Öner yavru - yenidoguokullari.com...ahmet yusuf ayçiçek bir varmış bir yokmuş, evvel zaman...

33

Upload: others

Post on 21-Feb-2020

18 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış
Page 2: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış
Page 3: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

Öner YavruNev İlkokul Müdürü

HERKESE MERHABA

İlk emri “oku” olan bir dinin mensupları olarak; öğrencilerimize kazandırabileceğimiz en güzel haslet; “okumak” ve “yazmak” tır. İyi bir okur olmak; kelime dağarcığının zenginleşmesini, düşünme ve sorgulama yetisi ile muhakeme gücünü geliştirirken sosyal beceriyi güçlendirerek kişiye entelektüel birikim kazandırır.

Öğrenmenin beşikten mezara kadar gerekliliğinin bilinci ile “okumak” hayatımızın merkezinde yer aldığı zaman; nitelikli okurluk “yazma” faaliyeti ile inkişaf bulacaktır.

Yazmak, yazabilmek; beyin hücrelerimizin kıvrımları arasında vücut bulan düşüncelerimizin kalem ucuna, oradan da beyaz sayfalara mısra mısra dökülüşü demektir. Bu dökülüş bazen bir şiir, bazen bir hikaye, bazen bir makale, bazen bir roman, bazen farklı bir öykü olarak bembeyaz sayfalarda yerini bulur.

Abdülhak Hamit Tarhan; şiiri anlatırken “İnsan bazen aklına gelen bir hayali tanıyamaz, o kadar güzeldir. Zihninde uçan bir fikre yetişemez, o kadar yüksektir. Kalbinde doğan bir hissi bulamaz, o kadar derindir. Bu acz ile feryat koparır…” şeklinde bir niteleme yapmıştır. Kalbimizi, zihnimizi besleyen unsurların temelinde nitelikli bir okuma yer alırsa, ortaya çıkan eser de o kadar güzel olacaktır.

Elinizdeki bu kitap, çocuklarımızın içlerinde var olan sevginin tomurcuklanması, yüreklerinin feryadı, iç dünyalarında var olan güzelliklerin satırlarda yer bulması anlamını taşır. Bu güzel çalışmayı sizlere sunarken emeği geçen tüm öğretmen ve öğrencilerimizi tebrik eder, ömür boyu başarılar dileriz.

Page 4: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

2-A

Page 5: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

Sıla Kotan2-A Sınıf Öğretmeni

FATMA VE MEYVESİ Okulun ilk günleriymiş. Fatma arkadaşları ile teneffüste oyunlar oynuyor çok güzel vakit geçiriyormuş. Ailesi ona beslenme için harçlık veriyor o da canı istediğinde kantinden istediğini alıyormuş. Ailesi harçlık vermediğinde üzülüyor illa da para verin diyerek ayak diretiyormuş. Ailesi her şeye sahip olmasına rağmen kızının bu aç gözlülüğüne üzülüyormuş. Kızlarına fakir çocukların hikâyelerini anlatıp kanaat sahibi olmalarını istiyorlarmış. Fatma, öğretmenini çok iyi dinleyen bir çocuk olmasına rağmen bu kötü huyundan bir türlü vazgeçmiyormuş.

Bir gün sınıfa Süleyman isminde yeni bir öğrenci gelmiş. Süleyman çok terbiyeli sakin bir çocukmuş. Öğretmenini çok iyi dinliyor teneffüslerde oyun oynuyormuş. Fakat hiç para harcamıyormuş. Fatma bir gün Süleyman’a hadi gel kantinden meyve alalım demiş. Fakat Süleyman benim param yok ki demiş. Fatma gururlanarak benim var: hem de 10 TL var, istediğimi alırım demiş. Süleyman çok üzülmüş ve sen al o zaman demiş. Fatma da senin paran yok diye meyvesiz kalamam deyip kantine gitmiş ve istediğini almış. Süleyman’ın gözü önünde meyvesini yemiş ve ona bir parça bile vermemiş. Süleyman üzgün şekilde oturmaya devam etmiş.

O sırada öğretmen gelmiş ve ders başlamış. Dersin ortasına yakın Fatma kıvranmaya başlamış. Karnı çok ağrımaya başlayan Fatma acı içinde kıvranıyormuş. Öğretmeninden izin isteyip tuvalete gitmiş. Karın ağrısı bir türlü geçmiyormuş. Öğretmen mecbur kalıp annesini çağırmış. Annesi acaba ne oldu deyip kızın doktora götürmüş. Doktor, Fatma’yı güzelce muayene etmiş fakat karın ağrısının sebebini bulamamış.

En son ne yedin diye sormuş doktor:Fatma. Meyve yedim demiş.Doktor: Nerede yedin?

Page 6: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

Ahmet Yusuf Ayçiçek

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış. Yılanlar, kartallar, timsahlar, kuşlar… Bir gün iki tane kuş varmış. Birisi baba olacakmış, birisi de anne olacakmış. Bir gün ikisi de yuvada yokmuş. Birkaç tane kartal yumurtayı almaya çalışmışlar ama alamamışlar. Çünkü ormandaki bütün kuşların yarısı onlara taş atmaya başlamışlar. Sonra kartallar hemen kaçmışlar ve o sırada yumurtanın sahipleri gelmiş. Diğer kuşlara sormuşlar:

- Ne oluyor burada? Diğer kuşlar : - Kartallar yumurtanızı almaya çalıştılar. Biz de onlara taş attık.

Yumurtanın sahipleri, kuşlara teşekkür etmiş. Ertesi gün göle gitmişler. Bu sefer timsahlar ağacın yarısını kırmışlar. Sonra çıkmaya çalışmışlar ama çıkamamışlar. Sonra biraz daha kırmışlar. Tam yumurtayı alırken ormanın bütün kuşları kafalarına yine taş atmaya başlamışlar. O sırada yumurtanın sahipleri gelmiş. Yine sormuşlar:

- Ne oluyor burada? Diğer kuşlar: - Bu sefer de timsahlar ağacı kırarak yumurtayı almaya çalışmışlar. Biz de yine kafalarına taş atmaya başladık.

Yumurtanın sahipleri bir plan yapmış. Yüksek sesle sabah göle gidip geleceklerini en fazla 1-2 saat süreceğini söylemişler. Gece olmuş, uyumuşlar. Sabah olmuş göle gitmiş gibi yapmışlar. Sonra uzak bir ağacın arkasına saklanmışlar. Bu sefer yine kartallar gelmiş. Sonra biraz konuşmuşlar, yumurtayı tam alırken doğacak kuşun babası kartalı gagasıyla ısırmış. Sonra kartallar bir daha hiç gelmemiş.

O günden sonra kuşlar mutlu mesut yaşamışlar. Ve bir gün yumurta çatlamış. Küçük kuşun annesi babası çok mutlu olmuşlar. Bir daha da kimse onlara saldırmamış.

KUŞ

Fatma: Okulda, arkadaşlarımın yanında yedim.

Doktor Fatma’nın cevabından birazcık bencil olduğunu hissedip:Kızınız gayet sağlıklı, hiçbir ağrı olmaması lazım, bu nedenle ağrısının geçmesi için üç tane ağrı kesici iğne yazmak zorundayım demiş.Fatma iğneyi duyunca çekinip korkmuş. Aklına en son yediği meyve ve tabii ki Süleyman gelmiş. Paylaşsaydım belki ağrımazdı diye düşünmüş. Ve doktora sormuş:

Fatma: Şeyyy, ben bir şey sorabilir miyim acaba?Doktor: Buyur kızımFatma: Şeyy, hımmm, şimdi ben meyve yedim ya.Doktor: Evettt, sonraFatma: Süleyman diye bir arkadaşım vardı, onun da canı çok istiyordu. Ama ben ona hiç vermedim. Acaba karnım ondan ağrımış olabilir mi diye.Doktor: Evettt demiş, ağrının sebebi şimdi anlaşıldı. Dürüst olduğun için seni tebrik ederim öncelikle. İnsanın yanlışını anlayıp düzeltmesi çok güzel bir davranıştır. Zaten Peygamberimiz de aç olan çocuklara çok yardım eder onları çok severmiş. Şimdi sen arkadaşına güzelce bir meyve ikramı hazırlayıp onu mutlu edersen hiçbir ağrın kalmaz demiş.Fatma: Tabi ki hemen hazırlarım. Hatta kendi harçlığımdan alırım, ailemden bir şey istemem.

Annesi bu duruma çok mutlu olup Rabbine çok şükretmiş. Fatma da bu olay üzerine paylaşmanın önemini anlayıp ailesine karşı daha anlayışlı, arkadaşlarına karşı daha yardımsever olmuş.

Sıla Kotan2-A Sınıf Öğretmeni

Page 7: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

İstanbul’da gece boyunca yağmur yağdı. Yağmurun kokusu şehir sakinlerinin içini huzurla doldurmuştu. Sabah olmasına rağmen yağmur hala devam ediyordu. Sekiz yaşındaki Belinda yağmurun sesi yüzünden uyandı. Belinda hemen cama çıkıp dışarı baktı ve ağlamaya başladı. Annesi Belinda’nın sesini duyar duymaz yanına koştu.

- Ne oldu kızım?

- Anne bugün yeni açılan parka gidecektik. Ama yağmur yağıyor.

- Üzülme seni daha güzel bir yere götüreceğim.

- Peki ama nereye?

- Orası sürpriz.

Yolda su birikintisine basarak ve zıplayarak gittiler. Ve çocuk kütüphanesine girdiler. Orada çocuklar, oyuncaklar ve kitaplar vardı. Belinda bir kitap seçip okudu. Kitabın adı Maceralar Ülkesi’ydi. Belinda annesine dedi ki:

- Anne buraya sık sık gelelim dedi. Kitaplarını alıp eve döndüler.

