kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trakp manisa milletvekili doç. dr. selçuk Özdağ...

58
kuraklık ve su kanunu çalıştayı 2015

Upload: others

Post on 22-Mar-2021

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

kuraklık ve su kanunuçalıştayı

2015

Page 2: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta
Page 3: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASIXII. ÇALIŞMA DÖNEMİ (2014-2016)

Oda Yönetim KuruluBaşkan / Baran BOZOĞLUII. Başkan / Mert GÜVENÇ

Genel Sekreter / Betül KESKİN ÇATALGenel Sayman / Gökşin TEKİNDOR

Üye / Ozan ÇITIRÜye / Saime Yeşer ASLANOĞLU

Üye / Canan Esin KÖKSAL

Page 4: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

Sunuş

Küresel iklim değişikliği ve yansımaları dünyada ve ülkemizde somut olarak his-sedilmeye başlanmış durumda. Sera gazı emisyonlarındaki artış devam ederken kesin çözüm üretecek politikalara sahip olmayan ülkelerin sayısı azımsanmayacak kadar çok. Ülkemiz de ne yazık ki bu ülkeler arasında yer almakta.

İklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgeler arasında Türkiye coğrafyası da yer almakta. Yağış rejimindeki değişikliklerin yanında orta Anadolu’da kuraklık süreci hızlanarak artmakta…

Kuraklık sorununun yanı sıra, su tüketiminin artması ve su havzalarımızın kirlenmesi ekolojik ve toplumsal bir krizi de beraberinde getirmekte.

Art arda sıralanabilecek olan sorunlarımızın çözümünde ise riski yönetmek en doğ-ru adım olacak. Bu noktada üst ölçekli planların havza bazında ve su kaynaklarımızın durumu üzerinden, koruyucu, kamu yararı, doğa yararı gözeten ilkelerle yapılması riski yönetebilmemizi sağlayacak.

Bunu yapabilecek yeterli bilimsel bilgiye, teknik alt yapıya ve insan birikimine sahip olduğumuz su götürmez bir gerçek.

Yeter ki bu konuda güçlü bir siyasi irade ortaya konulabilsin ve bilim insanları ile hazırlanacak havza bazlı kamu yararı gözeten planlar günlük kararlarla değiştirilmesin.

Su Kanunu hazırlığı bu anlamda bir fırsat haline dönüşebilir. Eklektik, parçalı ve kamu yararından uzak su yönetimi politikamızı; bütüncül bakan, doğanın korunmasını ön plana çıkaran, yatırımların daha sağlıklı yapılmasını sağlayan, kamu yararı gözeten bir hale dönüştürme ihtimali adına Su Kanunu hazırlıklarını önemsiyoruz.

Gerçekleştirdiğimiz bu çalıştay ile Su Kanuna dair farklı fikirleri ve kurumları içeren bilimsel-teknik bir tartışma yaparak kamuoyuna, kanun yapıcılara bilgi sunmayı hedefle-dik. Bu kapsamda, İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Miktad Kadıoğ-lu, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nden Prof. Dr. Tayfun Çınar, Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Doç. Dr. Selim Sanin, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su İşleri Genel Müdür Yrd. Dr. Yakup Karaaslan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdür Yrd. Recep Akdeniz ve Marmara Belediyeler Birliği’nden Ahmet Cihat Kahraman’ın katılımı ile Su Kanunu taslağını ele aldık.

Değerli konuşmacıların önemli bilimsel verilerini ve farklı bakış açılarını paylaştıkları çalıştayımızın kitabını kamuoyu ile paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.

Dileriz, “su”yun doğanın parçası olduğu gerçeği unutulmadan kamu yararı gözeten, sadece insanı değil doğayı da dert eden bir Su Kanunu yayımlanabilir.

Saygılarımla, Baran BOZOĞLU TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı

Page 5: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

Baran BOZOĞLUTMMOB Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı

Doç. Dr. Selim SANİNHacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü

Recep AKDENİZÇevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çevre Yönetimi Genel

Müdür Yardımcısı

Prof. Dr. Tayfun ÇINARAnkara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi

Levent GÖKCHP Grup Başkan Vekili

Dr. Yakup KARAASLANOrman ve Su İşleri Bakanlığı Su İşleri

Genel Müdür Yardımcısı

Prof. Dr. Mikdat KADIOĞLUİstanbul Teknik Üniversitesi

Meteoroloji Mühendisliği Bölümü

Cihat KAHRAMANMarmara Belediyeler Birliği

Selim DOĞANKonya Selçuklu Üniversitesi

Page 6: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

5

Yeşim BEKÇMO Ankara Şube Yönetim Kurulu ÜyesiMerhaba değerli konuklarımız hepiniz hoşgeldiniz. Günümüzün önemli konularından kuraklığı ve suyu konuşacağız. Ayrıca, mecli-se gitmek üzere hazırlanan Su Kanunu Taslağını da hep beraber inceleme fırsatı bulacağız. Konumuza başlamadan önce toplantıya katılamayanlar var. Onların telgraflarını sizlere ileteceğim:Daha önce kesinleşmiş olan Elazığ programımdan dolayı nazik da-

vetinize icabet edemiyorum. Şahsınıza, tüm katılımcılarınıza ve misafirlerinize selam ve sevgilerimi iletiyorum. Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce Düzenlemiş olduğunuz Kuraklık Ve Su Kanunu konulu çalıştayakatılmayı çok iste-meme rağmen önceden kesinleşmiş programım nedeniyle aranızda bulunamadığım için üzgünüm. Ülkemizde yaşanan çevre sorunlarının çözümü konusunda çevre mühen-disleri odası olarak yaptığınız çalışmalardan dolayı sizi ve şahsınızda tüm katılımcıları kutluyor, başarılarınızın devamını diliyorum. Çanakkale CHP milletvekili çevre komisyon üyesi Serdar Soydan TMMOB ÇMO olarak düzenlemiş olduğunuz Kuraklık Ve Su Kanunu konulu çalıştay davetinize çok teşekkür ederim.Ancak Manisa’da olmam nedeniyle katılamayacağım için çok üzgünüm. Su ülkemiz insanı ve tüm insanlık için hayat demektir. Su olmazsa hayat olmaz. Onun içindir ki, suyumuz çok dikkatli kullanmak, gelecek nesillere miras olarak suyumuzu aktarabilmeliyiz. Bu duygu ve düşüncelerle çalıştayın yararlı geçmesi-ni diler tüm katılımcılara selam ve saygılarımı sunarım. AKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta şahsınız olmak üzere tüm katılan davetlilere selam ve saygılarımı sunarım. MHP Genel Başkan Yardımcısı İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu Sayın Baran Bozoğlu, Bursa programlarından dolayı aranızda olamıyorum. Nazik davetinize teşekkür eder, başarı dileklerimle düzenlemiş olduğunuz çalıştaya katılan tüm konuklara selam ve saygılarımı sunarım. CHP Bursa Milletvekili Senan Kaleli Nazik davetinize teşekkür ederim. Düzenlemiş olduğunuz kuraklık ve su kanunu çalıştayında önceden yapılmış Ankara dışı programım nedeniyle aranızda olamadığım için üzgünüm. Sadece ülkemizin değil tüm dünyanın en önemli sorunlarından biri olan kuraklık sorunu ile su kaynaklarının etkin yönetimi iddiası ile hazırlanmakta olan su ka-nunu taslağı konusunda düzenlemiş olduğunuz çalıştayın güzel ve başarılı geçmesi di-leklerimle size ve şahsınıza değerli katılımcı ve konuklarınız en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. CHP İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Sayın Akif Hamzaçebi Şimdi açılış konuşmasını yapmak üzere Oda Başkanımız Sayın Baran Bozoğlu’nu sahneye davet etmek istiyorum.

Page 7: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

6

Baran BOZOĞLU: TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Genel BaşkanıDeğerli milletvekilim, saygıdeğer akademisyenler, değerli konuklar ve değerli basın mensupları, hepinizi ÇMO adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Sevgili Yeşim’in de bahsettiği gibi Türkiye’de ve dün-yada su kıtlığı problemi artık kesinleşmiş, su götürmez bir gerçek haline gelmiş durumda. DSİ’nin raporlarında, akademik çalışmalar-da, üniversitelerin çalışmalarında, Çevre Bakanlığı raporlarında bu

problemin aslında çok net bir şekilde hayatımızın içerisinde olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda bu problemin sosyal ve ekonomik etkilerini de yoğun bir şekilde yaşamaya başlamış durumdayız Türkiye olarak. Malumunuz Bafa Gölü, Tuz Gölü, Burdur Gölü, Kızılırmak, Sakarya, Sapanca Gölü gibi Türkiye’nin önemli su havzalarında yoğun bir kuraklık problemi yaşıyoruz,50 yılda üçadet Van Gölü büyüklüğünde su havzamızın kaybedildiği de bir gerçek… Su havza-larında yoğun bir kuraklık yaşanırken, İstanbul’un su kaynaklarından olan Terkoshav-zasında,2009 yılında hazırlanan çevre düzeni planının dahi içerisinde olmayan bir 3. havalimanı projesiyle yok edilmesiyle karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Bu problemlere rağmen plana göre proje yapılması yerine, projeye göre plan yaklaşımından kaynaklı ve anlık olarak değişikliklerden kaynaklı olarak da su havzalarının çok da fazla korunmadı-ğını ve siyasi iradenin karar verdiği süreçler doğrultusunda bu yapılaşmaların açıldığını da görüyoruz. Su havzalarındaki problemlerin yanında, kent içerisinde insanlara sağlanması gere-ken kanalizasyon ve içme suyu hizmetlerinde de ciddi problemlerimiz var. TÜİK rapor-larına göre yaklaşık 13 milyon vatandaşa şu anda Türkiye’de içme ve kullanma suyu

Page 8: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

7

doğrudan sağlanamıyor. Aynı zamanda vatandaşlarımızın %53’ü yani 40 milyonu içme ve kullanma suyu arıtılmadan yani temizlenmeden sağlanıyor. Aynı zamanda vatan-daşlarımızın %22’si 16 milyon vatandaşa da kanalizasyon hizmeti sağlanamıyor. Yol medeniyettir, kabul ediyoruz bunu, ancak kanalizasyon ve içme suyu hizmeti çok daha önemli bir medeniyet göstergesidir. Fransa’da II. Henry Paris Parlamentosunda 1550 yılında yani bundan yaklaşık 550 yıl önce kanalizasyon sisteminin kurulabilmesi için karar çıkartmaya çalışmış. Bugünün Türkiye’sine baktığımız zaman vatandaşlarımızın %22’sine kanalizasyon hizmeti sağlayamamak ülkemizin bu anlamda çok geri bir nok-tada kaldığını ortaya koyuyor. Ben rakamlara daha fazla devam etmeyeceğim. Çok değerli konuklarımız var ara-mızda, onlar bu detayları çok daha iyi açıklayacaklardır. Diğer bir önemli konu ise içme suyu problemi. İstanbul’da ve Ankara’da yoğun bir tartışma oldu ve benzer problemler Tekirdağ ve diğer kentlerde de var. Havzalarımız ve derelerimiz kirlendiği için, düzgün korunmadığı için ve kanunlar ve yönetmelikler hakkıy-la uygulanmadığı için bu kirlenme gittikçe artmaya başlıyor. Ankara’da son dönemde yaşanan tartışmalarla sadece içme suyu kirliliğine dair değil, aynı zamanda insanların içtikleri suya dair bilgi edinme hakkına, yönetimde şeffaflık problemine dair degerçekleri ortaya koyan bir süreçle karşı karşıya kaldık. Bizler vatandaşlar olarak ne içtiğimizi bilmek istiyoruz ve ÇMO olarak bunu her alanda ifade etmeye çalıştık, kamuoyu oluşturmaya çalıştık. Umarız bundan sonraki süreçte vatandaşlarıniçtikleri suyun içeriğine dair bilgiyi,ülkemizde yetkilendirilmiş olan Türkiye Halk Sağlığı Kurumu içerisindeki akredite olmuş laboratuvarlarından tarafından günlük olarak öğrenebiliriz. Ben sözümü çok fazla uzatmak istemiyorum. Vakit dar, konuşmacılarımız, değerli akademisyenlerimiz var, kamu kurumlarından gelen arkadaşlarımız, bürokratlarımız var. Çok değerli katkılar sunacaklardır. Onlara çok teşekkür ediyorum, davetimize bizi kır-mayıp katıldıkları için. Bugün sorunlar ortaya konulacak, çözümler tartışılacak ve bizce bir çözüm noktasında, bir çerçeve kanun olarak su kanununu bir fırsat olarak görmek istiyoruz. Bu kanunun bir fırsata çevrilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bundan sonraki süreçte de mecliste de değerli yasa yapıcılar bu konuda çalışmalar yapacaklar. Çalışta-yımızınyasa yapıcılara, TBMM’ye bilgi sunan bir nitelikte olacağından hiç şüphem yok. Her yurttaşa doğada yaşayan canlıların hakkını yok saymadan sağlıklı, ulaşılabilir suyun sağlanması için çerçeve bir kanun için çaba harcamaya meclis ayağında da devam ede-ceğiz. Son olarak, bugünkü etkinliğe su kanunu mecliste yapılacağı için değerli vekillere ve grup başkan vekillerine hiç bir siyasi parti ayrımı yapmadan davette bulunduk. Kendileri katılamayacaklarını biraz önce gördüğünüz ifadelerle dile getirdiler. Ancak,son dönem-de Ankara’daki su sıkıntısına dair dikkat çeken açıklamalarda yapan, çabalarımıza des-tek veren CHP Grup Başkan VekiliSayın LevenGÖK’eçok teşekkür ediyorum bu konuyu dert ettikleri ve çalıştaya katıldıkları için. Hepimize başarılı bir çalıştay diliyorum.

