255887isamveri.org/pdfdrg/d255887/2016/2016_karadasc.pdf1 eıı-neml 27/9 ı -93. 1 er-rfun, 30/60....
TRANSCRIPT
~ };{ 12.ULUSLARARASI
::ı:f~~~C8~3~~ . T E B L İ G L E R
Sempozyum. Tarihi : 6 - 7 - 8 Kasım 2015
Eyüp BelediyesiKültür Yayınları No: 81
Eyüp Belediyesi Kültür Yayınlan Adına Sahibi : Remzi Aydın
Proje Sorumlusu : Ahmet Turan Koçer
Yaym Yönetmeni : Davut Akgül
Editör : Hüseyin Karaca
Yayma Hazırlık : Ümit Aksoy, Cemil Nazlı, Abdülbaki Başer
Tasanm ve İç Düzen : N uhun Gemisi Reklam ve İletişim Hizmetleri
ISBN : 978-975-6087-13-8
Baskı : Mavi Ofset
Basım Yayın Tic. San. Ltd. Şti.
İkitelli O.S.B. Mahallesi Heskoop Sanayi Sitesi
Sinpaş İş Modern ݧ Merkezi Blok Kat: 1
No: 22/23 Başakşehir /İSTANBUL
Tel: (0212) 549 25 28 (pbx) Fax : {0212) 549 26 84
www.maviofset.com c-mail: [email protected]
istanbul, 2016
EYÜP BELEDİYESİ
KÜLTÜR İŞLERi MÜDÜRLÜGÜ
444 3000
www.eyup.bel.tr
12. Uluslararası Eyüp Sultan Sernpozyuınu, Siycr Vakfı işbirliğiyle düzenlenmiştir.
. · IV.Oturum: Anadolu'ya Yönelik Fetih Hareketleri
.- e A ... ._ e e • 'l
ISLAM FETIHLERININ • iNANÇ ARKA PLANI
.~ .
-~ . . .. .. . . ~ .
. " ' 1 ·.
\ f
~ d . tiğfar • Ham vels · ..,. . ~ · Iman+
Allah'aSığınma + Fiili Teşebbüs + . Tevekkül +
· ,
Prof. Dr. Cağfer Karadaş •.
1964 yılında Sivas'ta doğdu. 1989'da
Mannara Üniversitesi ilahiyat
Fakültesi'ni bitirdi. 1991'de yüksek
lisansıru, 1997 yılında doktorasım ta
mamladı. 1992-1993 yıllannda alanıile
ilgili araştırma yapmak için 8 ay Şam'da
bulundu. 1999-2000 öğretim yılın
da Türkmenistan Devlet Üniversitesi
ilahiyat Fakültesi'nde ders verdi. 1999
yılında yarduncı doçent, 2004 yılında
doçent unvamru aldı. Halen Uludağ
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam
Anabilim Dahnda öğretim üyesi ola
rak çalışmaktadır. Çahşmalarını, İslam
düşüncesinde Allah ve alem tasavvuru,
kelam atomculuğu, kelam-tasavvuf-fel
sefe ilişkisi, kelam okullannın oluşum
ve gelişim süreçleri konulannda sürdür
mektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.
1 eıı-Neml 27/9 ı -93.
1 er-Rfun, 30/60. Bu ayetin yorumu için bkz. Matütidi, u'vil4til Ehli's-Sumll!, ıışr . Fatıma Yusuf cl-Haynii, Beyru t ı 425/2004, IV, 61.
İslam, Mekke'de müşriklere karşı sivil bir mücadele şeklinde sürerken Medine
döneminde Allah'ın izin vermesiyle fiili mücadele dönemi başladı. Müslüman lar,
Medine dönemi ile birlikte din lerini, canlaoru ve mallarını düşmana karşı savun
mak için mukavemet pozisyonu aldılar. Artık Mekke eziyet ve tahkir ortamın
dan Hicret sayesinde kurtulmuşlardı. Bir daha o ortama dönmernek ve yeni ha
yatl tahkim etmek için bu mukavemet şarttı. Bunun için ön şart güçlü bir irade
ve irnanru. On yıllık Mekke dönemi bunu fazlasıyla sağlatruşn. Ylice Allah on
lardan Müslüman olmalannı istemiş ve karşılığını fazlasıyla göreceklerini va
detmişti. O ilk Müslümanların sözleri Kur'an'da şöyle naklediliyor: "Bu belde
yi harem sahası kılan ve her şey onun elinde olan bu beldenin sahibi Allah'a iba
decle ernrolundum. Yine Müslümanlardan/ Allah'a teslim olmuşlardan olmakla
ernrolundum. Kur'an okumakla ernrolundum. Kim hidayete ererse kendi hesa
bına hidayete ermiştir. Kim de saparsa kendi aleyhine saptruşttr. Onlara de ki :
'Ben ancak uyancilardan biriyirn. ' Yine onlara de ki: 'Allah'a hamdolsun. Allah'ın
iSLAM FETiHLERiNiN • INANÇ ARKA PLANI
Prof. Dr. Cağfer Karada~
196 EYÜP SULTAN SEMPOZYUMU XII
ayetlerini yani hakikatleri ve dehlleri görecek ve tamyacaksıruz. Ylice Allah sizin
yaptığıruzdan habersiz değildir."'' Bu ayetler Mekke'de hem inananların hem
de müşriklerin durumunu çok net anlatmaktadrr. Müminlerin arkasında ilahi
yarrum ve ellerinde biri Kur'an diğeri ise Allah'ın Elçisi olmak üzere iki önem
li imkan vardı. Kur'an okuyan, içindekileri bildiren yaşayan ve yaşanınası için
yollar arayan ve yön gösteren bir Elçi. Bu iki gücün sağlaruğı teslimiyet ile ina
nanlar bütün eziyet ve aşağılarnalara karşı koymuş ve buradan çıkış yollan ara
truştır. Önce Habeşistan arilindan Taif ve son olarak ileride Hicret'le birlikte
ismi "Medine" olacak Yesrib hedef olarak seçilmişti. Çünkü Allah'ın vadi açık
tı. "(Ey RasUl!) Sa b ret. Allah'ın yarrumı ve nimeti gerçektir ve gerçekleşecektir.
