin hemen ardından. Böylece Dean gençyaşta ölümü simgeleyen bir göstergeye dönü-şürken bir yandan da sonsuzluğun simgesiolmuştur. Okyay (1988: 177) bu olguyu şutümceler ile dile getirmiştir: “ Önünde sonsuzadek uzanır gibi görünen parlak bir meslek ha-yatı olduğuna inanılırken, başarılı bir oyuncu-luktan efsaneliğe, süperstarlığa, bütün dünyagençliğinin taptığı, özdeşleştiğini hem biliphem bilmeyerek özdeşleştiği kahramanlığageçtiği sırada ölmüştü. Ölerek, ölmemeyibaşarmıştı”. Sinan’ın oğlu da bir motosikletkazasında ölmüştür ve odasında James Dean

Page 223: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Simge Kavramı ve Bir Film Çözümlemesi: Karşılaşma (217-224)

223

fotoğrafının asılı olması nedensiz değildir.Böylece yorumlayan Dean ve Sinan’ın oğluarasındaki bağlantıyı anlıksal çağrışım sonu-cunda gerçekleştirir. Dean’in bir yandan son-suzluğu simgelemesi ise Sinan’ın oğlunu tekrarOsman’da bulması olarak yorumlanabilir.

Osman’ın odasında ise Marlon Brando’nunfotoğrafı asılıdır. Marlon Brando sinema izle-yicisi için meşin ceketi ile anlam kazanmıştır.Kanlı Hücum filminde giydiği ceket o dönem-de moda olmuş ve Brando ile örtüşmüştür.Marlon Brando’nun çevirdiği beşinci film olanKanlı Hücum California’daki küçük bir çiftçikasabasında terör havası estiren bir motosikletliçeteyi anlatan gerçek bir hikayeden yola çık-maktadır. Marlon Brando filmde giydiği T-shirt, kot ve deri ceketinin birdenbire asiliksembolü olmasına şaşırdığını söyler Ardındanbu filme insanların bu denli ilgi göstermesininnedenini birkaç yıl sonra üniversitekampüslerinde başlayacak ve tüm Amerika’yayayılacak olan toplumsal ve kültürel dalgalan-malara bağlar (aktaran Lindsey 1995:172-175). Osman’da motosikleti ve deri ceketi ile“asi”bir genç olduğunu vurgular. Ayrıca içindebarındırdığı şiddet duyguları da bu filmimiçeriği ile örtüşür. Dolayısıyla Osman ve KanlıHücum’un kahramanı arasında simgesel birilşki kurmak olanaklı hale gelir. Daha sonraanlıklara Marlon Brando Baba (TheGodfather, 1972 ) filmi ile yazılır. Böylecehem asi hem de babasız olan Osman ileörtüşür. Osman da baba kimliğini Sinan’dabulur. Sinan onun istediği karakterde bir baba-dır.

Böylece Ada kavramı, Şahmeran, James Deanve Marlon Brando fotoğrafları ile döngü ta-mamlanır. Filmin ilk ayrımında pervanelervardır. Döner. Yani bir kısır döngü söz konu-sudur. Bu pervanelerin gölgesi yere düşer.Yaşamda her şey bir tekrar içindedir.

SONUÇ

Göstergebilim iletişim amaçlı bütün aracıları,göstergeleri inceleyen, birbirleriyle olan ilişki-lerini araştıran, türlerini saptamaya çalışanbilimdir. Kızılderililerin dumanla haberleşme-lerinden, modadan, yazından, matematik for-müllerinden, mimariden, resme, edebiyata, şiirekadar yayılan, yani tüm kültür olgularını kap-

sayan geniş bir alana sahiptir. Göstergebilimiçin, kültürü iletişim açısından inceleyen bilimdalıdır da denilebilir (Erkman 1987: 11). Buyaklaşım iletişim çalışmaları açısından yeni birterimler dizisini de beraberinde getirmiştir.Bunlar gösterge, anlamlandırma, görüntüselgösterge (ikon), belirtisel gösterge (index),düzanlam, yananlam gibi terimlerdir (Fiske1996: 61). Göstergebilim dikkatini önce metneyöneltir. Ayrıca alıcı ya okuyucunun çok dahaetkin bir rol oynadığını kabul eder. Gösterge-bilim “ alıcı” terimi yerine “okur” teriminikullanır. Çünkü “okur” terimi çok daha önemlibir etkinliği ifade eder ve dahası, okuma öğre-nilen bir şeydir. Yani okurun kültürel deneyimitarafından belirlenir. Okur kendi deneyimlerini,tutumlarını ve duygularını metne taşıyarakmetnin anlamlandırılmasına doğrudan katkıdabulunur ( Fiske 1996: 61-62).

Göstergebilimsel eleştirinin sinemada varolma-sında büyük katkıları olan C. Metz ve P.Wollen farklı bakış açılarıyla göstergebilimeyaklaşırlar. Metz dilbilim yöntemlerinin sine-ma göstergebilimini kurmada sürekli ve değerlibir yardım sağladığını düşünür. Wollen isedilbilime bu başvurunun doğru olmadığını,Pierce’ın genel gösterge kuramının çok dahagüvenli olduğunu vurgular (Harman 1985:257). Karşılaşma adlı filmde de Ömer Kavursinemada anlamın oluşma sürecinde önemli biryeri olan “simge”sel anlatıma başvurmuştur.Pierce’ün simge kavramı ile Ömer Kavur’unyarattığı simgeler arasında paralellikler görmekolanaklıdır.

Ömer Kavur Karşılaşma adlı filminde anlamınizleyicide anlıksal çağrışım yoluyla oluşmasınısağlar. Böylece örtük olarak duran bir takımsimgesel göstergeler olay örgüsü ile iç içegeçer. İzleyici kültürel birikimi sonucundaiçerik ile simge arasındaki nedensiz ilişkiyiçözer ve filmi yeniden yaratma sürecine girer.Filmde kullanılan simgeler (Ada, Şahmeran,James Dean, Marlon Brando ) belki tek başla-rına bir anlam ifade etmemektedirler ya dailişki kurulan nesne ya da kişi ile aralarındanedenli bir bağ yoktur. Filmde Şahmeran veSinan, James Dean ve Sinan’ın oğlu, MarlonBrando ve Osman arasında da nedenli bir ilişkiyok gibi gözükmektedir. Ancak örtük olarakduran bu simgeler film kahramanları ile karşı-laştırıldığında yeni bir okumanın gerçekleşme-

Page 224: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

224

sine olanak tanımaktadırlar. Eş deyişle simgeile nesnesi arasındaki bağ okur ya da Pierce’ündeyimi ile yorumcu aracılığı ile anlam kazananbir gösterge haline dönüşmektedir.

Ömer Kavur sinemada anlamın oluşmasındaönemli bir yeri olan “simgesel” anlatımı gö-rüntüsel göstergelerin yanısıra sözel göstergeleraracılığı ile de oluşturmaktadır. Kahramanlarınölüm, mutluluk ve zaman üzerine tartışmalarıbunların birer örneğidir. Bu sözel göstergelerbir yandan da simgesel göstergeleri desteklerniteliktedir. Çünkü Şahmeran, James Dean veMarlon Brando öykülerine bakıldığında yuka-rıda sözü edilen sözel göstergeler ile deilişkilendirilebileceğini görmek olanaklıdır.Böylece Ömer Kavur Pierce’ün ikon, belirti,simge olarak ayrımladığı gösterge birimlerin-den simgeyi anlatımında yetkin bir biçimdekullanarak sinema diline önemli bir katkı ge-tirmektedir.

KAYNAKLAR

Aral C (2004) İnadına Renkler, http: // www.aksam. com.tr / arsiv/ aksam/ 2004/02/16/yazarlar/ yazarlar 222. html. 17.05.2004.

Başkan Ö (1988) Bildirişim, Altın Kitaplar,İstanbul.

Büker S (1985) Sinema Dili Üzerine Yazılar,Dost Kitabevi Yayınları, Ankara.

Büker S (1991) Sinemada Anlam Yaratma,İmge Kitabevi, Ankara.

Büker S (1996) Film Dili Kuramsal ve EleştirelEğilimler, Kavram Yayınları, İstanbul.

Erkman F (1987) Göstergebilime Giriş, AlanYayıncılık, İstanbul.

Fiske J (1996) İletişim Çalışmalarına Giriş,Süleyman İrvan (çev), Ark Yayınları, Ankara.

Göktürk A (1973) Edebiyatta Ada, Sinan Ya-yıncılık, İstanbul.

Guiraud P (1975) Anlambilim, Gelişim Ya-yınları, İstanbul.

Harman G (1985) Sinema ve Göstergebilim:Birkaç Bağlantı Noktası, S. Büker (çev), Si-nema Kuramları, Büker S ve Onaran O (ed)Dost Kitabevi Yayınları, Ankara.

Lindsey R (1995) Brando Annemin ÖğrettiğiŞarkılar, G. Koca (çev), Remzi Kitabevi, İs-tanbul.

Monaco J (2001) Bir Film Nasıl Okunur?, E.Yılmaz (çev), Oğlak Yayıncılık, İstanbul.

Okyay S (1988 ) James Dean, Gergedan Yer-yüzü Kültürü Derg, No: 17, Dönemli Yayın-cılık, İstanbul.

Rifat M (1990) Dilbilim ve GöstergebiliminÇağdaş Kuramları, Düzlem Yayınları. İstanbul.

Tarsus Rehberi (2005) http// www.tarsus reh-beri. com. 11.02.2005.

Wollen P (1989) Sinemada Göstergeler veAnlam, Metis Yayınları, İstanbul.

Page 225: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

SİNEMA VE TELEVİZYONDA TEKNOLOJİNİN ÖNEMİ

A. Şükrü Künüçen*

“Yeni makineler veya teknikler yalnızca yeni bir ürün değil, aynı zamanda taze, yaratıcı düşünceler için birer kaynaktır.”**

ÖZETTeknolojinin gündelik yaşamımızda olduğu gibi sanat alanında da önemli bir yeri vardır. Tekno-lojik aletler her şeyden önce fiziki katkılarıyla yapımların ortaya çıkmasına aracılık ederler. Butemel işlevin yanı sıra alet kullanımı yapılan işi kolaylaştırma, çabuklaştırma, yaratıcılığa olanaktanıma, niteliği arttırma, estetik yapıyı kurma, harcamalarda tasarruf sağlama gibi çeşitli kaza-nımlar sağlar.Görüntü sanatları teknolojinin varlığı üzerine kuruludur. Sinema ve televizyon yaratıcı bir uygu-lamayı gerektirir ve bu yaratıcı uygulamada teknoloji önemli bir rol oynar. Sinema ve televizyonalanındaki teknolojik gelişmeler bu araçların çalışma biçimlerinde önemli değişikliklere yol aça-rak yeni anlatım biçimlerini ortaya çıkarmıştır. Yapımların gerek çekim gerekse kurgulanma süre-cinde devreye giren teknolojik aletler bir yandan yapımların biçimi üzerinde etkili olurken diğeryandan da bu biçimle içerik/anlam üzerinde çeşitli etkilere yol açmaktadır.

Anahtar sözcükler: Teknoloji, sinema-televizyon, teknolojik gelişme, teknolojik aletler, sanat, ya-pım, anlatım biçimleri.

THE IMPORTANCE OF TECHNOLOGY IN CINEMA AND TELEVISION

ABSTRACTTechnology also has an importance in arts as it has in our daily lifes. First of all, technologicaltools helps physical contribution in productions to be made. Also with this main function, toolsmakes the process of production easier, quicker, more creative, qualified, aesthetical and lesscheap.Visual arts are based on the existance of the technology. Cinema and television requires a crea-tive application and this technology plays an important role on this creative application. Techno-logical developments in cinema and television leads to important differences in tools’ principal ofwork and this developments have created new ways of narration. The technological tools help usduring the shooting and editing process have importance on the styles of production and alsoleads to different effects on the content/meaning of the style.

Keywords: Technology, cinema and television, technological development, technological tools,arts, production, narration forms.

* Yrd. Doç. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi** Toffler (1981: 33).

GİRİŞ

Teknoloji gerek gündelik yaşamımızda gereksesanat yapıtlarının üretim sürecinde önemli biryere sahiptir. Sanat bir anlamda, duygu vedüşüncelerin aktarma yöntemi olarak tanımla-nabilir. Bu aktarma yönteminde aracı olanteknik, sanat ürünlerinin oluşumunda sanatıntürüne bağlı olarak az ya da çok ama, önemlibir rol oynar. Özellikle uygulamalı sanatlarteknolojik gelişmelere çok daha bağımlıdır.

Tarihi süreç içinde sanatın gelişmesi maddi veteknik olanaklara bağlı oldu. Sanat özneldir,yaratıcı bir uygulamayı gerektirir ve sanatısanat yapan da budur. Sanatta yaratıcı uygula-ma, sanatçının düşüncesinden başlayıp teknikve anlatım diline ilişkin süreçleri içerir. İnsan-lık tarihine baktığımızda sanatsal yaratımın aletolmadan ortaya çıkamadığını ve sanat eserideğerini kazanamadığını görürüz. Örneğin, ilkinsanlar teknolojik gelişmeler sayesinde made-ni işlemeyi başarmış ve bu da yeni sanat ürün-lerinin doğmasına yol açmıştır. Sanat temel

Page 226: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

226

olarak düşünsel bir iş, ancak maddeye çevrilir-ken malzeme ve teknik istiyor.

