medrese ve İlahiyat kavşağında İslÂmÎ İlİmler (uluslararası...

12
Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum) ّ ﻗﻠﻴﺪﻱ◌ّ ◌◌َ ﻳﻨﻴﺔ ﺍﻟﺖّ ﺓ ﺑﻴﻦ ﺍﻟﻤﺪﺍرﺱ ﺍﻟﺪّ ◌◌َ ﺍﻟﻤﺆﺗﻤﺮ ﺍﻟﺪوﻟﻲ ﻟﻠﻌﻠﻮﻡ ﺍإﻟﺴﺎﻟﻤﻲ ﺓ ﺍﻟﻤﻌﺎﺻﺮﺓّ ﻳﻨﻲ◌ّ ﺍﺕ ﺍﻟﺪّ وﺍﻟﻜﻠﻲ◌Islamic Sciences at the Crossroad of Madrasah and Theology (International Symposium) 29 Haziran - 1 Temmuz 2012 29 June – 1 July 2012 Editör Yrd. Doç. Dr. İsmail N A R İN Bingöl Üniversitesi Yayınları 2013 2. Cilt

Upload: others

Post on 23-Jan-2021

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum…isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_2/2013_2_AYDINH.pdf · 2015. 9. 8. · Hiç iman ile nefisleri temizlemek

Medrese ve İlahiyat Kavşağında

İSLÂMÎ İLİMLER

(Uluslararası Sempozyum)

المؤتمر الدولي للعلوم اإلسالمي◌◌ة بين المدارس الد◌ينية الت◌◌قليدي◌ة

والكلي◌ات الد◌يني◌ة المعاصرة

Islamic Sciences at the Crossroad of Madrasah and Theology

(International Symposium)

29 Haziran - 1 Temmuz 2012

29 June – 1 July 2012

Editör

Yrd. Doç. Dr. İsmail NARİN

Bingöl Üniversitesi Yayınları

2013

2. Cilt

Page 2: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum…isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_2/2013_2_AYDINH.pdf · 2015. 9. 8. · Hiç iman ile nefisleri temizlemek

Muhtasarü’l-me’ânî ve Onun İlahiyat Fakültelerinde Okutulma Lüzumu

Hayati AYDIN1

Özet

Bir eserin büyüklüğü onun kendisinden sonra bıraktığı etkiyle ölçülür. Günü-müze kadar medreselerde okutulan Sa’deddin et-Taftazanî’nin (ö. 793/1390) Muhta-sarü’l-Me’ânî adlı eseri bu tarz eserlerdendir. Bugün Türk edebiyatında kullanılan kavramların bir çoğunun yerleşmesinde Muhtasarü’l-Me’ânî’nin ve onun metni olan Hatîb el-Kazvînî’nin (ö. 739/1338) Telhîsü’l-Miftâh’ı ve onun da (3. kısmın) bir özeti olduğu es-Sekkakî’nin (ö. 626/1229), Miftâhu’l-‘ulûm adlı eserlerin etkisi büyük ol-muştur.

Bilindiği gibi Muhtasar üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar, İlmü’l-Meani, İl-mü’l-Beyan ve İlmü’l-Bedi’dir.

Muradı ifade ederken hatadan sakındıran ilme İlmü’l-Meani denilir.

Ta’kyidü’l-Manevi (anlamda kapalılık)tan sakındıran ilme de İlmü’l-Beyan deni-lir. Her ne kadar başka ilimlerle de münasebetleri olsa belagatle çok yakın ilişkide olmalarına binaen aynı zamanda bu ikisine Belagat ilmi de denilir.

Kendisi ile ifadeyi güzelleştirmeyi öğrenme ilmine de İlmü’l-Bedi’ denilir.

İlahiyat fakültelerinde lisans düzeyinde bu ilimler nerdeyse okutulmamaktadır. Ancak bazı ilahiyat fakültelerinde Arap Dili ve Belagati Anabilim Dallarınca, Li-sans, Y. Lisans ve Doktora düzeyinde muhtasar bir şekilde bu ilimlerden bazılar okutulmakta fakat müfredatların kaynakları arasında Muhtasarü’l-Me’ânî bulunma-maktadır. Sadece Uludağ Üniversitesinde İlmü’l-Meani adlı dersin kaynaklarından

1 Prof. Dr., Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi / VAN [[email protected]].

Page 3: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum…isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_2/2013_2_AYDINH.pdf · 2015. 9. 8. · Hiç iman ile nefisleri temizlemek

308 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

birisi olarak Muhtasar zikredilmektedir.

