mİllİ yol - Ülkünetmİllİ yol haftahk milliyetçi tarafsız siyasî haber dergisi yalman'in...

15
MİLLİ YOL uiMmuınınuıuuuittiuiHiıiMHnımmHimuuniiiniMmaıiM^^ YALMAN SAHNEDE Kttyseri'da Çevrilen Dolap Yalmanm Orduya Müthiş İftirası Aydemir s Ordu Inönüyü Sevmiyor Madanoğlu M.B.K. ne Rus Elçisi akıl öğretiyor 1. YIL — 22. Savı FÎATI 50 KURUŞ 29 HAZİRAN 1962 CUMA

Upload: others

Post on 29-Dec-2019

9 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • MİLLİ YOL uiMmuınınuıuuuittiuiHiıiMHnımmHimuuniiiniMmaıiM^^

    YALMAN SAHNEDE Kttyseri'da Çevrilen Dolap

    Yalmanm Orduya Müthiş İftirası

    Aydemir s Ordu Inönüyü Sevmiyor

    Madanoğlu M.B.K. ne

    Rus Elçisi akıl öğretiyor

    1. YIL — 22. Savı FÎATI 50 KURUŞ 29 HAZİRAN 1962 CUMA

  • HAFTANIN NANESİ: «Koalisyon iki ortaklıydı, iyi çalışıyordu.»

    Nihat Su. Hart azetesı 2 2 Hazi ran 1962 2 7 Haziran 1962 CHP ti in ş;enç mi l le tvek i l l e r i Bay İ n ö n ü ' y e şöyle b a ğ ı r d ı :

    «İnönü, artık evinde otur» Yeni koalisyon protokolü-1 CHP Grupunda sert konuş- vekilleri inönü'ye artık evin-

    nu görüşmek üzere tınlanan | malar olmuş ve genç millet- de oturması gerektiğini hatırlatmışlardır.

    k a m - Hatip orta okulları kapatılıyor Bilgili ve faydalı din adamları yetiştirmek gayesiyle

    açılan imam—Hatip Okullarının orta kısımlarının kaldırıl masıyla ilgili çalışmalar sonunda, bu okulların 7 seneden 3 seneye indirilmesi kararlaştırılmıştır.

    Bu suretle, İm -ı — Hatip Okulları, kendilerinden beklenen gayeyi, yam kültürlü ve dinî meselelere tam mâ nâsiyle vâkıf, cemiyet meselelerini, tabiî ilimleri iyi bilen eleman yetiştirmeyi yapamıyacak duruma düşüıülmektedir.

    Bu haber, ilgili çevreler ve halk arasında üzüntü yaratmış, ilahiyatla ilgili dernek ve müesseseler -cele top lantıya çağırılmıştır.

    Bu arada, Buran. Milletvekili Mehmet Özbey, tmam-Hatip Okulu adının, İlâhi yat Lisesi olarak değiştiril meşini v« mezunlar.nın, i-mamlık ve hatiplik yanında köy öğretmenliği de yapmalarını derpiş eden bir kanun tasarısı hazırlamıştır.

    Bir baçbakan adayı Bakırköy Akıl Hastahane

    sinin devamlı müdavimlerin den 32 yaşındaki Kadir Ok, Ankara'da Cumhurbaşkanı Gürsel'e kendisini Başbakan yapmas; için müracaatta bulunmuş, ancak içeriye sokulmamıştır. Atatürk' ün emriyle bu vaziieye talip olduğunu ve Başbakan olduktan sonra plânlı programlı bir çalışma yaparak Türkiyeyi muasır devletler seviyesine çıkartacağını söyleyen Kadir Ok, bu hususta geniş izahat verdikten son ra, kendisini dinleyen gaze tecilerden ellişer kuruş top lamış ve «Nafile kardeşler, nafile. Öteki siyasîler varken benim söylediklerimi kimse ciddiye almaz. Bari gidip karnımı duyorayınu diyerek Çankayadan ayrılmıştır..

    0

  • MİLLİ YOL Haftahk Milliyetçi Tarafsız Siyasî Haber Dergisi

    YALMAN'IN KAYSERfYI ZİYARETİ Ahmet Emin Yalman Kayseri mah

    kûmlarını ziyaret etti ve buna dair neşriyat yaptı. Gayet acayip bir hikaye olan bu iş Ahmet Emin Yalmanın Bay ismet inönü'yü ziyaret etmesi ile başladı. Bu iki entersan zat başbaşa verdiler ve yanlarında başka kimse ol maksızm uzun uzadıya konuştular.

    Sonra Yalman Kayseri'ye gitti, ve mahkûmlarla görüşmek istedi. Hay-rrt! Hapishanenin kapısı hemen ardına kadar açıldı. «Hayret» diyoruz. Çünkü Kayseri mahkûmları ile görüş inek gayet sıkı bir takım nizamlara ta bidir. Mahkûmların yakın akrabalarından ve avukatlarından başka kim-s; ile görüşmeleri yasaktır. Hele gazetecilerle görüşmeleri kesin olarak yasaktır. Ama Yalman'a bu yasaklar tatbik edilmedi.

    Ahmet Emiu Yalman Yeni dolaplar peşinde.

    Yalman gitti ve bâzı mahkûmlarla görüştü. Hapishane idaresi ona her türlü kolaylığı gösterdiği halde mahkûmların büyük çoğunluğu ile görüşemedi. Çünkü mahkûmlar onunla ko nuşmak istemediler. Bayar da, bütün İsrarlara rağmen, Yalman'la konuşma yi reddetti.

    Yalman mahkûmların küçük bir a-zmiığı ile konuşmalar yapabildi ve bu konuşmalardan sonra gazetesinde büyük başlıklar atarak o mahkûmların ağzından bâzı şeyler yayınlamaya girişti, işte bu durum gazeteciler arasında çok garipsendi. Çünkü meşhur Tedbirler Kanunu'na göre Kayseri mah kûmlarının ağızlarından mülakat veya başka bir söz yayınlamak bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezasını gerektiren bir suç idi. Hem de bu

    kanun okadar a ş ın bir şiddetle tatbik ediliyordu ki, bu tatbikat kanunun metnini ve mânasını da kat kat aşıyordu. Ama işte Ahmet Emin Yalman, başkalarının kenarından bile geçemediği Tedbirler Kanununun açıkça yasak ettiği bir şeyi pervasızca yapıyordu.

    Tedbirler Kanununu bilmiyor diyemezdik, çünkü o gazetecilerin en kur du idi. Şu halde? Bu durum gazeteciler arasında çok şiddetli tepki yarattı. Nihayet Savcılık Ahmet Emin Yalman hakkında da takibata geçti. Bunun sonunun nasıl olacağı cidden me i aka değer.

    Yalman'm mahkûmların ağzından yazdığı şeyleri anlatmıyacağız. Çünkü hem yasak, hem de esasen yazılanlar mahkûmların söylediklerinden bambaşka şeylerdi.

    Şöyle yapalım. Hapishanenin içine girelim. Yalman ile mahkûmların konuşmalarına kulak misafiri olalım. A-ma dikkat. Bu konuşmaları öyle nakledeceğiz ki, mahkûmları dilsiz farze-deceğiz, yalnız Yalman'm dediklerini yazacağız.

    Yalman mahkûmlara ismet Inönü-nün onlara karşı iyiniyet beslediğini, onları sevdiğini, onların çıkarılması için çalıştığını anlatıyor. Kendi görüşüne göre siyasî durumu izah ediyor. Inönünün mahkûmlar hakkında bâzı duygu ve düşüncelerinden vazgeçtiğini, bâzı hareketlerinin yanlış olduğunu şimdi anladığını imâ ediyor.

    Açık konuşmaktan ziyade kapalı ve yuvarlak konuşmayı tercih ediyor. Çok konuşuyor. Tabiî bir sürü soruya da cevap veriyor. Bir takım izah ve teviller yapıyor. Mahkûmların inönü'yü desteklemeleri ve Adalet Partisini kötülemeleri hâlinde kendileri için fevkalâde iyi bâzı neticeler çıkabileceğini imâ ediyor (hep imâ). Tekliflerde bulunuyor. Teklifler de ima şeklinde oluyor. Teklifleri yapmağa yetkisini nereden aldığı ve sıfatının ne olduğu da aynı vuzuhsuzluk içinde kalıyor. Bâzı şeyleri de izah edemiyor.

    Bu arada ordu hakkında, maalesef, çok çirkin ve yakışıksız bir dil kullanıyor. Sanki inönü'yü göklere çıkarmak için mutlaka orduyu yerin dibine batırmak lazımmış gibi. Bir aralık Kayseri mahkûmları lehine yazmaya başlamışken sonra tekrar dönüp onlar hakkında zehirli bir dil kullanmasını şöyle izah ediyor: «Ne yapayım, bir Kurmay Albay geldi. O tarzda yaz mamı istedi. Ben de öyle yazmaya mecbur oldum.» Ordu hakkında şöyle diyor: «Subaylar arasmda şovenler

    var (milliyetçi yerine daima «şoven» tâbirini kullanıyor), komünistler var. Sevk-ü idareyi ellerinde tutan yüksek rütbeli kumandanlar münsif ve merhametlidirler. Ama daha küçük rütbeli şoven ve komünist olan subayların tazyiklerine dayanamıyorlar, onun için af çıkaramıyorlar.»

    Ahmet Emin Yalman'm ordu hakkındaki iftiralarına hiç kimsenin inan-ınıyacağı muhakkaktır . Buna bir değer verdiğimizden değil, sadece bu tu tumu ve oyunu ibret verici bulduğumuzdan yayınlıyoruz. Bu arada Kayse ri mahkûmlarından destek ve yardım istemek için bu dolambaçlı oyuna girişmek lüzumunun hissedilmesini de ayrıca dikkat ve ibretle kaydetmeye lâyık buluyoruz.

    İLERİCİLER «!» Yusuf ÖKTEM

    R eklâm ve propagandanın de vâsâ bir şekilde boy verdiği günümüzde hakikat lar ters ine çevr i lmekte , doğrular devri lmekte , yanlışlar, yamık ve sapık fikirler a-yakta kalma imkânım bulmaktadır . Bu fecî d u r u m iyi niyetli kişileri üzmekte ve ezmektedir .

    İlericilik festivalinde taklak a-tan zavallı kuklalar çıkardıkları gü rü l tüden, asla şaşmıyan gerçeklerin değişmez sesini duyamamakta dırlar . Tabiat ın kumulları, daima doğrunun, iyinin ve güzelin faydası yolunda işler. Sapıkların, kötüler in, ç i rkinler in yollarının sonu şiddetli karşı l ıklarla, dehşetl i tokat lar la doludur .

    Leş üzerine bir iken sinekler ne kadar beslenseler , kış gelince halleri yaman olacaktır .

    Öz şahsiyetini süfli emel lere kölelikten kurtararmyan, İlerici gel inen şamar, oğlanları sosya- hayatımıza nasıl bir yön verebi l i r ler? İlericiliği bazı fânilerin gerisine sığınmakta bulan yoksullar, şüphesiz ki mil lete yarayışlı birşey vermekten çok uzaktır lar . Kör, gü dük, sağır düşüncenin peyki olanların, mil let i de peyk yapmak istedikleri su götürmez bir gerçek t ir . Vatan severlerin, milliyetçile-r in bu gerçek üzerinde gaflete düş memeler i şar t t ı r . Her zamankin den daha uyanık, çok daha birlik olmak zorundayız.

    MİLLİ YOL | ]

  • ORADAKİ VE BURADAKİ NAZIM DENİLEN DÖNMELERİN DOSTUNU DİNLE,

    BİN TÜRLÜ YALAN KUSMADA HERGÜN KOCA DİNSİZ;

    «GURBETTE VATANSIZ DURAMAZMIŞ» NE GÜLÜNÇ SÖZ,

    LAKİN, BİLİRİM, ZOR DURUYOR AHMET EMİNSİZ...

    A. Fuat AZGUR

    TALAT AYDEMİR KONUŞTU Haftanın mühim olaylarından biri

    Talât Aydemirin yaptığı konuşmadır, üzün zamandır, ya susuyor, yahut da kısa ve kapalı konuşuyordu. Nihayet yaptığı bir basın toplantısında çeşitli meseleler hakkında görüşlerini açıkladı. Bu toplantıda Aydemir'in sözlerini geniş olarak veren gazeteler yeni Ted-

    Talât Aydemir «Ordu İnönü'yü sevmiyor»

    birler Kanununa göre takibata uğradılar. Aydemir'in sözlerinin tamamını bu sebeple veremiyoruz. Ama en önemli bir iki noktasını verelim. 22 Şubat hareketinin başı, ordunun, ismet inönü yü istediği yolundaki propagandayı ke ttbt olarak yalanlamıştır. Ordunun bü-

    UILLÎ YOL O

    yük çoğunluğunun duygu ve düşüncesinin yapılan bu propagandanın zıddı na olduğunu ve bu propagandanın ordu içinde huzursuzluk doğurduğunu belirtmiştir. Kendi şahsî kanaati olarak ta i smet inönü'nün Başbakan o-larak memlekete faydalı olamıvacağı-nı ve siyasî ve iktisadî huzur getiremi-yeceğini tam bir açıklıkla söylemiştir.