Teknolojinin yaşamımızdaki rolünden sözedildiğinde, çoğumuz genellikle neyin imaedildiğini anlarız. Ancak, teknolojiye yükledi-ğimiz bu anlam, teknolojinin teknikle adetaözdeşleşmiş anlamına daha yakındır ve bugenel anlam teknolojinin düşünsel ve estetikboyutunu gözden kaçırmamıza neden olabilir.Teknolojik araçlar bir taraftan üretimde sağla-dıkları kolaylıklar nedeniyle sorunlara çeşitliçözümler getirirken diğer taraftan da insanlarayaratıcılıkları, düşünce yöntemleri konusundabüyük olanaklar sağlarlar. Böylelikle sanatalanındaki teknolojik gelişmelerle sanat dalla-rında yeni anlatım biçimleri ortaya çıktı vesanat, teknolojiyi bünyesine katarak yapıtınbiçim ve içeriğinde değişikliklere yol açtı.

Sinema ve televizyon yapımları insan gücü,teknolojik malzeme ve organizasyon öğelerininbir araya gelmesiyle oluşur. Bu temel öğeler-den biri olan teknolojik malzeme önceliklesinema-televizyon yapımlarının fiziki olarakortaya çıkmasında temel bir rol oynar.

Örneğin bir televizyon kamerası elektronikdonanımıyla görüntüyü oluştururken videoband kamera tarafından oluşturulan görüntününsaklanmasını, video göstericiler video bandüzerine saptanan görüntünün izlenebilmesinisağlarlar. Ancak teknolojinin sinema ve tele-vizyondaki rolü, yapımları fiziki olarak ortayaçıkarma, yapılan işi kolaylaştırma, yeni tekno-lojilere zemin oluşturma gibi yalnızca maddiunsurlarla sınırlandırılamaz.

Bunların yanı sıra teknolojinin yaratıcılığageniş olanaklar sağlayarak, yapımların estetikyapısını güçlendirerek ve anlatım dili üzerindeetkili olarak sinema ve televizyon yapımlarındaönemli bir rolü vardır. Teknolojik gelişmelerinsağladığı olanaklar sanat ürünlerinin üretimbiçimlerini doğrudan etkilemektedir. Teknoloji,bir neden olarak bir yandan teknik katkılarıylasanat ürününün biçimi üzerinde etkili olurkendiğer yandan da bu biçimle içerik/anlam üze-rinde yol açtığı çeşitli etkilere sahiptir. Bunedenle çalışmamızda, teknolojik araç-gereçlerin sinema ve televizyon yapımlarındaortaya çıkardığı sonuçlara başka bir deyişle,“neden” ve “sonuç” kavramlarına teknoloji ile

sinema ve televizyon arasındaki ilişki açısındanbakmaya çalışacağız.

TEKNOLOJİ KAVRAMI VE GÖRÜNTÜSANATLARI

Teknoloji sözcüğü genel olarak, bir endüstridalıyla ilgili yapım yöntemlerinin, araçlarınınve süreçlerinin incelenmesini içeren bir kav-ram. Teknoloji sözcüğünün kökeninde yer alanteknik, temel olarak alet yapma ve alet kulla-narak bir şey yapma, üretme anlamında kulla-nılıyor. Dolayısıyla “alet” sözcüğü teknolojikavramı içinde ayrı bir önem kazanıyor.

İnsanoğlu başlangıcından bugüne doğayla olanilişkisini kendi lehine geliştirmenin, hayatınıdaha rahat ve daha kolay sürdürebilmenin yol-larını aramıştır. Tüm düşünce gücünü bu yöndeyoğunlaştıran insan, öncelikle yaşamını sürdü-rebilmek ve hayatını daha da kolaylaştırmakiçin çeşitli aletler geliştirmiş ve bunları kul-lanmıştır. Bu nedenle insanların alet yapmayabaşlamasıyla teknoloji tarihinin de başladığınısöyleyebiliriz. Sonuçta insanın doğa ile müca-delesi araç, gereç ve bilgi olarak teknolojiyiüretmiştir. Teknolojik aletler insan düşüncesi-nin gelişimi sonucu ortaya çıkmıştır. İnsan bualetleri geliştirdikçe kendi becerisi de gelişmiş,kendi becerisinin gelişmesi de yeni aletleringelişmesine yol açmıştır. Başka bir deyişle,insan düşüncesinin gelişimi çeşitli araçlarınüretilmesini sağlamış, üretilen araçlar da insa-nın düşünme kapasitesini geliştirerek onlarayeni ufuklar açmış, insanların düşünce alanla-rını genişletmiştir. Başlangıçtan günümüzeteknoloji ve düşünce bu şekilde birbirlerinietkileyerek, destekleyerek gelişmeye devametmiş ve pek çok soruna yeni çözümler üretile-bilmiştir.

Toffler (1981:31) teknolojinin kendi kendisiylebeslendiğini ve teknolojinin daha çok teknolo-jiyi olanaklı kıldığını ve yenilik sürecine gözatarsak bunu göreceğimizi söyler. Ona göreteknolojik yenilik, birbirlerini güçlendiren birçember biçimindeki üç evreden oluşur. İlkolarak yaratıcı, uygulanabilir düşünce vardır.İkinci evre, birincinin pratik olarak uygulanma-sıdır. Üçüncü evreyse, uygulamanın toplumayayılmasıyla oluşur. Teknolojinin yayılması,yeni düşünceler doğurup, yeni yaratıcı düşün-ceye olanak sağladığı zaman süreç tamamlanır,

Page 227: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Sinema ve Televizyonda Teknolojinin Önemi (225-234)

227

çember kapanır. Zamanımızda, bu çemberioluşturan evrelerin arasındaki süre kısalmakta-dır.

Sanatın ayırıcı özelliklerinden biri, onun gün-lük, basit ve sıradan şeylerin üstünde olmasıdır.Yani sanat, bir şeyi ‘özel’ kılmaktır. Bir şeyinözel hale getirilerek bir sanat ürünü olabilmesiiçin önce belirginleşerek farklılaşması ve ye-niden yorumlanmış olması gerekir. Bir nesne-nin, kişinin, olgunun farklı biçimlerde görsel-leştirilmesinin farklı görüntüleri ortaya çıkar-ması farklı algılama ve estetik doyumlara ne-den olacaktır. Aksi halde her gün karşılaştığı-mız sıradan nesneler fotoğraf sanatının örnek-leri olarak sanat galerilerinde yer alamazdı.Burada belirleyici olan şey, görüntüye konuolan nesnelerin sanat eseri olarak yansıtılmabiçimleri, başka bir deyişle görüntünün oluştu-rulma biçimleridir. Bir şeyin özel kılınarak birsanat ürünü haline dönüşmesinde teknolojikaletler önemli bir rol üstlenirler. Sanatçınınzihninde tasarladıklarını gerçekleştirebilmesiyani, görüntülerini istediği gibi biçimlendire-bilmesi için kullanılan teknolojik araç-gereçlerelle zihin arasındaki koordinasyonun sağlan-masına aracılık eder.

Sinema, televizyon, fotoğraf gibi görsel sanat-ların temel malzemesi “görüntü”dür. Diğersanatlarda olduğu gibi sinema-televizyoncununda yapımını oluştururken en temel isteği izleyi-ciyi etkilemektir. Mesajını en etkili bir biçimdeaktarma çabasında olan sanatçı bu amacınıgörüntüler aracılığı ile gerçekleştirmeye çalışır.Görüntüler ise teknolojik aletler tarafındanüretilirler. Vilém Fluser’in (1994:20) belirttiğigibi:

“Aletler, üretim süreci içerisinde, nesneleridoğada bulunduğu konumdan alarak, bizimbulunduğumuz yaşam düzeyine ulaştırırlar.Bunu yaparken de, sürece tabi olan nesne-nin özgün biçimini değiştirerek (in-form)yeni bir biçime dönüştürürler. Kısaca aletle-rin nesnelerin biçimini değiştirdiğini söyle-yebiliriz. Yeni biçime kavuşan nesneler ar-tık doğallıklarını yitirerek, kültürel nesnedurumuna dönüşürler”.

Zaman içinde iletişim teknolojisindeki geliş-meler iletişimin içeriğini ve niteliğini de değiş-tirmiştir. Teknolojik gelişmeler sayesinde si-

nema ve televizyon dünyasına her geçen günyeni teknolojik aletlerin katılmasıyla bu ileti-şim araçları yeni bir yapıya kavuşmuş, etkilerifarklılaşmıştır. Teknolojik gelişmelerle içeriğinaktarma teknikleri ve biçimleri de değişmiştir.

Sinema, televizyon ve fotoğraf sanatında tek-nolojik aletler aracılığı ile kameranın önündekivarlıklar, olgular değiştirilip onlara başka bi-çimler verilebildiği için teknolojik aletler sa-natçıya görünen üzerinde kontrol sağlama,onları kendi istek ve amacına göre yenidenyaratabilme olanağını vermiştir. Doğadakivarlıkların, olayların fotoğrafik görüntülerhaline dönüştürülme sürecinde devreye girenteknolojik aletler biçimsel bir değişikliğe yolaçarken bu değişikliğe bağlı olarak da izleyici-ye yeni iletiler sunarlar, değişik doyumlar sağ-larlar.

Monaco’ya (2002: 69-72) göre bütün sanatdalları yalnızca toplumun siyaseti, felsefesi yada ekonomisi tarafından değil, aynı zamandateknolojisi tarafından da biçimlendirilir. Builişkinin her zaman açık olmadığını ve bazenteknolojik gelişmeler sanatın estetik sistemindedeğişikliğe neden olabileceğini, bazen de este-tik sistemlerin yeni bir teknolojiyi gerektirebi-leceğini söyleyen yazar, sanatsal dürtüler tek-noloji aracılığıyla dışa vurulana dek sanat ese-rinden söz edilemeyeceğini vurgular. Ona göre:Matbaa makinesi olmasaydı roman asla ortayaçıkamazdı. Tiyatro yeni ışıklandırma teknikle-rinin ortaya çıkması ve dolayısıyla da iç me-kanlarda ark ışıklarının önünde tiyatro yapma-nın olanaklı hale gelmesiyle çok radikal birbiçimde değişmiştir. Yağlıboyanın bulunuşuressamlara kendilerini ifade etmede eşsiz birçeşitlilik sağlamıştır ama yağlıboya bulunma-saydı, ressamlar yine de resim yaparlardı. Mo-dern anlayış, sanat ile teknoloji arasında uz-laşmaz bir çelişki olduğunu iddia etse de, bu ikialan arasında çok yakın bir ilişki vardır ve azbulunur bir dahi olan Leonardo da Vinci bu ikialanı birbiriyle çok iyi uyuşturarak eserlervermiştir. Endüstri çağının başlı başına büyüksanatsal katkısı olan kayıt sanatları -film, seskaydı ve fotoğraf- karmaşık, olağanüstü veoldukça gelişkin bir teknolojiye göbekten bağ-lıdır. Hiç kimse film yapımının bilimsel vesistematik süreçleri konusunda yeterli bilgisahibi olmadan, bunların etkilerini anlayacağıkonusunda umuda kapılmamalıdır.

Page 228: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

228

Monaco’nun yukarıda yer alan “kayıt sanatlarıgelişkin bir teknolojiye göbekten bağlıdır” sözükuşkusuz televizyon için de geçerlidir. Tekno-lojik gelişmeler sonucu televizyon ortaya çık-mış ve zaman içinde oldukça karmaşık birteknolojinin kullanıldığı bir alan haline gel-miştir. Günümüzde sinema ve televizyon tek-nolojileri birbirlerini destekleyerek yakın birişbirliği içinde gelişimini sürdürmektedir.

19. yüzyılın başlarında üretici güçlerin gelişi-minin fotoğrafik tekniğin yaratılmasını sağla-ması aynı zamanda sinema tekniğinin de kay-nağını oluşturdu. Teknik, sinema üretiminintemelidir. Sinematografik sanat oldukça kar-maşık bir süreci içerir. Çağdaş sinema, sanatınyalnızca özel bir dalı değil aynı zamanda en-düstrinin de bir dalıdır ve kendine özgü birtabanda gelişmiştir (Nilsen 1959: 7).

Fotoğrafa bağlı olarak gelişen ve teknik aracı-lığı ile görüntülerin ve seslerin kaydedilmesiolan sinema 19. yüzyılın en önemli gelişmeler-den biri olarak kabul edilir. Sinema, teknolojiçağının bir aracı olarak doğmuştur. Neale’ın(1985: 1) da vurguladığı gibi;

“Sinemanın varlığı fotoğraf, kamera, pro-jeksiyon, ses kaydı gibi belirli teknolojilerinvarlığı üzerine kuruludur. Sinema da buteknolojilerden ayrı düşünülemez. Onun et-kileri, süreci, gelişmesi yalnızca varolu-şuyla açıklanamaz. Sinema karmaşık bir ol-gudur. Bir endüstridir ve ekonomik belirle-yicileri de içerir. Sinema aynı zamandaMetz’in sözleriyle ‘mental makine’dir an-lamlar ve zevklerin üretimi için bir aygıttırve estetik stratejiler ve psikolojik süreçler i-çerir. Teknoloji gerekli bir faktör olarak buiki aşamada da bulunur”.

Teknoloji öncesi çağda insanoğlu bir bakımakendi fiziksel yetenekleriyle sınırlıydı. Örneğinbir müzisyen kendi sound’unu kendi çalarak yada söyleyerek yaratıyordu. Ressam gerçekgörüntüleri yakalayabilmek ya da algılayabil-mek için tamamen kendi gözüne bağlıydı.Doğrudan fiziksel sanatlar içinde yer almayanromancılar ve şairler de bir olayı ya da birkarakteri tanımlamada kendi gözlem güçleriylesınırlıydı. Oysa ses ve görüntü teknolojisindekigelişmeler bize, ses ve görüntüleri kaydedip,doğrudan herhangi bir sanatçının kişilik ya da

yeteneğinin zorunlu müdahalesi olmadan bun-ları gözleyiciye iletebilme olanağı sunuyor. Busayede yazılı dilin gelişimine eşit olan yeni biriletişim kanalı açılmış oldu (Monaco 2002: 72-73).

