merhaba - ministry of national...
TRANSCRIPT
1
2
Merhaba…
Bilgi, iletişim ve teknolojisi alanında meydana gelen hızlı
değişmeler, dünyayı giderek küresel bir köye dönüştürmüştür. İçinde
yaşadığımız çağın özelliklerinden birisi “Bilgi Toplumu” olmasıdır.
Küreselleşen dünyada en fazla paylaşılan şey bilgi olmaktadır. Bilgi
paylaşmak, bilgi transfer etmek kadar, bilgi ile donanmış, beceriye sahip
bireyler yetiştirmek de giderek önem kazanmaktadır. Biz eğitimciler
açısından, Uluslararası Bilim Olimpiyatlarında ortaya çıkan tablonun iç açıcı
olmadığı ortadadır. Okullarımızın, bilgi edinme ve bilgiye ulaşma açısından
rolünü yeterince oynamadığını söylemek abartı olmayacaktır..
Peki neden bu durumdayız..?
Kuşkusuz ki; bunun bir çok nedeni vardır.. Nedenleri tartışarak
geçireceğimiz vaktimiz yoktur. Öncelikle kendimizden başlamak zorundayız.
Unutmayalım ki, eğitim sürecinin en temel unsuru öğretmendir.
William A. Ward’ınbelirtiği gibi “üstün öğretmen sergiler, muhteşem
öğretmen, esinlendirir”
Tahtaya konuşanların adını değil, konuşmayanların adını yazdıran bir
öğretmen, neden böyle yaptığını soranlara şu yanıtı verir: “Çocukları
konuşturmaz, konuştuğu için cezalandırırsak, gelecekte konuşmaya cesaret
edemeyen bir birey/toplum oluşmasına katkı sunmuş oluruz. Ya da, kendisini
ifade edemediği için her şeyi zorbalıkla halletmek isteyen bir toplumun
ortaya çıkmasına neden olmuş oluruz” demiştir. Örnekteki öğretmenin
tutumunu takdir eder ya da yanlış bulabiliriz fakat, öğrencilerinin gelecek yaşantılarını da önemseyen
bir öğretmen tutumu içinde olduğunu sanırım es geçemeyiz. Öğretmen tutumu ve yaklaşımının,
öğrencilerin kişisel ve bilişsel gelişimleri açısından tayin edici bir öneme sahip olduğu bilinen bir
geçektir.
Kişilikli bireylerden oluşan toplum hayatı ve bilgiyi üreten bir toplumsal yaşantı için, eğitim
ne kadar önemli ise, öğretmen de aynı düzeyde önemli bir noktada durmaktadır.
Bireylerin, sorunlarının çözümünü araştırmada arayan bir karakter geliştirmesi ve toplumsal
ilişkilerinde gerekli entelektüel ve duygusal derinliğe ulaşmışını sağlamak okulun,
eğitimcilerin/öğretmenlerin temel hedefi olmalıdır. Kuşkusuz ki, bu hedefe varabilmek için bilgiyi ve
deneyimleri paylaşmanın çok önemli olduğu kanaatindeyiz.
Bu anlayışla çıkarmaya karar verdiğimiz dergimizin, hem etkinlik paylaşımı ile motivasyon yaratması
hem de makale ve yazılarla bilgi süreçlerini takip etme işlevi görmesini umut ediyoruz.
İşimiz zor ve yolumuz uzun.. Koşullar ne kadar zor olursa olsun; deniz yıldızı hikayesinde olduğu
gibi yapabileceğimiz bir şeyler hep vardır ve var olacaktır.
Yeni sayılarda buluşmak üzere, Maltepe RAM ailesi olarak hepinizi selamlıyoruz..
Sevgiyle kalınız..
Maltepe Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürü
Nejdet UYĞUN
Sahibi ve Sorumlu
Yazı İşleri Müdürü:
Nejdet UYĞUN
Yazı İşleri Kurulu:
Nazim DUMAN Eda ÇETİNKAYA
Vedat KAYA
Ayten GÜRER Gamze YILMAZ
İnceleme Kurulu:
Sibel ULU
Ayşe ÖZGÜR Belkıs GÜLER
Yunus YÜCEL
Recep GÜLER Serkan YAĞIZ
Duygu TURAN
Maltepe Rehberlik
ve Araştırma
Merkezi
Muhsine Zeynep
Ortaokulu Yanı
Mektep Cd. No:15/1 Küçükyalı – Maltepe
Tel:0 216 549 31 61
Faks: 0 216 549 31 62
www.malteperam.meb.gov.tr
BAŞLARKEN
3
Bu Sayımızda…
İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Faik Kaptan’la Ropörtaj .......................................... 4
İlçemiz Özel Eğitim Sınıfları ..................................................................................................... 8
Okullarda Özel Eğitim Uygulamaları ........................................................................... 11
Sınıf İçi Yönetim: Öğrencilerin Sınıfta İstenmeyen Davranışlarına Yönelik
Yapılabilecekler ...................................................................................................................... 16
Sınıf İçi İletişim Çatışmalarında Öğretmenlere Öneriler .................................................... 18
Merkezimizin Çalışmalarından ............................................................................................ 22
Sorunsuz Okul Mutlu Öğrenci Projesi ........................................................................... 25
Ritm-İ Aşk / Engelliler Ritim Atölyesi Projesi ..................................................................... 27
Çağın Hastalığı ’İnternet Bağımlılığı’ ........................................................................... 28
Okul Psikolojik Danışmanlarının Yasal Sorumluluklarına İlişkin Okul Yöneticilerini de
İlgilendiren Bazı Yanılgılar Ve Önemli Gerçekler .............................................................. 34
Çocuk İhmal ve İstismarı ...................................................................................................... 41
Risk Altındaki Ortaöğretim 9. Ve 10. Sınıf Öğrencilerinin Kendini Toparlama Güçlerinin
İncelenmesi ............................................................................................................................. 44
Kayıp Ve Yas .......................................................................................................................... 47
Okullarda Şiddet Ve Olumsuz Davranışları Önlemede Akran Arabuluculuk
Çalışmaları .............................................................................................................................. 49
İÇİNDEKİLER
4
İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜMÜZ SAYIN FAİK KAPTAN’LA ROPÖRTAJ
Dergimizin ilk sayısında Eğitim Öğretim Faaliyetleri konusunda ilçemizin durumunu
yansıtmak istedik. Bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.
Sayın İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Faik Kaptan, sizi ve mesleki geçmişinizi daha
yakından tanımak istiyoruz, kendinizden bahseder misiniz?
1958 Balıkesir doğumluyum, ilkokulu beş sınıflı bir odada gündüzlü okudum.
Köyümüzün şartları İlkokuldan sonra okumaya imkân vermediği için ortaokul, lise ve
üniversiteyi İstanbul’da okudum. İlkokuldan sonra eğitime devam etmemde ilkokul
öğretmenimin çok emeği oldu. Kendisi hala sağ, Allah hayırlı ömürler versin diye de hala dua
ederim. 1977 yılında memuriyete başladım. İlk göreve başlamam masa başı memurluk görevi
idi ve 1983 yılına kadar sürdü. 1983 yılında öğretmenliğe geçtim, bu tarihten sonra çeşitli
okullarda pek çoğu yöneticilik olmak üzere bugüne kadar da Milli Eğitimde hizmet etmeye
devam ediyorum.
RÖPORTAJ
5
İlçemizde eğitim çağındaki çocuklar için mevcut okullar yeterli midir? Hangi kademe ve
türünde okullara ihtiyaç duyulmaktadır?
İlçemizde nüfus dağılımı biraz daha dengeli olsa büyük oranda yeterli olabilir; fakat
okulların bulundukları yerler, nüfustaki dağılımın dengesizliği, bu konuda zorluklar
oluşturuyor. Bazı mahallelerde sıkıntı daha büyük. Mesela; Fındıklı Mahallemizde sıkıntı var
konum olarak Maltepe’nin kenarında kaldığından ulaşım açısından sıkıntı oluşturuyor. Bu
nedenle her mahallede anadolu lisesi, imam hatip lisesi, endüstri meslek lisesi, fen lisesi gibi
okullara ihtiyaç duymaktayız. İlçemizde hiç olmadığı için eksikliğini hissettiğim iki okul türü
var. Biri fen lisesi, diğeri de özel eğitim mesleki eğitim merkezidir (İş Okulu). Genelde
okullar Küçükyalı ve İdealtepe Mahallelerinde yoğunlaşmış. Mesela Zümrütevler, Gülsuyu,
Esenkent, Fındıklı Mahallelerinde hiç lise türünde okul yok.
İlçemizde Eğitim-Öğretim Faaliyetlerini Evrensel Ölçüler baz alındığında nasıl
değerlendiriyorsunuz? Sizce Maltepe İlçesinin en büyük eğitim sorunu nedir?
Bence ülkemizin, toplumumuzun en büyük sorunu işimizi ciddiye almama sorunudur.
Bu durum eğitime de maalesef olumsuz yansıyor. Herkes üzerine düşeni yaptığını düşünüyor
fakat pratikte bunun söylenildiği gibi olmadığını görüyoruz. Şairin dediği gibi, “ayinesi iştir
kişinin lafa bakılmaz, kişinin görünür rütbe-i aklı eserinde.” Bir şeylerin iyi olmadığını
söylüyorsak o zaman söylediklerimiz ile yaptıklarımız birbirini tutmuyor demektir. Maltepe
ilçesini İstanbul açısından değerlendirdiğimizde ilk sıralarda olduğunu söyleyebiliriz. Bazı
konularda belki ilk üçtedir bazı konularda ilk ondadır. Daha da iyi olması için
yöneticilerimizin, öğretmenlerimizin, velilerimizin, öğrencilerimizin herkesin üzerlerine
düşeni daha iyi yapması gerekmektedir. Bu nedenlerle bizlerin daha çok proje üretmesi, daha
iyi çalışmalarla eğitimin kalitesini yükseltmesi gerekir. Bizim bence en büyük problemimiz en
başında da belirttiğim gibi işimizi yeterince ciddiye almamamızdır. Hâlbuki her zaman şunu
söylememiz gerekir, hiç kimse olmasa da ben varım. Bunu benim yapmam lazım. Bu olursa
inanıyorum ki daha iyi, daha güzel hizmetler yapacağız.
Eğitim – Öğretim Faaliyetleri içerisinde İdare – Öğretmen, Öğretmen – Veli, Öğretmen
– Öğrenci ilişkilerinin
ideal düzeye gelmesi için
neler yapılabilir?
Bu soruya cevap
ararken önce insan
ilişkilerinden başlamak
lazım. Sorunlara global,
dünya çapında bakmamız
gerekiyor. Genel bakışın
çerçevesinde idare–
öğretmen–veli–öğrenci
ilişkilerinin odağında insan
6
var. Bütün her şey insan için, daha doğrusu çocuklarımız için. Dünya globalleştiği için
birbirimizden olumlu veya olumsuz etkileniyoruz. İyi taraflarını ne kadar alıyoruz? Hani
Mehmet Akif için derler, Mehmet Akif Avrupa’yı gezmiş. Sormuşlar, nasıl buldun Avrupa’yı
diye? Onların dini bizim işimiz gibi, işleri de bizim dinimiz gibi demiş. Çünkü biz işimizde
ciddi değiliz, işimizi sahiplenmiyoruz. Örneğin, öğretmen olarak bizden beklenen
öğrencilerimizi en iyi şekilde yetiştirmektir. Ama bir öğretmen derse hazırlıklı gitmez ise
öğrencisine karşı işinin gereğini yapmış olur mu? Ben Avrupa’da şunu gördüm; öğretmen
koltuğunun altında değişik pek çok eser ile sınıfa gidiyor. Baktığınız zaman işlerinde daha
ciddiler, daha iyi nasıl yaparız, daha kaliteli üretim nasıl yaparız diye düşünüyorlar.
Öğretmen, anne-baba, öğrenci, devlet hepimizin üzerine düşenler var. Örneğin devlet olarak
biz yöneticilerin üzerine düşen görev, öğrenci ve öğretmenimize imkan sunmaktır. Yani
okulun alt yapısı ve imkanlarını ona göre hazırlamaktır. Öğretmenimizi ona göre
yetiştirmektir. Anne-baba da çocuğunu sadece okula göndermekle yetinmemeli. Sadece özel
eğitimdeki çocuklar değil her çocuk özeldir. Bakınız her insanı Allah farklı yaratmıştır. Her
insanın parmak izleri farklıdır, konuşması, sesi aynı değildir. İkizler de bile farklılıklar vardır.
Demek ki eğitimde bunu hesaba katmamız lazım. Yani her çocuğun adeta özel olarak
eğitilmeye ihtiyacı vardır. Bunun için en başarılı, en becerikli, en kabiliyetli, en zeki
insanlarımız, bir; öğretmen olmalı, iki; camide hoca olmalı. Mesela camideki hocalık da
küçümsenir. Hâlbuki camideki hocalık öğretmenlik gibi önemlidir. Çünkü onlar da toplumu
eğiten insanlardır. Eğitim bir bütündür. Okuldaki eğitimi ev ortamı veya çarşı, sokak, pazarda
desteklemezsek o eğitimde başarılı olmamız mümkün değildir. O bakımdan bu toplumun en
büyük problemi bence söylediklerini yapmayan bir toplum olmasıdır.
6-İlçemiz genelinde özel eğitime gereksinimi olan öğrenciler ile ilgili olarak hem üstün
yetenekli öğrenciler hem de yetersizliği olan öğrenciler için daha farklı neler yapılabilir?
Toplum henüz özel eğitime ihtiyacı olan engelli insanlar veya çocuklar için arzulanan ölçüde
bilinçlenebilmiş değildir. Yani sanki birinin engelli olması, onun ayıbıymış gibi algılanıyor.
Bu düşünceyi bir defa okullardan kaldırabilmemiz lazım. Hiç kimse engelli olarak dünyaya
gelmek istemedi, bunlar bizim elimizde olan şeyler değil. Günümüzdeki ırkçılık kavgalarının
da temelindeki sebep üstünlük iddiasıdır. Kimsenin kimseden üstünlüğü yoktur, ırk diye bir
şey yok zaten. Herkes bir anne ve babadan türemiştir. Kabileler vardır, kabilelerin isimleri
daha sonra ırk olmuştur. Dolayısıyla kimsenin ırkıyla, boyuyla, gözüyle, parasıyla ne
övülmeye hakkı vardır ne yerilmeye hakkı vardır. İnsanların hayatlarını kolaylaştırmak lazım.
Özellikle son zamanlarda engelli çocuklarımız için, vatandaşlarımız için epeyce mesafe
alındı. Eğitimleri için rehabilitasyon merkezlerinin kurulması, RAM’ların kurulması, evde
bakım ve evde eğitim verilen hizmetler arasındadır. Bir çocuk için bile eve öğretmen
gönderebiliyoruz. Vatandaşımızın bu konuda daha çok istifade edebilmesi için
bilgilendirmeye ihtiyacı var. Farklı şeyler de yapılabilir tabi. Engellilerimiz için bina giriş
çıkışların uygun yapılması, onların yapabilecekleri iş alanlarının sunulması gibi. Bunlar için
sanki biraz daha zamana ihtiyacımız var.
Üstün yetenekli öğrencilerimiz için ilçemizde Bilim Sanat Merkezi açmak, yine özel eğitme
muhtaç engelli öğrencilerimiz için lise düzeyinde Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi açmak
hedeflerim arasındadır. Okullardaki destek eğitim odaları çok faydalı oldu. Özel eğitim
7
sınıfları açıldı. İlköğretimde eğitim almak isteyip de geri çevirdiğimiz öğrencimiz yok. Bizim
problemimiz lise çağındaki özel eğitme ihtiyaç duyan öğrenciler ile üstün yetenekli öğrenciler
için uygun eğitim ortamlarının olmayışıdır.
7-İlçemizdeki Rehberlik ve Özel Eğitim Faaliyetleri ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Hem Okullarımız hem de Rehberlik ve Araştırma Merkezi açısından değerlendirebilir
misiniz?
Okullarımızdaki rehber öğretmenlerimize diğer öğretmenlerimizin bakışı çok olumlu değil.
Bunu ortadan kaldırabilmek tek taraflı olabilecek bir şey değil. Biraz da herkesin “Acaba ben
olsam nasıl olmasını isterdim?” sorusunu sormasıyla başlayabilecek bir şey. Çünkü herkes
kendi bakışıyla baktığında diğer tarafı göremez. Bu konuda hepimizin, Rehberlik Araştırma
Merkezimiz de dahil, üzerinde çalışmamız ve hatta belki bir proje üretmemiz lazım. Eğitimci
olarak bizlerin, bir çocuğu en iyi şekilde tanıyabilmesi ve yardımcı olabilmesi için karşılıklı
çok iyi bir iletişim ve temas içerisinde olmamız gerekir. Rehber öğretmenlerimizin bu konuda
diğer öğretmenlerimizi daha çok kucaklayıcı olmaları ve yönlendirici olabilmeleri gerekir.
Sadece onlar yapsın demiyorum ama öncelikle rehber öğretmenlerimizin bunu başarmaları
gerekir. Rehber öğretmenlerimiz bu işin lokomotifi olmalılar. Diğer öğretmenlerimizin de
buna katkı sunmaları gerekir. Rehber öğretmenlerimiz öğrenciyi tanıma, özelliklerini bilme,
ona göre yönlendirmede birinci derecede sorumludurlar. Ama her öğretmen bana göre bir
rehber öğretmen olmalı. Montessori eğitiminin öncülerinden birisinin bir sözü var “ Bana göre
yeni okul dünya kadar alanı olan ve hayat kadar sınırları olan yerdir.” diyor. Hem maddi hem
de manevi olarak her şeyimizle okul bizi hayata hazırlamalıdır. Hayata hazırlamıyorsa bu
öğretimin ne faydası var ki. Her şeyi bilsen ne olur o bilginin pratikte karşılığı yoksa.
8-Son olarak eğitim çalışanlarına ve öğretmenlerimize tavsiyeleriniz nelerdir?
Ben tavsiye olarak demeyeyim ama bir görev olarak, bir sorumluluk olarak öğretmenliğimizin
farkında olmamız gerekir. Atatürk’ün bir sözü var “Muallimler yeni nesil sizin eseriniz
olacaktır”. Eserimizden eğer memnunsak dememiz gereken çok şey yok ama büyük oranda
konuşmalarımızdan anlaşılan şu ki eserlerimizden memnun değiliz. Sorumluluğumuzun
farkında olmamız lazım. Çok çalışmalıyız ve şahıs olarak, öğretmenler olarak kendimizi
geliştirmeliyiz. Çok okuyan, söylediklerimizden çok yaptıklarımızla örnek olan insanlar
olmalıyız ki öğrencilerimiz bizi örnek alsınlar. Örnek olamadığımız bir topluma, bir öğrenciye
asla dediklerimizin yeterince tesirli olduğunu bu zamana kadar ben görmedim. Okuyun
diyorsam önce ben okumalıyım, çalışın diyorsam önce ben çalışmalıyım, dürüst olun
diyorsam önce ben dürüst olmalıyım ki çocuklarımız da bu anlayışta büyüsünler, yetişsinler,
topluma faydalı insan olsunlar.
