muİz b. banissiz ki sen her şeye kadirsin."burada yer alan iki ayetin genel muhtevası şirk...

2
siz ki sen her kadirsin." Burada yer alan iki ayetin genel inan- reddedip tevhid ilkesini tedir. Hz. Peygamber'den rivayet edilen hadis de bu yorumu desteklemektedir: yücelik ve dile ge- tiren ayet (ayetü'l-izz) Her türlü öv- gü çocuk edinmeyen, hilkimiyette bulunmayan, acizlikten ötürü dost ve yar- olmayan Allah'a özgüdür. Sen O'nu hep böyle yücelterek an" (el- i sra Müsned, lll , 439-440; nl, III. 257). Muiz ismi hem Mace hem Tirmizi rivayetinde yer (" Du'a'", O; "Da'avat". 82), hadislerde aziz, izzet kelimeleriyle "eazze" fiili Allah'a nisbet (aziz yücelt- mek) masdanndan gelen bu fiilin mef'ul- lerinin Muhammed, dini. müslümanlar ve kimseler- den görülmektedir (Wensinck, el-Mu' cem, I V, 203-205). Muiz esrna-i hüsna hadisinde müzil (müzill) ismiyle birlikte Bu- nun olan ayette de iki isim yan yana Müzil kelimesi "zelil ol- mak, hor görülmek" züll (zil- let, mezellet) kökünün "if'al" bir olup "zelil, hakir ve alçak duruma demektir. ilahiyyeye nisbet kimseyi hor ve hakir duruma bütün üstünlük nitelik- lerini ondan manasma gelir (ib- nü'I-Es!r, en-Nihaye, "zll" md.; FlrOzaba- d!, "zll" md.). Müzil Kur'an'da geçmemekte, muiz isminde ol- gibi kökün masdanndan gelen Allah'a izafe edilmekte- . dir (Al-i 3/26). Bunun bir ayette zül Allah'tan netyeditmek- te (el-isra bir ayette de edinen Allah'tan bir gazap ve zillete ifa- de edilirken olarak "izlal" O'na nisbet edilmektedir (ei-A'raf Teziii (boyun ve bir fi- ille birlikte anlama gelen zelCil keli- meleri de ilahiyyeye izate (Yasin 36/72; el-Mülk Müzil esrna-i hüsna rivayetlerinde yer Allah'a nisbet (Wen- sinck, el-Mu'cem, ll, Alimler, muiz-müzil isimlerinin olmakla birlikte ilahiyyeye nisbetleri beraber gerek- ve buna hil- gibi isimleri örnek dir. Al-i sOresindeki ayetin konumu (3/26), müslümantarla birlikte ya- halde güç ve arayan bütün izzetin Allah nezdinde bu- ifade eden ayet (en-Nisa 4/ 1 38- 139) ve Beni Mustalil5. Gazvesi dönü- güçsüz zanneden Medine'den söylemeleri üzerine, üstünlük (izzet) peygamberinin ve mümin- lerindir " (el-Münafikün 63/8; bk. Taberl. XXVlll, 146- 14 7) mealindeki ayetten anla- üzere birini aziz maddi olmaktan çok manevi alan- la ilgilidir. bu iki ismin hem dün- ya hem ahiret geçerli nu belirttikten ve muizzin, zahidden mu- vahhide kadar yükselen manevi mertebe sahiplerini ifade ettikten sonra aziz temel ilkesi olarak kanaati Zira sebebi Büyükler "Allah hiçbir kulu nefsinin zilletini gösterecek kimse kadar aziz, hiçbir kulu da nefsinin vehmettirecek duygu- yu kimse kadar zelil s. 47-49) . Gazzatlde gerçek an- lamdaki mülk ve hakimiyetin bir ve- ya bir kimseye zil- letten, ve