Yeşim BEK: Çalıştayımıza başlamadan önce CHP Ankara milletvekili Sayın Levent Gök'ü konuş-masını yapmak üzere buraya davet ediyorum.

Page 9: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

8

Levent GÖKCHP Grup Başkan VekiliSayın Başkan ve değerli konuklar, ben de Çevre Mühendisleri Oda-mızın düzenlemiş olduğu Türkiyemizin en önemli problemlerinden bir tanesi olan su ve kuraklık konusundaki panelinizde aranızda bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Ben de hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Hoşgeldiniz. Elbette bilime önem vereceğiz değerli arkadaşlar. Siyasetçi bilimin önünde olmayacak,

bilimin arkasında olacak. Türkiye'deki odalarımızı ideolojik odalar olarak görmememiz lazım. Onların, görüşlerinden faydalanılan ve siyasetçiye yol gösteren birer kurum, sivil toplum örgütleri olduklarını bilerek siyaset yapacağız. Çevre mühendisleri bir açıklama yaptığı zaman o ideolojik bir odadır derseniz, siz siyasetin aslında bilime dayanmadı-ğını kabul edersiniz. Bu nedenle burada yapılacak olan tartışmalar, CHP açısından çok önemlidir. Önümüzdeki günlerde eğer mecliste bu yasa tartışılırsa biliniz ki, atacağımız her adım çevre duyarlılığı adına, çevre duyarlılığını korumayı kendilerine ilke ve meslek edin-miş olan herkes adına, odalar adına olacaktır. Ben siyasetçiyim odalardan daha iyi bili-rim anlayışıyla değil, sağdan olsun soldan olsun hangi değerli kuruluş bir fikir sunuyor-sa, bunu dikkate alarak bu işlerin götürüleceği bir orta yol mutlaka berabersu kanunu tasarısı geldiği zaman yaşayacağımızı çok net olarak göreceksiniz. Değerli katılımcılar, sayın başkan, bir cumartesi günü Ankara'nın coğrafi hudutları ve nüfusun yoğunluğunda çok değişik etkinlikler var. Doğal olarak benim de katılacağım pek çok toplantı ve panel var. Buraya az önce cumartesi annelerinin çığlıklarına destek olmak için Adalet Bakanlığı önünde yapılan eyleme katılarak geldim. Birazdan buradan ayrılıp başka etkinlikler ve nikah şahitliğim süreceği için izninizi rica edeceğim. Ancak bu-radan çıkacak sonuç sanırım bir yazılı metin haline dönüştürülür ve bizlere de ulaştırılır. Her bir fikrin ayrı ayrı önemli olduğunun altını çiziyorum. Geçtiğimiz günlerde Ankara'da yaşanılan su tartışmaları bunun tipik bir örneğidir. Bilimle siyaset birbirine karışmıştır. Biz bilimi öne aldık. Odalarımızın değerli yaklaşım-larınıöne çıkardık halk sağlığı açısından. Ancak Ankara'yı yöneten zihniyetin odalarımıza karşı olan tutumunu gördüğümüz ve bildiğimiz için, o mücadelenin içinde sarsılmaz bir biçimde halkımızın yanında olma kararlılığını sürdürdük. Ankara aslında su kaynakları açısından Türkiye'nin geçmişte en zengin illerinden bir tanesiydi. Türkiye'deki tartışma-lar benim boyutumu ve haddimi aşar ama Ankara milletvekili olarak ve Ankara için 30 yıldır siyaset yapan bir kardeşiniz olarak, Ankara'nın semtlerinin adlarını bir hatır-layın,pekçok semtinin adını derelerden ve sulardan aldığını hemen görürsünüz. Tipik örnekleri: Kavaklıdere, Bentderesi, İmrahor, Dikmen deresi, Hatip Çayı, Kırkkonaklar, Bademlidere, Çayyolu. Baktığınız zaman Ankara'nın semtlerinin hemen hemen bütün isimlerinin derelerden ve sulardan oluştuğunu görürsünüz. Aslında Ankara eskiden su zengini bir kentti. Ama biz ne yaptık, şehri imar edeceğiz, büyüteceğiz, imara açacağız derken, Ankara'nın bütün derelerini kapattık. Kendi elimizle yaptık, şimdi su bulmaya çalışıyoruz. Hala Ankara'nın altından Dikmen deresi gibi dereler akıyor. Bunları ortaya çıkarmamız lazım. Ben geçtiğimiz iki ay önce Ankara'nın derelerini geri istiyoruz diye bir araştırma önergesi verdim, mecliste tartışıldı. Bunların da ıslaha ihtiyacı var. Yüzeye çıkartabilir miyiz bu bilimin konusu. Bunları yapmamız gerekiyor. Ankara'nın su konusunda kıtlık ya-

Page 10: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

9

şayacağı çok önceden belliydi. Bu konuda DSİ Veysel Eroğlu'nun müdürlüğü zamanında çok önceden bir rapor hazırlamıştı. Ankara'da su ihtiyacının giderilmesi yönünde Işıklı Gerede hattında bir baraj yapılmasını önermişlerdi yıllar öncesinde. Ankara Büyükşehir Belediyesi bunu gözardı ederek bu işe girişmedi. Ankara'da 7 yıl önce bir kuraklık baş-layınca alelacele Kesikköprü Barajı'ndan Ankara'ya su getirilmesi yöntemiyle Ankara'nın su ihtiyacının giderileceği zannedildi. Ancak Ankara'daki su tartışmalarında kuraklık olduğu zaman Kesikköprü Barajından verilen suların içerdiği ağır mineraller ve sülfat nedeniyle Ankara halkının sağlığına ne derecede zarar verdiğine hepimiz en yakından gördük, şikayetleri biz yaşayarak gördük. Şimdi Ankara'nın,DSİ'nin üstlendiği Işıklı Ge-rede hattının bir an önce bitirilmesi ve sağlıklı su kaynağı açısından bu su havzasında devreye girmesini ben düşünüyorum. Değerli konuklar Ankara'daki su tartışmaları içerisinde gözden kaçan bir noktaya da dikkatini çekerek konuşmamı sonlandırmak isterim. Ankara Halk Sağlığı ve Müdürlüğü, ASKİ çeşitli analiz raporları hazırlıyorlar. Ama benim elimde öyle belgeler var ki, örneğin Ankara'da her gün günlük 1500-2000 yerden su numunesi alınıyor. Bu su numuneleri alınıyormuş gibi yapılıyor. Bir lokanta, bir ev ya da bir iş yeri kura yoluyla bir şekilde be-lirleniyorlar. Her gün oralardan su numunesi alınması gerekiyor ama alınmıyor. Bir yıldır uğranılmayan su numunesi alınmayan yerler var. Şimdi biz neye inanacağız? Falanca adresteki bir işyerinden alınan ve su numunesi diye elinize getirilen su numunesi acaba o numune mi? Ayrıca bu konuda analiz yapanlar analiz yapmaya ehil mi? Bunların tartı-şılması gerekiyor. Ben bu konudaki tartışmaları önlemek açısından Ankara'da Büyükşehir Belediye Başkanına hodri meydan dedim. Ankara Büyükşehir Belediyesi yetkililerini, Sağlık Ba-kanlığından yetkililerini ama yanında çevre mühendisleri odamızdan da bir temsilcimiz olsun, kimya mühendisleri odamızın da bir temsilcisi olsun, halk sağlığı ile ilgili diğer odaların da temsilcisi olsun ve herbirimiz gidip alalım müştereken o numuneler nereden alınıyorsa ve laboratuvar sonuçlarını beraber açıklayalım. Kamuoyundaki kafa karışıklığı ancak böyle giderilebilirdi. Bunu hala yapamadılar. Hodri meydan dediğimiz bu noktada daha bize cevap dahi veremediler. Ankara'da su sağlığı açısından kafa karışıklığı ancak odalarımızın ve bu konuda fikir üreten bilim insanlarının yani bilimin araya girmesiyle giderilebilir. Siyasetin tartışmasına malzeme olamayacak kadar önemli bir konudur bu. Büyük bir dikkat içerisinde bun ifade ettik, söyledik. Ben çevre mühendislerinin, kimya mühendislerinin, ASKİ'nin temsilcisi olsun Melih Gökçek'in önereceği kim olursa olsun, ama hepsinin koordineli bir çalışmasıyla Ankara'da sağlıklı bir su çalışmasının yapılması-nı öneriyorum. Alsınlar numunelerini nereden alınıyorsa, beraber alsınlar beraber ölçüm-lerini yapsınlar ve halkımıza açıklasınlar. Böyle, önceden kim daha fazla bağırırsa haklı çıkarız anlayışıyla yürütülebilecek bir tartışma değildir bu. Ciddiye aldığımız bir konudur. Ciddi olacağız ve ciddi açıklamalarda bulunmak suretiyle insanlarımızı bilgilendireceğiz. Sayın başkan değerli konuklar panelin fazla uzamasına da neden olmayalım. Bu konuda daha konuşacağımız çok sözler var ama ben bir müddet bir konuşmacımızı iz-ledikten sonra izninizi rica edeceğim. Değerli konuşmacılarımızın bilimin ne söylediği bu konuda akıl yürütenlerin ne söyledikleri çok önemli. Fazla gecikmeden isterseniz onları dinlemeye başlayalım. Ben bu duygu ve düşüncelerle bu panelin düzenlenmiş olmasın-dan dolayı ÇMO başkanımıza ve paneli yönetecek sayın başkanımıza ve katılımda bulu-nacak diğer konuşmacılara başarılar diliyor, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Page 11: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