    22 Şubat hareketi hakkında söylediklerini Tedbirler Kanunu sebebiyle nakledemiyoruz. Ancak bu hareketin ismet inönü'ye karşı bir hareket olduğunu iyice belirtmiştir.

    Ahmet Emin Yalman'ın kendisine gelerek dikta rejimi kurulmasını teklif ettiğini, ve kendisinin ise bunun son derece tehlikeli bir teşebbüs olacağını, ve memleketi Güney Kore gibi ikiye böleceğini söyliyerek bu teklifi reddetmiş olduğunu da açıkladı.

    Talât Aydemir önemli bir başka nok tayı da aydınlattı. Bilindiği gibi 22 Şubattan sonra ordunun en kıymetli ve temiz elemanlarından 69 subay ordudan çıkarılmıştı. Bunlardan küçük rütbeli olanlara emekli maaşı ve taz minat ta verilmiyerek ailelerinin perişan olmasına sebep olunmuştu. 22 — 2.) Şubat gecesi harekete katılan subaylara silâhlarını bırakmaları karşılığında inönü'nün verdiği teminatın şümulü ne idi? Ordudan çıkarmanın da bu teminata aykırı olduğu rivayet ediliyor, ama teminatın metni tam bi iinmediği için bu konu yarı - karanlık durumda kalıyordu. Talât Aydemir, yapılan çıkarmaların, verilen söze aykırı olduğunu açıklamıştır.

    -¥-YENİ KOALİSYON

    Nihavet yeni koalisyon da kuruldu. Başarılı olsun demeye insanın dili varmıyor, çünkü buna imkân olmadığı besbelli. Olmayacak duaya amin denmez. Bari şunu diyelim, sarsıntısız olsun, olmayacağı çabuk anlaşılsın ve bundan sonraki deneme bir üçüncü İnönü kabinesi değil, artık başka bir başbakanın kabinesi olsun. Amin.

    Kabinenin bozukluğu temelden Milletin istemediği, ve üstelik başarısızlığı son hadde varmış, bir başkanın tekrar kabine kurmaya kalkması. Bunun zararı: Milletin birkaç ayının daha boşuna ve sıkıntılar içinde akıp gitmesi, faydası: ismet İnönü'nün başbakanlık yapabileceğini hâlâ ümit eden tek tük kimsenin de bu zanlarmın silip süpü rülmesine yanyacağı.

    Kabinenin kuruluşundaki tek taraflılık yine açıkça göze çarpıvor: Önemli bakanlıklardan, başbakanlık, içişleri, d-şişîeri. maliye, savunma ve millî eğitim hep CHP cin elinde. Diğer partile

    re verilen önemli bakanlık yalnız adliye. Bunun da önemi bundan sonra çok azalıyor. Çünkü eskiden hâkimleri Adalet Bakanı tâyin ederdi. Şimdi yüksek hakimler şûrası kuruluyor ve bu tâyin işi tamamen o heyete veriliyor. Tabiî şimdiye kadar yapılan tâyinleri CHP 11 Adalet Bakanları çoktan yapmış, bitirmiş bulunuyorlar.

    Bu durumda, bu kabine de, eskisi gibi, hakikî manasıyla bir karma kabine değil, bir tek - adam kabinesidir. Hakikî bir koalisyon kabinesinde iradeler arasında bir eşitlik hiç olmazsa bir denge olur. Şimdiki kabine ise tek adama hakikatti- kayıtsız şartsız teslim olma ve bunun karşılığında ondan bakanlığın o;oritesini ve vetkisini

    Yuttur aitsin E h, en nihayet pazarlıkta uyuşuldu, koltuklar paylaşıldı.

    Koalisyona giren her üç parti de durumdan memnun. İçlerinden, öteki part i ler i atlattıklarını ve haklar ından daha fazla bakanlık kopardıklarını hesaplıyorlar, kurnaz kurnaz gülmelerinden açıkça anlaşılıyor: «Beni atlatmak istediler ama ben onları atlattım» der gibi bir halleri var.

    * Şimdi, bu koalisyon pazarlığıyla

    ne ilgisi var, diyeceksiniz, ama tap taze bir fıkrayı anlatmadan edenıi-yeteğiz:

    Bizim açıkgöz Karadeniz uşaklar ından birkaçı birleşmiş bir makine uydurmuş, para basmaya başlamış. (İktisadî dilde buna emisyon deniliyor ya) Birgiin, ortaklar dan biri bakmış basılan paralar on lira yerine on beş liralık banknot.

    — Uy Haso, demiş arkadaşına, napaysun da, on peş liraluk pas-nıissıın.

    Haso almış bakmış parayı, doğru.

    — Ne sıkaysun Cendinu, demiş pen puni yutturirum.

    — Nasıl yııt turirsun da, kimsa yutmaz puni .

    Haso almış on beş liralık bankno tu, hemşehrisinin dükkânına koşmuş.

    — Ha veresun paa pir pafra, pir c ipini .

    Sonra uzatmış on beş liralığı. Hemşehrisi evirmiş çevirmiş, paıa ya bakmış, başını sallamış.

    — Uy çanına yanayum, demiş, pizunı uşaklar son künlerde ne bi eutn para lar pasuylar.

    Parayı atmış çekmeceye, bafra ile kibrit in üstü olarak da çıkarıp Hasoya iki tane yedi liralık banknot vermiş.

    MURAT GENCOĞLU

  • na dayanan bir kuruluştur 1-azla yaşayamaz Çünkü temeli yok

    tur. Çünkü böyle bir hükümetin hür dünyada, ve yirminci yüzyılda yaşaması olacak şey değildir Şimdiden bundan sonra ne geleceğini düşünmeye başhyabiliriz. Daha iyisi gelecek diye ümitlenmeye de başhyabiliriz Çünkü başka her hükümet bir inönü hükümetinden daha iyi olur.

    ÜMİT DÜNYASI Bazan tesadüflerin ne güzel cilvele

    ri oluyor! Akşehir 'de Nasreddin Hoca'nın «Bi

    liri.-n, göl maya tutmaz, ama ya bir de tutarsa!» sözünü canlandırmak için Nasreddin Hoca şenlikleri sırasında ba:, ı Vali olmak üzere büyük bir topluluk Akşehir Gölü'ne giderek göle yoğurt mayası çaldı.

    Aynı gün, memleketi idare edebileceği ümidiyle Bay İsmet İnönü tekrar Başbakan tâyin edildi.

    MADANOGLU'NUN İFŞAATI Gürsel'den sonra Madanoğlu da M.

    B. K. devrinde (tabiî Türkeş gittikten sonra) Rus sefirinin faaliyeti ve içişlerimize karışması hakkında ifşaatta bulundu.

    Madanoğlu'nnn açıkladığına göre Türkeş gider gitmez Rus Sefiri o zaman Ankara kumandanı olan Madan-oğlu'nun makamına damlayıvermiş. Madanoğlunun da geri çevirmeye yüzü tutmamış (!) ve sefiri kabul etmiş. Sefir hemen ona memleketi nasıl idare edeceği hakkında öğütler vermeye, ve vol göstermeye başlamış. (Zaten o devirde Bakanlardan ve M.B.K. üvel»

    Cemal Madanoğlu Gerçeği saklamıyor

    rinden başkalarıyla da böyle münasebetler kurmuş imiş ve onları sık sık ziyaret eder, fikirler verirmiş).

    Rus sefiri 13 Kaşımaların memleke ti çok iyi idare ettiklerini, ve Türk milletinin tam istediği idareye kavuş muş olduğunu söylüyor. Madanoğlu ciddiyetle oturmuş Rus sefirinin likit lerini ve tavsiyelerini not ediyor. Ama sefir bu hükmü verince Madanoğlu pa rantez içinde notun sonuna (eyvah!)

    D

    KORKTUKLARI İskender ÖKSÜZ

    üşnıan, tefekkür kuyusuna dalıp çıkamıyan feylesoftan korkmuyor. Düşman, laf ebesinden, devesini Allah'a emane t edip bağlamı-

    ya lüzum görmiyenden, bir lokma bir hırkacıdan korkmuyor. Düşman, bir yanağına tokadı yiyince öbürünü çeviren mıymıntıdan, savaşta kanundan, dövüşte nizamdan dem vuranlardan korkmuyor .

    O, tekdir ile uslanmıyanın köteği hak edeceğine inananlardan korkuyor. İcabında ona kendi metodu ile vurandan, dişleri kadar kafası da işliyen bozkurt tan korkuyor. O, gerekt iğinde dâvasını yumruklarıy-la savunmasını bilenlerden, fikre küfreden ağızları parçalıyacak bilek-ir-ıden, zehir kusan gır t lakları sıkacak pençelerden korkuyor. Düşman, omuz omuza yürüyen ülkü ordular ının yeni Köprüköy' ler yaratmasından korkuyor. Türkçülerden korkuyor.

    Korkuyor ve bütün ricat kapılarını kapıyarak emin adımlarla son darbeye doğru yürüyen bu çığın karşısında, kızıl rengi sararıyor, dizlerinin bağı çözülüyor ve korkuyla feryad ediyor.

    Bir zamanlar sadist bir cellât heybeti taşıyan sesi, şimdi ancak kapana kısılmış b i r fare zavallılığıyla acı acı «ırkçılar, Turancı lar» diye cızırdıyor.

    Fakat , buna rağmen yine bir kazancı var. Artık asıl düşmanını tanımıştır .

    sözünü ekliyor. Sefir geçiyor Eminsu ' lann tasfiyesi

    ne. Bunu da çok doğru bulduğunu, çok beğendiğini söylüyor. {Madanoğlu bunun da altına notunu yazıyor: Pot kırmışız).

    Sefir bilhassa seçimlere gidilmemesi ni İsrarla tavsiye ediyor. Seçime gidilecekse hiç olmazsa geç gidilsin. Hem seçime giderken, yine ordunun hâkimiyetini (MBK'cı zümrenin demek istiyor tabii) sağlamak için bir takını usuller de sağlık veriyor.

    Rus Sefiri böylece MBK'nm yaptıklarını teker teker Övüyor ve o yollarda daha ileri gidilmesini tavsiye ediyor. Madanoğlu bu tavsiyelerin birinin altına kendi notu olarak (B.k etmişiz!) diyor.

    Madanoğlu'nu hakikati geç te olsa bukadar açıkça gördüğünden dolayı tebrik ederiz.

    Rus sefirinin sık sık ziyaret ettiği diğer eski MBK üyelerinden de ifşaat bekliyoruz. Hem okadar kısa da kesmesinler, söylenecek pek çok şeyleri olduğunu biz biliyoruz.

    ESKİ BİR «YAĞCI» Ankara'da Cihan Palas Otelinin sa

    lonunda bir masa var. Netameli bir masa. Nedense bu masaya oturanlar yüksek sesle konuşuyorlar ve bu konuşmaları Milli Yol'un Ankara muhabiri mükemmel duyabiliyor. Fuat Ar-na ile arkadaşlarının ilgi çekici konuş maları bu masada olmuştu. Geçen hat ta da, aynı masada Adalet Partisinden ayrılarak «bağımsız grup» u kutanlardan, sonra da aynı grupun başı na Necmi Okten'i geçirip bir Bakan iık almasına ya rd ,m edenlerden Çanakkale milletvekili Süreyya Endik ile Adalet Partisinde kalan genç bir milletvekili (isim vermiyelim ama, kendisini hatırlaması için Cihan Pa-las'm 147 numaralı odasında kaldığını da belirtelim) hem akşam kahval

    tısını yapıyor, hem de günün siyasi konuları etrafında (bermutad yüksek sesle) konuşuyorlardı.

    Süreyya Endik: — Demek Cevdet Perin YTP'ne geç

    miş. Peki ama o önce bize geldi. Fakat biz kabul etmedik. (Kelimelerin üzerine basarak ve mağrurane) Bize katılmak isteyen çok var ama teşkilâttan korkuyorlar.

    — Evet. Teşkilât, ayrılanları tas \ ip etmiyor.. •

    — Yok canım--- Biz de, 1946 da Demokrat Parti'den ayrılanlar olduğunda Celâl Bayar'a ateşli bağlılık ve yağcılık telgrafları çekerdik. (

    — Bugün toplanmışsınız. Senin berin yok galiba.

    — Hayır. Yok.

    Süreyya Endik «Az im yağcılık yapmıştık.»

