medikent - aralık 2013

80
SAYFA 27 Meme Kanserinde Risk Faktörleri Yeni Umut Projesi: Mini Tüp Bebek SAYFA 37 Romatizma ile ilgili Sık Sorulan Sorular SAYFA 57 & & Kent Sağlık Grubu’nun ücretsiz yayınıdır. ISSN: 1307-2242 Aralık 2013 / Sayı 13 • www.kenthospital.com Online Dergi SAYFA 13 BEYİN TÜMÖRÜ

Upload: kent-hastanesi

Post on 08-Apr-2016

251 views

Category:

Documents


13 download

DESCRIPTION

- Yeni Umut Projesi: Mini Tüp Bebek - Meme Kanserinde Risk Faktörleri - Romatizma ile ilgili Sık Sorulan Sorular - BEYİN TÜMÖRÜ

TRANSCRIPT

Page 1: Medikent - Aralık 2013

SAYFA 27

Meme Kanserinde Risk Faktörleri

Yeni Umut Projesi: Mini Tüp Bebek

SAYFA 37

Romatizma ile ilgili Sık Sorulan SorularSAYFA 57

&

&

Kent Sağlık Grubu’nun ücretsiz yayınıdır.

ISSN: 1307-2242Aralık 2013 / Sayı 13 • www.kenthospital.com

Online Dergi

SAYFA13

BEYİNTÜMÖRÜ

Page 2: Medikent - Aralık 2013

Tüp Bebek Merkezi (IVF)Kent Hastanesi bünyesinde

hizmet vermeye devam etmektedir.

KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35580 Çiğli-İZMİR Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71

/KentSaglikGrubu

/kentsaglikgrubuwww.kenthospital.com

MiniTüp Bebek ile

yeni hayat,yeni heyecan!

Mini Tüp Bebek tedavisi,düzenli adet görebilen her

hastada uygulanabildiği gibi, yumurtalık rezervi azalmış,

tüp bebek denemeleri başarısız olmuş hastalara da

yeni bir umut sağlar.

Page 3: Medikent - Aralık 2013

KemikÇimentoTedavisi

TrigeminalNevralji

17Spinal

Tümörler

İÇİNDEKİLER

KASIMmedikent2013

MedikentKent Sağlık Grubu'nun ücretsiz kurumsal iletişim yayınıdır.

İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Ruşen YILDIRIM

Genel Yayın Yönetmeni Nesrin COŞKUN

EditörÖzlem ÜNLÜ

TasarımBurhan GÜNAY

İçerik HazırlıkSinan TATLI

Yönetim Yeri8229/1 Sokak No: 56 Çiğli / İZMİR Tel: 0232 386 70 70 (pbx) Faks: 0232 386 70 71www.kenthospital.com [email protected]

Yayın Türü: Bölgesel - Süreli

Yayın KuruluProf. Dr. Altay BEDÜKProf. Dr. Sertaç İŞLEKELOpr. Dr. Mete RUKŞENProf. Dr. Kemal YÜCESOYOpr. Dr. Ali AKAYOpr. Dr. İsrael ARUHOpr. Dr. Kamil KILIÇProf. Dr. Ülkü BAYINDIRProf. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU Ecz. Anıl ÖzyamanDr. Mehmet HANCIOĞLUProf. Dr. Namık DEMİRProf. Dr. Mehtap ÇAKIROpr. Dr. Işık H. ÖZGÜProf. Dr. İsmet AYDOĞDUDr. Tolga Enver YÜCETÜRK

Katkıda BulunanlarSerdal PEKEYDide GÖKÇECem DEMİRELDerya CÖMERTAli DOĞANŞehriban ARSLAN

Medikent Dergisi, Kent Sağlık Grubu'nun kurumsal iletişimyayınıdır. Dergide yer alan makalelerin telif hakları ve yasal

sorumlulukları yazarlarına aittir. Reklamlardan doğacak haksızrekabetten reklam veren sorumludur. Kaynak gösterilmek

şartıyla makale ve fotoğraflar kullanılabilir. Ücretsiz dergi talebiniz;görüş ve önerilerinizi telefon veya [email protected]

elektronik posta adresimizle bizlere ulaştırabilirsiniz.

YILDA 3 SAYI YAYINLANIR. ÜCRETSİZDİR.

Basım YeriMono Matbacılık İnş. Tur. Tic. San.Büşra Yolver 379 Sokak No: 14/208K.2 2.Sanayi Sitesi Bornova / İZMİRTel: 0 232 461 08 98Faks: 0 232 461 08 70

Basım Tarihi: Aralık 2013Yıl: 7 Sayı: 13

0913Bel Fıtığı

27Mini

Tüp Bebek 37

MemeKanserinde

Risk Faktörleri

35EBUS

BeyinTümörü

31Saçlarımızın

YaşamDöngüsü

25

21

4341

Gereksiz Antibiyotik

Kullanımı

KadınaYönelikŞiddet

Page 4: Medikent - Aralık 2013

Değerli Medikent okurları, 2013’ün sonlarına yaklaştığımız bugünlerde Medikent’in yeni sayısıyla karşınızdayız. Yine sizlere dopdolu bir dergi sunmaya çalıştık. Bu sayıda sizi Kent Sağlık Grubu Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi kadrosuna katılan yeni hekimlerimizle tanıştırıyoruz. Yurtdışından da hastaların tedavi gördüğü Kemik İliği Nakli Merkezimizi sessiz sedasız hizmete açtık. Böylece hastaların hiçbir ek ücret ödemeden hizmet aldığı SGK anlaşmalı karaciğer ve böbrek nakli programımıza kemik iliği nakli de eklendi. Karaciğer Nakli ekibimiz çeşitli dünya kongrelerine katıldı, Türkiye’yi temsil edip gururumuz oldular. Yine kardiyoloji, kalp damar cerrahisi, gastroenteroloji, kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarımız ulusal kongrelerde bildiri sunarak, bilimsel çalışmalarını sergileme fırsatı buldu.

Özetle; Kent Sağlık Grubu olarak hedeflerimiz çok büyük. “Zor işleri yaparak en çok tercih edilen hastane olma” iddiamızı her fırsatta dile getiriyoruz. Tüm büyüme

stratejilerimizde, hizmet yelpazemizi genişletmede, kaliteyi artırmada planlarımızı bu iddiamız şekillendiriyor. Sadece üniversite hastanelerinde verilebilen üst düzey tanı ve tedavi hizmetlerini vermek istiyoruz, planlarımızı bu hedefler doğrultusunda gerçekleştiriyoruz. 100’ü aşkın uzmanımızın en az dörtte biri akademisyen hocalardan oluşurken, aramıza katılan alanının önemli isimleri hekim kadromuzun gücüne güç katıyor. Bu kadromuz bazı hastalıkların (en başta kanserler geliyor) tanı ve tedavisinde “Multidisipliner” (Çok branşlı yaklaşım) uygulamasına olanak tanıyor. Kent’i güçlü ve farklı kılan özelliklerimize yenilerini eklemek için çabalıyoruz. Bölgemizin en kapsamlı onkoloji merkezini kurmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Sağlık sistemimizde en çok ihtiyaç duyulan hizmetlerin başında hiç şüphesiz yoğun bakım hizmetleri geliyor. Özellikle de erken dünyaya gelen bebekler için yenidoğan yoğun bakım yataklarına ihtiyaç çok fazla. Bu gerçekten yola çıkarak yenidoğan

yoğun bakım ünitemizi tepeden tırnağa yeniledik. 6 olan kuvöz sayımız 18’e yükseldi. Resmi açılışı için hazırlıklarını sürdürdüğümüz bu ünitemizi Medikent’in yeni sayısında sizlere tanıtacağız. Kent’te haberler ve yenilikler çok. Medikent aracılığıyla bunları sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.

Daha önceki sayılarda ele aldığımız bir konu vardı; Tamamlayıcı Sağlık Sigortası. Yapılan açıklamalara göre tekrar gündemimize girdi, yolun sonuna gelindi. Tamamlayıcı Sağlık Sigortası uygulamasının kamu sağlık harcamalarının kontrol altına alınmasını sağlayacağı gibi sunulan hizmetlerin kalitesini de yükselteceğine inanıyorum. Umarım en kısa zamanda en geniş haliyle uygulamaya koyulur. Sağlıklı günler dileğiyle saygılar sunarım.

Dr. İ. Ruşen YıldırımGenel Müdür

Değerli Medikent okurları,

Page 5: Medikent - Aralık 2013

Sağlığın Kent’ine Hoşgeldiniz!

Page 6: Medikent - Aralık 2013

kent haber01 medikent

2013

Kent Sağlık Grubu’nun son transferi, yaptığı lokal anestezi altında beyin tümörü ameliyatla-rıyla alanının önemli isimlerinden biri olan Beyin ve Sinir Cerrahı Prof. Dr. Sertaç İşlekel oldu.

Mezunu olduğu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Beyin Cerrahisi uzmanlığını alan, profesörlüğe kadar yükselip uzun yıllar hizmet veren İşlekel, emekli oldu, çalışmak için İzmir Kent Hastanesi’ni seçti. Özel ilgili alanlarını uyanık beyin tümörü ameliyatları, hipofiz ameliyatları, omurga cerrahisi, stereotaktik yöntemle beyinden biyopsi, epilepsi cerrahisi gibi özellikli operasyonlar oluşturan Prof. Dr. İşlekel’in ekibinde Opr. Dr. Mete Rükşen ve Opr. Dr. Ali Akay yer alıyor.

Beyin Cerrahisi’nde Kent atağı

İzmir Kent Hastanesi’nden Ortopedi Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Akel (elektro gitar- vokal), Estetik ve Plastik Cerrahı Opr. Dr. Kamil Kılıç (elektrogitar) ile Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Kalp Damar Cerrahı Opr. Dr. Soysal Turhan (Klavye- vokal) ve Ege Üniversitesi Hastanesi’nden Göğüs Cerrahı Doç. Dr. Kutsal Turhan, (Bateri) ve Çocuk Cerrahı Prof. Dr. Coşkun Özcan’ı (bas gitar) müzik aşkı bir araya getirdi. “Therocktors” adını verdikleri bir grup kuran cerrahlar, ilk konserlerini Bostanlı Paprika Restoran-Bar’da verdi. Sanatçı cerrahların ilk sahne heyecanlarına Kent ailesi ortak oldu.

CERRAHLARDAN ROCK KONSERİ

Kent Sağlık Grubu, aralarında çok sayıda akademisyenin de yer aldığı uzman hekim kadrosunu Beyin ve Sinir Cerrahı Prof. Dr. Kemal Yücesoy ile güçlendirdi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Yücesoy, uzmanlık eğitimini aldığı Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde profesörlüğe kadar yükselip 23 yıl görev yaptı. Emekli olarak üniversiteden ayrılan Prof. Dr. Yücesoy, mesleğini İzmir Kent Hastanesi’nde sürdürme kararı aldı. Amerika ve İngiltere’de de eğitim gören, omurga ve omurilik cerrahisi, deformite cerrahisi, minimal invasiv omurga cerrahisi, tümör cerrahisi ve vasküler cerrahi özel ilgi alanı olan Yücesoy, artık tam zamanlı olarak İzmir Kent Hastanesi’nde ve bağlı olarak Kent Alsancak Tıp Merkezi’nde hizmet veriyor.

Prof. Dr. Yücesoy Kent’te

Prof. Dr. İşlekel ve ekibi Kent’te

Kent Hastanesi web sitelerini ziyaret ederek, sağlık sorunlarınız ile ilgili güncel

bilgilere ulaşın, online randevu alın,doktorunuza danışın.

YAŞAMI SİZİN İÇİNKOLAYLAŞTIRIYORUZ

kenthospital.comkenttipmerkezi.cominternationalkent.comkaracigernakli.orgbobreknaklikent.comkemikiliginaklikent.comsgkkent.comsaglikkenti.com

Page 7: Medikent - Aralık 2013

02 medikent

2013

kent haber

Toplardamar yetmezliğinin neden olduğu varis hastalığının tedavisine cerrahi ve lazerden sonra “titreşimle tedavi” yöntemi eklendi. Bu çok yeni yöntem İzmir Kent Hastanesi’nde Girişimsel Radyoloji uzmanı Prof. Dr. Yiğit Göktay tarafından uygulanmaya başlandı.

Hasta konforunu daha da arttıran kısaca MOCA denilen yöntemin özel hareket ve ilaç verme sistemi olduğunu belirten Prof. Dr. Göktay, “Toplardamar içine yerleştiri-len ve sürekli titreşen kateter, sorunlu damarı büzüp, ortadan kaldırıyor. Yöntem acı ve ağrıya neden olmadığı gibi hasta bir saatte varislerinden kurtulup, işine geri dönebiliyor” dedi.

Annesi Dudu Beken’den nakledilen karaciğer parçasıyla 3 yıl önce yeni bir yaşama başlayan Seval Demirel’e doktorları “hamilelik için en az üç yıl geçmeli” uyarısında bulundu. Ancak Demirel, hiç beklenmedik “sürpriz hamilelik” ile karşı karşıya kaldı. Sürpriz hamileliğin hem büyük bir sevinç hem de kaygı yaşattığı Seval

Demirel annelik sevdasından vazgeçmedi. Hamileliğini doktor kontrolünde geçiren Seval Demirel, mutlu sona ulaştı. Seval ve Hüseyin Demirel çifti, minik kızları Duru ile birlikte mutluluklarını yeniden hayat bulduğu İzmir Kent Hastanesi’nde doktorlarıyla paylaştı.

Akciğer kanserinin yanı sıra tüberküloz, sarkoidoz, lenfoma ile diğer organların kanser metastazlarının tanı ve evrelenmesinde geliştirilmiş en son cihaz olan EBUS (Endobronşiyal ultrasonografi) İzmir Kent Hastanesi’nde hastaların hizmetine sunuldu. Kent, EBUS’a sahip Ege Bölgesi’ndeki ilk özel sağlık kuruluşu oldu. Kent’in EBUS kullanılan hastanelerden farkı tetkik sırasında göğüs hastalıkları uzmanın yanı sıra patoloji uzmanının da görev yapması. Böylece patoloji uzmanı biyopsiden alınan materyalin yeterli olup olmadığını anında söylüyor ve hastaya birden fazla müdahaleye ihtiyaç duyulmuyor. Bronşların içine girerek, bronşların arkasındaki kitle ya da lezyonların görülmesini sağlayan EBUS, göğüs hastalıkları uzmanlarının yanı sıra göğüs cerrahları, hematolog, onkolog ve romatologlar için de önemli bir cihaz.

Birbirlerinden binlerce kilometre uzakta yaşayan, dilleri kültürleri bambaşka olan iki karaciğer hastası Gürcü Makvala Bareladze ile Iraklı Abdalbari Mohammed’i kader, şifa aradıkları Türkiye’de bir araya getirdi. Bareladze, Almanya ve Moskova’da, Mohammed ise Erbil’de Amerikan Hastanesi’n-de tedavi olma olanağı varken, tercih etmedi; yaşamlarını geri kazanmak için İzmir Kent Hastanesi’ni seçti. İki hastada karaciğer nakliyle ikinci yaşamlarına başladı. Gürcü Bareladze’ye hemşire kuzeni Malvina Kapanadze can aşısı olurken, Iraklı Abdalbari Mohammed’e oğlu Nashat Mohammed’den alınan karaciğer parçası nakledildi. Sağlıkla taburcu olan hastalar, duygularını “İzmir Kent Hastanesi bizim ikinci hayatlarımızın başlangıcı, yeniden doğduğumuz yer oldu” diyerek dile getirdi.

EBUS ile anında tanı Titreşimle, varis tedavisi

Gürcü hasta da, Iraklı da şifayı Kent’te buldu

İkinci hayatta, annelik sevinci

Page 8: Medikent - Aralık 2013

kent haber03 medikent

2013

Ege Üroloji Derneği ve Ürolojik Cerrahi Derneği Ege Şubesi Mayıs 2013 Bilimsel Toplantısını Kent Hastanesi'ni tercih ederek gerçekleş-tirmiştir.

Üroloji paneline ev sahipliği yaptık

İngiliz hastaya, Türk neşteri

Neştersiz, ameliyatsız tedavi edilebilen hastalıklar arasına kadınlarda sık görülen ve başta ağrılı adet, kanamaların artması, adet düzeninin bozulması gibi şikayetlere yol açan rahim miyomları da girdi. Neştersiz miyom tedavisi İzmir Kent Hastanesi’nde Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Yiğit Göktay tarafından uygulanmaya başlandı. Özellikle Amerika’da 15 yıldır yaygın olarak kullanılan, Türkiye’de de sayılı merkezlerde uygulanabilen “Rahim miyom embolizasyonu”nun hasta açısından önemli avantajları olduğunu belirten Prof. Dr. Göktay, “Miyom embolizasyonu rahimde yerleşmiş miyomların ameliyatsız olarak iyileştirilmesi için yapılan bir tedavi yöntemi. Kalp anjiyosu gibi damar içerisinden yapılan ve cerrahi hiçbir girişim gerektirmeyen bu tedavi sırasında rahim korunuyor ve sadece miyomun ortadan kalkması sağlanıyor” dedi.

Eşi Beverly Ann Moreton ile birlikte her yıl Bodrum’a gelip “sağlık ve moral” depolayan İngiliz vatandaşı 67 yaşındaki Stuart Spencer Moreton, kalp rahatsızlığı geçirince İzmir Kent Hastanesi’ne sevk edildi. İzmir Kent Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Kliniği Sorumlusu Prof. Dr. Suat Buket’e emanet eden Moreton’un aort kapağı değiştirilip, mitral kapağı tamir edildi. Moreton taburcu olup Kent’ten ayrılırken, duygularını “Geçirdiğim ameliyatın kalp ameliyatlarının en zorlarından biri olduğunu biliyorum. Doğru adrese, doğru isme gönderilmişim, şimdi yenilendim, yeniden dünyaya gelmiş gibiyim. Sağlığıma kavuşmanın mutluluğu içinde ülkeme dönüyorum” diyerek dile getirdi.

Neştersiz miyom tedavisi

Uzm. Dr. Filiz de Kent’teİzmir’in tanınmış iç hastalıkları uzmanlarından Dr. Tuncay Filiz de Kent ailesinde. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan, 1987 yılında İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uzmanlığını alan Dr. Filiz, serbest hekimliğe geçtiği 1990 yılına kadar Dr. Suat seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi ile Alsancak Nevvar - Salih İşgören Hastanesi’nde iç hastalıkları uzmanı olarak görev yaptı. Uzun yıllardır İzmir Alsancak’ta muayenehane hekimliği yapan, tıp dergilerinde çok sayıda bilimsel makalesi yayımlanıp, 15 yıldan bu yana çeşitli gazetelerde sağlıklı yaşam konusunda yazılar yazan Uzm. Dr. Filiz, artık hastalarını Kent Alsancak Tıp Merkezi’nde kabul ediyor.

İzmir Kent Hastanesi Ege Bölgesi’nde kemik iliği naklini başlatan ilk özel hastane olma özelliğini taşıyor. Hastalarımız karaciğer ve böbrek nakillerinde olduğu gibi kemik iliği kök hücre naklinde de hiç ücret ödemiyor. Doku ve organ nakillerinde Türkiye ve çevre coğrafyanın en büyük Organ Nakli Merkezi konumuna gelmeyi hedefleyen Kent Hastanesi’nin sessiz sedasız açılarak hizmet vermeye başlayan Kemik İliği Nakli Merkezi’nde tedaviye alınan ilk hasta 52 yaşındaki Balıkesir Manyaslı Mustafa Karaman oldu.

Hodgkin lenfoma tanısı koyulan Karaman, merkezde ilk otolog kök hücre nakli yapılan hasta olurken, şifayla taburcu oldu. İkinci hasta ise lösemi teşhisi koyulan İzmirli Metin Aydoğdu (29). Aydoğdu’ya ablası Gülbahar Aydın’dan alınan kemik iliği kök hücre nakledildi. Nakil sonrası abla- kardeşin mutlulukları objektiflere böyle yansıdı.

Abladan kardeşekemik iliği

Page 9: Medikent - Aralık 2013

04 medikent

2013

kent haber

Uluslararası Dünya Karaciğer Transplantasyon Derneği (ILTS) tarafından 12- 16 Haziran tarihleri arasında Avustralya’nın Sidney Kenti’nde gerçekleşti-rilen Dünya Kongresi’nde İzmir Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Ekibi’ni Opr. Dr. Cahit Yılmaz temsil etti. Türkiye’den sadece Opr. Dr. Yılmaz’ın sözlü bildiri sunduğu kongreye dünyanın pek çok ülkesinden iki bine yakın bilim adamı katıldı. Opr. Dr. Yılmaz yaptığı sunumda akut karaciğer yetmezliği çocuk vakaları-mızla ilgili nakil sonuçlarını sundu.

İzmir Kent Hastanesi’nde 2009 Temmuz- 2012 Aralık döneminde 154 çocuğun karaciğer nakli olduğu, bunların 24’ünün nakil nedeninin akut karaciğer yetmezliği olduğu vurgulandı. Kongrede Türkiye’den tek sözlü sunumunun Kent ekibine ait olmasının onurunu yaşadığını belirten Opr. Dr. Yılmaz, “Dünyada karaciğer nakli alanında söz sahibi bilim adamları çocuk nakilleri ve özellikle de akut karaciğer yetmezliğindeki nakil deneyimimizden etkilendi. Bu da ayrı bir gurur yaşattı” dedi.

Polonya’nın başkenti Varşova’da düzenlenen Dünya Pediatrik Transplantasyon Kongresi’nde İzmir Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Ekibini Prof. Dr. Çiğdem Arıkan ve Opr. Dr. Zafer Önen temsil etti. Prof. Dr. Arıkan, kongredeki sunumlarıyla ilgili şunları anlattı:

“Kongrede kilosu küçük olan bebeklere nakil yapmamıza olanak veren vericiden alınan karaciğer parçasının küçültülme tekniğini anlatan ve sonuçlarımızı bildiren serimizi sunduk. Merkezimizde geliştirilen bu teknik, 3.5-4 kg ağırlığındaki yenidoğan bebeklere dahil nakil olma şansı sağlamak-tadır. Bu küçültme tekniği sayesinde ‘çocuğunuz 10 kilogram olunca nakil olabilir’ ifadesi artık ülkemiz koşullarında söz konusu olmaktan çıkmıştır. Yılda 45-50 çocuk karaciğer nakli yapılan merkezimizde nakil olan çocukların yüzde 70’i 10 kilonun altında olduğundan bu teknik yaşam kurtarıcıdır ve başarı oranımız yüzde 95 olarak dünyanın önemli merkezleri arasında yerimizi almamızı sağlamıştır. Kongrede dünyanın önemli çocuk karaciğer nakil merkezlerinin katılımcıla-rıyla kendi deneyimlerimizi paylaşarak büyük beğeni topladık. Çocuk karaciğer nakillerinde bugün gelinen nokta nakil yapılan hastaların kaliteli yaşamlarının sağlanarak topluma kazandırılmalarıdır. Bu da deneyimli ekiplerin nakil öncesi ve sonrası titiz bakımlarıyla sağlanabilmektedir.”

Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Ekibi’nden, program sorumlusu Doç. Dr. Murat Kılıç, Doç. Dr. Murat Zeytunlu ve Opr. Dr. Cahit Yılmaz 25- 29 Eylül tarihleri arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Gazimağusa kentinde düzenlenen 10. Ulusal Hepato Gastroenteroloji Kongresi’ne katıldı. Türkiye’den konusunda uzman 900 gastroenteroloğun katıldığı kongrede Kent ekibi sunum yaptı.

Amerika Birleşik Devletleri’nden konuşmacıların yer aldığı oturumda ekip lideri Doç. Dr. Murat Kılıç, “safra yollu rekonstrüksiyonu (onarımı) ve bu konudaki sorunlar” başlıklı bir sunum yaptı. Kılıç, sunumun sonunda Kent Hastanesi’nde gerçekleştirilen ortalama vaka sayılarını ve başarı oranlarını Sağlık Bakanlığı verilerini göstererek bildirdi. Kılıç, Kent’te yılda ortalama 50’si çocuk 150 hastaya karaciğer nakli gerçekleştirdiklerini, sağkalım oranlarının yüzde 90’ın üzerinde olduğunu belirtirken, ekibin tecrübesi hem yurtiçinden hem yurtdışından katılan hekimlerin yoğun ilgi ve takdirini topladı.

Varşova

Sidney

DÜNYA BİZİ DİNLEDİ

Gazimağusa

Page 10: Medikent - Aralık 2013

kent haber05 medikent

2013

Nüfus cüzdanına göre “dalya” diyen, evlatlarının “100 yaşını çoktan geçti” dediği 8 çocuk, 21 torun, 30 torun çocuğu sahibi Ahmet Şen prostat büyümesi yüzünden mahkum olduğu sondadan kurtulmak için çare aradı. Her defasında “masada kalma riski var” denilerek evine gönderilen Şen Dede şifayı İzmir Kent Hastanesi’nde buldu. Operasyonu gerçekleştiren Üroloji uzmanı Doç. Dr. Ömer Öge, ömründe bir asırı geride bırakan hastası ve yöntemle ilgili şunları söyledi:

“Hastamız, birkaç yer dolaşmış kimse ellememiş. Kalp yetmezliği olan, anestezi alması yüksek riskli bir hastaydı. O nedenle lokal anesteziyle green ligth lazer yöntemiyle ameliyatını gerçekleştirdik. Anestezi uygulamadık, hastayı riske etmedik. Ertesi günü hasta sondadan kurtuldu, herhangi bir problem yaşamadık ve taburcu ettik. Prostat büyümesi idrar yapma sorununa, sonunda da idrarın tam tıkanmasına ve hastanın sondaya bağımlı hale gelmesine yol açıyor. Özellikle ileri yaş grubu hastalarda anestezi ve kanama riski tehlike yaratabiliyor. O nedenle bu tip hastalarda kan sulandırıcı kesmeden ve anestezi uygulamadan sadece prostat bölgesini uyuşturup bu ameliyatları yapabiliyoruz. Bu tür lokal ameliyatları yapan nadir merkezlerden biriyiz. Kalp nakli adayı hastaya bile bu operasyonu uyguladık. Sondanın uzun süresi kalması idrar yolu enfeksiyonlarına yol açar. Özellikle ileri yaşta hastaların ömrünü kısaltan bir uygulama ve konforsuz bir yaşam tarzı.”