cehalet kurtulmakta be- lirtir. Onun cehaletten nin kendi nefsinin bilmemesi- dir s. 95). Muiz ve müzil bir yana (EbO Bekir vr. Fahred- din s. 245 ) fiili grubuna girer. Muiz ismiyle aziz , dik- na- rafi' ve isimleri, ay- malikü'l-mülk anlam : ibnü'l-Esir, en-Nihaye, "'azz", ",;:ll" md.leri; U- sanü' I-'Arab, "'azz" md .; Fir0zabad1, "'azz", md.leri; Wensinck, el- Mu' cem, ll, 183-184; IV, 203-205; M. F. Abdül- baki, ei-Mu'cem, "'azz" md.; Müsned, lll, 439- 440; ibn Mace. "Du'a'", 10; Tirmizi. "Da'avat", 82; Taber1. Cil.mi'u'l-beyil.n CemTI el- Attar). Beyrut 1415/1995, XXVIII, 146-147; Zec- cac, Te{ sfru Ahmed YO- suf ed-Dekkiik), Beyrut 1395/1975, s. 41; EbQ Ab- dullah el-Hal1m1, ei-Minhil.c {i Hilmi M. FQde), Beyrut 1399/1979, 1, 200, 208; ibn FOrek. Mücerredü '1-Malj:a la.t, s. 53; Abdülka- hir ei-Esmil.' Kayseri Efendi Ktp., nr. 497, vr. 199'-200'; et- fi't-te?kfr ibrahim BesyOnT). Kahire 1968, s. 4 7-49; Gazzall, '1-esnil. (Fah- luh ). s. 95; Ebu Bekir ibnü'l-Arabl. ei-Emedü'l- Selim Ktp., nr. 499, vr. 115'-116'; Fahreddin er-Razi. Leuil.mi'u ' l-beyyinat Ta- ha AbdürraOf Sa'd). Beyrut 1404/ 1984, s. 245- 246; Kahire 1349-51, lll, 257. Jm1 BEKiR TOPALOGLU MUiZ b. BADTS b. BAniS l Temlm Mui zz b. Badls b. Mansur b. Bulukkln b. Zir! et-Temlml es-Sanhaci L (ö. 454/ 1062) Ziri hükümdan (1016-1062) . _j S Cem aziyelevvel 398'de ( 7 Ocak 008) Mansuriye'de Badls b. Man- sur'un 30 Zilkade 406'da o Hammadller'in merkezi Kal'atü Beni Ham- ani ölümü üze- rine Mehdiye' de hükümdar ilan edildi veya 23 Zilhicce 406 131 veya 2 Ha- ziran O bir süre sonra da hir Mansuriye'ye gitti ve Trablus Valisi Ebu Abdullah Muhammed b. kendisi- ne vezir ve tayin etti. Kayre- van'da ramazan düzenlenen bir suikasta maruz kal- da bundan kurtuldu 407 1 3 Mart O Daha önce de yine Kayre- van 'da Mansuriye'ye ertesi gün törenler Sünniler' le ve çok Suikast Halifesi Hakim-Biemrillah, ler'i destekleyen genç hükümdara hil'at gönderip verdi. Muiz, Badls b. Mansur'un ölü- müyle kalan Hammad! seferini sür- dürdü ve iki çok zayiat sa- üstünlük (30 Reblülevve l 408 1 26 O 7). Taraflar imzalanan sonucu Zlrller'in, biri Hammad b. Bulukkln'in soyundan gelen ve Kal'atü Beni merkez edinen Hammadller, Badls b. Mansur'un soyundan olup merkez edinen Zirller olmak üzere iki kota ka- bul edildi. kurulan dostluk, Mu- izz'in Abdullah b. Hammad evlilikle rildi. Ancak bu iyi Hammad ei- Berberl'nin ölümü üzerine yerine geçen Kaid 432 ( 1040-41 ) da tekrar ve Kaid Kal'atü Beni Hammad' Muiz ile yapmak zorunda Halifesi Hakim- Biemrillah, Mu- izz'e sürdürdü ve kendisi- ne süslü bir birlikte hi!' at ve pek çok hediye gönderdi ( 1 Üç sonra Halife Zahir de Muizz'e ve Adudüha laka- verdi. Muiz on 95