    MİLLİ YOL M

  • nayasız mırac ı la r HERKESE İFTİRADAN ZEVK ALAN HAYASIZLAR, NE ALLAH'TAN KORKARLAR, NE DE KALELERİ SIZLAR!.. BU «REZİL YAZARLAR» I TANITAYIM SİZLERE : KİMİSİ VATAN SATAR, KİMİ BOYNUZ YALDIZLAR!...

    AŞIK FEDAİ

    i — Bir tebliğ kaleme almışlar. Partiden ayrılanları şahsî ihtiras peşinde koşan ahlâksızlar olarak vasıflandırmışlar. Eğer bu tebliğ yarın gazetelerde çıkarsa çok, ama çok şiddetli ce vabını alacaktır.

    — Yapma canım. (Biraz müstehzi) Değmez hem...

    Endik, maden suyunu yudumladık tan sonra elindeki gazeteyi hiddetle di ğer eline vurdu ve sonra masaya fır (attı:

    — Bak şu gazetelere, yalan yazıyorlar, i smet Paşa ile temasa arkadaşlar beni ve Necmi Paşayı seçtiler.

    — İsmet Paşa sizi part i olarak kabul ediyormuş, doğru mu?

    — Ben daha okumadım ama gazeteler öyle 5'azıyorlar. Bize bir oda tahsis edilmiş. Sonra telefon da verilmiş. Ha bir de KİZ vermişler. Daha görmedim., ( iç geçirir)

    + AF İÇİN VASAT

    Millet Meclisinin, kapısında «Parlâmento üyelerinden başkası giremez» levhası asılı salonlarından biri (Bu ih tara rağmen Bay Dedikodu bu salonlara rahatça girer. Acaba o da Parla mentonun gayri resmî bir üyesi mi?)

    Bir C.H.P. milletvekili, seçmenlerinden biriyle oturmuş, konuşmaktadır.

    — Beyefendi, ne dersiniz, af çıkıyor muş.

    — Yok canım, ne affı. — iyi ama Paşa programa aldı ve

    beyanat vererek kademeli şekilde affı çıkaracağım, dedi.

    — Öyle ama memlekette vasat temin edilirse.

    — Vasat nasıl ve ne zaman temin edilebilir?

    — Bu vasat hiçbir zaman temin edi lemez ki. Vasat temin edilemiyeceği-ne göre af da çıkmaz. Onlar paşa ile aşık atabilirler mi Allahaşkma...

    IKI ALAMET Birçok alâmetler Bay ismet Inönü-

    nün sonunun iyi gelmiyeceğini (ve bu sonun iyice yaklaştığını) gösteriyor. Ama bu alâmetlerden ikisi var ki çok yaman.

    Birincisi: Ahmet Emin Yalman kalk mış. Bay ismet inönü'ye gitmiş, ona yardımda bulunmayı ve yol gösterme yi teklif etmiş. Bay ismet inönü de Yalman'm ziyaretini kabul etmiş, u-zun müddet başbaşa verip konuşmuş lar. Eh, Yalman'm el uzattığı, (ve o-nun uzatığı eli tutan) bir fâninin felah bulduğu şimdiye kadar görülmedi.

    ikincisi: C.H.P. aşırılığının en uç kutbunu temsil eden bir Dünya gaze

    tesi vardır. Bunun da en ateşli yazarı Bediî Faik'tir. Bu Bediî Faik'in ilgi çekici bir hassası var. ikt idardan düşenlere müthiş bir şiddetle çatıyor. Hem de erken davranıyor. O kadar er ken ki henüz düşmeden başlıyor.. Meselâ, vaktiyle Menderes'e övmelerin en tantanalısını yapmıştı (Örnek nakledemeyiz. Tedbirler Kaıjunu mânidir). Hattâ Bediî Faik'in o devrindeki bir yazısı meşhurdur. Kendisini «Ben namuslu adamım yâni C.H.P. düşmanıyım» diye tanıtmıştı. Sonra Menderese ve D.P. lilere küfürlerin en ağırlarını yaptı. (Örnek nakledemeyiz' Haya duygumuz mânidir) .

    Tabiî son birkaç yıl içinde bu zat en aş ın Inönist idi. Son günlerde dön meye başladı. Hem de müthiş bir dönüşle. Aman, bunu rastgele bir fıkra muharririnin hareketi olarak görmeyelim. Bu gençte yakm gelecekte düşecek kimselere dair fevkalâde bir sez-

    MİLLÎ YOL @

    BEDİf FAİK Tecrübeli kaptan ' ın gemisini t"rk edi

    yor.

    gi hassası var. Hiç şaşmıyor. Tabiat ta bâzan böyle kuvvetli önseziler o-lur. Meselâ, bütün denizcilerin anlattıklarına göre bir gemi batmadan az önce, bâzan batacağını gösteren hiç bir işaret yokken bile, gemideki bütün fareler gemiyi terkederlermiş. (Tabiî bunu bir benzetme maksadıyla değil, tabiatın verdiği sezgi hassasına bir örnek olarak yazıyoruz.)

    Şimdi bakın Bediî Faik ismet inönü hakkında bir fıkrasını nasıl bitiriyor, ( inönü'nün «çekildim», «tara çekildim» demesine rağmen yine Başbakanlıktan vazgeçmediğini anlattıktan sonra): «Hasılı, insan işte böylece... nihayet çekilmez oluyor»

    • A N A Y A S A MAHKEMESİ

    Anayasa Mahkemesi hâkimleri

    nin reyi ile başkanlığa Sünuhî Arsan Veçildi. Salim Başol bir tek rey aldı. O reyi de kendisinin verdiği sanılıyor.

    • DÜNYA GAZETESİNİN

    YAKILIŞI ANKARA — Ferit Törümküney

    Köy Enstitülerinden arta kalan malûm fikirlerin lideri Hakkı Tonguç'un ikinci ölüm yıldönümü münasebetiyle Behzat Ay tarafından kaleme alınmış olan methiyeye ve enstitülerin ye niden açılmalan teklifine yer vermesi sebebiyle DÜNYA gazetesi tenkit ve tel'in edilmiştir. Bu arada Behzat Ay'ın yazısından bir parça, «O'nun ö-iüm yıldönümlerinde kendinden çok, o günlerdeki Eğitim görüşümüzün birer bölümünden söz açmak gerekiyor du. O'nu saygı ile anmak böyle olur. Çünkü o, halkın mutluluğunu sağlama yoluna kendini vermiş bir halk dostuydu..

    Yolunda Yürüyenler Çok Olsun.» Yüksek sesle okunmuş sonraları se

    mayı hep bir ağızdan haykırılan bir sruo kaplamıştır: Acaba?..

    Daha sonralan bir alev yükselmiş ve bir çok gazete okunamadan kül olu vermiştir.

    * PEYAMI SAFA'NIN KABRİ İÇİN KAMPANYA Merhum Peyami Safa'mn kabrinin

    yapılması için bir kampanya açılmıştır. Bu hayırlı işe katılmak istiyenle-rin, az da olsa, verebilecekleri miktarı şu banka hesaplarına yatırmaları gerekmektedir:

    BİLİYOr MÜSÜNÜZ? Yalman ailesinin. Demokrat Par

    ti devrinde 27 Ağustos 1954 ile 27 Ocak 1960 tarihleri arasında, yurt dışı gezilerde kullanılmak ü-zere 59390 TL. lık döviz alarak kırılması güç bir rekor tesis ettik lerini, bu miktarın 29990 lirasının Ahmet Emin Yalman'a, 25300 lirasının oğlu Ali Rıza Tunç Yalman'a, 4100 lirasının ise karısı Ay şe Rezzan Yalman'a ait olduğunu.

    • Demokrat Par t i iktidara geçtiği

    zaman Devlete ait fabrikaları, An met Emin Yalman'm çoğu Selanik dönmesi olan iş adamlarından müteşekkil bir ş irkete, 50.000.000 lira karşılığında ve 50 yıl vade ile devretmesi hususunda, Menderes nezdinde teşebbüslerde bulunduğunu,

    Bu teklifi yaptığı sıralarda Yalm a n ' m Menderes'i alabildiğine öv düğünü, bu teklif reddedildikten sonra Menderes'i sık sık yeren ya zıları çıkmaya başladığını,

    BİLİYOH MUSUNUZ?

  • Milliyete

    Büyük buhranlara duçar olmuş, sıkıntılara düşmüş ve çıkmazlara saplanmış bulunan mil letleri kurtaranlar daima milletine, hiçbir karşılık beklemeden bağlan mış, milletini hertürlü tehlikeye ka/şı korumak için cansiperane çar pışmayı şiar edinmiş, milletir içinden nadir yetişen Milliyetçilerdir.. Bunlar o kadar kıymetlidir ki, parayla satın alınmaz, kuvvetle ezilmez, manilerle yollarından döndürülmez..

    Milliyetçi, milletinden başka hiç y..r kimseye kıymet vermiyen, hiçbir kuvvet önünde eğilmiyen, milletine zulmedenlerin amansız, düşmanı, haklı olanların koruyucusu-dur.

    Milliyetçi, kalbi millet için çarpan, milletinin derdiyle derdli, ta-sasıyla tasalı, yarasıyln yaralı o-la.ı adamdır. Eğer millet ınuzda-ripse, bütün bu ıztırabı kalbinde du yan, çare bulmak için çırpınan, kal bi kan ağlıyan kimsedir.

    Milliyetçi, milletinden alacağı kuvvetle, yanlız kendi inanç ve kanaatlerinin icabettirdiklerini yapan kimsedir.

    ılığımız Muhittin KORAN

    Milliyetçi, modern ilimlerle beraber, kendi yaratıcı zekâsı, milli kültürü ve bizzat millet kaynağın dan gelen kuvvetle teçhiz edilmiş kimsedir.

    Milliyetçiler, ızdırapla, endişeyle daha çok kuvvetlenen, yükselen kimselerdir. Çektiklerini başkalarına çektirmemek için, milletini giz li tehlikelerden korumak üzere, dö vüldükçe çelikleşen cevherdir..

    Milliyetçi, cehennem olsa gelen bağrında söndüren, millette ümit ettiği feyzi görmezse, mezar taşına «vatan mahzun, ben mahzun» yazdıran kimsedir. Küre'i a ra patlatıp çıkanlardır. Hayatının en gü zel günlerini milletine vakfedenler dir.

    Milliyetçi millî sınırlar içinde her vatandaşı ayni sevgiyle koruya bilen, kudretsizlere, düşmüşlere vurmadan onları kollayandır. Bu, milliyetçiliğimizde açılan yepyeni ufuklardır. Bugünkü buhranlarımı zı atlatabilmenın başka türlü çaresi yoktur.. Milliyetçi, batının değil, milletinin âşıkıdır..

    Milliyetçi olabilmek en büyük mutluluktur..

    Hesap Nu: 12576 İSTANBUL

    •k Ziraat Bankası Çankaya Bürosu Hesap Nu. 4206

    IZMIR •

    İZMİRDE PEYAMİ SAFA GÜNÜ izmir Türkoeağmda Peyami Safa

    yi anma toplantısı yapıldı. Program şöyleydi.

    1 — ihtiram duruşu. 2 — Giriş konuşması (Mabutlarla

    mücadele) Başkan Kemal Fedaî Coş-kuner.

    3 — Hayatı = Tevfik özkaya — ( t mam — Hatip Okulu)

    4 — Şiir • Güngör Uysal — (Ticarî ilimler Akademisi).

    5 — Edebî cephesi == Hüseyin Ti-reli — (Gazeteci).

    6 — Fikri Cephesi • G. Sümer — (Mata Teknik Okulu).

    7 — Şiir = Mustafa Güney — (Ticari İlimler Akademisi)

    8 — Vecizeler, fıkralar = ihsan Erzurumlu — (Motor Tekniker Okulu)

    9 — Milliyetçi Peyami Safa = Ruhî Cebeci (Gazeteci).

    Gece çok muhteşem olmuştur.

    ACAYİP BİR HADİSE istanbul'a gelen Vasil Kolarov adlı

    Bulgar gemisinden iç yolcu şehre çı kıp gemiye dönmek istememişlerdir Geminin hareket saati gelince üç yol uunun eksik olduğunu gören kaptan, Bulgar Konsolosuna haber vermiş ve o da gemiye beklemesini bildirerek a-damlarını gönderip üç kaçak yolcuyu aratmaya başlamış. Yolculardan ikisi Konsolosun adamları tarafından bu lunmuş ve zorla ite kaka gemiye bin dirilnr.şlerdir. Üçüncü yolcu bir Bulgar Mühendisiydi. Bulgar Konsolosluğu tarafından yakalanamamış, ve Em niyet Müdürlüğüne sığınarak siyasi mülteci olmak istediğini söylemiştir. Emniyet Müdürlüğü bu sığınmanın sa mimî olup olmadığı yönünden de tah kil. ti derinleştirmektedir. Gemi zor la bindirilen iki yolcuyu alarak hareket etmiştir.