İzmir’in önemli iş, alışveriş ve sosyal yaşam merkezlerin-den Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde 2008 yılında hizmete açılan Kent Alsancak Tıp Merkezi’nin 5. Kuruluş yıldönü-mü kutlandı. Merkez çalışanlarını bir araya getiren 5. yıl kutlamasına Kent Sağlık Grubu Medikal Koordinatörü Dr. Özgen Aytaç, Hemşirelik Hizmetleri Direktörü Tangül Pekey, İnsan Kaynakları ve Eğitim Direktörü Ebru Oktay, Özel Kent Alsancak Tıp Merkezi Başhekimi Uzm. Dr. Tayfun Çağlayan, Mesul Müdür Dr. Gamze Erülk, İşletme Müdürü İbrahim Akyıldız’da katıldı. Hizmet yelpazesi her geçen gün genişleyen, son teknoloji tanı ve tedavi cihazlarıyla artan kaliteyle hizmetin sürdürüldüğü Kent Alsancak Tıp Merkezi’nin 5. yaş pastası, “başarılı nice yıllara” dilekleriyle söndürüldü. Başhekim Çağlayan, “Başarımızın sırrı ekip çalışmasında” dedi.

100 yaşında prostat ameliyatı

Kent Alsancak Tıp Merkezi5. yılını kutladı

Page 11: Medikent - Aralık 2013

KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35580 Çiğli-İZMİR Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71

/KentSaglikGrubu

/kentsaglikgrubu

Kent Hastanesi; SGK Anlaşmalı Karaciğer Nakli ve

Böbrek Nakli Merkezleri ileOrgan Bağışını desteklemektedir.

www.kenthospital.comwww.sgkkent.com

Bazılarımızınbir kahramana

ihtiyacı var,organ bagısıyla

onların kahramanısiz olun.

Page 12: Medikent - Aralık 2013

İzmir’in önemli iş, alışveriş ve sosyal yaşam merkezlerin-den Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde 2008 yılında hizmete açılan Kent Alsancak Tıp Merkezi’nin 5. Kuruluş yıldönü-mü kutlandı. Merkez çalışanlarını bir araya getiren 5. yıl kutlamasına Kent Sağlık Grubu Medikal Koordinatörü Dr. Özgen Aytaç, Hemşirelik Hizmetleri Direktörü Tangül Pekey, İnsan Kaynakları ve Eğitim Direktörü Ebru Oktay, Özel Kent Alsancak Tıp Merkezi Başhekimi Uzm. Dr. Tayfun Çağlayan, Mesul Müdür Dr. Gamze Erülk, İşletme Müdürü İbrahim Akyıldız’da katıldı. Hizmet yelpazesi her geçen gün genişleyen, son teknoloji tanı ve tedavi cihazlarıyla artan kaliteyle hizmetin sürdürüldüğü Kent Alsancak Tıp Merkezi’nin 5. yaş pastası, “başarılı nice yıllara” dilekleriyle söndürüldü. Başhekim Çağlayan, “Başarımızın sırrı ekip çalışmasında” dedi.

Page 13: Medikent - Aralık 2013
Page 14: Medikent - Aralık 2013

09 medikent

2013

Prof. Dr. Altay BEDÜKKent HastanesiBeyin Cerrahisi Uzmanı

BEL FITIĞILomber disk hernisi

Baş ağrısından sonra insanları tıbbi tedavi aramaya zorlayan en önemli ikinci ağrı nedeni bel ağrısıdır. Bel ağrısı endüstriyel toplumlarda sık görülen bir belirtidir.İngiltere’de her yıl popülasyonun %2’sinin bel ağrısı için çözüm aradığı görülmektedir. Yaşamları boyunca erkeklerin %70’inin en az bir kez bel ağrısından şikayetçi olduğu araştırmalarla saptanmıştır. Bel ağrısının ekonomiye zararı yüksek olmakta ve iş gücü kaybına sebep olmaktadır. ABD’de bel ağrısının maliyeti yılda 1.1 milyar dolardır. Bel ağrısının çeşitli sebepleri olmasına rağmen, en çok Lomber disk hernileri buna sebep olmaktadır.

Page 15: Medikent - Aralık 2013

10 medikent

2013

Lomber (bel) bölgesinde 5 adet omur vardır ve bunların arasında disk dediğimiz kıkırdak doku bulunur. Bu kıkırdak doku omuriliğin içinden geçtiği omurilik kanalı ile komşudur.

Omurilikten her seviyede sağlı sollu sinirler çıkar ve bu sinirler aşağı doğru inerken birleşir ve parmak uçlarına kadar giden siyatik siniri yapar.

Disk dediğimiz kıkırdak yapı:

• Anulus fibrosus,• Nukleus pulposus,• Kartilajenöz plaktan oluşur.

Bel fıtığı nedir?İnsanlar yaşlandıkça omur arasındaki diskler su içeriklerini kaybederek kurumaya başlarlar. Bu oluştukça disk sıkışır ve sert dış yapı bozularak çatlaklar oluşur ve içteki daha yumuşak çekirdek dışa doğru bombeleşir.

Bu bozulma veya omurlara binen yük arttıkça diskin çekirdek kısmı çevredeki sert kabuk yapıyı delerek dışarı çıkar. Buna yırtılmış veya fıtıklaşmış disk adı verilir.

Nukleus pulposus (çekirdek) diskin ortasında bulunur. Doğum sırasında içeriğinin %88’i sudur, yaşlandıkça su oranı azalır ve sertleşir. Anulus fibrosus, nukleus pulposusu sarar ve onu korur. Anulus kartilajenöz plaktan menşe alır.

Bu disk parçasının bacağa giden sinirlere yaptığı bası sonucu:

• Ağrı,• Uyuşma,• Kuvvet kaybı, ortaya çıkar.

Bel fıtığının en çok görüldüğü seviye vücut ağırlığını en çok çeken alt iki seviyedir.

• Lomber 4-5 (L4-5),• Lomber 5-Sakral 1 (L5-S1).

Page 16: Medikent - Aralık 2013

Prof. Dr. Altay BEDÜK

KİMDİR ?Eğitim - Çalıştığı Kurumlar • İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi • Gülhane Askeri Tıp Akademisi • GATA Beyin Cerrahisi Kliniği

Mesleki İlgi ve Aktiviteler• Research fellow; Amerika Cincinati Medical School • Nöroşirürji Kliniği Dernekler• Türk Nöroşirürji Derneği• Spinal Cerrahi Grubu Üyeliği

Bel fıtığı neden olur?Bel fıtığı normal disk yapısının değişimi sonucu olur. Genellikle bu diskteki yaşlanma ve bozulmaya bağlıdır

Bel fıtığı riskini arttıran diğer faktörler:

• Travma

• Öne eğilerek ağırlık kaldırma

• Egzersiz noksanlığı

• Sigara içimi

• Duruş bozukluğu

• Bele yük bindiren yanlış alışkanlıklardır.

Bel fıtığı riskini arttıran önemli sebeplerden biride meslektir. Bel ağrılarının;

• 1/3’ü eğilip bükülme ve ağır kaldırma sonrasında

• 1/3’ü düşme ve kayma sonucunda

• 1/3’ü de herhangi bir faktöre bağlı olmaksızın spontan gelişir.

• Ailede belde dejenerasyon varsa çocuklarda olma ihtimali

yüksektir.

• Kilo fazlalığı da alt kısımlardaki disklere etkiyen yükü

arttırıp dejenerasyona neden olduğundan önemlidir.

Bel fıtığının bulguları• Bel ağrısı önemli bir faktördür. Hareketle, öksürmekle, hapşırmakla, uzun süre ayakta kalmakla artabilir.• Bel ve sırt kaslarında spazm gelişir ve buna bağlı olarak eğrilik (skolyoz) görülebilir.• Bacak ağrısı genellikle belden başlayıp kalça ve bacak boyunca ilerler, topuğa kadar inebilir.• Güç kaybı oluşabilir. Diskin seviyesine göre ayak bileği veya bacakta güç kaybı, kaslarda incelme olabilir.• Bacak veya ayakta çeşitli derecelerde duyu kaybı olabilir.• Diz veya ayak bileği reflekslerinde azalma veya kayıp olabilir.• İleri derece basılarda idrar gaita kaçırma olabilir.• Cinsel fonksiyonlarda azalma olabilir.

11 medikent

2013

Belfıtığındamuayene

Page 17: Medikent - Aralık 2013

Tanı yöntemleri• Direk grafi• Myelografi• EMG• Lomber bilgisayarlı tomografi (BT)• Lumbosakral manyetik rezonans (MRG)• Zamanımızda en değerli tetkik lomber MRG’dir. Yumuşak dokuları, omurilik ve sinirleri, komşu dokuları en güzel gösteren yöntemdir.• İkinci derecede lomber BT kullanılır. Özellikle kemik yapıları güzel gösterir.

12 medikent

2013

“Konservatif yaklaşımda tedaviye rağmen ağrısı devam eden hastalarda ameliyat endikasyonu yoksa fizik tedavi önerilir”

Bel fıtığı tedavisiBel fıtığı tedavisi konservatif ve cerrahi tedavi olmak üzere iki grupta toplanır. Başlangıçta hastaların çoğu en azından iki hafta süreyle konservatif olarak tedavi edilir.

Konservatif tedavide:• Yatak istirahati

• Kas gevşetici

• Analjezik

• Non-steroid antienflamatuvar

Ağrı geçtikten sonra

• Bel egzersizleri

• Doğru duruş

• Doğru oturma, kalkma ve ayakta durma metodları öğretilir.

Cerrahi tedavi• Ayak bileği yada parmaklarda güç kaybı, bacakta incelme (atrofi) varsa özellikle ayaktaki güç kaybı düşük ayak olacak kadar ileriyse acilen ameliyat gerekir.

• Bazı hastalarda düşmekle, öksürmekle veya başka bir sebeple ani gelişen disk yırtılması kauda basısına sebep olur.Bu omurilik alt kısmına diskin ani ve total basısıdır.

• Acil ameliyat gerekir.Konservatif tedaviye rağmen şikayetleri geçmeyen hastalarda tetkiklerde ameliyatlık bel fıtığı varsa ameliyat endikasyonu vardır.

Kauda basısı bulgularıSeviyeye göre her iki bacakta :

• Güç kaybı

• Duyu kaybı

• Refleks kaybı

• İdrar gaita tutamama

• Cinsel fonksiyon kaybı gelişir.

• Tedavi gecikirse kalıcı hasar oluşur

Mikrodiskektomi

Page 18: Medikent - Aralık 2013

BEYİN TÜMÖRÜBeyin tümörleri, kafatasının içindeki beyin dokusunu oluşturan sinir (nöron) ve sinir destek hücreleri (glial hücreler) , beyin zarları veya kafatasının içinde yer alan hipofiz ve pineal bez gibi salgı bezlerinden köken alabilir veya vücudun bir bölgesindeki kanserin beyin dokusuna sıçraması sonucunda gelişebilir.

13 medikent

2013

Prof. Dr. Sertaç İŞLEKELKent HastanesiBeyin Cerrahisi Uzmanı

Page 19: Medikent - Aralık 2013

14 medikent

2013

Kafatasının içinde yer alan beyin ve beyin zarı gibi normal yapıların dışındaki oluşumlar beyin tümörü olarak kabul edilir.

Beyin tümörleri, kafatasının içindeki beyin dokusunu oluşturan sinir (nöron) ve sinir destek hücreleri (glial hücreler) , beyin zarları veya kafatasının içinde yer alan hipofiz ve pineal bez gibi salgı bezlerinden köken alabilir veya vücudun bir bölgesindeki kanserin beyin dokusuna sıçraması sonucunda gelişebilir.

Tümörler, normal hücrenin genellikle sebebi bilinmeyen bir şekilde kontrolsüz olarak hücre bölünmesi yoluyla artması sonucunda ortaya çıkar. Bu şekilde sayısı artan hücre kafatasının içinde yer kaplayarak sağlıklı beyin dokusunu sıkıştırır ve nöron olarak adlandırılan sinir hücrelerinin işlevlerini bozar. Bu nedenle hastalarda felç vs. gibi bulgulara yol açar.

Beyin tümörleri diğer organlardaki kanser veya kanser dışı tümörlere göre farklılıklar gösterir. Beyin tümörleri genellikle çevre dokulara yayılmaz; ancak hızlı büyüme özelliği olmayan tümörler dahi yerleşimi ve kapladığı hacim nedeniyle beyin dokusunun işlevini bozarak felç veya daha ileri bulgulara yol açabilir.

BEYİN TÜMÖRLERİNİN BULGULARI VE TANI YÖNTEMLERİ

En sık görülen bulgu baş ağrısıdır. Başağrısı, genellikle sabah uykudan kalkınca görülür ve bulantı, kusma eşlik edebilir. Her baş ağrısı beyin tümörü bulgusu değildir. Beyin tümörlerinde farklı olarak hastalar genellikle daha önce karşılaştıklarından farklı ve uzun süreli bir ağrıdan şikayet eder.

Diğer en önemli bulgu sara krizidir. Bu krizler gövdenin bir tarafında başlayan istem dışı kasılmalar şeklinde veya bu kasılmalara şuur kaybının eklenmesi şeklinde olabilir. Kol, bacak veya yüzün bir tarafını içine alan güçsüzlük ve/veya uyuşma, görme ve konuşma bozukluğu, dengesizlik, düşmeler, kişilik değişimi ve aşırı uyuklama diğer sık rastlanan bulgulardır.

Beyin tümörlerinin önemi yerleşim, büyüklük ve büyüme hızına bağlı olarak değerlendirilir. Örneğin beynin ön kısmında yer alan 3 cm çapındaki bir tümör önemli bir bulgu yaratmazken aynı büyüklükte kol ve bacağın hareketini sağlayan bölgede yerleşen bir tümör felç sebebi olabilir.

Beyin tümörlerinin tanısı muayene sonucunda beyin tümöründen kuşkulanırsa beyin MR çekilerek tanı konulur.

MR ile beyin tümörü tanısı konulursa değişik MR çekimleri, beyin tomografisi, anjiyografi, PET ve diğer tetkikler yapılarak tümörün cinsi, hayati ve işlevsel merkezler ile ilişkisi incelenir. Tümörlerin seyrini belirleyen bazı faktörler vardır: Tümörün cinsi, yerleşimi, beynin hangi bölümünde yer aldığı, derinliği, hayati veya önemli işlevsel bir beyin bölgesi ile ilişkisi, büyüklüğü, beyin dokusunun içinde veya dışında olması (intraaksiyel-ekstraaksiyel).

BEYİN TÜMÖRÜ NEDİR?

“Beyin tümörlerinin önemi yerleşim, büyüklük ve büyüme hızına bağlı olarak değerlendirilir. ”

Page 20: Medikent - Aralık 2013

Beyin dokusunun içinde yer alan tümörler genellikle nüks etme riski taşıyan Glial tümörler veya başka organ kanserlerinin beyne yayılmış olan metastazlarıdır.

Beyin dokusunun dışında yer alan tümörler ise genellikle tam çıkarılma durumunda nüks etmeyen meningiom veya nörinom cinsi tümörlerdir.

Bunların dışında nörositom, hamartom, adenom gibi daha az sıklıkla rastlanan tümörler de görülür.

Glial Tümörler ve MetastazlarGlial hücreler, beyinde nöron olarak adlandırılan sinir hücrelerinin destek hücreleridir. Beyin dokusu içinde değişik işlevlere sahip olan farklı glial hücreler vardır. Glial tümörler kaynaklandıkları hücre tipine göre adlandırılır.

Glial tümörler seyrinde en önemli etmen tümörün derecesi (1,2,3,4) ve ameliyat ile tam olarak çıkarılmasının mümkün olup olmadığıdır.

• 1 ve 2. derece iyi huylu glial tümör olarak kabul edilir.1. derece tümör (çok nadir) sadece belli aralıklar ile MR takibi yeterlidir.

• 2. derece tümör iyi huylu kabul edilir ancak zaman içinde büyüme veya kötü huylu tümöre dönüşme riski taşır. Bu nedenle ameliyat edilerek tam olarak çıkarılması çok önemlidir (tümörden biyopsi alınması, kısmen çıkarılması hatalıdır, hastalığın olası olumsuz seyrine fayda sağlamaz).

• 2. derece tümörün MR ile izlenmesi belli bir süre sonunda tümörün cins değiştirdiği durumda (3. veya 4. dereceye dönüşümü) tedavide önemli bir etken olan erken tedavi şansının kaybına yol açar. Bu aşamada tedavi kötü huylu bir tümör ile mücadeleye dönüşür. Artık tedaviden tam yanıt alma olasılığı çok azalır.

• 2. derece glial tümörlere Işın tedavisi, Gamaknife, Cyberknife, kemoterapi uygulanması yanlıştır.

• 3 ve 4. derece tümör tedavisinde ameliyat ile tümörün mümkün ise tam olarak çıkarılması en uzun yaşam süresinin elde edilmesini sağlar. Bu tümörlerin çok derinde olduğu, çıkarılmasının mümkün olmadığı durumlarda Stereotaktik (kapalı) yöntem ile biyopsi alınarak tedavi biyopsi sonucuna göre düzenlenme-lidir.

• 3 ve 4. derece tümörler ameliyat sonrasında radyoterapi ve aynı zamanda ağızdan kullanılan Temozolamide kemoterapisi ile tedavi edilmelidir.

• 3 ve 4. derece tümörler tedavi sonrasında düzenli aralıklarla MR çekilerek izlenir. Bu süreçte nüks eden tümörün tekrar ameliyat edilerek çıkarılması gündeme gelebilir.

“Glial hücreler, beyinde nöron olarak adlandırılan sinir hücrelerinin destek hücreleridir. ”

BEYİN TÜMÖRÜ CİNSLERİ

15 medikent

2013

Page 21: Medikent - Aralık 2013

Meningiom ve nörinomlarMeningiom beyin zarı olarak kabul edilen yapılardan kaynaklanan, çoğunlukla iyi huylu bir tümördür. Genellikle beynin dış yüzeyinde kemiğin altında yer alır. Ancak kafatasının tabanı ve beyincik çevresinde de görülebilir.

Tedavisi bulunduğu yere göre değişir. Eğer mümkün ise çıkarılması tercih edilen tedavi yöntemidir. Büyük çoğunluğu risk oluşturmadan tam olarak çıkarılabilir. Kafatasının tabanında, beyincik bölgesinde, damarların çevresinde, beynin derinliklerindeki yapılardan kaynaklanan meningiomların ameliyatları risklidir, cerrahın bu tür cerrahide deneyim sahibi olmasını gerektirir.

Nörinom sıklıkla işitme ve denge sinirinden köken alır ve beynin köşe olarak tabir edilen beyincik ile kafatasının tabanı bölgesinde yer alır. İşitme azlığı ve kulakta çınlama, baş dönmesi, yüzde ağrı, yüz felci gibi bulgulara yol açar. Tedavisi, mikroşirürjikal yöntem ile çıkarılmasıdır.

Hipofiz tümörleriHipofiz tümörleri beynin alt kısmında yer alan vücudun hormonlarını düzenleyen hipofiz bezinden köken alır.

Hipofiz tümörleri, kadınlarda göğüsten süt gelmesi, adet düzensizliği, kısırlık; erkeklerde iktidarsızlık ve kısırlık nedeni olabilir. Bunun dışında salgıladıkları hormona göre el ve ayaklarda, çenede büyüme, gençlerde aşırı boy uzaması, tiroid bozuklukları vb. Hormonsal bozukluklar ve belli bir büyüklüğe ulaşanları ise görme bozukluklarına yol açar. Hipofiz tümörlerinin cerrahisi çoğunlukla burun yoluyla (trans nazal veya trans sfenoidal) mikroskop veya endoskop kullanılarak yapılabilir. Belli bir büyüklük ve yayılmanın üstündeki tümörler ise trans kraniyal yöntem denilen kafatası açılarak çıkarılır.

Glial tümör ve Metastaz Cerrahisi’nde Uyanık Beyin Ameliyatı YöntemiBeyin tümörlerin cerrahisinde iki önemli nokta vardır:

Birincisi bu tümörleri tam olarak çıkarmak gerekir. Kısmen çıkarılan veya sadece biyopsi alınan tümörler nüks etme potansiyeli olan bu tümörlerin hızlı nüksüne yol açar; radyoterapi ve kemoterapiden yeterli yarar görme olanağı azalır. Hastanın yaşam süresinin kısalması ve hızla felç gibi bulguların ortaya çıkmasına neden olur.

İkinci önemli nokta bu tümörleri çıkarırken hastanın işlevlerinin zarar görmemesidir. Ameliyat sırasında kol ve bacağın hareketini sağlayan motor korteks, duyuyu sağlayan duysal korteks, görme ve konuşma merkezleri gibi önemli işlevleri olan beyin dokusunun zarar görmesi durumunda hastanın yaşam kalitesi ileri derecede bozulur. Bunu engellemek için ameliyat öncesi detaylı tetkikler ile ameliyat sırasında izlenecek strateji belirlenir. Bu amaçla özel MR teknikleri ile ameliyat öncesi bu alanların tümör komşuluğu detaylı olarak incelenir.

Fonksiyonel MR olarak adlandırılan MR çekim yöntemi ile hasta MR çekimi sırasında konuşturulur veya el ve ayağını oynatması istenir ve bu sırada yapılan MR tetkiki ile tümörün bu tür işlevsel alanlar ile komşuluğu ortaya konulur.

Traktografi olarak adlandırılan bir başka MR yöntemi ile sinirlerin traktus adını verdiğimiz uzantıları ile tümör ilişkisi incelenir. Böylece tümör çıkarılırken bu liflerin zarar görmesi engellenir.

Bu tetkikler kullanılarak ameliyat yaparken tümöre nereden girileceği belirlenir. Ameliyat sırasında tümör hudutları ultrason ile belirlenir. Ancak işlevlerin genel anestezi altındaki bir hastada izlenme olanağı yoktur. Bu amaçla işlevsel beyin dokusunu tespit etmek için hasta ameliyat sırasında tam bayıltılmaz. Ameliyatın başlangıcında hastayı kontrollü olarak uyutmayı sağlayan anestezi ilaçları verilir. Lokal anestezi de eklenerek hastanın kafatası açılır. Bu aşamadan sonra beyin dokusunun ağrı hissi olmamasından yararlanılır ve hasta uyandırılır.

Hasta ile konuşmaya başlanır. Bu sırada hasta istediğimiz kelimeleri tekrar eder, resmini gösterdiğimiz cisimleri adlandırır veya motor saha çevresinde ameliyat yapıyor isek kol ve bacağı hareket ettirmesi istenir. Bu aşamadan sonra ameliyat sırasında temas edeceğimiz beyin korteks yapıları düşük akım elektrik ile uyarılır. Elektrik uyarısı beyinde nöron adını verdiğimiz hücrelerin geçici olarak işlevini durdurur. Elektrik uyarısı kesilince işlev geri döner. Bu şekilde ile beyinin işlevsel haritası elde edilir.

İşlevlere zarar vermeden tümöre girişim yapılacak bir nokta saptanarak ameliyat başlanır. Ameliyat mikroskobu kullanılarak mikrocerrahi yöntemleri ile tümör çıkarılmaya başlanır. Ameliyat sürecinde ultrason eşliğinde tümör çıkarılması sürdürülür. Bu sırada hasta konuşma ve hareketler açısından izlenmeye devam edilir. Bu yöntem ile hastanın işlevleri sürekli kontrol edilerek sağlıklı dokuya zarar vermeden tam olarak çıkarılabilir. Mikroskop görüntüsü ve ultrason ile tümörün tam olarak çıkarıldığından emin olunduğunda ameliyat gerekli kanama kontrolü ile sonlandırılır. Uyanık (lokal anestezi ile) beyin ameliyatı tekniği bu tümörlerin çıkarılmasının en güvenli yoludur. Bu şekilde hastanın felç ve konuşma işlevinin zarar görme riski en aza indirilirken tümörün tam olarak çıkarılması sağlanır.

Prof. Dr. Sertaç İŞLEKEL

KİMDİR ?•Prof. Dr. Sertaç İşlekel Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1984 yılında mezun olmustur. • Öğrencilik döneminde Sarejevo (1982) ve Rotterdam (1983) üniversite hastaneleri beyin cerrahisi kliniklerinde staj; • Tıp fakültesi öğrenciliği süresince değişik hastanelerde beyin cerrahisi ameliyat hemşireliği, ameliyat asistanlığı; • Tıp fakültesi öğrenciliği sırasında Ege Üniversitesi beyin cerrahisi laboratuarlarında beyin cerrahisi ile ilgili hayvan deneyleri yaparak üniversite öğrencileri arasında TÜBİTAK proje yarışmasında 3. olmuştur. • 1987 yılında Ege Universitesi Tıp Fakültesi’nde Beyin Cerrahisi Kliniği’nde Asistan Dr. olarak çalışmaya başlamış;• 1992 yılında beyin cerrahisi uzmanı olmuştur. • Akademik yaşantısının değişik dönemlerinde değişik sürelerde Amerika, İngiltere, İsveç, Hollanda, Almanya, İtalya ve Fransa'da üniversite kliniklerinde çalışmalara katılmış ve eğitim almıştır.

16 medikent

2013

Page 22: Medikent - Aralık 2013

HASTALIĞIN GENELKARAKTERİSTİĞİ VE GÖRÜLME SIKLIĞI

Spinal Tümörler

Omurik tümörleri , santral sinir sistemi tümörlerinin yaklaşık olarak %10’unu teşkil ederler. Toplumda görülme sıklığı ise 100.000/3-10. Vücudun başka bir organından omurgaya yayılan (metastatik) tümörlerin % 95’i omuriliğin dışına (ekstadural) yerleşirken, %4’ü ise omuriliğin içerisine (intradural) yerleşir. Bu yayılan metastatik tümörler çok nadiren ise omuriliğin içerisine (intramedüller) yerleşebilirler. Genel bir kural olmamakla birlikte omurliğin içerisinden ve zarlarından veya sinirin kendisinden kaynaklanan tümörler iyi huylu tümörlerdir.

