niyazi-i misri divani aciklamasi cİlt 2
TRANSCRIPT
[email protected] http://ismailhakkialtuntas.com
Dizgi : H. smail Hakk Altunta Kapak : Haluk Karslolu Bask : Cilt : Gözde Matbaaclk
Ocak 2010
(16181694)
Uluvviyetinle pervâza geldim
Huzuruna ben niyaza geldim. El meded meded meded Niyazî Ene dahîlek Sultan Niyazî.
Bunca aczimle dergâha geldim
Yüzüm sürmee ben aha geldim
Gülzâr Veliyyu’llaha geldim
Huzuruna ben niyaza geldim. El meded meded meded Niyazî Ene dahîlek Sultan Niyazî.
Kapnda bekler senin dervî an Lütfunu niyaz eylerler her an Bu abd i acizi ahkâr nâtüvan Huzuruna ben niyaza geldim.
El meded meded meded Niyazî Ene dahîlek Sultan Niyazî.
Oldum lütfunla himmete nail Mülk i al i abaya dâhil Feyzi lezzete et beni vasl Huzura i te niyaza geldim
El meded meded meded Niyazî Ene dahîlek Sultan Niyazî.
emsî i aciz ki kerem k l Esrar Hakk’a an mahrem k l Lutfunla dil ad eyle harem k l Huzuruna ben niyaza geldim.
El meded meded meded Niyazî Ene dahîlek Sultan Niyazî.1
Mehmed emseddin (Ulusoy)
43 Vezin: Mef’ûlü Mefâ’îlü Mefâ’îlü Fe’ûlün
Âriflere esrâr Hüdâdan haberim var, Âklara dildâr bekâdan haberim var.
Ey firkât oduna yanuben bar delinen, Gel kim yarane türlü devâdan haberim var.
Gel ölü isen sözlerime tut kulan kim, Can bah edici nefhi nidâdan haberim var.
Âdem yüzü ol yâre mukâbil dedi Ahmed, Bu sözde olan remzu îmândan haberim var.
Gir mektebi irfâna oku Âdemin ilmin, Âlemlere bu ilmi künâdan haberim var.
Vechinde yedi Fâtihâ âyât yazlm , Âdemdeki âyât Hüdâ’dan haberim var.
Âdem‘de bulup vasf ilâhîyi Niyâzî, Ol mecmai evsâf i amâdan haberim var.
Âriflere esrâr Hüdâdan haberim var, Âklara dildâr bekâdan haberim var. Âriflere esrâr Hüdâ’dan haberim var, Âklara bekâ sevgilisinden haberim var.
Allah Teâlâ’nn srr insandr. nsan tanyan Allah Teâlâ’y en güzel ekilde tanr. Çünkü zâtn sfatlarnn tecelligâh insandr.
Bekâ sevgilisi Hakikâti Muhammediyedir. Allah Teâlâ alemleri ona duy duu sevgiyle yaratt. Onu yaratt ve hayran oldu.
Sultân rüsûl âh mümeccedsin efendim Bîçarelere devlet i sermedsin Efendim Divan ilahide ser âmedsin Efendim Menur i “Leamrük’’ le müeyyedsin Efendim.
Sen Ahmed ü Mahmud ü Muhammedsin Efendim Hakk’dan bize Sultan müeyyedsin Efendim.
8 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü srrahu’laziz
Sen Ahmed ü Mahmud ü Muhammedsin Efendim Hakk’dan bize Sultan müeyyedsin Efendim.
eyh GAL B kaddese’llâhü srrahu’l azîz
Ey firkât oduna yanuben bar delinen, Gel kim yarane türlü devâdan haberim var. Ey ayrlk ateine yanp bar delinen, Gel! Yarana türlü devâdan haberim var.
nsann ruhâni âlemden devri ile beeriyete intikali ile geçen zamanda sü rekli ayrlk onu üzmekte ve tekrar Hazrete varamamann ezginlii ile üzül mektedir. Niyâzî i Msrî, devri ariyenin kat edilmesinde gerekli olan bilgi ve himmete kâdirim demektedir.
Gel ölü isen sözlerime tut kulan kim, Can bah edici nefhi nidâdan haberim var. Gel ölü isen sözlerime tut kulan kim, Can bah edici nidâ nefesinden haberim var.
“Ol” nidasndan haberim var demektir. Yaratln olduu zamanda
evresinde ben gafil deildim. Eer benim ile sohbet edersen seninde bu halden haberin olacak demektir.
Âdem yüzü ol yâre mukâbil dedi Ahmed, Bu sözde olan remzu îmândan haberim var. Âdem yüzü ol yâre bedel dedi Ahmed, Bu sözde olan imân srrndan haberim var.
Âdem aleyhisselâmn yokluktan varla çkmasna sebep olan Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem olduundan bahsediliyor.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem “Ben, Hz. Âdem aleyhisselam yaratlmazdan ondört bin yl önce, Rabbimin yannda bir nur olarak mevcuttum.” buyurdular.
Bilindii üzere, hakikatlerin aslna akllarmz vakf olamaz. Onlar an cak Allah Teâlâ ve ilahî nurdan pay sahibi olanlar bilir.
Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemim sahip olduu yüksek mer tebe nedeniyle beer batnn srlar ile ünsiyet salayabilmitir.
nsanolundan, cesetleri yaratlmazdan önce, ruhlarndan söz alnm t. Allah Teâlâ Âdem aleyhisselâmn srtlarndan zürriyetlerini alp, onlar nefislerine kar ahit klp, “Rabbiniz deil miyim?” deyince, buna “Evet,
Divân lahiyyat ve Açklamas | 9
Rabb´imizsin!” diye ilk cevap veren Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem olmutur. Dier ruhlarda O´ndan görüp bu cevab söyleyebilmilerdir. te bu surette O, en son gönderilen olduu halde, bütün nebilerin önüne geçmitir. Bu sebeple Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem, kendisinin “ilk nebi” olduunu söylemitir. 2 “Âdem su ile çamur arasnda iken ben nebi idim” 3 hadisi erifi buna
telmihdir.4
Gir mektebi irfâna oku Âdemin ilmin, Âlemlere bu ilmi künâdan5 haberim var. Gir irfân mektebine oku Âdem‘in ilmin, Âlemlere bu ol ilminden haberim var.
Yokluun varla geçiinden haber vermek Allah Teâlâ’ya layktr. Bu ilim lerden bahsedebilmekte Allah Teâlâ’da kendini bulanlara mahsustur.
Menkabe:
Gavs’ülâzam hramczâde Hac smail Hakk Toprak Sivasî (hyt. 1969) Hazretleri bir sohbetlerinde anlatmtr.
“Cibril i Emin hazretleri Cenâb’ Hakk’a iltica ediyor, “Yarabbi müsaade et de, Senin u âlemlerini ben bir dolaay m” diyor.