    Haber bu kadar. Mânâsı alabildiği ne garip. Ne hakla ve nasıl olup ta Bul gar Konsolosluğu kendi adamlarına şehirde zorla bir kimseleri yakalata biliyor ve onları zorla gemiye bindirc biliyor. Bizim resmi makamlar buna nasıl gö? vumabiliyorlar. Gemiye bı nilmek için Yolcu Salonundan geçi) ıek kap eder Orada poiisleı ve güm

    rük memurları vardır Niçin müdaha le etmiyorlar. Nasıl manı olmuyorlar? Haydi diyelim ki. şaşkınlıklarına gel di, onlar davranmaya kadar adamları vnkapaça gemiye atıverdiler. Peki. bu gemi açıkdenizde olmadığına göre, limanda olduğuna göre, niçin polisler gemiye girip tutuklan kurtarmadılar ve zorla adam kaçırmaya kalkışan kap

    tanı tevkif etmeüiler? Hiçbir yerden eevabım alamadığı

    mız sualler.

    t.S. ÇAĞLAYANGİL Taun'nın hışmına uğradı.

    İLAH' ADALE! 8 Haziran 1962: A P «ılımlıları», par

    ti lideri Gümüşpala'ya vermek üzere bir muhtıra hazırladılar. Muhtıra ihsan Sabri Çağlayangil tarafından kaleme alınmış olup, «emirlerini dışardan alan sağcıların memleketi uçuru

    ma sürükledikleri, hükümetin teşkilini istemiyerek kapalı rejimi arzuladıkları» belirtilmektedir (Milliyet gazetesi).

    24 Haziran 1962: Bursa senatörü ihsan Sabri Çağlayangil, iki arkadaşı ile beraber, kendi kullandığı otomobiliyle, Ankaradan Istanbula giderken Düzce civarında kaza geçirmiştir. Oto mobil takla atarak yol kenarındaki hendeğe yuvarlanmış ve I. S. Çağlayangil ağır yaralanmıştır.

    BİR BAŞÖĞRETMENİN i YAPTIĞI

    BALIKESİR — Zeki EVNER, Susurluk ilçesinin «SOBE» köyü

    başöğretmeninin 12—16 yaşlarındaki üç kız talebesine «TASALLUT» ta bulunduğu AK. adındaki bir kız öğrencinin Jandarma Kumandanlığına müracaat etmesi üzerine anlaşılmıştır.

    3aşöğretmenin t;eçen sene de talebeleri olan kızlara aynı harekette bu lunduğu öğrencinin ifadesinden anlaşılmıştır başöğretmen halen 28 yaşın da, evli, iki çocuk babasıdır. Adlî takibat devam etmektedir. RİZEDEKİ POLİSLER MESELESİ

    18 inci sayımızda «Rize Emniyet Müdürlüğünün Dikkatine» başlıklı bi*

    MİLLİ YOL fğ

  • L'" •

    Birleşik Amerika'da _»

    Sağcılık Hareketleri

    Hızla büyüyen muazzam bir hareket - «Eski siyaset adamlarının hepsini reddediyoruz» - «Kızıllara göz yumanlara göz yummayacağız» !Mixon9a karsı sağcı aday Shell oyların 1-3 ünü aldı

    Son yılların en dikkate değer hâdisesi belki budur: Birleşik Amerikada gittikçe kabaran ve şahlanan bir sağ cılık hareketi var. Bu hareket hem s * vıca kuvvetli, hem taraftarlarının duy gulan bakımından.

    Dünya için önemi Birleşik Amerika'nın hür dünyadaki en büyük maddî kuvveti temsil etmesinden ve hür dünyanın siyasetini tayin edecek durumda olmasından doğuyor.

    Amerikadan bu kadar kuvvetli bir sağcılık hareketi çıkabilmesi Amerika yi ancak uzaktan tanıyan pek çok kimsenin hayretine sebep oluyor. Çün kü Amerika denince Yahudi taraftarlığının, beynelmilelciliğin ve insani-yetçiüğin hâkim olduğu bir yer akla geliyor. Ama bu hiçbir zaman Amerikanın bütününü temsil etmiyordu. Amerikada daima koyu milliyetçi, Ya hudi ve komünist aleyhtarı kimseler de vardı. Bunların bâzıları çok şiddetli mücadeleler de yapmışlardı. Me selâ, Makkarti (MacCarthy) bunlardan biridir, ve adı şiddetli komünist düşmanlığı ifade etmek için her yerde kullanılır hâle gelmiştir.

    Son sağcılık hareketi eski hareketlerden iki bakımdan farklıdır. Bir: Fikir bakımından hepsinden daha ile ri gitmektedir. Yâni düşmanlarının ta biri ile daha «aşırı» dır. ik i : Eski ha reketleri ortaya çıkan bir tek veya birkaç kuvvetli şahsiyet sürüklüyor-du, yeni hareket halkın içinden her yerden birden fışkırmaktadır.

    Los Angeles'te komünist devletlere yardım yapılmasını protesto eden milliyetçilerin bir nümayişi

    Robert Welch: John Birch Derneğinin başkanı

    Sağcılık cereyanı birçok dernekler yoluyla ilerlemekte ve yayılmaktadır Bunlar bâzan biribirine rakip, ama daha ziyade biribirini destekler şekilde çalışmaktadırlar.

    Bu cemiyetlerin en önemlisi John Birch derneğidir. Derneğin adı John Birch adında genç bir Amerikalı subaydan geliyor. Bu subay komünist Çinliler tarafından öldürülmüştür. Dernek onu, başlamasını mukadder saydığı, ve bir bakıma şimdiden başlamış telâkki ettiği, Amerika ile komünist devletler arasındaki savaşta hayatını feda eden ilk Amerikalı olması sebebiyle benimsemektedir. Derneğe onun adının verilmesi de bu sem bolik mânayı taşıyor. Derneğin savun duğu esaslar: Müsamahasız komünist düşmanlığı, Birleşmiş Milletlerden çe kilmek, gelir vergisini kaldırmak, Rusyaya karşı sert dış siyaset, yüksek mevkilerdeki komünistliğe müsamaha gösteren memurlar ı işlerinden çıkarmak.

    Diğer bir mühim Dernek de National Indignation Convention'dur. Dalıa ziyade baş harfleriyle NIC diye zikredilen bu derneğin adı Millî Hiddet Topluluğu mânasına geliyor. Solculuğa karşı gevşeklik ve millî konularda ihmal gösterenlere şiddetli bir protesto tepkisini teşkil ediyor. Müca delecidir, sür 'at le yayılan teşkilâtı vardır.

    Sağcı dînî dernekler de önemlidir.

    Bunlar komünistlerin bilhassa Allahsızlık tarafına hücum ederler ve ko-

    tişen 5'eni nesiller iş başına gelince Amerikanın siyasî ve içtimai çehresi önemli ölçüde değişecektir.

    Amerikan ordusundaki yüksek rütbeli subaylar arasındaki koyu sağa

    nların sayısı da dikkati çekicidir. Bunların arasında en şöhretlisi General Walker'dir. Savaşta parlak başarılar kazanmıştır. Son görevi Almanyada bir tümen komutanlığı idi. inancına göre komünistliğe karşı yalnız silahla ve körü körüne askeri savunma gu revlerini yapmakla zafer kazanmaya imkân yoktur. Bir kumandanın vazifesi ordusunu manevi bakımdan da tam yetiştirmek, bilhassa düşmanın kim ve ne olduğunu öğretmektir. Bu sebeple emrindeki kuvvetlere komünist düşmanlığı telkin etmeğe girişti ve buna büyük bir azim ve enerji ile devam etti. Bu arada Amerikada-ki komünistlerin nasıl çalıştığı ve bej lıbaşlı komünist eğilimli siyaset adam lannın neler yaptıklarını da anlattı. Bu hareketi, «orduyu siyasete karıştırmak» sayılarak şiddetli tepkiler ya rattı, ve en sonunda hükümet Wal-ker'i azletti. Şimdi Walker askerlik-

    münistlere karşı mücadele etmenin di ten ayrılmıştır. Amerikanın en sevini bir vazife ve Allahın emri olduğunun üzerinde dururlar.

    Minutemen derneği de dikkati çekicidir. Bu ad da «dakikada hazır olacak kimseler» mânasına gelir. Komünistlerle gerektiğinde şehirlerde, köylerde, dağlarda silâhla da çarpışmaya hazırdırlar. Üyeleri, Amerika Anayasasına dayanarak, tüfek, makineli tüfek ve sair silâhlar taşırlar ve mun tazam talimler yaparlar.

    Derneklerin yanısıra kuvvetli bir

    len ve ilgi uyandıran şahsiyetlerinden biri olarak konuşmakta, yazılar yazmaktadır. Aşağı yukarı bütün sağcılar onu tutarlar. Büyük bir tartışmanın merkezi hâline gelmiştir. Ordunun siyasetle ilgisi ne olacak konusunda iki görüş vardır,. Birisi eski görüş: Ordu hiçbir siyasî düşünce taşımaz. Hükümet nereye gitmesini emrederse oraya gider ve ne gibi bir askerî vazife verilirse onu yapsr. Teknik bilgi sahibi olması kâfidir, ldeo-

    ı loji sahibi olmasına lüzum yoktur. sağcı basın da yükselmiştir. / B i r d e vValker'in savunduğu yeni gö-

    Sağcılarm ilmî yayınlarının önemli? ^ş: Ordular yalnız silâhlarıyla de-bir merkezi Harding Koleji'dir. Bura nın müdürü Benson kuvvetli bir sağcıdır, ve Millî Uyarma Programı adı altında sağcı kitap ve broşür yayan bir teşkilâtı da idare eder. Bu teşkilât bilhassa sağcılara yarıyacak ilmi eserleri ve kaynak bilgileri yayınlar ve satar. Yıllık harcadığı para bizim paramızla 2 milyon lirayı geçer. Bu paranın tamamı bağış olarak Amerikanın her tarafındaki sağcılardan gelir. Film ve resim yayınları da yapılır.

    Roosevelt devrinde ve ondan sonra ki yıllarda okullarda hafif, hattâ aşırı, solculuk bir nevi moda hâlini almıştı. Şimdiki durumun en dikkate değer tarafı ise gençliğin geniş ölçüde şiddetli sağcılık tarafına gitmesidir. Bu akım böyle devam ederse, ye-

    ğil, iradeleriyle, inançlarıyla, ve bütün manevi varlıklarıyla dövüşürler. Düşmanın inancını bilmek, o inancın sakatlığını ve kötülüğünü anlamak ve kendisinin ne gibi manevî kıymetler ığruna dövüştüğünü anlamak, her su Dayın ve erin vazifesidir. Manevi bir *ayesi olmayan bir ordu eksik ve za-jiıf bir savaş vasıtasıdır ve böyle bir ırdunun zaferi sağlaması güçtür Bu görüşe Amerikan ordusunun kuman-İanlarınm büyük bir kısmı gittikçe iaha yaklaşmaktadır. Kennedy idare >i bu görüşe muhaliftir. VValker'in nancma göre her kumandan emrin-ieki subay ve eriere kuvvetli bir ko-ııünist düşmanlığı aşılamalıdır> ve ıunu yapmayanlar yurtlarına karşı

    vazifelerini tam olarak yapmamış sayılırlar.

    Amerikan sağcıları geçmiş Cumhur başkanlarını ve şimdiki Kennedy'yi beğenmemekte ve tutmamaktadırlar . 1964 Cumhurbaşkanı adayı olarak muhtemelen Senatör Barry Goldvva-ter'i göstereceklerdir. Goldwater'in se çim şansı kuvvetlidir. O olmadığı tak dirde VValker'in aday olması mümkündür, ama seçim şansı zayıftır.

    Goldwater'in dış siyaset görüşü şudur: Rusya ile hür dünyanın yeryüzünde beraber yaşamaları bir hayaldir. Hem de tehlikeli bir hayal. Düşmanımız Rusya değil, dünya komünizmidir. Önümüzde yalnız iki ihtimal vardır. Ya tam zafer (yâni Rus-yanın ve komünistliğin yeryüzünden silinmesi), yahut da ölüm. Millet bütün maddî ve manevî kuvvetlerini bu mücadeleye çevirmelidir. Dünya u m u mî efkârına hoş görünmek gayretlerine son vermeli ve daha ziyade kendi kuvvetimize dayanmalıyız.

    Amerikan sağcılarının İsrarla üzerinde durdukları bir nokta da Birleş miş Milletler teşkilâtını dağıtmak, ya hut bu teşkilâttan Amerikanın çekilmesini sağlamaktır. Sebebi bu teşkilâtta komünist devletlerin de üye olmaları, ve bu teşkilât yoluyla hür dünyanın işlerine karışabilmeleridir. Bunun yerine komünist devletleri almayan yeni bir hür milletler teşkilâtı kurulması isteniyor.