Upload: others

Post on 05-Apr-2020

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: MUİZ b. BAniSsiz ki sen her şeye kadirsin."Burada yer alan iki ayetin genel muhtevası şirk inan cını reddedip tevhid ilkesini pekiştirmek tedir. Hz. Peygamber'den rivayet edilen

siz ki sen her şeye kadirsin." Burada yer alan iki ayetin genel muhtevası şirk inan­cını reddedip tevhid ilkesini pekiştirmek­

tedir. Hz. Peygamber'den rivayet edilen hadis de bu yorumu desteklemektedir: "AIIah'ın yücelik ve üstünlüğünü dile ge­tiren ayet (ayetü'l-izz) şudur: Her türlü öv­gü çocuk edinmeyen, hilkimiyette ortağı bulunmayan, acizlikten ötürü dost ve yar­dımcıya ihtiyacı olmayan Allah'a özgüdür. Sen O'nu hep böyle yücelterek an" (el­isra ı7;ııı; Müsned, lll , 439-440; Şevka­nl, III. 257). Muiz ismi hem İbn Mace hem Tirmizi rivayetinde yer almış ("Du'a'", ı O; "Da'avat". 82), ayrıca çeşitli hadislerde aziz, izzet kelimeleriyle "eazze" fiili Allah'a nisbet edilmiştir. ''İ'zaz" (aziz kılmak, yücelt­mek) masdanndan gelen bu fiilin mef'ul­lerinin Muhammed, İslam, Allah'ın dini. müslümanlar ve Allah'ın dilediği kimseler­den oluştuğu görülmektedir (Wensinck, el-Mu'cem, IV, 203-205).

Muiz esrna-i hüsna hadisinde müzil (müzill) ismiyle birlikte zikredilmiştir. Bu­nun kaynağı olan ayette de iki isim yan yana getirilmiştir. Müzil kelimesi "zelil ol­mak, hor görülmek" anlamındaki züll (zil­let, mezellet) kökünün "if'al" katıbından bir sıfat olup "zelil , hakir ve alçak duruma düşüren" demektir. Zat-ı ilahiyyeye nisbet edildiğinde "dilediği kimseyi hor ve hakir duruma düşürüp bütün üstünlük nitelik­lerini ondan kaldıran" manasma gelir (ib­nü 'I-Es!r, en-Nihaye, "zll" md.; FlrOzaba­d!, el-~amüsü'l-muf:ıit, "zll" md.). Müzil Kur'an'da geçmemekte, muiz isminde ol­duğu gibi türetildiği kökün masdanndan gelen fıil şeklinde Allah'a izafe edilmekte-

. dir (Al-i İmran 3/26). Bunun yanında bir ayette zül kavramı Allah'tan netyeditmek­te (el-isra mı ıl), bir ayette de buzağıyı tanrı edinen İsrailoğulları'na Allah'tan bir gazap geleceği ve zillete uğrayacakları ifa­de edilirken dotaylı olarak "izlal" kavramı O'na nisbet edilmektedir (ei-A'raf 7/ ı52). Teziii (boyun eğdirmek) ve bir yardımcı fi­ille birlikte aynı anlama gelen zelCil keli­meleri de zat-ı ilahiyyeye izate edilmiştir (Yasin 36/72; el-Mülk 67/ ı5 ). Müzil esrna-i hüsna rivayetlerinde yer almış . ayrıca fıil

kalıplarında Allah'a nisbet edilmiştir (Wen­sinck, el-Mu'cem, ll, ı 83- ı 84).

