muğla tarım dergisi 5. sayı

132

Upload: rkrenklikalem-medyagrubu

Post on 13-Mar-2016

308 views

Category:

Documents


14 download

DESCRIPTION

magazine,

TRANSCRIPT

1[Ekim 2011] Tarım & Gıda

10 Tosunbey: Çiftçinin yeni gözdesi

14 Zeytinliklerde altenatif uygulamalar

18 Altın çilek tarla günü

20 “Son 10 yılın en hızlı gelişen sektörü su ürünleridir’’

26 İpekböcekçiliğinde gözler Köyceğiz’deydi

34 Su ürünleri yetiştiriciliğinde su kiralamaları

38 Ege ile Akdenizin buluşma noktası: Ortaca

48 Organik sebze yetiştiriciliği

56 İneklerde doğum sonrası görülebilecek sorunlar

64 Koyun Keçi Vebası

66 Buğday ekiminde dikkat edilecek konular

70 Hayvancılık Desteklemeleri

74 Zeytinde Hasat

80 Akdeniz Meyve Sineği

88 Nar Yetiştiriciliği

86 Çaybükü’nde yer kirazı

100 Narda Meyve Çatlaması

104 Yörükoğlu Köyü’nde Yörük Kültürü

108 Karabörtlen Köyü destek bekliyor

112 Muğla’da 4 bin yıllık gelenek yeniden hayat buluyor

114 Narda Kaolin Uygulaması

116 Hopa’da organik tarım toplantısı

118 Tarımda Kadının Yeri

120 Bir doğa harikası: Topuklu Yaylası

124 Evde nar ekşisi yapımı

İmtiyaz Sahibi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Muğla İl Müdürlüğü Adına;Ahmet DALLI

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüMustafa YEŞİLKAYA

Yayın KuruluDr. Songül TOPALGökhan KARACALevent TUNÇELSema KÖSEOĞLUAlime YILDIRIMÇiğdem VARLIÜnal YILMAZHüseyin KAÇMAZFeray CANKURTARANOktay DARCANMustafa YEŞİLKAYACemile ÇELEBİMehmet ÇATALKAYAFatih ÇALOĞLUKerem MERGEN

Danışma KuruluProf. Dr. İbrahim YOKAŞProf. Dr. Atilla ÇOLAKProf. Dr. Betül BÜRÜNProf. Dr. İrfan EROLYrd. Doç. Ali İhsan ÖZTÜRKAhmet DALLIVeli ÇELİK

Fotoğraflar Ünal YILMAZHüseyin KAÇMAZ

Yazışma Adresi İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü 48000 – MuğlaTel: 0252 214 12 07 – 214 12 50Fax: 0252 214 12 [email protected]

Ekim - Kasım - Aralık 2011 3 ayda bir yayınlanır • Yıl:2 Sayı : 5

Baskı Yeri : Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı İşl. San ve Tic.Ltd.Şti Tel: 0232 433 33 55

Baskı Tarihi /Printing Date: 22.11.2011

2 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Ajans Başkanı Özer KESTANE

Yayın Koordinatörü Sibel HEKİMOĞLU

Muhabir Ceyda ADARDerya ŞAHİN

Süleyman DUMAN

Grafik Tasarım Yeşim AYAN TOPAL

Rahşan AKSOYNur BULUT

Reklam Direktörü Güliz İLGEN

Reklam Koordinatörü Rasim MUTLU

Abone Sorumlusu Neslihan EDİZ

RK Renkli Kalem Medya Yapım Turizm Reklam Paz. Ltd. Şti.1480 Sok. No: 7 Alsancak / İZMİR

Tel: +90 232 463 75 40 Faks: +90 232 421 92 24 www.renklikalem.com.tr [email protected]

3[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Hamle Gazetesi tarafından organize edilen ve Hamle okurları tarafından belirlenen ‘Yılın En’leri ödülleri, bu yıl 6. kez gerçekleştirildi. Müdürlü-ğümüz bu yıl, En İyi Kamu Kurumu dalında birin-ciliği Sosyal Güvenlik Kurumu ve Orman Bölge Müdürlüğü ile paylaştı. 13 dalda verilen ödüller için düzenlenen törene, Muğla Valisi Fatih Şahin, milletvekilleri, ilçe ve belde belediye başkanları, sivil toplum kuruluşlarının başkan ve yöneticileri, siyasi partilerin il ve ilçe başkanları ile Merkez ilçe başkanları ve Hamle okurlarının belirlediği ödül sahipleri katıldı. Muğla Valisi Fatih Şahin, tören-de yaptığı konuşmada, “Halkın özgür iradesiyle seçtiği başarılı insanlarla beraber aynı atmosferi soluyoruz. Hamle Grubu’nun bütün çalışanlarına bu güzel etkinlik için teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca ödül alan bütün arkadaşlarımızı da kutlu-yorum. Bu ödül bundan sonra onların çok daha fazla çalışmalarını tetikleyecektir’’ dedi.

Bakanlığımız görev ve talimatları doğrul-tusunda Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından düzenlenen Marmara-Ege Dilimi Bahçe Bitkileri Grubu Bölge Bilgi Alışveriş (BAV) toplantısı Denizli’de yapıldı. Karaha-yıt Kasabası’nda organize edilen toplantı-ya Denizli, Aydın, Muğla, Balıkesir, İzmir, Çanakkale ve İzmir Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsünden yetkililer katıldı. Toplantıda ili-mizden İl Müdür Yardımcısı Muhammed Se-vinç, Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürü Mustafa Yeşilkaya’nın yanı sıra şube müdürlükleri ile Ula ve Yatağan ilçelerinden teknik elemanlar hazır bulundu. 27-30 Eylül 2011 tarihlerinde gerçekleşen toplantıda; sera teknolojileri uygulamaları, hünnap ve ayva yetiştiriciliği, bahçe bitkilerinde toprak sorun-ları ve gübreleme, organik tarımda pazarlama sorunları, zeytinde su koruma önlemleri, kesme çiçekçilik, cevizde çeşit değiştirme, ihracata yönelik meyvecilik, domates güvesi, Gojybery (Kurt Üzümü) tanıtımı, yaban mersini ve böğürtlenyetiştiriciliği gibi konularda bilgi alışverişinde bulunuldu.

Yılın En’leri ödül töreni

Denizli’de Bölge BAV Toplantısı

4 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

HABER

2011 Kadın Çiftçiler Eğitim ve Yayım Çalışmaları programına yönelik olarak bol, sulu ve kali-teli kaba yem bitkileri üretilmesi amacıyla; Yaraş köyü kadın çift-çilerinden, her biri süt sığırcılığı ile uğraşan Aysel Sarı ve Ayşe Sarı’ya ait 3 ayrı araziye İl Müdür-lüğü Teknik elemanlarınca hay-

van şalgamı ekimi yapıldı. Yap-rakları ve yumruları yenilebilen, süt ve besi sığırları tarafından sevilerek tüketilen, besin mad-delerince zengin olan hayvan şalgamından, tınlı-kumlu, derin ve süzek topraklarda uygun ba-kım koşullarında 10-12 ton/dekar yaprak+yumru alınabiliyor. Uy-

gun ekim, 15 Ağustos-15 Ekim tarihleri arasında yapıldığında yaprak ve yumru büyüklüğü maksimum seviyeye ulaşıyor. Sulu ve kuru şartlarda yetiştirile-bilen hayvan şalgamının, yüksek yerlerde ekim sonu, sahil kesim-lerinde aralık ayına kadar ekimi yapılabiliyor.

Muğla’nın merkez köy ve bel-delerinden Bayır, Yeşilyurt, Yerkesik ve Yeniköy’de 2011 yılında demonstrasyon çalış-maları kapsamında ipekböce-ği yetiştiriciliğine yeniden baş-landı. Kozabirlik tarafından bu yılın nisan ayında inficar etti-rilmiş ipekböceği yumurtala-rının üreticilere dağıtılmasıyla başlayan üretim süreci, hazi-ran ayında yaş koza hasadı-nın yapılmasıyla tamamlandı. Hasatta 20 paket ipekböce-

ğinden 518 kilogramlık yaş koza elde edildi. Ürünlerin tamamı Kozabirlik tarafından birim fiyatı 23.5 TL’den alındı. Yaş koza üretimi hayvancılık destekleri kapsamında oldu-ğundan birim fiyatının 20 TL’si Gıda Tarım ve Hayvancılık Ba-kanlığı, 3.5 TL’si ise Kozabirlik tarafından ödendi. İl Müdürlü-ğü tarafından düzenlenen tö-renle 12 yaş koza üreticisine toplam 12 bin 100 TL ödeme yapıldı.

Kadın çiftçilere yönelik eğitim çalışması

Yaş koza ücretleri peşin olarak üreticilere ödendi

5[Ekim 2011] Tarım & Gıda

HABER

Muğla’da, 2011 yılı hayvan hasta-lıkları ile mücadelenin ikinci ayağı olan sonbahar dönemi aşılama çalışmalarına başlandı. Çalışma-lar kapsamında il genelindeki tüm sığırların, 5 Eylül- 4 Kasım tarihleri aşılanmasının planlandığı bildiril-di. Aşının, 2 aylıktan büyük tüm sı-ğırlara tatbik edileceği bildirilerek, hayvan sahiplerinin, kendilerine ve yetiştiricilere karşı sorumluluk-ları gereği mutlaka kampanyaya katılmaları istendi.Aşılama çalış-malarının olacağı yerlerde ön-ceden duyurular yapıldığı ifade edilerek, tüm yetiştiricilerin aşı-lama kampanyasına katılmasının amaçlandığı kaydedildi. Ayrıca duyuru yapıldığı tarihte hayvan-larını aşılatmayanlara, 5996 Sa-yılı Kanunun 4. maddesi gereği 5.385,00 TL idari para cezası uygulandığı belirtilerek, hayvan sevklerinde aşısız hayvanların

nakline izin verilmeyeceği ve ve-teriner sağlık raporu düzenlen-meyeceğinden tüm yetiştiricilerin hayvanlarını aşılatmalarının önem taşıdığı vurgulandı.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Resmi Gazete’de yayımlanan 639 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığı olarak yeniden yapılandırıldı. Kararnameye göre, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının yapılan-dırılması bir yıl içinde tamamlana-cak. Yeni bakanlık merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatından oluşuyor. Bakanlığın bünyesinde 14 hizmet birimi bulunuyor. Gıda Tarım ve

Hayvancılık Bakanlığının hizmet birimleri; Gıda ve Kontrol, Bitkisel Üretim, Hayvancılık, Balıkçılık ve Su Ürünleri, Tarım Reformu, Ta-rımsal Araştırmalar, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler genel müdürlükleri olarak belirlendi. Rehberlik ve Tef-tiş Başkanlığı, Strateji Geliştirme Başkanlığı, Hukuk Müşavirliği, Per-sonel Genel Müdürlüğü, Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, Ba-sın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği ile

Özel Kalem Müdürlüğü diğer hiz-met birimlerini oluşturdu. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, ba-kanlığın yeniden yapılandırılması ile ilgili geçen dönem meclise bir kanun tasarısı sunulduğunu, an-cak genel kurulun yoğun gündemi sebebiyle bunun yasalaşmadığını bildirdi. Bakan Eker, bu çerçevede bakanlığın 639 Sayılı Kanun Hük-münde Kararname ile yeniden ya-pılandırıldığını belirtti.

Sonbahar Aşılama Kampanyası

Bakanlık yeniden yapılandırıldı

6 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

HABER

Muğla Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Koordinasyon ve Tarım-sal Veriler Şube Müdürlüğü tarafından her yıl düzenlenen BAV toplantı-larının üçüncüsü Datça’da yapıldı.

Datça Ecevit Kültür Merkezi’nde yapılan toplantıya, İl Müdür Yardımcı-ları Dr. Songül Topal ile Muhammed Sevinç, Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürü Mustafa Yeşilkaya, İl Müdürlüğü teknik personeli, İlçe Müdürleri ve teknik elemanları katıldı.

İl Müdür Yardımcısı Dr. Songül Topal, toplantıda görüşülen konular hak-kında bilgi verirken, İlçe Müdürlüğü yetkilileri de kendi ilçelerinde son üç ayda yaptıkları çalışmaları anlattılar.

1995 yılında Çin’de düzenlenen 4. Dünya Kadın Konferansında, kadınla-rın tarımsal üretimde ve kaynakların sürdürülebilir kullanımında önemli bir yere sahip olmasından dolayı 15 Ekim günü, Uluslararası Tarım Üreticileri Derneğince ‘Dünya Çiftçi Kadınlar Günü’ olarak kabul edildi. Bugün kır-sal ekonomilerde, ailede ve özellikle gıda güvenliğinde anahtar role sahip olan kadınlar; tarlada, bağda, bahçede, serada, ahırda, bitkisel ve hay-vansal üretimin gerçekleşmesinde, ev işlerinin yapılmasında, çocukların ve eşlerin her türlü işlerinin hazırlanması ve beslenmesinde önemli görev üstlenmektedir. Çiftçi kadınlarımız tüm bunlara rağmen ciddi toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile karşı karşıya kalmakta ve elde edilen kazanımlardan ekonomik olarak yeterince pay alamamaktadırlar. Bugün çoğunluğu kü-çük aile işletmesi ve çiftçi olan kırsal alandaki kadınların en önemli sorunu, sosyal güvencedir. Kadınların, eşlerinin değil, kendi sosyal güvencelerine kavuşması için sorunları tartışılmalı ve çözüme kavuşturulmalıdır.

Fethiye’den Rusya ve bazı Avrupa ülkelerine yapılan yaş sebze ve meyve ih-racatında, 2011 yılının beş ayında 2010 yılı rakamları aşıldı. Yılsonuna kadar Fethiye’den 100 bin tonun üzerinde yaş sebze ve meyve ihracatının gerçek-leşebileceği bildirildi. İlçede 2009 verilerine göre, toplam 67 bin 700 ton yaş sebze ve meyve ihracatı yapılırken, bu rakam 2010 yılında 75 bin 200 ton oldu. 2011 yılının beş ayında ise 75 bin 900 ton ihracatın gerçekleştirildiği, bunun yüzde 90’ını domatesin, yüzde 10’unu ise nar, biber, salatalık, narenciye ve karpuzun oluşturduğu öğrenildi. İhracatın, Rusya’nın yanı sıra Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Yunanistan’a yapıldığı, bürokratik engellerin azaltılması ve Rusya’ya direkt dış satımın sağlanmasının, artışta etken olduğu kaydedildi. Fethiye’nin Eşen Beldesi’nde kurulan laboratuarın yetkili olması nedeniyle ihra-catçıların Antalya ve İzmir’e numune gönderip sonuç bekleme sorunu ile karşı karşıya kalmaması da bir diğer olumlu sonucu oluşturdu. Fethiye İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Fırat Erkal, yaş meyve ve sebze ihracatının yıl sonunda 100 bin tonu aşacağını belirterek, “İlçemizde laboratuar bulunmadığı için ihracatçı ciddi zaman kaybı ile karşılaşıyordu. Kurulan laboratuar nedeniy-le yaş sebze ve meyve ihracatında zaman kaybı da yaşanmayacaktır’’ dedi.

Fethiye’de 2011 yılının beş ayındaki yaş sebze ve meyve ihracatının girdisinin, yaklaşık 90 milyon TL olduğu tahmin ediliyor.

3. BAV Toplantısı Yapıldı

Dünya Kadın Çiftçiler Günü Kutlandı

Fethiye’de ihracat rekoru

7[Ekim 2011] Tarım & Gıda

HABER

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığının talimatıyla, tüketici sağlığını korumak amacıyla ülke çapındaki gıda üretim, satış ve toplu tüketim yerlerinde denetimler artırıldı.

Muğla’da Gıda ve Yem Şube Müdürlüğü tarafından yürütülen çalışmalar çerçevesinde rutin denetimlerin yanı sıra, özellikle toplu tüketim yerleri ve bu yerlere yemek sağlayan şirketler ile tatlı ve pastacılık ürünleri, şekerleme, ekmek ve pide üretimi yapan yer-lerin denetimlerine ağırlık verildi. Çeşitli gıdalardan oluşan paketler de, tüketicilerin yanıltılmaması ve halk sağlığının korunması açısın-dan ürünlerin son tüketim tarihleri ve etiket bilgileri bakımından kont-rol edildi.

Gıda kontrol görevlileri gıdalardaki bo-zulma riskinin arttığını belirterek, bu noktada öncelikle tüketici bilincinin yük-sek tutulması gerektiğine dikkat çekti. Tüketicileri satın alacakları gıdaların son tüketim tarihlerini kontrol etmeleri konusunda uyaran görevliler, ambalajlı ve etiketli, ambalajı zarar görmemiş gı-daların satın alınması, açıkta ve uygun koşullarda muhafaza edilmeyen gıda-lardan ise uzak durulması önerisinde bulundu. Görevliler ayrıca satın aldığı gıdalarla ilgili herhangi bir şikâyeti olan tüketicilerin, ‘Alo 174 Gıda Hattı’nı ara-yarak ihbarda bulunabileceklerinin bil-gisini verdi.

İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Mü-dürlüğü Dalaman İlçe Müdürlü-ğünde görev yapan Tarım Tekni-keri Mehmet Demir, 19/07/2011 tarihinde hakkın rahmetine kavuş-muştur. 43 yaşında hayatını kaybe-

den arkadaşımız, evli ve 2 çocuk babasıydı. Çalışkan, dürüst ve il-keli davranışları ile bizlerin ve üre-ticilerimizin takdirini kazanan Meh-met Demir’e rahmet, acılı ailesine başsağlığı dileriz.

Mehmet Demir’i kaybettik

İlimizde gıda denetimleri arttı

8 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

HABER

Hayvancılığın Desteklenmesi Hakkında 2005/8503 Sayılı Ba-kanlar Kurulu Kararı çerçeve-sinde “Halk Elinde Ülkesel Kü-çükbaş Hayvan Islah Projesi” hazırlandı.

2005-2010 yıllarını kapsayan bi-rinci 5 yıllık dönemde, 12 ırk ve tipte 13 ilimizde uygulamaya konulmuş, görülen yaygın etki-si, yatırımın geriye dönüşünde etki değerinin yüksek çıkması ve çalışılan tüm populasyonlarda somut ilerlemeler kaydedilmesi sonucu projenin genişletilerek sürdürülmesine karar verildi.

Bu bağlamda 2011-2015 yıllarını kapsayan ikinci 5 yıllık dönemde küçükbaş hayvan ırkları yanında Anadolu Manda ırkını da içine alan “Halk Elinde Hayvan Islahı Ülkesel Projeleri”nin uygulamaya alınması planlanmıştır.

İlimizde de kıl keçisi üzerinde yapılacak ıslah projesi hazırla-narak, proje uygulamaya konul-du. Söz konusu proje Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği ile İl Müdürlüğümüz arasında 24.Ekim 2011 tarihinde imza-landı. Proje liderliğini Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversi-tesi üstlenirken, proje yürütme kurulunda İl Müdürlüğümüzle birlikte Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdür-lüğü, Hayvancılık Genel Mü-dürlüğü ve Birlik yer alıyor.

Fethiye ilçemizde 47 yetişti-ricimizde ve 6300 baş sayıdaki kıl keçisinde uygulanacak olan ıslah projesi, Muğla Damızlık Ko-yun-Keçi Yetiştiricileri Birliği ta-rafından sürdürülecek olup, pro-jede çalışacak teknik personel tespiti yapılarak, proje faaliyeti başladı.

Zeytinyağında kaliteyi arttırmak, Naturel Sızma Zeytinyağı üretimini teşvik etmek ve bu konularda üre-ticileri, tüketicileri, biz yayımcıları bilinçlendirmek için İl Müdürlüğü-müzce Zeytinyağı Tadım Eğitimleri yapılması planlandı.

Bu eğitimlerin ilki 6-7 Ekim tarihle-rinde İl Müdürlüğümüzde gerçek-leşti. Eğitim toplantısına ilk gün tüm ilçelerden gelen teknik elemanlar, idareciler ve işletme sahiplerinden oluşan 46 kişi, ikinci gün de İl Mü-dürlüğü teknik elemanlarından 31 kişi katıldı.

Zeytinyağı üretiminde amaç, kali-teli ve doğrudan tüketime uygun Naturel Sızma Zeytinyağı üret-mektir. İlimizin 20.000 ton zeytin-yağı üretimi ile ülke zeytinciliğinde önemli bir yere sahip olması bu ve buna benzer eğitimlerin önemini ortaya koymaktadır.

Zeytinyağı tadım eğitimi Tadım Panelisti uzmanlar tarafından ve-rildi. Uzmanlar “Kaliteli zeytinyağı kaliteli meyveden elde edilir. Elde edilen zeytin meyvesinden kaliteli yağ elde etmek için yağa işleme esnasında, yağ fabrikalarında da tekniğine uygun sıkma işleminin yapılması ve elde edilen yağların uygun kaplarda (krom nikel kapla-malı çelik kaplar) ve ışık görmeyen serin ortamlarda saklanması ge-rekmektedir.” dedi.

Naturel Sızma Zeytinyağı kalite-sinin tespitinde laboratuarlarda yapılan kimyasal analizlerin ya-nında, içerdiği aroma ve antiok-sidanların tespiti için tek analiz yöntem olan tadım analizine yö-nelik eğitimler ileriki zamanlarda tüketicilere, meslek gruplarına, üreticilere, yağ fabrikası sahipleri ve diğer sektör temsilcilerine ve-rilmesi planlanıyor.

Küçükbaş Hayvan Islah Projesi hayata geçiyor

Zeytinyağı Tadım Eğitimi Düzenlendi

9[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Çiftçi Eğitim ve Yayım Programına alınan buğdayda verim düşüklüğü sorununu çözme çalışmaları kapsa-

mında Muğla’ya uyum sağlayabilecek de-ğişik buğday çeşitlerine ilişkin 4 yıldan bu yana demonstrasyonlar yapılırken, hasatta tarla günleri ile bu çeşitler çiftçilere tanıtı-lıyor. Söz konusu çalışmalar kapsamında Muğla Merkez’e bağlı Çayır mevkisinde Suat Esen’e ait tarlada, Tosunbey buğday çeşidi için tarla günü düzenlendi. Etkin-liğe Muğla Ziraat Odası Başkanı Mehmet Baştuğ, Yeşilyurt Belediye Başkanı Meh-met Güven, Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğüne bağlı şube müdürleri, tek-nik personel ile çiftçiler katıldı.

Tosunbey çeşidiMuğla gibi geçit bölgelerine ve Orta Anadolu’ya uygun olan Tosunbey, Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsünce geliştirilmiş bir buğday çeşididir. 1.sınıf ekmeklik kalitesinde, soğuğa, kurağa da-yanıklı, beyaz sert danelidir. Muğla’da Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü tarafından 2008 yılından itibaren demons-trasyon çalışmalarına alınan Tosunbey, her yıl verimde, yörede ekilen çeşitlere üstün-lük sağlamıştır. Ekmeklik kalitesi yönüyle değirmenlerin ilgiyle aradığı bir çeşit olan Tosunbey, sarı ve kara pasa dayanıklıdır. Maksimum verimi 500-550 kg olan çeşit, kurak ve soğuk giden yıllarda bile verimi-ni düşürmeyerek öne çıkmaktadır.

Tosunbey: Çiftçinin yeni gözdesi

HABER

10 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

HABER

Çiftçileri bilinçlendirmek hedefiyle 2009 yı-lında başlatılan “1000 Köye 100 Bin Kitap’’ projesinin kapsamının genişletilmesiyle

sürdürülen “3 Bin 500 Köye 350 Bin Kitap’’ proje-si çerçevesinde düzenlenen dağıtım töreni, Muğla Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü tarafın-dan gerçekleştirildi.

Tarımsal içerikli 100 kitaptan oluşan ve Tarımsal Yayımı Geliştirme Projesi (TARGEL) kapsamında görev yapan personele yönelik hazırlanan “tarım bilgi setleri’’ Muğla’nın köylerinde çalışan 8 kişi-ye dağıtıldı. Törende, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Dallı, tarım sektörünün Türkiye için ekonomik ve sosyal açıdan önemine değine-rek, proje hakkında bilgi verdi. “3 Bin 500 Köye 350 Bin Kitap’’ projesi ile çiftçilerin bilinçlendiril-mesini hedeflediklerini belirten Dallı, “Kitap set-lerimiz yüz adet kitap içerisinde çeşitli konularla ilgili teknik bilgileri kapsıyor. Geçen yıl danışman-larımızın bulunduğu yerleri kültür merkezi haline getirmekten söz etmiştik. Bunu da kalkınma ajans-larından sağlayacaktık, ancak ajans kültür merke-zi fikrimizi kabul etmediklerini açıkladı. Danış-manlarımızın bulunduğu köylerde mutlak suretle köylümüze kahvehaneye alternatif bir tarım kültür merkezi kurarak, orada da bu kitaplarımızı sergi-leyeceğiz. Bu merkezler insanlarımızı kahve orta-mından uzaklaştırıp, teknik ve daha kültürel soh-betlerin olduğu, bilgi alışverişinin yapıldığı yerler olacak’’ dedi. Denizbank Akdeniz Bölge Müdürü Adnan Aykın ise sosyal sorumluluk anlayışı çerçe-vesinde katkıda bulundukları kampanya ile tarıma sağladıkları finansal desteğin yanı sıra üreticilerin sosyal hayatlarına da destek verdiklerini, üretimin daha verimli yapılabilmesi için üreticilerin bilinç-lendirilmesine çalıştıklarını kaydetti.

Denizbank tarımı destekliyorDenizbank ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı işbirliğiyle yürütülen “3 Bin 500 Köye 350 Bin Kitap’’ projesi kapsamında hazırlanan tarım bilgi setleri, çiftçilerle buluştu.

11[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Muğla’daki üretici örgüt-leri başkanları ve sektör temsilcilerinin bir araya

geldiği toplantıda, ilin tarımsal so-runları ve çözüm önerileri tartışıl-dı. Karabağlar Yaylası’nda gerçek-leştirilen kahvaltılı toplantıda, Vali Fatih Şahin de bulundu. Sıcak bir atmosferde yapılan toplantıda, sivil toplum temsilcileri, sektörlerinde ve bölgelerinde yaşanan sıkıntıları Vali Şahin’e aktarma fırsatı buldu.

Vali Fatih Şahin, burada yaptığı ko-nuşmada, söz konusu sorunların ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına iletileceğini, çözümü için gerekli gi-rişimlerde bulunacağını bildirdi.

Şahin, “İlimizin tarımsal potansi-yelinin en az turizm kadar yüksek olması önemli. Bu nedenle sektör temsilcilerini başarılarından dola-yı kutlarım. Pazarlamada yaşanan sıkıntıların çözümünde de üretici örgütlerine büyük görev düşüyor. Ürünlerin işlenmesi ve pazarlama-sında, bakanlıkça sağlanan destek-lemelerden ve Güney Ege Kalkınma Ajansı hibelerinden yararlanılabi-lecektir’’ dedi. Sorunların çözümü konusunda gösterdiği hassasiyet ne-deniyle Vali Şahin’e teşekkür eden üretici temsilcileri, bundan sonraki süreçte Muğla Gıda, Tarım ve Hay-vancılık Platformu adı altında bir araya gelinmesi, ilin tarımsal sorun-larının tartışılması ve ilgili birimlere ulaştırılması amacıyla bir yapı oluş-turulması kararı aldı.

Muğla’nın tarımsal sorunları tartışıldı

HABER

12 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

13[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Zeytin yetiştiriciliğinin yapıl-dığı alanlar genellikle eğimli, toprak derinliği orta sığ, sığ

veya çok sığ, yağışa bağlı alanlardır. Bu tip araziler su ve rüzgar eroz-yonu etkisi altındadırlar. Özellikle zeytin bahçelerinde yoğun toprak işleme faaliyetleri ile toprak erozyo-nu daha da artmaktadır. Yağışa bağ-lı yetiştiricilikte ağaçların su ihtiyacı yağmurlarla karşılandığından suyun infiltrasyonunu da (suyun emilimi-ni) arttırmak gerekir. Son yıllarda zeytin yetiştiricilik alanlarında top-raktaki kullanılabilir suyu arttıran, buharlaşmayı azaltan ve toprak erozyonunu önleyen uygulamalar önem kazanmıştır. Bu yazımda zey-tin bahçelerinde alternatif toprak işleme ve su hasadı yöntemlerinden bahsedeceğim.

Alternatif Toprak İşleme YöntemleriGeleneksel toprak işlemede oluşan erozyonun yanı sıra kulaklı pul-lukla devrilerek işlenen topraktaki organik maddeler hızla yanmakta, toprak strüktürü bozulmakta, top-raktaki su ve gaz hareketliliği azal-makta, alt katmanların sıkışması sonucu oluşan pulluk tabanı nede-niyle yağmur sularının infiltrasyon oranı azalmaktadır. Ayrıca derin sürüm nedeniyle ağaç kökleri zarar gördüğünden hem verim olumsuz etkilenmekte, hem de solgunluk (Verticillium) hastalığının yayıl-masına neden olmaktadır. Toprak bünyesinde barındırdığı birçok canlı sayesinde verimliliğini korur.

Zeytinliklerde altenatif uygulamalar

SEMA KÖSEOĞLUZiraat Mühendisi

14 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Toprağı devirerek işlediğimizde bu canlıların yuvaları ve yaşam dön-güleri, dolayısıyla topraktaki doğal denge bozulur. Son yıllarda birçok ülkede toprağı mümkün olduğunca az işleyerek veya hiç işlemeden ya-pılan sürdürülebilir tarımsal üretim biçimleri hızla yayılmaktadır. Uzun yıllar yoğun işlenmiş bir alanın ye-niden canlılığını kazandırma işi sa-bır ve bilgi isteyen bir çalışmadır. Ancak bölgemizdeki zeytinlik alan-larında bu sistem kolaylıkla uygula-nabilir.

Toprak İşlemesiz Uygulama: Özellikle yıllık yağış miktarının dü-şük olduğu bölgelerde uygulanmak-tadır. Bu uygulamada toprak işlen-mez ve yabancı otlar ilaçlanarak yok edilir. Yaz aylarında topraktaki nem yeterli olmayacağından ağacın tacı budama ile kontrol altında tutul-malıdır. Aksi takdirde verim ve yağ oranında düşüşler olabilir. Bu sis-temde sürüm olmadığından topra-ğın yapısı iyileşir, bitki kökleri daha iyi geliştiğinden düşük yağışlardan daha iyi yararlanır.

Azaltılmış Toprak İşleme: Top-rak işleme minimuma indirilmiştir. Sıra araları 5-10 cm derinliğinde yüzeysel olarak yılda 1-2 kez sü-rülür. Toprağı devirmeden işleyen kültivatör ve traktör kuyruk milin-den hareketli işleme makineleri kul-lanılmaktadır. Zeytin taç izdüşümü içerisindeki otlara ise ilaçlı mücade-le uygulanır. Yapılan araştırmalara göre azaltılmış toprak işlemesinin

yapıldığı bahçelerden elde edilen ürün geleneksel toprak işlemeyle elde edilen üründen daha fazla an-cak toprak işlemesiz uygulamadan daha düşük olduğu görülmüştür. Ayrıca toprak işlenmiş olduğundan yağışa bağlı toprak erozyonundan etkilenmektedir. Ancak etkilenme geleneksel toprak işlemeden daha düşüktür.

Bitki örtülü toprak işlemesiz uygulama: Bu uygulamada belli özelliklere sahip bitki örtüsü oluş-turulur. Bölgemiz için buğdaygil örtü bitkileri (ayrık cinsleri, yumak cinsleri, İtalyan çimi, lolium, kö-pekdişi grubu, festuka. vb.) bakla-giller (fiğ, üçgül vb.) belli oranlarda karıştırılarak ekilebilir. Örtü bitki-sinin yeşil aksamı kış sonuna kadar toprağı korumalı, biçildikten sonra sonbahara kadar toprak yüzeyinde bırakılarak malç görevi görmesi sağ-lanmalıdır. Böylece hem toprağın nemi korunmuş olur, hem de eroz-yon önlenir. Yüksek boylu bahçeler-de biçme işlemi koyun otlatılarak da yapılabilir. Bu uygulama yıllık yağış miktarının en az 400-500 mm. olan bölgelerde başarıyla kullanılmakta-dır. Bitki örtüsü sayesinde yağmur suları akıp gitmeden, daha yavaş ama uzun süreli toprağa emilimi sağlanır. Böylece yağmurdan mak-simum yararlanılır, yeraltı sularının beslenmesi sağlanır ve erozyon ön-lenir. Bitki örtülü uygulamada örtü bitkileri yabancı otların kontrolünü, toprak neminin korunmasını toprak altı ve toprak üstü doğal dengenin

kurulmasını sağlar. Yapılan araş-tırmalarda örtülü toprak işlemede erozyonun önlenmesi, suyun in-filtrasyonu, topraktaki karbon-azot konsantrasyonu ve verim bakımın-dan diğer toprak işleme yöntemleri ile karşılaştırıldığında en iyi uygula-ma şekli olduğu görülmüştür.

Zeytinliklerde Su HasadıYağmur sularının belli bir havzada veya bir noktada toplanarak birik-tirilmesini ya da toprağa yayılarak sızmasını, dolayısıyla yer altı suları-nın beslenmesini sağlayan işleme su hasadı denir. Aslında tarımsal üre-timde toprak muhafaza yöntemleri ile su hasadı yöntemleri birbirini destekler.

Dünyada su hasadı çok eski dö-nemlerden beri farklı şekillerde ya-pılmaktadır. Yöremizde sıkça rast-ladığımız sarnıçlar buna en güzel örneklerden biridir. Meyilli araziler-de teraslama işlemleri de su hasadı yöntemlerindendir. Birçok kuruluş birçok ülkede su erozyonunu ön-lemede ve çölleşme ile mücadelede su hasadı yöntemlerini kullanmak-tadırlar.

Su hasadı genel olarak*Su kaynaklarının olmadığı alanlar-da verimliliği arttırmak*Hayvanların içme suyu temin et-mek*Evsel su ihtiyacını karşılamak*Erozyonla mücadele etmek*Çölleşme ile mücadele amacıyla uygulanmaktadır.

15[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Zeytinlik alanlarımızın büyük ço-ğunluğunda yağışa bağlı yetiştirici-lik yapıldığından zeytin yetiştiricili-ğinin yapıldığı yarı kurak ve kurak bölgelerde yağışların tutulmasında su hasadı yöntemleri uygulanabi-lir. Bu nedenle özellikle zeytin üre-ticilerimizin erozyonu önleyen ve suyun toprakta birikimini sağlayan su hasadı yöntemlerini uygulaması gerekir.

Dünyada uygulanan su hasadı yön-temleri farklı olduğu gibi sınıflan-dırma ve isimlendirme de yöresel olarak değişebilmektedir. Genel olarak su hasadını üç grup altında inceleyebiliriz.1- Çatı yüzeyinden hasat2- Mikrohavza su hasadı3- Makro havza su hasadı

Çatı Yüzeyinden HasatÇatı yüzeyine düşen yağışın toprak yüzeyindeki veya yeraltındaki depo-da toplanmasıdır. Suyun toplandığı depolar beton, çelik veya fiberg-las gibi farklı malzemeden olabilir. Daha çok evsel ve hayvanların su ihtiyacı için kullanılmaktadır.

Mikro Havza Su HasadıBitkisel üretim için en çok kullanı-lan yöntem mikro havza su hasadı-dır. Bu yöntemde toprak yüzeyinde oluşan yüzey akışının tarım yapılan alanın belli bölgelerinde birikmesi sağlanır. Bu amaçla çukurlar, kon-tur kuşakları, teraslama (Cep veya seki teraslar), sıra arası su hasadı gibi yöntemler kullanılmaktadır. Arazinin eğimi, toprağın yapısı, ya-ğış miktarı ve yetiştirilen ürün gibi faktörler dikkate alınarak bir veya birkaç yöntem birden seçilir. Çöl-leşme ile mücadelede ve meralarda da en fazla kullanılan yöntemdir. Makro Havza Su HasadıToprak yüzey akışının ekim alanı dışında büyük bir havzada topla-narak biriktirilmesidir. Çoğunlukla su toprakta biriktirilir ve fazla su uzaklaştırılır. Makro havza su ha-sadı tekniklerinde kullanılan yön-temler küçük göletler, geniş yarım daire setler, trapez setler, taş setler, geçirgen kaya barajları, taşkın ha-sadı ve su saptırma kanalları olarak sınıflandırılabiliriz. Bu yöntemle ani taşkınların ve aşırı yağışların açtığı zarar da azaltılarak bitkiler için ge-

rekli toprak nemi ve yer altı suyu-nun beslenmesi sağlanır.Zeytinlik alanlarda su hasadı yöntemini seçer-ken öncelikle arazinin fiziki yapısı (Eğim, engebelik durum, vs), top-rak özellikleri (Geçirgenlik, toprak derinliği, vs), bölgenin yıllık yağış miktarı, yağmur sularının akış ala-nı incelenmelidir. Amaç suyun eğim doğrultusunda yavaşça hareket et-mesi için suyun akışının engellen-mesi, böylece fazla miktarda suyun toprağa sızmasını sağlamaktır. Böl-gemizin eğimli zeytinlik alanlarında genel olarak mikro havza su hasa-dı yöntemlerinden biri veya birkaçı uygulanabilir.

Teraslama: Meyilli arazilerde yapı-lan teraslama işlemlerinin yapılması yağmur sularının infiltrasyonunu sağladığı ve erozyonu önlediğinden ağaçların daha sağlıklı gelişmele-rini sağlar. Yıllık yağış miktarının 760 mm.den az olduğu alanlarda düz teras, fazla olduğu alanlarda ise eğimli teraslar yapılmalıdır. Eğimli teraslarda eğim % 0,25 veya daha fazla olacak şekilde ters yöne verilir. Teraslama yapılan toprağın geçir-genliği iyi ise yağmur sularının top-

16 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

rak tarafından emilmesini sağlamak amacıyla iki ucu kapalı teras, ge-çirgenlik az ise fazla suyun köklere zarar vermesi önlemek için iki ucu açık teras yapılır.

Kontur Bant: Teraslamanın yapıla-madığı durumlarda kontur bantları oluşturulabilir. Kontur bant eğime dik olacak şekilde 2-3 metre ara-lıklarla normal pulluk veya diskli pulluk ile 15-20 cm. derinlikte tes-viye eğrilerine paralel sürülmesi ve toprağın eğim yönüne doğru aşağı tarafa yığılmasıdır. Yığılan toprağın bozulmaması için buğday ve bakla-gil yem bitkileri tohumları ile aşıla-ma yapılabilir.

Karık Açma: Traktörle çekilen karık açma makineleri ile 2-5 met-re aralıklarla 15-25 cm derinliğin-de meyile dik karıklar açılabilir. Bu yöntemde de kontur bantta ol-duğu gibi kanalların bozulmaması için sırtlara yem bitkileri ekilebi-lir.

Taş toplama ve sekileme: Taş yoğunluğunun fazla olduğu arazi-lerde 30-35 cm. çapından küçük taşlar tesviye eğrilerine paralel 30-35 cm. yüksekliğinde ve ge-nişliğinde istiflenerek yüzey akı-şının ve toprak kaybının kontrol edilmesi sağlanır. Arazi içerisinde yağmur sularının akış alanı içeri-

sinde oyuntular, sel yarıntılarının önüne üst bölümden itibaren alta doğru kademeli olarak bentler oluşturarak suyun akış hızı kesil-melidir. Suyun toprak tarafından daha fazla infiltre edilmesi ve yer altı sularının beslenmesi için akı-şın başladığı noktaya küçük bir gölet yapılabilir. Kanaatimce bölgemizde su hasadı ve alternatif toprak işleme yön-temlerinin en iyi uygulanacağı ve başarılı olacağı ürünlerden biri zeytindir. Üreticilerimizin bu yön-temleri bölgemizdeki badem ve antepfıstığı bahçeleri için de uy-gulamalarını öneririm.

17[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Muğla İl Gıda, Tarım ve Hay-vancılık Müdürlüğü tara-fından yürütülen alternatif

ürün çalışmaları kapsamında Merkeze İlçe’ye bağlı Yeşilyurt Beldesi’nde altın çilek üretimine başlandı. Demonstra-tif amaçlı çalışmayla Yasemin Kırtaş, Hüseyin Özbayır ve Mustafa Deniz adlı çiftçilerin ürettiği ürün, tarla gü-nüyle tanıtıldı.

Tarla gününe, İl Müdür Yardımcısı Muhammed Sevinç, Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürü Musta-fa Yeşilkaya, Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürü Gökhan Karaca, İdari ve Mali İşler Şube Müdürü Ta-mer Poyraz, Yeşilyurt Belediye Baş-

kanı Mehmet Güven, teknik personel ile çok sayıda üretici katıldı. 3 fark-lı çeşit ile yapılan üretim çalışmaları kapsamında Mayıs ayında 1800 adet fide ücretsiz olarak dağıtılmış, toprak tahlili sonucunda uygun bir gübrele-me programıyla damla sulama sistemi kullanılmıştır. Ağustos ayından itiba-ren ürün hasadına başlanmıştır.

Ülkemizde bazı bölgelerde doğal ola-rak bulunan ve “Pelerinli Bektaşi Üzü-mü, Kaz Üzümü’’ yanında Altın Çilek adıyla da bilinen Physalis bitkisinin, 70’in üzerinde türünün olduğu sanılı-yor. Bitki, Gooseberry, Güvey Feneri, ve Yer Kirazı olarak da adlandırılıyor. Son yıllarda ülkemizde üretimi artan

Altın Çilek’in, doğal olarak yetişen türleri ilaç sanayinde kullanılıyor. Ayrıca bol aroma ve mayhoş tadın-dan dolayı meyvesinden pastacılık ve marmelat yapımında yararlanılıyor. Bunun yanında taze olarak tüketilebi-leceği gibi meyve salatalarında, tatlı-larda kullanılabiliyor. Demonstrasyon kapsamında 3 farklı çeşitten denenmiş taze olarak tüke-tilebilen Physalis Peruviana türünün veriminin yüksek, bölgemize adaptas-yonunun uygun olduğu gözlenmiştir. Altın Çilek, çok yıllık bir bitki olması sebebi ile bölgemize kış şartları koşu-larına dayanımının gözlenmesine de-vam edilmektedir.

Altın çilekAltın çilektarla günütarla günü

18 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

19[Ekim 2011] Tarım & Gıda

“Son 10 yılın en hızlı gelişen sektörü

su ürünleridir’’Muğla Kültür Balıkçıları Derneği Başkanı İhsan Bozan, son dönemlerde Avrupalı üreticilerin ekonomik krizle boğuşmaları nedeniyle üretim taleplerinin ülkemize kaydığını, artık ihracatta ülke sınırının kalmadığını, Türk balığının her yerde talep bulduğunu dile getiriyor.

Muğla Kültür Balıkçıları Der-neği Genel Başkanı İhsan Bozan’a göre, son 10 yılın

en hızla gelişen sektörü, su ürünle-ri. Son dönemde Avrupalı üretici-lerin ekonomik krizle boğuşmaları, üretim taleplerini ülkeye kaydırır-ken, Türk balığının artık her yerde talep bulduğunu belirtiyor. Bozan, devletten en büyük beklentilerinin, yeni üretim alanlarının belirlenerek, üretime açılması, bunlarla ilgili bü-rokratik sürecin hızlandırılması ol-duğunu söylüyor.

•Derneğiniz hakkında kısa bir bilgi alabilir miyiz?BOZAN: Muğla Kültür Balıkçıla-rı Derneği, yaklaşık 12-13 yıldır faaliyet göstermektedir ve ben de

son 5-6 yıldır yönetim kurulu baş-kanlığı görevini yürütmekteyim. Bundan önce de epeyce bir sürede başkan yardımcılığı yaptım. Der-neğimiz bu sektörde gerçekten faal olan, özellikle deniz kültür balıkçı-lığı ile iştigal eden büyük firmaları-mızın üyesi olduğu, yaşayan, sözü dinlenen tek dernektir. Tüm sivil toplum kuruluşlarında olduğu gibi amacımız; öncelikle sektörün ortak sorunlarını, yapılması gereken yatı-rımların gerçekleştirilmesini sağla-maktır.

•Kültür balıkçılığının dünyaki genel konumu nedir?BOZAN: İnsan gelişiminde her tür-lü et, süt, buğday gibi tüm tarım ürünlerine ihtiyaç vardır. Ancak

bütün bu gıda ihtiyaç kalemlerinin içinde insan biyolojisine en fazla katkıda bulunabilecek, en sağlıklı besin, su ürünleri ve balıktır. Beyni-mizin ihtiyacı olan omega3 en fazla balıkta mevcuttur. Yanlış hatırla-mıyorsam 2008 yılı verilerine göre, dünyadaki toplam 140 milyon ton su ürünleri hasadının 50 milyon tonu kültür yoluyla gerçekleştiril-miştir. Bu da şunu gösteriyor ki, denizlerde ve vahşi yaşamda potan-siyel balık miktarının düşmesi, ih-tiyacı karşılamak için kültür balık-çılığı mecburiyetini doğurmaktadır. Mevcut üretimle şimdilik insanların ihtiyacı olan bu besini karşılamak mümkün değildir. Bu nedenle son 10 yılın en hızlı gelişen sektörü, su ürünleridir.

20 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

•Ülkemizin kültür ba-lıkçılığında geldiği nok-ta nedir?BOZAN: Yıllardan beri Türkiye’nin AB ülkele-rine ihraç edebildiği tek hayvansal ürün, balıktır. Ne kırmızı et, ne tavuk, ne süt, ne de peynir gibi ürünleri ihraç edebildik ve halen de yapama-maktayız. Bu da bizim sektörümüze büyük bir sorumluluk yüklemek-tedir. AB kontrol heyeti periyodik olarak işlet-meleri kontrol etmek-tedir. Aynı zamanda bakanlığımızı da denet-lemekteler. Bakanlık her ay işletmelerden numuneler alıyor, analize gönderiyor, analiz sonuçla-rını alıp sağlık sertifikasının ekine koyuyor.