OMURGA VE OMURİLİK TÜMÖRLERİNİN SINIFLANDIRILMASI1) Omurilik içi (İntradural) yerleşimliler A: İntradural-ekstramedüller, B: İntradural-intramedüller,

2) Omurilik dışı ( Ekstradural) yerleşimliler A: Primer omurga tümörleri, B: Sekonder (metastatik) omurga tümörleri.

Spinal tümörler

(omurilik tümörleri)

Ağır morbidite ve mortalite oranlarıyla (sakatlık ve ölüm); erken tanı ve uygun tedavi metotları uygulandığında olumlu sonuçlar alınması nedeniyle nöroşirürjinin ilgi odağı olmuştur.

17 medikent

2013

Omurga, Omurilik ve Miks Tümörler

Omurganın kendisinden, etrafındaki kas dokularından, ligamanlarından, omuriliğin içerisindeki sinir hücrelerinden ve zarlarından kaynaklanan iyi veya kötü huylu lezyonlara omurilik tümörleri adı verilmektedir.

Opr. Dr. Mete RUKŞENKent HastanesiBeyin Cerrahisi

Page 23: Medikent - Aralık 2013

18 medikent

2013

Omurga ve Omurilik

Tümörlerinin Şikayet ve Bulguları:

Omurgayı ilgilendiren-etkileyen tümörler ister omurga içerisinde, ister omurga dışında olsun tümörün yerleşimine göre hasta, öncü şikayet belirti olarak bel, sırt ve boyun ağrısı şeklinde

ağrı yakınması ile doktora başvurur. Ağrı şiddeti 4 haftayı geçmesine rağmen azalmadıysa,ağrı

istirahatte de(gece yatarken) azalmadan devam ediyorsa,önceden malign tümör tanısı almış bir hastada yeni başlayan ağrı varsa,kilo kaybı ateş

eşlik ediyorsa,60 yaşından sonra ilk kez başlayan ağrı varsa. İkincil olarak tümörün

büyüklüğü, yerleşimine göre duyusal (pareste-zi), motor (kuvvetsizlik), sfinkter (idrar,gaita

kaçırma) otonom şikayetler( istemsiz hareketler) ortaya çıkmaya başlar.

Omurilik Kanalında

Omurilik Dışı Tümörler:

Bu tümörler tüm spinal tümörlerin % 40’ını teşkil ederler. Bu tümörlerin % 90’ı iyi huylu,

%10’u ise kötü huylu veya yayılan (metastatik) tümörlerdir. Omurilik içi (İntra dural) tümörlerin

% 70’i menengiom veya schwannoma gibi iyi huylu tümörlerdir.

Page 24: Medikent - Aralık 2013

Menengiomlar:Omurilik menengiomlar genellikle iyi huyludurlar. Beyindeki menengiomlar gibi omurilik zarlarından kaynaklanırlar. Tüm spinal omurilik içi (intradural) tümörlerin % 25’ini oluştururlar. 50- 60 yaşlarında en sık görülürler. Kadınlarda daha sık, görülürler. En sık olarak, boyun, bel bölgesinde yerleşirler. Ağrı en sık şikayeti olup, bunu duyu, motor, sphinkter şikayetleri takip eder. Bu tümörlerin teşhisi oldukça kolaydır. Magnetik rezonans (MRG) görüntüleme yöntemi ile hastalığın teşhisi kolaylıkla konulmaktadır. Bu tümörlerin tedavisi ise oldukça kolay, yüz güldürücü ve başarılıdır. Cerrahi tedavide amaç tümörün tamamını çıkartmaktır. Çok nadiren kötü huylu menengiom tipleri vardır. Bunlarda tekrarlama riski vardır ve tedaviye radyoterapi eklenir.

SchwannomaNörofibroma (Sinir Kılıfı Tümörleri)Genel nüfusta 100.000/0.3-0.5 gibi nadir görülen tümörlerdir. 30–50 yaşlarında sık görülürler. Kadın erkek oranı aynıdır. En sık sırt bölgesi olmak üzere boyun ve bel bölgesinde görülürler. Bu tümörler de menengiomlar gibi yavaş yavaş büyürler. Başlangıçta ağrı bunu motor güçsüzlük ve duyu, sfinkter şikayetleri takip eder. Bu tümörlerin teşhisi de Magnetik Rezonans (MR) görüntüleme tetkiki ile konur. Tedavisi cerrahi tedavidir.

Omurilik içinde yer alan tümörlerBu grup spinal tümörlerin ise % 45’ını astrositomlar, % 35’ini epandimomlar teşkil ederler. Bu yerleşimde olanlar tüm spinal tümörlerin % 20-30’unu, çocuklarda ise % 40-50’sini teşkil ederler. Bunlarda başka hemanjioblastomlar ve kalıntı tümörlerinden (dermoid, epidermoidler, teratomlar, lipomlar), ayrıca nöronal tümörlerden (oligodendrogliom, ganglogliomlar) bu yerleşimde görülen tümörlerdir. Bu yerleşimli tümörlerde başlangıç şikayeti ağrı; bunu motor, duyu, sfinkter şikayetleri takip eder.

EpandimomlarErişkinlerin en sık omurilik içi tümörleri olup, çocuklarda ise ikinci sıklıkla görülen spinal tümördür. 30-40 yaşlarında sık görülür. Erkek/ kadın oranı 2/1 şeklindedir. En sık lombo-sakral bölgeyi seçerken burayı servikal ve torakal bölge takip eder. Başlangıç şikayeti ağrıdır bunu duyu, sfinkter ve motor bulgular takip eder. Bu hastalar kliniğe genellikle ilerlemiş evrelerde gelmektedir. Bütün bunlara rağmen günümüzün gelişmiş MR tetkikiyle bu tümörlerin teşhisi oldukça kolaydır. Spinal epandimomların, tedavisi cerrahi tedavidir.

“Erişkinlerin en sık intramedüller tümörleri olup, çocuklarda ise ikinci sıklıkla görülen spinal tümördür. ”

19 medikent

2013

Omurik tümörleri , santral sinir sistemi tümörlerinin yaklaşık olarak %10’unu teşkil ederler. Toplumda görülme sıklığı ise 100.000/3-10. Vücudun başka bir organından omurgaya yayılan (metastatik) tümörlerin % 95’i omuriliğin dışına (ekstadural) yerleşirken, %4’ü ise omuriliğin içerisine (intradural) yerleşir. Bu yayılan metastatik tümörler çok nadiren ise omuriliğin içerisine (intramedüller) yerleşebilirler. Genel bir kural olmamakla birlikte omurliğin içerisinden ve zarlarından veya sinirin kendisinden kaynaklanan tümörler iyi huylu tümörlerdir.

OMURGA VE OMURİLİK TÜMÖRLERİNİN SINIFLANDIRILMASI1) Omurilik içi (İntradural) yerleşimliler A: İntradural-ekstramedüller, B: İntradural-intramedüller,

2) Omurilik dışı ( Ekstradural) yerleşimliler A: Primer omurga tümörleri, B: Sekonder (metastatik) omurga tümörleri.

Page 25: Medikent - Aralık 2013

Metastatik Spinal Tümörler:Omurga en sık metastaz yeridir. Akciğer, meme, prostat, böbrek, tiroid, gastroentestinal bölge ve lenfomala gibi primer kanserler omurgaya sirayet ederler. Metastatik tümörlerin % 60’ı erkelerde, % 40’ı kadınlarda görülür. 40- 60 yaşları arası en sık görülme yaşıdır. Metastazlar en sık lomber bölgesini, burayı torakal ve servikal bölge takip eder. Spinal metasta-zların % 95’i ekstradural yerleşimli iken % 4’ü intradural-ekstramedüller ve % 1’i ise intarmedüller yerleşimlidirler. Hasta şikayetleri genellikle kısa süreli ağrılardır. Bu ağrının niteliği istirahat esnasında olması diğer spinal tümörlerden ayırıcı özelliğidir. Ağrı şikayetini motor duyu sfinkter şikayetleri takip ederler.

Tedavide öncelikle primer tümörün yaşam süresi ile yakından ilgilidir. Primer tümörün tipi omurgadaki tutulum şekli ve sayısı diğer vücut organlarının durumuna göre karar verilir. Kemik sintigrafisi ve PET- CT lezyonun genişliği tedavide göz önünde bulundurulmalıdır.

Tedavide cerrahi, radyoterapi, ve kemoterapi seçenekleri tek başına veya birlikte uygulanmaktadır. Cerrahiye alınanlarda sadece tümörün alınması (dekompresyonu) yeterli olmayıp omurganın sabitlen-mesi (stabilizasyonu) aynı seansta planlanmalıdır.

20 medikent

2013

Opr. Dr. Mete RUKŞEN

KİMDİR ?•Atatürk Üniversitesi Anatomi Anabilim Dalı Erzurum• Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı - Asistan Doktor• Evliya Çelebi Eğitim Araştırma Hastanesi - Kütahya - Uzmanlık

Tıbbi İlgi AlanlarıSpinal cerrahi, Fonksiyonel cerrahi, Tümör cerrahisi

Page 26: Medikent - Aralık 2013

21 medikent

2013

Sağlık konusunda en geniş istatistiksel bilgiye sahip olan ABD’de yılda 750.000 yeni omurga kırığı olmaktadır. Yine Dünya için bu rakam yılda yaklaşık 4.700.000 yeni olgu anlamına gelmektedir.

Bu kırıkların başlıca nedenleri

• Travma

• Metastatik tümörler

• Osteoporoz • Primer osteoporoz • Sekonder osteoporoz (Kortikosteroide bağlı, Cushing hastalığı, hipertiroidi, hipogonadizm) olarak gruplandırılabilir.

Omurga kırıklı olguların yaklaşık %20-30’u klinik bulgu verip tanı almaktadır. Bu olgularda klinik bulguya neden olan başlıca patolojiler:

• Yükseklik kaybı

•Deformite (skolyoz, kifoz)

• Batın ve göğüs boşluğundaki yapıların kesilmesidir.

Bu olgularda izlenen en önemli klinik bulgu ağrı olup; akut ve kronik ağrı şeklinde kendisini gösterebilir. Ağrı bel veya sırta yayılan şiddetli ağrılar şeklinde olabildiği gibi, bası yaptığı segment boyunca yayılan tarzda da izlenebilir. Bu olgularda ağrının getireceği en önemli problem mobilite azalması veya disabilite ile yatağa bağlanma sonucu ortaya çıkan mortalite artışıdır. Yine ağrı nedeni ile hareketin azalması osteoporozu hızlandırıcı bir faktör olarak karşımıza çıkar.

Klinik vermeyen %70-80’lik kırık grubu ise günümüzde radyolojik tanı yöntemlerinin yaygın olarak kullanılması nedeni ile daha çok tesadüfen saptanmakta ve ortaya çıkabilecek riskler açısından tedavi edilip edilmemesi tartışma yaratmaktadır.

KemikÇimentosu Tedavisi

Prof. Dr.Kemal YÜCESOYKent HastanesiBeyin ve Sinir Cerrahisi

Osteoporoz kemik mikromimarisinde bozulma ve kemik mineral yoğunluğunda azalma ile giden sistemik bir iskelet hastalığıdır. Bu hastalık seyri sırasında kemik kırılganlığında belirgin artış olmaktadır. Bunun başlıca nedeni omurga dansitesindeki %25’lik azalmanın, omurga direncinde yaklaşık %50’lik azalmaya neden olmasıdır.

Page 27: Medikent - Aralık 2013

22 medikent

2013

Osteoporotik kırıklı olguların büyük bir kısmının ileri yaşlarda olması, yakın geçmişe kadar uygulanan tedavi yöntemlerinin zor, pahalı ve yüksek komplikasyon oranları içermesi hekimleri yeni arayışlara itmiştir. Bu nedenle 1987 yılında Deramond ve arkadaşlarının Fransa’da vertebral hemanjiyom olgusunda uyguladıkları perkütan akrilik vertebroplasti önce metastatik tümörlere bağlı omurga kırıklarının, daha sonra ise osteopo-rotik omurga kırıklarının tedavisinde kullanılmıştır.

İlk kez 1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’n-de Jensen ve arkadaşları bu yöntemi FDA onaylı olarak osteoporotik çökme kırıklarının tedavisinde kullanmaya başlamış ve yöntem günümüzde tüm dünyada yaygın olarak kullanılır hale gelmiştir.

Perkütan vertebroplastinin genel endikasyonları:

• En az 6 haftalık medikal tedaviye rağmen dirençli ağrılı osteoporotik kompresyon kırığı

• Günlük yaşamsal aktivitede kısıtlılık

• Kırık seviyesine uyan ağrı olur

Bilinen başlıca kontrendikasyonları ise:

• Koagülopati

• Epidural bölgeye uzanmış tümör

• Medikal tedavi ile düzelen ağrı

• Spinal kanala %20’den fazla bası

• Vertebra plana

• 1 yılı aşan bel ağrısı

• Pedikül veya pars kırığı olmasıdır. Ancak benim için klinikle uyumlu bir kırık var ise bunlardan hiç birisi vertebroplasti için engel teşkil etmez (oluşturmaz).

Günümüzde kullanılan 2 tip materyal olup bunlar: Metilmetakrilat esaslı polimerler ve Ca++ fosfat sementleridir. Polimerler daha dayanıklı görünse de uygulama güçlüğü ve pahalı olması nedenleri ile pratikte sementler tercih edilmektedir. Şu anda piyasada iki isim altında vertebroplasti materyali bulunmaktadır.

Bunlar: Simplex P (Streyker, Howmedica, Osteonics), Cranioplastic (CMW, Raynham)’ tir.

Gerekirse bu iki materyalin de içine kullanım sırasında 10 ml kadar kontrast madde konularak verilen materyal miktarı ve yeri daha net olarak gözlenmelidir. Kontrast madde eklenmesi materyalin direncinde %10’luk bir azaltma yapsa da bu kabul edilir bir uygulamadır.

Prof. Dr. Kemal YÜCESOY

KİMDİR ?

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi• Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi(Uzmanlık, Öğretim Görevlisi, Yardımcı Doçent, Doçent, Profesör, 1990-2013)• Barrow Neurological Institute, Phoenix, AZ, USA, 1999 • National Hospital for Neurology and Neurosurgery, London, UK, 2000

Meslek İlgi ve Aktiviteler• Omurga ve Omurilik Cerrahisi• Deformite Cerrahisi• Minimal İnvasiv Omurga Cerrahisi• Tümör Cerrahisi• Vasküler Cerrahisi

Page 28: Medikent - Aralık 2013

23 medikent

2013

Uygulama mümkünse ameliyathane koşullarında, genel veya sıklıkla tercih edilen şekilde lokal anestezi altında, skopi veya bilgisayarlı tomografi eşliğinde, tek taraflı veya iki taraflı olarak yapılmaktadır. Uygulamada servikal omurlara 2-3 ml, torakal omurlara 3-4 ml, lomber omurlara ise 4-6 ml akrilik uygulanmalıdır.

İşlemin başlıca komplikasyonları kırık içine sıvı akriliğin verilmesi ve donmadan önce kırık aralarından etraf dokulara sızmasıdır. Bu sızıntı öne (Aneterior Longitüdi-nal ligaman içine), yanlara (paravertebral kas yapıları içine), arkaya (Posterior longitüdinal ligaman altına veya dural keseye baskı yapacak şekilde epidural alana) veya yukarı-aşağı (disk dokusu içine) olabilir. Bunların içinde kuşkusuz tek sorun yaratanı sinirlerin içinde olduğu spinal kanal içine olan kaçaklardır. Komplikasyon olma riski yaklaşık %1 olarak belirlenmiş olup benim 600’ü aşan hasta grubumda 4 kez izlenmiştir. Skopi altında görülen bu kaçakla hemen müdahale edilmediği takdirde kalıcı kayıplar gelişebilir. Bu nedenle ben bu işlemin ameliyathanede yapılması taraftarıyım.

Yapılan bu işlemle çöken kemik, içine verilen sement ile güçlenmekte ve yük geldiğinde (ayağa kalkma, oturma-kalkma, eğilme, ağır kaldırma gibi günlük yaşam aktiviteleri sırasında) çökmeyerek ağrı oluşmasını engellemektedir. Yine sementin sıvı halden katı hale geçmesi sırasında ortaya çıkan kimyasal reaksiyon yaklaşık 400 derecelik bir ısı çıkmasına sebep olmaktadır. Bu hem etraftaki küçük ağrı liflerini yakarak ağrıyı engellemekte hem de kanser hastalarında tümörlü dokuları yakarak tümör statik etki sağlamaktadır.

Hastalar yapılan bu işlemden hemen fayda görmekte, işlemden hemen sonra ayağa kaldırılmakta ve çekilen kontrol filmlerinden sonra aynı gün taburcu edilmektedir. Genel olarak tartışma konusu olsa da hastaların 1 ay kadar korse kullanması önerilmektedir. Uygulama yapılan omurga açısından korse anlamsız gibi görülse de, korse kullanımı verilen sement ile direnci artan omurganın direnci azalmış olan komşu omurgaların kırma riski azaltılmış olur.

Sonuç olarak “perkütan akrilik vertebroplasti” özellikle bel ve sırt ağrısı belirgin olan osteoporotik kırıklı hastaların tedavisinde uygulanabilir bir tedavi yöntemi olarak yerini almıştır.

Page 29: Medikent - Aralık 2013

Seta Tıbbi Cihazlar A.Ş. entegre üretim tesislerinde tek kullanımlık medikal örtü, önlük, cerrahi setler ve tek kullanımlık plastik sarf malzemelerinin üretimini, Class 10.000 temiz oda montajını ve sterilizasyonunu yapmaktadır. 18 yıllık tecrübemiz ve uluslararası standartlarla şekillenen ürün gamımızı hem yurtiçinde hem yurtdışında sağlık profesyonellerinin kullanımına sunuyor, çok kullanımlık alışkanlıklarını yıkmaya, enfeksiyonun malzemeler ile taşınma riskini bertaraf etmeye çalışıyoruz.

Sizleri de enfeksiyona karşı bu savaşta taraf olmaya davet ediyoruz.

TEK KULLANIMLIK ÜRÜNLER KULLANIN; İLK VE SON KULLANICI OLUN, ENFEKSİYON RİSKİ ALMAYIN.

ENFEKSİYONLASAVAŞIYORUZ

www.setamedical.com

Page 30: Medikent - Aralık 2013

Yüzünüzde Şiddetli AğrıTrigeminal Nevralji

BelirtilerHastalarda genellikle yüzün bir yarısında aniden ortaya çıkan, kısa süren ama ne zaman olacağı tahmin edilemeyen bir sürede tekrarlayan çok şiddetli bir ağrıdır. Pek çok hasta bu ağrının şiddetini "Tüm yaşamları boyunca hissettikleri en şiddetli ağrı" olarak tarif ederler. Bazen ağrı kendiliğinden ortaya çıkar, bazen de yüze dokunma, traş olma, yüz yıkama, yemek yeme, konuşma gibi aktivitelerle ortaya çıkar. Ağrının şiddeti ve geliş sıklığı haftalar ve yıllar içinde değişebil-mektedir. Bazen birkaç ay sürekli olarak ızdırap verici olabilirken, bazen de aylarca veya yıllarca tamamen kaybolabilmektedir.

Eğer şimşek çakması şeklinde ağrılara eşlik edecek şekilde ve buna ek olarak sürekli bir ağrı varsa bu durumda atipik trigeminal nevraljiden bahsedilir.

Trigeminal nevraljinin nedeniBu konu ile ilgili olarak yüzyıllardır değişik fikirler öne sürülmüştür. Ancak uzun süredir kabul edilen neden, trigeminal sinire omurilik soğanından çıkış yaptığı bölgede bir damarın baskı yapmasıdır. Ancak bu teorinin zayıf taraflarını gösteren pek çok bilimsel çalışma vardır. Bazı araştırmacılara göre bu hastalığın nedeni beynin kendi içindeki bir bozukluktur. Nadiren bazı hastalarda multiple skleroz denilen hastalık trigeminal nevraljiye neden.

Tanı konulmasıTrigeminal nevraljide tanı konulmasında en önemli konu hastanın yakınmalarıdır. Bunun dışında hiçbir tanı yöntemi bir hastada trigeminal nevralji olduğunu göstermez. O nedenle bu gibi yakınmaları olan hasta ile hekimin yüzyüze yapacağı konuşma, hastanın ağrı ile ilgili özellikleri tarifi tanı koymakta esastır. Hastaya trigeminal nevralji tanısı konulduktan sonra buna neden olan bir bozukluk olup olmadığını görmek için ayrıntılı özel MR çekilmesi gerekir.

25 medikent

2013

Trigeminal nevralji yüzde tek taraflı ve aralıklı olarak ortaya çıkan, çok şiddetli, elektrik çarpması veya şimşek çakması şeklinde tarif edilen ağrılı bir durumdur. Bu ağrı aynı diş ağrısı gibi şiddetli ve zonklayıcı olarak tarif edilir. Hatta trigeminal nevralji ağrısı nedeniyle yanlışlıkla diş çekimi yaptıran hasta sayısı az değildir.

Opr. Dr. Ali AKAYKent HastanesiBeyin Cerrahisi

Page 31: Medikent - Aralık 2013

26 medikent

2013

Tedaviİlaç Tedavisi

Trigeminal nevralji tanısı konulduktan sonra MR çekilerek bir tümör, kist vs olmadığı görülürse hastaya ilaç tedavisi

başlanır.Bu hastalığın tedavisinde kullanılan ilaç sayısı çok fazla değildir.İlaçlar ataklar devam ettiği sürece kullanılır, ataklar geçmeye yüz tutunca ilaçların dozu azaltılıp bazen

de tamamen kesilebilir.

Cerrahi Tedavi Eğer ağrılar ilaçlara rağmen geçmiyorsa veya ilaçların yan

etkileri fazla ise cerrahi yöntemlerin kullanılması gerekir.

1. Mikrovasküler dekompresyonMikrovasküler dekompresyon ameliyatında başın arka

kısmında kulağın hemen arkasında bir pencere açılarak içeri girilir. Trigeminal sinire baskı yapan damar bulunarak sinirden

uzaklaştırılır. Araya bir sentetik yastık konularak tekrar baskı yapması önlenir. Bu teknik genel anestezi altında uygulanan

bir yöntemdir. Bu yöntemde başarı oranı çok yüksektir. Ağrı ameliyatı takiben derhal geçer. Komplikasyon oranı düşüktür. Bu nedenle hasta genç değilse ve sistemik sorunları yoksa ve

ameliyat olmayı kabul ediyorsa bu yöntem tavsiye edilir.

2. Yanaktan iğne ile girilerek yapılan işlemlerBu işlemler üç tanedir; Radyofrekans termokoagülasyon,

gliserol enjeksiyonu ve balon kompresyon. Her üç yöntemde de amaç trigeminal sinirde bir tahribat yaratarak ağrıları

geçirmektir. Bu yöntemlerin üçünde de başarı oranı yüksektir. Ancak yüzde uyuşukluk gelişmesi en çok can sıkan yan

etkidir. Ameliyat olmak istemeyen veya yaş, kalp, tansiyon vb. nedenlerle ameliyat edilemeyen ancak ağrılarının derhal

geçmesini isteyen hastalarda uygulanması önerilir.

Opr. Dr. Ali AKAY

KİMDİR ?•Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi - Tıp Eğitimi• Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji Anabilim Dalı - Uzmanlık

Tıbbi İlgi AlanlarıPediyatrik nöroşirürji, Spinal cerrahi, Fonksiyonel nöroşirürji

Page 32: Medikent - Aralık 2013

27 medikent

2013

Opr. Dr.İsrael ARUHKent HastanesiTüp Bebek Merkezi Direktörü

Yeni Umut Projesi:

MİNİ TÜP BEBEK

Page 33: Medikent - Aralık 2013

28 medikent

2013

Bilindiği gibi bebek sahibi olamayan çiftlerde, birçok tedaviden sonra son çare olarak tüpbebek tedavisine gidilmektedir.

İleri yaşa bağlı veya genç yaşta olmasına rağmen yumurtalık rezervi azalmış kimseler tüp bebek tedavisinin en zor vakalarıdır. Bu kadınlarda tedavide kullanılan yüksek dozlu hormon ilaçlarına rağmen, yumurtalıklar genellikle zayıf cevap verir ve elde edilen yumurta sayısı ya çok azdır ya da hiç yumurta veya embriyo elde edilemez. Elde edilen yumurtaların çoğunun kalitesi düşük olduğundan, iyi kalitede embriyo nadiren oluşur ve gebelik elde etme ihtimalleri de çok düşer. Üstelik de defalarca tekrar edilen denemelerde bu yüksek dozlu hormon ilaçlarının verdiği manevi ve maddi külfet çiftleri oldukça yıpratır. Sonuç alınmadığı zaman, eninde sonunda çiftlere önerilen yöntem, Türkiye’de uygulanmayan ve birçok çiftin kabullenmediği yumurta bağışıdır.

Çiftlerin çoğunluğunun istediği kendi yumurtaları ile gebeliğe ulaşmaktır. Mini Tüp Bebek, Tokyo’nun en ünlü tüp bebek merkezlerinden Kato Ladies Klinik’te tasarlanmış ve Japonya’da yaygın olarak uygulanan bir tüp bebek tedavisidir.

Bu tedavinin felsefesinde düzenli adet gören kadınların her ay ürettikleri yumurtaların yüksek dozda hormona maruz kalan yumurtalara göre daha kaliteli olduğu mantığı yatar.

Mini Tüp Bebekte doğal olarak üretilen yumurta veya yumurtaların elde edilmesi ve bununla tüp bebek yapılması amaçlanır. Bu yöntem, tüm düzenli adet görebilen ve yumurtalığı faaliyette olan kadınlarda uygulanabilmesine rağmen, başta belirttiğimiz rezervi çok düşük olan ve normal tüp bebek yöntemi ile şans bulamayan hasta grubunda, belirgin olarak gebelik elde etme ihtimalini arttırır.