O inkarcıların eza ve cefalan seni aleyhlerine beddua etmeye götürmesin veya
onlar seni cahil yerine koyup hafife almasınlar!"1 Müşrikler, sanki müıninlere
Mekke'den çıkış yok, biz sizi burada boğacağız bavasındaydılar. Diledikleri gibi
ambargo uyguluyor, eziyet ediyor ve hakarete maruz bırakıyorlardı. Yı.ice Allah
ise, "Kim bizim uğrumuzda canını orta
ya koyareasma mücadele ederse, biz on
lara birçok çıkış yolu gösteririz. Çünkü
Allah güzelliği ve iyiliği kendisine sıfat
edinmiş kullarıyla beraberdir."3 O müş
riklere söylenecek söz belliydi: "Sizin di
ni niz size, benim dini m bana."4
Hicret tamamdı ancak her şey bitmiş
değildi. Maddi güç unsurlannı tedarik et
mek de önemliydi. Bu dönemde Mekkeli
müşriklerin Şam' dan dönen kervanlan gü
zel bir fırsat olarak Müslümanların ön
lerine çıktı. Müşrikler duruma vakıf ol
duklarında derhal harekete geçtiler ve
kervanlanm kurtarma telaşına düştüler.
Yüce Allah, bu ilk Müslümanlara irade
direnci kazandırmak ve mukavemet sına
vı olmak üzere kolay olan kervam değil,
zor olan müşriklerle savaşı seçti.
Bu onların ilk ve zorlu imtilıamydı.
Üç yüz imanlı kahramaula yaklaşık bin
kişiJik bir düşman kitlesini yenrnişler, bir
çoğunu da esir aJmışlardı. Tıpkı üç yüz
imanlı ve sağlam iradeli neferle koca bir
Calut ordusunu yenen Talut gibi.5 Bedir
irrıtilıanından başanyla çıkan mürninler,
Uhud'da aym irade ve başarıyı göstere
mediler. Ama Uhud, mürninlerin başarı
noktasında her zaman tecrübe kaynağı
oldu. Çünkü başarı tecrübesi kadar ba
şarısı zlık tecrübesi de hayatta önemliydi.
U hud'daki başarısızlığı iyi değerlendiren
mürninler Hendek ile savaş tecrübelerirıi
ve mukavemet güçlerini en üst düzeye çı
kardılar. Artık fetih zamamydı.
Mekke' nin fethi, ilk ve esaslı bir zernin
kazanırnıdır. Bu zemin kıbleydi. K.ıbleyi
arkasına alan ona dayanan ve ondan güç
alan fatihler, günün beş vaktinde yine o
kıbleye dönerek güç tazeleyen, rükU ile te
vazuu, secdesi ile toprakla buluşmayı, kı
yarın ise düşmana mukavemeti zihninde
hep canlı tuttu. "Muhammed Allah'ın elçi-
/
sidir. Onunla birük-
te olanlar, düşmana
karşı dirençli, kendi
içlerinde ise merha
metlidir ler. "6 Bu şu
uru kazanabilmesi
için müıninin kal
bini tasdik, dilini ik
rar ile donatmasının
yanında namaz, ol
mazsa olmaz bir
şarttı. Çünkü onun
kıyama duruşu düş
mana korku, rükua
eğilmesi dosdara tevazuu, secdesi ise şe
hit düşeceği toprağa alnıru koyarak Yüce
Yaradan'a tesüm olmasıydı. Bu yüzden na
maz savaş meydanında bile terk edilmedi.
İman ve ibadet gücüyle donanan ve rab
bine tevekkül ile yola çıkan İslam ordu
su, on yıl içinde bütün Arap yarınıadası
m, bir on yıl sonra ise K.israların İran' ını,
Rumların Bizans'ım, Kuzey Afrika'nın
tamamım teslim almış, Çin Seddi'nden
Atlas Okyanusu'na kadar koca bir dün
ya Müslüman idaresi altına girmişti. Bu
önünde durulmaz fetihleri n arkasında üç
manevi güç/özellik vardı: İman, fiill te
şebbüs ve tevekkül.
/
·'· ei-Ankebut, 29/69
<. ei-Kafiri'ın 109/6.
;. ei-Bakara 2/246-252.
6· el-Fetih 48/29.