10

Doç. Dr. Selim SANİNHacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği BölümüSayın başkanım değerli katılımcılar güzel bir başlangıç yaptık diye düşünüyorum panelimize. Ben bir genel çerçeve çizerek başlamak isterim. Çok vaktinizi almayacağım gerçekten. Yapılacak tartışmala-rın nereden başlaması gerektiği konusunda sizin belki konuya bakış açınızı dile getirmeniz konusunda bir başlangıç noktası oluşturalım istedim. Bir kaç belirleme yapalım. Söylenenler söylendi yerel bo-

yutta. Fakat bunu küresel boyutta da ele almak gerekiyor. Öncelikle bir iklim değişikliği sürecinin içerisindeyiz. Bunu tartışacağız. Bunun içerisinde insanların katkıları da var, doğal süreçler de bunların üzerinde etkili oluyor. Başka değerlendirmemiz gereken bir nokta da nüfus artışı ve bizim yaşam biçimimiz. Nüfus artıyor ve yaşam biçimimizi biz şekillendiriyoruz. Burada dikkatimizden kaçan bir nokta üretim süreçlerimizin birkaç yüzyıla vardığı, bu vurgulandı. Arabalardan bahsediyorum. En az yüzyıllık geçmişleri var. Yani eski teknolojilerle devam ediyoruz. Son olarak da bu karşımızdaki profili yönetebil-mek için yasal düzenlemelere ihtiyacımız var. Hem Türkiye'de hem dünyada uluslararası platformda karşımıza çıkan yasalar bizim yaşam biçimimize ya da nüfus artışımıza eşit hızda değişemiyorlar. Bunun da yan yana getirilmesi gerekiyor. Sanıyorum panelin vur-gulanması gereken noktalarından bir tanesi bu olması gerekir diye düşünüyorum. Türki-ye'de kuraklık konusunu vurgulayacağız panelde. Biz referans noktası olarak Cumhuri-yet'i alırsak 90 yıldır kuraklığı konuşuyoruz değerlendiriyoruz. Ancak yeni yeni tarımdan değil ekolojik değişimden bahseder hale geldiğimizi fark eder hale geldik. Önümüzde bir su kanunu var. Yasalaşacak, yapılandırılacak ve kullanmaya başlayacağız. Ciddi bir de-ğişiğimden bahsediyor. Çok değişik formatlara doğru gidiyor. Birazdan öğreneceğiz ne olduğunu. Şu anda elimizde olmayan yapıların ortaya çıkacağını görüyoruz. Kanun içeri-sinde enteresan noktalar var. Bunlar belli boyutlarda diğer kanunlarla çakışıyorlar veya örtüşüyorlar bunları nasıl yöneteceğimizi görmemiz gerekiyor. Sonuçta karşımızda bir değişim süreci var hem küresel olarak hem Türkiye olarak farklı bir suya geçeceğiz, farklı bir dünyada yaşamaya başlayacağız. Biz buna hazır mıyız? Bu geçişi ani keskin ve tek taraflı olarak yaparsak bir türbülansla karşılaşmamız çok mümkün. Bunun yumuşak bir geçiş olması ve hem ekonomik hem çevre açısından hem sosyal açıdan yönetile-bilir olması için, denklemleri bilmemiz ve bu denklemleri kullanarak, ister mühendislik denklemleri ister sosyolojik denklemler olsun bir yönlendirme ihtiyacı ile karşı karşı-yayız. Çözüm gerçekten burada gördüğümüz gibi çalıştaylarla, farklı paydaşların yan yana getirilmesiyle elde edilebilir gibi duruyor. Türkiye bu süreçte küresel anlamda konuşursak neden bir başlan-gıç noktası olmasın diyorum ve pane-limizi başlatmak istiyorum. İsterseniz panelimize Sayın Yakup Karaaslan'la başlayalım. Kendisi Orman ve Su İşle-ri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı. Bize su kanununu anlatsın. Oradan kanununun neler içerdiğini ve bize neler getirdiğini görelim ve devam edelim diyorum.

Page 12: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

11

Dr. Yakup KARAASLANOrman ve Su İşleri Bakanlığı Su İşleriGenel Müdür YardımcısıSayın vekilim ve değerli katılımcılar, öncelikle ÇMO'ya teşekkür edi-yorum bize böyle bir fırsat verdiği için. Ayrıca böyle bir günde ka-tıldığınız için sizlere de teşekkür etmek istiyorum. Ben taslak su kanunuyla alakalı genel çerçeve neyi içeriyor, kapsamı ne, hangi yenilikleri getiriyor bunlarla ilgili kısa kısa bilgi vermeye çalışacağım.

Sayın hocamızın, başkanımızın da söylediği gibi Türkiye iklim değişikliğini çok ciddi bir biçimde hissetmeye başladı. Bu iklim değişikliği neticesinde de bazı kurak yılları yaşı-yoruz yedi yılda bir. Bu senede kurak bir yıl yaşadık. Bunu, alınan önlemlerle çok az hissettik aslında. Aslında bu, altı çizilmesi gereken konulardan bir tanesi. Bir diğer konu su kanunu. Su kanunuyla ilgili Mülga Çevre ve Orman Bakanlığı (ÇOB) zamanında çalış-maları başlattık ve ilk defa bir bakanlığın isminin de su bakanlığı olmasıyla su kanunu çalışmalarını hızlandırdık. Tabi ki Mülga ÇOB zamanında özellikle elimizde çok rehber dokümanlar vardı. Bunlardan bir tanesi Su Çerçeve Direktifiydi ki, Su Çerçeve Direktifi Avrupa'da suyun anayasası kabul ediliyor. Onun uyumlaştırılması, onun alt direktifleri, bütün bunların uyumlaştırılmasını genel çer-çevede prensip olarak kabul ederek taslak su kanunu çalışmalarına başladık. Benim su-numum yeni bir su kanunu ihtiyacını doğu-ran sebepler, hazırlık aşaması, taslağın içe-riği hakkında genel bilgi, taslakta öne çıkan hususlar, taslağın ülkemiz su yönetimine ge-tireceği yeniliklerden kısaca bahsedeceğim. Artık tabii ki, bütün bu etkilerden dola-yı sadece iklim değişikliği, nüfus, sanayi ve bütün bunların suya etkisinden dolayı biz suyu akılcı yönetmek zorundayız. Suyu hav-za bazında, canlıların ve toplumun bütün kesimlerinin taleplerini dikkate alarak, su kaynaklarının optimum faydada kullanımlarını sağlayacak ve olumsuz etkilerini kontrol altına alacak koordinasyon, planlama, organi-zasyon, yatırım, izin, denetim ve yaptırım faaliyetlerinin bütünü olarak tanımlıyoruz. Su kanununda da bizim hedefimiz havza bazında akılcı bir biçimde suyu yönetmek. Yeni bir su kanunu ihtiyacını doğuran sebeplere baktığımızda, su kaynaklarının et-kili bir biçimde yönetilmesi ve su kaynaklı sorunların çözümüne ilişkin su politikalarını uygulamaya konacak hukuki uygulamanın olmayışı, çerçeve su kanununun olmaması, mevcut hukuki düzenlemelerin oldukça dağınık bir biçimde olması (yaklaşık 30 kanun ve ikincil düzenleme yer alıyor, bunları entegre ve koordineli bir şekilde bir araya getiren bir kanunun olmayışı), sular hakkında kanun gibi bazı düzenlemelerin 1920’lerde başlaması ve günümüze değin esaslı bir değişikliğe uğramamış olması, diğer yasal düzenlemelerin ise 20 yılı aşkın bir süre önce çıkarılmış olup, artık çağın gereklerini karşılayacak bir bi-çimde olmaması gibi birçok sebeplerden dolayı yeni bir su kanunu hazırlık çalışmalarına başladık. Taslak su kanunu hazırladık. İlk su ile ilgili kanuna baktığımızda 1926 yılında çıkarı-lan 831 sayılı Sular Hakkında Kanun. Bu kanun tabii ki, birçok şeyi içermiyordu. Bunlar,

Page 13: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

12

baraj ve yapay gölet dahil olmak üzere su yapıları, sanayinin su ihtiyacı, hidroelektrik enerji üretimi, yeraltı suyunun kullanımı, sulama tesisi, atıksu yönetimi, alıcı ortam kirlenmesi, su özel sektörü, doğal hayatı koruma kavramı gibi birçok hususu içermi-yordu. Dahası mevcut mevzuatlarda yetki ve sorumluluk karmaşası, kuruluşların ko-ordinasyon ihtiyacı, AB Su Çerçeve Direkti-fiyle uyum ihtiyacı, su ile ilgili mevzuattaki boşlukların doldurulması, suyun sadece miktarını değil kalitesini de göz önüne ala-rak yönetilmesi gereği bulunmaktaydı.

Özellikle ÇOB zamanına kadar suyun sadece miktarı dikkate alınıyordu. ÇOB'da kaliteye de ağırlık verildi be bu ağırlık Orman ve Su İşleri Bakanlığının da kurulmasıyla da devam etti, taslak su kanunuyla da bu aslında perçinleniyor. Türk su mevzuatının temel düzenlemelerine baktığımızda birçok kanun var: Köy ka-nunu, belediye kanunu, iskân kanunu, umumi hıfzıssıhha kanunu, su ürünleri kanunu, çevre kanunu, kurumların kanun hükmünde kararname kuruluş kanunu, jeotermal su kanunu gibi pek çok suyla ilgili kanun çıkarılmıştır ancak bunlarla ilgili uygulamada bir kargaşa var ve bu kargaşanın önüne su kanunu ile geçmek istiyoruz. Su kanunu başka neleri getiriyor hayatımıza; mesela çok başlılığın önüne geçilmesi, havza bazında yönetim, suyun miktar ve kalite olarak yönetilmesi, kirleten öder prensi-binin hayata geçirilmesi (su artık devletin mülkiyeti ve tasarrufunda), katılımcı yaklaşım, koordinasyon, Ulusal Su Planı Havza Yönetim Kurulları gibi birçok yeniliği hayatımıza getiriyor. Temelde hedefimizde Su Çerçeve Direktifi'nin dediği gibi ekoloji kalitede hede-fi tutturmak, çevresel hedeflerde hedefi tutturmak var. Tüm bu sebeplerle taslak su kanunu hazırladık. 15.10.2011 tarihinde, sayın Müs-teşarımızın başkanlığındai, o zaman 16 tane büyükşehrimiz vardı, hepsine sunduk ve görüşlerin aldık. Daha sonra 2 Kasım 2012 tarihinde Türkiye Belediyeler Birliği ile Genel Müdürlüğümüzün işbirliğinde 27 belediye ve su kanalizasyon idare temsilcisi, 10 üniversite, 17 sivil toplum kuruluşu, bakanlığın ilgili bölümlerinden 12 temsilci olmak üzere toplam 150 kişilik katılımla yine taslak su kanununu paylaştık, onların görüşlerini aldık. Daha sonra bu metni bütün kurum ve kuruluşlara gönderdik, onların görüşle-rini aldık ve web sayfamıza koyduk. Bütün kamuoyunun görüşlerine sunduk ve bütün kamuoyunun görüşlerini aldık. Kendi içi-mizde bunları değerlendirdikten sonra, 15 Ekim 2014 tarihinde Başbakanlığa taslak su kanunu gönderdik ve önümüzdeki gün-lerde de Meclise sunmak üzere Başbakan-lıkta hazırlık çalışmalarına devam edeceğiz. Taslak hakkında genel bilgileri vermek istiyorum: Birinci bölümde kapsamı, amaç, genel

Page 14: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

13

hükümler, ilkeler yer alıyor. İkinci bölümde, su kaynaklarının planlanası, geliştirilmesi, korunması, izleme ve denetim yer alıyor. Üçüncü bölümde, Su Yönetimi Yüksek Kurulu Havza Yönetimi Kurulu bulunuyor. Dördüncü bölümde, su kaynaklarının tahsisi (ki bura-da çok dağınık bir yapı var, sektöre su tahsisi yok, münferit tahsis var, öncelikle havza bazında sektörel tahsis, bu tahsise göre münferit tahsislerin verilmesi), içme ve kullan-ma ve sucul canlıların ihtiyacı olan su ilk defa kanunla güvence altına alınmış oluyor. Su bilgi sistemi, su sicili, irtifak hakkı ve kamulaştırma önemli. Beşinci bölümde koordinas-yon, yetki, sorumluluk, fiyatlandırma, yasak fiiller ve cezalar, diğer hükümler var. Son bölümde de su kanunu çıktıktan sonra yönetmelikler (çok başlılığın kaldırılması), kadro ihtisası, geçici hükümler, yürürlük ve yürütme başlıkları bulunuyor. Taslakta öne çıkan hususlara baktığımızda, su kanunu taslağının maksadı havza bazında su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi, iyileştirilmesi, sürdürülebilir şekilde kullanımını sağlamak üzere havza bazında planlama, tahsisönceliklendirme, izleme ve yönetimde bütünlüğün sağlanmasıdır. Kapsama baktığımızda, kıyı sularını ve jeotermal suları dahil olmak üzere bütün yerüstü ve yeraltı sularının yönetimini kapsıyor. Genel hükümlere baktığımızda önemli yenilik getirdiğini görüyoruz. Öncelikle, su kaynakları ilgili bulunduğu arzın malik ve zilyedinden bağımsız olarak artık devletin hükmü ve ta-sarrufu altına giriyor. Ancak taşınmaz malik veya zilyed sadece suyu öncelikli olarak ihtiyacı olduğu kadar kullanabilecek, oradaki su potansiyelini de dikkate alarak kullanma önceliğine sahip olacak.İlkelere baktığımızda,Su Çerçeve Direk-tifi'nde belirtildiği gibi korumacı bir yaklaşıma sahip. Havza ba-zında korunması, iyileştirilme-si, kalite ve miktarın beraber yönetilmesi ve her vatandaşın sağlıklı ve güvenli suya sahip olması güvence altına alınıyor. Su potansiyelinin öncelikle havza içinde değerlendirilmesi güvence altına alınıyor. Su kay-naklarının kullanım öncelikleri, ekonomik, ekolojik ve sosyal ihtiyaçlara en uygun şekilde kullanılması göz önüne alınıyor. Su kalitesini ve miktarını olumsuz yönde değiştirecek etkenlerin kaynağında bertarafı ve çevresel hedeflere ulaşılması temel ilke. Çevresel hedef bir su kaynağını kimyasal, biyolojik kalite elementleri açısından ve hidromorfolojik açıdan ulaşabileceği en iyi su durumunu ifade ediyor. Ancak Su Çerçeve Direktifinde de belirtildiği gibi doğal su kütlesi, yapay su kütlesi ve büyük ölçüde değiştirilmiş su kütlesi olarak su kaynaklarını sınıflandırıyoruz. Burada da çevresel hedef büyük ölçüde değiş-tirilmiş su kütlesinde ve yapay su kütlesinde biraz daha doğal su kütlesinde göre farklı olabiliyor. Hedefimiz kalite ve miktar olarak oradaki canlıların yaşayabileceği, ihtiyaç duyabileceği, kalite ve miktarı sağlamak. Biz şuna inanıyoruz; kirlenme, su kaynakları-nın kontrolü, sucul çevrenin ihtiyacından başlıyor ve bu bir zincir olarak insanlara kadar devam ediyor. Burada, sucul çevreyi ve insan sağlığını korumak hedefimiz. Yerüstü ve yeraltı sularının iyi su durumuna ulaştırılması bir çevresel hedef. Kullanan ve kirleten