Cenâb’ Hakk; “Ettim, Ya Cibril i Emin” diye buyurmas üzerine Cibril i Emin epeyce bir
zaman dolat ktan sonra; “Aman Yarabbi ben hata etmi im. Senin âlemlerin dolalmakla bitmez
mi ” diyor. Allah’ü Zül celal Hazretleri; “Ya Cibril i Emin, filan yerde piri fani bir kulum var. Ona git, u anda
Cibril i Emin nerede diye sor” diyor. Cibril i Emin denilen yere var yor. O zat muhteremi buluyor,
“Senden bir ey soracam” diyor. O zatta;
10 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü srrahu’laziz
“Sor bakal m. Ne soracaksn” dedi inde; “Cibril i Emin nerededir?” diyor. Mübarek Zat’ muhterem öyle bir rab
ta ediyor, bir an kadar durduktan sonra ban kald r yor; “Bütün âlemleri dolat m, hiçbir yerde yoktu. Cibril i Emin sen olsan
gerektir” diyor. Bu sefer Cibril i Emin Cenâb’ Hakka dönüyor, “Aman Yarabbi bundaki hikmet ne? Nasl oldu bu i ” Allah Teâlâ; “Ya Cibril i Emin onu da ondan sor” diyor. Bu sefer dönüp; “Evet, Cibril i Emin benim, her ey sana malûm. O zaman nasl oldu bu
i ” demesi üzerine, o zatta buyurdu ki; “Ya Cibril i Emin! Sen Allah’ü Azim’üana Âlemlerini dolaay m dedin.
Kendi arzu ve isteinle dolat n. Muvaffak olamad n” “Biz ise, hini sebâvetimden beri kendi arzumla hiç hareket etmedim.
Biz i i oraya havale ettik. Bilen de O’dur, bildiren de O’dur. Hepsi O’dur. Ya Cibril i Emin”
“Bunu bilen bir kul imi . O’da biz imi iz. Gardalar m”
Vechinde yedi Fâtihâ âyât yazlm , Âdemdeki âyât Hüdâ’dan haberim var. Yüzünde Fâtihâ’nn yedi âyeti yazlm, Âdemdeki Hüdâ âyetlerinden haberim var.
Fatiha Suresi Allah Teâlâ’nn esrar ve esmâ'snn fâtihi (açklaycs) dir. Âlemlerin yaratlmasndaki ilk sebep; "Allah Teâlâ'nn tannma, bilinme ve ibâdet olunma, zuhuru ve vücûdu ile müahede olunma irâdesi ve muhab bet" dir. Fatiha Suresi Kur’ân Kerim’in ba mesabesindedir. Ba vücudun en önemli yönetici organ olduuna göre Allah Teâlâ’nn yüzde yani bata tecellisi umum ve hususî bakmdan tam zuhur yeridir. Hz. Cabir radiyallâhu anh demitir ki:
"Kim Fatiha'y okumadan bir rek'at namaz k larsa, imamn arkasnda bulunmad takdirde, namaz k lm say lmaz." 6
Ebu Saîd bnu'lMuallâ radiyallâhu anh anlatyor: "Ben Mescidi Nebevî'de namaz klyordum. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve sellem beni çard. Fakat (namazda olduum için) icabet edemedim. Sonra yanna gelerek:
"Ey Allah'n Resûlü namaz klyordum (bu sebeple cevap veremedim di ye özür beyan ettim). Bana:
"Allah Teâlâ Kitab'nda: "Ey iman edenler, Allah ve Resûlü sizi çard k
6 Muvatta, Salât 38, (1, 84); Tirmizî, Salât 283, (313)
Divân lahiyyat ve Açklamas | 11
lar zaman hemen icâbet edin" buyurmuyor mu?"7 dedi ve arkasndan ilave etti:
"Sen mescidden ç kmazdan önce, sana Kur'ân Kerîm'in (sevabca) en büyük sûresini öreteyim mi?" dedi ve elimden tuttu. Mescidden çkaca srada ben:
"Sana en büyük sureyi öreteceim" dememi miydiniz? dedim. Bana: "O sure Elhamdü lillâhi Rabbi'l âlemin dir ki(namazlarda tekrar
tekrar okunan) yedi âyet (esSeb'u'l Mesânî) ve bana verilen yüce Kur'ân'd r" buyurdu. 8
Ebu Hüreyre radiyallâhu anh anlatyor: "Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Ubey bnu Ka'b radiyallâhu anha urad. O namaz klyordu... de vamn yukardaki gibi aynen kaydetti. Ancak u ziyâde var:
"Nefsimi kudret elinde tutan Zât Zü'l Celâl'e yemin ederim ki, Allah, Fâtiha'nn bir mislini ne Tevrat'ta, ne ncil'de, ne Zebur'da, ne de Furkân'da indirmemi tir. O (namazlarda) tekrarla okunan yedi âyet ve bana ihsân edi len yüce Kur'ân'd r."
Tirmizi hadisin sahih olduunu söylemitir. Nesâî'nin yine Ebû Hüreyre'den yapt bir rivayette:
"O (Fatiha sûresi) benimle kulum arasnda taksim edilmi tir. Kuluma iste di i verilmi tir" ziyadesi vardr.9
Ebû Hüreyre radiyallâhu anh bu taksim hakknda Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin öyle buyurduunu rivayet etmitir.
“Allah Teâlâ buyurdu ki: “Ben, namaz kulumla kendi aramda iki k sma ay rd m. stekte bulun
duu k sm kuluma aittir. Kul “elHamdü lillahi Rabbilâlemîn” dediinde, Allah Teâlâ:
“Kulum bana hamd etti.” buyurur. Kul: “erRahmânirrahim” dediinde Allah Teâlâ:
“Kulum beni senâ etti (övdü).” buyurur. Kul: “Mâliki yevmiddîn” dedi inde Allah Teâlâ:
“Kulum beni temcîd etti (yüceltti).” buyurur. Bir rivayette de: “Kul: “yyâke na’budu ve iyyâke nesteîn” dediinde Allah Teâlâ: “Bu benimle kulum arasndad r ve istekte bulunduu k sm kulumun
dur.” diye buyurur. Kul: “hdinassrâtalmustekîm, srâtallezîne en’amte aleyhim, ayrilmadûbi aleyhim veladdâllîn” dediinde,
12 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü srrahu’laziz
“Buras kulumundur. stekte bulunduu kulumundur (kuluma istedi i vard r).” diye buyurur.10
Hz.Ali kerremallâhü veche öyle buyurdu: "Bil ki tüm semavi kitaplar n esrar Kur’ân Kerim’de toplanmt r, Kur’ân
Kerim’ n tüm esrar Fatiha'dad r, Fatiha'nn tüm esrar Besmelededir, Bes melenin tüm esrar 'B' harfindedir, 'B' harfinin tüm esrar da onun alt ndaki noktadad r." Daha sonra öyle buyurdu : " 'B' harfinin alt ndaki nokta benim. " 11
" steseydim yalnz Fatiha'nn tefsirinde yetmi deve yükü kitap yazard m" 12
Niyâzî i Msrî, Fatiha suresinin srrna mazhar oluu, hz. Ali kerremallâhü veche ile olan manevi balantsna iarettir. Çünkü bu surenin ilmi Hz. Ali kerremallâhü vecheye verilmitir. Bu kapy bulmayan bu ilme vaslda ola maz.
