metal İscileri bulteni - subat 2012

8
Sefaletimiz servet oldu! Sermayenin sömürü tezgahında hayatımız öğütülüyor. Etimiz, canımız ve kanımız sömürücü asalaklara servet oluyor. Son yıllarda kriz bahanesiyle burnumuzdan getirerek yaptıkları karların haddi hesabı yok. Hepsi de elde ettikleri yüksek karlarla şişiniyorlar. Nasıl olduğunu iyi biliyoruz. Etimizden, canımızdan, belimizi büken iş yükünden, gece gündüz çalışıp da aç kalışımızdan biliyoruz. Boynumuzdaki zincirlerin kalınlaşmasından biliyoruz. Sadaka zamlarından, sofralarımızda azalan ekmeğimizden biliyoruz. Yükselen karlardan şişen göbeklerden biliyoruz! Sömürüde sınır yok! Bu azgınlığın bir sınırı da yok. Çünkü sermaye canlı emek sömüren bir vampirden başka bir şey değil. Bu vampirin kanımızı emmeyi bırakacağı da yok. Hep daha fazlasını istiyor. İşte o nedenle asalak patronlarımız hala da işgücü maliyetini yüksek buluyor. Daha esnek, daha kuralsız bir çalışma düzeni ve daha düşük ücretler için bastırıyorlar. Yeni kölelik yasaları bunun için hazırlanıyor, sendikal örgütlenmemizin önüne geçmek için barajları yükseltiyor, korucularını beslemeye devam ediyorlar. Böylelikle sömürünün önünde hiçbir engel kalmasın, saltanatları ilelebet sürsün istiyorlar. Elbette biz izin verirsek! Yeter artık! Bugüne kadar sustuk, boyun eğdik, eğdik de ne oldu, sonuç ortada! İşte bunun için kar rekorları kırılan tüm fabrikalarda ücretler yerinde sayıyor, işsizlik sopası üzerimizde sallanmaya devam ediyor. Zam aylarında, ya da toplu sözleşmelerde sonuç değişmiyor. Kaybeden işçiler olmaya devam ediyor. İşte önümüzde yeni bir MESS grup TİS süreci var. Eğer örgütlenmez, taraf olmaz, başımızdaki korucu takımından kurtulamazsak bu TİS sürecinde sonuç değişmeyecek! Evet dün böyleydi, yarın da böyle olacak! Çünkü asalaklarla korucularının karşısında örgütsüzlüğümüzün olduğu bu denklem başka türlü sonuç vermez! Ancak bu denklemi bozmaya kararlıyız. Bunun için “Artık yeter!” diyoruz, harekete geçiyoruz. Artık zamanıdır diyoruz. Bütün arkadaşlarımızı kavgaya davet ediyoruz. “Sınıfa karşı sınıf” “Sınıfa karşı sınıf” METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ İşçi Bülteni Özel Sayı No: 817 * Mart 2012 Artık zamanı geldi, çarkınızı kıracağız! ‘98 Renault

Upload: metal-iscileri-birligi

Post on 08-Mar-2016

227 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

Metal İscileri Bulteni - Subat 2012

TRANSCRIPT

Page 1: Metal İscileri Bulteni - Subat 2012

Sefaletimiz servet oldu!

Sermayenin sömürü tezgahında hayatımız öğütülüyor.Etimiz, canımız ve kanımız sömürücü asalaklara servetoluyor. Son yıllarda kriz bahanesiyle burnumuzdangetirerek yaptıkları karların haddi hesabı yok. Hepsi deelde ettikleri yüksek karlarla şişiniyorlar.

Nasıl olduğunu iyi biliyoruz. Etimizden, canımızdan,belimizi büken iş yükünden, gece gündüz çalışıp da açkalışımızdan biliyoruz. Boynumuzdaki zincirlerinkalınlaşmasından biliyoruz. Sadaka zamlarından,sofralarımızda azalan ekmeğimizden biliyoruz. Yükselenkarlardan şişen göbeklerden biliyoruz!

Sömürüde sınır yok!

Bu azgınlığın bir sınırı da yok. Çünkü sermaye canlıemek sömüren bir vampirden başka bir şey değil. Buvampirin kanımızı emmeyi bırakacağı da yok. Hep dahafazlasını istiyor. İşte o nedenle asalak patronlarımız halada işgücü maliyetini yüksek buluyor. Daha esnek, dahakuralsız bir çalışma düzeni ve daha düşük ücretler içinbastırıyorlar. Yeni kölelik yasaları bunun için hazırlanıyor,sendikal örgütlenmemizin önüne geçmek için barajlarıyükseltiyor, korucularını beslemeye devam ediyorlar.

Böylelikle sömürünün önünde hiçbir engel kalmasın,saltanatları ilelebet sürsün istiyorlar.

Elbette biz izin verirsek!

Yeter artık!

Bugüne kadar sustuk, boyun eğdik, eğdik de ne oldu,sonuç ortada!

İşte bunun için kar rekorları kırılan tüm fabrikalardaücretler yerinde sayıyor, işsizlik sopası üzerimizdesallanmaya devam ediyor. Zam aylarında, ya da toplusözleşmelerde sonuç değişmiyor. Kaybeden işçiler olmayadevam ediyor.

İşte önümüzde yeni bir MESS grup TİS süreci var. Eğerörgütlenmez, taraf olmaz, başımızdaki korucu takımındankurtulamazsak bu TİS sürecinde sonuç değişmeyecek!Evet dün böyleydi, yarın da böyle olacak! Çünküasalaklarla korucularının karşısında örgütsüzlüğümüzünolduğu bu denklem başka türlü sonuç vermez!

Ancak bu denklemi bozmaya kararlıyız. Bunun için“Artık yeter!” diyoruz, harekete geçiyoruz. Artıkzamanıdır diyoruz. Bütün arkadaşlarımızı kavgaya davetediyoruz.

“Sınıfa karşı sınıf”“Sınıfa karşı sınıf”

METAL İŞÇİLERİBÜLTENİİş

çi B

ülte

ni Ö

zel Sa

yı N

o: 8

17

* M

art

20

12

Artık zamanı geldi,çarkınızı kıracağız!

‘98 Renault

Page 2: Metal İscileri Bulteni - Subat 2012

2 METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Metal İşçileri Birliği (MİB) çeşitli illerdenüyelerinin katılımıyla 29 Ocak günü bir genel

toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda geçmişmücadele süreçleri ile önümüzdeki dönemingündemleri üzerinde çok yönlü tartışmalar

yapıldı. MİB'in geçtiğimiz dönemde çeşitlimücadele süreçleri üzerine deneyim ve derslerin ele

alındığı toplantıda, Birlik bileşenleri söz alarak düşünce,öneri ve eleştirilerini ortaya koydular.