Vurgulanmaya çalışıldığı gibi, sinema sanatınıdiğer sanat dallarından ayıran en önemli özel-liklerden biri, film yapımlarında kullanılanteknolojik araç-gereç ve malzemelerdir. Bunedenle çoğu sanat dalının ortaya çıkışı nere-deyse insanlık tarihine dayandığı halde sinemaancak 19. yüzyılda ortaya çıkabilmiştir. Kuşku-suz, sinema gibi televizyon da teknolojik geli-şim sürecinin ürünüdür.

GERÇEĞİN YENİDEN ÜRETİMİNDE“ALET”İN ROLÜ

İnsanın doğadaki varlıkları bir yüzey üzerindesaptama çabaları önceleri temelde gerçeği taklitetmeye dayanıyordu. Görüntünün elde edilişin-den çok daha sonraları farklı amaçlarla sanatsalve estetik kaygıların peşine düşen sanatçılartekniğin olanaklarıyla gerçeğin yeniden üretimisürecinde yapıtlarına yeni biçimler, yeni an-lamlar kazandırdılar. Fotoğrafın ortaya çıkışın-dan bu yana bir kamera aracılığıyla elde edilenfotoğrafik görüntü ile görüntüye konu olannesne arasındaki ilişki bir tartışma ve araştırmakonusu olmuştur. Sanat yansıtmadır ancak,yansıtılan ve gerçekte olan aynı şey değildir.

“Gerçekliği yeniden üretebilme insanın es-kiden beri aradığı bir yetenektir. Ancak in-san, bir nesne ile onun görüntüsünün birbi-rinden tümüyle farklı iki şey olduğunun daçok eskiden bilincine varmıştır. Sanatın ha-reket alanının genişliği belki de bu bilinçteyatmaktadır. Ancak bu, sanatın gerçeği onauygun biçimde yeniden üretme arayışınınbulunmadığı anlamında alınmamalıdır. Tamaksine gerçek ile imgesi arasında yakınlıkarayışı sanatın küçümsenmeyecek kanalla-rından birini oluşturmuştur. Fotoğraf tekni-ğinin bulunuşu bir çok insanın kafasındaartık varolan bir gerçeğin sanat düzlemindenesnel olarak yeniden üretilebilmesi yolun-da çok önemli bir aşamaya gelindiği düşün-cesini doğurdu” (Özkök 1984: 3).

Sanatta insanın, gerçeği, öznel deneyimlersonucu sahiplendiğini ifade eden Tarkovski’ye

Page 229: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Sinema ve Televizyonda Teknolojinin Önemi (225-234)

229

(1992: 44) göre: “Sanat, sanatçının tüm dünyayasalarını sezgisel olarak yakalama arzusuşeklinde ortaya çıkar: Güzellik ve çirkinlik,insancıllık ve acımasızlık, sonsuzluk ve sınırlı-lık. Bütün bunları sanatçı, “mutlak”ı yakalayangörüntüyü yaratma aşamasında kendine özgübir tavırla yeniden şekillendirir”.

Sanatçının görüntüyü yeniden şekillendirmesüreci sonunda bir yorum da ortaya çıkmakta-dır. Bu nedenle, Kılıç’ın belirttiği gibi, “ekran-daki görüntü, bir yönüyle hemen gerçekleşen,gerçeğe uygun, güncel ve doğaldır. Bir yönüylede yapmacık, mesafeli, yapay ve yorumsaldır”(2000: 9). Bu konuda Ceylan da görüntünün,öznenin kendi dışındaki şeyler üzerinde kendiadına bir taraflılık kurma aracı olduğunu vefotoğrafa dönüştürülmüş hiçbir görüntününkendi yalın gerçeğine uygun olmayıp, daha çokyorumlama olduğunu söyler (1988: 15).

Kanburoğlu fotoğrafik görüntünün gerçekliğikonusunda şunları söyler: Eğer fotoğrafın ya-ratılmasının tüm aşamalarında manipülasyonsöz konusu oluyorsa, çeşitli objektifler vefilitrelerle, değişik müdahalelerle görüntünündeğişerek duyarkata aktarılması söz konusuysagörünen gerçek ne kadar gerçektir? Fotoğraf,her ne kadar gerçeği tam manasıyla yansıtarakgerçekçi bir dil gibi gözükse de teknolojikgelişmeler bu dilin gerçekliğini değiştirebilir vefotoğrafın gerçekliği tartışılabilir. Fotoğrafikgörüntü, teknik süreci kapsamında içerdiğideğişikliklerden ötürü her zaman bir “dönü-şümdür (2003: 33-34).

Mitry, fotoğrafik bir görüntünün objektiftengörülen gerçeğin “mekanik” bir yeniden üreti-mi olduğunu söyler. Kullanılan mercekler,aydınlatma, diyafram gibi teknik unsurlar bugörüntünün gerçeğin yorumlanmış bir biçimiolmasına neden olur (aktaran Zıllıoğlu 1981:174). Berger’in (1988: 9) “Bir imge yenidenyaratılmış ya da yeniden üretilmiş görünüm-dür” dediği gibi sinema ve televizyonda yansı-tılan gerçek, kullanılan teknoloji aracılığıylayeniden üretilerek yansıtılan gerçektir ve bugerçek yönetmenin isteğine göre değişik bi-çimlerde yorumlanabilir.

Diğer sanatlar gibi görüntü sanatları da yaratı-cının sanatıdır. Sinema ve televizyonda tekno-lojik araçlarla yeniden üretilen dünyada sanat-

çının öznel yaklaşımıyla gerçeğin nesnel can-landırılışı söz konusudur. Sanatçının öznelsüzgecinden geçenler sanatsal malzemeyi o-luşturur ve bu malzemeyle daha sonra gerçeğingörüntüsünün bir yansıması olan dünya kuru-lur. Öğretim üyesi ve Ressam Ahmet Yeşil(2006) bir yazısında “Bir dünya kurdum, bili-nen gerçek dünyanın içinde” der. Sinema vetelevizyon da böyle bir dünya sunar izleyicisi-ne. Kameranın önündeki gerçek dünya, görün-tünün oluşturuluş sürecinde görüntü ve sesöğeleri aracılığıyla bir başka biçimde yenidenkurulur. Burada, fotoğrafik görüntünün oluşu-munda sanatçının çeşitli yollarla kameraya vekamera önündeki nesnelere müdahale konusuönem kazanmaktadır.

Karadağ, bir görüntünün sahip olduğu herbiçim, aynı zamanda düşünceleri de yeni birbiçime kavuşturduğunu söyler. Ona göre, gö-rüntüleri güçlü nesneler haline getiren, bu nes-nelerin optik dönüşümler sonucunda yeni nite-likler kazanmış olmasıdır (2004: 30). Önceleriyalnızca görüntünün fiziki oluşum sürecindekigörüntü düzenlemesi, ışık, pozlandırma, netlikgibi biçimsel unsurlar bir görüntü için tartışmakonusu olurken daha sonraları görüntülerin biranlatım aracı olduğu konusu önem kazandı.Yaratıcı bir ifade aracı olan video sanatı veonun teknolojisi arasındaki ilişki değerlendirenMarshall videonun sonsuz sayıda işlenebilen vemodellenebilen esnek bir ortam olması nede-niyle sanatçıların dikkatlerini sanat nesnesin-den çok sanat eserinin üretim sürecine yönelt-meye başladıklarını söyler (aktaran Armes1995: 55-56). Yeniden üretilen görünümlerinüretim sürecinde çeşitli teknolojik araçlarınkatkısı onlara doğada ham olarak var olangörüntülerinden farklı biçimler, anlamlar ka-zandırmaktadır. Güngör’ün (1994: 10-11) ifadeettiği gibi:

“Sinema biçiminin temel malzemesi olarakkabul edilen görüntünün resimsel özellikle-rinden gelen çizgi, şekil, ışık, gölge, ton,renk, leke, derinlik, ölçek, bakış açısı gibideğişkenlerine, zamana yayılan sinemanındevinimi ve görüntü teknolojisinden ödünçaldığı tüm optik, mekanik, kimyasal, elekt-ronik değiştirme olanakları katılmakta vebu değişkenleri sonsuz sayıda seçme ve dü-zenleme olanağı, gösterilen şeyin sonsuzcadeğiştirilebilmesine, dolayısıyla sinemada

Page 230: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

230

gösterilen şeyden çok, onu gösterme biçi-minin önem kazanmasına neden olmakta-dır”.

SİNEMA-TELEVİZYONDA “NE ?” VE“NASIL ?”

Sinema ve televizyonda yalnızca “ne” anlatıla-cağı değil “nasıl” anlatılacağı da önemli birkonudur. Bir görüntünün “neyi” gösterdiğikadar “nasıl” gösterdiği hem biçim hem deiçerik açısından önem taşır. Bir yönetmen neçekeceğinin kararını verdikten sonra bunu nasılçekeceği ve çektiklerini nasıl sunacağı konularıüzerinde yoğunlaşır. Sinema ve televizyondaçerçeveleme, kamera yüksekliği, çekim ölçeği,özel efekt, aydınlatma, renk, optik kurallar, ses,kurgu gibi çeşitli öğeler bir yandan biçimioluştururken diğer yandan bu biçimle bağlantılıolarak içeriği de etkilerler, oluştururlar. Diğerbir deyişle, bu öğeler içsel bir içeriğe de sahip-tir ve her biçimin, biçimi oluşturan her biröğenin içsel bir içeriği, sembolik anlamlarıvardır. Örneğin, özel bir aydınlatma biçimiyleya da kamera açısıyla bir nesneyi, kişiyi önem-sizleştirmek, dikkati ondan uzaklaştırmak veyatam tersi önem kazandırmak, varlık, zenginlikkatmak, dikkati çekmek mümkündür. Benzerşekilde aydınlatmadan, objektiflerin optiközelliklerinden yararlanılarak nesneleri enalışılmadık, çarpıcı biçimlere sokmak, beklen-medik perspektifler oluşturmak, endişe, geri-lim, korku, sıkıntı gibi duygular yaratmakmümkündür.

Sanat ürünlerinde biçim için, içeriğin bir dışavurumudur diyebiliriz. Bu nedenle günümüzde,sinema ve televizyonun biçimini ya da temeliletişim aracını meydana getiren görüntünün,yalnızca mesajın taşıyıcısı değil, kendisinin bir“mesaj” olduğu söylenebilmektedir. Fotoğrafikgörüntü, belli bir içeriği aktaran bir anlatımaracıdır ve görüntü ve görüntünün aktardığımesaj birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Herbir görüntü bir enformasyona, açıklayıcı nite-liklere sahiptir. Bu nedenle, görüntü dili yal-nızca estetik biçimle değil, yaratılan anlamla dabağlantılıdır. Ortaya konan eserin mesajı artıkeserin biçimindedir. Güngör’ün deyişle, “biçimne söylüyorsa yapıtın mesajı da artık odur”(1994: 12). Tarkovski (1992: 31) bu konuda“bir sanat eseri, her şart altında düşünceylebiçimin organik işbirliği demektir” der. Başarılı

bir sinema-televizyon yapımı için tekniğinaracı olduğu biçim ve içeriğin başarılı bir sen-tezidir diyebiliriz.

Anlaşılacağı gibi, görüntünün oluşturuluş bi-çimi yalnızca biçimi değil, görsel anlamı daoluşturmaktadır. Sanatçının biçimi yaratırkenbaşvurduğu düzen, aslında kendi başına biranlatım tarzıdır. Bu anlatım tarzı sanatçınındüşündüklerini somut olarak başkalarına suna-bilme şeklidir. Kameranın önündeki nesneleringörüntülerinin estetik bir boyut ve sanatçınınyaratmak istediği anlamı kazanarak bir sanateserinin parçaları haline gelmesi teknolojikmalzemeyi ve bu malzemenin yetkin bir biçim-de kullanılmasını gerektirir.

Sinema televizyon yapımları düşünce aşama-sından yapımların gösterimine kadar oldukçakarmaşık bir yapım sürecinden geçildiktensonra gerçekleşir. Yapım sürecinin değişikaşamalarının her birinde çeşitli değişkenlerdevreye girer ve sanatçının yapım sürecini dahafazla kontrol edebilmesi için bu değişkenlerleçeşitli müdahaleleri söz konusudur. Diğer birdeyişle, bir konunun görselleştirme ve görün-tüleme sürecinin her aşamasındaki seçim vedüzenleme eylemi sanatsal yaratımın bir gere-ğidir. Sanatçı doğal olarak en ilgi çekici gör-selliği yaratma çabası içindedir. Görüntüselyaratım, yaratıcı düşüncenin mesajını izleyici-ye en iyi ifade edecek görüntülerin oluşturul-masıdır. Görüntüler ve sesler aracılığıyla per-dede ya da ekranda sunulanların gerek çekimsürecinde gerekse çekim sonrası süreçte çeşitliöğeler için yapılan seçim ve müdahalelerinperdeye/ekrana yansıyan yapım üzerinde ö-nemli etkileri vardır. Çeşitli değişkenler aracı-lığıyla yapılan müdahalelerde teknoloji, sanat-çının düşünce ve duygu dünyasını yenidendüzenlemesi için vazgeçilmez araçlar sunar.Sinema televizyon yapımlarının üretim süre-cinde devreye giren kameralar, kamera sehpa-ları, objektifler, filitreler, ışık sistemleri, sesmalzemeleri, kayıt-kurgu cihazları, özel efektcihazları, labaratuar sistemleri gibi çok sayıdave türde teknolojik araç yapımın biçimlenişin-de önemli rol oynar. Söz konusu araçlarla ya-pılan müdahaleler kameranın önündeki konuyuçıplak gözle görüldüğünden farklı bir halegetirmektedir. Örneğin özel efekt tekniklerin-deki gelişmelerle görüntünün bir bölümününözel yöntemlerle büyütülerek konunun daha

Page 231: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Sinema ve Televizyonda Teknolojinin Önemi (225-234)

231

açık bir şekilde sunulması ya da yavaşlatılmışhareket gibi teknik yöntemlerle çıplak gözlealgılanması zor konuların çarpıcı bir biçimdevurgulanarak izleyicinin dikkatinin çekilmesigibi uygulanan bu tür tekniklerle göstermebiçimleri olayın dramatik içeriğini kuvvetlen-dirmekte ve izleyici üzerindeki etkisini arttır-maktadır.