Alimler, muiz-müzil isimlerinin karşıt olmakla birlikte zat-ı ilahiyyeye nisbetleri açısından beraber kullanılmasının gerek­tiğini vurgulamış ve buna kabız-bilsıt, hil­fıd-rati' gibi isimleri örnek göstermişler­dir. Al-i İmran sOresindeki ayetin konumu (3/26), ayrıca müslümantarla birlikte ya­şadıkları halde inkarcılar arasında güç ve

şeref arayan münafıkların yanılgıya düş­tüğünü , bütün izzetin Allah nezdinde bu­lunduğunu ifade eden ayet (en-Nisa 4/ 138- 139) ve Beni Mustalil5. Gazvesi dönü­şünde müslümanları güçsüz zanneden münafıkların onları Medine'den çıkaracak­larını söylemeleri üzerine, "Asıl üstünlük (izzet) Allah'ın, peygamberinin ve mümin­lerindir" (el-Münafikün 63/8; bk. Taberl. XXVlll, 146- 14 7) mealindeki ayetten anla­şılacağı üzere Cenab-ı Hakk'ın birini aziz kılması maddi olmaktan çok manevi alan­la ilgilidir. Kuşeyrl, bu iki ismin hem dün­ya hem ahiret hayatında geçerli olduğu­nu belirttikten ve muizzin, zahidden mu­vahhide kadar yükselen manevi mertebe sahiplerini nasıl yücelttiğini ifade ettikten sonra Allah'ın kullarını aziz kılışının temel ilkesi olarak kanaati göstermiştir. Zira aşağılanmanın asıl sebebi hırsa kapılmak­tır. Büyükler şöyle demiştir: "Allah hiçbir kulu nefsinin zilletini gösterecek şuuru lutfettiği kimse kadar aziz, hiçbir kulu da nefsinin yüceliğini vehmettirecek duygu­yu verdiği kimse kadar zelil kılmamıştır" (et-Taf:ıbir, s. 47-49) . Gazzatlde gerçek an­lamdaki mülk ve hakimiyetin bir şeye ve­ya bir kimseye bağımlılığın doğurduğu zil­letten, aşağı arzuların baskısı ve cehalet tasmasından kurtulmakta olduğunu be­lirtir. Onun cehaletten kastettiği şey kişi­nin kendi nefsinin tuzaklarını bilmemesi­dir (el-Ma~şadü'l-esna, s. 95).

Muiz ve müzil bazı görüşler bir yana (EbO Bekir İbnü ' I -Arabl, vr. ıı5 b; Fahred­din er-Razı . s. 245 ) Allah'ın fiili sıfatları grubuna girer. Muiz ismiyle aziz, dik- na­fı'. hilfıd- rafi' ve kabız-basıt isimleri, ay­rıca malikü'l-mülk arasında anlam ilişkisi vardır.

BİBLİYOGRAFYA :

ibnü'l-Esir, en-Nihaye, "'azz" , ",;:ll" md.leri; U­sanü'I-'Arab, "'azz" md.; Fir0zabad1, el-~amü­

sü '1-muf:ııt, "'azz", "ıli" md.leri; Wensinck, el­Mu' cem, ll , 183-184; IV, 203-205; M. F. Abdül­baki, ei-Mu'cem, "'azz" md.; Müsned, lll , 439-440; ibn Mace. "Du'a'", 10; Tirmizi. "Da'avat" , 82; Taber1. Cil.mi'u'l-beyil.n (nşr. S ıdkl CemTI el­Attar) . Beyrut 1415/1995, XXVIII, 146-147; Zec­cac, Te{sfru esmil.'illahi 'l-f:ıüsna. (nş r. Ahmed YO­suf ed-Dekkiik), Beyrut 1395/1975, s. 41; EbQ Ab­dullah el-Hal1m1, ei-Minhil.c {i şu'abi 'l-fmil.n (nşr.

