menderes niye asildi
DESCRIPTION
Değerli Kardeşim Sapla samanın birbirine karıştırıldığı bir ortamda, doğruyu bulmada zorlanırsınız ve sürekli hata yaparsınız. İdamın uygar bir dünyada savunulur bir tarafı kalmamıştır. Ancak geçmişte yasalarla bu cezayı almışların durumunun doğru, bilimsel ve yansız değerlendirilmesi gelecek kuşakların yapacakları hataları önleme bakımından önem taşımaktadır. Menderes olayı hepimizin ders alacağı önemli bir tarihsel olaydır. Zaman ayırıp okuyabilirseniz, sadece geçmişi değil, şu anı da doğru değerlendirme şansını yakalamış oluruz. SaygılarımlaTRANSCRIPT
1
BİR DEVRİN MUHASEBESİ: MENDERES NİYE ASILDI?
Prof. Dr. Ali Demirsoy
Bu gün çağdaş dünyada suç ne olursa olsun idam kaldırıldı. İdamın insancıl bir ceza
olmadığı konusunda büyük bir kesim hemfikir oldu. Ancak 1900 yılların ortalarına kadar
idamın bir ceza çeşidi olarak ülkelerin yasalarında yer aldığı bilinmektedir. Eğer bir yasada
idam cezası varsa idamları kınama yerine o yasaların doğru olup olmadıkları üzerinde
tartışılabilir. Eğer bir ülkenin yasasında bazı suçların idam ile cezalandırılması öngörülmüş ise,
yıllar sonra suçu sabit görerek o cezayı veren mahkemeleri ve idari sistemleri suçlamak olsa
boş boğazlıktan öte bir değer taşıyamaz. Tekrar söylemek gerekiyorsa idamı savunma
günümüzde insanlık dışıdır; ancak yasalarda bu ceza varsa, bu suçtan verilen idamlarda olsa
olsa suçun sabit olup olmaması tartışılabilir. Bu suça o ceza verilmezdi sözü, yasaların
uygulanışını bilmemekten kaynaklanıyor olabilir ya da hukukun zaman içinde nasıl
uygulandığından habersiz olduğu anlamına gelir. Biz dünyanın her yerinde geçmiş
dönemlerde yargı önüne çıkmış, usulüne göre yargılanmış ve idam edilmiş vakaları, yererek
değil, belki eleştirerek konuşabiliriz. Yargı önüne çıkmadan birilerinin fermanı ve emri ile
öldürülen her olayı da lanetleyebiliriz; lanetleyebilmeliyiz (bu emirleri verenlerin adını
köprülere, yollara üniversitelere koymamalıyız). Bu durumda sapla samanı birbirine
karıştırmamak gerekir.
1950 yılında 420 (CHP 63), 1954 seçimlerinde 505 (CHP 31) milletvekili ile gelen,
anayasayı değiştirme çoğunluğunu elinde bulunduran Menderes Hükümeti, idama bir ceza
olarak bakmayı doğru olarak bulmuş olmalı ki değiştirmeye bile yanaşmamıştı; Anayasayı
İhlal cezasının idam olarak kalmasını yeğlemiştir. Bununla da kalmayıp Menderes galiba 160
küsur idam cezasından 43’nü bizzat imzalayarak, onların idam edilmesine onay vermiştir.
Suçu tam sabit görülmeyen, Rusya için casusluk yaptığı varsayılarak asılan biri (Hayati
Karaşahin) de buna dâhildir (14 Nisan 1955). Yani Menderes Hükümetleri için idam bir ceza
şekli olarak kabul edilmiş ve uygulanmıştır. Menderes Hükümeti de, kendi yasalarına göre
yargılanmıştır; devrim yasalarına göre değil. İnsani açıdan idam edilip edilmemesi
tartışılabilir; eleştirilebilir. Ancak günümüzde bütün bunları oy toplamak için durumu tam
açıklamadan, çarpıtarak, aktarmak ahlaki değildir.