Düzenli adet görüp, FSH hormonu yüksek diye tüp bebek deneme şansı bulamayan veya defalarca denemelerine rağmen embriyo elde edilemeyen ya da kötü kalite embriyolara sahip olmuş olgularda belirgin olarak daha iyi kalitede embriyolar elde edilebilmektedir. Bu da, bu tür umudu çok düşük hastalar için gebelik şansı yaratmaktadır.

Bu tip vakalarda bir diğer yaklaşım da arka arkaya yapılan Mini Tüp Bebek denemeleri ile elde edilen embriyoları dondurup biriktirmektir. Bu, zamana karşı yarışan çok düşük rezervli hastaların zaman kaybını engeller. Bu tedavinin efektif şekilde uygulanabilmesi için laboratuar koşullarının ve embriyo dondurma programının çok iyi olması gereklidir. Mini Tüp Bebek tedavisinin getirdiği bir diğer avantaj da, uygulama maliyetlerinin belirgin olarak daha düşük olmasıdır.

Özet olarak Mini Tüp Bebek, yumurta rezervinin azalmasından dolayı şansı çok düşük olan olgularda, normal tüp bebek uygulamalarına göre komplikasyon oranı ve uygulama maliyeti çok düşük olan ve de belirgin olarak gebelik ihtimalini arttıran farklı bir yaklaşımdır.

“Umudu çok düşük hastalar için gebelik şansı yaratmaktadır. ”

Page 34: Medikent - Aralık 2013

IVF (Tüp bebek) basitçe, yumurtaların sperm tarafından vücut dışında, yani laboratuar koşullarında döllenmesidir. Tüp bebek tedavisi, spermin yumurtaya ulaşmasında problem olan (Örnek: Tüplerin tıkalı olması, endometriosis, antisperm antikorların varlığı vs) olgularla, sperm fonksiyonlarının bozuk olduğu (azalmış sperm sayısı ve hareket) olgular veya bazı yumurtlama sorunu olan veya açıklanmayan intertilite problemi olan çiftlerin bebek sahibi olmalarına yardımcı olan bir yöntemdir.

Üreme yardımcı teknikler arasında son yıllarda en göze çarpan yenilik; slow freezing (yavaş, kademeli ve kontrollü dondurma) tekniği yerine ultra hızlı dondurma tekniği olan vitrifikasyon yönteminin daha çok kullanılır olmasıdır.

Vitrifikasyonun klasik dondurma yöntemine göre üstünlüğü, dondurulan hücrenin doku bütünlüğünün korunması ve dondurma esnasında oluşan, hücreye zarar veren buz kristalleri oluşmadan hücrenin dakikada >10.000 oC daha hızlı bir şekilde -196 oC aniden dondurulması esasına dayanır. Bu teknik merkezimizde yıllardır kullanılmakta ve embriyolar çözüldüğünde ki gebelik oranları taze sikluslarla aynıdır.

Bugüne kadar gerçekleştirmiş oldukları 7000’in üzerinde tüp bebek ile Türkiye’nin en deneyimli tüp bebek ekiplerinden birini bünyesinde bulunduran Kent Hastanesi; yüksek başarı oranıyla sadece Türkiye’deki hastalarına değil, dünyanın birçok yerinden gelen hastaları da çocuk sahibi yapmaktadır.

“Mini Tüp Bebek tedavisinin getirdiği bir diğer avantaj da, uygulama maliyetlerinin belirgin olarak daha düşük olmasıdır.”

29 medikent

2013

Tüp bebek nedir?

Vitrifikasyon

Page 35: Medikent - Aralık 2013

“SankiRüyadaGibiyiz”Kent Hastanesi’nde Mini Tüp Bebek tedavisi uygulanarak basarılı sonuç alınan DeryaBarlak (39), daha önce iki farklı merkezdenormal tüp bebek tedavisi gördügünü ancakikisinden de sonuç alınamadıgını anlatarak,''Umudumuzu kestigimiz bir anda bir mucizeyasadık. İsrael Aruh ve ekibine çok güvendik,simdi bebeklerimizi kucagımıza aldığımızainanamıyoruz. Sanki rüyada gibiyiz'' dedi.Sıtkı Barlak da, dogalyollarla bebek sahibi olamadıklarını, tüp bebek denediklerini, sonuç alamayınca da Kent Hastanesi’ne basvurduklarını anlattı.

Sıtkı Barlak, ''Artık umudu öyle kesmistim kiesimi sırf morali düzelsin diye tedaviye gönderi-yordum. Bu yeni yöntemi ögrenince hemen kabul ettik. Dr. İsrael Aruh ve yönetimindeki Tüp Bebek ekibine ve Dr. Cengiz Öztürk yönetimin-deki Yenidogan Yogun Bakım Ekibine dua ediyorum'' dedi.

“Mini Tüp Bebek daha ucuz ve daha basarılı bir yöntem”

Op. Dr. Israel Aruh, “Mini Tüp Bebek,yumurta rezervinin azalmasından dolayı sansıçok düsük olan durumlarda, normal tüp bebekuygulamalarına göre komplikasyon oranı veuygulama maliyeti düsük bir yöntem. Gebelikihtimalini artırdıgı için uyguluyoruz ve basarılısonuçlar alıyoruz” dedi. Japonya’da bu konuda egitim alan Aruh, Mini Tüp Bebek yönteminde tedavide gerekli olan yumurtanın dogal olarak elde edilmesinin amaçlandıgını, yöntemin düzenli adet görebilen kadınlarda daha basarılı oldugunu vurguladı.

30 medikent

2013

Opr. Dr. İsrael ARUH

KİMDİR ?Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olanAruh, SSK İzmir Doğumevi’nde Kadın Hastalıklarıve Doğum Uzmanlık eğitimi gördü. İsrail Tel AvivÜniversitesi; obstetrik ve jinekolojik ultrasonografiuzmanlığı eğitimi aldı. Deniz Hastanesi ve İrenbeKadın Sağlığı Merkezi’nde görev yapan Aruh, TelAviv Üniversitesi (İsrail) ve Houston Baylor Collegeof Medicine (ABD)’da üreme endokrinolojisi veinterfilite alanında üst ihtisas yaptı. ECFMGsertifikası (ABD) olan Aruh, ASRM (AmericanSociety for Reproductive Medicine), SRS (Societyof Reproductive Surgeons), ESHRE (EuropeanSociety of Human Reproduction and Embrology)üyesidir. Opr. Dr. İsrael Aruh halen KentHastanesi’nde Tüp Bebek Merkezi Direktörüolarak görev yapmaktadır.

Page 36: Medikent - Aralık 2013

IVF (Tüp bebek) basitçe, yumurtaların sperm tarafından vücut dışında, yani laboratuar koşullarında döllenmesidir. Tüp bebek tedavisi, spermin yumurtaya ulaşmasında problem olan (Örnek: Tüplerin tıkalı olması, endometriosis, antisperm antikorların varlığı vs) olgularla, sperm fonksiyonlarının bozuk olduğu (azalmış sperm sayısı ve hareket) olgular veya bazı yumurtlama sorunu olan veya açıklanmayan intertilite problemi olan çiftlerin bebek sahibi olmalarına yardımcı olan bir yöntemdir.

Üreme yardımcı teknikler arasında son yıllarda en göze çarpan yenilik; slow freezing (yavaş, kademeli ve kontrollü dondurma) tekniği yerine ultra hızlı dondurma tekniği olan vitrifikasyon yönteminin daha çok kullanılır olmasıdır.

Vitrifikasyonun klasik dondurma yöntemine göre üstünlüğü, dondurulan hücrenin doku bütünlüğünün korunması ve dondurma esnasında oluşan, hücreye zarar veren buz kristalleri oluşmadan hücrenin dakikada >10.000 oC daha hızlı bir şekilde -196 oC aniden dondurulması esasına dayanır. Bu teknik merkezimizde yıllardır kullanılmakta ve embriyolar çözüldüğünde ki gebelik oranları taze sikluslarla aynıdır.

Bugüne kadar gerçekleştirmiş oldukları 7000’in üzerinde tüp bebek ile Türkiye’nin en deneyimli tüp bebek ekiplerinden birini bünyesinde bulunduran Kent Hastanesi; yüksek başarı oranıyla sadece Türkiye’deki hastalarına değil, dünyanın birçok yerinden gelen hastaları da çocuk sahibi yapmaktadır.

Opr. Dr. Kamil KILIÇKent HastanesiEstetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı

SAÇLARIMIZIN YAŞAM DÖNGÜSÜ

Saçlarımız kendimize özgü, dış görünümümüzü tamamlayan şekil ve yapısı ile de kendimizi ifade etmemize de yarayan, dış görünümümüzü oluşturan önemli yapılarımızdan birisidir. Saçlarımızın azalması veya kellik problemi ise azalmış özsaygı ve özgüvene neden olabilir.

31 medikent

2013

Page 37: Medikent - Aralık 2013

SAÇLARIMIZIN YAŞAM DÖNGÜSÜAnojen (aktif büyüme- 3 yıl veya daha fazlasürebilir), Katajen (geçiş dönemi- birkaç hafta sürer) ve Telojen (dinlenme safhası-ortalama 100gün) olmak üzere üç safhadan oluşur.

Saçlarımızın yaklaşık % 10’u katajen evrededir ve bu evrenin sonunda anajen döneme girerler. Yaşla birlikte kıl folikül sayısı azalır, kimyasal veya fiziksel travmalar kıl foliküllerine zarar verebilir. Androjeik alopeside, hormonlar ve genetik yapının da etkisi ile terminal tip kıllar (kişiye özgü kalın, uzun, pigmente) vellus tip denilen kısa ince ve medullasız kıllara dönüşür.

SAÇ DÖKÜLMESİNİN NEDENLERİSaç dökülmesi yaşayan erkeklerin yaklaşık %95’inde neden genetik yapıdır ve bazı hormonların (dihidrotes-testeron- DHT) etkileşimlerinin özellikle duyarlı saç foliküllerinde yaptığı etki sonucu androjenik tip kellik oluşur. Kadınlarda da androjenik alopesi görülebilir ve özellikle başın orta kısmında saçlarda azalma şeklinde kendini gösterir, endokrinolojik inceleme yapılması önerilir. Bunun dışında enfeksiyonlar (mantar, bakteriyel), stres, travma, psikiyatrik bozukluklar, kronik deri hastalıkları, bazı mineral eksiklikleri, zehirlenmeler, kemoterapi nedeni ile geri dönüşümlü veya dönüşümsüz alopesi oluşabilir.

SAÇ DÖKÜLMESİ ÖNLENEBİLİR Mİ?Özellikle androjenik tip saç dökülmesi olan hastalarda bazı ilaçlar ile dökülme yavaşlatılabilir ve hatta durdurulabilir. Bu ilaçlar arasında Finasterid, Simetidin, Spironolakton, Topikal Minoksidil solüsyonları sayılabilir. Ancak bu ilaçlar hayat boyu kullanılmalıdır ve bazı yan etkileri de görülebilir. Bırakılması durumun-da ise saç dökülmesi tekrar başlar.

SAÇ EKİMİ NEDİR?Saç ekimi saç dökülmesine en kesin çözümdür. Saçlı derinin özellikle arka ve yan kısmındaki saçlar dökülmeye karşı ömür boyu dirençlidir. Saç ekiminde bu bölgedeki saçlar özel teknikler ile alınarak saç dökülmesi görülen alanlara transfer edilir. İşlem genellikle lokal anestezi (iğne ile saçın alındığı ve transfer edileceği bölgenin uyuşturulması) altında yapılan güvenilir bir işlemdir. Yeni yerlerine nakledilen saçlar genetik olarak hormon etkisine dirençli olduğu için eski yerlerindeki gibi bu saçlarda dökülme görülmez.

SAÇ EKİMİ NERELERDE YAPILMALIDIR?Saç ekimi cerrahi bir işlemdir ve her cerrahi işlemde oluşabilecek komplikasyonlara karşı hastane veya tıp merkezlerinin bünyesinde bulunan, özel olarak hazırlanan ameliyathanelerde yapılması uygundur. Saç ekimi için kullanılan ameliyathaneler bilinen ameliyat-hanelerin aksine hastaların günlük ihtiyaçlarını giderebileceği, televizyon seyredip, kitap, dergi okuyup yemek yiyebileceği rahat ortamlardır. Saç ekimi operasyonlarımız, hastanın rahat edebileceği uygun ve konforlu bir ortamda, Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Kamil Kılıç tarafından, 3 yardımcı sağlık personeli eşliğinde Alsancak Kent TıpMerkezi’nde yapılmaktadır.

“Saç ekimi saç dökülmesine en kesin çözümdür. ”

32 medikent

2013

Page 38: Medikent - Aralık 2013

SAÇ EKİMİ YAPILIRKEN

ANESTEZİ UYGULANIR MI?

Saç ekimi genellikle kişi uyutulmadan, işlem yapılacak bölgeye anestezik madde enjeksiyonu

ile, lokal anestezi altında yapılır. Bazen ihtiyaç duyulursa kişi özellikle enjeksiyon sırasında ek

ilaçlarla sedatize edilebilir.

SAÇ NEREDEN ALINIR?

ALINDIĞI YERDE İZ KALIR MI?

Transplante edilecek saçlar FUE tekniğinde başımızın arkasındaki özellikle dökülmeye

dirençli alanlardan alınır. Alınma işleminde 0.8- 0.9 mm.lik Punch denilen cihazla alınır ve

görünür ize neden olmaz.

Ancak FUT (şerit ayırma) yöntemindeverici saha dikiş ile kapatılır ve çizgi şeklinde bir

iz oluşur. Saçlar kısa kesilmediği takdirde bu izde belli olmaz.

33 medikent

2013

Opr. Dr. Kamil KILIÇ

KİMDİR ?2000 yılında Ege Üni. Tıp Fakültesi’nden mezun olanOp. Dr. Kamil Kılıç, 2007 yılında Ege Üni. TıpFakültesi’nden Estetik, Plastik ve RekonstrüktifCerrahi uzmanlığını aldı. Devlet hizmet yükümlülüğügörevini Niğde Devlet Hastanesi’nde askerliğini iseEskişehir Askeri Hastanesi’nde Plastik ve RekonstrüktifCerrah olarak yerine getiren Op. Dr. Kamil Kılıç, 2011yılında Kent Hastanesi’nde göreve başlamıştır.

Page 39: Medikent - Aralık 2013

34 medikent

2013

ŞERİT AYIRMA YÖNTEMİBu yöntem ile başın arka tarafından şerit şeklinde kesilerek alınan saçlı deri mikroskop altında foliküler ünitelere ayrılır. Daha sonra bu foliküler üniteler saç dökülmesi olan bölgeye ekilir. Alınan greftlerin yaklaşık % 90’ı ekilebilir. Bu yöntemin en büyük dezavantajı ise şerit alınan bölgenin dikiş atılarak kapatılması ve çizgi şeklinde iz kalmasıdır, bu iz özellikle kısa saç kullananlarda belli olabilir.

FUE (FOLLİCULAR UNİT EXTRACTİON TECHNİQUE)Bu tekniğin şerit ayırma yönteminden en önemli farkı saç greftlerinin alınış biçimidir. Bu yöntemde mikrogreftler 0.8 - 1 mm’lik uçlarla saçlı derinin arka ve yan taraflarından dairesel olarak tek tek alınır. Bu işlem sırasında dikiş uygulanmaz. Alınan greftler içerdiği saç kökü sayılarına göre ayrılarak dökülmüş alanda açılan kanallara ekilir. Bu yöntemle alınan greftlerin %80’lik bir kısmı ekilebilir, diğer yönteme göre greft kaybı daha fazladır, ancak kesi veya dikiş olmadığı için bu yöntemde iz oluşumu hemen hemen görülmez. İkinci seans 2 - 5 gün sonra yapılabilir.

AMELİYAT SÜRESİ NE KADARDIR? BİR SEANSTA TÜM SAÇSIZ ALAN ÖRTÜLEBİLİR Mİ?Ameliyat süresi veya tek bir seansta saçsız alanın örtülüp örtülmeyeceği kişinin saçsız alanının genişliği, verici sahasının genişliği ve beklentileriyle ilgilidir. Operasyon yaklaşık 3 - 6 saat arası sürer. Bir seansta problem halledilebilmekle birlikte bazen 2. ve 3. seanslar gerekebilir.

SAÇ EKİMİ SONRASI İYİLEŞME SÜRECİ NASILDIR?İlk 3 gün özellikle alın ve göz kapaklarında ödem oluşabilir. 4. günden sonra bu ödem azalmaya başlar ve 7. günde büyük ölçüde kaybolur. Saç ekiminden 3 - 4 gün sonra saçlar yıkanabilir. Bir süre nemlendirici ve iyileşmeyi hızlandırıcı losyonlar ve ilaçlar önerilebilir.Saç ekimi sonrası, ekilen saçların %80’i geçici olarak dökülür. Bu geçici olarak dökülen saçlar 6 ila 12 ay arasında yeniden sağlıklı olarak çıkar ve nihai sonuca ulaşılır.

“Çoğu kişi saçların saçlı deriden tek tek düzenli bir biçimde çıktığını düşünmektedir.”

Saçlar alınış şekline göre 2’ye ayrılır.• Şerit ayırma yöntemi

• FUE yöntemi

Page 40: Medikent - Aralık 2013

EBUS, akciğer içindeki bronşların görüntülenmesi yöntemi olan bronkoskopinin en geliştirilmiş halidir. Esnek bronkoskop cihazının ucuna ultrason modülü (prob) yerleştirilmiş olup bu sayede bronkosko-pi cihazı sadece bronş içini değil, bronşlara komşu yapıları da görebilir hale gelmiştir.

EBUSendobronşiyal ultrasonografi

Bronkoskopinin en geliştirilmiş hali

Bu şekilde bronkoskop ile bronş içinden inceleme yapılırken bronko-skopun ucundaki prob bronşun duvarına dayanır ve bu duvarın arkasındaki doku ve damarlar görüntülenir. Görüntü saptandıktan sonra özel olarak yapılmış ince bir iğne bronkoskopun içinden geçirilerek ucuna gönderil-mekte ve ultrasonografik gözlem altında istenen lenf bezi ya da kitleden materyal alınabilmektedir. Burada en büyük avantaj görerek hedefe ulaşmak diğer bir avantaj da işlem sırasında damar zedelenmesi riskinin ortadan kalkmasıdır.

EBUS, anestezi altında, ağız yoluyla bronşların içine girerek uygulanmak-tadır. İşlem genellikle 15-30 dakika kadar sürmektedir.

Normal bronkoskoplar ile görüntülenmeyen, bronşların arkasındaki kitle ya da lenf bezlerinin görülüp örneklenebilmesi, akciğer kanseri, lenfoma, sarkoidoz ve lenf bezi tüberkülozu başta olmak üzere pek çok hastalıkta kesin tanı konabilmesini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca akciğer kanserinde tedavi yöntemini belirlemede ve hastalığın seyri hakkında fikir veren en önemli kriterlerden olan lenf bezi metastazlarını ortaya çıkarmada büyük kolaylık sağlamaktadır.

Prof. Dr. Ülkü BAYINDIRKent HastanesiGöğüs Hastalıkları Uzmanı

35 medikent

2013

Page 41: Medikent - Aralık 2013

Bu yöntemden önce pek çok hastada doğru tanı ve evreleme amacıyla çeşitli operasyonlara gerek duyulmaktaydı. EBUS sayesinde gereksiz pek çok operasyon önlenmektedir.

İşlem sırasında patoloji uzmanları alınan örnekleri bronkoskopi salonunda hemen incelemektedir. Bu şekilde alınan örneklerin yeterliliği sağlanmakta ve hızlı tanı konabilmektedir.

36 medikent

2013

Prof. Dr. Ülkü BAYINDIR

KİMDİR ?Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden (EÜTF) 1969’da mezun oldu. • Aynı fakültede başladığı uzmanlık eğitimi ile 1973’de göğüs hastalıkları uzmanı ünvanını aldı. • 18 ay yedek subaylıktan sonra EÜTF Göğüs Hastalıkları kliniğine döndü. 1978’de doçent, 1988’de profesör oldu.

Page 42: Medikent - Aralık 2013

Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLUKent HastanesiGenel Cerrahi Uzmanı

Görülme SıklığıSon yıllarda ABD’de görülme sıklığında %1.8 artma olmakta ve her yıl 180.000 yeni hasta tespit edilmektedir. Dünyanın diğer ülkelerinde ise bu oran %1,2 oranında olmakta ve yıllık 120.000 yeni vakaya rastlanmak-tadır. Görülme sıklığı gelişmiş ekonomisi olan ülkelerde ve özellikle ABD, Kanada, İsveç gibi kuzey Avrupa ve Amerika ülkelerinde daha fazla artmaktadır. Örnek verilecek olursa görülme sıklığı ABD’de yüz binde 80-90 iken Japonya’da 12-15’tir. Önemli noktalardan biri de aynı ülke sınırları içinde yaşayan ırklar arasında da görülme sıklılığı farklılıklar göstermektedir. Buna da en güzel örnek olarak ABD‘de yaşayan kadınlar gösterilmekte ve beyaz ırkta en fazla, sarı ırkta ise daha az oranda meme kanseri tanısı konulmaktadır. Hastalığın görülme sıklığı güney ülkelere inildikçe ve sosyo-ekonomik durumu daha düşük ülkelere gidildikçe azalmaktadır ve bizim ülkemize geldiğimizde ise oran yüz binde 9.6’dır.

Görülme sıklığı hastaların yaşlarına göre de değişim göstermekte olduğu bilinmektedir. 30-44 yaş gurubunda ABD’de yüz binde 25, 45-49 yaşgurubunda 200 iken 70-75 yaş gurubunda ise oran yüz binde 463’e yükselmektedir. Erkeklerde de meme kanseri görülebilir ancak görülme sıklığı kadınlardan 100 defa daha azdır.

Meme Kanserinde

Risk Faktörleri

37 medikent

2013

Page 43: Medikent - Aralık 2013

Meme kanseri,

kadınlarda akciğer

kanserinden sonra

en sık rastlanan

kanser türüdür.

38 medikent

2013

Page 44: Medikent - Aralık 2013

Ölüm OranıKadınlarda meme kanserinden ölüm, kanserden ölümlerin %18’ini oluşturmaktadır. Meme kanseri bu oranda akciğer ve kalın bağırsak kanserinden sonra 3. sıradadır ama hatırlanması gereken 1945-1985 seneleri arasındaki istatistiklerde kanser ölümlerinin birinci, sırasında meme kanserinin oturduğudur. Son yıllarda görülme sıklığında bariz artış olmasına rağmen meme kanserinden ölüm istatistiklerinde hafif bir düşme gözlenmektedir ki bun da hastalığın tanı ve tedavisindeki gelişmeler rol oynamıştır.

Oluşum Nedenleriİnsanlarda meme kanserinin oluşumunun tam nedeni bilinmemektedir. Değişik nedenler oluşumundan sorumlu tutulmaktadır. Oluşum nedenlerinin başlıcalarını sayacak olursak genetik, östrojen hormonu, çevresel faktörler, bazı kimyasallar, radyasyon ve virüsler meme kanserinin meydana gelmesinden sorumlu tutulmaktadır. Bu teorilerin ispatıda kobaylar ve farelerde bazı virüsler ve bazı kimyasallarla hastalık oluşturulabilmektedir.

Genetik Nedenler ve Risk FaktörleriAilesel hastalık ilk defa 1866 yılında Paul Brocca tarafından bilim dünyasına bildirilmiştir. Ailesel meme kanseri oranı meme kanserlerinin yüzde 20’sini oluştururlar. Annede hastalık varsa kişinin meme kanseri ile karşılaşma riski iki misli, kız kardeşte varsa 2,5 misli arttığı bildirilmiştir. Bugünkü bilgilerimize göre istatistiksel olarak bir bayanda meme kanseri görülmüşse annesinde 8, kız kardeşinde 2.7, kızında ise 4,6 misli risk artmaktadır.

Son yıllarda tıbbi biyoloji bilgilerimizin artması ve genetik çalışmaların sonucunda gen çalışmalarında BRCA 1 ve BRCA 2 olarak isimlendirilen iki gen bulunmuş ve bu genleri taşıyanlarda meme ve yumurtalık kanseri görülmesi oranının çok yüksek olduğu saptanmıştır. Özellikle BRCA 2 genini taşıyan kişilerde meme kanseri normal görülme yaşındandaha genç ve iki memede de görülmektedir.

Endokrin EtkenlerÇocuklukta erken yaşta adet görülmesi risk faktörü olarak görülmekte olup, her bir yıl geç adet oluşması meme kanseri riskini belirgin olarak azalttığı bilimsel olarak ispatlanmıştır. Aynı şekilde erken menopozda kanser riskini azaltmaktadır. 45 yaşından önce menopoza giren hanımlarda 55 yaşından sonra menopoza girenlere göre meme kanseri görülme olasılığı yarı yarıya azalmaktadır. Bir başka ifade ile doğurganlık hayatı kısa olan kadınlarda meme kanseri daha az görülmektedir.

40’lı yaşlarda cerrahi veya radyoterapi ile menopoza giren kadınlarda da hastalık riski daha az olduğu yine ispatlanmıştır. Hamilelik ve doğumunda meme kanseri ile ilişkisi uzun zamandan beri bilinmektedir. Hiç doğum yapmamış veya 35 yaş sonrası ilk doğumunu yapan kadınlarda meme kanseri riski normalden daha fazladır.

Yayınlanan bir çalışmada 30 yaşından sonra doğum yapanlarda 20 yaşından önce doğum yapanlara göre kanser gelişme riski 4 defa daha fazladır. Bir başka çalışma da Danimarka’da yapılmış ve 15 bine yakın kadın incelenmiş ve doğum sayısı arttıkça meme kanseri riskinin azaldığı ortaya çıkartılmış ve her bir doğum meme kanseri riskini onda bir oranında azalttığı sonucuna varılmış ve bilim dünyasına bir makale ile duyurulmuştur. Uzun süreli emzirme de meme kanseri riskini azaltan bir neden olduğu Çin‘de yapılan istatistiksel bir çalışma ile ortaya çıkartılmış ve 5 sene süre ile emziren hanımlarda meme kanseri riskinin üçte bir oranında azalmakta olduğu bildirilmiştir.