Ulusal İstihdam Stratejisi tartışıldı

Toplantı dört oturum halinde gerçekleştirildi. İlk oturumdagündemdeki Ulusal İstihdam Stratejisi ve Sendikalar Yasası başlığıaltında sermayenin yeni saldırı politikaları ele alındı. Konuyla ilgiliolarak yapılan bir sunumun ardından, saldırının kapsamı vemücadelenin sorunları üzerine tartışmalar yapıldı. Tartışmalariçerisinde özellikle esnek çalışma uygulamalarının sonucunda işçisınıfının parçalanmasının örgütlenme çalışmasında ortayaçıkaracağı sorunlar ele alındı. Mücadele ve örgütlenmenin havzave fabrika bütünlüğü içerisinde dinamik bir biçimdekurgulanmasının önemine değinildi. Çeşitli mücadele deneyimleriele alındı.

Genel kurullar süreci ele alındı

İkinci oturumda yakın zamanda sona eren Birleşik Metal GenelKurulu süreci ele alındı. MYK adına yapılan bir sunumla başlayanoturumda, genel kurul sürecinin genel tablosu ile birlikte Birlik'ingenel kurul politikası, pratiği ve yarattığı sonuçlar değerlendirildi.Politik planda ortaya konulan çizginin doğruluğunun altı çizilirken,pratikte bu çizginin hayata geçirilmesinde yaşanılan sorunlar ilegenel kurullarda yüz yüze kalınan saldırılar karşısındaki tutumlartartışıldı. Genel kurula ilişkin baştan belirlenen hedefler ile ortaya

çıkan sonuçlar bütünlüklü biçimde ele alınırken, bazı zayıflık ilebu bütünlüğü kurmakta yaşanan çeşitli sorunlar da eleştiri konusuedildi. Canlı ve nitelikli tartışmaların yaşandığı bu oturum zamanındarlığı nedeniyle belli bir yerden sonra bitirilmek zorunda kalındı.

TİS süreci üzerine deneyimler ve yeni dönem ele alındı

Verilen aranın ardından gerçekleştirilen üçüncü oturumda TİSsüreci ele alındı. Konuyla ilgili yapılan sunumla başlayanoturumda, geçtiğimiz dönemin TİS süreci deneyimi çeşitliyönleriyle irdelenirken önümüzdeki dönem TİS sürecine ilişkinpolitika-mücadele ve örgütlenme hattına ilişkin tartışmalar yapıldı.Önceki TİS sürecinin deneyimi sendikalar, sürecin örgütlenmesi,MİB'in politikası ve pratiği temelinde ortaya konulurken,zayıflıklar ve sorunlar üzerine çeşitli tartışmalar yürütüldü.Önümüzdeki TİS sürecinin kritik önemi, yüklenme alanları ileBirlik'in görevleri üzerinde duruldu. Son derece canlı geçen buoturumda çok sayıda Birlik bileşeni tartışmalara katıldı.

MİB çalışması üzerine canlı tartışmalar

MİB çalışması ve örgütlenmesinin sorunları başlıklı sonoturumda, Birlik'in kuruluş iddiaları, misyonu ve tanımlananişleyişi ile mevcut durumu bütünlüklü bir biçimde değerlendirildi.MYK tarafından yapılan sunumda çeşitli zayıflıklar başlıklarhalinde ortaya konulurken, sunumun ardından söz alan Birlikbileşenleri de düşüncelerini dile getirdiler. Politikayı uygulamadaortaya çıkan zayıflıklar, işleyişin yerellerde oturtulmasındakisorunlar, koordinasyon ve örgütlenmedeki sorunlar, bülten bukapsamda tartışılan başlıklar arasında yer aldı.

Son derece canlı ve verimli geçen tartışmaların ardından benzertoplantıların sıklıkla yapılması ihtiyacına da değinilerek toplantıbitirildi.

Bir zam dönemini (Ocak) daha geride bıraktık. Geçmiş yıllarda olduğu gibi

önümüzdeki 1 yıl boyunca bir kez daha sefalet ve düşük ücretlerle çalışmaya

mahkûm edildik. Asgari ücrete yapılan zam 40 TL olarak belirlenirken Ocak

zamları için de üç aşağı beş yukarı aynı durum geçerli. Kısacası zenginlikleri

yoksulluğumuzla yaratmaya devam edeceğiz.

Evimize götürdüğümüz ekmek sayısını, çocuğumuza aldığımız sütün

miktarını belirleyen patronlar ve onların devleti bir yandan ekonominin ne

kadar büyüdüğünden bahsediyorlar. Diğer yandansa milletvekillerine yüzde

100’lük zamlar yapıyorlar. İşte onlar bu cüreti gösterebiliyorlarsa senin, benim

ve hepimizin örgütsüzlüğünden güç alıyorlar.

Elbette karşılarında örgütlü bir sınıf görmediklerinden bu kadar rahat

saldırıyorlar. Gözlerimizin içine bakarak “size reva gördüğümüz bu” diyorlar.

Ne kadar büyüdüklerini, kar oranlarının ne kadar arttığından bahsederken hiç

çekiniyorlar mı? Zam dönemlerinde “öldük, bittik, zarar ediyoruz, siparişler

azaldı” diye ağlayıp sızlayan asalak patronlar zam dönemini atlatınca fazla

mesailerle canımızı çıkarmıyorlar mı?

Ne zaman ki bu cehennem hayatından kurtulmak için harekete geçersek işte

o zaman her şey başka olacak.

Ankara’dan bir metal işçisi

Sefalet Ücretlerini Kabul Etmeyelim!Mücadeleyi Büyütelim!

OSTİM’de

Duvar Gazetesi ve

Bülten DağıtımıOSTİM katliamının birinci yıl dönümü öncesinde Metal

İşçileri Birliği OSTİM’li işçilere, hazırlanan bir duvargazetesiyle seslendi.

Duvar gazetesinde OSTİM’deki çalışma koşulları, işçi veemekçilere yönelik hak gaspları ve OSTİM’de yaşanan işkazaları ele alındı. Ayrıca dayatılan sömürü koşularına karşıişçi ve emekçilerin yan yana gelerek örgütlenmesi için çağrıyapıldı.

Duvar gazetesi, işçilerin yoğun olarak geçtiği OSTİMmetro çıkışı başta olmak üzere, fabrika ve atölyelerinbulunduğu sokaklara yapıştırıldı. Duvar gazetelerininardından çok sayıda fabrika ve atölyeye işçi bülteni dağıtımıgerçekleştirildi. Bülten dağıtımı esnasında OSTİMpatlaması, çalışma koşulları ve işçilerin örgütlemesiüzerinden bazı fabrikalarda işçilerle sohbetler edildi.

MİB'den genel üye toplantısı

Page 3: Metal İscileri Bulteni - Subat 2012

Ey zincirlerinden başka kaybedecek şeyi olmayan!

Silkinip at sırtından o yılanı!

Türk Metal çetesini yıkalım! Geleceğimize sahip çıkalım!

Türk Metal deyince insanın aklına bir sendikadan çok işçi sınıfınınboynuna asılan bir pranga geliyor. Çünkü adı sendika olan bu çete bugünekadar biz işçilere ihanet etmekten başka hiçbir şey yapmadı. Tek bildiğipatronların çıkarlarını korumak adına biz metal işçilerini boyunduruk altınaalmak oldu. Böylece oturdukları deri koltuklarda saltanat sürerkenpatronlara olan diyet borçlarını da büyük bir özveri ile ödediler.

