ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun,...

79

Upload: others

Post on 18-Oct-2020

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte
Page 2: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

حيم حمن الر الر

�سم �

Rahmân ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla…

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Sana ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Halbuki onu reddetmekle emrolunmuşlardı. Şeytan ise onları uzak bir sapıklıkla

saptırmak istiyor."

(Nisa Suresi 60.Ayet)

Page 3: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

TAĞUTA MUHAKEME OLMANIN HÜKMÜ VE ŞÜPHELERİN GİDERİLMESİ

Müellif:

Abdulhakim Hanif

MUVAHHİD YAYINLARI

www.almuwahhid.com

Page 4: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

İçindekiler Tağuta Muhakeme Meselesinin Dinin Aslından Olması Ne Anlama Gelir? ........................... 12

“Tağuta Muhakeme” Ne Demektir? ...................................................................................... 15

Tağuta Muhakemenin Küfür Olma Sebebi ............................................................................ 17

Tağuta Muhakemenin Küfür Olduğu Alimlerin İcmasıyla Sabittir ........................................ 25

Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmüyle Alakalı Gelen Bazı Haber Ve Eserler ....................... 38

Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmüyle Alakalı Şüphelerin Giderilmesi ............................... 47

1. Şüphe: İslam’a Aykırı Olmayan İdari Kanunlara Muhakeme Olmanın Küfür Olmadığını Veyahut Da Bu Fiili İşleyenlerin Tekfirinde Tafsilat Ve Kapalılık Olduğunu, Bu Meselenin Açık Olmadığını İddia Edenlerin Görüşü: ............................................................................. 52

2. Şüphe: Dar’ul Harp’te Yani İslam Mahkemesi Bulunmayan Bir Yerde Tağuta Muhakeme Olunabileceği İddiası (Çift Mahkeme Şüphesi): ..................................................................... 61

Musa Aleyhisselam’a Atılan Tağuta Muhakeme İftirasının Reddi:.......................................... 67

Yusuf Aleyhisselam’a Atılan Tağuta Muhakeme İftirasının Reddi: ......................................... 68

İman Eden Sihirbazlara Ve De İbrahim Aleyhisselam’a Atılan Tağuta Muhakeme İftirasının Reddi: ................................................................................................................................... 71

Page 5: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

الحمد لله رب العامل�

.والصالة والسالم عىل محمد، وعىل آله وصحبه أجمع�

MUKADDİME

Bu risalede gayemiz Allah’ın izniyle tağuta muhakeme olma fiilinin bizzat dinin aslı olan "la ilahe illallah" şehadetiyle çeliştiğine dair delilleri ortaya koymak ve konuyla alakalı or-taya atılan şüpheleri Allah’ın izni ve yardımıyla gidermeye ça-lışmaktır. Zira günümüzde tağuta muhakemenin dinin aslını bozan bir fiil mi olduğu yoksa sıradan bir günah ve de hak-kında çeşitli ihtilaf ve kapalılıklar bulunan, dinin fürusuyla ala-kalı bir mesele mi olduğu noktasında birçok muhtelif görüş ve şüphe etrafta gezmektedir. Bu risalenin gayesi tağuta muha-keme meselesinin bir kısmının da olsa tevhidin aslına girme-diğini iddia eden bütün görüş sahiplerini reddetmektir. Şimdi bu muhalif görüşleri kısaca özetleyeceğiz. Ancak bundan önce şu hususun altını çizmek gerekir ki tağuta muhakeme konu-sunda aşağıda zikredeceğimiz batıl görüşlerin sahipleri görüş-leri kale alınmayacak olan muasır bir takım cahillerdir. Hiçbir muteber âlimden bu görüşler nakledilemez. Bizim burada bu görüşleri tafsilatlı olarak zikretmemizin sebebi bunları ciddiye aldığımızdan dolayı değil batılın batıllığının iyice açığa çıkması içindir. Çünkü birçok kişi meseleleri ancak tafsilatına inildiği zaman fıkh edebilmektedir ve bu tip batıl usullerin kendileri-nin de kabul etmiş olduğu genel kaidelere muhalif olduğunu idrak edememektedirler. Biz de bu tip kimselerin hidayetine vesile olabilmek ümidiyle bu batıl görüşleri zikredeceğiz ve bu görüşlerin hepsinin tağuta muhakemenin dinin aslını bozacağı şeklindeki genel kaideye muhalif olduğunu açığa çıkartacağız inşaAllah;

-Bazı kimselerin iddiasına göre tağuta muhakeme dinden çıkartan bir küfür olmayıp sadece haramdır! Hatta tağuta mu

Page 6: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

6 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

hakeme küfürdür diyenler Ehli sünnetten uzaklaşarak Harici-lerin görüşüne yaklaşmıştır!

-Bazılarına göre ise tağuta muhakeme bir kısım alimler nezdinde küfür iken alimlerin bir kısmına göre haramdır! Kı-sacası bu kimseler tağutun hükmüne başvurmanın küfür olu-şunun âlimler arasında ihtilaflı olduğunu iddia etmektedir. Bunlara göre helal sayarak ve tağutun hükmünü üstün tutarak tağuta muhakeme olan kişi, icma ile kafir olurken helal sayma-dan ve de kalben benimsemeden şirk ahkamını hakem tayin eden kişilerin küfründe icma yoktur, bilakis bu konu alimler arasında ihtilaflıdır!

Tağuta muhakemenin küfür olduğunu kabul edenler de aralarında çeşitli fırkalara ayrılmıştır:

Bunlardan bazıları tağutun İslam’a doğrudan zıd olan hü-kümlerine muhakeme olmanın küfür olduğunu, içeriği açısın-dan İslam’a muhalif olmayan idari kanunlara muhakeme ol-manın küfür olmayacağını ileri sürmektedirler. Yine bu görü-şün devamı olarak, idari kanunların sahasına giren mesele-lerde mahkemeye çıkartılan bir Müslüman bu kanunlar çerçe-vesinde savunma ve ifade verebilir, aynı şekilde bu durumda olan bir kişinin mahkemeyi reddetmesi gerekmez. Misal vere-cek olursak bu kimselere göre boşanma, miras gibi hakkında şeriatın açık hükmü olan meselelerde veya doğrudan haramı helal helali haram kılma niteliğinde olan kanunlara başvura-rak şeriatın zıddı olan hükümleri taleb edenler kâfir olurken, sadece hakkını almak için görünüşte şeriata aykırı olmayan hükümleri kâfirlerden taleb etmekte bir sakınca yoktur. Bu kimseler bazen de şunu iddia ederler: İnancını yaşayıp tebliğ ettiği için mahkemeye sevkedilen bir Müslüman, mevcut mah-keme prosedürü çerçevesinde kâfirlerden kendisini serbest bırakmalarını isteyebilir ve yapılan yargılamayı reddetmesi gerekmez. Zira Müslüman’ın akidesini yaşayıp buna davet et-mesi İslam’ın da tanıdığı bir hak hatta emrettiği bir husustur,

Page 7: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

7 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

kâfirlerin kanunlarında bunun serbest olduğuna atıf yapan hü-kümler varsa bunların uygulanmasını talep etmekte bir sa-kınca olmaz, çünkü bu kanunların içeriği İslam’a aykırı değil-dir!

Diğer bazı kimseler ise tağutun her türlü hükmüne müra-caatın küfür olduğunu kabul ettikleri halde bilhassa muhtevası İslam’a aykırı olmayan meselelerde tağuta muhakeme olma-nın küfür oluşunda bir kapalılık olduğunu ve çoğu insanın bunu çözemeyeceğini söyleyerek bu hususta cehaleti özür gör-mektedirler. Bu bahsettiğimiz çevreler tağuta muhakeme ile alakalı Nisa: 60 ayetinin Medine İslam devletinde İslam mah-kemesi var olduğu halde Rasul’un hükmünden yüz çevirerek kendi istekleriyle tağuta başvuran kimseler hakkında nazil ol-duğunu, İslam mahkemesi olmayan küfür diyarlarında hak-kında dinin açık hükmü olmayan konularda hakkını almak için tağuta başvuran kimseler için ayetin delaletinin zanni oldu-ğunu ileri sürmektedir. Bunlar ayrıca iki Müslüman arasındaki ihtilafta tağuta başvurmanın kesinlikle küfür olduğunu, ancak kâfirle Müslüman arasındaki ihtilafta tağuti mahkemeye mü-racaat etmenin küfür oluşunda kapalılık bulunduğunu iddia ederler. Bu iddiada bulunan çevrelerden bir kısmı yukarda bahsettiğimiz gibi, günümüzde bu zikredilen çerçevede tağuta başvuran kimselerin tekfir edilmeyeceğini savunurken, bazı-ları da bu kimselerin hüccet ikamesinden sonra tekfir edilece-ğini söylemektedir. Bunlar, bilhassa da idari kanunlar adını ve-rebileceğimiz, kaynak itibariyle Allahtan başkasına teşri yet-kisi vererek ihdas edildiği halde, muhteva itibariyle İslam’a ay-kırılık içermeyen kanunlara muhakeme olmanın küfür olma-dığı veyahut da küfür dahi olsa bunun zahir (açık) meseleler-den değil de kapalı (hafi) meselelerden olduğunu ve dolayı-sıyla bu kimselerin ancak hüccet ikamesinden sonra tekfir edi-lebileceğini iddia etmektedirler.

Yine tağuta muhakeme küfürdür dedikleri halde bu hükme batıl istisnalar getiren bir kesim de yine aynı şekilde Nisa: 60

Page 8: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

8 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

ayetinin dar’ul harpte yaşayanlar için delaletinin zanni oldu-ğunu iddia etmektedir. Bunlar bu ayetin dar’ul islamda İslam mahkemesinin varlığına rağmen başka kanunlara müracaat edenlerle alakalı nazil olduğunu ileri sürerek, dar’ul harpte hakkını alabilmek veya kendilerine yapılan haksızlığı gider-mek için küfri kanunlara müracaat edenlerin kâfir olmayaca-ğını iddia etmektedirler. Ayrıca bunlara göre tağuta ancak kendi isteğiyle başvuran kişi kâfirdir, mecbur kaldığı için mah-kemeye giden veyahut da mahkemeye çıkartıldığı zaman ken-disini savunan kimse bu kapsama girmez.

Kendisini ilme nisbet eden bazı kimseler ise tağuta muha-kemenin şirk olduğunu kabul ettikten sonra İslam mahkemesi olmayan ülkelerde kişinin hakkını alabilmesi için başka alter-natifinin olmadığını, dolayısıyla bunun zaruret hali içerisinde değerlendirileceğini söylemişlerdir. Zaruretler haramları mü-bah kılacağından dolayı bu kimselere göre küfür diyarında ya-şayan kimselerin şirk kanunlarına başvurmasının bir mahzuru yoktur!

Bazı alimlerin mal kaybı, hapis gibi şeylerin ikrah sayılaca-ğına dair fetvalarının zahirini alan birtakım kimselerin mahke-meye gidilmediği zaman bu tip zararlar doğacağı iddiasıyla ta-ğuta muhakemeye cevaz vermeleri de yine bir öncekine ben-zer bir görüş olarak değerlendirilebilir.

Tağuta muhakeme her zaman ve mekânda küfürdür deyip zahirde net bir akideye sahipmiş izlenimi veren bazı fırkalar, tağuta muhakeme kapsamında olduğu gerek aklen gerek örfen belli olan avukat tutmak, temyize müracaat etmek, yargıla-maya iştirak ederek savunma yapmak, ifade vermek gibi fiille-rin tağuta muhakeme sayılmayacağını iddia etmişler; keza mahkemeye zorla çıkartılmış bir kimsenin mahkemeyi reddet-mesine gerek olmadığını ileri sürmüşlerdir. Bunların yaptığı ise hile-i şer’iyye denilen şeriata muhalif hilelerle ve kelime oyunlarıyla şeriatı devre dışı bırakmaktan ibarettir.

Page 9: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

9 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

Tağuta muhakeme konusunda herhangi bir ayrıma gitmek-sizin küfür hükmü veren bazı kişiler ise buna rağmen, yukarda saydığımız görüşleri muteber bir ihtilaf veya en azından kişi-nin te’vilinden dolayı mazur sayılacağı bir mesele olarak de-ğerlendirmişler ve de “kâfire kafir demeyen kafirdir” kaidesi-nin veya yaygın tabirle “silsile tekfir”in bu konularda uygulan-mayacağını iddia etmişlerdir. Bundan dolayı, bu kimselerin de tağuta muhakemeyi dinin aslından kabul ettikleri söylenemez. Aynı şekilde tağuta muhakemenin küfür olduğu noktasında ce-haleti kısmen veya tamamen özür gören hiç kimsenin dinin as-lını yerine getirdiği söylenemez.

Günümüzde tağuta muhakeme meselesi etrafında yaygın olan batıl mezhepler, görüşler toparlayabildiğimiz kadarıyla bunlardır. Elbette İslam’a nisbet edilen çevrelerde bunların haricinde daha da başka görüşler bulunabilir hatta bu konuda -diğer İslami meselelerde olduğu gibi- insan sayısı kadar farklı görüş mevcuttur. Neredeyse her ferdin tağuta muhakeme me-selesiyle alakalı farklı bir mezhebi vardır, desek mübalağa yap-mış olmayız. Yerine göre aynı cemaatin içinde bulunan fert-lerde bile gerek bu konuda gerekse başka itikadi konularda farklı farklı usullere ve akidelere raslamak mümkündür. Bu görüş farklılıkları ve ihtilaflar asla rahmet değildir, bilakis aza-bın ve gazabın kaynağıdır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

م ين

ث

� �

مرهم إ�

ما أ يء إن

ت م��م �� �ــــى ســــ

يعا ل وا شــــ

ان

وا دي��م و�

ق ر

ذين ف

وا ﴿إن ال

ان

��م بما � ب

ون﴾ يفعل

“Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Al-lah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecek-tir.”1

1 En’am: 159

Page 10: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

10 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

Zira tağuta muhakeme gibi açık bir konuda düşülen ihtilaf-ların sebebi hevaya tabi olup nasslardan yüz çevirmekten kay-naklanmaktadır. Bu muhtelif görüşlerin sahipleri yerine göre birbirlerini tekfir etse dahi, dikkatle incelendiğinde bu görüş-lerin çoğunun aynı minvalde olduğu ve aralarında çok az fark olduğu görülür. Bu hususta dikkat çeken başka bir nokta da ta-ğuta muhakeme konusundaki bu batıl mezheplerden herhangi birisine sahip olan kimselerin bir kararda durmamalarıdır. Öyle ki bir kimse bir gün bu görüşlerden birisini savunurken, ertesi gün başka bir batıl mezhebin savunuculuğunu yapabil-mektedir. Hatta aynı konuşmanın içersinde diyelim ki başta ta-ğuta muhakemenin küfür olduğunun âlimler arasında ihtilaflı olduğunu savunan birisi, bu görüşü çürütüldüğünde hemen bunun küfür olduğunu ancak dar’ul harpte buna ruhsat tanın-dığını iddia etmekte, bu da çürütüldüğünde kendi yaptıkları fi-illerin aslında tağuta muhakeme olmadığını, taleb-i nusra (yar-dım talebi) veya himaye kapsamında olduğunu savunmaya başlamaktadırlar. İşte bütün bunlar tağuta muhakeme ko-nusunda birtakım batıl istisnalarda bulunan kişi ve cema-atlerin samimiyetsizliğini göstermektedir. Çünkü burada amaç, çoğunlukla hakkı aramak değil bilakis kişilerin kendi dünyevi maslahatları için yaptıkları birtakım küfür fiillerini meşrulaştırmaktır. Zira bu kimseler bu teorileri tağuta muhakeme olmaktan kaçınmanın doğuracağı zor-luklardan kurtulmak için ihdas etmişlerdir. Başka bazı kimseler ise kendileri yapmamış olsa da bu fiilleri yapan kimseleri tekfir etmemek için bu batıl teorileri ihdas et-mektedir. Bu teorileri ortaya atanların ortak özelliği ra-sullerin ortak daveti olan tevhidi anlamamaları ve akide edinmemeleri, hatta bizzat tağuta muhakeme kavramının ne manaya geldiğini bilmemeleri ve bu hususta tefekkür etmemeleridir. Bu kimseler Kitap ve Sünnetin açık nass-larını tahsis ederken hiçbir şer’i delile dayanmazlar. Bun-ların dayanakları ya mücerred heva ve şahsi görüşleri ve-yahut da âlimlerin bazı sözlerinden yine şahsi reylerine

Page 11: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

11 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

dayanarak çıkarttıkları birtakım neticelerdir. İlerde ko-nuyla alakalı deliller ortaya konulduğunda bu hususlar daha net olarak görülecektir.

Tağuta muhakeme konusunda Kitap ve Sünnetin muhkem nasslarının delalet ettiği ve Selefi salihinin ve onlara güzellikle tabi olan halef âlimlerinin hatta kıble ehlinden olan bütün mu-vahhidlerin sahip olduğu hak akide ise şöyledir: Bütün bu saydığımız muhtelif görüşlerin aksine, tağuta muhakeme her çeşidiyle küfür ve şirktir. Kişi, bunu ister helalliğine itikad ederek, bu kanunları benimseyerek yapsın isterse haram olduğuna inanarak ve kalben bu kanunlara buğzet-tiğini iddia ederek yapsın kâfir olur. Aynı şekilde ister muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte İslam’a aykırılık içermeyen bir kanun olsun fark etmez. Keza bu kişi ister İslam mahkemesinin bulunduğu bir İslam diyarında yaşa-sın isterse de hakkını alabileceği bir İslam mahkemesi ol-mayan küfür diyarında bulunsun, hüküm değişmez. Bu kimsenin bunun küfür olduğunu bilmemesi yani cehaleti veyahut da kendince bir tevile dayanarak tağuta muha-keme fiilini işlemesi mazeret olmaz ve bu şekilde tağutun hükmüne müracaat eden herkes istisnasız olarak kâfir-dir. Bu kimselerin tekfirinde duraksayan, şüphe eden, bu konularda cehaletin veya tevilin mazeret olabileceğini id-dia eden kimse de aynı diğer şirk çeşitlerini tekfir etme-yen kimse gibi kâfir ve müşriktir. Yani “kâfiri tekfir etme-yen kâfirdir” kaidesi, tağuta muhakeme kapsamındaki bütün fiillerle alakalı geçerlidir. Bütün bu hükümlerin se-bebi ise şudur: Tağuta muhakemenin küfür oluşu dinin icma ile sabit, zahir (açık), muhkem meselelerinden biri-sidir. Bu, bizzat dinin aslını ilgilendiren bir mevzudur ve tağutun hükmüne müracaat eden kişi bu surette imanın aslını ortadan kaldırmış olur.

Page 12: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

TAĞUTA MUHAKEME MESELESİNİN DİNİN ASLINDAN OLMASI NE ANLAMA GELİR?

Tağuta muhakeme meselesinin veya başka herhangi bir meselenin dinin aslından olması, imanın kemal şartı değil, biz-zat sıhhat şartı olması manasına gelir. Yani tağuta muhakeme olmak, sadece haram değil aynı zamanda şirktir. Şirk ise ma-lum olduğu üzere affı olmayan bir günahtır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

﴿ د اف

ق

ف

رك با�

اء ومن �شـــــــ

ن �شـــــــ

لك مل

فر ما دون ذ

رك بھ ويغ

ن �شـــــــ

فر أ

�غ

ال

ما إن ��ى إث

﴾عظيما

“Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz, bunun dışındakileri dilediğine bağışlar”2

Bundan dolayı Tağuta muhakeme olarak Allaha ortak ko-şan kişinin dille kelime-i şehadet getirmesinin kendisine bir faydası yoktur. Bu ayet ve benzerleri göstermektedir ki Allaha şirk koşarak tevhidin aslını ihlal eden bir kimse cehalet, tevil veya başka bir şeyden ötürü mazeretli olmaz. Bu hususta tek mazeret ikrahtır.

رح بــ ﴿

كن من شــــــــــــــان ول يمــ

اإل بــ

م�نھ مط بــ

ل

ره وق

ك

من أ

ھ إال انــ د إيمــ من �عــ

ا� فر بــ

فر من ك

ك

ال

و

ب من � ضـــــــ��م غ

عل

درا ف ن صـــــــ

خرة وأ

� اآل

يا ع�

ن الد

حياة

وا ا� تحب �م اســـــــ �

لك بأ

اب عظيم ذ

هم عذ

ل

افر�ن �

وم ال

ق

��دي ال

ال

�﴾

“Kalbi imanla dolu olduğu ikraha, zorlamaya tabi tutu-lanlar hariç, her kim Allah’ı inkâr eder ve kalbini küfre açarsa işte ona Allah’tan bir gazab ve büyük bir azab var-

2 Nisa: 48

Page 13: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

13 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

dır. Bu, onların dünya hayatını ahirete tercih etmelerin-den ve Allah’ın kâfirler kavmine hidayet vermemesinden ötürüdür”3

Tağuta muhakeme gibi fiillerle Allaha şirk koşan kimse müşrik olduğu gibi, onu tekfir etmeyen de aynı şekilde müşrik ve kâfirdir. Zira bizzat hüküm ve teşride Allaha ortak koşan bi-risine Müslüman ismini vermiştir.

Âlimler şirk hakkında ihtilaf etmezler. Şirk olan bir amelin işlenmesine Allah-u Teâlâ hiçbir zaman ve mekânda müsaade etmez, ister küfür diyarı olsun, ister İslam diyarı:

تم ﴿ن

أ

فر �عد إذ

ك

م بال

مرك

يأ

ر�ابا أ

�ن أ بي والن

ة

ئك

ال

وا امل

خذ ت

ن ت

م أ

مرك

يأ

﴾مسلمون وال

“O size melekleri ve peygamberleri rabb edinmenizi emretmez. Müslüman olduktan sonra size küfrü emreder mi hiç?”4

فر ﴾

كى لعباده ال ير�ى

﴿ وال

“O, kulları için küfre razı olmaz.”5

Şirke dair bir meselede nasih-mensuh cereyan etmez. Ta-ğuta muhakeme gibi şirk fiilleri bütün peygamberlerin şeriat-larında ve de Muhammed (as)’ın şeriatında ister Mekke dö-nemi isterse de Medine dönemi olsun küfür hükmünü almıştır. Zira tağutu, Allahtan başka ibadet edilen, Allah’ın hükmüne zıd hükümler koyan mercileri reddetmek bütün rasullerin ortak davetidir.