Hilmi M. FQde), Beyrut 1399/1979, 1, 200, 208; ibn FOrek. Mücerredü '1-Malj:a la.t, s. 53; Abdülka­hir el-Bağdildl, ei-Esmil.' ue'ş-şı{at, Kayseri Raşid Efendi Ktp., nr. 497 , vr. 199' -200'; Kuşeyrl, et­Ta/:ıbfr fi't-te?kfr (nşr. ibrahim BesyOnT). Kahire 1968, s. 4 7 -49; Gazzall, ei-Malj:şadü '1-esnil. (Fah­luh ). s. 95; Ebu Bekir ibnü'l-Arabl. ei-Emedü'l­alj:şil., Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 499, vr. 115'-116'; Fahreddin er-Razi. Leuil.mi'u 'l-beyyinat (nşr. Ta­ha AbdürraOf Sa'd). Beyrut 1404/1984, s. 245-246; Şevkan1, Fetf:ıu'l- lj:adfr, Kahire 1349-51, lll , 257 . r::;ı;ı

Jm1 BEKiR TOPALOGLU

MUiZ b. BADTS

MUİZ b. BAniS ( ~.:ı~ ..:,ıj..o l

EbCı Temlm Şerefüddevle Muizz b. Badls b. Mansur b. Bulukkln b. Zir!

et-Temlml es-Sanhaci

L

(ö. 454/ 1062)

İfrikıye Ziri hükümdan (1016-1062) .

_j

S Cem aziyelevvel 398' de ( ı 7 Ocak ı 008) Mansuriye'de doğdu. Babası Badls b. Man­sur'un 30 Zilkade 406'da ( ı o Mayıs ıoı6) Hammadller'in merkezi Kal'atü Beni Ham­mad' ı kuşatması sırasında ani ölümü üze­rine Mehdiye'de hükümdar ilan edildi (2ı veya 23 Zilhicce 406 131 Mayıs veya 2 Ha­ziran ı O ı6) . Kısa bir süre sonra da başşe­hir Mansuriye'ye gitti ve Trablus Valisi Ebu Abdullah Muhammed b. Hasan'ı kendisi­ne vezir ve sahibü'l-ceyş tayin etti. Kayre­van'da ramazan bayramı kutlamaları sıra­sında düzenlenen bir suikasta maruz kal­dıysa da bundan kurtuldu (ı Şevva l 407 1

3 Mart ı O ı7 ). Daha önce de yine Kayre­van'da Mansuriye'ye geldiğinin ertesi gün yapılan törenler sırasında Sünniler'le Şiiler arasında çatışma çıkmış ve çok sayıda Şii ölmüştü. Suikast teşebbüsünün ardından Fatımı Halifesi Hakim-Biemrillah, Fatıml­ler'i destekleyen genç hükümdara hil'at gönderip Şerefüddevle lakabını verdi.

Muiz, babası Badls b. Mansur'un ölü­müyle yarım kalan Hammad! seferini sür­dürdü ve iki tarafın çok zayiat verdiği sa­vaşta üstünlük sağladı (30 Reblülevvel 408 1 26 Ağustos ı O ı 7). Taraflar arasında imzalanan antlaşma sonucu Zlrller'in, biri Hammad b. Bulukkln'in soyundan gelen ve Kal'atü Beni Hammad'ı merkez edinen Hammadller, diğeri Badls b. Mansur'un soyundan olup Kayrevan'ı merkez edinen Zirller olmak üzere iki kota ayrılması ka­bul edildi. Aralarında kurulan dostluk, Mu­izz'in kız kardeşiyle Abdullah b. Hammad arasında gerçekleştirilen evlilikle pekişti­rildi. Ancak bu iyi ilişkiler, Hammad ei­Berberl'nin ölümü üzerine yerine geçen oğlu Kaid zamanında 432 (1040-41 ) yılın­da tekrar bozulmuş ve Kaid Kal'atü Beni Hammad' ı kuşatan Muiz ile barış yapmak zorunda kalmıştır (434/ ı042-43).