Âdem‘de bulup vasf ilâhîyi Niyâzî, Ol mecmai evsâf i amâdan haberim var. Niyâzî Âdem‘de bulup ilâhî özellii, O amâ’da toplanm sfatlardan haberim var.
“Ashab kiramdan Ebu Rezin el Ukaylî radiyallâhü anh bir keresinde Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme;
“Rabbimiz mahlûkat yaratmazdan önce nerede idi? diye sorar. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemde; “Fevkinde ve taht nda hava olmayan Ama da idi” diye buyurur.” 13 Niyâzî i Msrî kuddise srruhu’laziz insan megul eden ezel ve ebed so
runlarna cevap verebildiinden bahis ile Allah Teâlâ’da fâni, bekâ ile tevhi din son merhalesinde ahadiyyetin uâlarn tebli edeceini izhar ediyor. Burada hatrlanlmas gereken udur. Bu ilimin satrlar ile ifadesi yoktur. Nerede bu konu ile ilgili bir mevzu var ise noksan olduu kesindir. Çünkü hâdisin mutlak ifadesi mümkün deildir. Bu tatma diye ifade edilen ve fem i seâdet ile ihbar ve kalbe nazar yolu ile olduu için Rasûlüllah sallallâhü
Divân lahiyyat ve Açklamas | 13
aleyhi ve sellem dahi miraç hadisesi ile bu bilgiden haberdâr oldu. Bu yerin de görme denilen husustur. Onun için yazlarn kifayeti yoktur.
TAHM S AZBÎ
Ebcedde olan noktai ba’dan haberim var Amentüyü bildim ki bu ba’dan14 haberim var Mahruh 15dilden zevku safadan haberim var
Âriflere esrâr Hüdâdan haberim var, Âklara dildâr bekâdan haberim var.
Nefsin s fat n erh edemez bin y l öünün Menzil alamaz kibir ile bin tala döünün Dervi olamaz suretle hrka giyinenin Ey firkât oduna yanuben bar delinen, Gel kim yarane türlü devâdan haberim var.
Ukba ile fâniden ola hep feran16 kim rfanla cennet ola düzah17 duran kim
Yol eri özündür gözün aç görür aan kim
Gel ölü isen sözlerime tut kulan kim, Can bah edici nefhi nidâdan haberim var.
Bu tende bu dem kalmad hiç zerre hased Bir ak dil hasta benim Hakk ede Meded Ey bî bedel 18 ve lemyezel 19ve ferd 20ve ehad 21
Âdem yüzü ol yâre mukâbil dedi Ahmed, Bu sözde olan remzu îmândan haberim var.
14 ba harfi
14 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü srrahu’laziz
Kim alar ise derdinle zevk ile gülmü Var n yele verdi o kim sen ehî 22 bulmu Her kim ki senin âk n ile ak olmu Vechinde yedi Fâtihâ âyât yazlm ,
Âdemdeki âyât Hüdâ’dan haberim var. Gel Azbî heman deprede gör akla saz Tahkik elinin rehberidir ak mecazi Hal ehline bu söz yeti ir anla bu râz 23
Âdem‘de bulup vasf ilâhîyi Niyâzî, Ol mecmai evsâf i amâ’dan haberim var.
44 7+7=14
Vallâhi Deccâl senin emeklerin hebâd r, Çal t n sihirler ha bir kuru kavgad r.
Muhittir Allâh seni her i in ol halk eder, Mekr i Hüdâ’dan sak n bal sand n belâd r.
Müstedricün keydini keydin içinde gözet, Kazma derin kuyuyu boyunca var kazad r.
Hasmn da bir gözet var m sana hilesi, Bî hod olandan sak n kim sâhibi Hüdâd r.
Yapra yer dud kazz güle güle dut alar, Yapran tut bulur dûdun sonu fenâd r.
Dud kazzn askeri her ne kadar çok ise, Beyzâya girince ol asker ona gdad r.
Çamurda sen Msrî’yi çok gördükçe basma kim, Mazlûma sen k yarsn Allâh sana k yâd r.
Vallâhi Deccâl senin emeklerin hebâd r, Çal t n sihirler ha bir kuru kavgad r Vallâhi Deccâl senin emeklerin zayi olmutur, Çaltn sihirler ha bir kuru kavgadr.
(Ey Muhammed!) De ki: “Hak geldi, bat l yok oldu. Elbette bat l yok ol maya mahkumdur.” 24
Deccal batl temsil ettii için yklmaya mahkûmdur. Daha önce deccal hakknda yorum yaptmz kimlii hakknda u tespitleri tekrar ele alrsak Yahudiler hakknda olduunu söyleyebiliriz. Çünkü Yahudiler sihirle anlmak tadr. Hz. Musa aleyhisselâmn mucizeleri sihir yönünden tecelli etmesi bu gerçei ispat etmektedir.
Muhittir Allâh seni her i in ol halk eder, Mekr i Hüdâ’dan sak n bal sand n belâd r. Her eyi çevreleyen Allâh seni her iinide yaratandr, Hüdâ’nn hilesinden sakn! Tatl zannettiin belâdr.
Allah Teâlâ Kur´ân Kerim’de buyuruyor ki, “Allah her eyin yarat c sd r” 25 “Sizi de, yapt n z i leri de yaratan Allah’t r.” 26 bu nedenle kâinatta ba
24 sra, 81 25 Zümer, 62
16 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü srrahu’laziz
bo braklm hiçbir ey olmad gibi kudreti Hakk’tan âzade olmak dahi yoktur. Yaratl perdelerinin kalnl gaflet verdii için sebep müsebbip arasnda oluan ikili etkinin neticesini kavramakta beer için mümkün gö rünmemektedir.
Her f rsat verilenin ve yapann Allah Teâlâ taraf ndan takdir edilip edil medii tahkik çerçevesi içinde tayini mümkün görünmediinden errin ve hayrn tespiti de zahirin batn açmaznda, tevili de arif olandan bakasna kapaldr. Kur'ân Kerim bu konuya öyle iaret eder:
"Belki sevmedi iniz ey hakk n zda hay rl d r. Bazen de sevdi iniz bir ey sizin için er olur. Allah her eyi bilir, siz bilmezsiniz." 27
Demek ki Allah Teâlâ, çok defa bizlere er suretinde görünen sknt ve musibetleri hayra vesile ve bir balangç klabiliyor.