Eğer bir sorun bulurlarsa işletmenin ruhsatını askıya alıyor. Bu da be-raberinde hijyen ve teknoloji bakı-mından Avrupa düzeyinde ve hatta daha ileri düzeylerde işletmelerin oluşmasına sebep olmuştur. 2008 yılından sonra üretim alanlarının açığa taşınmasıyla sektör artık bü-yük yatırım gerektiren bir sektör haline geldi. Bugün bir mooring sistemi, otomatik yemleme sistemi olan bir işletmenin toplam yatırım maliyeti 2-2.5 milyon euro civarın-dadır. Dolayısı ile bu işe bu kadar para yatırmış işletmelerin bu işi bi-linçli ve profesyonel yapmama gibi bir lüksü yoktur.

Ülkemizin değişik su kaynakları-nın da üretime açılması ve sektö-rün daha yaygın bir hale getirilmesi için uzun süredir ciddi çalışmalar yürütülmektedir. Son dönemler-de Avrupalı üreticilerin ekonomik krizle boğuşmalarından dolayı, üretim talepleri ülkemize kaymak-tadır. Bundan 5-6 yıl öncesine ka-dar Avrupa’nın en büyük üreticisi Yunanistan’dı ve o zamanlar bizden en az 5 kat daha fazla üreten ülke, önümüzdeki yıl bizim gerimize düşecektir. Bu bir birleşik kaplar teorisi gibidir, toplam kaplardaki miktar aynı ama Yunanistan daha az

ürettikçe biz daha fazla üreteceğiz, İspanya da az ürettikçe biz onun payını da alacağız. Geçmişte sadece Avrupa’ya ihracat yapıyorduk ama son zamanlarda özellikle Rusya ve Ortadoğu çok ciddi bir potansiyel. Artık ülke sınırı kalmadı diyebili-riz. Amerika’dan Kanada’ya, Hong Kong’dan Singapur’a kadar balık gönderiyoruz. Kimine 300 kg. kimi-ne 300 ton. Genel olarak Türk balığı artık her yerde talep buluyor.

• Muğla’nın üretimdeki payı ne-dir? Neden Muğla?BOZAN: Türkiye’de üretilen kültür balıklarının çupra, levrek ve deniz kültür balığının % 65-70’i Muğla bölgesinde yetiştirilmektedir. Top-lam yıllık üretime baktığımızda yak-laşık 80 bin ton civarındadır ve bu-nun büyük bir bölümü bölgemizde üretilmektedir. Neden Muğla dedi-ğimizde de bunun iki sebebi vardır. İlk sebebi, bu balıkların zaten bu do-ğanın balıkları olması. İkinci sebebi de bölgemizde sanayi kirliliği yoktur ve sanayi kirliliğinin olmadığı bölge-lerde balıkta ağır metal, diğer kalıntı bırakacak, sorun yaratacak birikim-lerin olması mümkün değildir. Do-layısı ile işletmelerde kirlilikten uzak durmak için bu bölgede üretim yap-mayı tercih etmişlerdir.

•Üreticiler olarak bölgede çekti-ğiniz sıkıntılar nelerdir?BOZAN: Uzun süredir dile ge-tirdiğimiz en büyük sorunumuz, yükleme iskelemizin olmayışıdır.

Binlerce ton balığı, yüz-lerce insanı, binlerce ton yemi açıkta bulunan üre-tim alanlarına taşımak gerekmektedir. Dernek olarak bunu çözmek için yeni bir şirket oluştur-duk, özellikle bürokrasi önümüzü açarsa muhte-melen 1-2 yıl içerisinde Güllük’te bir iskele yap-mayı planlıyoruz. Şöyle bir sitemde bulunmak isteriz; geçenlerde Akde-niz bölgesindeydik, gör-dük ki, değişik yerlerde içinde hiç teknesi olma-yan veya birkaç tekne için muhteşem barınak-lar yapılmış. Biz burada

bir sektörüz ve toplasanız bütün balıkçılar kadar ciromuz vardır. Normalde bizlere de böyle bir des-tek yapılmasını isteriz.

Ancak biz kendi paramızla yapaca-ğız dediğimiz halde bunca zaman-dır bize bir yer gösterilmedi. Ülke ekonomisine büyük girdisi olan bu sektörün neden desteklenmediğini anlamış değiliz. Yıllar önce birileri tarafından kaçak olarak yapılmış, yıkık dökük bir iskeleyi kullanı-yoruz ve bunun da yıkılması söz konusu. Bu bölge potansiyeli olma-dığı halde turizm alanı içinde kal-dı, sanırım yakında bizi oraya da almazlar. Bizler ne yapacağız diye kara kara düşünüyoruz.

•Sektör adına gelecekle ilgili beklentileriniz nelerdir?BOZAN: Öncelikle devletimizden en büyük beklentimiz, yeni üretim alanlarının belirlenmesi, üretime açılması ve bunlarla ilgili bürokratik sürecin hızlandırılması; ‘Şu alanlar-da, şu standartlarda üretim yapıla-caktır’ denmesi. Biz bir katma değer yaratacağız, çalışacağız, üreteceğiz ve istihdam yaratacağız. Devletimi-zin bu konularda bize yardımcı ol-masını, desteklemesini bekliyoruz. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığı bünyesinde Su Ürünleri Genel Müdürlüğü oluşturuldu, su ürünleri kanunun da bir an önce meclisten geçmesi halinde sektörün önünün daha da açılacağına inanıyoruz.

21[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Ağaç kütüklerinde kayın man-tarı üretimi için ceviz, kavak, boya ağacı, çınar, gürgen,

meşe, kızılağaç, tellikavak, ıhlamur, söğüt gibi ağaçların kütüklerin-

den yaralanılır. Kayın mantarı üretimi için çam ağaçları

tercih edilmemelidir. Tercihen yeni kesil-miş, nemini kaybet-memiş çam ağacı dışındaki ağaç kü-tükleri kullanılma-

lıdır. Ama daha önceden kesilmiş ağaç kütükleri de ağaçların su dolu havuzlarda nemi-ni alması sağlana-

rak kullanılabilir.

Önce 30-40 cm. uzunlu-ğunda 15-20 cm. çapından büyük kütüklerin üstünden 7-8 cm. kalın-lığında kapak parça kesilerek çıka-rılır. Kesilen yüzeyin üzerinde odun motoru ile kanallar (yivler) açılır ve buraya misel ekimi yapılarak, daha önce çıkartılan kapak üzerine örtü-

lerek 5-6 adet çivi ile çakılır. Daha sonra kütük gövdesinde 2-3 cm. çapında 5-6 cm. derinliğinde ve 5-6 adetten az olmamak üzere matkap-larla delikler açılır. Burada dikkat edilmesi gereken konu, kütüğün diğer ucunun toprağa gömülecek olması nedeniyle 4-5 cm’lik bölü-müne delik açılmamasıdır. Açılan deliklere misel ekimi yapılarak, de-liklerin üzeri eritilmiş bal mumu ile kaplanır. Ekim işlemi tamamlanan kütüklere plastik malzeme ile nemi-ni ve ortamda oluşan karbondiok-sit gazı ile miselin sarması sağlanır. Bir süre sonra miseller kütük kesim yüzeyinde beyazlıklar halinde gö-rülmeye başlar. Bu aşamadan son-ra verim almak için misel sıcaklı-ğı 20-25 oC olmalıdır. 20 oC’nin altında misel gelişimi zayıf olmakta, 32 oC’nin üzerinde ise ölmektedir. İdeal ortam sıcaklığı 24 oC’dir. Op-timum hava nispi nemi ise % 80-90, mantar oluşturma devresinde ise % 70-80 olmalıdır. Misel sarması sağlanan kütükler depolarda, ağaç altlarında veya dışarıda oluşturula-cak ortamlarda üretilebilir.

ÜNAL YILMAZTekniker

Kütükte kayın mantarı üretimi

22 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Muğla’da tütüne alternatif ürün ye-tiştirilmesi çalışmaları kapsamında nisan ayında ağaç kütüklerinde mi-sel ekiminin ardından mantar ürünü alınmaya başlandı. Hastalık ve za-rarlılara karşı dayanıklı, bakım mas-rafları düşük olan kayın mantarları, içerdiği besin maddelerinin yüksek-liği ve piyasalardaki getirisi ile üre-ticilerin gözdesi oldu. Konuyla ilgili bilgi veren Muğla İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Ahmet Dallı, çalışmalarda çiftçilerin arazilerinde bulunan ve verimden düştüğü be-lirlenen 2 bin 500 adet ceviz, kavak, meşe, söğüt ve Kanada kavağı ağaç-larından yararlandıklarını ifade ede-rek, şunları kaydetti:

“5 ay önce misel ekimi yapılan ürün-lerden az da olsa ürün almıştık. Muğla’da mantar mevsiminin başla-ması ile birlikte ağaç kütüklerinde misel ekimi yapılan kütüklerden yo-ğun mantar çıkışları başladı. Teknik ekibimizle birlikte yaptığımız ince-lemelerimizde, kütüklerde üretilen mantarların saman üzerinde üretilen mantarlara göre daha ağır, daha lez-zetli, sulu ve göz alıcı olduklarını tes-pit ettik”

Kayın mantarı yetiştiriciliğine elve-rişli köylerde yapılan çalışmalarda, mantar üretim maliyetlerinin düşük

olması ve büyük arazilere gerek du-yulmadan yapılması sebebiyle ilginin her geçen gün arttığını belirten Dallı, üreticilerin kütüklerden elde ettikle-ri ilk ürünlerin satışa sunulduğunu bildirdi. Yapılan deneme üretiminin ardından sonuçların olumlu çıkma-sıyla birlikte bu yıl üreticileri kayın mantarına yönlendirdiklerini anlatan Dallı, şöyle devam etti:

“Hem verim olarak hem de pazar yönüyle şu anda üreticilerimizin ol-dukça memnun olduğu bir durum ortaya çıktı. Üreticilerimiz kısa süre içerisinde kendilerini memnun ede-cek bir gelir getirisine sahip oldu. Üreticilerimize destek olmak ama-cıyla Muğla pazarında, ‘Kontrol sü-recinden geçirilmiştir’ diye ibare bırakarak, stantta satış yaptırıyoruz. Çünkü bu mantar daha önce vatan-daşlarımızın görmediği, duymadığı bir mantar türüydü. Bu süreçte de üreticilerimizi destekleyerek, onların pazar problemlerine çözüm getirme-ye gayret etik.’’

Dokuzçam Köyü Koope-ratif Başkanı Murat Gün-düz ise kendisinin de kütükte mantar yetişti-riciliği yaptığını belir-terek, “Köyde mantar üretimine başlayan

üreticilerimiz ilk mahsullerden ol-dukça yüksek ürün aldı. İlginin de fazla olmasıyla birlikte köy halkı ar-tık yavaş yavaş kütükte mantar üret-meye başladı. Lezzetli ve protein içeriği yüksek olan bu mantar, kal-siyum, fosfor, potasyum, demir ve bakır yönünden zengin. Şeker, kalp ve damar hastalıklarının düşmanı. Ayrıca bağışıklık sistemini güçlen-diriyor’’ diye konuştu.

Kütükte mantar yetiştiren Zeliha Be-dir ise ağaç kütüklerine her gün üç defa su verdiğini ifade ederek, man-tarın lezzetini ‘tavuk kanadı’nın tadı-na benzetti. Bedir, birçok yere sipariş gönderdiğini vurgulayarak, önümüz-deki yıllarda üretimi artıracaklarını kaydetti.

Yetkililere te-şekkür eden Bedir, “Onla-rın sayesinde köyümüzde yeni bir iş sa-hası oluştu’’

dedi.

Muğla İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Dallı: “Maliyeti düşük ve büyük arazilere gerek olmadan yapılan kayın mantarı üretimine ilgi sürekli artıyor”

Kayın mantarı, üreticinin gözdesi oldu

Ahmet DallıMuğla İl Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü

23[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Karlı bir gübreleme, bitkinin isteği olan gübrenin cinsini ve miktarını bi-lerek, bu gübreleri en uygun zaman-da ve şekilde toprağa uygulamakla yapılabilir. Burada önemli olan bir nokta da gübreye en az parayı vere-rek, en fazla ve kaliteli ürünün nasıl yetiştirileceğini bilmektir. En ka-zançlı gübrelemeyi yapabilmek için öncelikle topraktaki besin maddele-ri miktarının bilinmesi ve bitkinizin ihtiyacı olan miktardaki gübrelerin toprağınıza verilmesi gerekir.

Toprak örneklerinin alım zamanı için ekim veya dikimden en az 1 ay önce analiz raporunun elimizde olacak şe-kilde ayarlanması faydalı olacaktır. Değişik tarlalardan alınan topraklar, farklı miktarlarda bitki besin madde-si içerdiğinden her tarladan ayrı top-rak örneği alınmalıdır. Zira aynı arazi içerisinde bile değişik özellikler gös-teren kısımlar bulunabilir. Aynı ara-zinin toprağının bir kısmı açık renkli, diğer bir kısmı koyu renkli olabilir. Bu renk farklılığı organik madde, de-mir gibi birçok toprak özelliklerinin farklı olmasından kaynaklanabilir. Yine arazinin bir kısmı düz, diğer bir

kısmı eğimli olabilir. Buna bağlı ola-rak da düz kısımlarda toprak kalınlı-ğı daha fazla, eğimli olan kısımlarda ise daha azdır. Bu nedenle eğer arazi içerisinde farklı özellikler gösteren yer yer eğimli, erozyona uğramış, taşlı, bozuk drenajlı, tuzlu, değişik ürünlerin tarımına ayrılmış yerler varsa bu kısımlardan ayrı toprak ör-nekleri alınmalıdır. Toprak örnekle-ri, bahçenin genel durumuna göre, S.U, zig-zag (W) şeklinde dolaşılarak ve 20-40 da. büyüklükteki homojen bahçenin 10-15 yerinden alınan ör-nekler karıştırılmak sureti ile karma şeklinde alınmalıdır. Bahçenin 0-20 cm, 20-40 cm, 40-60 cm derinlikten örnek almakla birlikte, gerekli gö-rülürse 60-90 cm. veya 90-120 cm. derinliklerden de toprak örneği alı-nabilir. Örneklerin alınmasında bel, toprak burgusu ve toprak sondası gibi aletler kullanılır. Ayrıca toprak örneklerini karıştırmak için bir kaba (kova, leğen, geniş bir naylon veya çuval parçası), etiket ve bilgi formu ile temiz bir naylon veya bez torbaya ihtiyaç vardır. Bu malzemeleri kul-lanmadan önce küreğin iyice temiz-lenmiş ve üzerinde başka artıkların

kalmamış olması gerekir. Toprak örneklerini koyup laboratuara ana-lize göndereceğimiz torba ise 1-1,5 kg. kadar toprak alabilecek temiz bir naylon olabileceği gibi, aynı büyük-lükte yıkanmış çok iyi durulanmış ve temiz bir yerde kurutulmuş bez torba da olabilir.

Bahçede örneklerin ağaç tacı izdüşü-münden alınmasına dikkat edilmeli, ağaç köklerinden çok uzakta olan boş alanlar tercih edilmemelidir. Bu şekilde belirlenen diğer noktalardan da örnek alınır, aynı derinliğe ait topraklar derinliklerine göre farklı bir plastik kovada biriktirilir. Örnek içindeki taş, bitki artıkları temizlenir ve her kovadaki toprak kendi içinde iyice karıştırılır, yaklaşık 1-1,5 kg. kadarı naylon veya bez torbaya ko-nur. İki adet etikete kurşun kalem ile il, ilçe, köy, mevki, adı-soyadı, toprak derinliği, örnek tarihi, yetiş-tirilecek bitki, arazinin alanı, sula-nıp sulanmadığı, gübre kullanıldı ise miktarı ve çeşidi gibi bilgiler yazıla-rak, biri torbanın içine atılır, diğeri ağzına bağlanır, en kısa zamanda la-boratuara ulaştırılır.

En kazançlı gübrelemeyi yapabilmek için topraktaki besin maddeleri miktarının bilinmesi ve bitkinizin ihtiyacı olduğu kadar gübrenin toprağınıza verilmesi gerekir.

Narenciyede toprak ve yaprak analizi

ALİME YILDIRIMMühendis

24 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

LabEN Zirai Analiz Laboratuvarı Zeytinlik Mah. 2822 Sok. No:2 Altınyol Arsa Koop. Altınova / ANTALYA

Tel. +90(242) 340 60 94 (Pbx) Fax. +90(242) 340 56 56 Web. www.laben.com.tr Mail. [email protected]

25[Ekim 2011] Tarım & Gıda

LabEN Zirai Analiz Laboratuvarı Zeytinlik Mah. 2822 Sok. No:2 Altınyol Arsa Koop. Altınova / ANTALYA

Tel. +90(242) 340 60 94 (Pbx) Fax. +90(242) 340 56 56 Web. www.laben.com.tr Mail. [email protected]

Türkiye’de ipekböceği ve ipekçi-liğin genel durumunun değer-

lendirildiği ve bir sonraki yılda ne gibi faaliyetlerin yapılacağı konusu-nun en üst düzeyde karara bağlan-dığı toplantıya, bu sene Köyceğiz ev sahipliği yaptı.

İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Mü-dürlüğünün bu konudaki üstün ve

dikkat çekici çalışmaları nedeniy-le organizasyonun bu ilçede yapıl-dığı belirtilen İpekböcekçiliği ve İpekçilik Mili Komite toplantısına, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığı adına Hayvancılık Genel Müdür Yardımcısı Dr. İbrahim Özcan, Köy-ceğiz Kaymakamı Yücel Gemici, An-kara Üniversitesinden Komite Baş-kanı Prf. Dr. Çetin Fıratlı, Muğla İl

Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Ahmet Dallı, Bursa İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü yetkilileri, KOZABİRLİK Genel Müdürü İsmail Aydın, Türkiye Ziraat Odaları adı-na Levent Genç, TOBB Milli Komite raportörü Perviz Özdündar, Ödemiş Kent Konseyi adına Mehmet İrfan ve Gülfer Keskin, Uludağ Üniversi-tesinden Prof. Dr.Ümran Şahan, il-

İpekböcekçiliğinde Gözler Köyceğiz’deydiİpekböcekçiliği ve İpekçilik Milli Komitesi, Köyceğiz’de toplanırken, gelecek yıla ilişkin faaliyetler üst düzeyde karara bağlandı.

26 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

çede bulunan kurum amirleri, yöre halkı, ipekböceği üreticileri ile ipek tüccarları katıldı.

İlginin yüksek olduğu toplantıda açılış konuşmasını yapan Gıda Ta-rım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Enver Aydın, çiftçilerin eğitimi ve yeni gelir kaynakları temini çalış-maları çerçevesinde ilçede ilk olarak 2008 yılında çalışma başlatıldığını, 2009 yılında 10 kişi ile üretime ge-çildiğini, 2011 yılında ise çalışma-lar yoğunlaştırılarak üretimin 4.200 kilograma çıkarıldığını bildirdi. Aydın, “Köyceğiz için önemli bir istihdam sağlayacak bu faaliyet-ler yanında ilçemizde narenciye ile beraber çeşitli süs bitkileri, kekik, defne ve katalan gibi tıbbi bitkilerin üretim ve alanı ve tesisleri mevcut-tur. İlçemiz her ne kadar turizm yeri olmasına rağmen görüleceği gibi tam bir tarım bölgesidir. Müdürlük olarak İlçemizdeki bu tarım çeşitli-liğini yeterli bulmak yerine sürekli bir arayış içerisinde olduk. İpekbö-cekçiliğindeki gelişmeler bunun bir sonucudur’’ dedi.

Muğla Sanayi ve Ticaret Odası adına söz alan Hüdai Örnek ise toplantı-nın yöreye ekonomik ve sosyal açı-dan katkı sağlamasını diledi.

Köyceğiz Belediye Başkanı Salih Er-

bay ise “Kozabirlik’in böyle bir giri-şimi özel sektörün her zaman önde gittiğinin bir göstergesi olsa gerek. Bu arada yöremizin sembolü olan narenciyede sorunlarımızı dile getir-memiz gerekiyor. Kalite ve üretimde Antalya’yı geçmek üzereyiz’’ dedi.

Köyceğiz Kaymakamı Yücel Gemici de, emeği geçenlere teşekkür ede-rek, toplantının verimli geçmesi te-mennisinde bulundu.

İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Mü-dürü Ahmet Dallı ise çalışmalar hakkında bilgi verirken, şunları kaydetti: “Bakanlığımız da ipekbö-cekçiliğine önemli destekler veriyor. Bu çalışmalar beklentilerin ötesinde verimli bir şekilde devam ediyor. Bunun sonucunda 1 kutudan 30-35 kg. ürün alarak Türkiye ortalama-sının üstüne çıktık. İlimizin % 68’i ormanlık alan. Tarım alanları da kısıtlı durumdadır. Bu yüzden üre-ticilerimize alternatif ürünler sun-mak için böyle bir faaliyet yürüttük. Ümit ediyorum ki, önümüzdeki yıl-larda mevcut üretim 10-11 tonlara çıkacaktır. Bu suretle ülkemizde Bursa’dan sonra ipekböcekçiliğinde markalaşmış bir il olacağız.’’

Gıda Tarım ve Hayvancılık Ba-kanlığı Hayvancılık Genel Müdür Yardımcısı Dr. İbrahim Özcan da,

Türkiye nüfusunun yüzde 25’inin kırsal kesimde yaşadığını, AB orta-lamasına bakıldığı zaman bu oranın Almanya’da yüzde 3.5, Hollanda’da yüzde 3, Amerika’da yüzde 1.4 ol-duğunu bildirdi. Özcan, “Tarımsal nüfusun bilhassa orman köylüsü nüfusunun milli gelirdeki payı çok düşük. Ama son yıllardaki gelişme-ler göz önünde bulundurulduğunda bin dolardan 3 bin-3 bin 500 dolara çıktığı da bir gerçek’’ dedi.

2002 yılında Türk tarımının dünya-da 11’nci sırada iken 2009 yılında 7’ci sıraya yükseldiğine işaret eden Özcan, şunları söyledi: “Tarımsal gayri safi milli hasılamız bundan 10 yıl önce 23.7 milyar dolar iken, bugün 62.8 milyar dolara çıktı. Ge-nel ihracatımız 32 milyar dolar iken 115 milyar dolara çıktı. Hedef 500 milyar dolar. Bundan 10 yıl önce 161 ülkeye tarımsal üretim ihracatı yapıyorduk. Şimdi 180 ülkeye ihra-cat yapabiliyoruz. Bu ihracatı yapar-ken de Türk çiftçisi elbette kazanı-yor. Kalite yükseliyor. Ürün çeşidi artıyor. Bunlar çiftçimiz, bakanlı-ğımız, üniversitelerimiz, araştırma kurumları, sivil toplum örgütleriyle işbirliği ile yapılıyor.’’

Son 10 yılda tarımla ilgili 14 ka-nun çıkarıldığını, Türkiye’nin tarım ülkesi olmasına rağmen tarım ka-

Dr.İbrahim ÖZCANHayvancılık Gn.Md.Yrd.

Ahmet DALLIİl Müdürü

27[Ekim 2011] Tarım & Gıda

nununun ancak 2006 yılında çıka-rılabildiğini ifade eden Özcan, “Bu çok önemli bir icraattır. Artık tarım-cının, üreticinin, yetiştiricinin bir kanunu var. Her şey kanuna göre yapılıyor. Tarımsal desteklemelerde bu kanun çerçevesinde yürütülmek-tedir. Bu desteklemeler kapsamında yaklaşık 17 ana konuya destekleme verilmektedir. Bunlardan bir tanesi de ipek böcekçiliği desteklemesidir. Bir zamanlar 87 tonlara düşen ham koza üretimimiz 2011 yılında 150 tona kadar çıkmıştır. Bunu sizin ça-balarınızla başardık’’ diye konuştu.2002 yılında 2 bin 387 kişiye 99 bin 253 kilogram yaş koza için 560 bin 494 lira destekleme ödendiğine işa-ret eden Özcan, şöyle devam etti:

“2011 yılında 2 bin 623 kişiye 150 bin 646 kilogram için 3 milyon 187 bin 173 lira destekleme ödendi. Muğla’da ipek böcekçiliği ile ilgili gelişmeler gözümüzden kaçmıyor ve sizleri destelemek bizim asli gö-revimiz. Muğla ipek böcekçiliğinde-ki faaliyetler 2008 yılında başlamış ve o yıl 252 lira destek vermişiz. Bu sene de 101 bin 310 lira destek ver-mişiz. Önümüzdeki yıllarda da üre-timi artırdıkça, kaliteyi yükselttikçe bakanlığın destekleri devam edecek-

tir. Koza Birlik, Bölge Tarım Ofisleri, Tarım Müdürlüklerimiz, Odalar ve Borsalar Sanayi Birlikleri, üniversi-teler, sizlerin gayret ve çabalarınızla bizlerinde desteği ile ipek böcekçili-ğinde bu bölgenin daha iyi noktalara geleceğine inanıyorum.’’

Çalışmaları yürüten ve Komite Baş-kanı olan Prof. Dr. Çetin Fıratlı, bu süreçte emeği geçen kişi ve kuruluş-lara teşekkür etti.

Kozabirlik Genel Müdürü İsmail Aydın ise üretim çalışmalarını an-lattı ve 2011 yılı değerlendirmele-rinde bulundu. Daha sonra söz alan Koza Birlik Yönetim Kurulu Başkanı Adem Yılmaz ise Türkiye’de bu yıl 150 ton yaş koza üretimi gerçekleş-tirildiğini belirterek, şunları söyledi:

“2010 yılına göre yüzde 17’lik bir üretim artışı sağlandı. Üreticilere yapılan ödemelerde yaş koza bi-rinci sınıf fiyatları yüzde 30.5 ora-nında artırılarak, 18 liradan 29.5 liraya çıkarıldı. Ülkemizde ipek böcekçiliğini yaygınlaştırmak ama-cıyla yapılan çalışmalarda özellikle Ege Bölgesi’nde önemli bir potan-siyel görülmektedir. Bu potansiye-li değerlendirmek amacıyla Muğla,

Manisa ve İzmir bölgelerinde ça-lışmalar yapılmaktadır.’’ Muğla’da 2008 yılında başlayan çalışmaların devam ettiğini anlatan Yılmaz, “Bu-güne gelindiğinde yaklaşık 3 kat bir üretim artışı sağlandı. Muğla bölgesinde 2009 yılında 14 kişiyle başlayan yaş koza üretici sayımız 2011 yılında 176 üreticiye çıktı. Üreticilerimiz ilk yıllarda elde ettiği üründe 279 kilogramdan 4 bin 500 kilograma kadar çıktı. Bu üretimin önümüzdeki yıllarda yüzde 50 ar-tarak katlanacağını düşünüyorum’’ dedi.

Toplantıda ayrıca, Köyceğiz İlçe Müdürlüğünden Mehmet Acar, 3 yıllık çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Bursa İl Müdürlüğü yetkili-leri de, uygulanan proje ve yapılan çalışmaları anlattı. Ödemiş Kent Konseyi üyelerinin de renk kattığı toplantıda, üyeler ürettikleri ve iş-ledikleri ürünleri tanıttılar.

Toplantının kapanışında komite başkan ve üyeleri, Köyceğiz’den oldukça memnun kaldıklarını ve önümüzdeki yıllarda da ipekböcek-çiliği için Köyceğiz’i önemli üretim merkezi olarak gördüklerini ifade ettiler.

28 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

29[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Ula Çam Balı Festivali

Ula Bal Üreticileri Birliği ve kaymakamlık işbirliğiyle çam balının ülke genelinde

tanıtılması amacıyla bu yıl ilki dü-zenlenen 1. Ula Çam Balı Festivali, kapalı pazar yerinde yapıldı. Festi-vale, Muğla Vali Yardımcısı Ahmet Ali Barış, CHP Muğla milletvekil-leri Tolga Çandar ve Prof. Dr. Nu-rettin Demir, Ula Kaymakamı Erol Karaömeroğlu, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Ahmet Dallı, Akyaka Belediye Başkanı Ahmet Çalca, sivil toplum örgütlerinin başkanları ve temsilcileri ile yakla-şık 3 bin vatandaş katıldı.

Ula Bal Üreticileri Birliği Başka-nı Mustafa Muslu, ilçede balcılığı yine eski renkli günlerine döndür-meye çalıştıklarını belirterek, şun-ları kaydetti: “Dünyaca ünlü çam balını uluslararası alanda tanıtmayı amaçlıyoruz. Tüm arıcıların tek bir çatı altında toplanması ve ürüne ortak pazar yaratılması en büyük hedefimiz. Bu yıl ilkini düzenle-diğimiz bu festivali gelecek yıldan itibaren üç gün sürecek daha geniş

etkinliklere yaymayı planlıyoruz.” Ula Kaymakamı Erol Karaöme-roğlu ise “Bu festivalin dünyaca ünlü çam balı ile yöremizin ta-nıtımına olumlu katkılar sağla-yacağına inancım tam. 2010 yılı içinde Ula’da arıcılarımıza 480 bin lira desteklemede bulunduk.

Türkiye’de üretilen 2 bin ton bal peteğinin 700 tonu ilçemizde üre-tilmekte’’ dedi.

En iyi çam balı seçildiMuğlalı TRT Türk Halk Müziği Sa-natçısı Ahmet Günday’ın konseri ile renklenen festivalde, en iyi çam

Çam balının ülke genelinde tanıtılması amacıyla Muğla’nın Ula ilçesinde bu yıl ilki gerçekleştirilen ‘1. Ula Çam Balı Festivali’ renkli görüntülere sahne oldu.

30 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

balı seçildi. 42 üreticinin katıldığı yarışmanın jürisinde Muğla Üni-versitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Duman, Ula Ali Koçman Meslek Yüksek Okulu Öğretim Görevlisi Melih Türkmen, Gıda Mühendisi Levent Tunçel, arıcı Nail Yalçın ve emekli öğretmen Yusuf Şencebe görev yaptı. Çam ballarını görüntü, tat ve kıvamına göre değerlendiren jüri üyeleri, en iyi balı belirlerken zorlandı. Jürinin uzun süren değerlendirme-si sonunda Mustafa Işıloğlu’nun balı üçüncü, Adem Tepe’nin balı ikinci, Gölcük köyünden Sami Belen’in balı birinci oldu. Yarış-mada dereceye giren balcıların pe-tek sıralama makineleri ile süzme makinelerinden oluşan ödüllerini, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Mü-dürü Ahmet Dallı, Ula Cumhuri-yet Başsavcısı Halit Kılıç ve Muğla Vali Yardımcısı Ahmet Ali Barış verdi. Birinciye verilen ödüllerin maddi değerinin yaklaşık 600 lira olduğu kaydedildi.

Çam balı güzeli belirlendi1’inci Ula Çam Balı Festivali çer-çevesinde düzenlenen güzellik yarışmasında, çam balı güzeli de seçildi. Toplam 17 kızın katıldığı yarışmada 450 puanla Gonca Ka-rakaya üçüncü, 475 puanla Deniz Havva ikinci, 500 puanla Gökçen Gökçeoğlu birinci seçildi. Birin-ci seçilen Gökçe Gökçeoğlu’nun önümüzdeki günlerde Ankara’da yapılacak olan Tarım Güzellik Yarışması’nda Muğla ve Ula’yı temsil edeceği kaydedildi.

İl Müdürlüğüne ziyaretFestivalde dereceye giren arıcıla-rımız Sami Belen, Adem Tepe ve Mustafa Iışıloğlu ile 17 kızın katıl-dığı güzellik yarışmasında seçilen Gökçen Gökçeoğlu, Deniz Havva, Gonca Karakaya, Ula İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Türkay Öztürk ve Ula Bal Üretici-leri Birliği Başkanı Mustafa Muslu ve Reşat Öztepe ile İl Müdürü-müz Ahmet Dallı’yı makamında ziyaret etti. Birinci seçilen Gökçe Gökçeoğlu önümüzdeki günlerde Ankara’da yapılacak olan Tarım Güzellik Yarışması’nda Muğla ve Ula’yı temsil edecek.

31[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Organik Tarım Çalışmalarımız kapsamında eğitim verilen Yaraş Köyü çiftçilerine yöne-lik teknik gezi düzenlendi. İl Müdürlüğü-müz ve Muğla Ziraat Odası Başkanlığının da destek verdiği organizasyon kapsamında İzmir ve Aydın yöreler gezildi.

Yaklaşık 15 çiftçinin katıldığı gezide, Kuşa-dası Değirmen Çiftliği, Kirazlı Köyü Ekolo-jik Yaşam Derneği ve Kirazlı Köyü ile en son Tire Süt Kooperatifi ziyaret edildi. Burada çiftçilerimize konu ile ilgili bilgiler verile-rek, çalışmalar ve deneyimler anlatıldı. Or-ganik tarım yapmayı düşünen çiftçilerimiz, gezinin çok yararlı olduğunu belirterek, or-ganizasyon için İl Müdürlüğümüze ve deste-ğini esirgemeyen Ziraat Odası Başkanlığına teşekkür ettiler.

En kazançlı gübrelemeyi yapabilmek için topraktaki besin maddeleri miktarının bilinmesi ve bitkinizin ihtiyacı olduğu kadar gübrenin toprağınıza verilmesi gerekir.

Çiftçilerimize Organik Gezi

32 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Üç yıllık denemelerden Olumlu Sonuç

Muğla İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü-müzce 3 yıl önce başlatılan

çalışmalar, olumlu sonuç verdi. Kış-lık sebze yetiştiriciliği çerçevesinde Merkez ilçeye bağlı Ortaköy’de Os-man Çalışkan ve Ünal Ay’a ait ara-zilerde soğan, kornişon salatalık ve patates yetiştirildi.

Çalışma öncesi arazinin toprak tah-lillerinin ardından gübreleme yap-tırıldı. Toplam 3 da. alanda yazlık olarak şubat ayında tohumlar ekil-di. Yaklaşık olarak 1 ay sonra da şaşırtma yapıldı. Mart ayında tarla-ya dikilen fideler, ağustos ayı sonu itibari ile hasat edildi. Hasada kadar İl Müdürlüğü elemanlarınca de-vamlı kontrolleri yapılırken, üreti-len ürünlerin adedinin ağırlığının 400-500 gr, dekardan da ortalama 4 ton civarında olduğu gözlendi. İl pazarında da ilgi gören soğanlar, ge-nellikle toplu gıda üreten lokanta ve diğer işletmelere pazarlandı.

Üreticimiz Osman Çalışkan, “Bu üretimi ilk defa yapıyorum. İyi bir

çeşitten çok iyi bir ürün aldık. Lez-zeti, büyüklüğü çok güzel. Bunun sonucunda bizi tatmin edecek bir gelir kaynağımız oldu. Diğer yetiş-tirici arkadaşlarıma soğan sineği ve soğan mildiyösüne dikkat etmeleri-ni tavsiye ederim. Eşim Fatma Ça-lışkan ile beraber, İl Müdürlüğüne desteklerinden dolayı teşekkür ede-rim’’ diye duygularını ifade etti.

Aynı üreticinin arazisinde kornişon salatalık ve patates ekimi de yapıl-dı. 2011 yılı Kadın Çiftçiler Eğitim Programı dâhilinde temmuz ayında ekimi yapılan salatalık 45 günde ha-sada uygun hale geldi. Turşu yapı-mında kullanılan salatalıktan olum-lu sonuç alındı.

Merkez ilçede ilk defa 4 çeşit pata-tes ekimi yapıldı. Bu çalışmalarda 2 çeşidin yöremize uyduğu ve çok iyi bir verim alındığı görüldü. Mart ayında patates dikim makinesi ile dikilen patatesler, temmuz sonunda hasat edildi. Dekardan 3.5 ton ürün alınırken, yerli üretim olması, tüke-ticilerin taleplerini artırdı.

33[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Su ürünleri yetiştiriciliği ya-pan işletmelerin su kiraları, 13/02/2011 tarihli ve 6111

Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigor-talar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnameler-de Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un geçici 12’inci maddesi ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Ba-kanlığına verildi.

Bu kanuna dayalı olarak hazır-lanan “Su Ürünleri Yetiştiriciliği Yatırımlarında İhtiyaç Duyulan Su ve Su Alanları ile Deniz ve İç Su-lardaki Su Ürünleri İstihsal Hak-kının Kiraya Verilmesi Hakkında Yönetmelik”, 01.06.2011 tarih ve 27951 Sayılı Resmi Gazete’de ya-yımlanarak, yürürlüğe girdi. Ayrı-ca, yönetmeliğe ilişkin uygulama esasları genelgesi de bakanlık tara-fından yürürlüğe konuldu. Kirala-ma yönetmeliğinin yayımlanması ve genelgenin de yürürlüğe girme-sinin ardından üreticilere tebligat

yapılarak, gerekli bilgi ve belgeleri temin etmeleri ve İl Müdürlüğüne başvurmaları istendi. İlimizdeki üreticiler, kiralamalarını yapmak veya kiralarını yenilemek üzere yoğun bir şekilde Müdürlü-ğümüze başvurmaktadırlar. Başvu-rular, aynı gün içinde tamamlan-maktadır.

Kiralamaların bakanlığımıza geç-miş olmasıyla birlikte hem kirala-ma prosedürü azalmış, hem de kira bedelleri ciddi şekilde düşmüştür. Daha önce 2.000 TL civarında olan deniz yüzeyinin 1 da. yıllık kira be-deli, yeni sistem ile 500 TL civarına düşmüştür. İç sulardaki kiralamalar ise yüzde 10-25 oranında azalmış-tır. Kiralama işlemleri yoğun bir şe-kilde devam etmekte olup, ilimizde-ki işletmelerin % 70’i kiralamalarını tamamlamışlardır. Kiralamaların bakanlığımıza geçmesi müdürlüğü-müze ciddi bir işyoğunluğu getir-mişse de, üreticiler tarafından mem-nuniyetle karşılanmıştır.

Su ürünleri

yetiştiriciliği yapan

işletmelerin su

kiralarının Gıda,

Tarım ve Hayvancılık

Bakanlığına geçmesi

ile prosedür

işlemleri azalırken,

kira bedelleri ciddi

şekilde düştü

Su ürünleri yetiştiriciliğinde su kiralamaları

MEHMET ÇATALKAYAMühendis

34 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Muğla Güllük Körfezi’nde bulunan Balık Üretim Tesislerinde, işletme

sahiplerinin yasal olmamasına rağmen havuz dışındaki balıkla-rı değişik yöntemlerle avlayarak piyasaya arz ettikleri ve haksız kazanç sağladıkları yönünde İl Müdürlüğümüze gelen ihbar üzerine; 12.10.2011 tarihinde körfezdeki işletmelerde kontrol-ler yapıldı. Kontrollerde, halk arasında tuzak tabir edilen av araçları tespit edilerek, tuzaklara el konuldu ve buradaki canlı ba-lıklar denize bırakıldı. Kaçak av-cılık yaptığı belirlenen işletmeler hakkında her işletmeye 1556 TL. idari yaptırım uygulandı.

Balık üretim çiftliklerinde kaçak avcılık

35[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Topraklı silaj sisteminde, si-laj naylonu, kepçe, işçi tut-ma gibi gider kalemleri, her

yıl tekrarlanıyor. Ayrıca silaj nay-lon üzerine atılan toprak sebebi ile delikler oluşuyor, bu da silajın bozulmasına sebebiyet verebiliyor. Topraklı silajda, silajın besin de-ğeri kayıpları da olabiliyor. 7-10 yıl kullanılabilen toprak örtüsüz “SUNJÜT” ise naylonu dış etmen-lerden koruyarak, 3-4 yıl dayan-masını sağlıyor. Bu yöntemde si-

lajın açılması ve kapatılması kolay oluyor ve işçilik-ten, zamandan ta-sarruf sağlanması gibi avantajları bu-lunuyor.

Avrupa’da yıllardır uygulanan ve 7-10 yıl kullanılabilen toprak örtüsüz si-laj yapımı “SUN-JÜT”, Muğla’da da uygulanıyor.

İl Müdürlüğümüzce Merkeze bağlı Avcılar ve Yemişendere köylerinde “Topraksız Silaj“ materyali ve silaj katkı maddeleri üreten ilgili firma-ların katkıları ile örnek silaj yapım teknikleri uygulamalı olarak çiftçi-lere gösterildi.

Yapılan bir diğer uygulama da, si-laja katkı maddesi ilave edilmesi oldu. Silajlık mısır, yüksek düzey-de kolay parçalanabilen karbon-hidrat içeriği ve uygun sıkışma kolaylığı dolayısıyla, en kolay silajı yapılabilen yem bitkisi özelliğini taşımaktadır. Bu önemli özellikleri uygun şartlarda yapılmadığı zaman silajda bozulmalara, küflenmelere neden olmaktadır.

Bu olumsuzlukları ortadan kaldır-mak amacı ile “silaj katkı madde-leri” kullanarak, sağlıklı ve besin içeriği yüksek silaj elde etmeye yö-nelik üreticilere uygulamalı olarak tarla gününde gösterildi. Tarla gü-nüne yoğun ilgi gösteren çiftçiler, bizzat uygulamalara katıldılar.

İlimizdeki silaj yapımlarında artık

toprak örtüsü yerine, özel

olarak yapılmış bir örtünün

kullanılmasına başlandı.

ToprakÖrtüsüz Silaj

36 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Cezaevinde Arıcılık KursuGıda, Tarım ve Hayvancılık

Bakanlığı tarafından imza-lanan protokol gereği her

yıl cezaevlerinde hükümlülere yö-nelik kurslar düzenleniyor.

Hükümlülerin sosyal hayata uyum sağlamaları ve meslek sahibi olma-larının amaçlandığı kurslardan bi-

risi de bu yıl Muğla Merkez İlçeye bağlı Çaybükü Köyü’nde açıldı.

Muğla Halk Eğitim Merkezi ve Muğla Çaybükü Köyü Açık Ceza Evi Ceza ve İnfaz Kurumu Müdür-lüğünün işbirliğinde açılan arıcılık kursuna, 22 hükümlü katılıyor. Kursta uygulamalı olarak Arıcılık

Teknikleri, Arı Hastalık ve Zarar-lıları, Arı Ürünlerinin Üretilmesi, Pazarlanması konularında eğitim veriliyor.

4 Kasım 2011 tarihinde sona erecek olan kurs kapsamında katılımcılara, Cezaevi Müdürlüğüne ait arı ko-vanlarında uygulama yaptırılıyor.

37[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Ege ile Akdeniz’in buluşma noktası:

OrtacaDünyaca ünlü eşsiz kumsalları, caretta carettaları, limonu, günlük ağaçları ve kum zambakları ile ünlü Ortaca, Muğla’nın şirin bir ilçesi.

Yerli ve yabancı turistlerin uğ-rak yerlerinden biri olan il-çeyi Ortaca Belediye Başkanı

Hasan Karaçelik şöyle tarif ediyor: “Ege ve Akdeniz bölgesinin kesiştiği noktada, tarımın, turizmin, ticaretin üst düzeyde yapıldığı; çağdaş yaşam olanaklarını sunan ama bir o kadar da dingin bir yerse aradığınız; işte orası Ortaca’dır…”

İlçede yaşamanın bir ayrıcalık oldu-ğunun altını çizen Karaçelik, bu ay-rıcalığı hissetmek ve yaşamak iste-yen herkesi Ortaca’ya davet ediyor.

Ortaca’nın geçmişine yolculukAntik Çağ’da Karia bölgesi içerisinde yer alan Ortaca, Büyük İskender’in Ka-ria ve Likya’yı istila ettiği M.Ö. 334’den, M.Ö. 192’deki Roma işgaline kadar bir Makedonya yerleşim birimi olarak ka-lır. Bölge Bizans İmparatorluğu’nun yıkılışının ardından ise Osmanlı

Beyliklerinden Menteşeoğulları’nın hâkimiyetine girer.

1939 yılında “Terzi Aliler” ismiyle yerleşime açılan bu bölgeye Fethi-ye-Muğla karayolunun ortasında bulunmasından dolayı “Ortaca” adı-

nı verilir. 1943 yılında bucak mer-kezi olan ve 1959 yılında belediyesi kurulan Ortaca, 1987 yılına kadar Köyceğiz ilçesine bağlı kalır, aynı yıl 3392 Sayılı Kanunla ilçe olur. 1 belde ve 14 köyü olan Ortaca’nın 12 mahallesi vardır.

Fotoğraflar: Nadir Şahin

38 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Muğla il merkezine 76 kilometre uzaklıkta bulunan ilçe doğusunda Dalaman Çayı, batısında Dalyan ka-nalı, kuzeyinde Köyceğiz ilçesi ve güneyinde Akdeniz ile çevrilidir. Coğrafi olarak Gökbel köyü hariç düz bir alanda kurulu olan ilçenin kıyıya uzaklığı 18 kilometre, ra-kımı ise 15-20 metredir. Ege’nin Akdeniz’e en yakın ilçesi olması sebebiyle de her iki bölgenin iklim özelliğini taşır. Bunun için kış mev-simi bol yağışlı ve ılıman geçerken, yaz ayları, oldukça sıcaktır.

Tarımsal Üretimde Söz Sahibi2007 yılı son nüfus sayımına göre ilçe merkezinde 25 bin 9 kişinin yaşadığı Ortaca’nın toplam nüfusu 40 bin 649’dur. Tarihi yerleşim böl-geleri ve tabiat harikalarıyla dikkat çeken ilçe aynı zamanda tarım, tu-rizm, sanayi ve ticaret merkezidir. 750 dükkanlı sanayi sitesi Muğla’da ilk olup, topraklarında yetişen por-takal, mandalin ve limon üretimiyle ilde ikinci sıradadır.

İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Mü-dür Vekili Okan Bilgiç de, Ortaca’nın tarım konusunda çok şanslı bir ilçe olduğuna dikkat çekiyor. Düz ve-rimli ovalardan oluşan araziler, el-verişli iklim özellikleri ve sulama olanakları sayesinde ilçede her türlü bitkinin yetiştirilebildiğini belirten Bilgiç, Ortaca’nın tarımsal potansi-yeli hakkında şu bilgileri veriyor:

“İlçemizin hakim bitkisi (enterdo-nat) limondur. Limonun yanı sıra, portakal, nar, greyfurt gibi bahçe bitkileri başta olmak üzere pamuk, buğday, arpa, silajlık mısır, fiğ, ka-vun ve karpuz gibi tarla bitkileri ve serada domates yetiştiriciliği ilçe tarımında önemli öğelerdir. 92 bin 400 dekar tarım arazisinin tama-mına yakını sulanabilir durumda-dır. İlçemizde markalaşma yolunda olan Ortaca limonu (enterdonat li-

mon) 17 bin 305 dekar, portakal 8 bin 720 dekar, nar 10 bin 753 de-kar, örtü alı (sera) üretimi ise 4 bin 200 dekar alanda yapılmaktadır. Bu denli yoğun tarımın yapıldığı ilçemizde, belediyeye ait toptancı hali mevcut olup; buradan yurtiçi-ne ve yurt dışına sebze ve meyve gönderilmektedir. İlçemiz yurtdı-şına tarım ürünü ihracında önemli bir yere sahiptir. İlçemizden 2010 yılında 42 bin 744 ton, 2011 yılı-nın ilk altı ayında ise 19 bin 722 ton ihracat yapılmıştır. Rusya, Uk-rayna, Almanya ve Çek Cumhuri-yeti ihracat yapılan ülkeler arasın-da yer almaktadır.Tarımın yanında küçük aile işletmeciliği şeklinde hayvancılığın da yapıldığı ilçemiz-de 5 bin 795 baş büyükbaş, 3 bin 316 baş küçükbaş hayvan varlığı ve 18 bin kadar arılı kovan mevcu-du bulunmaktadır.

Tarımsal endüstri olarak, bir adet mandıra, bir adet zeytinyağı üre-tim işletmesi, 6 adet sebze ve mey-ve boylama ve paketleme tesisi ve Tariş çırçır fabrikası bulunmakta-

dır. Sonuç olarak, Ortaca Akdeniz ikliminin görüldüğü, yılın dört mevsiminde sebze ve meyve yetiş-tiriciliğinin devam ettiği ülkemizin nadir yerlerinden biridir. Tarım ve turizmin birlikte yürütüldüğü, kaliteli ve kalıntısız ürünlerin üre-tilmesi için azami gayret gösterilen ilçemizde her geçen gün modern tarım teknikleri kullanılarak üre-timin artması için gayret gösteril-mektedir.”

Okan Bilgiç

39[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Turistlerin GözdesiOrtaca’da turizm de tarım ile birlik-te halkın en önemli gelir kaynakla-rından birisidir. Özellikle son yıl-larda bu alanda büyük atılım yapan ilçe, dünyaca ünlü carette carettele-riyle meşhur Dalyan Beldesi ve eşsiz kumuyla bilinen Sarıgerme plajla-rıyla turizmde de önemli bir yere sahiptir. Sarıgerme’de 12 bin yatak kapasitesine sahip büyük oteller ve Dalyan beldesinde ise 3 bin yatak kapasiteli butik otellerle turizmin hizmetindedir. Sazlıkların arasında tekne ile gezinti yapılan Dalyan ka-nalı ve Türkiye’nin en bakir sahille-rinden biri olan İztuzu Plajı her yıl binlerce turisti ağırlar.

Tarihi ve Kültürel DeğerleriKaya Mezarları: Karadonlar ile Yeşilyurt’ta bulunan, Bizans, Roma, Likya ve Karia dönemlerine ait tarihi yerleşim birimlerine ve kaya mezarlarına kolaylıkla ulaşa-bilirsiniz.

Pisilis Antik Şehri: Sarıgerme Os-maniye köyünde kalıntıları bulunan Pisilis Antik şehrinin tarihi; Hele-nistik Çağ olan M.Ö. 3. yüzyıla da-yanır.

Kilise: Bu kilise Mergenli köyünde olup, erken Bizans Dönemi’nde inşa edilmiştir. Daha sonra camiye çev-rilmiş ve hala cami olarak kullanıl-maktadır.

Atatürk Köprüsü: Dalaman Çayı üzerinde bulunan ve 1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından yaptırılan tarihi Atatürk Köprüsü bugün hala ulaşıma hizmet vermek-tedir.

Seydi Baba Türbesi: Sarıgerme yolu Kemal Şahin Bulvarı yanında bulunan türbe, 18. yüzyılda yaşa-mış olan din adamı Seydi Baba için yapılmıştır.

Hacı Ali Efendi Medresesi: Dereköy’de din eğitimi verilmek üzere 1913 yılında Hacı Ali Kun-dakçı tarafından yaptırılmıştır.

Deniz turizmiSarıgerme Plajı: 5 yıldızlı turistik otellerin inşa edildiği Sarıgerme Pla-jı, mavi bayrakla ödüllendirilmiştir.

İztuzu Plajı: Bu plaj bir doğa harikasıdır. 9 kilometrelik plaj, deniz kaplumbağalarının çıkıp yumurtladığı bir yerdir. İztuzu Plajı, Dalyan Gökbel köyü sahası içindedir.

Aşı Koyu: Yatların demir attığı sakin, kuytu bir koydur. Kısa bir kumsal plajı vardır. Aşı Koyu’na Güvez üzerinden ulaşabilirsiniz.

Kargıcak Koyu: Koya, Gökbel köyü Kışla Mahallesi üzerinden ula-şabilirsiniz. Yeni Orman yolu sizi plaja götürecektir. Eğer orada güne-şin batışını izlerseniz, hiçbir zaman ayrılamayabilirsiniz.

Şeytancık Koyu: İztuzu Plajı’na ya-kın olup, Dişibilmez Burnu ile Kar-gıcak Koyu arasındadır.

Baba Adası: Sarıgerme Plajı’nda bulunur. Adada bulunan Roma dö-neminden kalma kalıntılar günü-müze kadar gelmiştir. Deniz feneri bulunan ada yatların demir attığı bir yerdir. Ada üzerinde çok sayıda tav-şan bulunmasından dolayı halk ara-sında Tavşan Adası olarak da anılır. Adanın arka bölümünde büyük bir delik bulunur.

Delikli Ada: Dalyan İztuzu Plajı Boğaz Ağzı mevkiinde bulunur. Ka-naldan içeri giremeyen büyük tek-

40 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

neler, deniz fenerinin bulunduğu adaya demir atar. Ada, arkasında bulunan büyük bir delikten dolayı bu ismi almıştır.

Kamil Adası (Kırlangıç Adası): Kargıcak Koyu yakınlarında bulunan bu küçük ada, yapı itibarıy-la tamamen kayalıktır. Yaz kış her mevsim bu ada üzerinde uçuşan ve konaklayan binlerce kırlangıç kuşu vardır. Bu nedenle bu küçük kara parçasına Kırlangıç Adası da denir.

Çadır Kamp Alanı: Bölgenin en güzel kara-van ve çadır kampı “Ortaca Sarıgerme Belediye Tesisleri”nin olduğu yerdir.

Mağara Turizmiİnönü Mağaraları: İnönü Mağaraları Sarıgerme Akdeniz evlerinin kuzeyinde olup 2 bin kişiyi ba-rındırabilen en büyük doğal mağaradır.

Oluk Deresi Mağarası: Krom madeni arama ça-lışmaları için 1937 yılında Türk Maden Şirketi ta-rafından açılan mağaranın son bölümünde su göleti oluşur.

Mavi Mağara (Tünel Mağara): İçerisine yüzü-lerek girilebilen bu mağaranın tavanında sarkıtlar vardır. Bir tünel konumunda olan mağaranın çıkışı başka bir bölümdedir. Sarıgerme ile Aşı Koyu ara-sında bulunan bu yere deniz yoluyla ulaşılabilir.

Tatlısu Mağarası: Aşı koyunda bulunan mağa-ranın içinden tatlı su çıktığı için bu ismi almıştır. Çıkan suyun etkisiyle bu mağara içinde bulunan deniz suyu oldukça soğuktur.

Alternatif Turizm EtkinlikleriOrtaca, yürüyüş, dağcılık, bisiklet, atv, motorkros, jeep, binicilik ve balık tutma gibi alternatif turizm aktiviteleri için geniş imkanlar sunar.

FaunaGünlük Ağaçları: Yerbelen Mahallesi’nde yetişen Günlük Ağaçları, dünyada çok az yerde, Türkiye’de ise sadece bu bölgede bulunur. Bu ağaçlardan elde edilen sıvı tıpta ve kozmetikte kullanılır.

Kum Zambağı: Kum zambakları, Akdeniz ülke-lerinde olduğu gibi Sarıgerme Plajında da yetişir. Nesli tükenmekte olan bu çiçekler koruma altında-dır.

Kükürt: Şifa ve yeniden hayat veren özellikteki kükürtlü su; Fevziye köyü yakınlarında bir dağdan çıkar.

Kültürel Etkinlikler1992’den beri her yıl Haziran ayının 5’inde “Gele-neksel Ortaca Çevre ve Turizm Festivali”, 2000 yı-lında başlayan “Ekin Sanat Günleri” etkinlikleri de Temmuz ayında yapılır.

41[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Prof. Dr. Taçnur Baygar, Muğ-la Üniversitesi Su Ürünle-ri Fakültesinin yeni dekanı.

Su ürünlerinin bu kadar üretildiği ve işlendiği kentte, fakültenin çok daha iyi bir yerde olması gerekti-ğine işaret eden Prof. Dr. Baygar’a göre, özel sektörle birliktelik en kısa sürede sağlanmalı, ortak proje-ler yapılmalı. Yıllık balık tüketimi-nin dünya ortalamasının neredeyse yarısında olan Türkiye’de, sürdürü-lebilir ve doğayla barışık üretimin desteklenmesinin önemine değinen Baygar, “Balık tüketiminin hiç ol-mazsa ilimizde artırılabilmesi için (Muğla Balık Yiyor) sloganının yay-gınlaştırılması ve halkımızın bilinç-lendirilmesi, birincil amaçlarımız

arasında’’ diyor. Muğla’da Tarım ve Gıda Dergisi’nin sorularını yanıtla-yan Prof. Dr. Baygar’la Su Ürünleri Fakültesinin konumu ve hedeflerini konuştuk.

Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesinin kuruluşu ve amaç-ları hakkında biraz bilgi alabilir miyiz?BAYGAR: Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, Muğla Üniver-sitesinin kuruluş tarihi olan 1992 yılında açılmış, ancak 2004-2005 öğretim yılında eğitime başlamıştır. Ülkemizde eğitim veren 18 su ürün-leri fakültesi içerisinde en avantajlı konumda olan Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, tüm akade-

“Fakültemizle özel sektör birlikteliği en kısa zamanda sağlanmalı’’

Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Taçnur Baygar, su ürünlerinin bu kadar üretildiği ve işlendiği Muğla’da, fakültenin çok daha iyi bir yerde olması gerektiğini belirtiyor.

RöportajRASİM MUTLU

42 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

mik kadrosuyla ulusal ve uluslarara-sı bilim dünyası ile işbirliğine önem veren, su ürünleri alanında çağdaş bilgi donanımına sahip, kurumsal kültürü ve kimliği güçlü bir eğitim kurumu olmayı amaçlamaktadır. Aynı zamanda ülkemiz ve dünya gerçeklerine duyarlı, bilimsel dona-nımlı, araştırıcı, sorgulayıcı, yapıcı ve hayatın farklı alanlarında öğren-diklerini uygulayarak çözüm ürete-bilen ve bunun sonucunda katma değer yaratabilen su ürünleri mü-hendisleri yetiştirmeyi temel hedef edinmiştir.

Akademik kadronuz ve fakül-tenizin yapısı hakkında bilgi ve-rebilir misiniz?BAYGAR: Su Ürünleri Temel Bilim-ler Bölümü, Su Ürünleri Yetiştirici-lik ve Su Ürünleri Avlama ve İşleme Teknolojisi olmak üzere başlıca üç bölümden meydana gelen fakülte-miz, akademik kadrosunda 3 pro-fesör, 6 doçent, 11 yard. doç. dr. ve 14 araştırma görevlisinin yanı sıra 12 idari personel ile eğitim öğ-retim faaliyetini yürütmektedir. Su Ürünleri Temel Bilimler Bölümü,

deniz fauna ve florasını oluşturan su canlılarının türlerini tespit et-mek ve bunların su kütlesi içerisin-deki dağılımlarını incelemektedir. Bunun yanında, iç su kaynaklarını oluşturan göller, gölcükler, baraj gölleri ve akarsulardaki fitoplank-ton ve zooplankton toplulukları, kıyı ve bentik bölge algleri ile mikro ve makro faunanın tür kompozis-yonları ve bunların yoğunlukları ile bu canlıların bölgedeki mevsimsel dağılımları da bölümün alanı içine girmektedir. Ayrıca doğal akuatik alanların korunması ve bu alanla-rın ekonomik kullanımı, doğadaki canlı organizmalar ile ortam ilişki-sinin ele alınarak, ekotoksikolojik, mikrobiyolojik ve kimyasal normla-rın tanımlanıp; endüstriyel ve evsel kaynaklı çevresel olumsuzlukların canlı organizmaların üzerindeki etkileri ile denizlerdeki kirlilik ne-denlerinin tipleri, bunların önlen-mesi ve kirliliği oluşturan faktörle-rin su canlıları üzerindeki biyolojik etkilerinin araştırılması da temel bi-limler bölümünün inceleme konu-larıdır. Su Ürünleri Yetiştiricilik Bö-lümü ise üç tarafı denizlerle çevrili

ülkemizin, su kaynakları ve zengin tür çeşitliliği nedeniyle su ürünleri yetiştiriciliği bakımından yüksek bir potansiyele sahip olan kaynak-larımızı ülke ekonomisine kazan-dırmak, sürdürülebilir kullanımını sağlamakla ilgilenir. Bunun yanı sıra, yetiştiricilik alanında daha iyi teknik ve yöntemlere ulaşmak, su ürünleri hastalıklarına karşı koru-ma ve tedavi yöntemlerini geliştir-mek, bölümün başlıca uzmanlık alanları içerisinde yer alır. Üçüncü bölümümüz olan Su Ürünleri Avla-ma ve İşleme Teknolojisi Bölümü-nün ise amaçları şöyledir:

“Deniz ve iç su kaynaklarımızdaki su ürünleri stoklarının korunabilir-liliğinin sağlanması amacıyla gele-neksel av araç ve gereçleri ve bun-lara yapılabilecek uyarlamalar ile çevreye özgü tip modellerin gelişti-rilmesine çalışmak. Su ürünlerinin uzun veya kısa süreli saklanmala-rında kullanılan muhafaza (soğut-ma, dondurma, vakum ambalajlama vb) ve işleme yöntemleri (tuzlama, kurutma, konserve, dumanlama, marinat teknolojisi vb) ile bozul-

43[Ekim 2011] Tarım & Gıda

muş veya şüpheli balıklarda kalite kontrol analizlerini yapmak. Diğer su ürünlerinin alternatif işleme yön-temleri ile insan gıdası olarak tüke-tilmesini sağlamak.’’

Fakültenizin ülkemizdeki diğer su ürünleri fakültelerine göre farklı tarafları nelerdir?BAYGAR: Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, çalışma ala-nı itibari ile oldukça avantajlı bir bölgededir. Fakültemiz, üniversite yerleşkesi içerisinde bulunup, dün-yaca üne sahip Gökova Körfezi’ ne sadece 26 km uzaklıktadır. Muğla ili 1124 km’lik sahil şeridi ile ül-kemizin en uzun sahiline sahiptir. Bunun yanı sıra Bodrum ve Milas ilçelerinde ağ kafeslerde yetiştirici-liği yapılan yaklaşık 122 adet levrek ve çipura üretim tesisi ile yine Milas ilçesinde bulunan 148 adet toprak havuz tesisinde, levrek ve çipura yetiştiriciliği yapılmaktadır. Ayrıca Köyceğiz ve Fethiye’de de yaklaşık 86 adet alabalık üretim tesisinin bu-lunması, fakültemiz öğrencileri ve akademisyenleri için çok önemlidir. Aynı zamanda ülkemizde denizel alandaki yetiştiricilik faaliyetleri-

nin yaklaşık % 65’inin, iç sularda yapılan üreticilik faaliyetlerinin ise % 75’ inin Muğla ilinde yapılması, yine üretilen bu balıkların Muğla’da AB ülkelerine ihracat onay numara-sına sahip 10 civarındaki Su Ürün-leri İşleme Tesisinde işlenerek yurt içi ve yurt dışı pazarına sunulması, fakültemizin gücünü artırmaktadır.

Ülkemizin önemli dalyanlarından birisi olan Köyceğiz Dalyanı’nın da ilimiz sınırlarında olması, dünyada soyu tükenmekte olan canlılar içeri-sinde bulunan deniz kaplumbağala-rının (Caretta caretta) ülkemizdeki 20 üreme alanından birisi olan yak-laşık 4.5 km’lik bir sahil şeridine sa-hip Köyceğiz İlçesi Dalyan İz Tuzu Kumsalı’nda yumurta bırakması, dünyada Amerika’nın güney sahille-ri dışında sadece üreme alanı olarak Marmaris Boncuk Koyu’ nu tercih eden ve insana saldırmayan koru-ma altındaki kum köpek balıkları-nın (Sandbar sharks, Carcharhinus plumbeus) ilimiz sınırları içerisinde yer alması, önemli görülmektedir. Fakültemizin özel sektöre bu derece yakınlığı, öğrencilerimizin mezuni-yetlerinde iş imkânı sağlaması avan-tajının yanında uygulama imkânları da yaratmaktadır.

Dekanlığınız dönemindeki planlarınızı da öğrenebilir miyiz?BAYGAR: İlk olarak fakültemizin kendisine ait binasının olması için fakültemiz çalışanları ile yoğun gay-ret sarf etmekteyiz. Bize bu konuda desteklerini esirgemeyen Rektörü-müz Sayın Prof. Dr. Mansur Har-mandar ve diğer üst yönetimimize de teşekkürlerimizi borç biliriz. Ay-rıca fakültemizin en kısa zamanda kendisine ait akvaryum balığı, deniz ve iç su balıkları üretim birimi ve üretilen balıkların işlendiği bir pilot tesisinin oluşturulması, öncelikli he-deflerimiz arasında yer almaktadır. Yine Muğla ili sularında bulunan su ürünlerinin envanteri çıkarılarak, bir Su Ürünleri Müzesinin oluştu-rulması amaçlanmaktadır. Tabii ki, en önemli hedeflerimiz arasında fa-kültemizin öğrenci yönünden tercih edilebilirliğini ve mezunlarımızın da özel ve kamu sektöründe tercih edilme potansiyelini artırmak, baş-lıca ana hedeflerimiz arasında yer almaktadır.

44 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

45[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Her yıl BM Gıda ve Tarım Teşkilatı tarafından belirlenen Gıda Günü ana teması, bu yıl için “Gıda Fiyatları – Krizden İstikrara’’ başlığında düzenlendi.

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO), her yıl 16 Ekim gününü “Dünya

Gıda Günü” olarak kabul etmiştir. Bu tarihte BM’ye üye ülkelerde gıda üretimi ve tüketimi, açlık, beslen-me gibi çok önemli hayati konular incelenir. Ülkemizde 1981 yılından beri kutlanmakta olan Dünya Gıda Günü’nün bu yılki teması, “Gıda Fiyatları-Krizden İstikrara” başlı-ğında ele alınacaktır.

16 Ekim’e denk gelen hafta, özellik-le çocuklarımıza konunun öneminin anlatılması gerekmektedir. Sonuçta gelecek onlara emanet edilecek ve bu dünyada yine onlar yaşıyor ola-caklardır. Bu nedenle beslenme ve israf ile ilgili gerekli eğitim ve bilgi verilmelidir ki, sonrasında açlık ve bununla mücadelenin nasıl olacağı belirlenebilsin.

Besin ve beslenme, doğrudan doğruya bireylerin sağlıklı yaşa-masıyla ilgilidir. Büyümemizi, gelişmemizi, enerji kazanma-mızı, hastalıklardan korun-mamızı, aldığımız besinler sağlar. Önemli olan vücudu-muzun ihtiyacı olan besinleri yeteri kadar almaktır. Yani den-geli ve yeterli beslenmektir.

Dengeli beslenme, sağlıklı yaşamın temelini oluşturur. Bunun için gerekli olan besin maddelerinin yeteri kadar üretilmesi zorunludur. Ne yazık ki, dünyanın birçok ülkesi, bu imkâna

sahip değildir. Artan nüfusunu besle-yemeyen yoksul ülkelerde açlık, has-talık ve ölümler gittikçe artmaktadır. FAO’nun üzerinde durduğu en önem-li konu da budur. Yetersiz beslenme ve açlık, aslında bütün ulusların or-tak sorunudur. Birleşmiş Milletlere üye ülkeler, Dünya Gıda Günü’nde yaptıkları toplantılarda yeterli beslen-meyi sağlamak, açlığı önlemek için kararlar alırlar. Bütün milletleri de bu kararlara uymaya çağırırlar.

Kamyonlar dolusu gıda göndermek, geçici önlemdirYetersiz ve dengesiz beslenme ile aç-lık; besin üretim ve tüketiminin den-gesiz olması, herkese düşen besin

maddesinin yetersizliği, besin üre-timi ve tüketiminde bilgisiz hareket etmek, özellikle gıda maddelerinde tutumlu davranmayarak gıda israfın-da bulunmak, hızlı nüfus artışı gibi sebeplerden ortaya çıkmaktadır.

Ekonomik gücü olmayan fakir ve gelişmemiş ülkelerde yetersiz bes-lenme ve açlık daha çok görülür. Bu ülkelere yapılacak en iyi yardım, ül-kelerinin ekonomik güce kavuştu-rularak, daha çok üretmesini sağla-maktır. Kamyonlar, uçaklar, gemiler dolusu gıda maddeleri göndermek kısa süreli geçici önlemlerdir.

Türkiye gibi bol gıda maddesi ürete-bilen ülkeler, gıda israfını önleyerek elde edilen gıdaların dünya insan-larına daha çok ve eşit biçimde da-ğılmasını sağlamalıdırlar. Böylece dünyada açlık çeken, açlıktan ölen 1 milyara yakın insanın sayısı azal-

mış olur. Ayrıca ihtiyacımızdan fazla besin maddelerini satmak-la ekonomik gücümüz de arta-caktır.

Yediğimiz her lokma yeme-ğin hazırlanmasında harcanan

emekleri hatırlamalıyız. Dengeli beslenip, yeteri kadar besin tüket-

meliyiz. Gıda israfı, emeklerin çöpe atılması demektir. Gıda israfı, ülke-nin fakirleşerek gerilemesine zemin hazırlayan önemli bir unsurdur. Bu yüzden daha çok üretip, yeteri kadar tüketmeliyiz. Hatta daha az!

OKTAY DARCANGıda Mühendisi

16 Ekim Dünya Gıda Günü

46 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Davette YemekKuralları

Her kültürün ve her milletin yemek yeme kuralları ve alışkanlığı farklı olsa da, ge-

nel olarak nezaket kuralları çerçeve-sinde uyulması gereken bazı kural-ları size aktarmak istiyorum.

Öncelikle evin hanımı yemeğe baş-lamadan, yemeklerin tadına bile bakamayacağımızı bilmemiz gerek-tiğini hatırlatarak, konuya giriş ya-palım.

Yemek masasında kaşık ve bıçak sağ elde olmalıdır, sadece makarna yer-ken kaşık sol ele geçmelidir. Ancak bıçaksız yenecek bir yemek varsa çatal sağ elle tutulmalıdır. Yemekte peçetenin tamamı açılmaz ve dizle-re konulur, tabaktan sarkıtmak veya boyuna asmak ise doğru bir davra-nış olmayacaktır.

Yemek esnasında içecek içilmesi veya ekmek almak için ara verildi-ğinde, çatal ve bıçak tabağa köprü gibi dayandırılmamalıdır. Bunun yerine çatal ve bıçak, tabağın ön kıs-mında birleşik olarak konulmalıdır.

Hazırlanan yemekten yiyebileceği-miz kadar almalı ve eskiden olduğu gibi bir miktarını tabakta bırakma-malıyız. Böylece israfı da önlemiş oluruz. Davetteki sunulan yemek-leri sevmesek bile harcanan emek-ler düşünülerek, en azından tadına bakılmalıdır. Bunun yanında çok sevdiğimiz bir yemek varsa artmış olduğuna emin olduğumuzda ikin-ci kez istemeliyiz. Aksi halde davet veren kişiler zor durumda kalacak-lardır. Yemek esnasında kılçık ve kemikler için ayrı bir tabak konul-ması gerektiği halde bulunmuyorsa kendi tabağımızın kenarına koyma-lıyız. Ekmekleri elimizle yememizde bir sakınca yokken, sandviçler çatal ve bıçakla yenilmelidir.

Tereyağı, bal, reçel gibi gıdalar kap-lara konulmuş halde servis edildi-ğinde kendi tabağımıza yiyebilece-ğimiz kadar alarak yemeliyiz. Yeşil salata grubu ise sadece çatalla yenir, ancak bazı yerlerde dilimler çok büyük servis edilirse o zaman bı-çak kullanmak gereklidir. Spagetti türündeki makarnalar çatal ile veya

kaşığın içinde çatala sarılarak yenil-melidir. Pilav ise bilinen ve uygula-nanın aksine kaşıkla değil, çatal ile yenilmelidir.

Yemeğimizin bittiğini vurgulamak için çatal solda, bıçak sağda olacak şekilde tabağın ortasında yan yana veya sapları biraz meyilli olacak şe-kilde konulmalıdır.

Yemek sonrasında içilecek kahve, çay vb. için kaşık fincanda değil, ta-bakta bırakılmalıdır. Meyve faslında ise elma, armut gibi meyveler dörde bölündükten sonra çatala batırılıp, bıçakla soyularak, yenilmelidir. Evli çiftler arasında ise bu meyveler yarı yarıya paylaşılmalıdır.

Yemek bittikten sonra peçete top-lanıp tabağın kenarına konulur ve masadan kalkılır. Davet edilen ye-meğe, yemek ile karşılık verilme-yecekse çiçek veya çikolata gibi bir hediye gönderilmeli veya götürül-melidir.

Hepinize afiyet olsun…

SEVDA DARCANGıda Mühendisi

Evin hanımı başlamadan, yemeklerin tadına bile bakamayacağımızı bilmemiz gerekli.

47[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Organik sebze yetiştiriciliği

Sebzelerin vitamin, mineral ve lif kaynağı olarak insan beslenmesindeki önemi bü-yüktür. Ancak sebzecilik,

tarımın en fazla girdi kullanılan sek-törlerinden birisidir. Bu durumda sebze üretiminde kullanılan girdi-lerin çeşidi ve miktarı insan sağlığı, toprağın sağlığı ve doğal kaynakla-rın korunması açısından oldukça önemlidir. Çevre konusunda gün geçtikçe daha da bilinçlenen top-lumların tercihi doğrultusunda or-ganik sebze üretimi artmaktadır.

Organik (ekolojik) tarım, Gıda Ta-rım ve Hayvancılık Bakanlığı tara-

fından yetkilendirilmiş kuruluşlarca sertifikalandırılarak belgelendiri-len, her aşaması kontrol edilebilen bir üretim şeklidir. Organik sebze yetiştiriciliği yapılması zor gibi gö-rülse de yeterli bilgi, deneyim ve gözlemle doğal dengeyi koruyarak, kaliteli ve sağlıklı ürün elde edile-bilir. Sebze yetiştiriciliği oldukça geniş bir konu olması nedeniyle bu yazıda organik sebze yetiştiriciliği-nin nasıl yapıldığını ana hatları ile anlatacağım.

Organik Sebzeciliğe Başlarken;Organik sebze üretiminde de diğer tarımsal üretimlerde olduğu gibi

öncelikle ekolojik (iklim, toprak ve arazinin konumu) ve ekonomik (iş gücü, ürün işleme, depolama ve ta-şıma olanakları, pazarlama olanak-ları, pazar istekleri) faktörler araştı-rılarak, işe başlanmalıdır. Organik sebze yetiştiriciliğinin yapılacağı alanlar, yoğun çevresel kirliliğin mevcut olduğu alanlardan uzak ol-malı, geçmiş yıllarda yapılan uygu-lamalar, tarımsal işlemler araştırıla-rak muhtemel kirliliklerle ilgili bilgi edinilmelidir. Arazi üzerinde yapı-lan incelemeler, projeye uygunluk, toprak-su analiz sonuçları ve üreti-cinin olanakları ekolojik tarım açı-sından olumlu ise gerekli evraklar

Organik sebze yetiştiriciliği yapılması zor gibi görülse de yeterli bilgi, deneyim ve gözlemle kaliteli ürün elde edilebilir. Öncelikle ekolojik ve ekonomik faktörler araştırılmalıdır.

SEMA KÖSEOĞLU Ziraat Mühendisi

48 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

hazırlanarak, kontrol ve sertifikas-yon kuruluşu ile sözleşmeye gidilir ve organik tarım sistemi içerisine alınır. Organik sebzecilikte geçiş dönemi 2 yıldır. Yapılan işlemler ve arazinin geçmişteki kullanım duru-muna göre bu süre uzar ya da kısa-lır. Geçiş süreci içerisinde ürünler, geçiş ürünü olarak değerlendirilir.

İklimsel faktörler:Her bitki kendi ekolojisinde sağ-lıklı geliştiğinden organik tarımda her bitkinin kendi ekolojisinde ye-tiştirilmesi tavsiye edilir. En önemli sınırlayıcı etmenler, sebze türünün istediği yeterli sıcaklık, ilkbahar geç donları ile sonbahar ilk donlarıdır. Karlı bir üretim için bölgenin uzun yıllar iklim verileri ve yetiştirilecek olan sebzelerin iklimsel istekleri bi-linmelidir. Gün uzunluğu ve ışık-lanma süresinin de önemli olduğu unutulmamalıdır.

Bazı sebzeler hava neminin yüksek olduğu bölgelerde iyi gelişirken, bazı sebzeler de bu ortamda çabucak hastalanır. Genel olarak birçok bak-teri ve funguslar nemli ortamlarda çoğaldıklarından sebze üretiminin nem oranlarına dikkat edilmelidir.Etkili rüzgârlar da sebze üretimini sınırlandıran bir faktördür. Bu alan-larda, rüzgar yönüne, arazi sınırları-na rüzgar kıranlar tesis edilmelidir. Selvi gibi hızlı büyüyen, boylu ağaç-lar olabileceği gibi tahta perdeler de bu amaçla kullanılabilir.

Toprak:Sebzelerin tınlı, kumlu tınlı, milli, organik maddece zengin bahçe top-raklarında iyi geliştiği unutulmama-lıdır. Organik tarıma başlarken, önce toprağın strüktürünü bozmayacak, erozyona sebep olmayacak bilinçli toprak işleme teknikleri öğrenilmeli-dir. Üretimi düşünülen sebze çeşitle-rine uygun, azaltılmış toprak işleme-si gibi toprak yapısını ve canlılığını koruyacak teknikler uygulanmalıdır. Sebze yetiştiriciliği için düz araziler uygundur. Ancak seçilen arazi eğimli ise teraslanmalı ya da kontur ekim-dikim yapılmalıdır. Bu gibi araziler-de toprak örtüsü oluşturacak bitkiler üretim programına dahil edilmeli, organik materyaller veya baklagil ekimi ile toprağı ve nemini koruyucu önlemler alınmalıdır.

Sebzeler bitki besin maddelerince zengin topraklarda iyi yetiştiğin-den her üretim döneminden önce toprak tahlili yapılarak, yönetme-lik kapsamındaki organik kökenli gübrelerle gübreleme programları oluşturulmalıdır. Organik tarımda önerilen bitki besin maddelerinin fazla kullanımının da toprak yapı-sını bozabileceği unutulmamalıdır. Seçilen arazide yanlış uygulamalar sonucu toprağın yapısı bozulmuş ise üretim sırasında toprak yapısını düzelten ve bu yapının sürdürüle-bilmesini sağlayan yeşil gübreleme, münavebe ve nadas gibi uygulama-lar yapılmalıdır.

Sulama:Organik sebze üretiminde top-rağın yapısı, su tutma kapasitesi, üretilecek ürünlerin tüketeceği su miktarı, sulama suyunun yeterlili-ği ve kalitesi dikkate alınarak, uy-gun sulama yöntemi seçilmelidir. Diğer önemli konu, toprağın ya-pısını bozmayan, erozyona neden olmayan sulama yöntemlerinin se-çilmesidir. Sebzecilikte en uygun sulama yöntemi damla sulamadır. Damla sulama organik malçlama ile birlikte uygulandığında topak neminin korunmasına, yabancı ot mücadelesine ve verimliliğe olum-lu etki eder.

49[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Ekim nöbeti: (Münavebe, rotasyon)Her şeyin toprakta başladığı, sağlıklı ve kaliteli ürünler için sağlıklı top-rağın gerektiği unutulmamalıdır. Bu nedenle organik tarımda toprağın yapısını koruyan, hastalık ve zararlı populasyonunu azaltan üretim sis-temleri seçilmelidir. Ekim nöbeti de bu uygulamalardan en önemlilerin-den biridir. Ekim nöbeti, toprağın sağlığını korumak, verimliliği ve ka-liteyi artırmak amacıyla arka arkaya yetiştirilebilecek sebze türlerinin bir plan ve program dahilinde seçilme-sidir. Ekim nöbeti sadece organik tarımda değil, geleneksel üretim sis-temlerinde de uygulanmalıdır.

Ekim nöbeti yapılan arazilerde;*Toprak verimliliği ve sağlığı koru-nur. * Hastalık, zararlı ve yabancı otlarla mücadele sağlanır.*Pazara sunulan ürün çeşitliliği ar-tar.*Erozyonla mücadele edilir.*Topraktaki su ve besin maddeleri-nin etkinliği artar*Farklı derinlikteki bitki besin maddelerinden faydalanılır

Çok Yıllık Ekim Nöbeti Programı Oluşturmak Bitkisel üretimde ekim nöbeti prog-ramı hazırlarken, şu noktalara dik-kat etmek gerekir;

• Toprak verimliliğini arttıran bit-kilerle, aşırı besin tüketenleri arka arkaya getirmek. (Baklagillerden sonra domates yetiştirilmesi gibi)

•Farklı kök derinliğine sahip sebze türlerini arka arkaya getirmek. (Do-mates, hıyar gibi derin köklü bitki-lerle salata grubu, soğan gibi yüzlek köklüleri )

• Benzer hastalık ve zararlılardan etkilenen sebze türlerinin arasında yeterli zaman aralığı bırakmak. (en az 3-4 yıl)

•Su tüketimi fazla olan (lahanagil-ler, patlıcangiller) sebze türlerinden sonra su tüketimi az olan sebze tür-lerini getirmek.

•Yavaş gelişen (domates, soğan, sa-rımsak) sebze türlerinden sonra hız-lı gelişen (ıspanak, salatalar) sebze türlerini getirmek

•Kök kalıntısı ile toprağa fazla orga-nik madde bırakan (baklagil, soğan, kereviz) sebzelerden sonra kök ka-

lıntısı ile toprağa az organik madde bırakan (lahanagiller, ıspanak, sala-talar) sebzeleri getirmek.

•Ekim nöbetinde yeşil gübre bitki-lerini mutlaka programa almak.

• Çapalanmayan bitkilerin ardından çapa bitkilerine yer vermek.

• Programda kuru tarım olarak ta-hıllara da yer vermek.

•Alleopatik etkiden dolayı ekim nöbetine alınan bitkilerin seçimine dikkat etmek. Alleopati; bir bitki-nin farklı şekillerde, farklı organları tarafından yetiştiği ortama bıraktığı kimyasal bileşikler ile birlikte yetiş-tiği veya kendinden sonra gelen di-ğer bitkinin gelişimi üzerinde doğ-rudan ya da dolaylı olarak zararlı ya da yararlı etkisi olarak tanımlanır.

Ürün Sıralama Tekniği:Bir yetiştirme periyodunda arka ar-kaya birden fazla ürünün üretilme-sine ürün sıralaması denir. Örne-ğin; erken ilkbaharda pazı, ıspanak ekiminin ardından yaz döneminde domates üretimi yapılır. Ardından güz döneminde turp, ya da şalgam üretimi yapılabilir. Organik tarımda

50 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

ekim nöbeti kadar ürün sıralaması da önemlidir.

Birlikte üretim:İki ya da daha fazla ürünün aynı üretim parseli içerisinde aynı üre-tim periyodunda üretilmesidir. Bir-likte üretim (eş zamanlı üretim) için seçilen bitkiler ekim nöbeti esasları-na göre belirlenmelidir. Bu uygula-maya en güzel örnek, tatlı mısır ile fasulyenin birlikte yetiştiriciliğidir. Hızlı gelişen lahana grubu bitkilerin sıra aralarına, yavaş gelişen turp to-humunun ekilmesi, turplar olgunla-şıncaya kadar lahanaların hasat edil-mesi örnek verilebilir.

Arkadaş bitkiler: Üretim sezo-nu içerisinde farklı bitki türlerinin birbirlerine destek olması amacı ile aynı parsele beraberce veya sıralar halinde yetiştirilmesidir. Yine mısır ve fasulye yetiştiriciliği bu sisteme iyi bir örnektir. Arkadaş bitkilerin ekimi birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de uygulanmaktadır. Gelişmiş ülkelerde entegre zarar-lı yönetimi sisteminde pestisitleri azaltmak ve verimi artırmak ama-cıyla kullanılmaktadır. Bitkilerin birbiriyle ilişkileri farklılık gösterir. Bazı bitkiler zararlı böcekleri çeker. Bu şekilde oluşturulan kombinas-yonlarla çeşitlilik arttığı için fark-lı ürünler pazara sunulur ve birim alandan alınan verim artar.

Tuzak bitkiler: Bazı bitkiler zararlı-ları üzerlerine çekerler. Böyle bitki-lere tuzak bitkiler denir. Bunlar bah-çeye dikildiğinde afitlerin, kırmızı örümceklerin ya da yaprak galeri si-neği gibi zararlıların bu bitkiler üze-rinde yoğunlaştığını görürüz. Tuzak bitkiler belli mesafelere dikilerek, üzerinde zararlılar görüldüğünde sökülerek imha edilir ve yerlerine hemen yeni tuzak bitkiler dikilir.

Azot döngüsü sağlayan bitkiler: Baklagiller havanın azotunu bağ-layarak, toprakta depo ederler. Bu nedenle diğer bitkilerle olumlu et-kileşim içindedirler.

Zararlıyı kovan bitkiler: Bir takım bitkiler ise salgıladıkları koku ve bileşenlerle böcekleri kovucu etki-

ye sahiptir. Ya da yabancı otların çıkmasını engeller. Fesleğen, nane, petunya, kişniş, sardunya gibi bitki-ler, böcek kovucu olarak bilinirler. Soğan; afitleri ve havuç sineğini ko-vucu olarak bilinir.

Mekaniksel etkileşim sağlayan bitkiler: Bazen yüksek boylu güneşi seven bitkilerin yanında gölge bitki-leri yetiştirilebilir. Mısır ve fasulye ya da mısır ile bal kabağı gibi. Bal kabağı mısırın gölgesinden faydala-nırken toprağı örtmesi sebebiyle ya-bancı ot kontrolü sağlar. Yulafın fiğ ile arkadaşlığı da hem azot bağlama ve hem de mekanikseldir.

Faydalı böcekleri çeken bitkiler: Bazı bitkiler de örümcek, uğur bö-ceği gibi faydalı böceklere konuk-çuluk ederler. Her bitki bir diğerine faydalı olmayabilir ya da bir bitkinin bir diğerine tahammülü olmayabilir. Ekim nöbetinde de bahsedildiği gibi bitkiler arası etkileşimde alleopatiye dikkat edilmelidir. Arkadaş bitkile-rin seçiminde araştırma, gözlem ve deneyimler önemlidir.

Organik Tarımda Tohum ve Fide TeminiOrganik tarımda genel olarak böl-geye adapte olmuş yerel tohumlar kullanılır. Üretici çoğunlukla bu to-humları kendi arazisinden alır. Dı-şarıdan alınması durumunda tohum ve fidelerin mutlaka organik tarım

51[Ekim 2011] Tarım & Gıda

prensiplerine göre alınmış sertifi-kaları olmalı ve bu belgeler üretici tarafından muhafaza edilmelidir. Organik tohum genetiği değiştiril-memiş, DNA dizilimine dışarıdan müdahale edilmemiş, sentetik pes-tisit, radyasyon ve mikro dalga ile muamele görmemiş, doğal yapısını koruyan yapıda fideler, organik to-humlardan üretilerek organik ko-şullarda yetiştirilmiş materyallerdir.

Hastalık, Zararlı ve Ot Mücadelesiİyi bir gözlem ve bilgi ile gerekli önlemler alındığında ve erken mü-dahale ile sebze yetiştiriciliğinde hastalık ve zararlılarla mücadele, sa-nıldığı kadar zor olmamaktadır. Mü-cadele yöntemlerinde önce kültürel önlemler, biyolojik ve fiziksel kont-rol yöntemleri gerçekleştirilmeli, en son ve gerektiğinde Organik Tarım Yönetmeliğinde kullanılmasına izin verilen ve sertifikalandırılmış prepa-ratlar kullanılmalıdır.

Hastalık, Zararlı ve Ot Mücadelesi İçin Alınacak Önlemler:*Sağlıklı, yöreye adapte olmuş, hasta-lıklara dayanıklı mataryelleri seçmek,

*Seçilen bitkilerle uygun münavebe programı oluşturarak zararlı döngü-sünü kırmak,

*Hastalık ve zararlılar için konuk-çu olabilecek bitkileri birbiri ardına dikmemek,

*Bitkileri uygun gübreleme ile güç-lü yetiştirmek,

*Bitki sıra arası ve sıra üzeri mesafe-leri bir miktar geniş tutmak,

*Bahçe iyi gözlemlenerek hastalıklı ve zararlı ile bulaşık bitki artıklarını üretim alanından uzaklaştırmak,

*Yabancı ot kontrolü için ot yolma, çapalama, malçlama veya örtü bitkisi yetiştirme gibi yöntemler kullanmak,

* Zararlıların doğal düşmanlarının yaşam alanlarını ve konukçu bitki-leri korumak,

* Arazi çevresinde doğal yaşam alanları oluşturmak,

*Üretim alanları kenarında tuzak bitkiler yetiştirmek,

*Böcekler için mekanik tuzaklar kullanmak,

Organik tarım kendi çiftlik döngü-sü içerisinde gerçekleşen bir üre-tim şeklidir. Üretici üretim ile ilgi-li girdilerini kendi üretim alanları içerisinden sağlar. Bu durum doğal dengenin oluşumuna, üründe çeşit-liliğe, temiz girdiye ulaşım kolaylı-ğına ve üretim masraflarının azal-masına neden olur.

Organik Sebze Üretiminde Hasat Depolama ve PazarlamaOrganik sebzecilikte hasat, işleme, depolama, etiketleme ve pazarla-ma Organik Tarım Yönetmeliğinde belirtilen ölçütler dikkate alına-rak yapılmalıdır. Ürün, yönetme-lik doğrultusunda uygun görülen maddelerin dışında hiçbir sente-tik- kimyasal madde ile muame-le görmemelidir. Konvansiyonel ürünlerle karışmanın önlenmesi için her durumda gerekli tedbir alınmalıdır. Organik ürün alıcıla-rı, işleyici ve pazarlamacıları için de kontrol ve sertifika işlemlerinin aynı sistemle işlediği unutulmama-lıdır.

Organik tarımın topraktan tüketi-cinin sepetine girinceye kadar her aşamasında kontrol sistemi çalışır. Kontrollerin sağlıklı yürütülebil-mesi için üretici, yaptıkları organik faaliyetler ile ilgili bilgi ve belge-leri, sözleşmeli olduğu kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya kont-rol kuruluşuna vermekle yüküm-lüdür. Bu nedenle organik tarımda üretim parsellerinde yapılan her türlü işlem kayıt defterine yazıl-malı, planlama, dışarıdan alınan materyal ve malzemelerin sertifika-ları, faturaları, toprak tahlili, ürün analiz raporları gibi raporlar, depo giriş-çıkış kayıtları, kontrol ve ser-tifika kuruluşu ile yapılan sözleş-menin örneği ve kontrol formları gibi evraklar bir arada muhafaza edilmelidir.

KAYNAKLAR:1- Türkiye I. Ekolojik Tarım Sempozyumu

a) Ekolojik Tarım ve Ekim Nöbeti Uygulamaları –Celal ER, Serkan URANBEY

b)Ekolojik Tarımda Yabancı Ot Mücadelesi-Ah-met ULUDAĞ

c) Sebze Yetiştiriciliğinde “Birlikte Ekim” Sistem-leri- İsmail GÜVENÇ, Ertan YILDIRIM

2- Türkiye II. Ekolojik Tarım Sempozyumu 14-16

a) Ekolojik tarımda Toprak İşleme Uygulamaları- Fatih KİRİŞCİ, Tayfun KORUCU

a) Alleopati ve Ekolojik sistemde bitkiler arası re-kabet üzerine etkisi-Sadrettin KARAALTIN, Fatih KILLI, Ömer Süha USLU

3- YAYÇEP Organik Tarım Kitabı

4- Organik Sebze Yetiştiriciliği Dr. Gülay BEŞİRLİ

52 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Yalova Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü

53[Ekim 2011] Tarım & GıdaAstim Organize Sanayi Bölgesi Aydın/Türkiye Tel. 0256 231 04 73 (4 Hat) Faks. 0256 231 04 78 e-mail. [email protected]

www.polatas.com.tr

D Ü N Y A ’ N I NDAHA İYİLEREİHTİYACI VAR.