Page 15: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

14

öder prensibinin hayata geçirilmesi, havzada zirai üründe ya da sanayi planlamasında su potansiyelini dikkate almak, tabi göllerden yeraltı su kütlelerinden su çekilmesin-de su kütle dengesinin bozulmaması, içme, kullanma, zirai sulama, sanayi ve diğer kullanımlarda azalmış su verimi, su tasarrufunu sağlayacak tedbirlerin alınması, bütün kullanılmış ve atık suların geri kazanılması, suyun tasarruflu ve verimli kullanılması, bu-gün sadece arıtılmış atık suların değil proseste kullanılan suların hatta ziraide, tarımda kullanılan suların geri kullanılması ile ilgili hususlar, prensipler ve su kaynaklarının gerek miktar gerek kalite açısından iyileştirilmesi için gerekli tedbirlerin bütün kurumlarla alın-ması temel prensip. Su kanunu hayata geçtiğinde havza bazında suyu sektörlere göre dağıtıyor, da-ğıttıktan sonra münferit tahsislere geçiyor. Burada suyun miktarı, kalitesi, havzanın özellikleri, zaruri ihtiyaçlar ve şartlar, başka türlü bir çözüm yolu getirilmedikçe su ihti-yacı öncelikle içme ve kullanma maksatlı, daha sonra tabii hayat için gerekli su ihtiyacı, zirai sulama, enerji ve sanayi kullanımı ve ticari, turizm gibi temel ihtiyaçlar göz önüne alınarak planlanacak. Su kanunu hayata geçtiğinde en üst ölçek ulusal plan, havza yö-netim planları, havza tahsis planları olacak. Havza tahsis planlarında sektörel ihtiyaçlar belirtilecek, o sektörel ihtiyaçlara göre de münferit tahsislere de geçilecek. Ulusal su planısu kaynaklarının kalite ve miktar açısından bütüncül yönetimi için sosyal, ekolojik, ekonomik ihtiyaçlar da göz önüne alınarak üst ölçekte ülkemiz ölçe-ğinde bir plandır. Bu plan suyla ilgili temel politikaları ihtiva edecek ve bu plan özellikle kalkınma planı olmak üzere diğer planlarla uyumlu olacak. Ulusal su planı Su Yönetimi Yüksek Kurulu'nun görüşü alınarak Bakanlık tarafından hazırlanacak ve hazırlandıktan sonra nihai olarak Bakanlık tarafından yürürlüğe girecek. Yürürlüğe girdikten sonra bağ-layıcı olacak ve bütün planlar da bu plana uymak zorunda kalacak. Plan 6 yılda bir revize edilecek. Bir diğer husus da havza yönetim planlarıdır. Havza yönetim planları AB'ye uyum-lu, çevre faslının altında su kalitesiyle alakalıdır. Havza yönetim planları öncelikle Su Çerçeve Direktifinin nihai çıktısıdır. Şu an bütün Avrupa ülkelerinde zorunluluk olarak hazırlanıyor. Biz de bu planları hazırlamaya başladık. Su kanunu çıktıktan sonra havza yönetim planları daha katılımcı bir yaklaşımla, daha uygulanabilir olarak hayata geçe-cek. Öncelikle havza yönetim planı ulusal su planıyla uyumlu olacak. Havza yönetim planındaki hedef "çevresel hedef"e ulaşmak. Su kanunu hayata geçtikten sonra Su Yönetimi Koordinasyon Kurulu Su Yönetimi Yüksek Kurulu'na dönüştürülecek. Bu, Orman ve Su İşleri Bakanlığı başkanlığında su ile ilgili bütün bakanlardan oluşan bütün üyeler tarafından oluşturuluyor. Su Yönetimi Yük-sek Kurulu'nun görevleri su yönetimi ve su güvenliğini sağlamak, ulusal su politikaları belirlemek, havzalarda kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılması gereken uygulamaları takip etmek, ulusal su politikalarını değerlendirerek Bakanlar Kurulu'na sunmak, havza, taşkın ve kuraklık yönetim planlarını belirlemektir. Havza Yönetim Kurulu her havzada koordinatör vali Havza Yönetim Kurulu'nun başkanı oluyor. Diğer illerin vali yardımcıları, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri, DSİ İl Müdürlükleri, orada bulunan bütün STK'ların da katılımıyla kurul oluşuyor. Havza Yönetim Kurulu'nun görevleri; havza, taşkın, kuraklık yönetim planlarının hazırlanmasını, gözden geçirilmesini, güncellenmesini, uygulama-sını değerlendirmek, bu konuda Su Yönetimi Yüksek Kurulu'na rapor sunmak, sektöre su tahsisi politikaları ile ilgili çalışmaları yapmak, sektörel su ihtiyaçlarını ve talepleri incelemek, özellikle havza, taşkın, kuraklık yönetim planları ile ilgili tedbirlerin alınması

Page 16: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

15

ile ilgili koordinasyonu sağlamak, acil durum olduğunda bu tedbirleri tüm kamu kurum ve kuruluşlarıyla birlikte almak ve önemli hususları da ve Su Yönetimi Yüksek Kurulu'na rapor sunmaktır. Şimdiye kadar su kalitesi ile ilgili hususlara değindim. Biraz da su kaynaklarının tahsisi ile ilgili konulara değineceğim. Su kaynaklarının tahsisi ile ilgili su kanunu haya-ta geçtikten sonra her havza için havza tahsis planı hazırlanacak, sektörelbazda hem yerüstü hem yeraltı suyun bütçesi çıkarılacak, öncelikle içme ve kullanma suyu, sonra tabi hayatın gerekliliği için su, daha sonra da zirai sulama, enerji ve sanayinin ihtiyacı olan su şeklinde sektörel planlama yapılacak, sonra da DSİ Genel Müdürlüğü tarafından münferit tahsisler yapılacak. Bir diğer husus; münferit su tahsisi ancak TC Kanununa göre kurulmuş tüzel kişilere ve Türk vatandaşlarına yapılabiliyor. DSİ münferit tahsislere göre ölçüm sistemi kura-cak. Bu tahsislere doğal ve mineralli sular da giriyor, jeotermal su tahsisleri girmiyor. En fazla 29 yıla kadar tahsis verilecek. Bu tahsiste, tahsis belgesi hiçbir şekilde devre-dilmeyecek, ancak yenilenebilecek. Su kaynaklarının tahsis maksat ve şartları dışında kullanılması ya da mücbir sebepler dışında 1 yıl süresince kullanılmaması halinde su tahsis belgesi iptal edilecek. Münferit tahsisler için su tahsis sicilleri DSİ tarafından tu-tulacak. Su sicillerini içeren suyla ilgili bütün verileri hayata geçirmeye çalıştığımız şu an ihale sürecinde olduğumuz ulusal su bilgi sistemini kurmaya çalışıyoruz. Su kanunuyla bunu güvence altına alacağız. Kamu kurum ve kuruluşlarında bulunan suya ait veriler ilgili kurumlara ve üniversitelere bedelsiz olarak verilecek. Bakanlıkça temin edilen ve üretilen bilgilerden stratejik öneme haiz olan veriler de kamu kurum haricindeki tüzel kişilere belli bir bedel karşılığı verilecek. Su kanunun getirdiği en önemli yeniliklerden bir tanesi de maliyetlendirme. Su ka-nunu hayata geçtikten sonra herhangi bir kurum suyla ilgili bir harcama yaptığı zaman, bu harcamanın karşılanması için belli bir zamanda o bedeli geri alabilecek. Bununla ilgili maddeler su kanunu çıktıktan sonra yönetmeliklerle düzenlenecek. Tahsisle ilgili olarak su ölçüm sistemleri takılarak DSİ tarafından fiyatlandırma yapılacak. Yetkili idare tara-fından yapılacak hizmetlere karşılık maliyet karşılaması esas üzerinden yatırım bedeli ve yönetim hizmeti alınacak. Nehir havzası yönetim planları hedefleri doğrultusunda su kütlelerine yapılacak su deşarjlarında kirlilik yükü oranında Bakanlık tarafından kirlilik önleme bedeli alınacak. Tüm bu düzenlemeler yönetmeliklerle belirlenecek. Tüm bu söylemlerden sonra, su kanunun hayatımıza neler getireceğini özetlersek, öncelikle su yönetiminde çok başlılığın önüne geçilmiş olacak. Havza bazında su yöne-timi hayatımıza girecek. Suyun sadece miktarı değil kalite yönetimi olacak. Su devletin mülkiyeti ve tasarrufu altında olacak. Kirleten öder prensibi hayata geçirilecek. Havza bazında sektörel tahsis yapılacak, daha sonra münferit tahsise geçilecek. Havza, taş-kın ve kuraklık yönetim planlarında katılımcı yaklaşım esas alınacak. Su yönetiminde koordinasyonun sağlanması esas. Taşkın yönetim planları hazırlanacak ve imar plan-larında bunlar dikkate alınacak. Ulusal su planları hazırlanacak, Su Yönetim Üst Kurulu oluşturulacak. Bu kanunla doğal mineralli sular su kapsamına alınacak, Ulusal su bilgi sistemlerinin kurulacak, noktasal bazlı kirliliğin önlenmesi için alıcı ortam bazlı deşarj standartları havza bazında hayata geçirilecek, su kullanımında doğal hayatın dikkate alınacak. Su kanunu hayata geçtiğinde Su Çerçeve Direktifi ve alt direktifleriyle tam uyumlu olmuş olacağız. Beni dinlediğiz için teşekkür ediyorum. Sorularınız varsa bütün sunumlardan sonra sorularınız alabilirim.