Ancak bu konuda çalışmış veya uzmanlaşmış kişilerce bilindiği gibi Belagatla özellikle Kur’an belagatı ile ilgili eserlerde belagata ait istılahî (kavramsal) tasnif-ler yapılırken bunlara dair şiir örnekleri edebî bakımdan öne çıkan şahsiyetlerden, şâirlerden ve özellikle de Muallakâ sahiplerinden bolca verilirken Kur’an âyetlerine ise çok az yer verilmektedir. Halbuki Muhtasarü’l-Me’ânî adlı eser bu ıstılahlarla ilgi-li örneklerin bir çoğunu Kur’an’dan vermektedir. Çünkü es-Sekakî’nin de

به تعرف دقائق العربية واسرارها ويكشف عن وجوه العجاز في نظم القران

şeklinde ifade ettiği gibi buradaki belagatten amaç Arapçanın inceliklerini ve es-rarını tanımak ve Kur’an nazmındaki i’caz yönlerini ortaya çıkarmaktır. Bu durum ise İlahiyat fakültelerinde belagat ve belagat kavramlarıyla ilgili bir eser okutula-caksa özellikle bunun Muhtasar olması veya en azından Muhtasar’dan yararlanma zaruriyetini gözler önüne sermektedir.

Sonuç olarak bu bildiri, Muhtasarü’l-Me’ânî’yi onun Türk Edebiyatına olan kav-ramsal etkisini ve Kur’anî referanslarındaki ince edebî zevke ait anlamlardan bazı örnekleri takdim etmekle onun bugünkü İlahiyat fakültelerinde lisansüstü düzeyde kendisinden mutlaka yararlanma gerekliliği üzerinde odaklanmaktadır.

1. MUHTASAR’DA EDEBÎ ISTILAHLAR

Özette temas ettiğimiz gibi Sa’deddin et-Taftazanî, Muhtasar’da Türk Edebiyatın-da da kullanılan edebi kavramları açıklarken diğer belagat kitaplarında olduğu gibi yalnız Arap edebiyatından örnekler vermekle kalmaz, bunları Kur’an ifadelerine de uyarlar ve âyetlerden ince edebi bir zevk ortaya çıkarır.

Örneğin et-Taftazanî, Muhtasar’ın başında “haber”i taksim ederken şöyle de-mektedir: Cümle ya haber ya da inşa cümlesi olur. Haber cümlesi de sırf bir hük-mü (olayı) ihbar etmek ve bildirmek için olmayabilir; başka amaçlar için olabilir. Tahassür (üzüntü) ve tahazzün (matem) için olabilir. İmran’ın karısının رب إنــي وضعتـهــا أنثــى “Rabbim ben onu kız doğurdum” (Ali İmran, 3/ 36) demesi bir haberi cümle olmakla birlikte aynı zamanda tahassürü de ifade etmektedir. Çünkü özellikle Hz. Meryem döneminde sadece erkek çocuklar Allah yoluna adanırlardı. O halde âyetin anlamı şöyle olur: Rabbim! Ben sana karnımdakini adarken onun erkek olduğu beklentisi içinde iken kız oldu, bundan ötürü çok üzgünüm demektir.

Bazen de haber lazımî (indirekt bir) anlam için söylenilir. Namazın farz olduğunu

Page 4: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum…isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_2/2013_2_AYDINH.pdf · 2015. 9. 8. · Hiç iman ile nefisleri temizlemek

309Haeati PIDBN

bilen ancak namaz kılmayan birisine, namazın farz olduğunu bilmeyen bir kişi ko-numuna koyarak ona الصــلاة واجبــة “Namaz farzdır” deriz; kasıt da namazın hukukuna riayet etmek içindir.2 Aynı şekilde babasının hukukuna riayet etmeyen birisi için “Bu senin babandır” denildiğinde ona bu söz, elbette bu şahsın babasının olduğunu ona bildirmek değil babasının hukukuna riyet etmek için söylenir.

Müsned ileyh ile ilgili şöyle demektedir:

Bazen, müsned ileyhi yakınla, آلهتكــم يذكــر الــذي ,âyetinde olduğu gibi tahkiri أهــذا bazen de müsned ileyhinin uzakla, الــم ذلــك الكتــاب لا ريــب فيــه âyetinde olduğu gibi tazimi yani müsned ileyhinin derecesinin uzaklığı mesafesinin uzaklığına indirgenmesi kastedilir. 3 O zaman birinci âyette bu şekilde yakını ifade eden bir ismi işaretle müşrikler peygambere işaret ederken daha ziyade ona hakaret olarak işaret ettikle-rini anlıyoruz.