YAĞMURLA GELENMACERA

Belinay KurtArda Aydın

KURT İLELEYLEK

Pisboğaz kurt, avladığı hayvanı yerken boğazına kemik takılmış. Kendisi çıkaramamış. Gideyim de hekim leyleği bulayım o çıkartsın demiş.

- Ocağına düştüm hekim kurtar beni şu kemikten demiş. Leylek demiş ki:

- Benim için çok kolay, gagamı ağzının içine sokup çıkartırım demiş. Kemiği çıkartmış ve karşılığını istemiş. Kurt da:

- Her iyiliğin karşılığı olmak zorunda mı gagan ağzımın içindeyken seni yiyebilirdim ama yemedim demiş.

Page 8: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

DENİZ KUMSALAGİDİYOR

Berin ZeynepGranda

Deniz o gün çok heyecanlıydı, çünkü kumsala gidecekti. Annesi Sevinç Hanım: “Haydi Deniz gideceğiz hazırmısın?” dedi. Deniz iki dakika daha deyip geçiştirdi ama aradan beş dakika geçmişti. Deniz’in annesi biraz kızmıştı çünkü Deniz hala gelmemişti. Sevinç Hanım dayanamayıp kızının odasına girmiş gördükleri karşısında şaşırmıştı. Deniz bütün eşyalarını valize koymaya çalışıyordu. Annesi valizdeki oyuncak ve kıyafetlerin yarısını boşaltmış ve Deniz’in babası Fatih Bey’i çağırıp arabayı hazırlamasını söylemiş, sonra birlikte aşağıya inip yola koyulmuşlardı.

Yolculuktan pek hoşlanmadığı için gördüğü farklı kuşlar bile sıkıntısını giderememişti. Gittiklerinde ilk yapmak istediği denize veya havuza girmekti. Kumsalın orda konaklayacakları otele varmışlar. Deniz çok heyacanlanmıştı, hemen mayolarını giyip denize girmiş sonra kumdan kale yapmış ve çok çabuk akşam olmuş. Biraz daha kalmak istese de anne ve babası heyecanını ertesi güne saklamasını istemiş.

Ne de olsa sabretmek bir erdemdi.

Bir kumsal maceresı ertesi gün tekrar yaşamak umuduyla o günlük sona ermiş.

Bir gün Özlem diye bir çocuk yaşarmış. Onun en iyi arkadaşı Güneş diye bir kızmış.

Bir gün Güneş, Özlem’in evine gitmiş. Annesi Ayşe Hanım çorba yapmıştı. Özlem bu çorbayı çok sevmiyormuş. Ama Güneş çorbayı çok beğenmiş. O akşam herkes yemeğine besmele çekerek başlamış. Bu yüzden masadaki yemekler hiç azalmamış. Özlem ve ailesi çorbalarını paylaşmak için komşularını da eve davet etmişler. Bütün bunları gören Güneş Özlem’i daha çok sevmeye başlamış.

Eve gittiğinde yaşadıklarını annesine anlatmış ve huzurlu bir uyku geçirmiş.

GÜNEŞ VEÖZLEM

Berra Nur Yazıcı

Page 9: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

ÇINAR AĞACIİLE SAZ

Muhammed Ensar Turan

Kocaman bir çınar ağacıyla incecik bir saz birbiriyle konuşuyormuş. Çam ağacı, saza tepeden bakarak şöyle demiş:

- Bir kendime bir de sana bakıyorum da ne kadar ince canlılarsınız böyle? En küçük rüzgarda hemen beliniz bükülür. En küçük su damlası anında sizi ürpertir.

- Haklısın demiş saz.

Çınar ağacı iyice küçümsemiş sazı.

- Bir de bana bak. Gövdem senin gövdenin neredeyse 100 katı. Kuşların çokluğundan dallarım gözükmüyor. Dilersen gel benim gövdeme sığın, birlikte yaşayalım. Saz çınar ağacının söylediklerini gülerek karşılamış.

- Ben inceyim. Ama rüzgardan kırılmam. Gövdem çok esnektir. Der demez bir fırtına ortalığı birbirine katmış. Rüzgar zavallı çınar ağacını ve sazı kökünden söküp uzaklara fırlatmış. İşte o zaman anlamışlar kendini beğenmiş davranarak hata ettiklerini.

Eski zamanlarda çiftlikteki kuzular hep beraber yaşarmış. İçlerinden biri hep dışarı çıkmak istermiş. Çünkü dışarıyı çok merak edermiş. Nasıl bir yer olduğunu düşünürmüş.

Bir gün dışarı çıkmaya karar vermiş. Dışarı çıkmış, çiftlikten ayrılmış. Bir süre sonra arkasına bakınca çiftliği göremez olmuş. Çok korkmuş. Çiftliği aramaya başlamış. Bulamamış, gittikçe uzaklaşıyormuş.

Artık yalnızmış. Kendi ismini YALNIZ KALAN KUZUCUK diye değiştirmiş. Arkadaşlarını çok özlüyormuş. Birden bire bir kuzu sesi duymuş. Yalnız kalan kuzucuk sese doğru yaklaşmış. Bir de bakmış ki, çiftlik... O kadar mutlu olmuş ki...

Bütün ailesine ve arkadaşlarına söz vermiş. Bir daha çiftlikten uzaklaşmayacakmış. Ve sözünde durmuş.

YANLIZ KALANKUZUCUK

Hale Akkuzu

Page 10: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

MAKİNADAN KAÇANÇORAP

Muhammed HamzaSamsama

Bir gün yıkanmaktan hoşlanmayan çorap, kaçmaya çalışmış ve başarmış. Sonra asansörle dışarıya çıkmış. Oradaki çöpçü çorabı aldı çöpe attı. Çöpte pislendi ve çöp kamyonu çöpü aldı. Çorap çöpten atladı, orada çok güzel bir çorap vardı herkes o çorabı kıskanıyordu. Diğer çorap yıkanmak istedi. Gitti ama sineklerden sıkıldı, kaçtı.

Sonra bir maymun onu yakaladı ve çoraba muzla vurdu. Üstü muz oldu çorabın. Maymun çorabı attı. Aslanlar üstüne bastı çorap delik oldu.

Zürafalar üstüne bastı ezildi, yuvarlanarak da gitti. Bir ev gördü orada bir çamaşır makinası vardı, makineye girdi yıkandı. Biri dikiş yapıyordu, eşyaların arasına girdi çorap da dikildi ve onun da yırtıkları gitti. Artık onu da kıskandılar ve artık o da güzel bir çorap oldu.

Bir yaz günüymüş. Murat isimli bir çocuk yaşarmış. Murat annesine bir sürpriz yapmak istemiş. Sürpriz olarak annesine bir gül almak istemiş. Parasıyla bir demet gül almış.

Kardeşleriyle beraber annesinin kapısını çalmışlar. Annesi kapıyı açtığında çok şaşırmış. Çok sevinmiş. Çocuklarıyla gurur duymuş.

Çocuklar bahçede oynarken şimdi de annesi onlara sürpriz yapmak istemiş. Orta boylu çikolatalı pasta yapmaya karar vermiş. Çocuklar eve gelince annesi ve çocukları afiyetle pasta yemişler. Babasına da ayırmışlar. O günden sonra mutlu ve huzurlu yaşamışlar.

MURAT

Hüseyin Karademir

Page 11: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

KÖTÜ SÖZSÖYLEMEK

Mehmet ArdaKılıç

Bir kuzu varmış. Hiç durmadan arkadaşlarına kötü sözler söylermiş. Bu yüzden arkadaşları onunla hiç oyun oynamak istemiyormuş.

Kötü söz söylediği için yalnız kalmış. Bir gün arkadaşları onu uyarmış. Kuzucuk da yanlış yaptığını anlamış. Karar vermiş. Bundan sonra kötü sözler söylemeyecekmiş. Arkadaşları kuzucuğa inanmışlar. Zamanla kötü söz kullanmadığını göünce tekrar güvenmişler.

Kuzucuk bundan sonra çok mutlu ve huzurlu yaşamış. Yaptığı hatayı fark etmiş ve bir daha eskisi gibi davranmamış.

ÇEKİRGE KARINCAVE KELEBEK

Bir varmış bir yokmuş. Yemyeşil kırlarda üç arkadaş oyun oynuyorlarmış. Bunlardan biri kelebek, öbürü çekirge ve karıncaymış. Farklı olmalarına rağmen çok iyi anlaşıyorlarmış.

Oyun oynarken şiddetli rüzgar çıkmış. Onları ormanın derinliklerine sürüklemiş. Üç arkadaş çok korkmuşlardı. Kelebek yükseldi yükseldi ağaçtan dolayı hiçbir yeri göremedi.

Yola çıkmaya karar verdiler. Gittiler gittiler birisi uçtu, birisi zıpladı, birisi de yürüdü. Yollarına su birikintisi çıktı. Çekirge zıpladı kelebek uçtu karınca orada kalakaldı. Kelebek arkadaşının geçemediğini gördü geri dönüp arkadaşına seslendi: “Kanatlarıma çık da seni geçireyim su birikintisinden” dedi. Böylece hepsi geçti.

Yola devam ettiler sonra büyük bir ağacın yanında çekirge duruverdi. Ben bu ağacı tanıyorum dedi bu arada karanlık da çökmüştü, oracıkta uyuyuverdiler. Sabah olunca birde baktılar ki evlerindeler hepsi büyük sevinç yaşadılar, dostlukları ömür boyu sürdü.

