sarialtin - turgutlutb.org.tr · son 2 yılın en güçlü yatırım artışı bu son çeyrekte...
TRANSCRIPT
Turgutlu Commodıty ExchangeARALIK 2017 Yıl: 5 Sayı: 10
DERGİSİ
SARIALTINSARIALTINTURGUTLU TİCARET BORSASI
ISSN: 2148-6107
Manisa ve İlçelerindeSusam Çeşitliliği
GDO’ lar Arı Kovanına Çomak Sokmak mı?
DefneAğacınınMitolojikHikâyesi
Evlerimizin Vazgeçilmezi Ihlamuru Tanıyor muyuz?
SultaniÇekirdeksiz Kuru Üzüm
Besin Öğeleri Tablosu(100 gr’da)
-
-
-
Genel Kompozisyon
294 Kalori (cal)65 Karbonidrat (gr)1.8 Protein (gr) 7 Diyet Lifi (gr)
MİNERALLER52 Kalsiyum (mg)1.8 Demir (mg)
0.35 Bakır (mg)35 Magnezyum (mg)İ95 Fosfor (mg860 Potasyum (mg)
VİTAMİNLER30 A Vitamini (IU)
B1 Vitamini (mg)B2 Vitamini (mg)
B3 Vitamini (mg)B.6 Vitamini (mg)
0.10.080.500.38
İŞİN SIRRI ÜZÜMDEİŞİN SIRRI ÜZÜMDEİŞİN SIRRI ÜZÜMDEİŞİN SIRRI ÜZÜMDEİŞİN SIRRI ÜZÜMDE
SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN
SULTANİ ÇEKİRDEKSİZ ÜZÜM
1TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun
2017-2018 Değerlendirmeleri
5TTB Yönetim Kurulu Başkanı
Yılmaz Orcan’ın Değerlendirmeleri
6Geçmiş Zaman Olur kiHayali Cihana Değer
8Tarım ve Hayvancılığın Türkiye
Ekonomisindeki Yeri
10TOBB’dan 81 İlde 81 Okul
19Karekodlu Çek
23BES’te yeni Düzenleme
23İnternetten Yapılan Kredi kartlı Alışveriş 44 Milyar TL’yi geçti
24Uyumlu Mükellefe Vergi İndirimi
242017'nin 2. Çeyreğinde 14 Milyon Kişi
Seyahate Çıktı
İMTİYAZ SAHİBİTurgutlu Ticaret Borsası Adına
Yılmaz ORCANYönetim Kurulu Başkanı
Genel Yayın Yönetmeni
Ercan HIZALMeclis Başkanı
Yazı İşleri Müdürü
Deniz İNANÇ
Yazı İsleri Kurulu
Cemil GÜLERYön. Kur. Bşk. Yar.
Mehmet Salih BÜLBÜLYön. Kur. Üyesi
Abdüllatif SARATARYön. Kur. Üyesi
Okuma Kurulu
Cüneyt Tanyeri, Ali Dalkılınç,
Himmet Çetin, Kaan Tanyeri,
Editör
Cüneyt Tanyeri
İletisim AdresiŞehitler Mahallesi 7 Eylül yolu
No:216/73 P.K. 45410
Turgutlu - Manisa
Telefon : +90 236 313 17 84 - 312 95 21
Faks : +90 236 313 69 75
E-posta : [email protected]
TURGUTLU TİCARET BORSASITurgutlu Commodıty Exchange
içindekiler
25Etkinliklerimizden Kareler
34Turgutlu Odaları
Konsey Toplantısı Yapıldı
36İstihdam Şurası İstihdam
Seferberliği Ödül Töreni Yapıldı
40Arabuluculukta Zorunlu Dönem
42Cam Sektöründe Vasıflı Eleman
Bulmakta Zorluklar Yaşanıyor
43“Exhibit in Turkey” projesi ile
Türkiye fuarları, dünya çapında tanıtılacak
44Alışveriş Poşetlerine
Kısıtlamada 'Ortak Hareket' Çağrısı
45Yüksek Öğrenim Sorunları TOBB’da Ele
Alındı
46
Bağcılıkta Uzaktan Algılama
52
Gdo’larArı Kovanına Çomak Sokmak mı?
56
Sürdürülebilir Kalkınmada Kooperatifler
ve Yerel Yönetimler
59
Ihlamur (Tilia Cordata)
61
Manisa İl ve İlçelerinde Susam
68
Anadolu Kültürü n d e D e f n e A ğ a c ı
72
Türkiye Bitki Genetik Kaynakları
1
2017-2018 DEĞERLENDİRMESİ
M. Rifat HİSARCIKLIOĞLU
TOBB Başkanı
2017’yi herkesin beklediğinden
daha iyi bir performansla kapatıyoruz.
Deyim yerindeyse, dört dörtlük bir sene
geçirdik.
Birincisi, büyümede ilk 9 ay itibariy-
le yüzde 7,4 gibi, dünyada pek az ülke-
nin ulaşabildiği bir noktadayız. Yılın ta-
mamındaki büyümeninse yüzde 6-7 ara-
sında gerçekleşmesi tahmin ediliyor.
Büyümede Oda ve Borsa camiasının
payı büyük. Zira üretim ve yatırım için
önce finansman lazım. Hatırlarsanız
geçen sene bu zamanlar bankalar kredi
vermekte nazlanıyor, sıkıntı çıkarıyor-
lardı.
Bunu aşmak üzere önce kendi icadı-
mız TOBB Nefes kredisini devreye sok-
tuk. TOBB, Odalar-Borsalar 81 İl’de bir
araya geldik, tüm kaynaklarımızı topla-
dık.
Yüzde 9,90 faizle ticari kredi veril-
mesini sağladık. Merkez Bankası bile bu
kadar düşük faizle bankaları fonlamaz-
ken biz bir ilki gerçekleştirdik.
Bugüne kadar ticari kredilere uygu-
lanmış en düşük faiz ortaya çıktı. Zaten
Cumhurbaşkanımız da “finansmanda
inovasyon yaptınız” diyerek bunu ifade
etmiş oldu. Sonra KOSGEB kanalıyla
yeni bir adım atılmasını daha sağladık.
50 bin lira faizsiz işletme kredisi çı-
kardık. Ve yine kurucu ortağı olduğu-
muz Kredi Garanti Fonu için hükümeti-
mizle istişare ettik ve kefalet kapasitesi-
ni artırdık.
İşte bu 3 projemiz sonucunda tüm
Türkiye’de tam 653 bin firma, 232 mil-
yar lira kredi kullandı. Yani her 2 üye-
mizden 1’i bunlardan faydalandı. Hü-
kümetimizle birlikte hayata geçirdiği-
2
miz projeler, KOBİ’lere can suyu oldu.
Ekonominin çarkları dönmeye başladı.
Büyümeden sonra ikinci başarı is-
tihdam da geldi. Oda-Borsa camiası
buna da öncülük etti. İstihdamda özel
sektörü teşvik edecek, ödüllendirecek
yeni bir yaklaşıma ihtiyaç var dedik.
Şubat ayında TOBB Ekonomi Şurasında
durumu Cumhurbaşkanımıza anlattık.
O da hemen talimatı verdi.
İstihdam seferberliği başlatıldı. Hü-
kümet de tarihi destekler çıkardı. Bu sa-
yede 1,5 milyona yakın kişiye yeni iş sağ-
ladık. Almanya ve Fransa’nın toplamın-
dan fazla istihdam ürettik.
İstihdam seferberliği sayesinde, is-
tihdam maliyeti düşen firmalarımız ka-
zandı, iş sahibi olan vatandaş kazandı,
artan alım gücüyle tüm ülke kazandı.
Büyüme ve İstihdamdaki başarıdan
sonra üçüncü olarak yatırımlar uzun sü-
renin ardından yeniden canlandı.
YOİKK bünyesinde ve Şuralarda dile ge-
tirdiğimiz pek çok öneri hayata geçme-
sinin bunda büyük payı var. Böylece
son 2 yılın en güçlü yatırım artışı bu son
çeyrekte yaşandı. Geçen seneye göre 55
milyar lira daha fazla yatırım yapıldı.
Ve dördüncüsü ihracatta 2016’nın ta-
mamındaki rakama bu yıl ilk 11 ayda
ulaştık. Buradaki başarıda da yine cami-
amızın emeği var. Tüm büyük kara güm-
rük kapılarını Odalarımız ve Borsaları-
mızla birlikte biz modernize ettik. Bu sa-
yede kapılardan geçiş hacmi tam 4 katı-
na çıktı ama bekleme süresi yarıya indi.
Devlete tek kuruş yük gelmediği
gibi artan işlem hacmi sayesinde vergi
gelirleri yükseldi. Yapılan bir araştırma-
ya göre gümrükler artık daha modern
ve etkin hale geldiği için, ihracat yapan
firmalarımız yılda 400 milyon lira mali-
yet tasarrufu sağlamış oldu.
Netice olarak 2017’de Hükümetimi-
zin verdiği teşviklerin boşa gitmediğini
görüyoruz. Bu adımlar özel sektöre ve
girişimcilere güç verdi. Piyasadaki ra-
hatlama, rakamlara da yansımış oldu.
Ayrıca içerde ve dışarda, karşımıza
çıkarılan her türlü sıkıntıya rağmen, Tür-
kiye ekonomisi ve reel sektörümüzün
ne kadar sağlam ve dinamik olduğunu
da herkese gösterdik.
Şimdi hedefimiz 2018’de de benzer
bir performansa ulaşmak. Elbette sıkın-
tılar da var. Mesela hem faiz oranların-
daki, hem de döviz kurlarındaki yüksel-
me reel sektörü zorluyor.
Firmalarımızın finansman yükünü
artırıyor. Bu konularda da reel sektöre
destek verileceğine inanıyoruz.
Öte yandan 2017’de elde ettiğimiz
olumlu sonuçlarla rehavete kapılmama-
lı, riskleri göz ardı etmemeliyiz. Ama fır-
satları da gözden kaçırmamalıyız.
2018’de küresel büyüme ve ticaret,
bu seneden daha iyi olacak gibi görünü-
yor. Son 7 senenin en yüksek küresel bü-
yüme oranı çıkabilir. Biz de bundan pa-
yımızı almalıyız. Bunun için istihdam,
üretim ve ticaret teşviklerini sürdürme
hususlarındaki önerilerimizi hükümete
ilettik.
Makroekonomide dikkat edilmesi
gereken noktalar: bütçe açığı, enflasyon
ve cari açıktaki yükseliş olarak görülü-
yor.
Öte yandan önümüzdeki sene kamu
ve özel sektör olarak 210 milyar dolar ci-
3
varında dış kaynak ihtiyacımız var. Bu
rakam hem vadesi gelen dış borç öde-
meleri, hem de cari açık toplamına kar-
şılık geliyor.
Rakam yüksek gözükse de bunların
çevrilmesi konusunda bir sıkıntı bekle-
miyoruz. Ama maliyetlerinde artış ola-
bilir.
Küresel ekonomide, ABD Başkanı
Trump’ın yaklaşımlarının içerde ve dı-
şarda neden olduğu rahatsızlıklar,
Fed’in faiz artırımları ve bilanço küçült-
mesi, Ortadoğu’da yaşanan olumsuz-
luklar, yükselen petrol fiyatı, Kuzey
Kore’nin füze denemeleri başlıca risk un-
surları olmaya devam edecek.
2018 yılında küresel likidite darala-
cak gözüküyor. FED 2018’de piyasalar-
dan 420 milyar dolar para çekecek. Buna
ilave olarak Avrupa Merkez Bankası pa-
rasal genişlemeyi azaltıyor.
Olumlu gelişmeler olarak, ABD eko-
nomisi küresel krizi tamamen atlatmış
gözüküyor. Avrupa ve Japonya ekono-
mileri toparlanmaya devam ediyor.
İngiltere’nin, Brexit sonrası oluşan
olumsuz duruma karşın gösterdiği eko-
nomik performans, beklentilerin üze-
rinde. Çin, büyümede kaybettiği ivme-
ye karşın, makroekonomik istikrarı kuv-
vetlendirdi.
Türkiye ekonomisi açısındansa,
2018 yılında küresel etkilerin yansıma-
ları etkili olacak. Örneğin petroldeki ar-
tışın sürmesi, cari açığın ve finansman
ihtiyacının büyümesi demek.
FED’in faiz artırması ve bilanço kü-
çültmeye devam etmesi, dış finansman
maliyetlerini artıracak. Buna karşılık ge-
lişmiş ekonomilerin ve özellikle Avru-
4
pa’nın toparlanması Türkiye açısından
olumlu. Çünkü ihracatın ve turist sayısı-
nın artmasını sağlayabilir.
Türkiye, 2017 yılında, makro ihtiya-
ti politikaların yerine, büyümeyi yük-
seltip, işsizliği düşürme politikasını
seçti. Bu politika, büyümeyi ve istihda-
mı artırmada başarılı oldu. Ama bütçe
açığı, döviz açığı ve enflasyon da yük-
seldi.
2018’de dış finansman ihtiyacının
nasıl karşılanacağı önemli. Bizdeki faiz,
gelişmiş ülkelerden fazla olduğundan,
yabancı portföy yatırımcıları için çekici
olmaya devam edeceğiz.
Ama bu tür sıcak para maliyetli ve
her an kaçması mümkün olduğundan
tehlikeli. Bunun yerine doğrudan ya-
bancı sermaye yatırımı çekmek, yani dış
finansman kalitesini artırmak daha
doğru. Ama bunun için de iyi bir büyü-
me hikâyemiz olmalı.
Böylece hem dünyada bize karşı
oluşturulmak istenen algıların önüne
geçer, hem de istikrarı kuvvetlendiririz.
İşte tüm bu nedenlerle milletin ileri-
ye bakmasını sağlayacak yeni hedeflere,
kapsamlı bir reform sürecine ihtiyaç
var. İç talebe ve dış kaynağa dayalı bü-
yüme sürecini değiştirmeye ihtiyaç var.
Türkiye, önceki sanayi devrimlerinde
hep geç kaldı.
Kaçırdığımız hiçbir yarışı, sonradan
gelip de yakalayamadık. Şimdi yeni bir
sanayi devrimi eşiğindeyiz. Yeni ekono-
minin girdisi, ne doğal kaynaklar, ne de
coğrafya. Bu yeni yarışta başarılı olmak
için, becerikli oyunculara ve iyi bir ku-
rumsal sisteme ihtiyacınız var.
Biz de oyuncu potansiyeli var, Mü-
teşebbis bir milletimiz, Ama eksiğimiz
sistem. Pastör der ki; talih, hazırlıklı
olana güler.
Zamanın ruhunu kavrar ve kendi-
mizi düzeltirsek, yeni bir atılım daha
başlatabiliriz. Türkiye büyük bir ülke-
dir. Her sorunu aşacak güçtedir. Yeter
ki, birliğimizi, istikrarımızı muhafaza
edelim. 2018’in sağlık, huzur ve mutlu-
luk getirmesini diliyorum.
5
YılmazOrcan
TurgutluTicaretBorsasıYönetimKuruluBaşkanı
Sayın üyemiz değerli dostlar,
Yeni bir sarıaltın dergimizle huzur-
larınızdayız. Sağlık ve başarı dilekle-
rimle bilvesile hayırlı işler dilerim.
Her fırsatta organik tarımın ve çe-
kirdeksiz kuru üzümün sorunlarını dile
getirmekteyim. Geleceğimiz olan sevgi-
li çocuklarımızın sağlıklı beslene bilme-
si için organik tarım büyük önem arz et-
mektedir. Bu vesile ile üreticilerimizin
bilinçlendirilerek hibrit tohumlar yerine
üretimlerinde yerli tohumların tercih
edilmesi büyük önem arz etmektedir.
Çekirdeksiz kuru üzümde üretici-
mizin ve sanayicimizin sıkıntıları her
geçen yıl hızla artmaktadır. Üreticimi-
zin girdi maliyetlerinin akaryakıt, suni
gübre, zirai ilaç ve tohum fiyatları de-
vamlı artış gösterirken üreticimizin
üretmiş olduğu çekirdeksiz kuru üzü-
mün fiyatının iki yıl önceki fiyatlarda
sabit kalması üreticimizi, köylümüzü ve
çiftçimizi mağdur etmektedir. Örneğin
çekirdeksiz kuru üzüm fiyatları 3 yıl
önce 5 Türk lirası ile 6 Türk lirası fiyat-
larda seyrederken iki yıldır 2 lira elli
kuruş ile 4 lira elli kuruş Türk lirası ara-
sında seyretmesi hem üreticimizi hem
de ihracatçımızı mağdur etmektedir.
İnsan sağlığı açısından büyük önem
arz eden çekirdeksiz kuru üzüm tüketi-
minin arttırılması için gerekli özen gös-
terilmesi gerekirken çekirdeksiz kuru
üzümün yan sanayi kuruluşlarının des-
teklenerek (üzüm suyu, üzüm ezmesi,
üzüm köftesi, üzüm lokumu, üzüm pek-
mezi, gün balı gibi) alternatif ürünlerin
üretilip KDV si yüksek mamul madde
halinde tüketilmesi için gerekli özen ve
destekler sağlanmalıdır.
Turgutlu Ticaret Borsası olarak yu-
karıda belirttiğimiz amaçlara hizmet et-
mesi açısından rahmetli televizyoncu ga-
zeteci ve yazarımız Sayın Tayfun Tali-
poğlu ve ekibini Turgutlu’da bir hafta
misafir ederek çekirdeksiz kuru üzüm
6
üreticisi, tarım işçisi ve üzüm işletme te-
sislerini inceleyerek çekirdeksiz kuru
üzümün üretiminden ihracatına kadar
tüm sorunlarını dile getiren program çe-
kimi yaparak kardeş kuruluşlarımız
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
Bilim Ticaret ve Sanayi Bakanlığı, Borsa-
lar, Ticaret Sanayi Odaları ve Ticaret
Odalarına çekim yaptığımız cd leri gön-
dererek bilgilendirme çalışmaları yap-
mış bulunmaktayız.
Bu çalışmalarımızın devletimiz ve
hükümetimiz nezlinde değerlendiril-
mesini takdirlerinize emir ve müsaade-
lerinize Şahsım, Kurumumuz ve Cami-
amız adına saygılarımla arz ederim.
Geçmiş Zaman Olur ki Hayali Cihana Değer
BAM TELİ EKİBİ BORSA EKİBİYLE ARAZİ ÇALIŞMASINDA
BAM TELİ EKİBİ İLE BORSA EKİBİ ARAZİ ÇALIŞMASI SONRASI DURUM DEĞERLENDİRME TOPLANTISINDA
7
SAYIN TAYFUN TALİPOĞLU VE ORKA TARIM'IN SAHİBİ SAYIN M.SERHAT ORHAN İLE ÇEKİRDEKSİZ KURU ÜZÜM SORUN VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİ DEĞERLENDİRME TOPLANTISI
BAM TELİ EKİBİ İLE BORSA EKİBİMİZ ARAZİ ÇALIŞMASINDA ÜRETİCİ VE TARIM İŞÇİLERİYLE BİRLİKTE
8
Tarım ve Hayvancılığın Türkiye Ekonomisindeki Yeri
Emre KEYKUBAT & Yeliz BAHAR
T arım ve hayvancılık bir ülkenin
ekonomisinde önemli yer tutmak-
tadır. Verimli topraklarının bulunması
ve buralarda tarım yapılması iş alanları-
nı arttırırken iç piyasadaki tüketimi de
karşılayarak dışarıya olan bağımlılığı
da kaldırmaktadır. Ayrıca tarım ürünle-
rinin fazla yetişmesi dış ticaretinde can-
lanmasını sağlayarak ülkeye döviz giri-
şini de sağlamaktadır.
Ülke ekonomisinde hayvancılığın-
da katkıları büyüktür. Bir ülkede istih-
damın artması hayvancılığın gelişmesi
açısından önemlidir. Deri, et ve süt gibi
ihtiyaçların karşılanması, ihracatın art-
ması hayvancılığın önemini arttırmak-
tadır. Sanayinin gelişmesi sanayide kul-
lanılan kozmetik, ilaç ve gıda sektörü
gibi ham maddenin sağlanması tarım ve
hayvancılığın gelişmesi ile birlikte ol-
maktadır.
Yurdumuzda sanayileşme ve kent-
leşmeye bağlı olarak tarımın ekonomi
içinde payı giderek azalmıştır. Kaldı ki
tarım hala Türkiye ekonomisinde
önemli bir yere sahiptir. Tarımın yurtiçi
milli hâsılamız içindeki payı % 15’in üze-
rindedir. İmalat sanayinde birçok iş ko-
lunun hammaddesi tarım ürünlerinden
oluşmaktadır. Bunlara örnek olarak kı-
saca dokuma, gıda, tütün ve içki sanayi-
lerini gösterebiliriz. Tarıma dayalı sana-
yi malı ihracatının toplam ihracatımız-
da önemli bir yeri vardır. Bu yönüyle de
Sami AyanTurgutlu Ticaret Borsası Meclis Üyesi
9
tarım önemli miktarda döviz girdisi sağ-
lamaktadır. Tarım ürünleri ihracatımız-
da vazgeçilmez bir yere sahiptir. Öyle ki
ihraç ettiğimiz ürünlerin değer olarak
önemli bir bölümü tarım ürünlerine ait-
tir. Tarım ürünlerinin taşınmasından iş-
lenip pazarlanmasına kadar çok sayıda
iş kolu faaliyet göstermektedir.
Türkiye’de tarımı geliştirmek
demek istihdamı da büyük ölçüde art-
tırmak demektir. Bunu başarmak içinde
tarım sanayisini de geliştirmeliyiz. Sa-
dece toprakta üretim safhasında kalma-
malıyız. Üretilen ürünleri işleme, temiz-
leme ve paketleme hatta pazarlamada
daha çok çalışmalıyız.
10
Emre KEYKUBAT & Yeliz BAHAR
TOBB’DAN 81 İLDE 81 OKULTOBB’DAN 81 İLDE 81 OKUL
“Eğitime yatırımı
geleceğe yapılan
en büyük yatı-
rım” olarak gören
Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği“
Türkiye'nin 81
İlinde 81 Okul”
projesi ile 2023
h e d e f l e r i n e
büyük katkı sağ-
lıyor. TOBB Baş-
kanı M. Rifat Hi-
sarcıklıoğlu "Bir
iş adamı olarak
söylüyorum, her
türlü yatırımın
bir riski vardır
kâr da edersiniz,
zarar da edersi-
niz, ama bir işe
yaptığınız yatı-
rımdan kesinlikle
zarar etmezsiniz.