Teknolojik gelişmelerin ürünü olan araç ge-reçler sinema ve televizyon alanına çeşitli ko-laylıklar sağlamış, işi çabuklaştırmış, yaratıcı-lığa olanak tanımış, yeni anlatım biçimlerigetirmiş ve tüm bunlar aşağıda bazı örneklerleaçıklanmaya çalışılacağı gibi hem estetik yapı-yı kurmanın hem de içeriğin ifadesinin diğerbir deyişle sinemasal anlatımın yolları olmuş-tur.

Kameranın hızı yönetmenler için yararlı olabi-lecek bir dizi değişkeni devreye sokar ve bualanda sinema en önemli bilimsel uygulamalaraulaşır. Göstericinin hızının sabit olduğunukabul edersek, kameranın hızının değişmesisonucu, paha biçilmez değerdeki yavaş çekim,hızlı çekim ve aşırı hızlı çekim gibi tekniklerikullanabiliriz. O halde film insan gözününgöremediği doğal olguları gösteren, teleskop vemikroskobun uzama uyguladığını, benzer bi-çimde zamana uygulayabilen araçtır. Yavaşçekim, hızlı çekim ve aşırı hızlı çekim görüntü-sü, tıpkı mikroskop ve teleskopun algılamakonusundaki bizlere ya çok küçük ya da çokuzaktaki bir olguyu ya da nesneyi göstermesigibi, çok hızlı ya da çok yavaş gelişen olaylarıayrıntılarıyla bize sunar. Bilimsel bir araç olansinema yalnızca zaman olgusunun geniş biralanını çözümlememize olanak sağladığı içindeğil, aynı zamanda gerçekliğin nesnel kayde-dilmesi olarak da büyük bir öneme sahiptir.Antropoloji, psikoloji, toplumbilim, doğa araş-tırmaları, zooloji, hatta botanik gibi bilim dalla-rı sinemanın keşfiyle devrim geçirmişlerdir.Daha da ötesi ham filmler, gözlerimizin algıla-dığı renkler ve duyarlılıkların oldukça sınırlıalanının dışındaki tayf alanlarına duyarlı halegetirilebilir. Kızılötesi ve diğer benzer görün-tüleme tipleri, bugüne kadar algı gücümüzünötesinde kalmış, “görsel” malzemeyi açığavurur. Film kameralarının değişen hızlarınınbilimsel gerçekleri olduğu kadar şiirsel ger-çekleri de ortaya çıkardığını kavramak içinaslında bilimsel amaçlarla yapılan yavaş ya da

hızlı çekim filmlerini pek çok kez izlemekgerekmiyor. Sinemanın ilk dönemine ait filmle-rin hızlandırılmış gösteriminin komik değeriherkesçe bilinen bir gerçekken, yavaş çekimaşk sahneleri çağdaş sinemanın en eski klişele-rinden biri olmuşsa, aşırı yavaş hareketli pat-lamaların (örneğin Antonioni’nin ZabriskiePoint’inin final sekansı, 1969) maddi dünyanınsenfonik ayinler gibi algılanması da bir ger-çektir. Aynı durum, çiçeğin açarak güneşinyaşam veren ışınlarını aradığı sürenin ve busürenin oldukça çarpıcı olan doğalkoreografisinin 30 saniyelik çekim süresinesıkıştırıldığı aşırı hızlı çekilmiş çiçek sekanslarıiçin de geçerlidir (Monaco 2002: 94-95).

İlk mikrofonlar ancak çok yakınlarındaki sesialabiliyordu. Mikrofonların duyarlılığının azolması oyuncuları mikrofonların hemen yanın-da oyunlarını oynamak zorunda bırakıyordu.Bu durum da doğal olarak oyuncu hareketinisınırlandırıyordu. Buna ek olarak, sesin sine-maya girdiği ilk yıllarda sesli çekimlerde bü-yük ve hantal kameraların çalışma gürültüsün-den kurtulmak için kameraların ses geçirmeyenkutular içinde bulunmaları kamerayı da hare-ketsizleştirmişti. Tüm bunlar sinema dilindeönemli bir öğe olan hareketin kullanımını en-gelliyor ve durağan filmlere yol açıyordu. Bualandaki teknolojik gelişmelerle kameralarınboyutlarının küçülmesi, hafifleşmesi ve ses-sizleşmesi kameranın hareketine ve gelişmişbir sesli çekim tekniğine yol açtı. Ayrıca, ka-meraların boyutlarının küçülmesi kamerayıözgürleştirerek stüdyo dışında da çekim yapmaolanağını sağlamıştır. Bu da sinemacının dışçekimler yapmasına ve doğaya açılmasına yolaçmıştır. Kameranın küçülerek hareketli halegelmesiyle örneğin, bir çekimin dramatik içeri-ğini ifade etmek ve onu kuvvetlendirmek üzerebir kamera hareketinden yararlanılabilmiştir.

1950’lerin sonunda Arriflex firması Hollywoodgörüntü yönetmenlerinin tercih ettiği araçlarolan standart dev Mitchell kameralardan boyutolarak daha küçük ve ağırlık açısından önemliölçüde daha hafif olan yeni bir 35mm kamerageliştirilmiştir. Bu yeni kamera elde taşınabi-liyordu ve kamera deviniminde kolaylığa veakıcılığa olanak sağlıyordu. Kamera artık ekmekanik teçhizattan kurtulmuş ve sonuç olarakdaha kişisel bir araç haline gelmişti. 1960’larınbaşında Fransız Yeni Dalga Akımı, elle yapılan

Page 232: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

232

kamera devinimlerinin yeni dilini yaratmakladikkat çekti ve bu hafif kameralarla 1960’lardada, günümüzde de yaygın olan ‘cinema verite’(sinema gerçek) belgesel sitili ortaya çıktı(Monaco 2002: 96-97).

Sinemanın ilk yıllarında film duyarlılıklarınınçok az olması ve güçlü bir aydınlatma kaynağıolarak yalnızca güneşten yararlanılma zorun-luluğu filmlerin dışarıda çekilmesini gerektiri-yordu. Her ne kadar bir süre sonra stüdyodaçekimler yapılmaya başlansa da stüdyolarıncam tavanından gelen güneş ışığı kolayca de-netlenemiyordu. Zamanla çeşitli gereksinimlerecevap verecek yapay ışık kaynaklarının üretil-mesi aydınlatmayı sinemada önemli bir öğehaline getirdi. Örneğin geliştirilen aydınlatmaaraç ve teknikleri sayesinde ışık-gölgenin kont-rolü yoluyla Alman Dışavurumcu sinemasındayeni bir görüntü tarzı yaratılmıştır. Güngörteknolojik bir buluş olarak Almanya’da “ark”ışığının kullanımının sinemadaki görüntü anla-yışının kökten değişimine kaynaklık etmesininve çok kısa bir zaman içinde dünyada tanınanve kabul gören bir estetiğin parçası haline gel-mesinin, teknoloji ile sinema biçimi arasındakidoğrudan ilişkiyi gösteren önemli bir örnekolduğunu söyler (1994: 42).

Film duyarlıklarının arttırılması sinemacınınaz ışık altında da çalışabilmesini, neredeyse herkoşulda ve her yerde film çekilebilmesini sağ-lamıştır. Benzer şekilde, televizyonda kameratüplerinin yerine günümüzde CCD tekniğininkullanımı sayesinde yayın kalitesinde taşınabi-lir elektronik kameralar üretilmiş ve kameranınışığa karşı duyarlılığının artmasıyla elverişsizışık koşullarında bile teknik açıdan oldukçakaliteli görüntüler elde edilmesi mümkün ol-muştur.

Objektif teknolojisindeki gelişmeler tıpkı filmduyarlıklarındaki gelişmeler gibi sinema-televizyoncunun çalışmasını büyük ölçüdekolaylaştırmış, görüntünün niteliğini arttırmış,çok çeşitli görüş açılarının elde edilmesiylekonuya çok yakından ya da çok uzaktan bakıl-ması anlatıma yeni olanaklar getirmiş ve izle-yicide değişik duygular yaratma olanağınısağlamıştır.

Renkli filmin sinemada yerini alması teknolo-jik bir buluş olmanın yanı sıra sinema görüntü-sünün ve anlatımının değişimine de yol açmış-

tır. Örneğin, renkler görüntü alanlarını kesinolarak tanımlamaya yardımcı olur; çerçeveninbazı alanlarını vurgulamada, bazı nesneleredikkati çekmede ya da bunların tersi durumdaetkili olur. Rengin fiziksel algılanması dışındarengin öznel algılanması, renge bir anlam bo-yutu kazandırarak rengi kendisinden başka vedaha önemli bir şey haline getirmiştir. Renkle-rin öznel algılanması ya da diğer bir deyişle,duygularımız üzerindeki etkisi çeşitli bilimselaraştırmalara konu olmuştur. Renkler çeşitliduygusal iletiler için birer kod oluştururlar.Artık renk sanatçının elinde hem estetik biröğe, hem de bir ifade aracı olarak sinema vetelevizyonda sanatçının yararlandığı önemli biranlatım aracıdır.

Görüntü kayıt cihazları üretilmeden önce tümtelevizyon yayınları canlı olarak yapılmaktaidi. Film olarak çekilen programlar ise dahasonra elektronik ortama aktarılarak yayınlan-maktaydı. 1951 yılında kayıt cihazlarının üre-timi elektronik görüntünün kaydının yapılabil-mesi, kaydedilenlerin çoğaltılabilmesi, saklan-ması ve çok sayıda insana ulaştırılabilmesinisağladı. Görüntü kaydının en önemli avantajı,kaydedilen görüntüyü hemen izleyebilme,programda yapılan hataları düzeltme ve kurguyapma olanağı vermesi oldu. Bu gelişmelertelevizyonculara büyük bir özgürlük ve kolay-lık getirmiş, programların kalitesini arttırmışaynı zamanda da para ve zaman tasarrufu sağ-lamıştır.

Yeni bir teknoloji olarak sesin sinemaya sesingirişiyle birlikte westernler, güldürüler, korkufilmleri gibi bazı türler özellikle ses efektleri-nin katkısıyla yeni bir boyut ve önem kazanır-ken yeni bir tür olarak ortaya çıkan müzikallerbir dönem beyazperdeyi egemenliği altına aldı.Ses aynı zamanda belgesel filmin gelişip yay-gınlık kazanmasında doğrudan etkili oldu.

Televizyon teknolojisindeki hızlı gelişmelerelektronik görüntüyü kullanan televizyonuderinden etkilemiş ve bugün “Video Art” de-yimi televizyon dünyasında yerini almıştır.Video sanatının yeni görme ve duyma biçimleriyaratmasından öte, doğrudan geleneksel bi-çimleri etkileyerek eski biçime farklı boyutverilmesi olanağını sağladı. Video teknolojisi-nin gelişiminin sanatçılara tasavvur edilemeye-cek anlatım biçimlerini yaratma olanağınısağladığı görülür.

Page 233: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Sinema ve Televizyonda Teknolojinin Önemi (225-234)

233

Winston, Charles Atlas’ın Locale (1979) adlıfilminde ileri teknoloji ürünü olan ve kamera-manın vücuduna giydiği steadicam kameraaltlığını kullanmasıyla her türlü harekete rağ-men kameranın sallanmadığını belirterek buaraç ile kameranın dansın içine girdiğini vebunu geleneksel kamera üç ayakları ve hare-ketli kamera kafaları ile yapmanın kesinlikleolanaksız olduğunu ifade eder (1995: 65).

Daha önce değinildiği gibi sinema ve televiz-yon yapımlarının daha etkileyici, daha uyarıcıolabilmesi için çeşitli yapım yöntemlerine vetekniklerine başvurulur. Günümüz teknolojisi-nin sağladığı sınırsız olanaklarla yapım tek-nikleri o kadar gelişmiştir ki, neredeyse konu-sundan çok tekniğinden ötürü yapımlar izleyi-ciyi kendine çekebilmekte ve istediği etkiyiyaratabilmektedir. Örneğin sinema ve televiz-yonda bilgisayar teknolojilerinin kullanımıalana çok büyük olanaklar ve yenilikler getir-miştir. Kurgu sürecine bilgisayar teknolojisiningirmesi kurgucuya zaman ve pratiklik açısındaönemli kazançlar sağlarken aynı zamanda dason derece yaratıcı olanaklar da sağlamıştır.Özellikle reklamlarda, video kliplerde, bilim-kurgu filmlerinde bilgisayar ve animasyonlarınkullanımını görüyoruz. Hatta elektronik gö-rüntü ve animasyonla canlandırmalar birleşti-rilerek gerçeğe çok yakın filmler üretilmekte-dir. Bugün üç boyutlu animasyonda, bilgisayarortamında dünyamızda bulunan gerçek nesne-lerden ayırt edilemeyecek kadar onlara benze-yen nesnelerin, sahnelerin yaratılması onlarınbiçimlerinin değiştirilmesi, bunlara istenildiğişekilde hareket sağlanması, var olmayan uzay-lar yaratılması olanaklı hale gelmiştir.

SONUÇ

Kitle iletişim araçları arasında en popüler o-lanları sinema ve televizyondur. Bunda hiçkuşkusuz teknolojik gelişmelerin payı büyük-tür. Sinema ve televizyon teknoloji ile sanatınbirbirine en çok yakınlaştığı, birbiriyle en çokkenetlendiği, birbirine en çok ihtiyaç duyduğuiletişim araçlarıdır.