2
O günkü koşullarda yasaların öngördüğü idam cezası Menderes Hükümeti için de
geçerliydi; o cezayı işlediği suç sabit görülmesi halinde bu ceza alması da yasa gereğiydi. O
günkü yargı da o günkü yasalara göre eylemleri Anayasayı ihlal sonucuna varmış olmalı ki
denk gelen cezayı vermiş olmalı. Eğer bu gün hayır Anayasayı çiğneyen bir eylemde
bulunmamıştır diyorsak ve bunu kanıtlıyorsak; mahkeme sonuçlarını kınayabiliriz,
eleştirebiliriz. Ancak evet Anayasa ihlali olmuştur diyebiliyorsak, bu dönemin yargısını
eleştirme hakkımızın olmadığını düşünüyorum. Bu kronik suçlamaya çare: Uluslararası bir
mahkeme kurar, o günkü yasalar ve eylemler masaya yatırılır; suçlama ile ceza arasında
yasalara uygunluk bulunursa ses kesilir; aksi durumda o dönemin suçluları yasal olarak
aklanır. Birilerinin kürsüden bağırarak bu dönemi aklaması ya da eleştirmesi, olsa olsa politik
bir yatırımdan öte gidemez.
1950-1960 yıllara arasında basına ve çeşitli kaynaklara göre mahkeme önüne çıkarılmış
suçlar vardı; çıkarılamayan suçlar vardı. Yargılanmadan suç isnadı nasıl yapılabiliniyor
diyorsanız, haklısınız; ancak bunlar hem o devirde hem bu devirde suç ya da kabahat kabul
edilebilecek eylemler olarak verilmiş olanlardır.
Mahkemeye çıkarılamayan suçlar nelerdi? Önce bunu görelim. NATO’ya girişimiz
sırasında olduğu söylenen, ayrıntısı açıklanmamış olan ve Menderes Hükümeti dönemindeki
bir anlaşma (karar), 27 Mayıs darbesini yapan cuntanın elini ayağını bağlıyordu. Anlaşma,
Türkiye’de demokrasi tehlikeye girerse, Amerika Birleşik Devletlerine müdahale hakkı
veriyordu. Bu anlaşmaya dayanarak müdahale söz konusu olabilirdi. Bu nedenle Menderes’in
fincancı katırlarını ürkütecek suçları (doğrudan ya da dolaylı ABD ilgilendirenleri) mahkeme
önüne çıkarılmamalıydı. Dolasıyla Menderes Hükümetinin çok daha ağır bir şekilde
suçlanacağı birçok eylem, Amerika ve başka mülahazalarla hukuk önüne çıkarılmadan tarih
sayfalarının arasına itildi. Biz ilk olarak bunları vermeyle başlayalım:
1- Yurt dışına asker gönderme ya da savaş açma sadece Millet meclisinin yetkisinde
olmasına karşın, Menderes Meclise danışmadan Amerika için Kore’ye asker gönderdi ve 1951
yılında savaşa girdi. Bine yakın askerimizi bu savaşta yitirdik.
2- 1952'de NATO'nun (aslında ABD’lerinin) isteği üzerine komünizme karşı gayri nizamı
harp yapacak Seferberlik Tetkik Kurulu'nu, daha sonraki adıyla Özel Harp Dairesi'ni kurdu.
Çoğunluk bir Amerikan örgütü gibi çalıştığı yazıldı, söylendi. Türkiye’deki birçok gizli kapaklı
suçların bu daire tarafından işlendiğine ilişkin çok sayıda yayın yapıldı. Türkiye’de
3
emperyalistlerin oyunlarını önceden sezinleyip tehlikeyi halka bildirenleri başta komünist
olmak üzere çeşitli sıfatlarla yaftalayıp şu ya da bu şekilde etkisiz hale getirmede önemli rol
oynadığı yazıldı ve söylendi.