Östrojen HormonuÖstrojen hormonu bir başka şekilde ifade edilecek olursa yumurtalıkların çalışması ile meme kanseri arasında sıkı ilişki mevcuttur ve hastalığın oluşmasın-da başlıca etkenlerden biri östrojendir. Hayvan deneylerinde östrojen enjeksiyonları ile meme kanseri oluşturulabilinmektedir.

Menopozdaki kadınlarda uzun süre ile hormon replasman tedavisi uygulanırsa yani menopoz sonrası östrojen hormonu kullanan kadınlarda hafif de olsa meme kanseri riski artmaktadır. Ancak ilaç alımı kesildiğinde yıllar içinde risk azalmakta ve risk normal düzeye gelmektedir. Keza çok genç yaşlarda doğum kontrol hapları uzun süreler kullanılırsa da bu ilaçların östrojen içermeleri nedeniyle risk artmaktadır.

Diğer cinsel hormonlar olan testosteron ve progestero-nun meme kanseri riskini artırıcı olduklarını gösteren herhangi bir güvenilir çalışma yoktur.

“İnsanlarda meme kanserinin oluşumunun tam nedeni bilinmiyor. ”

%18

Son yıllarda ABD’de görülme sıklığında %1.8 artma olmakta ve her yıl 180.000 yeni hasta tespit edilmektedir. Dünyanın diğer ülkelerinde ise bu oran %1,2 oranında olmakta ve yıllık 120.000 yeni vakaya rastlanmak-tadır. Görülme sıklığı gelişmiş ekonomisi olan ülkelerde ve özellikle ABD, Kanada, İsveç gibi kuzey Avrupa ve Amerika ülkelerinde daha fazla artmaktadır. Örnek verilecek olursa görülme sıklığı ABD’de yüz binde 80-90 iken Japonya’da 12-15’tir. Önemli noktalardan biri de aynı ülke sınırları içinde yaşayan ırklar arasında da görülme sıklılığı farklılıklar göstermektedir. Buna da en güzel örnek olarak ABD‘de yaşayan kadınlar gösterilmekte ve beyaz ırkta en fazla, sarı ırkta ise daha az oranda meme kanseri tanısı konulmaktadır. Hastalığın görülme sıklığı güney ülkelere inildikçe ve sosyo-ekonomik durumu daha düşük ülkelere gidildikçe azalmaktadır ve bizim ülkemize geldiğimizde ise oran yüz binde 9.6’dır.

Görülme sıklığı hastaların yaşlarına göre de değişim göstermekte olduğu bilinmektedir. 30-44 yaş gurubunda ABD’de yüz binde 25, 45-49 yaşgurubunda 200 iken 70-75 yaş gurubunda ise oran yüz binde 463’e yükselmektedir. Erkeklerde de meme kanseri görülebilir ancak görülme sıklığı kadınlardan 100 defa daha azdır.

39 medikent

2013

Page 45: Medikent - Aralık 2013

Çevresel FaktörlerBeslenmenin ve özellikle yağdan zengin beslenmenin deney hayvanlarında meme kanseri oluşturduğu uzun zamandan beri bilinmektedir. ABD’de yapılan çalışma-larda meme kanseri görülen kadınların %50’sinden fazlasının yağdan zengin gıdalarla beslendiği ve aynı zamanda da beslenme türüne bağlı olarak şişman oldukları bildirilmiştir.

Bir başka gıdasal risk faktörü de A ve C vitamini ile selenyum gibi antioksidan gıdalardan fakir beslenmedir. Alkol kullanımı günde 12 gr’dan fazla alkol alan kadınlarda meme kanseri riski 1.2, 24 gr alkol alanlarda ise 1.7 kat artmaktadır. Özellikle menopozdaki hanımlarda alkol kullanımı yukarıda belirtilen rakamlardan daha fazla meme kanseri riskini yükseltmektedir.

Çocuk yaşlarda yani memenin gelişmesi devresinde radyasyonun memeye etkisi daha fazla olup genç yaşta meme kanseri gelişmesinde neden olabilmektedir. Göğüse, boyuna veya memeyi etkileyecek bir vücut bölgesine radyoterapi yapılması meme kanseri riskini 4 misli arttırır ve radyasyonun etkisini gösterme süresi 30 yıla kadar uzayabilmektedir. Tabii ki radyasyonun bu kadar etkisi olduğu öğrenildiğinde “akciğer grafisi veya mamografi gibi tanı yöntemleri meme kanseri riskini arttırır mı?” sorusunu hemen akla getirmektedir. Akciğer grafisi ve mamografi tetkiklerinde meme dokusunun aldığı radyasyon 0.0002-0.00015 santigray dozdadır, hele günümüzde geliştirilmiş olan dijital mamografi ve röntgen cihazlarında alınan doz yukarda belirtilen dozun hemen hemen yarısı kadardır. Bu da meme kanserini arttıracak bir doz olmadığı istatistiksel çalışmalarla gösterilmiştir.

Fiziksel aktivite meme kanseri riskini azaltan bir nedendir. Başka bir ifade ile spor yapmayan kadınlarda meme kanseri riski yapanlara göre daha fazladır. Haftada 600 kalori harcayacak şekilde orta derecede spor yapan kadınlarda meme kanseri görülme riski normalden 3 defa daha az olduğu çalışmalarla gösterilmiştir. Bir başka çalışma ise 40 yaşın altındaki kadınlarda haftada 4 saat veya daha fazla egzersiz yapan kadınlarda normal meme kanseri riski yarı yarıya düşmektedir.

Memenin Kanser Riskini Arttıran HastalıklarKadınlarda çok sık görülen fibrokistik değişiklikler meme kanseri riskini arttırmaz. Ancak bazı proliferatif (hücre üreme katsayıları yüksek) meme hastalıkları mevcuttur ki, meme kanseri riskini arttırmaktadır. Bu hastalıklar sklerozan adenoziz, intraduktal papillom kolumnar değişiklik gösteren meme hastalıkları, lobular karsinoma insitu ve özellikle, duktal karsinoma insitu meme kanser riskini yüksek oranda arttırmakta olup, mutlaka cerrahi tedavi gerektiren durumlardır.

“Fiziksel aktivite meme kanseri riskini azaltan bir nedendir. ”

40 medikent

2013

Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU

KİMDİR ?1973’de Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’de Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda uzmanlık eğitimini tamamladı. Almanya’daki Giessen Justus Liebeg Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Departmanı’nda veFransa’da Paris Gustave-Roussy Onkoloji Enstitüsü’nde çalıştı. 1982’de Yardımcı Doçentliğini aldığı Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 1991’de profesör oldu. A.B.D.Washington D.C., Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Departmanında görev yaptı. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Başhekimlik; Genel Cerrahi ABDProfesörlüğü; Fakülte ve Üniversite Yönetim KuruluÜyeliği; Meme Hastalıkları Çalışma Grubu Üyeliği ve Başkanlığı; Tiroid Hastalıkları Çalışma Grubu Üyesi; Genel Cerrahi ABD Meme ve Endokrin Hastalıkları Cerrahisi Birim Başkanı; Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanlığı, Genel Cerrahi AD. Meme ve Endokrin Hastalıkları Birimi Başkanlığıgörevlerinde bulundu. Ulusal Cerrahi Derneği üyeliği; Ege Cerrahi Derneği üyeliği; İzmir Meme Hastalıkları Derneği üyeliği ve Yönetim Kurulu üyeliği bulunmaktadır.

İspanya’da yapılan bir çalışmada ise zeytinyağı ile beslenen kişilerde meme kanseri görülme oranının diğerlerine göre daha

düşük olduğu gösterilmiştir, belki de Akdeniz ülkelerinde hastalığın daha az görülmesinin nedeni de bu beslenme alışkanlığıdır. Ayrıca

bol lifli gıdalarla beslenme de risk azaltıcı bir nedendir çünkü bol posalı gıdalar dışardan alınan östrojenin emilmeden atılımını

kolaylaştırmaktadır. Bol kalorili diyetle beslenen ve şişman kadınlarda özellikle menopoz döneminde meme kanseri riskini

arttırdığında istatistiksel çalışmalarla ispatlanmıştır.

Page 46: Medikent - Aralık 2013

Özellikle kış aylarında artış gösteren hastalıklarla birlikte, bilinçsiz ve doktor tavsiyesinden uzak antibiyotik kullanımı artıyor. Bu da ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor.

Gereksiz Antibiyotik Kullanımı

Anıl ÖZYAMAN

Kent HastanesiSorumlu Eczacı

41 medikent

2013

Page 47: Medikent - Aralık 2013

Antibiyotikler, vücutta bakteri enfeksiyonlarını tedavi etmek için kullanılan ilaçlardır. Bakteri tiplerine göre farklı antibiyotik çeşitleri mevcuttur.Enfeksiyonun yerine ve şiddetine göre farklı

antibiyotik formları kullanılır.

Antibiyotikler bakteriler için kullanılır, virüsler üzerinde etkileri yoktur.Ülkemizde analjezik ( ağrı kesici ) ilaçlardan sonra en sık

kullanılan ilaçlar sıralamasında 2. sırada antibiyotikler yer almaktadır. Özellikle çocuklarda görülen hastalıklarda çoğu aile

,doktor tavsiyesi almadan , antibiyotik tedavisine başvurmak-tadır.Daha önce enfeksiyon hastalığı için doktor tarafından

antibiyotik reçete edilip,çocuğun daha sonra benzer şikayetleri olduğunda aileler aynı antibiyotiği tercih etmekte , doktorların

yazdığı antibiyotik reçeteleri daha sonraki şikayetlerde reçetesiz antibiyotik kullanımını arttırmaktadır.Yapılan çalışmalarda viral

üst solunum yolu enfeksiyonları (ÜSYE) ile doktora başvuran ailelerin %33 ünün hekimlerden çocukları için antibiyotik

reçetelemelerini istediği saptanmıştır. Eğer hastalık virütik ise kullanılan antibiyotiğin etkisi olmayacaktır.

Antibiyotikler kesinlikle doktor kontrolünde kullanılması gereken ilaçlardır. Eğer doktor antibiyotik kullanımını uygun

görüyorsa, ideal antibiyotik kullanımı için; tanı için doğru antibiyotiğin, en uygun yoldan, etkin dozda, optimum

aralıklarla, uygun süreyle verilmesi gerekmektedir. Yarım ve yanlış antibiyotik kullanımı sakıncalı sonuçlar doğurabilir.

Çocuklarda antibiyotiklerin uygunsuz ve aşırı kullanımı, hastalığın iyileşmesine yardımcı olmadığı gibi aynı zamanda

antibiyotiklere karşı direnç gelişimine yol açmaktadır. Antibiyotiklere karşı direnç mekanizmalarının gelişmesi, uygun olmayan antibiyotik kullanımından doğan en büyük tehlikedir.

Bakteri direnci;

Bakterilerin herhangi bir antibiyotiğin varlığına rağmen üreyebilmesi ve enfeksiyon yapabilmesidir. Bunun sonucunda

ise kullanılan antibiyotiğe ihtiyaç duyulduğunda işe yaramazlar. Toplumda antibiyotik kullanımı ne kadar fazla ise bakteri

direncide o kadar fazla olur.

Antibiyotiklerin en potansiyelyan etkileri;

Bağırsak florasına zarar vermeleri, fırsatçı mantar enfeksiyonlarına yol açmalarıdır.

Sağlık Bakanlığı tarafından akılcı ilaç ve akılcı antibiyotik kullanımına ilişkin eğitimler düzenlenmekte, sağlık personelinin

ve halkın bu konudaki farkındalığı arttırılmaya çalışılmaktadır. Artan antibiyotik direnci günümüzde ve gelecekte antibiyotikler-

in etkinliğini tehdit etmektedir. Akılcı antibiyotik kullanımı hem çocuklarımızın sağlığı için hem de toplumun sağlığı için

önemsenmesi gereken bir konudur.

42 medikent

2013

Anıl ÖZYAMAN

KİMDİR ?Ecz. Anıl Özyaman, 2006 yılında Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesinden mezun oldu. Meslek hayatına, 2007 yılında serbest eczacılıkla başlayarak, 2010 yılı Mart ayında Kent Hastanesi’nde hastane eczacısı olarak devam etti. 2011 Kasım ayında Marmara Üniversitesi Klinik Eczacılık Derneği’nden Klinik Eczacı sertifikasını aldı. 2012 Ekim ayında Onkoloji ve Beslenme Eczacılığı sertifikasını da alan Ecz. Anıl Özyaman, Kent Hastanesi’nde Sorumlu Eczacı olarak görevini sürdürmektedir.

Page 48: Medikent - Aralık 2013

43 medikent

2013

Dr. Mehmet HANCIOĞLU Kent HastanesiPsikiyatri Uzmanı

Page 49: Medikent - Aralık 2013

KADINA YÖNELIK ŞIDDET

44 medikent

2013

Dr. Mehmet HANCIOĞLU

KİMDİR ?

1977 Ege Üni. Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 1977-1981 yılında Hacettepe Hastanesi Psikiyatri Kliniği’nde uzmanlık eğitimini tamamladı.1981-1983 yıllarında Girne Askeri Hastanesi’nde çalıştı.1984-1986 yıllarında Dokuz Eylül Tıp Fakültesi’nde Yrd. Doç. kadrosunda görev yaptı.1986-2006 yılları arasında Buca ve Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastaneleri’nde psikiyatri uzmanı olarak çalıştı. Halen Kent Hastanesi’nde konsültan olarak görev yapmaktadır. Mesleki ilgi veaktiviteleri arasında depresyon tedavileri ve evlilik terapisi olan Hancıoğlu, Lityum Derneği kurucu üyesidir. (Bipolar bz. olan hastalarla ilgilidir) İzmir Şizofreni Dayanışma Derneği üyesidir.

Son dönemlerde özellikle kadınlara yönelik şiddet olaylarının artmasını nasıl değer-lendiriyorsunuz?

Adalet bakanlığı verilerine göre 2002 ile 2013 yılları arasında Türkiye’de kadın cinayetlerinde çok büyük bir artış var. Kadına yönelik şiddet; bütün dünya ülkelerinde 1970’li yıllardan beri gündemde olan ve araştırılan, önemi konusunda toplumda “farkındalık” yaratılmaya çalışılan, önlenmesi için yoğun çaba harcanan küresel bir sağlık ve insan hakları konusudur.

Erkekler ne tür bir düşünce ve bilinçle kadına şiddet uyguluyor, bunun altında yatan etmenler nelerdir?

Fiziksel şiddet uygulamada toplumsal öğrenmenin ya da daha doğru söylersek “öğrenememenin” rolü elbette var görünüyor. Ancak erkek cinsiyeti, belki genlerle ve de hormonlarla fiziksel şiddete daha yatkındır. Biliyoruz ki; savaşlara erkekler gidiyor, erkekler savaşıyor. Doğada genellikle erkek cinsinin fiziksel olarak kadına oranla daha güçlü ve saldırgan olduğunu görüyoruz.

Türkiye’de yapılan bilimsel sosyolojik saha araştırmalarında maddi gelirleri düşük olan; kırsal alanda yaşayan; eğitim düzeyi düşük olan kadınların şiddete daha fazla maruz kaldıklarını gösteriyor. Bu bulgular bu konuda dünyada yapılan araştırmalarla uyumlu. Ayrıca sosyokültürel olarak erkek-egemen toplumlarda şiddetin arttığı bildirilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri Kongresi’nin inisiyatifi ile yürütülmüş araştırma ve çalışmalarda çocukken kendi ailesinde aile içi şiddeti gören, çocuk istismarını yaşayan erkeklerin ileride kadına yönelik şiddete daha fazla başvurdukları, madde bağımlılığı ve alkol bağımlılığı olanların da sıklıkla kadına yönelik şiddet eyleminde bulunduklarını görüyoruz.

Sanırım son yıllarda ülkemizde kadına yönelik şiddetin neden arttığını kolayca açıklamak pek mümkün değildir. Henüz bu konuya yönelik sosyolojik bir araştırma da yoktur. Son dönemde örneğin Hindistan’da sel felaketlerinden sonra bu bölgelerde kadına yönelik şiddetin arttığı gözlemlen-miştir. Bence bu önemli bir bulgudur.Uygar toplumlarda kadına yönelik şiddetin daha az olduğunu görüyoruz. Uygar toplum derken, toplumda iyi eğitilmiş sağlıklı bireyler yetiştirilmesini kastediyoruz. Uygarlık ve eğitim erkek ve kadınların öfkelerini bastırabilmesini, öfkelerini şiddete yöneltmeden ifade edebilmesini, çatışmalarını vurup kırmadan çözebilme becerisini kazandırır.

Psikiyatrik açıdan bakıldığında “anti sosyal kişilik bozukluğu” özellikleri gösteren erkeklerin daha fazla şiddete yöneldikleri gözlemlenmektedir. Şiddetin, erkeklerdeki “depresyon”un da önemli bir bileşeni olduğunu biliyoruz. Depresyon tanısı almış erkeklerin gerek kendilerine, gerekse de başkalarına (kadın ya da erkek) yönelik şiddet davranışı gösterdiklerini sıklıkla görüyoruz. Şiddet kurbanı kadınlarda da depresyon daha sık bulunmaktadır.

Televizyonlarda bu tür şiddet haberlerinin verilmesi olayların artmasına sebep oluyor mu?

Görsel ve yazılı basında şiddet haberleri olumsuz vurgularla verilmektedir. Bu nedenle saldırganların toplumda aşağılandığı ve bu konuda toplumsal farkındalığımızın arttığı kanısındayım. Ruhsal yönden sağlıklı, iyi eğitim görmüş bireyin görsel ve yazılı medyada yer alan şiddet haberlerin-den olumsuz etkileneceğini; şiddete yönelebileceğini düşünmek kanımca doğru değildir. Şiddete yönelen erkeklerin de toplumda oluşan olumsuz tepkiyi görüp yanlışlarının farkına varabileceklerini, kendi yıkıcı dürtülerini daha iyi kontrol edebileceklerini düşünebiliriz.

Toplumumuzda dizilerdeki karakterlerin rol yaptığının kavranamamış olması ve kendilerini onlarla özdeşleştirmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Olumlu karakterleri benimseme, onları taklit etmeyi daha sıklıkla gördüğümüzü düşünüyorum. Buna “toplumsal etkilenme” de diyebiliriz. Olumsuz karakterleri benimsemek kişinin kendi ruhsal zaafları ile ilgili olabilir.

Psikiyatristlerin toplumsal ve kadına yönelik şiddetin azaltılması konularında bir çalışmaları veya önerileri var mı?

Toplum ruh sağlığı açısından ele alındığında toplumdaki bireyin ruh sağlığının, sağlıklı yaşam ortamı: fiziki, maddi koşullar ve beslenme yanı sıra özgür, güvenli ve adil bir toplumsal ortam ve iyi eğitimle sağlanabileceği düşüncesiyle şiddetin de bu koşullar sağlandığında hem kadınlar ve hem erkekler için en aza indirilebileceği kanısındayım. Şiddete maruz kalmış kadının tedavisi elbette öncelikle psikiyatrinin çalışma alanı içindedir. Psikoterapi yanı sıra psikolog ve sosyal hizmet uzmanın da katılacağı terapötik destek ortamı şiddete maruz kalan insanların, kadınların tedavisinde gereklidir.

Page 50: Medikent - Aralık 2013

45 medikent

2013

Geleceğin Tarama Metodu:

Yeni Doğum Öncesi Bakım Modeli

Geleneksel doğum öncesi bakım modelinde gebeler 16. haftada ilk muayenelerini yaptırırlar ve ardından 24 ve 28. haftalarda kontrole gelirler. Kontrol muayeneleri daha sonra 15 günde bir yapılmaya başlanır ve 37’nci haftadan sonra ise haftada bir kontrol muayeneleri yapılmaktadır. Diğer bir ifade ile kontrol muayeneleri doğuma yakın ortaya çıkabilecek komplikasyonları öngörebilmek için giderek sıklaşır. Bu durum komplikasyonların çoğunun gebeliğin sonunda oluşması ve bu komplikasyonların ilk üç ayda önceden öngörülememesine bağlıdır.

Gebeliğin 11 ve 13’üncü haftalarında uygulanan ilk üç tarama testleri sadece kromozom bozukluklarının değil, fetal yapısal konjenital anomalilerin tanınmasında da yararlı olmaktadır.

Prof. Dr. Namık DEMİRKent HastanesiKadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği Başkanı

Page 51: Medikent - Aralık 2013

46 medikent

2013

Günümüzde, son 20 yılda bilimde olan ilerlemeler sonucunda gebelikte ortaya

çıkabilecek bir çok komplikasyonlar 12’nci haftadan itibaren tanınabilmektedir. Yukarıda

da söylendiği gibi bir çok aneuploidiler (kromozom bozuklukları) 11-13’ncü hafta

arasında uygulanan tarama testleri (maternal kanda yapılan free HCG ve PAPP-A ölçümleri +

Ultrasonda ense deri şeffaflığının ölçümü) ile tanınabilmektedir. Giderek daha açık hale

gelmektedir ki, 11-13’üncü haftalar arasında yapılacak ayrıntılı bir muayenede, annenin

özellikleri ve öz geçmişi ile biyofizik ve biyokimyasal testlerin birlikte değerlendirilmesi

ile gebelikte ortaya çıkabilecek, düşük, fetal ölüm, erken doğum, preeklampsi, gestasyonel

diabetes, fetal gelişme kısıtlanması ve makrozomi gibi komplikasyonların birçoğu hakkında hastaya özgü risk tanımlamaları

yapılabilecektir.

Fetal Kromozom Bozuklukları:

Major kromozom bozukluklarının %90’nı anne yaşı, ense deri şeffaflığı, maternal serum serbest beta HCG ve PAPP-A düzeylerine

bakılarak 11-13’üncü haftalarda tanınabilmek-tedir. İlk üç ay tarama testi olarak bilinen bu testin etkinliği ileride biyokimyasal testlerin

9-10’uncu haftalarda ve ultrason incelemesinin 12’nci haftada yapılması ve ultrason incelemes-

ine nazal kemik, duktus venosus kan akımı, hepatik arter kan akımı ve triküspid kapak

boyunca olan kan akımlarının eklenmesi ile arttırılabilmektedir.

Tüm gebelere Down Sendromunu taramak amacı ile tarama pozitifliği %65’in üzerinde

olan ve yanlış pozitiflik oranı % 5’in altında olan testlerden biri önerilmelidir. Ancak aynı gebeye, daha fazla down sendromu yakalamak amacı ile hem ilk üç ay tarama testi ve hem de ikinci üç ay tarama testi yapmak hatalıdır. Her iki testin ayrı

ayrı yanlış olarak pozitif gelme olasılıkları %5’dir. Aynı gebeye her iki testin ayrı ayrı

uygulanması durumunda %5+%5=%10yanlış pozitiflik ile çalışılmış olur. Bu ise 10

gebeden 1’inde testin yanlış olarak pozitif gelmesi ve gereksiz girişim demektir.

İlk üç ay tarama testlerinin riskli gelmesi durumunda bebeğin kromozomlarının

öğrenilmesi gerekmektedir. Bu amaçla anneye uygulanan korion villus örneklemesi,

amniosentez yada kordosentez gibi uygulama-lar da bilimdeki gelişmeler sayesinde yavaş

yavaş yerini yeni tanı yöntemlerine bırakmaya başlamıştır. Artık bebeğin 13, 18, 21. kromo-zomları ile cinsiyet kromozomlarında sayısal

anormallik olup olmadığını, anneden alınan 10 ml kandaki bebeğe ait DNA örneklerinin

incelenmesi ile anlayabiliyoruz. Non İnvazive Prenatal Tanı Testi olarak adlandırılan bu

incelemeler hastanemizde de yapılmaktadır.

Page 52: Medikent - Aralık 2013

47 medikent

2013

Fetal Yapısal Anomaliler:Geçen zaman içerisinde iyi ultrason cihazları ve deneyimli uzmanlar tarafından yapılan incelemeler ile bir çok majör anomalinin tanınması mümkün hale gelmiştir. Major anomaliler bu bakımdan 3 gruba ayrılırlar. Birinci grupta hemen daima tanınabilen anomaliler yer almaktadır. Bunlar Vücut sapı anomalil-eri, anensefali, alobar holoprosensefali, exomphalos, gastroschisis ve megacystis gibi anomalilerdir. İkinci grupta ilk üç ayda tanı konulamayan ve gebeliğin ikinci ve üçüncü üç aylarında ultrason bulguları ortaya çıkananomaliler yer almaktadır. Bunlar mikrosefali, serebellum hypoplazisi ya da vermis hipoplazisi, corpus callosum agenesisi, akondroplazi, ekojenik akciğer lezyonları, bazı böbrek anomalileri ve bağırsak tıkanıklıkları yer almaktadır.

Üçüncü grupta ise ilk üç ayda altta yatan anomaliye ait kolayca kuşkulanılabilecek bir belirtecin olduğu ancak kesin tanının daha sonra konacağı anomaliler yer almaktadır.

Örneğin yaşam ile bağdaşmayan iskelet displazisi olan fetusların ve diafragma hernisi olan fetusların bazılarında Nuchal Translucency (NT) olarak bilinen ense deri şeffaflığının artması; majör kalp anomaliler-inde NT artışı, duktus venosusta anormal akım olması ve triküspid kapakta regürjitasyon olması; açık nöral tüp defekti olan olgularda, 11-13’ncü haftalarda beyin sapı çapının artışı ve 4. ventrikül-cisterna magna komplek-sinin çapının azalması (azalmış intracranial translucen-cy (IT).) gibi bulgular olur. Anomali tanısı konulduğunda ailelerin durumu soğukkanlılıkla değerlendirmeleri ve hekimleri ile birlikte gerekirse psikolojik danışmanlık da alarak, hasta olan bebeklerine nasıl daha fazla yardımcı olabileceklerini düşünmeleri gerekir. Günümüzde sayıca az da olsa gastroschisis (bağırsakların karın dışında olması), akciğerde kist olması, İdrar kesesinin çıkışında tıkanma olması, diafragma hernisi gibi anomalilerde, Amnion sıvısının sebepsiz yere az olması gibi durumlar-da anne karnında iken bebeklere yardım etme imkanları bulunmakta ve diafragma hernisi dışındaki girişimler hastanemizde de uygulanmaktadır.