    Sağcılar gelir vergisinin kaldırılmasını istiyorlar. Sosyalizmin ve onun

    I'

    Harding Kolejinin müdürü Bensou

    Amerikan milliyetçilerinin gözbebeği: General Walker

    getirdiği ahlâk bozukluğunun bu suretle kökünden önlenmesi mümkün olur inancındadırlar.

    Radyoda, filmlerde, basında ve bilhassa eğitim müesseselerinde yerleşmiş bulunan kızılların ve kızıllara yakınlık gösteren kimselerin titizlikle temizlenmesini istiyorlar.

    Sağcıların bir kısmı bütün yabancı diyarlara yapılan Amerikan yardımlarının durdurulmasını ve bu paranın bizzat Amerikanın silâhlanmasına sarfedilmesini istiyorlar. Diğer sağcılar Amerikanın müttefiklerine yalnız askerî yardım yapmasını istiyorlar. Askerî yardımın dışında yardımlara ve tarafsız ve solcu devletlere her tür lü yardıma umumiyetle bütün sağcılar muhaliftir.

    Sağcılar sosyalistliğe kaçan her tür lü devlet faaliyetinin kesin olarak karşısındadırlar Bilhassa sosyal yardım ve sosyal emniyet gâyeleriyle hü kûmetin vatandaşlara yardımlarda bu lunmasma ve bunun için büyük vergiler toplamasına karşıdırlar. Sebebi bu yardımların ahlâk bozucu neticeler doğurması ve insanların kendi kendine dayanma ve güvenme hassalarını körletmesidir.

    Sağcılar bütün bu konulan inceden inceye ilmî tetkiklere tâbi tutuyorlar ve etraflı programlar hazırlı-

    (Devanu 10. Sayfada)

    [ipiHIIHl"

    Gelecek Sayımızda:

    TÜRKIYEYI KİM KURTARABİLİR?

    ALPARSLAN TİJStKEŞ M İ ?

    •llllllljliilllllllilltllltllllllllllll

  • komünistlerle mücadele konusunda, ve dış siyaset konusunda çok etraflı çalışmaları vardır.

    Dikkate değer bir nokta, Amerika-da yapılan ve orada büyük ilgi uyandıran bu çalışmalar hakkında Türki-yeye hemen hiçbir haber gelmemesi-dir. Türkiye yalnız Amerikadakj değil, dünyanın başka yerlerindeki komünist aleyhtarı çalışmalardan da ta mamen tecrid edilmiş durumdadır. Türk umumî efkârının bunlardan hemen hiç haberi olmamaktadır.

    Yabancı dillerden Türkçeye çevrilen romanlar vesair eserler hemen ta mamen solcu yazarların eserleridir. Tanınmış milliyetçi yazarların eserleri Türkçeye çevrilmiyor, ve Türkler onları tanıyamıyorlar. Getirilen filmler de siyasî rengi olmayan şehvet ve eğlence filmleridir, yahut da rengi varsa mutlaka sol renklidir.

    Amerikan sağcılarının üzerinde dur dııkJarı bir konu komünistleri eleme teşkilâtının daha sert ve ciddî hale getirilmesidir. Amerikada devlet hizmetine alınacak herkes bir takım komisyonlar tarafından komünist eğilimli olmaması bakımından inceleme ye tâbi tutulur. Komünistlerle düşüp kalktığı veya solculuğa yatkın duygu ve düşünce taşıdığı meydana çıkarılır veya bu konularda tereddüt hâsıl o-lursa o kimse devlet hizmetine alınmaz. Sağcılar şimdiki tatbikatı yeter derecede sıkı bulmamakta, daha sıkılaştırılmasım istemektedirler. Bil hassa hafif sol eğilim gösterenleri de elemek yoluna gidilmesini istemekte

    yazı yazmıştık ve bunda Yılanların Ö-cü filmi oynanırken aleyhte nümayiş yapan gençliğe karşı küfreden ban polisler hakkında Emniyet Müdürlüğünün takibat yapmasını istemiştik. Rize Emniyet Müdürlüğünden aldığımız bir cevapta bu konu ile ilgilenil-diği bildirilmekte ve bizden isim isten mektedir.

    Emniyet Müdürlüğünün bu ilgisine teşekkür ederiz, iyi niyete tam bir iyi niyetle mukabele etmek doğru olur. O gün tesadüfen sinemada bulunup da polislerin gençliğe veya ortaya küfret tiklerini, kötü sözler söylediklerini du yan okuyucularımızın hemen doğrudan doğruya Rize Emniyet Müdürlüğü ne başvurarak şahadette bulunmalarını rica ederiz.

    Bilgi sahibi olan okurlarımız lütfen aynı zamanda bize de mektupla bil dirsinler..

    ERZURUMDA YILANLARA KARŞI TEPKİ

    Yılanların Ocü filmi, sürtüne sür-tüne. Dadaşlar diyarı Erzurum'a da sokulabildi. Oranın kahraman halkın dan ve gençliğinden lâyık olduğu tepkiyi de gördü. Bilhassa Türk milletini pis ve cahil diye ilân eden ve milli duygulan inciten kısımları halkın ve gençliğin yuhalaması ile karşılandı. Filmdeki bir şahıs Türk milleti

    MİLLÎ Y0L [03

    lerin taranması ve çıkarılması şimdi de yapılıyor, ama sağcılar bunu da yeter bulmamakta, daha müsamaha-sız davranılmasını istemektedirler. O kul kitaplarının taranmasını ve daha milliyetçi bir çehre verilmesini de istiyorlar.

    Orduda sağcılar generallere ve subaylara siyasî konularda daha hür ko nuşma imkânları sağlamak, ve daha mücadeleci ve teşebbüsü düşmana bırakmayan bir silâh, taktik ve talim siyaseti gütmek taraftandırlar. Şimdi ye kadarki siyaseti sırf savunmaya da yanan ve zafer kazanma gayesinden vazgeçmiş bir siyaset olarak kötülemektedirler. Rusların ve Çinlilerin meselâ Güney - Doğu Asyada yaptıkları sızma savaşlarını sağcı subaylar daha önceden tahmin etmişlerdi ve bunlan önlemek için manevî sahaya da taşan daha taarruzî ve cesur bir tutum tavsiye edegelmişlerdir. Atom silâhlarının yanıbaşında atom - dışı silâhlara da kıymet verilmesi sağcılarının ötedenberi istedikleri bir şeydi.

    Amerikadaki sağcılann görüşleri on ların soylarının, kültürlerinin ve dinlerinin bir neticesidir. Ve tabiî onlara mahsus meselelerin üzerinde toplanmıştır. Bizim için onları aynen almak bahis konusu değildir. Ama onların solcularla yaptıklan mücadelelerde kullandıklan usulleri ve zaferlerini ve yenilgilerini öğrenmek bizim için istifadeli olabilir. MİLLÎ YOL A-merikadaki ve diğer yabancı memleketlerdeki sağcılarla solculann mücadelelerine dair haberler verecektir.

    için «Kirli millet, pis millet, asırlardır yüzü su görmeyen nıiJlet» demeye başlayınca milliyetçi gençlik «Kah rolsün komünistler! Kahrolsun kızıl yılanlar! Komünistlere ölüm!» diye bağırmaya başladılar.

    Sinema dağıldıktan sonra, Milli Yol'un Erzurum muhabiri Kemal Ak-üzüm ile sinema sahibi arasında bir tartışma oldu. Sinema sahibinin tah rikleri ve hakaretleri karşısında, buna mukabele teşkil eden bir hareket olarak Kemal Aküzüm afişlerden biri ni yırttı. Aküzüm Numune karakoluna götürüldü. Orada sinema sahibini tutar tavırlar takınan, ve duygularını bu suretle açığa vuran, bir sivil memurun Aküzüm'e tecavüzkâr hitabı kötü tesir yapmış ve ayıplanmıştur. Sonra hâdise Gürcükapı karakoluna intikal etti. Sinema sahibi ve onun yo lunda olanlar bir hâdise çıkarmak ve işi büyültmek istemişlerse de, bu tahrikleri basan kazanamamıştır.

    Suçüstü mahkemesine gidilmiş, ora da Kemal Aküzüm müdafaasında, bu filmin müseccel solcu zihniyetli bir kimsenin eseri olduğunu, Türk köylüsüne karşı kullandığı tâbirler ve köylüyü kötü göstermesi ve einst sapıklığı telkin etmesi bakımından zararlı olduğunu belirtmiştir.

    Sinema sahibi Erzurumda çıkan Hürsöz gazetesinin tahriklerinden bahsetmiş, mugalatalara sapmak istemiş tir.

    Duruşma karar verilmek isin başka bir güne bırakılmıştır.

    TAHSIS ETTI SİVAS - Avn! Demir

    Şehrimizde ilk defa inşa edilen ve 962 — 963 den itibaren öğretime açılacak olan İmam Hatib Okulu binasının, Bakanlıktan gelen bir emir ile Ticaret Lisesine tahsis ed-fmesı istenmektedir.

    Uç yıl önce imam - Hatib Okulu Yaptırma Cemiyeti tarafından, halkın yardımlan ile inşa edilen binanın ficaret Lisesine tahsisi şehnmiz sakinleri arasında üzüntü ile karşılanmıştır.

    Bunun üzerine toplanan İmam Hatib Okulu Yaptırma Cemiyeti üyeleri bir rapor hazırlayarak Bakanlığa gön dermişlerdir. Bakanlığın cevabı merakla beklenmektedir.

    * SOLCU ÖĞRETMEN OF ORTAOKULUNDA

    OF — Ömer Aydın Millî Yol'un 19. sayısının ikinci say

    fasında «Solcu bir öğretmen garip du ruma düştü» ve 20 sayısının aynı say fasında «Solcu öğretmen hakkında takibat açıldı» başlıkları altında son tutumu hakkında malûma! verilen Mustafa Şanlı adındaki şahıs Of Ortaokulu Türkçe öğretmenliğine tayin edildi. Bu yeni tayin haberini duyan veliler, derin teessür duyduklarını belirterek:

    «Zaten bu okulda öğretmen yok (sadece bir müdür var). Çocuklarımız bir şey öğrenmiyor ama muzır te!kin lerden de uzaktılar. Böyle bir adamın çocuklarımıza vereceği bilgi de lâzım değil» demektedirler

    Bu üzücü haber halk arasında süratle yayılmakta her duvanda derin teessür yaratmaktadır.

    İMAM — HAJiP OKULLARINA DÜŞMANLIK

    «Biz din'in kendisine düşman değiliz, cehalete ve hurafelere düşmanız, yobazlığa düşmanız» diyenler eğer sa mimi iseler. İmam—Hatip Okullarına dört elle sarılmaları icap eder

    Din'i yok etmeden cehaleti yok etmek için çare elbette ki aydın din a-damıdır. Dini sömüren cahiller varsa onlara karşı en iyi çare yine elbette ki aydın din adamıdır.

    İmam — Hatip Okulları işte «aydın din adamı» yetiştirmek için kurulmuş müesseselerdir. Oralardaki öğrenciler modern ilmin ve fennin bütün derslerini lise ve ortaokullardaki kar deşleri kadar okurlar. Din derslerini bunlara ilâveten okurlar.

    «Cehalet» ten, «Yobaz» lıktan şikâ yet edenlerin tam istediği şey değil mi?

    Üstelik, bu okullardan yetişenlerin kuvvetli millî duygular ve sağlam ab lâk taşıdığını da görmekteyiz.

    Ama bir de ne görüyoruz? ilerici geçinen, «Devrimci geçinen yazarlardan bir kısmı, en fazla memnun olmaları gereken bu okulların öğrencilerine en büyük düşmanlığı gösteriyorlar. Bir yerde komünistlik tel'in

  • kötülemek isteyenler, hemen damgayı basarlar: «Toplananları narasında îmam—Hatip Okulları öğrencileri var di.» Peki vardıysa, ne olur? Daha i-yi ya!

    Bu okullara düşmanlık, aslında gü zel bir mehenk taşıdır. Yobazlığın ve cehaletin hakikaten yok olmasını iste meyen, milletin bir kısmına sövmek ve milletin bir kısmını öbür kısmına karşı kışkırtmak için, yahut milletin insan haklarından mahrum tutul masını savunabilmek için yobazlığın vt: cehaletin daima bir bahane olarak ellerinin altında bulunmasını isteyen ler, îmam—Hatip Okullarına düşmanlık ederler. Hakikî ilerilik tarafta rı ile ilericiliği bir şahsî çıkar veya bir kundakçılık vasıtası olarak sömür mek isteyenleri ayırt etmek için dik kat edin: Bu ikinciler zehir gibi îmam —Hatip Okulu düşmanıdırlar. Sorun onlara: Siz dinin her şekline düş man mısınız9 Dinin kökünün kazmrtı ğı bir topluluk mu istiyorsunuz? Hayır, diyeceklerdir. Halkın din duygularının ne idiğü belirsiz muskacılar, üfürükçüler, cahil ve sahtekâr şeyhler elinde sömürme konusu olmasını mı istiyorsunuz? Asla. diye sahlana-caklardır. Sorun: O hatde İmam—Hatip Okullarını niçin istemiyorsunuz9 İnandırıcı hiç bir cevap veremiyecek îerdir.