iSLAM FETiHLERiNiN'iNANÇ ARKA PLANI 197
İman
Savaşmak için öncelilde sağlam bir ira
de ve sarsılmaz bir imao gerekmekte
dir. Bunun birisi eksik olduğunda zafer
bir yana, savaşa katılmak bile söz konu
su olmaz. İmam ve iradesi sağlam olma
yaniann katıldığı savaş, kaybedilmeye
de mahkumdur. Kur'am bir örnek ola
rak yurtsuz-yuvasız kalan Yahudilerin
bir yun bulmak içirı Çtktıklan seferde,
198 EYÜP SULTAN SEMPOZVUMU XII
savaşsız bunun olmayacağım bildikle
ri içirı peygamberlerine savaşma istek
lerini bildirdiler. Onları çok iyi tanıyan
peygamberleri, "Savaş üzerinize farz ol
duğunda veya düşmanla karşılaşıp kaçınıl
maz bir §ekilde savaşmanız gerektiğinde sa
kın. isyan ve ihanette bulunmayasınız!" diye
uyardı. Onlar, "Biz yurtlarından çıkarıl-
. mış yaşama alanı edinme ihtiyacı içinde olan
insarılarız, bıı haldeyken ııasıl olur da savaş
tan kaçar, isyan ederiz?" dediler ve ardın
dan bizim ihtiyacımız bize yol gösterecek,
taktik verecek, dirayetÜ ve gözü pek bir
komutandır diye eklediler. Allah onlara
komutan olarak T'alfit'u gö.nderdi. Onlar
Talut'u komutan olarak beğenmedikleri
gibi, savaş işi ciddiyet kazarnnca içlerin
den çoğu kararından caydı. Ancak savaş
kaçınılmazdı, geriye dönüş yoktu ve sa
vaşmadan da buradan çıkılamazdı. Bu du
rum karşısında Talut önceüği onları savaş
şartlarına hazırlamaya, cesaret ve direnç
lerinin güçlendirmeye verdi. Bunun için
yapılacak şey İsrailoğulları'nı bir talam
testlerden geçirmekti. Talfit bir ırmak
tan geçerken bütün askerlere, "Bir avuç
su dışında bu ırmaktan kimse su içmeye
cek!" diye emir verdi. İş te bu direnç yani
sabır ve sehat testi idi. Güneşin altında
kalmış, çölden gelmiş bir topluluğa, tam
da suya ulaştıkları bir :anda "içmeyin!"
diye emir vermesi, onların sabır ve se
bat gücünü ölçmenin yanında kişilikle
rirıin güçlenmesi/özgüven kazanmaları
anlamına geliyordu. Öte yandan burada,
ağır ve zor şartlarda enıre itaatin ölçülme
si gibi başka bir anlam da vardı. Bu, tam
da bir iman ve irade imtihanıydı. Ancak
bu imtiham sadece üç yüz kadar bir nefer
kazandı. Talut, irade imtihanını kaybe
den büyük kitleyi arka.da bırakarak sağ
lam iradeli ve tam imanlı üç yüz kişiyle
savaşa karar verdi. Ordunun düzeninin
sağlanması, çatışma ve çekilme esnasında
altında toplanacakları bir sembol olması
için Allah onlara bir sandık gönderdi. Bu
sand1ğın biri Hz. Musa ve Hz. Harun'un
neslinden kalma bir miras olması diğeri
ise, görenlere sükunet ve temkin telkin
etmesi gibi iki özelliği vardı. Bu onlara
verilmiş bir ınanevi destekti. Onlar şart
l arı gözettiler, imkanlarını dikkate aldı
lar, sebeplere tutundular, ardından son
olarak: "Ey Rabbimiz! Bize sabır ver,
ayaklarımızı sabit kıJ ve kandere kar
Şl bize yardım et." diye dua ettiklerin
de Allah'ın izniyle başanya ulaştılar ve
düşmanlarını hezimete uğrattılar. "İşte
bunlar, bizim sana okuduğumuz gerçek
anlamda Allah' ın ayetleri/işaretleridir. "7
mealindeki ayet, harp ve fetihte başarı
nın temeli Allah'a, peygambere ve ahi
rete imandan geçiyordu. Yüce Allah bu
kıssayı Hz. Peygaınber'e göndermiş ve
onun üzerinden ashabına mesaj vermişti.
Nitekim mürninler başta Bedir,
Uhud, Hendek, Mekke'nin fethi ve
Huneyn gazvesi olmak üzere birçok sa
vaş ve seriyyede bunun yaşadılar. Tebuk
seferinde iman ve irade imtibam zirveye
çıktı. Sıcağı bahane edenler, Rum kız
lannın kendilerini baştan çıkaracağını
ileri sürenler, hurma bahçeleri akılları
nı çelenler türlü yalanlarla seferden kaç
tılar. Bunların aklını çelen aslında iman
zayıflığı idi. Ancak yalan söylemeyen
ler de vardı. Kur'an'daki yalan söyleye
meyen üç kişinin hikayesi kalpteki ima
mn ne demek olduğunu çok güzel anla
tır. "Alllret sana bu dünyadan daha ha
yırlıdır,"8 düsturuna inaoan biri için sa
vaş ile barış, sefer ile hazar arasında bir
fark yoktur.
İmaııı zayıf olanlar için savaş bir ölüm
gibi görünür. Halbuki Yüce Allah, "Siz
her nerede olursanız olun ölüm sizi bu
lur ve yakalar. Korunaklı mulıkem kale
ler içinde olsanız bile."9 buyurmaktadır.
Buna inanan mürnin için yatakta olmak
la/ölmekleyolda olmak/ölmek arasında
bir fark olmaz. Bu yüzden müınin ölmek
için değil, ölürnü göze alarak savaşa çıkar.
Çünkü onun derdi ölmek veya kalmak
değil, Allah'ın emrini yerine getirmektir.
Bu uğurdayola çıkmak ve yolda olmak
tır. Sonuç Allah'ın elindedir. "Attığından
onu sen atmadın Allah attı!" 10 emr-i ila
hisi mürnillin zihııinde hep diridir.
·. Fiili Teşebbüs
Müınin, kalbini tasdik şerhetiyle temizle
yip şüphelerden arındırdıktan sonra, yani
yakin düzeyinde bir imana erdikten son
ri, bunun söz ve amel boyutunu da gö
zetmesi ve ikmal etmesi gerekir: "Yoksa
Allah sizden cibat edenler ile sabredenle
ri bilip ayırt etmeden cennete gireceği
nizi mi sanırsınız?" 11 Yüce Allah'ın mü
minden istediği, yukarıdaki ayette geçti
ği gibi, canını ortaya koyarak mücadele
etmesidir. Çünkü mürnin için bu dünya
/
1· el-Bakar.ı 2/246-252.
" ed-Duha 93/4.
•· en-Nisa 4/78.