Müstedricün keydini keydin içinde gözet, Kazma derin kuyuyu boyunca var kazad r. Müstedricün28 tuzan tuzan içinde gözet, Boyunca derin kuyuyu kazma takdir edilmi musibetin vardr.
Muhyiddin ibn'ül Arabî kaddese’llâhü srrahu’laziz buyurdu ki; “Allah Teâlâ’nn her bir at yyesi güzeldir; sen hevâ ve hevesine uy
gun olan hayr, hevâ ve hevesine uygun olmayan da er kabul edersin. ‘Her ey Allah kat ndand r’ de”.
“Hevâna uygun olan her at yye sk nt , hevâna uygun olmayan her sk nt ise at yyedir.” 29
Hasmn da bir gözet var m sana hilesi, Bî hod olandan sak n kim sâhibi Hüdâd r. Hasmn da bir gözet var m sana hilesi, kendinden geçmi olandan sakn onun sâhibi Hüdâ’dr.
Bu ilahide bahsedilen deccal ile kasdedilen Vani Mehmed Efendi (hyt. 1000/1592) dir.30 Niyâzî i Msrî kuddise srruhu’laziz ile çok urat için bu sfatla ve kendisininde Allah Teâlâ taraf ndan korunduunu onu ihtar ediyor.
Divân lahiyyat ve Açklamas | 17
Yapra yer dud kazz güle güle dut alar, Yapran tut bulur dûdun sonu fenâd r. Güle güle ipek böcei yapra yer dut aac alar, Yapran sakla. Bulursa dûdun sonu fenâdr.
Sonunu düünmeyip dünyaya aldanan insan, ipek böcei gibidir. pek böcei kendine yuva örer ve sonunu bilmez. Sonra oradan ç kmak ister, ç kacak yer bulamaz, ördüü yuvasnda ölür ve çal mas bakalar na ya rar. pek dünya nimeti olduu ve erlik elbisesi olmad için mâneviyat ehlin ce itibar yoktur. Bu nedenle Vani Mehmed Efendi (hyt. 1000/1592) nin u ramalarnn neticesinin kötü oluu bildirilmektedir.
Deccâln askeri ve kuvveti ne kadar çok ise de, ona güvenip hareket eden onun esiri olur veya cann kaybeder. Onun bütün yaptklar erden öteye gitmez demektedir.
Bir yaban domuzuyla bir at, çayrda otluyorlarm. Yaban domuzu ot lar boyuna kökünden söküp kurutuyor, suyu da bulandryormu. At kz m, öcünü almak için gitmi bir avc bulmu:
"Kurtar beni u yaban domuzundan!" demi. Avc: "Peki, kurtaray m, kurtaray m, ama ben tek bama o i i baaramam
ki! Gel, senin a zna bir gem vuray m, üstüne bineyim, sen de yard m et!" At o kadar öfkeliymi ki hiç düünmeden raz olmu. Avc atn üstüne binmi, yaban domuzuna saldrm; onun hakkndan gelmi ama at da eve götürüp ahra balam. Birçok kimse de öfkelenip dümanlarndan öç almaya kalkar, ama kendi balarn da belaya soktuklarn hiç düün mezler.31
Çamurda sen Msrî’yi çok gördükçe basma kim, Mazlûma sen k yarsn Allâh sana k yâd r. Sen! Çamurda çok gördükçe Msrî’ye basma, Allâh sana hiddetle kzmaktadr sen mazlûma kyarsn.
31 (ASOPOS, 1998), s. 162
TAHM S AZBÎ
Senden benim umduum sanma bu gün vefâd r Senden kim vefânla bana ayni cefad r Senin bekâ sand n vallâhî hep fenâd r Vallâhi Deccâl senin emeklerin hebâd r, Çal t n sihirler ha bir kuru kavgâd r.
Âyinei kalbini etme pasl pür keder Kayd fenây unut bil bu i muteber
Zevk i fenadan bugün çek elini ey püser 32 Muhittir Allâh seni her i in ol halk eder, Mekr i Hüdâ’dan sak n bal sand n belâd r.
Olma ölü ki i hâk 33 gibi özün toz et Bul bir kâmil ehli hal ikrar u iman k l söz et Nefsin ile rezil ruhunu gider bezet 34 Müstedricün keydini keydin içinde gözet, Kazma derin kuyuyu boyunca var kazad r.
Hrsla nefsin unut gele Hüda’nn cezbesi Ruhu besle meded 35 ar a çka rutbesi Dokunmasn pek sak n sana siva güllesi Hasmn da bir gözet var m sana hilesi, Bî hod olandan sak n kim sâhibi Hüdâd r.
Lemây Hakk’tan sana çünkü eser çok ise Âyinei kalbi sil dilde keder çok ise Sende eer ey ki i ilmi haber çok ise Dud kazzn askeri her ne kadar çok ise, Beyzâya girince ol asker ona gdad r.
Gel bu sivan eridir nara özün yakma kim
Âk u mâuk birdir an iki sanma kim
Azbî biçârei Hakk’dan ayr sanma kim
Çamurda sen Msrî’yi çok gördükçe basma kim, Mazlûma sen k yarsn Allâh sana k yâd r.
45 Vezin: Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün
Her neye baksa gözün bil srr Sübhân andad r, Her ne i itse kulan ma z Kur’ân andad r.
Her eye mahlûk gözüyle baksan ol mahlûk olur, Hak gözüyle bak ki bî ek nûr i Yezdân andad r.
Kesret i emvâca bakma cümle bir deryâ dürür, Her ne mevci kim görürsün bahr ummân andad r.
Vahdeti kesrette bulmak, kesreti vahdette hem, Bir ilimdir ol ki kamu ilmü irfân andad r.
bret ile e cihetten görünen eyâya bak, Cümle bir âyînedir kim vechi Rahmân andad r.
Söyleyen ol, söylenen ol, gören ol, görünen ol, Her ne var âlâ ve esfel bil ki cânân andad r.
Mazhar tamm veli Âdem yüzüdür üphesiz, Künhü zât hem s fât cümle yeksân andad r.
Har u ner ile Srât u dûzah u mâlik azab, Hem dahi Rdvân u cennet hûr u glmân andad r.
Görünen sanma Niyâzî’ nin heman sen mülkünü, Gönlü bir virânedir genc i pinhân andad r.
Her nereye baksarsan bak Allah Teâlâ’nn srr ondadr,
“Her neye” yani her ne ey’e demektir.” Baksa gözün” yani zahiri gözün bak ile kâinatta “srr Sübhân” görürsün. Yani bir sr vardr ki; ona ezel srr derler.
Vücûd kelimesi ile Hakk’n varl kastedilmektedir. Varln mertebe leri mutasavvflar taraf ndan deiik tasniflere tâbi tutulmutur.
“Vücûd birdir, o da Hakk’ n vücûdudur. Vücûdun mertebeleri pek çok tur. Ancak bu mertebeler ana hatlar yla dört, be , yedi v.s. gibi birbirin den ayr mertebelere tasnif edilmi tir.
