ŞÜphelİ alacaklar1).pdf · karŞiliĞi ayrilmasi kredili mal veya hizmet satışları üzerinden...
TRANSCRIPT
1
ŞÜPHELİ ALACAKLAR
213 sayılı Vergi Usul Kanunu' nun 323. maddesinde;
" (2365 sayılı Kanunun 55'inci maddesiyle değişen
madde)Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame
ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1. (2455 sayılı Kanunun 3'üncü maddesiyle değişen bent)
Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla
istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş
bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük
alacaklar;
Şüpheli alacak sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün
tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.
Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında
gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri
kalan miktara inhisar eder.
Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil
edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir."
şeklinde hüküm altına alınmıştır.
* Bir alacağın şüpheli alacak sayılabilmesi ve değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilmesi için alacağın;
1-Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idam ettirilmesi ile ilgili olması,
2- Dava veya icra safhasında bulunması veya yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük olması,
3- Bilanço esasına göre defter tutulması,
4- Teminatlı olmaması(teminatlı ise teminatlı kısımdan geriye kalan kısım olması)
2
Öte yandan, Vergi Usul Kanunu’nda değişiklik yapılmasına
ilişkin 2365 sayılı Kanun’un gerekçesinde aşağıdaki
açıklama yapılmıştır.
“ Karşılık ayrılmak suretiyle zarara intikal ettirilecek
alacağın ticari ve zirai faaliyetin elde edilmesi veya idamesi
ile ilgili olması, diğer bir ifade ile alacağın daha önce
HASILAT HESAPLARINA İNTİKAL ETTİRİLMİŞ
BULUNMASI GEREKMEKTEDİR. Buna rağmen özel
alacaklarını tahsil edemeyen bazı tacirlerin bunları ticari
defterlerine idhal edip sonradan karşılık ayırmak suretiyle
matrahlarını düşürdükleri görülmektedir. Bu konudaki vergi
kaybını ve ihtilaflarını önlemek için karşılık ayrılacak
alacağın ticari ve zirai kazancın elde edilmesi veya idamesi
ile ilgili olma şartının madde metninde sarih bir şekilde
belirtilmesi uygun görülmüştür.”
Ayrıca, şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf
değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir. Yani alacak için
karşılık ayırma işlemi dönem sonunda, değerleme gününde
tasarruf değerine göre yapılmalıdır. Tasarruf değeri ise
264'üncü maddesinde ; " ...bir iktisadi kıymetin değerleme
gününde sahibi için arzettiği gerçek değeridir." şeklinde
tanımlanmış olmakla birlikte, bu konuda bir kriter
belirlenmediği için ve VUK 281 ve 285'inci maddelerinde
alacak ve borçların mukayet değeri (defterde kayıtlı değeri)
ile değerleneceği hükmü çerçevesinde mükellefler, şüpheli
hale gelen alacakları mukayyet değerle takip etmektedir.
* Karşılık ayrılmak suretiyle zarara intikal ettirilecek alacağın ticari ve zirai faaliyetin elde edilmesi veya idamesi ile ilgili olması, diğer bir ifade ile alacağın daha önce HASILAT HESAPLARINA İNTİKAL ETTİRİLMİŞ BULUNMASI GEREKMEKTEDİR.
* Şüpheli hale gelen alacakları tasarruf değerine göre karşılık ayırmalıdır.
* Şüpheli alacak karşılığı dönem sonunda ayrılmalıdır.
* Şüpheli alacak karşılığı ayrılmadan zarar yazılmamalıdır.
3
KATMA DEĞER VERGİSİ İÇİN ŞÜPHELİ ALACAK
KARŞILIĞI AYRILMASI
Kredili mal veya hizmet satışları üzerinden hesaplanan
katma değer vergisinin tahsilinin şüpheli hale geldiği
durumda karşılık ayrılıp ayrılamayacağı hususu 334 Sıra
No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde açıklandığı
üzere; katma değer vergisi, ekonomik faaliyetlerin doğal bir
sonucu olarak ortaya çıkan ve işletmenin alışları sırasında
ödediği, işletme alacaklarının bir unsurunu teşkil eden ve
doğrudan doğruya mal (veya hizmet) tesliminden (veya
ifasından) kaynaklanan bir alacak için şüpheli alacak
karşılığı ayrılabilmesi; yukarıdaki madde hükmünde yer
alan şartların mevcut olması, alacağın ilgili dönemin
kayıtlarına girmesi ve katma değer vergisi
beyannamelerinde beyan edilmesi halinde mümkün
olacaktır.