İkinci âyette de Kur’an’ın “O kitap” şeklinde uzak bir ismi işaretle nitelenmesi tazim için olduğundan bununla belagat bağlamında Kur’an’ın makamının yüceliği vurgulanmış olduğunu anlıyoruz.

Müsned ileyhinin müsned ile tahsisi:

Yani müsnedin sadece müsned ileyhe özge, has kılınması konusunda şöyle de-mektedir. Örneğin: “Zeydün hüve’l-kaimu” dediğimizde yani ifadeye bir zamiri fasl getirdiğimizde “Sadece Zeydin ayakta” olduğunu başkasının olmadığını kastederiz. 4

Yine نســتعين نـعبــد وإيــاك إيــاك dediğimizde yani mef’ul fiile takdim edildiğinde de yine tahsis meydana getiririz. 5 Buna göre anlam da, “ Allah’ım! sırf sana ibadet eder ve sırf senden yardım dileriz” olur. Yani bu, “Ey Allah’ım! mevcudat arasında sadece sana ibadet ediyor, sadece senden yardım diliyoruz; başkasına ibadet etmiyor, başkasından yar-dım dilemiyoruz”, demek olacaktır. O halde bu gibi ifadeleri tercüme ederken tahsis hususuna dikkat etmek, ve bunu tercümeye yansıtmak zaruriyeti bulunmaktadır.

Kur’an’da müşâkele:

Kur’an’da müşâkele konusunda Taftazan’i müşâkele, bir konuşma esnasında gerçek veya takdiri olarak bir şeyi başkasının lafıyla dile getirmektir, şeklinde tarif ederek şöyle demektedir:

2 Prof. Dr., Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi / VAN [[email protected]].

3 Taftazanî, Muhtasar, s. 38.

4 Taftazanî, a.g.e., s. 66.

5 Taftazanî, a.g.e., s. 84.

Page 5: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum…isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_2/2013_2_AYDINH.pdf · 2015. 9. 8. · Hiç iman ile nefisleri temizlemek

310 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

صبغة الله ومن أحسن من الله صبغة ونحن له عابدون

“Allah’ın boyası (ile boyan). Allah’ın boyasından daha güzel boyası olan kimdir? Biz ancak O’na kulluk ederiz.” (Bakara, 2/138)

Bu âyette Sıbğa ifadesi fi’letün vezninde boyanmak anlamında bir mastar olup Âmenna billahi takdiri ifadesini te’kid eden bir ifadedir. Çünkü Sıbğatallah vücuben mahzuf olan bir amil ile mansubdur; yani Tathirullah ile çünkü iman nefisleri temiz-ler. Bu ifade Hıristiyanların kendi çocuklarını vaftiz suyuyla yıkayıp da bu su ile ço-cuklarımız temizleniyor demeleri nedeniyle Hıristiyanlara cevap için inmiştir. İşte Allah’a imanın bu şekilde Sıbğatullah (Allah’ın boyası) olarak ifade edilmesi böyle bir müşakeleden dolayıdır.6 O halde âyet, şunu ifade etmektedir: Ey Hırıstiyanlar siz vaftiz ile temizlendik diyorsunuz. Halbuki biz Allah’a iman ile nefislerimizi temizliyoruz. Hiç iman ile nefisleri temizlemek su ile onları temizlemek gibi olur mu? Elbette bu daha alâ bir temizliktir.

O halde ومكــروا ومكــر الله والله خيــر الماكريــن (Al-i İmran, 3/54) âyet ifadesi de bir müşake-le olup, haşa Allahın hilekar olduğunu değil müşakele yollu verilen bir karşılıktır. Bundan dolayı âyeti tercüme ederken hâşâ “Allah hilekardır” şeklinde değil de “On-lar hile yaptılar, Allah da onların hilelerini ayaklarına doladı” şeklinde tercüme etmek lazımdır. Nitekim Kur’an’a dikkat edilirse şerler Allah’a asla isnad edilmemekte, bu zorunlu olduğu takdirde (Bkz. Cin, 72/ 9-10) mechul bir ifade ile hakikate gönder-me yapılmaktadır. Bundan dolayı Allahı tenzih sadedinde literal tercüme Kur’an’ın bu bağlamdaki üslubuna da aykırı olduğundan hatalı olan bir tercüme şekli olmak-ta ve bundan şiddetle sakınmak gerekmektedir.