“Üründen önce güven satıyoruz’’

Dünyanın en büyük 7. firması olan Genpower

Jenaratör’ün Yönetim Kurulu Başkan

Yardımcısı Murat Uslu, “Bizi tam

olarak tanımlayan metafor, icebergdir.

Türkiye’deki yapılanmamız

ve yatırımlarımız icebergin görünen kısmıdır, yüzde 75 ihracatla asıl kısım

denizin altında kalandır’’ diyor.

Kesintisiz enerji sektöründe 100’ü aşkın ülkede faali-yet gösteren ve büyüklük-

te dünya çapında 7. sıraya ulaşan Genpower Jenaratör, gaz kesmiyor. Global liderlik hedefine kilitlenen Genpower’ın Yönetim Kurulu Baş-kan Yardımcısı Murat Uslu, firma-yı bir ‘iceberg’ olarak tanımlıyor. Tecrübe, bilgi ve ileri dünya görüşü ile oluşan bu buz dağının görünen kısmı Türkiye’deki yatırımlar. Asıl büyük bölümü ise ihracatı. Murat Uslu ile gücünü Türk milletinin zekasından, yani genlerinden alan Genpower’i konuştuk.

Genpower ne zaman kuruldu, anlamı nedir? USLU: Genpower’ın hikayesi, 19 yıl önce Ankara Ulus’ta, Müjdat Uslu’nun elektrik, ekipman ve do-nanım faaliyetlerini yürüten Pınar Makine’yi kurmasıyla başladı. 2000 yılına gelindiğinde Pınar Makine kendi jeneratör markasını üretme kararı aldı. Gücünü; Türk milleti-

nin gücü, azmi ve zekâsından, yani ‘gen’lerinden alan bu marka, Gen-power adıyla doğmuş oldu.

Tarım ürünleri satışına ne za-man başladınız? Bu kararı al-maktaki sebebiniz neydi?USLU: Bu sektöre 1998 yılında girdik. Genpower olarak jeneratör sektöründe başarısını kanıtlamış ça-lışma anlayışımızı ve iş modelimizi, yaptığımız iş ile ilintili diğer sektör-lere de taşıyoruz. Bu kararın sonu-cunda 1998 yılında tarım ürünleri sektörüne hızlı bir giriş yaptık.

Tüketici neden sizin ürünleri-nizi tercih ediyor? USLU: Biz öncelikle ürün satmak-tan önce güven satıyoruz. En büyük artımız bu. Ürünlerimizin kalitesine güvenimiz tam. Tüm tarım grubu ürünlerimize geniş bir servis ağı ile 2 yıl garanti veriyoruz. Jeneratör gru-bunda tüm dünyada bir ilki gerçek-leştirerek, 3 yıl garanti veriyoruz. Dediğim gibi ürünlerimiz birinci

RöportajRASİM MUTLU

54 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

kalite, fiyatlarımız da bu ürünlerde olabilecek en iyi seviyede. Tedarik süresi konusunda da yüksek stokla çalışan bir iş yapımız olduğundan kısa sürede her türlü ürünü teslim edebiliyoruz. Ürünlerimiz yakıt sar-fiyatı konusunda da son derece ve-rimli ve farklı yakıt tiplerinde ürün-lerimiz var.

Tarım ürünleri portföyünüzde hangi ürünler var? Bu ürünleri farklı kılan özellikleri neler?USLU: Portföyümüzde; su pom-paları, çapa makineleri, süt sağma makineleri, motorlar ve çim biçme makineleri bulunuyor. Süt sağma makineleri haricinde dizel ve ben-zinli motor seçenekleri sunuyoruz. Süt sağma makinelerinde de klasik kömürlülerin yanı sıra yeni tekno-loji yağlı süt sağma makinelerini de tedarik ediyoruz. Bu ürün hem daha ekonomik yakıt sarfiyatı sağlıyor hem de sessiz çalışması dolayısıyla hayvanı ürkütmüyor.

Şirketinizi nasıl tanımlarsınız?USLU: Genpower’ı tam ola-rak tanımlayan metafor aslında ‘iceberg’dir. Genpower tecrübe, bil-gi ve ileri dünya görüşünün biriki-miyle oluşmuş bir iceberg gibidir. Türkiye’deki yapılanmamız ve ya-tırımlarımız icebergin görünen kıs-mını oluştururken, % 75 ihracatla asıl büyük kısım görünmeyen, yani denizin altında kalan kısım.

2011 yılı sonuna ve gelecek beş yıla ilişkin hedefleriniz nelerdir? USLU: Genpower, kesintisiz enerji sektöründeki konumunun yanı sıra önümüzdeki süreç için farklı alan-larda çeşitli yatırımlar planlıyor. Elektrik ihtiyacının yoğun olduğu ülkelerde yüksek taleple karşılan-

ması ve işletme maliyeti açısından da son derece tasarruflu olması se-bebiyle doğalgaz jeneratör üretimi planlanan ürün gruplarının başında geliyor. Şu anda dünyada 7. büyük jeneratör firmasıyız. Önümüzdeki dönemde ilk hedefimiz dünyada ilk üçe girmek sonrasında da tabi ki dünyada lider firma konumuna gelmek.

İhracatta da hedeflerimiz büyük. 2010 yılında direk ve endirekt yaptığı ihracat tutarımız, toplam-da 83.283.908 dolar. Bu rakamla Türkiye’nin en büyük ihracatçıları-nın yer aldığı listede 147. grup şir-keti olduk. Önümüzdeki 5 yıl içe-risinde de direk ve endirekt ihracat rakamlarını katlayarak büyütmeyi ve 5 yıl sonra yıllık 500.000.000 dolara varan ihracat rakamlarına ulaşmayı hedefliyoruz.

•Yatırımlarınızdan bahseder misiniz? USLU: 2011 yılında Türkiye’de 216.000m2’lik alana sahip dünya-nın en büyük jeneratör fabrikasını kurduk. Türkiye’nin kalkınmasında ve ihracatının gelişmesinde çok bü-yük emeği geçen eski devlet bakan-larımızdan Sayın Kürşad Tüzmen de, Genpower Jeneratör Yönetim Kurulu üyesi olarak 1 Ağustos 2011 tarihinde Genpower Jeneratör aile-sine katıldı. Yurtiçindeki bu atılım-larımıza paralel olarak dünyada da

benzer yatırımlarımız devam ediyor:Genpower Jeneratör, Uzakdoğu pa-zarını yakın markaja alabilmek için Çin’in Wuxi eyaletinde büyük bir fabrika inşa etti. Ağustos 2011‘de faaliyete geçen bu fabrikada üreti-len jeneratörlerle, Genpower’ın en kısa zamanda Uzakdoğu pazarına hâkim olması hedefleniyor. Yine Uzakdoğu’da dünyanın en önemli ticaret ve dağıtım merkezlerinden biri olan Singapur’da 4.000 m2’lik bir alanda Genpower Asia satış ve dağıtım merkezini kurduk. Genpo-wer Asia ekibinin elinde şu anda 10 milyon dolarlık ciddi bir stok bulu-nuyor. Genpower Asia, Asya Pasi-fik ülkelerinde ilk adımımız oldu. Yine bu bölgede bulunan Bangladeş (Dakka) , Endonezya (Cakarta), Vi-etnam, Hindistan’da (Chennai) da satış ve servis merkezleri açtık. Çok yakın zamanda Amerika’daki yatırımlarımızı, New Jersey eyale-tinde 13.000 m2 alana sahip Gen-power satış ve dağıtım merkezini açarak genişleteceğiz. Avrupa paza-rını hedef alan yatırımlarımızın ba-şında da Berlin’deki Frankfurt Oder bölgesinde 17.000 m2’lik alanda kurulacak olan fabrika geliyor. İn-şaatı devam eden bu fabrikada stan-dart, benzinli, dizel jeneratörlerin yanı sıra biodizel, doğalgaz, fuel-oil ile çalışan jeneratörler de imal edi-lecek.

Genpower Jeneratör, Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetlerinde pazar lide-ri konumda bulunuyor. 100’ü aşkın ülkede faaliyet gösteren ve dünya çapında da yedinci sırada bulunan Genpower, her geçen gün daha çok tercih edilen bir Avrupa markası ol-duğunu tüm dünyaya kanıtlıyor.

Murat Uslu

55[Ekim 2011] Tarım & Gıda

İneklerde doğum sonrasıgörülebilecek sorunlar

Yağlı inek sendromu,

iştahsızlık, sonun

atılamaması, doğum

felci gibi ineklerde

doğumdan sonra

görülebilecek önemli

sorunların başlıca

sebeplerini, eksik ve

dengesiz beslenme

oluşturuyor.

İneklerde doğumdan sonra gö-rülebilecek önemli problemlerin başlıca sebepleri, beslemede ek-

siklikler ve dengesizlikler ile kötü yönetimdir. Doğum sonrasında olu-şabilecek problemleri;

Yağlı inek sendromu (Şişman inek hastalığı-Fat Cow Sendrom) Ketosis Sonun atılamaması Döl tutmama Selüloz azlığı /asidoz / karın şişmesi Laminitis Abomasumun (Şirdenin) yer değiş-

tirmesi Doğum felci (Hipokalsemi, süt

humması) şeklinde sıralayabiliriz.

KetosisDoğumu takip eden birkaç gün veya birkaç hafta içinde ortaya çıkar. İş-tahsızlık, zayıflama, sütün azalması, kabızlık, sümüksü dışkı, durgun-luk, kambur duruş, sinirli haller ve boş çiğneme hareketleri ile kendini gösterir. Yağlı inek sendromu ile de ilişkili olabilir. Günde 2 kez 150 ml. propilen glikol veya sodyum propio-nat verilerek ve bu uygulamaya en az 4 gün devam edilerek hastalık sağıl-tılabilir. Ayrıca damardan hipertonik glikoz solüsyonu ile glukokortikoid-ler enjekte edilir.

Ketosiste Korunma ve Önlemler: İnekler çok zayıf ve çok şişman ol-

mamalıdır. Kuru dönemin son iki haftasında yavaş yavaş artırmak su-retiyle alıştırarak konsantre yeme adaptasyon sağlanmalıdır. Doğuma iki hafta kala yeme Niacin ilave edil-mesi yararlı olur.

Doğum Felci(Hipokalsemi SütHumması) Doğumdan hemen sonra 1-2 gün içinde veya doğuma 1-2 gün kala oluşabilir. Vücut ısısı düşer, kulak-lar ve meme soğur, sallantılı yürüyüş veya tamamen yatma, başı omuza dayama haliyle ortaya çıkar. Bakışlar donuklaşır, gözbebeği genişler, çok şiddetli vakalarda koma hali ve ölüm görülebilir. Tedavisi damar içi yavaş

İ.Süha YAPICIOĞLUVeteriner Sağlık Teknisyeni

56 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

yavaş kalsiyum solüsyonu enjeksiyo-nu ile mümkündür.

Doğum Felcini Önleme Yolları: Kuru dönemde yüksek kalsiyum içeren rasyonla besleme hipokalse-miyi artırır. Kuru dönemde 550 kg. canlı ağırlıktaki bir ineğin kalsiyum ihtiyacı günde 40 gr. kadardır. Bu durumda düşük kalsiyum içeren rasyonlar, doğum sonrası felçleri ön-leyeceğinden düşük kalsiyum içeren kaba yemlerin örneğin; çayır otunun verilmesi yararlı olur. Doğuma 3-7 gün kala özellikle D vitamini enjek-siyonunun doğum felcini önleyeceği araştırmacılar tarafından bildiril-miştir. Sürüde doğum felci olayları anyonik tuzların yeme katılmasıyla kontrol altına alınabilir.

Hipokalsemi başlı başına bir prob-lem olduğu gibi başka problemlere de yol açabilir. Kan zayıflığına bağlı güç doğum, uterus prolapsusu olay-larında artış, sonun atılamaması, metritise yatkınlık, tekrar gebe kal-ma oranında düşüş, rumen atonisi dolayısıyla karın şişkinliği, şirdenin yer değiştirmesi, ketosis, mastitis, sütün azalması gibi problemler hipo-kalsemiyi takip edebilir.

Şişman İnek Sendromu(Fat Cow Sendrom)Gebelikte çok beslenen ineklerde gö-rülür. Doğumdan sonra iştah kaybı ve hızlı zayıflama ile ortaya çıkar. Nabız ve solunum hızlanır, inek ya-tar, kalkamaz. Bu belirtilerin ardın-dan bir hafta içinde koma hali ve ölüm gözlenir. Destek tedavisi için propilen glikol ve sıvı elektrolitler denense de, genellikle tedavi başarılı olmaz. Önlemek için kuru dönemde ineklerin yağlandırılmaması gerekir. Kuru dönem boyunca mısır silajın-dan uzak durmak yararlı olur.

Abomasumun Yer DeğiştirmesiBu olay doğumu takiben iki-üç hafta içerisinde meydana gelir. Dördüncü midenin normal yerinden sağa veya sola doğru bükülmesiyle oluşur. Ke-sif yem-kaba yem dengesizliği, kali-

teli kaba yem eksikliği abomasumun yer değiştirmesine zemin hazırlar. Abomasum çoğunlukla sola doğru yer değiştirir.

Abomasumun Yer Değiştirmesini Önleyecek Tedbirlerİneğe vücut ağırlığının en az % 1’i kadar kaliteli kuru ot verilmelidir. Kuru dönemde silaj tüketimi kı-sıtlanmalıdır. Mastitis, yağlı inek

sendromu, süt humması, sonun atı-lamaması gibi problemler abomasu-mun yer değiştirmesine dispozisyon yaratacağından bu problemler için mutlaka önlem alınmalıdır. Kuru dönemde, özellikle doğuma 2 hafta kala ineğe verilen kesif yem 100 kg. ağırlığa 750 gr. oranını geçmeme-lidir. Örneğin; 500 kg. canlı ağırlı-ğındaki bir ineğe verilen kesif yem 3,750 gr’dan fazla olmamalıdır. Do

57[Ekim 2011] Tarım & Gıda

ğumu takip eden dakikalarda kalsi-yum takviyeleri yararlı olabilir. Kal-siyum/fosfor dengesini sağlayan ve subklinik ya da klinik hipokalsemiyi önleyen D3 vitamininin doğuma 2-8 gün kala enjeksiyon olarak uygulan-ması büyük oranda yararlı olacaktır.

Sonun AtılamamasıDoğumdan sonra görülebilecek yaygın problemlerden biridir. Süt azalmasına ve tekrar gebe kalmanın gecikmesine, d o l a y ı s ı y l a ekonomik ka-yıplara sebep olur. Uterus envolusyonu yani rahimin tekrar eski halini alması gecikir, rahim iltihabına ve kısırlığa sebep olabilir. Sonun atı lamaması-nın sebepleri arasında Bru-selloz, BVD, IBR, Leptospi-rosis gibi en-feksiyöz hasta-lıklar, vitamin - mineral ek-siklikleri sa-yılabilir. Ca/p dengesizliği, selenyum, iyot veA vitamini eksikliği olan sürülerde sonun atılamaması olaylarının arttığı gözlenmiştir. Plasenta bağlantısının olgunlaşamaması yani erken doğum olayları, doğuma yakın dönemde ineğin aşırı kilo alması ve mısır silajı tüketimi sonun atılamamasına sebep olabilir.

Alınması Öngörülen ÖnlemlerKuru dönemin en az 45 gün olması, günlük hareket imkanı, vitamin A, D, E ve selenyum enjeksiyonları ya da bunları içeren yem katkıları, en-feksiyöz hastalıklara karşı aşılamada önlem olarak düşünülebilir. Buzağı-

lama bölümünün temiz, kuru, geniş, rahat olması, iyi havalandırma, aşırı sıcak, nemli ve kalabalık olmayan barınaklar sonun atılamaması ko-nusundaki önlemlerin başında gelir. Kalsiyum/fosfor dengesi için doğum-dan önceki bir hafta içerisinde D3 vi-tamini uygulaması ve doğumu takip eden en kısa sürede enjeksiyon ya da ağız yoluyla kalsiyum verilmesi, koruyucu hekimlik yönünden başarı sağlar.

Döl TutmamaÇok yağlandırılmış ve doğum son-rası hızlı zayıflama gösteren inekler sonunu atamama, rahim iltihabı ve ovaryum kistleri gibi problemlere daha yatkın olurlar. Bunlar döl tut-mama sebepleri olarak karşımıza çı-kar. Selüloz azlığı, asidosis, karın şiş-mesi olayları kaba ve konsantre yem oranındaki dengesizliklerden, kaba yemde taze baklagillerin çok olma-sından kaynaklanır.

Laminitis Yine kaba yem-konsantre yem oranı-nın bozukluğu ile ortaya çıkan topal-

lık ile kendini gösteren bir problem-dir. İnek ayakta durmakta rahatsızlık çeker, verim düşüklüğü ortaya çıkar. Daha çok işkembede oluşan aşırı histaminin kan dolaşımıyla ayaklara gitmesi sonucu meydana gelir. Kara-ciğer apseleri de kaba ve kesif yem oranının bozukluğu ile ilgili olarak, işkembede oluşan asidin işkembeyi zedelemesi sonucunda mikropların kan dolaşımına girmesiyle ortaya çıkan problemlerdir. Kan dolaşımı-

na giren bakteriler vena porta yoluyla karaciğere ulaşa-rak, karaciğer ap-selerine ve ilerlemiş olaylarda ise kara-ciğer fonksiyonla-rının bozulmasına sebep olurlar.

Süt yağı oranının düşmesi ile karşı karşıya kalındı-ğında yine asidoz yönünden bir in-celeme yapılma-lıdır. Kaba-kesif yem oranı gözden geçirilmeli, ayak problemi olup ol-madığına dikkat edilmelidir. Çok ince kıyılmış kaba yemler süt yağı ora-

nının düşmesine sebep olabilir. Böyle bir problemde rasyonun kuru mad-desinin binde beşi kadar sodyum bi-karbonatın yeme ilavesi yararlı olur. Kuru dönem iç ve dış parazit müca-delesi için en uygun dönemdir. Yeme katılarak ya da enjeksiyon tarzında A, D, E vitaminleri ile kuru dönem-deki inekleri desteklemek gerekir. Doğumdan 3 hafta önce uygulanan Selenyum ve E vitamini enjeksiyon-ları ya da bunların yeme katılmaları, sonun atılamaması olaylarını önler. Kurudaki inekler temiz rahat bir or-tamda bulundurulmalı ve hareket edebilmelidirler. Aşırı sıcaklıkla ilgili tedbirler mutlaka alınmalıdır.

58 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Şap hastalığı sığır, manda, ko-yun, keçi, deve, domuz gibi çift tırnaklı hayvanlarda görülen,

çok bulaşıcı, hayvanların süt ve et ve-riminde önemli kayıplara hatta genç hayvanlarda ani ölümlere neden olan bir hastalıktır. Kültür ırkı hayvanlar-da yerli ırklara göre daha şiddetli sey-reder. Yüksek ateş, durgunluk, iştah-sızlık, süt veriminin aniden düşmesi ilk belirtilerdir. Ağızdan iplik tarzın-da salya akar, dilde, diş etlerinde, ya-nak ve dudakların iç kısımlarında içi su dolu kesecikler ve sıyrıklar oluşur. Bazı hayvanlarda ayaklarda da enfek-te yaralar oluşur, ciddi topallıklara ve hatta tırnağın düşmesine neden olur. Hastalığın bir diğer özelliği buzağı ve genç danalarda ani ölüme neden ol-masıdır. Hastalığı atlatan hayvanlar-da süt veriminin ve besi performan-sının eski haline dönmesi için 2-3 hafta geçmesi gerekir. Ülkemizde; 2 ton süt veren bir ineğin verimi, şapa yakalandığında 300 kg. azalmak-tadır. Gene aynı şekilde 170 kg. eti çevrilebilen bir sığırın eti 140 kg’a düşmektedir. Bu da bize hastalığın randıman üzerinde ne kadar büyük etkiye sahip olduğunu göstermekte-dir. Şap hastalığına virüsler neden ol-duğu için tedavisi yapılamaz. Ancak hasta hayvanın bağışıklık sisteminin desteklenmesi ve yaraların enfekte olmaması için tedbirler alınabilir. Şap

hastalığı ahırınızda çıktığında derhal hükümet veteriner hekimine ihbarda bulunmanız gerekmektedir. Hastalık çıkışını bildirmeyen yetiştirici, bakıcı veya veteriner hekimlere 5996 Sayılı Kanun’un 4. maddesi gereği 538,50 TL idari para cezası uygulanmakta-dır.

Hastalık Çıkmadan Önce; Ahırların duvarları, tabanı, yemliği

kolay dezenfekte edilebilecek malze-meden inşa edilmeli ve dezenfeksiyo-nu düzenli bir şekilde yapılmalıdır. Hayvanların devamlı bağlı kaldığı

ahırların yanında yeni alınan hayvan-ların bağlanacağı ayrı bir bölüm inşa edilmelidir. Bakıcıların ahıra girerken özel elbi-

se ve çizme giymeleri sağlanmalı ve başkalarının ahıra girmelerine izin verilmemelidir. Bakıcıların veya hayvanların ahıra

giriş-çıkışta üzerine basacakları de-zenfektanlı paspasların kapı önlerin-de bulunması gerekmektedir. Sağımlardan önce ellerin, memele-

rin ve sağım ekipmanlarının her se-ferinde dezenfeksiyonuna titizlikle dikkat edilmelidir. Hayvanlar sistemli olarak (ilkbahar

ve sonbahar şap kampanyası dönem-leri) şap hastalığına karşı koruyucu olarak aşılatılmalıdır. Veteriner hekimler veya veteriner

sağlık teknisyenleri tarafından böl-gedeki tüm hayvanların aşılanmaları sağlanmalı ve aşılamalardan en az 3 hafta sonra hayvan sevklerine izin ve-rilmelidir. Bölgeye yeni getirilen hayvanların

Hayvan Sağlık Zabıtası hükümlerince hükümet veteriner hekimi tarafından takibinin yapılması, gerekirse karati-naya alınması gerekmektedir. Yetiştiricilerin şap aşısı olmamış

hayvanları satın almamaları, veteri-ner sağlık raporu almadan hayvan sevk etmemeleri gerekir. Yeni yönet-melik gereği son iki dönem (ilkbahar + sonbahar veyahut sonbahar + ilk-bahar) şap aşısının yapılmış olması gerekmektedir. (Çift aşı). Çift aşısı olmayan hayvanlara veteriner sağlık raporu düzenlenmeyecektir.

Hastalık Çıktıktan Sonra Hastalıktan şüpheli hayvanlar he-

men ayrı bir ahıra alınmalıdır. Tüm ahır hemen dezenfekte edil-

melidir. Hasta hayvanla ilgilenen bakıcı di-

ğer ahırlara girmemeli, giydiği elbise ve çizmeler o ahırda kalmalıdır. Hasta hayvanın bulunduğu ahırdan

çıkarılan artık yem ve altlıklar derhal yakılmalıdır. Hastalık ihbarı mecburi bir hastalık

olduğu için derhal hükümet veteri-ner hekimine bildirilmelidir.

Sonbahar AşılamalarıÇift tırnaklı hayvanlarda görülen, süt ve et veriminde önemli kayıplara, hatta genç olanlarda ani ölümlere yol açan şap hastalığına koruyucu tedbir olarak sistemli aşılama çok önemlidir.

Kerem MERGENVet.Sağ.Tek.

Aşı olursa süt verimi düşer.

Aşı olursa gebe hayvan yavru atar.

Büyükbaşı senede bir defa aşılatmak yeterlidir. Küçükbaşı aşılatmak gerekmez.

YANLIŞ DOĞRU

Aşı olursa süt verimi sadece birkaç gün düşer. Oysa hayvanınız şap aşısı olmazsa, süt verimi yaşamı boyunca düşer.

Aşı olursa gebe hayvan yavru atmaz, aksine yeni doğan yavru hastalığa karşı dayanıklılık kazanır. Böy-lece yüksek riskli dönemi sağlıklı geçer.

Büyükbaşı senede iki defa düzenli olarak, küçükbaşı senede bir defa, gerekirse iki defa aşılatmak ge-rekir.

Şap aşısı hakkında bilinen doğru ve yanlışlar

59[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Tüberküloz hastalığı

İnsanlara da bulaşabilen tüberküloz,

sağlıksız yaşam koşullarının da etkisiyle

evcil hayvanlar arasında oldukça

yaygındır.

İnsan ve hayvanlarda akciğer, çe-şitli organ ve dokularda, kazeöz ve kazekalseröz tüberküllerin

(peynirimsi, kireçlenmiş peynirimsi içerikli yumrucuklar) oluşmasıyla karakterize, kronik (uzun süreli), bulaşıcı, hayvanlardan insanlara da bulaşan zoonotik bir hastalıktır. Sağlıksız yaşam koşullarının etkisiy-le evcil hayvanlar arasında oldukça yaygındır. Tüberküloz etkeni olarak 3 mycobacterium türü önemlidir. Bunlar; M. tuberculosis (insan tipi), M. bovis (sığır tipi), M. Aviumdur. (kuş tipi) Bu üç mycobacterium türü, insan ve hayvanları enfekte edebilmektedir.

Hastalığın Sebebi (Etiyoloji)Aside dirençli uzun ve kısa çomaklar halinde, hareketsiz, sporsuz, aero-bik, kapsülsüz bir mikroorganizma-

dır. Mera, toprak ve gübrede 2-6 ay canlı kalır. Kurumaya karşı dayanık-lı, pastörizasyon ısısında genellikle ölmelerine karşın bazıları 75-80 oC’ ye 5-10 dakika dayanır.

BulaşmaEtkenin bulaşması 5 yoldan meyda-na gelmektedir. Solunum: Damlacık şeklinde bulaş-ma ile Sindirim yolu: Buzağıların, sütle-riyle mikrop çıkaran annelerinden süt emmeleriyle ya da bulaşık su, yem ve otların alınmasıyla olabildiği gibi, bronşlardan dışarı çıkan mik-roplu akıntıyı yutmakla olur. Genital: Testisleri tüberkülozlu bo-ğaların aşımıyla, tüberkülozun ute-rusa yerleştiği durumlarda sonda ve katater uygulanmasıyla

KADİR BATUVeteriner Hekim

Tüberküloz Basili

60 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Deri yolu ile: Oldukça nadir bir bu-laşma şeklidir. Kongenital: Anneden yavruya gö-bek kordonu ile

Hastalığın Seyri (Patogenesis) Etkenler vücuda genellikle solunum ve sindirim yolu ile girerek, hastalık meydana getirirler.

Hayvanların tüberküloz etkeni-ne karşı verdikleri doğal reaksi-yon; mikroorganizmaların saldı-rı gücüne ve vücudun savunma aktivitelerine bağlıdır. Duyarlı konakçının vücuduna giren mik-roorganizmalar, girdikleri bölge-de yerleşerek, üremeye başlar ve organlarda ilk lezyonları (doku hasarı) oluştururlar. Bu organlara bağlı lenf yumrularına taşınması sonunda, lenf yumrularında ya-pısal ve yangısal bozuklukların meydana gelmesine yol açarlar. Konakçının direncinin kırıldığı, lezyonların aktive olduğu (lez-yonlardaki kalsifikasyonun rezor-be (emilim) olması) durumlarda, mikroorganizma tekrar üremeye ve lezyonlar da gelişmeye başlar-lar. Bu odaklardan kana karışan mikroorganizmalar, vücuda yayı-larak çok sayıda organı etkilerler.

Böylece çeşitli organ ve dokular-da yeni lezyonlar meydana gelir. Bunlar giderek büyür. Gelişmeye devam eden kazeifiye (peynirim-si) odaklar bronş veya bronşiollere (akciğer hava kanalları) açılabilir ve mikroplu eksudat (irinli olma-yan sıvı) buralara boşalabilir. Bu eksudat öksürük ile dışarı atılır ve etrafın kontaminasyonuna neden olur. (Açık tüberküloz). Böylece organlarda içleri boşalan nodüller (yumrucuk) meydana gelir. Akci-ğerlerde büyümeye devam eden lezyonlar, büyük veya küçük kan damarlarına ulaşabilir ve bunların cidarını zedeleyerek, kanamalara yol açabilir. Kan damarlarına ula-şan organizmalar kan yoluyla vü-cuda yayılarak, akciğerin yanı sıra, diğer organ ve dokularda da toplu iğne başından darı tanesi büyük-lüğüne varan lezyonlar meydana getirebilir. (Generalize miliyer tü-berküloz)

Belirtiler (Semptomlar)Klinik muayene ile hayvanlarda tü-berkülozu saptamak, ancak ileri dönemlerde olasıdır. Kesim öncesi ayakta muayenede görülen zayıflık, kemik, eklem ve testislerin şişliği, lenf yumrularının şişliği tüberküloz-dan şüphelenmeyi gerektirir.

Tüberküloz etkeninin yerleştiği yere göre çeşitli belirtiler ve lezyon-lar görülmektedir. Sığırlarda daha fazla akciğer iltihaplarına rastlanır. Öksürük, iştaha rağmen zayıflama, yorgunluk, burundan mukoprulent (irinli) bir akıntının gelmesi, bronşi-yal ve mediastinal lenf yumrularının büyümesi sonucu yapılan basınçtan dolayı dispne (solunum güçlüğü) en çok görülen belirtidir. Meme tüber-külozunda memede çeşitli sertlikler, meme lenf yumrularında şişme, ute-rus tüberkülozunda mukoz ve puru-lent bir akıntı görülür. Şüpheli du-rumda ise vaginal akıntıdan, balgam ve sütten mikroskobik muayene, kültür ve hayvan deneyi yapılarak teşhis edilir.

Tüberkülin Testleri İle TeşhisTüberküloz ihbarı yapılan işletme-lerde, İl Müdürlüğümüzce tüberkü-lin testleri yapılarak teşhis konulur.

Kesimde teşhisHastalık genellikle mezbaha kesim-leri sonunda yapılan muayene so-nucu ortaya çıkar. Tüberküloz lez-yonları tüm visseral (iç) organlarda, özellikle plörada (akciğer zarı) ol-mak üzere serozal (vücut boşlukları-nı kaplayan zar) yüzeylerde, kemik-lerde ve eklemlerde gelişir.İlk gelişen lezyonlar retrofarangial, mediastinal, bronşiyal lenf nodülle-rinde (akciğer ve çevresi) ve nadirde olsa mesenterik (barsak askısı) lenf yumrularında olup, küçük kazeöz ve kalsifiye granülomlar (içleri pey-nirimsi kireçlenmiş görünümlü kü-çük yumrucuklar) halindedirDaha sonra ise çeşitli kıvamlarda gri-beyaz renkte nodüller (yumru-cuk) oluşur. Sarımsı gri renkte ve toplu iğne başı büyüklüğünde mili-er tüberküloz lezyonları ise akciğer, karaciğer, dalak ve bazen de diğer organlarda görülebilirler. Hastalık mezbaha bildirimi ile ilgili İl Mü-dürlüğüne bildirilir. İl Müdürlüğü

hastalıkla mücadele için gerekli ted-birleri alır.

Laboratuar TeşhisiKlinik ve otopsi bulguları tüberkü-lozdan şüphelendirse bile kesin teş-his laboratuvar muayeneleri ile olur. Laboratuvar muayeneleri için hay-van hasta iken süt, sperma, idrar, kraşe, ponksiyon sıvıları gönderile-bilir. Öldükten sonra ise lezyonlu doku ve organlar ve lenf yumruları steril bir şekilde görevlilerce alınıp laboratuara gönderilebilir.

KorunmaÖzellikle sütleriyle tüberküloz et-kenlerini dışarıya çıkaran sığırlar hem kendi buzağıları hem de insan-lar için çok önemli bir bulaşma kay-nağı durumundadır. Tüberkülozla mücadele, bir korunma stratejisi ve eğitimle mümkün olabilmektedir. Bu hastalık yönünden hayvan yetiş-tiricilerinin ve bakıcılarının eğitimi şarttır. Hastalığın yayılmasında ahır ve barınakların hijyenik durumu, tek yönlü beslenme, uygun olmayan ba-kım şartları, portörlerin zamanında tespit edilip ayrılmaması, dışarıdan sürüye kontrolsüz hayvan katılması, infekte hayvanların sütleriyle buza-ğıların beslenmemesi, tüberkülozlu bakıcılar, etkenle bulaşık meralar büyük önem taşımaktadır. İnsan tüberkülozu birçok gelişmekte olan ülke için hala büyük bir problemdir.

Hayvanlarınızı Tüberkülozdan Nasıl Korursunuz? Sürüye kontrolsüz hayvan sokma-

yınız.

Genç hayvanlarla yaşlıları bir ara-da bulundurmayınız.

Buzağıları sağlam, kontrollü hay-vanların sütleriyle besleyiniz.

Hastalıklı hayvanlardan doğan sağlam buzağıları bu ortamdan uzaklaştırıp, temiz bir yerde bakıp besleyiniz.

Hayvan bakıcıları, süt sağıcıları ve hayvanlarla doğrudan teması olan bütün personeli verem yönünden kontrol ettiriniz.

Hastalık kaynaklarını ortadan kal-dırınız.

Hayvanların bulundukları yerlere,

61[Ekim 2011] Tarım & Gıda

yemliklere ve suluklara kanatlı hay-vanların girmesine engel olunuz.

Sığırlarla diğer kanatlıları aynı yer-de barındırmayınız.

Ahırların kalabalık olmamasına dikkat ediniz.

Ahırınızı devamlı ve çok iyi şekil-de temizleyip, sık dezenfekte ediniz.

Hayvanları sürekli veteriner he-kim kontrolü altında tutup, verem yönünden gerekli kontrolleri yaptı-rınız. Hastalık belirtisi göstermeyip verem mikrobu taşıyan hayvanları başka bir yere ayırınız.

Hayvanlarınızın bakım ve beslen-mesine dikkat ediniz.

Meme veremi yönünden süt inek-lerinin gerekli kontrollerini munta-zaman yaptırınız.

Kendinizi Hastalıktan Nasıl Korursunuz?Sığır tüberkülozunun halk sağlığı yönünden büyük önemi vardır. Ço-cuklara hastalığın bulaşması daha kolay olmaktadır. Hastalığın insan-lara bulaşmasını önlemek için;

Sütlerinizi kaynatmadan, pastöri-ze etmeden, krema, tereyağı, peynir ve yoğurt yapıp insanlara yedirme-yiniz.

Kendiniz de kaynamamış süt iç-meyiniz, çocuklarınıza içirmeyiniz.

Tüketeceğiniz sütleri kaynamasın-dan itibaren en az 5-10 dakika daha karıştırarak kaynatınız.

Sığır tipi verem, insanlara çiğ etle de bulaşır. Bu nedenle kaçak hayvan kesmeyiniz, etlerinizi mutlaka mez-baha veteriner hekimine kontrol et-tiriniz.

Tüberkülozlu hayvanların etlerini veteriner hekim kontrolünde değer-lendiriniz.

Bütün bunların yanında olumlu bir sonuç almak için;

Hayvanlarınızın altlıklarını sık de-ğiştiriniz.

Barınaklarda dışkı oluklarını uy-gun bir şekilde bağlayınız.

Havalandırma sistemine dikkat ediniz. Uygun hale getiriniz.

Toplanan gübreleri dışarıya çıka-rarak, ahırı temiz tutunuz.

Kontrol ve EradikasyonSığırlarda sürü bazında hastalığın kontrolü, hasta hayvanların sürüden çıkarılması (mecburi kesim), hasta-lığın yayılmasını önleyici hijyen ted-birlerinin alınması ve bazı durum-larda kalan hayvanların direncini artırmak amacıyla yapılan aşılamala-ra dayanır. Bu amaçla birçok kontrol programları geliştirilmiştir. Yaygın olarak kullanılan bir yöntem, tüber-

külin testlerin kullanımı ile taşıyıcı hayvanların, kesime gönderilmesi ve kalan hayvanların birbirini izle-yen iki test sonucu negatif oluncaya kadar 6 ayda bir teste tabi tutulma-sıdır. Her 6 ayda bir dışkı kültürü yapılarak, basil çıkaran tüm pozitif hayvanların ve son yavrularının ke-simi daha tercih edilen bir metottur. Koyun keçilerde aşılama, hastalığın kontrolünde uygulanan en yaygın stratejidir. Sığırlarda, aşılı hayvanlar ömür boyu uygulanan tüberkülin (tüberküloz testi) testine pozitif ce-vap verebilir.

Tüberkülozlu etler hakkında kararYapılan sistematik et muayenesinde; tüberkülozun lokal veya generalize (yaygın) olduğunun tespitine göre kısmen veya tamamen imhasına ka-rar verilir.

Kısmen imhayıgerektiren durumlarTüberküloz lezyonları lokal ise; sa-dece akciğer, bağırsak v.b. organ ve lenf yumrularında tüberküloz lez-yonları tespit edildiğinde ve hayvan besili ve kondisyonlu ise tüberkü-lozlu organ ve kısımlar imha edile-rek, geri kalanı şarta tabi tutularak, gıda değeri düşük etler grubundan kavurma yapıldıktan sonra tüketi-mine izin verilir.

62 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Tamamen imhayı gerektiren durumlarTüberküloz lezyonları generali-ze ise; tüberkülozik bozukluklar muhtelif organlarda yani dalak, böbrek, testis, yumurtalıklar, meme, kemikler, et lenf yumrula-rı, beyin zarı, göz vb. organlarda tespit edildiği zaman generalize (yaygın) sayılır.

Tüberkülozik bozuklukların genişliği ne olursa olsun kaşeksi (ileri derece zayıflık) ile birliktey-se, Kaslar içinde veya kas içi lenf

yumrularında tüberküller bulunu-yorsa, Bütün iç organlarda ve özellikle

dalakta milier tüberküllerin varlığı ile tüberküloz lezyonları yayılmış bulunuyorsa, Aynı zamanda göğüs boşluğu

ve karın boşluğu üzerinde tüber-küller bulunuyorsa, etler tamamen imha edilir.

Tüberküloz Tespit Edilen İşletmede Yapılacak İşlemlerTicari amaçla süt sığırcılığı yapılan yerlerdeki ineklerin sistematik mu-ayenelerinde veya tüberkülin testi yapıldığında yahut bakanlıkça uy-gulamaya konulan projelerle ilgili çalışmalarda, tüberküloz hastalığı tespit edildiğinde hayvan sağlık za-bıtası komisyonu toplanır. Hükümet veteriner hekimince düzenlenen hastalık raporuna göre, hastalık çı-kış kararı alınır ve ilan edilir.

a) Tüberkülozlu hayvanlar tazmi-natlı olarak kestirilir. Etleri hakkın-da bu yönetmelik ve Etlerin Teftiş Talimatı’na göre işlem yapılır.

b) Tüberküloz hastalığı tespit edilen hayvanla bir arada bulunan damızlık sığırlara tüberkülin testi uygulanır. Test neticesi müspet olanlar aynı şe-kilde tazminatlı olarak kestirilir.

c) Yurt dışından getirilen damızlık sığırlara mahallinde veya tahaffuz-hanede uygulanan tüberkülin testi-nin neticesi menfi ise, gittikleri yer-lerde iki ay sonra tekrar tüberkülin testi yapılır. Bu testte de menfi so-nuç verenler hastalıksız kabul edilir.

d) Süt sığırcılığı yapanlar her yıl ineklerini tüberküloz hastalığı ba-

kımından muayeneye ve tüberkülin testi yaptırmağa mecburdur. Hü-kümet veteriner hekimi hastalıksız hayvanlar için sağlık belgesi düzen-ler ve sahibine verir. Bu testi yaptır-mayan hayvan sahipleri, haklarında kanuni işlem yapılmak üzere savcı-lığa bildirilir.

e) Tüberkülin testi uygulaması ve neticesi ile ilgili hususlarda Sığır Tü-berkülozu Yönetmeliği uygulanır.

f) Tüberküloz hastalığı çıkan ahır-lara dezenfekte edilmedikçe hayvan konulamaz. Hasta ve hastalıktan şüpheli sığırların yemleri ve madde-leri yakılarak veya gömülerek imha edilir. Süt kapları buharla yahut ilaçla dezenfekte edilir.

g) Tüberküloz hastalığı çıkan yerler-deki ineklerin sütü çiğ olarak satışa verilmez.

h) Tüberkülozda karantina, hastalık çıkan ahır, ağıl veya yerle sınırlıdır.

Hastalar dışındaki hayvanlarda test sonucu menfi ise test iki ay sonra tekrarlanır. İkinci test neticesi men-fi olan hayvanlar, hastalıksız kabul edilir ve karantina dezenfeksiyon yapılarak kaldırılır.

Tüberkülozun ülkemizde durumu ve sığır tüberkülozu eradikasyon proje ve programları Sığır tüberkülozu, bütün dünya için önemli bir hastalık olduğu gibi, ül-kemizde de öncelikle üzerinde du-rulması gereken zoonoz (hayvandan insana, insandan hayvana geçen) hastalıklardan birisidir.

Bu nedenle dünyada tüberkülozun eradikasyonuna ilişkin çeşitli proje ve programlarla birlikte ülkemizde de birçok proje ve programlar uygu-lamaya konulmuştur.

En son 2011 yılında da sığır tüber-külozu hastalığı ile mücadelede iz-lenecek stratejiyi belirlemek üzere “Türkiye’de Bruselloz ve Tüberkü-lozun Kontrolü Stratejisinin Belir-lenmesi Projesi” kapsamında; 81 ilimizde her ilde 5-25 baş sığırı bu-lunan 35 işletmede, işletmelerdeki 2 yaş üzeri tüm sığır cinsi hayvan-lara ve 25’den fazla sığırı bulunan 5 işletmede en fazla her işletmeden 30 sığır cinsi hayvanda olmak üze-re Karşılaştırmalı İntradermal Test uygulayarak, Sığır Tüberkülozu Prevalansı (ülke içindeki yayılımı) çalışması yapılmıştır. İlimizde bu çalışma sırasında iki şüpheli sonuç dışında testler negatif çıkmıştır.

63[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Son yıllarda ülkemizde de görü-len koyun keçi vebası hastalığı ile ilgili olarak 2010 yılı ilkbahar dö-neminde “Koyun ve Keçilerin Kü-pelenmesi ve Aşılanması Projesi” başlatılmıştır. Projenin temel ama-cı, küçükbaş hayvan varlığımızın küpelenerek tanımlanması, veri tabanına kaydedilmesi, koyun keçi vebası hastalığına karşı aşılanarak, söz konusu hastalığın ülkemizde kontrolünün ve yok edilmesinin sağlanmasıdır.

Yurt içinde koyun keçi türü hay-vanların sevklerinde; hayatları bo-yunca en az bir kez koyun keçi

vebası hastalığı aşısı ile aşılanmış olmaları zorunluluğu vardır. Sevk raporunun ilgili bölümüne aşının tatbik tarihi, seri numarası ile yapı-lan aşılamaya ilişkin olarak düzen-lenen makbuzların tarih ve seri nu-maraları yazılacaktır. Sevk edilecek koyun ve keçilere daha önceden PPR aşısı yapılmamış ise aşı yapıl-dıktan 15 gün sonra sevkine izin verilecektir. Aksi halde sevklerine izin verilmeyecektir.

Hastalığın etkeni olan Peste despe-titsruminantsvirusu(PPRV) Paramyxoviridae familyası, morbillivirus grubu içinde yer alan

Koyun Keçi Vebası

Yurt içinde koyun

keçi türü hayvan

sevklerinde,

hayatları boyunca

en az bir kez veba

hastalığı aşısı

ile aşılanmaları

zorunludur.

Cemile ÇELEBİVeteriner Hekim

64 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

bir virüstür. Hastalık doğal şart-larda evcil hayvanlardan koyun ve keçilerde görülür. Keçiler koyun-lara nazaran hastalığa daha duyar-lıdır. Birbirine yakın sürülerde bile koyunlarda hiçbir klinik semptom oluşmadan keçilerde hastalığa bağlı ölümler görülebilir.

Klinik SemptomlarKoyun keçi vebasında klinik seyir; hastalığın ekzootik veya endemik olmasına, hayvanın türüne, yaşına ve alınan virüs miktarına bağlı ola-rak perakut, akut ve subakut sey-redecek kadar değişen farklılıklar gösterir. Tipik semptomlar, hastalı-ğın akut klinik formunda görülür. Ölüm oranı hastalığın klinik seyri-ne ve hastalanan hayvanların yaşına bağlı olarak % 3-80 arasında geniş sınırlar içindedir.

PPR şüpheli vakalarda tipik semp-tomların hepsini bir hayvanda görmek her zaman mümkün ol-mayabilir. Bu nedenle klinik mua-yenelerde mümkün olduğu kadar fazla sayıda hayvana bakılmalı ve tipik semptom gösteren hayvanlar tespit edilmelidir. Klinik muaye-neden önce filyasyon tespitinde yardımcı olacak aşağıdaki soruların cevapları bulunmalıdır.

• Hangi klinik semptomlar görülü-yor?

• Hastalık ilk ne zaman görüldü?

• Hastalanan hayvan türleri neler-dir?

• Hastalık öncesi aynı türden hay-vanlarla temas var mı?

• Yeni hayvan alımı oldu mu?

• Hayvan pazarı, ortak mera ve su kaynağı yönünden hastalık ihtimal-leri söz konusu mu?

• Uygulanan aşılar nelerdir?

• Yaş grubuna göre hastalık ve ölüm oranları nelerdir?

• Benzer hastalık tablosu daha önce görüldü mü?

• Hastalıktan etkilenen başka sürü veya sürüler var mı?