Dörtlü tasnife göre vücûdun mertebeleri:
1 Lahût, zat; 2 Ceberut, s fatlar ve ilâhî isimler; 3 Melekût, ruhlar ve misâl, 4 Nasût ve ehâdet âlemlerine ayr lmt r.
“Hazarât hamse” denilen beli tasnifte ise yukar daki tasniften biraz farkl olarak Melekût âlemi iki mertebe olarak kabul edilmi tir.
20 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü srrahu’laziz
Misâl; 5 ehâdet ve insan kâmil mertebelerine ayr lmt r.
Yedili tasnife göre ise, hazarât hamsenin ikinci mertebesi olan “vâhidiyyet” mertebesi “vahdet” ve “vâhidiyyet” diye iki ayr mertebe; beinci hazret deyine “ ehâdet” ve “insan kâmil” diye iki ayr mertebe olarak itibâr edilmi , böylece mertebe say s yedi kabul edilmi tir.
1 Lâtaayyün, ahadiyyet, zat srf; 2 Vahdet, hakîkat i muhammediyye; 3Vâhidiyyet, hakîkat i insaniyye, a’yân sabite; 4 Ruh lar; 5 Misâl; 6 ehâdet âlemi; 7 nsan kâmil.” 36
Her ne i itse kulan ma z Kur’ân andad r. Kulan her ne iitse Kur’ân özü ondadr.
Her eye mahlûk gözüyle baksan o mahlûk olur,
“Burada ‘Bana tâbi olursanz Allah sizi sever’ kavl i erifine i aret vard r. Bu yüzden bu din Ak dini diye isimlendirilmi tir. Ve bu dinle dinle nen ki i mahbûbunun tekliflerini kabul, r zâ ve sevgi ile kar larsa o za man o ki iden hangi yönden gelirse gelsin bütün meakkat ve külfetler giderilmi olur” (Bkz. bnulArabî, Zehâirula’lâk fî erhi Tercümânilevâk, 40). 38
“Sen beni asla göremezsin. Fakat u daa bak...” 39 Allah Teâlâ’y gör mek basiretle caizdir. Yani zahir gözü zahiri ve bâtn nazar hakikati görür.
Yezdan: Zanni galibe göre Zerdüt için bilinen en salkl isim Pehlevîce Zârathestra ismidir. Erdebîler bu ismi tahrif ederek Zârastro demilerdir. simlerin sonlar, Pehlevî dilinde de, Sanskritçe’de olduu gibi mutlaka hem
Divân lahiyyat ve Açklamas | 21
zeli olur ve fethal olarak okunurdu. Bu hemzeyi belirtmek için günümüzde “Elif” harfi konulmaktadr. Buna göre Zârâtistra kelimesinin sonu fetha se siyle okunur. Klasik Pehlevi dilinde “Tâ” harfinin yerini Sasanî Pehlevîce’ sinde “Dal” harfi almtr. Örnein Pehlevîce’de “Yezata” kelimesi Sasanî Pehlevîce’sinde “Yezdâ” eklinde yazlmtr. Zamanla bu kelime de tahrif edilerek “Yezdan” eklini almtr. Bu deiiklik Pers dininin kurucusunun isminde de yaanmtr. Nitekim onun ismi de Zârahestra’dan Zerdehüt ekline dönümütür. Araplar bunu da tahrif ederek Zerleit veya Zerdüt demilerdir. 40
Baz kesimlerce Türkçede kullanlan Tanr kelimesine kar yaplan tepki bu kelime için yaplmad gibi çok rahat Allah ismi yerinde kullanlmaktadr. Bu nedenle banazlk snf ndan yaplan itirazlar yerine iin hakikatini bilip Allah ismini yalnzca Allah Teâlâ’ya duyduumuz sevgi nianesi ve Kur’an Kerim’de kendine layk gördüü isimi zikretmek uygun olduunu bilmek daha önemlidir.
“Hak gözüyle” den murat basîret nurudur. Ona can gözü ve kuvveti kalb de denir. Basiret nuru Allah Teâlâ’nn nurundan iktibâsdr. Nur üç türlüdür.
a Göz nurudur. Görür ama göstermez. b Güne ve kamer, ay, yldzlar ve atete olan nurdur. Gösterir ama
görmez. c Allah Teâlâ’nn nurudur, hem görür hem gösterir. bu görüp göster
mek de zahir ve bâtn nuru Allah Teâlâ ile beraber bulunur. “Gizliyi ve aç bilendir...” 41 Eer göz nuru basirete tâbi olursa hüküm
basiretin olup basiret dahî Allah Teâlâ’nn nurundan feyz almakla zuhura gelen nazar eyann belirmesindeki srrndan daha açktr.
“Nûri Yezdan ondadr.” Murat eyada olan ilâhî isimlerdir. Gözlüye gizli olmaz dedikleri budur.. Yani göz, basirete tabi ve basireti Allah Teâlâ’nn nuru ile münevver olan basiret sahipleri varlklara tayin olan ilâhî isimleri görür.” Allah, göklerin ve yerin nurudur...” 42
Kesret i emvâca bakma cümle bir deryâ dürür,
Çokluun dalgalarna bakma hepsi bir deryâdr.
“Kesreti emvâc”dan murat mahlûkatta zuhur eden ilâhî hakikatler ve isimlerdir. “Cümle bir derya”dan murat hakîkatü’lhakâyk olan “Hakîkat Muhammediyyedir” ki; yaratln evvelidir. Bu mertebede Allah Teâlâ çok
luun balangcdr. Fiil, sfat ve esmasnn tecellîsi mertebesi ulûhiyyettir. Yaratclk, rzk vermek ve sâir isimler kemâlâtn zuhuru mertebesidir. Allah Teâlâbu ulûhiyyet mertebesinde kemâlât olan zâtna verilen isimdir. Bütün eyann mahlûk olmas bu mertebenin zuhûrâtndandr. Bu mertebede Allah Teâlâ’nn ismine “Allah” derler.” Allah” ismi ismi âzamdr, belirlenmi bir hakîkattir ve bütün isimlerin merciidir.
“Her eyin mülkü kendi elinde olan Allah‘ n ân ne kadar yücedir. Siz de Ona döneceksiniz.” 43 Her ne mevcudat var ise denizin dalgalar gibi hakîkat Muhammediyye denizinden zahir olup bir taraftan var olurken ve bir taraftan yok olmaktadr.
Bütün eyann varlklar fâni ve Allah Teâlâ’nn zâtiyle bakîdir. Çünkü zâtn kendisidir. Nitekim buyurur “Ondan baka ilâh yoktur. O’nun zâtndan baka her ey yok olacaktr...” 44 Bunun için dalgalara (emvâca) hayran olup kalma, belki suretden manaya yönel. Yani bu mahlûkat âlemi mahabbeti ilâhiyye suretidir. Halkn vücûdundan Allah Teâlâ’ya yönel ve onu bil. Çünkü mahlûk ilâhî kemâlâtn zuhurudur. Allah Teâlâ’nn bilinmesi mahlûkatn varl iledir.