8
İLÇEMİZ ÖZEL EĞİTİM SINIFLARI
Duygu TURAN - Özel Eğitim Sınıf Öğretmeni Eda ÇETİNKAYA -Uzman Psikolojik Danışman
2014-2015 eğitim- öğretim yılı içerisinde çeşitli tarihlerde Maltepe İlçesindeki Özel Eğitim
Sınıflarını Rehberlik ve Araştırma Merkezi personelimizle ziyaret ettik. Bu ziyaretlerde sınıf
ortamını, öğrencilerin durumunu inceleyerek öğretmenlerimizin sıkıntılarını paylaşma,
ihtiyaçlarını yerinde görme ve öğrencilerimizi yakından tanıma fırsatı bulduk. Ayrıca
sorunlar ve olası çözümler üzerine Özel Eğitim Öğretmenleri ve Okul Psikolojik
Danışmanlarıyla paylaşımda bulunduk. Bununla birlikte, Okul Rehberlik Servislerinin
çalışmalarını görme fırsatını da bulduk.
Maltepe İlçemiz ilkokullarında;
Toplam 21 okulda Özel Eğitim Sınıfı bulunmaktadır.
15 okulumuzun Hafif Özel Eğitim Sınıfında 84 öğrenci,
10 okulumuzun Orta-Ağır Sınıfında 48 öğrenci,
7 okulumuzun OÇEM sınıfında 20 öğrenci bulunmaktadır.
Maltepe İlçemiz Ortaokullarında;
Toplam 14 okulda Özel Eğitim Sınıfı bulunmaktadır.
9 okulumuzun Hafif Özel Eğitim Sınıflarında 99 öğrenci,
4 okulumuzun Orta-Ağır Sınıfında 10 öğrenci,
7 okulumuzun OÇEM sınıfında 18 öğrenci eğitim-öğretim görmektedir.
ÖZEL EĞİTİM SINIFLARIMIZDAN RESİMLER
Güzide Yılmaz İlkokulu Hafif Özel Eğitim Zümrütevler İlkokulu Hafif Özel Eğitim
ÖZEL EĞİTİM SINIFLARIMIZDAN…
9
50. Yıl Besim Kadirgan Ortaokulu Hafif Özel Eğitim Sınıfı Altayçeşme İlkokulu Hafif Özel Eğitim Sınıfı
Güzide Yılmaz İlkokulu Hafif Özel Eğitim Sınıfı Muhsine Zeynep Ortaokulu Özel Eğitim
Sınıfı Otizm
10
,
Güzide Yılmaz İlkokulu Hafif Özel Eğitim Sınıfı Muhsine Zeynep Ortaokulu
Celal Avşar Ortaokulu Özel Eğitim Sınıfı Otizm ve Özel Eğitim Sınıfı Orta-Ağır Zihinsel Sınıfı Açılışı İlçe
Milli Eğitim Müdürü Faik Kaptan ve RAM Müdürü Nejdet UYĞUN’un katılımı ile gerçekleşmiştir.
11
OKULLARDA ÖZEL EĞİTİM UYGULAMALARI
Nazim DUMAN – Psikolojik Danışman
GİRİŞ
Akranlarına göre çeşitli açılardan yetersizlik yaşayan ve bu
nedenle özel eğitsel tedbirlerle eğitimlerini sürdüren
öğrenciler için eğitim kurumlarımızda bir takım uygulamalar yapılmaktadır. Mevcut yasal
düzenlemeler çerçevesinde özel eğitim uygulamalarına konu olan engel türleri ve bu engel
türlerine yönelik ne gibi tedbirler alındığı aşağıdaki tabloda görülmektedir.
No Engel grubu Eğitim Ortamı Destek Eğitim
1 Çok Ağır Düzeyde Zihin Engel Evde Bakım
Var
2 Ağır Düzeyde Zihinsel Engel Özel Eğitim Uygulama Merkezi / Özel Eğitim İş Uygulama
Merkezi / Orta-Ağır Özel Eğitim Sınıfı
Var
3 Orta Düzeyde Zihinsel Engel Özel Eğitim Uygulama Merkezi / Özel Eğitim İş Uygulama
Merkezi / Orta-Ağır Özel Eğitim Sınıfı
Var
4 Hafif Düzeyde Zihinsel Engel Kaynaştırma / Özel Eğitim Sınıfı / Özel Eğitim Mesleki
Eğitim Merkezi/ Destek Eğitim Odası
Var
5 Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite
Bozukluğu Kaynaştırma/ Destek Eğitim Odası Yok
6 Dil ve Konuşma Güçlüğü Kaynaştırma/ Destek Eğitim Odası Var
7 Görme Yetersizliği Görme Engelliler Özel Eğitim Okulu / Özel Eğitim Sınıfı /
Kaynaştırma Var
8 İşitme Yetersizliği İşitme Engelliler Özel Eğitim Okulu / İşitme Engelliler
ÇPL / Özel Eğitim Sınıfı/ Kaynaştırma/ Destek Eğitim
Odası
Var
9 Bedensel Yetersizlik Özel Eğitim Sınıfı / Kaynaştırma / Ortopedik Eng. Özel
Eğt. Okulu/ Destek Eğitim Odası Var
10 Otizm / Yaygın Gelişimsel
Bozukluk Özel Eğitim Uygulama Merkezi / İş Uygulama Merkezi/
Özel Eğitim Sınıfı / Kaynaştırma/ Destek Eğitim Odası
Var
11 Özel Öğrenme Güçlüğü Kaynaştırma / Destek Eğitim Odası Var
12 Süreğen Hastalık Kaynaştırma / Destek Eğitim Odası Yok
13 Üstün Yetenekliler Kaynaştırma / Destek Eğitim Odası BİLSEM / Ford
Otosan İÖO
Tablodan da görüldüğü üzere özel eğitime gereksinen öğrenciler; Kaynaştırma, Özel Eğitim
Sınıfı, Özel Eğitim Okulu, Evde Bakım, Destek Eğitim Odası ve Bilim ve Sanat Merkezi gibi
özel eğitim ortamlarından, DEHB ve Süreğen Hastalık dışında diğer tüm engel türleri için
Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Destek Eğitim Programından faydalanabilmektedirler. Ayrıca
ÖZEL EĞİTİM UYGULAMALARI
12
zorunlu ilköğretim çağındaki öğrenciler için bir takım şartları oluştuğunda Evde Eğitim
hizmetinden de yararlanabilmektedirler.
FARKLI GELİŞENLERİ TESPİT VE TANILAMA
Tüm bu hizmetlerden yararlanabilmesi için öncelikle bireyin eğitsel değerlendirme ve
tanılamasının yapılmış olması gerekir. Özel eğitim hizmetleri yönetmeliği gereği eğitsel
tanılama ve değerlendirme her ilçede bulunan Rehberlik ve Araştırma Merkezleri tarafından
yapılmaktadır. Yukarıdaki tabloda yer alan 10 farklı engel türünden herhangi birisinden
şüphelenilen birey için sınıf öğretmeni ve rehber öğretmenin yapacağı ön değerlendirme
sonrasında Eğitsel Değerlendirme İsteği formu ile RAM’a başvuru yapılması gerekir.
RAM’da gerekli incelemesi yapılan öğrenci, özel eğitimdeki “en az kısıtlayıcı ortam” ilkesi
gereği resmi tedbir raporu ile kendisi için en uygun olan ve en az kısıtlayıcı olan eğitim
ortamına yönlendirilir. Yapılan bu yönlendirme doğrultusunda İlçe Özel Eğitim Hizmetleri
Kurulu öğrenciyi en uygun eğitim ortamına yerleştirir. Destek eğitim almak isteyen veliler
aynı zamanda “Engelli Sağlık Kurulu Raporu” da almak zorundadırlar.
KAYNAŞTIRMA
Rehberlik ve Araştırma Merkezi tarafından eğitsel tanısı yapılarak Kaynaştırma Eğitimine
alınan öğrenciler için BEP Birimi tarafından Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı hazırlanır.
Bu öğrencilerin okuldaki eğitim-öğretim faaliyetleri ve başarılarının değerlendirilmesi,
yaşadığı yetersizlik ve eğitim performans göz önüne alınarak yapılır. Bir sınıfta en çok 2
kaynaştırma öğrencisi olacak şekilde yerleştirmeleri yapılır. Kaynaştırma uygulamalarında
daha çok fiziki bir kaynaştırma olduğu, eğitim programı, davranış düzenlemesi ve sosyal
uyuma yönelik düzenlemelerde yetersiz kalındığı söylenebilir. Ancak özel eğitim hizmetleri
yönetmeliğinin 23.maddesinin i bendinde; “Kaynaştırma yoluyla eğitimlerine devam eden
öğrencilerin yetersizlik türü, eğitim performansı ve ihtiyacına göre; araç-gereç, eğitim
materyalleri, öğretim yöntem ve teknikleri ile ölçme ve değerlendirmede gerekli
tedbirler alınarak düzenlemeler yapılır.” denilmektedir. Kaynaştırma raporu olan bir
öğrenci hakkında Okul BEP Biriminin hemen toplanması ve ilgili maddede bahsedilen
tedbirleri ilk BEP Birimi toplantısında ele alması gerekir.
Burada Özel Eğitim ve Rehberlik Genel Müdürlüğünün 2011 yılında başlattığı Özel Eğitimin
Güçlendirilmesi Projesinden bahsetmek gerekir. Proje “Bütünleştirme eğitimi ile ilgili politika
tavsiyeleri ve toplum bilincinin artırılması için strateji geliştirmesi, özel eğitim ihtiyaçları
konusunda öğretmenlerin niteliklerinin artırılması ve geliştirilecek olan Engelsiz Okul Modeli
ile ‘bütünleştirme’ uygulamalarının yaygınlaştırılması, yeni Psikolojik Ölçme Araçları’nın
uygulanması ile Rehberlik ve Araştırma Merkezleri’ndeki (RAM) eğitsel değerlendirme ve
tanılama hizmetlerinin kalitesinin iyileştirmesi, özel eğitime ihtiyaç duyan bireylerin iş ve
mesleki eğitimlerinin kalitesinin iyileştirmesi, yirmi pilot okula ekipman ve materyal
sağlanması ve RAM’lara yeni Psikolojik Ölçme Araçları’nın tedarik edilmesi” gibi birçok
çalışmalar içermektedir.
Söz konusu proje kapsamında bütünleştirme eğitiminden de bahsedilmektedir. Bu konuda
2009 yılında Prof. Dr. A. Gönül AKÇAMETE tarafından “Özel Gereksinimli Öğrenciler İçin
13
Kaynaştırma Modeli Geliştirme Projesi” sonuç raporunda, bütünleştirme eğitimi şu şekilde
tanımlanmaktadır: “Kaynaştırma uygulamalarının yaygınlaşması sürecinde, öğrencilerin
gereksinimlerini karşılamak için kaynak oda dışında çeşitli alternatif destek hizmeti sunma
yaklaşımları ortaya çıkmış, bu yaklaşımlarda özel gereksinimli öğrencilerin genel eğitim
sınıflarından ayrılmadan eğitilmeleri hedef alınmıştır. Bu nedenle kaynaştırma olarak
tanımlanan uygulamaların günümüzde daha çok, özel gereksinimli öğrencilerin genel eğitim
sınıfında tam zamanlı olarak yerleştirilmeleri anlamına gelen bütünleştirme (inclusion) eğitimi
olarak adlandırıldığı görülmektedir (Bürli, 2002; Cawthon, 2001; Feuser, 2002; Halvorsen ve
Neary, 2001; Houck ve Rogers, 1994; Minke ve Bear, 1996; Salend, 1998).”
Yine aynı çalışmada “Bu noktada bütünleştirmeyi kaynaştırmadan ayıran temel noktanın,
öğrencinin genel eğitim sınıfına tam zamanlı olarak yerleştirilmesi ve destek hizmetlerin sınıf
içinde sunulması olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca, kaynaştırmada öğrencinin gereksinim
duyduğu destek hizmetleri sınıf dışında ayrı bir ortamda verilirken, bütünleştirmede bunun
genel eğitim sınıf ortamında, öğretmen ile işbirliği yapılarak sunulması öngörülmektedir
(Feuser, 2002; Gerent, 1998; Halvorsen ve Neary, 2001; Hartmann, 2002; Inos ve Quigley,
1995; Nowel ve Innes, 1997; Salend, 1998).” denilmektedir. Henüz yasal mevzuata
alınmamış olsa da, özel eğitme ihtiyaç duyan öğrencilerin özel eğitim okulu veya sınıfı
yerine akranları ile aynı sınıfta eğitim almaları yönünde bir düzenleme ile kaynaştırma
eğitiminin yerini bütünleştirmeye bırakacağı görülüyor. Kaynaştırma uygulamaları ile
ilgili Genel Müdürlüğümüzün yayınlamış olduğu 3N1K Yönetici, Öğretmen, Aile Kılavuz
kitabı konuyla ilgili doyurucu bilgiler içerdiğinden mutlaka incelenmelidir. Ayrıca söz konusu
proje sonucunda hazırlanmış olan Bütünleştirme Kapsamında Eğitim Uygulamaları Öğretmen
Kılavuz Kitabı yine incelenebilir.
ÖZEL EĞİTİM SINIFI
Daha çok Hafif, Orta-Ağır Düzeyde Zihinsel Yetersizlik ile Otizm/Yaygın Gelişimsel
Bozukluk tanısı alan öğrenciler için açılan özel eğitim sınıfları, RAM’da yapılan eğitsel tanı
doğrultusunda öğrencilerin yönlendirildiği özel eğitim ortamları olmaktadır. Son geliştirilen
Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği taslağında Hafif Özel Eğitim Sınıflarının
kaldırıldığı görülmektedir. Henüz taslak olan yönetmelikte bütünleştirme eğitimi de göz
önüne alındığından böyle bir düzenlemeye gidilmiş gibi
görünüyor.
Bilindiği üzere özel eğitim sınıfı İlçe Özel Eğitim Hizmetleri
Kurulunun teklifi ve İl Özel Eğitim Hizmetleri Kurulunun onayı
ile açılmaktadır. Bu sınıflardaki öğrenci mevcutları Hafif Özel
Eğitim Sınıflarında en fazla 10, Orta-Ağır Özel Eğitim
Sınıflarında 8 ve Otizm Özel Eğitim Sınıflarında 4 olabilmektedir. Özel eğitim sınıfları ile
ilgili e-okul sisteminin birleştirilmiş sınıfa izin vermemesi ve Talim Terbiye Kurulunun
yayınladığı haftalık ders programı ile derslerin yansıtılması problemi yaşanmaktadır. Özel
eğitim sınıfına yerleştirmesi yapılan öğrencinin kaydının özel eğitim sınıfında olması,
notlarının BEP’leri doğrultusunda özel eğitim öğretmenleri tarafından girilmesi ve derslerinin
TTK’nın yayınladığı programa uygun olarak yürütülmesi gerekmektedir.
14
DESTEK EĞİTİM ODASI
Özel eğitime ihtiyacı olan öğrencilerden kaynaştırma eğitimine alınmış olan öğrencilerle,
üstün yetenekli öğrencilerin destek eğitim almaları için Özel Eğitim Hizmetleri gereği zorunlu
bulunması gereken eğitim ortamıdır. BEP Geliştirme Birimi tarafından önerilen ve Okul
Rehberlik Hizmetleri Yürütme Komisyonu tarafından uygun görülen öğrenciler, haftalık ders
saatlerinin %40’ını geçmeyecek şekilde yapılacak bir planlama ile destek eğitim odasından
yararlandırılırlar. Destek Eğitim Odasında eğitim performansı aynı olan öğrencilerle grup
eğitimi de verilebilir.
Destek eğitim odasında öğrencinin yetersizliğine uygun araç-gereç ve ortam düzenlemesi
yapılır. Destek eğitim odasının yeri belirlenirken, öğrencilerin yetersizlik türü dikkate alınır.
Öğrencinin genel başarı değerlendirmesinde, destek eğitim odasında yapılan değerlendirme
sonuçları da dikkate alınır. Açılma prosedürü özel eğitim sınıfı gibidir.
EVDE EĞİTİM HİZMETLERİ
Okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki özel eğitime ihtiyacı olan bireylerden eğitim
ve öğretim kurumlarından doğrudan yararlanamayacak durumda olanlara evde eğitim hizmeti
verilir. Bu durumdaki öğrencilerin en az dört ay süreyle örgün eğitim kurumundan
doğrudan yararlanmasının mümkün olmadığı ya da yararlanması hâlinde olumsuz
sonuçlar doğuracağını belirten sağlık raporu ile kayıtlı oldukları okul müdürlüğüne
başvurması gerekir. Okul müdürlüğü Veli Başvuru Dilekçesi, Öğrenci Belgesi ile RAM’a
inceleme talebinde bulunur. RAM Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu raporu hazırlamak
üzere öğrenciyi inceler ve İlçe Özel Eğitim Hizmetleri Kuruluna evde eğitim alması yönünde
rapor hazırlar. Ancak evde eğitim hizmetleri İlçe Özel Eğitim Hizmetleri Kurulu tarafından
planlanır.
Evde eğitim hizmeti alan öğrencinin kaydı okulunda kalır ve devam şartı aranmaz. Evde
eğitim, gezerek özel eğitim görevi yapan öğretmen tarafından sürdürülür. Ancak, bireyin
eğitim ihtiyaçları doğrultusunda okul öncesi, sınıf ve alan öğretmenleri de görevlendirilir.
Evde eğitim hizmetinden yararlanan birey, kayıtlı bulunduğu okulda uygulanan öğretim
programlarından sorumludur. Ancak BEP geliştirme birimince, bu programlara dayalı olarak
bireyin eğitim performansına göre, ihtiyaç duyduğu alanlarda Bireyselleştirilmiş Eğitim
Programı hazırlanır.
BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM PROGRAMI
Rehberlik ve Araştırma Merkezi tarafından eğitsel tanılaması yapılmış ve resmi tedbir raporu
çıkarılmış öğrenciler için, kayıtlı olduğu okul BEP Geliştirme Birimini mutlaka kurmalıdır.
Her öğrenci için ayrı ayrı kurulması gereken BEP Birimi, öğrencinin raporu okula ulaştığında
toplanır. Alınması gereken tedbirler ve her ders için performans formları dağıtılır. Aileden
bilgi alınır ve bir sonraki BEP tarihi kararlaştırılır. Hangi engel türünden tedbir alınmış olursa
olsun, yetersizliği ve eğitsel performansına göre öğrencinin ihtiyaçları belirlenir ve hangi
15
derslerden BEP yapılacağına karar verilir. Öğrencinin BEP’inde aynı zamanda davranış
problemlerinin sağaltımı ve aile eğitimi de yer almalıdır.
BEP Biriminin kurulmasından ve BEP’lerin saklanmasından okul idaresi; BEP’lerin
uygulanmasından sınıf öğretmeni sorumludur. Öğrencinin BEP’i hazırlanırken ailenin de BEP
Birimi toplantısına katılması, bilgilendirilmesi ve onayının alınması gerekir. BEP’ler
dönemlik veya yıllık olarak hazırlanabilir ve ihtiyaç duyulduğunda güncellenebilir.