3- 1954 yılında yabancılara yok pahasına, petrol arama ve çıkarma izni verildi.
4- Tek parti döneminde kurulan bazı traktör ve basma fabrikaları (basına göre dış
baskıyla) Menderes döneminde özelleştirildi veya ekonomik olmadıkları söylenerek kapatıldı.
5. Nuri Demirağ tarafından kurulduktan sonra İsmet İnönü tarafından devletleştirme
kapsamına alınan, bugün yapacağız ya da yaptık diye övündüğümüz uçak ve uçak motoru
fabrikaları, Eskişehir tank fabrikası ve Kırıkkale silah fabrikası Menderes döneminde NATO
standartlarına uymadıkları gerekçisiyle kapatıldı. Askerimiz dışa bağımlı kılındı.
6- Cezayir Kurtuluş Savaşı sırasında Fransa'yı destekledi. Cezayir’in Fransa’nın sömürgesi
olarak kalmasına oylarımızla destek sağladık ve böylece tüm Arap devletlerinin nefretini
kazandık.
7- 1954-1958 yılları arasında 238 gazeteciyi, iktidara karşı yazılar yazmak suçundan
mahkûm ettirdi.
8- İsmet İnönü'ye 12 oturum meclisten men cezası verildi.
9. Menderes hükümeti, hükümet olur olmaz, gerçek bir kanıt bulunamamasına karşın,
ordu darbe yapacak gerekçesiyle 6 Haziran 1950'de, başta Genelkurmay Başkanı Nafiz
Gürman olmak üzere bütün üst komuta kademesini, 15 general ve 150 albayı re'sen emekliye
sevk etti. Ben bu orduyu yedek subaylarla bile idare ederim diyerek, subayların şevkini kırdı;
aşağıladı.
10. Millet Partisi Başkanı Osman Bölükbaşı yaptığı bir konuşma dolayısıyla hapis cezasına
çarptırılırken (1959), hükûmet muhalefetin vatandaşları isyan ve ihtilale teşvik ettiğini iddia
ediyordu. Buna mukabil muhalefet de hükûmeti dini siyasete alet etmekle suçluyordu.
Mahkemeye çıkarılan suçlar
1- Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek,
4
2- 6-7 Eylül Olaylarına önceden haberi olduğu halde müdahale etmemek. Bu konuda da
çok şey yazıldı. Selanik’te Atatürk’ün evine bomba atılmasının tarafımızdan organize edildiği
(Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba attığı iddia edilen Selanik Üniversitesi Siyasal Bilgileri
öğrencisi Oktay Engin daha sonra gıyabında mahkûm edilmiştir1. Oktay Engin, 22 Şubat 1992 -
18 Eylül 1993 tarihleri arasında Nevşehir Valiliği'ne getirilmiştir) ve böylece 6-7 Eylül olaylarını
hükümetin bilgisi dâhilinde başladığı yargılama sırasında açığa çıktı. Ancak hükümet sorumlu
ararken, önce ölmüş komünistlerin adlarının de içinde bulunduğu bir grubu suçladı ve
yaşayanlardan önemli kişileri tutuklattırdı. Daha sonra Kıbrıs Türk Cemiyeti üyelerine suçu
yıkmak için onları tutuklattırınca, cezaevinde, Cemiyet Başkanı Hikmet Bil: Ya bizi serbest
bırakırsınız ya da biz bazı şeyleri ifşa ederiz deyince serbest bırakıldılar. Böylece suç, illerden
getirtilen birçok ipsiz sapsız bazı insan ile İstanbul’un çapulcularına yıkıldı. 15-17 kişi öldü, en az
400 kadına tecavüz edildi, 4.214 ev, 1004 iş yeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul, çoğu
iş yeri olan 5.314 yer tahrip edildi. Dünyada bu olay etnik temizlik olarak kayda geçti.
3- Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak. Turan Emeksiz
hükumete karşı İstanbul Üniversitesinde düzenlenen bir protesto mitinginde polisin açtığı
ateş sonucu öldü. Hüseyin Onur ise sol bacağı kesilerek kurtarıldı.
4- Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü
kısıtlamak,
5- Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak,
6- Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek. Muhalefetin
en etkili yayın organı Ulus Gazetesi’ni kapattırmak.
7- Kırşehir'i (DYP’ye oy vermediği Osman Bölükbaşına verdiği için) haksız olarak ilçe
yapmak,
8- Yargı bağımsızlığının ihlal etmek. Hukuk'un üstünlüğünü savunan Yargıtay Başkanı
Bedri Köker, Yargıtay Başsavcısı Rıfat Alabay, Yargıtay 2. Başkanlarından Haydar Yücekök,
Yargıtay Üyeleri Melehat Ruacan, Kamil Çoşkunoğlu, Faik Uras ve İlhan Dizdaroğlu görülen
lüzum üzerine emekliye sevk edildiler.
1 6-7 Eylül Olaylarının önemli ismi Oktay Engin'in 21-22 Ocak 2001 tarihli Yeni Şafak gazetesi söyleşisi. 2
Ağustos 2009]
5
9- Tahkikat Komisyonu'nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatmak. -"Tahkikat
Komisyonu" nu kurdu. 15 DP Milletvekillinden oluşan komisyon hem suçlama hem de
yargılama hakkına sahipti. Halkı kışkırtanları arıyordu. Komisyon 5 kişiden fazla yan yana
yürümeyi bile yasaklamıştı. Komisyonu eleştirenleri meclis çalışmalarından men edilmesi
hem anayasa hukukçuları hem muhalefet tarafından tepkiyle karşılandı. Meclis çalışmalarını
tamamen hükûmetin denetimi altına alacak düzenlemeler muhalefetin meclis çalışmalarını
boykot etmesine rağmen kabul edildi. Anayasa hukukçularının hükûmetin düzenlemelerinin
anayasaya aykırı olduğunu iddiasıyla bu tartışmalara katılması, üniversiteyi de sürecin bir
parçası haline getirdi. Üniversite hocalarını kara cübbeliler diyerek aşağıladı.
10- CHP'nin mallarına "haksız" yere el koydurmak (15 Aralık 1953 te kanun çıkarılması),
gibi nedenler.
11. Bu ülkeye büyük zarar veren, suç kapsamına sokulmayan eylemler: Vatan Cephesi
gibi bir cephe kurarak; vatandaşları ikiye ayırdı. Muhalefetin faaliyetleri bir düşmanlık
gösterisi olarak nitelendi. Devlet memurlarının da üye olabileceği “vatan cephesi” kurulması
çağrısı yapıldı; hâlbuki memurların siyaset yapması yasalara göre yasaklanmıştı. Bazı
olanaklardan (örneğin gazyağı, tuz, pil, araba lastiği ve özellikle ithal benzer şeylerden)
yararlanabilmek için resmi olmasa da Vatan Cephesine girmesi isteniyordu.
Hiddet ile verdiği diğer bazı yanlış ve önemli kararlar: Odunu koysam bu millet seçer
demek (halkın bilinçsizliğini ve kendinin ne kadar sevildiğini söylemek için); Kızılay Meydanını
ve Beyazıt Meydanını Hürriyet Meydanı yapmak (buradaki toplu gösterilere tepki olarak);
Kuşadasını siyasi nedenlerle başka ile bağlamak.
Sonuçta Anayasanın hükümleri olan Basın Hürriyetini, Seyahat Hürriyetini, Toplantı ve
Gösteri hürriyetini, Milletvekili dokunulmazlıklarını ihlal gerekçesi ile idamla cezalandırıldılar
ve Menderes 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu
alındıktan sonra öğlen 13:21'de idam edildi.