Page 17: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

16

Recep AKDENİZÇevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çevre Yönetimi Genel Müdür YardımcısıŞu an su kıtlığı çeken ülkeler arasındayız. Su kaynaklarımız bölgeler arasında eşit dağılmıyor. Doğu Karadeniz'e baktığımız zaman 2000 mm'nin üzerinde yağış düşerken, İç Anadolu'da 220 mm yağış dü-şüyor. Bölge bölge, yağışlarda ve su kaynaklarında farklılıklar var. Bizde de önümüzdeki dönemlerde bölgeler arası su transferi yapı-

labilir, dünyada bunun pekçok örneği var. İklim değişikliğinde, su kaynaklarının kirlenme-sinden bahsediyoruz. Dolayısıyla ileriki günlerde suyun miktarı kadar kalitesi de önem kazanacak. Su kıtlığının iklim değişikliğini en çok etkilediği bölgelerde su kıtlığına gide-ceğiz ve o bölgelere başka bölgelerden su getirmek zorunda kalacağız. Sektör-ler açısından baktığımızda suyu en çok kullanan sektör sulama sektörü, sonra sanayi ve içme suyunda kullanıyoruz. 2004 yılında sulama sektöründe kul-landığımız su miktarı 40 milyar m3'ken şimdi kullandığımız sulama suyu miktarı 44 milyar m3. 2030 yılında DSİ verile-rine göre 112 milyar m3'ü kullanabilir duruma geleceğiz. Bunun anlamı 2030 yılında her şey yolunda giderse tüm su kaynaklarımızı kullanabileceğiz. Su kaynakları doğal kaynaktır ve sınırlıdır. Dolayısıyla o noktadan sonra kullandığımız suları tekrardan kullanmamız gerekecek, su tasarrufuna gitmemiz gerekecek. Atıksu ile ilgili çalışan pek çok kurum var. Bu durum koordinasyonsuzluk yaratabili-yor. Ancak iyi bir koordinasyon sağlandığı takdirde altyapı sorunun zamanında tamam-lanması açısından yarar sağlayacaktır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı alt yapı konusunda atıksuyatırımlarını desteklemekte, kontrollerini, denetimlerini yapmaktadır. Orman Su İşleri Bakanlığı DSİ aracılığıyla atıksu yatırımı yapabiliyor. Büyükşehir belediyeleri kendi

bölgelerinde altyapı çalışmalarını yapa-biliyorlar. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı özellikle tarımsal reform yapılan köyler-de altyapı çalışmalarını gerçekleştirebi-liyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı turizm yapılan bölgelerde bu çalışmaları des-tekliyor. Sanayi Bakanlığı sanayilerde desteğini veriyor. Belediyeler kendi bölgelerinde, il özel idareler kendi ille-rinde bu çalışmaları yapabiliyorlar. Bu kurumların kuruluş kanunlarında bu tür yetkileri mevcut. Çevre kanunu, çevrenin korun-masına değinen ve evresel tahribe

Page 18: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

17

karşılık verilmesi gereken ce-zalarla ilgili hükümleri içeren, bunlarla ilgili yetkili kurumları tanımlayan ana kanundur. DSİ'nin altyapı çalışmalarını yapması için yetki tanıyan kanun 1053 sayılı kanundur. İller belediyesinin kuruluş ka-nunu, büyükşehir belediyesi kanunu, belediye kanunu, belediye gelirleri kanunu, mahalli idareler kanunu, OSB kanunu atıksuyun yönetimin-de ilgili olan mevzuatlarımız. Çevre açısından baktı-

ğımızda mevzuatımız şunlardır:Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği: Çevre Kanunu'na bağlı çıkarılmıştır. Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği: AB uyum sürecinde çıkarıldı ve AB'nin Atıksu direktifiyle uyumludur. Hassas Alanlar Tebliği: Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetme-liği'ne bağlı olarak yayımlandı. Su ile ilgili diğer yönetmelikler de Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'ne, Çevre Kanununa ve kuruluş kanununa bağlı olarak çıkarılmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak çevresel politika, strateji ve hedefleri belirlemek-teyiz, bunları geliştiriyoruz ve ihtiyaç olduğunda bunların hazırlanması ile ilgili öngörü-leri oluşturuyoruz. Çevre konusunda uygun teknolojileri onaylıyoruz. İşbirliği ve koor-dinasyonu kurumlar arasında sağlıyoruz. İzleme ve denetim sonrası uygun olmayan tesislere idari yaptırım uyguluyoruz. TÜİK verisine göre kanalizasyon hizmeti verilen belediye nüfusunun toplam bele-diye nüfusuna oranı %92'ye ulaşmış durumda. Hedefimiz bunun %100'e ulaşmasını sağlamak. Ancak teknik ve ekonomik olarak %100'e ulaşmak mümkün değil. Korunan alanlar, sit alanları, arkeolojik alanlarda zarar vermemek için altyapı yapılamıyor. Kara-deniz Bölgesi'nde de çok dağınık yayla yerleşimleri olduğu için buralarda kanalizasyon yapmak teknik olarak uygun olmuyor. Bireysel çözümlere gitmek daha uygun oluyor. AB de nüfusu iki binin altında olan yer-lerde ihtiyaç duyulduğunda bireysel çözümleri tavsiye ediyor. Dolayısıy-la kanalizasyon sisteminin teknik ve ekonomik yönden uygun olma-dığı alanlarda, bireysel çözümler de üretilecektir. 2002'de 145 olan atıksu arıtma tesisi olan belediye sayımız 2014 yılında 563'e ulaş-mış durumda. Şu anda 1300 bele-diyemiz bulunmakta. 2002 yılında atıksu arıtma tesisi hizmeti alan belediye oranımız %35'ken 2014'te %77'ye ulaşmıştır. 2017'de %85'i hedefliyoruz. Şu anda 250'ye yakın

Page 19: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

18

arıtma tesisinin de inşaatı devam ediyor. 2023 yılında ise bunu %100'e çıkarmak, tüm belediyelerimizin atıksu arıtma tesisi hizmetinden yararlanmasını sağlamak. AB aday ülkelere belli paralar ayırıyor, bunun %85'i hibe. Fizibiliteleri ve ihale dokü-manları tamamlanmış inşaat veya ihale aşamasına gelmiş 39 adet proje var. Bunların dağılıma bakarsak daha çok Güneydoğu'da altyapı nispeten zayıf olduğu için burada yoğunlaşmış. AB kriterlerine uygun olanlar da bunları yapabiliyoruz. Bu 1. paketimizi oluşturuyor, IPA-1 de diyebiliriz. 2. paketimizi de fizibilite, atıksu mastır planı, ÇED, ihale dokümanları hazırlanma aşaması oluşturuyor. Altyapı çalışmalarımız bunlar. Uzun uzadıya anlatılabilir ancak burada biraz özetini vermeye çalışıyoruz. Ulusal çevre politikası olarak 10. kalkınma planı, strateji dokümanı ve su-arge stra-teji dokümanı gibi çeşitli dokümanlarımızda geçen temel ilkeler var.1. Temel ilke sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak hakkı: Anayasamızda da var bu. İnsanların doğal hakkı. 2. Doğal kaynakların korunması: Doğal kaynaklar sınırlı, bunları tasarruflu kullanmamız lazım. 3. Sürdürülebilir Kalkınma: Ekonomi olmayınca da bunları iyi koruyamıyoruz. Aslında kal-kınma ile kirletmeden koruma kullanma dengesini iyi kurmamız gerekiyor. Hem kalkınıp hem de kirletmememiz gerekiyor. Bu orta noktayı ülke olarak yakalamamız gerekiyor.4. Kirleten öder prensibi: Sanayiye izin veriyoruz. Ancak kirlettiği zaman bunun bedelini de ödemesi lazım. 5. Tedbirlerin alınması: ÇOB ve ÇŞB birlikte yürütüyor.

Page 20: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

19

6. Sektörler arasında entegrasyon: Sanayi sektörü, içme suyu vb sektörler arasında entegrasyon kurmak lazım ki su dengesini sağlayabilelim.7. Kamu-özel işbirliği: Türkiye 'de çok yay-gın değil. Avrupa ülkelerinin bazılarında yaygın. İngiltere %100 işbirliği ile su kay-naklarını yönetirken, bu oran İspanya ve Fransa'da %50'ye ulaşıyor. Türkiye'de bunun sağlanabilmesi için altyapının güçlü olması lazım, kontrol eden kurumların iyi

olması lazım, belediyelerimizin ve ya ilgili kurumlarımızın fayda maliyet analizlerini iyi yapabilmeleri lazım. 8. Kamuoyunda çevre bilincinin artırılması, halkın katılımı: Çevre Kanunu 1982 yılında çıktı ve 32 yıldır toplumda bir çevre bilinci oluştu. Eskiden arkadaşlarımız denetime gittiğinde içeri alınmazlardı, polisle gitmek gerekirdi. Şimdi kapıda karşılıyorlar. Dola-yıyla, kurumlarımızda da, halkımızda da çevre bilinci olarak belli bir seviyeye gelindi. Bu gelişmişlikle de doğru orantılı. Gelişmişlik arttıkça çevre bilinci de artacaktır. Politika dokümanlarımızdan 10. Kal-kınma Planımız yeni yayımlandı. Hükümet programı, ulusal su, ar-ge ve yenilik stra-tejisi, vizyon 2023, ÇŞB Stratejik Planı, Çevre Operasyonel Programı, Atıksu Arı-tım Eylem Planı ve Su Kanalizasyon Sukap (Başbakanlık ve İller Bankası ile üzerinden yürütülüyor) ile ilgili konulardan bahsede-ceğiz. Özetlersek; bu dokümanlarımız suyun iyi yönetilmesi, iletişimin iyi sağlanması, su kaynaklarının iyi planlanması, iyi kullanılması, tahsisi ve su kaynaklarının yeniden kulla-nılması konularını içeriyor. Bazılarında özel bilgiler var. Mesela Su Ar-ge yenilik Stratejisi inovasyon ve argeyi desteklemek amaçlı 2011 yılında önceliklendirilensu sektöründe yapılacak çalışmaları içeriyor. Kalkınmış ülkelerin çoğunda bu plan var. Her ülkenin kendi şartlarına ve önceliklerine göre değişiklik gösteriyor. Örneğin Hindistan'da sel öncelik-

lendirilmiş,Almanya'da teknoloji önceliklen-dirilmiş. Bakanlık olarak bizim de politikamız üre-ticiden başlıyor. Örneğin ODTÜ tarafından yapılan bir çalışmada Kayseri'de bir teks-til firmasında suyun kullanımı planlandı ve %30 tasarruf sağlandı. Hortuma bir aparat takılarak suyun tasarrufu sağlandı. 7-8 yıl önce tekstilde 1 ton üretim başına 12 ton su kullanılırken, şu anda 3-5 ton arasında kullanılıyor. Ar-ge’nin teşvik edilmesi bu

Page 21: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

20

açıdan önemli. Suyu ne kadar iyi plan-lar ve kullanırsak, o kadar daha emni-yetli oluruz diye düşünüyorum. Suyu tasarruflu kullanmak adına geri dönüştürdüğünüz zaman yeniden proseste kullanmanız mümkün. Su eğer kullanılamayacak haldeyse en son olarak onun deşarjını öngörüyoruz. Ar-tan nüfusun belli merkezlerde yoğun-laşmasıyla o dar alanlarda bu nüfusun çok fazla suya ihtiyacı oluyor. Singapur su kaynakları kısıtlı olduğu için suyunu şu an yeniden arıtıyor ve içiyor. Nüfus arttıkça tarımsal faaliyetler de artıyor.

Bunun için suya ihtiyaç var. Tarımsal kullanımda da suyu tasarruflu kulanım ve yeniden kullanım metotlarını geliştirmemiz lazım. Sanayi geliştikçe su ihtiyacı yine artıyor ve suyu tasarruflu kullanmak önemli hale geliyor. Su kirliliğinde şu an bir taslağımız var, su kriterlerini %25'e yakın civarda biraz daha sıkılaştırdık. Gelişen teknoloji ile daha az suy-la daha fazla ürün üretmeniz mümkün. Sularınız kirlenmişse veya yeraltı sularınız iyice dibe inmişse, su temininde maliyetler artıyor, yatırımlarınız yükseliyor. Sınırlı su kaynak-ları, küresel ısınma, atıksuların azaltılmasını ve tekrar kullanılmasını zorunlu kılıyor. Su kaynaklarının tasarruflu kullanımı kuraklığın şiddetinin azaltılmasında da etkili olacaktır. İklim değişikliğini en çok etkileyecek kaynak su kaynağıdır. Van Gölü 50 yılda bir 2 m alçalıp yükseliyor. Bu o bölgede 50 yılda bir iklim değişikliği olduğunu gösteriyor. Nasıl bir su tasarrufu yapılması, atıksuyun yeniden kullanımı neden gerekli ve bunların yol-ları nelerdir bunlarla ilgili bilgi vermek istiyorum. Su tasarrufu için tüketim oranlarının düşürülmesi, evde, tarımda, sanayide alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekiyor. su tü-ketimini azaltan yeni teknolojiler kullanmak su tasarrufu sağlayacaktır. Şebeke kayıpları ülkemizde ciddi problem, %15 -50 arasında değişiyor. Kayıplar doğuya gittikçe artıyor. Şebeke kayıplarının bir kısmı fiziksel kayıplar bir kısmı da izinsiz, kaçak kullanımlar. Bun-lar basınç kontrolleriyle ya da diğer teknolojiler kullanılarak kontrol altına alınabilir. Bu konuda halkın geliri de önemli bir husus. Halkın gelirinin üstünde talepte bulunursanız, kaçak kullanımları artırabilirsiniz. Bunların bir kısmı da altyapı hizmetlerimizi doğru kont-rol etmemekten kaynaklanıyor. Tarımda su kullanım miktarının azaltılması, modern sulama tek-niklerinin uygulanması, atıksuyun yeniden kullanılması, yağmursu-larının tutulması, gri suların arı-tılması ileriki dönemlerde uygu-lanabilir. Bu tür çalışmalar hem iklim değişikliği açısından hem de kuraklığın etkisini azaltmak açı-sından önemli olacaktır. Teşekkür ediyorum.