    Dikkat edin: Sicilli, sabıkalı, komünistlerin hepsi îmam—Hatip O-kullarına ve oradan yetişenlere düşmandırlar! Niçin?

    Moskova'nın îmam — Hatip Okulla rina düşman oluşu oradan yetişen gençlere en büyük şereftir. Onların Türk milletine faydalı olduklarının en büyük delilidir.

    Şimdi, îmam—Hatip okullarına kar şı uzun müddetten beri yürütülen, ve usul usul pişirilip kotarılan bir tasfi ye plânının ilk adımı ortaya atıldı. 1-mam—Hatip okullarının orta kısmını kaldırmak, şimdilik yalnız Lise ki sımlarını bırakmak teklifi ortaya atılıyor.

    Buna karşı milliyetçi mebusların ve senatörlerin kuvvetle ve azimle karşı durmaları gerekir.

    îmam—Hatip Okullarını kırpmak değil, baltalamak değil, daha kuvvetlendirmek ve geliştirmek şarttır.

    Bu milletin dertlerini anlıyan lar ve bu milleti seven lef gafillerden ve fesatçılardan çok daha çok çalış m ':, daha fazla medeni rpsgret sahi bi olmak, bilhassa çok, cok uyanık o! mak zorundadırlar. Çürkü onlar teker teker ayrı şahıslar halindedir, ar kalannda milletin hayır dualarındar baaka onları destekleyen bir kuvvet yoktur. Karşı tarafta ise Moskovanın disiplinli bir örgü halindeki ajanis-rı ve Moskova'nın yıkıcılıktaki ya rım asra yaklaşan tecrübesi, ve en

    Tahta - Perde Gerisi Fıkraları *

    Necdet KÛRŞAP

    «Sovyet ekonomisi GELİŞME KRİZÎ içindedir. Yakın bir gelecekte daha ağır olabilecek fiat artışlarım önlemek için başta et ve tereyağı olmak üzere bütün gıda maddelerine % 20—30 nispetinde zam yapılmıştır.»

    Sovyet Rusya resmî tebliği — Bizimkiler bu kadar açık seçik bir itirafta bulunma

    ğa neden lüzum hissettiler, acaba, Yoldaş?!.. — Yakında Amerikalılardan gıda yardımı isteyecek

    lerdir de ondan..

    • •*• •

    — Son zamlara ne dersin, Yoldaş?!

    — Sabret, hakiki refaha kavuşacağız! — Anlayamadım?.. — Anlayamayacak birşey yok, yoldaş. Yakındc çoğu

    muz, açlıktan, kızıl cennetten yeşilcennete göçeceğiz.

    • * •

    «Sibiryada ve işlenmemiş topraklarda hayat şartları kötü olduğu için us- | manlar ve öğretmenler bu bölgelere gitmeyi reddetmişlerdir.»

    «Pravda» gazetesi — Vay canına! Bu ne biçim komünist disiplini, yoldaş?.. Korkarım, g

    «temizlerler» hepsini.. — iyi ya işte! Orada yavaş yavaş ölmektense bir çırpıda kurtuluve-

    recekler.. • • •

    «Amerikan yıldızı Shirley Mc Laine'i Leningrad'da soydular.» GAZETELERDEN

    — Bizimkiler bir yıldızı soymuşlar, Yoldaş! — Hangisini? Merih'i mi? Batı Almanya'ya kaçmak isteyen 12 yaşında bir çocu

    ğu, Doğu Almanya hudut muhafızları vurup öldürdüler.» GAZETELERDEN

    (-*•) Demir—perde, Sovyetlerin 45 yıl sonra, son günlerde yaptıkları lü' raf ve açıklamalardan sonra elbette «Tahta—perde» olmuştur, artık. Hem de budak deliği çok olan bir tahta—perde. Ama celin de bizim ashâb-ı kehfimize anlatın!

    * * * — ivanoviç, o küçük çocuğa nasıl kıydın?!.. Neden yap |

    tın bu işi? — Kıskandım Pavloviç, kıskandım!. O bacak kadar co- |

    cıık buradan kaçmayı benden önce akıl etti de... • • •

    «Keza denemelerinde 5 Rus feza adamı, fezada kayboldu.» İSVİÇRE BASINI

    — Beş Rus feza adamı fezada kaybolmuş diyorlar. Yol daş?!. Ne dersin, doğru mu?

    — inanma! Onlar, muhakkak siyasî mülteci olarak A-merikaya sığınmışlardır.

    • * • «İki Ermeni genci Rusyadan tayyare ile kaçarlarken yakalandılar.»

    GAZETELERDEN — Nasıl oldu da kaçamadınız?!. — Pusla bize ihanet etti! Hep yönü kuzeyi gösteriyordu.

    JâszBaaaaBMBBaaBMBaBB^^

  • OKURLARIMIZA

    MİLLİ YOL'a yazı gönderecek olan ların hepsinden ricamız: Kısa olsun, kısa olsun. Derginin yeri son derece dardır . Yazılarınızı MİLLÎ YOL'a göndermeden önce he r kelimesini öl çen ve t a r t an bir dikkatle ve gayretle kısaltın.

    Haber lere gelince: Sade ve açık bir dil ile yazılsın. Süslü üs lup kullanmayın. Bol tafsilât ver in . Haber ine ve yerine göre bu tafsilâttan bir kısmı yazı işleri müdürü tarafından çıkarı larak haber kısaltılabilir .

    .MİLLÎ YOL'a yardım mı yapmak istiyorsunuz? Şu şekilde yapın: Tanı Hıklarınızdan bir kişiye veya birkaç kişiye MİLLİ YOL abonesi hediye e-diniz. Hem onlara güzel bir hedive vermiş, hem de MİLLÎ YOL'a yardım Etmiş olursunuz.

    Bunun için o tanıdığınıza mektup vazmaya bile lüzum yok. Sadece MİL Lî YOL'a posta havalesi ile 20 lira gönderin. Havale kâğıdının arka kıs mına, alıcıya b i r şey yazabilmeniz i-çin ayrılan kısma, Falanca ad ve adrese abone hediyesidir diye yazın ve altına kendi ad ve adresinizi yazın. O kadar. Biz hem hediyenizi o tanıdığınıza gönder i r hem de ona sizin hediyeniz olduğunu bildiren bir mek tup yazarız. Bu güzel hareket i i t iyat edinin. Bir taşla iki kuş vurursunuz. Hem de rahatça ve ucuzca.

    önemlisi, Moskovanm durmadan a-kan milyonları vardır .

    imam—Hat ip Okullarını ve orada okuyan ter temiz memleket evlâtlarını, Moskova'nın sinsi oyunlarına kar şı korumak hepimizin vazifesidir. MİLLÎ YOL bu vazifeyi önümüzdeki sayılarda azimle yapacaktır .

    I * GENÇLtCtN GREVİ

    ANKARA — Ferit Törümküney Başkent gençleri Ankara Gençlik

    Farkına gitmeme hususunda fikir beraberliğine varmışlar ve gitmeme kar a n vermişlerdir. Bu kararın sebebi daha ziyade Belediyece umumun men faati düşünülerek açılan parkın giriş ücretlerinin geçen senelere nazaran bir misli arttırılmış olmasıdır.

    Bu durumda belli başlı eğlence ser lerinden birini kaybeden gençlerin gruplaşarak Vilâvete çıkmaları ve dilekçeyle müracaat etmeleri beklenmektedir. Aynı zamanda Vali Teoman Paşanın da bu duruma rrunsiif olduğu sızan haberlerden anlaşılmaktadır.

    SOSYALİSTLER HAKLI ÇIKTI! Evet ilk defa sosyalistler haklı (!)

    çıktı. Şu «gerçeği» göremeyen ırkçı-

    İleri sosyalistlerin dillerine doladığı «gerçeklerden» biri de, kapitalistlerin servet ler ini yüksek meblâğlara er iş t i rdikten sonra, bunu el al t ından yur t dışını kaçırdığı, bi lâhare kendisinin de başka b i r memlekete göçüp yerleştiği idi (acaba nereye?) . Böylece şu fakir mil le t in s ı r t ından kazanılanlar, Türkiye dışına çıkmakta, memlekete faydalı olmamaktadır .

    î ş te son günlerde gazetelerin bildirdiğine göre; «Siyasî ve iktisadî istik rarsızlık sebebi ile son yıllarda Türki ye dışına göç eden ailelerin sayıları fazlalaşmıştır. Göç eden ailelerin hemen hepsini Musevî ve Rumlar teşkil e tmektedi r le r . Daha ziyade varlıklı olan ailelerin servetlerini muhtelif yollardan, yurt dışına çıkmadan önce gidecekleri yer lere aktarma ettikler i söylenmektedir . Eşyalar ise deniz yolu ile sevkedlimektedir .

    1961 senesinde sadece deniz yolu ile İsrail ve Yunanistan 'a göç eden ailelerin sayısı 381 dir. Bu yılın ilk -lylarından i t ibaren deniz yolu ile çıkanlar ın adedi ise 2500 civarındadır.»

    * HOP DİYE KİM KALKINACAK? Tabipler Birliği'nin üç gün devam

    eden kongresinde hareretli konuşmalar olmuş, parlak ve «ilerici» fikirler beyan edilmiştir. Bir kısım doktorlar bir Hekimler Sendikası'nm kurulması m istemişlerse de, aralarında sendikanın doğru tarifini yapan çıkmadığından bu konuda bir sonuca varılamamıştır.

    Bu arada bâzı «ilerici» doktorlar da ısrarla, hekimliğin sosyalleştirilmesi-ni yâni herkesin istediği doktora, ücretini devlet ödemek üzere muayene ve tedavi olmasını istemişlerdir. Sosyalizmin prensiplerinden biri olan bu devletleştirme tahakkuk ettiği zaman, meselâ başı ağrıyan veya serçe parmağında bir sivilce çıkan her vatandaş, derhal istediği doktora başvurarak muayene ve tedavisini parasız yaptırabilecektir. Doktor ise bu hizmetin karşılığı olan ücretini devletten alacaktır. Gördünüz mü. durgun pi yasayı canlandırma yollarını? Türkiye'nin hop dive kalkmışını!

    zamanda tahakkuk edemiyecek, içleri insanlığa ve millete hizmet aşkı ile yanarak Istanbulda hasta bekleyen bu doktorların işleri açıimıyacaktır. Fakat biz kendilerinden rica ediyoruz: içlerindeki hizmet ateşini söndürmesinler de, artık haftada mı olur, yoksa ayda mı, bir kerecik muayenehanelerini fakirlere ucuz muayene ve tedavi için açsınlar.

    • R. POLATTN TENKİT EDİLİŞİ

    ANKARA — Ferit Törümküney Komünistlikle itham edilip bir süre

    alındığı Vekâlet emrinde sefilâne günler geçiren şair (!) Şemsi Bellinin bir inceleme yazısı gençlik teşekküllerinin tenkidlerine maruz kalmıştır. Bu arada Şemsi Belli de tel'in edildi.

    Tenkitlere sebep R. Polad Akkovun lu'nun millî ahlâka aykırı görülen

    «Renim dudakları hayalinden daha körpe kızım,

    içlenme. Evli olsam da yalnızım. Ben anamdan böyle doğmuşum. Aynı membadan içmekle kanmıyor

    dudaklarım.» mısralarının altına Şemsi Belli'nın «Kimin dudakları aynı membadan içmekle kanar ki?» sorusunu ilâve etmiş olmasıdır.

    • ARTAN FUHUŞ

    Istanbulda fuhuş ile ilgili kadınların sayısında Emniyet Müdürlüğünün rakam lanna göre son yıllarda süratli bir artma başlamıştır. Muhabbet tellâllarının ve randevucuların da sayısı artmaktadır. Bu artma gittikçe daha hızlanıyor. 1%1 yılında bu gibi kadın ların sayısındaki artma 500 ün üstünde olmuştur. Cinsi sapıklıkta artma da bunun yanısıra gelişmektedir. Ce-mivetin umumi ahlâk yapısı bakımından bunlar önemli tehlike işaretleridir.

    A D A P A Z A R L M N K U R T U L U Ş U Adapazarı — Atasoy Müftüoğlu

    Şehrimizin düşman işgalinden kur tuluşunun 4 1 . yıldönümü 21 Haziran Perşembe günü yapılan parlak törenlerle kutlandı. Ayrıca kurtuluş bayramı münasebetiyle 21 Haziranda başlayan Sakarya şenlikleri 3 gün 3 gece sürdü.