Evet! Türk Metal reislerinin patronlara diyet borcu var diyorum. Çünküonlar sendika adını bile patronlar sayesinde elde ettiler. 12 Eylüldarbesinden sonra DİSK’in kapatılması ile birlikte DİSK’e üye olanonbinlerce işçi patronların yönlendirmesi ile bir gecede bu ihanetşebekesine üye yapıldı. Ama bununla da bitmedi. Sonrasında da baştaTürkiye kapitalizminin ağa babalarından olan Koç Holding olmak üzerebirçok patron daha fabrikalarını kurarken bu ihanet şebekesini kendi elleriile fabrikalarına soktular. Bunun son bir örneği ise geçtiğimiz günlerdeBeyçelik’te yaşandı. Burada da işçiler patronun zorlaması ile Türk Metalçetesine üye yapıldı. İşyerinde sendika istemediğini söyleyen Şahincepatronunu Türk Metal çetesini kabul etmesi için bir daha iş vermemekletehdit eden ise Tofaş yönetimi oldu.

Sadece bu gerçekleri düşünmek bile Türk Metal çetesinin gerçekkimliğini gözler önüne seriyor. Bu çete patronlarla öyle bir ilişki kurmuş kiişi patronlara karşı işçi haklarını koruyup geliştirmek olan bir sendikaişyerlerine doğrudan patronların yönlendirmesi ile girebiliyor.

Ancak metal işçilerinin yıllardır yaka silktikleri bu kaderleri artıkdeğişiyor. Artık metal işçileri bu makus kaderlerine lanet okuyup boyuneğmek yerine kaderlerini kendi ellerine almak için harekete geçiyor.Ülkenin bir çok yerinde bu çetenin örgütlü olduğu fabrikalarda metalişçileri bu çeteden kurtulmak için örgütleniyor, büyük bir mücadeleyehazırlanıyor.

Birçoğumuz duymuşuzdur. Bursa’nın büyük metal fabrikalarında işçiler

yeni toplu sözleşme sürecineTürk Metal çetesiniyakalarından düşürerekbaşlamak için hazırlanıyor.Binlerce metal işçisi TürkMetal çetesinden istifa ederekBirleşik Metal’e üye olmakkararlı bir mücadeleyürütüyor. Çünkü metalişçilerinin artık bu çeteyi dahafazla sırtında taşımayatahammülü yok. Çünkü metalişçileri artık böyle gelip böyle gitmeyeceğini görüyor, kaderlerini kendiellerine aldıklarında geleceklerini kazanmanın mümkün olduğuna inanıyor.

Elbette ki Türk Metal’den istifa ederek Birleşik Metal’e üye olunca bizmetal işçileri için her şey bitmiş olmayacak. Ancak patron-sendikacıişbirliğinden duyulan korku bir kez yıkıldıktan sonra gerisi metal işçileriiçin çok daha kolay olacak. Kendimize ve sınıfımıza güvenimizipekiştirdikçe örgütlülüğümüzü daha da güçlendirecek, kuracağımızbağımsız komitelerimizle geleceğimizi kendi ellerimizden kimseninçalmasına izin vermeyeceğiz.

Dediğim gibi, metal işçilerini önümüzdeki günlerde zorlu bir mücadelesüreci bekliyor. Bunun için hepimiz bugünden bu büyük mücadele süreciiçin hazırlanmalıyız. Sermayenin pervasız saldırıları altında daha fazlaezilmek istemiyorsak Türk Metal çetesini yıkmak için yakılan mücadeleateşini daha da büyüterek geleceğimize sahip çıkmalıyız.

Kahrolsun ihanetçi sendika ağaları!

Yaşasın onurlu mücadelemiz!

Bursa’dan bir metal işçisi

3METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

“En kötü sendikada olsa, sendikalı olmak sendikasız olmak iyidir.” Bu sözüduyduğumda Türk Metal gibi bir sendikanın üyesi olmak bana hiç de kötügelmemişti. Türk Metal’i mücadele şeklini vs. bilmiyor değildim. Toplu işsözleşme tarihlerinde hep bir pundunu getirip işçilere en kötü oyunları oynadığıbilinen bir gerçektir.

Sendika temsilcilerinin tabiri caizse patron kuyrukçusu olduğunu kulaktandolma biliyordum. Amblemlere takılmamak gerekir ama ben takıldım. İşte osiyah kurt bizlere geçmişteki gibi ne kadar kara günler yaşatacağınınhabercisidir.1 Mayıslara götürüp arkadaşlarımızı Mustafa Kumlu’ya (Tekelişçileri hakları için Kumlu’nun üzerine yürüdüğü, kürsüden indirmeye çalıştığı1 Mayıs) nasıl etten duvar ördürttüklerini Delphi’de öğrendim.

Arkadaşımın yaşadığı bu ilk talihsiz 1 Mayıs’ın onu ne kadar öfkelendirdiğihala gözümün önünde. İşçilere sınıfsal gücümüzü anlatmak yerine milliyetçisöylemlerle nasıl Türk milliyetçiliğine örgütlediklerini, ezilenlerin yanındaolmak bir yana ezeni desteklediklerini, kirli savaşa biz işçileri nasıl alet edereksermayenin pis oyununa getirdiklerini...

Sendikanın bizleri nasıl bir oyunun piyonu olarak kullandığını görmek güçolmadı. Dahası bu şoven, milliyetçi düşünceleri bizlere dayatarak olası birsavaşta Türkiye sermayesi için nasıl kan dökmemizi isteyecekleri de gün gibiortada. Dahası bu yolla fabrikadaki birçok insanı ajan olarak kullanmıyor değil.Milliyetçi olmayanlar, düşünenler, hayatın sadece iş ve ev olmadığını bileninsanları kapı önüne koymaktan çekinmiyorlar.

2008 krizinde işçileri nasıl esnek çalıştırıldığını, sıkı bir elemeden sonrakendi sorunlarına duyarlı olan işçilerin nasıl işten atıldığını Delphi Müdürügöğsünü gere gere anlattı. Türk Metal temsilcileri ise sessiz kalıp Delphisermayesine nasıl hizmet ettiklerini anlatmıyor. Eminim ki Türk Metal’dedüşünen her işçi bu gidişin gidiş olmadığını biliyor. Türk Metal üyesi olup dahaklarını söke söke alan kaç işçi vardır?

Türk Metal çok büyük sendika olmakla övünüp “kıdem tazminatınınkırmızı çizgi” olduğunu söylüyor. Ama fabrikada hiçbir ses yok. Kıdemtazminatımız için greve gideceğiz sözü geçmedi. Bunun için zerrece hazırlıkyok.

Türk Metal işçilerin hareket alanını daraltmak için kurulmuş koca birbalondan başka bir şey değil. Bizler önümüze çıkan her engeli aşmaklahükümlüyüz. Çocuklarımızın geleceğine, kendi geleceğimize sahip çıkmakzorundayız. Türk Metal’e bağlı her fabrikadaki işçi arkadaşlarımız bizimyaşadığımız sorunları yaşadıklarını tahmin ediyorum. Bugün bizlerin önünekonulmuş bu engeli yok etmek zorundayız. Zorundayız çünkü ne kadar büyükbir sendika olmak ile övünen bir sendika bizlere ihanet ediyor. Çünkü bizişçilerin öz örgütlülüğü olan sendikalar yine bizlere ait olmalı. Hem sendikayöneticisi hem patron olunmaz. MESS’le kolkola gezerken bizlerintemsilciliğini yapamaz.