O da eğitime ya-
pılan yatırım. Eği-
time yapılan yatı-
rımda insanı ka-
zanırsınız, şehrikazanırsınız, ül-
keyi kazanırsı-
nız" diyor.
11
"81 İlde 81 Okul" Projesi Kapsamında Yapımı Tamamlanan ve Devam Eden Eğitim Tesisleri
Eğitim Tesisi Yapılan İl Sayısı 58Tamamlanan Eğitim Tesisi Sayısı 42Devam Eden Eğitim Tesisi Sayısı 17
2Toplam Kapalı Alan (m ) 432.671Derslik (Adet) 1.102Yurt Öğrenci Kapasitesi (Kişi) 4.420Öğretmen Lojmanı Dairesi (Adet) 20Kapalı Spor Binası (Adet) 10Üniversite / Fakülte Binası (Adet) 6
"81 İlde 81 Okul" Projesi Kapsamında Yapımı Tamamlanan ve Devam Eden Eğitim Tesisi TürleriMesleki ve Teknik Anadolu Lisesi 19Fen Lisesi 12Güzel Sanatlar/Sosyal Bilimler Lisesi 4İlköğretim/Ortaokul 5İmam Hatip Lisesi 11Üniversite / Fakülte Binası 6Yurt 18Spor Salonu 10Lojman 2 Blok
C umhuriyetimizin 100. yılı olan
2023’te dünyanın en büyük 10 eko-
nomisinden biri olma yolunda önemli he-
defler koyan Türkiye, eğitimde de çıtayı
yükseltmek istiyor. “Eğitime yatırımı ge-
leceğe yapılan en büyük yatırım” olarak
gören Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
(TOBB) de “Türkiye'nin 81 İlinde 81
Okul” projesi ile 2023 hedeflerine büyük
katkı sağlıyor. 2017 yılında Türkiye’nin
birçok kentinde okullar yaptıran TOBB,
2018’de de bu projesine devam edecek.
TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu da
"Bir iş adamı olarak söylüyorum her türlü
yatırımın bir riski vardır, kâr da edersiniz,
zarar da edersiniz ama bir işe yaptığınız
yatırımdan kesinlikle zarar etmezsiniz. O
da eğitime yapılan yatırım. Eğitime yapı-
lan yatırımda insanı kazanırsınız, şehri ka-
zanırsınız, ülkeyi kazanırsınız. Hayırlı bir
iş yaptığınız zaman ölseniz bile, o eserler-
den faydalanıldığı sürece artı haneniz
devam eder" sözleriyle TOBB olarak eğiti-
me verdiği öneme dikkat çekiyor.
12
-
-
-
--
Yapımı Tamamlanan Eğitim Tesisleri
1 ADANA
2 ADIYAMAN
3 AFYONKARAHİSAR
4 AKSARAY
5 ANKARA/POLATLI
6 ANTALYA
7 BARTIN
8 BATMAN
9 BAYBURT
10 BİNGÖL
11 BOLU
12 ÇANAKKALE
13 ÇANKIRI
14 ÇORUM
15 DİYARBAKIR
16 DÜZCE
17 EDİRNE
18 ELAZIĞ
19 ERZİNCAN
20 ERZURUM/PASİNLER
21 GAZİANTEP
22 HAKKARİ
23 HATAY
24 ISPARTA
25 KAHRAMANMARAŞ
26 KARABÜK
27 KARAMAN
28 KIRKLARELİ
29 KASTAMONU/DEVREKANİ
30 KOCAELİ
31 MALATYA
32 MANİSA
33 NİĞDE
34 RİZE
35 SAKARYA
36 SAMSUN
37 ŞIRNAK
38 UŞAK
39 YALOVA
Yapımı Devam Eden Eğitim Tesisleri
1 AĞRI2 ARDAHAN3 AYDIN 4 BURDUR5 BURSA6 DENİZLİ7 GÜMÜŞHANE8 IĞDIR9 KAYSERİ10 KİLİS11 MUĞLA12 ORDU13 SİİRT14 TEKİRDAĞ15 TOKAT16 TUNCELİ17 TRABZON18 VAN
TOBB Başkanı Hi-
sarcıklıoğlu, “Eği-
tim alanına yapı-
lacak her türlü
katkı, ülkemizin
refahına yönelik
en büyük yatırım-
dır. Çünkü eğitim
ve öğretime gerek-
li önemi vermeyen
toplumlar, hiç bir
kazanımlarını el-
lerinde tutamaz
lar” şeklinde ko-
nuşuyor.Eğitim harcama-
ları %12.2 arttıDiğer yan dan
TÜİK verilerine
göre Türkiye’de
eğitim harcamaları 2015 yılında 2014 yılına göre
%12.2 artarak 135 milyar 22 milyon TL oldu.
2015 yılında bir önceki yıla göre eğitim harcama-
larının en çok arttığı eğitim düzeyleri %31 ile okul
öncesi, %24.6 ile ortaöğretim oldu. Ülkemizde eği-
tim harcamalarının, gayri safi yurtiçi hasılaya
oranı 2014 yılında %5.9 iken, 2015 yılında %5.8
oldu. Türkiye’de 2015 yılında yapılan eğitim har-
camalarının %74.3’ü devlet tarafından finanse
edildi. Eğitim harcamaları içerisinde hane halk-
larının yaptığı harcamaların payı ise %18.7 oldu.
Toplam harcamaların en büyük kısmı yükseköğ-
13
-
-
-
-
-
-
--
SIRA NO İLİ OKUL ADI YILI
1 ADIYAMAN TOBB İLKÖĞRETİM OKULU 1999
2 AKSARAY TOBB İLKÖĞRETİM OKULU 1997
3 BATMAN TOBB İLKÖĞRETİM OKULU 1997
4 BAYBURT TOBB İLKÖĞRETİM OKULU 1999
5 BİTLİS TOBB İLKÖĞRETİM OKULU SPOR SALONU 2008
6 BURDUR TOBB İLKÖĞRETİM OKULU 1997
7 DİYARBAKIRTOBB İLKÖĞRETİM OKULU ve SPOR SALONU
1996
8 ELAZIĞ TOBB İLKÖĞRETİM OKULU 1998
9 ERZURUM TOBB İLKÖĞRETİM OKULU 1997
10 HAKKARİ ÇIRAKLIK EĞİTİM MERKEZİTOBB İLKÖĞRETİM OKULUKİLİM ATÖLYESİ
199719981999
11 HATAY TOBB İLKÖĞRETİM OKULU 2001
12 KARSANADOLU TEKNİK LİSESİKAFKAS ÜNİ. VAK. İLKÖĞRETİM OKULU EK BİNA İNŞ. (LAB. VE SPOR SALONU)
19972000
13 KIRKLARELİTOBB ANADOLU OTELCİLİK VE TURİZM ENDÜSTRİ MESLEK LİSESİ
1999
14 KÜTAHYAATATÜRK ANADOLU TEKNİK LİSESİATATÜRK ANADOLU e ENDÜSTRİ TEKNİK LİSESİ v
MESLEK LİSESİ EK BİNA İNŞAATI
19972004
15 MUŞTOBB FEN LİSESİ TOBB FEN LİSESİ (lojman)
20092010
16 NEVŞEHİR GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ 2009
17 OSMANİYE TOBB FEN LİSESİ 2001
18 RİZE TOBB İLKÖĞRETİM OKULU TOBB FEN LİSESİ
19972009
19 ŞANLIURFA TOBB FEN LİSESİ 2009
20 SİNOP/KARLI TOBB İLKÖĞRETİM OKULU 1998
21 ŞIRNAK KIZ ÖĞRENCİ YURDU İNŞAATI 2005
22 TOKAT TOBB İLKÖĞRETİM OKULU 1998
23 VANŞEHİT MEHMET İZDAL İLKÖĞRETİM OKULU EK BİNA İNŞAATI
2006
24 YOZGATBOZOK ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK YÜKSEK OKULU
2010
25 ZONGULDAK UZUN MEHMET İLKÖĞRETİM OKULU 1997
"81 İlde 81 Okul" Projesi Öncesinde TOBB Tarafından Yapılan Eğitim Tesisleri
14
retim düzeyinde gerçekleştirilmekle
birlikte, devlet kurumlarınca yapılan
harcamaların %29.5’ini (26 milyar
176 milyon TL) ilkokul, %28.4’ünü
(25 milyar 223 milyon TL) yükseköğ-
retim oluşturdu.
Özel kurumlarca yapılan harca-
maların ise %47.2’si (10 milyar 299
milyon TL) ortaöğretime, %40’ı (8 mil-
yar 727 milyon TL) yükseköğretime ya-
pıldı. nın en yüksek olduğu eğitim dü-
zeyi 12 bin 259 TL ile yükseköğretim
oldu. Öğrenci başına toplam eğitim
harcaması bir önceki yıla göre %12.0
arttı. Eğitim harcamalarının 2015 yı-
lında 2014 yılına göre en fazla artış
gösterdiği eğitim düzeyi ise %25.4 ile
okul öncesi oldu.
Bunu %22.7 ile ortaokul takip
etti. Yetişkinlerin eğitime katılım
oranı %22.7 Bu arada Türkiye’de 18
yaş ve üstünde olan nüfustan son 12
ayda örgün veya yaygın eğitime katı-
lanların oranı %22.7 oldu. En yüksek
katılım %48.9 ile 18-24 yaş grubunda
gerçekleşti. Bunu %31.2 ile 25-34 yaş
grubu takip etti. Örgün veya yaygın
eğitim faaliyetlerine 18 yaş ve üstü er-
keklerin %26.6’sı katılırken, kadın-
larda katılım %18.9 olarak gerçekleş-
ti. Tamamlanan eğitim düzeylerine
göredeğerlendirildiğinde; örgün veya
yaygın eğitime katılanların oranının
en yüksek olduğu grup, %49.5 ile yük-
seköğretim mezunları oldu. Örgün
veya yaygın eğitime katılım oranı mes-
leki veya teknik liselerde %40.9 ve
genel liselerde %40 olarak gerçekle-
şirken, bir okul bitirmeyenlerde bu
oran %2.4’te kaldı.
Türkiye’de fertlerin son 12 ay içe-
risinde katıldığı yaygın eğitim faaliyet-
leri eğitim alanlarına göre değerlendi-
rildiğinde, ilk sırayı %33.1 ile “Hiz-
metler” aldı; bu eğitim alanını sırasıy-
la %13.5 ile “Sağlık ve refah” ve %12.7
ile “Sosyal bilimler, iş ve hukuk” takip
etti. “Tarım ve veterinerlik”, %1.5 ile
son sırada yer aldı.
Mesleki eğitim sağlayan girişim
oranı %39.8
Öte yandan Türkiye genelinde ça-
lışanlarına mesleki eğitim kursu veya
mesleki eğitimin diğer türlerini (işba-
şında rehberli eğitim, rotasyon ve yer
değiştirmeler, çalışma ziyaretleri, ka-
lite ve öğrenme çemberleri, öz yöne-
limli öğrenme, konferans, çalıştay, ti-
caret fuarları, seminerlere katılım)
sağlayan girişimlerin tüm girişimler
içindeki oranı 2010 yılında %33.9
iken, 2015 yılında % 39.8'e yükseldi.
Girişimlerin büyüklük grubuna
göre değerlendirildiğinde; en yüksek
mesleki eğitim sağlama oranı %76.3
ile binden fazla personel çalıştıran gi-
rişimlerde gerçekleşirken, en düşük
mesleki eğitim sağlama oranı %32.4
ile 10-19 personel çalıştıran girişim-
lerde oldu. Ekonomik faaliyete göre ba-
kıldığında ise; en yüksek mesleki eği-
tim sağlama oranı %72.1 ile “Motorlu
kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı
treyler (yarı römork) ve diğer ulaşım
araçlarının imalatı” sektöründe ger-
çekleşti.
Girişimlerin % 31.9’u mesleki eği-
tim kursu sağlarken, % 29.1’i mesleki
eğitimin diğer şekillerini sağladı. Giri-
şimlerin % 21.3’ü mesleki eğitim
kurslarının yanı sıra mesleki eğitimin
diğer şekillerini de sağladı. Girişimle-
rin % 22’si iş başında rehberli eğitim,
% 13.3’ü öğrenme kalite çemberleri,
% 12.1’i rotasyon, yer değiştirme, ça-
lışma ziyaretleri, %12’si konferans, ti-
15
-
SIRA NO ÜLKE OKUL ADI YILI
1 SUUDİ ARABİSTANCİDDE ULUSLARARASI TÜRK OKULU
2003
2 ÖZBEKİSTANTAŞKENT TÜRK İLKÖĞRETİM OKULU
2004
3 YUNANİSTANİSKEÇE MUZAFFER SALİHOĞLU AZINLIK OKULU
2006-2007-2008
4 KIRGIZİSTANCELALABAT TÜRK DÜNYASI FAKÜLTESİ
2008
5 FRANSASTRASBOURG İLAHİYAT FAKÜLTESİ
2012
6 KKTCLEFKOŞA HALA SULTAN İLAHİYAT KOLEJİ
2013
7 KAMERUN YAOUNDE KARDEŞLİK OKULU 2013-2015
8 KIRGIZİSTANKIRGIZİSTAN - TÜRKİYE MANAS
ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ ÖĞRENİM BİNASI
2016
TOBB ‘un Destekleri ile Yapılan Yurtdışı Eğitim Tesisleri
caret fuarları ve atölye ça-
lışmaları ve %9.9’u ise öz yö-
nelimli öğrenme şeklinde
diğer mesleki eğitim sağla-
dı. Binden fazla personel ça-
lıştıran girişimlerin %56.8’i
ve 10-19 personel çalıştı-
ran girişimlerin %17.3’ü iş
başında rehberli eğitim sağ-
lamayı tercih etti.Kurs maliyeti %6.4 arttı
Mesleki eğitim kurslarında
eğitim sağlayan girişimler-
deki ücretli çalışan başına
harcanan süre 2010 yılın-
da 13 saat iken, 2015 yılın-
da 22 saate yükseldi. Süre-
nin en yüksek olduğu giri-
şim büyüklük grupları, 25
saat ile 500-999 arası sayı-da ve binden fazla sayıda personel çalıştıran girişimler oldu. Ekonomik faaliyet ala-
nına göre bakıldığında ise mesleki eğitim kurslarına en fazla süre, 49 saat ile “Ko-
naklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri” sektöründe harcandı.Katılımcı başına mesleki eğitim kurs maliyeti 2010 yılında 296 TL iken, 2015 yı-
lında 315 TL oldu. Girişim büyüklüğüne göre bakıldığında en fazla artış %13.6 ile
16
SIRA NO İLİ OKUL ADI YILI
1 ADANA ADANA TİCARET BORSASI LİSESİ ÇEVRE DÜZENLEMESİNE DESTEK 2004
2 AFYON/BOLVADİN TOBB İLKÖĞRETİM OKULU EK BİNA İNŞAATINA DESTEK 2000
3 ANKARA/ÇUBUK SÜNLÜ KÖYÜ İLKÖĞRETİM OKULU TADİLATINA DESTEK 2004
4 ANKARA/KEÇİÖREN TARHUNCU AHMET PAŞA İLKÖĞRETİM OKULU 2007
5 ARDAHAN ÖĞRENCİ YURDU İNŞAATINA DESTEK 2001
6 BAYBURT BAYBURT MESLEK YÜKSEK OKULU EĞT. FAK. 2006
7 ÇANKIRI TOBB İLKÖĞRETİM OKULU İNŞAATINA DESTEK 1997
8 ERZİNCAN/KEMALİYE İLKÖĞRETİM OKULU ONARIMINA DESTEK 2004
9 İSTANBUL İSTANBUL ÜNİV. ULAŞTIRMA VE LOJİSTİK YÜKSEKOKULU EĞİTİM TES. İNŞ. DESTEK 2005
10 KARS 10 KÖY OKULUNUN ONARIMINA DESTEK 2001
11 KIRŞEHİR GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİNE DESTEK 2003
12 MALATYA 91 BİN DEV ÖĞRENCİ İLKÖĞRETİM OKULU İNŞAATINA KATKI 2006
13 RİZE FETHİYE MAH. İLKÖĞRETİM OKULU 2004
14 TEKİRDAĞ/ÇORLU ÇORLU TİCARET VE SANAYİ ODASI İLKÖĞRETİM OKULU İNŞAATINA DESTEK 2004
15 VAN TOBB İLKÖĞRETİM OKULU TADİLAT İŞLERİ 2013
"81 İlde 81 Okul" Projesi Öncesinde TOBB Tarafından Yapımına Katkı Sağlanan Eğitim Tesisleri
binden fazla sayıda personel çalıştı-
ran girişimlerde gerçekleşti. Ekono-
mik faaliyete göre değerlendirildiğin-
de ise en fazla artış %16.8 ile “Konak-
lama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri”
sektöründe oldu. Mesleki eğitim sağ-
lamayan girişimlerin %79.9’una göre
mesleki eğitim sağlamamalarının ne-
deni, “çalışanların mevcut becerileri-
nin girişimin ihtiyaçlarını karşılıyor ol-
ması” oldu. Bu nedeni, % 67.6 ile “gi-
rişimin gerekli becerilere sahip kişileri
istihdam etmesi” ve
%47.7 ile “mesleki eğitim kurs ma-
liyetinin yüksek olması” takip etti.
17
GELECEĞİMİZE YATIRIM YAPIYORUZ
TOBB OLARAK EĞİTİM TESİSLERİYLE
G eçmiş yıllardaki üretim faktör-
leri emek, sermaye, doğal kay-
naklar ve girişimcilik iken günü-
müzde bir miktar değişim gösteren
emek kavramı nitelikli emeğe dö-
nüştü. Günümüzde, ülkelerin
dünya sıralamasında yeri, vatan-
daşlarını yetiştirme şekline göre sı-
ralanıyor. Doğrusu, bugün gelinen
noktada, en büyük sermaye; altın ve
petrolden ziyade, eğitimli insan
oldu. İşte biz Türkiye Odalar ve Bor-
salar Birliği olarak, bu yaklaşımla
hareket ediyoruz, iş dünyasının
önünü açmak için durmadan çalı-
şırken, yaptığımız eğitim tesisleriyle
geleceğimize yatırım yapmaktan im-
tina etmiyoruz.
Özel sektör olarak, iş insanları
olarak, yatırımlarımızın kazanca dö-
nüştüğü bu topraklarda, geleceğin
daha aydınlık olması için adımlar
atmak zorundayız. kısacası bizler
aynı zamanda ülkemizin geleceğini
de düşünerek, eğitim alanında da
inisiyatif alıyoruz. Bu inisiyatifi üst-
lenirken, “Eğitime yapılan yatırım-
dan asla zarar etmezsiniz” inancıyla
Türkiye’nin geleceğine yatırım yapı-
yor ve iş dünyasının en önemli arayı-
şı halini alan nitelikli emeğin yetişti-
rilmesi ihtiyacını gözeterek hareket
ediyoruz. Yalnızca Türkiye’de değil,
dost ve kardeş ülkelerimizde, gönül
coğrafyamızda da eğitim yatırımla-
rında bulunarak, yurt içinde ve yurt
dışında 100’den fazla eğitim yatırı-
mını hayata geçirdik. Bunun üzeri-
ne çıtayı yükselterek eğitimde yeni
bir atılımı başlattık. “81 İle 81 Okul”
projesi ile illerin ihtiyaçlarına göre
eğitim yatırımlarına devam ediyo-
ruz. Şu ana kadar 58 ilde yaptırdığı-
mız eğitim tesisimiz tamamlandı ya
da tamamlanmak üzere. 81 ildeki
okulların tamamlanmasıyla birlikte
eğitime yaptığımız yatırım daha da
artmış olacak. İnşallah, önümüzde-
ki dönemde Oda ve Borsalarımızın ol-
duğu 160 ilçede de eğitim yatırımları
yapacağız.
Bu eğitim yatırımları dışında
TOBB’a bağlı 365 Oda ve Borsamı-
zın kendi inisiyatifleriyle yaptıkları
eğitim yatırımları ve yardımları da
mevcut. Bugün Türkiye’nin birçok
ilinde TOBB’a bağlı Oda ve Borsala-
rımız tarafından yapılan okulları, öğ-
renci yurtlarını, spor salonlarını gör-
mek mümkündür. Bu yatırımlar,
Türk iş dünyasının eğitime verdiği
M. Rifat Hisarcıklıoğlu TOBB Başkanı
TOBB OLARAK EĞİTİM TESİSLERİYLE
GELECEĞİMİZE YATIRIM YAPIYORUZ
18
önem açısından önemli olmakla bir-
likte, bizler için son derece gurur ve-
rici bir hal aldı. Tüm bunların yanın-
da TOBB olarak, 81 il 160 ilçede 365
Oda ve Borsa ile her yıl Eylül ayında
ihtiyaç sahibi öğrencilere eğitim yar-
dımları yapıyoruz. Kıyafetler, kırta-
siye araç gereçleri, bir öğrencinin o
eğitim yılını tamamlamak için ihti-
yacı olabilecek birçok şey Oda ve Bor-
salarımız aracılığıyla ihtiyaç sahibi
öğrencilere ulaştırılıyor. Burada da
yardımın hem o ilin veya ilçenin eko-
nomisine katkıda bulunmasına
özen gösteriyoruz hem de yerli üreti-
mimizi korumaya ve artırmaya dik-
kat ediyoruz.
İş dünyasının ihtiyaçları doğrul-
tusunda 2003 yılında Ankara’da ku-
rulan TOBB Ekonomi ve Teknoloji
Üniversitesi (TOBB ETÜ) ise eğitime
ve girişimciliğe verdiğimiz önemin
en büyük göstergesi olarak gurur
duyduğumuz bir diğer eğitim yatırı-
mımız. Benim en büyük hayalim
olan TOBB ETÜ, kurulduğu yıldan
bu yana 1 yılda 3 dönem eğitim
veren ve “ortak eğitim” modelini uy-
gulayan Türkiye’deki ilk ve tek üni-
versite olarak ayrı bir öneme sahip.
Bölüm ayrımı gözetmeden, tüm öğ-
rencilerinin mezun olmadan önce
bir yıllık iş deneyimine sahip olması-
nı sağlayan TOBB ETÜ, aynı zaman-
da iş dünyasına da öğrencileri tanı-
maları için fırsat sunuyor. Ortak
Eğitim yapılan süre içerisinde öğ-
renciler sektörleri ve şirketleri ta-
nıyıp iş dünyasının dinamikleri
hakkında bilgi sahibi olurken, iş
dünyası da potansiyel çalışanları ola-
cak öğrencileri erkenden keşfedip
onlara kurum kültürü aşılama fırsa-
tı buluyorlar.