Tüm sanatlarda sanatçının düşüncesi malzemeve teknik olanakların boyutlarıyla hayat bulur.Teknik olanaklar sinema ve televizyonda dü-şüncenin bir yüzey üzerinde somutlaşmasınaaracılık ederler. Sinema ve televizyon alanında

çalışanlar bir yandan var olan teknolojik ola-naklardan yararlanırken diğer yandan da sine-ma ve televizyon teknolojisini etkileyip yön-lendirerek sinema ve televizyonun anlatımaraçlarının gelişmesine katkıda bulunurlar.

Görüntülerin ve sesin elde edilmesinde kulla-nılan teknolojik araç ve gereçlerdeki her yenigelişme sinema ve televizyonda da gelişmelere,değişmelere yol açmıştır. Teknolojik yenilikle-rin sinema ve televizyonun kendi biçiminioluşturuşuna, kendi estetiğini yaratışına veçalışma biçimlerindeki köklü değişikliklere yolaçtığına tanık oluyoruz. Yeni teknolojilerinsinema ve televizyon tekniğinde değişikliklereneden olması biçimsel değişiklikler sonucunudoğururken aynı zamanda bununla bağlantılıolarak çeşitli anlatım olanaklarının ortaya çık-masına yol açmıştır. Teknolojik malzeme var-lıklara, olaylara, sahneye kendi yaratıcılığınıkatarak onu geliştirir, adeta yeniden yaratır.Teknolojinin gelişimi yaratıcılığın sınırlarınızorlarken en akıl almaz düşüncelerin, hayalle-rin perdede/ekranda gerçeğe dönüşümünü izli-yoruz. Günümüz sinema-televizyon yapımla-rında sınırsız hayal gücünün perdeye/ekranayansıması yeni teknolojilerin etkin bir biçimdekullanılmasıyla mümkün olmuştur.

Sinemasal anlatımda teknik sorunların çözüm-lenmiş olması gerekir. Ancak buradaki asılsorun, teknik bilginin ve teknolojik malzeme-nin fiziki varlığından çok, başarılı bir anlatımaaracı olmada ne derece etkili olduğudur. Tek-nik olanakları gereğince değerlendirememek,onları hafife almak sinema ve televizyonuanlatım zenginliğinden yoksun bırakır. Çünkü,sinema-televizyon görüntüsü sadece görünenivermiyor, bir düşünceyi, bir duyguyu görsel-leştiriyor. Sinema ve televizyonda teknik ara-cılığıyla ayarlanabilen ve seçilen yöntemlerleyaratılan görselleştirme biçimleriyle yönet-menler söyleyeceklerini daha etkileyici, dahaderinlemesine aktarabiliyor.

21. yüzyılda teknolojinin boyutları ve yaşamı-mızdaki rolü son derece dikkat çekici bir ko-numa gelmiştir. Kendini yaşamın bütün alanla-rında hissettiren teknoloji sinema-televizyonalanında önemli değişimlere, gelişmelere dam-gasını vurmuştur. Sinema ve televizyon günü-müzde ulaştığı noktayı kuşkusuz teknolojikgelişmelere borçludur. İnsan yeteneklerinin

Page 234: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

234

önüne yepyeni ufuklar açan teknolojik geliş-meler geçmişte olduğu gibi gelecekte de buaraçlar için önemli roller oynayacaktır.

KAYNAKLAR

Armes R (1995) Video Görüntüsünün Estetiği,Gökhan Özaysın (çev), Video Sanatı, LevendKılıç (der), Hil Yayınları, İstanbul.

Berger J (1988) Görme Biçimleri, YurdanurSalman (çev), Metis Yayınları, İstanbul.

Ceylan T M (1988) Görüntü, İfsak FotoğrafSinema Derg, 18,14-15.

Fluser V (1994) Bir Fotoğraf Felsefesine Doğ-ru, İhsan Derman (çev), Med-Campus ProjeYayınları 4, Ankara.

Güngör A. Ş (1994) Sinemada Görüntü Yö-netmeni, Kitle Yayınları, Ankara.

Kanburoğlu Ö (2003) Basında Haber FotoğrafıKullanımı, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları,Ankara.

Karadağ Ç (2004) Görme Kültürü, Doruk Ya-yımcılık, Ankara.

Kılıç L (2000) Görüntü Estetiği, İnkılapKitabevi Yayın Sanayi ve Tic. A.Ş, İstanbul.

Monaco J (2002) Bir Film Nasıl Okunur?,Ertan Yılmaz (çev), Oğlak Yayınları, İstanbul.

Neale S (1985) Cinema And Technology.Image, Sound, Colour, First Published in byMacmillan Education Ltd, London andBasingstoke.

Nilsen V (1959) The Cinema As A GraphicArt, (On A Theory of Representation In TheCinema), Stephen Garry (Translated by),Published by Hill and Wang, New York.

Özkök E (1984) Bu İki Fotoğraf Aynı Mı?,AFSAD Derg, 18, 1-4.

Tarkovski A (1992) Mühürlenmiş Zaman,Füsun Ant (çev), AFA Yayınları, İstanbul.

Toffler A (1981) Şok, Selami Sargut (çev),Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul.

Yeşil A, Bir Dünya Kurdum Bilinen GerçekDünyanın İçinde, http://www.lebriz.com/v3_artst/artist_Press.aspx?artistID=173&lang=TR, 5. 03. 2006.

Winston B (1995) Brunelleschi İçin Bir Ayna,Levend Kılıç (çev), Video Sanatı, Levend Kılıç(der), Hil Yayınları, İstanbul.

Zıllıoğlu M (1981) Çağdaş Bir Sinema Kuram-cısı: Jean Mıtry, Kurgu Derg, 4,162-191.

Page 235: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İSVEÇ SİNEMASINDAN BİR AUTEUR: INGMAR BERGMAN VE “YEDİNCİ MÜHÜR”

Aslı Ekici∗

ÖZETBu çalışmada İsveç’in dünya sinemasına kazandırdığı bir usta olan Ingmar Bergman sineması,filmlerinin temaları çerçevesinde incelenmiş ve yönetmenin sinema tarihinde önemli bir yeri olanYedinci Mühür filmi ele alınmıştır. Bu çerçevede Bergman sinemasına yön veren tematik özellikle-rin, sembolik anlamlarla fazlaca yüklü olan Yedinci Mühür’de de yer aldığı dikkati çekmektedir.Bergman Sineması’nı anlamak; onun aile ilişkilerini, yaşantısını, düşüncelerini anlamaktır. Ço-cukluk ve gençlik yıllarında yaşadıkları, daha sonra filmlerini tümüyle etkileyecek olan Bergman,kendine ait film dili, yarattığı mizansenler ve filmlerinin temalarıyla bir auteurdür ve birçok yö-netmeni film dilini oluştururken etkilemiş, onlara esin kaynağı olmuştur. 1956 yapımı olan bu film,gerek sinematografik özellikleri, gerekse senaryosu açısından günümüzde de dünya sinemasınınbaşyapıtları arasındadır.

Anahtar sözcükler: Ingmar Bergman, İsveç Sineması, Yedinci Mühür, şövalye.

AN AUTEUR FROM SWEDISH CINEMA:INGMAR BERGMAN AND “SEVENTH SEAL”

ABSTRACT In this study Ingmar Bergman’s cinema who’s an auteur from Swedish Cinema is analysed abouttheir themes and Seventh Seal which is a film of director and very important in world cinema his-tory dealed with. According to this, Bergman’s cinema which’s shaped with thematic characteris-tics were took place at also Seventh Seal which’s full of symbolic meanings is captured attention.To understand Bergman’s cinema is to understand his family relations, his life and his thoughts.Bergman’s films were influenced by his life in childhood and youth entirely and Bergman is anauteur with his film language, mise en scene which he built and the theme of his films. He affectedmany director while they build their film language and he is afflatus source for them. This filmwhich was made in 1956 with cinematographic properties and also it’s script, is still one of themasterpiece’s of world cinema.

Keywords: Ingmar Bergman, Swedish Cinema, Seventh Seal, cavalier.

∗ Arş. Gör., Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi.

GİRİŞ

Bu makalenin amacı, Ingmar Bergman sinema-sını tematik özellikleri çerçevesinde ele almak-tır. Bu bağlamda makalede, Bergman’ın sine-masıyla ilgili Türkçe ve İngilizce kaynaklartaranmış ve bu çerçevede yönetmenin önemlifilmlerinden biri olan Yedinci Mühür filmiincelenmiştir. Ingmar Bergman’ın 1956 yapımıolan Yedinci Mühür, gerek sinematografiközellikleri, gerekse senaryosu açısından günü-müzde de dünya sinemasının başyapıtları ara-sındadır.

Ingmar Bergman’ın bir yönetmen olarak kendi-sini nasıl tanımladığı noktasından hareket ede-rek konuyu değerlendirmek çalışma için birçıkış noktası oluşturacaktır: “Kimi zaman bir

film yönetmeni olmak, özel bir mutluluğa dö-nüşür. Daha önce provası yapılmamış bir ifadekendiliğinden ortaya çıkar ve kamera o ifadeyiyakalar. İşte bugün de tam öyle oldu. Hazırlık-sız ve provasız, Alexander’ın rengi soluyor veyüzünde müthiş bir acı beliriyor. Kamera tam oanı donduruyor. Elle tutulamaz, kavranılamazbu acı ancak bir iki saniye gözüküyor ve birdaha da hiçbir zaman geri gelmemek üzeresilinip gidiyor. Böylesi bir acıyı o yüzde nedaha önce ne de daha sonra görmüştük, amafilm şeridi tam o “an”ı yakalamıştı. Bence,günlerce, aylarca süren, önceden belirlenmiş,disiplinli çalışmalarımızın karşılığı işte buandır. Kim bilir belki de ben bu kısacık anlariçin yaşıyorum. Bir inci avcısı gibi...”(Bergman 1990: 75).

Page 236: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

236

Ingmar Bergman, Ruken Öztürk’ün de ifadeettiği gibi karmaşık, özgün, eşsiz bir kişilik, birauteur’dür. Çağına tanıklık etmiş Bergman,insan ilişkilerini tüm incelikleriyle perdedeyeniden yaratmış, karmaşık ve yetkin yapıtlarüretmiş bir yazar, bir tiyatrocu ve bir sinemacı-dır (Öztürk 2000: 177). Woody Allen’danTarkovsky’ye dek pek çok sanatçı, Bergman’aduyduğu hayranlığı her fırsatta dile getirir.Amerikan sinemasının büyük ustalarındanSteven Spielberg, Bergman için şöyle der:“Ona her zaman büyük bir hayranlık duydumve onun kadar iyi bir yönetmen olabilmeyidenedim ama bu asla gerçekleşmeyecek. Onunsinemaya olan aşkının büyüklüğü, beni tuhafbir suçluluk duygusuna itiyor...” (Gürmen2003: 31).

Bergman Sineması’nı anlamak; onun aile iliş-kilerini, yaşantısını, düşüncelerini anlamaktır.Bergman’ın çocukluk ve gençlik yıllarındayaşadıkları, daha sonra filmlerini tümüyle et-kileyecektir. Bu bağlamda Ingmar Bergman’ınhayatına da bakmak çalışma açısından faydalıolacaktır.

1. INGMAR BERGMAN’IN HAYATI

İsveç’in dünya sinemasına kazandırdığı bir ustaolan Ingmar Bergman, 14 Temmuz 1918 yılın-da Uppsala’da doğar. Stockholm’e 60 kilomet-re uzaklıkta bir kent olan Uppsala, geçmişteİsveç’in başkentlerinden biridir. Sert birLutheryan papazın oğlu olarak sıkı disiplinaltında yetiştirilir. Çocukluğunun sarsıcı dene-yimleri tiyatro ve film yönetmeni olarak ger-çekleştirdiği yapıtlarında belirgin bir rol oynar.Bergman daha sonraları ailesinin bu baskıcıtavrının nedenini anladığını yazmıştır: “Herke-sin gözü papaz ailesinin üzerindedir. Onlaradeta bir tepsinin üzerindeymiş gibi yaşarlar.Papaz evinin kapısı cemaatine hep açık olmalı-dır. Cemaatin eleştirisi ve yorumları bitmekbilmez. Annem ve babam, bu mantıksız baskı-nın altında ezilen mükemmeliyetçi kişilerdi.Kendi içlerinde bastırmaya çalıştıkları özellik-lerini iki oğulları da sürekli olarak yansıtıyor-du” (Bergman 1990: 14).

Bergman, annesi Karin’e karşı duyduğu aşırısevginin karşılığını bulamamış ve karşılıklı birsevgi içinde sarmalanmak fırsatı ona hiçbirzaman verilmemiştir. Bergman, sık sık annesi-

nin ilgisini çekmek için hasta numarası yapar,fakat annesinin hemşirelik eğitimi görmesinedeniyle sahte hastalıklar çok çabuk anlaşılırve herkesin önünde cezalandırılır. (Bergman1990: 7-8). Bergman’ın annesinin de kendiannesinden yeterli sevgi göremediğini BüyülüFener adlı kitabında kendi sözlerinden anlarız:“Annem, bir kez anneannemin en küçük oğluErnst’ten başka kimseyi sevmediğini söylemiş-ti. Annem olası her biçimde ona benzemeyeuğraşarak anneannemin sevgisini kazanmayaçalışmış, ama daha yumuşak bir insan olduğuiçin bunu başaramamıştı” (Bergman 1990: 28).