Yine,

بانية فليدع ناديه سندع الز

“O zaman (o gitsin) de meclisini (adamlarını) çağırsın. Biz de zebanileri çağıracağız” (Alak, 96/17-18) da bu kabilden bir müşakele olup Allah’ın söz konusu şahsa layık olduğu cezayı vereceği anlaşılmaktadır.

Taftazanî İyhamü’t-tenasüb / Müreatü’n-nazîr konusunda da şöyle demektedir: Müraatu’n-nazîr, münasip bir anlamı olmakla beraber velev ki amaç olmasa da la-fızları münasip olmayan iki anlam arasını cem etmektir.

الشمس والقمر بحسبان والنجم والشجر يسجدان

6 Taftazanî, a.g.e., s. 84.

Page 6: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum…isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_2/2013_2_AYDINH.pdf · 2015. 9. 8. · Hiç iman ile nefisleri temizlemek

311Haeati PIDBN

Necm, asıl olarak yıldız anlamında olmakla birlikte baklagiller gibi dalı olmayan bitki, çim; Şecer, ise dalı olan, ağaç demektir. O halde ــجر يســجدان ifadesinde والنجــم والشmademki ağaçla birlikte kullanılmışsa Necm yıldız değil de çim anlamındadır. Buna göre âyet, “bitkiler, çimler ve ağaçlar Allah’a boyun eğmektedirler” şeklinde bir anlam ifade eder. Fakat âyetteki Necm, bu sefer bir önceki âyette olan ــمس والقمــر بحســبان الش“Ay ve Güneş secde etmektedir” ifadesi ile de uyumu vardır. Çünkü Necm’in bitki ve çim anlamının yanında والنجــم إذا هــوى âyetinde olduğu gibi yıldız anlamı da vardır ve bu anlam yönüyle de gök cisimleri olan ay ve Güneş ile uyum içerisindedir. O halde ifade bu anlamı da iyham eder (zan ve algısını verir). Buna ihyamı tenasüb derler.7

Bu örneklerde görüldüğü gibi Taftazanî edebî kavramları Kur’an’a uygulamakta ve bu zaviyeden âyetlerden farklı bir yorum getirmekte ve ince bir anlayış ortaya koyabilmektedir.

2. MUHTASAR’DA EDEBİ ZEVK

Bilindiği gibi Kur’an edebî bir metin olup, Arap belagatinin şaheseri olarak mü-talaa edilmektedir. Kur’an’da özellikle mecazın çok kullanıldığı malumdur. Yine önsözde dediğimiz gibi Taftazanî Arap Edebiyatı (Belagatı) kurallarını Kur’an’a uy-gulayarak Kur’an âyetlerinden ince zevk ve anlamlar çıkardığı gibi günümüz bazı sorularına ve problem gibi görünen noktalarda da sadra şifa açıklamalar getirmek-tedir. Özellikle o, Kur’an’ın çok kullandığı mecaz ve kinaye üzerinde çokça durarak,

اطبق البلغاء علي ان المجاز والكناية ابلغ من الحقيقة والتصريح

belagat ehlinin mecazın hakikatten ve sarih açıklamadan daha etkili olduğu ko-nusunda olan konsensüslerini dile getirerek şöyle demektedir: Çünkü ikisinde (me-caz-kinayede) bulunan melzumdan lazıma intikal, sanki bir şeyi delilleri ile iddia etmek gibidir.8

Örneğin, mecazi manevî konusunda şöyle demektedir:

Fiil, (malum bir fiilde) fail’e ve (mechul bir fiilde) mefuluhu bih’e isnadının ha-ricinde (mülabese için yani fail’e, mefulü bih’e) yakınlıkta, ilişkide benzerlik içinde olduğu mastar, ismi meful vs. de isnat edilebilir. Bu da mecaz ismini alır.9

Örneğin, mecazın bir türü olan İstiare konusunda şöyle demektedir: Özel isimler (alemler) istiarede kullanılmazlar. Çünkü özel isimler iştirak kabul etmezler. Cins

7 Taftazanî, a.g.e., s. 393-394.

8 Taftazanî, a.g.e., s. 390.

9 Taftazanî, a.g.e., s. 384.

Page 7: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum…isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_2/2013_2_AYDINH.pdf · 2015. 9. 8. · Hiç iman ile nefisleri temizlemek