Aşağıda belirtildiği şekilde yapıla-cak sistemik muayenelerde, mua-yene sonuçları düzenli olarak kayıt edilip alınacak örneklerle birlikte laboratuara ulaştırılmalıdır.

Genel Durum: Durgunluk, iştah-sızlık, susuzluk, yüksek ateş, geviş getirmeme durumu, ishalin varlığı,Solunum: Solunum şekli, öksürük, lenf yumruları, lenf yumrularının büyüklüğü,

Gözler: Bakışlardaki durgunluk, konjesyon, gözyaşı akıntısı ve özel-liği,

Burun: Burun ucunun kuruluğu, burun akıntısı ve özelliği, burun mukozasının durumu,

Ağız: Diş etleri, ağız mukozası, da-mak, papillalar ve dilin durumu, ağızda koku mevcudiyeti,

Dehidrasyon: Derinin dehidras-yon yönünden durumu,

Ayaklar: Ayak lezyonları, yönün-den incelenir.

Bağışıklık: Koyun keçi vebası hastalığından iyileşen hayvanlarda ömür boyu devam ettiği düşünülen uzun süreli bir bağışıklık şekillenir

ve bağışıklıktan nötralizan antikor-lar sorumludur. Aktif olarak bağı-şıklık kazanmış analarda antikorlar kolostrumla yavruya geçer. Kolost-rumla kazanılan pasif bağışıklık süresinin analardaki antikor sevi-yesine bağlı olarak 3-6 ay arasında olduğu bildirilmektedir.

Mücadele ve Kontrol: Koyun keçi vebası hastalığı, istisnai durumların dışında her zaman hastalıktan ari ülke veya bölgelere hasta hayvan girişleri ile nakledilmektedir. Bu nedenle mücadelede hayvan hare-ketlerinin kontrolü büyük önem arz eder. Küçük ruminantlarda PPR hastalığının çıkmasından son-ra hastalığın çevreye yayılması ol-dukça hızlıdır. PPR görüldüğünde uygulanacak karantina tedbirleri ve hasta hayvanların imhası hastalığın yayılmasına engel olur. Hastalık tespit edilen yerlerde hastalığın gö-rülmediği fakat sirayete maruz hay-vanlara çevreden merkeze olmak kaydıyla yapılacak aşı uygulamaları ile hastalığı kısa sürede kontrol altı-na almak mümkündür.

Koyun keçi vebası hastalığı, 21 Ekim 1997 tarih ve 23147 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı-nın 1997/10 No’lu tebliği ile ihbarı mecburi hastalıklar listesine alın-mıştır. Şüpheli her vaka mutlaka takip edilmeli, hastalık görülmesi durumunda derhal ihbarı yapılma-lıdır.

(kaynak:www.kkgm.gov. tr)

65[Ekim 2011] Tarım & Gıda

BİRGÜL ÇOLAKZiraat Yüksek Mühendisi

Buğday ekiminde dikkat edilecek konularSağlıklı bir beslenmenin olmazsa olmazlarından buğday ürünlerinin ekim aşamasında uyulacak kurallar, tane kayıplarını azaltmanın yanı sıra ürün kalitesinin yükselmesini de sağlar.

İnsan beslenmesinde en önem-li gıda maddesi buğday ürün-leridir. Soframızın ana unsuru

olan bu ürünler, değişen tüketim alışkanlıkları ve gelişen teknolojiye bağlı olarak çeşitlenmiştir. Buğda-yın ülkemizde en yaygın tüketim şe-killeri; un, ekmek, makarna, irmik, bisküvi, bulgur ve eriştedir. Dünya-

nın değişik bölgelerinde geleneklere bağlı olarak bu ürünler daha da çe-şitlenmiştir.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında ge-lişen teknolojinin getirdiği ihtiyaç fazlası üretim ve kalitedeki yükselme uluslararası çapta büyük bir rekabet ortamı hazırlamaktadır. Bu ve benze-ri sebepler her türlü sanayi ürünün-de olduğu gibi tahıla dayalı sanayide de sürekli standart ve kaliteli ürünü zorunlu kılmaktadır. Bu husus gü-nümüzün teknolojik ihtiyaçlarına cevap verecek kalitede tahıl üreti-mini ve bu konuda yeterli önlemler alınmasını gerektirir. (Elgün ve Ertu-gay 1995) Bu nedenle yüksek verim ve kaliteli mahsul elde edebilmek için buğday ekiminde aşağıdaki ko-nulara dikkat edilmelidir.

Münavebe (Ekim Nöbeti): Tek yıllık tarım yapılan tüm alanlarda aynı bitkinin aynı tarlaya üst üste ekilmesi toprağın fakirleşmesine, o bitkinin hastalıklarının artmasına ve yabancı otların çoğalmasına sebep olur. Bu nedenle münavebe tüm bit-kilerin yetiştirilmesinde olduğu gibi

66 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

buğday tarımında da mutlaka uygu-lanmalıdır. Her yıl hububat tarımı (buğday, arpa, çavdar, yulaf vb) ya-pılan arazilerde yüksek verim almak mümkün olmadığı gibi, bu bitkilere ait hastalık ve zararlılar ile yabancı otların Muğla’da da yayılma göster-diği saptanmıştır. Yağışı yeterli kuru tarım yapılan arazilerde en uygun münavebe bitkisi türleri baklagil grubu bitkilerdir. Çünkü bu bitkiler derin kök yapılarıyla toprağın yapı-sını iyileştirip, havada serbest halde bulunan azotu köklerindeki nodo-zitelerle gübre olarak toprağa verir-ler. Buğday-Fiğ, Buğday-Kışlık Yem Bezelyesi, Buğday-Kışlık Mercimek, Buğday-Bakla gibi ekim nöbeti si-temleri bu tür yerler için doğru mü-navebe yöntemi olacaktır.

Ekim Zamanı: Muğla için en uygun ekim zamanı 15 Kasım–15 Aralık arası dönemdir. Erken ekimler-de hava koşulları ılıman gittiğinde bitkilerde erken gelişme olduğun-dan don zararı çok olmaktadır. Geç ekimlerde ise soğuklardan dolayı çıkış sorunu ve vejetasyon süresi tam dolmadığından verim ve kalite düşüklüğü görülmektedir.

Toprak Hazırlığı: Farklı bir ekim yöntemi kullanılmayacaksa (toprak işlemesiz tarım, azaltılmış toprak iş-lemeli tarım, anıza ekim gibi) ekim öncesi toprak tavda iken 18–20 santimetre derinlikte sürülür. Disk-haro, kazayağı-tırmık takımı ile 8–10 santimetre derinlikte ikileme yapılarak keseksiz bir tohum yatağı hazırlanır. Tarlada bitki artıkları var ise toprağa karıştırmak ve kesekleri kırmak için rotovatör ya da rototil-ler gibi ekipmanların kullanılması da çok yararlıdır.

Tohumluk Seçimi ve Özellikleri: Çeşit seçiminde dikkat edilecek ilk husus, yetiştirilecek çeşidin, o yörenin ekolojik şartlarına uyum sağlayabilme ve maksimum veri-mi gerçekleştirebilme yeteneğinde olmasıdır. Yüksek verimin ilk şartı doğru çeşit seçimidir. Çeşitlerin ba-zıları genel adaptasyona sahip olup, geniş alanlara yayılarak çeşitli yöre-lerde birbirine yakın verim verirken, bazıları özel adaptasyon yeteneğine sahiptir ve ancak kendilerine uygun yörelerde yüksek (genellikle genel adaptasyona sahip çeşitlerden daha yüksek) verim ve kalite özellikleri

gösterirler. Aynı bölgede mutlaka birden fazla çeşidin ekimi yapılarak çevre koşullarının olumsuz etkisin-den korunmalıdır. Örneğin; sarı pas salgını olduğu dönemde o bölgede ekilen çeşit tek ve bu hastalığa has-sas ise büyük zararlar oluşabilecek-tir. Çeşit seçildikten sonra ise to-humluğumuz aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır:

• Mutlaka sertifikalı olmalıdır,• Çimlenme ve sürme kabiliyeti yük-sek olmalıdır (Yüzde 85 ve üzeri),• Canlı-cansız yabancı madde ve kı-rık dane içermemelidir,• Sağlam ve dolgun olmalıdır,• Rastık ve sürme hastalığına karşı ilaçlanmış olmalıdır.

Sertifikalı tohumluklarda 4. yıla ka-dar eleyip ve ilaçlanarak kendi mah-sulümüzü tohumluk olarak kullana-biliriz. 4. yıl ise mutlaka yenilemeli ve sertifikalı yeni tohum almalıyız.

Tohum İlaçlaması: Ekim yapacağı-mız bölgede Zabrus (Ekin Kambur Böceği) zararı görülüyorsa tohum-luklarımız ekim öncesi mutlaka ilaçlanarak ekilmelidir. Böylece yeni

67[Ekim 2011] Tarım & Gıda

çıkan filizleri yiyerek ve kök boğa-zını keserek zarar yapan bu böceğin tarlamızda yaratacağı boşluklara karşı önlem alınmış olur. Mecbur kalınırsa yüzey ilaçlaması da yapıla-bilir. Tohumluğumuz kendi mahsu-lümüz ise sürme ve rastığa karşı da ilaçlama yapmalıyız.

Tohumluk Miktarı: Ekimde kulla-nılacak tohum miktarı çeşide, çeşi-din bin dane ağırlığına, kardeşlen-me durumuna ve ekim yöntemine göre değişmekle birlikte metreka-reye 450-500 dane olacak şekilde hesaplanmalıdır.

Örneğin; kabaca hesaplarsak bin dane ağırlığı 32-35 gram olan bir buğday çeşidinden dekara 16-17 kilogram, bin dane ağırlığı 42-48 gram olan çeşitten ise dekara 22-26 kilogram tohumluk kullanılmalıdır. Ayrıca az kardeşlenen çeşitlerde to-humluk miktarı biraz daha arttırıl-malıdır.

Taban Gübrelemesi: Gübrelemede esas olan toprak analizi yaptırmak-tır. Böylece toprağımızın ihtiyacına göre gübreleme yaparak hem top-rağımızın sağlığını korur hem de gereksiz gübreleme yaparak fazla para harcamamızın önüne geçmiş oluruz. Ekimle beraber vereceğimiz gübreler mutlaka toprakaltına atılan taban gübreleri cinsinden olmalıdır.

Ekim Yöntemi: Buğdayda mibzerin girebildiği tüm arazilerde ekimler kesinlikle mibzerle yapılmalıdır. Mibzer tohum ve taban gübresini aynı anda verebilen bir tarım ale-tidir. Mibzerler tohumu sıraya eşit aralıklarla ve aynı derinliğe atan ve tohumun ihtiyacı olan taban gübre-sini de hemen yanına verdiğinden, düzgün bir çıkış sağlanacaktır. Çiftçi tabiriyle tohumun kaybolması gibi bir durum olmayacağından daha az tohum kullanılacak, mazot tasarrufu sağlanacak ve aynı zamanda iş gü-cünden de tasarruf edilecektir.

Toprak analizini mutlaka yaptırın!Ürününüz bereketli kazancınız bol olsun…

68 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

69[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Hayvancılık Desteklemeleri

Brucella S-19 /BrucellaRev-1

aşılarını yaptıran yetiştiriciler ve

besilik erkek sığırını bakanlıktan çalışma izni almış mezbaha ve/veya

kombinalarda kestiren üreticiler,

2011 yılı hayvancılık desteklemelerinden

faydalanabilirler.

2011 yılı hayvancılık desteklemeleri ile ilgili olarak 2011/1430 Sayılı Ba-kanlar Kurulu Kararı 24.02.2011 ta-rih ve 27856 Sayılı Resmi Gazete’de, bu kararnamenin uygulama esasla-rını belirleyen Tebliğ (2011/26), 06 Mayıs 2011 tarih ve 27926 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürür-lüğe girmiştir. Buna göre;

Anaç Sığır DesteklemesiAnaç Sığır Desteklemesinden yarar-lanmak isteyen yetiştiriciler için, bir hayvancılık örgütüne üye olma şartı vardır. Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, Tarımsal Amaçlı Kooperatif-ler veya Süt Üreticileri Birliklerinden birine üye yetiştiriciler, anaç sığır-larına suni tohumlama yaptırmaları halinde yılda bir kez olmak üzere hayvan başına desteklemeden yarar-landırılır. Tarımsal amaçlı koopera-

tifler ve süt üreticileri birliklerine üye yetiştiriciler tek işletme olarak kabul edildiğinden üyeleri tek hayvana da sahip olsa aynı kapsama girer.

Müracaat yeri, şekli ve zamanıAnaç sığır desteklemesinden yarar-lanmak isteyen yetiştiriciler, üyesi bulunduğu örgüte dilekçe ile baş-vurur. Dilekçede yetiştiricinin T.C. Kimlik Numarası, doğum tarihi ve baba adı mutlaka belirtilmelidir.

Desteklenecek anaç sığırlarda aranacak şartlar• Anaç sığır desteklemesinden fay-dalanacak yetiştiricilerin sığırları ve işletmeleri, Türkvet ve E-Islah veri tabanına, 31.12.2011 tarihinde ka-yıtlı olmalıdır.

• Anaç sığırlar kültür ırkı veya kül-tür ırkı melezi olmalıdır,

MUSTAFA TOPUZVeteriner Sağlık Teknisyeni

70 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

• Anaç sığırlara 01.11.2010 ile 31.12.2011 tarihleri arasında ülke-mizde suni tohumlama yapılmış ve e-ıslaha kaydedilmiş olmalıdır. Sığır-larda 14 aylık (420 gün) yaştan önce tohumlanan hayvanlar destekleme-den faydalanamaz.

• Yetiştiriciler işletmelerindeki anaç sığırlar ile desteklemeye esas kayıtla-rını 31.12.2011 tarihine kadar Turk-vet ve E-ıslah kayıt sistemlerinde güncellenmesinden sorumludur.

• Anaç sığırlar Turkvet ve E-ıslah kayıt sistemlerinde destekleme-ye müracaat eden işletme adına 01.10.2011 tarihinden önce kayıt edilmiş olmalıdır.

Buzağı DesteklemesiSoy Kütüğü-Önsoy Kütüğü Sistemi-ne (E-ISLAH) kayıtlı saf kültür ırkı melezi sığırların aynı kültür ırkı bo-ğanın spermasıyla, yerli ırk ve melezi sığırların ise etçi ırk boğa sperması ile suni tohumlama sonucu doğanla-rı çevirme melezlemesi kapsamında olmak üzere suni tohumlama sonu-cu doğan, 2011 yılı doğumlu tüm buzağılar desteklemeden yararlanır. Müracaat yeri, şekli ve zamanıDesteklemeden yararlanmak isteyen üreticilerden, soykütüğüne kayıtlı olanlar Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği aracılığı ile önsoy kütüğüne kayıtlı olanlardan kooperatif veya süt üreticileri birliklerine üye olan-lar, örgütleri aracılığı ile veya şahsen, herhangi bir hayvancılık örgütüne üye olmayanlar ise şahsen İl/İlçe Mü-dürlüklerine 1/10/2011–31/12/2011 tarihleri arasında dilekçe ile müra-caatta bulunurlar. Yetiştiricilerin di-lekçelerinde T.C.Kimlik Numarası, doğum tarihi ve baba adı mutlaka belirtilmelidir.

Desteklenecek buzağılarda aranacak şartlar• Dişi buzağılara Brucella S-19 aşısı yapılmış ve Turkvette kaydedilmiş olmalıdır.

• İşletmenin E-Islah’a kayıt tarihin-den önce doğan buzağılar destekle-meden yararlanamaz

• Desteklemeden her buzağı bir kez faydalanır. İkiz veya üçüz doğum-larda her bir buzağı desteklemeden faydalanır.

• On dört aylık yaştan (420 gün) önce tohumlanan hayvanların buzağısı desteklemeden faydalan-dırılmaz. Buzağının doğumunu sağlayan suni tohumlama uygu-laması, buzağının doğum tarihin-den 210-295 gün öncesinde ve ülkemizde yapılmış olmalıdır.

• Türkvet ve E-Islaha kaydedil-meden ölen, kesilen veya satılan buzağılar ile ölü doğum ve yavru atıkları desteklemeden faydalan-dırılmaz. Turkvet ve E-ıslah sis-temlerine kaydedildikten sonra ölen, kesilen veya satılan buzağı-lar desteklemeden faydalandırılır-lar.

Destekleme buzağının doğduğu işletmeye ödenir.

Anaç Koyun Keçi DesteklemesiDamızlık Koyun ve Keçi Yetiştirici-leri Birliklerine üye olan hayvanları KKKS ve Turkvete kayıtlı, kuzu ve oğlaklarına REV-1 aşısı yaptıran ye-tiştiriciler, yılda bir kez olmak üzere hayvan başına desteklemeden yarar-landırılırlar.

Müracaat yeri, şekli ve zamanıDesteklemeden yararlanmak isteyen yetiştiriciler, üyesi olduğu örgütleri-ne dilekçe ile başvurur.

Desteklenecek anaç koyun-keçilerde aranacak şartlar• Anaç koyun ve keçilerin aynı ırk-tan olma şartı aranmaz.

• Anaç koyun ve keçiler en az 15 ay-lık yaşta olmalıdır.

71[Ekim 2011] Tarım & Gıda

• Destekleme, işletme kontrollerinin yapıldığı tarihteki hayvan sayısı esas alınarak yapılır.

• Kuzu ve oğlaklara mutlaka Brusella Rev-1 aşısı yaptırılmalıdır.

Hayvan hastalıkları ile mücadele Brucella S-19 desteklemesi2011 yılı içinde şap aşısı ve 3-6 aylık yaşta iken Brucella S-19 Genç aşısı ile aşılanmış dişi sığırlar, yılda bir kez olmak üzere desteklemeden fay-dalandırılır. Müracaat yeri, şekli, zamanıDesteklemeden yararlanmak isteyen dişi sığır sahipleri 01.10.2011 ila 31.12.2011 tarihleri arasında şahsen ya da üretici örgütleri aracılığı ile İl/İlçe Müdürlüklerine dilekçe ile mü-racaatta bulunurlar. Yetiştiricilerin dilekçelerinde, T.C.Kimlik Numara-sı, doğum tarihi ve baba adı mutlaka belirtilmelidir. Desteklenecek dişi buzağılarda aranacak şartlar• Dişi sığırlar Turkvet veri tabanına kayıtlı olmalıdır.

• Şap ve Brucella S-19 aşıları yaptı-rılmış, uygulanan aşılar Turkvet ka-yıt sistemine işlenmiş olmalıdır.

• Destekleme her iki aşı uygulama-sının aynı işletmede yapılmış olması gerekmektedir.

• Aşılamalar yapıldıktan sonra ölen, kesilen ya da satılan sığır sahipleri desteklemeden faydalandırılır.

Hayvan hastalıkları ile mücadele Brucella Rev-1 desteklemesi2011 yılı içinde Brucella Rev-1 Genç aşısı ile aşılanmış, 3-6 aylık yaştaki kuzu ve oğlaklar yılda bir kez olmak üzere desteklemeden faydalandırı-lırlar.

Müracaat yeri, şekli, zamanıDesteklemeden yararlanmak is-teyen dişi kuzu-oğlak sahipleri 01.10.2011 ile 31.12.2011 tarihleri arasında şahsen ya da üretici örgüt-leri aracılığı ile İl/İlçe Müdürlükleri-ne dilekçe ile müracaatta bulunur-lar. Yetiştiricilerin dilekçelerinde T.C. Kimlik Numarası, doğum tarihi ve baba adı mutlaka belirtilmelidir. Desteklenecek dişi kuzu ve oğlaklarda aranacak şartlar• Desteklemede her dişi kuzu ve oğ-lak bir kez faydalanır.

• Brucella Rev-1 aşısı yaptırılmış ol-malı ve aşılar KKKS kayıt sistemine işlenmiş olmalıdır.

• Destekleme, aşı uygulamasının yapıldığı işletmeye ödenir.

• Aşılama yapıldıktan sonra ölen, kesilen veya satılan koyun keçi sahipleri desteklemeden faydalan-dırılır.

Besilik Erkek Sığır DesteklemesiYurt içinden temin edilerek besi sü-resini müracaatçının işletmesinde tamamlamış Turkvete kayıtlı erkek sığırlarını, Bakanlıktan çalışma izni

almış mezbaha ve/veya kombina-larda kestiren üreticilere; Ulusal Et Kayıt Sistemi veri tabanına kaydet-tirmek şartıyla aylar bazında hazır-lanan ödeme icmalleri esas alınarak hayvan başına destekleme ödemesi yapılır.

Müracaat yeri, şekli, zamanıDesteklemeden yararlanmak is-teyen üreticiler, 01.01.2011 ila 31.07.2011 tarihleri arasında kır-mızı et üretici birliklerinin kurulu olduğu yerlerde bu birliklere, olma-yan yerlerde il/ilçe Müdürlüklerine dilekçe ile müracaat eder. Üreticilerden istenecek belgeler• Dilekçe• Fatura ve/veya müstahsil makbu-zu• Sığır Cinsi Hayvan Pasaportu ve İşletme Tescil Belgesi• Veteriner Sağlık Raporu• İl veya İlçe Müdürlüklerince ke-simi yapılan hayvanların Turkvet kayıtlarından düşümünü gösteren belge• Kesim Cetveli

Yukarıdaki şartlara sahip anaç sığır, anaç koyun-keçi, buzağıya sahip, Brucella S-19 /BrucellaRev-1 aşıla-rını yaptıran yetiştiriciler ve besilik erkek sığırını Bakanlıktan çalışma izni almış mezbaha ve/veya kom-binalarda kestiren üreticiler, 2011 yılı hayvancılık desteklemelerinden faydalanabilirler.

72 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

73[Ekim 2011] Tarım & Gıda

ZeytindeHasatİşçi bulma zorluğu ve yüksek hasat masrafları,zeytin hasadının mekanizasyonunu zorunlu kılmaktadır.

Zeytin üretimindeki toplam işgücü gereksiniminin % 50-65’i hasat işleminden kay-

naklanmaktadır. Zeytin hasadının soğuk ve rutubetli aylarda yapılma-sından iş verimi düşmekte ve hasat masraflarını artırmaktadır. Zeytin ağaçlarının yüksekten taçlandırıl-ması, buna bağlı olarak aşırı yük-selmesi ve büyük taç oluşumu, pe-riyodizite (bir yıl ürün verip, bir yıl vermeme) ağaçların bakımsız olması nedeni ile verim düşüklüğü yüzün-den hasat edilen zeytin miktarı düş-mekte ve hasat masrafları artmak-tadır. Bu yüksek işgücü tüketimi, üretim maliyetlerini artırmakta ve üreticiyi güç durumda bırakmakta-dır. Diğer bir ifade ile hasat işçiliği, zeytin üretiminde maliyeti etkileyen en önemli unsurların başında gelir.

Öte yandan ürün kalitesine ve hasat biçimine göre boş yıllarda da ürün alımını etkilemesi gibi nedenlerle hasat, üzerinde dikkatle durulması gereken bir işlemdir.

Ayrıca ürünün optimum olgunluk döneminde toplanma zorunluluğu, hasat için gerekli işgücünün kısa bir periyotta aşırı derece yükselmesine neden olmaktadır. Bu durumda işçi bulma zorluğu ve yüksek hasat mas-rafları, zeytin hasadının mekanizas-yonunu zorunlu kılmaktadır.

Hasat Zamanının Belirlenmesi: Olgunlaşma; zeytinde aylarca süren yavaş ve uzun bir işlemdir. Zeytin meyvesi yağlık veya sofralık olarak değerlendirilebilir. Buna göre hasat zamanı değişir. Sofralık zeytinler

Teknik açıdan en iyi toplama

şekli, zeytinlerin doğrudan

elle sıyrılarak toplanmasıdır.

Bu yöntemle toplamada

merdiven kullanılır.

Suat BÜYÜKABALI Ziraat Mühendisi

74 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

de, yeşil sofralık veya siyah sofralık olarak değerlendirilebilir.

Yeşil sofralık olarak değerlendirile-cekse; tanenin rengi, yaprak yeşilin-den sarımsı renge dönmeye başla-dığı zaman hasada başlanır. Meyve kabuğunda menekşe kırmızısı renk görülmeye başlandığında, hasat ta-mamlanır. Bu dönemde meyvelerin rengi sarımsı yeşile döner, Taneler normal iriliğe erişir. Doku sertliği-ni biraz kaybetmiş ve daha elastiki bir yapı kazanmıştır. Yeşil zeytin salamurası için önce iri zeytinler toplanmalı, sonradan irileşen ikin-ci ya da üçüncü elle toplanmalıdır. Hasat zamanı iklim, çevre ve çeşit özelliğine göre, Eylül-Kasım ayları arasında yapılır. Siyah Sofralık olarak değerlendirile-cekse; hasada daneler pembe-koyu siyah renk aldığı zaman başlanır. Donlardan ve aşırı olgunlaşma ne-deniyle, meyve eti sertliğini kay-betmeden, yumuşamaya dönmeden önce hasadın tamamlanması gere-kir. Meyveler çeşide has olgunluk rengini almıştır, kararma kabuktan meyve etine geçmiştir, taneler nor-mal iriliğe erişmiştir. Hasat zamanı iklim, çevre ve çeşit özelliğine göre Kasım-Aralık aylarıdır.

Yağlık zeytinler, ağaçta yeşil meyve kalmadığında, meyvede yağ oranı maksimuma çıktığında hasat edilir. Kabuğun etten kolayca ayrılması, iki parmak arasında sıkılan meyvenin sap çukurundan meyve suyunun çıkması ve çekirdeğinin kolayca ay-rılması, hasat zamanını belirleyen pratik işlemlerdir. Yağlık zeytinle-rin hasadı genellikle Kasım-Aralık aylarında yapılır. Meyvemsi tadında yağ elde et-mek için hasat tarihi biraz öne alınabilir.

Hasat tabii dökülmelerin şiddetli ol-duğu zamandan önce bitirilmelidir.

Meyvenin zamanında hasat edilme-si, iyi kalitede yağ elde edilmesini sağlar. Yere dökülen meyvelerin miktarı azalmış olur. Dolayısıyla bu meyvelerden elde edilecek, kalitesiz yağ miktarı da azalmış olacaktır.

Hasat YöntemleriGeleneksel Yöntemler: Bölge hal-kının sosyo-ekonomik koşulları, çeşit özellikleri, ağaç ölçüleri vb. faktörlere bağlı olarak farklılıklar gösterir. Mevcut uygulamalar genel-likle ağaçtan düşürme, yerden top-lama ve doğrudan ağaç üzerinden elle toplama şeklindedir.

Çok yüksek herhangi bir budama yapılmamış ağaçlarda fizyolojik ol-gunluğa erişerek dökülen meyveler, doğrudan yerden toplanır. Bu yön-temin danelerin kısmen kaybolma-sı, çürüme ve bozulmalar nedeni ile düşük kaliteli yağ elde edilmesi gibi olumsuz yönleri vardır.Teknik açıdan en iyi toplama şekli, zeytinlerin doğrudan elle sıyrılarak toplanmasıdır. Kalite açısından en iyi toplama şeklidir. Bu yöntem-le toplamada merdiven kullanılır. Olgunlaşan zeytinler elle veya ta-raklarla sıyrılarak toplanır. Yere düşürülen zeytinlerin kolayca top-lanabilmesi ve topraktan mikroor-ganizmaların bulaşmasını önlemek için yere plastik ağ veya branda serilir. Merdivenlere çıkılarak ya-pılan bu şekildeki hasat için daha fazla işçilik ve zaman harcanmakla birlikte ürün kalitesinin yükselmesi ve bir sonraki alınacak ürün mikta-rının artması nedeniyle bu giderler karşılanmış olacaktır. Son yıllar-

da geliştirilen alçak boylu, aşağıdan taçlandırıl-

mış zeytinlikler-de, hasat elle

Ülkemiz zeytinliklerinde

hasadın mekanizasyonu

açısından büyük oranda yenileşmeye gerek vardır.

75[Ekim 2011] Tarım & Gıda

yapılabildiğinden hem ürün kali-tesi yükselmekte, hem de yok yıllar-da ürün alınabilmektedir. Bu şekilde toplanan zeytinler hem sofralık, hem yağlık olarak değerlendirme açısından kalite özelliklerini korurlar. Ülkemiz-de yağlık zeytin ağaçları çoğunlukla yüksek boylu olduğundan sırıklana-rak toplanmaktadır. Oysa sırıkla top-lamanın önemli sakıncaları vardır. Sırıklama sırasında sürgünler kırıldı-ğından hasadı izleyen yıl verim çok düşük olmaktadır. Aynı zamanda ya-ralı yerlerden “Zeytin Gal Hastalığı” bulaşmakta ve bu hastalık hızla yayıl-maktadır. Sırıkla vurma sırasında zey-tin daneleri de zedelenmekte ve zarar görmektedir. Sırıkla toplama zorunlu ise meyve dallarının kırılmamasına dikkat edilmeli ve sırıklama içten dışa doğru yapılmalıdır. Hasatta yere plas-tik ağ veya branda serilmesi, işgücü verimini arttırır.

Zeytin Hasadının MekanizasyonuZeytin hasadının maliyetinin yüksek olması, zeytin üretimi yapılan ülkeler-de hasat mekanizasyonunu ön plana çıkarmaktadır. Bazı ülkelerde ana dal ve gövde sarsıcı makineler kullanıl-makta olup, henüz ülkemizde yaygın değildir. Ülkemizde mekanik çırpıcı-lar, çeşitli taraklar ve dal sarsıcıların kullanılmasına başlanmıştır. Ülkemiz zeytinliklerinde hasadın mekanizas-yonu açısından büyük oranda yeni-leşmeye gerek vardır. Hiç budama yapılmayan yüksek ağaçların budama

ve gençleştirme budamaları ile ağaç-ların boylarının alçaltılması gereklidir. Üreticilerin zeytinliklerini ekonomik bir işletme, gerçek bir yatırım aracı olarak görmeleri ve teknolojik geliş-meleri yakından izlemeleri gereklidir. Son yıllarda tesis edilen zeytinlikler, genellikle entansif tesisler olarak ku-rulmaktadır.

Zeytin hasadının mekanizasyonu açı-sından;

• 80-100 cm. yüksekliğinde tek göv-deli ağaçlar üzerinde 3-4 ana dal ihtiva eden dikine geliştirilmiş bir ağaç for-mu.

• Mekanik hasada uygun makinele-rin çalışmasına imkan verecek dikim aralık ve mesafeleri.

• Düşük bir taç hacmi ve yoğunluğu.

• Hasat periyodu kısa, iri dane ve kısa sap uzunluğu olan çeşitlerin seçi-mi uygundur.

Sonuç Olarak; Hasat işlemi zeytincilik açısından önemli bir maliyet unsuru oluştur-maktadır. Hasat maliyetlerini düşüre-bilmek için yeni zeytinlikler, tekniğine uygun olarak tesis edilmeli, uygun bir şekil budaması ile tek gövdeli olarak 50-100 cm. yükseklikten şekillendiril-meli, bakım ile ilgili her türlü kültürel işlemleri doğru ve zamanında yerine getirilerek periyodizite önlenmeye çalışılmalı ve aynı zamanda yüksek

verimli hale getirilmelidir. Çünkü ve-rimli zeytinliklerde işgücü randımanı artacağı için maliyet düşer. Yüksek boylu ve yaşlanmış zeytinliklerde de taç yüksekliği kısmi olarak veya ana dal ve gövde seviyesinden kabaklama budaması yapılarak alçaltılmalıdır.

Uygun mekanik hasat yöntemleri maliyeti düşüreceği için bu konuda-ki gelişmeler takip edilmelidir. Sof-ralık çeşitlerde yere sıyırmak zey-tinleri zedeler. Bunun için kova ya da önlüğe toparlanmalı, merdiven kullanılmalıdır. Zeytinyağı kalitesinin iyileştirilmesi açısından da hasadın önemi büyük-tür. Hasat yağ oranı maksimuma çık-tığında, tabii dökülmelerinin şiddetli olduğu zamandan önce bitirilmelidir. Meyvemsi tadında kaliteli yağ elde etmek için biraz daha erken hasat edilmelidir. Hasada ilk önce yere dökülen zeytinlerin toplanması ile başlanır. Bu zeytinler hiçbir zaman başından toplanan zeytinlerle karış-tırılmaz. Ayrı olarak sıkılır. Yere dü-şürülen zeytinlerin toprak ile bulaş-masını önlemek için ağaçların altına plastik ağ veya branda serilmelidir. Hasat edilen zeytinler, dal ve yaprak parçalarından ayrıldıktan sonra 25 cm’yi geçmeyen yükseklikte, hava al-maya olanaklı, tanelere zarar verme-yen kasalar içerisine konularak, en kısa zamanda fabrikaya ulaştırılmalı ve bekletilmeden yağa işlenmelidir.

76 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

YÖRÜKOĞLU LİMİTED ŞİRKETİ

Dalından Sofraya

77[Ekim 2011] Tarım & Gıda

YÖRÜKOĞLU LİMİTED ŞİRKETİ

Dalından Sofraya

Siyah ZeytinSofralık siyah

zeytin üretiminde

hasat zamanı

çok önemlidir.

Zeytinler

salamuraya

konulmadan

önce hastalıklı,

ezilmiş, rengi

açık olanlar

ayrılmalıdır.

Genellikle her çeşit zeytinden sof-ralık siyah zeytin yapılabilir. An-cak sofralık zeytinlerin etli, küçük çekirdekli, ince kabuklu ve parlak siyah renkte olmaları istenir. Ülke-mizde yetişen Gemlik, Edincik-Su, Karamürsel-Su, Samanlı, Uslu ve Ayvalık zeytinleri uygun çeşitlerdir.

Sofralık siyah zeytin üretiminde ha-sat zamanı çok önemlidir. Sofralık siyah zeytinlerin hasadı, daneler iyi-ce siyahlaşıp et kısımları menekşe-mor renk aldığında yapılmalıdır. Pratikte, danenin bir ucundan ba-sıldığında, diğer ucundan çekirdek fırlayıp çıkacak hale gelmişse zey-tinler toplanabilir. Hasadı bir defa yerine, istenilen olgunluğa gelen zeytinleri toplamak suretiyle par-tiler halinde yapmak daha uygun olur. Hasat elle yapılmalı ve küçük sepetlere toplanan zeytinler, 25–30 kg’lık tahta ya da plastik sandıklar içinde zedelenmeden taşınmalıdır. Yaralı, bereli, hastalıklı ve ham zey-tinlerden kaliteli ürün elde etmek

mümkün değildir. Bu nedenle, zey-tin toplama ve taşıma işine gerekli özen gösterilmelidir.

Zeytinler salamuraya konmadan önce yaralı, bereli, hastalıklı, ezil-miş, küçük, ham ve rengi açık dane-ler ayrılır. Seçilen zeytinler yıkanır. Zeytinleri yıkama, gerek hijyenik koşullarının sağlanması, gerekse zeytinleri bir miktar tatlılaştırma bakımından çok yararlıdır.

Salamura Tipi Siyah Zeytin(Gemlik Yöntemi)Bu yöntem tuz ile zeytinin katlan-masıdır. Tuz, zeytin ağırlığının % 10’u olarak hesaplanır. Bu tuzun % 25’i katlamada, % 75‘i üst yüzeye serpilir. Katlama bir kat tuz, bir kat zeytin şeklinde yapılır. Kabımızın en üstü hava almayacak şekilde tah-ta ile kapatılır. En üstüne de taş yer-leştirilir. Bu taşların ağırlığı, zeytin ağırlığının % 10-15’i kadardır. Ka-bın üzerinden içilebilir nitelikte su verilir. Su, tahta kapağı 10-15 cm.

Nilüfer YAPICIOĞLUTekniker

78 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

geçinceye kadar doldurulur. Yüksek tuz ile çalışıldığı için sirkülasyon işlemi pek yapılmaz. Bu metotta salamuranın tuz oranı 13-18 bome gibi yüksek oluşu, ağır baskı altın-da zeytinlerin tutulması, zeytinlerin yanaklı ve kırışık yapı kazanmasına neden olur. Zeytinlerin yeme olgun-luğuna gelmesi, çeşide ve olgunluğa bağlı olmakla birlikte 6-12 ay ara-sında değişir.

Seçme ve Boylama: Salamurada fermantasyona uğrayarak yeme ol-gunluğunu alan zeytinlerin rengi tam siyah değildir. 1-2 gün açık havada serilerek, zeytinlerin siyah renk almaları sağlanır. Salamura kaplarından çıkarılan zeytinler, te-miz suyla yıkanarak seçme ve ayık-lama amacıyla masalar üzerine seri-lir. Burada yaralı, bereli, renksiz ve kusurlu görülenler ayrılır ve daha sonra iriliklerine göre sınıflandırılır.

Ambalajlama: Havalandırma işle-mi sonunda sofralık siyah zeytinler taze hazırlanmış % 12’lik salamura ile ambalaj kaplarına doldurulur.

Kuru tuzlama usulü siyahzeytin yapılması (Sele zeytini)Sele zeytini daha çok aile ihtiyaç-larını karşılamak üzere hazırla-nır. Yapılışı kolay olup, zeytinlerin yeme olgunluğuna gelme süresi di-ğer usullere göre daha kısadır. Etli, ince kabuklu ve küçük çekirdekli daneler uygundur. Gevrek dokulu zeytinlerden iyi sonuç alınmaz. Bu usulde, zeytin daneleri ağaçta iyice kararıp olgunlaştıktan sonra elle hasat edilir. Hastalıklı yumuşak, yaralı ve bereli daneler ayıklanır. Kap olarak küfe, sele, sepet ya da tahta sandıklar kullanılır.

Ayıklanan zeytinler önce yıkanır ve suyun süzülmesi sağlanır. İyice suyu süzülen daneler temiz küfe, sele, sepet ya da sandıkların içine 100 kg. zeytine, 15 kg. tuz hesabıy-la bir kat zeytin, bir kat tuz şeklin-de yerleştirilir. Daha çok iri, bulgur büyüklüğünde tuz kullanılır. Kabın alt ve üst kısmına tuz konması ge-

rekir. Daha sonra kabın ağzı temiz bir bez ya da çuvalla iyice örtülerek, hava akımı olmayan ve akan zeytin sularının kolayca atılabileceği bir yere konur. Tuzun tesiriyle zey-tinler suyunu salar. Bu usulde fire oranı yüksek olup, % 20-30’a kadar çıkar. Fazla fireyi önlemek için kap-ların kuvvetli hava akımı olmayan bir yerde bulunması yararlıdır. Kap-lardaki zeytinler bir kaç gün kendi haline bırakıldıktan sonra sallama, ters yatırma ya da bir kaptan diğeri-ne aktarma suretiyle karıştırılır. Bu işlem ikişer gün arayla tekrarlanır. Çeşit ve olgunluk durumlarına göre zeytinler, 25-30 günde tatlanarak yeme olgunluğuna gelirler. Tatlanan zeytinler kaplarda bekletilirse fire oranı daha da artabilir. Kısa zaman-da kurudukları ya da küflendikleri için çabuk tüketilmeleri gerekir. Bu usulde elde edilen zeytinler, iki şe-kilde muhafaza edilebilir:

1-Zeytinler yıkanarak tuz parçala-rından temizlenir ve serilerek kuru-tulur. Sonra bir kap içinde zeytinya-ğı ile karıştırılarak küflenmeye karşı korunmuş olur. Yağlanmış olan zey-tinler kavanozlarda bekletilebilir.2-Yıkanan zeytinler % 10-12’lik sa-lamuraya (tuzlu suya) konmak su-

retiyle bekletilebilir. Sele zeytinle-ri genellikle lezzetli olur. Tuzlama sırasında zeytinler arasına defne ve mersin yaprağı konarak, aroma almaları sağlanabilir. Ayrıca, yağla-ma sırasında yağa bir miktar üzüm sirkesi katılırsa, zeytine değişik bir çeşni kazandırılmış olur.

Teneke zeytinin yapılmasıEv ihtiyacı için üreticiler tarafın-dan geliştirilen bu yöntemde kap olarak 20 kg’lık tenekeler kulla-nılır. Olgunlaşmasını tamamlamış zeytinler 1 kg. orta irilikte tuz ile birlikte, tuzun daneler arasında dağılmasını sağlayarak, tenekelere doldurulduktan sonra üzerine 1 kg. zeytinyağı eklenir ve teneke-nin kapağı lehimlenerek kapatılır. Sele yönteminin benzeri olan bu uygulamada tenekeler serin bir yere konularak, 2-3 günde bir alt üst edilir. Zeytinlerin acılığı tuzun oluşturduğu osmoz ve kapalı kap-taki fermantasyonla kısa sürede kaybolur. Su kaybının olmaması ve zeytinyağının daneye kısmen işlemesi sonucu daneler dolgun ve sert kalır. Bu yöntemle siyah zeytin yapılırken mutlaka, daha önce kul-lanılmamış ve laklı tenekeler tercih edilmelidir.

79[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Akdeniz Meyve SineğiSubtropik ve tropik iklim kuşağı zararlısı

İhracatta önemli derecede ekonomik kayıplara neden olabilen bu zararlı, ülkemizde Ege ve Akdeniz bölgelerinde sahil şeridi boyunca faaliyet göstermektedir.

Akdeniz Meyve Sineği (Ce-ratitis capitata Wied. (Dip-tera: Tephritidae), subtro-pik ve tropik iklime sahip

ülkelerin hemen tamamına yayılmış bir zararlıdır. Ülkemizin ihracatında önemli derecede ekonomik kayıplara sebep olabilmektedir. Ege ve Akde-niz bölgelerinde, özellikle sahil şeridi boyunca faaliyet gösteren bu zararlı; polifag (birden çok üründe zarar ya-pan) bir canlıdır. Limon hariç bütün turunçgil çeşitlerinde ve narda zarar meydana getirmektedir.

Erginleri genellikle ev sineğine ben-zeyen ve 2/3’ü büyüklüğünde olan Akdeniz meyve sineğinin vücudu sarımsı kahverengi, başı sarı, gözleri büyük, yeşil madeni pırıltılı, kenar-ları kırmızıdır. Yumurtaları mekik şeklinde ve be-yazdır. Meyvede görülen yumuşa-ma, çöküntü ve vaktinden önce ol-gunlaşıp dökülmenin temel sebebi, Akdeniz Meyve Sineği larvasıdır. Meyvenin etli kısmında beslenen larvalar, bu kısmında bir yumuşama ve çöküntü meydana getirirler. Zarar gören meyveler, vaktinden önce ol-gunlaşır ve dökülür. Bu tür meyvele-rin vuruklu ve bulaşık hali, ihracata engel olmakta ve malın yurt dışına çıkarılmasına izin verilmemektedir. Yıllık zararın Ege Bölgesi’nde % 5,2-78,9 arasında değişebileceği saptan-mıştır.

Akdeniz Meyve Sineği Pupası (larva döneminden sonra ergin olmadan önceki dönemi), koyu kahverengi renkte, fıçı şeklinde olup, kışı top-rakta pupa veya ağaç üzerinde kalan turunç meyveleri içinde larva olarak geçirir.

İklim koşullarına göre ilkbahar sonu, yaz başında çıkan erginler beslendik-ten sonra yumurtalarını, olgun mey-velerin kabuğu altına ovipozitörleri (yumurta koyma borusu) ile açtıkları deliğe bırakır. Açılan yumurtalardan çıkan larvalar, meyvenin etli kısmı ile beslenerek üç dönem geçirir ve olgunlaşınca kendisini toprağa ata-rak, toprağın 2-3 cm. derinliğinde pupa olur. Larvanın gelişmesi özel-likle sıcağa bağlı olup, 9-18 gün ara-sındadır. Pupalardan ergin çıkışı ise

yazın 10-12 gündür. Çıkan erginle-rin eşey olgunluğuna erişip çiftleş-mesi için 4-7 gün mantar, maya ve fumajin gibi maddelerle beslenme-leri gerekir. Yumurtlamanın olması için sıcaklığın 16 0C‘nin üzerinde bulunması şarttır. Erginin ortalama ömrü doğal koşullarda 30-50 gün-dür. Ege Bölgesi’nde yılda 4-5, Akde-niz Bölgesi’nde ise 7-8 döl verebilir.

Ülkemizde tespit edilen en önem-li konukçuları kayısı, ayva, şeftali, incir, Trabzon hurması, nar, avo-kado ve limon çeşitleri hariç tu-runçgillerdir. Tercih ettiği konuk-çuların mevcut olmadığı hallerde tali konukçuları olan armut, Hint inciri, hünnap, elma ve yabani tür-lerde yaşayışını devam ettirebilme potansiyeline sahiptir.

CENGİZ SOYMühendis

80 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Subtropik ve tropik iklim kuşağı zararlısı

Mücadelesi

Kültürel Önlemler: Turunçgil böl-gelerine ara konukçuluk eden şeftali, incir, Trabzon hurması ve nar gibi çeşitler dikilmemelidir. Eski bahçe-lerde varsa bu ağaçlar sökülmelidir. Akdeniz Meyve Sineğinin zararını en aza indirmek için dökülen vuruklu meyveler toplanmalı, derin bir çukur içine gömülmeli veya yakılmalıdır.