Düşük ve Ölü Doğumlar:11 ve 13’ncü haftalar arasında canlı olarak gözlenen fetusun düşük olasılığı %1 ve ölü doğma olasılığı %0,4 dür. Düşük ve ölü doğum riski anne yaşı, annenin kilosu, daha önce düşük yapmak gibi anneye ait özellikler yanı sıra, artmış NT ölçümü, ductus venosus’ta tersine a dalgaları olması ve maternal PAPP-A düzeylerinin düşük olması ile artmaktadır.

Erken Doğum:Erken doğumlar perinatal mortalite ve mobiditelerin önde gelen sebebini oluşturmaktadır. Tekil gebelikler-in %2’si 34’ncü haftadan önce doğmaktadır. Bunların da 2/3’ü travayın spontan başlaması yada erken membran rüptürü sonucu olurken, üçte biri başlıca preeklampsiye bağlı olmak üzere iatrojenik olarak gerçekleşmektedir. Anneye ait özellikler ve obstetrik öykü ile belirlenecek risk, 11-13’üncü haftada ölçülecek serviks uzunluğu kısa ise arttırılabilir ya da uzun ise azaltılabilir. Proflaktik progesteron kullanımı ve servikal serklaj uygulamaları ile spontan preterm doğum azaltmada etkili olup olmayacağı ileride yapılacak çalışmalar ile belirlenecektir.

Preeklampsi:Anneye ait özelliklere ek olarak ortalama arter basıncı, uterin arter Doppler pulsatilite indeksi ve biyokimyasal testler (maternal serum yada plazmada placental growth factor, placental protein-13, inhibin-A, activin-A, soluble endoglin, pentraxin-3 and P-selec-tin) ile 11-13’ncü haftada, 34’üncü haftadan önce PE olgularının %90’nı; 34-37 hafta arasında gelişecek PE olgularının %80’ni ve geç dönemde 37’nci haftadan sonra gelişecek PE olgularının %60’ı tanınabilmekte-dir. Yanlış pozitiflik oranları %5 dir.

“Erken doğumlar perinatal mortalite ve mobiditelerin önde gelen sebebini oluşturmaktadır ”

Page 53: Medikent - Aralık 2013

48 medikent

2013

Gestasyonel Diabetes Mellitus:11-13’üncü haftalarda anneye ait özellikler ve maternal serumdaki yağ hücrelerinden salgılanan bir polipeptid olan adiponektin düzeyleri ve karaciğerden salgılanan bir glikoprotein olan seks hormon bağlayan globülin düzeylerine bakılarak daha sonra gelişecek GDM olgularının %75’i öngörülebilmektedir. Yanlış pozitiflik oranları %20 dir.

Gestasyonel Yaşa Göre Küçük Fetuslar:Anneye ait özelliklere ek olarak ortalama arter basıncı, uterin arter Doppler ölçümleri ve 11-13’üncü haftalarda maternal kandaki çeşitli plasental peptidler ile preeklampsi olmadan gelişen gebelik haftasına göre küçük fetusların %75’i, %10 yanlış pozitiflik oranları ile tanınabil-mektedir. Yukarıdaki bilgilerin ışığında 11-13’ncü haftalar arasında yapılacak muayene önem kazanmaktadır. İlk yapılan muayenede düşük riskli olarak değerlendirilen olgularda muayene sayıları giderek 3’e kadar azaltılabilir.

Bir sonraki muayene 20’nci haftada yapılmalı ve fetal anatomi ve büyüme tekrar değerlendirilmeli ve preeklampsi ve erken doğum yönünden tekrar risk değerlendirilmesi yapılmalıdır. İkinci muayene 37’nci haftada maternal ve fetal iyilik hali değerlendirilmeli ve doğum şekli ve zamanı belirlenmelidir. Daha sonraki muayene 41’nci haftada tekrarlanmalıdır. Ünlü Gökbilimci Galileo Galilei’nin söylediği gibi “Yaradan’ın dili matematikdir. Ölçülebilir olan her şeyi ölçmeliyiz. Ölçülemeyen şeyleri ise ölçülebilir hale getirmeliyiz”.

Hipokrat’ın öğretisine göre; “geçmişi öğrenmeliyiz, şimdi araştırmalıyız ve geleceği öngörmeliyiz”.

Prof. Dr. Namık DEMİR

KİMDİR ?1979 yılında Ege Üni. Tıp Fakültesi’nden mezun olanProf. Dr. Demir, 1984 yılında D.E.Ü. Tıp Fakültesi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanlığını aldı. Aynı üniversitede Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı’nda Profesör olan Demir, Fakülte Yönetim Kurulu Üyeliği ve Bölüm Başkanlığı görevlerinde bulundu. Prof. Dr. Demir, özelliklematernal tıp ve perinatoloji alanında uzmanlaşarak,çok sayıda ulusal-uluslararası yayın, kongre vesempozyuma imza attı. TÜBİTAK Bilimsel YayınlaraDestek ve Teşvik Ödülü, İngiltere’deki Maternal-FötalTıp ve Perinatoloji Vakfı’nın teorik ve diploma sınavıbaşarısı, Deniz Kuv. Komutanlığı Kasımpaşa DenizHastanesi Baştabipliği Teşekkürler Taltif Belgesi,180’inci Dönem Sıhhiye Yedek Subay Temel KursuDönem İkinciliği, Ege Üni. Tıp Fakültesi 1979Mezuniyet Dönemi Dönem Derecesi gibi ödül vebaşarıları bulunan Prof. Dr. Namık Demir, KentHastanesi’nde Kadın Hastalıkları ve Doğum KliniğiBaşkanı olarak görevini sürdürmektedir.

Page 54: Medikent - Aralık 2013

49 medikent

2013

TİROİD HASTALIKLARINDAN

GUATR VE TİROİD NODÜLLERİ

Prof. Dr. Mehtap ÇAKIRKent HastanesiEndokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı

Tiroid hastalıkları için genel olarak guatr terimi kullanılmakla birlikte, tıbbi olarak guatr “tiroid bezinin bir bütün olarak veya nodüler olarak büyümesi” anlamına gelir.

Bütün tiroid nodülleri muayenede ele gelmeyebilir. Bazıları tiroid ultrasonografisinde saptanabilirler. Nodüller genellikle herhangi bir şikayet yapmazlar. Nadiren nodül içine kanama olup ağrı görülebilir. Bazı hastalar boyun bölgesinde hisset-tikleri baskı, hava açlığı, takılma hissi gibi nörotik yakınmaları tamamen yanlış olarak nodül varlığına bağlayabilirler. Bu yüzden operasyona kadar giden ama ameliyat sonrası şikayetleri geçmeyen pek çok hasta mevcuttur.

Bir kişide nodül saptandığında hastanın boynuna radyoterapi alıp almadığı, yutma güçlüğü, ses kısıklığı gibi ek şikayetleri, ailede guatr öyküsü sorgulanmalı ve iyi bir fizik muayene yapılmalıdır. Sonrasında tiroid ultrasonografisi yapılır, tiroid hormon düzeyleri bakılır. Nodülü olan hastalarda tiroid hormonları, düşük, normal veya yüksek olabilir. Bu durumların hepsinde nodüle yaklaşım farklı olacaktır. Ancak en sık görülen tiroid hormonlarının normal olduğu ve ultrasonografide nodül saptanan durumlardır. Tiroid nodülleri %95 civarında iyi huylu, %5 civarında kötü huylu olabilir. İyi huylu – kötü huylu ayrımı ancak tiroid nodül biyopsisi ile yapılabilmektedir. Hangi nodüllere biyopsi yapılacağına ise, nodül büyüklüğü ve ultrasonografik bazı özellikler ile karar verilir.

Page 55: Medikent - Aralık 2013

50 medikent

2013

Büyük ve dışardan görülebilen nodüllerde doğrudan biyopsi yapılırken, küçük veya içinde sıvı olan nodüllerde doğru alandan biyopsi yapmak için ultrasono-grafi eşliğinde biyopsi yapılması tercih edilmektedir. Eğer biyopsi sonucu kötü huylu veya şüpheli çıkarsa, nodül nefes borusuna baskı yapıyorsa, hormon salgılayıp tiroid hormon düzeylerini yükseltiyorsa veya dışardan görüldüğü için hastaya rahatsızlık veriyorsa tiroid nodülleri için hastaya ameliyat önerilir. Tiroid hormon düzeyini yükselten nodüllerde büyüklüğe göre radyoaktif iyot tedavisi de önerilebilir. Takip temel olarak hormon düzeyi ölçümü ve ultrasono-grafi ile yapılır. Nodülün büyümesi veya karakterinin değişmesi durumunda biyopsi de tekrarlanabilir.

Sonuç olarak, nodüler guatr tanısı alan pek çok hasta “iyi huylu mu- kötü huylu mu” endişesi yaşayabilir. Bu noktada periyodik ultrasonografi kontrolleri ile kaygılı bir takip süreci yerine biyopsi yapılması net bir sonuca varılmasını sağlayacaktır.

Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR

KİMDİR ?• Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 1993 • Ankara Üniversitesi İç Hastalıkları • Tıpta Uzmanlık 1999• Akdeniz Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma • Hastalıkları Yan Dal İhtisası 2003 • Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Doç. Dr. 2006-2011• Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Prof. Dr. Aralık 2011

SertifikalarUSMLE (United States Medical Licensing Examination) SERTİFİKASI (1996)

Page 56: Medikent - Aralık 2013

51 medikent

2013

SöyleşiNesrin COŞKUNKent Sağlık GrubuBasın Danışmanı

Çift organ nakil olmuş bir hastasınız. Hikayenizi anlatır mısınız?

Diyalize giren bir diyabet hastasıydım. 2002 yılında böbrek nakli oldum. Hayat hediyemi annem verdi. Ancak bazı sorunlar yaşadım böbrek hiç çalışmadı ve geri alındı. Daha sonra 2005 yılında hem böbrek hem de pankreas nakli olarak ikinci bir yaşama başladım.

Organ nakli olmuş hastalar için “ikinci hayatlar…” deriz. Siz önce ikinci hayata adım attınız olmadı, ikinci kez üstelik çift organ nakli olup 3. Bir hayata başladınız. Bu nakiller hayatınızı nasıl değiştirdi?

İkinci hayat gerçekten ikinci hayat….Hem böbrek yetmezliği hem de diyabet hastalığından kurtulmuş olmak yapmak istediğim herşeyi yapabilme fırsatını vermiş oldu bana. Hayatımla ilgili ertelemek zorunda kaldığım planlarımı yapabilme mutluluğunu yaşadım. Hayatının 19 yılını günde 4 kere insülin kullanarak geçiren biri olarak; nakilden sonra iğneden kurtulmuş olmanın, haftanın 3 günü herhangi bir diyaliz merkezine gitmemenin mutluluğunu anlatmanın tarifi yok.

Şu anda nasılsınız, normal bir yaşantı sürebiliyor musunuz?

Belki de herkesten fazla normal bir yaşantı sürüyorum. Mecburen haftanın 3 günü 4 ‘er saatimi bir diyaliz merkezine bağımlı olarak geçiriyor olacaktım. Ve hayatımla ilgili bütün planları yine buna göre kısıtlı bir şekilde yapmak durumunda kalacaktım. Sanırım bu naklin hayatıma neler kattığını anlatabiliyor.

Kadavradan bağışların yetersizliğine, zorunluluktan canlı vericili nakillere bel bağlamamıza karşın dünden bugüne epey yol alındı. Her geçen gün çok daha fazla hasta organ nakliyle yeniden hayata tutunuyor. Nilgün Yıldırım, böbrek ve şeker hastasıyken hem kadavradan hem de canlı vericiden yapılan nakillerle hayata bağlanmış hastalardan biri. “Yaşamak da yaşat-mak da çok güzel” diyen Yıldırım, organ nakliyle değişen hayatını ve binlerce böbrek hastası için verdiği mücadeleleri Medikent’e anlattı.

YAŞAMAK DA YAŞATMAK DA ÇOK GÜZEL Nilgün YILDIRIMBöbrek Hasta Haklarını Koruma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği İzmir Şube Başkanı

Page 57: Medikent - Aralık 2013

52 medikent

2013

Ailenizde sizinle aynı kaderi paylaşan var mı? Onun için hayat nasıl gidiyor?

Abim halen diyaliz tedavisi görüyor ve maalesef bütün yaşantısıyla ilgili planlarında öncelikle bir diyaliz merkezi şıkkı yer alıyor. Ve çok sık sağlığı ile ilgili ciddi problemler yaşıyor.

Türkiye’de ne kadar kronik böbrek hastası var? Diyaliz hastalarının, nakil bekleyen hastaların sayısı nedir?

Türkiye’de yaklaşık 75.000’ e yakın kronik böbrek yetmezlikli hasta var. Bunun yaklaşık 20.000’e yakını organ nakli bekleme listesinde.

Böbrek Hasta Haklarını Koruma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği İzmir Şube Başkanısınız. Çok önemli bir görev değil mi?

Hayatımın 15 yılı diyabet hastası olarak daha sonra 4 yıl da böbrek yetmezliği (diyaliz) hastası olarak yani toplamda 19 yılı 2 kronik hastalıkla geçti. Bu süre içerisinde kendi ayaklarım üzerinde durmayı başardım. Tabii ki ailemin ve çevremin desteği sayesinde. Bu süre içerisinde çok zor şartlarda yaşamını sürdürmeye çalışan hastalarla tanıştım. Kimileriyle arkadaş kimileriyle kardeş kimileriyle dost olduk. Yaşadıkları sorunlarda bir nebze olsun yardımcı olmaya karar verdim. Ve o zaman böyle bir çalışmanın içerisinde buldum kendimi.

Diyaliz hastaları, böbrek nakli adayları ve nakil olmuş hastaların ne gibi sorun-ları var? Emeklilik, ilaç vs. yasal sorun-larda dernek olarak neleri çözdünüz, hangi sorunlar çözüm bekliyor?

Diyaliz hastalarında Sağlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı yönetmeliklerde sık sık değişiklikler yapıyorlar. İyi yönde yapılan çalışmaların yanı sıra bir o kadar da zorluklar geliyor meydana. Bunlarda bizim hastalarımızı çok fazla etkiliyor. Mesela reçete yazımlarındaki farklar, maaşlarda yapılan kesintiler, raporlu dahi olsa ilaç alımındaki çıkarılan zorluklar, nakil sonrası emeklilik ve sosyal güvence iptali, zaten bin bir zorlukla yaşamını sürdüren hastaların hayatını kabusa çeviriyordu.

Biz dernek olarak bazı ilaç alımlarında mevzuatta olumlu değişiklikler yapılmasını sağladık. Süreyen hastaların da diğer engelli gruplar gibi haklardan faydalanmasını sağlamış olduk. Malulen emeklilik iptalini kaldırttık. Yasanın tam olarak yürürlüğe geçmesini bekliyoruz. Bu sorunun da tamamen ortadan kalkmış olması için…

Türkiye’de böbrek bekleyen hasta çok, ama bağışlar yeterli değil. Bunu artırmaya yönelik dernek olarak önerileriniz var mı?

Türkiye’de maalesef yeterli organ bulunamıyor. Bu yönde görsel reklamın çok büyük etkisi olacağına inanıyorum. Yerel yönetimlerin özellikle büyükşehir belediyelerinin bağlantı kurma çabalarımızı kabul edip bize destek vermeleri halinde organ bekleyen birçok hastaya faydamız olacağına inanıyoruz.

Kadavradan organ bekleyemeyecek olan hastalar için canlı vericiler bir kurtuluş. Bu alternatif ne kadar biliniyor?

Canlı vericiler için aile bilinçlendirilmesinin yeterli olmadığına inanıyorum. Gerekli yerlerden bilgi almak yerine maalesef aileler kulaktan dolma bilgilere inanmayı tercih ediyorlar. Böylece de birçok insan aile içinde yaşam şansı varken günden güne sonu belli olmayan sağlıksız bir yaşama sürükleniyor.

Böbrek hastaları kadar vericilerin de bilinçlendirilmesi, bilgilendirilmesi gerekir mi?

Öncelikle hastalık başlangıcında hasta nakile uygun bir aday ise; kadavra bekleme listesi için bir organ nakil merkezine yönlendirilmeli. Daha sonrasında da aile içinde uygun bir verici olup olmadığı sorulmalı ve bu konuda tüm detaylı bilgilerin net olarak verilmesi zorunlu hale getirilmelidir. Hasta ile birlikte aile bilgilendirilm-esi ve bilinçlendirilmesi hastanın yaşam kalitesini arttıracağı gibi çok uzun süre beklemeden sağlığına kavuşmasına yardımcı olacaktır. Tüm ailenin psikolojik olarak demorilize olması önlenmiş olacaktır.

Öneriniz?

Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü hasta- aile bilgilerine ulaşarak gerekirse toplu olarak aile bilgilendirme seminerleri düzenlemelidir.

Nilgün YILDIRIM hasta ziyaretinde

Page 58: Medikent - Aralık 2013

53 medikent

2013

Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜKent HastanesiÜroloji ve Böbrek Nakli Uzmanı

Herkesböbrek nakliolabilir

Günümüzde böbrek nakli son derece başarılı ve böbrek yetmezliği hastasının uzun, sağlıklı yaşamasını sağlayan bir tedavidir.

Böbrek nakliÇalışmayan böbreğin görevini yerine getirmesi için yeni bir böbreğin insan bedenine nakledilmesidir. Nakil sırasında çalışmayan böbreğiniz sizin için risk taşımıyorsa yerinde kalır. Nakledilen böbrek kasık bölgesinin hemen üstüne yerleştirilir.

Kadavradan Böbrek Nakli Trafik kazası, beyin kanaması, beyin tümörü veya kalp krizi sonrası beyin ölümü gerçekleşen kişilerin organlarını ailelerinin bağışlaması sonrası yapılabilir. Yapılan incelemeler organ veren hastanın herhangi bir bulaşıcı hastalık, kanser veya böbrek hastalığına sahip olmadığını göstermelidir. Uygun şartlarda çıkartılan ve özel koruma sıvılarında korunan böbreklerin en kısa sürede takılması gerekmektedir.

Canlı Vericiden (Akrabadan) Böbrek NakliBöbrek yetmezliği olan ve böbrek nakline ihtiyacı olan hastalara akrabalarından alınan bir böbreğin nakledildiği ameliyat biçimidir. Kişinin en az 2 yıldır evli olduğu eşi, 4. dereceye kadar yakınlığı olan akrabaları ve kayın kısmı gönüllü olduğu takdirde böbrek vericisi olabilir.

Page 59: Medikent - Aralık 2013

54 medikent

2013

Kent HastanesiBöbrek Nakli Merkezi

“bir başarı öyküsü”

Böbrek Nakli Ekibi (Soldan Sağa) Üroloji Uzmanı Dr. Uğur Saraçoğlu, Koordinatör Hemşire Havva Kara, Üroloji Uzmanı Dr. Işık H. Özgü ve Nefroloji Uzmanı Dr. Serkan Yıldız’dan oluşuyor.

Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ

KİMDİR ?• Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, İzmir (1981-87)• Glasgow University, Western Infirmary Üroloji Kl, Glasgow (1985) • Hacettepe Ün, Üroloji Anabilim Dalı, Ankara (1988-92) • Asker Hastanesi, Hatay-İzmir (1993) • Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İzmir (1993-95) • University of Southern California, Los Angeles (1995-97) • Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İzmir (1997-98)• Başkent Üniversitesi Zübeyde Hanım Hastanesi, İzmir (1997-2009 yarı zamanlı) • Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İzmir (1998-2011)

Mesleki İlgi Alanı ve Aktiviteler • Böbrek Nakli ve Periferik Damar Cerrahisi • Üroonkolojik Cerrahi • Endoüroloji - Laparoskopik Üroloji • Kadın Ürolojisi, Nöroüroloji - Ürolojik Cerrahi Derneği Üyesi• Türk Üroloji Derneği Üyesi • Endoüroloji Derneği Üyesi

Doğan Kadim (23) Yozgat’ın Akdağ Madeni İlçesi Ortaköy’de oturuyor. Böbreğindeki taşların kanalları tıkaması yüzünden gelişen yetmezlik onu makineli yaşama mahkum etti. 13 Mayıs 2010’dan itibaren diyalize girmeye başlayan Kadim, aynı yılın Ağustos’unda geldiği İzmir’de rahatsızlanınca böbrek yetmezliğine yol açan sorunun karaciğerden kaynaklandığı ortaya çıktı. Bu süreçte sol böbreği alınan Kadim’in böbreklerinde taş oluşumuna enzim eksikliği nedeniyle oksalatın karaciğerde işleneme-mesine yol açtığı belirlendi. Kadim’in karaciğerinin değişmesi gerektiği söylendi. Nitekim İzmir Kent Hastanesi’ne başvuran Doğan Kadim için çift nakil kararı alındı. Kadim, 24 Temmuz’da nakil ameliyatına alındı.

Kadim’e önce Doç. Dr. Murat Kılıç, Doç. Dr. Murat Zeytunlu, Prof. Dr. Çiğdem Arıkan, Prof. Dr. Mehmet Alper, Opr. Cahit Yılmaz, Opr. Dr. Zafer Önen, Opr. Dr. Rasim Farajov ve Dr. Onur Duygu’dan oluşan ekip tarafından karaciğer nakli gerçekleştirildi. Kadim’e 21 yaşındaki bir çocuk sahibi kızkardeşi Kamer Özbulut’tan alınan karaciğer parçası nakledildi. Karaciğer nakli tamamlandıktan sonra devreye bu kez üroloji uzmanları Opr. Dr. Işık Özgü, Opr. Dr. Uğur Saraçoğlu, Nefroloji Uzmanı Dr. Serkan Yıldız ve koordinatör hemşire Havva Kara girdi. Doğan Kadim’e babası 43 yaşındaki maden işçisi Ömer Kadim’den alınan böbrek nakledildi. Yozgatlı genç çifte nakille yeni bir hayata başladı.

EŞ ZAMANLI KARACİĞER VE BÖBREK NAKLİÇok ender yapılan aynı hastada eş zamanlı Karaciğer ve Böbrek nakli de hastanemizde gerçekleştirilmiştir. Hastalarımızdan biri böbrek nakli ameliyatından sonra anne olma mutluluğunu da tatmıştır. Bu dönemdeki hasta sağkalımı ve organ çalışması oranları %98.8’dir ve bu değerler Türkiye ve dünya ortalamasının üzerindedir. Bu başarıya ulaşmada disiplinlerarası özverili çalışma, dolayısıyla hastanemizin tüm bölümlerinin doktor, hemşire ve yardımcı sağlık personelinin katkıları rol oynamaktadır.

Page 60: Medikent - Aralık 2013

Prof. Dr. İsmet AYDOĞDUKent Hastanesiİç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı

Kemik İliği Nakli hastalarında yüksek dozda kemoterapi ve bağışıklık sistemini baskılayan tedavilerin kullanılması nedeni ile hastalar fırsatçı enfeksiyonlara karşı risk altındadır. Bu servislerde tedavi gören hastaların bakımı, enfeksiyonlardan korunması ve hastalarda ortaya çıkabilecek enfeksiyonlar diğer hastalardan farklılık göstermektedir. Bu nedenle Kemik İliği Nakli Servisimiz kurulum aşamasından itibaren birçok teknik donanıma sahip olarak yapılandırılmıştır.

Hastaları enfeksiyonlardan korumak için maksimum bariyer önlemleri alınmaktadır. Kemik İliği Nakli Servisindeki hasta odalarında çok küçük partikülleri dahi yok edebilen HEPA (High Efficiency Particulate Air Filtration) filtreler bulunur. Hava akımı oda içinden koridora doğru olur; koridordan odaya hava girişi en az düzeyde kalır ve saatte en az 12 kez hava değişimi sağlanır. Merkezi havalandırmanın etkilenmemesi için pencereler çok iyi izole edilmiştir ve kesinlikle açılmaz. Hasta odadayken odada elektrikli süpürge ile temizlik, duvar kazıma, toz alma gibi mantar sporlarının havalanmasına yol açacak uygulamalar yapılmaz.

Odadaki tüm yüzeyler toz kaldırmayan bezle ve dezenfektan solüsyon kullanılarak günde 2 kez temizlenir. Hastaya kullanılan tüm tekstil malzeme-leri çok iyi kurutularak ve gerekli kontroller yapıldıktan sonra kullanılır.

Tüm Kemik İliği Nakli hastaları zorunlu olmadıkça oda dışına çıkmaz, oda dışına çıkmaları gerekirse cerrahi maske kullanırlar. Kalabalık ortam bu hastalarımız için uygun değildir. Bu hastaların poliklinik muayenelerinde öncelik tanınır.

Kemik İliği Nakli Merkezi

55 medikent

2013

Yeni bir merkez, yeni bir hizmet

Page 61: Medikent - Aralık 2013

Servise giriş-çıkışlar kontrollü yapılır ve gerekli olmayan kişilerin girişi kısıtlanarak koruyucu ortamın bozulması engellenmiştir. Serviste çalışan personeller girişte kıyafatlerini değiştirir veya tek kullanımlık önlük giyerek servise giriş yapar. Ayrıca servis içerisinde maske ile dolaşılır.

El yıkama kemik iliği hastalarını enfeksiyondan korumanın en etkili, en kolay yöntemidir. Bu konuda çok hassas olan eğitimli çalışanlarımız her hasta odasına girişte, yemek dağıtımından önce, ilaç hazırlamadan önce, temizlik yapmadan önce ve hastaya yapılacak tüm işlemlerden önce ve sonra el hijyeni uygular. Bütün odalarımızda, koridorlarda el dezenfektanları ve oda girişlerinde lavabolar bulunur.