Page 22: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

21

Dr. Selim DOĞAN Selçuk Üniversitesi Çevre Mühendisliği BölümüTürkiye geneli için aylık yağış verilerini kullanarak yapmış olduğu-muz trend çalışmalarında, birçok ilimizde trendin negatif yönlü ol-duğu yani yağışlarda bir azalmanın olduğunu görüyoruz. Ülkemizde illere göre büyük yağış farklılıkları bulunmaktadır. Örneğin, Antalya bir ayda 300 mm'lik bir yağış alırken, bu miktarın Konya Kapalı Hav-zasında bir yıla karşılık geldiğini görüyoruz.

Her il için yapılan trend analizlerinde, Mann Kendall ve SpearmanRho testlerine göre %5 anlamlılık seviyesinde ya da %95 güven aralığında baktığımız zaman, örneğin Ankara için anlamlı olmayan bir negatif trendin olduğunu görüyoruz. Bu bütün vilayet-

lerimizde benzer özellik gösteriyor. Konya yağış trendine baktığımız zaman Ankara'dan daha düşük bir negatif değere sahip olmasına rağmen %5 anlamlılık seviyesinde an-lamlılığa ulaşmadığını görüyoruz. İl il baktığımızda; Ardahan ve Bayburt’ta anlamlı artış trendi görüyoruz. Buralarda yağışların arttığını ancak Eskişehir'de anlamlı bir negatif

Page 23: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

22

trendin olduğunu görüyoruz. Ancak trend değerlerine her iki test sonuçlarını göz önüne alarak baktığımız zaman, Türkiye genelinde önemli bir yağış azalması olduğunu görebi-liyoruz. Birçok araştırmada da görüyoruz ki iklim değişikliği yalnızca yağışların azalma-sı ya da sıcaklığın artması şeklinde değil, yağışların dengesiz bir şekilde dağılmasını da ortaya çıkarıyor. Örneğin Konya kapa-lı havzasında 300-350 mm'lik bir yağışın kısa sürede düşmesi ve daha sonraki ay-larda kurak sürece girilmesi veya benzer şekilde diğer illerde de, yılda düşmesi ge-reken yağışların kısa sürede düşmesi ile sel felaketlerinin arttığını görüyoruz. 4-5 Mart tarihlerinde kuraklıkla ilgili düzenle-nen çalıştayda Enerji Bakanlığı'nın verisine göre HES'lerin toplam elektrik üretimindeki oranının 2000’li yıllarda %20 - %25 seviye-sinde olduğunu görmekteyiz. 2007 ve 2008 yıllarında kuraklık yaşandığını biliyoruz. Ya-şanan kuraklığın elektrik üretimini nasıl etkilediğini de bu grafik üzerinden anlayabiliyo-

ruz. Ayrıca aynı grafikte kurulu gücün sürekli bir artış içerisinde olduğunu, ancak üretim bazındaki gücün kuraklıkla nasıl etkilendiğini anlayabiliyoruz. Türkiye'nin yaklaşık 1500 m3'lük kişi başı bir su kullanım potansiyeli var. Bunun çok kolay bir hesabı var. Toplam kullanılabilen su bütçesi olan 112 milyar m3'ü, 75 milyonluk nüfusa böldüğümüz zaman 1500 m3 edi-yor. Burada potansiyelin artırılması oldukça zor. Çünkü nüfus arttığı sürece ters orantılı olarak su kullanım potansiyelinin azalacağını

Page 24: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

23

görebiliriz. Burada çarpıcı olan aslın-da havzalar arasındaki bu denli büyük farklılıkların oluşması. Örneğin İstanbul ilini içeren Marmara Havzası'nda kişi başı su 500 m3'ün altına düşüyor, yani mutlak eksikliğin altına düşüyor. Bura-daki nüfus artışı demek, her geçen gün sorunların daha da artması demek. Bu durum; bu havzalarda yapılan, nüfus artışını ve göçleri cezbeden büyük pro-jelerin bu anlamda incelediğimiz zaman ne kadar yanlış olduğunun bir göster-gesi. Başka havzalardan su transferi bu sorunu çözermiş gibi duruyor, ancak

o da başka çevresel problemler oluşturacaktır. Şöyle bir inceleme yaptığımızda, 2040 yılı için bir projeksiyonda öyle bir çılgın proje yapmanız lazım ki Artvin’den Çoruh'tan buraya su transfer etmeniz gerekecek. Bu da ciddi anlamda çok çılgın bir proje anlamı taşıyacak. Çünkü bu bölgeye yakın havzalarda bu kadar su yok. Bu kadar çılgın projelere gerek var mı? Kaynaklarımızı akılcı ve sürdürülebilir yönetmemiz, geleceğe dair planla-malarımızı konuyla ilgili kapsamlı araştırmalara dayandırmamız gerekmez mi? 1980-2010 yılları arasında tüm dünya genelindeki kuraklık veya fırtına gibi diğer hidrolojik olaylara baktığımız zaman, özellikle hidrolojik olaylarda %300'e varan artışın olduğunu görüyoruz. Kuraklığa baktığımız zaman, kuraklığı sıklıkla kurak süreçle karış-tırıyoruz. Yaz aylarının ülkemizde kurak geçiyor olması kuraklık demek değildir, kurak süreç terimi ile açıklanabilir. Maalesef ülkemizde kuraklık yeterince tanınmıyor. Kuraklık tanımında; belirli bir zaman içerisinde düşen yağış ve beklenenden az mik-tarda yağış kavramları çok önemli. Belirli bir zaman gün hafta yıl mertebesinde olabi-leceği gibi ardışık günler bazında da olabilir. Kuraklık tanımı yapılırken birçok kaynakta yağışın miktarına, bazı kaynaklarda da yağışlı yağışsız geçen günlere vurgu yapılmakta-dır. Örneğin İngiltere'de bazı bölgelerde 10 gün üst üste yağış olmadığı zaman insan-lar arabalarını yıkamayı bırakıp, daha önemli insani ihtiyaçlarda kullanmak üzere suyu koruma altına alıyorlar. Kuraklık tür-lerine bakarsak; meteorolojik kuraklık, tarımsal kuraklık ve hidrolojik kuraklık olarak ay-rılıyor. Birtakım kaynaklarda sosyo ekonomik kuraklık ola-rak dördüncü bir kuraklık türü daha var. Ben sosyo-ekonomik kuraklığın mühendislik yaklaşı-mıyla bakıldığında bir kuraklık türü olduğunu düşünmüyorum, bunun sadece kuraklıkların et-kisi olduğunu düşünüyorum.

Page 25: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

24

Kuraklık çalışmalarına literatürde baktığı-mızda bu çalışmaların %50'den fazlasının tarımsal kuraklıkla ilgili olduğunu görüyo-ruz. Mesela bir buğday cinsinin sulama re-jimine karşı nasıl bir büyüme gösterdiğine yer veriliyor. Ancak su kaynakları açısından baktığımız zaman bu analizlerin çok daha farklı ele alınması gerekiyor. Su kaynakla-rıyla ilgilenenler, birkaç ay önce Yalova'nın kaç günlük suyu kaldı, İstanbul'da su re-zervleri ne kadar daha yetecek gibi sorular-la bu konuya bakıyor. Çevresel kirlilik veya su kirliliği açısından baktığımızda; kirletici

miktarı aynı kalsa bile su miktarı azalacağından kirlilik konsantrasyonu artacaktır, bu da kirliliğin hızlıca artması anlamına geliyor. Suni hidrolojik kuraklık genelde HES'lerin yapılmasıyla, akması gereken suların tutulması ve yeterince bırakılmamasından ortaya çıkıyor. Oradaki ekolojik dengeyi ve habitatı korumak için bırakılacak suların miktarının belirlenmesi gerekiyor. Genel görüş, uzun yıllar ortalama akımın %10'unun bırakıldığı zaman bunun sağlanabileceği yönünde. Ancak bu çok bilimsel bir sonuç doğurmuyor ve maalesef mansabında ciddi ekolojik problemler oluşturuyor. Kuraklık analizi için Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün sitesine baktığınız zaman bu-

Page 26: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

25

rada birçok kuraklık haritaları bulabiliyor-sunuz. Ancak hangi haritanın hangi du-rum için kullanılacağı konusu biraz kafa karıştırıcı. Verinin nasıl yorumlanacağı ile ilgili büyük sorunlar oluşuyor. Örneğin tarımsal kuraklık konusunda Konya'da-ki buğday yetiştiricileri Mart ve Nisan ayındaki yağışın çok önemli olduğunu söylüyorlar. Bu dönemlerde eğer yağış istenilen seviyede olmazsa, ürün hasat miktarı olarak %50'den fazla kayıp olu-şabiliyor. Bu ayların dışında az yağış ol-ması ya da kuraklık olması buğday yetiş-tiricilerini çok ilgilendirmeyebilir. Örneğin

sulu tarım ile uğraşan veya bahçecilik yapan biri ile görüştüğünüz zaman, onun için kuraklığın ne seviyede olduğunun hemen hemen hiçbir önemi yok. Çünkü onlar yağmur ile değil, hepimizin su kaynaklarını kullanarak sulama yapıyorlar. Konya Kapalı Havza-sındaki en önemli sorunların başında yanlış sulama uygulamaları ve bitki deseni yer almaktadır. Teknolojik sulama yöntemleri kullanılmadığı için kaynak israfı son derece fazladır. Örneğin şeker pancarı gibi ekonomik değeri yüksek ama su kaynakları açısın-dan sürdürülemez bitkilerin yetiştiriliyor olması ve bu yapılıyorken de vahşi sulamanın yapılması zaten sınırlı olan su kaynaklarıyla ilgili ciddi sorunlar oluşturmaktadır. Çünkü şeker pancarının ürüne dönüşene kadar 800 mm'ye yakın su ihtiyacı var. Ancak bu bit-kiyi 300 mm yağış düşen yerde yetiştirmeniz için, 500 mm'ye yakın bir suya ihtiyacınız var demektir. Konya Kapalı Havzasında bu ihtiyaç yeraltı sularından karşılanmaktadır. Türkiye'nin en çok kayıtsız ve ruhsatsız yeraltı suyunun kullanıldığı bölge olarak Konya havzası hemen göze çarpmaktadır. İklimsel özellikler nedeniyle Belçika, İrlanda, Da-nimarka ve Finlandiya gibi ülkelerde şeker pancarı neredeyse hiç sulanmaz. İngiltere, Almanya, Fransa ve Hollanda’da şeker pancarı için küçük bir sulama yapılmaktadır. Kuraklıkları izlemek için dünyanın, Amerika'nın ve Türkiye'nin kullandığı bir takım in-deksler ve kuraklık şiddetini gösteren skalalar var. Ancak bizim sürekli yoğunlaştığımız bir şey var. Bu da kuraklığı analiz ederken sürekli hataya yol açıyor. Kuraklığın büyük-lüğü ve etkisi; indeksin sadece kuraklık şiddetini gösteren değeriyle mi yorumlanmalı? Kuraklığın süresi, genliği, frekansı ve bir önceki kuraklıktan sonra geçen süre gibi parametreleri de göz önüne alına-rak mı yorumlanmalı? Bu çok önemli bir husus. Meteroloji Genel Müdürlüğü say-fasından 3 aylık bir kuraklık analizi so-nucuna bakalım. Mor ve mavi renkler nemli durumları gösterdiği ve su kay-naklarının beslendiğini gösterdiği için iyi renkler. Ancak bunu tarımla uğraşan kişi nasıl yorumlamalı? Su kaynaklarıy-la uğraşan kişi nasıl yorumlamalı. Bu 6