Bu karayılan ile de mücadele etmeliyiz. Metal işçileri silkinip Türk Metalyılanını sırtından atmalıdır.

“Ey "zincirlerinden başka kaybedecek şeyi olmayan"

İnsanca yaşamak isteğiyle suçluysan

Hayatta olmanın onuru da yaralı

Ey hayata sevdalı esir

Dünümüzde

Günümüzde

Tenimizde bu yara

Bizi kurtaracak olan kendi kollarımızdır.

Nihat Behram”

Türk Metal üyesi bir işçi

Page 4: Metal İscileri Bulteni - Subat 2012

4 METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Merhaba arkadaşlar TOFAŞ’ta çalışan bir işçiyim. Fabrikadayaşadığımız sorunları sizlerle paylaşmak istiyorum.

İşler azalıyor deniyor ama üretim de artıyor, kesintisiz Mayıs ayınakadar çalışılacak. Ama üretim siparişlere göre belirleniyor, patronbizimle istediği gibi oynuyor. Siparişlere göre çalışma düzenimizbelirleniyor. İşte önümüzdeki hafta izne çıkarılıyoruz, bu sürenin ikihaftaya çıkacağı da söyleniyor. Bunun işten çıkarmalara bir hazırlıkolduğu ihtimalinden de söz ediliyor. Bu bir söylenti ve amirler böyle birşey yok diyorlar ya, bu söylenti de işsizlik korkusunun büyümesineneden oluyor. Bu korku da işçileri her türlü haksızlığa boyun eğmeyegötürüyor.

Üretimde büyük artışlar var. Cumartesi çalışmaları yok, yeni yıldailk hafta Şubat ilk hafta izin olabilir.

Bir sorunumuz da Cumartesi mesaileriyle ilgili. Türk MetalSendikası Cumartesi çalışmasında yüzde 76 oranında yevmiyealındığını söylüyor ama, bu gerçekte yüzde 40-50’ye düşüyor. Çünküsosyal haklar hesaba katılmıyor.

Ocağın ilk haftasındaki izinler yıllık izinlere sayıldı. Herkesin 12günlük izni kalıncaya kadar düşürecekler. Esnek çalışma düzeni hükümsürüyor sizin anlayacağınız.

Fabrikada en düşük ücret asgari ücret, sosyal haklarla ancak elleavuca geliyor. 5 senelik işçinin sosyal hakları dahil 1000 TL. Çıkışolursa emekliliği gelenler, askerliği yaklaşanlar ve ücretleri yüksekolanlardan başlanıyor. Böylelikle de ücret ortalaması süreklidüşürülüyor.

Pevrul Kavlak’ın posterinin olduğu takvimler neredeyse fabrikanınher köşesinde asılı. Ama sendikayı gören yok, temsilciler odalarındaoturuyorlar. Onları tanıyan da yok zaten. Bu arada Türk Metalyakınlarda işçilere cüzdan dağıttı. Ama içinde borçlu kredi kartlarımvar. Bu bizimle alay etmek demek.

Sözleşme ise kimsenin şu an umurunda değil, aklının ucundangeçmiyor. Çünkü iş korkusu yüzünden kimsenin sözleşmeden birbeklentisi yok. MESS ile sendika bir kez daha sadaka niyetine üç kuruşzammın altına imza atacaklar.

İşçiler arasında ücretsiz izne ayrılayım ama işimden olmayayımmantığı var. Ücretler yan sanayiye göre yüksek ama çalışma şartlarıağır. Kimse bu paraya çalışmaz.

Bantta olanlar ağır şartlarda çalışıyor. Bel fıtığı, bel ağrısı, boyunağrısı gibi fiziksel hastalıklar yaşanıyor. Krizden önce, 2008’de çoksayıda işçi çıkarıldığı halde daha fazla üretim var. Üretim rekoru kırıldı.Demek ki işçi üzerindeki çalışma yükü de alabildiğine artmış. Nefesalacak zaman bulamıyoruz neredeyse. İşçiler sürekli hareket halinde,aynı yerde çalıştıkları süreler azalıyor. İş bittiğinde başka bir yeregidiyorsun, tuvalete bile gidemiyorsun. Yemekhaneye gidiş 5 dakika,koşa koşa gidip geliyorsun. Çünkü yemek yarım saat.

İşçi sınıfının daha kötüye gitmek diye düşünüyorlar. Ama bundankötüsü de var.

Fabrikada “En karlı öneriyi verene anlık ödül” yazılı ilanlar asılı.Belki milyon dolarlık öneri yaparsın ama karşılığında nevresim, çerezvs. türü “ödüller” alırsın. Bu göz boyamaya yönelik bir uygulama.İşçinin fiziksel gücünden de, zihninden de sonuna kadar yararlanıyorlar,ama ona vermeye gelince gözünü boyamaktan başka bir şeyyapmıyorlar.

Ayrıca iş güvenliği ile ilgili öneriler göz ardı edilirken, karı arttıracaköneriler derhal uyulamaya sokuluyor.

Tüketim kooperatifine de değineyim. Bu kooperatif yoluyla işçiyesol elle verilen ücret sağ elle geri alınıyor. Böylelikle patron bir deburadan kar elde ediyor. Birçok işçi bu kooperatife borçlu. Ücretinibırakıp çıkıyor. Yıl sonunda bu kooperatif işçilere de 5-10 TL kar payıdağıtıyor. Komik.

Tüm bunlardan sonra bir kez daha belirteyim, lafın özü: Sorunumuzçok, amma velakin karamsarlığa yer yok, mücadeleden başka da birçıkış yolu yok.

Tofaş’tan bir işçi

TOFAŞ’tan bir işçi yazıyor…Sorunlarımız çok, tek yol mücadele!

Sigortasız çalışmanın yaygın olarak uygulandığı Adana OSB’de buuygulamanın yoğun olduğu işletmelerin başında Ortadoğu Alüminyumgelmektedir. Yaklaşık 400 işçinin çalıştığı fabrikada sömürü en ağırbiçimlerde yaşanmaktadır. Belirli bir deneme süresinin dahi olmadığısigorta uygulaması tamamen patronun isteğine bağlı olarakyapılmaktadır. Sigortaları aylarca hatta yıllarca yapılmadığı için işçileriş kazalarında dahi kaderine terk edilmektedir.

Patronun aşırı kar hırsı yaşanan sorunların çok boyutlu olmasını daberaberinde getirmektedir. İşe ilk girişte belirtilen maaş neredeyse tümişçilerde yaklaşık 650 TL’dir. Asgari ücret bile olmayan ve verilensefalet ücretleri ile işçilerin zaten kötü olan yaşam koşulları daha daağırlaşmaktadır. Yaşam koşullarını kat be kat artıran diğer bir önemlisorun ise uzun çalışma saatleri. Fabrika iki vardiya şeklindeçalışmaktadır. Gündüz vardiyası 08.00-18.00 arası çalışırken gecevardiyası ise 18.00-08.00 arası çalışmaktadır. Gece vardiyası zorunluolarak dört saat fazla mesai yapmakta. Ama fazla mesai ücreti

verilmemektedir.