Miray Karagöz

Page 12: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

SPORCUKARINCA

Muhammed YunusKaya

Bir gün bir karınca varmış. Yolda yürürken bir kibrit çöpü görmüş. Onu alıp evine götürmüş. Sonra onunla spor yapmaya başlamış, halter gibi. Devamlı kaldırıp indiriyormuş. Bir gün aynanın karşısına geçmiş bir bakmış ki kolları vepazuları çok gelişmiş. Hemen koşup kraliçe karıncaya anlatmış.

- Ben kibrit çöpüyle kaslarımı geliştirdim ve hergün karınca birliğine 10 tane yiyecek yerine 20 tane taşıyorum çok güçlendim demiş. Kraliçe karınca çok sevinmiş.

Bütün karıncalara emir vermiş, bütün karıncalar kaslarını geliştirip spor yapmışlar, hem sağlıklı kalmışlar hem de o bölgenin en çok yemek toplayan ve diğer karınca birliklerine yardım edip hediyeler dağıtan birliği olmuşlar. Demek ki spor çok önemli ve faydalıymış.

YAĞMURUİZLEMEK

Bir gün odamda yağmuru izledim. Yağmur durunca birden rengarenk bir şey gördüm.

Koşarak annemin yanına gittim. Annem bana gördüğüm şeyin gökkuşağı olduğunu anlattı. Sevindim. Annemden izin alarak parka çıktım. Arkadaşlarımı görünce yeni aldığım topu getirdim ve güzel bir maç yaptık.

Muhammed YusufKamar

Page 13: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

GERÇEKDOST

Mustafa Küçük

Zeynep, tenefüs zili çalınca okulun kantinine gitti. Bir paket çikolata aldı. Sonra bahçeye çıktı. Bir kenarda oturan sınıf arkadaşı Dilara’yı buldu. Çikolatasının yarısını arkadaşına verdi. Dilara, Zeynep’in sınıfına yeni gelmişti. Görünüşte çok fakir olduğu belliydi.Üzerinde daralmış eski bir önlük ve eski ayakkabıları vardı. Dilara tenefüslerde hiçbir şey alıp yiyemiyordu.Dilara fakir olduklarını söylememişti. Ama Zeynep anlamıştı. Zeynep bisküvi, sandviç, çikolata vb. aldığı yiyecekleri hep onunla paylaşıyordu. Dilara’nın dersleri iyi idi. Tek hatası yazısıydı. Yazıları çok küçük yazıyordu. Yazdığı yazı çok zor okunuyordu.Bir gün zil çaldığında Dilara ve Zeynep sınıfta yalnız kalmışlardı. Zeynep: ”Dilara neden bu kadar küçük yazıyorsun?”dedi. Dilara, yazısını tamamlayınca defterini kapattı ve Zeynep’e döndü. Dilara: ”Ben defterim bitmesin diye küçük yazıyorum. Biz çok fakiriz. Defterim bittiğinde babam defter alamaz diye korkuyorum.”dedi.

Zeynep bu duruma çok üzülmüştü, eve gelir gelmez kumbarasındaki paraları çıkarıp saydı. Dilara’ya beş tane defter almaya karar verdi. Zeynep ailesine de bahsetti. Babası ”Yarın markete gidip yiyecek bir şeyler alalım.”dedi. Annesi de “Giyecek bir şeyler alalım.”dedi. Konuşmaları duyan Zeynep’in ablası kumbarasını getirdi ve “Benim paramla çanta ve boya kalemi alabiliriz.”dedi. Ertesi gün babası Zeynep ile okula gitti, okul müdürü ile görüştü. Dilara’nın ev adresini aldılar. Hazırladığı iki koliyi evlerine bıraktı. Annesi gelen yardımları görünce çok sevindi. Bir gün sonra sınıfa başka biri olarak gelmişti. Yeni önlüğünü,yeni ayakkabılarını giymişti. O gün ev ödevini de çok güzel yazmıştı. Artık küçük yazmasına gerek yoktu. Dilara, Zeynep’e çok mutlu olduğunu söyledi. Zeynep de arkadaşını mutlu gördüğü için çok sevinçliydi. Arkadaşını mutlu ederek kendide mutlu olmuştu.

FİNCANKAVGASI

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde Elif diye bir kadın varmış. Onun oğlu Hamza çok dürüst bir çocukmuş. Elif Hanım’ın bir fincanı varmış. O fincan çok eskiymiş her yeri kırıkmış. Elif Hanım yeni fincan almayı düşünüyormuş.

Ve Elif hanım yeni fincan almış. Yeni fincan eski fincanla dalga geçiyormuş. Eski fincan ise çok üzülüyormuş. Elif hanım bir gün eski fincanı tamir etmiş ve eski fincan çok sevinmiş. Yeni fincan ile eski fincan çok mutlu olmuş.

Ömer FarukErdal

Page 14: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

MAVİŞ İLE PEMBİŞİNHİKAYESİ

Rumeysa Burca

Bir varmış bir yokmuş günlerin birinde Rumeysa adında bir kız varmış. Bu kızın iki tane tavşanı varmış. Bu tavşanlar kızmış, isimleri Maviş ve Pembiş’miş.

Bir gün Rumeysa’nın Berin diye bir arkadaşı varmış bir gün Rumeysalara gitmiş. Berin’in annesinin adı Aysel’miş. Rumeysa’nın annesinin adı da Sevgiy’miş. Bir gün Berin ile Rumeysa Maviş ve Pembiş’i dışarı çıkarmışlar. Sonra Maviş ve Pembiş kaybolmuş. Berin ve Rumeysa çok endişelenmişler. Annelerine onların kaybolduklarını anlatmışlar.

Maviş ve Pembiş çok korkmuşlar. Birisi onları bulmuş ama Rumeysa’nın tanıdığı imiş o. Birkaç gün onları evde tutmuş. Onları içeri almış ve yuva yapmaya başlamış, akşam olmadan yuvayı bitirmiş. Ve onların yuvasını süslemiş. Ve onları içeri koymuş, onlara yemek getirmiş. Oyuncak almış, onlara her şeyi yapmış. Bir gün yaşlı kadın Rumeysalara gitmiş ve orda kahve içmişler, yemek yemişler ve birçok şey yapmışlar. Yaşlı kadın onları evde serbest bırakıp markete gitmiş.

Aradan 1 saat geçmiş ve yaşlı kadın gelmiş. Artık bir yere gidip onların sahibini bulayım demiş, 20 tane eve sormuş. Kimsede değilmiş ama tek gezmediği yer Berin’lermiş. Berin’gile gitmiş ve onların değilmiş. Ama Rumeysa’nın olduğunu söylemiş. Yaşlı kadın Rumeysa’ya vermiş. Ve sonsuza dek beraber kalmışlar.

COCUK VEARKADAŞLARI

Bir gün bir çocuk, arkadaşlarıyla oyun oynarken hepsinin babası geldi ve eve çağırdı. Çoçuk tekrar dışarı çıkabilmek için babasını dinledi. Eve gelip elini yüzünü yıkadı. Hemen masaya oturdu. Oyun oynarken acıktığını hissetmemiş. Ama aslında çok acıkmış.

Yemeğini yedikten sonra babasından izin alarak bir çikolata aldı. Parka gitti ve arkadaşlarını beklemeye başladı. Bütün arkadaşları parka gelince çocuk elindeki çikolatayı açtı ve arkadaşlarıyla paylaştı. Tekrar saatlerce oyun oynadılar. Artık gece olmuştu. Çocuk arkadaşlarıyla vedalaştı ve eve döndü. O gün mutluydu. Çünkü paaylaşmak güzel bir şeydir.

Mehmet SabriÜçeş

Page 15: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

CİVCİVİ OLMAYANTAVUK

Süeda Dilbirliği

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir tavuk varmış. Bu tavuğun hiç civcivi olmazmış. Bir gün yumurtlamış. Yenilecek yumurta olduğunu sanıyormuş ama o bir civciv yumurtasıymış. Bir tane daha yumurtası olmuş. O da civciv yumurtasıymış ama bunu hiç bilmiyormuş.

Bir gün yumurta çatlamış. Tavuk şoka uğramış. Demiş ki: “Aman Allah’ım! Yumurtama ne oluyor böyle?” Sonra diğer arkadaşlarını çağırmış. Eşek, tavuk, horoz hepsini çağırmış. Sonra herkes de şoka uğramış. Yumurtadaki çatlak gittikçe büyümüş. Sonra sarı bir baş belirmiş, ardından ayaklar çıkmış. Sonra tavuk anlamış ki bu bir civciv yumurtası. Sonra herkes çık çık çık demeye başlamış. Sonra civciv yumurtayı kırmış. Hep çık çık dedikleri için adının çık-çık olduğunu sanmış civciv.

Tavuk bu ne güzel civciv demiş. Sonra civciv dışarı çıkmış. Civciv hoplaya zıplaya “Benim adım çıııııık çııııııık” demiş. Ardından havada

uçan bir şeyler görmüş. Bunlar kuşmuş. Ama bunların kuş olduğunu bilmiyormuş. Demiş ki “Keşke bunların da adını bilseydim çok güzel uçuşuyorlar havada”. Sonra annesi Çıkçık’ı arkadaşlarıyla tanıştırmak istiyormuş. Babası ise ona bahçeyi göstermek istiyormuş. Ardından hava kararmaya başlamış. Çıkçık çok yorulmuş. Bitkin bir şekilde kümese dönmüş. Sonra uyumuş.