Bugün geldiğimiz noktada,
TOBB’a bağlı olarak faaliyet sürdü-
ren Oda ve Borsalarımızdan bazıla-
rının da Türkiye’nin çeşitli yerlerin-
de üniversiteler kurduklarını göre-
bilirsiniz. İMEAK Deniz Ticaret
Odası’nın kurduğu Piri Reis Üniver-
sitesi, İstanbul Ticaret Odası’nın
kurduğu İstanbul Ticaret Üniversi-
tesi, İzmir Ticaret Odası’nın kurdu-
ğu İzmir Ekonomi Üniversitesi,
Konya Ticaret Odası’nın kurduğu
KTO Karatay Üniversitesi Oda ve
Borsa camiamızın eğitime verdikleri
önemin en anlamlı ifadeleri olarak
karşımıza çıkıyor. Her biri bölgele-
rinde başarılı işlere imza atan üni-
versitelerimizden verdiğimiz mezun-
larımızla Türkiye’nin daha aydınlık
yarınlarının yöneticilerini ve mucit-
lerini yetiştirmek için gayret ediyo-
ruz.
Eğitimi bir sosyal hizmet olarak
değil, Türkiye’ye hizmet olarak
görüp hayırlı nesiller yetiştirmeye ça-
lışıyoruz. Ülkesini ve milletini seven,
bayrağına ve insanlarına bağlı, ça-
lışkan, ahlaklı ve donanımlı nesiller
yetiştirmek için inisiyatif kullanıyor
ve gücümüzü üyelerimizden alı-
yoruz. İnşallah dünyayı değiştir-
meye namzet gençler olarak yeti-
şecekler ve bilgileriyle yalnızca ül-
kemize değil, tüm dünyaya değer
katacaklar.
Kaynak:TOBB Ekonomik Forum
19
Emre KEYKUBAT & Yeliz BAHAR
T ürkiye’de özellikle ticaretle uğra-
şan vatandaşın önemli ödeme ve
dolayısıyla borçlanma araçlarından biri
bankalardan alınan çekler. Türkiye’de
her yıl ortalama 22-23 milyon adet çek
kullanılıyor, yani bankalara ibraz edili-
yor. Bu sayı zaman zaman daha da arta-
biliyor. Örneğin 2009 yılında 26 milyon
adetten fazla çek bankalara ibraz edil-
mişti. İşte bu çeklerin güvenli kullanı-
mını artırmak için yeni yılla birlikte bir
adım daha atıldı. İlgili kanunu geçen
ağustos ayında kabul edilen düzenle-
meyle, çeklerde bir süredir gönüllü ola-
rak kullanılan “karekod” yeni yılla bir-
likte zorunlu uygulama haline geldi.
Findeks Karekodlu Çek SistemiFindeks bankacılık sektörüne yağtı-
ğı güvenilirlik katkılarına devam edi-
yor. Sürekli olarak kredi notu ve risk ra-
poru sağ lama iş lemi gören fin-
deks.�com mobil uygulaması ile artık
güvenilir çek işlemlerine yenilik getirdi.Sistem karekodlu çek ismi ile dikkat
çekiyor. Banka üzerinden müşterinin ta-
lebi ile karekodlu çekler üretiliyor. Bu sa-
yede karşı tarafta mobil uygulama ile ka-
rekodu okutarak hem sizin daha önce ki
çek tahsil geçmişinizi görebiliyor. Hem
de çekin sahte olup olmadığını onaydan
geçirebiliyor. Zaten günümüzde çek iş-
lemlerinde en sık rastlanan durum sahte
veya ikiz çekler ile dolandırılmak olu-
yor. Bu uygulama ile artık çeklerin ger-
KAREKODLU ÇEK
Türkiye’de, ticari hayatta
her yıl ortalama 22-23 mil-
yon çek kullanılıyor. Banka-
lar artık sadece ‘karekod’lu
çek basıyor ve veriyor. Bu
kodla ulaşılan raporlarda çek
sahibi kişiyle ilgili son beş yıl-
lık bilgiler yer alıyor.
20
çekliğini öğrenmek çok kolay. Ayrıca
herhangi bir onaydan geçmeye de gerek
olmadan.
Ayrıca bu çeki alan tarafın yanında
sizin içinde çok önemli. Yani çek sahibi-
nin geçmiş ödemelerine ne kadar sadık
olduğunu ve güvenilir bir iş adamı ol-
duğunu gösterebilir. Bu sayede iş yap-
manız daha kolay hale gelecek be pazar-
lık kolunuzu sağlamlaştırmış olacaksı-
nız.
Karekodlu Çek Nasıl Alınır?
Bu çek tipi çok fazla yaygın değil. O
yüzden alımının zor olacağını düşüne-
bilirsiniz. Fakat oldukça basittir. Sadece
çalışmakta olduğunuz bankaya uğrayıp
karekodlu çek talep etmeniz yeterli ola-
caktır.
Karekodlu Çek Nasıl Kullanılır?
Karekodlu çek kullanımını mobil uy-
gulama olarak kolayca kullanabilirsi-
niz. Findeks’in uygulamasını indirip sis-
teme ücretsiz üye olmanız gerekiyor. Ar-
dından üyeliğiniz ile giriş yapın. Giriş
sonrası numaranıza bir kısa mesaj ge-
lecek. Onay mesajında yer alan tek kul-
lanımlık şifreyle giriş yapabilirsiniz. Ar-
dından uygulama sayfasında “Çek ra-
poru” yazan kısıma tıklayın ve girin.
Orada zaten dikkatinizi direk karekod-
lu çek raporu yazısı çekecektir. Oraya
tıklayıp karekod okuma kamerası açıla-
caktır. Tam olarak karekodu ortalayıp
okumasını bekleyin. Daha sonra size bil-
gileri sunacaktır. O bilgileri çek ile karşı-
laştırabilirsiniz. Bu karşılaştırma ile
çekin sahte olup olmadığını görebilir,
bilgilerinde oynama yapılıp yapılmadı-
ğını kolayca görebilirsiniz. Daha sonra
yine ekrandan önbilgileri görüp,
“Rapor Al” kısmına tıklayınız. Artık di-
lediğiniz an rapor oku kısmına tıklayıp
gerekli çek raporunu görebilirsiniz. Bu
rapor içinde karşı tarafın ilk ve son çek
ödemelerini ne zaman ibraz ettiğini gö-
rebilirsiniz. Bu sayede güvenilirliğini ka-
fanızda kestirebilirsiniz.
“Karekod” ve “Karekodlu Çek Ra-
poru” nedir?
Karekod, 6102 sayılı Türk Ticaret Ka-
nunu’nun ilgili hükümlerine göre çek
21
üzerine kare veya dikdörtgen olarak ba-
sılabilen ve yine bu kanundaki mevzu-
ata uygun bilgilere erişilmesine ve bun-
ların raporlanmasına olanak sağlayan
iki boyutlu barkodu ifade ediyor. “Ka-
rekodlu Çek Raporu” ise bu karekodun
okutulması suretiyle ulaşılan bilgilerle
ilgili “Karekod Okutma ve Bilgi Payla-
şım Sistemi” üzerinden sunulan rapor
anlamına geliyor.
Yeni çek uygulamasının “Sistem
İşleticisi” kim?
İlgili mevzuata göre bu yetki Türki-
ye Bankalar Birliği Risk Merkezi ve/
veya Yetkili Bilgi Alışveriş Kuruluşuna
verildi. Halen “Sistem İşleticisi” görevi-
ni Kredi Kayıt Bürosu yürütüyor. Kare-
kod Okutma ve Bilgi Paylaşım Siste-
mi’yle ilgil altyapı da Kredi Kayıt Büro-
su’nda olacak.
Karekodlu çek raporunda hangi bil-
giler var?
Karekodlu çek raporunda, çek hesa-
bı sahibi ya da cirantanın rızası aran-
maksızın şu bilgiler üçüncü kişilerin eri-
şimine sunuluyor:a) Muhatap bankanın ticaret unva-
nı, çekin seri numarası,
b) Çek hesabı sahibinin adı, soyadı
veya ticaret unvanı, bu kişinin tacir ol-
ması halinde ticaret siciline tescil edilen
yetkililerinin aynı tür bilgileri,
c) Çek sahibinin, çek hesabı bulunan
toplam banka sayısı, yine bu kişiye ait
bankalara ibraz edilmemiş çeklere iliş-
kin olarak lehdar tarafından karekod
okutma ve bilgi paylaşım sistemine kay-
dedilen çeklerin adet ve tutarı,
d) Düzenlenerek bankalara teslim
edilen çeklerin adet ve tutarı, son beş yıl
içerisinde ibrazında ödenen çeklerin
adet ve tutarı,
e) İbraz edilen ilk ve son çekin ibraz
tarihi, ibrazında ödenen son çekin ibraz
tarihi,
f ) Son beş yılda “karşılıksızdır” işle-
mi gören ve halen ödenmemiş çeklerin
adedi ve tutarı, bu tür sonradan ödenen
çeklerin adedi ve tutarı, yine bu tür son
çekin ibraz tarihi,
g) Çek sahibi hakkında çek hesabı
açma yasağı bulunup bulunmadığı,
varsa yasaklama kararının tarihi,
h) Her bir çek yaprağıyla ilgili tedbir
kaydı olup olmadığı, çek hesabı sahibi
tacirse, ifl asına karar verilip verilmedi-
ği, iflasına karar verilmişse kararın tari-
hi.
Bu bilgiler “Sistem İşleticisi” tarafın-
dan bankalardan, kaynak kuruluşlar-
dan ve çek lehtarlarından ilgili mevzuat
çerçevesinde temin edilecek.
Başka tür bilgilere de yer verilebi-
liyor mu?
Raporda, “Sistem İşleticisi” tarafın-
dan zorunlu bilgiler kullanılarak farklı
hesaplamalar yapılması suretiyle türeti-
len bilgiler ile çek hesabı sahibi ya da ci-
ranta tarafından üçüncü kişilerin erişi-
mine açılmasına yazılı olarak onay veri-
len diğer bilgilere yer verilebilecek. Yine
ilgili kanunlarda aleni oldukları hükme
bağlanan ve paylaşılması rıza gerektir-
meyen bilgiler de raporda olabilecek.
Bu kapsamda örneğin halen sistem işle-
22
ARTIK KAREKODLU ÇEK VARÇ E K T E
RİSKE SON
ticisi olarak çalışan Kredi Kayıt Bürosu,
“Findeks” sistemiyle “Keşidecinin Çek
Endeksi” adıyla “0-1000” puan arası bir
endeksleme oluşturuyor. 1000 puan “en
az risk” anlamına geliyor.
Bankalar yeni uygulamaya ilişkin
ne yapıyor?
Bankalar çek hesabı açtıkları gerçek
ve tüzel kişiler ile çek hesabı sahibi tüzel
kişi ise hesap açılış tarihi itibarıyla tüzel
kişi tarafından bildirilen ve tüzel kişi
adına tüm işlemleri yapmaya yetkili kı-
lınmış gerçek kişileri Karekod Okutma
ve Bilgi Paylaşım Sistemi’ne kayde-
diyor..
Bilgi ve raporlarla ilgili sorumlu-
luk nasıl paylaşılıyor?
Sistem işleticisinin sorumluluğu,
kendisine iletilen bilgilerin sistem vası-
tasıyla okutturulması veya raporlanma-
sıyla sınırlı olacak. Bilgilerin doğruluğu
veya güncelliği banka ya da kaynak ku-
ruluşun sorumluluğu altında. Bilgilerin
doğruluğu veya güncelliğine ilişkin
talep ve itirazlar ile güncellenmesi, dü-
zeltilmesi, silinmesi veya değiştirilmesi
talepleri çek hesabı sahibi tarafından
doğrudan bilginin kaynağı olan banka-
ya veya kaynak kuruluşa yapılacak. Bu-
radaki kaynak kuruluş ifadesi bankalar
haricinde, sistem işleticisinin bilgi
temin ettiği özel hukuk tüzel kişileri ile
kamu kurum ve kuruluşlarını, kamu ku-
rumu niteliğindeki meslek kuruluşları
ve bunların üst kuruluşlarını ifade edi-
yor.
Öte yandan sistem işleticisi, sisteme
erişim için kullanılacak olan bilişim tek-
nolojilerini (akıllı telefon uygulamaları,
internet sitesi vb.) yaygın olarak kulla-
nılan farklı platformlarla uyumlu şekil-
de geliştirecek, güncelleyecek ve ücret-
siz olarak kullanıcılara sunacak.
Hedef, tarih ve yetki tartışmasını
bitirmek
Yeni tebliğe göre lehine karekodlu
çek düzenlenen gerçek ya da tüzel kişi,
teslim aldığı çeki en geç ibraz tarihine
kadar “Karekod Okutma ve Bilgi Payla-
şım Sistemi”ne kaydedecek. Yetkililere
göre bu kayıt sistemi özellikle vadeli çek-
lerin kesilme tarihiyle ilgili zaman
zaman yaşanan hukuksal kargaşayı gi-
dermeyi hedefliyor. Ayrıca bu kayıt sis-
temi çek sahibinin tüzel kişi olması ha-
linde tüzel kişi adına bu çeki imzalayan
yetkili kişinin vade tarihine kadar de-
ğişmesi durumu yaşanabilecek belirsiz-
leri de bertaraf edecek.
Karekodlu çek raporuyla ilgili hiz-
metlerden alınacak ücretler, sistem işle-
ticisinin teklifi üzerine Hazine Müste-
şarlığının görüşü alınarak Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı’nca belirleniyor.
Halen sistem işleticisi olarak çalışan
Kredi Kayıt Bürosu, “Findeks” sistemi
üzerinden hem “Çek Raporu” hem “Ka-
rekodlu Çek Raporu” veriyor.
23
E konomiden Sorumlu Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşek, Oto-
matik Bireysel Emeklilik Sistemi'ne
(BES) daha çok katılımcı çekmek ve uy-
gulamayı iyileştirmek için sistemi yeni-
den kurguladıklarını söyledi. Başbakan
Yardımcısı Şimşek, BES'te otomatik ka-
tılımda sistemi iyileştirmek için alterna-
tifler üzerinde çalıştıklarını, bu kapsam-
da iki ay olan cayma süresinin altı aya
uzatılacağını söyledi.
ürkiye'de internetten gerçek-T leştirilen kartlı ödeme tutarı,
2011 yılında 18.7 milyar lira iken,
2016'da 68.4 milyar liraya çıktı. Bu
yılın ilk yarısında söz konusu tutar
44.4 milyar lira olarak gerçekleşti. Tu-
rizm potansiyelinin yanı sıra alışveriş
ve moda merkezlerinin artması da
yurt içi ticareti olumlu etkiledi. 2005-
2016 döneminde toptan ve perakende
ticaret sektöründe 7.3 milyar dolar,
konaklama ve yiyecek hizmetlerinde
750 milyon dolarlık uluslararası doğ-
rudan yatırım gerçekleştirildi.
İnternetten Yapılan Kredi Kartlı
Alışveriş 44 Milyar TL’yi Geçti
BES’te Otomatik Katılıma
Yeni Düzenleme
24
2017'NİN 2. ÇEYREĞİNDE 14 MİLYON KİŞİ SEYEHATE ÇIKTI
UYUMLU MÜKELLEFE VERGİ İNDİRİMİümrük ve Ticaret Bakanı Bülent G Tüfenkci, vergisini düzenli öde-
yen mükelleflere gelir veya kurumlar
vergisi beyannameleri üzerinden he-
saplanan verginin yüzde 5'i oranında
sağlanacak indirimin 1 Ocak 2018 itiba-
rıyla geçerli olacağını bildirdi. Söz ko-
nusu kanun kapsamında vergisini dü-
zenli ödeyen esnaf ve sanatkarların in-
dirim hakkı elde edeceğine dikkat çeken
Bakan Tüfenkci, "Vergisini düzenli öde-
yen mükellefe yıllık gelir veya kurum-
lar vergisi beyannameleri üzerinden he-
saplanan verginin yüzde 5'i oranında in-
dirim sağlanacak. Ticari, zirai veya mes-
leki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mü-
kellefi olanlarla kurumlar vergisi mü-
kelleflerinden belirlenen şartları taşı-
yanlar bu haktan faydalanacak" dedi.
T ürkiye İstatistik Kurumu’nun
(TÜİK), 2017 yılı ikinci çeyrek ‘Ha-
nehalkı Yurt İçi Turizm’ verilerine göre
bu dönemde yurt içinde ikamet eden 14
milyon 116 bin kişi seyahate çıktı. Seya-
hate çıkanlar toplam 6 milyar 882 mil-
yon 250 bin TL harcadı. Harcamalar geç-
tiğimiz yıla göre yüzde 52 artış kaydetti.
Bu çeyrekte seyahate çıkanlar 110 mil-
yon 512 bin geceleme yaptı. Ortalama ge-
celeme sayısı 6.2 gece, seyahat başına ya-
pılan ortalama harcama ise 388 TL oldu.
25
18.07.2017 tarihinde Manisa Ticaret Borsası Başkanı Sayın Sadık Özkasap borsamızı
ziyaret ederek Yönetim Kurulu Başkanımız Yılmaz Orcan ile ortak iştişarelerde bulun-
dular.
22 Ağustos 2017 tarihinde Hasan Ferdi Turgutlu Teknoloji Fakültesi Dekanı Sayın
Prof.Dr. Ahmet Türk Borsamızı ziyaret ederek fakültelerine yapmış olduğumuz katkı-
lardan dolayı Borsa Başkanımız Yılmaz Orcan’a plaket ve teşekkür belgesi takdim etti
26
Şekil 2. Aşılı-Açık Köklü asma fidanları
23 Ağustos 2017 tarihinde Turgutlu Garnizon Komutanı ve Turgutlu Askerlik Şubesi
Başkanı Personel Albay Sayın Kenan Peşternik Borsa Başkanımız Yılmaz Orcan’ı
ziyaret etti. Bu ziyarette ortak iştişarelerde bulundular.
22 Ağustos 2017 tarihinde Turgutlu Küçük Sanayi Sitesi Başkanı Sayın Hasan Yaman
Yönetim Kurulu Başkanımız Yılmaz Orcan’ı ziyaret ederek Turgutlu'nun sorunları ile il-
gili ortak istişarelerde bulundular.
2727
28 Ağustos 2017 tarihinde Ticaret Borsamızın önderliğinde Turgutlu'da Ticari Faaliyet Göste-
ren Özdilek AVM Şirketinin sponsorluğunda, Turgutlu Kaymakamlığı, Turgutlu Belediye Baş-
kanlığı ve Turgutlu İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünün katkılarıyla yaş ve kuru
Sultaniye Çekirdeksiz Üzüm Yarışması düzenlenmesi ile ilgili ön hazırlık toplantısı yapıldı.
24 Ağustos 2017 tarihinde Manisa Tarımsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’ndan
(TKDK) Sayın Gözde Sevilmiş, Sayın Vacit Günezer, Sayın Murat Akın; Borsa Başkanı-
mızı ziyaret ederek kurumun vermiş olduğu destekler hakkında bilgilendirmede bu-
lundular.
28
07.09.2017 tarihinde Sultaniye Kuru ve Yaş Üzüm Yarışması, Özdilek AVM sponsorlu-
ğunda, Turgutlu Kaymakamlığı, Turgutlu Belediyesi, Turgutlu Ticaret Borsası ve İlçe
Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü paydaşlığında düzenlendi.
07.09.2017 tarihindeki düzenlenen yarışmaya Turgutlu Kaymakamı Sayın Uğur Turan, KKTC
İzmir Başkonsolosu Sayın İpal Emin, Ahmetli Kaymakamı Sayın Gökay Özkan, Turgutlu Bele-
diye Başkanı Sayın Turgay Şirin, Turgutlu Ticaret Borsası Başkanı Sayın Yılmaz Orcan, Turgut-
lu İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Sayın Musa Çallı, Özdilek Turgutlu AVM Genel Mü-
dürü Sayın Cahit Akyüz ve üreticilerkatıldı.
29
26.09.2017 tarihinde Uşak Ticaret ve Sanayi Odasının düzenlemiş olduğu Coğrafi İşa-
retler Bilgilendirme Toplantısı’na Borsa personelimiz Ziraat Mühendisi M. Deniz İnanç
Borsamızı temsilen katıldı.
11.09.2017 tarihinde Turgutlu İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Muhammet Evren
Yönetim Kurulu Başkanımız Yılmaz Orcan’ı ziyaret etti.
30
27.09.2017 tarihinde Turgutlu Samiye Nuri Sevil Ortaokulu Müdürü Sayın Murat Orhan
Borsa Başkanımız Yılmaz Orcan’a nezaket ziyaretinde bulunarak, Borsamızın okullarına
yapmış olduğu eğitim yardımı ve desteklerden dolayı teşekkür etti.
27.09.2017 tarihinde CHP Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel ve Turgut-
lu CHP İlçe Yönetim Kurulu Üyeleri ile Borsamızı ziyaret ederek çekirdeksiz üzümün sorun ve
çözüm önerileriyle ilgili istişarelerde bulundular.
31
20.11.2017 tarihinde Halil Kale Fen Lisesi Müdürü Sayın Hasan Tanrıkulu ve Bera-
berindeki Okul Aile Birliği Üyelerinin Ziyareti.
11.10.2017 tarihinde DQS Denetmeni Sayın Banu Aygün Borsamızda ISO
9001:2015 Versiyonu denetiminde bulundu.
32
23.10.2017 tarihinde Borsamız Konferans Salonunda, Turgutlu Ticaret Borsamız ve İlçe
Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü'nün katkılarıyla Tarımda Kırsal Kalkınma Des-
tekleri Bilgilendirme Toplantısı yapıldı.
Bilgilendirme toplantısına katılan üreticilerimiz.
33
30.11.2017 tarihinde Turgutlu Kamil Semizler İlkokulu Müdürü Sayın Mustafa
Aydın, , müdür yardımcıları ve öğrenciler Borsamızın okullarına yapmış olduğu
eğitim yardımlarından dolayı teşekkür ziyaretinde bulundular.
29.11.2017 tarihinde Turgutlu İlçe Emniyet Müdürü Sayın Ahmet Esendemir Borsamı-
za iadeyi ziyarette bulundular.
34
Emre KEYKUBAT & Yeliz BAHAR
T urgutlu Kaymakamı Uğur Turan’
ın isteği doğrultusunda odalar
konseyi 28 Kasım 2017 Salı günü saat
16.30'da Ticaret ve Sanayi Odası Meclis
Salonunda Kaymakam Uğur Turan baş-
kanlığında toplandı.