Uzun olan çalışma saatlerinin yanında yapılan bu uygulama ileişçiler daha çok sömürüye ve ağır çalışma koşullarına maruzkalmaktalar. Çalışma saatlerinin bu kadar uzun olmasından dolayı işkazaları da artmaktadır. Maaşların düşük olmasından dolayı işçiler buuygulamaya dolaysız dâhil olmaktadır. Çünkü evlerine götürecekleri 1TL bile bugünkü koşullarda önemlidir. Ortadoğu patronu da bunu bildiğiiçin fazla mesai uygulamasını böylelikle daha rahat uygulamakta.Çalışma saatlerinin önemli kılan diğer bir yönü de OSB’nin merkezinçok dışında olmasıdır. OSB’nin bu durumundan dolayı da işçilerinçalışma saatleri yaklaşık iki saat daha artmaktadır.

Ortadoğu patronunun aşırı kar hırsı o kadar fazla ki servis konusu dayaşanan diğer bir önemli sorundur. Şehir merkezinden kalkan üçservisin dışında ilçelerden gelen işçiler için ise iki servis var. Özellikleşehir merkezinden kalkan iki servise binebilmek için işçiler ayrıca yol

Adana’da bir sömürü cehennemi: Ortadoğu Alüminyum

Page 5: Metal İscileri Bulteni - Subat 2012

Sendikalar işçilerin öz savunma örgütleridir. Bizlerin sendikaya üyeolmaktaki sebepleri daha çok ekonomik ve işyerindeki baskılara karşıgelişmektedir. Çay molalarının düzensizliği, yemeklerin kalitesinindüşük olması, iş güvenliği önlemlerinin alınmaması ise diğer küçüketkenlerdir birçoğumuza göre. Yani bizler, sendikaya işyerinde zorkoşullar altında çalıştırıldığımız zaman üye olmak zorunluluğuhissediyoruz. Kaldı ki bugün insanca çalışma koşullarının olduğu birfabrika gösteremeyiz. Yani emeğimizin sömürülmesi her fabrikada güngibi ortadadır.

Sömürü ve dolandırıcılıkla hızlı bir şekilde büyüyen fabrikalardanbirisi de Baymak’tır. Baymak 90’lı yıllarda batmış. Azgınca birsömürüyle 3-5 tane işçi sayesinde tekrar üretime başlamış. Baymakpatronu TÜSİAD yönetim kurulu üyesi ve İngiliz/Alman sermayesineaittir. Üç yıl önce Kartal’dan Tuzla’ya taşınan bu fabrikanın açılışını iseher başbakan gibi TÜSİAD ve MESS patronlarına uşaklıkta sınırtanımayan Tayyip Erdoğan yapmıştır.

Yeni fabrikayla üretimi ve sermayesini iki-üç katına çıkarmanınhesaplarını yapan Murat Akdoğan sömürüyü de azgınlaştırmıştır.Gelgelim bu sömürüye karşı bu yılın ortalarında hızlı bir sendikalfaaliyet gelişti. Başlangıçta iki sınıf bilinçli işçinin öncülüğünde,Birleşik Metal İşçileri Sendikası (Birleşik Metal) tercihiyle sendikalörgütlenme başladı. Daha sonraları Birleşik Metal yönetiminin gevşektutumu durumu tersine çevirdi. Türk Metal çetesinin Birleşik Metal’ikaralaması ve işçileri milliyetçilikle kandırması üzerine bazı işçilerininisiyatifinde Türk Metal tercihi yapıldı. Birleşik Metal yönetimi“Gidin fabrikada çoğunluğu sağlayın, gelin üye olun…” diyerek şubeyegelen işçileri başlarından savmıştır. Birleşik Metal, Türk Metalçetesine kendi elleriyle Baymak’ı hediye etmiştir.

Sendikal faaliyet başlayıp çoğunluk sağlandığında ise yaklaşık 40işçi işten atılmıştır. Türk Metal çetesi işten atmaları tazminatlarınalınması ve işe iade davalarıyla yok saydı. İşçilerde gelişemeyeneylemsel birlik Türk Metal çetesine Murat Akdoğan ile masadapazarlığı kolaylaştırdı. Türk Metal çetesi pazarlıktan sonra zaferkazanmış edasıyla işçilere nutuk atmaya başladı. İşçilerden sendikayaüye olmayanlar zorla üye yapıldı. Birkaç ay sonra da sus payıniteliğinde zam yapılarak işçilerin gözleri boyanmaya çalışıldı (yapılan100 liralık zammın 51 lirası da ikramiyelerden kesilerek yapıldı). Ocakayında ise Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreci başlayacak.

İşçilerin sendikal faaliyet sürecinde Türk Metal çetesinden sadecebir isteği olmuştu. Bu istek fabrika temsilcisinin demokratik bir şekilde

işçiler tarafından seçilmesi idi. Bu isteği onaylamayacağını, yasal olarakbir dayanağı olmadığını söyleyen Türk Metal’e karşı işçilerin Baymakpatronuyla pazarlığından kafalarda oluşan “patron sendikası mı yoksabu sendika?” sorusu, aldıkları ret cevabı ile kesinlik kazanmış ve“patron sendikasıymış…” sonucuna ulaşılmıştır. Yasada temsilcisendika tarafından atanır denmektedir, ama fabrikada işçilerin seçtiğitemsilci sendika tarafından atanabilir. Bunun önünde hiçbir engelyoktur, Birleşik Metal’de de böyle olmaktadır.

Ama temsilci atamasında da Türk Metal çetesinin başka bir hesabıvardır. Daha önce E.C.A’da çalışmış eski Türk Metal üyesi, şimdi isepatron yalakası Baymak’ta çalışan bir işçiyi temsilci olarak atamanınhesabındadır. Yoksa Türk Metal’in de istediği tam olarakgerçekleşmemiş olacaktır.

Baymak’da işçilerin kendi temsilcilerini seçmeleri için “söz, yetki,karar” haklarına sahip çıkmalıdır. Her ne kadar zayıf da olsa sendikayaüye olmak için oluşan birlik daha da güçlendirilip sendika temsilcisiniseçip “yetki” hakkını kazanmalı, sendika temsilcisi işçiler arasındaalınacak ortak “karar”ları sendikaya ve işverene uygulatabilmeli veyine işçilerin hazırladıkları TİS taslağı sendikaya ve patrona kabulettirilerek “söz” söylenebilmelidir. Tekrar etmekte fayda var, bunugerçekleştirmek için işçiler arasındaki birlik çelikleşmelidir. İştenatmalarda gerçekleşemeyen eylemsel birlik gerçekleşmelidir (atılan 40öncü işçinin işe geri alınması için iş durdurma yapılabilirdi).