Öğrencinin sorumlu olduğu eğitim programı dikkate alınarak hazırlanır ve başarının
değerlendirilmesi BEP’ine uygun olarak yapılır. Başarının değerlendirilmesinde Özel Eğitim
Hizmetleri Yönetmeliğinin 24.maddesinde yer alan özel koşullar dikkate alınır.
Öğrencinin eğitsel performansı belirlendikten sonra, hangi derslerden BEP yapılması
gerektiği belirlenir. Daha sonra öncelikli ihtiyaçlarına ve eğitim performansına göre Uzun ve
Kısa dönemli amaçlar belirlenir. Davranış problemlerine yönelik tedbirler, ortam
düzenlemeleri ve verilecek diğer destek eğitim hizmetleri belirlenir. Hazırlanmış olan
program uygulanır ve sonuçları değerlendirilir.
AİLE EĞİTİMİ
Aile eğitimi, tüm eğitim kademelerinde bireyin eğitimine katkı sağlamak amacıyla aileye
verilecek her türlü rehberlik ve danışmanlık hizmetlerini içeren bir eğitimdir. Aile eğitiminde
engel türleri, özel eğitime ihtiyaç duyan öğrencinin geleceğine yönelik ailenin kaygıları, iş
olanakları, yasal hakları, hijyen ve kişisel bakım, kabul süreçleri, davranış problemleri ile baş
etme, okuldaki eğitimin evde sürdürülmesi, aile içi iletişim, anne-baba tutumları, engelli
öğrencinin kardeşleri ve eğitiminden/bakımından sorumlu olanlarla ilişkiler ve ailenin okul başarısı
üzerindeki etkilerigibi konular yer alabilir. Aile eğitimi okul rehberlik hizmetleri çalışma programında
mutlaka yer almalı ve BEP Geliştirme Biriminin planladığı şekilde, özel eğitime gereksinen bireyin
öğretmeni ve okul rehberlik servisinin işbirliği ile yürütülmelidir.
KAYNAKÇA:
Bütünleştirme Kapsamında Eğitim Uygulamaları Öğretmen Kılavuz Kitabı (http://orgm.meb.gov.tr/www/ozel-egitim-ile-ilgili-
yayinlar/icerik/276)
Engelsiz Okul Modeli Yol Haritası (http://orgm.meb.gov.tr/www/ozel-egitim-ile-ilgili-yayinlar/icerik/276)
3N1K Kaynaştırma Yönetici, Öğretmen, Aile Kılavuzu. (http://orgm.meb.gov.tr/www/ozel-egitim-ile-ilgili-yayinlar/icerik/276)
AKÇAMETE, A.Gönül (2009), Özel Gereksinimli Öğrenciler İçin Kaynaştırma Modeli Geliştirme Projesi Sonuç Raporu, Ankara
Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri, Ankara.
http://ozegep.meb.gov.tr/
Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği
16
SINIF İÇİ YÖNETİM: ÖĞRENCİLERİN SINIFTA İSTENMEYEN DAVRANIŞLARINA
YÖNELİK YAPILABİLECEKLER
Yaşar OCAKTÜRK – Psikolojik Danışman
Öğretmenlerin sıklıkla karşılaştıkları istenmeyen öğrenci davranışları arasında; “ders
esnasında konuşmak” , “derse ilgisiz olma”, “ kopya çekme”, “fiziksel ve sözlü şiddet”, “
öğretmene karşı saygısızlık”, “sorumluluk üstlenmeme” yer almaktadır. Yurt dışında yapılmış
araştırmalara göre, öğretmenlerin yaklaşık %54’ü, öğrencilerde gözlenen davranış
problemlerinin sınıftaki öğretimi aksattığını ifade etmektedirler (Ataman ,2000). Konu bu
denli yaygın olunca eğitim bilimciler, çözüm olması umuduyla yeni yöntem ve modeller
geliştirmekteler.
Curwin ve Mendler (1998), sınıflardaki zor öğrencilerle çalışılmak üzere öğretmenlere şu
önerileri sunmaktadır:
Hiperaktif öğrencileri Kendinize yakın oturtunuz. Ders esnasında hareket edebilecekleri
alanın sınırlarını çiziniz.
Dikkati çabuk dağılan öğrencileriDuvar kenarına oturtunuz.
İş yapmak istemeyen öğrencileriYapılacak işlerin listesini zaman limiti ile birlikte yazınız ve
sırasının üzerine yapıştırınız. Yaptıkları işin yanına (+) koyunuz.
Hafızası zayıf öğrencileriİşi küçük parçalara ayırınız. Talimatları en fazla ikişer ikişer
veriniz.
Motivasyonu düşük öğrencileriHer bir gelişmeyi kaydetmek üzere bir tablo hazırlayınız. Her
yeni öğrendikleri şeyi tabloya kaydediniz.
Başar (2001), öğretmenin, öğrencinin yanlış davranışlarının kaydını tutarak değişim ve
gelişimini izlemesini, gerektiğinde aile ve okulu bilgilendirmesini ve sınıf içinde sıkıntı
yaratan durumlarla tek başına uğraşmak yerine, okul yönetimi ve aile ile ortak çalışmayı
önermektedir.
Aşağıda ilgili literatür taraması sonucunda, öğretmenlere sınıf içi istenmeyen öğrenci
davranışlarının önlenmesine ilişkin bazı öneriler sunulmuştur (Pala, 2005).
1.Öğretmen, kontrolünü kaybetmemeli, ders sırasında bireysel olarak istenmeyen davranışı
gösteren öğrenci veya öğrencilerle tartışmaya girmemelidir. İstenmeyen davranışı sergileyen
öğrencilerle sınıf dışında konuşmak üzere ayrı bir zaman ayırmalıdır.
2. Problem çok ciddi boyutlara ulaşmadan duruma müdahale etmelidir. Göz kontağı kurma,
kaşını çatma, baş sallama, yanına yaklaşma, mizahla yaklaşma vb. yöntemlerle kademeli
olarak tepkiler vermelidir.
3. Öğrencinin iyi davranışı ödüllendirilmeli; ödül kişiye değil, yapılan işe verilmelidir.
Örneğin, iyi bir kompozisyon yazan öğrenciye “Sen iyi öğrencisin” demek yerine “Yazdığın
kompozisyon şu bakımlardan güzel” denmesi.
4.İstenmeyen bir davranış ortaya çıktığında, davranışın altında yatan faktörler araştırılmalı,
kızgınlık ve cezanın öğrenciyi üzeceği ve huzursuz edeceği göz önünde bulundurularak,
davranış giderilmeye çalışılmalıdır.
SINIF YÖNETİMİ
17
5. Öğretmenin, bir öğrencinin sergilediği istenmeyen davranışa müdahale etmesi (göz kontağı
kurma, yanına yaklaşma vs.) yakın arkadaşlarının da davranışlarını düzeltmelerine neden
olabilmektedir.
6. Öğretmen, bir davranış bozukluğu karşısında “Şunu demek istiyorum” diyerek sonuna
kadar kararlı olduğunu vurgulamalıdır.
7. Öğretmen, öğrencilerinde görmek istediği davranış için model olmalıdır. Örneğin,
öğrencilerin derse geç gelmelerine müsaade etmeyen bir öğretmen kendisi de derse
zamanında gelmelidir. Öğretmenin tavır ve tutumunun dersin akışını bozan davranışları en
aza indirmede en önemli faktör olduğu göz ardı edilmemelidir.
8.Öğretmene karşı olumlu tutum, öğrencinin davranışında etkili olmaktadır. Öğrencilerin
öğretmene karşı tutumu olumlu olan sınıflarda, öğrenme ve motivasyonun yüksek,
istenmeyen davranışların ortaya çıkma olasılığının ise düşük olması beklenir.
9.Öğretmen, her an, sınıfta olan her şeyden haberi olduğunu hissettirmelidir. “Bugün bu iş
bitecek, henüz başlamayanlar var” demesi, öğretmenin uyanık olduğunu gösterecektir.
10.Öğretmen, aynı anda birden fazla şeyle ilgilenme becerisi göstermelidir. Örneğin bir
öğrenciye yardım ederken, sınıfın başka tarafında konuşan bir öğrenciyle göz kontağı kurarak
sinyal göndermesi.
11.Öğretmen, detaylara çok fazla zaman ayırmamalıdır. Örneğin, matematik dersinde
öğretmenin problemi çözen bir öğrenciye, “Satır aralığını fazla ver, problemin numarasını
yazmayı unutma” demesi, öğrencinin dikkatinin dağılmasına neden olacaktır.
12.Bıkkınlık, dikkatin dağılmasına neden olur. Sıkıntı hissedilince öğretmen, etkinliği
değiştirmelidir. Çeşitlilik, yalnızca hayatın değil, dersin de baharatıdır.
13.Öğretmen, öğrencinin karakteriyle değil, durumla ilgili “ben” mesajları vermelidir.
Örneğin, “Sen çok konuşuyorsun” yerine, “Senin konuşman benim dikkatimi dağıtıyor”
demelidir.
14. İyi bir sınıf disiplini için beden dili çok önemlidir. Yüz ifadesi, öğrencilere çok şey ifade
eder: Coşku, ciddiyet, hoşlanma, değer verdiğini hissettirme vb.
15. Öğretmen, istenmeyen davranış konusunda öğrencilere ne hissettikleriyle ilgili konuşma
fırsatları tanımalıdır.
16.Öğrencilere kesinlikle “aptal”, “tembel”, “sorumsuz” gibi kelimeler kullanmamalıdır.
17.Öğretmen bütün öğrencilere eşit davranmalıdır. Öğretmenin bazı öğrencilere daha yakın
davranması, diğer öğrencilerin onları kıskanmalarına neden olabilir.
18.Öğretmen, bütün öğrencilere sorumluluk vermelidir. Örneğin bir soru sorulduğunda,
herkesin cevap yazması gerektiği belirtilerek, daha sonra herhangi bir öğrencinin adının
söylenebilir.
KAYNAKÇA
ATAMAN, A. (2000). Sınıf İçinde Karşılaşılan Davranış Problemleri ve Bunlara Karşı Geliştirilen Önlemler, Küçükahmet, L. (Editör). Sınıf
Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar, 171-191. Ankara: Nobel Yayınları.
Pala , A. (2005).Sınıfta İstenmeyen Öğrenci Davranışlarını Önlemeye Dönük Disiplin Modelleri” Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Ocak 2005, Sayı:13.
18
SINIF İÇİ İLETİŞİM ÇATIŞMALARINDA ÖĞRETMENLERE ÖNERİLER
Olcay ÇİNGÜ – Psikolojik Danışman
Sınıf ve yaş düzeyine bakmaksızın öğrenciler arasında zaman zaman yaşanan sorunların
çatışmaya dönüştüğünü görüyoruz. Çocuklar arasındaki sorunları, zamanında ve doğru
müdahale yöntemleriyle çözebilmek için nasıl bir yol izleyebiliriz diye baktığımızda öncelikle
çözüme yönelik kullandığımız genel yöntemleri sorgulayarak işe başlayabiliriz.
Ceza: Ceza/hoşa gitmeyen sonla karşılaşmak, davranış değişikliğine yol açabileceği gibi
bazı durumlarda da çocuğun algısında “Yaptım, bedelini ödedim” olarak karşılanabilir. Bu
nedenle istenmeyen davranış (istenilenin aksine) pekiştirilmiş olup
olumlu davranış değişikliği sağlanamayabilir.
Tepkisiz Kalma: Öğrencilerin yaptığı davranışlara tepki
vermemek, durumla ilgilenmemek, olumsuz davranışın kendiliğinden
ortadan kalkmasını beklemek demektir ki çoğu durumda bu
gerçekleşmez. Zamanla durum öğrenciler için “ Hiçbir şey ile
ilgilenmeyen öğretmen”, “Ne yapsak öğretmen bize kızmaz”, “Bir daha yapsam da aldırmaz
nasıl olsa” gibi sonuçlar doğurabilir. Farklı öğretmenlerin benzer olaylara farklı tutumlar
sergilemesi durumunda da öğrencilerin öğretmenlere bakış açılarında ve hatta öğretmenlerin
kendi aralarında sıkıntıların yaşanma olasılığını arttıracaktır.
Vaaz Verme / Nasihat Etme: Uzun uzun konuşarak, kendi yaşam deneyimleri ile
kıyaslayarak, duygusal istismar yoluyla olumlu davranışların kazandırılmaya çalışıldığı
tutumdur. Bu süreçte öğretmenin, öğrencilerden çok kendini merkeze alan tutumu dolayısıyla
olumlu davranışın kazandırılma olasılığı düşüktür. Özellikle ergenlik dönemindeki öğrenciler
kendilerini ifade etmeye daha fazla ihtiyaç duyarlar ve karşı çıkma eğilimi gösterirler. Bu
nedenle bu yöntemin olumlu davranışa yöneltme üzerinde etkisi az olacaktır.
Sadece İstenmeyen/Yanlış Davranışın Söylenmesi: “Çok konuşuyorsun”, “Yine
ödevini yapmamışsın”, “Kavga ettin değil mi” gibi söylemlerle sorunu dile getirmeniz
durumunda; çocuk ile ilgili gözleminizin doğruluğunu çocuğa yansıtmış olup ondan nasıl bir
hareket beklediğinizi söylemediğiniz için çocuktan kendiliğinden bir değişim beklemiş
olursunuz. Hangi davranış kabul edilebilir/hangi davranış kabul edilemez açık ve net sınırlarla
ortaya konduğunda çocuğun kendi davranışına yönelik algısı da daha kolay şekillenecektir.
Soyut/Geniş Beklentiler: Öğrencilerin yetişkinler kadar soyut ve ileriye yönelik
düşünemediğini unutmadan beklentilerimizi dile getirmek, önlerindeki yolu daha rahat
görmelerine yardımcı olacaktır. “Büyü artık”, “Saygılı ol”, “Potansiyelini gerçekleştir” gibi
soyut kavramlar ve geniş anlamlı beklentilerle kafası karışan çocuk verilen mesajı
anlayamayabilir.
SINIFTA İLETİŞİM
19
İletişim Engelleri: Suçlama/ Emir verme/ Tehdit etme/ Eleştirme/ Utandırma/ Kıyaslama/
Yargılama, vb. iletişimi kısıtlayan ve engelleyen yaklaşımlar öğrencinin kendini suçlu
hissetmesine, savunmaya geçip karşılık vermesine, öğretmenin adil olmadığını düşünmesine,
sert tepkiyle cevap vermesine, kendini yetersiz-değersiz hissetmesine, vb. yol
açabileceğinden istendik davranışın yapılma olasılığını da azaltmış olacaktır.
Doğrusunu Söylemek: Öğrencilerin hatta insanların çoğu kendi doğrularını önemserler.
Doğru olanı bizim söylememiz değil; öğrenci/veliye söylettirmemiz önemlidir. Bu nedenle
açık uçlu sorular sorarak (sorguya çeker gibi değil, anlamaya çalıştığımızı ve yardımcı olmak
istediğimizi hissettirmeye çalışarak), hatalarını fark ettirip yerine yeni davranışlar
oluşturmasını sağlamaya çalıştığımızda öğrenciler, kendi kararlarını daha fazla
sahipleneceğinden olumlu davranış gösterme olasılıkları da artacaktır.
Sınıfta olumsuz davranışlar göstererek diğer öğrenciler üzerinde baskı oluşturan öğrenciler,
zamanla diğer öğrenciler tarafından da oyunlara alınmayarak, hep olumsuz davranışları ön
plana çıkarılarak, vs dışlanabilirler. Bu durum, olumsuz davranış gösteren çocuklar üzerinde
de baskı oluşturabilmektedir. Sonuçta ilişkiler karşılıklı bir baskıya dönüşebilir.
Öğrenciler arasında sorun yaşanıp çatışmaya dönüştüğü bu gibi durumlarda sınıf öğretmeni
tarafından öncelikle aşağıdaki durumlar sorgulanmalıdır. Çünkü çözüme yönelik aşamalarda
öğrencileri ve aralarındaki ilişki dinamiğini anlamak çözüm sürecini şekillendirmekte
öğretmene yol gösterici olacaktır.
Öğrenciler birbirini dinliyorlar mı?
Şikâyet etme- edilme durumu ne sıklıkla gerçekleşiyor?
Sorunları kendileri çözebiliyorlar mı?
Karşılıklı baskı durumu gerçekleşiyor mu? Gerçekleşiyorsa hangi düzeyde?
Söz konusu öğrenci ya da öğrenciler sınıfta her olumsuz davranıştan sorumlu
tutuluyorlar mı?
Her gün olumsuzlukları hakkında konuşulması onları nasıl etkiliyor?
Sınıf Öğretmeninin, durumu bu açılardan inceledikten sonra tüm süreç boyunca dikkat etmesi
gereken önemli noktalar vardır:
Olaya en kısa zamanda, çatışmanın başlarında müdahale edilmeli.
Olumsuz davranışları net ve açıkça belirlemeli ve belirtmeli.
Çatışma sürecindeki öğrencilerin birbirleri hakkındaki düşüncelerini öğrenmeli.
Öğrencilerin kendilerini ifade etmelerine fırsat vermeli.
Öğrencilerin birbirlerini dinlemelerini sağlamalı.
Öğrencilerin olumlu davranışların fark edip takdir ederek olumlu/istendik davranışı
pekiştirmeli.
Öğretmen olarak hakem veya hâkim olmadığını ve sorun çözümünde sadece rehberlik
etmekte olduğunu unutmamalı.
20
Görüşmede önyargılardan uzak olmalıdır. (“Kesin o bir şeyler yapmıştır yine!” gibi
önyargılar süreci her taraftan olumsuz etkileyecektir.)
ÇATIŞMA YAŞAYAN ÖĞRENCİLERLE SINIF/SINIF REHBER
ÖĞRETMENİ TARAFINDAN YAPILACAK GÖRÜŞME SÜRECİ
1. Öncelikle tüm öğrencilere görüşmenin amacı açıklanır.
AMAÇ: Yaşanan sorunun nedenlerini bulmak, kendi davranışlarımızı değerlendirerek olumlu
davranışları edinmektir.
2. Sırayla konuşma hakkı ile herkes dinlenir. Öğrenciler söz kesmeye kalkıştığında sırayla
konuşma ve dinleme kuralı hatırlatılır.
3. Aynı kuralla aşağıdaki sorular sırayla sorulur:
Kimin, hangi davranışlarından rahatsız oldunuz? (Sorunun açıkça saptanması)
Kendi davranışlarınızı ve duygularınızı düşünün. Size böyle bir şey yapılsaydı ne
yapardınız/neler hissedersiniz? (Empati süreci)
Kendi davranışlarınızı düşünmenizi istiyorum. Sizce davranışınız nasıl?
( iyi –kötü/ doğru-yanlış gibi cevapları açıp detaylandırmalısınız ki davranışları üzerindeki
algılarını görebilsinler ve siz de görebilin.)