O gün kamplara ayrılan millet bu gün çeşitli adlar altında bölünmüşlüğünü ne yazık ki
hala sürdürmektedir. Menderes Hükümeti, tarihe çok partili demokrasinin kurucusu ya da
öncüsü olarak geçmiştir. Bütçeyi savurganca kullansa da, birçok olanağı halkın ayağına
götürerek, halkın gözünün açılmasını sağlamıştır. Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmış;
içinden geldiği felsefenin hep farkında olmuştur.
6
Ancak her hükümet gibi Türk hükümetlerinin de aldığı oy ne olursa olsun mevcut
yasalara saygılı olmasını, oy çoğunluğunun yasaları çiğneme hakkını doğurmayacağını,
kendisine oy verenlerin birinci sınıf, vermeyenlerin ikinci sınıf vatandaş görülmesinin son
derece yanlış olduğunu, millete ne katkı sağlarsa sağlasın yasaların çiğnenmesinin belirli bir
cezayı gerektirdiğini ne yazık ki fark edemedi.
Yasalar belirli bir dönemin özelliklerine göre hazırlanır (daha sonra doğruluğu tartışılsa
bile) ve ödünsüz uygulanır. Eğer verilen cezalar o günkü yasalara uygun ise, yargılama
yapılmış ise ve yargılama adil yapılmışsa, bize sadece o dönemin yasalarını eleştirmek kalır.
Aksi davranışlar, böyle bir devri tümüyle masum göstererek, mağduriyet edebiyatı yapılarak,
halkın duygusal yönü kaşınarak yapılacak her türlü propaganda ve eylem, insanların yasalara
karşı korkusuz ve saygısız olmasına neden olarak devlet düzeninin laçka olmasını sağlar. Bu
sonuncusuna hiç kimsenin, halktan ne kadar oy alırsa alsın, hakkı olmadığını söylemeliyiz…
Menderes’in ve arkadaşlarının idamı günümüzün değerlerine göre tarihin acı
olaylarından biri olarak nitelendirilebilir. Ancak tarih ders alınacak en önemli kaynaktır
sözünü de anımsatması bakımından önemlidir. Mutlak hâkim yetkileriyle donatılmış Hitit
İmparatorluğunda bile Pankuş denen bir meclis, Kral kurallar dışına çıktığında, yasaları
çiğnediğinde, onu yargılayıp cezalandırabiliyor; gerektiğinde idam cezası bile verebiliyormuş.
Amerika halkının başkanlarını ne kadar yücelttiğini ve değer verdiğini biliyoruz. Ancak
başkanlarından Nixon, rakip partinin telefonunu dinletti diye, bir soruşturmada alaşağı edildi.
Hiç kimse ve Nixon, halk bana oy verdi, istediğimi yapabilirim demedi.
17 Mayıs’ı sürekli anımsamada şu yarar var: Yasalarla yönetilen bir ülkede hiç kimse, o
süreçte geçerli olan yasaların bağlayıcı olduğunu unutmamalıdır; oyların arkasına sığınarak
yasaları ihlal etmemelidir. Demokrasi sadece oy çoğunluğu değil, geçerli yasalara ödünsüz
uymadır.
Prof. Dr. Ali Demirsoy, 27.05.2015
Değerli Kardeşim
Sapla samanın birbirine karıştırıldığı bir ortamda, doğruyu bulmada zorlanırsınız ve sürekli
hata yaparsınız. İdamın uygar bir dünyada savunulur bir tarafı kalmamıştır. Ancak geçmişte
7
yasalarla bu cezayı almışların durumunun doğru, bilimsel ve yansız değerlendirilmesi gelecek
kuşakların yapacakları hataları önleme bakımından önem taşımaktadır.
Menderes olayı hepimizin ders alacağı önemli bir tarihsel olaydır. Zaman ayırıp
okuyabilirseniz, sadece geçmişi değil, şu anı da doğru değerlendirme şansını yakalamış
oluruz.
Saygılarımla