Biyolojik ve Biyoteknik Mücadele: Ülkemizde parazitoitleri bulunmadı-ğından biyolojik mücadelesi yoktur. Bazı ülkelerde iyonize radyasyon ile kısırlaştırılıp, laboratuar koşullarında üretilen bireylerin doğal populasyon-ları içine salınması, parazitoit salımı ile birlikte kombineli olarak uygulan-maktadır. Ayrıca tuzak, cezbedici ve insektisit emdirilmiş levhadan oluşan tuzaklardan dönüme 4 adet kullanı-larak, ağaçların güneydoğu kısmına yerden 1,5-2 m. yüksekliğine asmak suretiyle Akdeniz Meyve Sineği ile mücadele edilebilmektedir. Kimyasal Mücadele İlaçlama Zamanının Tesbiti: Akdeniz Meyve Sineği, turunçgil ve nar çeşitlerinin olgunluk önce-

si dönemlerinden, turunçgilde ey-lül–ekim ve narda ise ağustos–eylül aylarında, özellikle en erkenci çeşit olan Satsuma mandarinleri ile nar çeşitlerinin olgunlaşmasından önce meyvelerde vuruk kontrolü yapı-lır. Ayrıca belirtilen aylarda içeri-sinde cezbedici olarak Trimedlure bulunan Steiner ve benzeri plastik tuzaklar veya % 2 amonyum fos-fat içeren McPhail tuzakları ası-larak, sinek çıkışları takip edilir. Söz konusu kontrollerde ilk vuruk saptandığında veya tuzaklarda ilk sinek yakalandığında turunçgil ve nar meyveleri de ben düşme döne-minde ise, hemen ilaçlamaya başla-nır. İlaçlamadan sonra tuzaklarda sinek yakalanma devam ediyorsa

7-10 gün ara ile hasada 10 gün kalıncaya kadar ilaçlamaya devam edilir. Günlük sıcaklık 16 °C’nin altına düştüğünde ilaçlamaya ge-rek duyulmaz. Limon bahçelerinde ilaçlamaya gerek yoktur.

İlaçlama Tekniği: Zehirli yem kısmi dal ilaçlama yöntemi kullanı-lır; hazırlanan cezbedici+insektisit karışımı ağaçların güneyinde bü-yük bir dala (1-1.5 m2’lik alan) yapraklar iyice ıslanacak şekilde uygulanır. Zerrecikler yaprakların üzerinde belirgin olarak kalmalıdır. Ağaç başına ortalama 150 gr. ilaçlı karışım uygulanır. Bir sıra ilaçlanır, bir sıra atlanır. İkinci ilaçlamada ise ilaçlanmayan sıralar ilaçlanır.

Etkili Madde Adı ve Oranı Formülasyonu Doz Son İlaçlama ile

10 Lt. Suya Hasat Arasındaki

Süre (Gün)

% 25 Teknik Malathion+Enzimatik WP+SL 400 Gr+(1000-1250 ml. 7

Hidrolize Protein % 85 Ziray veya 200 ml Nu-lure)

0,24 g/l Spinosad CB 1 Lt 3

4 veya 5 chloro-2methyl cyclohexane Feromon Bahçeye: 2 Ad. Tuz. 80 Da.

carboxylate;trimedlure 200 mg/kapsül Büyük ise: 1 Ad. Tuz./10 Da. -

2 g terbutil 4 chloro-2-methyl Feromon 1 ad. Tuzak/1 Ha. -

cyclorex carboxyclik asid

81[Ekim 2011] Tarım & Gıda

SofralıkYeşil Zeytin

Ülkemizde yetişen sofralık yeşil zey-tin yapımına en uygun çeşitler Do-mat, Memecik, Çilli, Memeli, İzmir Sofralık, Çelebi, Ayvalık, Samanlı Tavşan Yüreği, Mudanya’nın Trilya, Erdek’in Yağlık ve Su zeytinleridir.

Yeşil zeytin salamuracılığında hasat zamanı çok önemlidir. Çünkü bu, fermantasyona ve son ürün kalite-sine birinci derecede etki eder. Ge-nellikle zeytinler dane rengi yeşil-den saman sarısına dönerken hasat edilir. Hasat zamanı çeşit ve bölgeye göre değişir. Ege Bölgesi’nde hasat 15 Eylül’de başlar, 15 Kasım’a kadar sürer. Memecik çeşidi için en uygun hasat dönemi Ekim ayıdır. Zeytinler

erken hasat edilirse fermantasyon iyi olmaz. Geç hasatta ise ferman-tasyon sırasında yumuşama ve renk-te değişmeler görülür.

Kaliteli sofralık zeytin elde edile-bilmesi için zeytinlerin elle ve çok dikkatli bir şekilde hasat edilmesi gerekir. Yere düşen zeytinler, sala-muraya uygun değildir. Toplanan zeytinler sepet ya da kovalara ko-nur. Sepet ve kovaların 10 cm’den fazla doldurulmaması gerekir. Aksi halde zeytinler kolayca yara ve bere alır. Zeytin toplama işinde kesinlik-le torba kullanılmamalıdır. Zeytin-leri depolama ve taşımada 10 cm. derinliğinde tahta düz kasalar kulla-

Kaliteli sofralık zeytin elde

edilebilmesi için zeytinlerin

elle ve çok dikkatli bir

şekilde hasat edilmesi gerekir.

Nilüfer YAPICIOĞLUTekniker

82 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

nılmalı, kasaların her bir köşesi tah-ta parçalarıyla 3 cm. kadar yüksel-tilmelidir. Çünkü bu şekilde kasalar üst üste konulduğunda hem hava-landırma sağlanır, hem de zeytinler yara-bere almamış olur. Zeytin top-lama ve taşıma işinde gerekli özen gösterilmezse kaliteli ürün elde etmek mümkün değildir. Sofralık yeşil zeytin için danelerin yarasız, hastalıksız, temiz ve sağlamlığının yanında ağaçların da her türlü has-talık ve zararlılara karşı ilaçlanmış olması zorunludur.

Seçme ve Boylama: Salamura yapılacak zeytinler, iri-liklerine göre ayrılır. Rengi bozuk, yaralı ve bereli olanlarla olgun, ham olanlar elle ayıklanır.

Dolgu Yeşil Zeytin YapılmasıDolgu zeytin için, fermantasyonunu tamamlamış yeşil zeytinler kullanı-lır. Önce zımbaya benzer bir aletle çekirdek çıkarılır ve yerine kırmızı-biber, havuç, arpacık soğanı, turşu, kereviz, bir parça siyah zeytin ya da badem konur. Dolgu maddesi ola-rak en yaygını, fermente olmuş tatlı kırmızıbiberdir.

Fermente OlmuşKırmızıbiber Üretimi:Kırmızıbiber hasat zamanı ülkemiz-de Ağustos-Eylül aylarıdır. Bu ne-denle zeytinden önce hazırlanabi-lir. Dolgu için kullanılacak biberin tatlı, etli, sağlam ve parlak kırmızı renkte olması istenir. Hasat edilen biberler elle tasnif edilir, yeşil sap ve tohumları ikiyüzlü bir bıçakla kesilir ve yıkanır. Sonra biberler 65 °C deki % 12’lik alkali çözelti-sine bandırılır ve bu işlem kabuk

elle soyulabilecek hale gelincevye dek sürer. Biberlerdeki alkalinin giderilmesi için taze akarsuda bir süre yıkanırlar, böylece soğumada sağlanmış olur. Yıkamadan sonra kalan alkaliyi nötralize etmek için biberler % 2’lik sitrik asit çözeltisi-ne bandırılır. Biberlerin kabukları küçük bir bıçak yardımıyla elle so-yulur ve % 15 tuz % 1,5 laktik asit içeren bir salamurada aynen zeytin-de olduğu gibi fermantasyona bıra-kılır. Bu işlem 22 °C’de ve % 15’lik salamurada 2-3 ay sürer. Zeytinlerin KırmızıbiberleDoldurulması:Çekirdek çıkarma işleminden önce zeytinler, iriliklerine göre sınıflan-dırılır. Çekirdek çıkarmada zey-tin etini parçalamadan çekirdeği çıkaran makineler çok uygundur. Zeytinin sap kısmı yukarı gelecek şekilde aletin deliğine konulur. Yukarıdan bastırılınca uç kısmı daneye batar ve çekirdek delikten düşer. İçinde çekirdek ve et parça-ları kalmaması için zeytinlerin iyice yıkanmaları gerekir.

Daha sonra biberler, her tip zeytin için farklı en ve boyda dilimlere ay-rılır, ikiye katlanır ve danenin çe-kirdek yuvasına elle yerleştirilir. İyi görünüşlü bir ürün elde edebilmek için biber diliminin en ve boyuy-la zeytin deliğinin en ve boyunun aynı olması gereklidir. Ambalaj kabı olarak cam kavanoz, teneke kutu ve plastik torbalar kullanılır. Zeytinlerin dolgu kısımları dışa getirilerek, özenle yerleştirilmeleri gerekir. Bu iş bir çift cımbız yar-dımıyla elle yapılır. Kaplar doldu-rulduktan sonra tortu ve benzeri

maddelerigidermek üzere zeytinler hafifçe yıkanır. Yıkama suyu en az üç kez değiştirilir. Daha sonra zey-tinlerin üzerine % 6,5 tuz ve % 0,75 laktik asit (ya da % 0,55 sitrik asit) içeren 95 °C’deki yeni hazır-lanmış salamura konur ve hemen kapatılır.

Çizme Yeşil Zeytin Yapılması:Yeşil zeytin daneleri boylamasına 2-4 yerinden çizilerek, su ile acı-lığı giderilir. Bu amaçla danelerin eti uzunluğuna çizildikten sonra su veya daha iyisi % 2-3’lük sala-mura içerisine konulur. Kullanılan su günde 1-2 kez değiştirilerek, danedeki acılığın istenilen düzeye düşmesi sağlanır. Acılığı giderilen zeytinler % 8-10’luk salamuraya konularak, 8-10 gün fermantasyona bırakılır. Daha sonra zeytinler am-balaj kaplarına konulur, üzerlerine % 5-8’lik salamura, % 1 limon tuzu ve bir miktar zeytinyağı ilave edilir. Aromatize etmek amacıyla limon dilimleri, sarımsak ve hardal da ko-nulabilir. Ambalaj kaplarında hava kalmamalı, salamura ile tamamen doldurulmalıdır. Zeytinler ambalaj kaplarında 8-10 gün bekletilip ekşi tat aldıktan sonra kullanılır.

Kırma Yeşil Zeytin Yapılması:Kırma tipi zeytin, çizme yöntemin-de olduğu gibi hazırlanır. Ancak zeytinler doğal yapısı bozulmayacak şekilde kırılır. Acılığın giderilme-si yine çizme zeytinde olduğu gibi yapılır. Bazı bölgelerde salamurasız olarak zeytinler önce taşla, çekiçle ezilir, kuru olarak sele zeytini gibi kat kat tuzlanır. Bu yöntemle zey-tinin rengi kaybedilir, fakat lezzet mükemmel olur.

83[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Büyük dedesinin 1938’de başladığı zey-tinyağı üreticiliğinde son kuşak temsil-cilerinden Cumhur Bişen. Yerkesik’e iki işletme kazandırmanın gururunu taşıyor. Bişen, “Artık gönül rahatlığı ile zeytinyağının bizim işimiz olduğunu söyleyebiliyorum. Zeytin ve zeytinyağı bir kültürdür. Bu kültürü yaşatıp gele-cek nesillere aktarmamız lazım’’ diyor.

Zeytinyağı ile olan geçmişinizden bahseder misiniz?BİŞEN: Bizim ata mesleğimiz bu. İlk 1938 yılında büyük dedem Hacı Molla Hasan, Milas Ören’e bağlı Kultak kö-yünde Mengen dediğimiz sistemle baş-lamış yağ sıkmaya. Taş ve malzemeler, Milas’tan Ören’e gelmiş, Ören’den de at arabasına yüklenerek taşınmış köye, bin bir zorluklarla. Büyük dedem öl-dükten sonra 1945-1946 yıllarında mirasçıları iki oğlu (biri dedem) ve ba-baannem devralmışlar yağhaneyi. Bun-lar her biri 10’ar gün çalıştırmaya baş-lamışlar. Babannem çalıştıramadığı için onun yerine oğulları, yani babam ve amcam çalıştırıyorlarmış. Böyle 12 yıl devam ettirmişler. Daha sonra babam-lar “Böyle olmuyor, kendimiz yapalım bu işi” diyorlar ve Yerkesik’e bağlı Zey-tin Köyü’nün Taşcağız mevkisinde bir yer beğeniyorlar.

İzmir’den tekneye yüklenen mengen ve taşlar, Akbükü koyuna geliyor, suyun içine indiriyorlar. Bundan sonra en bü-yük sorun, bunların o zamanın şartla-rında sudan çıkarılıp, taşınması. Önce iki takım öküzle getirmeye çalışıyorlar, ama başarmaları mümkün olmuyor.

“Bölgemizde zeytinyağı müzesi kurma hayalimi gerçekleştirmeyi planlıyorum.’’

RöportajRASİM MUTLU

“Zeytinyağı bizim işimiz’’

84 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Tekrar köye dönüyorlar, (ne yapa-rız) derken, burada eski ustalardan Halil İbrahim’e danışıyorlar. O da yardımcı oluyor. Köyden de 30-40 kişi gönüllü olarak yardıma geliyor ve kütüklerin üzerinde kaydırarak çıkartıyorlar. 6-7 kilometre uzak-lıktaki kurulacak yere çok kötü pa-tika bir yoldan götürüyorlar. Babam birçok zorluklarla burayı kuruyor ve 1948’de sıkma başlıyor. Baba-mı 1987 yılında kaybettik. Babam, (olmaz) diyen adamı sevmezdi. Ba-bamı kaybettikten sonra bir dönem ağabeyim çalıştırdı burayı.

Sonra 1994’te Yerkesik’te ağabe-yimle birlikte tesis kurduk. Pres sistemiyle başladık ve 1996-97 sezonunda da kontinye sistemine geçtik. 2001 yılına kadar çalıştır-dık. 2001 krizinde hem ekonomik nedenler, tecrübesizlik ve yaşımı-zın gençliğinden dolayı satmak zorunda kaldık. Hala o işletme başkaları tarafından çalıştırılmak-ta. Daha sonra 2007 yılında Tarım Bakanlığı kırsal kalkınma des-teklemesi çıktı. Daha önce İşkur bünyesi altında bir kurs açılmıştı ve burada bir proje hazırlamıştım (zeytinyağı sıkım projesi). Format burayla aynıydı, bu projeyi revize ettik, güncelledik. Birinci etapta ufak tefek sorunlar oldu ama ikin-ci etapta kabul edildi. 2007’de 5 ayda bitirdik binayı, ihalesini yap-tık, işletmemizi açıp çalışmaya başladık.

Yerkesikteki zeytin ve zeytin-yağı potansiyeliniz nedir?BİŞEN: Yerkesik’te birçok zeytin dikildi ama ufak butik yerlerde. Dolayısıyla salamura olacak kadar zeytinimiz yok, şimdilik yağ ağır-lıklı. Bölgemizde daha zeytin ve zeytinyağından para kazanılmıyor, ancak ihtiyaçlarımızı karşılıyor. Bu-rada zeytinden para kazanan yirmi - otuz aile çıkmaz. Daha yeni yeni tütüncülükten sonra alternatif ola-rak başlandı zeytinciliğe. Bölgemiz çok sulak olmadığından sebze ve

meyve yetiştiriciliğine uygun değil. 20-30 yıldır yavaş yavaş ve son 5 yıldır da çok hızlı bir dikim yapıldı. Önümüzdeki yıllarda var olan bu iki işletme bile burayı kaldıramayabilir. 14 köyümüz var bize hitap eden; Muğla merkeze bağlı köyler, bir de Marmaris Bayır, Turgut, Gökova, Köyceğiz, Zeytinalan ve Çandır’dan 50-60 km’den zeytin getiren müşte-rilerimiz mevcut.

Bizim bölgemiz 650 rakımdadır. Hava şartlarından dolayı insanlar bilinçli olmasa da erken hasat yapı-yorlar. Yılbaşına kadar tüm sıkımlar biter. Bu da buradaki yağın kalitesi-ni artırıyor. Asit oranı düşük, daha yeşilimsi oluyor. Yağ verimi düşük olsa da kalitesi yüksek olur.

Biraz da müstahsil dikkat ederse daha da kaliteli bir yağ elde edilebi-lir. Hava şartlarında çok büyük bir dengesizlik olmazsa ağaç başına or-talama 12-12.5 kg. zeytin alınıyor. Her sene genç ağaçlar büyümekte ve verim artmakta. Bir ağacın tam verimli bir hale gelmesi, 20 yıl al-maktadır. 4-5 yaşında da zeytin ve-rir ama gerçekten çok az.

Bir yağ işletmesi olarak göz-lemlediğiniz sorunlarınız neler?BİŞEN: Zeytinyağının verim ve ka-litesini etkileyen birçok etmen var. Makine ile yapmıyoruz toplamayı, bahçelerimiz küçük ve genelde aile işletmeleri. Bunlarda üç günde top-layacağı zeytini, işçiliğe para öde-

Cumhur Bişen,

1938’den bu yana

kesintisiz devam

eden zeytinyağı

üreticiliğinde son

kuşak temsilcilerinden.

Zeytinyağının bir kültür

olduğuna ve gelecek

nesillere aktarılması

gerektiğine inanıyor

85[Ekim 2011] Tarım & Gıda

memek için kendileri 10-15 günde topluyorlar. Bu zeytinleri evde seri-yor, hepsini birden sıktırmayı plan-lıyorlar. Yani zeytin bekletiliyor.

Diğer bir sorun da bunu çuvallarda saklıyorlar. Ben ilk işletmeyi kurdu-ğumda 100 adet kasa aldım ve müş-terilerime dağıttım. Çuvalda bekle-tilen zeytin, oksitlenmeye, bakteri toplamasına sebep oluyor ve yağ de-ğerinden kaybediyor. Yani yağ biz-den çıktığında altın değerinde, in-sanlar öyle bir kaplar getiriyorlar ki, ele alınmaz vaziyette. Ama adımıza bir leke gelmesin diye kendimiz yı-kayıp, hijyen hale getiriyoruz. Yani kötü kap, o altını bakır ediyor. Ay-rıca kötü şartlarda evde saklıyorlar, ışık alıyor, ısı alıyor plastik kap. Biz yağı 38-40 derecede sıkıyoruz ve insanlara diyoruz ki hiçbir şekilde bunun ağzını açmayacaksınız. Açtı-ğınız zaman tüm kokusu, mineral-leri havaya karışıp gidiyor ve artık zeytinyağı yediğini söyleyemezsin. Bizdeki bazı kötü alışkanlıklardan biri de, acısını alsın diye yağın içi-ne tuz atılması. Zeytinyağı tadında normalinde kötü sıkılmadığı taktir-de hafif bir acılık olacak, kendisine has kokusu, bir aroması vardır. Bu yağlar kalitelidir. Benim gözlem-lediğim en büyük sorun, maliyet-lerimizin çok yüksek olması. Sırf zeytinyağına değil, zeytine de prim verilmelidir. Bu sene yağa 50 kuruş pirim verildi, Avrupa’da ise 2.1 euro teşvik veriliyor. Zeytin tanesine ise Avrupa’da 0.294 civarında prim ve-riliyor, bizde ise hiç. Maliyetler yük-sek olduğu için rekabet şansımız da ortadan kalkıyor. Önemli bir eksiğimiz de sıkımda çok hızlı bir şekilde iki fazlı sisteme geçilmelidir. Şimdi 3 fazlı sistem-de sıkmaktayız. Yani karasu, prina ve yağ prinayı fabrikalara gönderi-yoruz, karasuyu havuzlarda buhar-laştırıyoruz. Avrupa’da ise 2 fazlı sisteme çoktan geçildi. Bu sistemde karasu yok. Böylece prinada kalan yağ miktarı minimum, yağdaki ve-rim ve kalite daha yüksek oluyor.

Bizim Yerkesik bölgemizde kötü bir alışkanlığımız da, biri zeytin topla-maya başladı mı herkes başlar top-lamaya. Kısacası bu bir zincir; iyi bir yer seçimi, tarlada iyi bakım

şartları, iyi ürün, iyi ve doğru za-manda hasat , iyi koşullarda taşın-ması, zamanında sıkıma getirilme, iyi bir sistemle hijyen sıkım. Bu zincirde bütün halkaların bir ara-ya gelmesinin neticesi, iyi zeytin-yağı demektir. Hepimizin bildiği gibi maalesef iç piyasada zeytinyağı tüketimi çok azdır. Bu bilinci yer-leştirmek, teşvik etmek, insanları özendirmek lazım. Ege, Akdeniz ve İç Anadolu’dan sonra zeytinyağı tü-ketimi yok denecek kadar azdır. Di-ğer margarin, mısır özü gibi yağlar-da hep dışarıya bağımlıyız. Tabiî ki, insanların damak tadı alışkanlıkları-nı değiştirmek uzun yıllar alır. Ama sağlık açısından farkı tartışılmaz.

Geleceğe yönelik beklentileri-niz nelerdir?BİŞEN: Zeytin ağacı, uzun ömür-lü bir ağaçtır. Bilinen zeytinciliğin tarihi günümüzden 8000 yıl geriye uzanır. Bu bir süreç ve bilinçlenme meselesidir. Aç gözlü değliz, çok hırslı değiliz ve tabiî ki para da ka-zanmayı istiyoruz, ama müstahsille beraber, üreticiyle beraber birbi-rimizi destekleyerek yapacağız bu işi. Sağ olsunlar İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğümüzden yetkililer sürekli bölgemize ge-lip, eğitim ve her konuda destek vermektedir. Her geçen gün daha

da çok bilinçleniyoruz. İzmir’den Zeytincilik Araştırma Enstütüsün-den arkadaşlar geldiler, köylüye sunum yaptılar. Önemli bir bilgi edindik, bor madeninden elde edi-len bordo bulamacının yerini ala-bilecek ve zeytinin bir sene olup, bir sene olmamasını giderebilecek kurtlanmayı önleyebilecek bir ka-rışımı tanıttılar. İki yıldır deneme-ler yapılmış ve çok olumlu sonuç-lar alınmış. Mart ve eylül aylarında iki sefer verilecek bu karışım. Yılda % 200-300 ve hatta 500’lere varan verim artışları olabileceğini belirt-tiler. Yeniliklerden ve araştırmadan uzak kalmamamız lazım.

Diğer bir hayalim ise bölgemizde zeytinyağı müzesi kurmaktır. Tüm eski taşlar, mengenler elimizde mevcut. Eski ve orijinaline yakın taş bir bina yapıp, bunu gerçekleş-tirmeyi planlıyoruz. Turizme yakın bir bölgedeyiz. Zeytin ve zeytinya-ğı bir kültürdür. Bu kültürü yaşa-tıp gelecek nesillere aktarmamız lazım. Sonuç olarak, 4 nesildir bu işi yapan bir ailenin ferdi ve buna gönül vermiş biri olarak, özellikle Yerkesik’te bulunan iki işletmeyi de benim kazandırmış olmamın gurur ve mutluluğunu yaşıyorum. Artık gönül rahatlığı ile zeytinyağı bizim işimiz diyebiliyorum.

86 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

87[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Fabrika 1: Astim Org.San.Böl. No:110 Aydın - Türkiye Fabrika 2: Astim Org.San.Böl. No:14 Aydın - Türkiye Showroom: Astim Org.San.Böl. No:4 Aydın - Türkiye

Tel: (0 256) 231 04 81 / (0 256) 231 04 82 Faks: (0 256) 231 04 83 [email protected]

www.hakkiusta.com

Maksimum Randıman Maksimum Kalite

Yeni Nesil Dekantörlerimiz ile

2 Faz2 Faz (Ekolojik) Sıkımda

HakkıUsta bubble.indd 3 5/17/11 7:22 PM

Nar YetiştiriciliğiVitamin ve

mineral

yönünden

son derece

zengin

olan narın

yetiştiriciliğinde

çeşit seçimine

dikkat

Nar çok yıllık, çalı formunda, çok kuvvetli bir kök sistemi-ne sahip, çok gövdeli, çok

sık dallı, erkek-dişi ve erdişi çiçek-ler bulunan, meyvesi küçükten iriye, küresel, üstten hafif basık olan bir ılıman iklim meyvesidir. Nar, başta C vitamini, demir ve potasyum gibi vitamin ve mineral bakımından ol-dukça zengin sayılır. Tatlı, mayhoş, ekşi gibi çeşitlere göre değişen tat ve renk durumu görülür.

Nar, ülkemizde ve diğer dünya ül-kelerinde çok eski zamanlardan beri tanınmasına rağmen son zamanlarda yetiştirme tekniği, depolama ve taşı-ma alanlarında yapılan çalışmalar so-nucu fazla tanınan, üretimi, tüketimi ve ticareti artan bir meyve durumuna gelmiştir.

Nar bitkisinin oldukça geniş bir adaptasyon kabiliyeti vardır. Genel-

de, tropik ve suptropik iklim bitkisi olmasına rağmen, -10 0C’ye kadarki düşük sıcaklıklara dayanabilmekte-dir. Türkiye meyveciliğinde ve dış ti-caretinde önemli yeri olan nar, çeşitli iklim ve toprak koşullarında yetişe-bilen, bakımı kolay, iç ve dış pazar-larda iyi fiyat bulan, uzun süre ağaçta kalabilen ve depoda muhafaza edilebilen bir meyve türüdür.

Ülkemizin bir bölümü narın anava-tanı içinde bulunmakta ve üretimi yapılmaktadır. Özellikle Ortaca, Da-laman ve Fethiye ilçelerimizde nar bahçeleri kurulmaktadır. Gelecekte daha da büyük kapasite oluşacaktır. Yetişkin bir nar ağacı 150-200 kg ağaç başına verim vermektedir.

İklim ve Toprak İsteğiGenel olarak sıcak, kurak ve uzun bir yaz periyodu, ılık ve yağışlı bir kış, nar yetiştiriciliği için uygundur.

Bu nedenle geniş bir adaptasyon yeteneğine sahiptir.Narın çiçeklen-mesi için oldukça yüksek sıcaklık toplamına ihtiyaç vardır. Sıcaklık toplamı yetersiz olduğunda tica-ri meyve alınamamaktadır. Narlar, ılıman iklim bölgelerinde -10 0C’ye kadar dayanabilmekte ve geç çiçek açtıklarından ilkbahar donlarından zarar görmemektedirler. Ancak geç olgunlaşan çeşitlerde sonbahar erken donlarından etkilenebilmektedirler. Nar yetiştiriciliğinde yıllık ortalama 500 mm’lik yağış yeterli olmakla be-raber bu yağışların ilkbaharda düş-mesi istenmektedir. Bu bakımdan da bölgemiz için iklim bakımından önerilebilecek bir meyvedir. Çünkü yaz yağışları meyve kalitesini boz-makta, olgunluğa yakın dönemde yağan yağmurlar meyve kabuğunu çatlatmaktadır. Bu zamanda sulama kesilmelidir. Meyve oluşumu döne-minde kuru hava koşulları en kali-

ÜNAL YILMAZTekniker

88 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

teli meyvenin oluşmasını sağlayarak, pazar değerini artırmaktadır. Nar bir güneş bitkisidir, bahçe tesisinde ve yeterli ışıklanma koşullarına dikkat edilmelidir.

Nar toprak yönünden pek seçici de-ğildir. Özellikle silisli, çakıllı, kum-lu, kireçli, killi ve ağır killi gibi çe-şitli toprak tiplerinde nar yetiştiricili yapılabilmektedir. Alkali ve asit top-raklarda yetişir. Tuzluluğa orta de-recede dayanıklıdır. Bazı meyvelerin aksine aşırı toprak nemine dayandığı bulunmuştur. Narda optimal geliş-me, kuru ve sıcak hava koşullarına karşılık derin geçirgen nemli ve serin topraklarda görülmektedir.

Yetiştirme Tekniği Nar yetiştiriciliğinde, çeşit seçimi çok önemlidir. Çeşitlerin o bölgeye adapte olmuş o yörenin iklimine, hastalıklara dayanıklı, verimi iyi, meyveleri insanların göz zevkine ve damak tadına uygun ve taşımaya dayanıklı olmalıdır. Çeşit seçimin-

de ticari amacına göre sofralık ya da endüstri çeşitlerinin yetiştirilmesine karar verilmelidir.Ayrıca, bu çeşitle-rin meyvelerinde irilik, kabuk rengi ve kalınlığı, dane rengi, yumuşak çekirdeklilik, sululuk gibi özellikle-ri ihtiyaca cevap verebilmelidir. Yurt içinde sevilen nar çeşitleri hafif may-hoş veya tatlı çekirdeksiz ve iri mey-veli olanlardır. Avrupa’ya ihracat için özellikle kabuk ve dane rengi kırmızı ve mayhoş hicaz narı gibi çeşitler se-çilmelidir. Bazı ülkelere ihracat için ise tatlı narlar tercih edilebilmekte-dir. Ayrıca nar suyu veya nar ekşisi elde etmek için yine kırmızı daneli ve ekşi mayhoş narlar tercih edil-mektedir.

Bahçe TesisiBahçe yerinin tespitinde, toprağın nar yetiştiriciliğine uygunluğuna ba-kılıp toprak tahlili yapılarak, çeşit ve gübre seçimine gidilmeli, sonrasın-da arazi tesviyesi yapılmalıdır. Esas olarak toprak hazırlığında, yaz ay-larında pulluk tabanını kırmak için

dipkazan veya nipel çekilir. Sonra pullukla derin sürüm yapılır. Tercihe göre ilkbahar veya sonbaharda 80-100 cm derinlikte dikim çukurları açılır.Üst toprağa organik gübre veya yanmış çiftlik gübresi karıştırılarak, çukurlar bu karışımla doldurulur, yabancı otlar temizlenir. Toprak di-kime hazırlanır.

Narlarda dikim aralıkları 2 ile 6 m. arasında değişmektedir. Ama kapa-ma nar bahçelerinde en yaygın ola-rak kullanılan dikim aralıkları 2.5 x 4 veya 3 x 4 m’dir. Sıralar genellikle kuzey -güney doğrultusunda olmalı-dır. Böylece bahçenin havalanma ve güneşlenmesi daha iyi olacaktır. Nar bahçesi, doğrudan çelikle ya da kök-lü fidanlarla kurulabilir. Ancak, ser-tifikalı ya da güvenilir üreticilerden alınan garantili fidanlarla dikim ya-pılması daha uygun olur. Nar fidan-ları sonbaharda yaprak dökümün-den başlayarak, kış ayları boyunca ve erken ilkbaharda dikilebilir. Kışları çok soğuk geçmeyen bölgelerde son-

89[Ekim 2011] Tarım & Gıda

bahar dikimi daha yararlıdır. Dikim yapılırken fidanın çelik kısmında tırnak kalmışsa kesilerek ortamdan uzaklaştırılır. Zayıf sürgünler 50-60 cm’den tepeden alınır. Sürgün bu kadar boy almamış, zayıf gelişmiş-se dikimden hemen sonra 2-3 göz üzerinden kesilerek, gelecek yıl için kuvvetli sürgün oluşumu sağlanır. Sonra daha önce toprak-gübre ka-rışımı doldurulmuş çukurdan fida-nın çelik kısmının tamamı toprak içinde kalacak kadar karışım alınır. Fidan buraya yerleştirilerek, tekrar aynı toprak gübre karışımı dolduru-lur. Fidan diplerinde-ki toprak ayakla iyice bastırılır. Can suyu vermek üzere etrafına küçük bir çanak yapı-lır.

Çok rüzgarlı bölgeler-de karşılıklı iki herek çapraz olarak fidana yaklaştırılarak, bağ-lanır. İyi bir nar fi-danında kök sistemi kuvvetli teşkil etmiş olmalıdır. Son olarak hazırlanan çanaklara çukurlar suya doyun-caya kadar can suyu verilerek, dikim ta-mamlanır, toprak ıs-lak ve hava yağmurlu da olsa dahi can suyu verilmelidir.

GübrelemeNarların gübrelenmesi konusunda yapılan araştırmada, organik gübre-lerin gelişme, verim ve kaliteye çok önemli etkisinin olduğu belirlenmiş-tir. Narlara verilecek çiftlik gübresi iyi yanmış olmalı ve dekara 2-3 ton sonbahar-kış aylarında bütün bah-çeyi kaplayacak şekilde verilmeli, rotovatör veya çapa ile toprağa ka-rıştırılmalıdır. Nar için yeşil gübre-leme yapılması da yararlı sonuçlar verir. Bunun için bakla, fiğ gibi bit-kiler nar bahçesinin tamamına ekilir. Ekimi yapılan bitkilerin çiçeklenme dönemlerinde bahçe rotovatörle iş-lenerek, toprağa karıştırılır. Bu bitki-lerin toprağı azotça zenginleştirmesi bakımından da yararları vardır. Azot nar için oldukça önemlidir. Sürgün gelişimi ve meyve büyümesi için azotlu gübre kullanımı şarttır. İlk

yıllarda ağaç başına 50-l00 gr. saf azot (amonyum sülfat) olarak (250-500 gr) verilmesi yararlı sonuçlar meydana getirmektedir. Tam verime geçtikten sonra bu miktar ağaç ba-şına 200-300 gr. (amonyum sülfat) olarak (l-l,5 kg) çıkarılmalıdır.

Azotlu gübreler erken ilkbahar ve yaz aylarında olmak üzere 2 defa verilir. Yukarıda belirtilen miktarın 2/3 ü şubat-mart aylarında, l/3 ü ise haziran-temmuz aylarında verilme-lidir. Gübrelemeden sonra ağaç he-men sulanmalı, sulamayacaksa çapa ile toprağa karıştırılmalıdır. Fosforlu gübreler ise narın çiçeklenme, meyve tutumu ve kök gelişmesiyle ilgilidir. Narların fosfor ihtiyacı tam verim çağında l00-200 gr. saf fosfor (trible süper fosfat) olarak yaklaşık (250-500 gr) şeklinde belirlenmiştir. Fos-

forlu gübreler kış aylarında dal uçla-rının ulaştığı bölgelerde 20-30 cm. derinlikte ağaç çevresinde açılan 4-6 adet çukura verilerek üzeri kapatılır.Organik gübrelerde olduğu gibi ti-cari gübrelerin uygulanmasında da toprağın fiziksel ve kimyasal yapısı ağacın durumu iyi gözlenmeli, top-rak ve yaprak analizinden sonra gübre uygulamasının yapılması en ideal durumdur.

SulamaNar genelde nemli ve serin toprak şartları istemektedir. Bu nedenle ya-

ğışların yeterli ol-madığı her dönem-de narlarda sulama şarttır. Sulamanın az ve sık sık yapıl-ması uygundur.

Genel olarak şubat-mart ayların-da odun gözlerinin sürmesinden ey-lül-ekim aylarında meyve oluşumu-na kadar sürekli olarak toprak ne-minin sağlanma-sı gerekmektedir. Özellikle odun gözlerinin sürmesi, çiçek tomurcuk-larının görülmesi, tohum bağlaması, meyve gelişimi ol-mak üzere 3 dö-

nemde yeterli toprak nemi mutla-ka sağlanmalıdır. Bahçenin toprak yapısına göre belirli sulama aralığı (7-10 gün) belirlenip bu aralıklarda sulama yapılmalıdır. Ancak yaz ayla-rında sulama sıklığı ve miktarı artı-rılabilir. Meyvelerin son olgunlaşma döneminde hasattan 10-15 gün önce sulamaya son verilmeli aksi halde narlarda büyük sorun olan kabuk çatlamaları görülür. Nar bahçele-ri genel olarak çanak usulü sulanır. Mümkün ise modern sulama sistem-lerinden olan damla sulama, alttan sulama, sızdırma usulü sulama sis-temleri uygulanmalıdır.

Toprak işlemeGenç nar bahçelerinde derin olma-yan yüzeysel toprak işleme aletleriyle toprak işlenir. Daha sonraki yıllarda iş genişliği az, dar olan bahçe trak-

Yetişkin bir

nar ağacı

ağaç başına

150-200

kg verim

vermektedir.

90 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

törleriyle ve diskli tırmık rotovatör, kazayağı ve rotovatör gibi toprağı yüzeysel işleyen aletlerle toprak işle-nebilir. Ağaç dipleri gerekirse el alet-leriyle çapalanabilir. Yabani ot kont-rolünde istenirse ot öldürücü ilaçlar da kullanılabilir.

BudamaŞekil budaması ağaçlar verime yat-madan ağaçların gelişme durumuna göre 1-2 yıl içinde yapılır. Nar bah-çesinin çok veya tek gövdeli yapıda mı olacağına karar verilir.Dikimden sonra çok gövde tercih edilecek ise dipten çıkan kuvvetli 3-4 sürgün ana gövde olarak seçilir ve tepeleri 50-60 cm. kesilerek, alçak taçlanmaları sağ-lanır. Ana gövdelerden çıkan birinci ve ikinci dallarda da 2.-3. yıllarda tepe alma yapılarak, taç oluşturulur.

Verim budamasında ise narlar ge-nel olarak 2. ve 3. yıllardan itibaren meyve vermektedirler. Narlar veri-me yattıktan sonra meyve verecek dallarda uç alma yapılmamalıdır. Bu dönemde seçilen 3, 4 gövde dışında çıkan dip sürgünlerin sürekli olarak temizlenmesi sağlanmalıdır.

Ayrıca taç kısmında görülen obur dallar dipten kesilmeli, taç teşkili için gerekirse uç alınarak dallanması sağlanmalıdır. Sık taç meydana gel-miş ise güneşlenme ve havalanmayı sağlamak için genel bir seyreltme ya-pılmalıdır. Bu işlem yapılırken zayıf, kurumuş, hastalıklı dallar öncelikle seçilmelidir. Geliştirme budamasın-da: narlar, çeşitli şartlara göre de-ğişmek üzere ortalama 20-30 yaşla-rında verimden düşerler. Ancak kök boğazından yeni çıkan sürgünlerle nar l00 yılı aşkın bir süre verimlili-ğini sürdürebilir. Bu durumda yaşlı gövdeler dipten kesilerek, yeni sür-günlerin oluşumu teşvik edilir. Bu sürgünlerle aynı yollarla yeni gövde-ler teşkil edilerek ağaç gençleştirilir. İstenirse gençleştirme işlemi her yıl her ağaçtan l-2 gövde kesilerek, ka-demeli olarak yapılır. Böylece bahçe-den kesintisiz olarak ürün alınması-na devam edilebilir.

MücadeleNarlarda görülen en önemli has-talık, bazı mantarların meyvelerde çürümelere yol açmasıdır. Bazı kla-sik kültürel işlemler ile hastalıklar

önemli ölçüde önlenmektedir.Gerektiğinde olgunluğa yakın bir dö-nemde yapılan fungusit uygulaması, depolanacak meyvelerin uzun süre çürümelerini önlemektedir. Narların en önemli zararlıları fare ve kuşlar-dır. Yaprak bitleri, nar beyaz sine-ği, unlu bit, kabuklu bitler, kırmızı örümcekler, Akdeniz meyve sineği, nar içi kurdu, toprak altı zararlıları gibi genel zararlılar da narlarda etkili olmaktadır

HasatÇeşitlere ve bölgelere göre değişmek-le birlikte genellikle ağustos sonunda başlar, kasım ortalarına kadar devam eder. Narın uzun çiçeklenme döne-mi nedeniyle olgunlaşması farklı za-manlarda olur. Bu yüzden nar hasa-dının 2-3 defada yapılması gerekir. Hasat sonbahar erken donlarından ve yağışlardan önce bitirilmeli ve meyveler üzerinde 1-2 mm. uzunlu-ğunda sap kalacak şekilde makasla yapılmalıdır. Özellikle hasat esnasın-da meyvelerin yere düşürülmekten ve darbelerden korunması meyve çürümesini önleyeceğinden kaliteyi arttırır. Ayrıca kasalara iki sıradan fazla meyve dizilmemelidir ve müm-künse hasat edilen narlar özel folyo-larda ambalajlanmalıdır. Narların ambalajlanması da pazarlama açısın-dan oldukça önemlidir. Meyvelerin seçimi, boylanması ve paketlenmesi pazar açısından özellikle ihracatta önem arz etmektedir. Narların seç-

me ve boylamasının elle yapılması daha uygun olup, meyveler birbirine değmeyecek şekilde paketlenmesine dikkat etmek gerekmektedir.

DepolamaNarlar meyve kabuğunun özel yapısı dolayısıyla çeşitli koşullarda 4-6 ay süreyle depolanabilmektedir.Narlar depolanmaya çok uygun olduğun-dan ve kışın fiyatı 2-3 kat arttığından oldukça karlı, iyi bir yatırımdır.Nar-ların depolanmasında en emin ve en az kayıpla ulaşılacak başarı, ek mas-raflara rağmen modern soğuk hava depolarıdır. Sıcaklık ve nisbi nemi ayarlanabilen bu depolarda 1-2 0C’de % 85-90 nisbi nemle meyveler mu-hafaza edilebilmektedir.

Meyve çatlamalarıNarda meyve çatlaması genellikle olgunluk döneminde ortaya çıkmak-ta ve olgunluk ilerledikçe çatlamış meyve miktarı da artmaktadır. Bu sorundan dolayı yüksek miktarda verim kaybı olabilmekte, hatta % 50 ürün kaybı meydana gelebilmekte-dir. Meyve çatlamasının kontrolü için çatlamaya dayanıklı çeşit kul-lanılması, düzenli ve yeterli sulama olması, derimin zamanında ve birkaç defada yapılması, meyvelerin gü-neş ışığından korunması, aşırı azot gübrelemesinden kaçınılması ve sert budamanın yapılmaması önerilmek-tedir. Kalsiyum takviyesi çatlamayı önlemeye yardımcı olacaktır.

91[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Erol Altuntaş, meşhur “Or-mancı” türküsüne konu ol-muş, Muğla’nın eski adıyla

Gevenez, yeni adıyla Çaybükü kö-yünden. Emekliliği fırsat bilip uzun yıllar ayrı kaldığı memleketine yer-leşen Altuntaş, ata topraklarının boş durmasına gönlü razı olmayınca çiftçiliğe merak salmış ve amatör duygularla çıktığı yolda zoru başar-mış. Öyle ki, uzun yıllardır ekim ya-pılmayan bu topraklarda şimdilerde yer kirazı yetişiyor, hem de hiçbir suni ilaç ve gübre kullanılmadan, yani organik üretim teknikleriyle. Bu yıl ilk hasadı yapan Altuntaş’ın en büyük hedefi ise önümüzdeki dönemlerde kalite ve verimi artıra-rak, ürettikleri yer kirazı ile marka-laşmak.

Yer kirazı yetiştirmeye nasıl ka-rar verdiniz?ALTUNTAŞ: Doğma büyüme Geve-nez’liyim. 25 yaşımda Ankara’ya yer-leştim ve uzun yıllar harita mühendisi olarak çalıştım. Emekli olduktan son-ra köyüme dönüp, toprakla uğraşmak istedim. Atadan kalma topraklarımız-da önce ceviz yetiştirmeyi düşündüm ama istediğim gibi fidan bulamadım. Ne yetiştirebilirim diye araştırma ya-parken, son zamanlarda popüler olan ve altın çilek olarak da bilinen yer ki-razı ilgimizi çekti ve bu üründe karar kılıp yetiştiriciliğe başladık.

Bu meyve hakkında biraz bilgi verir misiniz?ALTUNTAŞ: Yer kirazı ülkemiz için yeni bir meyve. Açıkçası biz de

Çaybükü’nde yer kirazı

Emekliliğini fırsat

bilmiş, adına ‘Ormancı’

türküsü yapılan

köyüne gelip yerleşmiş

Erol Altuntaş. Ata

topraklarının boş

durmasına gönlü razı

gelmemiş ve Çaybükü

köyünde yer kirazı

yetiştirmeye başlamış.

RöportajRASİM MUTLU

92 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

ürün hakkında fazla bilgi sahibi de-ğildik. Yapığımız araştırmalarda yer kirazının Güney Amerika orijinli, İnka döneminden beri var olduğu için İnka eriği diye de bilinen bir meyve olduğunu öğrendik. Yetiştiriciliğe başladıktan sonra da bu meyvenin suyu çok sevdiğini fark ettik. Arazinin veriminden zi-yade, suyun bolluğu önemli. Aşırı sıcağa dayanıksız olan bu meyvenin hava sıcaklığı 35 derecenin üstünde olduğu dönemlerde hemen sulan-ması gerekiyor.

Bildiğimiz kadarıyla 3 çeşidi var: Rengi yeşile yakın olanın keskin ve mayhoş bir tadı var; turuncu renk-lisi biraz daha yumuşak bir tada sahip; ilk ikisinin birleşimi sayıla-bilecek, ancak onlardan daha hoş bir tadı olan bir diğer çeşidinin ise meyvesi daha küçük. Yaprağı tütün gibi kokan ve toplandığı odadan ka-vun kokusu gelen bu türün aroma-sı, erik ve kızılcığı anımsatıyor.

Yer kirazının bir diğer özelliği de buğday gibi tek seferde toplanıp bitmemesi, bir yandan meyve topla-nırken, bir yandan da çiçek açması. Yani soğuk vurana kadar üründen meyve almak mümkün. Hatta aynı kökten 3-4 yıl ürün alındığı söyleni-yor. Bu meyve aynı zamanda üzüm gibi kurutularak da tüketilebiliyor. Yaklaşık 1 dönümden 4-5 tona ka-dar ürün almak mümkün. Ama ürün veriminde, hasadın toplanıp

ayrılmasında işçilik de çok etkili. Şimdilik daha ufak alanlarda özel-likle aile işletmesi olanlarda kontrol ve verimin daha yüksek olacağına inanıyorum. Bizim gibi geniş alan-larda üretim yapanlarda ürün iyi tanınmadığı için daha fazla ürün kaybı olabilir.

Bu bölgede yer kirazı yetiştiren ilk ve tek üretici olmanızdan do-layı ekim ve hasat toplama süre-cinde herhangi bir zorluk yaşa-dınız mı? ALTUNTAŞ: Meyveyi fidan olarak getirdik ve bu yıl 16 Mayıs’ta dikme-ye başladık. İlk erkenci ürünümüzü 2 ayda aldık, sonraki meyvelerin ye-tişmesi ise 3 ayı buldu. Şu anda 30 dönüm ekili arazimiz var. İlk dene-memiz olduğu ve ürünün dikimini, çapalamasını iyi bilmediğimiz için tabii ki eksikliklerimiz oldu. An-cak önümüzdeki dönemlerde daha tecrübeli ve bilinçli olacağız. Temel amacımız organik üretim yapmaktı. Tarlamızın uzun süredir dinlenmiş olması ve ilaç ya da suni gübreye maruz kalmaması sayesinde üretim-le ilgili büyük bir sıkıntı yaşamadık.