(Özellikle olumsuz davranışını ifade etmek istemeyen öğrencilere olaylar hatırlatılarak
davranışını anlatması sağlanmalıdır. Eğer davranışını anlatmıyorsa, başkalarını suçlayarak
dikkati dağıtmaya çalışıyorsa, görüşme sürecini durdurup “Anlıyorum sen de sıkıntı
yaşıyorsun ancak şu anda senin davranışını konuşuyoruz” diyerek tekrar sürece devam
edilebilir. )
Bir daha böyle bir durumun yaşanmaması için neler yapabilirsiniz? (Çözüm önerileri alma)
Çözüm yollarınızdan şu anki sorunu çözebilecek en iyi çözümün hangisi olduğuna karar
vererek, bunu nasıl uygularsınız? (Çözüm basamaklarını belirlemek)
Çözüm size nasıl hissettiriyor? (Çözümü değerlendirme)
Bazı önemli noktalar:
Çatışma çözme sürecinde en önemli amaçlardan biri; öğrencinin olumsuz da olsa “Ben
….yaptım” demesi, davranışını kabullenmesi ve yüzleşmesidir. Bu mutlaka sağlanmalıdır.
Eğer kabul/sözleşmede direnç gösteriyorsa aile ile iletişime geçerek evde hatalarını
kabullenme süreci hakkında bilgi alınmalıdır. (Rehberlik servisi ile işbirliği halinde veli
görüşmeleri yapılabilir.)
21
Öğrenci grubunuzda özel eğitim kapsamında öğrenci varsa kısa-net ifadeler kullanarak aynı
aşamalar sağlanmalıdır.
Küçük yaş grubu öğrencilerle duygu ifadelendirme çalışılırken, öğrenciler duygu
tanımlamada zorluklar yaşayabileceği için çeşitli duygular sayılarak (kızgın, üzgün, mutlu,
mutsuz, suçlu, utanmış…) aralarından seçim yapmaları sağlanabilir.
Öğrencilere yaşanan durumun hayatında kalıcı değişikler olması için fırsat olduğu,
anlatılanların suçlama/şikâyet olarak algılamaması gerektiği vurgulanmalıdır. Önemli olanın
davranışlarını yeniden değerlendirerek doğru davranışları kazanması olduğu hatırlatılmalıdır.
Öğrenciler arasında çatışma yaşanmasının gelişim sürecinin bir parçası olduğuna ve Sınıf /
Sınıf Rehber Öğretmeninin zamanında ve doğru yöntemlerle müdahale ederek sorunların /
çatışmaların çözümlenmesini sağlayabileceğine değindik. Her sorun kendi içinde
değerlendirileceğinden en iyi çözüm duruma en uygun olandır. Öğretmenler sınıf içi etkin
yönetim anlayışı ile öğrencilerde pozitif bir duygu ortaya çıkararak sorunların çözümünde
yönlendirici olabilirler. Elbet her çatışma durumu olumlu sonuçlara bağlanamayabilir.
Öğretmenin çözüme ulaşamadığı durumlarda Okul Rehberlik Servisi ile işbirliğine gitmesi
uygun olacaktır.
Kaynakça:
Martin, Michael ve CynthiaWaltman-Greenwood,Çocuğunuzun Okulla ilgili Sorunlarını Çözebilirsiniz, İstanbul: Sistem Yayıncılık,2000.
Ataç, Füsun,Öğretmenler İçin öğrenci Psikolojisi, İstanbul: Epsilon Yayıncılık, 2001.
Yavuzer, Haluk, Çocuk Psikolojisi,İstanbul: Remzi Kitabevi, 1994.
22
MALTEPE REHBERLİK VE ARAŞTIMA MERKEZİ TARAFINDAN YAPILAN
EĞİTİM VE TOPLANTILAR
REHBER ÖĞRETMENLER VE ÖZEL
EĞİTİM SINIF ÖĞRETMENLERİ
TOPLANTISI
Maltepe İlçesi 2014 – 2015 Eğitim Öğretim
Yılı 1. Rehber Öğretmenler Toplantısı
1 Ekim 2014 tarihinde Vasfi Rıza Zobu
İlkokulu Seminer Salonunda
gerçekleştirilmiştir. Toplantıda yeni eğitim
öğretim yılında yapılacak çalışmalar
planlanmış ve Rehber Öğretmenlerin
değerlendirmeleri alınmıştır.
Maltepe İlçesinde görev yapan Özel Eğitim
Öğretmenleri ile 17 Ekim 2014 tarihinde
Muhsine Zeynep Ortaokulu Konferans
Salonunda toplantı gerçekleştirilmiştir.
Toplantıda Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürü Nejdet UYĞUN ve Özel Eğitim Bölüm Başkanı
Vedat KAYA, ilçemiz Özel Eğitim Öğretmenleri ile yeni eğitim öğretim yılında yapılacaklar hakkında
bilgi ve görüş alışverişinde bulunmuşlardır.
BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ
EĞİTİM PROGRAMI
Prof. Dr. Mustafa Zengin Ortaokulu
Öğretmenlerine 7 Kasım 2014 tarihinde,
eğitsel değerlendirme ve tanılama
sürecinde yapılması gerekenler
ileBireyselleştilmiş Eğitim Programı
(BEP) hazırlama süreci hakkında
seminer düzenlenmiştir.
MERKEZİMİZİN ÇALIŞMALARINDAN…
23
YETERSİZLİĞİ OLAN
BİREYLERDE CİNSEL
KİMLİK GELİŞİMİ
Maltepe İlçesi Engelli
Çocukların ailelerine İstanbul
Büyükşehir Belediyesi
Maltepe Engelliler Merkezi
tarafından 20 Kasım 2014
tarihinde Maltepe RAM
Konferans Salonunda
Yetersizliği Olan Çocukların
Sosyal Hakları, Zihinsel
Engelli Bireylerde Kardeş
Kıskançlığı ve Merkezlerinin
tanıtımı konularında seminer
verilmiştir. Aynı gün Maltepe RAM Rehberlik Bölümünden Gamze YILMAZ tarafından Yetersizliği
Olan Bireylerde Cinsel Kimlik Gelişimi konularında ailelere yönelik seminer düzenlenmiştir.
SORUNSUZ OKUL MUTLU ÖĞRENCİ
PROJESİ
Maltepe İlçesi Rehber Öğretmenlerine 5 Aralık
2014 tarihinde tüm eğitim öğretim kademelerinde
disiplin problemlerinin azaltılması ve önlenmesi
amacıyla yapılan Sorunsuz Okul Mutlu Öğrenci
Projesi, Adnan Kahveci Ortaokulu Konferans
Salonunda Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdür
Yardımcısı Nazım DUMAN, Eda ÇETİNKAYA,
Gamze YILMAZ tarafından anlatılmıştır.
MADDE BAĞIMLILIĞI
Maltepe İlçesi Okul İdarecileri ve Rehber Öğretmenlerine
24 Aralık 2014 tarihinde İstanbul Üniversitesi Psikiyatri
Anabilim Dalı Bağımlılık Tedavisi Programı Sorumlusu
Prof. Dr. İlhan Yargıç tarafından Madde Bağımlılığı
konusunda seminer verilmiştir. TED Rönesans Koleji
Konferans Salonunda gerçekleşen seminere İlçe Milli
Eğitim Müdürümüz Sayın Faik KAPTAN da katılarak
onur vermişlerdir.
24
YÖNETİMDE İLETİŞİM TEKNİKLERİ
SEMİNERİ
9 Ocak 2015 tarihinde Vasfi Rıza Zobu İlkokulu
Konferans Salonunda Marmara Üniversitesi Öğretim
Görevlisi Doç. Dr. Oktay Aydın tarafından Maltepe
İlçesi Okul Müdürlerine yönelik, İlçe Milli Eğitim
Müdürümüz Sayın Faik KAPTAN’ın da katılımı ile
İletişim Becerileri ve Tören Konuşmaları Semineri
verilmiştir. Bunun yanında Rehberlik ve Araştırma
Merkezi Bölüm Başkanı Eda ÇETİNKAYA tarafından
Sorunsuz Okul Mutlu Öğrenci Projesi tüm Okul
Müdürlerine tanıtılmıştır.
.
ÖZEL YETENEKLİ BİREYLER SEMİNERİ
Maltepe RAM Müdürü NejdetUyğun ve Rehberlik Bölüm Başkanı Eda ÇETİNKAYA tarafından 26
Şubat 2015 tarihinde Özel TEKDEN Koleji Seminer Salonunda 2. dönem Rehber Öğretmenler
toplantısı gerçekleştirilmiştir. Aynı gün Ataşehir BİLSEM Müdürü Gürhan KURUKAYA tarafından
Özel Yetenekli Öğrencilerin Özelliklerini ve Destek Eğitim Odalarının içeriğinden bahsetmiştir.
İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Hatice ERGİN ise Özel Yetenekli Öğrencilerde “
Sosyal Beceri Eğitimi” konusunda bilgi sunmuştur.
25
SORUNSUZ OKUL
MUTLU ÖĞRENCİ PROJESİ
Maltepe ilçesi tüm eğitim kurumlarında Aile, Okul
Ortamı, Öğretmen ve Öğrenci ekseninde disiplin
problemlerinin ele alınarak her 4 alanda yapılacak
faaliyetler ile disiplin sorunlarının azaltılması ve
önlenmesi ve böylelikle eğitim-öğretim
faaliyetlerinin çeşitli disiplin olayları ile olumsuz
etkilenmesinin önüne geçilmesi ve kalitesinin
arttırılması amaçlanmaktadır. Öğrencilere, öğretmenlere, anne-babalara ve okul idarecilerine yönelik
eğitimler düzenlenecek, eğitim sonunda çalışmalar raporlaştırılacak ve tüm faaliyetler disiplin
sorunlarının önlenmesi hakkında bir kılavuz şeklinde kitaplaştırılacaktır.
Projenin amacı okullarımızdaki disiplin problemlerinin azaltılması ve giderek önlenmesidir. Bu
amaçla öğrencilerin kişisel yeterliliklerini geliştirmek, öğretmenlerin disiplin sorunları ile baş etme
becerilerini geliştirmek, ailelerin öğrencilerle iletişimlerinin kalitesini arttırmak ve okul yönetimlerinin
disiplin anlayışını geliştirmek. Bu yolla topyekûn bir duyarlılık oluşturmaktır. Bu amaçla Rehberlik ve
Araştırma Merkezi Müdürü Nejdet UYĞUN başkanlığında ilçemizde yer alan çeşitli okullarda görev
alan Okul Psikolojik Danışmanları ve RAM personeli ile ekip oluşturulmuştur.
PROJE UYGULAMA ADIMLARI
Projeyi yürütmek üzere Rehberlik ve Araştırma Merkezinde proje ekibi oluşturulmuş ve çalışmalar
başlatılmıştır.Proje ekibinin literatür taraması yapmış ve örnek alınabilecek benzer çalışmaları
değerlendirmiştir. Proje danışma kurulu için bir akademisyenle iletişim kurulması kararlaştırılmıştır.
Proje formatının oluşturulması ve eğitimcilerin görevlendirilmesi planlanmıştır. Projenin onay alınmak
üzere İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne gönderilmesi ve diğer aşamada projede kullanılacak eğitim
materyallerinin ekipler tarafından oluşturulması planlanmıştır. Son olarak da proje tanıtım
toplantısının gerçekleştirilmesi düşünülmüştür.
PROJE SONUÇLARI ŞU ŞEKİLDE ELE ALINACAKTIR;
1- Çalışma yapılan okul sayısı, 2-Çalışma yapılan idareci, öğretmen, öğrenci ve veli sayısı, 3-
Gerçekleştirilen eğitim (seminer, sunum, rehberlik çalışmaları vs.) sayısı, 4- Proje öncesi ve sonrası
disiplin olayı sayısı, 5- Yayın Sayısı, 6- Sonuç Raporu
Tüm bunlar doğrultusunda; eğitim bölgelerine göre risk haritasının çıkarılması amacıyla okullarda
uygulanacak anket hazırlandı ve uygulandı. Maltepe ilçesinde bulunan İlkokul, Ortaokul ve Liselere
hazırlanan anket formu gönderilmiş olup toplamda 61 okul ankete katılmıştır. Anket sonuçları proje
ekibi tarafından değerlendirilmiş olup, veriler madde bazlı ve eğitim bölgesi bazlı olarak çıkartılmış
olup risk haritası hazırlanmıştır.
PROJE KAPSAMINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR
Grup Rehberliği
Akran Eğitimi
İletişim Defteri
Davranış Destek Ekibi
Öğrenci Motivasyonuna yönelik Okul İdarecilerinin tören Konuşmaları
26
Disiplin Olaylarına Yaklaşım Konulu İdareci Semineri
Davranış Ödül Sistemi çalışmaların uygulama kılavuzlarının hazırlanması
PROJE ADIMLARINDA GERÇEKLEŞTİRİLENLER
1.1. Proje kapsamında yapılacak çalışmalar araştırılmıştır.
1.2. Maltepe Ram tarafından proje ekibi oluşturulmuştur
1.3. Proje danışma kurulu için Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik bölümü
Öğretim Görevlisi Yar. Doç. Oktay AYDIN tarafından destek alınmış, tüm okul müdürlerine proje
tanıtımı ve iletişim becerileri konusunda seminer verilmiştir.
1.4. İlçemizde yer alan tüm okul psikolojik danışmanlarına proje sunumu yapılmıştır.
1.5. Projenin ilerleyişini izlemek ve süreç içerisinde ortaya çıkabilecek aksaklıkları önlemek amacıyla
tüm okullardan ara dönem rapor istenmiştir.
1.6. 18 Mayıs ile 29 Mayıs tarihleri arasında Proje etkinliğinin
ölçülmesi amacıyla Risk Haritası Anketinin tekrar
uygulanması gerçekleştirilecektir.
1.7. Alınan sonuçlar doğrultusunda Maltepe Rehberlik
Araştırma Merkezi tarafından Disiplin Olaylarını
Önleme- Azaltma Kılavuzu yayınlanacaktır.
Hazırlayanlar
Nejdet UYĞUN – Maltepe Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürü
Nazim DUMAN - Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı
Eda ÇETİNKAYA(Rehberlik Hiz. Bölüm Bşk. - Maltepe RAM)
Gamze YILMAZ (Rehber Öğretmen - Maltepe RAM)
Zeynep GÖÇ (Rehber Öğretmen–Halit Armay Anaokulu)
Sinem AYDEMİR (Rehber Öğretmen–Vasfi Rıza Zobu İlkokulu)
Zehra KIZILAY (Rehber Öğretmen–Bağlarbaşı İlkokulu)
Olcay ÇİNGÜ (Rehber Öğretmen – Orhangazi Ortaokulu)
Pınar GÜLBEY (Rehber Öğretmen- Handan Hayrettin Yelkikanat Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi)
Ozan GÖZÜTOK (Rehber Öğretmen–Orhangazi Anadolu İmam Hatip Lisesi)
Kahraman AVŞAR (Rehber Öğretmen – Maltepe ECA Elginkan Anadolu Lisesi)
27
RİTM-İ AŞK / ENGELLİLER RİTİM ATÖLYESİ PROJESİ
Zihinsel engelli öğrencilerin müzik yoluyla duygusal performanslarının ve yaşam kalitelerinin
arttırılması ve ilçemizde buna yönelik farkındalığın geliştirilmesi amacıyla gönüllü zihinsel
engelli öğrencilerimizden oluşan 20 kişilik bir grupla ilçemiz Muhsine Zeynep Ortaokulu’nda
uzman sanat eğitimcisi Yaşar Marpınar’ın katkısı ile, 15 Mart- 30 Haziran 2015 tarihleri
arasında haftada bir gün (Çarşamba günleri 15:00-17:00 saatleri arasında) 2’şer saatlik eğitim
verilmektedir..Çalışma sonucunda sonunda engellilerden oluşan ritim ekibinin yılsonunda
gösteri sunmaları ve vermiş oldukları emekleri göstermeleri sağlanacaktır.
Sanat yoluyla zihinsel engelli öğrencilerin özgüven duygularının geliştirilmesi
hedeflenmektedir. Öğrenci ve velilerin ders saatleri dışında birlikte sosyal ve sanatsal
aktiviteye katılarak anne-baba-öğrenci iletiminin niteliğinin arttırılması amaçlanmaktadır.
Engelli öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini keşfetmelerini sağlamak ve gizil potansiyelleri
ortaya çıkarmak ve kamuoyunda konuyla ilgili duyarlılık oluşturmak en önemli hedeflerimiz
arasında yer almaktadır.
Hazırlayanlar
Nejdet UYĞUN – Maltepe Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürü
Nazim DUMAN - Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı
Zeynep GÖKAN (İngilizce Öğretmeni - Muhsine Zeynep Ortaokulu )
Vedat KAYA (Maltepe RAM Özel Eğitim Hizmetleri Başkanı)
Selin NALÇAKAN GÜZEL (Rehber Öğretmen – Suzan Ahmet Yalkın İlkokulu)
Duygu TURAN (Zihin Engelliler Öğretmeni – Ahmet Rasim İlkokulu)
28
Senem YALÇIN – Psikolojik Danışman
Yasemin ÜZAR – Rehber Öğretmen
Erdal YAPICI – Psikolojik Danışman
Kemal KILIÇ – Psikolojik Danışman
“Bağımlılığın suçlusu bilgisayarlar değil, insanlardır.”(Young)
Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gittikçe hızlandığı ve teknolojinin aynı hızla günlük yaşamımıza
girdiği düşünüldüğünde cep telefonları, bilgisayarlar ve internet teknolojileri yaşamımızda
vazgeçilmez hale gelmiştir. Ancak günümüz gelişmiş teknolojilerinden olan bilgisayar ve internet
kullanımının yaşamımızda istenilen bilgiye anında ulaşabilme, bilgi paylaşımını sağlayabilme gibi
getirdiği kolaylıklar yanında çok sık kullanımından kaynaklanan birçok problemi de beraberinde
getirebilmektedir. Yanlış ilişkiler geliştirme, maddi veya manevi travmaların yaşanması, asosyalleşme,
yanlış veya tehlikeli olabilecek bilgilere ulaşılması gibi çeşitli sıkıntıları beraberinde getiren bilgisayar
ve internet kullanımının en büyük tehlikelerinden biri de ‘bilgisayar ve internet bağımlılığı’ da denilen
Problemli İnternet Kullanımıdır.
Problemli İnternet Kullanımı (PİK), kavramını kullanmamızın nedeni internet ve bilgisayar bağımlılığı
diye bir hastalığın henüz DSM (Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatiksel El Kitabı) kriterleri içinde
yer almamış olmasıdır. Daha rahat anlaşılması ve problemin ne kadar yıkıcı olabileceğini ifade etmek
için ise internet bağımlılığı kullanıla gelmektedir.
Bilgisayar ve internet bağımlılığı veya PİK, her yaştan kullanıcıyı tehdit eden bir olgudur. Yapılan
çalışmalara bakıldığında belirli bir yaş alanını dışarıda bırakmayan PİK, benzer birçok rahatsızlıkta
olduğu gibi daha çok çocuk ve ergenleri tehdit etmektedir. Ülkemizde ve dünyada yapılan birçok
araştırmada ortaya çıkmıştır ki PİK çocuk ve ergenlerin dönemsel özellikleri nedeni ile bu grupta daha
çok ortaya çıkmakta ve sadece bugünümüzü değil geleceğimizi de tehlike altına sokmaktadır.