Toplantıya Uğur Turan, Ticaret ve
Sanayi Odası Başkanı Faruk Aydın, Ti-
caret Borsası Başkanı Yılmaz Orcan,
Vergi Dairesi Müdürü Erkan Kirezli,
İlçe Tarım Gıda ve Hayvancılık Müdürü
Musa Çallı ve Esnaf Odaları Başkanları
katıldılar.
Toplantının açılış konuşmasını
yapan Kaymakam Uğur Turan, Vali
Mustafa Hakan Güvençer selamlarını
ileterek, "Bugün yaptığımız bu toplantı-
da sizlerin ilçe ile ilgili konuları Aralık
ayı içerisinde Manisa’da yapılacak top-
lantıda dile getirilecek." dedi.
‘Vali Mustafa Hakan Güvençer'in
Turgutlu ile ilgili himayelerin çok iyi ol-
duğunu söyleyen Turan: "Vatan bizden
hizmet bekliyor, Turgutlu'nun sorunla-
rının Turgutlu’da çözülmesi ile ilgili ça-
lışmalarımızı sürdürüyoruz. Toplantı-
nın ev sahipliğini yapan Ticaret ve Sana-
yi odası Başkanı Faruk Aydın ile perso-
nele teşekkür ediyoruz." diye konuştu.
Faruk Aydın ise ilçede bulunan Odalar
ile Sanayi odasının işbirliği içerisinde ça-
lıştığını, yeni yapılmakta olan numara-
tajlar nedeniyle meydana gelen adres de-
ğişiklikliklerinin ücretli olması nede-
niyle üyelerin mağdur olduğunu açık-
larken bu sorunun Büyükşehir beledi-
yesi ile Turgutlu Belediyesi tarafından
çözülmesini istedi.
Turgutlu Odaları Konsey Toplantısı Yapıldı
35
Aydın, Turgutlu yollarının kazılması ne-
deniyle İlçede trafik sorununun arttığını
ve yol çalışmalarının planlı programlı
yapılmadığını söyledi. Turgutlu Ticaret
Borsası Başkanı Yılmaz Orcan ise Türki-
ye'de en güzel çekirdeksiz üzümün ilçe-
mizde yetiştiğini ancak ürün fiyatları-
nın her yıl düşmekte olduğunu açıkladı.
Orcan, çekirdeksiz üzümün tüketimi-
nin arttırılması için çalışmalar yapılma-
sını isteyerek, "Üzüm üreticileri perişan
durumda. Üzüm satışının arttırılması
için faydalarının anlatılmasını ve öğren-
cilere üzüm dağıtılması gerektiğini dü-
şünüyorum. Bölgemizde Üzüm suyu
üretiminin fazlalaştırılmasını arzu edi-
yoruz." diye konuştu.
Tenekeciler Odası Başkanı Faruk
Ulaş ise Turgutlu Belediyesinden kim-
senin bu toplantıda bulunmadığını
açıklarken, Belediye Zabıtasından ilçe-
de fazla yardım görmediklerini ve bun-
dan sonra yapılacak toplantılara Beledi-
ye Zabıtası ilgililerinin katılmasını iste-
diklerini açıkladı.
Turgutlu Şoförler Odası Başkanı
Gökhan Yörüyen ise dernek olarak 855
üyelerinin bulunduğunu, yıllardan beri
Turgutlu'ya vize istasyonunun açılması
için her türlü çalışmanın yaptıklarını
ancak çözüm bulamadıkları için üzüntü
yaşadıklarını açıkladı. Yörüyen alınan
bir habere göre vize istasyonlarının 2018
yılında yeniden
ihaleye çıkacağını, o zaman Turgut-
lu’ya bir sabit vize istasyonu açılabilece-
ği haberini aldıklarını söyledi. Toplantı-
da diğer Oda Başkanları da sorunlarını
ilettiler ve sorunlara çözüm bulunması-
nı istediler. Uğur Turan ise sorunlarını
öğrendiğini belirterek çözüm çalışmala-
rı yapılacağını açıkladı.
36
Emre KEYKUBAT & Yeliz BAHAR
14 Aralık Perşembe günü Cumhur-
başkanlığımız himayelerinde ve ev sa-
hipliğinde gerçekleşen İstihdam Şurası
ve İstihdam Seferberliği Ödül Töreni,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ta-
rafından düzenlendi.
İstihdam Seferberliği Ödül Töreni-
ne, Türkiye’nin dört bir tarafından Cum-
hurbaşkanlığı Külliyesi’ne gelen 2000
kişi civarında Oda-Borsa üyesi ve iş dün-
yası temsilcisi katıldı.
Sayın Cumhurbaşkanımız, 7 Şubat
2017’de düzenlenen TOBB Türkiye Eko-
nomi Şurası’nda İstihdam Seferberliğini
başlatmıştı. TOBB üyelerini en az 1 ilave
istihdam sağlamaya davet etmişti.
Başbakanımız ve hükümetimiz tara-
fından verilen tarihi istihdam teşvikle-
riyle birlikte iş dünyası da ülkemizin ge-
leceği için elini taşın altına koydu.
Cumhurbaşkanımızın çağrısına ka-
yıtsız kalmayan Türk iş dünyası istih-
damda tarihi bir başarıya imza attı,
Ocak 2017’den bu yana 1,5 milyon kişi-
ye ilave istihdam sağladı. İstihdam artı-
şı sağlayan bütün firmalarımıza teşek-
kürlerimizi sunuyoruz.
İstihdam Seferberliği Ödül Törenin-
de ülkemizin geleceğine yatırım yapa-
rak Ocak 2017’den bu yana en fazla
firma başına istihdamlarını artıran ille-
rimiz, sayısal olarak ilave istihdam sağ-
layan illerimiz, sektörlerimiz ve firma-
larımız ödüllendirildi. Kadın-genç ve en-
gelli istihdamını en çok artıran firmala-
rımız ödüllendirildi. Bu firmaları ayrıca
tebrik etmek gerek.
TOBB ve Oda-Borsa Camiası, geç-
mişte olduğu gibi bugün de Türkiye’nin
İSTİHDAM ŞURASIİSTİHDAM SEFERBERLİĞİ ÖDÜL TÖRENİ
37
geleceğine yatırım yapmaya devam edi-
yor. Türkiye, daha çok zengin olsun,
daha hızlı kalkınsın, daha fazla istih-
dam sağlasın diye iş dünyasının önü
daha çok açılsın diye durmadan çalışı-
yor. İş dünyasının gündemindeki mese-
leleri topluyor, bunlara çözüm önerisi
geliştiriyor ve Başbakanımız ve hükü-
metimiz nezdinde bu sorunların çözü-
me kavuşması için yoğun çalışmalar yü-
rütüyor.
Bu süreçte TOBB ve Oda-Borsa Ca-
miası ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba-
kanlığı birlikte sahaya indi. Yapılan zi-
yaretlerde başta Oda-Borsalar olmak
üzere iş dünyası kuruluşlarıyla, esnaf-
larla ve işçilerle bir araya geldiler.
İstihdam Seferberliğine illerde vali-
ler ve Oda-Borsa başkanları sahip çıktı.
Vali başkanlığında tüm iş dünyasının ka-
tılımı ile illerde toplantılar düzenlendi.
Oda-Borsalar üyelerine İstihdam Sefer-
berliği kapsamında hayata geçirilen teş-
vik ve destekleri anlattılar.
TOBB ve Oda-Borsalar, İstihdam Se-
ferberliğinin daha çok kişiye ulaşması
için “bu iş olur” ismiyle bir tanıtım kam-
panyası düzenledi. Bugün geldiğimiz
38
noktada “bu iş oldu” diyebiliriz artık.
İstihdam Seferberliği, milyonlara iş, mil-
yonlara aş oldu. Sonunda istihdamla bü-
yüyen Türkiye oldu.
İstihdam Şurası ve İstihdam Sefer-
berliği Ödül Töreninde Sayın Cumhur-
başkanımız, 2018 yılına ilişkin iş dünya-
sına yönelik istihdam teşviklerini de
açıkladı.
İstihdam Teşvikleri
• Tüm sektörlerde ilave olarak istih-
dam edilen kişilerin, SGK primleri ve
vergileri 1 yıl boyunca devlet tarafından
karşılanacak. (Asgari ücret üzerinden,
2017 yılı için aylık 773 TL. 2018’deki as-
gari ücrete göre yeni teşvik tutarı daha
sonra ortaya çıkacak)
• İmalat sanayi ve bilişim sektörün-
de ilave istihdam edilen kişilerin SGK
primleri ve vergileri 1 yıl boyunca dev-
let tarafından karşılanacak. (Prime esas
kazanç üzerinden, 2017 yılı için aylık en
fazla 1.778 TL. 2018’deki yeni teşvik tu-
tarı daha sonra ortaya çıkacak)
•18-25 yaş arasındaki gençlerin, ka-
dınların ve engellilerin teşvikten yarar-
lanma süresi 18 ay (1,5 yıl) olacak.
•Yeni açıklanan istihdam teşviki
31.12.2020’ye kadar uygulanacaktır.
•Yararlanma şartı: İlave olarak is-
tihdam edilecekler, teşviklerden yarar-
lanabilmeleri için işe giriş tarihinden ön-
ceki 3 ayda toplam 10 günden fazla ça-
lışmamış olmalıdır.
•1-3 çalışanı olan imalat sanayi iş-
yerleri, ilave olarak istihdam edecekleri
18-25 yaş arasındaki gençlerin; ücret,
SGK primleri ve vergileri, 1 yıl boyunca
1 ay işveren tarafından, 1 ay devlet tara-
fından ödenecek. (İlave istihdam edilen
kişi 1 yıl çalışacak, işveren 6 ay ücret,
SGK primi ve vergi ödeyecek)
İşbaşı Eğitim Programları
•Bilişim, Enerji ve İmalat Sanayi sek-
törlerinde İşbaşı Eğitim Programları 3
aydan 6 aya çıktı.
•Diğer sektörlerde 3 ay olarak uy-
gulanmaya devam edecek.
•Programa katılanların günlük 54
TL cep harçlıkları, genel sağlık sigortası
ve iş kazası ve meslek hastalığı primleri
devlet tarafından karşılanacak.
•İmalat Sanayi sektöründeki İşbaşı
Eğitim Programına katılan, 2-5 yaş arası
çocuğu olan kadınlara; İşbaşı Eğitim
Programı sürecince ayrıca aylık 400 TL
bakım desteği ödenecek.
•Siber Güvenlik, Yenilenebilir
Enerji, Bulut Bilişim ve Kodlama gibi ge-
leceğin mesleklerinde düzenlenecek
İşbaşı Eğitim Programları, 18-29 yaş
arası gençler için 9 ay sürecek. Günlük
75 TL cep harçlıkları, genel sağlık sigor-
tası ve iş kazası ve meslek hastalığı
primleri devlet tarafından karşılanacak.
Mesleki Eğitim
•Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba-
kanlığı ve Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği, “Mesleki Eğitim ve Beceri Geliş-
tirme İşbirliği Projesi (MEGİP) kapsa-
mında İmalat Sanayi sektörüne yönelik
mesleki eğitim kursları düzenleyecek.
Teorik ve pratik eğitim 8 aya kadar süre-
bilecek. Mesleki Eğitim kurslarına katı-
39
14 Aralık 2017 günü Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki İstihdam Şurası
toplantısına Borsamızı temsilen Meclis Başkanımız Ercan HIZAL, Yöne-
tim Kurulu Üyemiz Mehmet Salih BÜLBÜL, Meclis Üyemiz Sami AYAN ve
Meclis Üyemiz Musa ERSEMERCİ katıldı.
lanların günlük 54 TL cep harçlıkları,
genel sağlık sigortası ve iş kazası ve mes-
lek hastalığı primleri devlet tarafından
karşılanacak.
•Özellikle temininde güçlük çekilen
mesleklerde ve nitelikli işgücü gerekti-
ren sektörlerdeki mesleklerde gençle-
rin, akredite edilmiş mesleki eğitim ku-
rumlarında kendilerine uygun zaman
ve şartlarda mesleki eğitim almaları sağ-
lanacak. Bu kapsamda gençlere alacak-
ları eğitimde kullanabilecekleri kupon
verilecek. Mesleki Eğitim Kurumların-
dan belirli oranlarda istihdam taahhü-
dü istenecektir.
Gençlere Yönelik Teşvikler
•18-25 yaş arası kısmı zamanlı çalı-
şan öğrencilerin yetim aylıkları kesilme-
yecek.
•Yeşil pasaporta sahip olan gençle-
rin kayıtlı çalışmaya başladıklarında
yeşil pasaportları artık iptal edilme-
yecek.
Engellilere Yönelik Teşvikler
•En az %40 engelli raporuna sahip
olanlar, iş kuracağı alanda girişimcilik
eğitimi sertifikasına sahipse ve kendi
işini kurmak isterse İŞKUR tarafından
verilen hibe desteği 36 bin TL’den 50 bin
TL’ye yükseliyor.
40
Emre KEYKUBAT & Yeliz BAHAR
İşçi-işveren uyuşmazlıklarında ara-
buluculuk sistemini dava şartı haline
getiren düzenleme, 1 Ocak 2018 itibariy-
le yürürlüğe giriyor. Konuya ilişkin de-
ğerlendirmede bulunan Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M.
Rifat Hisarcıklıoğlu, arabuluculuğun
dava şartı olması ile iş dünyasına yeni
bir soluk geleceğini vurguladı. Yeni dü-
zenlemede emeği geçen herkese teşek-
kür eden Hisarcıklıoğlu, TOBB olarak
sistemin başarısı için üzerlerine düşen
ne varsa yapmaya devam edeceklerini
bildirdi. Hisarcıklıoğlu, bundan böyle
arabuluculuk görüşmeleri sonunda an-
laşmaya varan işçi ve işverenin üzerin-
de anlaşılmış olan hususları tekrar dava
konusu yapmasının mümkün olmadığı-
na işaret ederek, düzenlemenin iş dün-
yası için önemli bir zaman tasarrufu sağ-
layacağını belirtti. Hisarcıklıoğlu, "İşçi
de, işveren de ihtiyacını karşılarken bu
sorunla uğraşmayı bırakacak, enerjisini,
potansiyelini ve zamanını başka işler
için kullanabilecektir" dedi.
"Arabuluculuk sürecindeki gizlilik,
emsal kararlar oluşmasını engelle-
yecek”
Emsal karar uygulamasının klasik
yargılama usulleri içerisinde iş dünyası
için büyük bir sorun olduğuna dikkat
çeken Hisarcıklıoğlu, arabuluculukta an-
laşma metni gizli olacağından bu duru-
mun bir sorun olmaktan çıkacağını dile
getirdi. Tüm tarafların ve arabulucunun
bu gizliliğe uymak zorunda olduğunu
hatırlatan Hisarcıklıoğlu, düzenleme-
nin iş dünyası tarafından ayrıntılarıyla
öğrenilmesi gerektiğini vurguladı.
Uzun yargılama süreleri nedeniyle yıl-
larca uğraşılan davaların arabuluculuk
ile son bulacağını düşündüğünü dile ge-
tiren Hisarcıklıoğlu, "Vakit nakittir" sö-
zünün iş dünyasındaki işlerliğinden
bahsetti. Hisarcıklıoğlu, arabuluculuk
Arabuluculukta Zorunlu Dönem
41
sürecinde işçi ve işverenin çözüm ürete-
memeleri halinde arabulucunun çözüm
önerisi getirebileceğini de bildirdi.
Yeni düzenleme ile sistem nasıl
ilerleyecek?
Hisarcıklıoğlu, yeni düzenlemeler
ışığında sistemi şöyle özetledi:
“İşçi-işveren alacağı ve tazminatı ile
işe iade talepli iş uyuşmazlıklarında ara-
buluculuğun dava şartı haline gelmesi
ile birlikte taraflar artık ilk oturumda
arabuluculuk yolunu deneyecekler, ara-
buluculukta anlaşılmaması halinde
mahkemeye başvurabilecekler. Sistem,
adliyelerdeki arabuluculuk büroları üze-
rinden işleyecek. Arabulucu, yapılan
arabuluculuk başvurusunu 3 hafta için-
de sonuçlandıracak. Tarafların anlaşa-
maması halinde ilk iki saatlik ücret, Ada-
let Bakanlığı bütçesinden karşılanacak.
Taraflardan birinin ilk toplantıya katıl-
maması sebebiyle arabuluculuk faaliye-
tinin sona ermesi durumunda toplantı-
ya katılmayan taraf, son tutanakta belir-
tilecek ve bu taraf davada kısmen veya
tamamen haklı çıksa bile yargılama gi-
derinin tamamından sorumlu tutula-
cak."
42
T ürkiye Cam ve Cam Ürünleri Sa-
nayiMeclisi, Meclis Başkanı Gizep
Sayınbaşkanlığında, özel sektör ve sivil
toplumkuruluşlarının üst düzey temsil-
cilerinin katılımı ile bir araya geldi. Top-
lantının öncelikli gündem maddesi olan
mesleki yeterlikler konusuna dikkat
çeken Meclis Başkanı Sayın, cam sektö-
ründe vasıflı eleman bulmakta zorluk-
lar yaşadıklarını, eğitimde, eleman ye-
tiştirmede, okullarda sıkıntı çektiklerini
dile getirerek, çalışan insanların belge-
lenmesinin önemine dikkat çekti. MEY-
BEM Kalite Yönetim Temsilcisi Yase-
min Tezer ise TOBB bünyesinde kuru-
lan Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme
Merkezleri A.Ş hakkında bilgi vererek,
ulusal meslek standardı, mesleki yeter-
lilik belgesinin zorunluluğu, teşvikler,
usul ve esaslar hakkında bilgi veren bir
sunum gerçekleştirdi.
Dört standart hazırÇalışanların belgelendirilmesiyle iş-
verenlerin neler kazanacağına da deği-
nen Tezer, üyelerin akıllarındaki sorula-
ra yanıt vererek, hali hazırda cam sektö-
ründe dört standardın hazır olduğunu,
bu konu üzerinde paydaşlarla bir araya
gelerek, çalışılıp yeterliliklerin belirle-
nebileceğini dile getirdi. 2018 yılının zor
geçeceği fikrinde birleşen üyeler, tale-
bin kötü olmadığını ancak jeopolitik sı-
kıntıların sektörü dar boğaza sokacağını
dile getirerek, cam sektörü için nelerin
talep edilebileceğini tartışarak, ithal
cam ürünleri açısından görülen tehdit-
leri ele aldı.
İthalat ile ilgili koruma önlemlerininolduğuna vurgu yapan Meclis üyeleri,
Rusya ve İran pazarları için nasıl giri-
şimlerde bulunabileceklerini istişare
ederek, enerji maliyetleri, devlet teşvik-
leri vb. gibi konularda haksız rekabeti
önleyici adımların atılmasının önemine
dikkat çekildi.
CAM SEKTÖRÜNDE VASIFLI ELEMAN
BULMAKTA ZORLUKLAR YAŞANIYOR
43
“Exhibit in Turkey” projesi ile Türkiye fuarları, dünya çapında tanıtılacak
Türkiye’de düzenlenen fuarlar ve
fuar merkezleri, Türkiye Fuar-
cılık Sektör Meclisi ve Ekonomi Ba-
kanlığı işbirliğinde “Exhibit in
Turkey” projesi ile tüm dünyaya ta-
nıtılacak.
Türkiye Fuarcılık Meclis Başka-
nı Cihat Alagöz'ün başkanlığında,
TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Salih
Zeki Murzioğlu, Ekonomi Bakan Yar-
dımcısı Fatih Metin ve Ekonomi Ba-
kanlığı bürokratlarının katılımıyla
gerçekleştirilen Meclis toplantısın-
da, Türkiye FuarcılıkSektör Meclisi
tarafından geliştirilen “Exhibit in
Turkey” projesine ilişkin Ekonomi
Bakanlığı ile müşterek çalışma yü-
rütülmesi konusunda mutabakata
varıldı. Proje ile Türkiye’de düzenle-
nen fuarların ve fuar merkezlerinin
“Türkiye Fuarları” markası altında
dünya ölçeğinde tanıtılarak daha
fazla sayıda yabancı fuar katılımcı-
sının gelmesi amaçlanıyor.
Farkındalık oluşturulacak
“Exhibit In Turkey” ana sloganı
altında yürütülecek proje kapsa-
mında, Türkiye’de düzenlenen fuar-
lara ilişkin tüm detaylı bilgiler ve
fuar istatistikleri, fuar merkezleri-
nin teknik bilgileri ve görselleri ile
zenginleştirilerek, oluşturulacak
internet portalında sistematik ola-
rak toplanacak. Portalda yer alan bil-
giler ve sektöre ilişkin veriler, sosyal
medya kanalları üzerinden de
dünya kamuoyu ile paylaşılacak.
Projeye ilişkin çalışmalar, Türk
ekonomisine ve üretimine dikkat
çekmeyi hedefleyen “Discover the Po-
tential” kampanyası ve yabancı yatı-
rımcı çekmeyi amaçlayan “Invest in
Turkey” gibi kampanyalarla da eşle-
nik bir biçimde yürütülerek, Türkiye
fuarlarına ilişkin dünya çapında far-
kındalık oluşturulacak.
44
Türkiye Plastik, Kauçuk Kompo-
zit Sanayi Meclisi, Meclis Baş-
kanı Yavuz Eroğlu başkanlığında,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
Genel Sekreter Yardımcısı Cengiz De-
libaş’ın katılımıyla, TOBB İkiz Kule-
ler’de sektörel değerlendirmelerde
bulunmak ve çözüm önerileri geliş-
tirmek üzere bir araya geldi. Yeni
“Üretim Reform Paketi”nin getirdik-
leri ve Ar-Ge merkezleri uygulamala-
rının artırılması için mevzuat ve ör-
neklerin görüşüldüğü toplantıda;
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Sanayi Daire Başkanı Alpaslan
Murat Yıldız tarafından kapsamlı bir
sunum gerçekleştirildi.
2019 yılından itibaren Ambalaj
Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği’nin
alışveriş poşetlerinde getirdiği kısıt-
lamalar ve son düzenlemeler konu-
sunun da masaya yatırıldığı toplantı-
da, Türkiye Perakendeciler Federas-
yonu Yönetim Kurulu Başkanı Mus-
tafa Altunbilek, plastik poşet yönet-
meliğiyle ilgili çıkan haberin medya-
da yanlış yansıtıldığını ve plastik kar-
şıtı olmadıklarını ifade etti.