Hastadan hastaya enfeksiyon bulaşını engellemek amacıyla ateş ölçer, tansiyon aleti gibi malzemeler her hasta için ayrı kullanılır. Ayrı kullanılamayan alet ve cihazlar bir hastadan diğerine geçerken mutlaka dezenfekte edilir.

Kemik İliği Nakli servisine ziyaretçi sayısı ve ziyaret süresi sınırlıdır. Bu konu ile ilgili yazılı düzenlemeler bulunmaktadır. Kemik İliği nakli servisinde taze veya kuru çiçek veya saksı bitkisi bulundurulmaz.

Kemik iliği nakli servisinde görev alan sağlık personelinin işe başlamadan önce sağlık kontrolleri ve aşıları yapılır.

Kemik iliği nakli hastalarının içecek ve yiyecekleri özel olarak diğer hastalardan ayrı olarak hazırlanır. Gıdalar hazırlanırken hijyen ve tazeliğe çok dikkat edilir ve tek porsiyonda tüketilecek şekilde hazırlanır. Gıdalardan kaynaklı enfeksiyonları önlemek için nakil hastalarına çiğ sebze ve meyve verilmez, haşlanarak servis edilir. İçme ve diş fırçalamada bile hazır şişe suyu kullanır. Daha birçok enfeksiyon kontrol önlemini uygulamaya geçirip hastaların en savunmasız dönemlerinde onları enfeksiyonlardan korumak, başarılı bir nakil süreci geçirmelerini sağlamak ve yaşam kalitelerini arttırmak Enfeksiyon Kontrol Ekibi tarafından amaçlanmıştır.

“El yıkama kemik iliği hastalarını enfeksiyondan korumanın en etkili, en kolay yöntemidir. ”

Kent Hastanesi Kemik İliği Nakli Merkezi Hasta odası

56 medikent

2013

Prof. Dr. İsmet AYDOĞDU

KİMDİR ?• Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Doktoru (06/1982)• İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi; İç Hastalıkları ABD, Hematoloji BD (Yrd. Doç. 1994-1997)• İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi; İç Hastalıkları ABD, Hematoloji BD (Doçent 1997-2003)• İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi; İç Hastalıkları ABD, Hematoloji BD (Profesör 2003-2007)• Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi; İç Hastalıkları ABD, Hematoloji BD (Profesör 2007-2011)• Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ABD, Hematoloji BD, Hematoloji Uzmanlık Eğitimi (1991-1993)• Baylor College of Medicine, Methodist Hospital, Medical Oncology, Houston, USA, 1994, Observer• MD Anderson Cancer Center, Department of Blood and Bone Marrow Transplantation, 1994/1995, Observer• Sağlık Bakanlığı Ankara Onkoloji Hastanesi Hematoloji Bölümü, Kök Hücre Nakli Merkezinde 5 ay çalışma, 2010

Page 62: Medikent - Aralık 2013

57 medikent

2013

Romatizma ile ilgili pek çok yanlış bilinen gerçek var. Romatizmanın bir yaşlı hastalığı olduğu, kaplıca tedavisinin iyi geldiği, bacaklar sızladığında yağmur yağacağı bunlardan sadece birkaçı…Romatoloji Uzmanı Dr. Tolga Yücetürk en sık sorulan soruları ve yanıtlarını sizler için yazdı.

Romatizma nedir ve sadece eklemlerde mi olur?

Romatizma sözlük bilgisi olarak “kaslarda ve özellikle eklemlerde kendini gösteren ağrılı hastalıkların genel adı” şeklinde tanıma sahip olsa da, her organ ve dokunun romatizmal hastalığı olabilir. Göz, cilt, akciğer, böbrek, damarlar romatizmal hastalık bulgularının sıklıkla görülebildiği dokulardır. Romatizmal hastalıklara sıklıkla eklem-kas ağrı ve iltihabı eşlik etmekle beraber, bazen eklem bulgusu olmadan da romatizmal hastalıklar ortaya çıkabilir.

Örneğin “behçet hastalığı” ağız içinde ve genital bölgede tekrarlayan aftlar, ciltte ağrılı kızarık kabarıklıklar, damar iltihabı ile ortaya çıkabilen, her zaman eklem bulgusu göstermeyen bir hastalıktır. Benzer şekilde ciltte güneş alerjisi olmasına, böbreklerin fonksiyon bozukluklarına yol açabilecek tutulum yapabilecek “sistemik lupus eritematozus” adlı hastalık ciddi seyredebilen bir romatizmal hastalık olmasına rağmen bazı olgularda eklemşikayetleri geri planda kalmaktadır.

Romatizma sadece yaşlılarda mı görülür?

Romatizmal hastalıklar, hastalık tipine bağlı olarak her yaşta görülebilecek rahatsızlıklardır. En sık görülen romatizmal hastalık, halk arasında kireçlenme olarak bilinen ve iltihabi olmayan bir romatizma olarak kabul edilen “osteoartrit”tir, özel durumlar haricinde genelde ileri yaşlarda görülmek-tedir. Ancak “juvenil idiyopatik artrit” adı verilen bir diğer iltihabi romatizmal hastalık 8-10 aylık bebeklerde bile başlayabilir. Sık bel ağrısı ve tutukluğu ile giden ve ilerleyen yıllarda omurgada ciddi ve kalıcı hasarlar yapabilen “ankilozan spondilit” ise hemen her zaman 20’li yaşlardan önce başlayan genç bireylerin hastalığıdır.

Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK Kent HastanesiRomatoloji Uzmanı

ROMATİZMA İLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULAR

Page 63: Medikent - Aralık 2013

58 medikent

2013

Gençlerde sık bel ağrısı ve tutukluğuna dikkat!

Pek çok romatizmal rahatsızlık tedavi verilsin verilmesin birkaç ay içinde kendiliğinden ortadan kalkmaktadır. Kesin ayırıcı bir kriter olmasa da 1,5-3 ayı geçen romatizmal rahatsızlıkların kronikleşeceği, yani uzun yıllar veya yaşam boyu sürebileceği düşünülür. Kronik iltihabi romatizmal hastalıklarda tedavinin amacı hastalık aktivitesinin yatıştırılması ve sakatlığa neden olabilecek eklem ve diğer doku hasarlarının engellenme-sidir. Hiçbir ilaç bu hastalıkları tamamen ortadan kaldırmaz, ancak verilen tedaviler ile hastalığın ilerlemesinin engellenmesi mümkün olmaktadır. Bu durum hipertansiyon, şeker hastalığı ve diğer kronik hastalıklara benzerdir. Bu kronik hastalıkların da tedavi ile tamamen ortadan kaldırılmaları genelde mümkün olmaz ve verilen tedaviyle ilerlemeleri engellenip vücutta kalıcı hasar yapmalarının önüne geçilmek temel amaçtır. Son 10 yılda romatoloji alanındaki gelişmeler ile daha önce çaresiz kalınan pek çok hastalığın ilerlemesini durdurmak ve kalıcı hasarlar yapmalarını önlemek artık mümkün olmaktadır.

Vücudumda romatizmal bir hastalık olduğundan şüpheleniyorum. Hangi tetkikleri yaptırmalıyım?

Toplumda, hatta romatoloji uzmanı olmayan hekimler arasında bile en sık yapılan yanlışlardan biri romatizmal hastalık tedavisinin özel bir tetkiki olduğuna inanılmasıdır. Romatizmal hastalık için özel bir tetkik yöntemi yoktur. Yani herhangi bir sağlık kontrolü sırasında acaba bende romatizma var mı diye yapılabilecek bir tetkik mevcut değildir.

Romatizmal hastalıkların tanısında hastanın şikayetlerinin niteliği ve seyri ve hekimin muayenesi tetkiklerden çok daha ön plandadır.

Romatizmal ağrılar soğuk ve nemli havalarda artar mı?

Evet, her türlü kas-iskelet sistemi ağrısı nemli havalarda artar ve ancak şu ayrımı yapmak önemlidir, bu bulgu iltihaplı romatizmalara özgü değildir. Yani daha önce geçirilmiş kaza, burkulma, incinme gibi nedenlerle oluşmuş eklem sorunlarında da, kireçlenmede de, iltihaplı romatizmal rahatsızlıklarda da nemli havalar eklemde ağrıyı artıran etkenlerdir.

İlaç tedavisi ile iltihabi romatizmal hastalıklar geçmez mi?

Öncelikle iltihabi romatizmal hastalığın geçici bir durum mu, yoksa kronikleşecek bir hastalık mı olduğu belirlenmelidir.

Hastanın şikayetleri detaylı olarak sorgulandıktan ve kapsamlı bir muayene yapıldıktan sonra olası hastalıklara yönelik tetkikler istenmelidir. Bazı zaman hekim hastalık olduğunu düşünmesine rağmen laboratuvar tetkikleri beklendiği gibi anormal gelmese bile romatizma tanısı konarak tedavi verilebilmektedir. Tam tersi de sık karşılaşılan bir durumdur. Yani yapılan tetkiklerde romatizma ile ilişkili olabilecek tetkiklerin yüksek bulunmasına rağmen hekim hastanın sorgusu ve muayenesi ile romatizmal hastalık düşünmez ise tedavi vermeden izlem yoluna gidebilir. Bu durumun en tipik örneği herhangi bir hastalık bulgusu olmadan istenen “romatoid faktör “ adlı tetkikdir.

Bu tetkik sık görülen “romatoid artrit” adlı hastalığı olan bireylerin %80-85’inde (+) bulunmaktadır. Ancak romatoid artrit hastası olmayan bireylerde de (+) bulunabilmektedir. Örneğin tedavi edilmiş verem hastalığı olanlarda, B tipi sarılık geçirmiş veya taşıyıcısı olan bireylerde de yüksek bulunabilir. Hatta ilerleyen yaşla beraber daha sık görülecek şekilde hiçbir hastalığı olmayan sağlıklı bireylerin %5-15’in-de romatoid faktör (+) bulunabilir. Yani romatoid faktör (+) olması mutlaka romatizmal hastalık olduğu anlamına gelmediği gibi, bu testin (-) olması da romatizmal hastalık olmadığını göstermemektedir.

Page 64: Medikent - Aralık 2013

59 medikent

2013

Romatizmal şikayetlerle gittiğim doktor bana kanımda iltihabi testlerin yüksek olduğunu söyledi. Yani bu kanımda mikrop olduğu anlamına mı geliyor?

Genelde hayır. Kan tetkiklerinde iltihabi bir durum olduğu yorumu genelde “Sedimantasyon” ve “CRP (C-reaktif protein)” tetkiklerinin yüksek olması ile yapılmaktadır. Bu noktada bazı kavramların doğru anlaşılması çok önemlidir. Enfeksiyon (mikrobik durumlar) ile enflamasyon (iltihabi durumlar) aynı şey değildir. Enflamasyon, yani vücutta iltihabi bir reaksiyon oluşması bağışıklık sistemimizi harekete geçiren her türlü koşulda ortaya çıkar.

Bademciklerimizin mikrobik nedenlerle şişmesi de iltihabi süreci başlatabildiği gibi ciltte olan yanık, vücutta olan bir travma, cerrahi bir girişim gibi durumlarda da bağışıklık sistemimiz harekete geçer ve ilgili bölgede oluşabilecek hasarı sınırlandırmaya çalışır.

İltihabi romatizmal hastalıklar da bağışıklık sisteminin uygunsuz biçimde harekete geçmesi ve kendi dokularına zarar verebilecek iltihabi bir reaksiyon başlatması nedeniyle iltihabi testler yüksek saptanmaktadır.

Doktorum romatizmal hastalığım için kortizona başlattı. Kortizon tedavisi alışkanlık yapar mı veya bana zarar verir mi?

Kortikosteroidler, yani halk arasında kortizon olarak bilinen ilaçlar doğru kullanıldıkları takdirde etkili ve faydalı ilaçlardır. Tıpta kortizon kullanımında genel prensip bu ilaçların etkili olduğu en düşük dozda kullanılması ve bu tedavinin mümkün olan en kısa sürede sonlandırılmasıdır. Romatolojik hastalıklar da kortizonun en sık kullanıldığı alanlardan biridir. Özellikle aktif iltihabi durumlar-da hızlı klinik yanıt sağlar ve diğer romatizma ilaçlarının etkileri ortaya çıkana kadar hastalık bulgularının baskılanmasında çok etkilidir.

Ancak her ilaç gibi yan etkileri olabilen bu ilaçların kullanımında dikkat edilecek bazı noktalar vardır:

• Bu grup ilaçların tuz tutucu özelliği olması nedeniyle vücutta ödem yapabilirler ve hipertansiyonu olan hastalarda tansiyonda artışa yol açabilirler. Bu olumsuz etkiden kaçınmanın en etkili yolu tuz alımının kısıtlanması ve bol su içilmesidir. Hipertansiyon hastalarında yakın tansiyon takibi yapılmalı ve gerek görülürse kortizon kullanılacak süre boyunca ek tansiyon ilaçları verilmelidir.

• Bir diğer sorun şeker yükselmelerine neden olabilir. Şeker hastaları ve şeker hastalığına eğilimi olduğu bilinenlerde yakın takip gerekir.

• Düşük dozlarda kilo aldırıcı etkisi fazla olmamasına rağmen iştahı açabilir. Bu nedenle kortizon kullanımında kilo kontrolü için diyete özen göstermek gerekir.

• Uzun süreli kullanım gereken durumlarda kemik erimesini artırabilir. Bu nedenle bu olgularda kemik yoğunluğu ölçümleri yapılmalı ve çıkan sonuca göre kalsiyum, D vitamini desteğinin yanı sıra kemik erimesini engelleyen ilaçların kullanımı açısından değerlendirme yapılmalıdır.

• Bu ilaçlar alışkanlık veya bağımlılık yapmazlar. Vücutta zaten fizyolojik stres durumları ile başa çıkılmasında katkı sağlayan kortizon hormonu böbrek üstü bezlerinde üretilmektedir. İlaç olarak kortizonun 3 haftadan uzun süre orta dozda kullanılması böbrek üstü bezlerinin geçici tembelliğine yol açabileceğinden kortizon tedavisi aniden kesilmemelidir. Ani kesilmesi halinde vücutta stres durumları ile başa çıkabilecek kortizon üretimi yapılamaz. Bu nedenle kortizonun kesilmesi planlandığında ilacın yavaş yavaş azaltılarak günler içinde kesilmesi gereklidir.

“Çok nadir durumlar dışında bu romatizmal hastalıklarda aktif

bir mikrobik süreç olduğu düşünülmez. Bu nedenle mevcut

bilgilerimiz ışığında iltihabi romatizmal hastalıkların

tedavisinde mikropları öldürmeye yarayan antibiyotik

tedavisinin yeri yoktur.”

Page 65: Medikent - Aralık 2013

60 medikent

2013

Bana iltihabi romatizmal bir hastalık tanısı kondu. Çocuğumda veya kardeşlerimde de bu hastalık ortaya çıkar mı?

İltihabi romatizmal hastalıkların oluşumunda genetik faktörler-in kısmen rolü vardır. Ancak bu rol pek çok hastalıkta çok ciddi bir risk artışı yaratmaz. Ailede bu çeşit bir hastalık olması, olmayan bireylere göre riski bir miktar artmaktadır.

Somut bir örnek vermek gerekirse en sık görülen iltihabi romatizmal hastalık olan “romatoid artrit” toplumda 100 kişiden birinde ortaya çıkmaktadır. Romatoid artrit görülme sıklığı anne,babasından birinde bu hastalık tanısı olan bireylerde bu oran 100 kişiden 3’üne, kardeşinde bu hastalık olanlarda 100 kişiden 5’ine yükselmektedir. Yani ailede bu hastalığın olması riski kısmen arttırsa da mutlak diğer aile bireylerinin de bu hastalığa yakalanacakları anlamına gelmez.

Romatizmal bir hastalığım var. Tedavi amaçlı kaplıcalara gidebilir miyim?

Öncelikle romatizmal hastalığın iltihabi olup olmadığı değerlendirilmelidir. Kaplıca tedavisinde sıcak-ılık tedavi uygulamaları yapılmaktadır ve bu uygulamalar aktif bir iltihabi romatizmal hastalıkta hastalığı daha da alevlendireceği için önerilmez. İltihabi romatizmalhastalığın aktif olup olmadığının değerlendirilmesinin en basit yolu eklemin basit muayenesidir.

Eklemde şişlik olması, eklem ve çevresindeki ağrıya eşlik eden bölgesel sıcaklık artışı aktif bir iltihabi durumu düşündürür. Kaplıca tedavisi öncesi romatoloji veya fizik tedavi ve rehabilita-syon uzmanı görüşü almanızda fayda vardır.

İltihabi romatizmal hastalıkları olan kadınlar hamile kalabilirler mi?

Bunun cevabı çok özel koşullar dışında evettir. Başta “romatoid artrit” olmak üzere pek çok iltihabi romatizmal hastalık hamilelik ile geçici olarak yatışır. Ancak “sistemik lupus eritematozus” adı verilen ve iç organlarda, özellikle de böbrekte hasar yapma ihtimali olan hastalıklar ise hamilelik döneminde şiddetini artırabileceği için yakın takip edilmelidir.

Bir diğer önemli konu ise romatizmal hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçların bazıları hamilelik ile bağdaşmaz ve hamilelik kararı alınmadan 6 ay-1 yıl öncesinden kesilmelidir. Bu nedenle hamilelik planı olan kadın hastaların kadın hastalıkları ve doğum uzmanı yanı sıra romatoloji bölümü ile de yakın irtibatta olması gereklidir.

Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK

KİMDİR ?1998 yılında Ege Üni. Tıp Fakültesi’nden mezunoldu. 2003 yılında Ankara Başkent Üniversitesi’ndeİç Hastalıkları uzmanlık ünvanını aldıktan sonra2006’da yine aynı üniversitede romatoloji uzmanlığıüst ihtisasını tamamladı. 2007’de askerlik görevinitamamladıktan sonra 2008-2009’da Aydın AtatürkDevlet Hastanesi’nde devlet hizmet yükümlülüğünüyaptı. Mesleki ilgi alanları arasında romatoid artrit,ankilozan spondilit, Behçet hastalığı, bağ dokuhastalıkları ve vaskülitler sayılabilir. RomatolojiEğitim ve Araştırma Derneği üyesi olan Dr. TolgaEnver Yücetürk, Mart 2010 tarihinden beri ÖzelKent Hastanesi’nde İç Hastalıkları ve Romatolojiuzmanı olarak görev yapmaktadır.

Page 66: Medikent - Aralık 2013

61 medikent

2013

Mutfağımızdan hasta odaları için, sabah kahvaltısı, öğle yemeği, akşam yemeği, ara öğün; personel için sabah, öğle, akşam yemek servis hizmetleri verilmektedir.

YEMEK HİZMETİMİZ;

Kent Hastanesi Diyetisyenleri eşliğinde oluşturulan normal ve diyet mönüler servis personelimiz tarafından üç ana ve üç ara öğün olmak üzere servis edilmektedir.Gün boyunca da doktorunuz ve diyetisyeniniz tarafından talep edilen tüm gıda ihtiyaçlarınız diyetisyen kontrolünde uzman ekibimizle karşılanmaktadır.

Kişiye özel diyet menüler, refakatçi ve personel yemeği, oda servisi gibi bir çok farklı hizmeti başarı ile vermemizdeki neden, hastane yemekleri konusundaki özel donanımımız ve tüm yönetici ve kilit personelimiz-in sağlık sektöründe uzmanlaşmış olmasıdır.

Yemeklerde kullanılan tüm gıda malzemeleri, firmamız tarafından anlaşmalı olduğumuz şirketlerden TSE, HACCP ve ISO 22000 belgeli, kendini kanıtlamış markalardan temin edilmektedir.

MEDİREST KENT HASTANESİ

MUTFAK HİZMETİMİZ

Mutfağımız günboyu 7/24 sizlere yerinde ve oda servisimizle hizmet vermektedir.

Sofra Yemek Üretim Firması Medirest hastane markamız olarak amacımız; beslenme, sağlık, emniyet, hijyen ve ağırlama gibi önemli alanlarda kaliteden hiçbir şekilde ödün vermeden müşterilerimize verdiğimiz sözleri etkin stratejilerle daha da ileriye taşımaktır.

Page 67: Medikent - Aralık 2013

62 medikent

2013

Bana iltihabi romatizmal bir hastalık tanısı kondu. Çocuğumda veya kardeşlerimde de bu hastalık ortaya çıkar mı?

İltihabi romatizmal hastalıkların oluşumunda genetik faktörler-in kısmen rolü vardır. Ancak bu rol pek çok hastalıkta çok ciddi bir risk artışı yaratmaz. Ailede bu çeşit bir hastalık olması, olmayan bireylere göre riski bir miktar artmaktadır.

Somut bir örnek vermek gerekirse en sık görülen iltihabi romatizmal hastalık olan “romatoid artrit” toplumda 100 kişiden birinde ortaya çıkmaktadır. Romatoid artrit görülme sıklığı anne,babasından birinde bu hastalık tanısı olan bireylerde bu oran 100 kişiden 3’üne, kardeşinde bu hastalık olanlarda 100 kişiden 5’ine yükselmektedir. Yani ailede bu hastalığın olması riski kısmen arttırsa da mutlak diğer aile bireylerinin de bu hastalığa yakalanacakları anlamına gelmez.

Romatizmal bir hastalığım var. Tedavi amaçlı kaplıcalara gidebilir miyim?

Öncelikle romatizmal hastalığın iltihabi olup olmadığı değerlendirilmelidir. Kaplıca tedavisinde sıcak-ılık tedavi uygulamaları yapılmaktadır ve bu uygulamalar aktif bir iltihabi romatizmal hastalıkta hastalığı daha da alevlendireceği için önerilmez. İltihabi romatizmalhastalığın aktif olup olmadığının değerlendirilmesinin en basit yolu eklemin basit muayenesidir.

Eklemde şişlik olması, eklem ve çevresindeki ağrıya eşlik eden bölgesel sıcaklık artışı aktif bir iltihabi durumu düşündürür. Kaplıca tedavisi öncesi romatoloji veya fizik tedavi ve rehabilita-syon uzmanı görüşü almanızda fayda vardır.

Kalite Yönetimimiz

• TSE-EN-ISO 9001:2008 Kalite Yönetim;Müşterilerimize ve hizmet kalitesine verdiğimiz önemi güvence altına alıyoruz.• TSE-ISO-EN 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi uygulamaları ile; Güvenli gıda üretiminin sağlanması amacıyla, tüm üretim süreçlerinde hammadde temininden başlayarak; menü planlama aşamasından servis aşamasına kadar olan tüm proses basamaklarındaki uygulamaları kontrol altında tutuyoruz. • TSE-ISO-EN 14001:2004 Çevre Yönetim Sistemi uygulamaları ile; Çevreye olan duyarlılığın artması, hizmet verdiğimiz tüm birimlerde çevresel etkinin azaltılması, atık yönetimi ve geri kazanım uygulamaları için gerekli çalışmaları yürütüyoruz. • TSE İSG OHSAS TS 18001: 2008 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi uygulamaları ile; Tüm çalışanlarımıza güvenli bir çalışma ortamının sağlanması amacıyla; faaliyet alanlarının iyileştirilmesi, personele gerekli olan eğitimlerin verilmesi ve önleyici faaliyetlerin yürütülmesini sağlıyoruz.

Odalara servis edilecek tüm yemekler, kapalı termotrey tepsiler ile misafirlerimize ulaşmaktadır.

ANA YEMEK VE ARA ÖĞÜN SAATLERİMİZ:Sabah Kahvaltı: 07:00 / 08:00Öğlen Yemeği: 12:00 / 13:00Akşam Yemeği: 18:00 / 19:00Ara Öğün: 09:00 / 09:30 – 14:00 / 14:30 – 21:00 / 21:30

Hasta yemekleri

Medirest olarak her gün kaliteli ve besleyici yemek sağlamanın önemini biliyoruz. Hem lezzetli hem de göze hitap eden sunumlarla taze, leziz ve besleyici yemekler sunmaktan mutluluk duyuyoruz. Yatış işlemleri tamamlanarak misafirimiz olan siz ve rafakatçilerimizin beslenmesi , sağlık ve gelişiminizin önemli bir parçasıdır.Besleyici ve iştah açıcı yemekler-in, hastanın kendini daha iyi hissetmesini sağlayıp nakahat evresini kolaylaştırdığını ve iyileşmeyi hızlandırdığını biliyoruz. Bu nedenle, hastaların hem beslenme ihtiyaçlarını karşılayan hem de sabırsızlıkla bekleyecekleri, lezzetli yemekler sunuyoruz. Kişiye özel olarak hazırlanan yemek yelpazemiz, hastaların birbirinden farklı beslenme ve rejim ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli esnekliği sağlamaktadır.Hastalık koşullarına ve önerilen tedavi biçimine uygun menülerimiz, pişirme teknikleri konusunda eğitimli personelimiz tarafından hazırlanır. Hazırlık ve pişirme süreçlerinde yiyeceklerin besin kayıpları minimum düzeyde tutularak tüketilecek besinden maksimum gereksinim sağlanmasını hedefleriz.

Personel yemekleri

Personelin ihtiyaç duyduğu besin gereksinimlerinin karşılanması ve onlara keyifli bir yemek molası yaşatması için yüksek kaliteli, sağlıklı, besleyici ve dengeli yiyecek seçenekleri sunuyoruz.

LOHUSA ŞERBETİ

Yeni doğan odalarımız için, geçmişten bugüne gelenekselleşmiş olan LOHUSA ŞERBETİ hizmeti sunmaktayız.Çeşitli kuruyemişlerle bezenmiş özel sunumu ile servis edilen bu hizmetimizin detaylarını odalarınızda bulunan yenidoğan mönülerimizden inceleliyebilirsiniz.

Hastanemizin dördüncükatında bulunan yemek

salonumuzda, personel yemek saatleri içerisinde misafir ve ziyaretçilerimiz için ücretli

yemek servisimiz bulunmaktadır.