Sabah olduğunda annesi, diğer yumurtanın da civciv yumurtası olup olmadığını düşünmeye başlamış. Sonra yumurtayı almış. Kulağının yanına koyup dinlemiş. Ama hiç ses çıkmıyormuş. Ardından günler geçmiş ama yumurta çatlamamış. Sonra tavuk üzülmeye başlamış, neredeyse ağlayacakmış. Baba tavuk diyormuş ki “Bence onu bırakalım zaten çatlamayacak ki.” Anne tavuk ise “N’olur birkaç gün daha bekleyelim.” diye ısrar etmeye başlamış. Ardından anne tavuk kümese gitmiş. Çıkçık dün gibi hoplaya zıplaya “Benim adım çıııık çıııık” demeye devam ediyormuş.

Anne tavuk yine yumurtayı alıp kulağının yanına koymuş. Yine hiç ses yokmuş. Yine hava kararmaya başlamış. Çıkçık yine bitkin bir şekilde kümese dönüyormuş.

Ertesi gün anne tavuk uyanmış. Sonra bir ses duymuş. Çıkçık’a bakmış ama o uyuyormuş. Sonra diğer yumurtaya bakmış. Bir de ne görsün, yumurta çatlamış! Diğerlerine haber vermiş. “Gelin, gelin. Bakın diğer yumurtam da çatladı.” demiş. Baba tavuk demiş ki: “Yumurtamız çatlıyor. He-he heyyyyt” Böylece herkesi yanına toplamış. Çıkçık gözleri kocaman açık bir şekilde şaşkınlıkla izliyormuş. Sonra yumurta kırılmış bir de ne görsünler! Erkek bir civciv. Hem de tombiş mi tombiş siyah mı siyah bir civcivmiş bu. Sonra anne tavuk, baba tavuk ve kümesteki hayvanlar çok mutlu olmuş. Sonra herkes, anne tavuk ve baba tavuğu tebrik etmiş.

Diğer civcivin adını da Tıktık koymuşlar. Tıktık da Çıkçık gibiymiş. O da hoplaya zıplaya

Page 16: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

hep şöyle diyormuş: “Benim adım tıııık tıııık, benim adım tııııık tıııık” Sonra baba tavuk anne tavuğa şöyle demiş: “Seni tebrik ediyorum. Bu kadar tatlı civcivlerimiz olacağını hiç tahmin etmemiştim. ”Anne de tabiî ki utanmış. Tıktık ile Çıkçık oyun oynarken 2 adam görmüşler. Adamlar birbirlerine şöyle diyormuş: “Bugün akşam şuradaki çiftliğe bir soygun yapalım mı?” Tıktık ile Çıkçık kulaklarını 4 açıp adamları dinlemeye başlamışlar. Sonra kümese koşa koşa gitmeye başlamışlar. Annelerinin ve babalarının yanlarına varmışlar. İkisi bir ağızdan: “Anne, baba!” Sonra anne ve baba tavuk: “Bir soluklanın hele, nefes nefese kalmışsınız.” demişler. Sonra Tıktık: “Annecim, babacım! 2 tane adam gördük. Bu adamlar kendi aralarında bu gece çiftliğe soygun yapacaklarını konuşuyorlardı. ”Çıkçık demiş ki: “Evet Tıktık doğru söylüyor anne.” Anne ve babaları buna pek inanmamışlar ama yavrularını yalan söylemeyeceklerini biliyorlarmış.

Sonra çiftlikte bir toplantı yapmaya karar

Köpek de içinden benim çok güçlü olduğumu düşünecekler diye onları kırmamış ve onlar aralarında şöyle fısıldaşıyorlarmış: “Acaba köpek bu görevi yapabilir mi, ona güvenebilir miyiz?” Sonra eşek demiş ki: “Ben o köpeği tanırım o çiftliğin ilk üyesiydi. Onun adı da Karabaş’tır. O köpeğe güvenmeliyiz, onu seçmeliyiz bence” demiş. Sonra köpeği çiftçinin yanındaki eve gitmesini rica etmişler. Köpek havalı bir şekilde söylenilen evin yanına gitmiş. Sonra diğer hayvanlar uyumuş. Saatler geçmiş ama 2 adamdan iz yokmuş.

Sonra köpek içinden keşke o civcive ve o tavuğa güvenmeseydim diye söylenmeye başlamış. Tıktık hala uyumamıştı, çünkü o adamların geleceğini biliyordu. Kendi kulaklarıyla duymuştu bunu. Kendine güveniyordu. Sonra köpek uyuya kalmış. Sonra Tıktık gizlice izlemeye devam ediyormuş ki adamlar gelmiş. Ne yapacağını şaşırmış. Köpeğin uyuya kaldığını görmüş. Sonra öyle bir bağırmış ki çiftliğin hepsi uyanmış. Köpek de uyanmış. Sonra bütün çiftlik

vermişler. Horoza haber vermişler. Baba tavuk: “Horoz kardeşim benim! Bir öt de şu çiftliği buraya topla. ”Sonra horoz bir ötmüş: “üüüürrrü üüüüüü” Çiftlik hayvanları bunun horozun sesi olduğunu anlayıp yanına koşmuşlar. Tüm çiftlik hep bir ağızdan: “Neden bizi buraya çağırdınız?” demişler. Sonra baba tavuk: “Civcivlerim Çıkçık ve Tıktık 2 adam görmüşler. Bu iki adam da buraya soygun yapacaklarmış. Benim yavrularım asla yalan söylemez. Bir nöbetçi koymalıyız ki bize sesiyle haber versin.” demiş.

Sonra köpek arkadan çıkmış. Ben çiftliğin köpeğiyim bana güvenebilirsiniz. Ben tek başıma bu nöbetçiliği yapabilirim” demiş. Baba tavuk: “Eeeee siz biraz yaşlı değil misiniz acaba? O kadar uzun süre dayanabilir misiniz ki?” demiş. Köpek kızgın bir şekilde bağırarak: “Elbette üstesinden gelirim. Yaşlı olsam bile kaç yıl bu çiftlikte yaşadım. Çiftliği çok iyi bilirim ben. Bu yüzden bu işi bana vermelisiniz.” demiş. Sonra köpek dışındaki hayvanlar toplanmış. Köpeğe azıcık uzağa gitmesini söylemişler.

adamların etrafında çember oluşturmuş. Çiftçi de uyananlar arasındaymış. Çiftçi koşup evden tava ve sopa alıp tekrar dışarı çıkmış ve hayvanların oluşturduğu çemberin birazcık bozulmasına sebep olmuş. Hayvanların arasından geçerek, adamların önüne kaşlarını çatarak ve kızgın bir şekilde şöyle demiş: “Siz nasıl olur da benim çiftliğime girersiniz? Benden izin almadan kimse bu çiftliğe giremez. Çünkü bu benim çiftliğim” demiş. Sonra elindeki tava ve sopa ile adamları kovalamış. 2 adam da son sürat kaçışmaya başlamış.

Sonra çiftçi çiftlikteki hayvanları tebrik etmiş ve başlarını okşamış. Bağırarak ve mutlu bir şekilde: “İyi ki bu güzel hayvanları içeren güzel bir çiftliğim var” demiş. Bundan sonra köpek Karabaşın yanına genç bir köpek daha almışlar ve Karabaş içinden: “Kendime bu kadar güvenmemeliydim. Zaten bir civcive uyup bir işi beceremedim” demiş. Ve bütün çiftlik bundan sonra mutlu bir hayat sürmüş.

Süeda Dilbirliği

Page 17: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

2-B

Page 18: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

Bekir Tamer2-B Sınıf Öğretmeni

FİBERİYE İLE BİBERİYEZamanın birinde Ayşe Hanım adında çalışkan bir ev Hanımı varmış. Rabbinden sürekli hayırlı evlatlar istiyormuş. Gel zaman git zaman ikiz çocukları olacağını öğrenmiş. ‘Ben Rabbimden bir evlat isterken şimdi bana iki evlat veriyor’ diyerek Rabbine şükrediyormuş.

İkizlerini heyecanla beklemiş ve sonunda iki nur topu gibi bebek aynı anda dünyaya gelmiş. Bebekler birbirlerinin tıpatıp aynısıymış. Gözleri, kaşları, saçları… ağlamaları bile aynıymış. Birisi ağlayınca diğeri de ağlıyormuş. Birisi gülünce diğeri de gülüyormuş. Birisi mama isteyince diğeri de acıktım der gibi agu gugu yapıyormuş. Ailece ne isim vereceğini düşünmüşler, herkes bir tavsiyede bulunmuş. Fakat Ayşe Hanımın aklına hep Ahmet ve Mehmet ismi geliyormuş.

Çocuklar büyüyor, Ayşe Hanım hem zorlanıyor hem de büyük bir sevgiyle onlarla ilgileniyormuş. Geceleri uyanırlarsa birinin üzerine sağ elini, diğerinin üzerine sol elini koyup çok güzel ninniler söylüyor, ilahiler okuyor, masallar anlatıyormuş. İkiz kardeşler dinlemekten mest olup uyuya kalıyorlarmış.

İkizler epeyce büyüyüp okul yaşına gelmiş. Ailesi ikizleri aynı okulun aynı sınıfına yazdırmış. Okul derslerine çok seven kardeşler birbirlerine destek oluyor, beraber oyun oynuyor güzel güzel yaşıyorlarmış. Fakat bir gün Ahmet bilgisayarda bir oyun görmüş, ilgisini çekip açmış. Oyuna o kadar dalmış ki o gün kardeşini, ailesini, ödevini unutmuş. Ertesi gün okula gidince öğretmenine çok mahcup olmuş. Ödevlerime daha dikkat ederim demiş kendi kendine. Fakat eve gidince kendine verdiği sözü unutup yine internetteki oyuna dalmış.