Yasaklamaya karşı olduklarını be-
lirten Altunbilek, sorumlu tüketimi
savunduklarını, plastik ve peraken-
de sektörü olarak bu süreçte birlikte
hareket edebileceklerini söyledi. Top-
lantıda, 2018 yılında yürürlüğe gi-
recek mevzuatın bir yıl geçiş süresi ol-
duğu ve poşetlerle ilgili kısmın 1
Ocak 2019’da yürürlüğe gireceğinin
altı çizildi. Yerlileşme örneği olarak
kabul edilen Türkiye oyuncak sektö-
rü için ithalatta alınan önlemler, kü-
melenme modeli ve güncel durumun
değerlendirmesi de yapıldı. İthal
ürünlerin daha sıkı denetlenmesi ile
sektördeki yatırımların arttığına de-
ğinildi. Konuyla ilgili Ekonomi Ba-
kanlığı’ndan Daire Başkanı Bumin
Kaan Köktürk bilgilendirmelerde bu-
lundu.
Alışveriş Poşetlerine Kısıtlamada 'Ortak Hareket' Çağrısı
45
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
(TOBB) Başkanı M. Rifat Hisar
cıklıoğlu, Yükseköğretim Kurulu
(YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta
Saraç’ın da konuk olduğu Türkiye
Yükseköğretim Meclisi toplantısı 24
Ekim 2017'de yapıldı. Hisacıklıoğlu,
yaptığı konuşmada Türkiye’nin ino-
vasyona daha fazla önem vermesi ge-
rektiğinin altını çizdi ve ortak akılla
çözüme gidilmesini istedi.
Meclis Başkanı Bekir Okan’ın açı-
lış konuşmasıyla başlayan toplantı-
da konuşan TOBB Başkanı Hisarcık-
lıoğlu, yükseköğretimin kültürü-
müzde ayrı bir önemi sahip olduğu-
nu vurgularken, “Bizim, 'ilim Çin’de
de olsa gidip alınız' diyen bir inancı-
mız var. İyi ve faydalı olan ne varsa
ilim adına almalıyız. Hiçbir komplek-
se kapılmadan ilim yolculuğumuzu
sürdürmeliyiz” dedi.
7.5 milyonu aşkın öğrenci sayı-
sıyla Türkiye’nin çok önemli bir po-
tansiyele sahip olduğunun altını
çizen TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu,
“Almanya ve Rusya’dan sonra en
fazla öğrenciye sahip üçüncü ülke-
yiz. Bu rakam bile Türkiye’nin gele-
ceğini aydınlık görmeye yeter” dedi.
En yenilikçi üniversiteler arasına
girmek zorunda olduklarına
işaret eden TOBB Başkanı,
“150 gram ürünü almak için
470 kiloluk ürün satmak
olmaz. İnovasyon yapmak zo-
rundayız. Beyin göçünün ül-
kemize doğru olması lazım.
ABD’de Nobel kazananların ya-
rısı ülke dışında doğmuş.
Bizde eğitim yatırımları son yıl-
larda ciddi manada arttı. Bu
çok umut verici. Ortak akılla en
doğru yolu bulmalıyız” diye konuştu.
YÖK Başkanı Prof.Dr. M. A. Yekta
Saraç da toplantıda yükseköğretim-
deki hedefleri anlatan bir sunum ger-
çekleştirdi. Saraç yeni üniversite
sınav sistemi hakkında da bilgi verdi.
Mezun sayısı ile istihdam sayısı ara-
sında doğru oran olması gerektiğine
değinen Saraç, Türkiye’de yükseköğ-
retimde kalite ve dikey büyüme nok-
talarında önemli çalışmalar yaptıkla-
rını anlattı.
Saraç, misyon farklılaşması ve ih-
tisaslaşmaya işaret ederek, doktoralı
insan kaynağını da büyütmek iste-
diklerini ifade etti. Nitelikli beyinlerin
ülkenin kalkınmasına sağlayacağı
katkıyı artırmayı amaçladıklarını bil-
diren Yekta Saraç, yeni sistem ile
vakıf üniversitelerindeki kontenjan
boşluklarının dolacağına inandıkla-
rını dile getirdi.
Türkiye Yükseköğretim Meclisi
Başkanı Bekir Okan ise boş konten-
janlar ile yerleşemeyen ve dışarıda
kalan öğrencilerin sorunlarına işaret
etti. Okan, yükseköğretimde vakıf
üniversitelerinin önemli katkılar sağ-
ladığına dikkat çekti.
Yüksek Öğrenim Sorunları TOBB’da Ele Alındı
46
Emre KEYKUBAT & Yeliz BAHAR
Y aşadığımız evrende insan nüfusu
tarih boyunca devamlı artmıştır.
Giderek artış gösteren nüfus sonucunda
insan hayatının devam ettirilebilmesi
için sürekli besin ihtiyacı söz konusu ol-
muştur. İşte bu yüzden geçmişten gü-
nümüze kadar olan süreçte yetiştiricili-
ği yapılan tarım ürünlerinin elde edil-
mesine daha çok ihtiyaç duyulmakta ve
buna bağlı olarak tarımsal faaliyetlerin
sürdürüleceği alanların doğru, akılcı ve
doğayla barışık bir biçimde kullanılma-
sı önemli görülmektedir.
Dünyada tarımsal üretim içerisinde
geleneksel yöntemlerin yanında yeni
teknolojilerin kullanılması, tarımsal fa-
aliyetlerin takibinin kolaylaştırılarak dü-
zenlenmesi ve en kabul görülen bir bi-
çimde uygulamaya aktarılması hızlı bir
şekilde devam etmektedir. Son yıllarda
ülkemizde artarak uzaktan algılama tek-
niklerinin kullanılmaya başlanması ile
uydu görüntüleri vasıtasıyla tarımsal
alanların yetiştirilecek ürün çeşitliliğine
göre belirlenmesine yönelik çalışmalar
hız kazanmaktadır. Bu çalışmalar, ülke
ekonomisine de fayda sağlamaktadır.
Ürün çeşitliğinin saptanabilmesi ve
buna göre yapılacak üretim planlaması
tarımsal alanlarının belirlenebilirliği ile
yakından ilgili olmaktadır. Bilindiği
üzere, birçok tarımsal yetiştiricilikte söz
konusu tarım alanlarının konumu, mik-
tarı ve dağılımının belirlenmesine yöne-
lik çalışmalara halen ihtiyaç duyulmak-
ta, tarımsal faaliyetlerin daha etkin ve
BAĞCILIKTA UZAKTAN ALGILAMATurcan TEKER - Akay ÜNAL
47
iyi bir planlama yapılarak devam ettiri-
lebilmesi önem arz etmektedir.
Ekonomik anlamda bağcılık, dünya
üzerinde genel olarak 10 – 200C izo-
termlerine karşılık gelen 30 – 500 kuzey
ve güney enlemleri arasındaki ılıman
iklim kuşağı üzerinde yapılmaktadır
(Çelik ve ark., 1998). Ülkemiz jeopolitik
konumu itibariyle, bağcılığın yapılabi-
leceği en uygun ve elverişli iklim kuşağı
üzerinde bulunmaktadır. Bu yüzden ül-
kemizde birçok bölgede bağcılık yapıla-
bilmekte olup aynı zamanda üzüm çe-
şitliliği konusunda iyi bir potansiyeli-
miz bulunmaktadır.
Ülkemizde bulunan bağcılık alanı
değerlendirildiğinde, 2016 yılı Türkiye
İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine
göre toplam 435.229 ha bağ alanının
%47.51’i sofralık çekirdekli, %7.76’sı sof-
ralık çekirdeksiz, %13.19’u kurutmalık
çekirdekli, %16.74’ü kurutmalık çekir-
deksiz ve %14.78’i ise şaraplık olarak de-
ğerlendirilmektedir.
Bağ alanlarının belirlenebilmesi ül-
kemizde Gıda, Tarım, ve Hayvancılık
Bakanlığı’na bağlı il ve ilçe müdürlükle-
rinde bulunan Çiftçi Kayıt Sistemine
giriş yapılarak saptanmaktadır. Bağ
alanlarının tam olarak tespit edilmesin-
de karşılaşılan bir takım sorunlar bulun-
maktadır. Özellikle üretici bazında ger-
çekleşen bu hatalar eksik tarımsal üre-
tim faaliyeti bildirimlerinden kaynak-
lanmaktadır. Bu anlamda yapılan hata-
ların düzeltilmesi, özellikle Ege bölge-
sinde bağcılık yapılan ve bağ alanı ola-
rak kullanılabilir arazilerin uydu görün-
tüleri ile tespiti, ürün çeşitliliğinin belir-
lenmesi yönünde doğru sonuçların or-
taya çıkmasına neden olabilecektir. Bu
doğrultuda bölgede rekolte tahmin ça-
lışmalarına da hız ve kolaylık kazandır-
ma ihtimali güçlenerek, bağ alanlarının
miktarı ve dağılımı hakkında olumlu so-
nuçlar elde edilebilecektir.
Uzaktan Algılama (UA) Nedir?
UA teknolojisinin literatürde birbiri-
ne benzer birçok tanımı bulunmaktadır.
Sönmez ve Sarı (2014), UA’yı objelere fi-
ziksel değinimde bulunmaksızın her-
hangi bir uzaklıktan yapılan ölçmelerle,
objeler hakkında bilgi edinme bilim ve
sanatı şeklinde tanımlamaktadır. Aynı
yayın içerisinde daha kapsamlı açıkla-
maya yer verilmiş, Makktav ve Sunar
(1992), UA’nın yeni bir sistem olmadığı
ve uzun yıllardan beri insanlığın üzerin-
de çalıştığı bir bilim dalı olduğu, hava fo-
toğrafçılığının bu amaçla kullanıldığı,
daha sonra uzaya gönderilen uydular
ve geliştirilen fotoğrafik algılayıcılarla
UA sistemi ileri bir teknoloji olarak bu-
günkü halini aldığı ifade edilmiştir.
Buna bağlı olarak yeryüzünü gözleyen
algılayıcı sistemleri taşıyan uyduların
son yıllardaki gelişimiyle, bu sistem sa-
yesinde yeryüzü hakkında çok miktar-
da fotoğrafik ve diğer formlarda verile-
rin elde edilmesi olanağı sağlanmıştır
(Sönmez ve Sarı, 2014).
UA teknolojileri; yer yüzeyinden
yansıyan ve yayılan enerjinin algılan-
ması, kaydedilmesi, elde edilen mater-
yalden bilgi edinmek üzere işlenmesi ve
analiz edilmesinde kullanılır. UA sis-
temleri özellikle “Coğrafi Bilgi Sistemi
(CBS)” teknolojileri ile birlikte alt yapı te-
48
sisleri ve yeryüzü kaynaklarıyla ilgili bil-
gileri toplamak, analiz etmek ve bir
rapor halinde sunmak için kullanılmak-
tadır. (Aronoff 1989; Kaya 2010).
UA iki bileşenden oluşmaktadır.
Bunlardan birincisi veri elde etme, ikin-
cisi ise veri işleme aşamasıdır. Birinci
aşama, bir enerji kaynağından yararla-
narak (güneş), güneş ışınlarının hedef
konumunda olan materyalin (bitki örtü-
sü, toprak yüzeyi, su yüzeyi, objeler vb.)
yüzeyinden geri yansımasıyla meydana
gelen geri ışınım sonucunda meydana
gelen etkileşim ile başlamaktadır. Ci-
simler üzerlerine gelen ışınımları farklı
oranlarda, yansıtma, emme ve geçir
özelliklerine sahiptirler. Algılayıcıların
tasarımı da bu değişiklikleri fark edecek
ve istenilen ayrımları yapabilecek şekil-
de yapılır. Özellikle de meydana gelen
ışımalara bağlı olarak değişik oranda
dalga boyu değerleri ortaya çıkmakta
olup mevcut durumda elde edilen fark-
lar sonucunda yoruma gidilebilmekte-
dir. Bitkilerin geri yansıtmış olduğu ışı-
maların dalga boyu aralığını, yine uy-
dular belirlemektedir. Bitki örtüsü,
yakın kızılötesi bölgesi üzerinde gelen
spektral enerjinin önemli bir kısmını
geri yansıtmakta, bu da bitki örtüsünün
kızılötesi dalga boyu bölgelerinde,
diğer objelerden (su yüzeyleri, toprak
vd.) kolay bir şekilde ayrılmasını sağla-
makta ve bu teknoloji sayesinde alan ve
verim modellemeleri rahatlıkla gerçek-
leştirilmektedir (Lillesand ve Kiefer
2000).
Veri işleme aşaması elde edilen gö-
rüntünün görsel, sayısal (dijital) ve
elektronik işleme teknikleri ile zengin-
leştirilmesinin yanında analiz edilmesi
ve nicel sonuçlar elde edilecek veriye
sahip olunması nihayetinde yorumlan-
ması olarak kabul edilmektedir. İşlenen
49
veriden elde edilen bilgi başka veri kay-
naklarıyla ile birleştirilerek kullanılabil-
mektedir. Bu aşamada kısacası CBS’le-
rinden yararlanılmaktadır.
Tarımsal Alanlarda Uzaktan Algıla-
ma Teknolojisinin Kullanımı
UA teknolojisi ile tarım alanlarına
ait hedeflerin belirlenmesi ve görüntü-
lenmesi 19. yy’dan bu yana çalışılan bir
konudur. Gelişim süreçleri boyunca
ürün durumlarının görüntülenmesi ve
belirlenmesi tarımla ilgilenen topluluk-
lar için önemli bir ekonomik değere sa-
hiptir. Ürün türlerinin belirlenebilmesi
her ürün tipi için ayrılmış ya da ayrıla-
cak alanın tahmin edilmesini ve bu sa-
yede ürün kontrolü ve üretim tahmini
modelleri için gerekli istatistiksel hesap-
lamaların gösterir. Bu nedenle UA veri-
leri yardımıyla ürün tahmini çalışmaları
için büyük bir çaba harcanmaktadır
(Blaes ve ark., 2005).
Çoğu tarımsal ürünlerin üretim sü-
recinde UA uygulamaları birçok spesi-
fik alanda kullanılmaya devam edil-
mektedir. Bu uygulamalar içerisinde;
ürünlerin tanımı, alansal miktarı, geli-
şim kuvvetleri (yaşı, vegetatif aksam bü-
yükülüğü vb), yoğunluğu ve olgunluk
durumları belirlenebilmektedir. Aynı
zamanda bitkisel ürünlerin dışında, top-
rak verimliliği, gübreleme sonucunda
toprakta ve bitkide ortaya çıkan etki, top-
rak toksisitesi, toprak nemi, su kaynak-
larının varlığı, su kalitesi, sulama gerek-
sinimleri, hastalık yoğunluğu vb gibi un-
surların belirlenmesinde de UA tekno-
lojilerinde yararlanılmaktadır.
Uzaktan Algılama Teknolojisinin Bağ-
cılıkta Kullanım Alanları
Bilindiği üzere yeryüzünde birçok
üzüm çeşidi bulunmaktadır. UA tekno-
lojisi çeşit ayrımından çok mevcut bağ
alanlarının belirlenmesi, fenolojik dö-
nemlerin takibi, asmaların oluşturduğu
vegetatif aksam, yaşı, bağ içerisinde
meydana gelen hastalık şiddeti, sulama
vb. gibi hususlarda belirleyici olabil-
mektedir. Belirlenebilecek hususlardan
biri de tanesi renkli (kırmızı – pembe –
mor – siyah) ve renksiz (sarı - yeşil) çe-
şitlerin ayrımında olabilmektedir. Bu
durum genelde hasat döneminden
sonra yaprak renginin yapraklarda biri-
ken antosiyanin maddesi sonucunda ye-
şilden kırmızı, mor vb. diğer renklere dö-
nüşmesiyle o alanda belirleme yapıla-
bilmektedir.
Ülkemizde özellikle Ege Bölgesi bağ-
cılığı düşünüldüğünde bağ alanlarının
belirlenmesinde Akman ve ark. (2001)
“Uzaktan Algılama Yöntemleri Kulla-
narak Ege Bölgesi Bağ Alanlarının Belir-
lenmesi ve Bölgenin Özelliklerini İçeren
Cografi Bilgi Sistemleri Oluşturulup Çe-
kirdeksiz Üzüm Yetiştiriciliğinde Mev-
cut ve Geleceğe Yönelik Stratejilerin Sap-
tanması” adlı projede öncelikle görün-
tüde algılayıcı hatasında ve atmosferik
koşullardan doğan hataların düzeltil-
mesi amaçlı radyometrik düzeltmelerin
yapıldıktan sonra elde edilen ham gö-
rüntülerden gerçek coğrafik koordinat-
lara oturtulması işlemi gerçekleştiril-
mektedir. Bu yöntem için önce görüntü-
de seçilen; karayollarının kesişimi, hava
50
alanı pist başlangıcı ve bitimi, yol-nehir
kesişimi, büyük depolar ve binalar gibi
belli nirengi noktalarının koordinatları
araziden GPS (Global Positioning Sys-
tem) cihazı ile okunmuş ve ölçekli pafta-
lardan yerlerin saptandığı bildirilmek-
tedir. İlerleyen süreçte bu değerler ilgili
programlar vasıtası ile tanımlanarak gö-
rüntünün gerçek koordinatları gösteren
bir görüntü olması sağlanmış, tüm sınır-
lar (il, ilçe ve göller) bu görüntü üzerin-
den ilgili programlar ile çizilmiş ve birer
polinom haline getirilmiştir. Çalışma içe-
risinde bitkilerden değişik yansımalar
elde edilip spesifik bantlardan yararla-
nılarak, bağ bölgelerinden yapılan koor-
dinat okumaların ayrıldığı ve elde edi-
len verilerin düzenli olarak çalışılan gö-
rüntü üzerine girildiği bildirilmektedir.
Okumalarda yanılmalardan kurtulmak
için geniş bağ sahaları üzerinde çalışıl-
dığı ve daha çok bunların orta noktala-
rından ölçüm alındığı, sorgulama önce-
si ayni devrede yeşil görünüme sahip
pamuk, zeytin, çam, maki, mera gibi
bazı bitki dokularından da örnekler GPS
yardımı ile okunarak veriler girildiği
ifade edilmektedir. Proje sonucunda ise
bağ alanlarının diğer tarımsal ürünlerin
yetiştiriciliğinden alansal olarak ayrıla-
bileceği ortaya konmuştur.
Delenne ve ark., (2010) tarafından
yapılan çalışmada, hiçbir parsel bilgisi-
ne sahip olmadan, sadece UA yönte-
miyle elde edilen veriler kullanarak, bir
bölgedeki bağ alanlarını, sınırlarını ve
karakterlerini otomatik olarak belirle-
yecek bir metot geliştirmeyi amaçlamış-
lardır. Çalışma bağ alanını algılama, par-
sel sınırlarının belirlenmesi ve sıra ara-
larının çıkartılmasıyla sınırların iyileşti-
rilmesi, olarak üç ana adımda gerçekleş-
tirilmiş, elde edilen veriler saha sonuç-
larıyla karşılaştırıldığında, çalışmadan
% 90 oranında doğru sonuç elde edildiği
görülmüştür (Şekil 1).
Brezilya’da Blauth ve Ducati (2010)’nın
yapmış oldukları bir çalışmada, Rio
Grande do Sul State bağ alanlarını araş-
tırmak ve yönetmek amacıyla UA siste-
mini kullanmışlardır. Yapılan bu araş-
tırmada, Küresel Konum Belirleme öl-
çümlerinden gelen konumsal verileri ile
envanter verilerini entegre eden, açık
kaynaklı CBS yazılımları ile web-tabanlı
bir sistem geliştirmişlerdir. Çalışmada
Görsel 1. Parsellerin belirlenmesi (Delenne ve ark., 2010)
51
kullanılan veriler, devlet tarafından top-
lanmış olan bağcılık envanteri; bölgesel
yıllık üzüm üretimini içerir, bağ parsel-
lerinin arazide GPS (Global Positioning
System) ile ölçülmesinden gelen konum
bilgileri ve uydu ve hava fotoğrafların-
dan gelen bilgilerin olduğu bildirilmiş-
tir. Gelen uydu görüntülerinin sınıflan-
dırılmasının yapılmasıyla, bağ alanları
tespit edilmiş ve elde edilen bilgiler çift-
çiler tarafından iletilen bilgilerle karşı-
laştırılmıştır. Tüm bunların sonucunda
tasarlanmış olan sistem kullanılarak,
üzüm üretiminin izlenmesi, arazi örtü-
sünün ve toprak örtüsünün incelenmesi
ve sınıflandırılan görüntülerin farklı uy-
gulamalarda kullanılabilmesi mümkün
olduğu araştırma sonucunda belirtil-
miştir.
Sonuç olarak; yurt dışı ve yurt içi ya-
pılan araştırmalardan elde edilen gö-
rüntülerle; bitki türlerinin saptanması
aşamasında, ürünlerin mekansal dağılı-
mı ve alansal bilgilerinin belirlenebile-
ceği, vejetasyon döneminde bitki geli-
şimlerinin izlenebileceği, bir ürünün en
iyi ekolojik şartlarda yetiştirilebilmesi
için, arazi yapı uygunluğunun tespit edi-
lebileceği, yetiştiricilik yapılan bağ par-
seli hakkında herhangi bir bilgiye sahip
olunmadan, uzaktan algılama ve coğra-
fi bilgi sistemlerinin entegre olarak kul-
lanılmasıyla, bağ alanlarının mevcut du-
rumu ve parsel sınırlarının belirlenebi-
leceği, özellikle yurt dışında yapılmış
olan çalışmalar incelendiğinde, bağcı-
lıkta uzaktan algılama ve coğrafi bilgi
sistemleri aracılığıyla, bir çok alan tespi-
ti yapılmış, ve elde edilen sonuçların ger-
çeğe yakın verilerin elde edilebildiği gö-
rülmektedir.
Ülkemizde uzaktan algılama ile ya-
pılan çalışmaların çoğu, özel sektör ve
kamu kurumları arasında ortaklaşa bir
proje yönetimi içerisinde geliştirilmeye
devam edilmesi arzu edilmektedir. Ta-
rımsal üretimde belirli bir alana ait gö-
rüntülerin elde edilme ve işlenmesi aşa-
maları mali açıdan sıkıntılı bir süreç
oluşturduğundan, çalışma yapılacak ala-
nın projelendirilmesi, sahip olunan kay-
nak ve bilgilerin karışlıklı olarak payla-
şılması ve ihtiyaçların karşılanması so-
nucunda daha hızlı ve güvenilir sonuç-
lara ulaşılması söz konusu olabilmekte-
dir.
Kaynaklar:
1. Akman, İ., Yılmaz, N., Karabat, S., Yüksel, İ., 2001.
Uzaktan Algılama Yöntemleri Kullanarak Ege Bölges, Bağ
Alanlarının Belirlenmesi ve Bölgenin Özelliklerini İçeren
Coğrafi Bilgi Sistemleri Oluşturulup Çekirdeksiz Üzüm Ye-
tiştiriciliğinde Mevcut ve Geleceğe Yönelik Stratejilerin Sap-
tanması. Bağcılık Araştırma Enstitüsü Yayınları. Manisa.