ÖZELLİK GÖSTEREN HUSUSLAR
1- Avukat aleyhine sonuçlanan dava ile ilgili olarak ödenen iş avansının, avukatın
azledilmesi durumunda tahsilinin mümkün olmaması durumunda bu bedellerin şüpheli
alacak olarak kabul edilerek karşılık ayrılıp ayrılamayacağı. ( Maliye Bakanlığının
25/06/2013 tarih ve 62030549-125[6-2012/89]-917 sayılı özelgesi )
" İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, ... Vergi Dairesi Müdürlüğünün ... vergi kimlik
numaralı mükellefi olduğunuz, avukatınıza aleyhinize sonuçlanan haksız rekabet davasının
icra dosyasına teminat olarak yatırılması ve temyiz sürecinin yürütülmesi için ödenen iş
avansının, teminat olarak yatırılmadığının anlaşılması üzerine avukatınızın azledildiği ve
hakkında suç duyurusunda bulunulduğu, ödenen tutarın tahsil edilemediği belirtilerek söz
konusu iş avansına şüpheli alacak karşılığı ayrılıp ayrılamayacağı, ayrılması durumunda
geçici vergi hesaplamasında gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı hususunda
Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
*Katma değer vergisi için şüpheli alacak karşılığı ayrılması için VUK 323.Madde de yer alan şartların mevcut olması, alacağın ilgili dönemin kayıtlarına girmesi ve KDV beyannamelerinde beyan edilmesi halinde mümkün olacaktır.
4
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin,
mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden
hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç
hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti"
başlıklı 38 inci maddesinde ise; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsdeki öz
sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet fark olduğu, bu
dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan
indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin
ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın
bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi
Usul Kanununun değerlemeye ait
hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci
maddeleri hükümlerine uyulacağı hükme
bağlanmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Şüpheli Alacaklar" başlıklı 323 üncü maddesinde;
ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava veya
icra safhasında bulunan alacaklar ile yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla
istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine
değmeyecek derecede küçük alacakların şüpheli alacak sayılacağı, bu şüpheli alacaklar için
değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceği, bu karşılığın hangi
alacaklara ait olduğunun karşılık hesabında gösterileceği, teminatlı alacaklarda bu karşılığın
teminattan geri kalan miktara inhisar edeceği, şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen
miktarlarının ise tahsil edildikleri dönemde kâr/zarar hesabına intikal ettirileceği hükme
bağlanmıştır.
Bu hükme göre, ticari kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olarak
dava veya icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan
fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine
değmeyecek derecedeki küçük alacaklar şüpheli alacak sayıldığından yukarıda belirtilen
şartları taşıyan alacaklar için karşılık ayrılması mümkün bulunmakta olup bu şartlardan
Avukata verilen iş avansında, hasılat kaydedilen ticari bir alacaktan bahsedilmeyeceğinden, söz konusu ödeme için Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün değildir.
5
herhangi birisinin mevcut olmaması halinde ise şüpheli alacak kaydına imkân
bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, şüpheli alacak karşılığı ayrılmasında temel unsur, ortada bir alacağın
söz konusu olması ve bu alacağın tahsilinin şüpheli hale gelmiş bulunmasıdır. Şüpheli alacak
karşılığı ayırıp bunu gider kaydetme imkânının sadece ticari ve zirai işletmelere tanınmış
olmasının nedeni ticari ve zirai kazançlarda, elde etmenin tahakkuk esasına bağlanmış
olmasıdır.
Bunun sonucu olarak, ticari ve zirai işletme bünyesinde satılan mal ve hizmetin bedeli
henüz tahsil edilmeden hasılata intikâl ettirilmekte ve dönem kârının oluşumunu
etkilemektedir. Satış bedeli veya hasılatın henüz alacak aşamasında iken kârın
hesaplanmasında dikkate alınmış olması, sonradan bunların işletme tarafından tahsilinin
şüpheli hale gelmesi durumunda dönem kârının fazla hesaplanması sonucunu doğuracaktır.