Bizler şunu iyi bilmeliyiz ki insanca yaşam ve çalışma koşullarıistiyorsak mücadele etmeliyiz. Bugün Baymak’ta verilecek mücadeleyanı başındaki Ramzey ve Remas işçilerine örnek olabilir. Bizimemeklerimiz üzerinden bir ayda milyon dolarlar kazanan patronlarkarşısında dik durabilmek için örgütlenmeli ve örgütlülüğümüzü diritutmalıyız. Aksi takdirde asgari ücrete, yoksulluğa, sefalete mahkûmuz.

İşten atılan bir Baymak işçisi

5METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Baymak’ta söz-yetki-kararişçilerin olmalı!

parası ödemek zorunda kalmaktadır. Ya da daha erken saatlerdeuyanarak kendi imkânları ile servise binebilmek için kilometrelerce yolukat etmek zorunda kalmaktadırlar. Yaşanan önemli bir sorunda 45dakika olan yemek molası ve bunun dışında her hangi bir molanınyapılmamasıdır. 10-14 saat olan çalışma saatleriyle yorulan vücutlar güniçerisinde neredeyse hiç dinlenememektedir. Zaten ağır olan çalışmakoşulları molaların az olmasıyla daha da ağırlaşmaktadır.

Ortadoğu Alüminyum’da daha birçok sorun yaşanmaktadır. Baskı vehakaretler, kötü yemekler, sağlıksız çalışma ortamları... Yaşanan buncasorun karşısında ise işçiler örgütsüz ve dağınık. Yaşanan sorunlar sankikadermiş gibi algılanmakta. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın”,“buna da şükür” diyerek işçiler yaşanan sorunlar karşısında ya kendinikandırmakta ya da yaşanan acı gerçeklerden kaçma yolunu seçmektedir.Fakat ne kaçabileceğimiz bir yer var ne de bize dokunmayan bir yılan.O yılan iliklerimize kadar bizi sömürmektedir. Emeğimizle kurduğusaltanatı karşılığında bizlere sefaleti yaşatmaktadır. Alın terimizle

kazandırdığımız paralarla yeni ve son model araçlarla gezmekte, lüksdairelerde oturmakta, istediğinde son teknoloji araç ve makinelerialmakta. Fakat servisinden yemeğine verdiği maaştan çalışma ortamınakadar bizi kötü çalışma ortamına mahkûm etmektedir.

Bizler emeğiyle, onuruyla çalışan işçiler olarak yaşadıklarımızınkader olmadığını biliyoruz. Asgari ücreti bile fazla gören, anayasalhakkımız olan sigortayı hırsız misali çalan, sırtımızdan kendine birsaltanat kuran bu asalaklara karşı yan yana gelmeliyiz. Emeğimize, alınterimize, onurumuza sahip çıkmalıyız. Onca yıl çalıştıktan sonra emekliolmamıza rağmen çalışmak zorunda kaldığımız bu kötü koşulları tersineçevirelim. Çocuklarımızın geleceğini her gün parça parça çalan buasalaklardan hesap soralım. İşçi arkadaşlarımızla aramızdakigüvensizlik duvarlarını yıkmaktan, yan yana gelip birlik olmaktan başkayolumuz yok. Bunu başarabilirsek kazanacağımız çok şey var.

Adana OSB’den bir işçi

Adana’da bir sömürü cehennemi: Ortadoğu Alüminyum

Page 6: Metal İscileri Bulteni - Subat 2012

6 METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

dan...Dünyadan...Dünyadan...Dü

“Hukuki yol” kapanmıştır…

Mücadeleden başka çıkış yok!

“Paran kadar sağlık”insafsızlığı

AKP hükümetinin bizlere son hediyesi sağlık hakkımızın gaspedilmesi oldu. Seçim döneminde binbir yalan ile bizlere vaat üstünevaat vermişlerdi. Herkese kaliteli sağlık hizmeti sözü vermişlerdi.Güya her yere sağlık kompleksleri yapılacaktı, hekimimizi bizsececektik…

Bu yalanlarla bizlerin oyunu alanlar şimdi de cebimizde sonkalan 3 kuruşa göz diktiler. 1 Ocak’tan itibaren herkes G$$’liolacak. Yani sağlık hakkından yararlanmak için herkes primödemek zorunda. İlaç ve tedavi için, SGK primi için eller cebe…

Aylık geliri asgari üçte biri olan 295 TL’den fazla olan herkes, 1Ocak 2012 tarihinden itibaren sağlık primi ödemeden tedavihakkından yararlanamayacak. Asgari ücret alanlar aylık 35 TL, brütasgari ücretle bunun iki katını alanlar ise 106 TL prim ödemekzorunda. Tabi bu daha başlangıç. Nasıl ki geçmişte hastaneyegitmek için para vermiyorken şimdi prim ödüyorsak, bu primlerinileride katlanarak artacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok.

İş bununla kalsa iyi. Ayda 30 günden az çalışanlarımız da, eksikkalan günlerimizi 30 güne tamamlamak zorundayız. Gündelik, parttime, yevmiyeli çalışanlarımızın vay haline! Peki GSS primlerimizitamamlayamazsak ne olacak? Sağlık hizmetindenyararlanamayacağız. Üstelik ödeyemediğimiz primler de faiziylekarşımıza çıkarılacak. Hükümet her fırsatta kısmi çalışma vb.lafazanlıklarla esnek çalıştırmayı yaygınlaştıracağını bas basbağırarak patronlara göz kırparken sigorta primlerinin tamamınıödeme yükünden de kurtulmanın hesabını yapıyor.

Peki prim ödüyoruz, tedavi olmak için para veriyoruz da kalitelibir hizmet alabiliyor muyuz? Hiçbir emekçi aldığını söyleyemezherhalde. Fabrikalardaki bant sistemi burada da karşımıza çıkıyor.Hastane kapısından giriyoruz, gerekli gereksiz bütün tahlilleriyaptırıyoruz, 2 dakikalık bir muayenenin ardından yazılan reçete

(Yeni düzenleme ile artık ilaçlarda daha pahalı. 3 kalem ilaç başına2 TL, 3 kalemden sonra ilaç başına 4 TL ücret ödemek zorundayız.)elimize tutuşturularak gönderiliyoruz. Doktorlar birer işçi gibi,yaptığı işe de yabancılaşarak bizleri adeta banttan geçiriyor. Çünküonlara da bu dayatılıyor. Bizler gibi performans hesabı çalışıyorlar.Baktıkları hasta kadar para alıyorlar. Niteliksiz sağlık hizmetininsorumlusu olan hükümet ise bu uygulamayı dayatanlar kendilerideğilmiş gibi sorumluluğu doktorların üstüne atıyor, mağdur ettiğiiki kesimi hasta ile doktoru karşı karşıya getiriyor.

Başa dönersek AKP vaatlerinin bir kısmını yaptı, yapmadı değil.Kamu özel ortaklıklarıyla hastaneler açtı. Özel hastanelere hastasağlamak için düzenlemeler yaptı. Fakat hangimizin ödediği primburalarda tedavi olmaya yeter ki? Açtı açmasına ama buhastanelerin kapılarını bizlere kapadı. Burjuvaların yollarına isekırmızı halılar serdi.