Fatımi Halifesi Hakim- Biemrillah, Mu­izz'e verdiği desteği sürdürdü ve kendisi­ne değerli taşlarla süslü bir kılıçla birlikte hi!' at ve pek çok hediye gönderdi ( 4ıı 1 ıo20) . Üç yıl sonra Halife Zahir ei-Fatıml de Muizz'e Şerefüddevle ve Adudüha laka­bını verdi. Muiz on beş yaşına geldiğinde,

95

Page 2: MUİZ b. BAniSsiz ki sen her şeye kadirsin."Burada yer alan iki ayetin genel muhtevası şirk inan cını reddedip tevhid ilkesini pekiştirmek tedir. Hz. Peygamber'den rivayet edilen

MUiZ b. BADiS

kendi başına hareket etmeye başlayan ve devlet gelirlerini yedi yıldır elinde tutan ve­ziri Ebu Abdullah Muhammed'i idam et­tirip maliarına el koydu (7 Reblülahir 413 1 10 Temmuz 1022) ; yerine Ebü'l-Behar İbn HalGf'u getirerek üzerinde baskı hisset­mediği bir yönetim ortamı oluşturdu.

Muizz'in hükümdarlığının otuz beş yılı bazı iç karışıklıklar yaşanınakla birlikte ge­nelde başarılı geçti ve ülkede refah düze­yi yükseldi. Ancak çoğunluğu Maliki mez­hebine mensup olan halk Şii hakimiyetini benimsemiş değildi. Ülkenin içinde bulun­duğu şartları dikkate alan Muiz, Fatımi hilafetinin özellikle Vezir Ebü'l-Kasım Ali b. Ahmed el-Cerceral'nin ölümünün ardın­dan zayıftadığı dönemde Abbas! Halifesi Kaim-Biemrillah'ın adına hutbe akutmaya başladı (441/1 049 veya 443/ 105 ı). Bunun üzerine Fatımi Halifesi Müstansır-Billah, Muizz'i cezalandırmak için Beni Hilal ve Beni Süleym Arap kabilelerini Kuzey Afri­ka'ya göç ettirdi. Doğudan gelen Beni Hi­lal'in topraklarını istilası sırasında Muiz çok zor günler yaşadı. O yıllarda ülkede görü­len salgın hastalık, kuraklık ve kıtlık nüfu­sun büyük oranda azalmasına ve ekono­mik açıdan ciddi kayıplara sebep olduğun­dan Hilal! yayılmasına karşı konulamadı. Özellikle 11 Zilhicce 443 (14 Nisan 1052) ta­rihinde Kabis ile Kayrevan arasındaki Hay­deran'da meydana gelen savaşta Muiz ağır bir yenilgiye uğradı ve beş yıldan beri Hi­laliler'in ablukası altında bulunan Kayre­van'da daha fazla kalamayacağını aniaya­rak oğlu Temlm'in valilikyaptığı Mehdiye'­ye gitti (27 Şaban 449 129 Ekim ı 057) . Mu­izz'in ayrılmasından sonra Kayrevan bede­vi Araplar tarafından yağmalandı ve sahil şeridi hariç ülkenin tamamı Beni Hilal'in eline geçti. Hilall istilasının etkilerini en aza indirmek isteyen Muiz, 446 (1054-55) veya 449 (1057) yılında tekrar Fatımi ha­lifesi adına hutbe akutmak zorunda kaldı. 24 Şaban 454 (2 Eylül 1 062) tarihinde de Kayrevan'da vefat etti.