Artık eve gelince oyuna dalıyor, okula gidince çok üzülüyor, okul başarısı düşüyormuş. İkizi Mehmet daha dikkatli, başarılı ve mutlu olmaya devam ederken Ahmet daha mutsuz ve başarısız bir çocuk olmuş. Hatta Ahmet daha hızlı oyun oynamak için ailesine zorla

Page 19: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

Fiber internet aldırmış. Ailesi de ona Fiberiye ismini takmış. Herkes ona Fiberiye diyormuş. Çünkü her işini dikkatsizce çok hızlı yapıyor, oyun oynarken hiç kimseyi dinlemiyormuş. Kardeşi Mehmet bu duruma çok üzülüyor çareler düşünüyormuş. Ne yapsam da kardeşimi bu beladan kurtarsam diyormuş ve Allahü Tealaya dualar ediyormuş.

Bir gün Mehmet ve annesi pazara gitmişler. Aslında Ahmeti de çağırmışlar ama o Fiber hızdaki oyunu bırakıp gelmemiş. Mehmet pazarda gezerken bir çok şey görmüş. Fakat içlerinden bir koku dikkatini çekmiş. Görmediği halde burnuna gelen bu koku ne de güzel kokuyormuş… Kokuyu doya doya içine çekmiş.

Gezmeye devam ederken, zihninde değişik bir şeyler olmaya başlamış. Sanki beyin gücü daha da artıyor, baktığı ve okuduğu herşeyi daha iyi anlıyomuş gibi hissediyormuş. Sanki sihirli bir güç gibi gelmiş bu koku ona.

Mehmet: Anne bu ne kokusu demiş?

Ayşe Hanım: Oğlum bu Biberiye bitkisidir demiş.

Mehmet: Çok güzel kokuyor, ne işe yarıyor acaba demiş?

Ayşe Hanım: İnsan sağlığı için çok faydalı, zihin açıcı, dikkat toparlayıcı bir koku demiş.

Mehmet : Anne bu kokudan biraz alalım mı, belki bize faydası olur demiş.

Annesi tamam demiş ve bir miktar almışlar. Evde salona bu Biberiye bitkisini koyarak günlük hayatlarına devam etmişler.

Ahmet zaman içinde evde farklı bir koku olduğunu hissetmiş. Onu kokladığı zamanlarda kendini daha mutlu, özgüvenli ve güçlü hissetmiş. Hissettikçe kokuyu içine çekmiş, içine

çektikçe hissetmiş. Kendini iyi hissettiği zamanlarda aklına sorumlulukları geliyor ve sorumluluklarını yerine getirme isteği artıyormuş.

Bir gün oyun oynarken yine kokuyu almış. Kendini hapseden bilgisayar ekranından kafasını kaldırmayı başarıp çevresine bakmış. Kardeşi Mehmet harıl harıl ders çalışırken annesi ev işleri yapıyormuş. Herkes işinde gücünde ben ne yapıyorum deyip bir hışımla ayağa kalkmış. Kendini kısa süreli mutlu ettiğini zannettiği bu elektronik hapisten kurtulmuş. Bilgisayarın düğmesine basıp kapatmış. Hızlıca kardeşinin yanına gidip nerde kalmıştık diye sormuş.

Mehmet bu duruma çok şaşırıp sana ne oldu der gibi bakmış. Ahmet havayı koklar gibi yapıp gözlerini oynatmış. Başarının ve mutluluğun kokusunu alıyorum demiş.

Mehmet hedefine ulaşıp kardeşini kurtardığı için çok mutlu olup Allahü tealaya şükretmiş.

Bekir Tamer2-B Sınıf Öğretmeni

Page 20: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

3 KOLLUNASREDDİN

Ahmet Necip Nasır

Bir varmış iki yokmuş, evvel zaman içinde bir Nasreddin Hoca yaşarmış. Nasreddin Hoca çocukları çok severmiş.

Günlerden bir gün, Nasreddin Hoca yatağında yatıyormuş, kapı “tıktık ..” çalmış. Nasreddin Hoca hemen koşmuş kapıyı açmış, çocukları görünce çok sevinmiş.

- Çocuklar demiş ki Nasreddin Hocaya “Bize masal anlatır mısın?”- “Peki çocuklar, hadi içeri girin etrafıma oturun” demiş ve masala başlamış.

Nasreddin Hoca; “Bir gün dağda geziniyordum, karşıma bir ejderha çıktı. 14 gözü vardı, 14 de kol vardı. Nereye kaçarsam bir gözünü önüme dikiyordu, şöyle diyordu: “Nasreddin Hoca seni yiyeceğim”. Son anda bir elimle boynunu tuttum, diğer elimle kolunu tuttum, diğer elimle de kılıcımı çektim.

- “Dur bir Nasreddin Hoca, senin 3 elin ne zaman oldu?”

- “Yahu çocuklar, ejderhanın 14 koluna niye bir şey demiyorsunuz? Eğer 2 ele kalsaydım ölecektim”.

KURNAZTİLKİ

Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar kurnaz tilki varmış. Bu tilki çok açmış. Diyar diyar gezer ne bulursa yermiş. Gel zaman git zaman, kurnaz tilki çok acıkmış, yürümeye hali kalmamış ve uzanmış, sonra kafasını kaldırmış bir köy görmüş.

Kurnaz tilki hemen köye doğru yürümeye başlamış. Köyde bir çok çiftçi yaşıyormuş. Bir kaçı hayvancılıkla uğraşıyormuş. Tilki aç olduğundan hemen yiyecek aramaya başlamış. Gözüne ilk tavuk görünmüş, hemen yakalayıp yemiş ama doymamış.

Kurnaz tilki gözü daha büyük yemdeymiş. Sonra yavru kuzu görmüş. Kurnaz tilki tam yakalayacakken, çiftçi görmüş ve tilkiyi kovalamaya başlamış. Tilki kaçmış ama aklı yavru kuzuda kalmış. Kurnaz tilki kurnazlığı yaparak yavru kuzuyu kaçırmış ve yemiş. Köylüler de o günden sonra hep nöbet tutmuşlar.

Ali Kerem Koçyiğit

Page 21: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

YUMAK İLEKUMAK

Alper Berat Dinç

Yumak ile Kumak adında iki kedi kardeş varmış. Yumağın beyaz ve kabarık tüyleri varmış, kırmızı burnu varmış. Kumak ise siyah tüylü ve zayıf bir kediymiş. Yumağın dış görünüşü güzel olduğu için herkes onu seviyormuş. Kumak’ı ise bir tek annesi seviyormuş. Kumak kimse kendisini sevmediği için çok üzülüyormuş, onun üzüldüğünü gören annesi de çok üzülüyormuş. Ve Allah’a yavrumu başkaları da sevsin diye dua ediyormuş.

Sonra mahalleye küçük kedileri rahatsız eden çok yaramaz bir çocuk taşınmış. Küçük kedileri korkutup, onları rahatsız ediyormuş. Yine bir gün küçük kediler sokakta oynarken, yaramaz çocuk Yumağı yakalamış. Onu evine götürecekmiş, Yumak: “miyav miyav miyav miyav” diye yardım istemiş.

Onun sesini duyan Kumak yardıma koşmuş.Küçük çocuğu korkutarak, yumağı kurtarmış ve o günden sonra bütün kediler Kumak’a saygı duymaya ve sevmeye başlamış. Çünkü Kumak cesur bir hareket yaparak, Yumak’ı kurtarmış. O yaramaz çocuk da bir daha kedilere zarar vermemiş. Annesi Kumak’ın sevildiğini ve mutlu olduğunu görünce ona: “Başkaları bizleri sadece dış görünüşümüzle sevmez, başka özelliklerimizi de severler” demiş.

MUTİ İLE TUTİ’NİNBULUŞMASI

Bir gün yatak odasının penceresinin önüne bir muhabbet kuşu geldi. Onu görünce çok heyecanlandık, ne yapacağımızı bilemedik.

Sonra pencereyi açtık. Karşımıza sarı ve yeşil renklerde bir muhabbet kuşu çıktı. Yorgun ve ürkekti, çok uzaklardan gelmişti belliydi. Sonra annem onu içeriye aldı. Komşulardan kafes ve yem aldık, karnını doyurduk ve suyunu içirdik.

Ertesi gün annem güvenliğe haber verdi, kuşun sahibi çıkar mı diye bir hafta bekledik. Sonra sahibi bulunamadı. Biz ona güzel bir kafes aldık.Artık o bizim ailemizin neşe kaynağı olmuştu, onu çok seviyorduk. O bizimle babacık kuşçuk diye konuşuyordu.

Artık bizim ailemizden biri olmuştu ve adını Muti koymuştuk. Günler günleri kovalarken bir gün Muti hastalandı, yemeğini yemedi çok üzüldük. Annem Muti’yi veterinere götürdü, veteriner damla şeklinde ilaç verdi. Onu başlığa damlattık O da içe içe iyileşti. Sonra muti yalnız kalmasın diye ona arkadaş almaya karar verdik.

Günlerden bir gün kuşçuya gittik. Muti’ye dişi bir arkadaş aldık. Eve geldik kuşu kafese koyduk. Muti çok şaşırdı mutlu oldu. Sonra Muti’nin arkadaşının adının ne olacağına karar verdik.Adını Tuti koyduk. Tuti ile Muti birbirleriyle kaynaştılar. Böylece Muti’nin yalnızlığı bitmiş oldu ve eşiyle birlikte mutlu mesut yaşıyorlar.

Baha Altın

Page 22: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

KUYRUKLUYILDIZ

Bahar Gör

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir kız yasarmış Balkovanı Kasabası’nda. Adı Balım Kız’mış. Balım Kız’ın üstünde, kuyruklu yıldızın olduğu bir tişörtü varmış. Balım Kız bu tişörtü çok severmiş. Bir gün Balım Kız bahçeye çıkıp oynayacakmış ama yağmur yağıyormuş, onun için çıkamamış. Bunun için oyuncaklarıyla oynamış tişörtünde bir şeyler onu gıdıklamaya başlamış.