“Allah her eyi ihata edendir” 45 Sûfîlere göre bu ihata, zarf n içindekini ihata etmesi gibi deil, günein
tiyle dürülmü olacakt r. O, putperestlerin ortak komalar ndan yüce ve münezzehtir.” 46 Yâni, Cisimlere tâbi ruhlar, yoksa ruhlara tâbi cisimleri deil. Kâbz, cisimleri kabzettii zaman ruhlar da kabzetmi demektir. Çünkü onlar o cisimlerin heykelleridir... Bütün cisimler ruhlarnn ar z’drlar. Bu yüzden ruhsuz cisim olmaz. Cisimler de ikiye ayrlr. Unsûrî ve nûrî. Tabîî ki bir de tabîatlar var. Allah ruhlarn vücûdunu cisimlerin vücûduna, cisimlerin bekâsn ise ruhlann bekasna balamtr... Burada ki kabz: tutma i i hakikatinde Allah Teâlâ’nn “Allah her eyi ihata eden dir” 47 âyetinin mânâsdr. Bir eyi ihata eden o eyi kabzna almtr. Çün kü ihata edilen eyin bir kaç yeri kalmamtr. Aksi halde bu ihata olmaz
Divân lahiyyat ve Açklamas | 23
ve o kii de Muhît olmaz. Bütün bunlar demek oluyor ki Allah Teâlâ’dan baka, hiç bir mümkün varlk yok ki esmâi hüsnâ denilen ilâhî nisbetler ve rabbânî hakikatler ile irtibatl olmasn. Bütün (Küllî) mümkünler hakîkat ilâhiyye’nin kabzasndadrlar. Ve zâten ‘bütün’ (Küll) bile kabza dadr”. (bnu’lArabî, elFütûhât (Thk.), XIII/6466.)48
Vahdeti kesrette bulmak, kesreti vahdette hem, Birlii çoklukta bulmak, çokluu birlikte beraber,
Bil ki: Hakikat ve ayn birdir. Onda kesret (çokluk) yoktur. Herhangi bir ekilde tezahür eden hakikate baksan, “Hakikat olmas itibariyle Hak’tr, darda görünüü itibariyle halk’tr” dersin. Ahadiyyete bakarsan “Zat, yahut hakikat” dersin kafi. Zati tahakkukuna (hakikatine) bakarsan “Hak” dersin. (Kulum bana devaml nafile ibadetleri ile yaklar. Bunun sonu cunda ben onu severim. Bir kere onu sevdim mi ben onun i iten kula , gören gözü, tutan eli ve yürüyen aya olurum. E er benden bir ey is terse onu veririm. Bana snrsa muhakkak onu korurum. 49) Hadisin manasna bakarsan: Bütün kuvvelerin ve uzuvlarn, kulun ayn olduunu görür ve kula izafeti dolaysyla bunlara “halk” dersin. Hakkn da o kuvve lerin ve uzuvlarn ayn olduunu görürsen bunlara “Hakk” dersin. Vahde tin (tekliin) çoklua orann düünürsen (çoun bire balln göz önün de tutarsan) “ lah” dersin. Tek hakikatten ibaret olan gerçek varln d görünüünün, iç varln daima bir aynas olduunu düünürsen “O, te celli eden ve tecelli edilmi ” dersin. Bu, en çok alacak eylerdendir ki bir tek hakikate bu kadar itibarlar girer. Ve hakknda bütün itibarlar da doru olur. (Bir tek varlk bu kadar isim alr). O, hakikatiyle, ilelebet son suz suretlerde tecelli etmektedir. O tek hakikat, belirli bir surette tecelli ederse dier bütün suretlerde görünenin de o olduunu unutma. O gö rünüüyle beraberdir. Her aynda (varlkta) O vardr. Her varlktan görü nen O’dur. Bir eyde görünüü, mutlakiyetini bozmaz. O bir eye hasderilemez. Hereyin özü O’dur. Ama bu ayn (varlk) larda, eyada, te celli eden suretler, O’nun mutlak zat deildir. Mutlak zat, her suretten münezzehtir, O’nun zahiri, her aynda ve her ayn içindir. Bütün bunlar, O’nun mahiyeti ve itibar edenin itibarna göredir. (Mahiyeti mutlaktr, ekilsiz, zamansz ve mekânszdr, ama taayyünü, yani görünüü ekillere ve suretlere baldr).
Bundan hayret et; iyice bunda yerletin ve anladnsa hayret etme; Zira O, zatnda kendinden baka varlk bulunmaktan münezzehtir. “O’ndan
48 (KILIÇ, 1995), s.136
24 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü srrahu’laziz
baka ilah yoktur. Her ey yok olucudur. Yaln z O’nun vechi bakidir. Hü küm O’nundur ve O’na döndürüleceksiniz.” 50
O halde ey veli, içinle Allah Teâlâ ile birlemenin artmasna çalrken, dnla da ayrln bilmelisin. Yani içinle cem’ taraf nda, dnla fark tara f nda olmalsn. Vahdet ile kesretten; kesret ile de vahdetten perdelen memeli, kullukta marifet arasn bulmalsn ki tehlikelerden kurtulasn.
Mutasavvflar dilindeki cem’ , tefrika ve cem’ulcem’in manas udur: Tefrika, sana nisbet edilendir. Cem’ , senden soyulup alnandr. Bu, u demektir: Yani kulun, kulluk vazifelerine, beeriyet icaplarna göre yapt ameller tefrikadr. Hakk taraf ndan ona gelen manalar, lütuf ve ihsan ise Cem’dir. Her ikisi de kula lazmdr. Çünkü tefrikas olmayan kimsenin kulluu olmaz; cem’i olmayan kimsenin de marifeti olmaz. Kulun “an cak sana ibadet ederiz” sözü, kulluu göstermek suretiyle tefrikay isbattr. “Ancak senden yard m dileriz” sözü de cem’i istemedir. Tefrika, iradenin balangc, cem’ sonudur. Cem’ulcem’ daha tam ve daha yüksek bir makamdr.
Cem’, eyay Allah Teâlâ ile beraber görmek, kuvvet ve kudretin Allah Teâlâ’ya ait olduunu bilmektir.
Cem’ulcem’ ise tamamen helak olmak ve Allah Teâlâ’dan baka her eyden fena bulmaktr ki bu, Ahadiyyet mertebesidir.