'"· ei-Eotal 8/17.
ı ı. Aı-i İıruao 3/ 142.
iSLAM FETiHLERiNiN INANÇ ARKA PLANI 199
n bkz. Matüridl, Te' vr/aı. lV, 29, 31 (el-Ankebuı 29/64, 69 ayetlerinin tefsiti).
'·'· Al-i İıncln 3/143. Bu ayeı:in anlamları için Matüridl, Te'vi/81, l. 318; Zemahşeri, Keşşaf, I, 483.
•·•· bkz. er-Ra'd 13/39. Yorumu içüı bk. Matüridl, Te'.,iLıt, Il, 639-640; JV, 559.
ı s. Malik b. Enes, Mımaıl4' (Muhammed lı . Hasan eş-ŞeybôrıJ Rivayeti), Mektebetü'r-Ra
ıid 1409/1989, s. 373.
geçici ve ölümlü, ahiret hayatı ise ölüm
süz ve meşakkatsizdir. ~2 Çünkü inandım
demekle iş bitmiyor. "Siz savaşla karşı
laşmadan önce ölümü göze alımştımz,
bunun ne demek olduğunu bile bile ba
kıp kaldınız." 13 Öyleyse mürnin inandım
demenin bir adım ötesine geçip bunu te
şebbüs ve fiili ile göstermelidir ki böy
lece mümin, münafık ve kafir ayırt edi
lebiJsin. Zira teşebbüs ve 6il kişinin kal
binde olanı gösteren en önemli amildir.
Tabii ki bu yeterli gösterge değildir, an
cak bu olmadan da kalpteki imanın bi-• linmesi söz konusu olmaz. Yüce Allah
kişilerin kalbine; insanlar ve hatta me
lelder ise kişinin davranışlarına ve söz
lerine bakar. Öte yandan ilahi yargılama
kişilerin arnelleri yani söz ve fiilieri üze
rinden gerçekleşir. Meleklerin yazdık
lan amel defteri ilahi huzura geldiğinde
Yüce Allah, kişinin yaptığı ile kalbindeki
niyeti göre değerlendiremeye alır, eğer
kalbindeki ile meleğin yazdığı örtüşmü
yorsa siler, örtüşüyorsa sevap hanesin
de bırakır. 14 Nitekim bir savaşta büyük
ba.şan gösteren bir sahabi, yaralanıp öl
düği.inde Hz. Pcygamber'e haber veril
miş, Peygamberimiz onun cehennemlik
olduğunu bildirmiştir. Sebebi soruldu
ğunda ise, yaralarmdan kaynaklanan acı
ya dayanamadığı için kendisini öldürdü
ğü yani intihar etmeğini haber vermiştir.
Ancak kalpteki iyi niyet bazen ye
terli olmaz, onun doğru bir şekilde yan
sıtılması gere.ldr. Abese Suresi'nin ba
şında Abdullah İbn Ümrni Mektum'a
Peygamberimizin iltifat etmemesinden
dolayı itaba uğraması, Hz. Peygamber'in
niyetinden değildi. Çünkü O'nun ni
yetinde şayet Mekke Üeri gelenleri
Müslüman olursa, diğerleri de onları
takip eder düşüncesi vardı. Ancak ola
yın görüntüsü ve kendisine koşarak ge
len bir arnaya ilgi göstern:ıemesi doğru
200 EYÜP SULTAN SEMPOZYUMU XII
değildi; tıpkı savaşta cesurca savaşan bir
kahramanın yaralannın acısına dayana
mayıp intihar etmesinin doğru olma
ması gibi. Benzer bir durum Usame b.
Zeyd' in, teslim olduğu ve imana geldi
ğini söylemesine rağmen yakaladığı bir
kişiyi, kendisinden korktuğunu varsaya
rak öldürmesi de böyledir. Mümin, sa
vaşta alanında nasıl hareket edeceğini v6
nerede duracağım iyi bilmelidir. Teslim
olana veya mürnin olduğunu bildiren ki
şiye artık el kalkmaz.
Öte yandan müıninler kadın, çocuk
ve yaşlılara el kaldırmaz. Bu durum Hz.
Peygamber'in emriyle ya$aklanmıştır.
Nitekim Peygamberimiz savaşların bi
rinde bir kadının öldürüldüğünü gör
düğünde bu hoşuna gitmedi ve kadınla
no ve çocukların öldürülmesini yasakla
dı. İmam Muhammed buradan hareketle
kadın, çocuk ve yaşlı insanların savaşta
hedef yapılmamasını fıkhl hüküm ola
rak kayda geçirmiştir.l> Anılan kimsele
rin hedef alırımamaları, silah kullanma
dıkları ve fiili bir saldırıya girmedikle
rindir. Bu dururnda savaşta yer almayan .
sivil halk da bu kapsamda düşünülebilir.
Tevekkül
Tevekkül ise iman ile arnelin rabıtası
dır. İradesini ortaya koyan ve teşebbü
se geçen müınin bu irade ve teşebbüsün
arkasında yüce Allah'ın olduğunu bil
diğinde iradesini ve gücünü en yüksek
düzeyde kullanmaya yönelir. Sunuliah
Gaybl'nin dediği gibi insan iradesin
de muhayyer, istidadında mecburdur.