Çocukyaşta babasından ciddi problem­leri olan bir yönetim devralan Muiz, bun­ların üstesinden gelmeye çalıştığı kırk al­tı yıllık emirlik döneminde halkını refaha kavuşturup başlıca şehirleri görkemli ya­pılarla süslemişse de öldüğünde oğlu Te­mlm'e halkı yoksulluk içinde bulunan. toprakları bölünüp parçalanmış bir ülke bırakmıştır. Aynı zamanda edip ve şair

olan ve kendisine 'Umdetü'l-küttdb ve 'uddetü ~evi'I-elbab adlı bir eser nis­bet edilen Muiz, Kazzaz; Ebu İshak el­Husrl, İbn Reşll5. el-Kayrevanl, İbn Şeref el-Kayrevanl. ibnü'r-Rakik ve Ebu imran

96

el-Fas! gibi şair, edip ve alimleri himaye etmiş, özellikle hacası şair ve astronomi alimi Ali b. Ebü'r-Rical'e büyük saygı gös­tererek ona sarayında müneccimlik ve vezirlik görevleri vermiştir. Kaynaklarda güzel ahlaklı , kan dökmekten hoşlanma­yan, mütevazi, yumuşak kalpli ve cömert bir kişi olarak nitelendirilen Muiz b. Ba­dls, Mansuriye yakınında inşa ettirdiği ve Hlre Hükümdan Nu'man b. Münzir'in sa­rayından hareketle Havamak adını verdiği görkemli sarayı ile ün kazanmıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

Muiz b. Badis, 'Umdetü 'l·küttab ve 'uddetü ;;;evi'l·elbab ( n ş r. Ned b Milyil ei-Herevl - isam Mekkiyye). Meşhed 1409, neşredenin mukaddi· mesi, s. 12-16; İbnü'I-Eslr, el-Kamil, IX, 256· 259, 294-295, 327-328, 340, 349, 355, 377, 450, 492, 521, 566-569; İbn Hallikan. Ve{eyat, V, 233-235; İbn İzarl, el-Beyanü'l-mugrib, ı , 266-298; Nüveyrl, Nihayetü'l-ereb, XXIV, 199-218; İbnü'I-Hatlb, A'malü 'l-a'lam (nş r. Seyyid Kesrevl Hasan). Beyrut 1424/ 2003, ll, 323-324; İbn Hal­dün, el-'iber, VI, 158-159; İbn Ebu Dinar, el-Mü'­nis {f atıbari i{rTI!:ıyye ve Tünis, Beyrut 1993, s. 102-1 06; Abd u h Abdülaziz Kalkıl e, el-Belatu 'i­edebi li'l-Mu'iz b. Badis, Riyad 1403/1983, s. 29-36; Hady Roger ldris, "al-Mu'izz ben Badls grandeur et decadence de la 'civilisation kairo­uanaise'" , Les A{ricains (ed. Ch. A. )u li en v.dğr. ) .

Paris 1990, XII , 225-251 ; a.mlf .• ed-Devletü 'ş­

Şanhaciyye (tre. Hammad! es-Sahill) , Beyrut 1992, ı, 165-284; Şazell BQ Yahya. el-Hayatü'l­edebiyye bi-i{rTI!:ıyye {f 'ahdi Beni Zfrf (tre. Mu­hammed ei-Arabl Abdürrezzak). Tunus 1999, 1, 320-323; G. Marçais. "Zinler", iA, XIII , 576; M. Talbi. "al-Mu'izz b. Badis", Ef2 (İng.). VII, 481-484; Amin Tibi, "Zlrids" , a.e., Xl, 514.

L

iJ CAsiM Avcr

MUİZ- LİDİNİLLAH ( JJf~..V pıı )

EbCı Temlm el-Muiz-Lidinillah Mead b. İsmaıl b. el-Kaim - Biemrillah

Muhammed el-Fa.tımt

(ö. 365/ 975)

Fatımi halifesi (953-975).