    MİLLİ YOL E1&

    Y U G O S L A V Y A D A T Ü R K Ç E DÜŞMANLIĞI

    Yahya Kemal ' in içli bir şiirinde Üsküdar kadar Türk havası taşıdığını yazdığı Üsküp ve çevresi halkı es kidenberi Türkçe konuşurdu. Tito idaresi 1945 — 1950 arasında bura da okullarda Türkçe okunmasına son vermiş, yerine Arnavutça okut . maya başlamıştı. 1950 de Arnavutça kaldırılıp yerine tekrar Türkçe konuldu. Bu durum 1961 yılı Ekim ayına kadar devam etti. O tarihte verilen bir karar ile Türkçe tekrar ya

    sak edildi ve onun yerine Arnavutça konuldu. Bu değişikliklerin sıkı sıkıya Türkiyedeki iktidar değişiklikleriyle bağlantılı olduğu dikkati çekicidir.

    • SİGARA VE KANSER

    Tıp sahasında İngiltere 'nin en yük ;ek ve itibarlı heyeti olan Royal CoL legc of pyhsıcians (varlığının 444 ün cü yıl ındadır) sigara içmenin sıhhate tesiri hakkında ilmî kanaatini belirten bir bülten yayınladı. Vardığı kanaat şu : Sigara içmek akciğer kanserinin başlıca sebeplerinden biridir.

  • ANKETİMİZ ı HKII ııı limitimi ı IM ııımııtı tınımı S o c u l a r ıtlıtııııımmnıuııılıııttmııuuııiıiMu

    1 — ölmüş bir Türk'ün bugün tekrar dirilmesi mümkün olsa kim olmasın» tercih ederdiniz? Niçin?

    2 — Tarihimizdeki en yanlış hareket nedir? 3 — Allakın Türk milletine şu anda bir kereye mahsus mucizevî

    bir lûtfu olacaksa ne olmasını tercih ederdiniz? Niçin? 4 — Kendi millî zevkiniz bakımından, elinizde olsaydı hangi yüz

    yılda yaşamak isterdiniz?

    ' imı ı t ı ı ı ı t ı ı ı ı ımı ı ımt ı ı ı ı ı ıııııuıııııııııııiHitııııııııııııııııılıııııııılııııılılıuıııııiHiıııııftııuıılıiHiııımuilıuıiHiııııltııilUtiıııı*

    (ANKETİMİZ serisine yeniden cevap gönderilmemesini rica ediyoruz. Yer azlığından bu seriyi kesmek zorundayız. Gelecek sayımızda son cevaplardan seçme birkaç tanesini ve ayrıca ANKET'e gelen c vapların sayı olarak dökümünü ve neticesini yayınlayacağız. Gelen cevaplar arasında yalnız bir başkalık gösterenleri yayınladık. Aynı mahiyette cevaplardan yalnız ilk gelenler ya-> intandı. Cevap gönderenlerin hepsine teşekkür ederiz.)

    1 Yavuz Selim.

    Çaldıranda tek başına düşman üzerine atılacak ve milleti zafere götürecek cesaretinden ötürü.

    2 — Namık Kemal gibi bir millet ve hürriyet âşıkınm hapsi, tarihimizin yüz karasıdır.

    3 —Mil l î Birlik içinde, Türkün Türk gibi olmasını...

    Zeki, çalışkan, cesur, kahraman ve medenî...

    4 — Yirmi birinci asırda yaşamak isterdim. İnanıyorum ki kalbi bu millet için çarpanlar sayesinde dertler bitecek, yurt yükselecektir.

    Muhittin KORAN

    1 — Namık Kemal, milliyetçiliğin den dolayı tekrar zindanlarda yat. ması ve Türk milletinin milliyetçiliğin öz mânasını anlayarak örnek alması ve milliyetçiliğin mukaddes bir varlık olarak Türk çocuklarına aşılanması için.

    2 — Partizanlık ve politika hırsı.

    3 — Üçüncü Halife Hazret-i Ö-merin bir Türk olarak tekrar dünyaya gelmesini. Adalet Mülkün Temelidir ükesinin Türkiyede gerçek anlamı ile bir anane hâlini alması için.

    4 — 20 nci yüzyılda bilhassa 1918 yılında 20 yaşında olmayı, büyük taarruzda 26 — 30 Ağustosta Ata-türkün komutasındaki askerlerden biri olmayı isterdim.

    Mehmet DENİZ

    1 — Fatih. Çünkü, iman, ihlâs, ahlâk, celâdet ve feraset, kiyaset ve basireti nefsinde toplamıştı.

    2 — 150 yıl kadar önce başlayıp bizi her geçen gün her sahada yeni bir felâkete sürükliyerek nihayet bu günkü yürekler acısı topyekûn çö. küntüye varan, hareket ve hamle ruhundan mahrum maymunvârî tak liiçilik, öz benliğimizden uzaklaştırma hiyaneti.

    3 — Türk ve İslâm âleminden yüz karası korkuyu atmasını, ihlâs-la, imanla bezenmiş birlik şuurunu,

    Tütünün her şekli muzırdır, ama en kötüsü sigaradır.

    Heyetin vardığı neticelere göre, son 45 yıl içinde başka kanser çeşitlerinden ölümler ağır ağır azalırken akciğer kanserinden ölümler sür'atle artmıştır. Çok sigara içenler, yâni günde 25 -30 sigara içenler, arasında akciğer kanserinden ölüm nisbeti sigara içmeyenlerden 30 misli fazladır. Bu gibi fazla sigara içenlerden 8'de l'i akciğer kanserinden ölür. Bültende şöyle deniliyor : Bu 8/1 nisbetini azımsa-yanlar düşünsünler, eğer bir uçak hat

    tında uçakların 1/S'i düşüp parçalanıyor deselerdi siz o hattaki bir uçağa biner miydiniz?

    Heyet sigara içmenin ayrıca kalbin

    BURSALILAR!

    M İ L L E T Gazetesini okuyunuz.

    Doğru haber, iyi tefsir.

    dostunu, düşmanım tanıma basiretini vermesini isterdim.

    4 — Bu çağda. Zira şu en tehlikeli devrimizde kurtulmamız uğrunda mücadele ve mücahedeyi şahsî zevklerime tercih ediyorum.

    Ama illâ geçmiş asırlardan biri olacaksa, iman ve samimiyetin, dâvaya kendini vermişliğin sembolleş-tiği 1 1 - 1 3 üncü asır Selçukîler dev. rinde yaşamak isterdim.

    Serhadh M. GÜNDOGDü

    1 — Abdülhamid Han. Siyonizmle mücadele etmesi., e n

    tehlikeli zamanda, devleti 33 sene a-yakta tutmasını bilen, büyük devlet adamı.

    2 — II nci Abdülhaimd Han'ı devirme felâketi.

    3 — Eski Türk seciye, karakter ve imanının tecellî etmesini.

    4 — Vatan ve milletimin imanlı bir mücadeleye ihtiyacı olduğu bu asırda yaşamaktan memnunum.

    Kemal AKÜZÜM

    1 — Yavuz Selim'in. Zira Türk idarî hayatında adaletin, insan sevgisi ve faziletin, ilmin ve edebiyatın yegâne hâmisi ruhlara bir Okyanus enginliği bahşeden îslâmiyetle Türklüğü, gerçek bir imanla mezcedebi-len tarihî büyük, ancak Y. S. Selim olmuştur!..

    2 — Tanzimat fermanıdır. Çünkü bu fermanla, millî benliğimizde; asîl Türk milletinin tarihlere sığını, yan gururu ve imânı üzerinde açılan yara, bugünkü ıstıraplarımızın hakikî tohumunu teşkil etmektedir!..

    3 — Tanrım bize; çekirdeği, fikirlere saygı ile mes'uliyet duygusundan ibaret olan engin bir «vicdan» bahşetsin! Zira vicdan, mekân kaydına hacet bırakmadan insanı, hayatının her dakikasından sorumlu futan; onu ileri ve doğru hamlelere yöneten ilâhî bir kanundur!..

    4 — Y. S. Selim devrinde. Selâhartin ONUR

    damarlarında hastalık yapmak ve mide ve bağırsaklardaki yaraların iyileşmesini geciktirmek şeklinde de tesirleri olduğunu söylüyor. ;

    Heyetin tavsiyeleri: Hükümet sigara içmenin zararları hakkında halkı aydınlatmak için geniş vs sistemli bir faaliyet göstermeli, sigara tirvakile-rini bundan kurtarmak için hususî klinikler açmalı, sigara reklâmlarını yasak etmeli, umumî yerlerde sigara içilmesini daha fazla tahdit etmeli, ve' sigara üzerindeki vergileri arttırmalıJ

    MİLLÎ YOL Î0

  • DERNEK SAYFASI Tüzük hakkında teklitler ve tav

    siyeler gelmeye devam ediyor. | Belli başlı Türkçülere teker teker mektuplar yazarak tüzük hakkında fikir toplamak yoluna gidebilirdik. Bunun yerine tüzük tasarısını der. gide yayınlayarak bunu yapmak yolu tercih edildi. Hem zaman kazanmak için, hem de bu çok önemli konuda fikir istemeyi belirli kimselere hasretmek yetkisini kendimizde görmediğimiz için. Tabiî ki bu konuda fikrini bildirmek yaşı, bilgisi ve Türk çülükteki tecrübesi önde olan kimselere düşer. Ama mektupla fikir sormak yoluna gidilseydi, kimlerden sorulacağını mektubu yazan mü teşebbisler tayin edecekti. Şimdi ise bu konuda verecek fikri olup olmadığını herkes kendisi tayin edecektir. | Yirminci sayımızda adları yazılı «sunucular» yalnız bütün Türkçüle. rin bir ülkü derneği içinde toplanma Jürinin üzerinde, değişmez esas nokta olarak durmaktadırlar. Yayınlanan tüzük tasarısının aynen kabul edilmesini tavsiye etmeleri gibi bir durum asla yoktur. Esasları İstanbul da 8 kişinin tasvibinden geçen bu tü zük tasarısı sadece üzerinde düşünülmek üzere bir hareket noktası olarak oılaya atılmıştır. Herkesin düşünüp daha iyisini ileri sürmesi elbette mümkündür. Bizzat sunucuların da bunu yapmaları mümkün ve tabiîdir.

    Sunucuların, tüzük tasarısını hazır tavanların ve kurucuların hiçbir imtiyaz iddiaları yoktur ve olamaz. Dernek tamamen bir «ortak iş» tir. Bir ucundan başlamak zarurî olduğu için olayların ve kaderin şevkiyle, bu arkadaşlarla ve buradan başlamıştır. O kadar.

    Benim de şahsan bu satırları yaz. mam ve imzalamam, sadece işi ano-nimlikten kurtarıp bir açıklık vermek ve bu konularda yazışmalarda bir kolaylık sağlamak içindir.

    îsmel TÜMTÜRK •

    Türkçüler Derneğinin kurulma ha tırtığından ötürü sevinçlerini bildiren gençlerden pek çok mektup alıyo tuz. Bunlardan güzel bir örneği aşağıda yayınlıyoruz:

    MİLLİYETÇİLER TEŞKİLATLANIYOR

    Millî Yol'dan ve bazı gazetelerden okuduğumuza göre; kalbi Türklük aş kıyla çarpanları çok çok ama pek fok sevindiren bir haber var. «Milliyetçiler Teşkilâtlanacak — Teşkilâtlanıyor.»

    Ne kadar güzel bir şey değil mi?... Kurulacak olan derneğin bir çok

    yerlerde şubeleri açılacak, Türkiyemi zin köşelerine ve bucaklarına dağılmış olan milliyetçiler bir araya gelip topluca çalışacaklar, daima Türklük şuurunu, Türklük sevgisini kuvvetlen dirmek için ellerinden geleni yapacaklar. Tabiî ki bunun için bir çok konferanslar verilecek, günler tertip lenecek, Millî şuurumuzu, Türklük ruhumuzu coşturan şaheserlerin bulunduğu kütüphaneler açılacak..

    Sonra uzun zamandan beri arzu ettiğimiz halde bir türlü çıkamadığımız, fakat «Türkçüler Derneği» kurulduktan sonra beraberce çıkacağımız seferde; karşılaşacağımız her tür lü zorlukları, engelleri birlikte asaca ğız, sıkıntılarımıza beraberce çareler bulacağız.

    Bizler için ne kadar ama ne kadar hoş, güzel ve sevindirici bir hal. Kısaca Türk olan Türklerin yıllardan-beri özleyip de bir türlü kavuşamadığı bir durum hasıl olacak. Değil mi?..

    Bakın; isterseniz sizlere bununla ilgili, gözlerimle gördüğüm ve beni çok müteessir eden bir olayı anlatayım.

    Geçenlerde hocalarımızdan bir ka> çı ve okul arkadaşlarımızdan bazıları ile îskenderuna doğru bir geziye çıkmıştık. Misis istasyonuna geldiğimizde tren durdu. Etrafımıza bakarken ne görsek beğenirsiniz... Renk ilamıyla bir şey kalmamış, Hilâlinin yarısından fazlası yırtılmış, uçları sanki

    husus! olarak yırtılmış! gibi saçak saçak, kısaca bir paçavra parçasını andıran Türk bayrağı dalgalanıyor!