Yemek salonumuzdan hizmet alabileceğiniz saatler:

11:30 / 13:3019:45 / 21:00

Page 68: Medikent - Aralık 2013

63 medikent

2013

Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık.

Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım.

ZanaatSanatın birçok tanımı vardır. Terimsel, toplumsal, kişisel… Anlaşılabildiği gibi en temel öğesi yaratıcılık-tır! Duygu ve hislerle beslenmesi gerekir. Körelmeden uzak, yenilikçi ve sonsuz olabilendir. Günlük koşuştur-mamızda kendimizi geri plana atmaktayız.

Sanatı üretmek veya sadece takip etmek de estetik duygumuzu beslemekte, yaratıcılığımızı ve bakış açımızı geliştirmektedir. Bu etkileşimler sayesinde iş veya aileye yaşantımızda karşılaşabileceğimiz stres ve zorluklarla farklı baş edebilme yöntemleri geliştirmem-izde yardımcı olacaktır. Kendimizi geliştirdiğimiz ve bir şeyler üretebildiğimizi gördükçe kendimize olan güvenimizin arttığını ve farklılaştığımızı keşfederiz.

Sanatı bir yaşam tarzı olarak ele almalıyız. Gündelik hayatımızın her alanında karşımıza çıkar ve tamamen tercih şansını bize bırakır. Algılayıp kabullenmek bizim elimizdedir. Bir örnekle açıklamak gerekirse; Günün

stres ve yoğunluğundan şikayet eden bir birey iş çıkışları zaman ayırabiliyorsa sanata (– Dans – Tiyatro – Sinema – Fotoğraf vb.) stresten arındığını, rahatladığını ve böylece biriken işlerine daha kolay yetişebileceğini fark eder. Kendini yeni bir duruma rahatlayarak, keşfederek yenilenerek hazırlamış olur.

Herkes her koşulda sanatla ilgilenebilir. Çok paranız olmasına, sadece İstanbul ya da büyük şehirlerde yaşamanıza gerek yoktur. Özellikle sosyal medya ve internetin kullanımı bu açıdan faydalanabilecek bir kaynak yaratıp, kişinin hasta yatağında, en stresli geçen toplantının sonrasında, hamileliği sırasında, trafikte, öğle yemeğinde bu zamanı ayırabileceği bir gerçektir.

İzmir’de hiçbir ücret ödemeden gidilebilecek birçok halk eğitim kursları, eğitim veren tiyatro, kısa film, fotoğraf, resim, el sanatları, dans, kulüpleri var. Biraz araştırarak arzu ettiğiniz eğitimi boş zamanlarınızda alabilirsiniz.

Sanatla iç içe günler dileğiyle,

Cem DEMİREL

Cem DEMİREL

Kent Hastanesiİnsan Kaynakları

Yaşamın her anında

Page 69: Medikent - Aralık 2013

64 medikent

2013

Page 70: Medikent - Aralık 2013

Nasıl oynanır?

Japonca "Sayılar TEK olmalı" anlamına gelen "Suuji wa dokishin ni kag" kelimelerinin kısaltması olan Sudoku, günümüzde Asya'dan, Avrupa ve Kuzey Amerika'ya da yayılan oldukça popüler bir oyundur.

Oyunun amacı dokuzar hücreden oluşan 9 eşit kutuya bölünmüş bir alan üzerinde sayıları tekrar etmeyecek şekilde dizmeyi başarmak. Her satır ve sütunda 1'den 9'a kadar olan sayıları sadece bir kez kullanarak dizmeniz gerekiyor. Aynı şekilde çizgilerle ayrılmış her kutu içerisinde de 1'den 9'a kadar olan sayılar 1 kez kullanılmak zorundadır.

Oynama Yöntemleri

Oyun sırasında sayıları tahmin etmek yerine sadece emin olduğunuz sayıları işaretlemeniz daha mantıklıdır. Her Sudoku'nun sadece bir çözümü vardır ve bu çözümü tahmin ederek bulmak neredeyse imkânsızdır. Bunun yerine bulmacada yüklü gelen sayıları kullanarak diğer bir sayının nerelerde olamayacağı ya da nerede olması gerektiğini saptamak daha mantıklı ve kolaydır veya koyacağınız sayıyı yazmadan önce kafanızdan yazmış gibi davranarak deneyin eğer yanlış sayı ise başka bir sayıyı deneyin sudokuda sağdan sola yukarıdan aşağıya aynı kutu içerisinde aynı rakam bulunmamalıdır.

SUDOKU

6

6

66

6

3

33

11

1

11

1

22

2

2

2

4

44

5

55

5

5

5 8

8

9

9

9

66

6

33

3

33

33

1

1

1

1

2

2

2

5

5

4

8

8

8 9

9

7

7

7

7

7

7

6

6

6

3

3

3

3

11

1

12

2

5

5

5

5

44

8

8

8

7

7

7

Page 71: Medikent - Aralık 2013

Tel: (0232) 431 15 91

Page 72: Medikent - Aralık 2013

KENT SAĞLIK GRUBUKURUMSAL BİLGİ

KENT SAĞLIK GRUBU MEDİKAL KADROMUZ

ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ

Acil ServisUzm. Dr. John FOWLER (Danışman) Uzm. Dr. Melek GÜRYAYUzm. Dr. Fecri BENGİUzm. Dr. Sevilay KARADUMANUzm. Dr. Nesibe Sönmez DEMİRYOĞURAN

Ağız ve Diş HastalıklarıDt. Cüneyt IŞIKERPt. Dt. Eylem Nalan KOLCUOĞLUDt. Olcay DİLBER

Ameliyathaneler ve Yoğun BakımlarProf. Dr. Ali Reşat MORALUzm. Dr. Ayhan ÖNALUzm. Dr. Ahmet SUBAŞIUzm. Dr. Erhan OLGUNUzm. Dr. Gökhan AYHANUzm. Dr. Ali Han PİRİM

Beyin CerrahisiProf. Dr. Altay BEDÜKProf. Dr. Kemal YÜCESOYProf. Dr. Sertaç İŞLEKELOpr. Dr. Mehmet Vasfi YARADANAKUL

BiyokimyaUzm. Dr. Gültekin TAŞ

Böbrek NakliUzm. Dr. Serkan YILDIZ (Nefroloji)Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLUOpr. Dr. H. Işık ÖZGÜ

Check-up MerkeziUzm. Dr. Necdet YETİMUzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK

Çocuk CerrahisiOpr. Dr. Şamil KUDAY

Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıDoç. Dr. Çiğdem ARIKANUzm. Dr. Buket ÖZTÜKELUzm. Dr. Mehmet NİSANOĞLUUzm. Dr. Cengiz ÖZTÜRKUzm. Dr. Ahmet KAYAKUzm. Dr. Hüseyin YASLIUzm. Dr. Benal ÇUBUKUzm. Dr. Selda MOHANUzm.Dr. Fatma TAT

Çocuk NörolojisiUzm. Dr. Benal ÇUBUK

İç HastalıklarıProf.Dr. Mehtap ÇAKIRProf. Dr. M. Niyazi ALAKAVUKLARUzm. Dr. Necdet YETİMUzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRKUzm. Dr. Serkan YILDIZ

HematolojiProf. Dr. İsmet AYDOĞDU

Kadın Hastalıkları ve DoğumProf. Dr. Namık DEMİRProf. Dr. Uçar ASENAOpr. Dr. Orçun SEZEROpr. Dr. Tunç CANDAOpr. Dr. Nihal DANAOĞLU

Karaciğer NakliDoç. Dr. Murat KILIÇDoç. Dr. Murat ZEYTUNLUProf. Dr. Mehmet ALPEROpr. Dr. Cahit YILMAZOpr. Dr. Zafer ÖNENOpr. Dr. Rasim FARAJOV

KardiyolojiDoç. Dr. Abdi SAĞCANUzm. Dr. Zülfikar DANAOĞLUUzm. Dr. Murat TÜMÜKLÜ

Kardiyovasküler CerrahiProf. Dr. Suat BÜKETOpr. Dr. Ulusal COŞKUNOpr. Dr. Yılmaz CİRBANOpr. Dr. Arzum KALEOpr. Dr. Makbule KESİCİ

Kemik İliği NakliProf. Dr. Süleyman DİNÇERProf. Dr. İsmet AYDOĞDU

Kulak-Burun-Boğaz veBaş Boyun CerrahisiProf. Dr. Alp DEMİRELLEROpr. Dr. Nihan AKÇAOpr. Dr. Evrim GÜLEÇ DOĞAN

Mikrobiyoloji veKlinik MikrobiyolojiUzm. Dr. İsmail AYDIN

NörolojiProf. Dr. Aytekin AKYÜZUzm. Dr. Burak PAKÖZUzm. Dr. Ayfer AKALIN

Çocuk KardiyolojisiProf. Dr. Aytül PARLAR

Çocuk GastroenterolojiDoç. Dr. Çiğdem ARIKAN

DermatolojiUzm. Dr. Çiler AKIN!Uzm. Dr. Cüneyt SOYAL

Endokrinoloji veMetabolizma HastalıklarıProf. Dr. Mehtap ÇAKIR

Estetik ve Plastik CerrahiProf. Dr. Mehmet ALPEROpr. Dr. Kamil KILIÇOpr. Dr. Haluk MIDOĞLU

Enfeksiyon Hastalıkları veKlinik MikrobiyolojiUzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU

Fizik Tedavi ve RehabilitasyonUzm. Dr. Atiye AYRALUzm. Dr. Ceyhun BICILIOĞLU

GastroenterolojiProf. Dr. Ethem TANKURTUzm. Dr. Bülent ŞENGÜL

Genel CerrahiProf. Dr. Sinan ERSİNProf. Dr. Ömer HARMANCIOĞLUProf. Dr. Özdemir YARARBAŞDoç. Dr. Murat KILIÇDoç. Dr. Murat ZEYTUNLUOpr. Dr. Cahit YILMAZOpr. Dr. Zafer ÖNENOpr. Dr. Atilla ÖZEROpr. Dr. Rasim FARAJOV

Göğüs HastalıklarıProf. Dr. Ülkü BAYINDIRUzm. Dr. Aslı TOROSUzm. Dr. Ebru GÜNEŞ

Girişimsel RadyolojiProf. Dr. A. Yiğit GÖKTAY

Göz HastalıklarıProf. Dr. Kaan ÜNLÜOpr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜLOpr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL

Çocuk KardiyolojisiProf. Dr. Aytül PARLAR

Çocuk GastroenterolojiDoç. Dr. Çiğdem ARIKAN

DermatolojiUzm. Dr. Çiler AKIN!Uzm. Dr. Cüneyt SOYAL

Endokrinoloji veMetabolizma HastalıklarıProf. Dr. Mehtap ÇAKIR

Estetik ve Plastik CerrahiProf. Dr. Mehmet ALPEROpr. Dr. Kamil KILIÇOpr. Dr. Haluk MIDOĞLU

Enfeksiyon Hastalıkları veKlinik MikrobiyolojiUzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU

Fizik Tedavi ve RehabilitasyonUzm. Dr. Atiye AYRALUzm. Dr. Ceyhun BICILIOĞLU

GastroenterolojiProf. Dr. Ethem TANKURTUzm. Dr. Bülent ŞENGÜL

Genel CerrahiProf. Dr. Sinan ERSİNProf. Dr. Ömer HARMANCIOĞLUProf. Dr. Özdemir YARARBAŞDoç. Dr. Murat KILIÇDoç. Dr. Murat ZEYTUNLUOpr. Dr. Cahit YILMAZOpr. Dr. Zafer ÖNENOpr. Dr. Atilla ÖZEROpr. Dr. Rasim FARAJOV

Göğüs HastalıklarıProf. Dr. Ülkü BAYINDIRUzm. Dr. Aslı TOROSUzm. Dr. Ebru GÜNEŞ

Girişimsel RadyolojiProf. Dr. A. Yiğit GÖKTAY

Göz HastalıklarıProf. Dr. Kaan ÜNLÜOpr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜLOpr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL

NefrolojiUzm. Dr. Serkan YILDIZ

Nükleer TıpUzm. Dr. Ebru ACAR

Ortopedi ve TravmatolojiProf. Dr. Erdal CİLAOpr. Dr. Levent TADOpr. Dr. İbrahim AKELProf. Dr. Yücel TÜMER

Medikal OnkolojiProf. Dr. Mehmet ALAKAVUKLARUzm. Dr. Gürbüz GÖRÜMLÜUzm. Dr. Suna ÇOKMERT

PatolojiDoç. Dr. Latife DOĞANAY

PsikologNezahat BİNGÖL

RadyolojiUzm. Dr. Alper YÜKSELUzm. Dr. Sabri Onur SUMANUzm. Dr. Ali Osman EVLİCEUzm. Dr. Dilşat ÇAMLI

RomatolojiUzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRKTüp Bebek (IVF) MerkeziOpr. Dr. İsrael ARUHOpr. Dr. Tayfun ÖZAYDIN

ÜrolojiDoç. Dr. Ömer ÖGEOpr. Dr. Uğur SARAÇOĞLUOpr. Dr. H. Işık ÖZGÜ

Yenidoğan Yoğun BakımUzm. Dr. İsmail Cengiz ÖZTÜRK

Kat HekimliğiDr. Aylin DURMUŞDr. Ekim BIÇAKÇIOĞLUDr. Ece ZAMANERDr. Emrah GEZERDr. Elçin YücebaşDr. Selçuk Onur DUYGUDr. Tunç PINARDr. Semra DEMİRLİBeslenme ve DiyetDyt. Seda UŞARER

EczacıEcz. Anıl ÖZYAMANEcz. Ayşe Gizem KALYONCU

Page 73: Medikent - Aralık 2013

ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ•Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası•AK Sigorta A.Ş.•Allianz Hayat Sigorta A.Ş.•Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi•Axa Sigorta A.Ş. *•Demir Hayat Sigorta A.Ş.•Ergo Sigorta A.Ş.•Groupama Sigorta A.Ş.•Güneş Sigorta A.Ş.•Mapfre Genel Sigorta A.Ş.•Yapı Kredi Sigorta A.Ş.

BANKALAR•Asya Katılım Bankası•T.C. Merkez Bankası Emekli -Çalışan ( Hasta Ödemeli )•TC. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Mensupları•Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı•Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı•Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O•Türkiye İhracat Kredi bankası A.Ş.(Eximbank) (Hasta ödemeli)•Türkiye İş Bankası A.Ş.

RESMİ KURUMLAR•TBMM

ÖZEL KURULUŞLAR•Amcor Tobacco Packaging İzmir Gravür Baskı San.Tic. A.Ş.•Bakioğlu Holding A.Ş•Dirinler Döküm ve Yedek Parça San. Tic. A.Ş.•Dirinler Mak. San. ve Tic. A.Ş.•Dirinler Sanayi Makinaları•Galata Taşımacılık A.Ş•SGR Turizm Eğitim Danışmanlık Tic.Ltd.Şti.•TGE Grup Sigorta A.Ş.•Özkar İnşaat Turizm Gıda Tekstil Özel Eğitim Kurumları San.Tic.Ltd.Şti•İmbat Madencilik A.Ş.

Ağız ve Diş HastalıklarıDr. Dt. Neslihan EFEOĞLUDr. Dt. Duygu YAŞAR İNCİ (Pedodontist)

Anestezi ve ReanimasyonUzm. Dr. Ayhan ÖNAL Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞIUzm. Dr. Erhan OLGUNUzm. Dr. Gökhan AYHANUzm. Dr. Ali Han PİRİM

Beyin CerrahisiOpr. Dr. Hüseyin Vasfi YARADANAKUL

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzm. Dr. Süreyya PAKSOY

DermatolojiUzm. Dr. Fahrünisa UYAN

Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıProf. Dr. Vedia GEDİK

Estetik ve Plastik CerrahiOpr. Dr. Kamil KILIÇ

Fizik Tedavi ve RehabilitasyonUzm. Dr. Atilla Ayral

GastroenterolojiProf. Dr. Ethem TANKURT

Genel CerrahiOpr. Dr. Atilla ÖZER

Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN

Göz HastalıklarıProf. Dr. Kaan ÜNLÜOpr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜLOpr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL

İç HastalıklarıUzm. Dr. Tuğba EMÜROĞLU Uzm. Dr. Coşkun BOZDAĞ

Kadın Hastalıkları ve DoğumProf. Dr. Namık DEMİROpr. Dr. Doğan İŞSEVER

KardiyolojiDoç. Dr. Abdi SAĞCANDoç. Dr. Cevad ŞEKÜRİUzm. Dr. Murat TÜMÜKLÜ

Kulak-Burun-Boğaz Opr. Dr. Evrim GÜLEÇ DOĞAN

Nöroloji Prof. Dr. Aytekin AKYÜZUzm. Dr. Burak PAKÖZUzm. Dr. Ayfer AKALIN ÖY

Ortopedi ve TravmatolojiProf. Dr. Yücel TÜMEROpr. Dr. Umur AYDOĞAN

PsikiyatriUzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU

RadyolojiProf. Dr. Yiğit GÖKTAY

ÜrolojiDoç. Dr. Ömer ÖGEOpr. Dr. Uğur SARAÇOĞLUOpr. Dr. Hasan Işık ÖZGÜ

Beslenme ve DiyetDyt. Melek BÖLGE AKYEL

ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ

ANLAŞMALI KURUMLAR

ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ

Kent Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi

Page 74: Medikent - Aralık 2013

ANLAŞMALI KURUMLARÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ

ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ•AK Sigorta A.Ş.•Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası A.Ş.•Allianz Sigorta A.Ş.•Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi•Axa Sigorta A.Ş.•Demir Hayat Sigorta A.Ş.•Ergo İsviçre Sigorta A.Ş.•Groupama Sigorta A.Ş.•Güneş Sigorta A.Ş.•Mapfre Genel Yaşam Sigorta A.Ş.•Yapı Kredi Sigorta A.Ş.

BANKALAR•Asya Katılım Bankası•T.C. Merkez Bankası Emekli-Çalışan (Hasta Ödemeli)•TC. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Mensupları Emekli ve •Yardım Sandığı Vakfı•Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı•Türkiye Sınai Kalkınma Bankası•Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O•Türkiye İş Bankası

ULUSLARARASI KURULUŞLAR•AID Asistance•Amerikan Hastanesi Tricare International SOS

CGM(COMPU GROUP MEDİCAL TÜRKİYE)•Ace European Sigorta•Ankara Sigorta•Dubai Sigorta•Eureko Sigorta•Fortis Bank Sandık A:Ş.•Generali Sigorta•HDI Sigorta (Ferdi Kaza ve Acil Sağlık)•Halk Sigorta (Birlik)•Ray Sigorta•Sompo Japan Sigorta A.Ş.•Ziraat Sigorta

VAKIF, DERNEK VE ODALAR•Darüşşafaka

ULUSLARARASI KURULUŞLAR•AID Asistance•Adac•Amerikan Hastanesi Tricare İnternationaL SOS•Axa Assistance•Blue Cross Blue Shield•Bupa International•Companion Global Healthcare•Europ Asistance•International Health Insurance•International Medical Group IMG•J.Van Breda•Marm Sağlık A.Ş.•Redstar Marm•Reise Extra•Remed Assistance•SOS International•SOS International UK•Seven Corners

VAKIF, DERNEK VE ODALAR•Darüşşafaka•Tire Ticaret Odası

CHECK - UP ANLAŞMALI KURUMLAR•ABN Amro Bank•Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro, Bosch, Nestle, Denizbank, Generali, TEB, Havaş, Aras Kargo, Tesco Kipa, Gates)•Ak Sigorta (Alliance one, Kaltun madencilik, İmperial Tobacco)•Allianz Sigorta•Allianz Sigorta (Petrol Ofisi)•Anadolu Sigorta (General Motors, Alcon Grubu)•Axa Sigorta•Axa Sigorta (Multinet)•BNP Paribas Cardif Emeklilik•Boyner (Dr.Back-up)•Citibank•Demir Hayat Sigorta•Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri•Finansbank•Garanti Emeklilik•IBM Global Services•IBM TÜRK•Kimtaş•Mapfre Yaşam (JTI,Hugo Boss, Vestel, Unilever, İnci Holding, Global Bilgi)•STMicroelectrics Türkiye•Çimentaş•İnterpartner

Inter Partner Asistance(IPA)•AXA PPP•Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi•Back-up Kişisel Sağlık Sistemi•Bank Asya Platinium Card•Benefit Card•Benefit Global & Avivasa Hayat ve Emeklilik•Benefit Global AIG-Card•Cenoa Sigorta A.Ş Acil Tedavi Sigortası•Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi•Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi & Fortisbank Kart•Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi Temel Sağlık Paketi Acil Tedavi Sigortası•Güneş Sigorta Acil Tedavi Sigortası•Halk Sigorta Acil Tedavi Sigortası•IPA Card•IPA Privilege Card•Işık Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası•Life Center (Medikamed Sağlık)•Life Guıde Card (TTI Grup)•Life Partner Card•MTA Grup•Medline Sağlık Paketi ve Acil Tedavi Sigortası•Metlife Emeklilik Acil Tedavi Sigortası (Deniz Emeklilik)•Metro Turizm Seyahat Organizasyon A.Ş.•Ray Sigorta A.Ş.-Acil Tedavi Sigortası•SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası•Ticket Restaurant (IPA) Asistans Hizmetleri•Türk Asisist Card•Türk Ekonomi Bankası•Zürich Sigorta A.Ş.&Zürih Sigorta HSBC Acil Tedavi Sigortası•Çek Cumhuriyeti Sigortalıları•İNG Emeklilik Acil Tedavi Sigortası

CGM(Compu Group Medical Türkiye)•Ace European Sigorta•Ankara Sigorta•Dubai Sigorta•Eureko Sigorta•Fortis Bank Sandık A.Ş•Generali Sigorta•HDI Sigorta (Ferdi Kaza ve Acil Sağlık)•Halk Sigorta (Birlik)•Ray Sigorta•Sompo Japan Sigorta A.Ş.•Ziraat Sigorta

Page 75: Medikent - Aralık 2013

RESMİ KURUMLAR•TBMM

CHECK-UP ANLAŞMALI KURUMLAR•ABN Amro Bank•Ak Sigorta•Allianz Sigorta•Allianz Sigorta(Petrol Ofisi)•Anadolu Sigorta•Axa Sigorta•Axa Sigorta (Multinet)•BNP Paribas Cardif Emeklilik•Boyner (Dr.Back-up)•Citibank•Demir Hayat Sigorta•Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri•Finansbank•Garanti Emeklilik•Groupama Sigorta (İmperila Tobacco)•IBM Global Services•IBM TÜRK•Kargo,Tesco Kipa,Gates•Mapfre Genel Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel, İnci Holding, Global Bilgi)•StMicroelectrics Türkiye•Çimentaş•Interpartner

KENT ULAŞIMÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ

ÜCRETSİZ SERVİS GÜZERGÂHLARIMIZÜcretsiz ring servislerimiz, 7’den 70’e tüm İzmirlileribir an önce sağlığına kavuşturmak için hazır bekliyor. Hasta servislerimizin KONAK-KARŞIYAKA-BORNOVA’dankalkış ve hastanemizden dönüş saatleri aşağıdadır. SERVİS KALKIŞ SAATLERİ (09:30 – 13:30)(KONAK-BORNOVA-KARŞIYAKA-KENT HASTANESİ) SERVİS DÖNÜŞ SAATLERİ (12:30)(KENT HASTANESİ-KARŞIYAKA-BORNOVA-KONAK) 1.Güzergâh (Konak-Kent Hastanesi)• Konak (Sabancı Kültür Merkezi)• Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü Otobüs Durağı• Fevzi Paşa Bulvarı Hisarönü Camisi Durağı• Basmane Şifa Hastanesi Önü• Fuar 9 Eylül Kapısı Önü• Fuar Montrö Kapısı Önü• Fuar Lozan Kapısı Önü• Alsancak Garı Otobüs Durağı• Tariş Genel Müdürlüğü Otobüs Durağı• Bayraklı Üst Geçit• Soğukkuyu Türk Petrol Önü• Seza Eczanesi Önü• KENT HASTANESİ 2.Güzergâh (Bornova-Kent Hastanesi)• Bornova Otogar• Canım Öğretmenim Parkı Önü• Merkez Migros Önü• Hükümet Konağı Önü• Hilal İlköğretim Okulu Önü• Peterson Köşkü Önü• Şok Mağazası Önü• Özkanlar Migros Önü• Tansaş Önü• Bayraklı Smyrna Meydanı• Karşıyaka Yalı Caddesi• KENT HASTANESİ * Hasta servislerimiz sadece belirtilen duraklardan yolcu alır ve duraklardan yolcu alır ve durak haricinde durmaz. Not: Pazar günleri servis hizmetimiz bulunmamaktadır.

Page 76: Medikent - Aralık 2013

Mavişehir

Anadolu Cad. (Altınyol)

Anadolu Cad. (Altınyol)

Çevre Yolu

Aydın / ÇanakkaleBornova

Kipa Çiğli

İstasyonaltı Kavşağı

Sasalı

Mavişehir

Yonca Kavşağı

Karşıyaka

Dudayev Bulvarı

Eski Havaalanı Yolu

İzmir-Menemen Demiryolu

ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ

Page 77: Medikent - Aralık 2013

Talat Paşa Bulvarı

Migros

Kapalı Otopark

Şair Eşref Bulvarı

Atat

ürk C

adde

si (K

ordo

n Yo

lu)

Kıbr

ıs Şe

hitle

ri Ca

d.

PlevneBulvarı

AlsancakGarı

KARŞIYAKA/BORNOVA

Sevinç

Pastanesi

AlsancakVapur İskelesi

Akso

yRe

ciden

ce

KENT

ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ

Page 78: Medikent - Aralık 2013

İnsana verdiğimiz değere güvenin!

Page 79: Medikent - Aralık 2013

Kendinizeyeni bir sayfa açmaya

ne dersiniz?

Page 80: Medikent - Aralık 2013

Sağlığın Kentiİzmir’in Kent Hastanesi.

Sağlıklı bugünler, sağlıklı yarınlar içininsana verdiğimiz değere güvenin!

KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35580 Çiğli-İZMİR Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71

/KentSaglikGrubu

/kentsaglikgrubuwww.kenthospital.com