_j

11 Ramazan 319'da (27 Eylül 931) Fa­tımTier'in başşehri Mehdiye'de doğdu. Ha­life Mansur-Billah 'ın oğludur. Dedesi Ka­im- Bi emriilah eğitimiyle bizzat meşgul ol­du ve sarayda iyi bir eğitim gördü. Man­sur- Billah'ın veliaht tayin edip sağlığında halktan biat aldığı Muiz- Lidlnillah, 29 Şev­val 341 'de (19 Mart 953) veya 7 Zilhicce'­de (25 Nisan) hilafet makamına geçti. Er­tesi yıl isyancı Heware kabilesini ve diğer kabilelerden bazı asileri itaat altına aldı. Devlet erkanını Berberller'e karşı iyi dav­ranmaları konusunda uyardı ve bu siya-

setiyle kısa zamanda bütün Mağrib top­raklarında Fatımi hakimiyetini tesis etti. Cevher es-Sıkılll, Zlrl b. Menad gibi kabi­liyetti şahısları keşfederek onlara büyük mansıblar verdi. Muizz'in Endülüs'ü ele ge­çirmek istemesi üzerine Endülüs Emevl Halifesi lll. Abdurrahman, Kuzey Afrika'­da stratejik önemi olan bazı şehirleri Fa­tımller'e baskı yapabileceği mevkiler hali­ne getirdi. Bu sırada Endülüs Emevl kuv­vetleri Sicilya yakınlarındaki Fatımi keşif gemilerine saldırdı. Muiz de Sicilya Valisi Hasan b. Ali el-Kelbl'yi Emevl donanma­sını vurmak ve ispanya sahillerine baskın yapmakla görevlendirdi. Hasan b. Ali, 344'­te (955-56) küçük bir donanınayla Meri­ye'de (Almeria) Emevl donanmasını yenil­giye uğrattı. Bunun üzerine lll. Abdurrah­man, ertesi yıl Bizans imparatoru VII. Kons­tantinos ile ittifak yaparak bazı Fatımlli­

manlarını tahrip etti. Fatımi donanınası da Sicilya yakınlarında Bizans donanma­sına ağır zayiat verdirdi. Bizans impara­toru, Muiz- Lidlnillah'a haraç ödeyip hedi­yeler göndererek barış istedi. Taraflar ara­sında beş yıllık bir süre için barış antiaş­ması imzalandı (346/957) .

öte yandan lll. Abdurrahman savaş ha­zırlıklarına devam ederek bütün limania­rına kuwet yığdı. FatımTier'in Sicilya valisi Hasan b. Ali'yi mağlup eden Endülüs Erne­Vi kuwetleri Kuzey Afrika limaniarına bas­kınlar düzenledi. Mağrib-i Aksa'da halkın Fatımiler aleyhine döndüğü bu dönemde bazı Fatımi emirleri Emevller'e katıldı. Bu­nun üzerine Muiz 347 (958) yılında Cev­her es-Sıkılll'yi büyük bir orduyla Mağrib'e

sevketti. Sicilmase ve Fas'ı zaptedip Tan­ca ve Sebte (Ceuta) dışında bütün Mağrib'i Fatımi hakimiyetine alan Cevher birkaç ay sonra Kayrevan'a döndü. ispanya'dan vaz­geçen Muiz, Kuzey Afrika'daki durumunu korumak ve ihşidiler 'in hakimiyetindeki Mısır'a yönelmek niyetindeydi. Bu sırada Girit adasında Bizanslılar'ın saldırısına uğ­

rayan müslümanlar Muiz'den yardım iste­di. Halife kendisi yardım ettiği gibi ihşldl­ler'i de onlara yardım etmeye teşvik etti. Öte yandan Bizanslılar'a haber gönderip adadaki müslümanları rahatsız etmeme­lerini bildirdi. Ancak Bizanslılar, müttefik­leri olan Endülüs Erneviieri ile anlaşıp bir yıllık kuşatmadan sonra Girit'in kuzey kı­yısındaki Kandiye'yi (Candia) ele geçirdi­ler. 15 Muharrem 350'den (6 Mart 961) itibaren bütün ada zaptedildi. Muiz, Girit adasını kurtarmak için teşebbüslerde bu­lunduysa da kendisi doğrudan müdahale edemedi. 351'de (962) Fatımller'in Sicil­ya vali naibi Ahmed b. Hasan el-Kelbl, Bi-