Bunun anlamı, insanoğlu iradesinde
engelsiz bir özgürlüğe salıipken gücü
sınırlıdır. Dolayısıyla bu sınırlı gücü
nü hesaba katarak iradesini kullanma
sı ve gerçekçi kararlara yönelmesi gere
kir. Gücünü aşan hallerde veya gelecek
le ilgili planlarında daha büyük bir güce
yaslanması ve ondan yardım talebinde
bulunması gerekir. İşte buna tevekkül
denilmektedir. "Bir kez karar verdin
mi, artık Allah'a dayan. Çünkü AIJah
kendisine dayanıp güvenenleri sever. " 16
mealincieki ayet-i keôme bunu en güzel
ve net olarak anlatmaktacLr. Mü min kul,
iradesini/niyetini ortaya koyup teşeb
büs aşamasında geçtiğinde sonucun nasıl
olacağım tam olarak bilmesi söz konu
su değildir. Dolayısıyla gücünü aşan bir
durum karşısında yüce bir güce dayan
ması, güvenınesi ve oradan destek alma
sı gerekmektedir. Bunun adı Kur'an ve
sünnette tevekküldür. Mürninler karar
verip Bedir harbine çıktıklarında Yüce
Allah'a dayanmışlar, onlara destck ola
rak melekler gönderilmiştir. Her ne
kadar melekler fiilen savaşa katılma
mış olsalar bile mürninleri cesaretlen
dirmek ve kafırleri korkutmak suretiy
le ciddi bir psikolojik destek olnıuşlar
d.ır. Bu sayede mürninler kendilerinin
üç kat düşmanı yenmişler, bir lusmını
da esir almışlardır. 17
/
Al-i İnı.rin 3/ 159.
•· Meleklerin sav~tal.i dunımu ile ilgili bkz. M~türidJ,
u 'vilat, I, 305-307.
iSLAM FETiHLERiNIN iNANÇ ARKA PLANI 201
ıu. '~ltı/ı size birçok yerde özellikle deHwıey11'de yarılım etti. Kalabalıklığmrz aklmrzı başınız
daıı almıştı. Aırıa o kalabalık ol-11111/ttz sizi lıiçbir şeydeır kom~ rrındı. O kocarnarı ~ryiizil size dar geldi. Arlurmzı dihıiip lurçtırrız. Sorıra Al/alı, El(isi'11e • ., irıarıarılaragı1•·erı .-.<esaret verdi . • Si;::irı görrnediğiıriz ordrı/ar
göırdeı·di. Ka.fo·lere de .ızabım irıdirdi. Dır, knfiAcrelusileu bir cez.ı idi." ( et-Tevbe 9/25-26). Geniş bilgi için bkz. İbn Hişam, ~.>-Sirctii'u-Ncbeviyyc,
nşr. Ömer Abdusselaın Tednıurl, Beyrut 1408/L987, IV. 80 vd.; bk. Matütid'l, Te 'vllôt, ll, 394-396.
••· ei-Babra 2/153.
~··· el-Ankebut, 29/69.
11· Al-i iınf.ln 3/144.
"· el-Kasas 28/56.
~>. er-R.ı'd 13/40.
n Yusuf, 12/67.
~•. Matüridl. Te'ı•iMt. Il, 592.
Tevekkülün olmadığı veya eksik bu
lunduğu durumlarda, s~zgellmi Huneyn
gazvesiode, mürninler sayıca daha çok
olmalauna rağmen bozguna uğramışlar,
Kur'an'daki ifadeyle, "kaçacak yer araımş
larclır". 18 Bu durumda tevekkül Allah'ın in
sana ciddi anlamda manevi bir destcğid:ir.
Bu yüzden Yüce Allah, "Ey iman eden
ler, Allah'tan sabır ve dua ile yardırı:ı iste
yin. Muhakkak ki Allah sabredcnlerle be
rabcrdir."19 buyurmaktadır. Tevekkül as
lında insanın bir sorumluluğu üsclenmesi
anlamına gelir. Fakat insanın önünde yani .. gelecekte o kadar çok bilinmezler vardır ki
bu bilirırı:ıezleri aşıp her şeyi hesaba katma
sımümkün değildir. Bu durumdainsanın
yüce bir kudrete dayanması kaçınılmazdır.
Nitekim Allah'a dayanmayanlar, bu konu
da ya büyücüyakahin ya da medyum gibi
gelecekten haber verdiği iddia edilen bir
takım karanlık şahıslara başvurmaktaclır
lar. Eıı doğrusu müminin bir sıkıntı veya
karar noktasında yaratıcısı ve rabbi olan
Allah'a dayanması ve ondan yardırı:ı iste
mesidir. Nitekim namazın her rekannda
okunan Fatiha Suresi' nde, "Biz sadece sana
ibadet eder ve sadece serıden yardım iste
riz," diye beyan ve ikrarda bulunrnaktayız.
Tarih boyunca fatihler de bu duygu
ve inanç ile hareket ettiklerinde devasa
düşmaıılara karşı zafer elde etmişler ve
aşılmaz denen kaleleri aşarak muazzam
fetihler gerçckleştirınişlerdir. İstanbul'un
fethi bu tevekkülün en güzel örnekleri
ile doludur. Ancak tevekkül azim ve ka
rarlılık içinde olduğunda yüce Allah'ın
yardımı ve yol göstermesi gerçekleşir.
Nitekim İstanbul'un fatihleri bu kararlı
lığı ve adanmışlığı gösterdikleri için Yüce
Allah da onlara yenj yollar bulma, mese
la gemileri karadan götür me fikri bahşet
ıniştir. "Kim bizim uğrumuzda canını or
taya koyareasma mücadele ederse, biz on
lara birçok çıkış yolu gösteririz. Çünkü
202 EYÜP SULTAN SEMPOZYUMU XII
Allah güzelliği ve iyiliği kendisine sıfat
edirırı:ıiş kullarıyla beraberdir. "20
Ancak tevekkül, ihlas ve samllniyetle
birlikte olmalıdır. Allah'a dayamrken asla
bir başkasım ortak kılmak veya başkasına
da biraz dayanmak fikri olmamalıdır. Yani
islam'da lider kültü yoktur. Nitekim Yıice
Allahayeti kerlıne de, "Muhammed ancak
bir elyidir. Ondan önce de peygamberle~ geçmiştir. O ölse ya da öldürülse ökçele
riniz üzerinde gerisin geriye mi dönersi
niz. Kim böyle ökçeleri üzerinde gerisin
geriye dönerse Allah'a asla bir zarar ve
remez. Allah şükredenlere mükafatları
nı verecektir."21 buyurmak suretiyle Hz.