﴿ وتول

اغ

واجتنبوا الط

ن اعبدوا � أ

ة رسوال م

ل أ

نا �� �

د �عث

﴾ق

3 Nahl: 106-107 4 Ali İmran: 80 5 Zümer: 7

Page 14: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

14 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

“Andolsun ki biz her ümmete Allah’a ibadet edin, ta-ğuttan kaçının diye (emretmesi için) bir elçi gönderdik”6

Tağutu reddetmeyen bir kimsenin imanı yoktur:

من ﴿ى ف

ق

وث

عروة ال

د استمسك بال

ق

ف

من با�

وت و�ؤ

اغ

فر بالط

﴾يك

“Her kim, tağutu reddedip Allah’a iman ederse, kop-mak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmış olur”7

Tağuta muhakeme olma ise tağutu reddetme iddiasına zıt bir ameldir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

ن ﴿ ك ير�ـدون أ بلـ

زل من ق

ن

ا أ ك ومـ يـ

زل إل

ن

ا أ �م آمنوا بمـ �

ذين يزعمون أ

� الـ

ر إ�

م ت

ل

موا أ

اك يتحـ

ان يط

فروا بھ و�ر�د الش

ن يك

مروا أ

د أ

وت وق

اغ

� الط

�عيدا إ�

ال

هم ضال

ن يضل

﴾أ

"Sana ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tağuta muhakeme ol-mak istiyorlar. Hâlbuki onu reddetmekle emrolunmuş-lardı. Şeytan ise onları uzak bir sapıklıkla saptırmak isti-yor."8

6 Nahl: 36 7 Bakara: 256 8 Nisa: 4/60

Page 15: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

“TAĞUTA MUHAKEME” NE DEMEKTİR?

Şimdi, müzakere ettiğimiz meselenin daha iyi anlaşılabil-mesi için “tağuta muhakeme” kavramı ne manaya gelmektedir, bunun üzerinde durmak istiyoruz. Bu terkip, iki kelimeden oluşmaktadır. “Tağut” ve “Muhakeme”

İmam Malik Rahimehullah tağutu şöyle tanımlamıştır:

"Allah'tan celle celaluhu başka kendisine kulluk edilen her-şey tağuttur"

Bunu Kurtubi, Nisa: 51. Ayetin tefsirinde nakletmiştir.

En iyi ve en kapsamlı tanımı ise Allame İbni Kayyım Rahi-mehullah yapmıştır:

“Tağut; kulun kendisi sayesinde haddi aştığı her ma'bud, uyulan ve itaat olunan her şeydir. Her kavmin ya da toplu-mun tağutu; Allah (Celle Celaluhu) ve Rasulü'nden başka kendisine muhakeme olunan, Allah'ın (Celle Celaluhu) dı-şında kendisine ibadet edilip, körü körüne tabi olunan veya Allah'ın (Celle Celaluhu) emri olup olmadığını bilme-den itaat ettikleri şeydir. İşte bunlar bu alemin tağutlarıdır. Tağut kapsamına giren şeyler konusunda ve insanların onlarla olan durumu dikkatle düşünülecek olursa onların büyük bir çoğunluğunun Allaha kulluktan yüz çevirip tağutlara kul ol-dukları Allah (Celle Celaluhu) ve Rasulüne (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) itaatten yüz çevirip tağutlara itaat ettikleri görülür.”9

Buna göre Kitap ve Sünnetin dışında beşeri kanunlarla in-sanlara hükmeden her türlü otorite ve mahkeme tağut statü-sündedir.

9 İ’lam’ul Muvakkiin, 1/40

Page 16: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

16 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

Muhakeme kelimesi Buhari ve Muslim’in ortaklaşa rivayet ettikleri bir hadiste, Allah Rasulu’nun (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gece namazında yaptığı bir duada şu şekilde geçmektedir:

مت ﴾

يك حاك ﴿ و�ل

“Sana muhakeme oldum”10

Ayni, Buhari’ye yazmış olduğu “Umdet’ul Kari” adlı şerhte bu ibareyi şöyle açıklamaktadır:

“Sana muhakeme oldum yani Hakkı inkar eden herke-sin hükmünü sana havale ettim ve benimle onlar arasında hakim olarak seni seçtim. Senden başka cahiliye ehlinin hükmüne müracaat ettikleri put, kâhin, ateş ve benzeri şeyleri değil… Muhakeme, meseleyi hakime götürmek de-mektir” Bedruddin el-Ayni’nin sözleri burada sona erdi.11

Nisa: 60 ayetinde geçen “yetehakemu” ibaresi ise “teha-kum” masdarından alınmadır ki muhakeme ile aynı manada-dır. Bu ikisi de müşareket babındadır, yani en az iki tarafın kar-şılıklı hüküm istemesini, davalaşmasını ifade eder. Bu açıkla-malara göre tağuta muhakeme olmak demek; ihtilaf edilen bir meseleyi çözmesi için tağuta götürmek manasına gelir.

10 Buhari, Teheccüd: 1 11 Umdet’ul Kari, 7/167

Page 17: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

TAĞUTA MUHAKEMENİN KÜFÜR OLMA SEBEBİ

İhtilaf halinde tağutu hakem tayin etmek, Allah-u Teâlâ’nın ihtilaf halinde Kitap ve Sünneti hakem tayin etme emrine zıttır. Zira Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

ا ممــ ﴿ هم حرجـــ فســــــــــــــن

دوا �� أ يجـــ

م ال

جر بي��م ث

ا �ــــــــــــــ موك فيمـــ

ى يحك منون ح�

يؤ

ك ال

ور�ـــ

الا ف

سليماموا �

ضيت ويسل

﴾ق

“Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık-larda seni hakem tayin etmedikçe, sonrada verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimi-yet ile teslim olmadıkça iman etmiş olamazlar.”12

İbnu Hazm Rahimehullah bu ayet hakkında şunları söyle-mektedir:

Allah Subhanehu ve Teala, nefsine yemin ederek ortaya çı-kan herşeyde Resulu hakem tayin etmeden ve Sonra da onun verdiği hükme nefsinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir tesli-miyet ile teslim olmadıkça iman edemeyeceklerini açıkça be-yan etti. Şurası kesindir ki hakem tayin etmek, kalbin tes-limiyetinin dışında başka bir şeydir. İşte bu, kendisi ol-maksızın imanın gerçekleşmeyeceği imandır.”13

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

ازعتم �� ﴿ نــإن ت

م فــ

مر منك

و�� األ

ول وأ ســــــــــــــ طيعوا الر

وأ

طيعوا �ذين آمنوا أ

ا الــ �ــ �

ا أ يء يــ

�ــــــــــــــى

ر ف

و�ال

أ

حسن ت

�� وأ

لك خ

خر ذ

يوم اآل

وال

منون با�

ؤ

نتم ت

سول إن ك والر

� �

وه إ� ﴾د

12 Nisa: 65 13 El-Fisal, 3/109

Page 18: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

18 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

Ey iman edenler, Allah ve Resulüne itaat edin. Sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa dü-şerseniz Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız onu Allah’a ve Resulüne döndürün. İşte bu daha hayırlı ve ne-tice bakımından daha güzeldir.”14

İbn Kesir Rahimehullah bu ayetin tefsirinde şöyle demekte-dir:

“Bu ayet, ihtilaf halinde Kitap ve Sünnet’e muhakeme ol-mayan ve bu ikisine müracaat etmeyenlerin Allah’a ve ahiret gününe iman etmediklerini göstermektedir.”

İbn’ul Kayyım Rahimehullah ise şöyle demektedir:

“Her kim husumetlerini Allah ve Rasulunden başka-sına götürür, ona muhakeme olursa bu kimse tağuta mu-hakeme olmuştur. Hâlbuki onu reddetmek emredilmiştir. Kul, hükmü Allah’a has kılmadıkça tağutu reddetmiş ol-maz…”15

Âlimlerin yaptığı bu açıklamalar, tağuta muhakemenin kü-für olma illetini ortaya koymaktadır. Tağuta muhakeme olan kimse, öncelikle ihtilaf halinde Allah ve Rasulunu hakem tayin etmemiş, sonra da bu ikisine zıt bir merciyi hakem tayin etmiş-tir. İhtilafı Allah ve Rasulune götürmek, her zaman ve her me-kanda farz olan bir fiildir ve bu, kulun imanının geçerli olması için mutlaka gerekli olan bir şarttır. Bu genel hükümden hiç kimse istisna edilemez, buna dair hiçbir delil yoktur . İşte bü-tün bunlar, tağutu hakem tayin etmenin bizzat dinin aslını or-tadan kaldıran bir fiil olduğunu, bunun Allaha ve Rasulune

14 Nisa: 59 15 Tarik’ul hicreteyn, sf: 37

Page 19: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

19 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

iman eden bir kimseden sadır olmayacağını ve dindeki birta-kım kapalı meselelerle asla mukayese edilemeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır. Ama biz yine de meselenin dinin aslıyla bağlantısının iyice ortaya çıkması için birkaç nakil daha yap-mak istiyoruz.

Şevkani Nisa: 60 ayetinin tefsirinde şöyle demektedir:

“Sana indirilene de, senden önce indirilmiş olanlara da iman etmiş olduklarını iddia edenleri görmez misin?” kav-linde Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şu kimselere hayret etmesi istenmektedir ki bunlar kendilerinin hem Rasulullah’a indirilen Kuran’a ve hem de diğer peygam-berlere indirilenlere iman ettiklerini iddia etmekte, on-dan sonra da bu iddialarıyla çelişen ve hatta bu iman iddi-asını temelinden ortadan kaldıran bir amel ortaya koy-maktadırlar. İşte Allah-u Teala’nın bu kavli onların bu imandan hiçbir asla sahip olmadıklarını izah etmektedir. (İmanı ortadan kaldıran) bu fiil onların tağuta muhakeme olmayı istemeleridir. Hâlbuki onlar gerek Rasulullah’a in-dirilen kitapta, gerekse ondan önce indirilen kitaplarda tağutu reddetmekle emrolunmuşlardı”16

Fahruddin Razi ise ilgili ayetin tefsirinde şöyle demektedir:

“Bil ki müfessirler bu âyetin, münafıklardan birisi hak-kında nazil olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Sonra Ebu Müslim şöyle demiştir: "Bu âyetin zahiri, daha önce yahudi iken, münafıkça müslüman olan bir ehl-i kitap hakkında oldu-ğuna delalet etmektedir. Çünkü Allah Teâlâ'nın, "Sana indiri-lene de, senden önce indirilmiş olanlara da iman etmiş olduk-larını yalan yere iddia edenler..." ifadesi ancak bu durumda

16 Feth’ul Kadir tef¬siri

Page 20: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

20 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

olan bir münafığa uyar." Bu ifadeden murad şudur: Bazı kim-seler, ehl-i tuğyandan (azgın kimselerden) bazısı huzurunda muhakeme olmayı istemiş, Hz, Muhammed (s.a.s)'in huzu-runda muhakeme olmayı istememişlerdir. Kâdî şöyle demiştir: "Tâğutların huzurunda muhakeme olmanın bir küfür gibi; Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in hükmüne razı ol-mamanın ise bir küfür olması gerekir. Buna şunlar delalet eder:

a) Allah Teâlâ, 'Onlar onu inkâr etmekle emrolunduk-ları halde, yine de tâgutun huzurunda muhakeme olun-malarını İsterler" buyurmuş ve tâğutun huzurunda muha-keme olunmayı, ona iman saymıştır. Hâlbuki nasıl tâğutu inkâr etme Allah'a iman manasına geliyorsa, tâğuta iman etmenin de Allah'ı inkâr manasına geleceğinde şüphe yoktur.

b) Hak Teâlâ, "Öyle değil rabbine andolsun ki onlar, arala-rında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden yürekleri hiç bir sıkıntı duymadan, tam bir teslimi-yetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar"17

buyurmuştur. Bu, Allah'ın Resûlü'nün hükmüne razı olma-yanların kâfir sayılacakları hususunda bir nasstır.

c) Allah Teâlâ, "Artık Onun emrinden uzaklaşıp giden-ler, kendilerini bir fitne (belâ) çarpmasından yahut on-lara pek acıklı bir azab çatmasından çekinsinler"18 buyur-muştur. Bu âyet, Hz. Peygambere muhalefet etmenin, büyük bir günah olduğuna delalet ediyor. Bütün bu âyetlerde, Allah'ın ve peygamberin herhangi bir emrini reddeden kimsenin, bu reddi ister şüphesi yönünden, isterse inadı yönünden olsun, 17 Nisa,65 18 Nûr, 63

Page 21: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

21 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

İslâm'dan çıkmış olacağı hususunda deliller vardır ki bu du-rum da, sahabe-i kiramın, zekatını vermeyenlerin mürted ol-duklarına, öldürülmeleri gerektiğine ve çocuklarının esir edi-leceklerine dair verdikleri hükmün doğru olduğunu göste-rir."19

Razi’nin sözleri burada sona erdi. Yeri gelmişken şunu da belirtelim. Fahruddin er-Razi, Eş’ari kelamcılarından olup Al-lahın isim ve sıfatlarını te’vil etmesi vb bazı meselelerde Ehli sünnete muhalefet etmiştir. Ancak onun böyle olması bizzat dinin aslı olan meselelerde hata etmesini gerektirmez. Bilakis onun bu ayetin tefsirinde el-Kadı ünvanlı bir zattan –ki bu za-tın Kadı Ebu Ya’la el-Hanbeli olduğu söylenmektedir- yaptığı nakil belki de tağuta muhakemenin küfür oluşu hususunda âlimlerden gelen en sarih ibarelerden birisidir. Zira bazıları Al-lah Rasulu’nun hükmüne itiraz etmenin küfür olduğunu idrak ettikleri halde, tağuta muhakemenin küfür oluşunu idrak ede-memektedirler. Bundan dolayı zahirde Allah rasulunu tasdik eder gibi görünen bir kimsenin sırf tağuta muhakeme olduğu için kâfir olmasının sebebini bir türlü anlayamazlar. Hâlbuki Razi’nin de beyan ettiği gibi bir kimsenin tağuta muhakeme ol-ması, ona iman ettiğini gösterir. Tağuta iman etmeyen birisi onun hükmünü kabul etmez. Tağuta iman ise Allah’a imanla bir arada olmaz. Dolayısıyla tağuta muhakeme olan birisi Al-lah’a iman etmediğini, yani kâfir olduğunu ortaya koymuştur. Razi’nin bu açıklamaları Ehli sünnet âlimlerinin yaptığı açıkla-malara da muvafıktır.

Şeyh Süleyman bin Abdillah al’uş Şeyh, ceddi Muhammed bin Abdilvehhab Rahmetullahi Aleyh’in telif etmiş olduğu “Ki-tab’ut Tevhid”e yazmış olduğu şerhte "Sana ve senden önce-

19 Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 8/121-122

Page 22: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

22 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

kilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmü-yor musun? Tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Hâlbuki onu reddetmekle emrolunmuşlardı. Şeytan onları uzak bir sapıklıkla saptırmak istiyor."20 ayetiyle alakalı babı şu şekilde izah etmektedir:

“La ilahe illallah”şehadetinin manası olan tevhid, aynı za-manda Rasul (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e imanı da ihtiva ettiği ve gerektirdiği için –ki böylece bu ikisi kelime-i şehadeti oluş-turur- Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu iki şehadeti tek bir ru-kun olarak açıklamıştır. Şu hadiste olduğu gibi:

"İslâm beş şey üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka ilâh ol-madığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasûl'ü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacc etmek, ramazân oru-cunu tutmak"

İşte bundan dolayı musannif (Muhammed bin Abdilveh-hab) bu bab başlığı altında tevhidin içerdiği ve gerektirdiği bir husus olan ihtilaf halinde Rasul’u hakem tayin etme mesele-sine dikkat çekmiştir. Mademki bu, “la ilahe illallah” şehadeti-nin hem muktezası (gereği) hem de lazımıdır, o halde her mü’minin bunu yerine getirmesi gerekir. La ilahe illallah’ın manasını bilen herkesin Allah’ın hükmüne boyun eğip Onun katından Rasulu (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vasıtasıyla gelen emirlerine teslim olması şarttır.

Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet eden bir kimse ihtilaf halinde Allah ve Rasulu’nden başkasını ha-kem tayin ettiği takdirde bu şehadetinde yalancı konu-muna düşmüş olur.

20 Nisa: 4/60

Page 23: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

23 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

Ardından şöyle devam etmektedir:

“Allah-u Teâlâ’nın “Onlar tağutu reddetmekle emro-lunmuşlardı” ibaresi şu manaya gelmektedir: Tağuta mu-hakeme olmak, imanı yok etmektedir ve ona zıddır. Zira tağutu inkâr etmeyen ve ona muhakeme olmayı terk et-meyen kimsenin imanı sahih ve geçerli olmaz. Tağutu red-detmeyen birisi Allah’a iman etmiş sayılmaz.”

Âlimlerin yaptığı bu izahlardan şu hususlar anlaşılmakta-dır:

1- Tağuta muhakeme fiili kelime-i şehadetin 1. Rüknü olan “la ilahe illallah” kelimesiyle çelişmektedir. Zira bu kelime Allah’tan başka hüküm koyucuların reddini içer-mektedir. Tağutun hükmüne müracaat eden kişi hük-münde Allah’a ortak koşmaktadır.

2- Tağutun kanunlarına başvuran kişi kelime-i şeha-detin ikinci rüknü olan “Muhammedun Rasulullah” şeha-detini de ihlal etmiş olur. Zira bu kelime, bütün ihtilaflı iş-lerde Rasulu hakem tayin etmeyi ve onun verdiği hükme teslim olmayı içermektedir.

3- Tağuta muhakeme olan kişi tağutu reddetmemiş de-mektir. Tağutu yani Allahtan başka ilahlık iddiasında bu-lunanları reddetmeyen kişi ise Allaha iman etmiş sayıl-maz.

İşte âlimlerin zikrettiği bu üç madde üzerinde düşünen kimse tağuttan hüküm taleb eden kimsenin imanının olmadı-ğını, çünkü yaptığı fiilin imana zıd bir fiil olduğunu ve dolayı-sıyla nasıl ki İslam diniyle alay edenlerin iman iddiası reddo-

Page 24: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

24 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

lunduysa tağuti hükümlere müracaat edenlerin de iman iddia-sının aynı şekilde reddolunacağını açıkça görür. Bu durumda olan bir kişinin cehaleti, tevili veya yaptığı işi helal saymaması gibi bahanelerin bu kimsenin kâfir olduğu gerçeğini değiştir-meyeceği ortadadır. Keza tağuta muhakeme olarak dinin aslını ihlal etmiş olan birisinin küfür diyarında ya da İslam diyarında bulunmasının da bu hükmü değiştirmeyeceği aklı başında olan herkesin göreceği bir husustur.

Tağuta muhakemenin bizzat tevhidle çelişen bir amel ol-duğu ortaya çıktıktan sonra geriye şu mesele kalıyor: Tağuta muhakemenin küfür oluş illeti nedir? Aslında yukarda saydı-ğımız üç madde tağuta muhakemenin küfür olma illetini or-taya koymaktadır. Ancak aşağıda âlimlerden yapacağımız na-killer bu sebeblerin hepsini bir araya getirip ortak bir illette birleştirmektedir ki o da şudur: Allah ve Rasulu’nun şeriatı dı-şında bir kanuna muhakeme olan kişi, bu ameliyle İslam şeri-atından yüz çevirmiş, ona iltizamı yani bağlanmayı reddetmiş ve Allahın dininden başka bir dine, Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şeriatından başka bir şeriata tabi olmuştur. Bunun küfür olduğu ise icma ile sabittir, bunda hiçbir âlimin ihtilafı söz konusu değildir.

Page 25: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

TAĞUTA MUHAKEMENİN KÜFÜR OLDUĞU ÂLİMLERİN İCMASIYLA SABİTTİR

Şimdi Allah’ın izniyle tağuta muhakemenin, beşeri kanun-larla hükmeden hâkimlere ve mahkemelere müracaat etmenin İslam dininden çıkartan bir küfür ve şirk ameli olduğu husu-sunda alimlerin ittifak halinde olduklarını ve bunun İslam di-ninden zaruri olarak bilinen bir mesele olduğuna dair alimle-rin kavillerini zikretmek istiyoruz:

İbnu Hazm şöyle diyor:

“İslam şeriatında Hakkında bir nass ve vahiy gelmemiş olan İncil kaynaklı bir hükümle hükmeden kimsenin kâfir ve müşrik olacağı ve İslam dininden çıkmış olacağı husu-sunda Müslümanlardan iki kimse arasında dahi ihtilaf yoktur.”21

İbnu Teymiyye Rahmetullahi Aleyh ise şöyle demektedir:

"Şu elimizdeki tahrif edilmiş Tevrat nüshalarıyla amel etmek caiz değildir. Bugün her kim Tevrat’ın değiştiril-miş ve neshedilmiş hükümleriyle amel ederse o kimse ka-firdir."22

Hafız İbn Kesir Rahmetullahi Aleyh “el-Bidaye ve’n Nihaye” adlı eserinin Tatar hükümdarı Cengizhan’dan bahsettiği bir bölü-münde şunları zikretmektedir:

“Onun “Yesak” (yasa) kitabına gelince, bu, kalın bir ya-zıyla iki cilde yazılmıştı. Çok hacimli olan bu iki ciltlik eser, yanlarındaki bir deve üzerinde taşınırdı. Bazılarının

21 El-İhkam fi Usul’il Ahkam, 5/173 22 Mecmu’ul Fetava, 35/200

Page 26: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

26 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

anlattıklarına göre Cengizhan dağa çıkar, sonra iner, tek-rar çıkar, sonra iner, bu iniş çıkışı defalarca tekrarlar, ni-hayet yorulup bayılır ve yere düşerdi. O esnada da yanın-daki katibe, söyleyeceklerini yazmasını emreder ve söyle-diklerini kanun olarak yazdırırdı. Eğer durum böyleyse demek ki içindeki şeytan konuşur ve konuştuklarını ka-nun haline getirirmiş. Cüveynî'nin anlattıklarına göre Ta-tarlar'dan bir kişi çok şiddetli soğuklarda ibadet için dağa çıkarmış. Bir defasında yine dağa çıkmış iken görünmez-lerden bir sesin kendisine, «Biz Cengizhan'ı ve çocuklarını yeryüzüne hâkim kıldık» dediğini işitmişti. Moğol ihtiyar-ları ve âlimleri bu sözü tasdik ederler ve doğru kabul ederlerdi.