2. Aronoff, Stan. 1989. Geographic Information Sys-
tem; A Management Perspective, Ottawa. WDL, Publicati-
ons.3. Blaes, X., Vanhalle, L., and Defourny, P., 2005, .Ef-
ficiency of crop identification based on optical and SAR
image time series., Remote Sensing of Environment, Vol. 96,
pp. 352-365.
4. Blauth, D.A. and Ducati, J.R., 2010. A Web-based
system for vineyards management, relating inventory
data, vectors and images. Computers and Electronics
in Agriculture. DOI: 10.1016/j.�compag.2010.01.00
5. Çelik, H., Ağaoğlu, Y.S., Fidan, Y., Marasalı,
B., Söylemezoğlu, G., 1998. Genel Bağcılık Kitabı. Sun-
fidan Eğitim Serisi No:3. Ankara.
6. Delenne, C., Durrieu, S., Rabatel, G., Desha-
yes, M., 2010. From pixel to vine parcel: acomplete
methodology for vineyard delineation and characte-
rization usingremote-sensing data.
Görseller:
1. http://bit.ly/2jJdcMR
Apelasyon Dergi : Ekim 2017 / SAYI: 47
52
Emre KEYKUBAT & Yeliz BAHAR
M odern biyoteknoloji; sağlık, bi-
yoloji, kimya, tarım, çevre ve
gıda gibi birçok konuda kendine uygu-
lama alanı bulmuş, bu sayede insanlık
adına çok yararlı gelişmeler kaydedil-
miştir.
Kısaca GDO olarak bildiğimiz gene-
tiği değiştirilmiş organizmalar en fazla
tarım alanında gelişme göstermiştir.
GDO’lar 1996 yılından bu yana ticari ola-
rak üretilmektedir. 2016 yılına gelindi-
ğinde GDO’ların yaklaşık 185 milyon
hektar alanda, 18 milyondan fazla çiftçi
tarafından ve toplam 26 ülkede üretildi-
ğini görüyoruz. Bu rakamları açtığımız-
da iki önemli konuyla karşılaşıyoruz. Bi-
rincisi, 18 milyon üreticinin yüzde
90’nın küçük ve yoksul çiftçilerden
oluştuğu, ikincisi de 26 ülkenin 19’unu
gelişmekte olan ülkelerin oluşturduğu
ve toplam ekili alanların yüzde 54’ne
sahip olduklarıdır. 2012 yılından bu
yana gelişmekte olan ülkeler GDO’ları
artık daha fazla yetiştiriyorlar (1).
GDO’LAR ARI KOVANINA ÇOMAK SOKMAK MI? Zerrin Çelik
53
Özellikle açlık ve yetersiz beslenme-
ye çare olarak gösterilen GDO’larla ilgili
birçok araştırma ve çalışma bulunmak-
tadır. Yapılan çalışmaları incelediğimiz-
de, birbiriyle taban tabana zıt denilebi-
lecek kadar farklı sonuçlara ulaşıldığını
görüyoruz. Bir kısmında ekonomik ola-
rak çiftçi refahına, gıda güvencesine,
sağlığa ve çevreye olumlu etkileri oldu-
ğu iddia edilirken; diğer bazılarında da
çevreye, sağlığa ve ekonomiye hiçbir
olumlu etkisi olmadığı gibi, büyük za-
rarları olduğu yönünde. Özellikle
küçük çiftçileri ve işletmeleri ekonomik
açıdan olumsuz etkilediği, gıda güven-
cesizliğinin arttığı ve borçları nedeniyle
çiftçi intiharlarının görüldüğü ifade
edilmektedir.
GDO’ların olumlu sonuçları oldu-
ğunu iddia eden çalışmaların ve araştır-
maların özel sektörün destekleri ile ya-
pıldığını gördüğümüzde ise içimize
kurt düşüyor. Bilinmeyenler ve yaratı-
lan çelişkilerle kafamız karıştırılmaya ça-
lı şı lıyor. İddia edi lenleri sosyo-
ekonomik açıdan sorgulayalım.
Yetiştiriciliği yaygın olarak yapılan
ürünler soya, mısır, pamuk ve kanola-
dır. Dünyada toplam GDO ekili alanla-
rın yüzde değer olarak 50’sini soya,
33’ünü mısır, yaklaşık 12’sini pamuk ve
yaklaşık 5’ini de kanola oluşturmakta-
dır (1). Bu ürünler, insanları beslemek-
ten ziyade yem, biyoyakıt ve tekstil ham-
maddesi elde etmek amacıyla yetiştiril-
mektedir. Yemler, hayvanları dolayısıy-
la da insanları beslemek için diye düşü-
nülebilir ancak hayvansal ürünleri satın
alacak refaha sahip değilseniz bu ürün-
ler, açlık ve yetersiz beslenme sorunu-
nuzu çözemez ya da beslenmeniz için
kullanmanız gereken alanlarınıza, çıl-
gınlar gibi biyoyakıt için kullanılacak
bitkileri ekerseniz açlığı bitiremezsiniz.
Hatta gıda güvencesizliğinizi artırırsı-
nız. Dünyanın birçok az gelişmiş ülke-
sinde bu olmaktadır.
54
Verimlerde gerçekleşen artışlarla
GDO’ların yoksulluğu azalttığı ve azal-
tacağı söylenmektedir. GDO’lar genel-
likle yerel şartlara uyumlu olmayan çe-
şitlerden elde edilmektedir. Çalışmalar,
ülkeler, bölgeler ve ürünlere göre farklı-
lıklar olduğunu ve verimlerin, GDO ol-
mayanlara göre daha düşük gerçekleşti-
ğini ortaya koymaktadır. GDO’ların to-
humlarının daha pahalı olduğu ve mali-
yetlerinin yüksek olduğu ve fiyatlarının
giderek daha pahalandığı gerçeği bu-
lunmaktadır. Özellikle talebi yüksek
olan bitkilerin tohumlarının fiyatı yük-
selmektedir. GDO’larla yaratılan 15,8
milyar dolarlık küresel ekonomik
değer, toplam 45 milyar dolarlık küresel
ticari tohum pazarının yüzde 35’ini, 73,5
milyar dolarlık bitki koruma pazarının
ise yüzde 22’sini temsil etmektedir (1).
GDO’lu üretim ile yaratılan bu ekono-
mik değerin yüzde 72’si gelişmiş ülkele-
re gitmektedir. Bu arada, söz konusu de-
ğeri, sayıları bir elin parmaklarını
geç(e)meyen ve her geçen gün küçükleri
yutarak devleşen tohum ve kimyasal fir-
malarının paylaştığını da tekrar hatırla-
makta fayda var.
Rakamlar, bu pahalı girdileri sadece
kullanarak, ithal ederek yoksulluktan
kurtulmanın mümkün olmadığını ve
zenginleşmenin kimler için gerçekleşti-
ğini açıkça ortaya koymaktadır.
Diğer bir iddia da GDO’lu ürün ye-
tiştirmekle kendine yeterlilik ve gıda gü-
vencesi sağlandığı. Aileleriyle birlikte
toplam 65 milyon olduğu tahmin edilen
ve çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde
bulunan küçük ve yoksul çiftçiler, mev-
cut yapıyla tohumlarını gelişmiş ülkele-
rin çok uluslu tohum şirketlerinden her
yıl yeniden yeniden satın almak zorun-
dadır. Ayrıca yaygın olarak yetiştiricili-
ği yapılan ürünlerin yabancı tozlanan
bitkiler olması nedeniyle, bölgedeki
yerel çeşitleri değiştirebilme potansiyeli
bulunmaktadır. Başta gelişmekte olan
ülkelerdeki küçük ve yoksul çiftçiler
olmak üzere üreticiler, aslanın avını ya-
kaladığı gibi boğazlarından yakalan-
mışlardır ve parçalanmayı beklemekte-
dirler. Bilinen bazı örneklerde çiftçiler,
GDO’lu bitkilerden gerçekleşen tozlan-
ma ile kendi tohumluklarını kaybettik-
leri gibi ilgili mevzuat gereği hırsızlık
yaptıkları konusunda suçlu bulunmuş-
lardır. Artık tohum şirketlerinin bu ko-
nunun takibi için özel elemanlarının ol-
duğu ve her geçen gün çiftçiler için çem-
berin daraltıldığı biliniyor.
Yaşananlar, gelişmelerin şaka olma-
dığı, gıda güvencesi hatta gıda egemen-
liği ve çiftçi hakları açısından GDO’ların
potansiyel tehlikesi olduğunu ve gide-
rek büyüdüğünü göstermektedir.
GDO’ların yetiştiriciliği ile tarımsal
zehirlerin yani pestisitlerin daha az kul-
lanılacağı, hem çiftçi maliyetlerini hem
de doğayı olumlu etkilediği ve etkileye-
ceği iddia edilmektedir. Yapılan incele-
meler, 20 yıllık süreçte GDO’larda ta-
rımsal zehir kullanımındaki düşüşün
küresel olarak sadece yüzde 8,1 olduğu-
nu göstermektedir (2). Özellikle en fazla
ekilişe sahip olan soyada (91,4 milyon
hektar) tarım zehiri kullanımının en az
seviyede (%1,7) gerçekleşmiş olması dik-
kat çekicidir. Küresel bitki koruma
55
pazar değerinin (73,5 milyar dolar), şim-
dilik yaklaşık 5’te birini GDO’ların oluş-
turduğunu düşündüğümüzde bu ora-
nın çok fazla değişmeyeceğini öngöre-
biliriz.
GDO’larla yapılmak istendiği iddia
edilenleri bir kez daha özetleyelim…
Açlık ve yetersiz beslenme bitiril-
mek istenmektedir (!) Tarımın doğaya
olan zararı azaltılmak istenmektedir (!)
Küçük ve yoksul çiftçilere pozitif ayrım-
cılık yapılarak, çiftçi haklarının korun-
ması, ülkelerin gıdaları üzerindeki ege-
menlikleri geliştirilmek istenmektedir
(!) A vitamini eksikliğinden çocukların
kör olması sonlandırılmak istenmekte-
dir (!) ve tüm bunları yaparken de etik
davranıyoruz denmektedir (!)
Rakamların anlattıkları nettir ve ka-
famız karışmamalıdır!
Peki, tüm bu yapılmak istendiği söy-
lenenler başka yollarla yapılabilir mi? El-
bette ki! GDO’ları üretmeyi istemek,
ithal edilmesine izin vermek ve o yönde
politikalar belirlemek yerine başta yerel
tohumlar ve çeşitleri kullanmak, geliş-
tirmek ve gerçekten desteklemekle, ta-
rımsal biyoçeşitliliği sağlamakla, sürdü-
rülebilir tarım ve gıda sistemlerini kul-
lanmakla, yaygınlaştırmakla, yerel üre-
timi ve tüketimi desteklemekle, toprak,
su ve meralarımıza sahip çıkmakla,
küçük çiftçilerin örgütlenmesini sağla-
makla ve tüm bunları gerçekleştirmeye
omuz verecek oluşumları destekleyerek
gerçekleştirebiliriz.
Son söz olarak; arı kovanına çomak
sokmak yani bile bile belaya bulaşmak-
tan uzak durabiliriz! İddia ettikleri gibi
seçeneksiz değiliz!
Kaynaklar:
1. ISAAA, 2016. ISAAA Briefs Glo-
bal Status of Commercialized Bi-
otech/GM Crops: 2016, International
Acquisition of Agri-biotech Applicitai-
on, Brief: 52, http://�bit.�ly/�1pB8z-
3r, (Erişim: 22 Ağustos 2017).
Apelasyon Dergi : Eylül 2017 / SAYI: 46
56
Emre KEYKUBAT & Yeliz BAHAR
K üreselleşme eğiliminin 1980’li yıl-
lardan itibaren hız kazanmasıyla
birlikte, geleneksel kalkınma uygula-
malarına duyulan güven sarsılmaya baş-
lamış, böylece yerel ekonomik kalkınma
yaklaşımı ön plana çıkmıştır. Ulusal kal-
kınma planlarının merkezden taşraya
doğru değil, taşradan merkeze doğru ol-
ması zorunluluk haline gelmiştir [1].
Merkezi yönetimlerin, yerelin kalkın-
masındaki etkisinin gerçekçi bir yakla-
şım olmadığı, hatta ortaya konulan ça-
lışmaların ve projelerin uygulanabilir ol-
madığı, kaynak israfına neden olduğu
da ülkemizin bir gerçeğidir.
Tüm ülkelerce, sürdürülebilir kalkınma
hedeflerinin gerçekleşmesinde, özellik-
le kırsal alanda yaşayan nüfusun yaşam
standardının geliştirilmesi en önemli
hedef olarak görülmektedir. Bu hedefle-
rin gerçekleşmesi için, yöresel kalkın-
manın sağlanması ve yerel kalkınma di-
namiklerinin harekete geçirilmesi ise ka-
çınılmaz olmaktadır. Yerel kalkınmanın
gerçekleştirilmesinde, kooperatiflerle
yerel yönetimlerin işbirliği son derece
önemlidir. Ülkemizde de yerel yönetim-
ler tarafından kooperatiflerin destek-
lenmesi durumunda kooperatiflerin ba-
şarılarının arttığı, ekonomik dengelerin
ve verilerin müspet yönde geliştiği gö-
rülmekte olup, bu uygulamaların başa-
rılı örneklerini de görmek de mümkün-
dür. Kalkınma sürecinde özellikle ko-
operatiflerin önemli görev ve sorumlu-
lukları olacak, kooperatifçiliğimizin
daha fonksiyonel hale gelmesi için ge-
rekli çalışmaların zaman geçirilmeden
yapılması ülkemiz açısından daha da
fazla önem arz edecektir. Bu olgunun
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMADA
KOOPERATİFLER VE YEREL YÖNETİMLER
Erol Akar
57
önemi, gelişmiş tüm ülkelerin gelişim
süreçleri irdelendiğinde zaten net bir şe-
kilde görülmektedir.
Türkiye, özellikle 1980'li yıllardan
bu tarafa, diğer alanlarda olduğu gibi
ekonomik alanda da önemli değişimler
yaşıyor. Uygulanan ekonomik modelin
rekabete dayalı olması, üretici adına re-
kabeti sağlayacak kooperatif yapıların
yeterince geliştirilememiş olması bir za-
fiyet olarak karşımıza çıkıyor. Ülkemiz-
de ekonomik dengeler, özellikle de üre-
ticimiz aleyhine bozulmuştur. Hatta sa-
dece üreticiler değil, üretim yapan tüm
sektörler, özellikle gıda sektörü ulusla-
rarası market zincirlerinin baskısı ve he-
gemonyasından etkilenmiş, pazarlama-
daki ekonomik ve sosyal yapı neredeyse
tümüyle değişmiştir.
Yıllardan bu tarafa belki de kasıtlı
olarak kooperatifçilik siyasi bir hareket
olarak değerlendirilmiş, olumsuz algı-
lar oluşturulmaya çalışılmıştır. Ancak;
bu gün olduğu gibi yarın da, üretim ve
tüketim sürecinde kooperatifler, kalkın-
mada yerel aktörlerin en önemlisi duru-
munda olacak, yerel kalkınmadaki rolü
ve sorumlulukları giderek artacak, özel-
likle “Kooperatif Düşüncede Derinlik”
kavramı giderek önem kazanacaktır.
Çünkü küçük ve orta ölçekli üreticinin
korunmasını, geliştirilmesini ve destek-
lenmesini gerektiren çok önemli gerek-
çeler ülkemizde hala geçerliliğini koru-
maktadır. Üreticilerin kendi başlarına
ölçek ekonomisini yakalayamamış ol-
maları kooperatifleşmenin önemini
daha da artırmaktadır.
•Özel sektörün doğası gereği kar odaklı
yaklaşım göstermesi ve üretici lehine re-
kabet ortamının kurulamaması,
•Üretici ile tüketici arasındaki fiyat ma-
kasının en aza indirilmesi zorunluluğu,
•Üreticiyi koruyan argümanların yeter-
siz oluşu,
•Kırsalda sermaye birikiminin yetersiz-
liği,
•İstihdam yaratılması ve yerinde istih-
damın sağlanması,
•Alternatif gelir getirecek projelerin ge-
liştirilebilmesi,
•Üretim planlamalarının yapılabilmesi,
•Gıda güvenliğinin ve kalitenin sağla-
nabilmesi,
•Gelir dağılımın sorunlarının giderile-
bilmesi gibi gerekçeler sayılabilir.
58
Ayrıca, devletin kırsal alana veya üreti-
ciye toplu olarak götüreceği hizmetler
için veya hizmet almak için, yasal statü-
ye haiz muhatap tüzel kişilik bulma ihti-
yacının karşılanmasında, kooperatifle-
rin önemi giderek daha da artacaktır.
Sonuç olarak;
Merkezi yönetimlerin ülke kalkınma-
sındaki etkisinin ve sorunların çözü-
mündeki katkısının yeterli olmadığı,
yerel ekonomik kalkınma anlayışının gi-
derek önem kazandığı, sürdürülebilir
kalkınma hedeflerinin yakalanabilmesi
için yerel yönetimlerin ve yerel kalkın-
ma dinamiklerinin birlikte harekete ge-
çirilmesinin daha önemli olduğu ve öğ-
renilmiş çaresizliklerden kurtulmanın
gerekliliği; Bu kapsamda kooperatifle-
rin, üretimden tüketime kadar olan zin-
cirde daha etkin görev alacak kurumsal
yapılanmasının önemli olduğu ve des-
teklenmesinin gerekliliği çok net bir şe-
kilde görülmektedir.
Kaynaklar:
1.Manas Sosyal Araştırmalar Dergisi Cilt: 3,
Sayı: 2 2014
Apelasyon Dergi : Eylül 2017 / SAYI: 46
59
Emre KEYKUBAT & Yeliz BAHAR
K ışa doğru hızla ilerlerken evleri-
mizin vazgeçilmezi ıhlamuru ne
kadar tanıyoruz?
Yaz ayları boyunca tercih edilen
soğuk içecekler, yerlerini sıcak içecekle-
re bırakmaya başladı. Kuşburnu, ıhla-
mur, adaçayı, zencefil, rezene, nar, eki-
nezya, kekik otu gibi bitki çaylarının ,
yaygın görünen kış hastalıklarına karşı
olumlu etkileri bulunmakla birlikte gün-
lük sıvı ihtiyacını karşılamak adına iyi
birer sıvı kaynağı olarak görülmektedir.
Bunların içerisinde benim en çok tüket-
tiğim ve neredeyse her evin vazgeçilme-
zi ıhlamuru anlatmak istedim.
Familya: Ihlamurgiller (Tiliaceae)
Sınıf: İki çenekliler (Magnoliopsida)
Bölüm: Kapalı tohumlular (Magnoli-
ophyta)
Takım: Malvales
Türkiye'de ıhlamur ağacı Çanakka-
le, Zonguldak, Antalya, Hatay, Bursa,
Rize'de yetişir. Dünyada ise Meksika,
Hindistan, ABD, Çin, Brezilya, Kosta
Rika, Güney Afrika, Sri Lanka'da yay-
gındır. Boyları 20-30 m’ye kadar ulaşa-
bilir. Büyüklüğü 5-10 cm arasında deği-
şen yaprakları genellikle yürek şeklinde
ve çarpık, kenarları dişli ve uzun saplı-
dır. Sarkık çiçek demetleri sarımsı bir
renge, kendine has bir kokuya sahiptir.
IHLAMUR (TİLİA CORDATA)
Nevin Tükel
60
Almanya’da resmi olarak şifalı bitki
kabul edilen ıhlamur doktorlar tarafın-
dan soğuk algınlığına karşı tavsiye edil-
mektedir. Bazı kültürlerde sadece ıhla-
mur ağacı altına oturarak epilepsinin te-
davi edilebileceğine inanılırmış. Yunan
mitolojisinde ise tanrılara, onu ölümlü-
ler arasında bırakmaması için yalvaran
Philra’nın bu isteği karşılığında uzun
ömürlü ıhlamur ağacına dönüştürdü-
ğüne inanılırmış.
Ihlamurun İçeriği
Ihlamurda uçucu yağ, tanen, şeker,
C ve P vitamini, manganez, ossidaz, sa-
ponin, glusid, strol, reçine, enzimler, fla-
von, müsilaj, farnesol ve organik asitler
bulunmaktadır.
Kullanım Alanları
• Uzun ömürlü olması ve hoş ko-
kusuyla insanları etkileyen ıhlamur pey-
zaj çalışmalarında tercih edilir.
•Ihlamur ağacı diğer ağaçlardan
biraz farklı olup üretici firmaların mo-
bilyalarına şekil vermek adına esnekliği
ve şekil alabilme kabiliyeti açısından
daha çok tercih edilen bir ağaç konum-
da bulunmaktadır.
•Kurşun kalem, müzik aleti yapımı,
ev eşyaları üretimi, kaplama alanların-
da yine ıhlamur ağacına rastlamak
mümkündür.
•Kozmetik sektöründe çiçeklerin-
den elde edilen uçucu yağ hidrosölü ve
ekstratı kullanılır. Ihlamur nemlendiri-
ci, cilt aydınlatıcı, yumuşatıcı olarak
kuru ve hassas ciltlerde uygulanabilir.
Ihlamurun Faydaları
Sinir sistemine etki ederek stres ve
kaygıyı azaltması ve rahatlama sağla-
ması, terlemeyi arttırarak toksinlerin
atılması, ateş düşürücü etkisi, boğaz ağ-
rılarını hafifletmesi, öksürüğe, gribe ve
nezleye iyi gelmesi. Ayrıca ishal duru-
munda kullanılabilir, kas spazmına iyi
gelir, sindirimi rahatlatır, göz intihapla-
rı, ağız içi yaraları, ayak çıbanları için
eski zamanlarda da kullanılmıştır.