Burjuvalar yine sağlık alanına yatırım yaparak servetlerinikatladılar. Bakıyoruz, Medipol, Acıbadem gibi hastanelere; sağlıkparalı oldukça onlar palazlandı. Devlet sağlıktan eline çektikçe,bunun yükünü bizlerin üzerine yıktıkça sağlık tekelleri büyüdü.Hükümetin yaptığı bütün düzenlemeler de onlara yarıyor. Bizimcebimizdeki para küçülüyor. Onların kasaları ise büyüyor.

Peki bu devlet, bu hükümet bizlerden, işçiden emekçiden yanabir şey yapmaz mı? Kendi vekil maaşlarını az bulup, fahiş zamlaryapanlar asgari ücrete sefalet zammı yaptılar. Bununla eşzamanlıG$$ primlerini devreye soktular. Bu ne demek? “Biz sizi insanyerine koymuyoruz” demek. “Yaşamak sadece bizim hakkımız”demek.

Sendika hakkımıza saldırırlar, kıdem hakkımıza göz dikenler,şimdi sıra yaşam hakkımıza geldi. Paran kadar sağlık hakkın vardiyen devlet, paran yoksa öl diyor. Biz boyun eğdikçe, patronların,devletin eli boğazımızda olacak. Biz sustukça da bastırmaya devamedecekler. Bırakın insanca yaşamayı, sadece yaşamak için bilesesimizi yükseltmekten başka çare var mı?

AKP hükümeti 2011 yılının son aylarında yeni bir yasa çıkardı.Bu yasaya göre artık davacı, mahkeme bitene kadarki bütünmasrafları peşin yatırmadan dava açamayacak.

Bu ne demek? Eskiden dava sürecinde dosya, bilirkişi vs.masrafları dava ilerledikçe ödeniyordu. Şimdi ise iş davalarında endüşük dava ücreti 500 TL civarında olarak tespit edilmiş durumda.Açılan davanın talep edilen miktarına göre bu para artıyor. 1 yılınıdoldurmamış bir işçi işten atıldığında alacağı ihbar tazminatınınyarısı mahkeme masraflarına gidecek. Dava 2 yıl sürecek. İşçi buparanın peşinden koşmaya değmez diye düşünerek parasındanvazgeçip, parayı patrona bağışlamış olacak.

Zaten mahkemeler çok yavaş işliyor. 2,5 yıldan erken biten biralacak davası yok. Bir de üstüne bu eklenince işçi için oldukça zorbir durum ortaya çıkmış oluyor.

Bu duruma bir de işten çıkarılan işçinin cebinde hiç paraolmadığı –olmayacağı gerçeğini eklersek bu yasa işçiyi kat be katezmiş oluyor. Avukatlar, bu yasa çıktıktan sonra uzun süre iş davasıaçamadıklarını, iş davaları oranında önemli oranda bir azalmaolduğunu ifade ediyorlar. Ayrıca açılan iş davalarının büyükçoğunluğunun alacak davası olduğunu da belirtiyorlar. İşçilere herfırsatta “hakkınızı yasal yollardan arayın” diyen sermaye devleti,göründüğü kadarıyla hakkını yasal yollardan arayan işçileri bile biryük olarak görüyor ve işçilerle uğraşmak istemiyor, herkes başınınçaresine baksın diyor.

Ama çaresiz değiliz. Bugüne kadar mahkemelerin önündesüründük de ne oldu zaten. Mücadeleden başka çıkış yolumuz yok.Bundan böyle mahkeme koridorlarında sürünmek yerine sokaklardaolacağız, işgal-grev-direniş bayrağını yükselteceğiz.

İzmir’den bir metal işçisi

Page 7: Metal İscileri Bulteni - Subat 2012

7METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

İşçi Bülteni Özel Sayı: 817 Fiyatı: 25 Kr * Mart 2012 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Ayten Özdoğan * Yayın türü: Yerel,süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. *

Mollaşeref Mah. Simsar Sk. 5/3 Fatih/İstanbul Tel/Fax: 0 (212) 62174 52 * Baskı: Özdemir Mat. Davutpaşa Cd. Güven Sanayi Sitesi C

Blok No: 242 Topkapı / İstanbul Tel: (212) 577 54 92

Mail adresi:

[email protected]

İstanbul - Esenyurt İşçi Kültür Evi

Yenikent Mah. Şehit Serkan Temeloğlu Sok. 25/A

(Eskule otopark girişi karşı sokağı) Esenyurt

e-mail: [email protected]

İstanbul - Kartal İşçi Kültür Evi

Kordonboyu Mah. Hamam sok. Özdemir İşhanı

Kat:2 No:29 Kartal

İstanbul - OSB-İMES İşçileri Derneği

İnönü Mah. Demokrasi Cad. Serkan Sok. No: 3

(Üçler Market karşısı) - Sancaktepe

Tel: 0.216.621 25 22

İstanbul - Sefaköy İşçi Kültür Evi

İnönü Mah. Maslakçeşme Cad. Dağlı Sok.

No:14/A (Pazartesi Pazarı/Pazaryolu durağı)

Küçükçekmece

Tel: 0.212.697 71 53 - 0.531.955 47 60

İstanbul - Topkapı İşçi Derneği

Davutpaşa Cad. Tim 2 Sanayi Sitesi Kat:2

No:541 Topkapı

Tel: 0.531.986 15 91-0.535.915 32 45

İstanbul - Tersane İşçileri Birliği Derneği

Evliya Çelebi Mah. İstasyon Cad. No: 33/4 Tuzla

Tel: 0.541.664 70 83

Ankara - Mamak İşçi Kültür Evi

Tuzluçayır Mah. 285 Sok. 21/C Mamak

Tel: 0.312.368 06 90

e-mail: [email protected]

İzmir - Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi

Dere Cad. 8072 Sok. No: 48 Çiğli

Tel: 0.506.823 52 92

Manisa İşçi Birliği Derneği

Tel: 0.537.496 18 45

Adana - Sanayi İşçileri Derneği

Kuru Köprü Mah. No 14 Sok. No: 15 Seyhan

Tel: 0.538.970 64 95

Bursa - Eksen Yayıncılık Bürosu

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel

Tel: 0.224.220 84 92

Kayseri İşçi Kültür Evi

Cumhuriyet Mah. Tennuri Cad. Çetin Apt. No: 7

Tel: 0.535.496 72 50

İletişim adres vetelefonları...

FIAT’tan sendikaları devre dışı

bırakan sözleşme...FIAT yürürlüğe koyduğu yeni iş sözleşmesiyle, fabrikalarında örgütlü olan

sendikayı devre dışı bırakacak kurallara yer verdi. İşçilerin sorunlarınısendika yerine oluşturulan çağrı merkezlerine aktarması kuralı getiren FIAT,sendikaların sınırların dışına çıkması durumunda işçilerin sendikaya üyeolmasını engelleme hakkına sahip.

FIAT yönetimi, işçi haklarını silen ve çok sert koşullar öngören yeni işsözleşmesi hazırladı.