Bu durumun giderilmesi için, alacağın işletmeye girme ihtimalinin kaybolduğu anda zarar
yazılması zorunludur. Kısaca, şüpheli alacağın zarar kaydı, kazanç tespitindeki tahakkuk
esasını düzenleyen bir esastır. Buna göre, şüpheli alacağın karşılık ayrılarak zarar
yazılabilmesi için kârın oluşumunu etkilemiş, yani daha önce tahakkuk esasına göre
hasılat hesaplarına intikal ettirilmiş olması gerekmektedir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketiniz tarafından, avukata verilen iş avansında,
hasılat kaydedilen ticari bir alacaktan bahsedilmeyeceğinden, söz konusu ödeme için Vergi
Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün
değildir."
2- Davalı olan ortaklardan alacak için adat faizi için fatura düzenlenmesi ve şüpheli
alacak karşılığı ayrılması ( Maliye Bakanlığının 20/06/2013 tarih ve 70280967-105[323-
2012/12]-111 sayılı özelgesi )
" İlgide kayıtlı dilekçenizin tetkikinde; ...Vergi Dairesi Müdürlüğünün ... vergi kimlik
numaralı mükellefi olarak ... faaliyetinde bulunduğunuz, ortaklarınızın şirkete olan
borçlarından dolayı alacağın tahsili için dava yoluna gidildiği, davanın kazanılması halinde
asıl alacaklar ile borcun doğduğu tarihten itibaren ticari avans faiziyle birlikte tahsili talep
edilen bu tutarın, ayrıca her ay sonu itibariyle adat faizleri hesaplanıp ortaklara fatura
6
edilmesinin gerekip gerekmeyeceği ile ortaklarınızdan olan bu alacaklar için hesaplanan
faizlerin fatura edilerek gelir yazılması ve daha sonra dava konusu yapılarak şüpheli ticari
alacak karşılığı ayrılıp ayrılmayacağı hususunda görüş talep ettiğiniz tespit edilmiştir.
I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisi,
mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden
hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç
hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup, ticari kazançta vergiyi
doğuran olay tahakkuk esasına bağlanmıştır.
Ticari kazancın tespitinde iki temel ilke geçerlidir. Bunlar "dönemsellik" ve "tahakkuk
esası" ilkeleridir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle
kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra,
miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş
olması gereklidir. Bu esas dikkate alındığında bir gelir unsurunun, özel bir düzenleme
bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönem kazancının tespitinde
dikkate alınması gerekmektedir.
Aynı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında, kurumların ilişkili kişilerle
emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya
hizmet alım ya da satımında bulunması durumunda, kazancın tamamen veya kısmen transfer
fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı; alım, satım, imalat ve inşaat
işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye,
ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemlerin her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da
satımı olarak değerlendirileceği belirtilmiştir.
Söz konusu maddenin ikinci fıkrasında, ilişkili kişilerin kurumların kendi ortakları,
kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi
veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu
altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade ettiği; üçüncü fıkrasında ise emsallere
uygunluk ilkesinin tanımı yapılarak emsallere uygunluk ilkesinin ilişkili kişilerle yapılan mal
7
veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin
bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun olmasını ifade ettiği hükme
bağlanmıştır.
Buna göre, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımından söz edebilmek
için;
Bir kurum tarafından bir mal veya hizmet alım ya da satımının yapılmış olması,
Söz konusu kurumun bu mal veya hizmet alım ya da satımını ilişkili kişilerle yapmış
olması,
Bu mal veya hizmet alım ya da satımında "emsallere uygunluk ilkesi"ne aykırı olarak
fiyat veya bedel tespiti yapılmış olması gerektiği belirtilmiştir.
Bu açıklamalar çerçevesinde, şirket ortakları ilişkili kişi kapsamında olduğundan,
şirketinizin ortaklarından olan alacaklarına uygulanan faizin emsallere uygun olması
gerekmektedir. Söz konusu emsal faiz oranı anılan madde hükmü ile konuya ilişkin 1 seri
numaralı Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel
Tebliğde yapılan açıklamalara göre belirlenecektir.