Bundan sonraki kısımda Cüveynî, Cengizhan'ın yasa-sından bazı maddeler aktarmıştır. Şöyle ki:

«Zina eden kişi, evli olsa da olmasa da öldürülür. Aynı şekilde homoseksüellik yapan da öldürülür. Kasten yalan söyleyen öldürülür. Büyü yapan öldürülür. Casusluk ya-pan öldürülür. Çekişmekte olan iki kişinin arasına giren ve bu iki kişiden birisine yardım eden öldürülür. Durgun suya bevleden öldürülür. Durgun suya dalan öldürülür. Sahibinin izni olmaksızın bir esire yemek yediren veya su içiren veya bir şey giydiren öldürülür. Kaçak birini görüp de sahiplerine veya hükümete teslim etmeyen öldürülür. Bir esire yemek yediren veya yiyecek bir şeyi bir kimse-nin önüne atan öldürülür. Çünkü yiyeceği önüne atılma-malı, aksine bizzat eliyle ona vermelidir. Bir kimse bir başkasına yemek yedirecekse önce kendisi o yemekten tatmalıdır. Misafir emir olsa bile, böyle yapmalıdır. Ama esire yedirmemelidir. Bir kimse yemek yer de yanında-kine yedirmezse öldürülür. Bir hayvanı boğazlayan kimse o hayvan gibi boğazlanır. Hayvanı boğazlamamalı, aksine

Page 27: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

27 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

karnını yarmalı ve içinden önce eliyle kalbini tutup çıkar-malıdır...» Bütün bu hükümler Allah'ın, kulları olan pey-gamberlere indirmiş olduğu şeriatlerine muhaliftir. Son peygamber Muhammed b. Abdullah'a (Sallallahu Aleyhi ve Sel-lem) indirilen muhkem şeriatı terk edip neshedilmiş, başka şeriatlere muhakeme olan kimse kafir olduğuna göre Cengizhan'ın yasalarına muhakeme olan kimse nasıl kâfir olmasın?! Böyle bir kimse Müslümanların icmaıyla kâfir olur.

Zira Allah-u Teâlâ buyuruyor ki:

“Cahiliye devri hükmünü mü istiyorlar? Yakînen bilen bir millet için Allah'tan daha iyi hüküm veren kim var-dır?”23

“Hayır; Rabbine and olsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul et-medikçe inanmış olmazlar.”24

Allah-u Teâlâ doğru söylemiştir."25

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

Câhiliyet hükmünü mü istiyorlar? Ama yakinen inanan bir kavim için, Allah'tan daha iyi hüküm veren kimdir?26

23 el-Mâide, 50 24 en-Nisâ; 65 25 İbn Kesîr, El Bidaye Ve'n-Nihaye, 13/139, Dar'u İhya'it Turas'il Arabi, 1408/1988 Türkçesi için bkz. El-Bidaye ve'n Nihaye, Çağrı Yayınları: 13/244 26 Maide:50

Page 28: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

28 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

İbn Kesir Rahmetullahi Aleyh bu ayetin tefsirinde ise şunları zikretmektedir:

“Bütün hayırları ihtiva eden, bütün kötülükleri yasak-layan, uydurma heves ve arzulara meyilden alıkoyan Al-lah'ın hükmünün dışına çıkanları Hak Teâlâ reddediyor. Kulların kendi elleriyle koydukları ve Allah'ın şeriatına dayanmayan câhiliyyet hükümlerinin Sapıklıklarını ve bilgisizliklerini reddediyor. Bu sapıklıkları; kendi görüş ve hevesleri sonucu ortaya çıkardıklarını bildiriyor. Söz gelimi Tatarların, Cengiz Han diye bilinen krallarından alınma krallık buyrukları vardır ve bununla hüküm verir-ler. Nitekim bu yasayı onlara kral koymuştur. Bu yasalar Yahûdî, Hıristiyan ve İslâm dinine mensûb muhtelif mil-letlerden iktibas yoluyla tanzim edilmiş kanunlar toplulu-ğudur. Ancak bu yasalar içerisinde birçoğu, Cengiz Han'ın mücerred görüş ve heveslerinden ibarettir. O bunu, ço-cukları için izlenen bir hüküm haline getirmiştir ki; onlar, Allah'ın kitabından ve Rasûlullah'ın sünnetinden önce bu yasaya uyarlar. Onlardan böyle davrananlar kâfirdir, öl-dürülmeleri vâcibtir. Az veya çok hiçbir konuda Allah'tan başkasının hükmüne müracaat edilemez. Bunun için Al-lah Teâlâ; onlar, Allah'ın hükmünden vazgeçip câhiliyye-tin hükmünü mü tercih ediyor ve istiyorlar? buyuruyor. Hâlbuki Allah'ın şeriatından daha adaletli hüküm verecek kim vardır? Allah'ın şeriatına inanıp yakîn ve bilgi sahibi olanlar; Allah'ın hüküm verenlerin en iyisi olduğunu, mahlûkatına karşı annenin çocuğuna merhametinden daha merhametli davrandığını bilirler. Zîrâ Allah Teâlâ;

Page 29: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

29 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

her şeyi bilendir, her şeye kadir olandır, her şeyde âdil olandır.”27

Şeyhulislam İbn Teymiye ise bu Tatarların durumundan bahsederken şöyle demektedir:

“Müslümanların dininden zaruri olarak olarak bilin-diği gibi ve de bütün Müslümanların ittifakıyla her kim İs-lam dininden başka bir dine tabi olmaya veyahut da Mu-hammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şeriatından başka bir şeriata uymaya müsaade ederse bu kimse kâfirdir. Ve bu-nun küfrü kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr edenin küfrü gibidir.”

Aynı fetvanın başka bir yerinde ise şöyle demektedir:

“Onlar yani Tatarlar kendi aralarında Allah’ın hük-müyle hükmetmezler, bilakis kendilerine ait uydurma-larla hükmederler ki bu hükümler bazen İslam’a uygun olur, bazen uygun olmaz.”

Ardından şöyle devam etmektedir:

“Bu kesimle savaşmak Müslümanların icması ile vacib-tir. İslam dinini bilen ve de bu kimselerin iç yüzünü bilen bir kimse bu hususta şüphe etmez.”28

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

افرون ﴾�

ئك هم ال

ول

أ

ف

زل �ن

م بما أ

م يحك

﴿ ومن ل

27 İbn Kesir, Tefsir'ul Kur'an'il Azim, 3/131, Thk: M. Se¬lame, Dar'u Tayyibe, 1420/ 1999. Türkçesi için bkz. Ebu’l-Fida İsmail İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Çağrı Yayın¬ları: 5/2364 28 Bkz. Mecmu’ul Fetava, 28/501-553

Page 30: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

30 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

“Kim, Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.”29

İbn Kesir Rahmetullahi Aleyh bu ayetin tefsirinde şöyle demiş-tir:

“Sahîh olan şudur: Bu âyet, zina eden iki Yahudi hak-kında nazil olmuştur. Yahudiler, kendi elleriyle Allah'ın kitabını değiştirmişler ve evli kişilerin recmedilmesi em-rini tahrif ederek, yüz sopa ve yüzü karaya boyayıp ters-yüz olarak merkebe bindirme şekline çevirmek husu-sunda aralarında anlaşmışlardı.”

Hafız İbn Hacer’in naklettiğine göre Malikilerden İsmail el-Kadı bu ayet hakkında şöyle demiştir:

“Ayetlerin zahiri şunu göstermektedir ki her kim on-ların (Yahudilerin) yaptığı gibi yapar ve Allah’ın hükmüne muhalif bir hüküm icad edip bunu kendisiyle amel edilen bir din (kanun) haline getirirse söz konusu tehdit onun için de geçerlidir. Bu ister yönetici isterse de başkası ol-sun fark etmez…”30

Söz konusu ayetin iniş sebebi araştırılıp üzerinde düşünül-düğü zaman şu açıkça görülür ki Yahudilerden recm hükmünü değiştirip yerine başka hüküm getirenler geçmişteki bir toplu-luktur. Onlardan sonra gelen nesil, bu batıl şeriata rıza göste-rip tabi olmaktan başka bir şey yapmadıkları halde aynı küfür hükmü onlar için de devam etmiştir. Bu, Tevbe: 31. Ayette an-latıldığı şekliyle papaz ve hahamlarının uydurduğu batıl ka-nunlara itaat eden kitap ehlinin durumunun aynısıdır.

29 Maide: 44 30 Feth’ul Bari, 13/120

Page 31: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

31 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

Adiyy bin Hatem (Radiyallahu Anh) diyor ki: "Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Onlar, Allah'ı bırakıp hahamla-rını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i Rab edindiler."31

ayetini okurken duydum ve: "Biz onlara ibadet etmiyoruz ki" dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):"Allah'ın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal kıldıklarında on-lara itaat etmiyor musunuz?" diye sordu. Ben:"Evet" diye ce-vap verdim. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "İşte bu onlara ibadet etmektir."32

İşte tağuta muhakeme olmaktan kasıd budur. Yani tağutla-rın yaptıkları batıl teşrilere tabi olmak, onlara muhakeme ol-makla aynı şeydir. Tağutun hükmüne başvurmak ise Allah’ın şeriatına muhalif hükümler koyarak ilahlık taslayan bu tağuta ibadet etmek manasına gelir. Âlimlerden naklolunan bütün bu kavillerden çıkan ortak neticeleri şöyle özetleyebiliriz:

1- İster Tevrat ve İncil gibi aslen ilahi kaynaklı olup nesh edilmiş şeriatlar olsun, ister Cengiz yasası veya günümüzdeki uydurma kanunlar gibi beşeri kaynaklı hükümler olsun İslam şeriatı haricindeki kanunlarla amel edenler üç kısımdır:

1-Müşerri yani kanun koyucu statüsünde olanlar

2-Bu kanunlarla hükmeden hâkimler ve sair idareci-ler,

3-Bu kanunlara muhakeme olup, bunlarla amel eden tebaa yani halk kesimi

Kitap, Sünnet ve icma bu üç sınıfın da kâfir olduğunu gös-termektedir. Uydurma kanunlarla amel eden ilk iki sınıfı ayrım 31 Tevbe: 9/31 32 Tirmizi Tefsir: 10, Taberi: 14/210, 61632-61634

Page 32: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

32 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

gözetmeksizin tekfir ettikleri halde üçüncü sınıf yani bu ka-nunlara göre ihtilaflarını çözen kimseler hakkında tafsilata ve ayrıma giden kimselerin bu görüşlerinin mücerred heva ve şahsi reyden başka hiçbir dayanakları yoktur ve bunlar kendi içlerinde çelişki halindedir. Zira küfre rıza küfürdür. Küfür ka-nunlarını bizzat icad edip yürürlüğe koyanlar ile bu yürürlük-teki kanunlara muhakeme olanlar arasında hiçbir fark yoktur. Mesela günümüz parlementolarında kanun çıkaran kimseler, çıkarttıkları kanunun muhteva itibari ile İslam’a uygun olup olmadığına bakılmaksızın tekfir edilirler. Tağuta muhakeme ile alakalı çeşitli istisnalar getiren iddia sahiplerinin de birçoğu aynı şekilde cehalet ve tevillerine bakmaksızın bu kanun ko-yucuları tekfir ederler. Bu kanunlarla hükmeden hâkimler de böyledir. Zira bu kimseler Allah ve Rasulu haricinde bir teşri ve hüküm kaynağı kabul etmişlerdir. Küfre girmelerinin se-bebi, çıkarttıkları kanunun İslam’a aykırı olmasından önce ka-nunun kaynağının Allah’ın hâkimiyetine değil, halkın egemen-liğine istinad etmesidir. Hal böyleyken nasıl olur da bunların icad ettikleri küfri kanunları sırf zahirde de olsa kabul ederek bu kanunlara muhakeme olanların tekfirinde tafsilata ve ay-rıma gidilir? Zira bu mahkemelerde gönüllü veya gönülsüz muhakeme olan herkes, Allahtan başkasının hükümranlığına dayanılarak icad edilmiş kanunlara tabi olmaktadır. Velev ki söz konusu kanunun muhtevası İslam’a uygun olsa bile burada Allahtan başkasının teşri ve hüküm koyma yetkisini kabul etme illeti aynen devam etmektedir.

2- İbn Kesir ve diğer âlimlerden naklettiğimiz ibareler, ta-ğuta muhakeme olmanın küfür oluşunun tıpkı Allah’a, melek-lerine, kitaplarına iman gibi İslam dininden zaruri olarak bili-nen zahir (açık) meselelerden olduğunu ve âlimlerin bu hu-susta ihtilaf değil, ittifak halinde olduklarını gösterir. Sonraki nesillerin bu hakikati unutmuş olmaları bunun dinin zaruri hükümlerinden birisi olduğu gerçeğini değiştirmez. Hafız İbn

Page 33: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

33 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

Kesir’in bahsettiği "Yesak", vahye dayanmayan beşeri nitelik-teki bir kanundur. (Hatta M. Kemal, Yesak'ın ismini dahi ol-duğu gibi iktibas edip icad ettiği küfür kanunlarına "yasa" "anayasa" gibi isimler vermiştir.) İlletin aynı olduğu yerde hü-küm de aynıdır. Yani eskinin "Yasa"sına muhakeme olanlar na-sıl ki kâfirse şimdinin yasasına tabi olanlar da aynı şekilde ka-firdir. Hâlbuki görüldüğü üzere Yesak’ın içinde bizzat İs-lam’dan alınma kanunlar da vardı. Fakat âlimlerden hiç birisi Yesak’ta İslam’a uygun hükümlere muhakeme olanlar kâfir ol-maz, İslam’a aykırı olanlara muhakeme olanlar ise kâfirdir şeklinde bir tafsilata gitmemişlerdir. Hafız İbn Kesir’in Cengiz yasalarına muhakeme olanların küfrünü isbatlama sadedinde yukarda İbn Hazm’ın naklettiği icmaya atıf yapması manidar-dır ve hükmün illetini fıkh etmek açısından önemlidir. Bugün birisi muharref Tevrat ve İncil’de yer alan İslam’a aykırı olma-yan hususlarla amel edilebileceğini, bunlarla hükmedileceğini iddia etse aklı başında hiç kimse bu kişinin küfründe tereddüd etmez. Fakat ne yazık ki birçok kimse nesh edilmiş ilahi kay-naklı şeriatlara muhakeme olanları tekfir ederken, vahiyden hiçbir asla dayanmayan beşeri kanunlara İslam’a aykırı olma-yan idari hususlarda uyulabileceğini iddia etmektedirler. Hâl-buki bu kanunların muhtevasının İslam’a uygun olup olmadı-ğının hiçbir önemi yoktur. İbn Teymiye, Tatarların durumunu anlatırken buna işaret etmiştir. Çünkü bu kanunlar, hüküm koyma yetkisini Allahtan başkasına vererek oluşturulmuştur ve velev ki içerik itibariyle %100 İslam’a uygun olsa, hatta biz-zat İslam’ın hükümleri dahi olsa o artık tağuti bir kanundur. Âlimlerden hiç birisi bu yasalara muhakeme olanlar hakkında böyle bir ayrım yapmamıştır.

Bu konuda kapalılık olduğu iddiasına gelince; beşeri ka-nunlara muhakeme olanın küfründe tereddüd eden kişi ile Tevrat ve İncil’e muhakeme olan kişinin küfründe şüphe eden

Page 34: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

34 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

kişi arasında bir fark yoktur. Bu ikisi de iman ile küfür arasın-daki farkı ayırd edememiş ve kişinin Müslüman olabilmesi için bütün batıl şeriatlardan uzaklaşarak Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şeriatına bağlanması gerektiği hususunu id-rak edememiştir ki böyle bir kimse İslam’ın aslından habersiz-dir ve Müslüman olamamıştır. Bu meseleyi halk’ul Kuran veya arşa istiva gibi hafi (kapalı) meselelerle kıyas etmek yersizdir. Zira tağuta muhakeme meselesi izah ettiğimiz şekilde bizzat tevhidin aslını ilgilendiren zahir, açık bir mesele olduğu halde bidat ehlinin itikadını teşkil eden bu sayılan meseleler ve ben-zerleri tevhidin kemalini ilgilendirse de bizzat tevhidin aslıyla alakalı meseleler değildir. Tağuta muhakeme olmak, bizzat Kuran nassıyla tağuta iman etme manasına gelen bir fiil olduğu sabitken nasıl olur da akidenin ikinci dereceden bir meselesi olarak değerlendirilir?

İşte! Kitap ve Sünnetin muhkem nassları ve de âlimlerin bu nasslara dayalı olarak yaptıkları izahlar, tağuta muhakemenin her ne şekilde yapılırsa yapılsın kişiyi İslam dininden çıkartan büyük küfür olduğunu ve bunun bütün âlimlerin ittifakıyla sa-bit olduğunu göstermektedir. Tağuta muhakemenin küfür ol-duğu hususunda âlimlerin ihtilaf ettiği gibi iddiaların da batıl olduğu naklettiğimiz bu icmalardan sonra açık bir biçimde or-taya çıkmış bulunmaktadır. Burada zikrettiğimiz deliller, ta-ğuta muhakemenin bizzat dinin aslını ihlal eden bir amel oldu-ğunu giriş kısmında bahsetmiş olduğumuz tağuta muhakeme-nin küfür oluşuna az veya çok istisna getiren veyahut da bu hu-susta tevil ve cehaletin mazeret olabileceğini ileri süren bütün görüş sahiplerini çürütmektedir. Bu açıklamaların ışığında ay-rıca şunları da ilave etmek istiyoruz:

Evvela şer’i hükümlerde aslolan şey o hükmün ismi değil, dayandığı illettir. Dolayısıyla bir amelin küfür veya haram

Page 35: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

35 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

olma illeti ne ise, o illet devam ettiği müddetçe hüküm de de-vam eder. Bu hususta Necd diyarı âlimlerinden Şeyh Ebu Batin Rahmetullahi Aleyh “el-İntisar li Hizbillah’il Muvahhidin” adlı kıy-metli eserinde şu izahları yapmaktadır:

"Bir insan ilah kelimesinin manasını tahkik edip, bunun ibadet edilen mabud anlamına geldiğini öğrenir ve de ibadetin hakikatine vakıf olursa, ibadet çeşitlerinden herhangi birisini Allah'tan başkasına yönelten bir kimsenin o varlığa ibadet et-miş ve de onu ilah edinmiş olduğunu açıkça görür. Bu kişi is-terse ibadet ettiği bu varlığa ilah ve mabud ismini vermekten kaçınsın ve de yaptığı işin adını şefaatçi edinme, tevessül, iltica veya başka bir şey koymuş olsa da (durum böyledir)

Müşrik (bu ismi almayı) istese de istemese de müşriktir. Nasıl ki faizci istese de istemese de faizci ismini alıyorsa veya içkici içtiği şeye başka isim verse de içkici ismini alıyorsa bu da böyledir. Allah Rasulu (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den gelen hadiste şöyle buyrulmuştur:

"Ümmetimden bir topluluk içki içecekler ve ona içkiden başka isimler vereceklerdir"33

İsmin değişmesi, müsemmanın hakikatini değiştirme-yeceği gibi hükmünü de ortadan kaldırmaz. Nasıl ki bede-vilerin batıl yolla yaptıkları (soygun tarzındaki) alışveriş-leri hak olarak isimlendirmeleri veya zalimlerin insanlar-dan haksız yolla aldıkları şeylere başka isimler vermeleri işin hakikatini değiştirmiyorsa bu da böyledir."

Mesela içkinin (hamrın) haram olma illeti sarhoşluk vere-rek aklı örtmesi, ortadan kaldırmasıdır. Çoğu sarhoş edenin azı da sahih hadislerde geçtiği üzere haramdır. Bir kişi içtiği

33 Ebu Davud 3688 ve diğerleri

Page 36: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

36 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

nesnenin içki değil de mesela gazoz olduğunu iddia etse, eğer ki o gazozun içinde alkol varsa velev ki içilen nesnenin adı şa-rap olmasa da şarapla aynı hükümdedir, yani haramdır.