Page 27: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

26

aylık analiz. Nisan 2014 - Eylül 2014 arası durumun ülkenin batısında iyi ama, orta ve doğusunda çok iyi olmadığı görülüyor. 9-12 aylık analizlere baktığımız zaman bölgesel büyük farklılıkların oluştuğu göze çarpmaktadır. Biliyoruz ki bu indeksler 9, 12, 24 aylık gibi zaman adımları kulla-nılmazsa su kaynaklarının yorumlanması açısından yetersiz kalabilir. Örneğin 12 aylık zaman adımında Hatay ve Samsun'da ola-ğanüstü kuraklığın oldu-ğunu görüyoruz. 24 aylık

analizde ise Samsun ve Erzurum dolaylarında ciddi yağış eksikliklerinin olduğunu göre-biliyoruz. Buradaki su kaynaklarının sıkıntıya girebileceğini anlıyoruz. Ancak 2013 verisine baktığımız zaman 2013 yılında yaşanan kuraklıklarda özellikle Türkiye'nin orta bölgesinde Yozgat civarında ve İstanbul-Kocaeli bölgesinde yoğun ku-raklık görebiliyoruz. Bunlar iller arasında kıyaslama yapmak açısından da önemli. Ancak, bu veriyi nasıl kullanacağımıza, nasıl yorumlayacağımıza, tarımla uğraşan kişi veya su kaynaklarını yöneten kurumlar bu haritayı aldığı zaman ne tür projeksiyonlar, öngörüler yapabileceğine dair bir bilgi sunamıyoruz. Bunun olabilmesi için entegre bir kuraklık bi-riminin olması lazım, tek elden izleniyor ve farklı amaçlarla kullanmak üzere ürün olarak diğer birimlere bilgi üretiyor olması lazım. Türkiye'de 25 adet havza var. Konya kapalı havzası 54,000 km2 ile 4. en büyük havzayı oluşturmakta. Bu havzada yaklaşık 3 milyon insan yaşıyor. Rakımı ortalama 1000 m. Yarı kurak iklimin görüldüğü bir havza. Havzanın dijital yükseklik haritalarına baktığımız zaman, yeraltı su seviyesinin, drenaj hattı olarak güneyden kuzeye doğru yani Tuz Gölü'ne doğru bir hattın olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Konya Kapalı Havzası içerisindeki yeraltı sularındaki çekilmenin orantısız, dengesiz ve sürdürülemeyen çekilmenin, Tuz Gölü'nü direk olarak etkileyeceği buradan anlaşılabiliyor. Çünkü, seviye olarak Tuz Gölü çok daha alt bir seviyede. Yapmış olduğumuz kuraklık analizlerinde Konya Kapalı Havzasında bulunan 12 istasyonu kullandık. İstasyonların dağılımına baktığımız zaman özellikle Konya Kapalı Havzasının batı kısmında bulunan Beyşehir ve Seydişehir bölgesinde yağışın daha fazla olduğunu görüyoruz. Örneğin yanda sağ alttaki grafiğe baktığımız zaman Ocak ayında 120 mm ile Seydişehir istasyonunun diğer istasyonlardan çok yüksek yağışa sahip olduğunu görebiliriz. Bu çalışmamızda 6 farklı kuraklık indeksi kullandık. Bu indekslerden Efektif Kuraklık İndeksi dışındaki diğer 5 indeks farklı zaman adımları kullanabiliyor. Örneğin, aylık veriyi kullanarakkümülatif olarak 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 15, 18, 24, 30, 36 ve 48 aylıkyağış eksiklikleri ve kuraklık analizleri yaptık. Efektif kuraklık indeksi ise herhangi

Page 28: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

27

bir zaman adımı kullanmıyor, geriye dönük ağırlıklı bir hesaplama metodu kullandığı için akla daha yatkın bir metot gibi düşünülebilir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün kullandı-ğı sisteme benzer bir şekilde -3, -2, ve -1 olmak üzere şiddetin sınıfları mevcut. Biz bu zaman serileri arasında analiz yaptığımızda, 91'e 91'lik büyük bir matris elde ettik. Bü-tün verileri alarak korelasyon analizi yaptık. 18 farklı zaman adımı olduğu için 5*18=90 farklı indeks ve zaman adımı kombinasyonu oluştu. Matrisin analizi sonucunda 9, 10, 11 ve 12 aylara sahip zaman adımlarının diğerle-riyle daha korelatif olduğunu görüyoruz. Efektif kuraklık indeksini devre dışı bıraktığımız zaman diğer indekslerde 6. aydan başlayarak 15. aya kadar korelasyonun yüksek ol-duğunu ancak hala %55-60 seviyesinde olduğunu görüyoruz. Örneğin kuraklık zaman adımlarıyla indeksleri birleştirdiğimiz zaman, birbiri ile etkileşimi daha etkili bir biçimde görebiliyoruz. 3 aylık Z skoruna baktığımız zaman, 3 aylık zaman adımlı diğer indeks-lerle çok iyi bir korelasyon göstermesine rağmen zaman adımı ilerledikçe aynı Z skoru farklı zaman adımlarını kullandığı için korelasyonun giderek düştüğünü görüyoruz. Ben-zer şekilde Çin Z İndeksinin 24 aylık zaman adımı kullanıldığında, 1-2-3 aylık zaman adımlı indekslerle çok düşük korelasyonun olduğunu görüyoruz. İndeksin hangisinin kulla-nılacağı kadar zaman adımı-nın da hangisinin seçilmesi gerektiğini doğru bilmemiz gerekir. Yanlış zaman adımları kullanarak elde edilen sonuç-larla, örneğin tarımsal kurak-lık ile ilgili bilgi veriyorsanız hata yapma ihtimaliniz çok yüksek. Diyelim ki bir bitkinin yaşam süresi 6 ayken veya sulama planını bilmezken, siz uygun olmayan zaman adımı sonuçları ile tarımsal kuraklık yorumu yaparsanız yanlış ya-parsınız. Ülkemizde maalesef biraz böyle oluyor. Su kay-naklarıyla ilgili yorum yaparken de bazen 1-3 aylık analiz sonuçlarına bakıyoruz, ancak uygun olmayan zaman adımını kullandığımız için doğru bilgi vermiş olmuyoruz. Efektif kuraklık indeksi ve farklı indeksler ile farklı zaman adımları kullanıldığında birbiri arasın-daki korelasyonu grafiklerden görebiliyoruz. Burada zaman adımından bağımsız efektif kuraklık indeksinin, yani 1 yıllık geriye doğru hesaplama metodu içeren metodun diğer metotlara üstünlüğünü grafikten anlayabiliyoruz. Örneğin dünyada en sık kullanılan standartlaştırılmış yağış indeksi ya da SPI olarak gösterilen grafiğe baktığımız zaman, zaman adımları arasında doğal olarak tutarsız olduğunu görüyoruz. Örneğin çok şiddet-li kuraklık olarak gösteren SPI12 ile 3 yıllık zaman adımı olan SPI36’ya baktığınız zaman muazzam farklılıklar oluşuyor. Bu gayet doğal aslında çünkü farklı kümülatif eksikliklerin farklı sinyalleri var. Ama biz hangisini nasıl yorumlamalıyız, asıl soru bu. Yapmış olduğumuz analizlerde bir kuraklık kronolojisi çıkarmayı düşündük, böylelikle yapılan analizlerin istasyon içinde kıyaslanmasını, hem de başka istasyonlarla kıyas-

Page 29: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

28

lanabilmesini, böylelikle bu kronolojide o istasyonların kuraklığa olan yatkınlıklarını analiz etmeye çalıştık. Örneğin Beyşehir istas-yonunda 2 tane çok şiddetli kuraklık olayı göze çarpıyor. 73 Ocak ayında başlayan ve 75 Ocak ayında biten 2 yıllık bir süreç. Bu kuraklığı incelediğimizde bu istas-yondaki en önemli kuraklık olayı olduğunu görüyoruz. 4. sıradaki 81 yılının Eylül ayında başlayan 83 yılının Aralık ayında biten 27 aylık çok şiddetli kuraklık olayının

9. sırada yer alan 92 yılının Ekim ayında başlayan 94 Ekim ayında biten 24 aylık kuraklık olayına çok benzediği, ancak ilkinin çok şiddetli kuraklık olarak tanımlanırken ikincisi-nin şiddetli kuraklık olarak tanımlandığını (kırmızı alana düşmediği için) görüyoruz. Bu tip olaylardan kaçınmak için gelişmiş ülkeler sadece bu indeksin verdiği sonucu değil kronolojisine de bakarak ve diğer indekslerle karşılaştırmalı olarak yağış eksikliklerine nasıl tepki verdiğini inceleyerek karar veriyorlar. Örneğin Ereğli en çok kuraklık olan is-tasyonlardan 5 tane çok şiddetli kuraklık olayı görüyoruz. Örneğin 2006 Aralık ayında başlayan 2007 Nisan ayında biten 4 aylık kuraklık olayının orta şiddetli kuraklık oldu-ğunu görüyoruz. Ancak etkisinin zirai bir uygulama yoksa, su kaynakları açısından az olduğunu düşünebiliriz. Dolayısıyla bunları yorumlarken sadece kuraklık şiddetiyle değil bütün değerlerine bakmamız gerekiyor. Karapınar ülkemizdeki en az yağış alan ve Meke gölünü içinde barındıran bölge. Çok az yağış aldığı için buradaki yağışların azalması veya yıllık bazda aynı yağışı alıyor ama zamansal dağılımının düzensiz olması çok büyük çevresel sıkıntılar oluşturuyor. Orada obrukların oluşması ya da Meke gölünün kuruması gibi sıkıntılar aslında orada sadece yağışın azlığından değil yağışın dengesiz olarak düşmesi ve orayı besleyememesinden kaynaklanıyor. Konya Kapalı Havzasındaki etkisinin en büyük olduğu düşünülen kurak-lığın 73 Ocak ayında başlayan 75 Nisan'da biten kuraklık olayının olduğunu görüyoruz. Alanına baktığımızda diğerlerinden çok büyük bir alan sahip. Genliği çok yüksek bir ku-raklık. Seydişehir istasyonu Konya kapalı havzasında en çok yağış alan istasyon. Artvin’de yağışlar çok ama burada kuraklık olmaz mı tabi ki olur. Kuraklık ortalamadan ne kadar farklılaştığını gösterir. Bunu hava durumu sunanlar o ayın yağış ortalaması ya da o yılın ortalamasının uzun yıllar yağış ortalamasına göre ne kadar farklılaştığını söyleyerek anlatmaya çalışabilir. Meteoroloji mühendisleri meteorolojik açıdan ele alacaktır. Ta-rımla ilgilenenler zirai açıdan ele alacaktır. Ancak su kaynaklarıyla ilgilenenler oradaki içme suyu havzalarına olan etkisi olarak ele alacaklardır. Bütün bu indeksleri ve zaman adımlarını incelerken yapılan hatanın önüne geçilebilmesi için olay bazlı incelemelerin yapılabilmesi lazım.