Aksi halde kazancın transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümleri
yönünden değerlendirileceği tabiidir.
Bu çerçevede, şirketinizin ortaklarından olan alacaklarına emsallere uygun bir faiz
uygulanması ve aylık dönemler itibariyle
ortaklara fatura edilen bu faiz tutarlarının
tahakkuk esası gereği kurum kazancına
dahil edilerek vergilendirilmesi
gerekmektedir.
Öte yandan, şirketinizin
ortaklarından olan alacaklarına ilişkin
açılan davanın kazanılması halinde, bu
alacaklarınıza ilişkin mahkemece hükmedilen faiz tutarının daha önce tahakkuk esası gereği
Şirketinizin ortaklarından olan alacaklarına emsallere uygun bir faiz uygulanması ve aylık dönemler itibariyle ortaklara fatura edilen bu faiz tutarlarının tahakkuk esası gereği kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilmesi gerekmektedir.
8
gelir yazılan faiz tutarından yüksek olması halinde bu fark tutarın da gelir yazılması
gerekmekte olup, düşük olması halinde ise fark tutarın gider yazılabileceği tabiidir.
II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de yapılan
ve maddede sayılan işlemlerin katma değer vergisine tabi olduğu belirtildikten sonra, 1 inci
bentte, ticarî, sınaî, ziraî faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve
hizmetlerin katma değer vergisine tabi olacağı belirtilmiştir. Anılan Kanunun 2 ve 3 üncü
maddelerinde teslim ve teslim sayılan haller, 4 ve 5 inci maddelerinde de, hizmet ve hizmet
sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemlerin hizmet sayılacağı düzenlenmiştir.
Bu nedenle, şirketinizin ortaklardan olan alacaklarına adat faizi hesaplanması ve
hesaplanan adat faizi üzerinden finansman hizmeti olmasından dolayı şirketin alacaklı
olduğu ortak adına fatura düzenlenmesi ve bu faturada genel katma değer vergisi oranının
uygulanması gerekmektedir.
III- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN
213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Şüpheli Alacaklar" başlıklı 323 üncü maddesinde;
"Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu
tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;
Şüpheli alacak sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre
pasifte karşılık ayrılabilir.
Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı
alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.
9
Şüpheli alacakların sonradan
tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri
dönemde kar-zarar hesabına intikal
ettirilir." hükmü yer almaktadır.
Bu hükme göre; bir alacağın şüpheli alacak niteliği kazanabilmesi için birinci şart bu
alacak ile işletmenin elde etmeyi amaçladığı ticari ve zirai kazanç arasında illiyet bağı
bulunması gerekmektedir. Bu nedenle, ortaklardan olan alacaklarınızın ticari faaliyetin elde
edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmaması nedeniyle bu alacak için şüpheli alacak
karşılığı ayrılması mümkün bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, şirketinizin ortaklardan olan alacaklarına aylık dönemler itibariyle
hesaplanan adat faizleri için Kanunda yer alan şartların yerine getirilmesi durumunda
şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır."
3- Yurt dışından tahsil edilemeyen alacağa karşılık ayrılıp ayrılmayacağı, karşılık
ayrılacaksa karşılığın ayrılacağı dönem veya karşılık ayrılmaması halinde söz konusu
alacağın değersiz alacak olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ( Maliye
Bakanlığının 21/06/2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[323-2012/VUK-1- . . .]-1942sayılı
özelgesi )
" İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, ...'da bulunan ... firması tarafından cam ... üretim
makineleri siparişinin ... tarihinde toplam ....-USD bedelle verildiği, ... tarihli niyet mektubu
ile kâğıt üzerinde satılan ilk makinelere ilişkin olarak kurumunuz tarafından iki ay içerisinde
% ... randımana ulaşılma yönünde üretim garantisi verildiği, ... firmasının üretim
performansını geçerli kabul etmediği ve buna bağlı %10'luk ...USD tutarındaki son ödemeyi
yapmadığı belirtilerek, tahsil edilmesi artık mümkün gözükmeyen ....-USD'ye şüpheli alacak
karşılığı ayrılıp ayrılmayacağı ve değersiz alacak olarak değerlendirilip
değerlendirilmeyeceği ile bu alacağa kur farkı uygulanıp uygulanmayacağı hususlarında
Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 280 inci maddesinde, yabancı paraların borsa
rayici ile değerleneceği, borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç
Şirketinizin ortaklardan olan alacaklarına aylık dönemler itibariyle hesaplanan adat faizleri için Kanunda yer alan şartların yerine getirilmesi durumunda şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.