Tağuta muhakeme meselesinde de mahkemenin küfür oluş illeti diğer sayfalarda âlimlerden yaptığımız nakillerden de an-laşılacağı üzere bunun Allahtan başkasına teşri (hüküm koyma) yetkisi verme manasına gelmesidir. İslam şeriatı dışın-daki Yesak benzeri cahiliye kanunlarını esas almak, bu kanun-ları tazim etmek, sırf görünüşte de olsa kabul etmek, bu kanun-larla amel etmek küfür olduğuna göre bu ameller devam ettiği müddetçe küfür hükmü de devam eder. İşte bu nokta anlaşı-lırsa sırf olayın ismi değiştiği için küfür hükmü vermekten vaz-geçenlerin ne büyük bir dalalet ve şaşkınlık içerisinde olduğu iyice ortaya çıkar. Mesela temyize başvurmanın, avukat tutma-nın caiz olduğunu; kişinin kendi isteğiyle mahkemeye başvu-ramayacağını fakat hakkında dava açılırsa savunma yapıp ifade verebileceğini iddia edenlerin durumu böyledir. Zira ta-ğuta muhakemenin küfür olma illeti yani şirk ahkâmının esas kabul edilip ona göre hareket edilmesi illeti devam etmektedir. Bu illet ortadan kalkmadığı müddetçe de bu sayılan fiillere kü-für ismini vermek için ek bir delile ihtiyaç yoktur. Keza mah-kemeye tutuklu olarak çıkartılmış birisinin mahkemeyi red-detmediği takdirde küfre gireceği hususunda da ek bir delil ge-rekmez. Buna itiraz edenler meseleyi tağuta muhakeme ol-maktan nasıl çıkarttıklarını izah etmek zorundadırlar. Tağuta muhakemeyle alakalı genel kaideyi tatbik edenlerin ise bu ka-ide kapsamına giren her meseleye tek tek izah getirmesi ge-rekmez.

Yapılan delillendirmelerde de buna dikkat edilmesi gere-kir. Esasında İslam dininde zaruri olarak bilinen böyle bir me-selede yani şirk ahkâmına tabi olmanın küfür oluşu hususunda âlim olsun cahil olsun kimsenin istisna getirme yetkisi yoktur,

Page 37: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

37 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

hele ki nasslardan hüküm çıkarma seviyesine ulaşmamış yani müçtehid olmayan kimselerin zaten söz söyleme hakları bu-lunmamaktadır. (Bizim burada yaptığımız ise yeni bir içti-hadda bulunmak değil, zarurat-ı diniye kapsamındaki bir hükmü hatırlatmaktan ibarettir.) İçtihad ehliyetine sahip ol-mayan kimselerin açık nassları bırakıp Yusuf Aleyhisselâm kıs-sası, Necaşi kıssası gibi kapalı nasslardan kendi reyleriyle hü-küm çıkartıp İslam’daki genel kaideleri tahsis etmeleri temel-den yanlış olmakla beraber, bunu yaparken nassları birbirin-den bağımsız ele alıp birbirleriyle çatıştırmaları da yanlış üs-tüne yanlıştır. Mesela sanki Allahtan başkasının hükmünü ka-bul etmek şirk olduğu halde Yusuf Aleyhisselâm zindan arkadaş-larına kendilerini kralın yanında anmalarını isteyerek böyle bir şirki işlemiş ve bu da şirkin işlenebileceği istisnai bir du-rummuş gibi lanse edilmektedir. Eğer ki Yusuf Aleyhisselâm’ın isteğinin tağuta muhakemeyle bir ilgisi yoksa –ki öyledir- za-ten mesele yoktur. Bu delil getiren kimselerde az bir hayır ol-saydı, tağuta muhakemenin bazı durumlarda caiz olduğunu id-dia ederek açık nasslarla çatışmaya girmezlerdi. Kısacası bu yazılanları tenkid edecek olan kimsenin yapması gereken şey kendi yaptıkları amelin aslında tağuttan hüküm isteme olma-dığını akli ve nakli olarak ispat etmeleridir.

ن ت

وا ول

فعل

م ت

إن ل

افر�ن﴾﴿ف

ت لل عد

أ

حجارة

اس وا� ودها الن

�ي وق

ار ال قوا الن ات

وا ف

فعل

“Eğer yapamazsanız ki asla yapamayacaksınız; yakıtı insanlar ve taşlar olan kâfirler için hazırlanmış o ateşten sakının”34

34 Bakara: 24.

Page 38: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

TAĞUTA MUHAKEME OLMANIN HÜKMÜYLE ALAKALI GELEN BAZI HABER VE ESERLER

Buraya kadar Allah’ın izniyle tağuta muhakemenin dinin aslını bozan bir küfür fiili olduğuna dair Kitap, sünnet ve icma-dan delilleri ortaya koyduk. Bundan sonra günümüzde tağuta muhakeme konusunda ileri sürülen çeşitli iddiaları ele alaca-ğız inşallah. Ancak onun öncesinde bu iddiaların batıllığının ve genel anlamda muhakeme meselesinin daha iyi anlaşılabil-mesi için konuyla alakalı en büyük delillerden birisi olan Nisa: 60 ayetinin iniş sebebi ve tefsiriyle alakalı selefin sözlerini nakletmek istiyoruz. Eğer ki Kuran ve Sünneti hevamıza göre değil de selefin fehmiyle anlayacaksak, Allah Rasulu (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in övdüğü ilk üç hayırlı nesil olan selef-i salihin, hiçbir istisna getirmeksizin tağuta muhakeme olanları tekfir etmiştir. Aşağıdaki nakilleri okuduğumuz zaman bu husus daha net anlaşılacaktır inşallah.

Müfessirlerin imamı İbnu Cerir et-Taberi Rahmetullahi Aleyh tefsirinin Nisa: 60. Ayet ile alakalı bölümüne –her zaman yap-tığı gibi- ayetin manasını özet olarak açıklayarak başlamakta ve şöyle demektedir:

ك يــزل إل

ن

ا أ �م آمنوا بمــ �

ذين يزعمون أ

� الــ

ر إ�

م ت

ل

�: {أ

ا� عــ

ھ � ولــ

و�ــل ق

أ

ول �� تــ

ق

زل من ال

ن

ا أ ومــ

�موا إ�

ن يتحاك

بلك ير�دون أ

ق

ال

ال هم ضــــ

ل ن يضــــ

ان أ

يط

فروا بھ و�ر�د الشــــ

ن يك

مروا أ

د أ

وت وق

اغ

الط

ر} [البقرة: 60�عيــدا} [النســــــــــــــــاء: م ت

ل

ه: {أ

اؤ نــ

ل ث ك جــ لــ

ذ � 243] �ع�ي بــ

م إ�

تعل

ك ف بــ

ل

د بق ا محمــ ] يــ

�م �ذين يزعمون أ

زل من ال

ن

�م آمنوا بما أ �

ذين يزعمون أ

� ال

كتاب , و��

يك من ال

زل إل

ن

وا بما أ

ق د صــــــــــــــ

موا} [النســــاء:

ن يتحاكتب {ير�دون أ

ك

بك من ال

ل

وت} [النســــاء: 60ق

اغ

� الط

وم��م {إ� صــــ

] 60] �� خ

�ع�ي: " إ�

مروا أ

د أ

, {وق

م �

مھ من دون حك

ون بحك ولھ , و�رضـــــــ

درون عن ق ھ , و�صـــــــ

مون

ن � من �عظ

ھ} [النســــــــــــــــــاء: فروا بـــــ

ذي 60يك

وت الـــــاغ

ھ الطـــــ اءهم بـــــ ا جـــــ بوا بمـــــ

ذ

ن يكـــــ

أ

مرهم �د أ

] يقول: " وقـــــ

هم يت ل ن يضـــــ

ان أ

يط

ان. {و�ر�د الشـــــ

يط

مر الشـــــ

بعوا أ , وات

مر �

وا أ

��

يھ , ف

مون إل

�عيدا} حاك

ال

ال ضـــــ

وت عن 60[النســـــــــاء: اغ

� الط

تحاكم�ن إ�

ء امل

ال

د هؤ ن يصـــــــــ

ان ير�د أ

يط

ن الشـــــــــ

حق ] �ع�ي أ

بيل ا� ســـــــــ

Page 39: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

39 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

ن كر أ

د ذ

ديدا، وق

يجور ��م ع��ا جورا شـــــــــــ

�عيدا , �ع�ي: ف

ال

ال هم ع��ا ضـــــــــــ

ل يضـــــــــــ

هدى , ف

وال

ية

هذه اآل

ت ب انــ

ة ـ�ـ ومــ صــــــــــــــ

��ود �� خ

من ال

ا رجال افق�ن دعــ نــ

ل من امل ت �� رجــ

زلــ

م ن

ان ليحك هــ

ك

� �عض ال

ا إ� ي��مــ

لك ال ذ

ر من ق

هرهم ذك

ظ

م ب�ن أ

يھ وسل

� هللا عل

ص�

:بي��م ورسول �

“Görmedin mi” Bu hitap tıpkı Bakara: 243. Ayette olduğu gibi “Ey Muhammed! Kalbinle görmedin mi, bilirsin anlamın-dadır. Yani sen Sana indirilen kitabı ve senden önce indirilen kitapları tasdik ettiklerini iddia edenleri bilirsin. Onlar arala-rındaki husumetlerde “tağuta muhakeme olmak istiyorlar” Ta-ğuttan kasıd tazim ettikleri, sözüne itibar ettikleri Allah’ın hükmünün dışında verdikleri hükümlerden razı oldukları kim-selerdir. “Hâlbuki onu reddetmekle emrolunmuşlardı” Yani di-yor ki “Allah o hükmüne başvurdukları Tağutun getirdiği şey-leri inkâr etmelerini emretmişti. Onlar ise Allah’ın emrini terk edip şeytanın emrine uydular. “Şeytan ise onları derin bir sa-pıklığa itmek istiyor” Yani şeytan bu tağuta muhakeme olanları hak ve hidayet yolundan alıkoymak ve uzak bir sapıklıkla on-ları o yoldan saptırmak yani şiddetli bir dönüşle döndürmek istiyor. Bu ayetin aralarında husumet olan bir münafık ile bir Yahudi hakkında nazil olduğu söylenmiştir. Münafık, -Rasulul-lah da aralarında yaşadığı halde- Yahudi’yi bir kâhinin hakem-liğine davet etmiş ve bunun üzerine bu âyet nazil olmuştur. Bu hususta zikrolunanlar şunlardır:

ي

ال: ثنا داود , عن عامر , �� هذه اآلاب , ق وه

ال: ثنا عبد ال

ى , ق �

ث د بن امل �ي محم

ث ر حد

م ت

ل

ة: {أ

بلك زل من ق

ن

يك وما أ

زل إل

ن

�م آمنوا بما أ �

ذين يزعمون أ

� ال

وت} إ�

اغ

� الط

موا إ�

ن يتحاك

ير�دون أ

� 60[النساء: نافق يدعو إ�

ان امل

, ف

صومة

نافق�ن خ

��ود ورجل من امل

ان ب�ن رجل من ال

ال: " �

] ق

ا , و�

وة

ون الرش

�م يقبل �

م أ

ھ �عل ن

��ود أل

ون ال

يقبل

�م ال �

م أ

ھ �عل ن

سلم�ن أل

� امل

��ودي يدعو إ�

ن ال

م ل

: {أ

ية

فيھ هذه اآل

زل �ن

أ

, ف

اهن من جهينة

� �

ما إ�

ن يتحاك

حا أ

اصط

, ف

وة

ذين الرش

� ال

ر إ�

ت

�يك} [النساء: يزعمون أ

زل إل

ن

سليما} [النساء: 60�م آمنوا بما أ

موا �

غ: {ويسل

ى بل 65] ح� ] "

(Burada önce rivayetin senedini zikretmiştir. Biz sözü uzatmamak adına senedleri hazfederek nakledeceğiz) Âmir

Page 40: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

40 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

eş-Şa'bi diyor ki: "Yahudilerden biri ile münafıklardan bir kişi arasında anlaşmazlık çıktı. Münafık olan kimse, Yahudilerin rüşvet aldıklarını bildiği için onların huzurunda muhakeme olunmak istiyordu. Yahudi ise müslümanların, rüşvet almadık-larını bildiği için onların huzurunda muhakeme olunmak isti-yordu. Bu iki kişi Cüheyne kabilesinden bir kâhinin huzurunda muhakeme olmak üzere anlaştılar. İşte bunun üzerine Allah Teâlâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.”

ال: ثنـــا داود , عن

� , قـــ

ع� د األ ال: ثنـــا عبـــ

ى , قـــ �

ث ا ابن امل نـــ

ث د � حـــ

ر إ�

م ت

ل

ة: {أ يـــ

ذه اآل امر , �� هـــ عـــ

يك} [النســاء: زل إل

ن

�م آمنوا بما أ �

ذين يزعمون أ

� 60ال

ر إ�

م ت

ل

زل �ن

أ

حوه , وزاد فيھ: ف

ر ن

ك

ذ

] ف

زل ن

�م آمنوا بما أ �

ذين يزعمون أ

يك} [النســـــاء: ال

بلك} [البقرة: 60إل

زل من ق

ن

نافق�ن {وما أ

] �ع�ي امل

وت} [النساء: 4اغ

� الط

موا إ�

ن يتحاك

��ود {ير�دون أ

ن 60] �ع�ي ال

مروا أ

د أ

اهن {وق

� ال

] يقول: " إ�

فروا بھ} [النساء:

م 60يكاهن ] أ

فر بال

ن يك

ا �� كتابھ أ

مر هذ

ا �� كتابھ , وأ

" ر هذ

Şa’bi’den nakledilen başka bir rivayette yukarda anlatılan-lara ek olarak şunları zikretmiştir:

“Sana ve senden önce indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmez misin?” kavlinde “sana indirilene” iman iddia-sında bulunan kişi münafıktır. “Senden önce indirilenlere” iman iddiasında bulunan kişi ise Yahudi’dir. “Tağuta muhakeme ol-mak istiyorlar” kavlinde bahsedilen “tağut”tan kasıd kâhindir. “Hâlbuki onu reddetmekle emrolunmuşlardı” Zira bu münafığa da diğer Yahudi’ye de kendi kitaplarında kâhinleri inkâr etme-leri emrolunmuştu.

ت ب ان

ال: �

ع�ي ق

, عن داود , عن الشــــــــــــــ

ة ي

نا ابن عل

ث ال: حد

�ي �عقوب بن إبراهيم ق

ث �ن رجل حد

هل م � أ

حاكمك إ�

: أ ��ودي

ال ال

ق

, ف

ومة صــــــــــــــ

��ود خ

لم , و��ن رجل من ال ھ مســــــــــــــ ن

ن يزعم أ و م

دينك , أ

ا

ذ

خ يأ

م ال

ل يھ وســـ

� هللا عل

� صـــ

ول � ن رســـ

د علم أ

ھ ق ن

؛ أل �ي � الن

ال: إ�

فا , ق

تل

اخ

م. ف

حك

�� ا�

وة

لرشـــ

�م �ذين يزعمون أ

� ال

ر إ�

م ت

ل

ت: {أ

�ل

ن

ال: ف

ق

اهنا �� جهينة

تيا �

ن يأ

� أ

ا ع�

فق ات

يك} ف

زل إل

ن

آمنوا بما أ

ار {وم 60[النســـــــــــاء: صـــــــــــن ذي من األ

بلك} [البقرة: ] �ع�ي: " ال

زل من ق

ن

��ودي {ير�دون 4ا أ

] �ع�ي: " ال

Page 41: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

41 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

وت} [النســاء: اغ

� الط

موا إ�

ن يتحاك

فروا بھ} [النســاء: 60أ

ن يك

مروا أ

د أ

اهن {وق

� ال

] �ع�ي: 60] إ�

ا �� ك

مر هذا �� كتابھ , وأ

مر هذ

�عيدا} [النســـــــــاء: " أ

ال

ال هم ضـــــــــ

ل ن يضـــــــــ

ان أ

يط

: {و�ر�د الشـــــــــ

ال

تابھ. وت

جر بي��م} [النســــــــــــــاء: 60

موك فيما �ــــــــــــــ

ى يحك منون ح�

يؤ

ك ال ور�

ال: {ف

رأ

موا 65] , وق

ل �: {ويســــــــــــــ

] إ�

سليما} [النساء: �65] "

Yine Şa’bi’den nakledilen başka bir rivayette şöyle demiş-tir: “Müslüman olduğunu iddia eden birisi ile bir Yahudi ara-sında husumet vardı. Yahudi “Ben senin dininden olanlara veya peygambere muhakeme olurum” dedi. Zira Peygamber Aleyhisselâm’ın hüküm verirken rüşvet almadığını biliyordu. Aralarında ihtilaf ettiler sonra Cuheyne’den bir kâhine gitme hususunda anlaştılar. Bunun üzerine “Sana ve senden önce in-dirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmez misin?” ayeti nazil oldu. Burada “sana indirilene” kavlinde kasdedilen En-sar’dan birisidir. “Senden önce indirilenlere” kavlinden kasıd ise Yahudi’dir. “Tağuta muhakeme olmak istiyorlar” kavlinde bahsedilen “tağut”tan kasıd kâhindir. “Hâlbuki onu reddet-mekle emrolunmuşlardı” Zira bu münafığa da diğer Yahudi’ye de kendi kitaplarında kâhinleri inkâr etmeleri emrolunmuştu. Şabi bunları söyledikten sonra ayetin son kısmını okudu: “Şey-tan ise onları derin bir sapıklığa itmek istiyor” Ardından da Nisa: 65. Ayeti okudu:

” Rabbine yemin olsun ki aralarındaki anlaşmazlık-larda seni hakem seçip sonra da verdiğin hükme, içle-rinde bir sıkıntı duymadan tamamıyla boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.”

ر ال: زعم حضــــــــــــبيھ , ق

يمان , عن أ

ل عتمر بن ســــــــــــ

ال: ثنا امل

� , ق

ع�

د بن عبد األ نا محم

ث ن مي حد

أ

�� حق , ف

ة

��ود مدارأ

ت بينھ و��ن رجل من ال

ان

م , ف

ل ســــــــــــــ

د أ

ان ق

��ود �

, من ال

ھ: رجال

��ودي ل

ال ال

ق

قلط

ان

�ى , ف

أ

ال: ف

يھ. ق

ي عل ھ سيق�ى ن

أ

عرف

. ف

�ي �

� ن

لق إ�

ط

يھ. ان

ما إل

تحاك

ان , ف ه

ك

� رجل من ال

ا إ�

بلك زل من ق

ن

يك وما أ

زل إل

ن

�م آمنوا بما أ �

ذين يزعمون أ

� ال

ر إ�

م ت

ل

: {أ

ال �موا ق

ن يتحاك

ير�دون أ

وت} [النساء: اغ

� الط

" [60إ�

Page 42: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

42 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

Hadrami ise şunu ileri sürmüştür: Yahudilerden birisi Müslüman oldu. Bir hak meselesinde onunla bir Yahudi ara-sında ihtilaf vardı. Yahudi “Allah’ın nebisine gidelim” dedi. Zira diğeri aleyhinde hüküm vereceğini biliyordu. Öteki ise buna yanaşmadı. Sonra beraberce kâhinlerden birisine gidip muha-keme oldular. Bu olay üzerine bu ayet nazil oldu.

� الــ

ر إ�

م ت

ل

ھ: {أ

ولــ

, ق

ادة تــ

عيــد , عن ق ال: ثنــا ســــــــــــــ

ال: ثنــا يز�ــد , قــ

اذ , قــ ر بن معــ

ا �شــــــــــــــ نــ

ث د ذين حــ

ز ن

�م آمنوا بما أ �

بلك} [النســــــــاء: يزعمون أ

زل من ق

ن

يك وما أ

�عيدا} 60ل إل

ال

ال غ: {ضــــــــ

ى بل , ح�

ية

] اآل

ر , و�� رجل من 60[النســـــــــاء:

ھ �شـــــــــال ل

ار يق صـــــــــ

ن �ن: رجل من األ

ت �� رجل

زل

ن

ية

ن هذه اآل

نا أ

كر ل

] ذ

��ود �� مــ م ال

ة يحك دينــ

املــ اهن بــ

� ـ�ـ

را إ�

اف تنــ

ا فيــھ , ف دارءا بي��مــ تــ

ا �� حق , ف ت بي��مــ

انــ

ة ـ�ـ

ا , دارأ بي��مــ

ن نا أ

كر ل

لك. وذ

عز وجل ذ

عاب �م. ف

ل يھ وســــــــــــــ

� هللا عل

� صــــــــــــــ

�ي �

ا ن

ر�

� وت

ان يدعوه إ�

��ودي �

ال

يھ � هللا عل

� صـــ

�ي �

ن ن

د علم أ

م بي��ما , وق

م ليحك

ل يھ وســـ

� هللا عل

� �ي صـــ يھ , الن

ن يجور عل

م ل

ل وســـ

ھ وهو يزعم يـ�ى عل

أ اري يـ صـــــــــــــــ

ن ل األ جعـ

� ما ف

ا� عـ

ارك و� بـ

ت

زل �ن

أ

اهن , فـ

�ـ

� ال

دعوه إ� لم و�ـ ھ مســــــــــــــ نـ

أ

كتاب هل ال

ذي هو من أ

��ودي ال

� ال

لم , وع� ھ مســـــــــــــ ن

ذي زعم أ

� ال

لك ع�

عاب ذ

معون , ف ســـــــــــــ

ال: �

ق

, ف

ذي� ال

ر إ�

م ت

ل

يك} [النســــــــــــــاء: {أ

زل إل

ن

�م آمنوا بما أ �

دودا} [النســــــــــــــاء: 60ن يزعمون أ ولھ: {صــــــــــــــ

� ق

] إ�

61] "

Katâde'den rivayete göre ise Ensar'dan Bişr adında birisi ile bir Yahudi arasında, çekiştikleri bir hak konusunda Hz. Pey-gamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelmek yerine Medine'nin kâhinine gitmişler de bu âyet-i kerime nazil olmuştur. Allah-u Teâlâ bu ayette bu kimseleri kınamıştır. Bize anlatıldığına göre Yahudi, Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hükümde kendisine haksızlık etmiyeceğini bildiği için "Hüküm vermesi için Allah'ın Rasûlü'ne gidelim." derken Müslüman olduğunu iddia eden o ansarî "Hayır, kâhine gidelim." diye diretiyordu ve bunun üzerine bu işittiğiniz âyet-i kerime nazil oldu. İşte bu ayette Müslüman olduğunu iddia eden kişiyi ve ehli kitaptan olan o Yahudi’yi ayıplamaktadır.