Peygamber'in bile Allah'ın yanında bir da
yanak olarak görülmesini istememektedir.
Çünkü Hz. Peygamber bir uyarıcı, tebli
ğci ve uygulayıcıdır. "Sen istediğini bida
yete erdiremezsin, dilediğini hidayete er
direcek olan Yüce Allah'tır!"22 mealinde
ki ayet, Hz. Peygamber'in görev ve yetki
alanını belirlemektedir. Dolayısıyhı. insan
ancak gücü mjktannda çaba ve çalışma or
taya koyar, Yüce Allah'a dayanır ve sonuç
Allah tarafından belirlenir: "Ey Nebi! Sana
düşen sadece tebliğ etmektir, hesap gör
mek bize aittir."23 .Hz. Yakub'un .Mıs.ı.r'a
giden çocuklarına, "Sakın hepiniz bir kapıdan girmeyin, farklı kapılardan ayn ayrı
girin!" e.rnir ve tavsiye etmesi ardından da,
"Allah' m takdir ettiği bir şeyi ben sizden gi
derebilecek değilim. Çünkü hüküm sade
ce Allah'a aittir. Ben ,allah'a dayanıp gü
ceniyo.ı:um, siz de O'na dayanın ve güve
nin, "24 şeklinde açıklama da bulunması as
lında birbiri ile çelişen iki ayrı durum de
ğildir. Zira kaygı duymak insamn alışıla
gelmiş tabü halidir. Nitekim insan arzu
ladığına yönelir, korktuğundan ise sakı
nır. Ancak işin sonucunu kestirmesi im
kin dahilinde değildir. Bu durumda te
vekkül, işin sonucunu Allah'a havale et
mek ve O'na dayanmaktır.2s
Haınd ve İstiğfar
Yüce Allah yardım eden, insan ise yardı
ma m~taç olandır. Mutlak anlarnda yar
dım eden her türlü noksanlıktan uzaktır.
Yardıma muhtaç ise noksanlıkları, eksik
likleri ve ihtiyaçları olandır. Her türlü
eksiklikten uzak olan Allah, kendi mü
kemmelliğini ve bizim noksanlığımJZı
hatırda tutmarnızı istiyor. Bir nimete
erdiğirnizde, bir başarı elde ettiğimiz
de veya büyük bir fetih gerçekleştirdi
ğimizde gurur ve kibre kapılıp yardıma
muhtaç olduğumuz günleri unutmama
mız ihtarında bulunuyor. Yüce Allab'ı
noksanlıklardan uzak görmek anlamına
gelen tesbih işte budur. Diğer bir deyiş
le tesbih, Yüce Allah'ın her tür noksan
lıktan uzak olduğu bilincinde olmamız
ve bunu dile getirmernizdir.
Harnd ise, O'nun övgüyelayık oldu
ğunu hatırlamarnız ve onu dillendirme
ınizdir. Çünkü eksiği bulunan ve sürek
li ihtiyaç içinde kıvranan bir varlığının
övgüye layık olması ne kadar doğrudur?
Her an günaha bulaşan veya bulaşma ds
ki içinde bulunan, sürekli yeme ve iç
meye ihtiyaç duyan, yalnız kalmaktan
ve yalmz bırakılmaktan korkan insarıın
övgü beklemesi, en hafif tabirle kendi
sini bilmemesi anlamına gelir. Zaten in
san kendisini bilse, acziyetini ve muhtaç
lığını kavrasa Yüce Allalı'ı da hakkıyla
bilir. Övgü ancak alemlerin Rabbi, her
iki dünyanın yegane Hakim'i, kullarına
karşı şefkat ve merhametli Yüce Yarancı
olan Allah aittir.
Yüce Allah, Mekke'nin fethi sonucu
insaniann dalga dalga İslam'a koşcukları o
günde, Hz. Peygamber'den Allah' ı hamdile
tesbih etmesini ve bunu ümmeti ne öğretme
sini buyuruyor. Nitekim Hz. Peygamber
devesinin üstünde Mekke'ye girerken bir
fatihkomutan gururu içinde değil, bir kul
mütevazılığı içindedir. Devesinin üstünde
başı öne eğik. ulvi bir mahcubiyet içeri
sindedir. Hamd ve tesbih edilmek Allalı'a
ne kadar yakışırsa, Allah' ı hamd ve tesbih
etmek dekula o kadar yakışır.
/
iSLAM FETiHLERiNiN iNANÇ ARKA PLANI 203
u. Mulıınmed 47/19. İstiğfar, Allah'ın kullarına verdiği ha
dsiz ve hesapsız nimetin kadrjııj bileme
rnek ve şükrünü eda edememekten dolayı
Allah'a yönelik mağfiret düemektir. Tövbe
ise, Allah'ın emirlerini yerine getirmernek
ve yasakladıklanndan kaçınmamak sure
tiyle günaha ginnekten dolayı Allah'tan
af düemek ve bağışJanmak için el açmaktır.
Allah, Hz. Peygamber'denistiğfar etme
sini isterken, nimetlerini hatırlamasıru ibtar
ediyor. Aslında burada, "Kızım sana söy
lüyorum gelinim sen anla," atasözündeki
204 EYÜP SULTAN SEMPOZYUMU XII
anlam vardır. Sanki Allah Hz. Peygamber
üzerinden bizlere ihtar etmektedir. Bir ayette
ise Yüce Rabbimiz, Sevgili Peygamberiınize,
"Kendi günahın, mürnin erkeklerin güna
hı ve mürnin kadınların günahı için bağış
lanma dile!"'ı6 buyurmaktadır. Öyleyse Hz.