312 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

isimler ise iştiraki kabul ederler, Aslan gibi. Ancak özel isimler bir tür vasfiyet an-lamı içerirse istiarede kullanılabilirler. Cömertlikte şöhret bulan Hatem, cimrilikte Marid, fesahette Sahban, anlayışta Bâkil gibi. Çünkü Hatem’de vasfiyet anlamı taşıyan bir özel isimdir, istiarede kullanılabilir. Bundan dolay cömertlikte birisinin Hatem‘ e benzetilmesi caiz olur. Bu kullanımda Hatem tarihi şahsiyeti gerçeklikte, ona ben-zetilen / benziyeni de istiare olarak içerir. Örneğin cömert bir kimseyi kastederek

اليــوم خاتمــا .Ben bu gün Hatemi gördüm“ dersek bu doğru bir kullanım olur“ رأيــت Çünki ifade ettiğimiz şahıs cömertlik vasfında tarihi şahsiyet olan Hatem‘le bir ortaklığı vardır. 10

O halde bazı olumsuz şahısların özel isimleri yerine onların vasfiyet içeren Ebu Leheb gibi vasfi künye ve Firavun gibi vasıf-isimleri kullanılarak ifade edilmeleri Kur‘an‘ın tarihsel gibi görünen bu ifadelerinin de evrenselliğini ortaya koymaktadır. Çünkü kişilerin iştirak kabul etmeyen özel isimleriyle ifade edilmeleri tarihselci-lerin en fazla dillerine doladıkları Kur’ân’ın bu gibi âyetlerinin tarihsel bir metin olduğunu ortaya koymaktadır. Halbuki hitaplarda şahıs belirtilmeyerek bu şekilde onların vasıf künye ile dile getirilmeleri, sebeb-i nüzûl/iniş yönüyle âyeti tarihsel kılarken taşıdıkları vasfiyet yönünden de ifadeyi evrensel kılmaktadır. O zaman bu gibi âyetler kendileri için indiği şahısların karakterini ve muhatab olduğu sonu-cu bizzat dile getirmekle birlikte aynı zamanda o niteliklere sahip bütün fertlerin karakter ve muhatap olacakları sonucu istiare yönüyle dile getirmektedir. Örneğin Tebbet Suresi, yalnız Ebu Leheb için değil de Ebu Leheb‘in bu vasıf künyesinden (Yani ateş babası künyesinde olduğu gibi) Ebu Leheb gibi ateş babalığı yapmış, onun gibi İslâm‘ın aleyhinde ateşîn çalışan her kesin krakteristik şahsiyetlerine ve onlarında sözkonusu tarihi şahıslarda olduğu gibi aynı akibete düçar olacaklarını da istiare yoluyla dile getirmektedir.

O halde İslâm aleyhinde ateşli çalışan bazı şahısları „Bu şahıs Müslümanların Ebu Lehebi veya Firavunudur“ dersek bu kullanım doğru bir kullanım olur. Bu açıdan tarihsel gibi görünen bu âyetler bile evrensel bir karakter ortaya çıkmaktadır.

Aslında Kur’an olumlu anlamda da şahıslardan basettiği zaman onların vasıf isimlerini kullanmayı daima tercih etmektedir. Kanaatimize göre yine bu da Kur’an‘ın mesajını evrensel kılmak içindir. Örneğin bizim İslâm kaynakları Hz.

10 Araplar herhangi bir sıfatında mübalaga kastettikleri bir şeyin lafzından müştak (türetilmiş) bir şeyi (mastar, ismi mekan, mefulun bihi vs.) tekid olarak getirirler (Bununla onun o sıfattaki nihailiğini vurgulamak ve üzerine dikkatlere çekmek için yaparlar. Zıllen zalilen ve ş’iru şâirin gibi (Muhtasar, 46 / 9 haşiye). O halde anlam “Kop koyu bir gölge” olur. Gölgenin bu şekilde kop koyu nitelenmesi aslında bu gölgenin diğer gölgeler gibi olmadığını dikkatlere vermektir. Çünkü bir şeyde mübalaga etmede son nokta, diğerlerinde olmayan bir boyutu olduğunu ortaya koyar. Diğerlerde olan bir nitelik olsa bu nitelik nihai olmaz.

Page 8: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum…isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_2/2013_2_AYDINH.pdf · 2015. 9. 8. · Hiç iman ile nefisleri temizlemek

313Haeati PIDBN

Nuh‘un asıl isminin Abdülgaffar olduğunu halbuki Kur’an‘da ise onunla ilgili ola-rak daima Nuh ifadesi kullanılmaktadır. Nuh ise N-V-H kökünden gelmekte ve mastar formu olan Nevh dövünmek feryat figan etmek, bunun ismi fail fomu olan Nuh da dövünen ve feryat eden anlamındadır. Zerkeşî bu vasıf ile Nuh peygambe-rin anılması Rabbına olan itaatı esnasında çok ağlayıp feryat etmesinden dolayıdır, demektedir. 11 Nitekim diğer peygamberlerin de özenilmesini sağlamak için genel-likle bu tarz sıfatları ön plana verilmektedir. Hz. İbrahim için İnne İbrahim‘e le evva-hun halim, innehu kane sadıka‘l-vad ve resulen nebiyya.