Page 43: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

43 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

حســـــ

د بن ا� نا محمث ر حد

م ت

ل

: {أ ي د , عن الســـــ

باط ســـــ

ال: ثنا أ

ل , ق حمد بن مفضـــــ

ال: ثنا أ

�ن , ق

م

اك ن يتحــك ير�ــدون أ بلــ

زل من ق

ن

ا أ ك ومــ يــ

زل إل

ن

ا أ �م آمنوا بمــ �

ذين يزعمون أ

� الــ

وت} إ�

اغ

� الطــ

وا إ�

�� �� 60[النســــــــــــاء: ضــــــــــــ والنة

ر�ظ

ت ق

ان

هم , و� ق �عضــــــــــــ

اف

موا ون

ل ســــــــــــ

د أ

��ود ق

اس من ال

ان ن

ال: " �

] ق

ت ا ق

إذ

وا بھ م��م , ف

تل

ق

ة

ر�ظ

تھ بنو ق

تل

�� ق ضــــــــــــــ جل من ب�ي الن تل الر

ا ق

ة إذ جاهلي

جل ا� من ب�ي ل الر

ر� اس من ب�ي ق

م ن

ل ســـــ

ا أ م

ل

مر. ف

قا من ت �ن وســـــ ت وا ديتھ ســـــ

عط

�� , أ ضـــــ تھ الن

تل

ق

ة

ر�ظ

�� , ق ضـــــ والن

ة

ظ

�ي صــــــــــــــ � النموا إ�

تحاك

, ف

ة

ر�ظ

من ب�ي ق

�� رجال ضــــــــــــــ تل رجل من ب�ي الن

ال ق

ق

م , ف

ل يھ وســــــــــــــ

� هللا عل

يوم عط��م ال

نحن �

, ف

ة يــ ة الــد اهليــ جــ

عط��م �� ا�

ا � نــ

ا ك , إنــ

ول � ا رســــــــــــــ : يــ ��ي ضــــــــــــــ ت الن

الــ

قــ

ك. ف لــ

ذ

ين , و ب والـــد ســــــــــــــــم �� الن

ك

وان

ا إخ كنـــ

, ول

: ال

ة

ر�ظـــ

ا �� ق نـــ

لبون

غ

نتم �

م ك

ك كن

م , ول

ائك ل دمـــ

ا مثـــ

نـــ

اؤ دمـــ

تبنا

ال: {وك

قوا. ف

عل

�هم بما ف �ع�

زل �ن

أ

م ف

ال ســــــــــــــ

باإل

د جاء �

قة , ف جاهلي

فس ا� ن الن

��م ف��ا أ

عل

فس} [املائدة: قتل 45 بالنقا ون �ن وســ ت ة ســ جاهلي

عط��م �� ا�

ا � ن

: ك ��ي ضــ ول الن

ر ق

ك

م ذ

�هم , ث ع�

] ف

ون} [املائدة: ة يبغ جاهلي

م ا�

حك

ف

ال: {أ

ق

ون , ف

يقتل

احب 50م��م وال ھ بصـــــــــــــ

تل

ق

��ي ف ضـــــــــــــ الن

ذ

خ

ھ. ] وأ

رم

كحن أ

: ن

ة

ر�ظـ

ت ق

الـ

م , وقـ

رم منك

ك

حن أ

��: ن ضــــــــــــــ ت الن

الـ

قـ

, ف

ة

ر�ظـ

�� وق ضــــــــــــــ رت الن

اخ م , فتفـ

منك

والة

ر�ظ

نافق من ق

ال امل

ق

�ي , ف

ل ســـــ

اهن األ

ال

�ي برزة

� أ

إ�

دينة

وا امل

ل

ودخ

�ي برزة

� أ

لقوا إ�

ط

��: ان ضـــــ ن

ل يھ وســــــــــــــ

� هللا عل

� �ي صــــــــــــــ , بل الن

��: ال ضــــــــــــــ والن

ة

ر�ظ

لمون من ق ســــــــــــــ

ال امل

نا. وق

ر بين نا , ينف

ر بين م ينف

قوا لط

نافقون , وان

�ى امل

أ

يھ. ف

وا إل

تعال

عظموا ف

. يقول: أ

قمة

عظموا الل

ال: أ

ق

وه , ف

ل

أ ســــــــــــ

ف

�ي برزة

� أ

إ�

ر الن فن

ن أ

أ

اف

خ

ي أ

إ�

ق دي�ي , ف وســ

ة

, بل مائ

ال: ال

اق ق وســ

أ

رة

ك عشــ

وا: ل

ال

ق

ر. ف

ط

خ

�ي ا�

تقتل

�� ف ضــ

ن

و أ

, أ

ة

ر�ظ

م بي�� ق

ن يحك

�ى أ

اق , وأ وســـــ

رة أ

وق عشـــــ

وه ف

ن �عط

بوا أ

أ

�� ف ضـــــ �ي الن

تقتل

ف

ة

ر�ظ

ر ق م , ف

وت} [النســـــــاء: اغ

� الط

موا إ�

ن يتحاك

: {ير�دون أ عز وجل

زل �ن

أ

د 60ف

, وق

بو برزة

ن ] وهو أ

مروا أ

أ

سليما} [النساء: موا �

ولھ: {ويسل

� ق

فروا بھ , إ�

[65يك

Süddi'ye göre ise bu âyet-i kerime, Nadr ve Kureyze oğul-ları Yahudilerinden, Müslüman olduklarını iddia eden müna-fıklarla, yine bu iki Yahudi kabilesinden, gerçekten Müslüman olanlar hakkında nazil olmuştur. Münafıklar, Ebu Berze el-Es-lemi adındaki bir kâhine başvurmak istemişler, Müslümanlar ise, Resulullah'ın hakemliğini istemişlerdir. Bunun üzerine de bu âyet-i kerime inerek münafıkları kınamıştır.

Bu hususta Süddi diyor ki: "Yahudilerden bir kısım insan-lar Müslüman olmuşlardı. Müslüman olduklarını söyleyen bu

Page 44: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

44 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

kişilerden bir kısmı da münafıktı. Cahiliye döneminde Nadr oğullan, daha kuvvetli olduklarından Kureyza oğullarından biri Nadr oğullarından bir kimseyi öldürdüğünde katile kısas tatbik edilirdi. Fakat Nadr oğullarından biri Kureyza oğulların-dan birini öldürecek olursa katile kısas tatbik edilmezdi. Öldü-rülen kişinin altmış Vesk yiyecek ölçüsündeki diyeti verilirdi.

Kureyze ve Nadr oğullarından bir kısım insanların Müslü-man olmalarından sonra, Nadr oğullarından biri Kureyza oğul-larından bir kimseyi öldürdü. Taraflar Resulullah'ın hakemli-ğine başvurdular. Nadr oğulları dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü, biz cahiliye döneminde bu gibi durumlarda onlara diyet veri-yorduk." Kureyza oğullan da dediler ki: "Hayır bunu kabul et-meyiz. Biz hem soy bakımından hem de din bakımından sizinle kardeşiz. Bizim kanımız da sizin kanınız gibidir. Fakat sizler cahiliye döneminde bize galip gelmiştiniz. Artık Allah İslam’ı getirdi." Bunun üzerine Allah Teâlâ da Yahudilerin, birbirle-rine karşı haksızlık yapmalarını ayıplayarak şu âyeti indirdi:

ف ﴾ ن باأل

ف

ن ع�ن واأل

ع�ن بال

فس وال فس بالن ن الن

��م ف��ا أ

تبنا عل

﴿ وك

"Biz Tevrat'ta onlara şu hükümleri farz kılmıştık: Cana can, göze göz buruna burun"35

Allah Teâlâ Nadr oğullarının diyet vererek kısas uygula-mamalarını ayıplayarak da şu âyeti indirdi:

وم يو ﴾

ما لق

حك

حسن من �ون ومن أ

ة يبغ جاهلي

م ا�

حك

ف

قنون أ ﴿

"Onlar cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar?"36

35 Maide: 45 36 Maide: 50

Page 45: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

45 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

Bundan sonra Resulullah, Nadr kabilesinden olan katili ona kısas tatbik etti. Bundan sonra Nadr ve Kureyza oğullan birbirlerine karşı övünmeye başladılar. Nadr oğulları da "Biz daha üstünüz" demeye başladılar. Kurayza ve Nadir oğulların-dan münafık olanlar daha sonra Medine'ye gelip Ebu Berze el-Eslemi adındaki kâhinin yanına gittiler. Ve "Biz Ebu Berze'nin hakemliğine başvuralım da lehimize hüküm versin." dediler. Bu iki kabileden Müslüman olanlar ise "Hayır, biz Resulullah'a gidelim de aramızda o hüküm versin." dediler. Fakat münafık-lar bunu kabul etmediler ve Ebu Berze'nin yanına gittiler. Onun, aralarında hakemlik yapmasını istediler. O da dedi ki: "Lokmayı büyük yapın." Onlar da dediler ki: "Sana on vesk öl-çüsü yiyecek verelim." Ebu Berze "Hayır almam. Benim diye-tim olarak yüz vesk vereceksiniz. Çünkü ben, Nadr oğullarının lehine hüküm verecek olsam, Kureyza oğullarının beni öldüre-ceklerinden korkarım. Kureyza oğullarının lehine hüküm ve-recek olursam. Nadr oğullarının beni öldüreceklerinden kor-karım." Fakat münafıklar, Ebu Berze'ye on veskten fazla yiye-cek vermemekte direttiler. Ebu Berze de bu ücretle aralarında hüküm vermemekte diretti. İşte bunun üzerine Nisa:60-65 arası ayetler nazil oldu. Bu ayette bahsedilen “tağut” Ebu Ber-ze'dir. Onlar bu şahsı reddetmekle emrolunmuşlardı.

�ي محم ث لك: حد

ال ذ

ر من ق

رف ذك

ش

عب بن األ

وضع: هو ك

ا امل

وت �� هذ

اغ

رون: الط

ال آخ

د وق

ال: ث�ي

د , قـــ عـــ ن بن ســــــــــــــھ: {ير�ـــدون أ

ولـــ

اس , ق بيـــھ , عن ابن عبـــ

�ي عن أ

ال: ث�ي أ

ي قـــ ال: ث�ي ع�

�ي قـــ

أ

ھ} [النســـــــــــــــاء: فروا بــ

ن يكمروا أ

د أ

وت وقــ

اغ

� الطــ

موا , إ�

اك ان 60يتحــ

��ود ـ�ـ

ل من ال وت: رجــ

اغ

] والطــ

عب ب

ھ كال ل

وا: بل يق

ال

م بي��م ق

ول ليحك ســــــــــــــ � الر

و��

زل �ن

� ما أ

ا ما دعوا إ�

وا إذ

ان

رف , و�

شــــــــــــــ

ن األ

وت} [النساء: اغ

� الط

موا إ�

ن يتحاك

ھ: {ير�دون أ

ول

لك ق

ذ

عب؛ ف

� ك

م إ�

حاكمك

60ن

ية

" ] اآل

Diğerleri ise şöyle demiştir: Bu ayette bahsedilen “tağut” Kab bin Eşref’tir. Abdullah b. Abbas bunu zikretmiş ve demiştir ki: Bu ayette bahsedilen “tağut” Yahudilerden Kab bin Eşref

Page 46: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

46 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

denilen bir adamdır. Onlar Allah’ın indirdiğine ve Rasul’e da-vet edildikleri zaman biz bilakis Ka’b’ın huzurunda sizinle mu-hakeme olacağız dediler ve bunun üzerine bu ayet nazil oldu.

Taberi bunun ardından ayetin Kab bin Eşref’e muhakeme olanlarla alakalı nazil olduğu görüşünü Mücahid, Rabi bin Enes ve Dahhak’tan da nakletmektedir. Taberi’nin bu naklettiği ih-tilaf sadece kendisine muhakeme olunan tağutun kimliğiyle alakalı bir ihtilaftır, işin özünde bütün rivayetler ve zaten aye-tin lafzı münafıklardan bazı kimselerin Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dışında bazı kimselere muhakeme olduğuna işaret et-mektedir.

Page 47: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

TAĞUTA MUHAKEME OLMANIN HÜKMÜYLE ALAKALI ŞÜPHELERİN GİDERİLMESİ

Tağuta muhakeme olmanın küfür ve şirk olduğuna dair Ki-tap, sünnet ve de müçtehid âlimlerden yaptığımız bu nakillerin ardından bu meseleyle alakalı ortaya atılan şüphelere yine –ilmimizin yettiği ölçüde- aynı usulle cevap vermeye çalışaca-ğız. Tağuta muhakeme olmak, ondan hüküm istemek imanın aslını bozan ve bizzat kelime-i şehadetle çelişen bir fiil olma-sına rağmen batıl fırkalara mensup birçok kimse bu hususta yıllardır çeşitli şüpheler ekmeye devam etmektedir. Bunun se-bebi de şüphesiz İslam’ı ve tevhidi yaşamaktan imtina etmeleri ve dünyevi konforlarını temin etmekten başka bir şey değildir.

Risalemizin girişinde de beyan ettiğimiz üzere bu fırkalar-dan kimileri tağuta muhakemenin ancak İslam devletinde kü-für olacağını, İslam mahkemesinin olmadığı yerde bunun za-ruretten ötürü caiz olacağını iddia etmektedir. Kimileri de da-rul harpte tağuta muhakeme olunabileceğini genel bir kaide olarak benimsemektedir. Kimisi iki Müslümanın kendi arala-rındaki ihtilafta küfür mahkemesine başvuramayacağını an-cak kâfirden hakkını almak için mahkemeye başvurabileceğini ileri sürmektedir. Bazıları da bu şüphelerin tümünü bir araya getirmişlerdir. Bu şüphelere karşı çıkıyor gibi görünen bazı kimseler ise daha değişik bazı şüpheler ortaya atmaktadırlar. Mesela kâfirlerin İslam’a aykırı olmayan kanunlarına muha-keme olunacağını iddia edenler gibi… Veyahut da tağuta mu-hakemenin küfür değil de haram olduğunu savunanlar gibi. Temyize başvurmak mahkeme sayılmaz diyerek hem sarih akılla hem de sahih nakille çelişenleri, Müslüman kendisi mü-racaat edemez fakat hakkında suçlama yapıldıysa kendini sa-vunabilir diyenleri de buna ekleyebiliriz. Tağuta muhakeme küfürdür dedikleri halde –hiçbir farkı olmadığı halde- avukat

Page 48: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

48 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

tutmaya veya savunma yapmaya cevaz verenler de aynı kap-samdadır.

Şu an hatırımıza gelen ve gelmeyen bu tarz şüphelerin üs-tüne bir de son dönemlerde başka bir şüphe daha eklenmiştir ki bu nevzuhur şüphenin sahiplerine göre Nisa: 60. Ayette me-alen “tağuta muhakeme olmak istiyorlar” (yuridune…) denme-sinden dolayı tağuta ancak gönül rızasıyla isteyerek muha-keme olanlar kâfir olur, istemeyerek benimsemiyerek muha-keme olanlar kâfir olmaz! Bu fırka bu yeni şüpheyi yukarda saydığımız diğer şüphelere ve özellikle de darul harpte tağuta muhakeme küfür olmaz iddiasına ek olarak dile getirmişlerdir. Özellikle şu “yuridune” meselesi son yıllarda ortaya çıkmış bir bidat olup, daha önce ne seleften ne haleften hatta bildiğimiz kadarıyla ne de muasırlardan bu ayeti bu şekilde tefsir eden çıkmamıştır. Bu ayeti 1400 senedir hiç kimsenin bu şekilde tef-sir etmemiş olması dahi bu iddianın batıl olduğunu isbat için yeter de artar bile… Zira bir öncesi, selefi olmayan her görüş “ümmetim dalalet üzere birleşmez” hadisinin –tabiri caizse- altında ezilmeye mahkumdur. Kaldı ki bu, basit bir tefsir mü-nakaşasından öte bizzat tevhidin aslını nakzeden bir iddiadır.

Tağuta muhakeme konusunda bütün bu iddia sahiplerinin ortak noktası ne tağutun ne de muhakemenin ne manaya gel-diğini bilmemeleri ve de rasullerin ortak daveti olan tevhidden habersiz olmalarıdır. Şimdi biz bütün bu iddialara tafsilatlı ce-vap vermeye girişmeden önce bu iddia sahiplerinin hepsine yönelik mücmel, özet bir cevap vermek istiyoruz. O mücmel cevap şudur:

Kendisini tevhide nisbet eden herkesin bildiği üzere “La ilahe illallah” şehadetinin içerdiği esaslardan bir tanesi de Al-lahtan başkasının hüküm koyma, teşri yetkisi olmadığı hakika-

Page 49: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

49 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

tıdır. Allahtan başkasına bu yetkiyi verme anlamına gelen ta-ğuta muhakeme gibi fiilleri işleyenler ise tıpkı haham ve pa-pazlarına teşri yetkisi veren kitap ehli gibi Allahtan başkasına ibadet etmişler ve onun haricinde ikinci bir ilah edinmişlerdir. Kısacası tağuta muhakeme olanlar, onun hükmüne uyanlar Al-laha ortak koşan birer müşriktirler. Şirk ise asla affı olmayan bir günahtır. Zira bu hususta Allah-u Teâlâ şöyle buyurmakta-dır:

ن {لك مل

فر ما دون ذ

رك بھ ويغ

ن �شـــ

فر أ

ال �غ

إن �الال ل ضـــ د ضـــ

ق

ف

رك با�

اء ومن �شـــ

�شـــ

} �عيدا

"Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır."37

ق ف

رك با�

ھ من �ش صار إن

ن

�ن من أ امل

ار وما للظ واه الن

ومأ

ة جن

يھ ا�

عل

م � د حر ﴿

"Kim Allah'a şirk koşarsa muhakkak ki, Allah ona cen-neti haram eder, varacağı yer ateştir. Zulmedenlerin yar-dımcıları yoktur."38

يحب ﴾ت ل

رك

ش

�ن أ

اسر�ن ل

خ

ن من ا�

ون

ت�

ك ول

ن عمل

ط ﴿

"Andolsun ki, (bilfarz) Allah'a ortak koşarsan, işlerin şüphesiz boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun!"39

Şirkin affedileceği tek istisna ikrah yani zorlama halidir. Bu ise iradenin zıddıdır. Tağuta muhakeme kişinin iradesi dışında gerçekleşirse küfür olmaz sözü doğrudur, ancak bundan kasıd -eğer hevamızdan değilde şeri ıstılahtan konuşacaksak- ikrah 37 Nisa: 4/116 38 Maide: 5/72 39 Zümer 39/65

Page 50: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

50 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

halidir. İkrah halinde olmayan kimse iradesinin elinden alındı-ğını iddia edemez. Bunun tafsilatı Allah nasip ederse ilerde ge-lir. İkrah hali hakkında Allah-u Teâlâ mealen şöyle buyurmak-tadır:

رح بــ ﴿

كن من شــــــــــــــان ول يمــ

اإل بــ

م�نھ مط بــ

ل

ره وق

ك

من أ

ھ إال انــ د إيمــ من �عــ

ا� فر بــ

فر من ك

ك

ال

��م غ

عل

اب عظيم صدرا ف

هم عذ

ول

﴾ضب من �

“Kalbi imanla dolu olduğu halde zorlanan kimse hariç inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazab iner ve onlar için büyük bir azap vardır.”40

Görüldüğü üzere küfür işleyen kimsenin Allah’ın gazabına uğramaması için yegâne istisna ikrahtır. Eğer ki muhalifleri-mizle sadece bu ayetin hükmüne teslim olma hususunda itti-fak etmiş olsak belki aradaki birçok ihtilaf çözülürdü. Zira gü-nümüzdeki dalalet fırkalarının tamamına yakını küfür dedik-leri amellere ikrahın haricinde istisnalar getirip zaruret, mas-lahat, darul harbte bulunmak, casusluk vb. gerekçelerle ruhsat vermektedirler. Ebu Hanzala gibi ilim sahip olduğu iddia olunan birisi bile Ehli Sünnetin Vela-Bera anlayışını anlat-tığı kasedinde tağuta muhakemenin onu veli edinmek ol-duğunu, kelime-i şehadeti bozduğunu, böyle yapan bir kimsenin tağutu reddetmemiş olduğunu uzun uzadıya izah ettikten sonra Nisa: 60. Ayette geçen “yuridune” iba-resine dayanarak ve de Serahsi’den ve diğer âlimlerden naklettiği bazı ibareleri kendi reyiyle yorumlayarak darul harpte tağuta muhakeme olmanın küfür olmadığı fetva-sını verebilmektedir. Bu iddiaya göre Allah insanları ve cinleri Darul İslam’da tevhidle mükellef kılmışken, haşa darul harpte kendisine ortak koşmalarına cevaz vermiş

40 Nahl: 106

Page 51: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

51 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

olmaktadır. Buna göre Allahtan başka hüküm koyma hak-kına sahip olduğu vehmedilen ilahları yani tağutları red-detmek küfür diyarında vacib olmamaktadır. Bütün bun-lardan Allaha sığınırız. Âlimlerin kapalı birkaç sözü ile Cinlerin ve insanların yaratılış gayesi olan tevhide istisna getirmek, şirke cevaz vermek nasıl bir ilim ve nasıl bir fı-kıhtır? Bu ve benzeri iddia sahiplerinin kalpleri ne zaman Allah korkusundan ürperecek, ne zaman Allah’ın dini hakkında ilimsizce konuşmayı terk edecekler? Allah’ın azabı gelip çatmadan önce herkesin aklını başına alıp tevbe etmesi gerekmektedir.