Peygamber'in bağış düemesi sadece kendi
si için değil, aynı zamanda kadını ve erke
ği ile bütün müminJer içindir. Bu durumda
bir müminin savaşta ve banşta temel görevi,
nimete ermede şüktü yerine getirmek, bir
musibede karşılaşıldığında sabırlı olınaktır.
Allah'a Sığınma
Hakkın yanında batıl, haynn yanında şer
her zaman vardır. Dünya hayatı bu zıtlık
lar üzere kurulınuştur. Kuru ve yaş, iyi ve
kötü, dişi ve erkek, az ve çok hep içiçedir.
Bunları ayırt etmek çok da kolay değildir.
Bu yüzden Yüce Allah'a sığınmak, yani
sürekli teyakkuz halinde olmak gerekir.
Nitekim Mekke fethedilmiş ama iş he
nüz bitmemişti. Kafirler ve müşriklerin
artıkları iş başındaydı. Mekke'nin fethi
nin sevincini yaşamaya fırsat vermediler.
Havazin ve Sakif kabileleri, Mekke'nin
fethinin ardından sıranın kendilerine gel
diğini gördüler ve hemen hazırlık yaptı
lar. Kendilerince zafer sarhoşluğu içinde
olan Müslümanları bir baskıula gafil av
layacaklardı. Hz. Peygamber bunun ha
berini aldı ve derhal hazırlık yapddı; on
iki bin kişilik bir ordu ile sefere çıkıldı.
Bu sayıda bir ordu, Müslümardarın o
güne kadar ulaştıkları en büyük rakamdı.
İşte tam bu noktada düşmanın şerri
nin yanında insanın içindeki şer de or
taya çıktı. islam askerleri arasında gu
rur ve kibre kapılanlar oldu. Sayıca çok
luklarına bakıp düşmanı küçümsediler.
Büyüklük içierini kapladı. Allah'a gü
venrnekten daha çok, sayısal üstürdük
lerine güvendiler. Bu güven yetmedi
ve bir anda İslam ordusu dağıldı. Hz.
Peygamber yalnız kaldı. Uahi yardım
geldi ve toparlandılar, düşmana var güç
leri ile saldırdılar ve sonuçta zafer elde
edildi. Zafer sayıca çok olmaları ile de
ğil, ilahi yardım ile gerçekleşti.
"Allah size birçok yerde, özellikle de
Huneyn'de yardım etti. Kalabalıklığınız
aklınızı başın ızdan almıştı. Ama o
kalabalık olmanız sizi hiçbir şeyden ko
rumadı. O kocaman yeryüzü size dar gel
di. Arkanızı dönüp kaçtınız. Sonra Allah,
Elçisi'ne ve inanardara güven ve cesaret
verdi. Sizin görmediğiniz ordular gönder
di. Kafidere de azabım indirdi. Bu, kafiele
rekesilen bir ceza idi." (et-Tevbe 9/25-26).
Savaş bitti ama iş bitmedi. Ganimet
taksimi sırasında şeytan bir harrde daha
yaptı. İnananların içindeki haset duygu
larını kabarttı. Ganimet taksimi sıraş~nda
yeru Müslüman olanlara Hz. Peygamber'in
fazla mal vermesi, bazı Ensar gençleri
ni üzdü. Hz. Peygamber'in Mekkeli
yakınlarına ve hemşeriterine iltimas geç
tiğini düşündüler. Artık Medine'ye de
gelmeyeceğ.ini zannettiler. Kıskandtlar,
hatta kıskançlıklarını söze döktüler. Hz.
Peygamber onları topladı ve "Ey Ensar!
Sizin bir Peygamber ile yurdunuza dön
meniz, Mekkelilerin mal ile dönmesinden
daha hayırlı değil mi?" dedi. Hepsinin içi
ni sevinç kapladı. Ne mal kaldı gözlerin
de ne mülk. Peygamber yanlarında ka
lacaktı ve yurtlarını şereflendirmeye de
vam edecekti. Kıskançlık bitti, söndü ve
/
iSlAM FETiHLERiNiN iNANÇ ARKA PLANI 205
gitti. Din kardeşliği yeniden ve daha gür
bir şekilde içlerinde yeşerdi.
Daha bir müddet Önce düşman olup
Hz. Peygamber ve Müslümanlarla sava
şan Havazinliler geldiler ve yardım iste
diler. Mallarının ve esirlerinin geri ve
rilmesini talep ettiler. Hz. Peygamber
mal ve esirler arasında tercih yapın
dedi. Onlar da esirleri tercih ettiler.
Hz. Peygamberi onlarının hepsini bı
raktı. Özgürlüğe yol verdi. Şer olan esa
ret kapısını kapattı ve hayır olan öz
gürlük kapısını açtı. Havazinliler, Hz. • Peygamber'in sütannesi Halime'nin ka-
bilesi i dj. Hatta savaş esirleri arasıııda süt
kardeşi Şeyma da vardı. Bu olaydan son
ra, geç de olsa Hz. Peygamber'in süt ak
rabaları İslam safına geçmişlerdi.
Kalelerine çekilip direnen Taif'in
Sakif kabilesi daha sonra geldi ve
Müslüman oldu. Ama meydana dik
miş oldukları putlarının yerinde kal
masını talep ettiler. Hz. Peygamber, o
put orada durduğu sürece onlann kal
binden şirkin silinmeyeceğini biliyor
du. Onların rızasını aldı, adam gönder
di ve putu yıktırdı. Aslında amaç onla
rın kalbindeki putu yıkmak ve kırmak
tı. Allah'ın evi olan insanın kalbini şirk
tç:n anndırmaktı.