Allah Resulü (s.a.) insanları Allah’a davet ederken onlara “ Benu Abdillah İnnel-lahe kad hassene isme ebikum” yani Ey Allahın kulları Allah babanızın ismini güzel koy-muştur.” diyerek onlara kulluklarını hatırlatmaya ve dine teşvik etmeye çalışırdı.12

Yine Hz. İsa kendisinden sonra Hz. Muhammed‘in (s.a.) geleceği müjdesini İsrailoğullarına verirken Allah Resûlü‘nün vasfını kullanarak

ومبشرا برسول يأتي من بعدي اسمه أحمد

“...Benden sonra gelecek, Ahmed adında bir elçiyi müjdeleyici olarak (geldim)” (Saf, 61/6) diyerek Allah Resulü’nün (s.a.) Allah’ı çok hamdeden, yani öven fasvı ile an-maktadır. 13 Hz. Muhammed’in (s.a.) ne kadar Allah’ı beliğ dualarla övdüğü Cev-şen’den anlaşılmaktadır. Bedüzzaman Cevşen’i Allah Resulü’nün peygamberlik de-lillerinden saymaktadır.

Mecazî Aklî

Yine mecazî aklî sahasında şöyle demektedir: Mecazî aklî, fiilin ve fiil manasının kendisi ile mülebeseti (ilişkisi) olanın dışında başkasına isnat edilmesidir. Örneğin, ) mefulü bih’e (sahibi yerine عيشــة yani) fail yerine ,(راضيــة) malum bir fiilin عيشــة راضيــة-yaşama) isnadı gibi. Çünkü İyş (Yaşam) ancak Mardiyye (kendisinden razı olu عيشــةnan olur). Mastara örnek,شــعر شــاعر Şiir, burada mastar olsa da meful anlamındadır. Çünkü şiir şâir olmaz. İsmi mekana örnek, ســيل مفعــم. Akan nehir yatağı değil nehir suyudur.جــد جــده , işinde ciddiyet gösteren iş değil iş sahibidir. نهــاره صائــم ifadesinde de Sâim (Oruçlu) olan da gündüz değil oruç tutan kişinin kendisidir. Ancak bu şe-kildeki bir kullanım Arapçada belirtilen sıfat mübalağada nihai bir noktada olduğu vurgulamaktadır. 14 O halde Kâriâ, 101/ 6-7 âyetlerde

11 Taftazanî, a.g.e., s. 333.

12 Bedreddin Ebu Abdillah ez-Zerkeşi, el-Burhan fî ulumi’l-Kur’an, Beyrut 2006, s. 98.

13 Zerkeşi, a.g.e., s. 97.

14 Bkz. ez-Zerkeşi, a.g.e., s. 97.

Page 9: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum…isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_2/2013_2_AYDINH.pdf · 2015. 9. 8. · Hiç iman ile nefisleri temizlemek

314 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

فأما من ثقلت موازينه فهو في عيشة راضية

şeklinde cennet yaşantısında memnuniyetin yaşama isnat ettirilmesinde, cennet yaşantısının sahibini mutlu etmede nihai noktada olduğu ima edilmek istenilmiştir.

Örneğin, Kinaye konusunda, Kinaye hakiki anlamı kastedilme imkanı ile bir-likte lazimi olan manası kastedilen bir lafızdır, der. “Tulu’n-Necadı” “(Kılıcının) Kını uzun”. Bu ifade uzun boydan kinaye olmakla birlikte hakiki anlamı yanı bo-yun uzunluğunu da ifade etmektedir. “Kesure er-remadu fî sahati’z-zeydi / Kesi-ru’r-remad” / “Külü çok” veya “Cebanu’l-Kelb”/ “Köpeğe korkak” fazla misafirden kinayedir. Buna göre o, المســلم مــن ســلم المســلمون مــن لســانىه ويــده “Müslüman elinden ve dilinden kimsenin incinmediğidir” hadisi Müslüman’a eziyette bulunanda İslâm’ın yokluğuna (kelamda mezkûr olmayan gizli) bir kinaye vardır, demektedir.15