Bu meyanda daha söylenecek belki çok şey vardır ancak sırf la ilahe illallah kelime-i tevhidi hakkında düşünenler dahi yukarda sayılan iddiaların batıl olduğunu görebilir. Zira bütün bu iddia sahipleri tağuta muhakeme olmanın tevhidin aslını bozduğunu kabul ettikten sonra bu istisnaları koymaktadırlar. Aslında ne bunlar ne de akılları sıra bunlara cevap yetiştir-meye çalışanlar tevhidi anlamış değillerdir. Zira tartışmalar çoğu zaman sadece Nisa: 60. Ayet üzerinde yürütülmekte ve öyle ki bu ayet inmeden önce tağuta muhakeme olmak küfür değilmiş gibi ayetin tefsirinde yapılan birkaç teville mesele ka-patılmaya çalışılmaktadır. Hâlbuki bu ayet yeni bir hüküm ge-tiren inşai bir nass değil bilakis zaten mevcut olan bir duurm-dan bahseden ihbari bir nasstır:

ك ير�ـد ﴿ بلـزل من ق

ن

ا أ ك ومـ يـ

زل إل

ن

ا أ �م آمنوا بمـ �

ذين يزعمون أ

� الـ

ر إ�

م ت

ل

موا أ

اك ن يتحـ

ون أ

�عيدا

ال

هم ضالن يضل

ان أ

يط

فروا بھ و�ر�د الش

ن يك

مروا أ

د أ

وت وق

اغ

� الط

﴾إ�

Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar, ta-ğut’un önünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa

Page 52: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

52 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan da on-ları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister.41

Ömer radiyallahu anh da -rivayet sahihse- bu ayet nazil ol-madan önce tağuta muhakeme olanları tekfir ederek katlet-miştir. O, bu amelin küfür olduğunu şüphesiz la ilahe illal-lah’tan çıkarmıştı. Ayette geçen “onu (tağutu) reddetmekle em-rolunmuşlardı” ibaresi de buna delalet etmektedir. Kısacası ta-ğuta muhakemenin küfür olmadığını savunanlar bize Nisa: 60. Ayeti değil, tevhidin bizzat kendisini izah etmek zorundadır. Bu ayrıca tağuta muhakemeyi savunanlarda da onlara güya in-ternet ortamından, kitap basarak vs. cevap vermeye çalışan-larda da bir hayır olmadığını göstermektedir. Zira bunların hiç biri meseleyi olması gereken minvalde yani tevhid etrafında tartışmamaktadır.

Bu mücmel cevaptan sonra inşallah tağuta muhakeme ile alakalı şüphelere tafsilatlı cevap vermeye gayret edeceğiz in-şallah.

1. Şüphe: İslam’a aykırı olmayan idari kanunlara muhakeme olmanın küfür olmadığını veyahut da bu fiili işleyenlerin tekfirinde tafsilat ve kapalılık olduğunu, bu meselenin açık olmadığını iddia edenlerin görüşü:

Bu iddia sahipleri şöyle derler:

“Tağuta muhakeme ile alakalı Nisa: 60 ayetinin bilhassa da dar’ul harpte, İslam mahkemesinin bulunmadığı bir ortamda, kâfirler tarafın-dan hakkı gaspedilmiş veya zulme uğratılmış bir Müslümanla alakalı

41 Nisa 60

Page 53: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

53 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

delaleti kati değil, zannidir. Zira, bu ayet Medine’de İslam mahkemesi varken tağutun mahkemesini tercih eden kimselerle alakalı nazil ol-muştur. Biz, tağutun mahkemesine müracaatın bu hallerde de küfür olacağını araştırma ve tahkik neticesinde öğrenmiş bulunuyoruz, ancak bunu öğrenmeden önceki durumumuzu tekfir etmemiz gerekmez. Zira tevhide iman ettiği halde bu inceliğe vakıf olmayan kişiyi hüccet ikame etmeden tekfir edemeyiz. Nasıl ki âlimler, Kur’an mahluktur diyen veya Allah’ın arşın üzerinde oluşunu inkar eden bidat fırkalarını nebevi hüc-ceti kendilerine ulaştırmadan tekfir etmedilerse, kişi tağuttan İslam’a muhalif olmayan bir hükmü talep ettiğinde küfre girmeyeceğini düşü-nen bir kimseyi de bu husustaki hüccetleri ve âlimlerin sözlerini ulaş-tırmadan tekfir edemeyiz. İslam’a muhalif hükümleri tağuttan talep eden kişiyi ise cahil dahi olsa tekfir ederiz, çünkü bu kişi haramı helal kılan bir teşriye muhakeme olmak istemiştir. Aynı şekilde iki Müslü-manın kendi arasındaki çekişmede tağutu hakem tayin etmelerini de herhangi bir tafsilata gitmeden tekfir ederiz ancak Müslümanla kâfirin arasındaki ihtilafta tağuta başvuranların küfrü bu kadar açık değildir. Zira Nisa:65. Ayette müminlere hitaben ”Aralarındaki çekişmelerde seni hakem tayin etmedikçe (…) iman etmiş olmazlar” buyurmaktadır. Kâfir ise şeriatın hükmünü kabul etmez.”

Şimdi Allah’ın izni ve keremiyle bu iddia sahiplerine daha önce âlimlerden naklettiğimiz hususlar çerçevesinde cevap vermek istiyoruz.

Bu bahsettiğimiz çevreler tağuta muhakeme ile alakalı Ni-sa: 60 ayetinin Medine İslam devletinde İslam mahkemesi var olduğu halde Rasul’un hükmünden yüz çevirerek kendi istek-leriyle tağuta başvuran kimseler hakkında nazil olduğunu, İs-lam mahkemesi olmayan küfür diyarlarında şeriata açıktan zıd olmayan konularda hakkını almak için tağuta başvuran kimse-ler için ayetin delaletinin zanni olduğunu ileri sürmektedir. Bu iddia hakkında da şunları söyleyebiliriz:

Page 54: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

54 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

1- Evvela bu ayetin hükmünün sadece İslam devletinde şe-riat mahkemesi olduğu halde ondan yüz çevirerek tağuta gi-denlere has olduğunu, küfür diyarında tağuta muhakeme olan-ların kâfir olmayacağını veya bu kimselerin tekfirinde tafsilata gidileceğini âlimlerden hiç kimse söylememiştir. Bunu söyle-yenler sadece asrımızdaki birtakım cahillerdir. Bu iddianın ümmette hiçbir selefinin olmaması batıl olduğunu gösteren en büyük karinelerden birisidir.

2- Ayetin lafzı gayet açıktır ve tağuta muhakeme olmanın imana zıd olduğunu –herhangi bir istisna getirmeksizin- or-taya koymaktadır. Yukarda zikrettiğimiz müfessirlerin açıkla-maları da bu yöndedir. Hal böyleyken sırf ayetin Medine’de Ra-sul’un hükmünden yüz çeviren kimseler hakkında nazil olma-sından yola çıkarak ayetin açık lafzını göz ardı etmek ve ayetin sadece nüzül sebebi olan hadise ve benzerleri hakkında geçerli olduğunu iddia etmenin hiçbir dayanağı yoktur. Bunu iddia eden kimsenin Medine’de nazil olan bütün ahkâm ayetlerinin sadece İslam devletinde uygulanabileceğini iddia eden kişiden çok fazla bir farkı yoktur. Nasıl ki hicab ayetinin Medine’de Müslümanların güçlü olduğu bir dönemde nazil olmasından hareketle Müslüman kadınların kapanmasının sadece Dar’ul İslam’da farz olduğunu, dar’ul harpte farz olmadığını iddia et-mek mümkün değilse; tağutun mahkemesinden uzak durma-nın da sadece İslam ülkesinde farz olduğunu iddia etmek de mümkün değildir. Sebebin hususiliği hükmün umumiliğine en-gel teşkil etmez. Sebeb-i nüzul ayeti anlamak için bir vasıta ve karinedir, ayeti sadece indiği vakıaya hasretmek, sınırlandır-mak için değildir. Konuyla ilgili bütün delilleri göz ardı ederek sırf iniş sebebine dayanarak ayeti tefsir etmeye kalkmak ise büyük bir cehalettir. Ayet, bahsedilen kimselerin küfre girme sebebinin mücerred olarak “tağuta muhakemeyi istemeleri” olduğunu açıkça beyan etmektedir. Eğer tekfir illeti, sadece Rasul’un hükmünü beğenmemekten ibaret olsaydı ayet bunu

Page 55: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

55 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

beyan ederdi fakat ayette bahsedilen küfür, tağuta muhakeme küfrüdür.

İbn kesir Rahmetullahi Aleyh söz konu ayetle alakalı şunları söylemektedir:

“Allah Teâlâ bu âyet-i kerîme'de Rasûlullah'a ve daha önce geçen peygamberlere inzal olunanlara îmân ettiğini İddia et-mekle birlikte, ihtilâfların çözümünde Allah'ın kitabıyla Rasûlü’nün sünnetinden başka şeyleri hakem kılmak isteyen-leri kötülemekte ve onların bu davranışlarını hoş karşılama-maktadır. Bu âyet-i kerîme'nin nüzul sebebi olarak zikredilen-lere göre; bu âyet, ansârdan biri ile bir Yahudi hakkında nazil olmuştur. İhtilâfa düşmüşler ve Yahûdî: Benimle senin aranda Muhammed hakemdir, derken öteki de: Benimle senin aranda Kâ'b İbn Eşraf hakemdir, demiştir. Bir görüşe göre ise, bu âyet-i kerîme; zahiren Müslüman olup da câhiliyye hâkimlerini ha-kem kılmak isteyen bir grup münafık hakkında nazil olmuştur. Başka görüş ve rivayetler de vardır. Ancak âyet-i kerîme hepsi hakkında genel olup, kitâb ve sünnetten yüz çevire-rek bunların dışındaki bâtılları hakem kabul eden her-kesi kötülemektedir. Âyetteki «Tâğût»tan bu kasdedil-mektedir.”

İbn Kesir’in de beyan ettiği gibi ayetin belli bir olay hak-kında indiği farzedilse dahi, ayetteki kınama İslam şeriatı ha-ricindeki batıl şeriatlara muhakeme olan herkes hakkında umumidir. Bunun aksini bugüne kadar hiçbir âlim iddia etme-miştir.

Kaldı ki Nisa: 60 ayetinin nüzul sebebi hakkında birden çok rivayet vardır ve bunların çoğunun sıhhati üzerinde ittifak edilmiş değildir. Bu nüzul sebebleri arasında en meşhurların-dan bir tanesi olan ve de bazı kimselerin kendisinden batıl is-

Page 56: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

56 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

tidlallerde bulunmaya çalıştıkları Ömer radiyallahu anh kıs-sası dahi sened itibariyle zayıftır. Hatta tesbit edebildiğimiz kadarıyla bu ayetin nüzul sebebi olarak rivayet edilenlerin arasında en zayıfıdır. Bu kıssa ve benzerleri muhtelif lafız ve tariklerle rivayet edilmiş olmakla beraber içinde Ömer radi-yallahu anh’ın söylediği rivayet olunan “Allah ve Rasulu’nun hükmünü beğenmeyenlere vereceğim hüküm budur” ifadesi olan rivayet Kelbi- Ebu Salih- İbn Abbas zinciriyle naklolun-maktadır. Bu kıssayı bu ifadelerle ve bu isnad zinciriyle Sa’lebi tefsirinde ve Vahidi, Esbab’un Nuzul adlı eserinde rivayet et-mişlerdir. Bu rivayet muteber hadis kaynaklarında mevcut de-ğildir. Muhammed bin Saib bin Bişr el-Kelbi ise İbn Hacer’in belirttiği gibi yalancılıkla itham olunmuş ve Rafızilikle suçlan-mıştır. İbn Hacer, Tehzib’ut Tehzib adlı eserinde Kelbi ile ala-kalı alimlerin birçok değerlendirmesini nakletmiştir. Âlimler-den onu tezkiye eden yok gibidir. Ebu Hatim “İnsanlar onun hadislerini terk etme hususunda icmâ etmiştir” demektedir. İbn Hacer, daha da ileri giderek bazı âlimlerden onun kâfir oldu-ğunu nakletmektedir. Onu tekfir edenlerden bazıları, Rasulul-lah’a vahiy getirmek için gelen Cebrail’in Onu (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bulamayınca Ali Radiyallahu Anh’a vahyettiği itika-dına sahip olduğunu iddia etmektedirler. Kufeli olan bu zatın Şiiliğin kurucusu Yahudi asıllı Abdullah bin Sebe’nin taraftarı olduğunu itiraf ettiği de İbn Hacer’in naklettiği haberler ara-sındadır. İbn Hacer, ayrıca Sufyan es-Sevri’den Kelbi’nin şöyle dediğini rivayet etmektedir: “Ebu Salih yoluyla İbn Abbas’tan naklettiğim her şey bir yalan olup, bunu benden sakın rivayet etmeyin”42

Görüldüğü gibi ayetin iniş sebebi olarak rivayet edilen Ömer radiyallahu anh kıssası, kendisiyle istidlal edilebilecek, hüküm çıkartılabilecek bir senedle gelmemiştir. Bu rivayet

42 Tehzib’ut Tehzib, 9/152-154

Page 57: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

57 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

bazı kitaplarda ancak şahid olarak, ek bir karine olarak zikre-dilmiştir. Bundan dolayı bu rivayeti kitaplarına alan birçok âlim, rivayetin itibar edilecek bir senedi olmadığına işaret eden qile (denilmiştir ki), yurva (rivayet edilir ki) gibi temriz sigalarıyla bu haberi nakletmiştir. Bunlardan birisi de Şeyh Muhammed bin Abdilvehhab Rahmetullahi Aleyh’dir. Kitab’ut Tevhid’de Nisa: 60 ayeti ile alakalı bab başlığında önce ayetin nuzul sebebi olarak Şa’bi’den gelen bir rivayeti naklettikten sonra ardından da “qile” denilmiştir ki diye başlayarak Ömer radiyallahu anh ile alakalı şu rivayeti nakletmiştir:

Birbirinden davacı iki kişiden birisi:

"Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'ın huzurunda muha-keme olalım." dedi. Öbürü ise:

"Yahudi Ka'b b. el-Eşref'in huzurunda muhakeme olalım." dedi. Sonra Ömer (Radiyallahu Anh)'e muhakeme olmaya git-tiler ve ona meseleyi anlattılar. Ömer (Radiyallahu Anh) Rasu-lullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'ın huzurunda muhakeme olmak istemeyene:

"Doğru mu?" diye sordu. Adam:

"Evet" deyince, Ömer (Radiyallahu Anh) boynunu kılıçla vurarak adamı öldürdü. Bu olay üzerine Allah-u Teâlâ mezkur ayeti kerimeyi indirdi.” (Bu iki rivayetin ve ayetin nuzul sebebi olarak rivayet edilen diğer haberlerin sıhhat derecesi ile ala-kalı Türkçe olarak geniş bilgi edinmek isteyenler, Kitab’ut Tev-hid’in Ümmülkura yayınevi tarafından yayınlanmış tercüme-sinde Nisa: 60 ile alakalı bölümün dipnotlarına bakabilirler.43

43 Age, sf: 184-185

Page 58: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

58 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

Şeyh, burada Ömer Radiyallahu Anh’a atfedilen “Allah ve Rasulu’nun hükmünü beğenmeyenlere vereceğim hüküm bu-dur” ifadesini zikretmemiştir. Zaten Ömer Radiyallahu Anh’ın kıssasını nakleden müfessirlerin hepsi bu lafzı zikretmemiştir. İbn Kesir, söz konusu Ömer Radiyallahu Anh hadisesini Nisa: 65’in nüzul sebebi olarak nakletmiş fakat İbn Ebi Hatim ve baş-kalarından naklettiği bu rivayette söz konusu lafız yoktur. Bazı müfessirler ise Ömer Radiyallahu Anh’ın Allah Rasulu (Sallal-lahu Aleyhi ve Sellem)’e bu şahsı öldürme sebebini açıklarken “O senin hükmünü reddetmişti” dediğini zikrederler. Bu rivayetin herhangi bir senedine ulaşamadım. Sadece gördüğüm kada-rıyla bazı tefsirlerde (mesela Zeccac’ın Meani’il Kur’an’ı, Ragıb el-İsfahani tefsiri, İbn’ul Arabi’nin Ahkam’ul Kur’an’ı gibi) yine temriz sigası olan “yurva” (rivayet edilir ki) şeklinde nakledil-miştir. Razi ise bu lafzı ihtiva eden bir haberi “müfessirlerin birçoğu demiştir ki” şeklinde herhangi bir yere isnad etmeden kaydetmiştir.

Buna rağmen bu iddiacıların ayetin iniş sebebi hakkında ri-vayet edilen haberleri de anladıkları söylenemez. Bu haber-lerde de onlara delil olacak bir şey yoktur… Ömer Radiyallahu Anh’ın münafığı öldürme sebebi olarak Allah ve Rasulu’nün hükmüne razı olmamasını gösterdiği velev ki sabit olsa bile bu, ayette bahsedilen küfrü, sırf Rasul’un hükmünü reddedenlere tahsis etmek için yeterli değildir. Ömer Radiyallahu Anh’ın bu sözü, yaşadığı hadisede tağuta muhakeme olmanın yanı sıra Rasul’un hükmünü reddetmek de söz konusu olduğu için sarf etmiş olması mümkündür. Ayrıca bu ayetin nüzul sebebi ola-rak bazı müfessirler kâhinlere gidenlere işaret ederken, bazı-ları da fal oklarına veya put bekçilerine müracaat edenleri zik-retmektedir. Birçokları ise Ömer Radiyallahu Anh kıssasında olduğu gibi ayetin Ka’b bin Eşref’e muhakeme olanlar hak-kında nazil olduğunu söylemektedir. (Ayetin nüzul sebebiyle alakalı muhtelif rivayetler için Razi tefsirinden ilgili bölüme

Page 59: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

59 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

bakılabilir.) Gördüğümüz kadarıyla bu rivayet edilen nüzul se-bebleri arasında en sahih olanı, ayetin Yahudi kahini Ebu Berze el-Eslemi’ye muhakeme olanlar hakkında nazil olduğu rivayetidir. Bunu Taberani rivayet etmiştir. Heysemi, Mecme’uz Zevaid’de ricalinin sahih ricali olduğunu beyan et-miştir.44

Bütün bu nüzul sebeblerinden sadece bir tanesini alıp, on-dan sonra da o rivayetin içinde Ömer radiyallahu anh’ın söyle-diği rivayet olunan “Allah ve Rasulu’nun hükmünü beğenme-yenlere vereceğim hüküm budur” ifadesini esas alarak tağuta muhakeme konusunu Rasulun hükmünü beğenmeyenlere tah-sis etmeye kalkmak ve gerek Nisa: 60 ve devamındaki ayetle-rin gerekse diğer Kur’an nasslarının açık lafızlarını göz ardı et-mek ya art niyeti veya en iyi ihtimalle cehaleti gösterir. Bu aye-tin sadece Allah Rasulunun hükmünü terk edenlere has ol-duğu, bu rivayetin neresinden çıkmaktadır? Bunu daha önce hangi alim söylemiştir? Bu iddianın selef âlimlerinden bir da-yanağı var mıdır? Allaha yemin olsun ki, bu sırf cehaletle ve mücerred re’ye dayalı olarak söylenmiş bir sözden ibarettir. Hâlbuki Allah Rasulu (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuş-tur:

ار مقعده من النأ بو

يت

ل

يھ ف

ال �� القرآن برأ

من ق

“Kim Kur’ân hakkında kendi re’yine göre konuşursa Cehen-nem’deki yerine hazırlansın.”45

Yeri gelmişken şunu da belirtelim ki tefsir kitaplarında ge-çen birçok rivayet sahih senedle bize ulaşmadığından dolayı

44 Mecme’uz Zevaid, 7/6 45 Tirmizî, Tefsir:1 no: 2951’de “Bu hadis hasendir.” Kaydıyla.

Page 60: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

60 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

kendisiyle hüküm çıkartılabilecek kuvvette değildirler. Bun-dan dolayı Şeyhulislam İbn Teymiyye Rahmetullahi Aleyh şöyle demiştir:

“Malumdur ki tefsir kitaplarında nakledilen rivayetlerin çoğu, melahim (kıyamet alametleri) ve megazi (siyer ve tarih) kitaplarındaki rivayetler gibidir. Bundan dolayıdır ki İmam Ahmed şöyle demiştir: Şu üç şeyin isnadı yoktur: Tefsir, mela-him ve megazi. Bu söz “aslı yoktur” şeklinde de rivayet edil-miştir ki buradaki asıldan kasıd, isnad manasındadır. Çünkü bunlarda genelde mürsel (senedi kopuk) rivayetler ağırlıkta-dır. Urve bin Zubeyr,Şa’bi, Zuhri, Musa bin Ukbe, İbn İshak ve bunlardan sonra gelen Yahya el-Emevi, Velid bin Muslim, Va-kidi ve benzeri megazi müelliflerinin zikrettikleri rivayetler böyledir.”46

Görüldüğü gibi, tefsir ve siyer kitaplarında geçen rivayetle-rin birçoğu ile istidlal etmek mümkün değildir, zira bu rivayet-lerin birçoğunun sahabeye kadar ulaşan muttasıl, kesintisiz bir senedi yoktur. Fakat buna rağmen, günümüzde birçok kişi-nin bütün dini yaşantılarını hatta akidelerini tefsir ve siyer ki-taplarından edindikleri bilgiler üzerine bina ettiklerini görü-rüz. Hâlbuki bizim için öncelikli kaynak hadisleri kesintisiz zincirle Allah Rasulu’ne isnad eden sahih hadis mecmuaları ve sözüne itibar edilen tahkik ehli âlimlerin bu hadis kaynakla-rına dayalı olarak yazmış oldukları akide ve fıkıh kitapları ol-malıdır. Tefsir kitaplarında geçen rivayetlerden ise ancak ha-dis âlimleri tarafından sahih olduğu tesbit edilenler delil teşkil eder. Diğerleri ise ancak bir haber niteliğindedir ve ancak el-deki sahih delillerin şahidi ve takviyesi olarak değerlendirile-bilirler. Bütün bunlar ehli nezdinde malum olan hususlardır.