Bergman için tiyatro ve sinema, kurduğu düşdünyasını canlı kılabilecek bir araçtır. Kendi-sinden dört yaş küçük kız kardeşiMargareta’yla kukla gösterileri düzenlemek,projeksiyon makinesinden kısacık filmleriizlemek onun en büyük zevkidir(...) Psikolojiksorunları nedeniyle okula yaşıtlarından oldukçageç başlayan Bergman; çelimsiz, içe dönük,çekingen bir çocuktur. Arkadaşlarından farklıkonularla ilgilenir. Nietzche, Strindberg, İbsenve Moliere’e hayranlık duyar. Bergman’ın oyıllardaki tek dostu, yaz tatillerini birlikte ge-çirdiği ve genellikle ölüm konusunda uzunsohbetler yaptığı anneannesi ve ağabeyiDag’dan yüz kurşun asker karşılığında almayıbaşardığı küçük sinema makinesidir (Gürmen2003: 31).

Bergman, on altı yaşına bastığı yaz, öğrencideğiş-tokuş programıyla Almanya’ya gönderi-lir ve bir “Hitler taraftarı” olarak ülkesine dö-ner. Toplama kamplarının tüm kanıtları birtokat gibi şakladığı zaman başlangıçta, gözleri-nin algıladığı şeyi, kafası kabul edememiştir.Gerçeğin bu acı yüzünü gördüğünde, tek suçu-nun yalnızca kendisini onlara yakın hissetmekolduğunu anlayabilmesi için aradan uzun za-man geçmesi gerekecektir (Bergman 1990:134-139). Yönetmenin ailesiyle birlikte geçir-diği zor yıllar, yirmili yaşlarına yaklaşmışkenbabasının ona attığı bir tokatla sona erer.Bergman o günlere dair anılarından şöyle bah-seder: “Ağabeyim intihar girişiminde bulun-muştu. Kız kardeşime ailenin itibarını kurtar-mak adına zorla bir kürtaj yaptırıldı. Ben evdenkaçtım. Annemle babam başı sonu olmayanyıpratıcı kriz içinde yaşadılar. Dramımız herke-sin gözünün önünde, papaz evinin pırıl pırıl

Page 237: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İsveç Sinemasından Bir Auteur: Ingmar Bergman... (235-243)

237

aydınlatılmış sahnesi üzerinde oynandı”(Bergman 1990: 156).

Bergman, 1937’de Stockholm Üniversitesi’netarih ve edebiyat okumak üzere yazılır. Ancakkısa süre içinde sanat çevreleri ve özelliklegenç tiyatro gruplarıyla ilişki kurarak tiyatroyönetmenliğiyle ilgilenmeye başlar (Lefevre1986: 10). Böylece sanat hayatına tiyatro yö-netmenliğiyle başlar. Çocuk oyunları sahneyekoyar, bazı amatör topluluklarla çalışır. Yazdı-ğı oyunlardan Punch’ın Ölümü eleştirmenlertarafından beğenilince, önündeki kapılar bir biraçılmaya başlar. İsveç’in önemli kuruluşların-dan Svensk Filmindustri’nin senaryo düzelt-meni ve yazarı olarak kendisine iş teklif etme-siyle birlikte sinema dünyasına da girmiş olur.Kısa bir süre sonra Cinnet adını taşıyan senar-yosu Alf Sjöberg tarafından filme alınır,Bergman da bu filmde yönetmen yardımcılığıgörevini üstlenir ve film beğeniyle karşılanır.1944 yılında, henüz 26 yaşındayken, ülkesinino güne dek gördüğü en genç yönetici olarakHelsingborg Tiyatrosu genel sanat yönetmenli-ği görevine getirilir (Gürmen 2003: 31).

1976 yılı, Bergman'ın yaşamında zor bir yılolur. Sahibi olduğu Personafilm’in vergi kaçır-dığı suçlamasıyla tutuklanır. Bu suçlamanınsonucunda geçirdiği ağır depresyondan dolayıKarolinska Hastane’sinin psikiyatri kliniğindebir süre yatar (Bergman 1990: 102). Sonundaiçine girdiği şoktan kurtulur, fakat bir dahaİsveç'te çalışmayacağına yemin eder. Stüdyo-sunu kapatarak gönüllü bir sürgün hayatınabaşlar. Hollywood'u ziyaret ederek AmerikaBirleşik Devletleri’nde film yapacağını ilaneder. Bir Alman-Amerikan, bir de İngiliz-Norveç ortak yapımına imza atar. 1978’inortalarında anavatanına karşı duyduğu kırgınlıkazalır. Altmışıncı yaş gününü İsveç'te kutlar.

1983’te 4 Oscar ödülü kazanan Fanny veAlexander filmini çeker. Film vizyona girdik-ten sonra sinemayı bıraktığını ilan eder. Bir yılsonra, küçük ölçekli ve televizyon için yaptığıama dağıtıma da giren bir filmle geri döner.Bergman’ın filmlerinin yanı sıra sahneye koy-duğu oyunlar, kendi yazdığı tiyatro oyunları,radyo oyunları, televizyon filmleri ve yazdığısenaryolar da vardır. Duygusal anlamda çal-kantılı bir yaşam süren, boşanmayla sonuçla-nan dört evlilikten sonra, kusursuz bir uyumyakaladığını düşündüğü son eşi, Ingrid Von

Rosen’i de 1995 yılında kaybeden Bergman’ınsekiz çocuğu vardır.

2. BERGMAN’IN FİLMLERİNİNTEMALARI

Bergman’ın filmlerinde temalar, çoğunluklaanlaşılması kolay ve açık bir şekilde söylenir.Sinema tarihinde Bergman gibi filmlerindeaçık ve seçik ifade edilen temalara sahip biryönetmeni bulmak zordur. Temalar içerisindemerkezi bir yerde bulunan tartışma: “Tanrı varmı, yok mu, anlamsızlık ya da hiçlik”tir.Bergman’ın filmlerinde kadınlar da erkeklergibi hayatın içindedir. Bergman sevgi dene-yimlerini psikolojik bir anlayışla aydınlatır.Bergman’ın filmleri adeta 20.yüzyılın kültürü-nün bir yansıtıcısıdır. Bergman’ın filmlerindeİsveç’in yalnızca şatoları, apartmanları, kasabave köylerin evleri görülmez. Aynı zamandaonların sorunları, kaygıları, düşünme biçimleride görülür (Gervais 1999: 8-10).

“Genellikle kadın-erkek ya da kadın-kadınilişkilerini, dinle ilgili sorunlarını, Tanrıylahesaplaşmasını, intikam, yalnızlık, ihanet,yabancılaşma, ölüm gibi evrensel temaları tümincelikleriyle işleyen Bergman, ailesinin etkile-rini ve aldığı din eğitiminin izlerini de beyaz-perdeye taşır. Filmlerinde Lutherci bir papazınoğlu olduğunu zaman zaman belli eden yönet-menin yaşamından çeşitli izlere rastlamakolasıdır” (Öztürk 2000: 177). Bergman geneldeaynı ekiple çalışmayı tercih eden bir yönet-mendir. Bergman’ın kadın oyuncuları genel-likle, Liv Ullman, Bibi Andersson, IngridThulin, Harriot Andersson ve GunnelLindblom; erkek oyuncular, genellikle MaxVon Sydow ve Erland Josephson, görüntüyönetmeni ise Sven Nykvist’tir (Öztürk 2000:177). Lefévre’ye göre, Bergman’ın sadık kal-dığı üç ilkesi vardır: Her zaman ilgi çekiciolmak, her zaman sanatçı vicdanı ile hareketetmek, her filmin son filmi olması. Bergmanher filmini çektikten sonra bunun son filmiolduğunu açıklar, ancak sözünde durmadığı daaşikardır (Lefevre 1986: 15-16).

Bergman’ın gizemi öldürdüğü için renktenhoşlanmadığını, ışığa önem verdiğini ve ilkfilmlerinden bazılarında karmaşık kamera ha-reketlerini denediğini görürüz. Fakat kendisionu büyük bir yönetmen yapan yakın çekimle-rinden, fondaki ses üzerine yaptığı çalışmalar-

Page 238: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

238

dan, iç ve dış mekanlarda çerçeve içinde oluş-turduğu karmaşık kompozisyonlardan hiç bah-setmez. Bergman’ın filmlerinin otobiyografikolması, onlara kendi içinde bir düzen verirkenonları aynı zamanda önemli ve özgün kılar(Elsaesser 1995: 8). Filmlerini mecbur kalma-dıkça sonradan bir daha izlemeyen Bergman bukonuyla ilgili şunları söyler: “Daha önce hiçaklıma gelmeyen bir nedenle eski filmlerimibeyazperdede izlemekten hep kaçınırım. Me-raktan ya da zorunluluktan, ne zaman bunuyapmam gerektiyse, hangi film olursa olsunsinirlenmiş ve üzülmüşümdür (...) Bu karmaşıkgürültülü patırtılı duygular yüzünden filmlerimitekrar izlemekten uzak durma eğilimindeyim-dir. Yine de filmlerime bir tür sevecenliğimvardır, en kötülerine bile. Her zaman elimdengeleni yaptığımı ve her birinin kendi tarzı için-de gerçekten ilginç olduğunu biliyorum”(Bergman 1999: 10).

Büyülü Fener’de birkaç defa intihar etmeyiaklından geçirdiğini yazan Bergman’ın gözdetemalarından biri de intihardır. Persona’daintihar, kendisini yakarak öldüren birisinintelevizyondaki görüntüleriyle, Çığlıklar veFısıltılar’da Maria’nın (Liv Ullmann) kocasıbir kitap açacağını göğsüne saplayarak intiharetmeye kalkışmışlardır. Bergman’ın kırk ikifilminden on üçünde intihar merkezi bir önemkazanmıştır. Huzursuz, uyumsuz, yalnız, hepacı çeken ve hep öfkeli Bergman’ın bugünekadar intihar etmemesi asıl şaşırtıcı olandır (Ay1994: 38). Bergman, ölüm hakkındaki düşün-celerini de şöyle dile getirir: “Ölüm korkunç.Ölümün ardından ne geldiğini bilmiyoruz.İsa’nın şu söylediklerine, hani babasının evindepek çok güzel oda varmış falan; ben buna i-nanmıyorum. Hayır teşekkürler. Ben kendibabamın evindeki odalardan kaçtım. Kendibabamdan da daha kötü olabilecek birisininyanına taşınmak istemem. Ölüm beni açıkla-namayan bir dehşete düşürüyor. Can acıtıcıolabileceğinden değil, hiçbir zaman uyanama-yacağım korkunç düşlerle dolu olabileceğindenkorkuyorum...” (Ay 1994: 41).

Yönetmen Büyülü Fener’de çocukluk günle-rinde düşlem gücü ve duyularının yeterincebeslendiğini ifade eder: “Hala çocukluğumdangörüntülerin içinde gezip dolaşabilir, ışıkları,kokuları, insanları, odaları, anları, jestleri, sestonlarını ve objeleri yeniden yaşayabilirim. Bu

anıların ender olarak özel bir anlamı vardır,çoğu kısa ya da uzun hiçbir amacı olmayanrastgele çekilmiş filmler gibidir” (Gürmen2003: 31). Bergman, Fanny ve Alexander fil-mine mekan olarak Uppsala’yı seçerken, ço-cukluğunun geçtiği bu yere karşı duyduğusaygıyı ve sevgiyi ifade eder. Filmdeki öykü-nün dünyası, Bergman’ın yaşamında özel an-lam taşıyan unsurlara çok benzer: Büyükanne-nin gotik katedralin yakınındaki evi, papazevi,bölge tiyatrosu, tavan arası, etkileyici aile top-lantıları (Lefévre 1986: 7). Küçük Alexander’ınsalondaki heykelin canlandığını görmesi gibi,Bergman da algıyla hayal gücünün buluşmasınıçok genç yaşta hisseder. Bergman’a göre filmyapmak, en derinlerde gizli köklerine ulaşarak,çocukluğunun dünyasına yeniden inebilmektir.Çok gerilerde kalmış olan bir başka anı daAynadaki Gibi filminin esas bölümlerindenbirinin malzemesini oluşturacaktır. Aşırı du-yarlılık krizine yakalanan Harriet Anderssoneski, boyalı bir kağıdın üstündeki şekillerincanlandığını görür. Tıpkı, Bergman’ın küçükbir çocukken kızamığa yakalandığında, duvar-da asılı Venedik tablosundaki kanalın suyununakmaya başlaması, güvercinlerin uçuşması veinsanların yalnızca el ve baş hareketleriylesessizce konuşmaya başlamaları gibi (Lefévre1986: 7-8).

Papazlar filmlerinde sık sık boy gösterirler:Aşkımızın Üstüne Yağmur Yağıyordu ve BirYaz Gecesi Gülümsemeleri filmlerinde papaz,açıkça itici biridir. Yedinci Mühür filmindesadece insanları sonun geldiğine dair korkut-maya yönelik vaazlar veren papazları, İbadetEdenler filminde Tanrının ölümünü yaşayanyararsız papazları, Sonbahar Sonatı’nda boca-layan din adamını, Fanny ve Alexander’da,Vorgerus ile birlikte felaketin çağrıştırılışınıyapan özellikle ürkütücü papazı görürüz(Lefévre 1986: 8). “Bergman’ın karakterleridiğerleriyle ilişki kurmakta ve yaşadığı hayatadair bir anlam yüklemekte zorlanan, sevgisizlikve iletişimsizlik içinde kıvranan insanın yal-nızlığını, mutsuzluğunu ve duygusal karmaşa-sını işler. Bu durum, büyük ölçüde kendi dene-yimlerinden, oldukça zor geçen çocukluk vegençlik yıllarından kaynaklanmaktadır”(Gürmen 2003: 31). Ingmar Bergman’ın film-lerinde işlediği temalar çocukluk ve gençlikyıllarından izler taşımaktadır ve anıları filmle-rinde yeniden görselleşmektedir. Bergman’ın

Page 239: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İsveç Sinemasından Bir Auteur: Ingmar Bergman... (235-243)

239

önemli filmlerinden birisi olan Yedinci Mü-hür’de de bu izler görünmektedir.