Tişörtündeki yıldız birden belirivermiş. Demiş ki;

- Benimle gökyüzüne gelir misin? - Evet. demiş Balım Kız.

Gece olunca gökyüzüne uçmuşlar. Orada gökyüzü çiçeği diye bir çiçek varmış. Balım Kız bayılmış bu çiçeğe. Buluttan pamuk şeker yemişler. Aydan çörek yemişler ve sonrada kuruklu yıldızın anne ve babasını ziyaret etmişler. “Küçük kuyruklu yıldız, keşke orada kalabilsek” diye iç geçirmiş Balım Kız;

- Niye kalamıyoruz ki? demiş.

Küçük kuyruklu yıldız: “Ben doğduğum zaman burda savaş vardı, annem ve babam beni dünyada daha iyi büyütebileceklerini söylediler. Yıldızların kraliçesi de beni dünyaya gönderdi, ama saklanmam gerekiyordu. Senin tişörtününün içine girdim. Babanla beraber almaya geldiğinde nasıl da parlamıştım hatırladın mı, beni sadece sen al istemiştim” demiş.

- Evet hatırladım çok hoşuma gitmişti babama alalım mı demiştim, o da almıştı. Zaten onu üstümden hiç çıkarmak istemiyorum. Ama şimdi ne yapmalıyım, sen sadece üstümdeyken mi canlanacaksın.

- Evet sadece iyi kalpli bir çoçuk üzerine giyerse canlanabiliyorum. Ben seni seçtim ama bundan sonrası sana kalmış. Balım Kız bu olaydan kimseye bahsetmemiş. Gece olduğunda herkes uyurken o tişörtü giyiyor ve küçük kuyruklu yıldızla bilmedikleri ülkere seyahat ediyorlarmış.Aradan yıllar geçmiş Balım Kız büyüdükçe tişört olmamaya başlamış ama bu iki samimi arkadaş birbirnden ayrılmak istemiyormuş.

Fakat zamanın geldiğini ikiside farkındaymış. Bir gün Küçük kuyruklu yıldız ;

- Zamanı geldi küçük arkadaşım sen artık büyüdün demiş. Balım Kız biraz hüzünlenmiş ama kararını vermiş. Küçük kızkardeşini çağırmış ona bir hediyesi olduğunu söylemiş. Küçük kız kardeşi heyecanlamış. Balım Kız kardeşine;

- Bu benim en sevdiğim tişörtüm artık bana küçük geliyor sana versem sen giyer misin? Ona benim gibi iyi bakar mısın? demiş. “Tabi” demiş kız kardeşi, “onu bende çok seviyordum, bana verdiğin için çok teşekkür ederim ablacım” demiş. Balım kız kuyruklu yıldıza veda etmiş.

O gece olup herkes uyuyunca Balım Kız kız kardeşinin odasına girmiş ama yatak boşmuş. Bir tek Balım Kız nereye gittiklerini biliyormuş. Gülümseyerek kendi odasına gitmiş ve küçük kuyruklu yıldızı yine iyi kalpli bir çoçuğa emanet ettiği için huzurla uykuya dalmış.

Page 23: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

ARI VE PAPATYA

Berfin Solmaz

Bir varmış bir yokmuş. Bir tane arı varmış, adı da Vızvız’mış. Vızvız bir gün kovandan çıkmış. Bir papatyaya rastlamış. “Bu ne güzel bir papatya” deyip üstüne oturmuş.

“Off” papatya arıya çok kızmış “Git üstümden kötü arı”. Vızvız: “Özür dilerim farketmeden oldu. Papatya senden küsüm artık benimle konuşma”. O an küçük bir çocuk gelmiş “Niye kavga ediyorsunuz” dedi. Arı: “Papatyaya sor”. Papatya: “Benim üstüme oturdu”.

Çocuk: “Ama siz böyle birbirinize küsmemeniz lazım, eğer küserseniz arı bal yapamaz ve benim gibi çocuklar arının yaptığı balı yiyemez”. Öyle böyle çocuk papatyayla arıyı barıştırmış ve hep birlikte oyun oynamışlar.

ÜÇ KIZ KARDEŞİNHAYALLERİ

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde üç kız kardeş varmış.Kardeşlerden birinin adı Buse, birinin adı Beyzanur, birinin adı ise Azra imiş. Bu üç kız kardeş birbirlerini çok severlermiş. Her zaman çok güzel vakitler geçirirlermiş. Günlerden bir gün bir oyun kurmuşlar. Ortanca kardeş Beyzanur’un aklına çok güzel bir fikir gelmiş ve kardeşlerine anlatmaya başlamış.

“Haydi annemizden yardım isteyerek uçan halı yapalım. Bu halının renkleri gökkuşağının renkleri gibi olsun. Bu halıyla dünyadaki bütün oyuncakçıları gezelim ve en güzel oyuncakları alalım.”

Bu fikri üç kız kardeş çok beğenmişler ve uygulamak için sabırsızlanmışlar. Koşarak anne ve babalarının yanlarına giderek bu fikri paylaşmışlar. Anne ve babaları bu fikri çok beğenmişler ve uygulamak için kollarını sıvamışlar.

Beyzanur Gönültaş

Page 24: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

PONPONSİNCAP

Erva Acar

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur zaman içinde bir tane Ponpon adında bir sincap varmış. O Ponpon çok mutluymuş. Bir gün yürürken bir kurt görmüş. Ponpon o kurdu görünce kocaman bir ağaca başlamış tırmanmaya. Kurdun gitmesini bekliyormuş ama kurt gider gibi yapmış, başka bir ağacın arkasına saklanmış.

Ponpon ne yapsa ne etse şaşırmış şaşkın şaşkın beklerken, düşünmeye başlamış. Geçse kurt onu bekliyor, kalsa annesi büyük ihtimalle akşam yemeğini hazırlamış Pompon’u bekliyor. Çok üzülmeye başlamış. Düşünmüş taşınmış, kurdun uyuyup dalgınlığından faydalanmak istemiş. Beklemiş bu arada palamut ağacındaki Ponpon, sincap olduğu için palamutlarını yemiş yemiş karnını bir güzel doyurmuş. Kurt beklemekten yorulmuş uykuya dalmış.

Uykusunda çok garip bir rüya görmüş. Rüyasında Ponpon’la çok güzel bir arkadaşlık kuruyormuş, yaptığına da çok pişman olmuş derken bir anda kurt gözlerini açmış, bakmış hala daha Ponpon ağacın tepesinde. O nu yemek için aşağıda bekliyor. Bu sefer gerçekten rüyasından etkilendiği için O’na karşı seslenmiş: “Kardeş bakar mısın bana, biliyorum ki bana inanmayacaksın ama ben çok üzgünüm yaptıklarıma. Ben senle dostluk kurmak istiyorum ve sözümde çok samimiyim”. Ponpon yukardan seslenmiş: “Hayır kurttan dost olmaz yalan söylüyorsun”. “Gerçekten sana doğruyu söylüyorum in aşağıya geç oldu annen de seni bekliyordur, hadi gidelim ben de annemin yanına gideyim evime döneyim” demiş. Arkadaş olmuşlar gerçekten. Eve gidince Ponpon: “Anne sana hem iyi hem kötü bir haberim var. Önce kötüye söyleyim anneciğim. Bana bir kurt saldıracaktı neredeyse ama şimdi ne oldu biliyor musun, biz onunla dost olduk”. “Olamaz yavrum bir kurtla dost olunmaz”. “Neden olmasın anneciğim, yaptığına pişman olursa elbetteki dost olunur”. Böylece Ponpon’la kurt dost olup beraber yaşayıp arkadaş olmuşlar.

SABIRSIZ ALİ

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde Ahmet adında 6 yaşında bir çocuk varmış. Ahmet, anne babası ile vakit geçirmeyi çok seviyormuş. Babası işten gelmeden ödevlerini yapıyor sonra ailecek yemek yiyorlarmış.

Ahmet bir hafta sonu ödevlerini bitirip arkadaşları ile parkta oyun oynamak için annesinden izin almış. Ve parka arkadaşlarının yanına gitmiş. Birlikte kumdan kaleler yapıp kaydıraktan kaymışlar. Ahmet birazda sallanmak istemiş. Ve salıncağın sırasına girmiş. Diğer arkadaşları da top oynuyorlarmış.

Ali Ahmet’e seslenmiş gelip kaleci olması için ama Ahmet’in canı istemiyormuş. Tam Ahmet’e salıncak sırası gelmiş ki, Ali Ahmet’i beklemeden salıncağa oturmuş ve sallanmaya başlamış. Ahmet önce şaşırmış ve sonra arkadaşına yaptığının yanlış olduğunu anlatmış.

Yaptığının hata olduğunu anlayan Ali salıncaktan kalkıp sıraya geçip sıra beklemiş. Ahmet ise sallanmaya başlamış. Hava kararmaya başlayınca Ahmet eve gitmiş ve parkta Ali’nin yaptığı hatayı annesine anlatmış.

Ahmet’in anlattıkları annesinin hoşuna gitmiş. Oğluna aferin diyerek yaptığının çok doğru bir hareket olduğunu söylemiş ve onu kocaman öpmüş.

Harun MuratIşıkkaya

Page 25: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

MACERACIMEHMET

Hasan Karademir

Bir varmış iki yokmuş. Uzak ülkelerin birinde Mehmet isimli bir çocuk yaşarmış. Birgün Mehmet annesine “Ne zaman doğdum?” demiş.