Tehekküm

Tehekkümi (alay etme), Temlihiye (müziplik, göldürme) istiaresin (benzetmesin)de de şöyle demektedir: Bu türden istiare

فبشرهم بعذاب أليم

“Onları elem verici bir azapla müjdele”(Al-i İmran, 3/21) âyetinde olduğu gibi ha-kiki anlamının zıddında kullanılmıştır. Ancak burada müjde, asıl olarak kendisin-den ihbarda bulunanda mutluluğu açığa çıkaran şeyin zıddı olan korku ile isti-are olunmuştur; inzar, alay etme yoluyla müjde cinsine dahil edilmiştir. Bu aynen şunun gibidir: Muziplik ve güldürme yoluyla kişinin korkak birisini ima ederek رايت Ben (ok, silah) atan bir aslan gördüm” söylemesi gibi bir şeydir. 16 O halde“ اســدا يرمــيbu âyetlerde gerçekten bir Tehekküm (alay etme) vardır ve Cenab-ı Allah zaman zaman bu istiare türüne başvurmaktadır.

Cinas

Örneğin Cinas konusunda Cinas, iki lafız arasında telaffuzdaki benzerliktir.17 di-yerek bu bağlamda Arap edebiyatından şu örnekleri verir:

“Sâilu’l-leimu yerci’u-ve dumuuhu sailun” “Avuç açan cimri, gözleri yaşararak geri dö-ner”. Birincideki Sail, ifadesi “avuç açanı”, ikincide de “(Yaş) akması”nı ifade etmek-tedir.

15 Taftazanî, a.g.e., s. 46.

16 Taftazanî, a.g.e., s. 381-382.

17 Taftazanî, a.g.e., s. 336.

Page 10: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum…isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_2/2013_2_AYDINH.pdf · 2015. 9. 8. · Hiç iman ile nefisleri temizlemek

315Haeati PIDBN

Yine, “İza melikun lem yekun zâ-hibetin (sahibu hibetin ve atâin)- Fe-da’hu fe-devletu-hu zahibetün” / “ Eğer bir padişahın cömertliği olmazsa- Onu terk et devleti yakında gidici-dir”. 18 Birincide, Zahibetün, “sahibu hibetin ve atâin”, ikincide ise “gidici” anlamında kullanılmıştır.

Bunu Kur’an’a uyarlar ve şu âyette cinas vardır, der:

ويوم تقوم الساعة يقسم المجرمون ما لبثوا غير ساعة كذلك كانوا يؤفكون

Birincisinde Saat, “kıyamet” diğerinde ise “an” anlamındadır.19 Evet bu doğru-dur, âyette ifade aynı olmakla birlikte değişik anlamda kullanılmıştır.

Taftazanî’de Tefsir:

Taftazanî, bir müfessir olmamasına rağmen âyetlerde kolay anlaşılamayacak zımnî anlamları tespit etmede gayet ustaca bir pozisyon ortaya koymaktadır:

Örneğin Yusuf, 12/ 23.

ــه ــن نفس ــا ع ــي بيته ــو ف ــي ه ــه الت ifadesiyle ilgili şöyle demektedir: Lügat yönüyle وراودتRevede, dolaşmak, gezinmek Murâvede de mufâale vezninde gidip- gelmek demek olmakla birlikte عــن ile kullanıldığında ayartmak, arzulamak anlamı da vardır.

Âyette Ravede ile, “Kendi evinde kaldığı evin hanımı ondan murad almak (ayartmak) istedi” şeklinde ifade etmek amaca daha çok uygun düşmüş; Yusuf’un iffetini daha çok tebcil etmektedir. Çünkü kendi evinde kaldığı her an iç içe oldu-ğu bir kadın ile birleşmek mülabesetten, ihtilattan ve ülfetten (bir arada ve yakın olmaktan) ötürü çok kolay olmasına rağmen Yusuf bu fiili yapmamışsa demek ki çok iffetli ve bunda en nihai bir noktaya ulaşmıştır, anlamına gelir.20 Yine böyle de-ğil de âyette “Ve ravedethu imreetü’l-‘azizi / (ev) züleyha” şeklinde denilseydi, bir köle olarak Yusuf nerede Azizin karası nerede, ona ulaşması bile mümkün olmazdı veya ayrı yerde olan bir kadınla ancak zaman zaman karşılaşma imkanı olur ve bu durum Yusuf’un iffetinin büyüklüğüne delalet etmezdi. Halbuki âyette Yusuf’un kadının evinde olduğunu, her an karşılıklı gidip-gelmekten dolayı kadınla arzusu-nu gerçekleştirebilecek bir ortamda olmasına rağmen onun bunu yapmadığı ifade edilerek Yusuf’un nezahette nihai bir noktada olduğu ima edilmiştir.