46 Mecmu’ul Feteva, 13/346

Page 61: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

61 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

3- Tağuta muhakemenin tek delili bu ayet değildir. Bilakis bu ayet, Müslümanların hiç bilmediği bir hükmü bildirmek için inşai bir tarzda değil bilakis, Münafıklardan bir topluluğun tev-hidin bu bilinen esaslarına aykırı hareket ettiğini bildirmek için haberi bir tarzda nazil olmuştur. Ayette geçen “hâlbuki o tağutu reddetmekle emrolunmuşlardı” ifadesi buna işaret et-mektedir. Çünkü bu münafıklar, hüküm vermenin sadece Al-laha ait olduğunu bildikleri halde tağuta muhakeme olarak tevhidin aslını ihlal ettiler. Kısacası tağuta muhakemenin kü-für oluşu bizzat kelime-i tevhidden bilinmektedir. Zira Allah-tan başka ilahları reddetmek, Onun haricinde hüküm koyan ta-ğutların reddini de ihtiva etmektedir. Nisa:60 ayetine ken-dince izah getirdiğini zannedenler bizzat dinin aslı olan tevhidi nasıl izah edeceklerdir? Nisa: 60 ayetini diyelim ki sebebi nü-zulüne dayanılarak belli bir konuya tahsis ettiniz; peki tağutu reddetmekle alakalı nassları ki Nisa: 60’da bu nasslara atıf var-dır, keza hüküm ve teşri yetkisinin sadece Allaha ait olduğunu ifade eden nassları nasıl tahsis edeceksiniz?

Netice olarak; tağuta muhakeme olmak, beşeri kanunlarla hükmedilen mahkemelere müracaat etmek İslam dininin as-lını bozan, asluddinle çelişen bir ameldir. Bu fiili yapan kimse-nin niyeti, durumu ne olursa olsun bu hüküm değişmez. Keza müracaat ettiği hükmün muhteva itibariyle İslam’a uygun ol-ması veyahut da bu müracaat eden kişinin darul harpte alter-natif İslam mahkemesi olmayan bir yerde bulunması da bu hükmü değiştirmez. Tağuta muhakeme konusunda herhangi bir şekilde ayrıma giden veya istisna getiren kimse tevhidi an-lamamıştır ve derhal bu küfür olan inancından vazgeçmesi ge-rekir. Bizden de geçmişte bu açıkladığımız akideye muhalif olarak sudur eden ne kadar batıl görüş varsa bundan da tevbe istiğfar ettiğimizi bu vesileyle bir kez daha ilan ediyoruz

Page 62: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

2. Şüphe: Dar’ul Harp’te yani İslam Mahkemesi bulunmayan bir yerde tağuta muhakeme olunabileceği iddiası (Çift mahkeme şüphesi):

Biz yukarda tağuta muhakemenin şirk olduğunu kabul et-tikleri halde dar’ul harpte bunun caiz olacağını iddia edenlerin sözünün küfür diyarında Allahtan başka ilahlar edinmeye ce-vaz vermekle aynı manaya geldiğini izah etmiş ve bu kişilerin bilhassa Nisa: 60 ayetinin Medine’de nazil olmasından hare-ketle ortaya atmış oldukları iddialara cevap vermeye çalışmış-tık. Bu kimselerin bizzat La ilahe illallah şehadetiyle çeliştikleri ve şeriattaki hiçbir usule, kaideye uymayan bir iddiada bulun-dukları hususu gayet açıktır. Küfür diyarında tağuta muha-keme olunabileceğini ileri süren bu iddiacılar usul yönünden batıl olduğu açık olan bu görüşlerini delillendirebilmek için bu iddialarını nakil cihetinden de takviye etmeye çalışmaktadır-lar. Bu amaçla da birtakım şer’i nassları ve âlimlere ait sözleri istismar etmekte ve hatta sırf kendi dünyevi maslahatlarını te-min için Allah’ın peygamberlerine ve de ashablarına iftira at-maktan dahi çekinmemektedirler. Bu mel’unlar birtakım nass-ları kendi reylerince yorumlayarak Rasullerden bazılarının –haşa- küfür diyarında tağuta muhakeme olduğunu ileri süre-cek kadar alçalmışlardır. Şimdi bizzat Allah’ın nebilerine ve de Allah’ın kitabına iftira içerdiği için öncelikle bu şüphelerin iza-lesine çalışacağız.

Bu hususta yine ilk önce mücmel cevap vereceğiz ki o da şundan ibarettir: Allahtan başka hüküm koyucuların reddini ihtiva eden “La ilahe illallah” kelimesi bütün Rasullerin ortak davetidir. Allah (celle celaluhu) şöyle buyuruyor:

بلك ﴾نا من ق

رسل

اعبدون وما أ

ا ف

ن

أ

ھ إال

إل

ھ ال ن

يھ أ

و�� إل

ن

من رسول إال ﴿

Page 63: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

63 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

"Senden önce hiçbir rasul göndermedik ki ona, 'Ben-den başka ibadete layık ilah yoktur; şu halde bana kulluk edin' diye vahy etmiş olmayalım."47

﴾ نا �� �

د �عث

ق

وت ول

اغ

واجتنبوا الط

ن اعبدوا � أ

ة رسوال م

ل أ ﴿

"Andolsun ki biz her ümmete 'Yalnız Allah'a ibadet edin ve tağuttan sakının.' diye (tebliğ etmesi için) bir rasul gönderdik..."48

Görüldüğü üzere tevhid ve şirke dair meseleler bütün Ra-sullerin dinlerinde ortaktır ve de tağutu reddetmek bütün Ra-sullerin davetlerindeki ortak esastır. Tağuta muhakeme olmak ise tağutu reddetme farzına zıt bir fiildir. Bundan dolayıdır ki tağuta muhakeme olanları kınayan ayeti kerimede şöyle buy-rulmuştur:

ن ﴿ ك ير�ـدون أ بلـ

زل من ق

ن

ا أ ك ومـ يـ

زل إل

ن

ا أ �م آمنوا بمـ �

ذين يزعمون أ

� الـ

ر إ�

م ت

ل

موا أ

اك يتحـ

�ع

ال

هم ضالن يضل

ان أ

يط

فروا بھ و�ر�د الش

ن يك

مروا أ

د أ

وت وق

اغ

� الط

﴾يداإ�

"Sana ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tağuta muhakeme ol-mak istiyorlar. Hâlbuki onu reddetmekle emrolunmuş-lardı. Şeytan ise onları uzak bir sapıklıkla saptırmak isti-yor."49

Sıradan bir müminin dahi, reddetmesi emrolunan tağuta muhakeme olarak tevhidin birinci rüknü olan tağutu red kai-desiyle çelişmesi düşünülemezken bizzat bu akidenin davet-çisi olan rasullerin -haşa ve kella- tağuta muhakeme olarak Al-laha ait olan hüküm koyma yetkisini tağutlara vermeleri nasıl 47 el-Enbiya 21/25 48 en-Nahl 16/36 49 Nisa: 4/60

Page 64: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

64 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

tasavvur edilebilir? Bu iddia sahipleri kendilerini ateşe götü-recek öyle bir söz sarfetmektedirler ki bunun ne büyük bir sa-pıklık olduğunun farkında dahi değillerdir. Bu kişilerin rasul-ler (Aleyhimusselam) hakkında ortaya attıkları şüpheler örümcek ağından daha zayıf birtakım delillendirmelerdir ancak biz yine de dini bilmeyen bazı cahillerin aldandığı bu şüphelerle alakalı muhtasar bazı açıklamalar yapmak istiyoruz.

Bu saptırıcılar muhakeme hususunda Musa Aleyhisselâm ve Yusuf Aleyhisselâm gibi peygamberlerin tağutlar huzurunda yaptıkları birtakım konuşmaları muhakeme olarak görüp haşa bu rasullerin tağuta muhakeme olduğunu zannetmişlerdir. Aynı şüpheleri Necaşi’nin huzurunda konuşma yapan Habeşis-tan muhaciri sahabelerle alakalı olarak da getirmişlerdir. Se-rahsi gibi bazı âlimlerin kâfirlerden haklarını talep eden Müs-lümanlarla alakalı sözlerini de aynı şekilde bir kimsenin tağuta muhakeme olarak hakkını savunmasının caiz olacağı iddiasına delil getirmişlerdir. Bütün bu şüphelerin ortak noktası şudur: Bu şüpheleri ortaya atanlar tağuta muhakemenin hatta lugat-teki muhakeme kavramının ne olduğunu bilmemektedirler. Bundan dolayı da tağutların huzurunda bir kimsenin kendi-siyle veya Müslümanlarla alakalı yaptığı her konuşmanın ta-ğuta muhakeme sayılacağını zannederler. Hâlbuki risalenin en başında muhakemenin “ihtilafı hâkime arzetmek” manasında olduğuna dair âlimlerin sözlerini nakletmiştik. Tağuta muha-kemeye delil getirilen bu kıssalarda ihtilaf halinde tağutun ha-kem tayin edilmesi nerededir? Müslüman ister tağutun bulun-duğu meclislerde gerekse başka her ortamda dini ve dünyevi konularda hak ve adalet neyi gerektiriyorsa onu dile getir-mekle mükelleftir. Bunun tağuttan hüküm talep etmekle ala-kası yoktur. Kaldı ki giriş kısmında da izah ettiğimiz gibi tağuta muhakemenin küfür olma sebebi bunun Allah’tan başkasına hüküm koyma yetkisi verme manasına gelmesidir. Bundan do-layı Allah’ın şeriatı dışında başka bir şeriata muhakeme olan

Page 65: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

65 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

kişi kâfir ve müşriktir. Bu zikredilen kıssalarda söz konusu peygamberlerin ve sahabelerin -onları böyle bir iftiradan ten-zih ederiz- İslam’dan başka batıl bir dine -Firavunun dinine ve-yahut da Hristiyanlık, Yahudilik gibi tahrif edilmiş bir şeriata- muhakeme olduklarına, bu batıl şeriatlara göre yargılanmayı kabul ettiklerine işaret eden en ufak bir delil söz konusu değil-dir.

Gerek Yusuf Aleyhisselâm gerekse Necaşi'nin huzurunda ko-nuşma yapan Cafer bin Ebi Talib öncülüğündeki sahabeler ta-ğuta muhakeme başta olmak üzere her tür şirkten ve küfürden uzaktırlar. Allah onların tağuta muhakeme oldukları iftirasını atanlara lanet etsin. Hiç bir Allah korkusu olmayan bazı kim-seler sırf kendi yaptıkları amelleri meşrulaştırmak için pey-gamberlere ve seçkin sahabelere iftira atmaktan çekinmemek-tedirler. Bu insanlar bunu yaparken hiç bir ilim edebine riayet etmeden, sadece düz mantıkla ve zahircilik yaparak hareket etmekte ve de olayların dış görünüşündeki benzerlikleri kulla-narak ilmi olmayan ve düşünmesi kıt olan avamdan bazı kim-seleri aldatmaktadırlar. Halbuki Yusuf Aleyhisselâm'ın zina ifti-rasını reddederek suçsuzluğunu ortaya koyması ile günü-müzde tağutun mahkemesinde kişinin tağuta muhakeme ola-rak, onun hükümlerine göre yargılanmayı kabul ederek kendi-sini savunması arasında dağlar kadar fark vardır. Keza Ne-caşi'nin huzurunda hakkı ve tevhidi haykıran kimselerin du-rumu ile günümüzde tağutun küfür kanunlarından özgürlük dilenen kişilerin durumu yine çok farklıdır. Aradaki en büyük fark, günümüzde tağutun mahkemesinde savunma yapanların bunu muhakeme ortamında yapmaları ve bu şekilde tağutun kendilerini küfür kanunlarına göre yargılama yetkisine sahip olduğunu kabul etmeleridir. Kâfirlerin iftira attıkları bir kimse elbetteki bu iftirayı reddedecektir. Ancak küfür olan şey kişi-nin iftirayı reddederken tağutun huzurunda davalı yani sanık

Page 66: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

66 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

statüsünde ve zahirde bu statüyü kabullenerek muhakeme ol-masıdır. Bu ikisinin de "savunma" ismini taşıması ikisinin hü-küm olarak aynı olmasını gerektirmez.

Kaldı ki Yusuf Aleyhisselâm'ın ve Habeşistan muhacirlerinin konuşma yaptıkları ortamın tıpkı günümüz mahkemelerinde olduğu gibi küfür kanunlarına yani Allah’ın hükmüne muhalif olarak çıkartılmış batıl teşrilere göre oluşturulmuş bir mah-keme ortamı olduğunu hiç kimse isbat edemez, buna dair hiç bir delil yoktur. Bu isbat edilemediğine göre bu vakıalarla gü-nümüz vakıasını kıyaslamanın batıl olduğu ortaya çıkmakta-dır. Çünkü birbirine kıyas edilecek iki şeyin aynı ortak illetleri taşıması gerekir. Hâlbuki tağutun konuştuğu her meclis tağuta muhakeme meclisi değildir. Tağuta muhakeme ancak tağutun kendi batıl şeriatına göre hüküm verdiği bir meclistir ki bu iki vakıada da böyle bir durum söz konusu değildir. Velev ki bu-rada kıyas yapılacağı farzedilse bile kıyas yapmak ancak müç-tehidlerin işidir. Geçmişte hiç bir âlim, bu kıssalardan küfür ahkâmına göre tertip edilen mahkemelerde savunma yapılabi-leceği gibi bir netice çıkartmamıştır. Buna dair hiç bir nakil ge-tirilemez. Bu tamamen günümüzdeki bazı cahillerin kendi he-valarına göre ihdas ettikleri batıl bir görüştür. Kısacası bu kıs-saları günümüz vakıasına kıyas edenler, kıyas ve içtihad ehli-yetine sahip olmayan avamdan kişilerdir. Bu görüşü reddet-mek için bunun cahillere ait bir görüş olduğunu bilmek dahi yeterlidir. Ayrıca bu görüş tağuta muhakemenin caiz olduğu iddiasını içermekte ve bu surette bizzat tevhidin birinci rüknü olan tağutu reddetme ilkesiyle çelişmektedir ki her Müslüman bunun batıllığını bilir. Peygamberler ve sahabelere yönelik atı-lan tağuta muhakeme iftirasıyla alakalı vereceğimiz toplu ce-vap bu şekildedir. Akıl sahipleri için bu kısa açıklamalar dahi yeterlidir ancak biz yine de söz konusu kıssaları tek tek ele alıp muhtasar cevaplar vermeye çalışacağız inşaAllah.

Page 67: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

Musa Aleyhisselâm’a atılan Tağuta Muhakeme İftirasının reddi:

Allah-u Teâlâ Araf suresinde şöyle buyurmaktadır:

�ن

عاملب ال ن ر ي رسول م

ى يا فرعون إ� ال مو�ى

وق

ر أ

م فـــــــ

ك �

ن ر ة م نـــــــ م ببي

د جئتك

حق قـــــــ

ا� إال

� �

ول ع�

ق

أ

ن ال

� أ

ل م�� ب�ي حقيق ع� ســــــــــــــــــــ

إسرائيل

Musa, "Ey Firavun! Ben âlemlerin Rabbinin peygambe-riyim. Bana Allah'a karşı ancak gerçeği söylemek yaraşır. Size Rabbinizden bir mucize getirdim, İsrailoğullarını be-nimle beraber gönder" dedi.50

Burada Musa Aleyhisselâm’ın Firavun’dan İsrailoğullarını kendisiyle göndermesini talep etmesi bazı kimseler için fitne teşkil etmiş ve bunu tağuttan hüküm talep edilebileceği iddia-sına delil getirmeye çalışmışlardır. Musa Aleyhisselâm Firavuna muhakeme olmak gibi bir cürümden uzaktır, onu ve diğer ra-sulleri böyle çirkin bir ithamdan tenzih ederiz. Tağutla konuş-mak, ondan birtakım taleplerde bulunmak tağuta muhakeme olmak değildir. Kişi ancak Allah’ın hükmüne aykırı teşride bu-lunan tağutun hükmünü talep eder veya kendisi talep etmese de tağutun batıl şeriatına göre hükmetmesine sessiz kalır, buna rıza gösterirse küfre girer. Burada Musa Aleyhisselâm’ın –haşa- Firavun’un kendi batıl dinine göre yapılan bir mahke-meye iştirak etmesi veya bu dine göre hüküm talep etmesi gibi bir şey söz konusu değildir. Firavun İsrailoğullarını köleleştir-miş ve onlar üzerinde baskı yoluyla hükümranlık kurmuştu. Tıpkı bir kâfirden veya zalimden elinde esir tuttuğu Müslü-manları serbest bırakmasını talep etmek nasıl caizse Musa

50 A’raf 104-105

Page 68: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

68 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

Aleyhisselâm’ın da aynı şekilde Firavun’dan İsrailoğullarını ser-best bırakmasını talep etmesi aynı şekilde caiz olan bir fiildir. Bu hüküm, günümüzde tağutun batıl kanunlarına müracaat ederek birtakım kişileri hapisten veya esaretten kurtarma gibi fiillere kıyas edilemez. Çünkü bunda şirk kanunlarını hakem edinme söz konusudur, diğerinde ise kâfirden yardım talebi söz konusudur. Esasında burada mahkemeyle uzaktan yakın-dan alakalı bir durum yoktur ve bu kıssadan muhakeme mese-lesiyle alakalı istidlalde bulunmak batılın da batılı bir iştir. Eğer birtakım saptırıcılar bu tarz sözde delillendirmelerden yola çıkarak şüphe ekmemiş olsa bunun üzerinde durmaya bile gerek duymazdık. Vallahu’l mustean.

Yusuf Aleyhisselâm’a atılan Tağuta Muhakeme iftira-sının reddi:

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

ت وهو ﴾صدق

بل ف

د من ق

ميصھ ق

ان ق

هلها إن �

اهد من أ

هد ش

ي وش ف�ى

�ي عن ن

ال �� راودت

ق

اذب�ن �

﴿ من ال

“Yusuf dedi ki: O benim nefsimden murad almak istedi. Kadının yakınlarından birisi de şahitlik ederek dedi ki: Eğer ki Yusuf’un gömleği önden yırtıldıysa kadın doğru söylemiş Yusuf ise yalancılardan olmuştur”51

Bazı kimseler Yusuf Aleyhisselâm’a atılan zina iftirasıyla ala-kalı olarak bir şahidin şahidlik yapmasından bahseden bu ayeti ve müfessirlerin konuyla alakalı açıklamalarını naklede-rek bazı müfessirlerin bu şahitliği hüküm vermek olarak tefsir ettiğini dile getirmektedirler. Mesela Taberi tefsirinde bu hu-susta şöyle demektedir:

51 Yusuf: 26

Page 69: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

69 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

كم حاكموقيل: مع�ى قولھ: (وشهد شاهد) : ح .

حدثت بذلك عن الفراء، عن مع�� بن هالل، عن أ�ي يحيى، عن مجاهد - 19129

“Bir şahit şahitlik etti” kavlinden maksadın “bir hakim hükmetti” olduğu söylenmiştir. Bu bana Ferra-Mualla bin Hilal-Ebu Yahya kanalıyla Mücahid’den nakledilmiştir.”

Maverdi de bu şahitlikten kasdın hüküm vermek olduğunu zikrettikten sonra bu şahidin veya hakimin vasfı hakkında dört kavil zikretmektedir:

1-Bu şahit kundaktaki bir çocuktur.

2-İnsan da cin de olmayan Allah’ın yarattıklarından bir yaratıktır.

3-Kadının ailesinden hikmet sahibi birisidir veya Ka-dının amcaoğludur.

4-Bizzat yırtılan gömleğin kendisidir.

Bu kavillerin tafsilatı için Kurtubi tefsirinden Yusuf: 26 ayetinin tefsirine müracaat edilebilir.

Burada bizim maksadımız meselenin tafsilatlı müzakeresi değildir ancak en azından usulen şu sorunun sorulması gerek-tiğine inanıyoruz: “Kadının ehlinden bir şahit şahitlik yaptı”52 ayetinin bazı alimler tarafından “Bir hakim hakimlik yaptı” olarak tefsir edilmesi tağuta muhakeme konusuna nasıl delil teşkil etmektedir? Başkalarına sürekli usulden kaideden dem vuran bu zevat hangi usulle bu ayetten tağutun mahke-

52 Yusuf: 26

Page 70: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

70 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

mesinde savunma yapılacağını çıkartmıştır? Bu kişiler kendi-lerini müçtehid statüsünde mi görmektedir? Eğer böyle görü-yorlarsa -ki bu bir hezeyandan öteye geçmez- her müçtehid (!) gibi bir konuya getirilen delilin delaletinin kat’i olması gerek-tiğini ve ihtimal vaki olduğunda istidlalin batıl olacağını bilmiş olmaları lazım. Söz konusu ayette geçen şahidin beşikteki ço-cuk mu, yetişkin biri mi hatta gömlek mi olduğu gibi birçok gö-rüş nakledilmektedir ve bu bahsettikleri görüş konuyla alakalı birçok kavilden sadece bir tanesidir. Bu zaten başlı başına bu delilin ihtimalli bir delil olduğunu ve ihtimal taşıyan bu delille hüküm verilemeyeceğini göstermektedir. Kaldı ki bu şahidin “Eğer gömlek önden yırtılmışsa, kadın doğru söylüyor Yusuf yalan söylüyor…” ilh sözüyle hüküm vermiş olduğu kabul edilse bile buradaki hükümden kasıd nasıl bir hükümdür? Ör-neğin lugat âlimlerinden Ahfeş, Meani’l Kuran adlı eserinde bu şahsın “sulh” yaptığından bahsetmektedir. Sulh ise kadılıktan ve mahkemeden başka bir şeydir. Bu konudaki açıklamalar in-şaallah ilerde gelecektir.