Özellikle PİK ile beraber gelişen problemler çocuk ve gençlerin ruhsal yapılarında ciddi sıkıntıların
oluşmasına neden olurken, onların geleceklerini kurma yollarında işlevselliklerini azaltıcı veya yok
edici problemlerin de ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.
Genel hatları ile bu şekilde özetleyeceğimiz Bilgisayar ve İnternet Bağımlılığını daha ayrıntılı
inceleyecek olursak birkaç başlık altında bakmamız konuyu anlayabilmemiz için yeterli olacaktır.
ÇAĞIN HASTALIĞI ‘İNTERNET BAĞIMLILIĞI'
29
İnternet Bağımlılığı Nedir, Belirtileri Nelerdir?
Birçok uzmanın ortak görüşü olarak; bilgisayar
başında, internete bağlı olarak, gereğinden fazla
zaman geçirme problemi şeklinde tanımlanan
internet bağımlılığının Griffiths’in(1997) yaptığı
araştırmada verdiği 10 uyarı da şu şekildedir:
1. Benzer şekilde Yalnızca birkaç dakika
harcamaya niyetli olduğunuz halde, bilgi aramak
için saatler harcadığınızı fark ediyorsunuz.
2. Çalışma arkadaşlarınıza, özel hayatınızdaki arkadaşlarınıza ya da eşinize bilgisayar başında
geçirdiğiniz zaman hakkında yalan söylüyorsunuz.
3. Monitörün başına her oturduğunuzda saatlerce kaldığınız için fiziksel sorunlardan
muzdaripsiniz.
4. Sürekli olarak bir sonraki internet oturumunu iple çekiyorsunuz.
5. Aradığınız bilgiyi bulmaya hep bir adımcık kaldığını düşünüyorsunuz.
6. Anonim bir kişiliğe bürünmek size heyecan veriyor, insanlarla internet üzerinden konuşmayı
yüz yüze konuşmaktan daha rahat buluyorsunuz.
7. E-postanızda bir şey var mı diye bakmak için zorlayıcı bir istek duyuyorsunuz.
8. İnternete girebilmek için temek öğünlerinize, derslerinize ya da randevularınıza boş
veriyorsunuz.
9. Bilgisayarınızın başında bu kadar zaman geçirdiğiniz için suçluluk duyma ve büyük bir zevk
alma arasında gidip geliyorsunuz.
10. Bilgisayarınızdan uzak kaldığınız zaman canınız bilgisayar çekiyor ve yoksunluk semptomları
gösteriyorsunuz.
Bu belirtileri gösteren kişilerin dikkatli olmaları gerektiğini belirten uzmanlar, bu sorunların kişinin
yapmakta olduğu iş, çalışma ortamı, yaşı, öğrenim düzeyi, kullanım gerekleri ve düzeyi göz önüne
alınarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. İnternet üzerinde harcanılan zaman haftada 18
saati geçiyorsa “internet bağımlılığı” riski taşıyan insanlar grubunda olunabilmektedir.
İnternet bağımlılığının nedenleri
Araştırmacılar internet bağımlılığına yol açan etkenler arasında özellikle sosyalleşme ihtiyacını
vurgulamaktadır. İnternet üzerindeki sosyal hayatın avantajları vardır. Bunlardan bazıları arasında
şunları sayabiliriz:
Günümüzün şehir hayatında kolay kolay kurulamayan sosyal bağlantıları internet üzerinden
kurabilmek
Yabancılarla kolaylıkla ve risksiz olarak ilişkiye geçebilmek
İnsanların kendi kendilerini dizginlemeden, özgürce düşüncelerini, duygularını ifade
edebilmeleri
Kendilerini göstermek istedikleri yönlerini abartarak gösterebilmeleri
İnternet üzerindeki paylaşma ortamlarında ses çıkarmadan diğerlerini dikizleme olanağının
olması
30
Sosyalleşme ihtiyacına, interneti çekici kılan başka unsurları da eklemek zor değildir. Her an
el altında olması, yasaklanmış olana ulaşabilmeyi kolaylaştırması, oyun oynamaya, risk
almaya yardım etmesi bunlardan birkaçı olarak sayılabilir.
Yapılan Araştırmalar ve Risk Grupları
Literatürde internet bağımlılığı ile ilgili yapılançalışmaların büyük çoğunluğu üniversite öğrencilerive
yetişkinlerle gerçekleştirilmiştir (Bakken, Wenzel,Götestam, Johansson, ve Oren 2009; Ferraro,Caci,
D’Amico ve Blasi, 2007; Leung, 2004).Ancak ergenlerin giderek interneti en çok kullanangrup haline
gelmesiyle (Subrahmanyan ve Lin,2007; TÜİK, 2007) son yıllarda ergenlerde internetbağımlılığı ile
ilişkili faktörleri inceleyen çeşitliaraştırmalar (DiNicola, 2004; Jang, Hwang ve Choi,2008; Kim, Ryu,
Chon, Yeun, Choi, Seo ve Nam,2006) yapılmaya başlanmıştır.
İnternet bir açıdan ergenlerin bilgiye ulaşmalarını, araştırma yapmalarını kolaylaştıran, bu sayede
problem çözme, yaratıcılık, kritik düşünme gibi becerilerin gelişimini destekleyen bir kaynak olarak
gündeme gelirken bir başka açıdan ise aşırı, kontrol ve amaç dışı kullanılmasına bağlı olarak kişisel
becerilerin gelişimini olumsuz yönde etkilediği de düşünülmektedir.Ergenlerin teknolojiye olan yakın
ilgileri buna bağlı olarak interneti diğer yaş gruplarına göre daha fazla kullanmaları ve bilişsel,
duygusal ve sosyal gelişimin devam ediyor olması bu gelişim dönemindeki bireyleri internet
bağımlılığı açısından potansiyel bir risk grubu haline getirmektedir.
Chou ve Hsiao’ nun (2000) yaptığı çalışmada internet kullanımındaki artışın gerçek sosyal ilişkilere
ayrılan zamanı ve yüz yüze ilişkileri azalttığı, sosyal izolasyona sebep olduğu; bu tür insanların
yalnızlıklarının arttığı bulunmuştur. Hamburger ve Ben-Artzi (2003) ise internet bağımlılığının
yalnızlık düzeyini arttırmadığını, yalnızlık sonucunda internet bağımlılığının ortaya çıktığını
bulmuşlardır. Chen, Li ve Long (2007) algılanan sosyal destek ve sosyal destek düzeyi düşük
öğrencilerde internet bağımlılığı görülme oranının yüksek olduğunu ve düşük sosyal desteğin internet
bağımlılığı için risk faktörleri arasında yer aldığını ortaya koymuşlardır.
İnternet bağımlılığının fiziksel, ruhsal, davranışsal ve sosyal sonuçları nelerdir?
Ruhsal: İnternet kullanımında kişi, kimliğini saklayabilir, olduğundan farklı ve sahte davranabilir,
söylediklerinden ve yaptıklarından sorumlu değildir, kimseye hesap verilmesi gerekmez, başarıları
kendisine, başarısızlıkları kullanılan takma ada aittir. Sanal gerçeklik duygusu, sosyal normlar ve
gerçeklik duygusu gibi temel kavramların gelişimini bozar. Kimlik oluşumunu olumsuz etkilemesinin
yanı sıra psikotik bozukluğa da yol açabilmektedir. İnternet bağımlıları düşünme hataları nedeniyle
yaşadıkları zorlukları abartma ve çözüm yollarını küçümseme eğiliminde olur. Yalnızlık ve
içedönüklük görülür.
Fiziksel: Fiziki aktivitenin giderek azalmasına bağlı obezite, karpal tünel sendromu, sırt, boyun, baş
ağrısı ve postür bozuklukları gelişebilir. Uyku sorunları, yeme sorunları, öz bakımda azalma, kişisel
temizlik eksiklikleri görülür. Uzun süre internet başında kalma epileptik nöbetler açısından da risk
oluşturmaktadır.
Davranışsal: Sosyal izolasyon, tüm vaktini bilgisayar önünde geçirme, arkadaşlarıyla dışarıda
görüşmeme, sanal ortamda görüşmeyi tercih etme, dışarı çıkmama, yemeğini odasında bilgisayar
karşısında yeme, ailesiyle paylaşım içinde olmama, okula gitmek istememe şeklindedir. İnternet
kullanımının engellenmesi durumunda sinirlilik, saldırgan davranışlar görülebilir.
31
Sosyal: Okul başarısında düşüş, okula devam etmeme, mesleki etkinliklerde başarısızlık, aile ve
arkadaş ilişkilerinin bozulması görülür.
Yoksunluk Bulguları Nelerdir?
İnternet kullanımının azaltılması ya da tamamen kesilmesi durumunda huzursuzluk, çökkünlük ya da
kızgınlık hissedilmesidir (Young, 1996).
Goldeberg’e göre, ağır ve uzun süreli internet kullanımı sonunda aşağıdakilerden en az 2’sinin günler
içinde ortaya çıkması durumudur (1 ay içinde ortaya çıkabilir) ve kişilerin bunlardan dolayı iş, sosyal
ve önemli işlevsel alanlarda sıkıntı yaşamasıdır.
a) Psikomotorajitasyon
b) Bunaltı
c) İnternet hakkında fanteziler ve hayal kurma
d) İsteyerek ya da istemeyerek tuşlara basma hareketi yapma
e) Bu sıkıntılı durumlardan kurtulmak için internete veya benzeri servislere bağlanma
Eşlik eden ruhsal hastalıklar nelerdir?
İnternet bağımlılarının %50’sinde başka bir psikiyatrik bozukluk görülür. Madde kullanımı (%38),
duygudurum bozuklukları (depresyon, bipolar vb.) (%33), anksiyete bozuklukları (%10), psikotik
bozukluklar (%14), depresyon veya distimi (%25) ve borderline, narsistik ve antisosyal kişilik
bozuklukları görülmektedir. Davranışsal bağımlılıklara da yol açabilir, aşk bağımlılığı (%38),
kompulsifalışveriş (%19), patolojik kumar oynama (%10), seks bağımlılığı (%10) düzeyinde görülür.
Bağımlı kişi, internetin başında saatler geçirebilmek için uyarıcı madde kullabilir, aşırı kahve ve kolalı
içecekler tüketebilir. Uyarıcı madde kullanımı üzerinde dikkat edilmesi gereken bir husustur. Genç yaş
grubunda, dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu, sosyal fobi, depresyon tablosu görülmektedir.
Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
İnternet bağımlılığında kişiler tedavi olmayı reddetmektedir. Özellikle de problemi olan gençler
tedaviyi kabul etmiyorsa aileye danışmanlık verilerek ailenin gence yaklaşımı konusunda bilgi
verilebilir ya da gencin tedaviye yönlendirilmesi sağlanabilir. İnternet bağımlılığında en etkili tedavi
yöntemi bilişsel davranışçı terapidir. Bu tedaviye kişinin olduğu kadar ailenin de dahil edilmesi
önemlidir. Eş tanı var ise, farmakoterapi (ilaç tedavisi) devreye sokulmalıdır.
Bilişsel Davranışçı Terapi:
İnternet alışkanlıkları hakkında bilgi edinmek önemlidir. Hangi günler internete bağlanma, günün
hangi saatinde internete girmeye başlama, kaç saat internete bağlı kalma, bilgisayarı kullandığı mekan
gibi konularda bilgi verilmelidir.
İnternetten uzak kalıp kalmadığının tespiti
Bilgisayarın uzak kalıp kalmadığının tespiti
İnternete bağlanma zamanının değiştirilmesi
İnternet defteri oluşturması
Yakınlarıyla sorununu paylaşma
32
Spor aktivitelerine katılma
İnternet tatillerinin verilmesi
Otomatik düşüncelerin ele alınması
Gevşeme egzersizleri
İnternetteyken hissedilenlerin not edilmesi
Yeni sosyal becerilerin kazandırılması
Aile Terapisi
Aileyi internetin bağımlılık yapabileceği konusunda eğitime
Bağımlı kişiyi davranışları nedeniyle suçlamaları azaltma
Aile içi çatışmaların anlaşılması
Aileyi bağımlı kişinin tedavisine cesaretlendirme: Yeni hobiler, uzun tatil planı, duygularını
dinleyebilme
Farmakoterapi
Eştanı varsa, düşün tedavi yanıtı gösterir ve hastalığın tekrarlama oranı yüksektir. Bu nedenle mutlaka
tedavi edilmelidir. Dürtü KB ve bipolar bozukluğa karşı duygudurum dengeleyiciler kullanılmalıdır.
Sanal gerçekliğin tercih edilmesi ve uyku yoksunluğunun bir sonucu olarak psikotik bozukluk eşlik
etmektedir. Antipsikotik tedavisiyle destek vermek faydalı olabilir. İnternet bağımlılığı, pornografi
bağımlılığı ya da sanal seks bağımlılığına yol açabilir. Naltekson, ödül merkezi üzerinde göstereceği
etkiden ötürü önemli bir tedavi aracı olabilir.
Ebeveynlerin İnternetle İlgili Alacağı Önlemler Nelerdir?
Çocukların da katkısıyla internet ev kuralları listesi oluşturmak. Bu listede sınırlarının dışında
kalan site türleri, internete erişim saatleri ve sohbet odası iletişimini de içeren çevrimiçi
iletişimle ilgili olarak uyulması gereken kurallar da bulunmalı.
İnternete bağlı olan bilgisayarları açık bir alanda ve çocukların yatak odalarının dışında
tutmak
Ebeveynlerin diğer arkadaşları ve etkinlikleri hakkında konuştukları gibi, çocuklarla çevrimiçi
arkadaşları ve etkinlikleri hakkında konuşmak
Çocukların hangi sohbet odalarını ya da ileti panolarını ziyaret ettiğini ve çevimiçi ortamda
kimlerle konuştuğunu öğrenmek. Onları izlenen odalarını kullanmaya teşvik etmek ve genel
sohbet odası alanlarında kalmaları için ısrar etmek.
Çevrimiçi ortamda edindikleri arkadaşlarla asla gerçek yaşamda buluşmayı kabul etmemeleri
konusunda ısrar etmek.
Çocuklarla e-posta, sohbet odası ya da anlık ileti kullanırken, kayıt formu ve kişisel profil
doldurmak ve çevrimiçi yarışmalara girmek için izniniz olmaksızın asla kişisel bilgiler
vermemelerini öğretmek.
33
Çocuklara, izinleri olmaksızın program, müzik ya da dosya yüklemeyi öğretmek. Web’de
dosya paylaşırken, metin, görüntü ya da çizim alırken telif hakkı yasaları çiğneyebilir ve
yasadışı duruma düşebilir.
Çocukları, çevrimiçi ortamda kendilerini rahatsız ya da tehdit altında hissettiren bir şey ya da
bir kişi olduğunda size iletmeleri için teşvik etmek. Sakin olmak ve çocuklara bu türden
şeyleri size ilettiklerinde bir sorunla karşılaşmayacaklarını anımsatmak. Çevrimiçi problere
karşı bilgilenmek.
Çocuklarla çevrimiçi yetişkin içeriği ve pornografi hakkında konuşmak ve onları sağlık ve
cinsellikle ilgili olumlu sitelere yönlendirmek.
Çocukların sık ziyaret ettiği Web sitelerini öğrenmek. Çocukların saldırganlık içerik taşıyan
siteleri ziyaret etmemesini ya da kişisel bilgilerini ya da fotoğraflarını kimseye iletmemelerini
sağlamak.
Çocuklara sorumlu, ahlaki çevrimiçi davranışları öğretmek. Internet'i, dedikodu yaymak,
tacizde bulunmak ya da başkalarına tehditler yöneltmek için kullanmamaları gerektiğini
anlatmak.
Çocukların çevrimiçi ticari işlemler yapmadan önce sizden onay almalarını sağlamak.
Çocuklarla çevrimiçi kumarı ve olası risklerini tartışmak. Çevrimiçi kumar oynamalarının
yasadışı olduğunu anımsatmak.
KAYNAKÇA:
Aydoğdu, C. (2003). Televizyon ve bilgisayarın ( 18-24 yaş) gençler üzerindeki psikolojik etkileri: Hendek örneği. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, SakaryaÜniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya.
Balta, Ö.Ç.ve Horzum, M.B. (2008). Web tabanlı öğretim ortamındaki öğrencilerin internet bağımlılığını etkileyen faktörler. Ankara
Üniversitesi EğitimBilimleri Fakültesi Dergisi, 41, 185-203
Cengizhan, C.,“Bilgisayar ve Internet Bağımlılığı (Araştırmalar)”, Niğde Eğitim Fakültesi
http://egitim.nigde.edu.tr/articles.php?lng=tr&pg=340
Gönül, A. S. (2002) Patolojik internet kullanımı (İnternet bağımlılığı / kötüye kullanımı). Yeni Symposium, 40 (3),105-110.
Nakilcioğlu, İ.H., İletişimden Bilişime : İnternet Kültüründen Kesitler, Akademik Bilişim 2007 Dumlupınar Üniversitesi, Kütahya 31 Ocak-2
Şubat 2007.
Öztürk, Ö., Odabaşıoğlu, G., Eraslan, D., Genç, Y. Ve Kalyoncu, Ö.A. (2007). İnternet Bağımlılığı: Kliniği ve Tedavisi, Bağımlılık Dergisi,
8 (1), 36-41.
Young, K. (1996). Internet Addiction; theemergence of newclinicaldisorder. CyberPsychology&Behavior, 1, 237-244
34
(26. 12. 2013 tarihli Maltepe Rehberlik Araştırma Merkezi Müdürlüğü’nün düzenlediği
konferanstan notlar)
Doç. Dr. Aynur Eren Gümüş – Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi
Yıllardır psikolojik danışma mesleğinin ve psikolojik danışmanların okul sistemindeki
kimliğine, rol ve fonksiyonlarına ilişkin yapılan açıklayıcı çalışmalara rağmen karışıklık ve
belirsizlik hem YÖK’te, hem üniversitelerin ilgili programlarında görev yapan öğretim üyeleri
arasında ve hem de Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili her kademesinde varlığını sürdürmektedir.
Psikolojik danışmanlarının rol ve görevlerine ilişkin tutarsızlık ve belirsizlik, son yıllarda özel
eğitim hizmetlerinde yapılan bir takım düzenlemelerin yanında, 4+4+4 modelinin getirdiği
değişikliklerle artarak devam etmektedir.