10
yerine alış bedelinin esas alınacağı, yabancı paranın
borsada rayici yoksa, değerlemede uygulanacak kurun
Maliye Bakanlığınca tespit olunacağı; bu madde hükmünün
yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve
borçlar hakkında da cari olduğu hüküm altına alınmıştır.
Buna göre, yabancı paranın dönem sonlarında Vergi
Usul Kanununun 263 üncü maddesine göre borsa rayici ile,
yabancı paranın borsada rayici yoksa, Maliye Bakanlığınca
tespit edilen kur esas alınmak suretiyle değerlemeye tabi
tutulması ve ortaya çıkan kur farkının, gelir veya gider
olarak dikkate alınarak dönem kazancıyla ilişkilendirilmesi
gerekmektedir.
Mezkur Kanunun 322 nci maddesinde kazai bir
hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık
imkân kalmayan alacakların değersiz alacak olduğu ve söz
konusu alacakların bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf
değerlerini kaybedecekleri ve mukayyet kıymetleriyle
zarara geçirilerek yok edilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Anılan madde uyarınca, kazai bir hükme veya kanaat
verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan
alacaklar değersiz alacak olarak nitelendirilmiştir.
Görüldüğü gibi değersiz alacak; kaybedilmiş, tahsiline artık
imkan kalmamış, değeri sıfıra inmiş bir alacaktır. Kanuni
düzenlemeye göre alacağın tahsil imkanının kalmadığının, kazai bir hükümle veya kanaat
verici bir vesika ile tevsik edilmesi icap etmektedir. Kazai bir hükümden anlaşılması gereken,
alacağın tahsili için kanun yollarına başvurulmuş olması, icra takibinin yapılmış bulunması,
bu müracaatlar ve takipler sonunda, alacağın ödenmeyeceğine hakim tarafından hükmedilmiş
olması; kanaat verici vesika teriminden ise ödemeyi imkansız hale getirmiş hal ve sebepler
sonucu ortaya çıkmış belgeler anlaşılmalıdır. Alacağın tahsil güçlüğünün objektif ve
* Kanun koyucu değersiz hale geldiği ileri sürülen alacağın ciddi olarak takip edildiğine ilişkin çabaların kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesika ile tevsikini öngörmüştür.
* Alacağın değersiz hale geldiği yıl hesaplarına zarar olarak yazılması gerekmekte olup, ilgili olduğu yılda zarar yazılmayan alacağın sonraki yıllarda dikkate alınması da mümkün bulunmamaktadır.
* Tahsil imkanı kalmayan alacağın tek taraflı beyanla alacaktan vazgeçildiğini bildiren belgeye dayanılarak değersiz alacak olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
11
inandırıcı belgelerle ortaya konması değersiz alacak uygulaması bakımından büyük önem
taşımaktadır. Aksi takdirde alacakların tahsilinin mümkün olmadığının takdiri mükellefe
bırakılmış olur. Böyle bir boşluk bırakmamak amacıyla kanun koyucu değersiz hale geldiği
ileri sürülen alacağın ciddi olarak takip edildiğine ilişkin çabaların kazai bir hüküm veya
kanaat verici bir vesika ile tevsikini öngörmüştür.
Ayrıca, alacağın değersiz hale geldiği yıl hesaplarına zarar olarak yazılması
gerekmekte olup, ilgili olduğu yılda zarar yazılmayan alacağın sonraki yıllarda dikkate
alınması da mümkün bulunmamaktadır.
Bu hükme göre, tahsil imkanı kalmayan alacağın tek taraflı beyanla alacaktan
vazgeçildiğini bildiren belgeye dayanılarak değersiz alacak olarak değerlendirilmesi mümkün
değildir.