Annesi Mehmet’e: “5 temmuz 2008 doğdun” demiş. Annesi Mehmet’e hayalin ne diye sormuş.Mehmet: “18 yaşında Macera Peşinde koşmak”. demiş. Mehmet annesine: “Babam nerede? demiş. Annesi: “Baban senin gibi 1. oldu, fırtınadan geçti. Ama kaza yaptı. Ve şimdi ameliyatta” demiş.

Mehmet babasının durumuna çok üzülmüş. Ve üzüntüyle odasına gitmiş. Annesi odasında ağladığını görmüş. Annesi neden ağladığını sormuş. Mehmet, babasının durumuna çok üzüldüğünü söylemiş.

Bir yıl sonra macera peşinde koştuğunu görmüş. Odunların arasından geçmiş. Bacağından kanlar aktığını görmüş. Birden bakmış bacağına kanama devam ediyormuş. Vazgeçmemiş koşmuş, Fırtına deneyi yapan bir amca görmüş. “Ne yapıyorsun?” demiş.

Sonra aylar geçmiş günler günleri kovalamış. Okul zamanı gelmiş. Çantasını almış. Okula başladığı için çok heyecanlıymış. Mehmet annesine: “Öğretmen ne demek?” demiş.

Annesi: Öğretmen bize ders anlatan kişidir. demiş. Mehmet 2. Sınıfa başlamış. Öğretmenin ismi Buğra’ymış arkadaşlarıyla tanışmış. Sınıfa girmiş bir gün hayali gerçek olmuş.

ELİF’İNŞEKERLERİ

Bir varmış bir yokmuş Elif adında güzel bir kız çocuğu varmış. Elif şeker yemeyi çok severmiş bir gün yine odasında otururken çekmecesindeki şekerler aklına gelmiş, hepsini güzelce yemiş. Aannesi seslenmiş: “Elif Hadi uyu artık kızım geç oldu”. Elif uykuya dalmış.

Sabah uyandığında dişi çok ağrıyormuş. Üstelik yanağı da şişmiş, koşarak annesinin yanına gitmiş. Hem ağlıyor hem dişinin ağrıdığını söylüyormuş. Annesi: “Tamam Elifciğim telaşlanma, şimdi diş doktorundan randevu alacağız ve seni götüreceğim” demiş.

Elif bunu duyduğunda biraz korkmuş. Diş doktoruna gitmek istemiyormuş ama annesi onu ikna etmiş. Canının yanmayacağını söylemiş. Böylece doktorun yolunu tutmuşlar.Doktora gittiklerinde Elif, yine önce biraz tedirgin olmuş. Fakat muayene olunca anlamış ki korkacak bir şey yokmuş. Doktor Elif’e şeker yememesi gerektiğini söylemiş.

Arada sırada yese bile dişlerini fırçalamalıymış. Elif doktora bunun için söz vermiş. Dişinin ağrısı da geçmiş. Eve döndükten bir kaç gün sonra Elif verdiği sözü unutmuş, tekrar şeker yemeye başlamış. Hem de daha fazlasını yemiş gece uyumuş, rüyasında dişlerini görmüş. “Elif neden şeker yedin, neden bize iyi bakmadın, bizi fırçalamadın” diyerek ağlıyorlarmış. Elif bu rüyadan çok etkilenmiş, bir daha asla şeker yememiş. Dişlerine de çok iyi bakmış, artık sağlıklı dişleri varmış.

Hesnagül Yıldırım

Page 26: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

KÖTÜ KEDİ İLEYAŞLI FARE

Kerem Koçak

Evin birinde zorba, saldırgan, acımasız bir kedi varmış. Bu kedinin en sevdiği şey farelerle uğraşmakmış, onları yok etmek istiyormuş.

Bunu bilen fareler, büyük bir korku içinde yaşarlarmış ve evlerinden çıkamaz olmuşlar. Bir gün kedinin canı sıkılmış dışarı çıkmış. Farelerin kurduğu tuzağı görmüş. Kendini tavana asarak beklemiş. Kediyi tavanda asılı gören farelerden biri diğer farelere: “Kedi herhalde kötü bir şey yaptı ki onu tavana asmışlar” diyerek yerlerinden çıkmışlar ve dans edip şarkı söyleyerek bunu kutlamışlar. Ama cezalı gibi hareketsiz duran kedi birden hareket etmiş ve zavallı fareler neye uğradıklarına şaşırmışlar. Kedi onlara dönerek ve gülerek: “Bakın ben size daha neler yapacağım” demiş.

Aradan uzun zaman geçmiş bizim kötü kedinin yine canı sıkılmış ve fareleri kandırmak için kendini una bulamış. Kediyi ortalıkta görmeyen fareler yemek aramak için kedinin kendini bulandığı unun yanına gitmişler. İçlerinden ihtiyar olanı: “Bu kedi yine bize tuzak hazırlamış galiba, bu hamura saldırmayalım bana şüpheli görünüyor” demiş.

Fareler evlerine gitmişler. Eve geldiklerinde yaşlı olan fare genç olanlara dönüp demiş ki: “Bazen güvensiz olmak yarar sağlar ama deneyimlerinizi paylaşarak güvende yaşamak ise doğru olanıdır” demiş ve kedi o günden sonra bir daha farelere karışmamış.

3 KAFADAR

Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde çok uzak ormanların birinde bir tavşan ve bir sincap yaşarmış. Sincap ile tavşan komşuymuş.Tavşanın adı Zıpçık, sincapın adı ise Raprap’mış.Zıpçık, herşeye canını sıkan hep kötü düşünen bir tavşanmış.

Hep kötü şeyler beni bulur diye düşünürmüş.Raprap ise neşeli, iyimser ve çok tatlı bir sincapmış. Bir de kaplumbağa varmış ki onunda adı Kayra’ymış. Bir gün 3 arkadaş bir kurtla karşılaşmışlar. Kurt onları oyuna çağırmış.Onlarda, annemin haberi olmadan gider geliriz diye düşünmüşler. Ve gitmişler. Oynarken zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlar. Anneleri de onları merak etmiş. Tavşan her zamanki gibi şikayet etmeye başlamış.

Geç kaldıkları için Kayra ve Raprap’ı suçlamış.Aslında hepsinin kararıymış. Onlar dönerken hava iyice kararmış ve gece olmuş. Korkuyla ormanda yürümeye başlamışlar. Kurt onları gizlice takip ediyormuş. Niyeti onları yemekmiş.Zıpçık ve Raprap hızlı yürüyormuş ama Kayra bir kamplumbağa olduğu için yavaşmış. Kurdun takip ettiğini anlamışlar.

İki arkadaş bir karar alarak Kayra’yı sırtında taşımaya karar vermişler. Tavşan çok hızlı olduğu için kurdu atlatmışlar. Ve evlerine varmışlar.Anneleri çok kızmış. Onlar da bir daha annelerine yalan söylememeye söz vermişler.

Metin Efe Yayla

Page 27: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

İLK İNSANROBOT

Muaz SmeikBir gün bir robot varmış. Robotun adı Toto’ymuş. Toto insan olmaya karar vermiş sonra insan oldu. Toto hey hey ben insan oldum diye bağırmaya başladı. Ondan sonra akşam oldu. Rüyasında insanlar savaş yapıyormuş, robot olayım demiş robot olmuş.

Toto hey diye bağırmış, artık özgürüm. Evden kaçmaya karar verdi. Bir gün evden kaçtı, sonra rüzgar robotu uçurdu. Uzak diyarlara gitti. Robot uzay aracına binip uzaya gitti. 1 saat oldu kimse yoktu sonra çok ağlamaya başladı. Onu duyan uzaylı robotu eve götürdü. Evine gidince evini terk ettiği için pişman oldu.

YARAMAZ POKS

Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Çayır çimen geçerek, lâle sümbül biçerek, soğuk sular içerek, altı ayla bir güz gitmişler. Bir de dönüp ardlarına bakmışlar ki, ne görsünler, gide gide bir arpa boyu yol gitmişler!..

Bir zamanlar Poks adlı bir ejderha varmış. Ama Poks uçamıyormuş. Hiç kimse onu sevmiyormuş. Çünkü hep yaramazlık yapıyormuş. Bir gün arkadaşının topu önüne fırlamış arkadaşı ‘’Poks topumu geri verir misin?’ demiş. O da bağırarak ‘’Hayır ‘’demiş ‘’Artık o benim oldu’’.

Sonra eve gelince annesi: ‘’Bu top kimin?’’ demiş. O da yalan söyleyerek demiş ki ‘’Yerde buldum’’.Sabahleyin en sevdiği oyuncak arabasını okula götürmüş, az zaman geçince yaşından büyük ejderhalar arabasını elinden almış. Poks çok ağlamış, arabasını geri istemiş ama onlar küçük ejderhayı küçümseyerek dalga geçmişler. “Asla vermeyiz minik fare‘’ diye gülmüşler.

Poks arkadaşına yaptığının aynısını yaşayınca ne kadar kötü bir davranış olduğunu anlamış.Poks’un arkadaşının annesi çocuğuna o akşam topunu kaybettiği için çok kızmış. Poks ertesi gün bunu öğrenince gidip hemen arkadaşından özür dilemiş. Poks arkadaşının adının Waks olduğunu öğrenmiş. Ve her gün Poks ile Waks oyunlar oynayıp, dans etmişler.

Çok yakın iki arkadaş olmuşlar. Ve her zaman iyi anlaşmışlar. Poks’un Waks dışında bir sürü dünya kadar arkadaşları olmuş. Çünkü Poks artık eskisi kadar yaramaz ve kimsenin sevmediği Poks değilmiş. Yaptığı hataları ve kötülükleri fark ettiği için kimseye bilerek kötülük yapıp üzmüyormuş.