Apelasyon Dergi : Kasım 2017 / SAYI: 48
61
Manisa İl ve İlçelerinde Susam
Emre KEYKUBAT & Yeliz BAHAR
İnsan beslenmesinde bitkisel yağların
önemi büyüktür. Ancak, artan nüfus-
la birlikte bitkisel yağ açığı, dünyada ve
ülkemizde bir sorun olarak ortaya çık-
maktadır. Yazlık bir yağ bitkisi olan
susam bitkisinin tohumları %50-60 yağ
ve % 25 protein içermektedir. Yağı, yük-
sek oranda doymamış yağ asiti (%47
Oleik + % 39 Linoleik) içeriği ile kaliteli
bir yemeklik yağdır. Bileşimindeki anti-
oksidan sesamol nedeniyle susam yağı
stabildir ve bu nedenle de raf ömrü
uzundur. Rengi ve bu özelliği nedeniyle
margarin yapımında da kullanılmakta-
dır. Dünya bitkisel yağ üretiminde
önemli bir yer tutan susamın (Ashri,
1989) ekonomik olmaması nedeniyle ül-
kemizde yemeklik yağ olarak kullanımı
sınırlı kalmıştır. Susam üretiminin
yoğun olarak yapıldığı Asya ülkelerin-
de (Hindistan, Çin, Afganistan, Pakis-
tan, Bangladeş, Endonezya ve Srilanka)
üretilen susam geniş oranda bitkisel yağ
olarak değerlendirilmekte, ayrıca pasta-
cılıkta ve tohumluk olarak tüketilmek-
tedir. Türkiye' de ise daha ziyade tahin
ve tahin helvası imalinde, unlu mamül-
lerin üretiminde, yağı ise parfümeri,
kozmetik, sabun sanayinde kullanıl-
maktadır Yüksek yağ kalitesi nedeniyle
dünyada geniş alanlarda üretimi yapı-
lan susam birçok problemi de olan bir
bitkisel yağ kaynağıdır
Susam ülkemizde daha ziyade tahin
ve helva olarak tüketilmekte, ayrıca kek,
şekerleme, tatlı yapımında, ekmek ve si-
mitlerde kullanılmaktadır. Susam yağı;
salata, mayonez, soslar ve zeytinyağlı
yemeklere lezzet katmak amacıyla ve
sabun yapımında kullanılmaktadır. Kal-
Manisa İl ve İlçelerinde Susam
62
siyum, potasyum, fosfor, B vitamini ve
demir içermekte, E vitamini ve mineral-
ler bakımından zengindir. Cildin ve saç-
ların E vitamini ihtiyacını karşılar.
Susam yağının cildi, saçı ve kirpikleri
parlatıcı ve canlandırıcı özelliği vardır.
Cilt tarafından en kolay absorbe edilir
ve cilde esneklik ve yumuşaklık kazan-
dırır. En iyi masaj yağlarından biridir.
Mantar enfeksiyonlarını engelleyebildi-
ği gibi doğrudan saç diplerine ve tırnak-
lara da sürülebilmektedir. Müshil amaç-
lı olarak ve şeker hastalığında kullanımı
söz konusudur. Sapları yakıt olarak kul-
lanılmaktadır
Dünyanın en eski kültüre alınan yağ
bitkilerinden biridir. Susam, tropikal sa-
vana, kuru tropikal, step alanları,
humid subtropikal ve kuru subtropikal
(Akdeniz Bölgesi vb.) bölgelerde yetişe-
bilen bir bitkidir. İlk kez Hindistan'da
İndus vadisi'nde Harappa’da M.Ö.
2250’de kültüre alındığını, bununla bir-
likte M.Ö. 2000 yıllarında Mezopotam-
ya ve Anadolu’da da tarımının yapıldığı
bildirilmektedir. Susamın orijininin Af-
rika ve Güneydoğu Asya olduğunu, bu
iki yayılış alanına ilaveten susamın oriji-
ninin Anadolu olduğu da bildirilmekte-
dir. Bu nedenle de susam için ülkemiz
de ikincil gen merkezi durumundadır.
Susam, ülkemizde oldukça geniş yayılış
alanına sahip olup, hemen tüm bölge-
lerde üretimi yapılan bir bitki türüdür.
Tohumlarından yararlanılan susam
(Sesamum indicum L.) (n=13) Persona-
tae takımı ve Pedaliaceae familyasına
bağlıdır. Sesamum cinsinin 40 türü bu-
lunmaktadır. Bunlardan 26 adedi yaba-
ni tür, 13 adedi kısmen kültürü yapılan
tür ve sadece bir adedi kültürü yapılan
susam türü (Sesamum indicum L.) olup,
bu türün 2n=2x=26 ve 2n=52 kromozo-
ma sahip iki alt türünün dünyada kültü-
63
rü yapılmaktadır. Alt türlerden (2n=52)
birinin Hindistan, ABD, Japonya ve Ve-
nezuella'da, diğer alttürün (2n=26) ise
tropikal ve ılıman bölgelerde yayılış gös-
terdiği bildirilmektedir (Kabayashi,
1981). Kültürü yapılan susam bitkisi,
kazık köklü, yaprakları yeşil veya koyu
yeşil renkte, dar, uzun parçasız veya
geniş ve parçalı olabilir. Yaprak kenar-
ları dilimli, dişli veya yırtmaçlı veya M.
yırtmaçsız olabilir. Yaprak koltukların-
dan çıkan çiçek sayısına göre tek veya üç
kapsüllü olan bitkideki kapsüller, iki
karpelli (bicarpellatum) veya dört kar-
pelli (quadrocarpellatum)’dir. Kapsül-
lerinde genel olarak ara zarların uçları
açık olduğu için çatlayan tip susamlar
olarak tanımlanmaktadır. Dalsız, az
veya çok dallı (2-10 dal) olan susam bit-
kisinin yaprak ve kapsülleri seyrek veya
çok sık tüylü olabilir. Tohumları beyaz,
krem, açık sarı, sarı, koyu sarı, kahve-
rengi, koyu kahverengi, yeşil veya siyah
renkte olup, bin tane ağırlığı genel ola-
rak 2,5-4,0 g civarındadır Çiçek morfo-
lojisi, 5 çanak ve 5 taç yaprağı olup; bir ta-
nesi dumura uğramış, 2’si uzun 2’si kısa
4 adet erkek organ bulunmaktadır. Su-
samda döllenme autogamdır, %4-5 allo-
gam olabilmektedir.
Türkiye susam genetik kaynakları
materyali taşıdığı varyasyon nedeniyle
önem taşımakta ve ıslah materyali ola-
rak kullanılmaktadır Ülkemiz, susamın
ikinci gen merkezi olması nedeniyle ge-
netik çeşitlilik açısından da büyük
öneme sahiptir. Ülkemizde başta Akde-
niz, Ege ve Güneydoğu Anadolu Bölge-
leri olmak üzere hemen hemen tüm böl-
gelerimizde yetiştirilebilmektedir. Tür-
kiye’nin 28 ilinden toplanan ve Ege Ta-
rımsal Araştırma Enstitüsü (ETAE), Me-
nemen, İzmir’de bulunan Ulusal
Tohum Gen Bankası'nda muhafaza edi-
64
len 90 adet susam örneği üzerinde yap-
tıkları morfometrik karakterizasyon ça-
lışmasında, örneklerin morfolojik ben-
zerlik ve farklılıklarını analiz etmişler-
dir. Bu örneklerde tüylülük ve üzerinde
çalışılan 46 karakter bakımından geniş
bir varyasyon saptanmıştır. Türkiye
susam gen kaynakları materyalinin içer-
diği varyas-
yon ve bu ma-
teryale ilişkin
elde edilen so-
nuçlar ıslahçı
ve ag ro no-
mistler için de
ö n e m t a ş ı-
maktadır.
Susam, tro-
pik, subtropik
iklim kuşağı
v e u y g u n
mikro klima
bölgelerinde
yetiştirilen bir
bitkidir. Ülke-
mi zin su sa-
mın ikinci gen
merkezi olma-
sı nedeniyle
büyük bir ge-
netik çeşitlili-
ğe sahiptir. Bu nedenle de susam ülke-
mizde başta Akdeniz, Ege ve Güneydo-
ğu Anadolu Bölgeleri olmak üzere
hemen hemen tüm bölgelerimizde ye-
tiştirilebilmektedir
Endüstri Bitkileri Genetik Kaynak-
ları Projesi kapsamında yürütülen sür-
vey-toplama çalışmaları ile ülkemizde
susamın Edirne’den Diyarbakır’a,
Muğla’dan Kars’a kadar birçok ilimizde
(Adana, Adıyaman, Afyon, Antalya,
Aydın, Balıkesir, Bilecik, Bitlis, Bursa,
Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Edirne,
Elazığ, Eskişehir, Gaziantep, Hatay,
İçel, İzmir, Kahramanmaraş, Karaman,
Kars, Kırklare-
li, Kü tah ya,
Malatya, Ma-
nisa, Mardin,
Muğla, Siirt,
Şanlıurfa, Şır-
nak, Tekirdağ,
Uşak) ekimi-
nin yapıldığı
saptanmıştır.
Susam ül-
kemizde sahil
kuşağında 5
m’den Doğu
Anadolu Böl-
gesinde 1500
m yükseltilere
kadar birçok
yö re de ekil-
mektedir. Ana
ve ikinci ürün
olarak; üretim-
de yer alan çe-
şitlerin genel olarak populasyon niteli-
ğinde yerel çeşitler olması, buna karşılık
yüksek verimli, tescilli çeşitlerin üretim-
de yeterince yer alamaması susam üreti-
minde verimi ve üreticinin gelir artışını
sınırlayan faktörlerin başında gelmekte-
dir. Farklı yörelere adapte olabilen,
uzun boylu, bol dallı, bol kapsüllü, kali-
65
teli, tescilli ve sertifikalı çeşitlerin üre-
timde yer alması yüksek verim açısın-
dan önem taşımaktadır.
Ayrıca, yetersiz toprak hazırlığı,
ekim tekniklerindeki yetersizlik, gübre-
lemenin yeterli düzeyde uygulanmayı-
şı, özellikle serpme ekimden kaynakla-
nan yabancı ot sorunu, aşırı sulama, ma-
kineli hasadın ugulanamayışı, yüksek iş-
çilik maliyeti, pazarlama, hastalık ve za-
rarlılar, özellikle toprak kaynaklı pato-
jenlerin (Fusarium spp., Macrophomina
spp. vb.) neden olduğu solgunluk ve ku-
ruma hastalıkları ile phyllody önemli
ürün eksilişlerine neden olmaktadır
Susamda birçok hastalık etmeni bu-
lunmaktadır. Ancak, ülkemizde de gö-
rülen ve zaman zaman sorun olan hasta-
lıklar solgunluğa neden olan Fusarium
sp., kömürümsü çürümeye neden olan
Macrophomina sp. ve kapsüllerin oluş-
masını önleyen bir mikoplazma hastalı-
ğı olan Philloidy sayılabilir ETAE’de
susam ıslah çalışmalarında, gözlem bah-
çesinde özellikle Fusarium sp. ve Mac-
rophomina sp. etmenleri izole edilmesi
ve susam materyal üzerinde etkin olma-
ları nedeniyle, gözlem bahçesinde bu
hastalıklar açısından; melez materyalde
118, sarı susam grubunda 144 ve beyaz
susam grubunda ise 187 adet tek bitki se-
çilmiştir ETAE’de yürütülen bir araştır-
ma ile Philloidy hastalığının tohumla bu-
laşmadığı saptanmıştır.
Susamın fide devresini atlattıktan
sonra kurağa dayanıklı bir bitki olduğu,
ancak kuraklığın susamda gelişmeyi
azalttığı bildirilmektedir (Beech, 1985a,
b). Ayrıca yağışın az olduğu, sulama im-
kanlarının bulunmadığı ve kurak koşul-
larda susam veriminde önemli azalma-
lar olduğu ve bu durumun susam üreti-
minde başta gelen problemlerden oldu-
ğu bildirilmektedir Uygun çevre koşul-
ları altında üretilmesi sonucu birim
alanda 100-150 kg/da değerine ulaşıla-
bilmiştir.
Bazı susam çeşitlerinin Menemen ko-
şullarında performanslarının belirlen-
mesine yönelik olarak yürütülen araş-
tırmada; sarı susam grubu denemelerin-
de en yüksek verim değerleri; TUR-
S90’dan 247-272 kg/da; beyaz susam
grubu denemelerinde ise 279 kg/da ola-
rak TUR-S211’den elde edilmiştir. Sarı
susam grubunda en düşük verim değeri
sarı ve beyaz susam grubu denemele-
rinde sırasıyla 130,4 kg/da ile 2009 yılın-
66
da Özberk ve 149 kg da ile Osmanlı 99 çe-
şitlerinden elde edilmiştir. Çalışmada
fizyolojik olum gün sayısı değerleri çeşi-
de göre 90-105 gün arasında saptanmış-
tır. Bu çalışmadan elde edilen bulgular,
ıslah edilmiş-tescilli çeşitlerimizin üre-
timde daha yaygın olarak yer alması ile
ülkemizde susamda üretiminde ortala-
ma 73,8 kg/da olan verim değerinin
%100 artırılabileceğini ortaya koymak-
tadır. Yüksek performansa sahip çeşitle-
rin üretimde yer alması sonucu üretim-
deki artış susam ithalatının da azalaca-
ğını açık olarak göstermektedir
1999 yılında ETAE Susam Islah
Programında geliştirilen beş adet beyaz
susam çeşidi (Kepsut 99, Cumhuriyet
99, Osmanlı 99, Tan 99, Orhangazi 99);
2012 yılında da iki adet sarı susam çeşidi
(Tanas ve Sarısu) tescil ettirilmiş ve bun-
ların elit tohumluk üretimi yapılmıştır
(Tan, 2012; Tan ve ark., 2013; Tan, 2015a,
b; Tan ve ark., 2015a, b). Ülke geneline
bakıldığı zaman, ETAE’nin çeşitleri ya-
nında, Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma
Enstitüsü (BATEM)’nün 6 çeşidi (Bay-
dar 2001, Gölmarmara, Muganlı 57, Öz-
berk 82, Batem-Uzun ve Batem-Aksu),
Akdeniz Üniv. Ziraat Fakültesi’nin 1 çe-
şidi (Birkan) ve Gap Tarımsal Araştırma
Enstitüsü (GAPTAEM)’in 3 çeşidi, (Ars-
lanbey, Boydak ve Hatipoğlu) bulun-
maktadır.
Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü ta-
rafından yürütülen demonstrasyon ça-
lışmalarında tescilli çeşitlerden Kepsut
99, Osmanlı 99, Cumhuriyet 99, Tan 99
ve Orhangazi 99 çeşitleriyle ülkemizin
birçok ilinde çeşit demonstrasyonları ku-
rulmuştur. Elde edilen verilere göre, Ber-
gama’dan 150-180 kg/da, Aydın-
Merkez (Kardeşköy)’den ikinci ürün ko-
şullarında 115-176 kg/da, Aydın’da
ikinci ürün koşullarında farklı çeşitler-
den 42-120 kg/da Muğla’da ise 65 -70
kg/da, Manisa – Gördes’te birinci ürün
koşullarında 20-51 kg/da; Manisa –
Soma (1. lokasyon) birinci ürün koşulla-
rında 200 – 240 kg/da; Manisa-Soma (2.
lokasyon) birinci ürün koşullarında 125-
175 kg/da; Manisa-Merkez’de birinci
ürün koşullarında 104-162 kg/da verim
değerleri elde edilmiştir. 2015 yılında
Kepsut 99, Osmanlı 99, Cumhuriyet 99
67
ve Orhangazi 99, Sarısu ve Tanas çeşitle-
riyle İzmir, Balıkesir, Burdur, Çanakka-
le, Manisa ve Muğla illerinde yürütülen
çalışmalarda ise yerel çeşide göre %50-
100 verim artışı sağlanmıştır. Susam üre-
timinde makineli hasat yüksek işçilik gi-
derleri ve hasadın daha kısa sürede ta-
mamlanması açısından büyük önem ta-
şımaktadır. Dikkate alındığında maki-
neli hasat ile de yapılan çalışmada, ma-
kineli hasat maliyetinin elle hasadın %
20’i dolayında olduğu saptanmıştır.
Farklı yörelerden elde edilen sonuçlar in-
celendiğinde üreticilerin üretim teknik-
lerinin yeterli olmayışı verim üzerinde
önemli bir faktör olarak karşımıza çık-
maktadır. Dünya üretiminde, 2013 yılı
verilerine göre 9.398.770 ha alandan top-
lam üretim 4.756.752 ton ve ortalama
verim 51 kg/da olarak gerçekleşmiştir.
Dünyada başta Hindistan, Myanmar,
Çin, Nijerya, Uganda, Etiyopya, Nijer,
Burkina Faso, Somali, Tayland, Türkiye
ve Afganistan’da üretilmektedir.
Ülkemizde, yine 2013 yılı verilerine
göre 24.807 ha alanda yapılan üretimde
15.457 ton üretim gerçekleşmiş olup, 62
kg/da verim değeri gerçekleşmiştir. Ma-
nisa ili Türkiye susam tarımının yaygın
yapıldığı önde gelen illerden birisidir.
Bitkisel yağlara gereksinim, nüfus artı-
şına paralel olarak sürekli artma eğili-
mindedir. Ülkemizde, susam ihtiyacı-
nın %15-20’i yurtiçi üretimden sağlan-
makta, geri kalan %80-85’lik kısım ise it-
halat yoluyla karşılanmaktadır. 2008-
2012 yıllarını kapsayan toplam ithalatı-
mız 693.872.563 ABD $; olup yıllık ola-
rak ortalama 140.000.000 $ ithalat için
ödenmektedir.
Üretimin artırılması için sorunların
giderilmesine yönelik tedbirler alınma-
lıdır. Ülkemizde susam üretiminin artı-
rılması; susam üretiminin yetiştirme tek-
nikleri ve üretim alanların uygun yük-
sek verimli sertifikalı tohumluk kullanı-
mıyla mümkün olacaktır. Sorunların
saptanması ve giderilmesine yönelik ça-
lışmalar yapılması ile ülkemizde susam
üretimi artırılabilir. Bu çalışmanın ama-
cını, Manisa bölgesinde ana ve ikici
ürün susam tarımında mevcut durum
ve sorunların araştırılması oluşturmuş-
tur.
Kaynak:
Meltem ÜMMETOĞLU, Tuncer TAŞKIN, A.
Şemsettin TAN, Manisa İl ve İlçelerinde Yetiştirilen
Susam Çeşitlerinin Dağılımı ve Mevcut Durumunun
Araştırılması , Anadolu dergisi, s.25. İzmir, 2015.
68
Anadolu Kültüründe Defne Ağacı
Emre KEYKUBAT & Yeliz BAHAR
T ürkçedeki “Defne” isminin kay-
nağı antik Daphne söylencesi
olup, bu durum Anadolu’nun özgün bi-
yolojik sürekliliğinin, özgün kültürel sü-
rekliliğinin de kaynağı olduğu görüşü-
müzün en bariz kanıtıdır.
Defne ağacı Laurus nobilis’in ana-
vatanı Anadolu ve Balkanlar’dır.
Bütün yıl koku yayan ender ağaçlar-
dan biridir. Kökeni Anadolu olan ve et-
kili bir kokusu olan defnenin, Anadolu
kökenli kültürleri etkilemesi de kaçınıl-
mazdır.
Hititler, “alanza” adını verdikleri
defne ile ilaç elde etmişlerdir.
Antik dönemde , kendisi de Anado-
lulu olan Apollon’un gözdesi olan bir
ağaçtır defne.
Güneşli yerleri seven bir ağaç olma-
sı , onun Güneş Tanrısı Apollon ile iliş-
kilendirilmesine neden olmuş, her dem
yeşil kalması da onu ölümsüzlüğün sem-
bolü yapmıştır.
Hititlerin Güneş Tanrıçası törenle-
rinde kullandığı güneş kursu motifi,
belki de defne yaprağı dallarıyla ta-
mamlanıyordu. Ne de olsa her devirde
güneşe tutukun bir ağaçtır defne.
Mitolojide Apollon , peri kızı Daph-
ne’yi elde etmek istediğinde, peri kızı
ondan kurtulmaya çalışmış, kurtulama-
yacağını anlayınca Toprak Ana’dan yar-
dım istemiş, Toprak Ana da onu defne
ağacına dönüştürmüştür.
Bunun üzerine Tanrı Apollon, de-
ğerli kahramanların, muhariplerin ve sa-
natçıların başlarına defne yaprakları ta-
kılmasını istemiştir. Antik Yunan ve
Roma’da önemli kişilerin başlarını
defne yapraklarıyla süsledikleri bilin-
mektedir.
Antik çağlarda Apollon tapınakları-
69
nın çevresi defne ağaçlarıyla yeşillendi-
rilmiş olmalıdır. Zira Apollon tapınak-
larında görevli biliciler, geleceği göre-
bilmek ve kendilerine başvuranların is-
teklerini gerçekleştirebilmek için Tanrı
Apollon’a adanmış olan defne yaprak-
larını çiğniyor ve uykuya yatıp (istiare-
ye yatıp) onun kehanet gücüne sahip
oluyorlardı. Kahinden uygun cevabı
alanlar, başlarına bir defne çelengi taka-
rak evlerine gönderiliyorlardı.
Bu ritüel Didim Apollon Tapınağın-
da da uygulanmaktaydı. Defne ağacının
yapraklarında güçlü bir zehir vardır.
Antik çağlarda rahipler bunu çğneyince
kendilerinden geçerler ve delirecekmiş
gibi olurlardı. O zaman aşkın duruma
geçerek biliciliğe başlarlar, gaipten, yani
bilinmeyenden haber verirlerdi. Yani
defne, antik çağlarda Tanrı’ya ulaşma
ve öteki aleme geçiş aracıydı.
Mitolojide Apollon’a özgünlenen
defne ağacı, Osmanlı döneminde efe kül-
türünün totem niteliğindeki kutsal
ağacı olarak konumunu devam ettir-
miştir.
Efe ve zeybek kültüründe bu ağaca
“teknel” denilirdi. Bu ağaç, ölümün ol-
duğu kadar, bedeli ölüm olsa bile vefa-
karlığın da sembolüdür. Efenin yanına,
kızan (genç erkek) kabul edilebilmek
için bir tören yapılır; bu törende sabahın
ilk ışıkları ile dağa çıkılır; merasim so-
nunda, defne ağacına silahlar asılırdı.
Efe ve zeybekler normal zamanlar-
da bu ağacın olduğu dağlarda gezmez-
ler. Tören sonunda bu ağaç ile kızan öz-
deşleştirilir; efe bıçağını bu ağaca saplar
ve “Sözünde durmayanın şu yatağan
böğrüne batsın mı?” diye kızana sorar-
dı.
Kızan adayı bu soruya “Evet” derse
efenin grubuna kabul edilirdi. Böylece
efe, grubuna yeni katılan genç erkeğe
ihanetinin bedelinin ölüm olacağını ha-
tırlatırdı.