Böylece Hicaz bölgesi İslam'a gel
miş, bütün Araplar dalgalar halinde
İslam'a koşmuşlardı. Ama tehlike bit
nıiş değildi. Dünya hayatında şerler de
vam ediyordu. Bu yüzdendir ki Yüce
Peygamber, "Bütün insanlar, 'Allah bir
dir!" diyenekadar onlarla mücadele et
mekle emrolundum!" buyurdu. Allah'ın
birliği düşüncesine eren, kurtuluşa ere
cekti. O'nun mücadelesi insanlığın kur
tuluş mücadelesiydi.
Hz. Peygamber, Mekke hayatında tev
hid ve şirk mücadelesi verdi. Medine'ye
vardı, Yahudilerin inkarları ile karşılaştı.
206 EYÜP SULTAN SEMPOZYUMU XII
Onlarla mücadele etti. Yahudiler daha
bilgiç ve daha planlı hareket ediyorlardı.
Müşriklerle işbirliği yaptılar, aralann
dan münafıldar türeterek içeriden İslam' ı
yıkmayı; hatta bu münafıklara alternatif
mescit inşa. ettirerek, bölücülük yapma
yı denedilcr. Kudüs'e doğru namaz kıl
dı, bize uyuyor dediler. Kıble değişip
Kabe'ye yönelince yönünü şaşırdı d6di
ler. Onlarla anlaşmak neredeyse itnkan
sız, onlarla baş etmek zordu, onlarla ya
şamak sıkıntılıydı.
Büyü yapmayı bile denediler .
Kağıtlar yazdılar, bir kuyuya attılar. Hz.
Peygambeır'in hastalığını ona bağladı
lar. İnsanlar arasında laf yaydılar ve Hz.
Peygamber'i etkisiz hale getirdiklerini
düşündüler. Hasetlerinden ne yapacak
larını şaşırdılar. Sonra kendi başlarına
çorap ördöler. Müslümanlarm en zor
zama.nlarında, Hendek Savaşı ortasın
da planlar kurduJar, düşmanla işbirliği
ne gittiler. Düşman gitti, onlar yapayal
nız ve desteksiz kaldılar. Bütün planlan
suya düştü. Ve savaş hukuku uygulandı.
Cezalarına razı oldular ve Medine'den çı
kıp gittiler. Allah onların bütün oyunla
rını böylece boşa çıkardı.
Sonuç
İnsan yalıuz dünyaya gelir ve yalnız ola
rak dünyadan ayrılır. Kimse onunla bir
likte kalınaz. Bu durumunu en çok gece
insana hatırlatır. İnsan, geceleyin yalnız
ve kendisi ile baş başadır. Gece karanlık
gece yalnızlıktır. İşte böyle bir durum
da yani karanlık çöktüğünde, insan ken
disiyle yapayalıuz kaldığında güven du
yacağı, dayanacağı ve imdat bekleyece
ği bir dayanak ve sığınak arar. İnsanın
"Karanlık çöktüğünde gecenin şerrin
den" sığınacağı yegane merci Allah'tı.r.
Çünkü başka kapı yoktur. insanlan ra
hatsız eden, onlara acı çektiren, eşleri
birbirinden ayıran, toplwna fitne sokan
ve arkalanndan her türlü desiseyi çevi
ren büyücülerden, cincilerden ve med
yumlardan ancak AJlah'a dayanarak ko
runmak mümkündür. Yüce Peygamber
de böyle yaptı. O'nun açtığı yolu takip
etmek de bize kaldı. Nitekim O, hasetçi
Yahudilerin şerrinden de Allah'a sığına
rak korunmuştu. Çünkü "düğüınlere üf
leyenlerin şercinden ve haset ettiklerin
de hasetçilerin şerrinden" ancak Allah'a
sığınarak korunabilirdi.
Savaş alanında da Yüce Allah'tan
başka destek, sığınılacak başka melce ve
merci yoktur. Ancak O'nun yardımı ile
bütün zaferleri elde etmek, kalıcı fetih
leri gerçekleştirmek ve şerlerden korun
mak mümkündür. Şu da bir gerçektir ki
bu dünya imtihan alamdır. Bazen kötü
olan sav~la da imtihan olunur. Burada
sabır, sehat, metanet, azimet, tevek
kül çok önemli rol oynar. Bu noktada
. '
sağlam irade ortaya koyarnayan, gerek
tiğinde canını dahi feda etmeyi göze
alamayan ve bunu sözden fiiliyata ge
çiremeyen hem bu dünyada hem de ahi
rette hüsrana uğrar. Bilinmelidir ki her
kazanılan zaferin arka planında/terne
linde sağlam irade, sarsılmaz iman gücü
ve şüpheye yer bırakmayan yakin bilgi
si vardır. Bu yüzden Yüce AJlah galip
gelmesi için Hz. Adem'e isimleri, kay
bettiğinde kendisine gelmesi için tövbe
yi öğretti.27 İnsana akıl verdi ve bu ak
lını heva ve hevesi yönünden değil de,
Peygamberin getirdiği hidayet doğrul
tusunda kullananın kurtuluşa ereceği
ni müjdeledi. Sözü, İmamMatüridl'nin,
"Biz insanı yaratttk ve kendi kendisine
verdiği vesveseyi biliriz, " 28 mealinde
ki ayetin yoruınuyla bağlayalım: "Kişi
nefsinin çağrılarına ve arzularına ken
disinj kapatır; aklının ve zihninin dave
tine yönelirse kurtuluşa erer ve başarı
yı elde eder. "29
/
» . bkz. ei-Bahra 2/30-37.
"· IGf 50/16. 29• Matüridi, Te'vi/at, N, 558.
iSLAM FETiHLERiNiN iNANÇ ARKA PLANI 207