3. YEDİNCİ MÜHÜR

3.1. Bergman’ın Şövalyesi Antonius Block veDiğer Karakterler

Babası kasabalara vaaz vermeye gittiğindekimi zaman ona eşlik eden Bergman, küçükbir çocukken gördüğü kilise duvarlarında çizi-len resimlerden esinlenir: “Düzenli olarakkiliseye giden herkes gibi ben de mozaiklere,üç kanatlı resimlere, vitray pencerelere, çarmı-ha gerilmiş İsa tasvirlerine, İsa’yı ve soygun-cuları kanlar ve işkenceler içinde gösterenduvar resimlerine daldım (...) Ölümle satrançoynayan şövalye, yaşam ağacını kesen ölüm vetepesinde ellerini ovuşturan korku içinde biryaratık. Dansı karanlık ülkelere götüren ölüm,tırpanını bayrak gibi sallıyor, uzun bir sıraoluşturan cemaat hoplayıp zıplıyor” (Bergman1999: 155).

Bergman yapımcı Carl Anders Dymling’infilmi yapmasını kabul etmesi için filmi çokçabuk bitireceğine, geziler ve dış çekimlerdışında 36 günde tamamlayacağına söz vermekzorunda kalır (Bergman 1999: 157). YedinciMühür’ü 35 günde yapar ve Bergman’ın “Ah-şap Üzerindeki Resim” adlı tiyatro oyunundanuyarlanan film, Cannes Film Festivali’nde JüriÖzel Ödülü alır.

Yedinci Mühür’de İsveç Kraliyeti’nin HaçlıŞövalyeleri’nden biri olan Antonius Block,kutsal topraklar için on yıl savaştıktan sonrayanındaki silahtarı Jöns ile birlikte ülkesi İs-veç’e döner. 14. yüzyıldır. Veba, İsveç’te hızlayayılmakta, salgının neden olduğu ölümler hergeçen gün artmaktadır. Şövalye, güneş doğma-dan önce hiç uyumamış gibi görünmektedir.Kalkar, denizin kenarına yürür, yüzünü yıkar,dua eder. Atını ve eşyalarını yol için hazırlar-ken, etrafa sessizlik hakimdir. İzlenildiğinihisseder ve siyahlar içerisinde yüzü bembeyazhareketsiz bir figür görür. Ölüm, doğrudankameraya (izleyiciye) bakmaktadır.

İzleyicinin, kendisine ölüm diye gösterilenfigüre inanmasının önemli nedenlerinden biri,hiç kuşkusuz şövalyenin ölümle karşılaşmasın-dan hemen önceki kısa süre içinde yaratılan

psikolojik atmosferdir, tedirginliktir. Başka birdeyişle Bergman’ın mizansen ustalığıdır (Savaş2003: 236). Blackwell'e göre, şövalyenin sol-gun yüzü ve sakinliği şimdiden ölmüş olduğuizlenimi verir (Blackwell 1997 :78). Ölüm,şövalyenin canını almak üzere kameraya doğruyürür. Ölüm, kolunu kaldırıp şövalyeye yakın-laştığında izleyici, ölümün arkasında kalır.Şövalye ölüme satranç oynamayı teklif eder.Eğer şövalye kazanırsa ölüm, onun canını ba-ğışlayacaktır. Antonius Block, Jöns’le birlikteevine doğru yolculuk ederken oyun da devamedecektir. Jöns filmdeki en ilginç figürdür.Filmdeki diğer insanların aksine bilinçli, birşeylerin farkında olarak yaşar. Materyalist veşüphecidir. Diğer insanların acılarına karşıduyarsız değildir. Şövalye Tanrı’nın varlığınadair soru sormaya devam ederken Jöns diğerle-rine yardım eder. Jöns, hayattan olabildiğincezevk almaya çalışır (Donner 1972: 139-141).

Bergman’ın ölümle yüzleşmeyi beklemeye yada onunla karşılaşmayı ertelemeye, geciktir-meye hiç niyeti olmadığı daha filmin başındanbellidir. Çünkü film, Kuzu’nun (Hz. İsa) Ye-dinci Mühür’ü açtığını duyuran bir sesle veşövalye Antonious Block’un karşısında ansızınÖlüm’ü bulmasıyla başlar (Savaş 2003: 235).Adını Kutsal Kitap’ın vahiyler bölümündenalan filmin klasik temel sahnesi şövalyenin,sonu ertelemek, zaman kazanmak ve inancınıdoğrulamak amacıyla ölüm ile giriştiği satrançoyunudur (Norman 1997: 259).

Şövalye ölümün önünde diz çökerek, ona bo-yun eğerek göçüp gitmeyi içine sindiremez.Ölümü anlamlandırmak, ne için öldüğünü, niyeölümü hak ettiğini bilmek ister. Riske girmeli,kendini kanıtlamalı, gerekirse meydan okumalı,fakat her ne olursa olsun anlamlı bir an yarat-malıdır. Oyun bu anın, ölüm karşısındaki bu“anlam arayışı”nın sembolüdür. Şövalye eğerölecekse, niye öleceğini bilmeli, hiç olmazsa“Oyunu kaybettiğim için öleceğim” diyebilme-lidir (Savaş 2003: 237). Şövalye ve silahtarıJöns yolculuk boyunca filmdeki öbür karak-terlerle karşılaşırlar.

Jof ve Mia, iki yaşındaki bebekleriyle mutlu birailedir. İşleri oradan oraya gezerek; küçüktiyatro oyunları ve hokkabazlık yaparak insan-ları eğlendirmektir. Skat da bu aileye eşlik edenve oynanan oyunların yönetimini üstlenen bir

Page 240: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

240

başka karakterdir. Jörn Donner’in de ifadeettiği gibi Mia ve Jof, basit sorular sorarlar,onların varlığı, birlikte olmanın gücüyle derin-lik kazanır. Jof ve Mia için dünya açıktır, aşi-kardır. Ölüm sorusu onları ilgilendirmez, sade-ce yaşarlar (Donner 1972: 138-147). Jof, Miave Mikael’den oluşan bu küçük aile sanatı vesanatçıyı temsil ettiği kadar, erdemi, saflığı,birlikteliği ve tutku dolu, içten bir yaşam sevgi-sini de temsil eder (Savaş 2003: 252). Şövalyeve Jöns, yol boyunca yalnız bu aileyle değilkilise duvarlarını süsleyen ressamdan, şeytanlailişki kurduğu ve vebaya neden olduğu gerek-çesiyle yakılarak öldürülmek istenen genç kıza,bir keşişe, demirci ustası olan Plog ile onunkarısına ve Ravan adında bir sahtekâra varın-caya kadar çok çeşitli karakterlerle ve olaylarlakarşılaşırlar. Şövalye, en sonunda yanındaki-lerle birlikte evine, karısına ulaşmayı başarır.Fakat ölümle oynadığı oyunu kaybetmiştir. Buyüzden kendisiyle birlikte yanındakiler deölüme yenileceklerdir. Ancak şövalyenin ö-lümle oyunu sırasında bilerek taşları yere dü-şürmesi; Jof, Mia ve bebekleri Mikael’in ö-lümden kurtulmalarını sağlar.

Filmin son sahnelerinde ölüm yine sessizdir vebu muhteşem bir sessizliktir. Şövalyenin başa-rısızlığına hiçbir açıklama verilmez. İnsanTanrı ile karşılaşmak için boşuna didinmiştir.Yalnızlığını diğer insanlarla kurduğu sevgiilişkileri ile tedavi edecektir. Yedinci Mühür’ünsonunda insan korkusuna ve yalnızlığına kurta-rıcı bir cevap bulamaz (Gibson 1969: 32-36).

Filmin sonuna doğru herkes şövalyenin evindetoplanmıştır. Şövalyenin karısı Karin kutsalkitaptan filme adını veren Yedinci Mühür ileilgili bölümü okur. Bu bölüm Hz. İsa’nın ye-dinci mührü açışıyla beraber varlıktan yokluğa,yaşamdan ölüme geçişle ilgilidir. Film, ölümünardından onun dansına ayak uydurarak uzakla-şan insanlar ve yaşamda kalmayı başaran aile-nin görüntüsüyle son bulur Ölüm dansı olarakün yapan sahne, birkaç dakikada gerçekleşenbir doğaçlamadır.

3.2. Hayatın Anlamı: Yaban Çilekleri ve SütKasesi

Yedinci Mühür’ün ilk planlarından itibarenkameranın objektifi gökyüzüne doğru çevrilir.Çok yükseklerde bir kuş süzülür. Kıyametin

arifesindeki büyük sessizlikte, bir şövalye veyardımcısı kıyı boyunca yürürler. Haçlılarınbüyük aldatmacasını yaşadıktan sonra, hiçbirzaman terk etmemiş olmaları gereken şatoyageri dönmektedirler. Blackwell'e göre, YedinciMühür; görünen ve sözlü dünya ile görünme-yen, dikkat edilmeyen ve sessiz dünya arasındabir karşıtlıktır. Cennetteki yarım saatlik sessiz-lik, Bergman'ın filmindeki merkezdir. Senaryoayrıca dünyayı kaplayan sessizliği de vurgular.Deniz de sessizdir. Bu sessizlik doğrudanTanrı'nın yokluğuyla ilişkilendirilir (Blackwell1997: 76). Yedinci Mühür, Tanrı’nın sessizliğiproblemini formüle eder. Günah çıkartma sah-nesinde, Tanrı’nın sözcüsü inatla sessizdir.Persona’daki Elizabeth Vogler’in sessizliği de,genç hemşire Alma’yı çileden çıkarır (Gibson1969: 24-25). Aslında Yedinci Mühür’ün temelsorusu yaşamın anlamının ne olduğudur. Busorunun yanıtı ise ölümdedir. Ancak şövalyeölüme yaşamın anlamını sorduğunda Ölüm biryanıt vermez, sessiz kalır. Şövalyeyi kahredende bu sessizliktir ama sorgulamaktan vazgeç-mez. Sessizliğin çaresizliği içinde birdenbireyükselen ses şövalyenin, dolayısıyla insanınkendi sesi oluverir. Şövalye elini ışığa, güneşedoğru uzatır ve yaşadığı sürece ölümle olanmücadelesinden asla vazgeçmeyeceğini söyler.(Savaş 2003:252).

Lefévre’ye göre film, Tanrı var mı, din insanaiç huzuru verebilir mi, yaşama anlam kazandı-ran, öteki dünyaya inanmak mıdır sorularıüzerinde ilerler (Lefévre 1986: 25). Filminbaşındaki erkek üst sesini, ayrıcalıklı bir erkekperspektifi konumu sunuyormuş, erkeğe otoriteyüklüyormuş gibi görünmesine rağmen ses vegörüntü arasında senkronizasyon ve vücudunolmaması nedeniyle, bir yokluğun iması oldu-ğu şeklinde de okuyabiliriz (Blackwell 1997:73).

Filmde erkek ve kadın karakterler kendilerinifarklı sunarlar ve bu farklılık cinsiyet farklılı-ğıyla uyuşur. Yedinci Mühür'deki kadınlarınsessizliği, siliklik ayrı düşmenin sessizliğideğil; yıkmanın, dayanıklı olmanın ataerkildüzeni reddetmenin sessizliğidir. Ataerkil dü-zendeki iletişime getirilen pozitif bir karşılıktır.Bergman aslında gerçek boşluğu erkeklere vedinsel ataerkil düzenin içerisine yerleştirir.Bundan dolayı filmde patriarkal düzenin başıolan ve şövalyenin araştırmasının nesnesi olan

Page 241: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İsveç Sinemasından Bir Auteur: Ingmar Bergman... (235-243)

241

Tanrı yoktur. Erkekler eğer yokluk içerisindetanımlanıyorlarsa, kadınlar onları tamamlayıcıbir varlık içerisindedirler. Bu yokluk ve erke-ğin otoritesinin kaybı, açık bir şekilde sadeceşövalyenin boş, acı veren arayışında değil ayrı-ca ölüm figüründe de temsil edilir. Tanrı vetemsilcisi ölüm, açık bir şekilde yoktur. Filmdeölüm hiçbir şey bilmez. Törnqvist'e göre ölümsadece yokluk, hayatın yokluğu olarak tanım-lanabilir (Törnqvist’den aktaran Blackwell1997: 72-81). Jof, Meryem Ana'nın oğlu İsa'yayürümeyi öğrettiğini gördüğünde belirgin biryokluk görmez fakat belirgin olmayan bir var-lık görür. Bu görüntü de ilahi vasıf verilen birkadını vurgular. Jof'un Meryem Ana düşü,onun bazı doğaüstü gerçeklere ihtiyaç duydu-ğuna işaret eder. Fakat bu gerçek basit bir şe-kilde ona bildirilir. Şövalyenin çabalamaları,araştırmaları gibi Jof'un da araştırmasına gerekolmaz (Blackwell 1997: 81). Bergman, şöval-yenin eline bir değil, birden fazla eylem fırsatıverecektir. İşte o fırsatlardan biri de, şeytanlailişki kurduğu ve büyücü olduğu gerekçesiyleyakılarak öldürülmeye götürülen genç kızTyan’la karşılaştığı andır. Şövalye ve silahtarıJöns, isterlerse kızın katledilmesini engelleye-bilir, en azından bu uğurda çaba harcamayı,savaşmayı göze alabilirler. Oysa şövalye hala‘bilgi’nin peşindedir (Savaş 2003: 242). Şöval-yenin kızla konuşmasındaki asıl amaç, şeytanlailişkisi olup olmadığını öğrenip, şeytan aracılı-ğıyla Tanrı hakkında bilgi edinmektir. Fakatkızın gözlerinde sadece boşluk ve korku görür.