    Bir kısım arkadaşlarla bağırıp, ça ğırdık, bayrağımızın değiştirilmesini istedik. Fakat bazıları hiç aldırış etmedi, bazıları da bayrak asmışız ya nasıl olursa olsun veya isterseniz çıkın da değiştirin gibi sözler söyliye» rek bizimle alay ettiler.

    Geziye giden talebeler aramızda para toplıyarak yeni bir bayrak alma> ğa razı ettiğimiz halde, başımızda bu lunan hocalar bize yardım edecekleri yerde, yapmak istediğimize mani oldular.

    Daha sonra iskenderun yolunda gör düğümüz bir çok istasyonlarda da Bayrağımız aynı fecî şekilde idi. Ayrıca bazı istasyonların duvarlarında orak-çekiçü resimleri vardı. Bir kaç arkadaş bahaneler uydurarak trenden indik ve görebildiğimiz o mide bulan tısı şeyleri yok ettik.

    Ama ne yazık ki bizim göremediğimiz bir çok Kızıl Rusların sembolü resimler öyle kaldı. Bir zamanlar bir» lerce kişinin canını verdiği şanlı bay rağımız—elimizden bir şey gelmediği için— orada bir paçavra — Dilim varmıyor ama orada öyle idi — gibi dalgalanmağa devam etti.

    Şayet milliyetçiler, teşkilâtlanmış. Derneğin şubeleri açılmış olsaydı bel ki de o gün bir şeyler yapar, Ay Yıldızı biricik bayrağımızı o durumdan kurtarırdık. Belki de pırıl pırıl yeni birer bayrak getirtir, İstiklâl Marşımızı söyliyerek semalardaki yerine kavuştururduk.

    Değil mi? Kurulacak Derneğin hayırlı ve

    başarılı olmasını dilerim. Nazmiye Serpil YiĞÎTSöZLÜ

    A y l ı k F i k i r , Ü l k ü v e S a n a t D e r g i s i

    O R K U N i '

    I

    HAZİRAN SAYISI ÇIKTI Bu sayıda Nejdet Sançar, Kırzıoğlu M. Fahrettin, Mustafa Hacı-

    ömeroğlu, Hüsnü Dikeçiigil, Dr, Tevetoğlu, Mithat Akaltan, Dr. Selâ-hattln Ertürk, Şinasi Sükan, M. Zeki Sofuoftu, Kürsad, Süleyman Akso- i yalp, Reşat Cantaş, Orhan izzet Kök, Cevad Doğan, Babür Yılanlıoğlu'-nun yazılan ve Arif Nihat Asya, Kemal Fedaî Coşkuner, Baycan, Te- 1 vetoğlu, ismail S. Coşkuner, Enver Sağlık, Şinasi Gökdemir, T. Turan 1 Atasever'in şiirleri.

    ORKl.'N'un bu dolgun sayısını mutlaka alını*.

    Fiatı: 125 kuruş.

    P.K. 98 Bakanlıklar ANKARA.

    SİBtf

  • Gençlik Sayfası lllllilllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllilllllllil!llll!lllllllll|]|||||l!llllll!i|||llllllllllllllli!illllllll'

    Varo l Gardaşım! Biliyoruz ki, bu memleke

    tin çoğunluğu köylüdür. Zeı> gin değil, fakirdirler. Anado. lu'da, kendi geçimleri için uğraşırlar. Şehirliyle alış verişi yoktur. Şehirli medenî oldu-ğı için (!) fakir köylüyü tam mânasiyle cahil bilir. Pis bi lir. Sanki kendisi batı uygarlığına yetişmiş de... Karşısında köylünün beş paralık haysiyeti, hatırı yoktur. Ve hiç bir zaman da sözü geçmez.

    Behey adam!.. Köylüye ne zaman «şu yoldan, git!» de din. «Arkadaş, aha sana okul, aha sana gazete, aha sana bol miktarda öğretmen; bunları oku! Öğretmeni dinle! dediği yoldan git! Git ki cahil kal-mıyasın!» Ne zaman dedin bunları, ne zaman ilgilendin de, bir de köylüyü beğenmiyor, onu aşağı görüyorsun. Yazık değil mi? Bir de, kendi âleminde olan köylüye ırz düşmanı gözüyle bakıyorsun.. Onun şahsî hevesini bire bin katarak çevreye anlatıyor, köy yaşayışı deyip mahcup e-diyorsun.

    Bir de şu meşhur Yılanların öcü..

    Hey kurban olduğum Alla-hım! Ne demeli bilmiyorum ki! Bu eser köy yaşayışını anlatmıyor. Bu eser insanın ihtirasını şahlandırıyor. Kötü olan bu; biiirr.. Yine, oku-yan, köylüyü her zaman öyle biliyor.. Ikiii...

    Yahu kardeşim, köylü iki üç dönümlük (varsa) tarlasına mı baksın, bu işi mi be-çersin? Hem de akşam sabah... Bir de köylüyü aşağı görüyoruz.

    Aramızdaki kötü itiyatları öldürmeliyiz ki, kimse aramızı bozamasın. Bizi müşkül duruma düşürecek kuvveti kendisinde bulamasın. Tâ e-zeldenberi Türkün dostu yoktur. Türkün dostu kendisidir. Bunu bize şimdiki okuduğumuz tarihler isbat etmez mi?

    Eee, şu halde köylüye niye cahil dersin? Niye kötülersin? Evet Türk köylüsü cahil. Ona bir şey diyemeyiz Ama cahil, kendi kendini nasıl yetiştirebilsin? Bir de köylü şöyle, köylü böyle... O-nu sen yetiştir.

    işte önümüzde; köye hoca olarak giden öğretmenleri miz, ellerinden geleni yapıyorlar. Mum gibi ışık saçıp

    IZ İL TEHLİKE

    B UGÜN yabancı basın bile tehlike ile karşı karşıya bulunduğumuzu yazarken, Almanya'da, Lübnan'da, Amerika'daki basının Türkiye'de Moskof çul arın gün ışığına çıktığını, basına yamanmış bulunduğunu yazarken, biz nelerle meşgulüz. Memleket ufuklarım kızıl bulutlar kaplamış. Onlara bilerek veya bilmiyerek zemin hazırlanmış. Fakat tedbir denen bir şey yok. Yakalanan bir tane kızıl yok. Artık vatanseverlerin elele verme zamanı gelmiş, milliyetçilerin elbirliği zamanı gelmiştir Bulanık suda balık avlamak gayesini güden kızıllar yolumuza uzanma kararındadır. Bir üniversiteli genç olarak yarınımıza güvenle bakamıyoruz. Günlerin nelere gebe ol duğu artık belli oldu. Ahlâksızlık diz boyunda. Siyasî hava berrak değil. Bizi kızıl tehlikeye karşı temin edecek mesuller sükût içinde. Türk gençleri artık uyanmalı, el ele vermelidir. Dağınık bulunmamız, onların kuvvetini arttırır. Onlar Akif'in dediği g ib i :

    Kimi idmanlı edebsiz, kimi talimli rezil.

    OSMAN ATLIHAN D.T.C.F. - Ankara

    etrafı aydınlatıyor, kendisi de eriyor. Fakat kalbi müsterih. Vicdanı rahat. Rastladınız mı? Köye gidip öğretmenlik yapan ağabeylerimizin köylülere kötü dediklerine? «Ahlâklı dürüst, çalışkan insanlar. Aynı zamanda zeki, anlayışlı kişiler» diyorlar. Bu

    MİLLİ DÜŞMAN Y ILLARDIR kızıl kaynaktan beslenmekte olan mahutlar, şu son günlerde, bu milleti teşkil eden ve onu ayakta tutan bütün unsurlara karşı maksatlı silâhları ile yaylım ateşi açmışlardır. Hedef millî ve ulvî değerler... Gaye ise bu vatanı, her zerresi şühedâ kam ile yuğrulımış olan bu toprakları, Kremlin ' in emirberlerine çiğnetmektir. Yalan, iftira ve tezvir onların sermayeleri.

    Prensipleri Allah ve ahlâktan bahsedene softa, yobaz, menfaat düşkünü; milletini sevenlere faşist, tarihine bağlananlara mürteci, şahsiyetini muhafaza edenlere gerici demek.

    Ey, Türk oğlu!... Bu âdi iftira ve çamurların arkasında maddî ve mânevi hükümranlığımız" gasbetmek, bu cennet vatanda taş üstünde taş koymamasıya bizi biz yapan Türklüğümüzün gururu ve iftiharı olan ne varsa tuzla buz etmek, ve omuz üstünde baş koymamasıya da bu milleti Türktür, Müslümandır diye imha etmeniı> hırsı ve hıncı gelmektedir.

    Yine bu yaygaracılara göre komünist ajanları dindar kılığına girermiş de, irtica ve kargaşalık çıkararak kaleyi içinden fethederlermiş... Şimdiye kadar komünistlikten sanık olanlar ve mahkûm olanlar içinde dindar kisvesine bürünüp de tahriklerde bulunan bir tek Moskova ajanı çıktı mı?

    Her günü cübbesiyle, sarığıyla oynadığınız, tezyife çalıştığınız kişilerden vatanı satan bir şahıs gösterebilir misiniz? Hayır hayır böyle olmadığını pekâlâ siz de biliyorsunuz! Malûm metodlarla Müslümanlığı yıkmak istiyorsunuz, ama, bunda başarıya ulaşamıyacaksınız. Çünkü uyutmaya, uyuşturmaya ve sindirmeye çalıştığınız bu millet artık uyanmıştır. Arkasına gizlenmekte olduğunuz perdeleri ve takdığınız maskeleri öğrenmiştir.

    Aziz okuyucu!... Bu milletin imanına ve vicdanına uluorta saldıranlar, bu vatanın öz evlâtlarım yobaz, mürteci v.b. gibi yavelerle lekelemeye çalışanlar için tereddütsüz olarak hükmü ver. Komünisttir, Mokkofçudur, Moskova hayranıdır.

    İRFAN VEDALI

    vaziyette köylü niye cahil olsun. Yetiştir, sen yetiştir! Yıpranmaksın, eziyet çeke-; çeksin, fakat ileride, «Şu köyde şöyle yaptım. Hey günler...» diyeceksin, koltukların kabaracak. Kalbin mutluluklarla dolacak...

    Tarık KUTLU M ar aş Lisesi

    Kızıl Uşaklara ihtar! Ey bu vatan toprakları

    içinde mukaddesatımıza, dinimize, canımıza, cananımıza saldırmak için her türlü hile ve tezvirlere başvuran ruhsuzlar!

    Semalarında şehitlerin kam ile sulanmış Ay - Yıldızlı bay rak uğrunda kendilerini tarihlere veren isimsiz kahramanların torunları, yarının ümit ışığı Bozkurtlar nesli haykırıyor! Menfaat için insanlığından geçen, menfaat için cemiyeti içinden zehirlemek kişileri birbirine kat maktan zevk alan aşağılık manga grupu! Utanın, arlanın! Haya, edep, irfan, ahlâk baraj ve sedlerini, bulgur çuvalını delen fareler olmayın. Siz de imana, şerefe, millî dâvaya, millî inanca, göklerde dalgalanan şehitlerin bize armağanı olan Ay - Yıldızlı bayrak altına gelin. Tuttuğunuz yol yol değil, bu yol sizi cehenneme götürüyor.

    Meydanları boş görmeyin, o meydanları Mehmet, Hasan onbaşı, Fatih'in torunları bekliyor. Yeter artık! Hizaya gelin.. Tekdir ile uslanmıya-nın hakkı kötektir.

    Tanrı Türkü korusun. FUAT AKDEMİR

  • MİLLİ YOL 1. Yıl - 22. Sa-yi - 29 Haziran 1962 - Fiyatı SU kuruş.

    TARAFSIZ MIL1.IY6TÇI SİYASI DERGİ İmtiyaz Sahibi: Necati BOZKURT * Vazı i ş len Müdürü : ismet TÜMTüRK • İdare Müdürü :

    Mümin ÇEVİK.

    .Tek sütun santimi &„ I lira * Tam sayfa arka

    kapak (renkli) 2000 li I ra * Tam sayfa içte

    1600 Ura • Sayfanın 1/4 ve 1/8 gibi kısımları aynı ölçülere göre hesaplanır

    İlân Abone 6 aylık 12.5 lira # 1 yıllık 20 Ura * Yurtdışı yıllık 3tt lira if idarehane: (NURUOSMANİYE CAD. 34, İSTANBUL) Dizgi ve baskı: (Güneş Matbaacılık T.A.Ş.İ Şerefefen-di Sok. Nu. 44-46, Cagaloğlu — İST.