Oysa psikolojik danışmanlar öğrencilerin eğitsel, mesleki ve kişisel-sosyal gelişimlerine
yönelik bütün psikolojik danışma ve rehberlik (PDR) hizmetlerini etkin kılarak, sağlıklı
gelişimlerini desteklemek ve sağlıksız koşulların etkisini ortadan kaldırmaya ya da en aza
indirmeye dönük hizmet vermeleri için eğitim sistemine dâhil edilmişlerdir. Bu kapsamda
vermeleri beklenen hizmetler1
(1) okul rehberlik programlarını uygulama yoluyla,
programlanmış rehberlik çalışmalarını yürütme (öğrencilerin eğitim ve kariyer planlaması
yapmalarına yardım etme, akademik başarılılarının önündeki kontrol edilebilir her bir değişkene
ilişkin tamamlayıcı, önleyici ve yöneltici çalışmaları yapma, kişilerarası sağlıklı ilişkiler
geliştirmeleri için etkili sosyal ve iletişim becerileri kazandırma, madde istismarı, şiddet gibi
önemli risk faktörlerine yönelik önleyici rehberlik çalışmaları yapma, psikolojik eğitim verme
vs.); (2) gereksinim karşılayıcı hizmetler yoluyla olağan ancak problemli bir biçimde ortaya
çıkan öğrenci problemlerini çözmeye ve kendilerini tanıma, anlama gereksinimlerini karşılamaya
yönelik yardım müdahalelerinde bulunma (çözülemeyen problemlerle akademik ve psikolojik
sağlığı risk altında olan öğrenciler için bireysel ya da küçük grupla psikolojik danışma hizmeti
verme, krize müdahale, konsültasyon ve gerekliyse sevk çalışmalarını yürütme vs.); ve (3)
sistem desteği verme yoluyla yönetsel işlere (okul rehberlik programlarını geliştirme, programın
okulun genelinde etkin uygulamasına katılma ve liderlik etme, programın etkililiğini sürdürme
ve engelleyici koşullara karşı önleyici çalışmalar yapma, eğitim ve öğretim hizmetleri için alınan
kararların rehberlik anlayışına uyumunu sağlama, öğrenci problem ve gereksinimlerini
tanımlayarak çözüm üretmede yönetime yardım etme, uzmanlık gerektirmeyen grup rehberliği
çalışmalarını etkin biçimde yürütmeleri için sınıf rehber öğretmenleriyle gerekli hazırlıkları
yapma, destek verme, müşavirlik- konsültasyon gibi hizmetleri etkin biçimde yerine getirme vs.)
yardım etmektir.
1Bardhoshi, G .&Duncan, K. (2009). Ruralschoolpsinciples’ perceptionsof theschoolcounselor’s role.
TheRuralEducator, 30(3), 16-24.
OKUL PSİKOLOJİK DANIŞMANLARININ YASAL
SORUMLULUKLARINA İLİŞKİN OKUL YÖNETİCİLERİNİ DE
İLGİLENDİREN BAZI YANILGALAR VE ÖNEMLİ GERÇEKLER
35
Bütün bu çalışmalar için PDR hizmetlerinin başta psikolojik danışma, bireyi tanıma, bilgi
toplama ve yayma, yöneltme, yerleştirme, müşavirlik-konsültasyon, hizmetleri olmak üzere diğer
bütün servislerini de etkili bir biçimde çalıştırmak zorundadırlar. Bu zorunlulukların MEB
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği’nde (MEBRPDHY) önemli ölçüde
tanımlanmasına karşın, psikolojik danışmanların yerine getirmeleri beklenen rolleri ile, o ya da
bu nedenle ortaya koydukları mesleki edimleri arasında fark bir türlü kapatılamamaktadır.
“Neden psikolojik danışmanların eğitimini aldıkları ve unvanını taşıdıkları bu alanın genel
kabul görmüş, güncel anlayış, ilke ve kurallarına uygun biçimde rollerini yerine
getirmemektedirler?” sorusuna yanıt aramak önemlidir. Yönetsel işlerle, sekretarya ve özel
eğitimle ilgili görevlerle meşgul olan psikolojik danışmanlar bu ve diğer bildik gerekçelere
sığınarak giderek mesleki yeterliklerinin erozyona uğradığı için ya da bir okulda çok sayıda
öğrencinin gereksinimlerine tek başına yanıt vermeye çalışırken aşırı iş yüküyle tükenmişlik
yaşadıkları için mesleki anlamda iş göremez hale gelmekten şikayet etmektedirler. Bizim için bu
koşulları anlamak, neden belirsiz bir rol tanımı varmış gibi sadece kendilerine verilen işleri
(PDR hizmetleriyle de hiçbir ilgisi olmayan) yaptıklarını ve neden dünyada eşi olmayan bir
unvanı (rehber öğretmen kadro unvanını) mesleki unvan olarak benimseyerek kendilerini
yüzeysel rehberlik çalışmaları ile izole etmeye çalıştıklarını anlamamızı kolaylaştırır. Ancak bu
anlayış, nitelik geliştirici kritik çalışmaları beraberinde getirirse anlamlı olabilir.
Yukarıdaki “neden” sorusunu, öncelikle öz eleştiriye dayalı olarak yanıtlamak, destek
beklediğimiz okul yöneticilerinden gelen eleştirilerin gerçeklik payını görmek ve böylece meslek
savunuculuğunu içtenlikle yürütmek bakımından önemlidir. Dolayısıyla psikolojik
danışmanların alana ilişkin yeterli bilgi ve beceriye sahip olmadan, lisans eğitimi biter bitmez
uygulamacı olarak göreve başlamaları, meslekten beklenen standartları oluşturmada başarısızlık
yaşamaları sonucunu doğurduğunu öncelikle ifade etmeliyiz. Buna karşın, PDR programının
olduğu birçok üniversitede akademik yetişme koşullarında kısa vadede giderilmesi güç önemli
sorunların olması, mezunların mesleki yeterliklerini artıracak biçimde sürekli çaba göstermiyor
olmaları, meslek elemanlarının profesyonel mesleki davranışlarının belirleyicisi etik anlayış
yetersizlikleri ve kolaycı yaklaşımın yerleşik iş görme kültürü haline gelmesi yukarıdaki soruyu
yanıtlarken öz eleştirisel yaklaşımla öncelikle ifade edilmelidir.
İlgili yayınlara bakıldığında PDR hizmetlerinin yürütülemeyişinde önemli etkiye sahip
başka etmenlerden de bahsedilir. Bu etmenler içinde «okul yöneticilerinin uygun ve yeterli
bir rehberlik anlayışına sahip olmamaları»yıllardır okul PDR hizmetlerinin etkin
verilemeyişinin önemli bir nedeni olarak ifade edilir. Bu etmenin diğerleri içinde önem sırası
ne olursa olsun, psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin etkin bir biçimde
yürütülmesinde kritik desteği verecek okul yöneticilerinde yeterli ve uygun bir rehberlik
anlayışı geliştirmeye yönelik bilgilendirici çalışmalar her koşulda anlamlı olacaktır. Özellikle
bu çalışmaların alan akademisyenleri tarafından özenle desteklenmesi önemli bir borç olarak
görülmelidir. Maltepe İlçesi Rehberlik Araştırma Merkezi Müdürlüğü’nün bu yöndeki anlamlı
girişimi ve daveti çok önemlidir. Bu kapsamda kolaylıkla erişilebilecek rehberlik kitaplarında
yazılanlara ek olarak, okul psikolojik danışmanlarının yasal sorumluluklarını kamu hukuku ve
ceza hukuku kapsamında ele alıp bazı önemli yanılgılara dikkat çekmek, psikolojik
danışmanların rol ve fonksiyonlarına ilişkin belirsizliği bir derece de olsa gidermeye katkıda
36
bulunabilir. Belki de bu yolla okul yöneticilerinin daha fazla desteğini almak mümkün
olabilir.
İlgili kamu hukuku ve caza hukuku kapsamındaki yasal düzenlemeler dikkate
alındığında okul psikolojik danışmanlarının yasal sorumluluğu beş başlık altında toplanır
(Eren Gümü ve Gümüş, 2013)2
. Bu konuda yapılan açıklamalar için, Eren-Gümüş ve
Gümüş’ün “Psikolojik Danışmada Etik ve Hukuk” adlı kitabının ilgili bölümlerinden geniş
alıntı yapmak gerektiğinden, konferansın özeti olan bu yazıda ilgili açıklamalara yer
verilmemiştir. Ancak okuyucuların ilgili kitabın özellikle “Okul psikolojik danışmanlarının
hukuksal sorumluluğu” başlığının işlendiği 3. Bölümünü incelemesi gerekmektedir. 26. 12.
2013 tarihli konferans sırasında paylaşılan psikolojik danışmanların yasal sorumluluklarına
ilişkin önemli yanılgılar ve okul yöneticilerinden beklentiler ise aşağıda özetlenmiştir.
(1) Psikolojik danışmanın problemlerin çözümüne yardıma yönelik olarak
süreci “özenli” biçimde yürütme göreviyle bağlantılı yaygın yanılgılar:
1. Psikolojik danışmanın özen borcu sadece psikolojik danışma hizmeti için
geçerlidir.
2. Okul psikolojik danışmanları psikolojik danışma yardımını eğer yeterlikleri izin
veriyorsa verebilirler. Etkili bir biçimde psikolojik danışma yapabilme yeterliği
kazanmamış olan meslek elemanları yardımlarını daima yüzeysel rehberlik hizmeti
düzeyinde tutmalıdırlar.
3. Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri neredeyse sonuç garantisi
verebilecek etkililikte olacaksa başlatılmalıdır.
4. Psikolojik danışma uygulamalarında, uygulamacının psikolojik danışma
formasyonuna sahip olması gerekli değildir, rehber öğretmen kadrosuna atanmış herkes
tarafından verilebilen yüzeysel bir yardımdır.
5. Psikolojik danışmanın bilgisizliği ve mesleki formasyon eksikliğinden dolayı ne
MEB’lığı ne de psikolojik danışman / rehber öğretmen doğrudan hukuksal olarak
sorumlu tutulamaz. Böyle bir sorumluluğa kaynak gösterecek yasal düzenleme de yoktur.
Psikolojik danışmanın özen borcunu yerine getirebilmesi kapsamında okul
yöneticilerinden beklentiler
1. Psikolojik danışmanların mesleki yeterliliklerini artırıcı eğitim ve gelişim fırsatlarını
en iyi biçimde değerlendirmelerine destek verilmelidir. Psikolojik danışmanın
bilgisizliği ve mesleki formasyon eksikliğinden doğan hizmet kusurlarından dolayı
MEB’lığının ve psikolojik danışmanın (rehber öğretmenin) doğrudan hukuksal olarak
sorumlu tutulacağına (dava edilebileceklerine) ve yeterli yasal düzenlemelerin
olduğuna dikkat çekilmelidir.
2. Okulda verilen PDR hizmetlerinin (okul programlarını uygulama, gereksinim
karşılayıcı hizmetler, sistem desteği verme) bütününün özen borcuyla yerine
getirilmesi beklentisi açıkça ifade edilmeli ve her ay okul PDR programlarının
uygulanmasına ilişkin bir değerlendirme konferansının herkese açık olacak biçimde
verilmesi düzene bağlanmalıdır.
2Eren-Gümüş, A. ve Gümüş, M.A. (2013). Psikolojik Danışmada Etik ve Hukuk. İstanbul: Vedat Kitapçılık
37
3. Özen borcunun çok büyük bir kısmının alan dışından atanmışlara değil, alan
mezunlarına yüklenmiş olduğu her fırsatta kendilerine hatırlatılmalıdır. Bu konudaki
bilgi eksikliklerini ilgili kaynaklara erişerek gidermeleri beklenmelidir.
4. Yetersizliğini lisans eğitiminin yetersizliğine ya da iş yoğunluğuna yüklemeye çalışan
psikolojik danışmana yetkinliğini artırma sorumluluğunun kendisine ait olduğu ve
bunun çalıştığı eğitim sistemine karşı yasal ve etik bir borç olduğu her fırsatta
hatırlatılmalıdır.
5. Psikolojik danışmandan katıldığı eğitim, konferans ve atölye çalışmalarının
kazandırdığı yeterliğin okulda yürütmesi gereken PDR hizmetleriyle ilişkisini ve
katkısını belirten kısa bir değerlendirme raporu hazırlamasını teşvik etmek mesleki
gelişim ve ihtiyaçlarını tanımlamaları bakımından yararlı olacaktır.
6. Psikolojik danışmanlar yeterlikleri bakımından kendilerini bir önceki yıla göre
değerlendirerek gelişme ve yetişme gereksinimlerini tanımlayan bir raporla yeni
öğretim yılına başlamaları yönetim tarafından beklenmelidir.
7. Alan dışından rehber öğretmen kadrosuna atanmışların kesinlikle psikolojik yardım
ilişkisine girmemeleri, uzmanlık gerektiren grup rehberlik etkinliklerini yapmamaları
gerektiği kendilerine hatırlatılmalıdır.
2) Psikolojik danışmanın psikolojik danışma sürecini kişisel olarak yürütme
göreviyle bağlantılı yaygın yanılgılar:
1. Psikolojik yardıma gereksinimi olan bütün öğrenciler gecikmeden klinik psikolog ya
da psikiyatrist gibi bir uzmana sevk edilmelidirler.
2. Okul psikolojik danışmanlarının öncelikli görevi rehberlik hizmetleri ve yönetimin
verdiği diğer görevlerdir. Dolayısıyla gereksinim olduğunda psikolojik danışma
yardımını vermek zorunda değildirler.
3. Okullarda psikolojik danışmanlar kendilerini yeterli buluyorsa, hazır hissediyorsa
ve diğer görevlerinden kaynaklı iş yükü izin veriyorsa psikolojik danışma yaparlar.
Psikolojik danışmanın süreci kişisel olarak yürütme görevini yerine getirebilmesi
kapsamında okul yöneticilerinden beklentiler:
1. Psikolojik danışma yardımının, psikolojik danışmanın öncelikli görevlerinden
(MEBRPDHY m.50/f kapsamında) biri olduğu unutulmamalı, psikolojik
danışmanların rehberlik hizmetleri ile ilgili görevlerinin sağlıklı işleyişini de gözeterek
psikolojik danışma hizmeti için haftalık programlarında yeterli süre ayırılması
beklenmelidir.
2. Psikolojik danışma yardımının verileceği uygun ortam ve koşulların sağlanması özenle
desteklenmelidir. Aksi halde bu yardımı gerektiği gibi alamayan öğrencilerin uğradığı
zararlardan okul yönetiminin de sorumlu tutulabileceği unutulmamalıdır.
3. Psikolojik danışma yardımının, bu alandan en az lisans diploması almış her bir meslek
elemanından beklendiği ve bu yardımın özen borcuyla yerine getirilmesi gerektiği,
aksi halde MEB ve personelin hukuksal sorumluluğunu doğuracağı hatırlatılmalıdır.
38
4. Okul psikolojik danışmanları hukuksal olarak geçerli sayılabilecek gerekçeler (bu
gerekçeler için Eren-Gümüş ve Gümüş’ün Psikolojik Danışmada Etik ve Hukuk adlı
kitabına bakınız) dışında öğrencileri sevk etmeden psikolojik danışma hizmetini
kendilerinin yürütmek zorunda oldukları unutulmamalıdır. Dolayısıyla çocuk ve
ailesinin sevkten doğan maddi ve manevi zararlarının MEB’na hizmet kusuru olarak
yükleneceği, psikolojik danışmanın kendisini de hukuksal olarak sorumlu kılacağı
gerçeğine uygun davranmaları beklenmelidir.
5. Sevkin gerekçeleri hukuka uygun olduğunda, sadece bu gerekçelere atıf yaparak ve
gizliliğin gereklerine zarar vermeyen bir içerikle, yapılan her bir sevk için yazılı bir
raporla okul yönetiminin bilgilendirilmesi beklenmelidir.
3) Psikolojik danışmanın sır saklama göreviyle bağlantılı yaygın yanılgılar:
1. Öğrencilere ilişkin öğrendiği bilgilere yönelik olarak sır saklama yükümünün ihlali
durumunda idare (MEB) ya da personele karşı hukuksal yaptırım uygulayacak yasal
düzenleme yoktur.
2.Öğrenci ile ilgili her türlü bilgi, zorunlu olmadığı durumlarda da öğretmenler ve
yöneticilerle paylaşılmasında bir sakınca yoktur.
3. Ne olursa olsun gizli bilgi niteliğindeki bilgiler öğrencinin ya da yasal vasinin onayı
olmaksızın hiç kimse ile paylaşılamaz.
4. İntihar etme riski ya da cinsel istismar öyküleri her somut olay içinde çok sayıda
sorunu barındırdığından bireyin onayı olmaksızın gizlilik bozulmaz.
Psikolojik danışmanın sır saklama görevi kapsamında okul yöneticilerinden
beklentiler
1. Öğrenci ile ilgili bilgiler gerekli olmadığı halde okul profesyonelleri arasında
paylaşılması durumunda, yasal olarak bilgiyi veren ve bilgiyi elde eden için TCK m.136
ve m.137 kapsamında ağır cezai yaptırıma bağlanan ciddi bir suçu oluşturduğu
unutulmamalı, okul personelinin yasalara uygun profesyonel davranışlar sergilemelerine
destek verilmelidir.
2. Psikolojik danışman, psikolojik danışma süreci içerisinde danışana ait bilgileri,
açıklamasını haklı gösteren bir hukuka uygunluk sebebi bulunmadıkça üçüncü kişilere
karşı gizli tutmak zorunda olduğu bilinmeli, yönetici olarak psikolojik danışma yardımına
ilişkin bilgi alma arayışı içinde kesinlikle olunmamalıdır.
3. Öğrencinin istismarı ya da kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suça
maruz kalmadurumu söz konusu ise gizliliğin bozulması hem yasal (TCK m.279) hem de
etik bir zorunluluk olduğu; dolayısıyla yetkili makamlara bilgi vermeme ya da gecikme
göstermenin hem okul yönetimi hem de psikolojik danışman için ağır yaptırımlar
getirebileceği unutulmamalıdır. Ayrıca bu tip durumlarda duyarlı bir eylem planı
yürütebilecek biçimde psikolojik danışmanın etik ikilemlerde karar verme sürecine ilişkin
39
bilgi eksikliğini gidermesi beklenmeli ve süreçte tek başına bırakılmayıp,
desteklenmelidir.
4. Öğrencinin intihar girişimi öyküsü ve riskinin olduğunu bilen psikolojik danışman ve
diğer öğretmenlerin öğrencinin gözetim altında tedaviye alınmasını sağlayacak biçimde
girişimde bulunmamalarının TCK m.98 kapsamında bir suç oluşturacağı unutulmamalı,
gerekli girişimler için psikolojik danışman desteklenmelidir.
4) Psikolojik danışmanın bilgilendirilmiş onay alma görevi kapsamında yaygın
yanılgılar:
1.Çocuğunu okula kaydettirmekle yasal temsilcinin planlanmış eğitim-öğretim
uygulamaları gibi okul psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerine genel bir onay
verdiği kabul edilir. Dolayısıyla gereksinim olduğunda öğrencinin yasal vasisinin bilgisi
olmadan psikolojik danışma süreci başlatılır.
2. Öğrencinin ihtiyacı olsa dahi velinin onayı olmaksızın psikolojik danışma
yardımı başlatılamaz.
Psikolojik danışmanın bilgilendirilmiş onay alma görevi kapsamında okul
yöneticilerinden beklentiler
1. Bilgilendirilmiş onay alma konusunda psikolojik danışmanlar bilgi eksikliklerini
gidermeye teşvik edilmeli ve öğrencinin onayını ve gerekliyse (Psikolojik Danışmada
Etik ve Hukuk adlı kitaptan ilgili bölümü okuyunuz) yasal vasinin bilgi ve onayını
ihmal etmemesi hatırlatılmalıdır.
2. Çocuğun anne-baba tarafından istismar edilmediği durumlarda anne ve babanın
duruma ilişkin bilgilendirilmesi ve işbirliğinin sağlanması (ancak çocuğun onayıyla)
için gerekli çabanın gösterilmesinde hassas davranmaya teşvik edilmelidir.