Çalp mücadele etmelisin. Vücudunu gözünden kaybetmeli, Zat’a yönelmeli, hakikatle uramalsn ki, bütün varlklar, O’nun cemalinin cevlangah ve bütün kâinat, O’nun kemalinin aynasdr. Ruhunu bu mer tebeye yükseltmeye ciddiyetle çalmal, mücahede etmelisin. Varln öylesine kaybetmelisin ki sana bakman O’na bakman olsun; senden bah setmen, O’ndan bahsetmen olsun. Nerede ve ne zaman olursa olsun, yemede, içmede, konumada, susmada, gidip gelmede, hareket ve sü kûnda her an O’ndan bo kalmamalsn.51
PANTEZM VAHDET VÜCUD MUDUR? 52
Panteizm kelimesini etimolojik53 yönden ele alrsak, kelime olarak kul lanlnn çok yeni olduunu görürüz. Oysa mahiyet itibari ile panteizm, antik çadan beri vardr. André Lalande (18671963)’a göre panteist te rimini, ilk defa 1705 ylnda John Toland (16701722) kullanm, pantizm
Divân lahiyyat ve Açklamas | 25
tanmla ifade etmek istersek: a — Tam anlam ile: Her eyin Tanr olduunu, Tanr ile kâinatn tek
ve ayn cevher olduunu kabul eden doktrindir. Bundan da temel iki an lam ortaya çkar:
1) Tanr tek gerçek, kâinat sadece, ne devaml gerçeklie, ne de farkl bir cevhere sahip olmayan, görünümlerin veya sudurlarn bütünüdür. Ta biat Tanr’da, sonluyu sonsuzda eriten panteizmin bu türüne idealist
panteizm denilir. 2) Kâinat tek gerçek, Tanr sadece var olan her eyin toplamdr. Son
suzu sonluda, Tanr’y tabiatta eriten panteizmin bu türüne naturalist ve ya materyalist panteizm denilir, sonunda ateizme varr.
b — Kapal veya felsefî olmaktan daha ziyade edebî bir anlamda, tabi at, bir çeit taplmann öretildii canl bir birlik olarak tasavvur etmek tedir. Bu açdan panteizm ilahlatrlm tabiattr.
Panteizm’e göre Tanrnn âlemden ayr ve müstakil bir ahsiyeti yok tur. O, bir kanundur, bir kuvvettir. Bundan dolay panteizm, ahsiyet kav ramn ve hürriyetin varln kabul etmez. Bu durumda insan, fizik âlemi nin bir parças, ahlâk da tabiat düzenine zarurî ve pasif bir itaat olur. Ay rca yaratanla, yaratlan arasndaki fark kaldrd için bütün dinleri ykar.
Görüldüü gibi panteizmin birçok çeitleri bulunmakta ve deiik ta nmlar yaplmaktadr. Bunlarn, hemen hemen hepsinde deimeyen gerçek udur:
Sonsuz varlkla sonlu varlklarn, yani Tanr ile tabiatn ezelden beri tek ve ayn ey olduunun kabul edilmesidir. Bu bakmdan panteizmin çeit leri, esas itibariyle birbirinin ayndr. Bunlarn farkllklar öyle belirtilebi lir: Bir açnn kenarlar uzadkça aradaki mesafenin açlmas gibi, panteiz min muhtelif çeitleri tekâmüle doru gittikçe aralarndaki uzaklk artar’ .
Tanrâlem özdeliini kabul edip, savunan panteizmin, Arapça bir ifa de ile vahdeti mevcudun durumunu, ksmen de olsa, belirttikten sonra slâm tasavvufunda yer alan Vahdet i Vücud ilkesi hakknda bilgi verme nin yerinde olacadr.
Aratrmalarn bugünkü durumuna göre Vahdeti Vücud deyimi, “ilk defa Konevî’nin eserlerinde ve onun yaad devirde ve kendisiyle M sr’da görümü olan bn Seb’in’in (669/1270) eserlerinde kullanlmaya balanmt r” .54 Bu gibi iddialarn yannda, bn Arabî (560/1165 638 /1240)’nin, Vahdeti Vücud ifadesini Fena Risalesi’nde kulland görül mektedir. O, öyle diyor:
26 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü srrahu’laziz
“Hikmet ehli olduunu iddia eden ve hep aklî nazariyeler ileri süren biri, Vahdeti Vücud ehlinden olan hakikat ehlinden birine gelip bir mese le sordu, ben de bulunuyordum (… ) Oysaki Vahdeti Vücud düüncesine sahip olan kimse bildii eylerden ötürü son derece mutludur” .55
Vahdeti Vücud ilkesine taraftar olanlar, bu düünce tarznn Kur’an ve Hadislere dayandn ileri sürüyorlar. Bu iddialarn delillendirmek için de birçok âyet ve hadisleri delil gösteriyorlar. Bu âyetlerden birkaç tanesini öyle sralayabiliriz:
“Biz ona (insana) ah damar ndan daha yak n z” .56 “Göklerde olan lar da, yerde olanlar da Allah’ nd r. Allah, her eyi kuat r” .57 “O, evvel, âhir, zahir ve bât nd r. O, her eyi bilicidir” . 58 Zikrettiimiz bu son âyeti kerîme öyle tefsir ediliyor:
“Zahir, varl her eyden aikâr, çünkü her ey O’nun vücuduna delil dir. Hiçbir ey yoktur ki vücutta zuhur ederken daha evvel O’nun vücudu nu isbat etmi olmasn. Mamafih her zahiri O, zannetmemelidir. Çünkü o, zahir olmakla bâtndr da, havass ile his, hayal ile tahayyül olunamayaca gibi hakikati akllarn idrak ve ihatasna smaktan münezzehtir. Binaena leyh ne yalnz zâhir, ne de yalnz bâtn diye hükmetmemeli, hükmü atf tan sonra yaparak zâhrü bâtn demelidir. Evvel ve âhir de böyledir. (…) Mamafih hepsinde hüküm rabttan sonra olmak daha evlâdr. Çünkü “Hüve” zamiri Allah ismi Celîline râci’dir. Allah ismi ise bütün esma ve s fatn mertebei cem’idir. Hâlbuki birçoklar bundan gaflet ederek Vahdet i Vücud namna hatalara dümektedirler. Ve “O, her eye âlimdir”. Bina enaleyh kendini de bilir. Bâtn isminden, kendine nazaran da bâtn oldu u zannedilmemelidir” 59 .
smail Fennî Erturul, tefsirini belirtmeye çaltmz bu Ayeti Kerîme için öyle diyor: “Âcizane görüüme göre bu Ayeti Kerîmede, Vahdeti Vücud vardr, bu da Kur’an’a mahsus meziyetlerdendir” .