Öte yandan Kanunun "Şüpheli Alacaklar" başlıklı 323 üncü maddesinde; ticari ve
zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava veya icra
safhasında bulunan alacaklar ile yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla
istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine
değmeyecek derecede küçük alacakların şüpheli alacak sayılacağı, bu şüpheli alacaklar için
değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceği, bu karşılığın hangi
alacaklara ait olduğunun karşılık hesabında gösterileceği, teminatlı alacaklarda bu karşılığın
teminattan geri kalan miktara inhisar edeceği, şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen
miktarlarının ise tahsil edildikleri dönemde kâr / zarar hesabına intikal ettirileceği hükme
bağlanmıştır.
Bu hükme göre, ticari kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olarak
dava veya icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan
fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine
değmeyecek derecedeki küçük alacaklar şüpheli alacak sayıldığından yukarıda belirtilen
şartları taşıyan alacaklar için karşılık ayrılması mümkün bulunmakta olup bu şartlardan
herhangi birisinin mevcut olmaması halinde ise şüpheli alacak kaydına imkân
bulunmamaktadır. Alacağın yurt içinden veya yurt dışından olması bir önem taşımadığından
yurt dışından olan alacaklar için de bu madde hükümleri geçerlidir.
12
Alacağın tahsili güçlüğünün, objektif olarak inandırıcı belgelerle ortaya konulması,
şüpheli alacak uygulaması açısından ikinci önemli şart olup kanun koyucu şüpheli hale
geldiği ileri sürülen alacağın, ciddi olarak takip edildiğinin yargıdan veya icra organlarından
alınacak belgelerle tevsikini öngörmüştür.
Yurt dışından olan alacakların şüpheli hale geldiğinin ispatlanabilmesi için ticari iş
yapılan firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya icra takibinde
bulunulması gerekmektedir. Yurt dışından olan alacakların
dönem sonunda değerlemesi nedeniyle oluşacak kur farkları
da asıl alacağın akıbetine tabi olduğundan asıl alacak
şüpheli hale geldikten sonra bu alacağa bağlı olarak oluşan
kur farkları için de şüpheli alacak karşılığı ayrılması
mümkün bulunmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, yurt
dışından olan alacaklar için iş yapılan firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava
açılması veya ilgili ülkenin icra mevzuatı uyarınca icra takibine başlanılması halinde
alacağın Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre şüpheli hale geldiği kabul
edilebilecektir.
Ancak, bir alacak için alacağın şüpheli hale geldiği dönemden sonraki bir dönemde
karşılık ayrılabileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, karşılık ayrılması
gereken dönemde ayrılmayan karşılığın sonraki dönemlerde ayrılması mümkün
Yurt dışından olan alacakların şüpheli hale geldiğinin ispatlanabilmesi için
* ticari iş yapılan firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya
* icra takibinde bulunulması gerekmektedir.
Karşılık ayrılması gereken dönemde ayrılmayan karşılığın sonraki dönemlerde ayrılması mümkün bulunmamaktadır
13
bulunmamaktadır."
4- Otel işletmesinden yaz sezonunda alınacak hizmet karşılığı hizmet alımı
gerçekleşmeden verilen ve tahsil edilemeyen avanslar için şüpheli alacak karşılığı ayrılıp
ayrılamayacağı ( Maliye Bakanlığının 23/08/2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.16.17.02-VUK-11-
25-183 sayılı özelgesi )
" İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun tetkikinden, ... Vergi Dairesi Müdürlüğünün ... vergi
kimlik numarasında kayıtlı olduğunuz, .. ili ... ilçesinde faaliyet gösteren ... ile aranızda yaz
sezonunda müşteri göndermek üzere .... tarihli 2010 Yılı Otel Kontenjan Sözleşmesi yaptığınız
ve buna istinaden anılan şirkete 40.000,00-TL avans ödemesinde bulunduğunuz ve yaz
sezonunda müşteri gönderme esnasında anılan otel işletmeciliğinin faaliyette bulunmadığının
tespit edilmesi üzerine yaptığınız araştırma neticesinde ... ilçesi ... Belediye Başkanlığı Ruhsat
Servisinin tarafınıza yazdığı .... tarih ve 1751 sayılı yazısı ve ... Valiliği İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğüne yazdığı ..... tarih ve 1906 sayılı yazısının tetkikinden anılan şirketin iflas ettiği,
icra dairelerince tahliye edildiği, .....2010 tarihinde Belediye Başkanlığınca otel işletmesinin
mühürlenerek faaliyetten men edildiği belirtildiğinden, 3.600,00-TL'si tahsil edilen ancak,
36.400,00-TL'si tahsil edilemeyen ve ... İcra Müdürlüğünün 2010/..... sayılı takip talebi ile
icraya verdiğiniz alacağınız için şüpheli alacak karşılığı ayırıp ayıramayacağınız hususunda
bilgi talep ettiğiniz anlaşılmaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Şüpheli Alacaklar" başlıklı 323 üncü maddesinde;
"Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1-Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2-Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu
tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;
14
Şüpheli alacak sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre
pasifte karşılık ayrılabilir.
Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı
alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.
Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kâr-
zarar hesabına intikal ettirilir." hükmü yer almaktadır.
Bu hükme göre, dava veya icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya
veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava
ve icra takibine değmeyecek derecedeki küçük alacaklar şüpheli alacak sayıldığından,
yukarıda belirtilen şartları taşıyan alacakların bu kapsamda kabulü mümkün bulunmakta
olup, bu şartlardan herhangi birinin mevcut
olmaması halinde ise şüpheli alacak kaydına
imkan bulunmamaktadır.
Bu itibarla, ileride teslim alınacak bir
hizmet için sipariş avansı niteliğindeki
ödemelerin ticari faaliyetin devamı için
yapılması ve bu tür ödemelerin Kanunun 323
üncü maddesinde belirtilen şartları haiz
olması halinde, bu ödemelerin tahsil edilemediği durumlarda karşılık ayrılması mümkün
bulunmaktadır.
Bu açıklamalara göre, yaz sezonunda müşteri göndermek üzere ... Oteline yaptığınız
avans mahiyetindeki ödemelerin ticari faaliyetinizin devamı için yapıldığı anlaşıldığından,
ticari bir alacak niteliği kazanan bu tür ödemeleriniz için Vergi Usul Kanununun 323 üncü
maddesinde belirtilen diğer şartlarında sağlanması halinde icra takibine başladığınız yıl
karşılık ayırmanız mümkündür.
İleride teslim alınacak bir hizmet için sipariş avansı niteliğindeki ödemelerin ticari faaliyetin devamı için yapılması ve bu tür ödemelerin Kanunun 323 üncü maddesinde belirtilen şartları haiz olması halinde, bu ödemelerin tahsil edilemediği durumlarda karşılık ayrılması mümkün bulunmaktadır
15
ŞÜPHELİ ALACAK İLE İLGİLİ YEVMİYE KAYITLAR
------------------------------------------- 31.12.2012 ------------------------------
128.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR XX
120.ALICILAR XX
Alacağın şüpheli hale gelmesi -------------------------------------------- 31.12.2012 -------------------------------
654.KARŞILIK GİDERLERİ XX
129.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR KARŞILIĞI XX
Karşılık ayrılması ------------------------------------------- 31.12.2012 --------------------------------
690.DÖNEM KARI veya ZARARI XX
654.KARŞILIK GİDERLERİ XX
Karşılığın kar/zarar hesabına aktarılması --------------------------------------------- / ----------------------------------------
-------------------------------- 30.06.2013 --------------------------------------- 100.KASA XX 128.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR XX Şüpheli alacağın tahsil edilmesi -------------------------------- 30.06.2013 -------------------------------------- 129.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR KARŞILIĞI XX
644.KONUSU KALMAYAN KARŞILIKLAR XX
Şüpheli alacağın karşılığının gelir yazılması -------------------------------- 30.06.2013 ------------------------------------- 644.KONUSU KALMAYAN KARŞILIKLAR XX
690.DÖNEM KARI veya ZARARI 250.000.000
Gelir hesaplarının ana sonuç hesabına devri -------------------------------------- / ----------------------------------------------
16
Tahsilin imkansız hale gelmesi --------------------------------------- / ---------------------------------------- 129.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR KARŞILIĞI XX 128.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR XX --------------------------------------- / -----------------------------------------