3. Özellikle anne-babalar eliyle gerçekleşen çocuk istismarına, anne babanın
ilgisizliğine ya da cahilliğine ilişkin bir izlenim edinilmişse, ebeveynler kabul etmese
bile çocuğun istemesi ve gereksinimi olması durumunda psikolojik danışma yardımı
verilmesi gerektiği unutulmamalı ve veliler itiraz etse bile yasalara uygun davranan
psikolojik danışmanın bu yöndeki çabası desteklenmelidir.
5) Psikolojik danışmanın danışanın bütünlük menfaatini koruma görevi
kapsamında yaygın yanılgılar:
1. Okul psikolojik danışmanının bütünlük menfaatini koruma görevi sadece psikolojik
yardım ilişkisine girdiği öğrencilere yöneliktir.
2. Bütünlük menfaati fiziksel ve cinsel istismarla sınırlandırılabilir.
40
Psikolojik danışmanın danışanın bütünlük menfaatini koruma görevi kapsamında
okul yöneticilerinden beklentiler:
1. Psikolojik danışmanların öğrencilerin kişilik haklarını korumakla görevli kamu adına
duyarlılıkla iş görmesi beklenen meslek elemanları oldukları bilinmeli, bu görevle
çatışacak biçimde davranmaya teşvik edilmemeli ve bu görevi özenle yerine
getirmeleri için desteklenmelidirler. Aksi halde TCK m.94 kapsamında ağır sonuçları
olan caza yaptırımlarıyla karşı karşıya olunacağı bilinmelidir.
2. Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerinde düzenlenen kişilik haklarının ağır
ihlallerini oluşturan fiziksel ve cinsel istismarın yanında, Anayasanın 17. maddesi ve
Medeni Kanunun 24. ve 27. maddeleri arasında kişiliğin korunması hakkında
düzenlemeler, okul psikolojik danışmanının öğrencilere iftira atması ya da hakarette
bulunması ve ya teşvik etmesi, öğrencilerin gizledikleri eşyalarını aramaya yardım
etmesi ve diğer gizlilik ihlallerinin hukuka aykırı ihlaller olduğunun okul yönetimi
tarafından da bilinmesi bu tip ihlallerin en aza indirilmesi bakımından önemlidir.
3. Psikolojik danışmanın yasal konulara ilişkin yeterli bilgi sahibi olması ve ilgili yasal
konular hakkında öğretmenleri de bilgilendirilmeleri beklenmelidir.
Okul yöneticilerinin psikolojik danışmanları yönetsel işleyişi kolaylaştırma, sekretarya ve
öğretimle ilgili işleri yerine getirmelerini değil, yasal mevzuatla belirlenmiş rol
sorumluluklarını özenle yerine getirmelerini beklemek hem okul yönetiminin, hem MEB’nın
hem de bu hizmetlerden yararlanan bireylerin üstün yararı gözetilmiş olacaktır. Aksi halde
hizmet kusurları sadece psikolojik danışmanların değil, ilgili idare olan MEB’nın ve bazı
durumlarda okul yönetiminin de yasal sorumluluğunu doğuracaktır.
41
Tuğba Aktay – Psikolojik Danışman
Zeynep Göç - Uzman Psikolojik Danışman
İstismar anne, baba veya çocuğun bakımı, sağlığı ve korunmasından sorumlu kişilerin ihmal ettiği
eylemler sonucunda çocuğun her türlü fiziksel, ruhsal veya sosyal açıdan zarar görmesi, sağlık ve
güvenliğinin tehlikeye girmesi olarak tanımlanabilir. Çocuk ihmal ve istismarına ilişkin çalışmalar
ülkemizde çok yenidir ve sayısal veriler oldukça yetersizdir. Ancak son 15-20 yıldır, konuya ilginin
artmış olduğu izlenmektedir. Bu ilgi giderek ihmal ve istismara ilişkin ülke genelinde bilgilerimizin
artmasına, koruma ve önleme çalışmalarının hız kazanmasına neden olmuştur. İstismarın birçok
etmenin bileşimi sonucu ortaya çıktığını biliyoruz. Tüm bunlara karşın, her gün belki de her saat
dünyanın herhangi bir yerinde bir çocuk ihmal ya da istismar ile karşı karşıya kalmaktadır.
Ancak, ihmal ve istismar bir yazgı değildir. Gerekli koşullar yerine getirilirse önlenebilmektedir. Bu
koşullardan biri, belki de en önemlisi, çocuğun yüksek menfaatlerini korumak adına, onun temel
gereksinimlerine duyarlı olmak, aileyi ve toplumda çocuk için önemli olan kişi, kurum ve kuruluşları
ihmal ve istismar konusunda bilgilendirmektir. Çocuğun ihmal ve istismarının sonuçları aile ve okul
ortamlarında izlenebilir. Özellikle okulun, ihmal ve istismarı tanıma, değerlendirme ve yönlendirmede
önemli işlevleri vardır. Çünkü eğitimciler çocukların tüm özelliklerini tanıma ve eğitimleri sırasında
bu eğitime engel olacak zorlukları değerlendirebilme, ortadan kaldırabilme adına yetiştirilmişlerdir.
Bu özel eğitim onları, çocuk adına toplumda önemli bir yere taşır.
Cinsel istismar kapsamına giren davranışlar çok geniş bir yelpaze üzerinde yer alır ve üç sınıf
altında toplanabilir:
ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI
42
Dokunmanın olmadığı istismar davranışları: Sözel olarak cinsel uyarı, teşhircilik, çocuğa
pornografik yayınlar ya da bilerek cinsel içerikli davranışları izlettirme, cinsel muayeneye zorlama ve
pornografik yayınlarda kullanılması
Dokunmanın olduğu istismar davranışları: Uzayan ve aşırı bir biçimde yakınlık içeren öpme,
okşama, çocuğun yetişkinin cinsel organına dokunmaya zorlanması, bir yetişkinin çocuğun cinsel
organına tıbbi bir amaç olmaksızın cinsel amaçla dokunması
Cinsel birleşmenin olduğu istismar davranışları: Her türlü cinsel ilişki, çocuğun fuhuşa teşvik
edilmesi
Çocuklar Yaşadıklarını Neden Söylemezler?
∞ Kendilerine inanılmayacağından korkarlar.
∞ Başlarının belaya gireceğinden korkarlar.
∞ İstismarcının tehditlerinden korkarlar.
∞ İstismarcıyı korumak isteyebilir, sevebilir ama yaptıklarını sevmezler.
∞ Nasıl anlatılacağını bilmeyebilirler.
∞ Yaşananlardan utanabilir, suçluluk duyabilirler.
∞ Cinsel davranışların yanlış olduğunu bilmeyebilirler. Arkadaşları tarafından
dışlanabileceklerinden korkarlar.
∞ Homoseksüel olarak adlandırılabileceklerinden korkarlar.
∞ Büyüklerle (otorite figürleriyle) cinsel konuları konuşmaktan utanırlar, korkarlar.
∞ İyi çocukların cinsellikle ilgili sözcükleri kullanmasının doğru olmadığı söylenmiştir.
∞ Gammaz olarak adlandırılmak istemezler.
Çocuklar Sonunda Nasıl Söylerler?
∞ İstismarın derecesi, sıklığı artar ve çocuğu korkutursa,
∞ Cinsel istismardan korunmayla ilgili bilgi alırsa ve kendisine yapılanın doğru olmadığını fark
ederse ve söylenmesi gerektiğini öğrenirse,
∞ Çocuklar sırlarını en yakın arkadaşları ile paylaşmak isteyebilirler.
∞ Kardeşleri kendisinin ilk istismar edildiği yaşa gelmişse onları korumak maksadıyla;
∞ Ergenliğe gelmişse hamilelikten korkabilir ya da istismarcının baskısından kurtulmak için,
∞ Çocuk güvenebileceği ve kendisi ile yakından ilgilenen bir yetişkinle karşılaştığı zaman,
∞ Fiziksel bir yakınması (ürinerenfeksiyon vb.) sonrası doktora gittiğinde.
Eğer Çocuğunuzun İstismara Uğradığını Düşünüyorsanız Neler Yapabilirsiniz
Sizinle ya da güvenilir bir erişkinle, okul psikolojik danışmanı ile konuşmasını sağlamak amacıyla
güvenli bir ortam oluşturun. Yaşadıklarını anlatması konusunda onu cesaretlendirirken, olmayan
şeyleri anlatmaması konusunda uyarın. Çocuğun anlatmasını engelleyecek duygusal tepkilerden
kaçının. Yanlış bir şey yapmadığı konusunda ona güvence verin.
Psikolojik sağlığı açısından psikiyatri desteği almanız gerekebilir. Tıbbi muayene yapılmasını
sağlayın. Bu konuda uzman bir hekim seçin.
43
EBEVEYNLERİN ÇOCUKLARINA CİNSEL İSTİSMAR KONUSUNDA
VEREBİLECEKLERİ İLETİLER
Sen özel ve önemlisin.
Bedenin sana aittir.
Bedeninde çok özel olan yerler var. Eğer birisi buralara dokunmak isterse ona ‘HAYIR’ deme
hakkına sahipsin. Bu tanıdığın, sevdiğin bir yetişkin olsa da ben sana ‘HAYIR’ deme iznini
veriyorum
Duygularına kulak ver. İnsanlar sana dokunduklarında ve sen bundan hoşlanmıyorsan
duygularına güven.
Eğer biri seni rahatsız ederse bunu hemen gelip bana söylemeni istiyorum. Sana söz
veriyorum: söylediğin her şeye inanacağım.
Eğer biri, doğru olmayan bir biçimde sana dokunursa bu senin hatan değil. 0 yetişkin sana ne
yaparsa yapsın senin hatan değil.
NEREYE BAŞVURABİLİRİZ?
En yakın karakola veya Cumhuriyet Savcılıklarına,
Baro’nun Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonuna,
Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na ne bağlı İl Sosyal Hizmetler Müdürlükleri’ne,
üniversite veya hastanelerin Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Bölümleri ’ne başvurulmalıdır.
Ayrıca Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı olarak 183 Alo Kadın Çocuk ve Sosyal
Hizmet Danışma Hattı kurulmuştur.
Marmara Üniversitesi Çocuk Koruma Ünitesi’ne başvurulabilir.
Kaynakça
Ziyalar N. Çocuk istismarı ve ihmalinin önlenmesi. Çocuk Forumu 1999; 2: 31-33.
Polat O. Çocuk ve Şiddet. İstanbul: Der Yayınları, 2002:85-97.
Birinci İstanbul Çocuk Kurultayı İstanbul Çocuk Raporu. İstanbul Çocuklar Vakfı Yayınları, 2000: 138-146.
ORAL G., İNANICI M.A., Risk Altındaki Çocukların Saptanmasında Öğretmenin Rolü, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü, 2004
Kırca, C. (2006). İlköğretim ilk Kademedeki Öğrencilerin Anne Babalarının Cinsel İstismarı Önleme Programlarına Yönelik Tutumları.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Hacettepe Üniversitesi.
Topbaş, M. (2004). İnsanlığın Büyük Bir Ayıbı: Çocuk İstismarı. TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, Cilt:4, sayı:3
44
Tuğba Esen AKTAY – Psikolojik Danışman – Yüksek Lisans Tezi
Bu araştırmada lisede okuyan ve yoksulluk dışında en az bir riske daha maruz kalmış
ergenlerin kendini toparlama güçleri çeşitli değişkenlere göre incelenmiştir. Araştırmada
cinsiyet, anne-babanın birliktelik boşanmışlık durumu, kardeş sayısı, birlikte yaşanılan
akrabaların varlığı, yakın arkadaş sayısı, okulda etkinliklere katılım durumu, akademik başarı
ve algılanan sosyal destek boyutları değişkenlerine göre analizler yapılmıştır. Bu analizlere
dayalı olarak aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.
1. Cinsiyet değişkeni ile kendini toparlama gücü toplam puanları arasında anlamlı bir fark
olmamakla beraber okuldaki koruyucu ilişkiler ve yüksek beklentiler ile empati alt ölçek
puanlarında kızların erkeklere göre anlamlı düzeyde yüksek puan aldıkları görülmüştür.
Kendini toparlama gücü ile ilgili yapılan çalışmalarda cinsiyet değişkeni ile ilgili her iki
cinsiyet açısından farklı sonuçlar alınmıştır. Cinsiyetin kendini toparlama gücü üzerindeki
etkileri topluma, coğrafi bölgelere, aile yapısına vb. değişkenlere göre farklılık gösterebilir.
2. Anne- babanın ayrı oluşu kendini toparlama gücünün düşük olmasına yol açabilmektedir.
Bu etkide yaşanılan boşanma sürecinin örseleyici yaşantılar içermesi, boşanma sonrası
ebeveynlerden birinin ve her ikisinin yeniden evlenmesi, üvey kardeşlerin varlığı da etkili
olabilmektedir.
3. Aile dışında destek alınan akrabalarının oluşu kendini toparlama gücü puanı üzerinde
anlamlı bir etkiye sahip görülmemiştir. Bu sonuç geniş aile olunmasa da aile desteği almaya
devam edilebileceğiyle açıklanabilir.
4. Okuldaki etkinliklere katılım öğrencilerin kendine güven, başarılı olma, başkaları
tarafından kabul edilme ihtiyaçlarını karşılamak yoluyla kendini toparlama gücü üzerinde
olumlu etkiye sahiptir.
5. Araştırma sonucuna göre kendini toparlama gücü puanı ile kardeşe sahip olmakla ve sahip
olunan kardeş sayısı arasında anlamlı bir farklılık yoktur.
6. Akademik başarı kendini toparlama gücü puanları üzerinde anlamlı bir etkiye sahiptir.
Akademik başarının artması kendini toparlama gücü puanlarını da artırmakta, düşük
akademik başarıya sahip öğrencilerin kendini toparlama gücü puanları da düşük olmaktadır.
7. Araştırma sonuçları yakın arkadaş sayısının kendini toparlama gücü puanı üstünde etkisi
olmadığını göstermiştir. Ancak arkadaş desteği kendini toparlama gücü puanlarının
yordayıcısıdır.
8. Kendini toparlama gücü puanları ile algılanan sosyal destek boyutları arasındaki ilişkin
incelenmesi sonucunda sosyal destek boyutları arasında anlamlı bir ilişki vardır. Sosyal destek
boyutları arasında göreli önem sırasında okuldaki koruyucu ilişkiler ve yüksek beklentiler ve
arkadaş grubundaki koruyucu ilişkiler hariç diğer alt ölçeklerde önem sırasında önceliği
RİSK ALTINDAKİ ORTAÖĞRETİM 9. VE 10. SINIF ÖĞRENCİLERİNİN
KENDİNİ TOPARLAMA GÜÇLERİNİN İNCELENMESİ
45
ailenin aldığını görüyoruz. Bu sonuç genel olarak kendini toparlama gücünün gelişmesinde
aile desteğinin öneminin altını çizmektedir. Okuldaki koruyucu ilişkiler ve yüksek beklentiler
alt ölçeğinde öncelik öğretmenlerin desteğinin, arkadaş grubundaki koruyucu ilişkilerde
öncelik arkadaşların desteğinindir.
Sonuç olarak lise öğrencileri koruyucu faktör olarak ortaya çıkan akademik başarı, okulda
etkinliklere katılım, ailenin birlikteliği ve desteği ve arkadaş desteği konularında program
geliştirme çalışmaları yapılması sağlıklı nesiller oluşturmada yardımcı olacaktır. Ayrıca
kendini toparlama gücünün geliştirilmesi için yapılacak çalışmalarda aile, toplum ve okula
düşen rollerin ayrıntıları hakkında araştırmalar yapılması bu alanlarda çalışan psikiyatrist,
psikolog, psikolojik danışma ve sosyal destek uzmanlarına destek olacaktır.
Öneriler
Ergenlerin kendini toparlama güçlerini geliştirmek için yapılacak çalışmalar; risk faktörlerini
azaltmak, yeterliği arttırmak ve koruyucu faktörleri harekete geçirmek boyutlarında ele
alınabilir. Ergenlik döneminin risk faktörlerine maruz kalmadan geçirilmesini sağlamak
mümkün değildir. Ancak yapılan çalışmalar yaşamının en azından bir döneminde yetişkin bir
kişi ile sağlıklı bir ilişki kurmanın, bireylerin kendini toparlama gücü açısından önemli
olduğunu ortaya koymuştur. Eğitimin başlangıç yaşı olan altı yaştan itibaren ve sonrasında
okullarda tüm öğretmenlerin evde bu ilişkiyi kuramamış öğrencilerle iletişim konusunda
eğitilmeleri sağlanmalıdır. Yapılan çalışmalar kendini toparlama gücünün gelişiminde dışsal
koruyucu faktör olarak önemli olan sosyal desteğin önemini vurgulamaktadır. Sosyal destek
kavramı içerinde yer alan anne-baba ve eğitimcilerin gerekli sorumlulukları yerine getirmede
desteklenmeleri faydalı olacaktır. Ayrıca sosyal desteğin bir parçası olan arkadaş desteği ile
ilgili olarak grup çalışmaların çeşitlendirilmesi önerilebilir.
Cinsiyet ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda genelde kızların kendini toparlama gücü
puanları yüksek çıkmıştır. Bu sonucu yaratan dışsal ve içsel faktörlerin belirlenmesi için kız
meslek ve erkek meslek liselerinde çalışmalar yapılabilir.
Boşanma sürecinde ve sonrasında çocukların maruz kaldıkları yaşantılar çocukların kendini
toparlama güçleri üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptir. Özellikle boşanmış aile çocuklarının
sahip olduğu risk ve koruyucu faktörlerin belirlenmesi daha öznel önleyici ve müdahale
çalışmalarının geliştirilmesi için kullanılabilir. Aile mahkemelerinde görevli psikolojik
danışmanların boşanmak üzere olan ebeveynlerle kendini toparlama gücü kapsamında
çalışmalar yapması planlanabilir.
Destek akraba, kardeş, yakın arkadaş ve sosyal destek gibi dışsal koruyucu faktörlerin farklı
coğrafi ve kültürel bölgelerde kendini toparlama gücü üzerindeki etkisini araştırarak koruyucu
faktörleri ile ilgili daha fazla bilgi olmak kendini toparlama gücü ile ilgili yapılacak geliştirme
çalışmalarına kaynak sağlayacaktır.
Etkinliklere katılmak ergenlerde kendini toparlama gücünü artırmaktadır. Okullarda
öğrencilerin katılabilecekleri etkinliklerin nitelik ve nicelik olarak artırılması kendini
toparlama gücü ile ilgili olarak yapılacak rehberlik çalışmalarına destek olacaktır. Özellikle
46
yoksul bölgelerdeki okullarda sivil toplum örgütleri, çevredeki işyerleri ve yerel yönetimlerin
desteği sağlanarak öğrencilere yaş seviyelerine uygun düzenli ve yapılandırılmış etkinliklere
katılma fırsatı sunulması sağlanmalıdır.