Burada şu soruların sorulması gerekmektedir: Ne ayette ne de müfessirlerin kavillerinde buradaki meclisin –haşa- şirk hükümlerine dayalı olarak yapılan bir muhakeme meclisi ol-duğuna dair en ufak bir işaret var mıdır? Bu muasır cahillerden önce bu ayetle istidlal ederek tağuta muhakeme olunabilece-ğini ileri süren bir tane muteber âlim gösterilebilir mi? Ayrıca buradaki hâkimin vasfı nedir? Eğer bu hâkim kundaktaki ço-cuk veya yırtılan gömlek ise bunlar nasıl tağut vasfını almak-tadır? Kadının akrabası ise bu hükmü veya şahitliği bir arabu-lucu veya sulh yapan olarak değil de şirk ahkâmıyla hükmeden bir tağut sıfatıyla yaptığına dair en ufak bir delil gösterilebilir mi? Bütün bunlar sırf usul yönünden dahi bu istidlalin batıl ol-duğunu göstermektedir. Zaten bu kıssayı muhakeme konu-suyla alakalı gündeme taşıyanlar da bunun farkında olacak ki her zamanki yöntemleriyle sadece nakilleri avamın önüne atıp

Page 71: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

71 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

kaçmaktadırlar ve meselenin tahkikini yapmamaktadırlar. Hatta bu ayetin neye nasıl delil olduğunu dahi zikretmemekte-dirler. Çünkü meseleyi ilmi açıdan tahkik ettikleri zaman hiç-bir şeye delil olmayacağı ortaya çıkacaktır. Ama maksat hakkı ortaya çıkarmak değil de bir takım kaviller zikrederek avamın gözünü boyamak olunca böyle şeyler yaşanabilmektedir.

Kısacası Yusuf Aleyhisselâm’ın tağut hâkimlerinden birisine muhakeme olduğu iftirası da tıpkı diğerleri gibi sırf birtakım benzerliklerden yola çıkarak yapılmış bir göz boyamadan iba-rettir. Yusuf Aleyhisselâm’ın aynı günümüz mahkemelerinde ol-duğu gibi kâfirlerin dinine göre yargılanmaya rıza gösterdi-ğine dair hiçbir delil yoktur. Bunu ileri sürenler tevhid hakkın-daki cehaletlerini ortaya koydukları gibi peygamberlerin ma-sumiyetine de dil uzatmaktadırlar.

İman eden sihirbazlara ve de İbrahim Aleyhisselâm’a atılan tağuta muhakeme iftirasının reddi:

Bizler daha önce de Allah’ın peygamberlerine yapılan bu tür iftiralara cevap vermeye çalışmıştık. Esasında bunlar belki cevap bile vermeye değmeyecek hezeyanlardır ama maalesef günümüzde cehaletin çoğalması ve Allah korkusunun azalma-sından ötürü bir kısım insanlar bu türden iddiaları ciddiye al-makta ve de şüpheye düşmektedir. O yüzden muhtasar da olsa bu iftiralara cevap vermek istiyoruz. Öncelikle de şunu belirt-memiz gerekiyor ki bu tür iddiaları ortaya atan kişiler rasulle-rin ortak daveti olan tevhid akidesini anlamamış olan tiplerdir. Zira tevhidi anlamış olsalardı tağuta muhakeme gibi açık bir şirk fiilinin hiçbir şeriatta caiz olmayacağını, bilhassa da Al-lah’ın rasullerinin ve de onların davetine muhatap olan ashab-larının böyle bir şirk fiilinden münezzeh olduklarını anlarlardı. Nasıl olabilir ki siz hem bütün rasullerin “Allaha ibadet edin,

Page 72: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

72 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

tağuttan sakının” diye emretmek üzere geldiğine53 inandığı-nızı iddia edeceksiniz ondan sonra da bu rasullerin “reddetme-leri emrolunduğu halde tağuta muhakeme olduklarını”54 ileri süreceksiniz! Haşa ve kella!

Peygamberler başta olmak üzere İslam imamlarından her-hangi birisinin tağuta muhakeme olduğunu iddia eden her-hangi birisine tağuta muhakemenin hükmü nedir, diye soru-lur. Eğer küfürdür derse siz peygamberlere küfür mü isnad ediyorsunuz denilir. Yok biz tağuta muhakemeyi küfür görü-yoruz savunmayı küfür görmüyoruz derlerse o zaman da de-nilir ki savunmayı, tağuta muhakemeden ayıran şey nedir, bu-nun muhakemeden ne farkı vardır denilir. Buna verecekleri hiçbir makul cevap yoktur çünkü savunma muhakemenin par-çası olan bir işlemdir. Şu halde ya bu rasullerin ve davet imam-larının haşa tağuta muhakeme olduğunu iddia edecekler ki bu onlara küfür isnad etmektir, veyahut da tağuta muhakemenin bazı durumlarda caiz olduğunu ileri sürecekler ki bu da küfrün tek istisnasının ikrah olduğu kaidesine terstir ve de akidenin zamana ve zemine göre değişeceğini iddia etmektir veyahut da onların tağuta muhakeme olmadığını kabul edecekler ki o za-man zaten bir müşkilat kalmaz. Kâfirlerle tartışmak, onlara karşı hüccet getirmek, onlardan zulmü def etmelerini talep et-mek gibi şeylerin hiç birisi tağuta muhakeme anlamına gel-mez.

Tağuta muhakemenin tanımı bellidir ki o da –daha önce geçtiği üzere- ihtilafını tağuta arzetmek ve ondan hü-küm talep etmektir. Şimdi bu zikredilen kıssalarda yani iman eden sihirbazların olayında veya İbrahim (as)’ın putperest-lerle olan münazarasının neresinde ihtilaf vukuunda tağutu

53 Nahl: 36 54 Nisa: 60

Page 73: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

73 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

hakem tayin etmek ve de şirk kanunlarına göre husumetin çö-zülmesini talep etmek, şirk kanunlarını esas almak söz konu-sudur? Öyle anlaşılıyor ki bu adamlar sırf vicdanlarını tatmin etmek ve de batıl amellerine kılıf bulmak amacıyla sırf şekli birtakım benzerliklerden hareketle delil getirmenin, şahit bu-lundurmanın söz konusu olduğu bütün her şeyi muhakeme kapsamına sokup bu olaylarda tağuta muhakemenin esas ille-tinin yani Allahtan başkasına teşri ve hüküm verme yetkisi ta-nımanın söz konusu olup olmadığını tahkik etmeksizin günü-müzde bu illetin bizzat tahakkuk ettiği şirk amellerine delil getirmeye çalışmışlardır. Eğer ki sihirbazlar ya da İbrahim as Allahtan başkasına teşri yetkisi vermedilerse –ki onları bun-dan tenzih ederiz- şu halde günümüzde Âlemlerin Rabbinden başkasının hüküm verme yetkisi kabul edilerek yapılan muha-keme işlemiyle bunları kıyas etmek batıl olur. Yok bunlar bu tevhid önderlerinin sırf maslahat için Allaha hükümranlığında şirk koşarak onların batıl kanunlarına muhakeme olduklarını iddia ediyorsa Allah’ın laneti sizin gibilerin üzerine olsun de-mekten başka bir söz kalmaz. Kısacası bunlara verilecek asıl cevap dinin aslı olan tevhidin içinde yer almaktadır. La ilahe illallah kelimesi bütün peygamberlerin ortak çağrısıdır ve bu çağrının içinde Allahtan başka hükümranlık iddiasında bulu-nan tağutların reddi de söz konusudur. Rasuller dilleriyle buna davet edip amelleriyle buna muhalif bir şey yapacak değiller-dir, Allah onları bundan korumuştur.

Bu kimselere yine usul açısından sorulacak başka bir soru da sizin bu iddiada selefiniz kimdir demek olacaktır. Yani bu iddiacılardan önce hangi rabbani âlim bu ayetlerle istidlal edip tağuta muhakemenin bazı durumlarda caiz olduğunu ileri sür-müştür? Rabbani âlimler için böyle bir şey zaten muhaldir ve bu hususta bu cahillerin kendi şahsi çıkarımlarından başka bir şey getirememeleri bile aslında bunların iddialarının batıllı-ğını gösteren başlı başına bir karinedir.

Page 74: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

74 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

Zikrettikleri ayetlerin tafsilatına gelince; Firavun’un sihir-bazları kıssasında onların iman ettikten sonra Firavuna hita-ben şöyle dedikleri zikredilmektedir:

ي ﴾ ق�ــــــــــــــىما ت اض إن

ت ق

ن

ض ما أ

اق

ا ف

رن

ط

ذي ف

نات وال بي

ا من ال

� ما جاءن

ثرك ع�

ؤ

ن ن

وا ل

ال

ق

يان الد

حياة

﴿ هذه ا�

“İman eden sihirbazlar: "Seni, gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana üstün tutmayacağız. Ne hüküm verecek-sen ver. Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin.”55

Şimdi bu cahillerin istidlal ettiği “Ne hüküm vereceksen ver” ifadesi İbn Abbas başta olmak üzere birçok müfessir tara-fından “Ne yapacaksan yap” şeklinde açıklanmıştır. Bunun Fi-ravuna meydan okuma amaçlı bir söz olduğu aşikârdır. Bu kavlin neresinde günümüzde zillet içinde tağuttan hüküm is-teyen, af talep eden kimselerin ameline benzerlik vardır? Bila-kis bu, tıpkı Nuh Aleyhisselâm’ın kavmine hitaben söylediği şu söz gibidir:

﴿

ك��ي بآيات �

ذامي وت

م مق

يك

�� عل

ان ك

وم إن �

ومھ ياق

ال لق

ق

وح إذ

ن

بأ

��م ن

ل عل

� وات

ع�

ف

ة م

م غ

يك

م عل

مرك

ن أ

يك

م ال

م ث

اءك

ر�

م وش

مرك

جمعوا أ

أ

ت ف

ل

و�

ت

نظرون �

ت

� وال

ضوا إ�

م اق

﴾ ث

“Onlara Nuh'un haberini de oku. Hani o, kavmine şöyle demişti: "Ey kavmim! Eğer aranızda kalmam ve Allah'ın âyetleriyle öğüt verişim size ağır geliyorsa -ki, ben ancak Allah'a dayanıp güvenirim- haydi İşinizi sağlam tutun, or-taklarınızı da çağırın. Sonra işiniz size hiç bir tasa verme-sin. Sonra da mühlet vermeksizin bana hükmünüzü uygu-layın."56

55 Taha: 72 56 Yunus: 71

Page 75: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

75 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

Begavi Rahmetullahi Aleyh bu ayetin tefsirinde şöyle demek-tedir:

ل ق

ا مث

ون، وهذ اضــــ

تم ق

ن

وا ما أ ضــــ

اق

ھ: ف

ت قاض [ط

ن

ض ما أ

اق

حرة لفرعون: ف ] ، 72ول ال�ــــ

�� هللا عن ن

خ�ج��، أ ر�ق الت

� ط

ا ع�

ذ رون وهــــ

خ

ؤ

ت

نظرون، وال

ل، وال ت امــــ ت عــــ

نــــ

ا أ ل مــــ ي: اعمــــ

وح أ

ر � ان واثقا بنصــــــــھ � ن

�م [صــــــــالة هللا وســــــــالمھ عليھ] أ �

ما منھ بأ

ومھ، عل

يد ق

ائف من ك

�� خ

� غ

عا�

اء �

ن �ش أ

، إال ضر

فع وال

��م ن

يس إل

.وآله��م ل

“Neye hükmedecekseniz hükmedin. Bu, tıpkı sihirbazların firavuna söylediği ’Ne hüküm vereceksen ver’ kavli gibidir. Yani ne yapacaksan yap! “Bana mühlet de vermeyin” yani (ve-receğiniz hükmü) ertelemeyin. Bu ta’ciz yani onları aciz bı-rakma, acziyetlerini ortaya koyma anlamındadır. Allah Nuh Aleyhisselâm’ın Allah’ın yardımına dayandığını ve kavminin tu-zağından korkmadığını zira onların ve de ilahlarının Allah’ın dilemesi hariç onlara hiçbir fayda ve zarar veremeyeceğini bil-diğini haber verdi.”

Görüldüğü üzere iki olay yani sihirbazların Firavuna hita-ben, Nuh Aleyhisselâm’ın da kavmine hitaben söylediği “neye hükmedecekseniz hükmedin” sözü meydan okuma amaçlı bir sözdür ve sözü söyleyenin Allaha tevekkülünü ve de kâfirler-den korkmadığını ortaya koymaktadır. Bunun günümüzdeki zındıkların tağuta muhakeme olup onun kanunlarından hü-küm istemesiyle bir ilişkisi olmadığı aşikârdır.

İbrahim Aleyhisselâm olayına gelince; Allah-u Teâlâ Enbiya suresinde onun putları kırdıktan sonra kâfirlerle yaptığı ko-nuşmaları şu şekilde haber vermektedir:

ن ال﴿

ھ مل ا بآلهتنا إن

عل هذوا من ف

ال

وا ق

ال

ھ إبراهيم ق

ال ل

رهم يق

ك

�ى يذ

وا سمعنا ف

ال

�ن ق امل

ظ

اإبراهيم قــ ا يــ آلهتنــ ا بــ

ذ ت هــعلــ

ت ف

نــ

أ

وا أ

ال

دون قــ هــ

هم �شــــــــــــــ

عل

اس ل ع�ن النــ

� أ

ھ ع� وا بــ

ت

أ

ھ فــ

علــ

ل ف ال بــ

ل

اسأ

ا ف

ب��هم هذ

وا ينطقون ك

ان

﴾وهم إن �

Page 76: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

76 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

Dediler ki: "Bunu putlarımıza kim yaptıysa şüphesiz kî o zalimlerdendir." Dediler ki: "İbrahim adındaki bir gen-cin bunları diline doladığını işitmiştik." Dediler ki: "Onu herkesin gözü önüne getirin, belki şahidlik ederler." De-diler ki: "İlahlarımıza bunu sen mi yaptın; ey İbrahim?" "Hayır" dedi. "Onların bu büyükleri bunu yapmıştır, on-lara sorun; eğer konuşabilirlerse."57

Kurtubi tefsirinde İbrahim kâfirlerin mahkemesinde sa-vunma yaptı diye bir ifade geçmemektedir. Kurtubi tefsirinde geçen ifade şudur:

غ ا�ا بل

ھ مل ن

، و��: أ

واحدة

ة

ل

أ اس) فيھ مســــــــــــــ ع�ن الن

وا بھ ع�� أ

ت

أ

وا ف

�: (قال

عا�

ھ �

ول

�� نمروذ ق

خ

وا: اال

قـــ

ة، ف نـــ �� بي

وه �غ

ذ

خـــ

أ ن يـــ

رهوا أ

ھ، ك ومـــ

ق

راف

شــــــــــــــ

ى يروه وأ اس ح� ى من النـــ

اهرا بمرأ

ھ ظـــ توا بـــ

ئ

اب

هدون" عق

هم �شــــــــــــعل

يھ. وقيل:" ل

عل

ة لك حج

ون ذ

ال، لي�

يھ بما ق

هدون) عل

هم �شــــــــــــ

عل

يقدم (ل

ال

ھ ف

ع و ل

يھ. أ

دم عل

ق

ل ما أ

� مث

حد ع�

هدون" أ

هم �ش

عل

و" ل

صنام، أ

ر األ س

وه يك

�م رأ �

هدون" بأ

وما" �ش

ل ق

ي

ان ال

ھ ـ�ــ نـــ� أ

ا دليـــل ع�

ذ ت: و�� هـــ

لـــ

اب. ق

عقـــ

تحق ال ھ �ســــــــــــــ نـــ

موا أ

� آله��م ليعل

ھ ع� عنـــ

د ط حـــ

أ

ذ

اخـــ

ؤ

حـ دعوى أ مر بـ

ا األ

ذ

دون" وهكـ هـ

هم �شــــــــــــــ

عل

اس ل ع�ن النـ

ھ ع�� أ وا بـ

ت

أ

�:" فـ

ا� عـ

ھ � ولـ

م، لق د

قـ

ا ت �� د فيمـ

فيھ

ف

خال

رعنا وال

"Dediler ki: Onu herkesin gözü önüne getirin" buyruğu ile ilgili açıklanacak tek bir husus vardır. O da şudur: Buna dair haber Nemrud'a ve kavminin ileri gelenlerine ulaşınca, onu herhangi bir delil olmaksızın yakalayıp sorgulamak istemedi-ler. Bundan ötürü insanların gözü önünde açıkça görülebile-ceği bir şekilde onu getirin dediler, tâ ki onu görsünler ve "belki" söyledikleri hususunda aleyhine "şahidlik ederler." Böylelikle bu ona karşı bir delil teşkil etsin.

Bir açıklama şekli de şöyledir: "Belki şahidlik ederler" şu demektir: Böylelikle onun çarptırılacağı cezayı görsünler ve kimse onun yaptığı işi yapmaya kalkışmasın. Ya da belki bir 57 Enbiya: 59-63

Page 77: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

77 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

topluluk, onu putları kırarken gördüklerine dair "şahidlik ederler" ya da "belki" onun ilâhlarına dil uzattığına dair "şa-hidlik ederler" ve böylelikle cezayı hak ettiğini bilmiş olurlar.

Derim ki: Bu buyrukta, bundan önceki dönemlerde de her-hangi bir kimsenin mücerred bir iddia ile sorumlu tutulmadı-ğına dair delil vardır. Çünkü yüce Allah: "Onu herkesin gözü önüne getirin. Belki şahidlik ederler" buyruğu bunu gerektir-mektedir. Bizim şeriatimizde de durum böyledir ve bunda hiç-bir görüş ayrılığı yoktur.”

Öyle zannediyoruz ki bu iddiacılar Kurtubi’nin kafirlerin İbrahim Aleyhisselâm’ın putları kırıp kırmadığını delillere ve şa-hitlere dayalı olarak tahkik etmesinden yola çıkarak –ki bu ayetle alakalı yorumlardan sadece bir tanesidir- geçmiş üm-metlerin de mücerred iddia ile hüküm vermeyip meseleleri iyice soruşturduktan sonra hüküm verdiğini söylemesini baz almışlar ve de İbrahim Aleyhisselâm’a soru yöneltilen meclisin muhakeme meclisi olduğunu ileri sürmüşlerdir. Öncelikle Kur-tubi bu meclisin muhakeme meclisi olduğunu söylememiş, sa-dece kâfirlerin İbrahim as hakkında şahit ve delil aradıklarını zikretmiştir. Buradan İbrahim Aleyhisselâm tağutlara ait muha-keme meclisine gitti ve onlara savunma yaptı şeklinde bir ne-tice çıkarmak ancak bu iddiacıların yaptığı bir yorumdan iba-rettir. Daha önce de defalarca zikrettiğimiz gibi İslam’da bütün hükümler varlık ve yokluk açısından illete bağlı olarak verilir. Tağuta muhakemenin küfür olma illeti Allahtan başkasına teşri yetkisi verilmesidir. Bu da ya söz konusu hükmün bizzat ilahlar ve putlar adına verilmesi ya da onların hevalarına göre çıkarttıkları kanunlara göre verilmesi halinde söz konusu olur. Şimdi İbrahim Aleyhisselâm’ın olayının neresinde Allah’tan baş-kasının hükümlerinin veya hüküm koyma yetkisinin kabulü söz konusudur? İbrahim Aleyhisselâm’ın böyle şirkleri kabul et-

Page 78: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

78 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

mesi asla söz konusu değildir. Söz konusu olan şey -gerek Müs-lümanların gerekse kâfirlerin arasında- gündelik hayatta sık sık karşılaşılabilecek bir hadisedir. Hayatın içinde yaşanan hır-sızlık, bir eşyanın kırılması, telef edilmesi vb. birçok olay mah-kemeye yansıtılmadığı halde insanlar kendilerince olayı tah-kik ederler, olayı kimsenin görüp görmediğini araştırırlar ve böylece olayı kimin yaptığını ortaya çıkarmaya çalışırlar. Bir Müslümanın böyle bir durumda –tıpkı daha önce geçen Yusuf Aleyhisselâm’ın zina iftirasına cevap vermesi gibi- veya İbrahim Aleyhisselâm’ın hadisesinde olduğu gibi kafirleri ilzam etmek, onların dinlerinin batıllığını ortaya çıkarmak için birtakım söz-ler sarfetmesinde bir sakınca olmaz.

Çünkü orası tağuta muhakeme meclisi değildir, bir bağla-yıcılığı olmayan ortamlardır. Günümüzdeki mahkemeler ise yegane hüküm mercii olarak kendilerini görmekte ve kişi ister hakkında dava açılan sanık olsun, isterse de dava açan müddei olsun mutlaka ihtilafını tağuta arzetmek durumundadır. Tağut da mevcut şirk kanunlarına göre bu ihtilafı çözer. Savunma makamı olan sanık pozisyonundaki şahıslar da aynı şekilde kendilerini mahkemeye veren davacıya karşı –ister devlet ol-sun ister özel şahıslar olsun- kendilerini şirk ahkâmına göre müdafaa ederler ve böylece yine ihtilaflarını tağuta arzetmiş olurlar. Böyle bir açık şirk fiili böyle ayetlerden çıkartılan ihti-malli birtakım sözlerle hele ki âlimlerden nakledilen konuyla alakası olmayan birtakım kavillerle mübah ilan edilemez. Yani böyle müteşabih delillere dayanarak muhkem naslarla küfür olduğu sabit olan tağuta muhakeme fiili meşrulaştırılamaz. Aynı şekilde âlimlerin müteşabih birtakım kavillerine dayana-rak şirk fiillerini meşrulaştırmak ancak kalplerinde eğrilik olan kimselerin vasfıdır. Kaldı ki âlimlerin sözü usuluddin me-selelerinde hüccet olmaz! Bizim bu sorulan meselelerle alakalı cevabımız kısaca böyledir. Bu hususta Yusuf Aleyhisselâm ve

Page 79: ﻢﻴِﺣِﺮﻟا ﱠﻦِﻤَﺣْﺮﻟا ﱠ ِّﻢِﺴْ€¦ · muhakeme olduğu kanun, muhtevası itibariyle İslam’a zıd bir hüküm içersin veyahut da görünüşte

79 | Tağuta Muhakeme Olmanın Hükmü Ve Şüphelerin Giderilmesi

benzeri meselelerde daha önce verilen cevaplara müracaat edilebilir. Vallahu a’lem.