Organik üretimi seçme sebebi-niz neydi? ALTUNTAŞ: Babam iyi bir çiftçiy-di. O zamanlar ilaç ve suni gübre kullanılmamasına rağmen hasta-lık problemi ile karşılaşılmıyordu. Aradan geçen zamanda her şey çok değişti. Eskiden nadas vardı, toprak

Erol Altuntaş

93[Ekim 2011] Tarım & Gıda

bir sene ekilir bir sene nadasa bıra-kılır, otlar temizlenirdi. Bu saye-de dinlenip nefes alan toprağın verimi yükselirdi. Şimdi “komşu ekti, ben de ekeyim” mantığıyla hareke ediliyor, verim kalitesi hiç düşünülmüyor maalesef. Tarlaya bolca ot ilacı atılıyor, sonra da iyi verim alınması bekleniyor. Biz şu ana kadar tarlamıza hiç ot ilacı, suni gübre atmadık.

Organik ürün tüketiminin çok yaygın olmadığını dü-şünürsek bu alanda üretim yapmak dezavantajlı olmuyor mu?ALTUNTAŞ: Organik ve sağlıklı beslenme bilinci ülkemizde hala tam oturmadığından rekabet-te sıkıntı yaşanabiliyor. Bir süre sonra organik üretim yapmaya çalışan çiftçilerimizin daha çok emek harcayıp, daha az gelir elde etmeleri nedeniyle hevesleri kırı-lıyor.

Pazarlama çalışmalarınız nasıl gidiyor?ALTUNTAŞ: Yer kirazı yeni bir meyve ve pek alışık olunmayan bir tat. Beğenen de var beğenmeyen de. Kimileri ise faydalarını öğrenmek istiyor. Diğer meyveler ne kadar faydalı ise bunun da kendine göre faydaları var. Tek üzüntümüz bu meyvenin son zamanlarda yaşanan talihsiz bir olayla gündeme gel-mesi. Yer kirazı bol lifli bir meyve olmasından dolayı bazı zayıflama firmaları tarafından çeşitli kimyasal maddelerle karıştırılıp zayıflama ila-cı olarak piyasa sürüldü. Altın çilek hapı adı verilen bu ilaç, çok kısa sürede zayıflamak isteyen bayanlar tarafından talep gördü ve maalesef talihsiz bir ölüm olayı yaşandı. Bu olayda yer kirazı suçlandı. Ancak unutmamak lazım ki, bu meyve her ne kadar sindirim sistemine fayda-lı olsa da bir ilaç değil. Pazarlama kısmına gelince üretmek ve pazar-lamak farklı şeyler. Teşbihte hata

olmazsa bir örnek verelim; tavuk yumurtlayınca öter, “bak ben üret-tim” diye duyurur herkese, kaz da yumurtlar ama hiç sesi çıkmaz. Hal-buki kazın yumurtası daha büyük olmasına karşın dünyada tavuk yu-murtası daha çok tüketilir. Kısacası biz de ürettiğimiz ürünü ne zaman kendimiz pazarlayabilirsek, o za-man para kazanmaya başlayacağız.

Geleceğe yönelik hedef ve bek-lentileriniz nelerdir?Bu ilk hasatta elde ettiğimiz tecrü-beleri iyi değerlendirip daha bilinçli davranarak, önümüzdeki dönemler-de, kaliteli ve verimli hasat almayı planlıyoruz. Yeni etiket ve ambalaj-lanmış ürünümüzle de marka oluş-turma çalışmalarımız devam ede-cek. Ürünün yaygınlaşması adına bu sene elde ettiğimiz, genetiği ile oynanmamış organik tohumlarımı-zı çevremizde yer kirazı yetiştirmek isteyen üreticilerimize sunmak isti-yoruz.

94 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

95[Ekim 2011] Tarım & Gıda

“Doğadan gelen lezzeti, doğal şartlarla,doğal üretim zinziri ile

yumurtadan yavruya, yavrudanyetişmiş alabalıklara...

Kuruldukları günden bu yana kat ettikleri yolun, cesaret ve güven verdiğini belirten Su

Ürünleri Yetiştiricileri Merkez Bir-liği Başkanı Faruk Coşkun’a göre, çevre dostu, sürdürülebilir üretim konusunda üreticiler bilinçli. Zaten bu konuda yapılan negatif propa-gandalar sonucu çevre ile ilgili, bi-raz da abartılı buldukları mevzuat-la birçok yaptırım ve ceza getirildi. Coşkun’la birliğin faaliyetlerini, so-run ve beklentilerini konuştuk.

Su Ürünleri Yetiştiricilik sek-törü sürekli büyümektedir, en son rakamlara göre 167 bin ton-luk üretim söz konusudur, buna paralel olarak diğer gelişmeler ve sorunlar da artıyor. Kısaca önemli sorunlarınız ve çözüm önerileri hakkında bizleri aydın-latır mısınız?COŞKUN: Belirttiğiniz gibi sektö-rümüz hızla büyümektedir. Aslında durum dünyada da aynıdır. Balık stokları artmamakta, azalmaktadır.

“Kat ettiğimiz yol,cesaret ve güven vermektedir’’

RöportajRASİM MUTLU

Su Ürünleri Yetiştiricileri

Merkez Birliği Başkanı Faruk

Coşkun, çevre dostu, sürdürülebilir

üretim konularında

üreticilerin bilinçli olduğunu

belirtiyor.

96 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Su ürünleri yetiştiriciliği yapılarak, avcılık sureti ile azalan doğal stok-lar üzerindeki baskı azaltılmakta ve olumsuz denge değişiminin ya-şanması önlenmektedir. Sektör bü-yüdükçe sorunların çoğalması veya yeni problemlerin ortaya çıkması doğal karşılanmalıdır. Netice ola-rak biz üreticiler tabii kaynakları ve öncelikle de suyu kullanarak, ülke ekonomisine katkıda bulunmak ve geçimimizi sağlamak durumundayız.

İç sularda en önemli sorunlardan birisi kiralama süreleridir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Muğla ilin-de en fazla 5 yıl kiralamaya izin ver-mektedir. Oysa denizlerde ve Muğla ili dışında bu süre 15 yılı bulmakta-dır. Milyarlarca liralık yatırım yap-mak durumunda olan üretici için bu caydırıcı bir etkendir. Yatırımcı önünü görmek ve orta ve uzun va-deli projeksiyonlar yapmak zorun-dadır. 5 yıl gibi kısa süreler buna imkân vermemektedir.

Diğer bir husus Hidro Elektrik Santrallerinde elektrik üreten şir-ketlerin su haklarını kapsayacak miktarda suyu alıp, can suyunu dere yatağına bırakmamaları, ülkede bir-çok üreticinin mağdur olmasına ne-den olmaktadır. HES’ler üzerindeki denetimin yeterince yapılması ge-rekmektedir.

Denizde üretim yapan çiftliklere balık, yem, personel, malzeme gö-türecek gemiler için iskele ve des-tek hizmetlerini sağlayacak lojistik merkezlerin bulunmaması önemli bir problemdir. Balıkçı barınakla-rında olduğu gibi, kültür balıkçılığı sektörü için belli yerlere iskeleler yapılması, Gıda, Tarım ve Hayvan-cılık Bakanlığının teklifi, Kalkınma Bakanlığının onayı ile DLH Genel Müdürlüğünce yapılması veya yap-tırılması büyük önem taşımaktadır.Yine denizlerde off-shore işletme-lerde yavru üretiminin olamaması, kuluçkahanelere kıyıya yakın yer-lerde ön besi ve adaptasyon amaçlı

yer tahsisi yapılmaması engelleyici faktörlerdir. Bunlara izin verilmeli-dir.

Göl ve baraj göllerinde ağ kafesler-de yetiştiricilik yapma eğiliminin kontrol edilemez boyutlara ulaşmak üzere olması, bazı bölgelerde bu konuda aşırı yüklenmelerin mevcut olması ileride önemli sorunlar geti-rebilir. Bir yanda içsularda havuz-larda üretim ve denizlerde üretim konularında çeşitli engeller çıkarılır iken, göl ve baraj göllerinde plansız gelişme çelişki olarak görülmekte-dir. Bu hususta kontrollü büyüme-nin sağlanması gerekir.

Genel problem şudur; denizlerde ve iç sularda su ürünleri yetiştirici-liği yapılacak alanların makro plan-ları bulunmamaktadır. Bu yüzden ya bir konuda disiplinsiz gelişme-ler yaşanmakta veya bakanlıkların birlikte bölgesel olarak belirlediği alanlar bile üretime açılmamaktadır. İkisi de sektör için zararlıdır.

Diğer bir sorun ise kamuoyunda sektör ile ilgili geliştirilmeye çalı-şılan imajdır. Su ürünleri yetiştiri-ciliği yapılan deniz ve içsu alanları balıkçılık dışında ulaşım, turizm, kültür, spor, tarımın diğer dallat-mennisi veya kararı alınmış, ancak hayata geçmemiştir. Bu nedenle hükümetimize teşekkürü bir borç biliriz. Şimdi sektörümüzü genel müdürlük düzeyinde temsil edecek ve her türlü sorunu ve çözüm öneri-lerini götürebileceğimiz bir makam vardır. Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğünün uzmanlaşmış personeli ve konuyu bilen bürok-ratları ile sektöre sahip çıkacağına ve bizleri diğer sektör kuruluşları-na karşı layığı ile temsil edeceğine, hak ve menfaatlerimizi koruyacağı-na inancımız tamdır. Merkez Birliği olarak bizde her türlü desteği ver-meye hazırız.

Taşra yapılanmasına değinecek olursak; bizim beklentimiz her ge-

nel müdürlüğün taşra teşkilatında şube müdürlüğü uzantısı olması doğrultusunda idi. Ancak, taşra ya-pılanması açıklanıp, sektörümüzle ilgili iş ve işlemlerin “Hayvan Sağlı-ğı, Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü” altında yürütüleceğini öğrenince hayal kırıklığına uğradı-ğımızı söyleyebilirim. Su ürünleri sektörü, hayvan sağlığı ve hayvan yetiştiriciliği çok farklı disiplinler-dir. Bunların bir şubede birlikte bulunması hastalıklarla mücadele, zootekni ve su ürünleri gibi birbi-rinden çok değişik faaliyetlerin bir arada nasıl yürütüleceği sorusunu akla getirmektedir. Örneğin, şu anki uygulamada önceki Hayvan Sağlığı Şube müdürlerinin bu şubelere mü-dür olarak verildiklerini görmek-teyiz. Bizim hiçbir meslek taassu-bumuz söz konusu değildir. Fakat elbette ki bu müdürlerin önceliği hayvan hastalıkları ile mücadele, salgın hastalıkları önleme, program-lı aşılamalar, hayvan hareketleri vs. olacaktır. Çok güncel olan et, süt, yumurta ve bal gibi üretimlerimizin artırılması, hayvan yetiştiriciliği ve ıslahı, hayvancılık politikaları ikinci öncelik olacaktır. Su ürünleri ise ki-şilere ve onların ilgisine göre önem kazanacaktır. Bizlerin bütün endi-şesi budur. Bu endişelerimizi Sa-yın Bakanımız Dr. M. Mehdi Eker’i ziyaretimizde de dile getirdik.En azından su ürünleri avcılık ve yetiş-tiricilik potansiyeli yüksek olan il-lerde ayrı “Balıkçılık ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü” kurulmasını talep ettik.

Bakanlığın yapılanması ile ilgili diğer bir konu Genel Müdürlükle-re bağlı kuruluş meselesidir. 639 sayılı “Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Karar-namenin eklerinde yer alan I, II, III ve IV sayılı listelerde İl Müdürlüğü dışındaki taşra bakanlık kurumları belirtilmektedir. Listeler incelen-diğinde tüm Genel Müdürlüklere bağlı kurum ya da kurumlar olduğu

97[Ekim 2011] Tarım & Gıda

ortaya çıkmaktadır. Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğüne bağlı bir kuruluş bulunmamaktadır. Oysa bakanlık, kontrol ve araştırma faali-yetleri yanında, konu bazında üre-tim politikalarını belirlemek üzere ilgili genel müdürlüğe yardımcı ola-cak kurumlara ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyaçtan yola çıkarak yeni ku-rulan tüm genel müdürlüklere bir-den fazla bağlı kuruluş veya taşra uzantısı ön görülmüş iken, Balıkçı-lık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü bu konuda göz ardı edilmiştir.Ayrıca, I sayılı listede yer alan “Ak-deniz Su Ürünleri Araştırma, Üret-me ve Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü” geçmişte Beymelek ve Kepez olarak ayrı kurumlar iken birleştirilmiş olup, konuları farklı ve aralarında 160 kilometre mesafe bulunduğun-dan tek elden idaresi fiziki olarak güçleşmiştir. Bu çerçevede adı ge-çen müdürlüğün, idari açıdan ve fonksiyonların farklılığı nedenleri ile ikiye ayrılması verimli çalışmala-rı açısından gereklidir.

Konu ile ilgili olarak, Kepez’in “Akdeniz Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü” adı altında Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’ne, Beymelek’in ise “Beymelek Su Ürünleri Üretim ve Eğitim Müdürlüğü” olarak Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı kuruluş olması önerimiz yine Sayın Bakanımıza iletilmiştir.

Bu konuların Genel Müdürlüğümü-zün takibi ile gerçekleşmesini te-menni ediyoruz.

Bir üretici örgütünün Merkez Birliği Başkanısınız. Öncelikle örgütlenmenin önemi, birliğiniz faaliyetleri ve yıllar sonra sektö-rü bir araya getirdiğiniz çalıştay-la ilgili bilgi verirmisiniz? COŞKUN: Örgütlenme birlikte ve organize hareket etmeyi, rasyo-nel, tutarlı plan ve projeler üret-meyi sağlar. Birlikler ve çatı örgüt

olan Merkez Birliğimiz bu anlamda çok önemlidir. Sektörün sorunları-nın çözümüne katkıda bulunmak, üreticinin ve tüketicinin korun-masını sağlamak, üretilen balığın markalaşma ve etiketlendirilmesini sağlamak, ürünün değerini artıra-cak faaliyetlerde bulunmak, piyasa dengelerini sağlamak, bunları ya-parken bilinçli, hem sosyal hem de çevresel duyarlılığı geliştirmek gibi sorumluluklarımız bulunmaktadır. Merkez Birliğimiz 2009 yılında ku-rulmuştur, şu an itibarı ile deniz ve içsu bazında 14 birlik üyemizdir. Kurulmuş veya kurulmakta olan 6 birliğimizin de kısa süre içerisinde aramıza katılmalarını bekliyoruz. Faaliyetlerimizi; resmi kurumların çağrılı toplantılarında sektörü tem-sil etmek, IPARD İzleme Komitesi Üyeliği, diğer sivil toplum kuru-luşları ile işbirliği, kanun, tebliğ ve genelge gibi mevzuat için sektörün ortak görüşünü oluşturarak bildir-mek, eğitim toplantılarına katılmak ve düzenlemek, yazılı ve görsel ya-yın araçları yapmak (broşür, liflet, web sayfası), üyelerimizi sektörle ilgili gelişmelerden haberdar etmek, bölgesel toplantılar düzenlemek, ülkesel toplantılar organize etmek (çalıştay, sempozyum vs.) olarak özetleyebilirim.

Kurulduğumuz günden bu güne kadar kat ettiğimiz yol bizlere ce-saret ve güven vermektedir. 14-16 Ocak 2011 tarihlerinde Antalya İlinde gerçekleştirdiğimiz Su Ürün-leri Çalıştayı ile yıllar sonra ilk defa sektörün tüm temsilcileri, üretici, ilgili tüm kamu temsilcileri ve girdi sağlayan sektör temsilcileri bir araya gelmiştir.

Sektöre ait tüm sorunlar1-Yetiştiricilik, 2-Sağlık ve Çevresel Etkileşim,3- İşleme, Pazarlama ve Tüketim, 4-Teşvikler, Kredi, Vergiler ve Si-gorta, 5-Kurumsal Yapılanma, Eğitim ve

Araştırma olmak üzere beş başlık altında ayrı ayrı irdelenmiş, en iyi en doğru nasıl olurun yol haritası belirlenmiştir. Çalıştay sonrası bu yol haritası rehberliğinde Merkez Birliğimiz tarafından çalışmalara ve takibe başlanmıştır. Katılımcı yakla-şık 300 kişinin sorunlara ve çözüm yollarına ilgisi ve yaklaşımı bizi ce-saretlendirmiştir.

Gerçekleşen çalıştayın sektöre kat-kılarını şöyle özetleyebilirim:

• Farklı bölgelerden gelen üreti-ciler birbirlerini tanıma fırsatı buldu ve ticari bağlantılar oluşturdular, • Sektörün paydaşları aralarında fikir alışverişinde bulunup ortak so-runlar masaya yatırıldı, • Üreticiler ile ilgili kamu ku-rumları arasında iletişim sağlandı, • Çalıştay medyada yer alarak sektörümüz ve sorunları daha geniş kitlelere duyuruldu, • Farklı görüşler bir araya gelerek çözüm yolları tespit edildi, • Alınan kararlar tüm ilgili ku-rumlara iletilerek sadece sorunları-mız değil, çözüm önerilerimiz oldu-ğu da gösterilmiş oldu.

Bu sonuçlardan çıkarak, bu tür fa-aliyetlerin sektörün tüm paydaşları arasında ilişkileri güçlendireceğine bu yolla doğrulara daha çabuk ula-şılacağına inanmaktayız. Bu neden-le gücümüz yettiği kadar bu tür fa-aliyetleri yapacak, bundan sonra ki yıllarda tüm Türkiye sathına yaya-rak ve daha geliştirerek, bu tür ça-lıştayları gerçekleştireceğiz. Ancak, Merkez birliğimizin birçok faaliyeti gerçekleştirebilmesi için yasal ze-mininin sağlam olması gerekmek-tedir. 5200 Sayılı Yasa ile birlikle-rin kuruluşu ve faaliyetleri ile ilgili çerçeve belirlense de, yaptırımlar ve birliklerin gücü ile ilgili mad-delerde eksiklikler bulunmaktadır. Temennimiz bu konunun acilen ele alınarak gerekli düzenlemelerin ya-pılmasıdır.

98 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

99[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Kabuğun iç gelişme basıncına

dayanamayıp yırtılma ve yarılmasıyla

oluşan narda meyve çatlamasını önlemek için düzenli ve yeterli

sulama, çatlamaya dayanıklı çeşitler

seçme, meyveleri güneş ışığından

koruma yararlı olacaktır.

Nar çatlamaları fizyolojik olup, meyve çatlamaları, nar mey-vesinin ceviz iriliğine gel-

mesiyle başlamaktadır. Bu çatlama, ekonomik olarak fazla sıkıntı oluş-turmamaktadır. Ancak özellikle mey-venin tatlanmaya başlaması ile mey-venin irileşmesi sırasında meyvede ciddi oranda çatlamalar, ekonomik olarak ciddi zararlar vermektedir.Nardaki meyve çatlaması, kabuğun iç gelişme basıncına dayanamayıp yır-tılma ve yarılmasıyla oluşmaktadır. Nar meyvesi çok sayıda birbirinden bağımsız, bol miktarda suda eriye-bilir madde ve su içeren danelerden oluşmaktadır. Bu danelerin olgunlaş-ma ile birlikte doğal olarak suda eri-yebilir madde içeriği zenginleşmekte ve su alarak şişmeleri sonucu meyve içi basıncı artmaktadır. Olgunluk

zamanı ve sonrası meyveye her tür-lü aşırı su akışı, bu iç basıncı artıra-rak kabuğun direnebileceği basınç düzeylerinin üzerine çıkarmakta ve bu olayın sonucunda kabuk direnç gösteremeyip yırtılmaktadır. Bu ara-da olgunlaşma ile kabuğun yapısın-da da değişimler gerçekleşmektedir. Kabuğun olgunlaşma ile değişimi, genellikle iç basınç karşısında daha elastik, fakat daha sağlam bir yapıyı oluşturmaktadır. Fakat meyve ka-buğu olgunlaşma döneminde, çev-re koşullarının etkisi nedeni ile bu elastik yapı daha az elastik, gevrek bir yapıya dönüşmekte ve hatta bu çevresel etmenler kabukta fiziksel zararlanmaya bile neden olmaktadır. Bu durum ise genellikle meyvenin iç basınca direnemeyip çatlaması anla-mına gelmektedir.

DİLEK ERSOYZiraat Mühendisi

Narda Meyve Çatlaması

100 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Narda Meyve Çatlaması

Narda meyve çatlamasını önlemek için

Düzenli ve Yeterli SulamaNar ve Antep fıstığı, sıcağa ve kurağa en çok dayanan bitkiler olmalarına rağmen yazları düzenli sulama ister-ler. Eksik veya aşırı sulama ya da dü-zensiz sulamalarda, meyve kabuğun-da çatlamalar olmaktadır. Her ne kadar kurağa dayanıklı bir bitki olsa da, uzun süre sonra yapılan sulamalar, danele-rin iç basıncını artıracağından kabuk-ta çatlamalar meydana gelir. 7–10 gün aralıklarla düzenli, yeterli sulama yapıl-malı. Meyvelerin son olgunlaşma döne-minde, hasattan 10–15 gün önce çat-lamaların olmaması için sulamaya son verilmelidir. Mümkünse sulama için damla sulama sistemi tesis edilmelidir.

Çatlamaya Dayanıklı ÇeşitlerNar yetiştiriciliğinde çeşit seçimi çok önemlidir. Meyve çatlamalarına daya-nıklı ya da erkenci çeşit seçilmelidir. O bölgeye adapte olmuş, o yörenin ikli-mine uygun, hastalıklara dayanıklı, verimi iyi, çatlamaya ve taşımaya dayanıklı çeşitler kullanılmalıdır.Ülkemizde son yıllarda en çok ye-tiştirilen ve ihraç edilen çeşit, Hicaz nar çeşididir. Özellikle albenisi ne-deniyle en yaygın yetiştirilen çeşit olan Hicaz narı, ülkemizdeki diğer tüm çeşitlerle karşılaştırıldığında koyu kırmızı kabuk ve daneleri, her ekolojide üstün verimliliği, tek çe-şit ile kapama bahçe kurulabilme, en uzun süre depolanabilme gibi üstün özellikleri bulunmaktadır. Fakat yine bu çeşidin ekşiye yakın mayhoş olması, meyve çatlamasına duyarlı olması, büyük taç oluştur-

ması, çekirdeğinin sert olması gibi olumsuz özellikleri de mevcuttur. Olumsuz özelliklerine rağmen ülke-mizde bu çeşidin üstün özelliklerine rakip bir nar çeşidi henüz olmadığı için son yıllarda kurulan kapama nar bahçelerinin hemen hepsi Hicaz narı çeşidi ile tesis edilmiştir. Fakat elde edilen veriler ışığında ve önce-ki çalışmalara göre, bu çeşidin mey-ve çatlamasına karşı orta derecede eğilimi mevcuttur.

Meyveleri Güneş Işığından Koruma Olgunluk zamanında özellikle koyu renkli nar meyvelerinde gün boyu aşırı ışıklanma nedeniyle meyvenin güneşe bakan kabuk yüzeyi yan-maktadır. Bu bölge tamamen siyah bir renk aldıktan sonra zamanla üze-

101[Ekim 2011] Tarım & Gıda

rinde küçük çatlaklar oluşturmakta-dır. Güneş yanıklığını önlemek için kağıtla poşetle meyveleri kapatarak ve kaolin uygulamaları yapılarak, güneşin aşırı ve olumsuz etkisinden meyveleri korumak gerekmektedir. Aşırı Azot Gübrelemesinden KaçınmaGübre kullanımlarında toprak-yap-rak analizleri ile ağaç durumuna ilişkin bilgiye sahip olunmalıdır. Bununla birlikte; azotun nar sür-günlerinin gelişiminde ve meyve iriliği-kalitesi açısından önemli bir besin maddesi olduğu unutulmama-lıdır. Azotlu gübreler; erken ilkba-har ve yaz aylarında olmak üzere iki ayrı dönemde verilmelidir.

Gübre miktarının 2/3’lük bölümü ilk uygulamada, kalan 1/3’lük kıs-mı da ikinci uygulamada ve ağaçla-rın taç izdüşümüne bırakılır. Narda azot gübreleme sonrası ağaç hemen sulanmalı ya da sulama yapılmaya-caksa bile gübre çapayla uygun bir

şekilde toprağa karıştırılmalıdır.

Kaliteli meyveler elde etmek için azotla birlikte yeterince potasyum, fosfor ve çinko gübrelemesi yapıl-malıdır. Aşırı meyve tutumunun olduğu yıllarda el ile meyve sey-reltmesi yapılmalı, özellikle geç dönemde oluşan meyveler ve çoklu oluşan meyveler seyreltilmelidir.

Sert Budama YapılmamasıNarda şekil budaması, ilk 2–3 yıl içinde ağaçlar verime yatmadan önce olmalıdır. Meyve vermeye baş-layan dallarda uç alma işlemi yapıl-mamalıdır. Hasadın GecikmesiÜlkemizin güney kuşağında nisan, daha ılıman bölgelerinde ise ma-yısta başlayan çiçeklenme; haziran ayında da sürer. Çiçeklenme döne-minin uzunluğu, hasadın 2–3 defa-da yapılmasını gerektirir. Şayet; tüm meyvelerin aynı anda olgunlaşması-nı bekleyip, ardından derim yapı-

lırsa ilk çiçeklenme periyoduna ait meyvelerde çatlama görülebilir. İlk çiçeklenme döneminde oluşan mey-veler, en iri meyveler olduğu için meyve çatlaması sonucu en kaliteli meyvelerde kayıp söz konusu ola-caktır. İşte bunu önlemek için de-rim birkaç kerede yapılmalıdır.

Hasat sonbahar erken donlarından ve yağışlardan önce bitirilmeli ve meyveler üzerinde 1–2 mm uzun-luğunda sap kalacak şekilde ma-kasla yapılmalıdır. Özellikle hasat esnasında meyvelerin yere düşürül-mekten ve darbelerden korunması, meyve çürümesini önleyeceğinden kaliteyi artırır. Nardaki dal kesiği, dal çiziği gibi yaralanmalar, nar ha-sadına yakın dönemdeki erken ve ani yağışlar, hasat zamanına yakın dönemdeki hava durumuna bağlı olarak gece-gündüz arasındaki sı-caklık farkları, kalsiyum eksikliği gibi nedenler de çatlamalara yol aç-maktadır.

102 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

103[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Yörükoğlu Köyü’ndeYörük Kültürü

Gülsem Atak, 57 yaşında 7 torun sahibi. Yarım asırdır emektar tezgâhında

desenli kilimler, namazlıklar, kıl heybeler, döşemelik halılar, duvar panoları

üretiyor. Kısaca Yörük kültürüne ait el sanatını yaşatmaya çalışıyor.

HÜSEYİN KAÇMAZ - Tekniker ÜNAL YILMAZ - Tekniker

104 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Muğla’ya yaklaşık 50 kilo-metre mesafede olan Yörü-koğlu, Denizli yolu üzerin-

de şirin bir köy. Etrafı çam ağaçların oluşan ormanlarla ile çevrili. Yol ke-narları çeşmeler, çınarlar ve zakkum-larla süslü.

Bu köyde Yörük kültürünü tüm canlılığı ile yaşatan Gülsem Atak’ın evine konuk oluyoruz. Köknar Mahallesi’nde yaşıyor. 57 yaşında, 7 torun sahibi. Ailesi onun için çok önemli. En büyük destekçileri eşi Celal, oğlu Atakan, kızları Ataşen ve

Gülşen. Onlar Gülsem Atak’ın yanın-dan hiç ayrılmayan, yok olmaya yüz tutmuş Yörük kültürünü yaşatarak, evlerinin de geçimini sağlayan mutlu ve çalışkan bir aile. Geleneksel el sa-natlarından dokumaların ham mad-deleri yün, tiftik, pamuk, kıl ipekten sağlanıyor. Gülsem Atak, yarım asırdır emektar tezgahında eğirme veya başka yollar-la iplik haline getirdiği iplerden de-senli kilimler, namazlıklar, kıl hey-beler, çantalar, yolluklar, örgüler, döşemelik halılar, kolanlar ve duvar panoları üretiyor.

Gülsem Atak, ömrü boyunca hiç okula gitmemiş, ama okur-yazar. Küçük yaştan beri çobanlık yapıyor. Ömrü hep yaylaklarda geçmiş, oku-la zaman ayıramamış. Bu işi küçük yaşlarda ablasından öğrenmiş. Do-kumacılık çok eskiden beri yapılan, çoğu yörede geçim kaynağı olmuş ve olmaya devam eden bir el sanatı. Bu sanatı cazip kılan ise detaylarda saklı.

İpekli kumaş için ipeği, yünlüler için de yünü kendileri elde ediyor. Ko-yunların yününü eskiden geleneksel yöntemlerden makasla aldıklarını

105[Ekim 2011] Tarım & Gıda

anlatan Gülsem Atak, artık daha az yoran elektrikli makineler kullanı-yor. Yünleri ve kılları önce kirmen-lerle eğiriyor, daha sonra çıkrıkla tüm ipleri dönme dolap misali tez-gaha hazırlıyor. El halılarının ve ki-limlerinin hav ve çözgü ipleri genel-de yündendir. Yünlerin boyaları ise kök ve bitkisel boyalar. Bu boyalar eski yöntemle yapılıyor. Yörede bol miktarda bulunan gelincik bitki-sinden mavi, karaduttan mor, yeşil ceviz kabuğundan kahverengi, ho-

rozibiğinden sarı, çayırlardan yeşil, soğan kabuklarından sarının tonları, şeftali yaprağından sarı ve püren bit-kisinden ise yeşilin tüm tonları doğal yollarla elde ediliyor. Ürettiği tüm ürünleri yerli ve yabancı turistler ta-rafından beğenilip, satıldığını söylü-yor Gülsüm Atak.

İş sadece bu kadar değil. Zahmetli dokuma işi yanında Gülsem Hanım, aile bütçesi için dağlardan kuzugö-beği ve mantarlar toplayarak, kazanç

sağlıyor. Sebzesini, meyvesini yetiş-tiriyor. Kendi yetiştirdiği zeytinden kırma, sele, çizme zeytin yapıyor. Yağını kendi zeytininden ve hayvan-larından sağlıyor. Peynirini, yoğur-dunu, çökeleğini hep kendi yapıyor ve satıyor. Ayrıca hayvanları için gerekli olan mısırı, sudan otunu, yoncayı ve fiğ bitkisini kendi yetiş-tiriyor. Kısacası tipik bir başarılı aile ekonomisi. Böyle eli öpülesi Gülsem analara çok ihtiyacımız var.

106 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

107[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Karabörtlen Köyü destek bekliyor

Çam balıyla ünlü

Karabörtlen’de, üretimde

en büyük paya sahip

köy halkı, ürünü işliyor,

paketleyip satışa sunuyor.

RöportajRASİM MUTLU

Muğla’nın Karabörtlen Köyü, balıyla ünlü. Kentin en önemli simgelerinden

biri olan çam balı üretiminde büyük payı bulunan köy halkı, 1972 yılın-da kurdukları kooperatif sayesinde ürünlerini kendileri işliyor, paketli-yor ve satışa sunuyor.

Karabörtlen Köyü Tarımsal Kalkın-ma Kooperatifi Başkanı Mehmet Emin Benzer, hedeflerini; Arıko adıyla markalaştırdıkları vitamin, mineral ve protein değerleri açı-sından zenginliği kanıtlanmış balı, Türkiye’nin dört bir yanına ulaştır-mak olarak açıklıyor. Yıllık 200 bin

kilogram bal ürettiklerini belirten Benzer, daha büyük yatırımlar ger-çekleştirmeleri için ise destek bekle-diklerini söylüyor.

Kooperatifinizin geçmişten bugü-ne uzanan öyküsünü anlatır mısınız?BENZER: Karabörtlen Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, köyümüzdeki arıcıların ürettiği balları pazarlama amacıyla 1972 yılında kuruldu. O yıllarda rahmetli murahhas üyemiz İbrahim Mersinli, bütün Türkiye’ye çam balımızı tanıttı. 1976’dan 1982’ye kadar Muğla’da görev ya-pan Mersinli, bu süre zarfında çam balını sırtında taşıyarak, ambalaj-

lanmış malı kamyonlara yükleyerek, Anadolu’yu karış karış gezdi ve ser-vis yaptı.

Başlangıçta çevre köyler de bizim çalışma alanımız içindeydi ve daha geniş bir üye kitlemiz vardı. Ancak kooperatifçiliğin teşvik edilmesiyle o bölgelerde de kooperatifler ku-ruldu. Bugün 120 üyemiz var ve üyelerimizin yarısı arıcılıkla uğraşı-yor. 400 metrekaresi kapalı toplam 600 metrekarelik arıcılık işletmesi bulunan kooperatifimizin taşınmaz varlıkları arasında ayrıca bir büro, altını depo olarak kullandığımız bir bina, bir market ve ayrıca Fethiye-

108 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Mehmet Emin Benzer

Muğla anayolu üzerinde de 9 dö-nümlük arazi yer alıyor.

Yörenizden elde edilen balın en önemli özelliği nedir?BENZER: Yurdumuzun çam balı üretiminin yüzde 85’i Muğla sınır-ları içerisinde yapılıyor. Bizim ana çalışma alanımız da çam balı. Yöre-mizde üretilen çam balının içerdiği protein, vitamin ve enzimler açısın-dan çiçek balından daha zengin ol-duğu laboratuar tahlilleriyle kanıt-lanmıştır.

Kooperatifinizin üretim faaliyetle-ri ve kapasitesi hakkında bilgi verir misiniz?BENZER: Biz kooperatif olarak arı-cılarımızın girdilerini temin etme-ye çalışıyoruz, hatta balmumu, bal peteği ve arı kekiği gibi girdileri de kendimiz üretiyoruz. Diğer yandan üreticilerimizin maske, körük ve eldiven gibi ihtiyaçlarını da temin ediyoruz.

Yıllık 200 bin kilogram bal ürete-cek kapasiteye sahibiz. Aldığımız ürünleri kendi tesislerimizde işliyor

ve ambalajlıyoruz. 250, 460 ve 850 gramlık kavanozlarda, 1, 2, 3, 5 ve 27 kilogramlık teneke kutularda ve 20 kilogramlık pvc kovalarda satışa sunulan bu ürünleri, sipariş üzerine ve kendi imkânlarımızla başta Muğ-la olmak üzere, Ankara, İstanbul ve İzmir gibi şehirlere pazarlıyoruz.

Satışlardan elde edilen kar payı-nı üyelerimize dağıtmıyoruz çün-kü bu pay yeni gelişen teknolojiler karşısında kendimizi yenilememizi sağlıyor. Üyelerimizden malı satın alırken teneke başında 5-10 TL faz-la ödeyerek onlara katkıda bulun-maya çalışıyoruz. Arıko Bal olarak başta Denizli olmak üzere önemli bir marka değerimiz var. Kooperatif olarak kuruluşunda aktif olarak rol aldığımız Muğla Arıcılar Birliğinin de üyesiyiz. İlimizdeki arıcıların so-runlarının giderilmesi açısından bir-lik ile koordineli olarak çalışıyoruz.

Türkiye’deki bal üretiminin mev-cut durumu nedir?BENZER: Bugün itibariyle ülkemi-zin bal üretimi, tüketimi karşılaya-mıyor. İthal ürünler de Türk damak

109[Ekim 2011] Tarım & Gıda

tadına uygun olmadığından pazar-lama noktasında sıkıntı yaşanıyor. Örneğin arıcılıkta gelişmiş ülkelerin başında gelen Çin ve Arjantin’de çok geniş plantasyonlara yonca ekil-mesi dolayısıyla o ülkelerin balları tek bir bitkiden elde edilmiş oluyor. Türkiye’de ise Afyon ve Konya’dan itibaren Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun yüksek kesimlerine kadar çok geniş bir alanda gezici arıcılık yapıldığı için bu bölgelerin kırında, yaylasında bin bir çiçekten toplanan ballar çok değerli ve da-mak tadı açısından da bize has. Bal üretimi iklim şartlarına bağlı oldu-ğu için istikrarsızlık yaşanabiliyor. Bu istikrarsızlık fiyatlara da yansı-yor. Doğal olarak üretim azalınca fiyat yükseliyor, üretim bol olunca ise tüketici açısından kısmen denge sağlanıyor.

Kooperatifinizin ve arıcılık ala-nında faaliyet gösteren üreticilerin yaşadığı sıkıntılardan bahseder mi-siniz? BENZER: Sektörün en büyük so-runu hiç kuşkusuz sahte bal. Av-rupa ülkelerinde yasal olarak üre-tilebilen bu ürünün ambalajında aromalı bal olduğu belirtiliyor. An-cak Türkiye’de bal adı altında katkı-lı bal satanlar var. Bu da sağlık açı-sından büyük bir risk taşıyor.

Kooperatif olarak en büyük sıkın-tımız ise ilimizde yeterli donanıma sahip bir tahlil laboratuarının olma-

ması. Üyelerimizden satın aldığımız ürünleri önce tahlil ettiriyoruz. İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdür-lüğümüzdeki laboratuar, tahlillerde yetersiz kalıyor. Büyük önem taşıyan antibiyotik, naftalin, karbon ve şeker testlerini bu laboratuarda gerçekleş-tirmek mümkün olmuyor. Bu ne-denle satın aldığımız ürünleri tahlil ettirmek için numuneleri İzmir’deki laboratuara gönderiyoruz ve oradan gelen sonuçlara göre işlemeye başlı-yoruz. Dolayısıyla Muğla Üniversi-tesi bünyesinde yeni bir laboratuar oluşturulması ya da İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü laboratuarı-nın geliştirilmesine ihtiyaç var.

Arıcılık alanında Bakanlığımı-zın kırsal kalkınma programları, KOSGEB’in programları ve Güney Ege Kalkınma Ajansının (GEKA) desteklerinden yararlanamıyoruz. Çünkü bu kuruluşlar kooperatiflere kredi veremiyor. Bizim gibi koope-ratiflerin mal varlığına ve mevcut döner sermayesine bakılarak yar-dımda bulunulabileceğini düşünü-yoruz.

Yeni çıkan yasada kooperatiflerin kendi şirketlerini kurabileceği hük-me bağlandı. Biz bu gelişmeyi çok olumlu bulduk. Ancak aradan kısa bir süre geçtikten sonra yasaya ek-lenen yeni bir maddeyle kooperatif ve üst kuruluşların yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerinin, bu koo-peratif ve üst kuruluşların hisseda-

rı oldukları şirketlerde, katıldıkları vakıflarda ve diğer teşekküllerde yönetim kurulu üyesi ve denetçi olamayacakları, personel veya baş-ka bir şekilde ücretli görev alama-yacakları kararı verildi. Biz bunun uygulamada uygun olmayacağını düşünüyoruz. Kooperatifin yöne-timinde görev alan kişiler günlük bazda fiyat ve üretim hareketlerini takip eder. Onların yerine herhangi bir üyeyi görevlendirmek yönetim kargaşasına sebep olur.

Bakanlık hala uygulama esaslarını belirlemedi, biz de bekliyoruz. Bu durumun bir şekilde düzeltilmesini umut ediyoruz.

Geleceğe yönelik plan ve hedefleri-niz nelerdir?

BENZER: Karabörtlen Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin mevcut sermaye yapısıyla daha büyük yatı-rımlar gerçekleştirmesi için destek-lenmesi şart. Üreticinin gücü belli, daha fazla kaynak ayırması, serma-ye artırması mümkün değil. Fakat şu ana kadar ayakta kaldık ve belli bir varlık oluşturduk. Bugünkü ko-şullarda amacımız bunu devam et-tirmek ve fırsat bulursak da marka-mızı daha geniş bir alanda tanıtmak. Üretimde maliyetleri düşürmek ve üretimi artırmak yönündeki çaba-mız da sürüyor. Çalışmalarımızı ba-kanlık ve Muğla Arıcılar Birliği ile işbirliği içerisinde yürütüyoruz.

110 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

111[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Muğla Merkez ilçeye bağ-lı Yerkesik beldesinde, 4 bin yıllık bir geleneğin

yeniden yaşam bulması için giri-şim başlatıldı. Geçmişte hemen her evde ipekböceği yetiştirilen, kozası işlenen ve dokuma ürünlere dö-nüştürülen beldede, bu kültürün yaşatılması amacıyla girişimler baş-latıldı.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığı ve Koza Birliğin destek verdiği

faaliyetler kapsamında, Muğla İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Mü-dürlüğü tarafından alternatif üre-tim çalışmaları, ürün çeşitliliği ile üretimin artırılması ve teşvik edil-mesini sağlamak üzere Merkez ilçe-ye bağlı Yerkesik beldesinde ipek-böcekçiliği çalışmaları başlatıldı.

Yaş koza üretiminin ‘hayvancılık destekleri’ kapsamında yer alması, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığı tarafından desteklenmesi ilgiyi

Yerkesik’de geçmiş yıllarda

hemen her evde ipekböceği yetiştirilir,

kozası ürüne dönüştürülürdü. Şimdi

bu kültürün yeniden canlandırılması için

çalışmalara başlandı.

4 bin yıllık gelenek yeniden hayat buluyor

Muğla’da

112 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

artırıyor. Bununla beraber Koza Bir-liğin ücretsiz olarak çiftçilere inficar etmiş ipek böceği ile teknik destek vermesinin yanında ürün bedelle-rinin peşin ödenmesi ve çiftçiden ürünün alınması da bu ilgiyi artıran diğer etkenler oldu. Müdürlüğü-müzce de üreticilere ücretsiz olarak örtü tülü, kireç, elek, altlık kağıt gibi malzeme ve her türlü teknik destek sağlandı. Bu destekle ipek böcekçiliğinin, dar gelirli insan-larımız için ilave bir gelir kaynağı olmasının yanında, gerek köyden kente göç olgusunun önlenmesi gerekse doğal üretimin yaygınlaştı-rılmasının sağlanması amaçlanıyor. Alternatif ürün olma yolunda hız-la gelişmekte olan ipekböcekçiliği üretim bölgelerimiz de Türkiye or-talamasının üzerine çıkarak, yakla-şık kutu başı 35 kg. üretimle 40-45 günde çiftçilerimize gelir sağlayan önemli tarımsal faaliyet kolu olarak üretimde yerini aldı.

Yapılan bu çalışmaların sonuçlarını yerinde görmek amacıyla Merkez ilçeye bağlı Yerkesik beldesinde Tarla Günü düzenlendi.

Tarla gününe İl Müdürü Ahmet Dallı, İl Müdür Yardımcısı Mu-hammet Sevinç, Şube Müdürleri, Yerkesik Belediye Başkanı Yusuf Demirci, Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Güven, teknik elemanlar, üreticiler ile gazeteciler katıldı.

Törende belde üreticilerinden Ze-liha Caner ile Tamaray Sarıoğlu, duygu ve düşüncelerini dile geti-rirken, Yerkesik Belediye Başkanı Yusuf Demirci, şunları söyledi:

“Biz görmek istediğimiz tabloyu ya-vaş yavaş görüyoruz sanırım. Ön-ceki yıllarda turşu salatalığı, kapya biber, karpuz ve tohumdan soğan üretimi gibi değişik tarımsal konu-larda yapılan yetiştiricilik çalışma-larına her zaman destek verdik ve vermeye de devam edeceğiz. Bugün bu çalışmalardan birinde, ipekbö-cekçiliği tarla gününde beraberiz. Bu bizim için çok anlamlıydı. Çün-kü bizler çocukluğumuza kısa bir yolculuk ettik. Beldemizde eskiden hemen her evde ipekböceği yetiş-tirilir ve kozası yine beldemizde işlenerek, dokuma tezgahlarında

değişik amaçlı ürünlere dönüşür-dü. Beldemizde bu kültürün geriye geliyor olması çok sevindirici. Yapılan çalışmalarda başlıca amacı-mız, mevsimsel olarak üretilen bu ürünlerden kısa vadede üreticile-rimize kazanç sağlamaktı. Bunun yanında beldemizde bizlere teknik danışmanlık hizmeti verecek olan bir mühendis arkadaşımızın göreve başlaması ile bir eksiğimizi de gider-miş olduk. Böylece hep birlikte daha iyi ve verimli çalışmalar yapacağımı-zı ümit ediyorum.’’

İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdü-rü Ahmet Dallı ise bölgenin özellikle tütün ve zeytin yetiştiriciliği ile adını duyurduğunu ifade ederek, ‘Bu du-rum arazilerin susuz veya yetersiz olmasına bağlı. Müdürlük olarak bizler önceki yıllarda yoğun olarak zeytin üretimini artırıcı çalışmalar yaptık. Burada amacımıza ulaştık. Tütün üretimi ise yıllar itibariyle

çok azaldı. Üreticilerimizin açığını nasıl kapatacağımız yolunda çalış-malar yaptık ve alternatif olarak bel-demizde ipekböceği yetiştiriciliğine başladık’’ dedi.

Kozabirlik tarafından da destekle-nen projenin bölgede uygulanmasını özellikle istediklerini bildiren Dallı, “Çünkü bu kültürün geçmişten beri var olduğunu biliyorduk. Yapılan çalışmalarda verimin ülke ortala-ması olan 25 kg’ın üzerine çıkarak 35-40 kg’a varması ve Kozabirlik tarafından şu anki en kaliteli koza olarak belirlenmesi, bizleri daha da çok motive etti. Teşkilat olarak her türlü desteği üreticilerimize vermeye çalışacağız. Çalışmaların hayırlı olmasını ve bol kazançlar getirmesini temenni ediyorum’’ diye konuştu.