70
Ege dağlarında gezen kızanlar da
herhalde bu ağacı gördüklerinde ve ko-
kusunu duyduklarında kızanlığa giriş
töreninde verdikleri sözleri hatırlarlar-
dı. Ağacın keskin ve uyandırıcı kokusu
mesajın unutulmamasını sağlayan bir
hatırlama aracıydı belki de.Efe geleneğinin Ege’nin özgün flo-
rasıyla ilişkisini göstermesi açısından il-
ginç bir ritüeldir bu uygulama. Antik
çağlarda daphne olarak bilinen bu ağa-
cın mitolojideki öyküsü de efelerin ritü-
elleriyle örtüşmektedir.Zira Daphne, Apollon’dan kurtul-
mak, bakire kalabilmek için kendini
defne ağacına dönüştürür. Daphne ken-
disine Artemis’i örnek almaktadır. Artemis tapınmalarında da tapınak-
lara sadece bakire genç kızlar ve bakir
genç erkekler kabul edilirdi. Kızan ve
zeybekler de efenin izni olmadan evle-
nemezlerdi. Kızanların bakir kalmaları,
belli bir amaç için fedakarlıkta bulun-
maları ile teknel (defne) ağacının mito-
lojik hikayesi birbirine paraleldir.Zaten kızanlık töreninin sonunda da
teknel ağacı ile kızanın özdeşleştirilme-
sinin mantığında bu vardır.
Zeybek kültüründe defne ağacının
kesilmesi ve yakılması hem yasak hem
de günahtı. Bu ağacın yetiştiği yerlerin
bereketli olduğuna inanılırdı. Defne ağa-
cının meyveleri kutsal sayıldığı için bu
meyveyi zeybekler silahlarına sürerler-
di. Böylece onun kendilerini koruyaca-
ğına , silahlarını güçlü kılacağına inanı-
lırdı. Bu ağaca zeybekler arasında “ölüm
ağacı”, yetiştiği dağlara da “ölüm dağı”
denirdi. Bu nedenle zeybekler, zorunlu
olmadıkça bu ağacın bulunduğu dağ-
larda gezmezlerdi.
Hatay ilinde, günümüzde Harbiye
olarak bilinen Roma döneminde Apollo
kültü ile ilgili bir alan olan Daphne, sev-
meye ve sevişmeye özgünleşmişti. Ro-
malı komutanlar, askerlerinin Harbiye
dolaylarına ve defne ormanına gitmele-
rini yasaklamıştı. Bu yasak ile efe ve zey-
beklerin defne ağacının olduğu yerler
gitmemeleri , ondan uzak durmaları bir-
birine benzer uygulamalardır.Defne ağacı Anadolu’da halk ilaçla-
rı yapımında da kullanılır. Roma döne-
minin Adanalı hekimi Dioscorides,
defne yapraklarının mide , ağız yaraları,
71
iltihap ve akrep sokmalarında kullanıl-
dığını belirtmiştir.
Yapraklarının özsuyu antiseptik
olup, karın ağrısı, romatizma, adale
uyuşması hastalıklarında ağrı kesici ola-
rak kullanılır. Ayrıca soğuk algınlığı ,si-
yatik, şeker, kulunç ağrısı, uyuz, çıban,
basur, öksürük ve ülser hastalığında ya-
rarlanılır. Batı Anadolu’da meyveleri
iştah açıcı olarak kullanılmaktadır.
Günümüzde defne ağacının özellik-
le kas ve eklem hastalıklarında kullanıl-
ması, antik dönem ve sonrasında bu ağa-
cın kas gücüyle görev yapan savaşçı in-
sanlara özgünlenmesinin nedenlerinin
de ipucunu vermektedir.
Defne ağacının yukarıda belirtilen
özellikleri onun büyü uygulamalarında
da kullanılması sonucu doğurmuştur.
Her derde deva olarak algıladığından
olacak, Antalya’nın Kale ilçesinde , dal-
larının kabukları soyulmak suretiyle def-
neden nazarlık yapılmaktadır. Besbelli
nazara da iyi gelmektedir defne !
Günümüzde defne ağacı yaprakları
yemeklere tat ve koku vermek için de
kullanılır. Defnenin hoş kokulu yaprak-
ları kurutularak baharat yapılır ,sos ,
çorba ve sirkelerde aroma verici olarak
kullanılır. Defne yaprağı özellikle balık
yemeklerinde tercih edilir.
Defne yaprakları ile meyvelerinden
elde edilen yağ çok kalitelidir. Bu ne-
denle kozmetik ve sabun sanayinde kul-
lanılır.
Defne ağacının, etkili kokusu dola-
yısıyla arı peteklerini, elbise, halı ve ki-
limleri güveden koruma, çamaşırların
güzel kokmasını sağlama gibi işlevlerle
kullanımı da söz konusudur. Türkiye
defne ihracatında dünyada ilk sırada-
dır.
Defne , muhteşem kokusu ve güzel
görünümüyle bütün Anadolu uygarlık-
larında yer edinen ender ağaçlardandır.
Bu yüzden adı binlerce yıldan beri de-
ğişmemiş, ismi farklı kültürleri de birbi-
rine bağlamıştır.
O Anadolu’nun mağrur kızı, bir ide-
ale adanmış yaşamların sembolü, savaş-
çıların ise baş tacıdır.
Kaynak:
Hasan Torlak, Doç. Dr. Galip Akaydın, Anadolu Kül-
türünde Defne Ağacı, Yolculuk Dergisi, 2011 Sayı , 79.
72
Türkiye Bitki Genetik Kaynakları
Emre KEYKUBAT & Yeliz BAHAR
T ürkiye, çeşitlilik gösteren ekolojik
bölgelere sahip, coğrafi ve iklim-
sel açıdan elverişli bir konumda bulun-
duğundan, ülke hem hayvan hem de
bitki çeşitliliği açısından zengindir. Eko-
lojik çeşitlilik üç bitki coğrafya bölgesi-
nin oluşumuna yansımıştır. Avrupa’da
görülen 11.600 kadar bitki türünün
%75’i Türkiye’de 9500’in üzerinde taxa
ile temsil edilmektedir. Türkiye’nin
bitki örtüsü, önemli yerel kültür bitkisi
türlerinin de birçok yabani akrabasını
kapsamaktadır (örn. buğday, arpa,
nohut, mercimek, kiraz, armut, kayısı,
kestane, Antep fıstığı, vb.). Bunlara ek
olarak, Türkiye’nin bitki örtüsünde eko-
nomik açıdan önem taşıyan birçok ağaç
türü ve tıbbi ve aromatik bitkiler ile sa-
nayi ve süs bitkileri de bulunmaktadır.
Türkiye, ayrıca, Amygdalus türleri, Cu-
cumis melo, C. sativus, Cucurbita mos
hata, C. pepo, Lens culinaris, Lupinus
türleri, Malus türleri, Medicago sativa,
diğer yıllık Medicago türleri, Onobryc-
his viciifolia, Phaseolus vulgaris, Pistac-
hio türleri, Prunus türleri, Pyrus türleri,
Trifolium türleri, Vicia faba, Vitis vinife-
ra ve Zea mays gibi türlerin de mikro
gen merkezidir .
Türkiye, zengin bitki genetik kay-
nakları/bitki çeşitliliği ile önemli ülke-
lerden biridir. Vavilov’un Köken Mer-
kezlerinden ikisi (Yakın Doğu ve Akde-
niz Merkezleri) Türkiye’yi de kapsa-
maktadır. Kuşkusuz, bu Türkiye’nin ya-
bani, geçit ve kültür formlarıyla birçok
bitki türü için Orijin Merkezlerinden
ve/veya Çeşitlilik Merkezlerinden biri
olduğunu göstermektedir. Buna ek ola-
rak, Türkiye antik tarımın başlangıcına
sahne olan kültüre alma merkezlerin-
den biridir.
Türkiye, bitki familyaları, cinsleri
ve türleri açısından zengin bir çeşitliliğe
sahiptir. Türlerin endemizmi oldukça
yüksektir. Türkiye’nin bitki örtüsü,
73
önemli yerel türlerin de birçok yabani
akrabasını kapsamaktadır. Bunlara ek
olarak, Türkiye’nin bitki örtüsünde eko-
nomik açıdan önem taşıyan birçok ağaç
türü ve tıbbi ve aromatik bitkiler ile sa-
nayi ve süs bitkileri de bulunmaktadır.
Türkiye’nin bu zengin bitki çeşitliliği, ta-
rımsal üretimin iyileştirilmesi ve yeni
kaynakların dünyaya tanıtılması için
önemli özellikler taşıyan yeni kaynaklar
sağlamaya devam etmektedir.
Türkiye’nin bitki zenginliği, 9500
bitki türünden 3000’ininin alanda ende-
mik olmasıyla ortaya çıkmaktadır. En-
demik türler ülke geneline yayılmışsa
da, Güney ve Güneydoğu Anadolu’nun
dağlık kesimlerinde baskın olmak
üzere, ülke genelinde bazı alanlarda yo-
74
ğunlaşmaktadır. Trakya’da çok az var-
dır. En yüksek endemik sayısı İran-
Turan Bölgesi’nde ve Akdeniz Bölge-
si’nde görülmektedir. Birçok cins farklı
alanlarda birbirinin yerini alan birbirine
yakın endemikler içermektedir. Ancak,
çok sayıda endemik türün bölgelerin bir-
leştiği veya birbirine geçtiği bitişik böl-
gelerle sınırlı olduğu görülmektedir. En-
demik türlerin bölgelere göre dağılımı
şu şekildedir: İran-Turan (1181), Akde-
niz (1946) ve Avro-Sibirya (256). 1689
cinsin dağılım alanı tespit edilmemiştir.
Ulusal Bitki Genetik Kaynakları Araştır-
ma Programı çerçevesinde, Türkiye’nin
endemik türlerinin toplanması ve mu-
hafazası sürdürülmektedir.
Türkiye, Önemli Bitki Alanları
(ÖBA) için ulusal bir envanter oluşturan
ilk ülke olmuştur ve 122 Önemli Bitki
Alanını listeleyen ve bu alanların doğa-
nın korunması ve karşısındaki tehditler
açısından önemini ortaya koyan Türki-
ye’nin Önemli Bitki Kaynakları 2004 yı-
lında Türkçe olarak yayınlanmıştır (Öz-
hatay ve ark., 2005).
Bitki çeşitliliğinin belirlenmesi ve ko-
runmasına yönelik diğer bir çalışma,
“Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı (Eğrel-
ti ve Tohumlu Bitkiler)” hazırlanması
olup, kitabın ilk revizyonu 2000 yılında
yayınlanmıştır (Ekim ve ark., 2000).
“Türkiye Ulusal Kırmızı Kitabı” yayını-
nın revizyonu IUCN Akdeniz İşbirliği
Merkezi’nin mali ve teknik desteğiyle
devam etmektedir.
Zengin genetik çeşitlilik, bitki ıslah
programları açısından önem kazan-
maktadır. Yeni çeşitlerin geliştirilme-
sinde, özellikle yerel çeşitler kullanıl-
maktadır. Bitki türlerinin birinci gen ha-
vuzunda yer alan yabani akrabaları da
çeşit ıslahında rahatlıkla kullanılmakta-
dır. Tescil edilen çeşitlerin birçoğu, Tür-
75
kiye’nin bitki genetik kaynakları kolek-
siyonlarından gelmektedir. Sebzelerin,
endüstri bitkilerinin ve yem bitkilerinin
çoğu, Türkiye’nin yerel çeşit koleksi-
yonlarından geliştirilmiştir.
Bitki çeşitliliği ve tür zenginliği Tür-
kiye’nin (1) üç bitki coğrafyası bölgesi-
nin buluşma noktası, birçok ürün/bitki
türünün Menşe Merkezi ve Çeşitlilik
Merkezi, birçok ürünün kültüre alınma
merkezi, türlerde yüksek endemizm,
Avrupa ve Asya arasında köprü ve bir
göç yolu oluşundan kaynaklanmakta-
dır. Bu nedenle, Türkiye mevcut biyolo-
jik ve/veya genetik çeşitliliğiyle olduk-
ça zengin ve ilgi çekici bir bitki örtüsüne
sahiptir. Buna karşın, sosyal, ekonomik
ve çevresel nedenlerle, biyolojik kay-
naklar dahil olmak üzere doğal kaynak-
lar tehditlerle karşı karşıya kalabilmek-
te ve bunların sürdürülebilirliğine yö-
nelik olarak muhafaza ve yönetimi ge-
rekmektedir. Çevresel yıkım, aşırı kul-
lanım, geleneksel kültür bitkilerinin de-
ğiştirilmesi ve tarımın modernizasyonu
gibi etkenler, genetik çeşitliliğin erozyo-
na uğramasına neden olur. Türkiye’nin
bazı bölgeleri, ticaret, ihracat, kentleşme
ve piyasa güdümlü tarım açısından be-
lirli ölçüde değişimler geçirmektedir.
Olumlu etkilerine rağmen, bu değişim-
ler tarımsal biyolojik çeşitliliğin azalma-
sına neden olabilmektedir. Bitkilerde bi-
yolojik çeşitliliğin hem yerinde (in situ)
hem de yeri dışında (ex situ) muhafaza
edilmesi çalışmaları, 1960’lardan bu
yana “Bitki Genetik Kaynakların/Çeşit-
liliğin Muhafazası Ulusal Programı” çer-
çevesinde yürütülmektedir.
Türkiye Anayasası ile biyolojik çe-
şitlilik ve çevre alanındaki yasalar, dü-
zenlemeler ve uluslararası sözleşmeler,
Türkiye’de biyolojik çeşitliliğin/gene-
tik çeşitliliğin devamına yönelik strateji-
76
nin oluşturulması için gereken yasal çer-
çeveyi sağlamaktadır.
Yabani akrabalar ve yabani türler Tahılların yabani akrabaları ve ya-
bani ataları, buğday (yabani diploid kap-
lıca buğdayı, Triticum boeoticum; yaba-
ni gernik, T. dicoccoides; Aegilops, ara,
(Hordeum spontaneum, H. bulbosum,
H. marinum ve H. murinum), yulaflar
(Avena türleri), ve çavdar (Secale türle-
ri) türlerinden oluşmaktadır. Türki-
ye’de mercimeğin yabani türleri Lens
orientalis, L. nigricans, L. ervoides, L.
montbretii, L. odemensis; Pisum’un ya-
bani ve geçit formları (bezelyenin birin-
cil atası, P. humile; P. elatius) ve
Cicer’in yabani ataları (C. pinnatifidum,
C. echinospermum, C. bijugum, C. reti-
culatum) görülmektedir. Türkiye’nin
bitki örtüsünde oldukça zengin tıbbi,
aromatik ve süs bitki türleri vardır. Süs
bitkileri içerisinde, çok yıllık, iki yıllık
ve yıllık, odunsu ve otsu, soğanlı yumru
bitkiler çokça bulunmaktadır. Süs bitki
türlerinin çoğunluğu, yaprak döken ça-
lılıklar arasında ve yaprak döken ağaç-
ların altında veya çalılıklar ve/veya ka-
yaların arasında dağınık bir şekilde
doğal habitatta bulunur. Süs bitki türle-
rinin çeşitliliği, Türkiye’nin topografya
ve iklim çeşitliliğiyle doğru orantılıdır.
Tıbbi ve aromatik bitkiler için de aynı
durum geçerlidir. Bu bitki grupları ara-
sında da endemizm oranı oldukça yük-
sektir.
Sebzelerin pek çoğu Türkiye orijinli-
dir. Yabani Brassica türleri yanında ya-
bani Raphanus raphanistrum, yabani ke-
reviz, Apium graveolens; yabani pancar
B. maritima ve diğer Beta türleri; yabani
havuç, Daucus türleri; yabani roka
Eruca türleri; yabani marul, Lactuca tür-
leri ve yabani hardal, Sinapis türleri
sebze veya salata bitkisi olarak yaygın
bir şekilde kullanılan yabani sebzelere
örnektir. Birçok diğer yabani bitki türü
de salata ve sebze bitkileri olarak kulla-
nılmakta ama henüz çeşit geliştirmede
kullanılmamaktadır. Türkiye’de, yerli
meyve ağaçları da bulunmaktadır. Kes-
77
tane (Castanea sativa), zeytin (Olea
europea) ve ceviz (Juglans regia) gibi tür-
ler değerli genetik kaynaklarındandır.
Elma (Malus türleri), armut (Pyrus tür-
leri) ve erik (Prunus türleri) meyveleri-
nin yabani akrabaları da Türkiye’de bu-
lunmaktadır.
Yabani Antep fıstığı türleri, yabani
fındık Corylus türleri, yabani erik Pru-
nus spinosa, P.divericata; yabani kızıl-
cık Cornus sanguinea, yabani armut
Pyrus elaegrifolia ve diğer Pyrus türleri
ve yabani badem Amygdalus türleri Tür-
kiye’de bulunan yabani meyve ağacı
formlarının örnekleridir. Vişne ve kiraz
da yerli meyvelerdir. Bunların yabani
türleri özellikle de Türkiye’nin Kuze-
yinde görülmektedir. Meyve ağaçları-
nın bu yabani akrabalarının çoğu, anaç
olarak da kullanılabilmektedir. Yabani
çilek, Fragaria türleri; yabani böğürtlen,
Rubus türleri gibi başka yabani meyve
türleri de bulunmaktadır. Otlak çayırla-
rı ve baklagillerin yabani akrabaları da
Türkiye’de yaygındır. Doğal otlaklar ve
meralar, yüksek genetik çeşitlilik sergi-
ler. Bu nitelikler, mevcut olanlardan
daha üstün ekolojik otlak popülasyon-
larının ortaya çıkmasını sağlamış olup
bu türler, asgari ileri seleksiyon ve ıslah
yoluyla ticari kültür bitkilerine dönüş-
türülebilir. Ancak, bu türlerin çoğu aşırı
otlatmadan dolayı genetik erozyon teh-
didiyle karşı karşıyadır.
Yerel ve eski çeşitler
Yerel çeşitler, bitki türlerinin kültü-
re ilk alındığı alanlarda görülmektedir.
Türkiye, bitkilerin kültüre alındığı yer-
lerden biri olarak önem taşımaktadır.
Bu nedenle, Türkiye’de kendine özgü ni-
78
tane (Castanea sativa), zeytin (Olea
europea) ve ceviz (Juglans regia) gibi tür-
ler değerli genetik kaynaklarındandır.
Elma (Malus türleri), armut (Pyrus tür-
leri) ve erik (Prunus türleri) meyveleri-
nin yabani akrabaları da Türkiye’de bu-
lunmaktadır.
Yabani Antep fıstığı türleri, yabani
fındık Corylus türleri, yabani erik Pru-
nus spinosa, P.divericata; yabani kızıl-
cık Cornus sanguinea, yabani armut
Pyrus elaegrifolia ve diğer Pyrus türleri
ve yabani badem Amygdalus türleri Tür-
kiye’de bulunan yabani meyve ağacı
formlarının örnekleridir. Vişne ve kiraz
da yerli meyvelerdir. Bunların yabani
türleri özellikle de Türkiye’nin Kuze-
yinde görülmektedir. Meyve ağaçları-
nın bu yabani akrabalarının çoğu, anaç
olarak da kullanılabilmektedir. Yabani
çilek, Fragaria türleri; yabani böğürtlen,
Rubus türleri gibi başka yabani meyve
türleri de bulunmaktadır. Otlak çayırla-
rı ve baklagillerin yabani akrabaları da
Türkiye’de yaygındır. Doğal otlaklar ve
meralar, yüksek genetik çeşitlilik sergi-
ler. Bu nitelikler, mevcut olanlardan
daha üstün ekolojik otlak popülasyon-
larının ortaya çıkmasını sağlamış olup
bu türler, asgari ileri seleksiyon ve ıslah
yoluyla ticari kültür bitkilerine dönüş-
türülebilir. Ancak, bu türlerin çoğu aşırı
otlatmadan dolayı genetik erozyon teh-
didiyle karşı karşıyadır.
Yerel ve eski çeşitler
Yerel çeşitler, bitki türlerinin kültü-
re ilk alındığı alanlarda görülmektedir.
Türkiye, bitkilerin kültüre alındığı yer-
lerden biri olarak önem taşımaktadır.
Bu nedenle, Türkiye’de kendine özgü ni-
79
teliklere sahip yerel çeşitlerin yanı sıra,
oldukça farklılık gösteren kültür bitkile-
ri de vardır. Ancak, yeni çeşitlerin yay-
gınlaştırılması, azotlu gübrelerin kulla-
nılması ve tarımda artan ticarileştirme
oranı yerel bitki (yerel ve eski çeşitler)
üretiminin alanını daraltmıştır. Yüksek
verimli modern kültür bitkileri çeşitleri
baskın olsa da, yerel çeşitler bazı bölge-
lerde hala ekilmektedir. Örneğin, mo-
dern buğday genel olarak Batı Anado-
lu’nun sulanmış ve vadi tabanı arazile-
rinde yoğunlaşırken, çiftçiler kendi
hane kullanımları için yerel ekmeklik ve
durum buğdayı üretimine hala devam
etmektedir. Diploid kaplıca buğdayı Tri-
ticum monococcum (siyez, ıza) ve tet-
raploid gernik buğdayı Triticum dicoc-
cum (çatal siyez) Kuzeybatı ve
Kuzey Doğu Anadolu’da bazı çiftçi-
lerce yetiştirilmektedir. İki sıralı ve altı
sıralı arpa yerel çeşitleri de Türkiye’de
yetiştirilmektedir. Yulaf ve çavdar yerel
çeşitleri Anadolu’da artık ender olarak
ekilmektedir. Baklagil yerel çeşitleri, ol-
dukça yüksek genetik çeşitlilik düzeyle-
rini korumaktadır. Büyük ve küçük da-
neli yerel kırmızı ve yeşil mercimek çe-
şitleri de çiftçiler tarafından yaygın ola-
rak yetiştirilmektedir. Tarla ve bahçe be-
zelyesi ile bakla yerel çeşitleri, nohut ve
fasulye de, Türkiye’nin önemli yerel çe-
şitlerindendir.
Türkiye bazı sebzelerin de mikro
gen merkezidir. Çok sayıda sebze türü
Anadolu’dan köken almıştır. Farklı eko-
coğrafik bölgelere doğal uyum sağlama
süreci ve çiftçilerin seçimlerinden dola-
yı, yerel sebze çeşitleri bir bölgeden di-
ğerine büyük değişkenlik sergilemekte-
dir. Özellikle de Türkiye’nin ücra alan-
larında, ev bahçelerinde yetiştirilen
sebze türlerinde, kullanılan geleneksel
tarım yöntemi, bazı türlerin bir araya ge-
tirilmesinden kaynaklanan melezlen-
meler farklı formların oluşmasında
önemli rol oynamaktadır.
Kaynak:
Türkiye Bitki Genetik Kaynakları Ve Muhafazası , A.
Tan, Anadolu Dergisi, 2010, S. 20, İzmir.