Bergman, Yedinci Mühür’de kilise adamlarınıitici gösterir. Ancak Lefévre’ye göre bu film-deki tavrı Bir Aşk Dersi’nde ya da Bir YazGecesi Gülümsemeleri’nde hicvederek dilegetirdiği kilise aleyhtarlığının ötesine geçer:Şövalyenin yara almış inancı ile yardımcınınbezgin tanrıtanımazlığını kafa kafaya tokuştu-rur. Çözüm gökyüzünde olmadığı gibi, “hiç”tede değildir. Çözüm; bir süt kasesiyle yabançilekleri dolu bir tepsiyi sunan genç bir kadınınhareketinde gizlidir. Yaşama ve sevme sevinci-ni anında tatmak gerekir. Bir bebeğin ilk a-dımlarını izleyen birbirine bağlı bir çift, bütünHaçlı Seferlerinden ve papazların dayattığıöteki saçmalıklardan daha değerlidir. Mutlulukyaşam ve sevginin dinginlik verici buluşmala-rındadır. Kıyamet, aslında basit olan bu çözü-me ulaşamamış olan her şeyi alıp götürecektir(Lefévre 1986: 26).

Antonius Block tüm bunları özetlemek içinşunları söyler: “Bu anı unutmayacağım. Ses-sizliği, alacakaranlığı, çilek ve süt taslarını,akşam aydınlığındaki yüzlerinizi. UyuyanMikael’i, çengini çalan Jof’u. Konuştuğumuzşeyleri hatırlamaya çalışacağım. Ağzına kadartaze sütle dolu bir tas gibi, ellerim arasındadikkatle taşıyacağım bu anıyı. Hem uygun birişaret olacak bu, yetecek bana”. Gervais’e görebu sahne, Bergman sinemasının gücüne şahitolma fırsatı vermektedir (1999: 20). YedinciMühür’de Mia’nın bir kabın içinde getirdiğiyaban çilekleri, insanın iyiliğinin, şefkatinin,kalbini bir başka ölümlünün kalbine açmasınınsembolüdür (Gibson 1969: 43). Yaban çilekle-ri ve süt kasesi şövalyenin kafasındaki soruişaretlerini siler ve ölümle oynadığı satrancıkaybetse de bunu artık umursamayacaktır.

3.3. Şövalye: Modern Batılı İnsanın BirSembolü

Varoluşçuluk insanın oluşumunu materyalisttemellere dayandıran ve tüm hayat şartlarınınbelirlenmesinde sorumluluğu bireye yükleyenve bu sorumluluktan kaynaklanan özgür edim-selliği temel alan felsefi görüştür. Hakan Sa-vaş’ın da ifade ettiği gibi Bergman’ın silahtarJöns ile çizdiği karakter, filmin başından sonu-na kadar varoluşçu olarak yorumlanabilir. Buyorumda, Albert Camus’nün Bergman üzerin-deki etkisine ilişkin çok sayıda ipucu bulmakda olanaklıdır. Her iki sanatçının da vebayısimge olarak kullanması anlamlıdır. Fakat dahada anlamlı olan veba ile simgelenen şeyin ölümoluşudur (Savaş 2003: 244-245). ArthurGibson’a göre de Bergman’ın ilk filmlerindeTanrı büyük bir boşluktur. Bu filmde ise Tan-rı’nın bir sözcüsü vardır: Ölüm ve ölümünkorkunçluğu veba ile temsil edilir. Filmin at-mosferi ve psikolojik alt yapısı AlbertCamus’un Veba kitabını çağrıştırır (Gibson1969: 20).

Şövalye Antonius Block’un Antonius ismiHıristiyan manastır sisteminin kurucusununismidir. Jöns ve Block doğaüstüne karşı farklıdavranışlar, düşünceler içerisindedirler. Güneşşövalyenin saatidir. Sonsuzluğa karşı ruhununyolculuğu; güneş ve gökyüzüyle sembolizeedilir (Cohen 1993: 124). Bergman’a göreYedinci Mühür, “zaman ve mekan içinde sınır-sızca salınan bir tür yol filmi”dir ve filmi hak-

Page 242: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

Selçuk İletişim, 5, 1, 2007

242

kında şunları ifade etmektedir: “Yedinci Mühüryüreğime gerçekten yakın olan birkaç filmim-den biridir (...) Filmi güçlü ve enerji dolu bulu-yorum. Bunun da ötesinde filmin konusunatutkuyla bağlanıp sonuna dek besledim. Ozamanlar dinsel inanç konusunda hala cidditereddütlerim vardı. Birbirinin karşıtı iki inancıyan yana yerleştirip ikisinin de kendi tarzların-da açıklama yapmalarına izin verdim. Bu yollaçocukluğumun dindarlığı ile yeni beslediğimkatı akılcılık arasında fiili bir ateşkes oluşabildi(...) Ayrıca Jof ve Mia’nın kişiliklerine benimiçin çok önemli olan bir şeyi aşıladım: İnsa-noğlunun kutsallığı kavramını. Teolojiyi orta-dan kaldırın, kutsal olan hep yerinde kalır.Yedinci Mühür bana babamdan geçen ve ço-cukluğumdan beri taşıdığım inanç kavramlarınıbelirgin olarak açıkladığım son filmlerimdenbiridir” (Bergman 1999: 156-161).

Bergman’ın kendisi için, Yedinci Mühür’ünanlamı onu ‘korku’sundan kurtarmış oluşudur.Bir gazeteci ile yaptığı konuşmada söz bu filmegeldiğinde Bergman şunları söyler: “YedinciMühür’e karşı istediğinizi söyleyin. Ben –çocukluktan gelen takıntımı – ölüm korkumuişte o anda, Yedinci Mühür’ü yaptığımda yen-dim. Kendimi ecelle boğuşuyor gibi hissettim;korkum çok şiddetliydi. Filmi bitirdiğimdekorkumdan eser kalmamıştı. Bir tuvalin büyükbir iddiayla ve kibirsizce alelacele boyanmasıgibi bir duyguydu. ‘İşte bir tablo, lütfen alınonu!’ dedim.” (Savaş 2003: 255). Filmde birinanç sorunu vardır. Şövalye benzerlerine ilgi-sizliğinin onu izole ettiğini, onlardan ayırdığınıve şimdi düşlerinin, kuruntularının içine kapa-tılmış bir şekilde bir hayaletler dünyasındayaşadığını itiraf eder. Tanrı, insanın özgürlü-ğünü yok eden bir garanti vermez ve insan herzaman bu özgürlüğünü korur. AntoniusBlock’un da dediği gibi: “Bu benim elim. Onukımıldatabiliyor, içinde zonklayan kanı duya-biliyorum. Güneş yukarıda daha, gökte; ve benAntonius Block ölümle satranç oynuyorum.”Satranç oyunu, özgürlük sırrı ve Tanrı insanilişkisinin bir modelidir. Çünkü satranç oyunu,çok sayıda özgür seçim şansı getirir. Şövalye-nin günah çıkarttığı, Tyan’ın yakıldığı ve ölü-mün şövalyenin evine geldiği sahneler filmintemel problemi açısından önemli sahnelerdir(Gibson 1969: 28-31).

Barry Norman’ın da ifade ettiği gibi Bergman,dönemin duygusunu, ortaçağ yaşamının zorlu-ğunu çok iyi yansıtmaktadır. Öykünün alegorikbir yanı da vardır. Salgın ve daha korkunç birtehdidin varlığı, nükleer bomba tehdidi altındayaşayan modern kuşakların yabancı olmadığıbir şeydir. Şövalyenin filmdeki umutlu ikikarakter olan Jof ve Mia’yı kurtarmak içinölümü kandırarak kendini feda ettiği finalinbiraz iyimser havasına rağmen Yedinci Mühür,insanın yazgısına dair karanlık bir bakış sun-maktadır (Norman 1997: 259). Aynı fikriBergman da şu sözlerle savunur: “Bu film,çağdaş bir insanın tecrübelerini yansıtan, amabunu Ortaçağ malzemesiyle çok özgür biçimdeyoğuran çağdaş bir şiir denemesidir (…) Orta-çağda insanlar vebanın yılgısında yaşıyorlardı,bugünse atom bombasının yılgısında (...) Kişi-lerim gülerler, ağlarlar, ulurlar, korkarlar, ko-nuşurlar, cevap verirler, oynarlar, acı çekerler,soru sorarlar. Yılgıları Veba’dır, Yargı Gü-nü’dür. Bizim korkumuz başka çeşittendir amasözcükler aynıdır. Sorunumuz değişmemiştir”(Bergman 1966: Arka Kapak). Ortaçağda in-sanlar veba tehlikesinden korkarken günümüz-de korku yön değiştirmiştir. Artık atom bomba-sı gibi yeni korkular vardır.

SONUÇ

İkinci Dünya Savaşı sonrasında İsveç’te dinselgeleneklere bağlılık sarsılmış ve intihar oranıyükselmiştir. Yaşadığı dönemi sorgulayan biryönetmen olan Ingmar Bergman da ülkesininiçinde bulunduğu bu durumdan etkilenmiştir.Bergman sinemasının kurucu unsurları olanintihar, iletişimsizlik, mutsuz evlilikler İkinciDünya Savaşı sonrasında yaşanan toplumsaldeğişimler sonucu İsveç’e de hakim olan un-surlardır. Aynı zamanda Bergman filmlerinintemaları çocukluk ve gençlik yıllarından daetkilenmiştir. Bir Lutheryan papazının oğluolan Bergman, ahlâki açıdan sıkı bir disipliniçinde yetişmiştir.

İnançlı bir ailede dünyaya gelmesine ve sos-yalleşmesine rağmen Tanrı’ya hep kuşkuylayaklaşmış, Tanrı’nın var olup olmadığını sü-rekli sorgulamış ve filmlerinde sık sık Hıristi-yan ahlâkını eleştiren bir tavır sergilemiştir. Bubağlamda Bergman sinemasının önemli filmle-rinden birisi olan Yedinci Mühür’deki şövalye-nin Tanrı’yı sorgulaması aslında Bergman’ın

Page 243: SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK … · Selçuk İletişim, 5, 1, 2007 6 siyasal, kültürel sorunun çözümüne gidecek yolu açabilecek ve daha az sorunlu bir dünya yaratabilecek

İsveç Sinemasından Bir Auteur: Ingmar Bergman... (235-243)

243

kendi kendisiyle yüzleşmesidir. Şövalye filmboyunca ölümle satranç oynayarak ölümemeydan okur ve böylelikle aradığı sorularacevap bulabilmek için zaman kazanır. YedinciMühür, sembolik anlamı olan sahnelerle fazla-ca yüklüdür. II. Dünya Savaşı, nükleer silahlar,bütün dünyayı saran endişe, teknolojinin ge-lişmesiyle verilen zararlar insanları gelişmeninve geleceğin anlamı üzerine düşünmeye iter.Bu noktada şövalye de hayatı ve yaşamanınanlamını sorgulayarak modern batılı insanın birsembolü olmaktadır. Kendine ait film dili,yarattığı mizansenler ve filmlerinin temalarıylabir auteur olan Bergman, birçok yönetmenifilm dilini oluştururken etkilemiş, onlara esinkaynağı olmuştur. Bergman Yedinci Mühür’debaşından sonuna kadar yarattığı büyülü atmos-ferle izleyicileri filmin içine dahil etmektedir.Bergman’ın temalarını ve sinematik tekniğiniiçinde barındıran Yedinci Mühür, teknik yön-den kusursuz bir filmdir ve gerek sinematogra-fik özellikleri, gerekse senaryosu açısındangünümüzde de dünya sinemasındaki haklıyerini korumaktadır. Bergman’ın “Ahşap Üze-rindeki Resim” adlı tiyatro oyunundan uyarla-nan ve Cannes Film Festivali’nde Jüri ÖzelÖdülü alan Yedinci Mühür, çekilmesinden buyana yarım asır geçmesine rağmen sinematarihinin başyapıtları arasındadır.

KAYNAKLAR

Ay T (1994) Ingmar Bergman Sinemasındaİntihar, 25. Kare, Sayı: 9, 71-100.

Bergman I (1990) Büyülü Fener, Gökçin Taş-kın (çev), Afa Yayını, İstanbul.

Bergman I (1966) Yedinci Mühür, A. TuranOflazoğlu (çev), Bilgi Yayınevi, Ankara.

Bergman I (1999) İmgeler, Gökçin Taşkın(çev), Nisan Yayınları, İstanbul.

Blackwell M J (1997) Gender andRepresentation: In The Films Of IngmarBergman, George G. Schoolfield and Robert E.Bjork (eds), Camden House, Inc., Columbia.

Cohen H I (1993) Ingmar Bergman The Art OfConfession, Frank Beaver (eds), TwaynePublishers, New York.

Donner J (1972) The Films Of IngmarBergman From “Torment” To “All TheseWomen”, Dover Publications, Inc, New York.

Dorsay A (1995) 100 Yılın Yönetmeni, RemziYayınevi, İstanbul.

Elsaesser T (Temmuz- Eylül 1995) AvrupaSanat Sineması, Gülşen Sayın (çev), 25. Kare,Sayı 12, 4-9.

Gervais M (1999) Ingmar Bergman Magicianand Prophet, McGill-Queen’s University Press,London.

Gibson A (1969) The Silence Of God CreativeResponse To The Films Of Ingmar Bergman,Evanston and London: Harper&RowPublishers, New York.

Gürmen P T (Haziran 2003) Ingmar BergmanYalnızlığın Ressamı, Sinema, Sayı 98.

Lefévre R (1986) Ingmar Bergman, CüneytAkalın ( çev), Afa Yayınları, İstanbul.

Norman B (1997) Yüzyılın En İyi Yüz Filmi,Vehbi Sargın, Jale Mutlu (çev), Afa Yayınları,İstanbul.

Öztürk S R (2000) Sinemada Kadın Olmak,Alan Yayınları, İstanbul.

Savaş H (2003) Sinema ve Varoluşçuluk,Altıkırkbeş Yayınları, İstanbul.