Daha sonra iki üreticinin üretim sa-haları gezildi.

113[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Narda Kaolin UygulamasıNar yetiştiriciliği sorunlarının başında güneş yanıklığı gelir. Bunu azaltmak için uygulanan ve meyvelerin yüzeyinde çok ince bir film tabakası oluşturan kaolinin olumlu etkisi araştırmalarla belirlenmiştir.

Geniş bir adaptasyon yetene-ği olan narın üretimi ve ih-racatı, değişik ürün arayışı

içinde olan ülkemizde ve ilçemiz Ortaca’da son 10 yılda büyük artış göstermiştir. İlçemizde bakanlığı-mız Çiftçi Kayıt Sisteminden alınan verilere göre, 2010 yılında 10.750 dekar alanda nar dikili tarım arazisi bulunduğu görülmüştür. Bu artışa paralel olarak, ilçemiz her yıl dü-zenli olarak ve gittikçe artan oran-larda nar ihraç etmekte, Avrupa ül-kelerine yapılan ihracat miktarı da giderek artmaktadır.

İlçemizde nar yetiştiriciliğinin so-runlarının başında bazı yıllarda % 40-50’lere varan ürün kaybına yol açan güneş yanıklığı gelmektedir. Narda güneş yanıklığını azaltmak

için birçok ülkede değişik uygula-malar yapılmakta ve bu sayede zarar önemli ölçüde azaltılabilmektedir. Bunlardan biri de kaolin uygulama-larıdır.

Ayrıca narın son yıllarda meydana gelen ihracat miktarlarındaki ar-tışlarda muhafaza çalışmalarının payı büyük olmuştur. Ülkemizde en fazla ihracatı yapılan Hicaz nar çeşidinde hasat, ekim ayında başla-makla birlikte özellikle Avrupa ül-kelerinin yoğun taleplerinin olduğu aralık mevsimine kadar muhafaza edilmesi önem taşımaktadır.

Yapılan araştırmalar sonucunda nar-larda muhafaza sıcaklığının 0 0C ile 10 0C arasında değişiklik gösterdiği, yine çeşide göre değişmekle birlikte

muhafaza süresinin de 2 haftadan 7 aya kadar çıkabildiği bildirilmiş-tir. Güneş yanıklığını azaltmak için uygulanan ve meyvelerin yüzeyinde çok ince bir film tabakası oluşturan kaolinin, nar muhafazası üzerine olumlu etkilerinin olduğu yapılan çeşitli araştırma ve denemeler sonu-cunda belirlenmiştir.

Kaolin, kâğıda ve aspirin gibi tablet-lere beyazlık vermekte kullanılan, ışığı yansıtıcı özelliğe sahip, değişik işlemlerden geçirilmiş kil minera-lidir. Beyaz, gözeneksiz, aşındırıcı olmayan, şişmeyen, iyi öğütülmüş aliminosilikat (Al4Si4O10(OH)8) bileşimli, suda kolay dağılan ve geniş bir pH aralığında kimyasal olarak aktif olmama gibi özelliklere sahiptir. Tamamen doğal olan bu

DİLEK ERSOYMühendis

114 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

mineral, özel olarak formüle edile-rek suda çözülebilir hale getirildik-ten sonra gerek hastalık ve zararlı-ların kontrolünde gerekse çatlama ve güneş yanıklığı gibi çevresel stresler sonucunda meydana gelen olumsuzluklara karşı birçok ülkede kullanılmaktadır. Dünyada kaolin kullanımı, partikül film teknolojisi olarak bilinmektedir.

Türkiye’de ise kendi doğal kay-naklarımızdan elde edilen kaolin, tarımda kullanılmamakta olup, üretilen kaolinin % 60’ı çimento sektöründe, % 30’u seramik sek-töründe, % 10’u cam, kağıt ve di-ğer sektörlerde tüketildiği bilin-mektedir.

Kullanım AlanlarıKaolin partikül filmlerinin tarımsal ürünlerde; sıcaklık stresi ile güneş zararı gibi çevresel streslerin azal-tılmasında, böcek zararının gide-rilmesinde ve hastalıkların ortaya çıkışının engellenmesinde kullanıl-dığı bilinmektedir. Partikül film uy-gulamalarının aynı zamanda meyve verim ve kalitesini artırdığı, don za-rarını ise azalttığı tespit edilmiştir. Kaolinin önemli bir uygulama alanı da, güneş ışığını yansıtmak sure-tiyle sıcaklık stresini ve dolayısıyla güneş yanıklığını azaltmasıdır. Gü-neş yanıklığı yüksek sıcaklık, ışık ve radyasyon gibi çevresel etmenler sonucu meydana gelen ve meyve yetiştiriciliğinde verim ve kalite ka-yıplarına neden olan fizyolojik bir

bozukluktur. Yüksek sıcaklık ışık ve doğrudan güneş ışığına maruz kalmış elma, armut, üzüm, nar, ye-nidünya, turunçgiller gibi birçok meyve türü ile açıkta yetiştirilen biber, domates, kavun ve karpuz gibi bazı sebze türlerinde meydana gelen güneş yanıklığı sonucunda meyve yüzeyi yanmakta veya renk değiştirmektedir.

Meyvelerdeki güneş zararı yarı ku-rak ve kurak bölgelerdeki bahçeler-de artmaktadır. Kurak ve yarı kurak bölgelerin önemli bir sorunu ağaç-ların meyve ve yaprak kısımlarında yüksek sıcaklıkların ortaya çıkması ve direkt güneş ışığı ile karşı karşı-ya kalmalarıdır. Bu koşullar altında

meyve ve yaprak sıcaklıklarının ol-dukça yüksek seviyelere çıktığı ve dolayısıyla güneş yanıklığının mey-dana geldiği belirlenmiştir. Beyaz bir renge sahip bu film tabakası-nın bitkinin fotosentezi üzerine de olumsuz bir etki etmediği, çünkü filmin yapısının hava ve suyu ge-çirecek şekilde olduğu, uygulama yapılan bitkilerde güneş yanıklığı azalırken meyve iriliği ve renginin arttığı belirlenmiştir.

Etki MekanizmasıBitkilerdeki doğal kütikula tabakası bitkilerin çevresel stresler ile hasta-lık ve zararlılara karşı dayanımı ar-tırmaktadır. Kaolin uygulanan bit-kilerin yüzeyinde kütikula benzeri bir yapı ile beyaz yansıtıcı bir yüze-

yin oluştuğu ve böylece ültraviyole radyasyon, foto sentetik aktif rad-yasyon (PAR) ve infrared radyas-yonun azaltılması suretiyle güneş yanıklığının önlendiği bildirilmiş-tir. Kaolin uygulamalarının UV-A, UV-B ve UV-C ışınlarını yansıtarak gerek meyve gerekse yapraklarda-ki güneş zararını oldukça azalttığı, kaolin uygulanan meyvelerin yüzey sıcaklığının daha düşük olduğu tes-pit edilmiştir.

Kaolinin hastalık ve zararlılar üzerine etkisi: Bitkiye kaolin uygulandığında bit-ki bir nevi kamufle olduğundan za-rarlı tarafından tanınmaz hale gel-mektedir. Bununla birlikte böcek

hareketi ve beslenmesi de büyük ölçüde etkilenmektedir. Kaolinin böcekler üzerine etkisi; uzaklaş-tırıcı, yumurta bırakmayı engel-leyici, beslenmeyi engelleyici, hareketlerini engelleyici, davranış değişikliği ve konukçuyu kamufle etme şeklinde olmaktadır.

Ayrıca uygulama yapılan bitkile-rin yüzeyinde suyun tutunması-nın da azalarak, hastalık yapmak için suya ihtiyaç duyan birçok fungal ve bakteriyel patojenin gelişmesinin engellendiği tespit edilmiştir. Kaolin uygulamaları sonucu stomalar kapanmamakta-dır.

115[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Hopa’da organik tarım toplantısıÜlke genelinde organik tarımda yaşanan gelişmeler ve yapılan çalışmaların değerlendirildiği toplantı, Artvin’in Hopa ilçesinde yapıldı

Toprak, su kaynakları ve havayı kirletmeden çevre, bitki, hay-van ve insan sağlığını azami

derecede sağlanmasının amaçlandığı “Organik Tarımın Yaygınlaştırılma-sı ve Kontrolu Projesi“ kapsamında yürütülen proje faaliyetlerinin daha etkin ve daha verimli yürütülebilme-si için organik tarım konusunda ge-nel durum ve çözüm önerilerinin ele alındığı toplantı, 17-21 Ekim 2011 tarihlerinde Hopa’da gerçekleştirildi.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğünce organize edilen toplantıya, İyi Tarım Uygulamaları ve Organik Tarım Da-ire Başkan Vekili Vildan Karaaslan, Proje Koordinatörü Kezban Özkan, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinden Prof. Dr. Uygun Aksoy ile bakanlık temsilcileri katıldı. Toplantıda, Ada-na, Ankara, Bartın, Bayburt, Bursa, Diyarbakır, Çanakkale, Hatay, Gü-müşhane, Giresun, Karaman, Kas-tamonu, Kütahya, Konya, Malatya, Mersin, Sakarya, Rize, Van, Gazian-tep, Adıyaman, Artvin, Mardin, Muğ-la, Kilis, Çorum, Şanlıurfa, Manisa, İzmir, Siirt, Trabzon ve GAP Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitü-sünden olmak üzere İl Müdürleri, Müdür Yardımcıları, Şube Müdürleri ve teknik elemanlardan oluşan 100 kişi hazır bulundu. Toplantının açı-lışına Artvin Vali Yardımcısı Mehmet Uğur Arslan ve İl Müdürü Erkan El-fazermiş de katıldı. İl Müdürü Elfa-

116 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

zermiş, yaptığı açış konuşmasında, Artvin’in zor bir coğrafyada bulun-duğunu belirterek, şunları kaydetti:

“(Her yer birine benzer, Artvin ken-dine benzer) denilmesi boşuna değil. Artvin adeta bir botanik bahçesidir. İnsan ve doğa yapısı hırçındır. İnsan-cıl ve vatanperver bir halkımız var. İlimizde tarım, mevcut arazinin % 60’ında gerçekleşiyor. Makineleşme-miz çok az. Organik tarıma uygun, ancak disipline edilememiş. Genel-likle çay, fındık, iç bölgelerde çeltik ve zeytin yetişiyor. Bu üretim dese-ninde çok avantajlı olamıyoruz. Bu dezavantajları nasıl avantaja çeviririz diye çalışıyoruz. 2005 yılında geç turfanda kiraz yetiştiriciliği, organik tarımda fındık üretimi, 2010 yılında da organik arıcılık çalışmamız var. Biz organik tarımın geleneksel üre-tim ile modern üretimi beraber kul-lanarak yapılacak üretim şeklinde çalışıyoruz. Sizlerle beraber olmak-tan son derece memnunum. Burada emeği geçen tüm çalışanlara teşekkür ediyorum.’’

Daire Başkan Vekili Vildan Karaaslan ise Bakanlığın yeniden yapılanması, İTU, Organik tarımda mevzuat de-ğişiklikleri, su ürünleri ve yetkilen-dirmeler konusunda bir sunumda bulundu. Karaaslan, “2011 yılından itibaren organik hayvancılık destek kapsamına alındı. İTU ve organik tarım kredileri de yıllar itibari ile büyük artış var. Bu proje 2 ilde yü-rütülüyor. Ayrıca Azerbaycan, Arna-vutluk ve Almanya’daki uluslar arası projelere destek veriyoruz’’ dedi.

Eğitim konusunu da önemsedikle-rini, 1516 personel ve 70.625 çiftçi eğittiklerini ifade eden Karaaslan,. “1.126 personel organik tarım biri-mi olarak yetkilendirildi. Eğitimleri-miz farklı kesimlere yönelik oluyor. Bu kapsamda Kaymakam adayları-na, üniversite öğrencilerine, TKK ve TİKA eğitimlerine katkı sağlıyoruz. Organik ve İTU kapsamında ürünü sadece üreten değil, tüketen toplum olma dileklerimle hepinize teşekkür ederim’’ diye konuştu.

Ege Üniversitesinden Prof. Dr. Uy-gun Aksoy da, 2010 itibariyle dün-yada 523 sertifikasyon kuruluşunun bulunduğunu, organik tarımda son

yıllara kadar İtalya lider iken yeri-ni İspanya’nın aldığını, en fazla ha-zar artışı olan ülkeleri ise Fransa ve İsveç’in oluşturduğunu anlattı. Prof. Dr. Aksoy, dünyada organik tarımda tartışılan başlıkların iklim değişik-likleri, girdi temini, ürünün uçak ile taşınmasının önlenmesi, hayvansal üretimde metan gazı salınımı, top-rakta organik maddelerin bağlan-ması, bölgesel ürünlerin öne çıkarıl-ması, tüketicilerin organik ürünleri tercih etmesi, etik konular ve tüketici beklentileri olduğunu bildirdi.

İçeride ise 12 pazarın bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Aksoy, “Ülke-mizdeki organik tarımın ana stra-tejisi ne olmalı, hangi ürünlerde ne ölçüde üretici, tüketici ve dış satımcı ile ithalatçı olmalı sorularına yanıt aramalıyız. Bakanlığımızın organik tarım konusunda yapılan çalışmaları

tanıtmak için tüm kesimlerin bilgi-lendirilmesi gereklidir’’ dedi.Konuşmaların ardından proje ve ça-lışmalara katkılarından dolayı Vil-dan Karaaslan, Proje Koordinatörü Kezban Özkan ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinden Prof. Dr. Uygun Aksoy’a birer plaket verildi.

Toplantıda Meyve Sebze Üreticileri, Organik Arıcılık ve Alabalık Üretici-leri gibi sektör temsilcileri de sıkın-tıları dile getirirken, yaptıkları çalış-malarla bilgilendirme amaçlı katkı sağladılar. Proje Koordinatörü Kez-ban Özkan, projenin amacı, işleyişi, kontroller, gözlenen olumsuzluklar ve çözüm önerileri konusunda geniş bilgiler verdi.Toplantının sonunda katılımcı illerin temsilcileri organik tarım konusunda illerinde yapılan çalışmalar ve gerçekleşen projeler hakkında birer sunum yaptılar.

Daire Başkan Vekili Vildan Karaaslan

Prof. Dr. Uygun Aksoy

117[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Ülkemizde kırsal kesimde kadınlar, evde, tarlada, çiftlikte, avluda, ahırda,

pazarda çeşitli işler yaparak, gün-de ortalama 16 saat çalışmakta, 8 saat dinlenebilmektedir. Bu ça-lışma süreleri erkekler için mev-simlere ve yörelere göre büyük değişiklikler göstermekteyse de, kadınlar bu değişim azdır. Yine ülkemiz nüfusunda erkek işgücü % 55, kadın işgücü % 30 oranın-dadır. Tarım sektöründe ise kadın işgücü % 51.8, erkek işgücü % 48.2 oranındadır. O halde kırsal kesimde doğrudan üretici olan ve ülke ekonomisine büyük katkıda bulunan kesim kadınlarımız ol-maktadır. Kırsal kesimde kadınların üretime katılma biçimleri, tarımsal faaliye-

tin türüne ve ailenin gelir duru-muna bağlı olarak değişmektedir. Türkiye’de tarım işletmelerinin büyük çoğunluğu, tarımsal çalış-maların aile bireyleri tarafından yürütüldüğü, yabancı işgücünden yararlanmanın söz konusu olma-dığı ya da çok sınırlı kaldığı kü-çük ölçekli işletmelerdir. Kırsal alanda yaşayan kadınlar, üretici faaliyetlerinin büyük bir bölümü-nü küçük aile işletmelerinde üc-retsiz aile işçisi olarak yerine ge-tirmektedirler.

Bugünkü geleneksel yapımız içerisinde üretebildiğimiz her türlü ürünlerde; Çukurova’nın pamuğunda, Ege’nin tütünün-de, İç Anadolu’nun buğdayında, şeker pancarında, Karadeniz’in fındığında, çayında, Akdeniz’in

serasında ve Doğu Anadolu’nun yaylasında en kutsal emek kadın-larımızındır. Yuvayı dişi kuş yapar kültürüne sahip Türk kadını bir yandan evinin işini, aşını yapar-ken, bir yandan da tarımsal üre-timdeki rolüyle karşımıza çıkar. Nasır tutan elleriyle kimi zaman bir sebze bahçesinde, kimi zaman ekin tarlasında, kimi zaman da ahırda hayvanları ile uğraşır, sa-bahın erken saatlerinden gece geç saatlere kadar çalışarak üretime katılır. Ne yazık ki, hizmetin her kademesinde gördüğümüz kadın-larımız, pek çok konuda olduğu gibi tarımsal üretimlere ait karar mekanizmalarında hak ettiği yeri alamamışlardır. Kırsal alandaki kadınlar, tarımsal faaliyetlerde er-keklerle birlikte çalışmakta ve on-lar kadar rol, görev ve sorumlu-

Çukurova’nın pamuğunda,

Ege’nin tütününde, İç Anadolu’nun

buğdayında, Karadeniz’in fındığında,

Akdeniz’in serasında ve Doğu Anadolu’nun

yaylasında en kutsal emek kadınlarımızındır

Nilüfer YAPICIOĞLUTekniker

TarımdaKadının Yeri

118 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

luk üstlenmektedir. Özellikle son yıllarda erkek nüfusun tarım dışı alanlara yönelmesi, tarımda kadı-nın işlevini daha da artırmıştır.Tarım kesimindeki kadınların üretime katılım düzeyleri, ailenin sahip olduğu arazi ve hayvan varlı-ğına, gelire ve ürün desenine göre değişmektedir. Ancak, tarımda mekanizasyon düzeyi artıkça ka-dın tarımsal üretimden kopmakta ve çalışma potansiyeli ev kadınlı-ğına yönelmektedir. Az topraklı ailelerde kadınlar, bitkisel ve hay-vansal üretimin her aşamasına ka-tılmaktadır. Ev temizliği, yemek yapımı, çamaşır yıkama ve su taşı-ma gibi rutin işlerin yanı sıra tar-la, bağ-bahçe işleri, odun taşıma, ekmek yapma, hayvan bakımı gibi yüksek beden gücü gerektiren ve bir hayli zaman alan işleri de yapmak durumundadır. Kadınla-rın tarımsal üretimde önemli bir ekonomik katkısı olduğu dikkate alındığında; tarımsal üretimdeki rollerinin geliştirilmesi ve açığa çıkarılması, kadınlarda farkındalı-ğın yaratılması gerekmektedir. Bu durum, kadınların tarımsal üretim faaliyetine katılımları dik-kate alındığında erkekler kadar kadınlara da tarımsal yayım hiz-meti verilmesi gerektiğini göster-mektedir. Eğitim, birçok alanda kadının ilerlemesi için bir baş-langıç noktasıdır ve kadının top-lum içindeki konumu ve istihdam olanakları üzerinde etkili olan en önemli faktördür. Kırsal kesim ka-dınlarına birey olarak üretimin her aşamasında kararlara katılma bi-linci ve iletişim teknolojilerinden yararlanmaları sağlanmalıdır.

Mücadelenin yolu eğitimGeçimlerini büyük ölçüde tarım-sal faaliyetlerden sağlayan ve kırsal kesimde yaşayan kadınların sosyal ve ekonomik durumunun, kentte yaşayan kadınların durumundan daha düşük olduğu bilinmekte-dir. Bu açıdan kırsal alanda yaşa-yan kadınların düşük yaşam stan-dartlarının yükseltilmesi gerektiği açıktır. Bu da ancak eğitim çalış-ması ile gerçekleşebilir. Özellikle kırsal alanda yaşayan sosyal ve ekonomik düzeyi oldukça düşük kadınların yaşamlarını kolaylaştı-

rıcı ve güçlendirici yeni beceriler kazanmaları ve bilinçlenmeleri gerekmektedir. Kadının toplu-mu geliştirici güç haline gelmesi, kimlik mücadelesini kazanması ve yaşama müdahale edebilmesinin yolunu eğitim göstermektedir. Bunun için kırsal alanda yaşayan kadın nüfusun niteliklerini ge-liştirmek, yeni beceriler kazan-dırmak ve çiftçilik etkinliklerini artırmak için tarımsal yayım çalış-malarına gereksinim duyulmakta-dır. Bu kapsamda Türkiye’de kır-sal alan kadınlarına yönelik olarak gerçekleştirilen ve kadınların doğ-rudan ya da dolaylı olarak istih-dama katılımını amaçlayan yayım çalışmaları, kırsal alana götürüle-cek hizmetlerin projelendirilmesi, planlanması, değerlendirilmesi ve uygulanması ile ilgili tüm çalış-malar Bakanlığımız tarafından yü-rütülmektedir. Kadının tarımsal faaliyetlerdeki etkinliğinin artırıl-ması, çocuk bakımı, ev işleri ve beslenme gibi bilinen özellikleri-nin yanında çiftçilik özelliğinin de belirginleşmesi çalışmaları yürü-tülmektedir. Böylece kadın, için-de bulunduğu ailenin genel refah seviyesinin artmasına katkıda bu-lunabilir. “Bir erkeği eğitirseniz, tek bir kişiyi eğitmiş olursunuz, bir kadını eğitirseniz bütün bir ai-leyi eğitmiş olursunuz” mantığına ve kültürüne inanarak, kadınları-

mızın eğitimini sürdürmek zorun-dayız. Bakanlığımızın kadın çift-çilerimiz için yürüttüğü Tarımsal Yayım Projesi ve daha birçok faaliyetler kapsamında ilimizde de kadın çiftçilerimizin bilgi ve becerilerini artırmak, eğitimleri-ne katkıda bulunmak, tarımsal etkinliklerini artırmak için Muğ-la İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü olarak ciddi gayret-ler sarf etmekteyiz. Köy ve ka-sabalarımızda kadınlara yönelik çiftçi toplantıları düzenleyerek, sebzecilik, mantarcılık, ipekbö-cekçiliği, ev ekonomisi, arıcılık, hayvan bakım besleme, mey-ve ağaçları bakım ve budama, zeytinyağı kalitesini artırma, hayvan barınakları koşulları-nı iyileştirme, toprak tahlili ve gübreleme, alternatif tarım, or-ganik tarım, sebzecilikte kültü-rel önlemler, kimyasal mücade-le gibi çok alandaki çalışmalara kadınlarımızı dahil ederek, on-lara hak ettikleri değer ve önemi veriyoruz. İlimiz dahilinde ve dışında düzenlenen teknik gezi ve seminerlere, tarım fuarlarına, resmi kurum ve kuruluşlara ter-tiplediğimiz organizasyonlara kadın çiftçilerimizi de götüre-rek, onların ufuklarını geniş-letmeye çalışıyoruz. Bütün bu çalışmalarımızın da semeresini görüyor, kadınlarımızdan bü-yük destek ve güç alıyoruz.

119[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Muğla İl sınırında bulu-nan, Denizli’nin Beyağaç İlçesi’ne bağlı Topuklu,

Ağla Yaylası’na komşu bir doğa hari-kasıdır. Topuklu Yaylası’na ulaşmak için alternatif yollar mevcuttur. Köy-ceğiz Ağla Yaylası’ndan geçilebileceği gibi, Kale’den Beyağaç yolunu takip ederek de yaylaya ulaşabilirsiniz.

Ama biz; Muğla’dan yola çıkıp, Denizli karayoluna yola devam

ederek, 1030 metre rakımlı Tokuç geçidine gelmenizi, sonrasında da çam ağaçları eşliğinde 40 kilomet-reyi geçip Beyağaç yoluna dönme-nizi öneririz. Önce 10 kilometre asfalt yoldan Karacaören köyüne ulaşır, ardından stabilize yoldan yaylaya tırmanabilirsiniz. Burada yol boyunca sizlere çam, kavak ve günlük ağaçları eşlik eder. Bunca kurak geçen mevsimde bile şırıl şırıl akan, hatta stabilize yolda he-

men kaynağından fışkıran suları görmek mümkün. Dere boyunca devam eden yoldan Beyağaç sınırı-na ulaşarak, 5-6 kilometresi asfalt olan yoldan Topuklu Yayla yoluna girilir. Ovanın ve düzlüklerin bit-tiği noktadan itibaren bozuk tozlu taşlı yollardan tırmanışa geçerek, yol boyunca sıkça göreceğiniz Köy-ceğiz-Topuklu-Kartal levhalarına dikkat edin. Yaklaşık 25 kilometre sonra 1300 metre tırmanmış olacak

Bir doğa harikası:

Topuklu Yaylası

HÜSEYİN KAÇMAZ - Tekniker ÜNAL YILMAZ - Tekniker

120 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

ve yayla havasını solumaya başla-yacaksınız. Karşınızda, yemyeşil çayırları, gürül gürül akan suları ve nefis havası ile Topuklu Yaylası. En yakın yerleşim yerine 20-25 kilomet-re uzaklıkta olan yayla, 1700 rakım-lıdır. 15 hektar civarında kısmen düz sayılacak ovası da bulunmaktadır. 1000-1300 yaşındaki karaçam ağaç-ları, yemyeşil çayırları, bol oksijenli havası, soğuk ve kaliteli içme suyu ile su kaynakları görülmeye değerdir.

Yaylada, belediye tarafından sosyal hizmet amaçlı tesisler yapılmış. Şimdi özel şahıs tarafından işletiliyor. Bura-sı günübirlik piknik ve çadırlı kamp için çok uygun. Konaklamak için bungalovlar ve çadırlar da mevcut.

Güneş enerjisi ile ihtiyaç olan elekt-rik enerjisini yaylalı kendisi üre-tiyor. Bu nedenle aydınlatmanın yanında internet ihtiyacı da karşıla-nıyor. Topuklu Yaylası’nda temiz ve uygun fiyatıyla bilinen bir de lokan-ta var. Alabalık havuzları, fırınlar, tandır ve yemek pişirme ocakları, yaylacıların hizmetinde sunuluyor. Ayrıca çeşme, duş ve tuvaletler hem temiz hem yeterli. Ahşap köşk-leri ve ağaçların altında bulunan oturma gruplarında dinlenmek ise ayrı bir zevk.

Yaylada değişik aktiviteler de düşü-nülmüş. Çim futbol ve voleybol sa-haları ve yürüyüş parkurları yapıla-rak, değişik alternatifler sunuluyor. Tabii ki, çocuklar da unutulmamış ve onlar için parklar yapılmış. Konaklamak için ahşaptan yapılan

bungalovlarla küçük bir sokak oluş-turulmuş. Bungalovlara alternatif olarak kıldan yapılmış yörük çadır-ları da mevcut. Yaylanın 100 yatak kapasitesi var. Konaklama için özel-likle yaz sezonunda rezervasyon yap-tırmak gerekiyor. Burada her yıl ha-ziran ayında şenlikler düzenleniyor, şenlikler kapsamında yağlı pehlivan güreşleri, halk konserleri ve çeşitli etkinlikler yapılıyor. Topuklu’nun etrafını çeviren dağlar-dan gün batımını izlemek, büyüleyi-ci güzelliğe bir fotoğraf karesi daha ekliyor. Topuklu Yaylası’na istemeden veda ederken, yönümüzü Ağla-Köyceğiz

yoluna çeviriyoruz. Yaylaya ulaşı-mın kolaylaşması için Köyceğiz yakı-nında yol yapım çalışması programa alınmış. Köyceğiz yolu boyunca eşsiz güzellikler izlenmeye değer. Bölge-nin dikkat çeken doğal değerleri ara-sında ağustos ayında bile dorukların-da kar bulunduran, her türlü çiçeğin otağı olan Çiçekbaba Dağı, Ağla Yay-lası, Anıt Karacam Orman Koruluğu, Gökçay Vadisi ile Yumaklı Yaylası’nı sayabiliriz.

Yolumuz bir müddet sonra buzul ça-ğında oluşmuş bir krater gölü olan ve kartalların barınabileceği yerde bulunan Kartal Gölü’ne ulaşıyor. Bu göl geçmiş yıllarda “çift başlı altın

Asırlık karaçam ağaçları, yemyeşil

çayırları, bol oksijeni ve su kaynaklarıyla

Topuklu, mutlaka görülmeli

121[Ekim 2011] Tarım & Gıda

kartal heykeli” söylentilerine inanan-lar tarafından suyu boşaltılarak ve kazılarak birkaç kez tahrip edilme-sine rağmen hala etkileyici. Kartal Gölü`nü çevreleyen 1.300 hektarlık “Anıt Karaçam Ormanı” da bitki flo-rası bakımından zenginliğiyle dikka-ti çekiyor. 1995 yılında “Doğal Sit Alanı” ilan edilen bölgede, yaşları 1000 ile 1300 arasında değişen kara-

çam ağaçları var. Türkiye’nin en yaş-lı karaçam ağaçlarının yer aldığı bu anıt ormanda, yüksek ağaçların tepe-leri yıldırımdan zarar gördüğünden, zamanla kurumaktan kurtulamıyor. Yağmur sularının beslemesi ile olu-şan Karagöl ile etrafındaki asırlık ka-raçam ağaçlarını seyretmek ve doğa yürüyüşü yapmak, insana ayrı bir haz veriyor. Sona yaklaşırken, 1500

metre yüksekten gün batımı eşliğin-de enfes Köyceğiz Gölü manzarası-nın izlenmesini özellikle öneririz. Bir müddet sonra çok çeşitli endemik bitki ve hayvan türünün gen merkezi olduğunu bildiğimiz, Ağla Yaylası’na ulaşıyoruz. Adını aldığı Ağla Köyü, eşsiz manzarası ve soğuk suyu ile adeta bir başka cennet.

122 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

123[Ekim 2011] Tarım & Gıda

Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Dergisi

Muğla’da sebze, salata ve balıklarda sevilerek kullanılan nar ekşisi, yıllardır yerini hiç bir ekşiye bırakmadı.

Muğla’da geleneksel ola-rak yapılan nar ekşisi-nin geçmişi çok eskidir.

Evlerde yapılan yöresel yemekleri ekşili tavuk, börülce teltoru, ot ekşilemeleri, börülce ekşilemesi, patlıcan turşusu, deniz börülcesi ile her türlü salatalarda ve balık-larda sevilerek kullanılan nar ek-şisi, yıllardır yerini hiç ekşiye kap-tırmadan önemini korumuştur.

Ekşi narın yoğun olarak bulun-duğu Merkez ilçenin dağ köyleri

ile Fethiye, Dalaman, Milas, Köy-ceğiz ve Kavaklıdere ilçelerimizde Eylül–Ekim aylarında ağaçlar-dan toplanan narlar, nar ekşisi yapımı için işlenir. Nar ekşisinin yapımı oldukça basit olmasına karşın zahmet ve sabır ister.

Sabahın erken saatlerinde ağaç-lardan toplanan narlar, özellikle ekşi yapımını bilen hanımlar tara-fından yıkanır, çürükleri ayıklanır ve iki basık kısmından kesilerek ortadan ikiye ayrılır. Kadınlar ön-

lerine aldıkları leğenlere sopalar veya tahta kaşıkların yardımıyla kabuğa tersinden vurarak, tane-lerin kabuklarından ayrılması sağlanır. Kabuklarından ayrılan narlar file torbalara ya da keten çuvallara doldurulup, temiz bir naylon üzerinde tepelenmek vası-tasıyla suları çıkarılıp, kazanlarda veya kovalarda toplanır. Bu sular süzeklerle süzülüp ateş yakılacak yerdeki kazanlara konur. Altına doldurulan odunlar çalılar, çırpı-lar tutuşturulur.

ÜNAL YILMAZTekniker

Evde nar ekşisi yapımı

124 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

Bundan sonraki iş, nar suyunu iyice kaynatmaktadır. Ama ilk kaynamaya başladığı zamanlarda dikkat edilmesi gereken köpük oluşup taşabilir. Köpükler kevgir veya süzeklerle alınıp dökülür ya da kaynayan nar suyuna soğuk olandan ilave edilerek hızı azaltı-lır. Kalaylanmış bakır kazanlarda düşük ateşte iyice kaynatılarak yoğunlaştırılır. Bal kıvamına ya-kın yoğunlukta ocaktan indirilip soğumaya bırakılır. Soğuyan nar ekşisi, güneş görmeyen serin yer-de ve cam şişelerde saklanır.

Her derde devaNar ekşisinin faydalarına gelin-ce eskiden dedelerimiz kara ba-rut kullanılan dolma tüfeklerin içini temizlemekte kullanırdı. Kolay kolay temizlenmeyen bu isi ancak nar ekşisi kolayca te-mizleyebilirdi.

Çok iyi sindirim sistemi temiz-leyicisi, şeker ve tansiyonu dü-şürücü, böbrek zafiyetinde ise yararlıdır. Nar suyunun hara-reti giderici özelliği de bulun-maktadır. Şeker ve kurdeşen

hastalığına da iyi gelmektedir. Nar ekşisi özellikle şeker has-talarına tavsiye edilmekte, şı-rasının şekerle hazırlanan şer-betinin idrar söktürücü özelliği bulunmaktadır.

Romatizma ağrılarının hissedil-diği eklem ve uzuvlara nar şırası sürüldüğünde, ağrı kesici özel-liği bulunmakta, bayılmalara karşı da nar şerbetinin içilmesi tavsiye edilmektedir. Tatlı nar suyunda, ses kısıklığı ve zatür-reye karşı şifa bulunmaktadır.

125[Ekim 2011] Tarım & Gıda

MUĞLA’DA TARIM VE GIDA DERGİSİ’NE SİZ DE ABONE OLUN !

1 YILLIK ABONELİK 50 TL

AD,I SOYADI

Tarih: / / 20..........

ADRESİ

ŞEHİR

E-MAIL

ABONE TELEFON (0232) 463 75 40 ABONE FAX (0232) 421 92 24 E-MAİL [email protected]

Not: Lütfen havale dekontunuzu, doldurduğunuz Abone Formu ile birlikte fax veya e-mail yoluyla gönderiniz. Abonelikle ilgili ayrıntılı bilgi için arayabilirsiniz.

Yıllık ............abonelik bedeli olan ................................ TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod.731 10260253 nolu RK Renkli Kalem Medya Yapım hesabına havale ettim.

VERGİ DAİRESİ VERGİ NO

ÜLKE POSTA KODU TELEFON FAX

KURUMU GÖREVİ

ADIMA FATURA EDİNİZ

ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ

ABONELİK ADETİ .......................

Muğla Valiliği

İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından 3 ayda bir yayınlanan

Muğla’da Tarım ve Gıda Dergisi’nin abonelik ayrıcalığını siz de yaşayın.

126 Tarım & Gıda [Ekim 2011]

REHBER

MER SU ÜRÜNLERİÖrenköyü Çaygözü Mevkii FethiyeTel: + 90 252 646 51 38Fax: +90 252 646 81 01www.mersuurunleri.com

BİLDİRİCİLER TARIM MARKETKaraçulha Çevre YoluKaraçulha - Fethiye / MuğlaTel: +90 252 646 46 31Fax: +90 252 646 47 [email protected]

LABEN ZIRAİ ANALİZ LABORATUVARIZeytinlik Mah. 2822 Sok. No:2 Altınyol Arsa Koop. Altınova - AntalyaTel. +90 242 340 60 94Fax: +90 242 340 56 [email protected]

KILIÇ DENİZ ÜRÜNLERİ A.Ş.Kemikler Köyü Mevkii Milas Bodrum Karayolu 18. km 48200 Milas - MuğlaTel: +90 252 559 02 83Fax: +90 252 559 02 [email protected]

AGROMEYŞair Eşref Blv. No.48 K.5 Alsancak - İzmirTel: +90 232 446 88 11Fax: +90 232 446 09 [email protected]

SANDRASÇayırhisar Köyü - Köyceğiz - MuğlaTel: +90 252 268 11 68Fax: +90 252 268 11 [email protected]

SELİNA SU ÜRÜNLERİSahil Ceylan Köyü - FethiyeTel: + 90 252 616 30 32Fax: +90 252 616 33 32

HAKKI USTA SANTRİFÜJ TEKNOLOJİLERİAstim Org.San.Böl. No:110 AydınTel: +90 252 231 04 81Fax: +90 252 231 04 [email protected]

SÜRSAN SU ÜRÜNLERİLiman Mah. Yakakent - SamsunTel: + 90 362 611 20 31Fax: +90 362 611 25 [email protected]

POLAT MAKİNA SANAYİ VE TİCARETAstim Organize Sanayi Bölgesi1.Sok No: 6 Aydın / MerkezTel: +90 256 231 04 73Fax: +90 256 231 04 [email protected]

GENPOWER2.Org.San.Böl. 2010 Cad. No:18 Temelli Sincan - AnkaraTel: +90 312 641 32 22Fax: +90 312 641 32 [email protected]

SOM ENERJİYENİLENEBİLİR ENERJİ SİSTEMLERİBağlarbaşı 36, Kötekli MUĞLATel: +90 252 223 84 88www.somenerji.com

Soldan sağa 1. Muğla’da bir ilçemiz- Muğla ili sınırlarında Mavi Bayrak almış bir sahil şeridimiz 2. Kunduracılıkta bir alet- Ege bölgesinde mitolojik adı Meander olan antik liman şehridir- Sorgu 3. Dokumacılıkta kullanılan çok ince, esnek ve parlak dokuma maddesi- Düz veya kıvrımlı her çeşit yumuşak kumaş vb. maddeden yapılan başlık- Şarkı, türkü- Azotun simgesi- Metrenin kısa yazılışı 4. Çin satrancı- Kalsiyum Amonyum nitrat gübresinin kısa adı- Sebze ve meyvelerin yetiştirildiği cam ve naylonla kaplı yer- Temel niteliği olan hayvan veya bitki topluluğu, familya 5. Kazı bilimci- Hissedar- 6. Romen rakamında 1000 sayısı- Rubidyumun simgesi- Potas-yumun simgesi- Bir erkek ismi- Bozulmamış, bayatlamamış olan 7. Kozalarından ipek üretilen canlı- Dışarı karşıtı 8. İşaret, alamet- Avrupa parlamentosu- Dar ve boğaz biçimindeki vadi- Anlam bakımından birbir-leriyle ilgili cümleleri birbirine bağlayan bir söz 9. Casus- Bir sesli harfimiz- Dolaşma- Asker, nefer- Su 10. Küçük kene- Sosyal güvenlik kurumu içinde bir kuruluş- Alfabemizin ilk harfi- Birleşik Arap Emirliklerinin Türkçede kısa yazılışı- Bir sert sessiz harfimiz 11. Bir cümleyi, başka bir cümleye bağlamaya yarayan bir söz- Yanan şeylerden artakalan toz madde- Acı sözün yarattığı kırgınlık 12. Bir nota- Kakım- Öyle ise, öyle olunca, madem ki öyle” anlamlarında bir söz- Bütün varlıkların içinde bulunduğu sonsuz boşluk, feza- Kemiklerin iç boşluklarını dolduran ve kan hücrelerinin yapımını sağlayan doku.

Yukarıdan aşağı: 1. Sadece katlayıp çeşitli canlı ve cansız figürler oluşturularak yapılan kâğıt katlama sanatı- İslam inancı-na göre cennet ile cehennem arasında bir yer 2. Herhangi bir işte, bir konuda yapılan inceleme, araştırma sonucunu, tutanak- İki parçadan oluşan yatak giysisi 3. Türk standartları enstitüsü- Bir tür yumurtalı süt tatlısı- Şaşma, hatırlama, sevinme, acıma, üzülme, kızma vb. duygularını anlatır 4. Araştırma planlama ve koordinasyon’un kısaca yazılışı- Et, Balık kurumunun kısaca yazılışı- Niyobyumun simgesi- Alayın kısaltması 5. Kalsiyumun simgesi- Kobaltın simgesi- Baryumun simgesi- Dingil 6. Süt, tereyağı, beyaz peynirde bulunan vitamin adı- Açık sarı renk 7. Bir, tek- Karbonun simgesi- Güreşte bir oyun 8. Mezar, kabir- Akarsuların, rüzgarların çukur yerlere biriktirdikleri kumtaşı- Yazıklar olsun anlamında bir seslenme sözü 9. Akademik bir sınav çeşidi- Elma, erik vb. yemiş ağaçlarına zarar veren bir canlı 10. Bir nota- Soru vurgusuyla şaşma ve merak anlatan bir söz- Ülkü, düstur- Emare, Alamet 11. Güzel koku- Bir sesli harfimiz- Bir sessiz harfimiz- Karışık renkli 12. Güneyin kısaltması- Düz, geniş başlı, kısa bir çivi görünüşünde bir araç, pünez- Yüzyıl 13. Notada duraklama zamanı- Bir kan gurubu- Sebze, tahıl, et vb. ile hazırlanan sıcak, sulu içecek 14. Rutenyum elementinin simgesi- Bir kadın ismi- Arınmış, soyutlanmış 15. Anlamlı, gizli ve ince bir anlam taşıyan- Anlam, kavram, mefhum 16. Sahiplik, mülkiyet- Türkiye ile Gürcistan sınırları içinde yer alan bölgenin tarihsel bir adı- Silisyum elementinin simgesi 17. Kayıngillerden bir orman ağacı (Quercus)- Düz, dar ince ünlü harfi-miz- Güzel, zarif.BU

LMA

CA

NIN

ÇÖ

ZÜM

Ü

127[Ekim 2011] Tarım & Gıda

BULMACA Hazırlayan: Süreyya CAN

Soldan sağa 1. Muğla’da bir ilçemiz- Muğla ili sınırlarında Mavi Bayrak almış bir sahil şeridimiz 2. Kunduracılıkta bir alet- Ege böl-gesinde mitolojik adı Meander olan antik liman şehridir- Sorgu 3. Dokumacılıkta kullanılan çok ince, esnek ve parlak dokuma maddesi- Düz veya kıvrımlı her çeşit yumuşak kumaş vb. maddeden yapılan başlık- Şarkı, türkü- Azotun sim-gesi- Metrenin kısa yazılışı 4. Çin satrancı- Kalsiyum Amonyum nitrat gübresinin kısa adı- Sebze ve meyvelerin yetişti-rildiği cam ve naylonla kaplı yer- Temel niteliği olan hayvan veya bitki topluluğu, familya 5. Kazı bilimci- Hissedar- 6. Romen rakamında 1000 sayısı- Rubidyumun simgesi- Potasyumun simgesi- Bir erkek ismi- Bozulmamış, bayatlamamış olan 7. Kozalarından ipek üretilen canlı- Dışarı karşıtı 8. İşaret, alamet- Avrupa parlamentosu- Dar ve boğaz biçimin-deki vadi- Anlam bakımından birbirleriyle ilgili cümleleri birbirine bağlayan bir söz 9. Casus- Bir sesli harfimiz- Dolaş-ma- Asker, nefer- Su 10. Küçük kene- Sosyal güvenlik kurumu içinde bir kuruluş- Alfabemizin ilk harfi- Birleşik Arap Emirliklerinin Türkçede kısa yazılışı- Bir sert sessiz harfimiz 11. Bir cümleyi, başka bir cümleye bağlamaya yarayan bir söz- Yanan şeylerden artakalan toz madde- Acı sözün yarattığı kırgınlık 12. Bir nota- Kakım- Öyle ise, öyle olunca, ma-dem ki öyle” anlamlarında bir söz- Bütün varlıkların içinde bulunduğu sonsuz boşluk, feza- Kemiklerin iç boşluklarını dolduran ve kan hücrelerinin yapımını sağlayan doku.

Yukarıdan aşağı 1. Sadece katlayıp çeşitli canlı ve cansız figürler oluşturularak yapılan kâğıt katlama sanatı- İslam inancına göre cennet ile cehennem arasında bir yer 2. Herhangi bir işte, bir konuda yapılan inceleme, araştırma sonucunu, tutanak- İki par-çadan oluşan yatak giysisi 3. Türk standartları enstitüsü- Bir tür yumurtalı süt tatlısı- Şaşma, hatırlama, sevinme, acıma, üzülme, kızma vb. duygularını anlatır 4. Araştırma planlama ve koordinasyon’un kısaca yazılışı- Et, Balık kurumunun kısaca yazılışı- Niyobyumun simgesi- Alayın kısaltması 5. Kalsiyumun simgesi- Kobaltın simgesi- Baryumun simge-si- Dingil 6. Süt, tereyağı, beyaz peynirde bulunan vitamin adı- Açık sarı renk 7. Bir, tek- Karbonun simgesi- Güreşte bir oyun 8. Mezar, kabir- Akarsuların, rüzgarların çukur yerlere biriktirdikleri kumtaşı- Yazıklar olsun anlamında bir seslenme sözü 9. Akademik bir sınav çeşidi- Elma, erik vb. yemiş ağaçlarına zarar veren bir canlı 10. Bir nota- Soru vurgusuyla şaşma ve merak anlatan bir söz- Ülkü, düstur- Emare, Alamet 11. Güzel koku- Bir sesli harfimiz- Bir sessiz harfimiz- Karışık renkli 12. Güneyin kısaltması- Düz, geniş başlı, kısa bir çivi görünüşünde bir araç, pünez- Yüzyıl 13. Notada duraklama zamanı- Bir kan gurubu- Sebze, tahıl, et vb. ile hazırlanan sıcak, sulu içecek 14. Rutenyum elementi-nin simgesi- Bir kadın ismi- Arınmış, soyutlanmış 15. Anlamlı, gizli ve ince bir anlam taşıyan- Anlam, kavram, mefhum 16. Sahiplik, mülkiyet- Türkiye ile Gürcistan sınırları içinde yer alan bölgenin tarihsel bir adı- Silisyum elementinin simgesi 17. Kayıngillerden bir orman ağacı (Quercus)- Düz, dar ince ünlü harfimiz- Güzel, zarif.

128 Tarım & Gıda [Ekim 2011]