1 Ocak itibariyle yürürlüğe konulan sözleşme işçilere bir rehber kitap veuyulması gerekli yeni kuralları içeren videodan oluşan, “Birlikte Değişimİçin Mücadele” başlıklı bir set halinde dağıtıldı. Rehber kitapta işçilerinsorunlarını dile getirmek için sendikaya başvurmak yerine, çağrı merkeziniaraması kuralı yer alıyor. Buna göre, FIAT’ta görevli memurların sorunlarını30 dakika, işçilerin ise 15 dakika içinde ilgili yetkiliye anlatmaları gerekiyor.

FIAT fabrikalarında yürürlüğe giren yeni sözleşme, aynı zamanda işçileringrev hakkını da bütünüyle engelliyor, sendikaların da bundan böyle sembolikbir rol üstlendiğini içeriyor. Sözleşmeye göre, sendikaların FIAT yönetimininöngördüğü sınırların dışına çıkması durumunda, yönetim işçilerin sendikayaüye olmasını engelleme hakkına sahip.

FIAT’ta örgütlü olan Fiom sendikasından yapılan açıklamada, FIATyöneticilerinin bu uygulamayla sendikayı bütünüyle dışladığı ifade edilerek,bundan böyle FIAT çalışanlarının haklarını hiç kimsenin koruyamayacağınavurgu yapıldı.

Otomotiv devi Mitsubishi, Hollanda'dakifabrikasını 1 euroya satışa çıkardı...

Japonya merkezli şirket 7 Şubat Salı günü de fabrikadaki üretimidurdurduğunu açıklamıştı.

Fabrikanın bin işçisi tesisin giriş ve çıkışlarına barikat kurmuş durumda.Sendikanın fabrikanın kapatılmasına karşı 10 Şubat Cuma günü grevehazırlandığı bildiriliyor.

Sendika liderleri, fabrikanın kapatılmasının Hollanda'nın güneyi içinfelaket olacağını söylüyor.

Mitsubishi, kararının Avrupa'da faaliyet göstermenin zorlaşmasındankaynaklandığını savunuyor.

Limburg yakınlarındaki Nedcar fabrikası bin 500 kişiyi istihdam ediyor.

Mitsubishi Başkanı Osamu Masuko'nun bir sözcüsü salı günü ''eğerçalışan bin 500 kişinin maaşlarının ödeneceği garantisi verilirse fabrikanın 1euroya satılacağını'' açıklamıştı.

BBC'nin Hollanda'daki muhabiri Anna Holligan, halihazırdaki durumunfabrikanın yıl sonunda kapatılacağına işaret ettiğini söylüyor.

Hollanda basını çalışanların, haklarındaki kararı ''kurbanlık koyun'' gibikabullenmeye niyetli olmadıklarını göstermek için greve gitmeye kararverdiklerini duyurdu.

Sendikanın da fabrika için uygun bir talipli bulmak istedikleri de gelenhaberler arasında.

Fransa’da demir çelik işçileri

fabrikalarını “işgal” etti...Fransa’nın Belçika sınırındaki Flarange kasabasında bulunan Arcelor

Mittal demir çelik fabrikasında çalışan bir grup işçi, geçici olarak kapatılan işyerlerinin, bir süre daha kapalı tutulması kararını protesto etmek içinfabrikalarını “işgal” etti.

dan...Dünyadan...Dünyadan...Dü

Page 8: Metal İscileri Bulteni - Subat 2012

“Yüzbinlerin bir bildiği var!” diyen Türk Metal çetesi üyesi olan 130 bin civarındaki

metal işçisinin kendi rızası ile Türk Metal’e üye olduğunu iddia ediyor. Oysa;

12 Eylül askeri faşist darbesinden önce metal işçilerinin ezici bir çoğunluğu DİSK’e bağlıMaden-İş Sendikası’na üye idi. 12 Eylül darbesi ile DİSK kapatıldıktan sonra 1983 yılındaçıkartılan geçici bir kararname ile sendikaya üye olmakta noter şartı kaldırıldı. Metal

patronları, MESS’in verdiği direktif ile işçi listelerini bu çeteye verirken onbinlerce metal işçisikendilerinin haberi dahi olmadan bu çeteye üye yapıldı. Yani Türk Metal çetesi, işçi sınıfınıköleleştirmek için alınan 24 Ocak kararlarının uygulamak için devreye sokulan 12 Eylül askeri faşistdarbesinin çocuğudur.

Bu tarihten sonra da metal patronları kah yeni açtıkları işyerlerine bu çeteyi davet ettiler,kah DİSK’e bağlı Birleşik Metal’in örgütlenme çalışmalarını kırmak için işçileri kendi elleri ileTürk Metal çetesine götürüp üye yaptılar. Sendikaya üye olmak ya da istediği sendikayı

seçmek işçilerin en doğal ve yasal hakları iken Renault, Tofaş gibi büyük işletmeler başta olmaküzere birçok metal fabrikasında Türk Metal çetesine üye olmak işe girerken patronlar tarafındanzorla dayatılan bir uygulama oldu. İşi işçilerin haklarını koruyup geliştirmek olan bir sendikayıişyerlerine bizzat patronlar davet ediyorsa orada durup bir kez daha düşünmekte fayda vardır.Yani böyle bir “sendika”, işçi sınıfını değil olsa olsa sermaye sınıfını temsil ediyor demektir.

Türk Metal çetesinin reislerinin üye işçilerden kestikleri aidatlarla yarattıkları kişiselservetler artık mahkeme dosyalarına bile girmiş durumdadır. Dahası bu aidatlar üzerindentrilyonları kontrol eden bu hainler, işçiden aldıkları ile işçiler karşısında gövde gösterisi

yapmaktadır. Yani sahip oldukları güç onların kendi gücü değil, bizzat metal işçilerinin emeği vealınteri ile yarattığı bir güçtür.

İşyerlerinde patronların bir dediğini iki etmeyen de yine bu çetedir. Binlerce metalişçisinin işsiz kalmasının baş sorumlusu olan bu çete, MESS ve patronlar her TİS dönemindeyeni bir hakkımıza saldırırken oluşan tepkileri boğmak, bizleri bu saldırılar karşısında sessiz

kalmaya ikna etmekle meşguldür. Servis ve yemek sorunu gibi en basit sorunlarda bile işçidendeğil patronlardan yana tutum almaktadır.

Sendikalar işçilerin sınıf kimliklerini ve bilinçlerini geliştirecekleri öz örgütlülükleri iken,Türk Metal çetesinde işçilerin kendi temsilcilerini bile seçmeye hakları yoktur. Yani bu çetesadece elimizdeki haklarımızı ve bugünümüzü değil, esas olarak geleceğimizi çalmaktadır.

Birçoğumuz bu gerçekleri adımız gibi biliyorken, bugüne kadar kendi gücümüze inanmadığımız,değiştirebilecek bir gücümüz olduğuna güvenmediğimiz için sessiz kaldık. Oysa artık devrandeğişti. Artık geleceğimizi kendi ellerimize almaktan, Türk Metal çetesinden ihanetlerinin hesabınısorup onu yıkmaktan başka seçeneğimiz kalmadı.

Metal İşçileri Birliği, tüm metal işçilerini yaklaşan yeni grup TİSdönemi öncesinde Türk Metal çetesini yıkmak için yakılan mücadeleateşini büyütmeye çağırıyor.

Yüzbinlerin bildiği

çok şey var!..