Yine, Taftazanî’ye göre Yusuf, 12/50.

18 Taftazanî, a.g.e., s. 421.

19 Taftazanî, a.g.e., s. 421.

20 Taftazanî, a.g.e., s. 422.

Page 11: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum…isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_2/2013_2_AYDINH.pdf · 2015. 9. 8. · Hiç iman ile nefisleri temizlemek

316 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

فاسأله ما باللنسوة اللاتي قطعن أيديهن

âyette kadının isminin zikredilmemesi istihcan için, yani kötülüğü önlemek için-dir.21 Örneğin kadının onurunun rencide olmamasını sağlamak veya dile düşmesini önlemek gibi. Hz. Yusuf’un iftirası yüzünden senelerce hapiste kalmasına rağmen kadının damgalanacağı ve onurunun kırılacağı gerekçesiyle Mısırlı kadın toplulu-ğunda gizlemeye çalışması Yusuf peygamberin alicenaplığını ve asilliğini ortaya koymada güzel bir örnek teşkil etmektedir

Taftazanî, Kur’an’da muhatabın beklentisinin hilafına cevap verme konusunda da şunu söylemektedir: Kur’an’ın muhatabın beklentisinin hilafına cevap vermesi, muhataba bunun kendisi için amaca daha uygun ve daha yararlı olduğunu tembih etmek içindir.

.22 örneğinde olduğu gibi(el-Bakara, 2/189) يســألونك عــن الأهلــة قــل هــي مواقيــت للنــاس والحــجSoranlar ayın değişik şekillere girmesinden, ışığının azalmasından soruyorlar. On-lara ise, bu değişimden amacın, insanların ekim, ticaret, borçlarının takvime bağ-lanması, oruç, hac zamanların tayini için olduğu şeklinde cevap veriliyor. Onlar bu şekilde cevap verilmesi de asıl olarak onlara bunun amaçlarına daha uygun kendi hallerine daha yararlı olduğunu ifade etmektedir.

Yine el-Bakara, 2/215 de,

بيل وما تفعلوا من ن خير فللوالدين والأقربين واليتامى والمساكين وابن الس يسألونك ماذا ينفقون قل ما أنفقتم مخير فإن الله به عليم

soranlar, neyi infak etmeyi soruyorlarken Kur’an onlara bunun yerine infakın sarf edildiği yerlerin açıklamasını yapıyor. Bu da asıl onların sormasının lazım gel-diği şeyin bu olduğunu onlara tenbih etmek içindir. Çünkü sadaka ancak bu sa-yılanlara sarf edildiği zaman ancak yerini bulacaktır.23 Böylece Taftazani âyetlerin anlaşılmalarında doğabilecek soruları, âyetlere gayet makul bir tarzda yorum getir-mekle bertaraf etmektedir.

Taftazanî, Kur’an’ın cedeli konusunda da şu âyette kelamî bir yol takip edildiği-ni ifade etmektedir.

لفسدتا لو كان فيهما آلهة إل الله

21 Taftazanî, a.g.e., s. 62-63.

22 Taftazanî, a.g.e., s. 63.

23 Taftazanî, a.g.e., s. 118.

Page 12: Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum…isamveri.org/pdfdrg/G00033/2013_2/2013_2_AYDINH.pdf · 2015. 9. 8. · Hiç iman ile nefisleri temizlemek

317Haeati PIDBN

el-Enbiya, 21 /22. âyette ehli kelamın yoluyla matlub (Allah’ın birliği) için delil or-taya konulmaktır. Bu delil de, Allah’ın birliği için gerekli olan bazı öncülleri kabul etmekle oluşmaktadır. Gerekli olan öncül de yerin ve göklerin düzeninin bozulma-masıdır. O halde eğer yer ve gökler bozulmuyorsa bu ilahın tek olduğuna delilidir. Yani ikinci (öncülün) yokluğu birincinin yokluğuna bağlanmıştır. 24

Sonuç olarak, görüldüğü gibi Taftazanî âyetlerden edebi bir zevkle bazı mutat ötesi ve remzi anlamları ortaya çıkarmaktadır. Bu da Taftazani’nin keskin zekasını ve Muhtasarü’l-Me’ânî’nin de Kur’an belagatini öğrenme konusunda yararlı bir eser olduğunu ortaya koymaktadır.

Taftazanî, a.g.e., s. 408, 413.

24 Taftazanî, a.g.e., s. 119.