Vahdeti Vücud ilkesi için, zikredeceimiz u görüün en belirleyici ve kabul edilebilir olduu inancndayz: “Tanr ile âlemi bir ve ayn sayan monist mistisizmi, slâmî açdan savunmak mümkün deildir. Savunulabi lecek olan ve asrlar boyunca da kabul edilegelmi olan fikir öyle özetle nebilir: nsan Allah’n da yardm ile (ve vahyin örettiklerine dayanarak) kendisindeki ilâhî yan kefederek nazarî ve amelî kemali elde etmek için büyük bir mücadeleye koyulur. Nefsinin “âdî ve baya güçlerini” hâkimi
Divân lahiyyat ve Açklamas | 27
yeti altna alr. Manevî imkân ve kabiliyetlerinin idraki yolunda adm adm ilerler. Sonunda öyle bir kemal noktasna gelir ki, kendisinde ilâhî sfatla rn, beerî imkânlarn elverdii seviyede gerçekletiini hisseder. O za man her eyle ve her eyin yaratan ile balantl, ilikili olduunu fark eder. Hangi kaynaktan geldiini ve hangi kaynaa döneceini bilir. Nere ye baksa Allah’n yüzünü” görür. O’nun daimî “huzuru” nda düünür ve hareket eder. Beerî irade ile ilâhî irade arasndaki gerilim yok olur. Birin ci derecede kâmil insann gönlü, ikinci derecede ise her ey, ilâhî tecellîye mazhar olur. Artk sûfî her zaman, her eyde O’nunla olduunu idrak eder” .
Kâinattaki, zerreden küreye her mevcud, Allah’n varlnn ve birlii nin, kâinatla özde olmadnn açk bir delilidir. yi düünebilen zekâlar bilinenden bilinmeyeni; görülenden görülmeyeni; hissedilebilir kuvvet lerden ana kuvveti kefedebilir. nsana düen, hââ Allah’la kâinat özde letirerek Allah’ inkâr etmek deil, yaratln srlarn inceleyerek yaratk lardan, Akn ve Mutlak Yaratan’n varlk ve birliini görmektir.
Böylece belirtilmeye çallan Vahdeti Vücud ilkesi ile panteizm ara snda birçok farklarn olduu kendiliinden ortaya çkyor. Bu farklar eletirel bir ekilde ortaya koymann yararl olaca düüncesindeyiz .
PANTEZM LE VAHDET VÜCUD ARASINDAK FARKLAR Panteizm her eyden önce çelimezlik ilkesini ykyor. Çünkü Allah’ in
san ve dünyay tek bir cevher kabul ediyor. Bu evrensel cevher ayn za manda sonlu ve sonsuz, mükemmel ve gayri mükemmel, izafî ve mutlak olacaktr. Eer bu hipotezde sonsuz varsa, yer kaplama ile düüncenin, ruhla vücudun sadece bir karm olacaktr. Fakat yer kaplama ile düün ce, ruhla cisim birbirine indirgenemez ve biribirine muhalif özelliklere sa hiptir.
Sonsuz ile sonlu arasndaki fark hiçbir zaman kapatlamayacaktr. Bir tarafta sonsuz var, dier tarafta sonlular kolleksiyonu var. Bunlarn bir leme noktas nerede? Spinoza bunu bulamad. Ne sonsuzdan sonluyu ç karmay, ne de sonluyu sonsuza balamay isbat edemedi. Yaratma inkâr edilirse, Allah âlem ilikisini açklamak imkânszlar gibi görünüyor.
28 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü srrahu’laziz
olana”m aittir? Semavî dinler, “kulun iradesinin, Tanr’nn iradesine tabî olmasn” isterler. Fakat evvela bana ait bir irade olmal ki, onu bakasnn iradesine tabi klmay düünebileyim”
Panteizm, cevherin mutlak birliini dorulayarak ferdiyat ve ahsiyeti ykyor. ahsiyet yklnca, uurlu ahsa ait olan gerçek ölümsüzlük de yk lyor. Ölümle, “ben”i oluturan öeler, yeni bir birleim için büyük bütün de dalacaktr. Yeniden dirilme, cennet ve cehennem panteizm için sözkonusu deildir
Panteizm, ahlâkî açdan birtakm hususiyetleri yok ediyor. Bunlardan bazlar unlardr: Sorumluluk: Hürriyet ve ahsiyeti kaldrd için, zorun lu olarak sorumluluu da kaldryor. “Ben” olmad için, “ben”in cevap vermek mecburiyetinde olduu fiiller de yok demektir.
yi ile kötü, faziletle günah, deerlilikle deersizlik arasndaki fark yok ediyor. Çünkü panteizme göre her ey, ilâhîlemitir. Oysaki her eyi ilâhî letirmek, her saçmay dorulamaktr.
“Panteizmde akn ulûhiyet anlay olmad için ‘yaratma’ fikri de yoktur. Teizmin en bariz vasf , iradesi olan bir hür yarana fikrine yer ver mesidir. Panteizmde her ey Tanr’da olup bitmektedir. Ondan ayr bir âlem yok ki yaratma olsun.
Panteizm dinî tecrübenin anlalmasn da oldukça güç duruma sok maktadr. Eer, Tanr bir zat deilse, ibadetin, duann ne anlam vardr? Dinî tecrübe, Tanrinsan münasebetine dayanmaktadr. Tanrinsan ayni yetine deil .(…) Panteizm ile Vahdeti Vücud fikrini savunanlar arasndaki en önemli farklardan biri burada karmza çkyor. Panteizm dinî tecrü benin deil, nazarî düüncenin öne sürdüü felsefi bir teoridir; oysa die ri, yaanan bir tecrübedir. Biri hayatn somut veçhesinden kopmu bir sis tem, öteki ise, birçok mutasavvfa göre, bu somutluun, bütün derinlii içinde, yansmasdr” .
Panteistlere göre Allah için hiçbir zatî sfat söz konusu deilken, Vah deti Vücud ilkesini kabul edenlerin tamamna göre Allah’n ilim, irade, kudret, yaratma v.s. gibi zatî sfatlar mevcuttur. Bunlarn “hiçbirisi Cenab Allah’a, düünce ve yer kaplama gibi sfatlar isnat etmemitir. Çünkü bunlar, mahlûkata mahsus sfatlardr”. Felsefi bir teori olan pante izmle, dinî bir tecrübe olan Vahdeti Vücud arasnda en az, “isim” ile “müsemma” arasndaki fark kadar ayrlk vardr.
Divân lahiyyat ve Açklamas | 29
nilen felsefî sistemi görüp de, Vahdeti Vücuda kail olan evliyalardan yüz çevirmek odur” .
Spinoza’ya göre Tanr’nn tezahürü zarurîdir. Onda irade ve ihtiyar yoktur. Tanr hür olan iradesiyle ve diledii gibi önceden takdir etmemi tir.
Mutasavvflara göre Allah, âlemi kendi iradesi ile yaratmtr. Kâinatn hepsi sonradan olma, muhdes ve mümkündür. nsan cüzî iradeye sahip tir. Ceza ve mükâfat, cüzî iradeden mütevellid seçmeye dayanr.
Spinoza’ya göre din, Tanr tasavvurundan yahut ilâhî aktan doan emel ve fiillerin bütünüdür.&nbs