Muhammed İsmailyılmaz

Page 28: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

KUYUDAKİGİZEM

Muhammed NuhKarataş

Bir varmış bir yokmuş. Köyün birinde küçük bir kulübede Keloğlan ve annesi yaşarmış. Keloğlan ormanda dolaşırken bir ses duymuş sesin geldiği yere doğru gitmiş. Ses kuyudan geliyormuş, hemen kuyunun içine bakmış bir de ne görsün kuyunun içindeki bir canavar ama bu canavar öteki canavarlardan farklıymış. O iyi bir canavarmış.

Canavar Keloğlan’ı görmüş ve dönüp: “Beni buradan çıkarır mısın?” demiş. Keloğlan canavara dönüp: “Sana neden inanayım ki” demiş. “Seni kurtardıktan sonra bana ve köyüme saldırmayacağın ne malum” demiş. Canavar Keloğlan’a: “Evet haklısın bana inanmayabilirsin ama gerçekten ben iyi kalpli bir canavarım. Hem beni buraya atanlar senin gibi insanlardı” demiş.

Keloğlan canavara dönerek: “Tamam seni kurtaracağım ama önce gerekli eşyaları bulmam lazım, hemen döneceğim” demiş. Keloğlan eşyaları bulup kuyuya geldiğinde ne görsün kuyunun içindeki canavar yok olmuş merak edip kuyunun içine atlamış. Kuyunun kenarında bir kız görmüş yanına gidip: “Senin burada ne işin var” demiş. Kız da ona dönerek: “Ben aslında canavarım” demiş.

Keloğlan şaşırmış: “Peki sen nasıl insana dönüştün” diye sormuş. Kız: “Ben zaten bundan 3 yıl öncesine kadar insandım bana sihir yaptılar ve canavar oldum ve sen benden korkmayıp beni kurtarmak istediğin için büyü bozuldu ve ben eski halime döndüm”. Keloğlan ve kız evlenip mutlu bir hayat sürmüşler.

YÜRÜYEN EVVE HIRSIZ

Bir varmış bir yokmuş. Bir tane hırsız varmış. Genellikle hırsızlık yaparmış ama çocuklarda beraber kayboluyormuş. Bir gün yardımcılarını çağırmış söyleyin bakalım hangi evi soyalım demiş

Yardımcı: “Efendim, yürüyen ev gördüm başta inanmadım ama sonra gördüğüme inandım biz beklesek, oradan buraya gelebilir”. Ondan sonra onlar beklemeye başlamışlar. Beklerken ev ışıklar eşleğinde yavaş yavaş gelmeye başlamış, onlarda bir yere saklanarak beklemiş. Ev yavaş yavaş onlara doğru geliyormuş ve tam onların karşısına gelmiş, evden ses gibi bir şeyler gelmeye başlamış. Hırsızlarda eve doğru hareket etmiş. İçinde ne var acaba diye kantını eve atmışlar bide ne görsün. Evde bir büyük hayalet onlara doğru saldırmış hebasını yakalamış.

Bir ağaca bağlamış köy halkını çağırmış onlardan çalan şeyleri geri istemiş ve hırsız kendi canına karşılık her şeyi geri vereceğini söylemiş. Köy halkını köyden uzak bir mağaraya götürmüş oraya gidince insanlar gördüklerine inanamamış, kaybolan çocuklarda oradaymış, hırsızlık yaptırmak için orda bekletilmiş.

Anne babalar çocuklarına kavuşmuş. Hırsızı bahada köye gelmeme ve hırsızlık yapmama şartı ile serbest bırakmış ve ılık alçısı hayalette eğer hırsızlık yaparsa hemen onun önünde olacağını söylemiş. O gün köy halkına bayram olmuş

Mustafa Haşimoğlu

Page 29: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

SİHİRLİKRALLIK

Naz Arıcı

Çok eskiden üç kız arkadaş yaşarmış. Bir gün okulda bir kutu bulmuşlar. Eve gidince Summer dediki: “Bu kutunun üstünde bir şey yazıyor”, Elie kutuyu temizledi ve üzerindeki yazıyı okudu ve koskocaman bir hortum oluştu.

Hortum gidince dolaptan sesler gelmeye başladı. Dolaptan bir peri ve bir adam çıktı. Adam meğerse bir kralmış. Onların diyarında Mutlu Kral’ın kız kardeşi Fesat Kraliçe erkek kardeşini kıskandığı için o ülkeye kötülükler yapıyormuş. Peri onlardan yardım istemiş Emmer “olur” dedi ve o ilginç yolculuk başladı ve yine o hortumu çağırmışlar.

Sihirli Krallık çok güzel bir ülkeymiş. Peri demişki “hadi hemen yola koyulalım“ ve o serüven başlamış.

UÇANAYAKKABI

Ali isimli bir çocuk varmış. Bu çocuğun doğum günü çok yakında kutlanacakmış.

Günler geçmiş ve çocuğun doğum günü gelmiş. Çocuk kalktığında annesi hazırlıklara çoktan başlamıştı bile. Ali hemen hazırlandı ve misafirler geldi. Doğum gününü kutladılar ve pasta yediler, sıra hediyelere gelmişti. Herkes hediyelerini verdi ve son bir kişi kaldı, Ali’de o bir kişiden oyuncak bir helikopter istiyormuş ama o kişi Ali’ye ayakkabı almış.

Ali ayakkabıyı görünce üzülmüş ama ayakkabıyı alan kişi Ali’nin hediyeyi beğendiğini zannetsin diye Ali: “Yaşasın” demiş ve ayakkabıyı alan kişiye çok teşekkür etmiş ve doğum günü bitmiş. Bir kaç gün sonra Ali ayakkabıyı giymiş ve gökyüzüne havalanmış ve:

- Aman Allah’ım bu bir uçan ayakkabı,deyip yeryüzüne inmiş. Ayakkabıyı alan kişinin yanına gidip ona her şeyi anlatmış sonra:- Ama bu bir uçan ayakkabı,demiş ve Ali:- Haydi, ayakkabıdan sanada alalım,demiş ve ona da aynı ayakkabıdan alıp gökyüzünde birlikte uçmuşlar.

Şevval Ağdağ

Page 30: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

ORGANLARINMUTLAK KADERİ

Umut Eren Kekik

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, zamanın birinde bir şehir var imiş. Bu şehirde, kocaman 7 tane kule var imiş. Bu kuleler öyle ihtişamlı imiş ki, tüm dünya bu kuleleri konuşuyor imiş. Bir adam, bu kuleleri yıkmak için uzun zamandır plan yapıyor imiş.

Bunu duyan halk, bu adamı aramaya başlamış ama bu adam çok zeki imiş. O da kuleleri yıkmak isteyen adamı arıyor gibi davranmış. Halk ondan hiç şüphelenmemiş. Zamanı gelince bu adam kuleleri yıkmayı başarmış.

Kuleler toprağın altında kalarak, tepeler oluşturmuş. Bunu duyan kral, çok üzülmüş. Ve 7 tepenin üzerine yeni kuleler inşa ettirmiş. Ve buranın ismi ’’Yeditepe’’ olmuş. Keşke Aklını kötülük için değil de iyilik için kullansaydı daha faydalı olurdu demiş.

KAPTANBARIŞ

Kaptan Barış diye bir adam varmış, denizlere tek başına çıkarmış.

Bir gün yine tek başına denize çıkarken denizde bir kaplan ona doğru yüzmeye başlamış. Kaptan Barış kaplanı görünce çok korkmuş. Kaptan Barış bıçağını alıp kaplanla savaşmaya başlamış.

Son bir hamleyle Kaplanı öldürmüş, sonra kaplanın ölüsüyle beraber kıyıya gelmiş.Herkes çok şaşırmış ona inanmamışlar. Denizde kaplanın ne işi var demişler ama kaplanların çok iyi yüzücü olduğunu unutmuşlar.

Meğer o kaplan denizde yüzmeye çalışan herkese saldırıyormuş.

Kaptan Barış onu öldürünce bütün halk ondan kurtulmuş ve insanlar rahatça denize girip çıkmaya başlamışlar.

Yusuf Kartal

Page 31: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

İMECE

Zeynep Ataş

Hayvanlar aleminde zor günler yaşanıyordu. Artık açlıktan bazı hayvanlar göç etmeye başlamıştı.

Ta ki o gün yiyecek bulmaya gidecek üç gönüllü çıkana dek. Fil, aslan ve kaplumbağa gönüllü olmuştu. Ertesi gün yola çıkmışlar. Yürümüşler, yürümüşler, yürümüşler sonunda bir dere kenarında dinlenmişler.

Sonra kaplumbağa demiş ki: “Siz buradan geçemezsiniz, ben sizi taşırım”. Karşıya geçmişler sonra yürümeye devam etmişler. Bir bataklık görmüşler. Bu sefer aslan şöyle demiş. “Boynuma çıkın”. Karşıya geçmişler. Kocaman uzun bir dağ görmüşler ve tırmanmaya başlamışlar. Bir süre sonra tepeden taşlar düşmeye başlamış. Son anda fil taşların önüne geçerek aslanı ve kaplumbağayı korumuş. Böyle böyle tırmanmışlar. En sonunda bir mağara bulmuşlar.

O mağarada 1 sene yetecek yiyecek varmış. O yiyecekleri alıp ormana dönmüşler ve ormandaki bütün hayvanlar buna çok sevinmişler.

Page 32: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış

YENİ DÖNEMDE

KIZ KAMPÜSÜMÜZLE DE

HİZMETİNİZDEYİZ

Page 33: Öner Yavru - yenidoguokullari.com...Ahmet Yusuf Ayçiçek Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanda bir sürü hayvan varmış