Akademik başarının kendini toparlama gücü üzerinde etkili olduğu göz önüne alınarak
öğrencilerin başarılarını artırıcı çalışmaların rehberlik programlarında daha geniş kapsamlı
olarak ele alınması sağlanabilir. Özellikle eğitim kurumlarının öğrencilere kazandırdıkları
yeterliliklerin ortaya koyulmasına ihtiyaç vardır. Eğitim süreci, sınavlar çocukların yeterlilik
algılarını ne yönde etkiliyor? sorusu yapılacak çalışmalarla cevap bulabilir. Öğrencilere başarı
deneyimi yaşayabilecekleri ortamlar yaratmak kendini toparlama gücü çalışmalarının
hedeflerinden biri olarak değerlendirilebilir. Başarıyı artırmak için yapılacak çalışmalarda
ailenin önemi göz önüne alınarak aile rehberliği çalışmalarının geniş kapsamlı olarak
düzenlenmesi gerekmektedir.
Toplumdan, aileden ve okuldan sağlanan koruyucu faktörler çocukların yeterlilikleriyle
ilişkilidir. Destek ve yardım almada kendini yeterli olarak algılayan bir birey, bu
kaynaklardan gerekli koruyucu faktörleri edinebilecektir. Özellikle eğitim kurumlarının
öğrencilere kazandırdıkları yeterliliklerin ortaya koyulmasına ihtiyaç vardır. Eğitim süreci
çocukların yeterlilik algılarını ne yönde etkiliyor? sorusu yapılacak çalışmalarla cevap
bulabilir.
Risk ve koruyucu faktörleri çok boyutlu açıklamak için boylamsal araştırmalar. Okullarda
uygulanabilecek etkili programlar geliştirilmesi için psikolojik danışmanlar, öğretmenler,
idareciler ve anne-babaların ortaklaşa hareket etmeleri gerektiğinin farkında olmalıdırlar.
Okul psikolojik danışma ve rehberlik servisi tarafından yapılabilecek çalışmaların
belirlenmesi için kendini toparlama gücü ile rehberlik servisleri çalışmalarının
değerlendirilmesi.
47
Gülce İŞLEGEN ALTUNEL-Uzman Psikolojik Danışman
Eda ÇETİNKAYA-Uzman Psikolojik Danışman
İnsanların çoğunun konuşmaktan kaçındığı hüzünlü ve ağır bir
konudur kayıp ve yas. Çoğumuz ölümden korkar, onu düşünmekten
kaçınır, kendimizin ve sevdiklerimizin sonsuza kadar yaşayacağını
varsayarız. Ancak er ya da geç ölüm yaşamımıza girer ve sevdiklerimizi yitiririz. Bu yüzden ölümle ve
sonrasında yaşanan yasla nasıl başa çıkabileceğimizi öğrenmek önemlidir. Kayıp, bir şeyden yoksun
olma durumudur ve yaşamın doğal bir parçasıdır. Bireyin yaşamındaki kayıplara sevilen birinin
ölümü, boşanma, okula başlama, ev değiştirme, yeni bir kardeş, organ veya işlev kaybı, duygusal yükü
olan bir objenin yitimi, maddi durumdaki olumsuz değişimler örnek olarak verilebilir.
YAS VE EVRELERİ
Literatürde yas sürecini tanımlayan ve aşamalarını açıklayan birçok kuram olmakla birlikte, burada en
kapsamlı kuram olan ElisabethKübler-Ross’un Kuramından yararlanılmıştır. Buna göre;
1. İnkar. “Bu benim başıma gelmiş olamaz”: Kaybedilen kimse her an geri gelecekmiş gibi beklenir.
Sanki hala orada yaşıyormuşçasına sofraya tabağı konur. Ardından gözyaşı dökülmez.
2. Öfke. “Bu neden benim başıma geldi ki?”: Kaybedilen kimse geri dönecekmişçesine savaş verilir,
bu olmadığında da giden kişi, bu şekilde ayrılmasından/terk etmesinden ötürü suçlanır.
3. Pazarlık. “Eğer .....olursa, çok daha iyi bir insan olacağıma söz veriyorum”: Kaybedilen kimse veya
Tanrı ile pazarlıklar başlar. Durumun değişmesi veya sürecin sona ermesi için yalvarma, dilekte
bulunma, dua etme, sözler verme bu pazarlıkların tipik tepkileridir.
4. Depresyon. “Artık daha fazla kafama takmayacağım”: Umutsuzluk, hayal kırıklığı, acı, kendine
acıma, geleceğe dair ümitlerin, hayallerin ve planların yok olarak yerini yasa bırakması bu evrenin
özellikleridir.
5. Kabul. “Her ne olup bitiyorsa kabule hazırım”: Boyun eğme ve kabul farklı kavramlardır. Kaybı
kabul etmek demek, ona sessizce boyun eğmek demek değildir.
Bu basamaklar, kayıp sonrası ardışık bir şekilde geçireceğimiz evreler olmak yerine, belki de neler
hissedebileceğimizin açılımıdır. Zira değişmez bir yas metni henüz yazılmamıştır. Dolayısıyla, neler
hissedebileceğimizin sıralı bir kalıbından söz etmek güç olabilir.
ÇOCUKLARDA SIK RASTLANAN YAS TEPKİLERİ
Çocuklar ölüm karşısında çok çeşitli tepkiler gösterirler. Çocuklar ve ergenlerin yas tepkileri; gelişim
düzeylerine, kişilik özelliklerine, ailevi ve kültürel etkenlere, önceki kriz ve yas deneyimlerine göre
değişebilmektedir:
Yakın zamanda gerçekleşmiş bir ölüm hakkında konuşmaya direnç gösterebilirler.
Konuşmak yerine oynama, yazma gibi diğer yollarla yaslarını ifade etmeyi tercih edebilirler.
Çocuklar ve ergenler, ben-merkezci tutumları nedeniyle olan bitenden kendi davranışlarını sorumlu
tutma eğilimindedirler.
Aynı soruları sürekli sorabilirler. Bunun sebebi cevabı anlamamaları değil, gerçeği kabul etmenin
zorluğudur.
KAYIP VE YAS
48
Ergenler riskli davranışlara girişebilirler. Dikkatsiz araba kullanma, sigara ve alkol kullanımı,
kavgaya karışma gibi davranışlar görülmeye başlanabilir.
Stres altında oldukları için çocuklar önceki yaşlardaki davranışlarına geri dönebilirler. Örneğin;
yalnız yatan bir çocuk, ebeveynleriyle yatmak isteyebilir.
Bazı çocuklar sanki hiçbir şey olmamış gibi yaşantılarına devam ederler. Bu durum çocuklar için
farklı tepki bekleyen yetişkinleri kızdırsa bile alıştığı ve iyi bildiği etkinlikleri sürdürmelerine olanak
sağladığı için güven vericidir.
Çocuklarda en sık görülen tepki kaygıdır ve anne babalarının da başına bir şey gelebileceği
korkusunda odaklaşır.
Yas tutan çocuklarda uyku sorunları uykuya dalmada zorluk ve uykunun kesintiye uğraması şeklinde
gözlenebilir.
ÇOCUĞUN YASLA BAŞA ÇIKMASINI KOLAYLAŞTIRMAK
ÖĞRETMENLER İÇİN BAZI ÖNERİLER
Öğretmen öncelikle iyi bir dinleyici olarak çocuğun anılarını ve içinde yaşadığı durumu anlatmasına
fırsat tanımalıdır.
Okul ve aileler çocuğa yaşadığı durumla baş etmesi için gereken zamanı tanımalıdır. Duygusal
acısıyla baş etme şansı tanınmadan çocuğun normal aktivitelere katılımı konusunda ona baskı
yapmak olumsuz sonuçlara ve ek sorunlara sebep olabilir. Yas, bir olay değil süreçtir.
Yaşanan trajik olayla ilgili olarak yalan söylemek veya doğruyu tam söylememek, çocuğun iyileşme
sürecine yardım sağlamaz. Çocuklar zeki ve hassastırlar; söylenilen yalanları kolaylıkla fark ederler.
Çocukların ölüm ve kayıpla ilgili soru sormaları cesaretlendirilmelidir. Bütün soruların cevabını
bilmeseniz bile buradaki önemli nokta soruya saygıyla yaklaşarak çocuğun kendi cevabını bulmasına
yardımcı olmaktır.
Yas dönemindeki çocuk için okul, normal hayatı devam ettirmenin bir yoludur; fakat çocuğun
odaklanmakla ilgili yaşadığı zorluk bazı sorunlara sebep olabilir. Bu dönemde öğrenciden yüksek
beklenti içinde olunmamalıdır.
Yaşına bakmaksızın tüm çocukların ölümü ve kaybı anlamasına yardımcı olunmalıdır. Bunu
yaparken çocuğun anlayabileceği düzeyde bilgi verilmelidir. Olayı söylendiği gibi algılayan somut
düşünce düzeyine sahip çocuklara; ölen kişinin uyuduğu, uzun bir yolculuğa çıktığı, hasta olduğu,
çok iyi olduğu için Tanrı’nın onu yanına aldığı, hem cennette olduğu hem de mezarda gömülü
olduğunu söylemek çocuğun kafasının karışmasına ve terk edilmiş hissetmesine sebep olabilir.
Ölüm çocuklara doğrudan ve açık bir dille ifade edilmelidir. Hiçbir canlının sonsuza kadar
yaşamadığı, ölümün sürekli bir durum olduğu ve ölen kişinin geri gelmeyeceği bilgisi çocukla
paylaşılmalıdır.
Kaynakça
DeathandGrief in theFamily: TipsforParents in HelpingChildren at Home and School
III, NASP, 2010.
Dyregrov, A. (2000). Çocuk Kayıplar ve Yas: Yetişkinler İçin El Kitabı. (1). (G. Güvenç, Çev.). Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları: 20
Elisabeth, K. R., (1997). Ölüm ve Ölmek Üzerine. (B. Büyükkal, Çev.). İstanbul: Boyner Holding Yayınları.
HelpingChildrenCopeWithLoss, Death, andGrief , TipsforTeachersandParents, 2003, NationalAssociation of School
Psychologists
Schonfeld, D.J. andQuackenbush, M. (2009). After a LovedOneDies-How ChildrenGrieve. New York Life Foundation.
Volkan, D. V.,Zintl, E. (1999). Kayıptan Sonra Yaşam. Halime Odağ Psikanaliz ve Psikoterapi Vakfı Eğitim Notları.
Yörükoğlu, A. (1980). Çocuk Ruh Sağlığı (3. Baskı). Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
49
Yasemin ÜZAR - Rehber Öğretmen
Günümüz toplumlarının en çok ihtiyaç duydukları değerlerden biri, belki de en önemlisi, bireylerin
anlaşmazlıklarını barışçıl yollardan çözebiliyor olmasıdır.
Akran arabuluculuğu, aynı yaşlarda / mekânlarda olan ve benzeri sorunları paylaşan
çocukların, birbirleriyle uyuşmazlıkların çözümüne yardımcı oldukları bir program, bir süreçtir.
‘’Akran Arabuluculuğu’’ konusunda eğitim almış Rehber Öğretmenler tarafından uygulanan
bir programdır.
Akran Arabuluculuk sisteminin temel amacı; okulda çeşitli çatışma problemleri yaşayan öğrencilerin
çatışmalarını sözlü ve fiziksel şiddete başvurmadan; daha önceden eğitim almış akran arabulucu
öğrenciler aracılığı ile müzakere ve diyalog yöntemini kullanarak çözmelerini sağlamaktır.
Okullarda sistemli bir şekilde uygulanan ‘’Akran Arabuluculuğu’’ yöntemi okul ortamının daha
huzurlu güvenli olmasını sağlayacağı gibi öğrenim kalitesinin de artmasını sağlayacaktır. Çocukların
birbirleriyle yaşadığı çatışmaları, kendi seçtikleri ve ‘’akran arabulucu’’ eğitimi almış arkadaşları
rehberliğinde, müzakere yöntemini ve doğru çatışma çözme yöntemlerini kullanarak sorunlarını
çözebilmekte ve olayların şiddete dönüşmesini engelleyebilmektedirler. Bu da okullarda yaşanan
şiddet olaylarının ve disiplin cezalarının azalmasını, barış ortamının yaratılmasını sağlar.
Okullarda uygulama aşamaları şöyledir;
-‘’Akran Arabuluculuğu’’ sisteminin işleyişinin ve yararlarının uygulayıcı rehber öğretmen tarafından
okul idarecilerine, öğretmenlere, uygulanacağı sınıflardaki öğrencilere ve velilere önceden anlatılması
bir bilinç geliştirilmesi ve sistemin iyi işlemesi açısından çok önemli ve gereklidir.
-Sosyometri uygulaması yoluyla öğrencilere bir sorun yaşadıklarında hangi arkadaşlarının çözmesini
istedikleri sorulur ve anket sonucunda her sınıftan en az 4 kız 4 erkek öğrenci seçilir,(temel ölçüt
öğrenci görüşleri olmalıdır ancak bu seçimleri yaparken sınıf öğretmenlerinin de fikirlerinin alınması
yararlı olacaktır).
-Seçilen öğrencilerin gönüllülüğü esastır ve eğitimden önce velileri bilgilendirilerek yazılı izinleri
alınır.
-Seçilen öğrencilere;
-İletişim,
-Çatışma çözme yöntemleri,
OKULLARDA ŞİDDET VE OLUMSUZ DAVRANIŞLARI
ÖNLEMEDE AKRAN ARABULUCUK ÇALIŞMALARI
50
-Akran arabuluculuğu vb. konularda en az 8 hafta sürecek olan eğitimler grup çalışması yoluyla verilir
-Eğitimlerin sonunda öğrencilere ‘’Akran Arabulucu Öğrenci’’ sertifikası verilir, ‘’arabulucu yemini’’
(tercihen) yaptırılarak yakalarına daha önceden hazırlatılan ‘’Akran Arabulucu Öğrenci’’ kokartı
takılır.
-Okul şartları uygunsa ‘’Akran Arabuluculuğu Odası’’ düzenlenerek öğrencilerin çalışmalarını orada
yapmaları sağlanır. Odanın pencereleri olmalı ve içerisi dışardan görünür olmalı ancak içerdeki
konuşmalar duyulmayacak şekilde olmalıdır. Odada üçgen şeklinde bir masa ve 5-6 tane tek tip
sandalye bulunmalı ve odaya konulacak panolarda barışı ve doğru iletişimi vurgulayan resim ve
fotoğraflara yer verilmelidir. Arabuluculukla ilgili broşürler asılmalıdır.
-Belli aralıklarla akran arabulucu öğrencilere süpervizyon çalışması yapılarak sistemin aksayan yönleri
gözden geçirilerek motivasyonları güçlendirilmelidir.
-Öğretmenler ve idareciler birbirleriyle sorun yaşayan öğrencileri Akran Arabulucu Öğrenciye gitmesi
konusunda yüreklendirmeli ve yönlendirmelidir. Başlangıçta öğrenciler kolaylıkla arabulucu öğrenciye
gitmeyi tercih etmeseler de zaman içerisinde sisteme alışacaklardır.
Arabuluculuk Eğitimi Sonunda Öğrenciler;
Hoşgörülü olmayı öğrenirler.
Yaratıcı fikirler üretirler.
Kendilerini doğru ifade etme yeteneği kazanırlar.
Verimli iletişimin yöntemlerini öğrenir ve uygular.
Çatışmadan kaçınmak yerine, kazan-kazan anlayışıyla, çatışmayla yüzleşmeyi deneyimlerler.
Arkadaşlık ilişkilerini pekiştirirler.
Diğerlerine karşı daha saygılı bireyler haline gelirler.
Ergenlik dönemi sorunlarını daha kolay atlatırlar.
Barışı şiddete tercih ederler.
Hüsran, düş kırıklığı, kızgınlık, sinir gibi duyguları da, daha barışçıl yollardan ifade etmeği
öğrenirler.
‘’Akran Arabuluculuğu’’ sisteminin faydaları
- Arabulucu öğrenci liderlik becerilerini geliştirecektir,
- Arabulucu öğrenci öz denetimini, öz yönetimini, öz saygısını ve öz güvenini geliştirecektir
- Arabulucu öğrencinin arkadaşları arasındaki önemi ve etkisi artacaktır,
- Arabuluculuk öğrencilerin sorunlarını yapıcı çözme konusunda adanmışlıklarını artıracaktır,
51
- Arabulucu öğrenci, yaşamının ve
kariyerinin her noktasına
taşıyacağı müzakere, diyalog ve
sorun çözme becerilerini
geliştirecek ve ilerletecektir,
- Öğrenciler kendi
anlaşmazlıklarını çözmede daha
fazla sorumluluk alacaklardır,
- Arabuluculuk süreci, öğrencilere
duygularını paylaşma, diğer
öğrencileri anlama, empati ve
gereksinimlerini olumlu
yöntemlerle karşılama yollarını
kazandırır,
- Öğretmenler, öğrenciler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek ve istenmeyen davranışları
yönetmek için daha az zaman ve enerji harcayacaklardır. Tükenmişlikleri azalacaktır.
- Akran arabuluculuğu güce dayalı otoriter, cezalandırıcı disiplin yaklaşımını azaltacak, onarıcı
yaklaşımı artıracaktır,
- Akran arabuluculuğu öğrenci-öğrenci ve öğrenci-öğretmen arasındaki ilişkilerin daha olumlu
ve yapıcı geçmesine neden olacağı için okul iklimini olumlu yönde etkileyecektir,
- Öğretmenlerin, öğretime, öğrencilerin de öğrenmeye ayırdıkları zamanı arttıracaktır,
- Okulda öğrenciler, kişiler arası çatışmaları daha pozitif ve yapıcı olarak yorumlayacaklardır.
Dolayısıyla da çatışmaların çözümünde daha işbirlikçi yöntemlere yöneleceklerdir,
- Disiplin sorunları ve bu sorunlara ayrılan zamanı azalacağı için, okul disiplin sorunlarının
öğretmenler ve okul yöneticileri üzerinde oluşturduğu baskı azalacaktır;
- Çatışma çözümü ve akran arabuluculuk eğitimi, sınıf ve okul atmosferini geliştirecektir.
Okulda tansiyon düşecektir.
Öğrencilerin birey olduklarının farkına varmalarını sağlayan ve ifade özgürlüğü elde ettikleri
arabuluculuk ( mediasyon ) süreci öğrencinin hayatına ve kariyerine dönük planlarda da daha
yoğunlaştırılmış çalışmasını ve istekli olmasını sağlamaktadır.
Özetle Arabuluculuk uygulamaları sadece öğrenciyi değil öğretmen ve veliyi de kapsamaktadır.
Dolayısıyla bu çalışmalar sadece öğrencinin yaşantılarını etkilemez aynı zamanda toplumda genel
refah ve barış kültürünün de yerleştirilmesi için çok gerekli ve önemlidir.
Günümüzde daha çok liselerde uygulanan bu arabuluculuk çalışmaları ortaokullarda da hızla
yaygınlaştırılmalıdır.
Kaynakça:
Refika YAZGAÇ
Okullarda Öğrenci Şiddetinin Dönüştürülmesi: Anlaşmazlık Çözümü ve Akran-Arabuluculuk Eğitimi Uygulama Planı, Prof.Dr. Abbas
TÜRNÜKLÜ, Yrd.Doç.Dr. Cemile ÇETİN, Feridun BALCI