Page 30: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

29

Bu olay bazlı incelemeler ise farklı indekslerin aylık veya kümülatif yağış eksiklikleri-ne nasıl tepki verdiğiyle alakalı. Bir tezde dünyaca kabul gören spi kullanılarak yapılan bir analiz, ancak hangi ayda başlayıp hangi ayda bittiğine dair bilgi olmadan 3, 6, 12 aylık zaman adımlarını kullanıyor. Hangi şiddette ve genlikte oluştuğunu anlaşılması çok zor olan bir grafik metodu. Bir de iyi bir dergide basılmış spi'ın 3, 6 , 12 aylarının kıyaslandığı bir çalışma. Ancak burada da yine anlaşılması güç olan veriler var. Çünkü kuraklığın bütün parametrelerini ortaya koyabilecek veriler sunmuyor. Burada 9 aylık indekslerle 12 aylık indeksleri karşılaştırmalı olarak görüyoruz. Burada mavi artı işareti olarak gördüğümüz aylık yağış, kırmızı eksi işareti olarak gördüğümüz aylık yağışın or-talaması. Yani artı işaretinin eksi işaretinden ne kadar altta ve ne kadar üste olduğunu, kümülatif olarak bundan önceki 12 ayın toplamına baktığımız zaman yağışların mavi bar olarak 9 aylık ortalamalardan ne kadar aşağıda kaldığına bakarak indeksin perfor-mansını değerlendirebiliriz. Bu örnekte de 75 yılının Ocak ayına baktığımız zaman, sıfırın üstüne çıktığı zaman kuraklığın bittiği anlamına gelir. Burada indekslerin hemen hepsi sıfır seviyesini bulma-mıştır. Çünkü aylık yağış kırmızı eksinin üzerinde çok yoğun şekilde bir yağış görüyoruz. Efektif kuraklık indeksi ile bu kuraklığın sonlandığı sinyali sıfırın üstüne çıkarak gösteril-miştir. Sonuç olarak, iki farklı kuraklık olayı karşılaştırılırken kuraklıkla ilgili bütün nicelikler göz önüne alınmalıdır. Orta şiddetli kuraklık sınıfındaki bir olay, genliği, süresi, keskinliği ve ardışık kuraklık olup olmamasına bağlı olarak şiddetli bir kuraklıktan daha büyük etkilere sahip olabilir. Bu durum çalışmada yapılan kuraklık kronolojisinin istasyon bazlı ortaya konulması ve tespit edilen kuraklık niceliklerinin analizi ile belirlenebilir ve di-ğer olayların da incelenmesi ile ortaya çıkar. 1972-2010 yılları arasında Konya Kapalı Havzası kuraklık ortalaması istasyon başına 16.3 olaydır. Tüm zamanın yaklaşık %35'i, yani 30 yıllık bir periyotsa bunun 10 yılının kuraklıkla geçtiğini görüyoruz. Konya Kapalı Havzasında tespit edilen çok şiddetli kuraklık olaylarının sayısının nispeten az olduğu (37 yılda istasyon başına 3 olay) ancak bu olayların uzun sürdüğü (olay başına ortala-ma 17 ay) belirlenmiştir. Ayrıca, şiddetli kuraklık olaylarının süresi ortalama 10 ay, orta şiddetli kuraklık olaylarının süresi de ortalama 7 ay olarak bulunmuştur. Çok şiddetli kuraklık olayı en çok Ereğli ve Kulu istasyonlarında görülmüştür. Ilgın istasyonunda genellikle orta şiddetli ve şiddetli kuraklık olaylarının belirlendiği ve bu kuraklıkların çok şiddetli kuraklığa dönüşmediği görülmüştür. Beyşehir istasyonu kuraklık sınıfına bakıl-maksızın en uzun süre (185 ay) kuraklığa maruz kalan istasyon olarak bulunmuştur. En çok kuraklık olayı 22 olay ile Karaman istasyonunda, en az kuraklık olayı 13 ay Seydişe-hir istasyonunda tespit edilmiştir. Havzada tespit edilmiş en uzun süren kuraklık olayı Konya İstasyonunda Eylül 1992 - Nisan 1995 olarak belirlenmiş ve süresi 31 aydır. Ayrıca bu olay genliği en büyük şiddetli kuraklık olayıdır. Bu da demek oluyor ki bundan daha küçük ama çok şiddetli kuraklık sınıfındaki kuraklıklardan etkisi daha büyük olan kuraklık olayları olabilir. Ancak tüm istasyonlarda olan genliği en büyük kuraklık olayı Il-gın istasyonunda gerçekleşmiştir. Havzayı en çok etkileyen ve Konya kapalı havzası için karakteristik denilebilecek 1973-1974 çok şiddetli kuraklığıdır. Şiddetli ve orta şiddetli kuraklıkların en çok tespit edildiği yıllar 86-90 periyodudur. Havzada en çok kuraklık ola-yının tespit edildiği 1996 - 2000 yılları arasında toplam 36 kuraklık olayı belirlenmiştir. Teşekkür ederim.

Page 31: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

30

Prof. Dr. Mikdat KADIOĞLUİstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji MühendisliğiBölümüSu Kanunu, kuraklık planını veya afet dönemlerinde su yönetim pla-nını içerecekse yandaki aşamaları kapsaması gerekiyor. Afet yönetimi bu şekilde yapılmalıdır. Türkiye’de 99 depremi öncesinde müdahale odaklı afet yönetimi yani kriz yönetimi vardı. Kriz yönetimi afet yönetiminin ikinci yarısıdır. Birinci yarıda risk yö-

netimi vardır. Kriz yönetimi risk yönetimiyle başlar. Ama Türkiye’de ne yazık ki afetle başlıyor. Türkiye müdahale ve iyileştirmede çok iyi. Afet yönetiminin temelinde risk azaltma vardır. Risk yönetiminde su kaynaklarımıza ne zarar veriyor, bunları tespit edip önlemek buna karşı hazırlık yapmak (örne-ğin kuraklık planı), takip etmek, uyarı yap-mak, kuraklığın kendisini anlamak vardır. Deprem için risk yönetimi insanlar nasıl enkaz altında kalmazın çalışmasını içerir. Kriz yönetimi insanları nasıl enkaz altın-dan kurtarırızın çalışmasıdır. Türkiye kent-sel dönüşüme kadar insanları nasıl enkaz altından kurtarırıza çalıştı. Tatbikat önemli bir çalışma ve içerisinde halkın yer alması gerekir. Japonya’da 1 Eylül’de bütün halk tatbikat yapar. Risk yönetimi yoksa kriz yönetiminde asla başarılı olamazsınız. Bir şeyi ölçe-mezseniz yönetemezsiniz. Biz su kaynaklarımızı ne kadar ölçüyoruz bu önemli. Bizde ölçüm istasyonu yetersiz. Kar, yağmur ölçecek istasyonlar bulunmuyor dağda. İstas-yonların çoğu kasabalarda bulunuyor. Su kıtlığı ile kuraklık farklı şeyler. Eğer biz su kıtlığını kuraklık olarak düşünüp bunu da iklim değişikliği olarak yorumlarsak işin kolayına kaçmış oluruz. Yanda üsttekiler

doğal nedenler. Engellenemez ama za-rarları azaltılabilir. Ancak alttakiler insan kaynaklı. Zurnanın son deliği de iklim de-ğişikliği. 1959 sayılı Umumi Afetler Kanu-nu’nun 1. maddesindeki afetler verilmiş. Tür-kiye’de kuraklık resmen afet değildir. Dünyaya baktığımız zaman dünyada 31 tane doğal afet var. 1 nolu afet kuraklıktır. Kuraklığın çö-zümü çok zor. Yıkımı çok büyük. İklim değişikliğinin hesaba ka-tıldığı projeksiyon bulunmamaktadır. Kuraklıkta kriz yönetimi mümkün de-ğildir. Su bittiği zaman yapacak bir şey

kalmıyor. Kuraklık yavaş gelişen, sinsi bir afettir ve ortaya çıkması halinde yapacak hiçbir şey yoktur. Tasarruf su varken yapılması gerekir. Kuraklığın evreleri vardır. Mete-

Page 32: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

31

orolojik olarak başlar, hidrolojik, tarımsal ve sosyoekonomik olarak gelişir. İklim Değişikliği Eylem Planında her kurum kuraklık izleme merkezi kuracağım di-yor. Türkiye’de kuraklıkla ilgili en büyük sorunlardan birisi budur. Her kurumun kendi planı var. Ancak birisine göre ku-raklık yaşanırken diğerine göre yaşan-mıyor. Trabzon’da yıllık 2 tonken yağış Konya’da 200 kg’dır. Türkiye’nin yağış rejimi budur ve bunu değiştiremezsiniz. Kışın cephe sistemi bize yağış bırakıyor, yazın yüksek basınç merkezi geldiğinden kurak geçiyor. Yarı-kurak bir iklim. İklim değişikliği yüksek basıncın daha fazla etkisi altına gireceğimiz söylüyor. Yüksek basınç

olan bu yerde hava çöküyor ve çöktüğü yerde yağmur yağmıyor. İklim değişikliği yağış sistemlerini kuzeye doğru itiyor, geçen kış böyle oldu. Bizim üzerimize gelen yağışlar güneye inemedi. Yüksek basınç merkezleri bunları bloke edip ku-zeye gönderdi. Böyle olunca kışın yağış alamadık. Yüksek basınç gelen yerlerde yağış azalacak. Bize fırtına yaratacak al-çak basınç merkezi lazım. Hava sirkülas-yonu değiştiği için alçaktan çok yüksek basınç altında kalıyoruz. Şimdi bir örnek göstermek is-tiyorum. 2014’teki Ekim Kasım Aralık

yağış tahmini. Türkiye bu merkezin üyesidir. Önümüzdeki 3 ay Türkiye’de beklenen ya-ğışlar bunlar. Bu 3 ayda %50’ye yakın bir kuraklık bekleniyor. Su Kanunu bu tür bir çalış-mayı kullanacak mı? Türkiye’de meteorolojinin ne olduğu tama olarak bilinmiyor. Bugün Amerika’da baktığınızda enerji ve su sektörü dahil olmak üzere bütün sektörler 6 aylık meteorolojik tahminlerle verilerle çalışır. Türkiye’nin ortası “rainshadow” dediği-miz bir yağmur gölgesi altında. Kuzeyde ve güneyde dağlar olmasaydı oraya da yağmur yağardı. Bu bölgeye ne yaparsa-nız yapın yağmur yağdırmazsınız. Çünkü burada fön etkisi var. Türkiye’nin topog-rafik gerçeği bu. Suyu yönetirken bunları düşünerek yapmak lazım. Eskiden ya-ğan yağmur havzada akarak göle gider-ken, şimdi yapılaşamadan dolayı yağan yağmur çatılardan, yollardaki kanalizas-yondan sonra denize dökülüyor. Yağmur

Page 33: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

32

iklim değişikliğinden dolayı zaten azalıyor. Az olan yağmurumuzu hasat edemiyoruz. Kanun taslağında “Zirai ürün sanayi tesis-lerinin su potansiyeli dikkate alınarak karar verilecektir.” ifadesi bulunmaktadır. Sanayi ürünler de bu kapsamda düşünülmelidir. Biz sadece toplam yağış miktarına bakmı-yoruz. Yağışa baktığınız zaman aldanırsınız. Önemli olan yağış rejimi. Bizde kar proble-mi var. Geçen sene yağış miktarı çok fazla düşük değildi, kar miktarı düşüktü. Yağışlar kar olarak başlar, şehir sıcaksa erir yağmura dönüşür ve yüzeyde akar gider. Yedeki kar

da ergiyemeden çoğunlukla sübliminasyona uğrayıp havaya uçup gidiyor çoğu zaman. Bunu da hesaba katmamız gerekir. Bir de su kaçakları var. Görünme-yen bir yatırım bu. LasVegas’ın kurak-lıkla mücadele planları var. İlk suyu kesilenler özel havuzlardır. Kanunda bunlara da yer verilmesi gerekir. Havza planı yaptıktan sonra suyu taşımaya karar verdiysek taşıdığımız yerin havzasını da birleştirerek bir plan yapmamız gerekir. Bu şekilde suyu taşırken diğer yeri kurutmamamız ge-rekir. Sapanca Gölü’ne gelen derelerin üzerinde ruhsatlı 25 tane su fabrikası var. Sapanca Gölü kurudu, bütün şehir susuz. Fabrikalar para kazanacak diye bütün şehir susuz mu kalacak? Dengeyi nasıl sağlayacağız? Su kullanımıyla ilgili Yakup Karaaslan Beyin sunumunda içme ve kullanma suyunun 1. sırada, tabii yaşam 2. sırada yer aldığını gördüm. Ben olsam tabi yaşamı 1 numara yapardım. Çünkü tabiat, doğa olmadan insanlar yaşayamaz. İnsan olmasa tabiat, doğa yaşar. Bu nedenle tabiatı, do-

ğayı korumak insanı korumaktır. Yani do-ğayı korumazsa, içme suyunu korumanın bir anlamı yok. Türkiye’nin nüfusunun önemli bir kısmı İstanbul ve Marmara’da toplanmış. İstanbul bu şekilde bütün suyu kurutmak üzere. Kuraklık artık noktasal değil, böl-gesel. İstanbul’a su götürmek istenirse ya insanlar suyunu vermemek için kavga edecekler ya da suyun peşinden İstan-bul’a gelecekler. Bunlar çok sürdürülebi-lir değil. Ülkeler içinde şehirleri aşan su problemi olabilir. Bunu da hesaba katmak

Page 34: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

33

lazım. Bu karikatür durumu çok iyi özetli-yor. Anadolu’nun durumu bu. Bunların çoğu da kuraklıktan değil yanlış su kulla-nımından. Örneğin, Konya’da şekerpancarı ekiyoruz. Su seviyesi gittikçe düşüyor ve bunun sonucunda da obruklar oluşuyor. Bu obruklar şehre doğru yürüyünce ne yapacağız? Günü kurtarıyoruz ama sürdü-rülebilir değil. Ülkenin en kurak bölgesinde en çok suya ihtiyacı olan bitkiyi ekmişiz. Konya’ya kalkındırmak için şeker pancarı ekilmiş, fabrikalar kurulmuş. Burada yanlış teşvik politikası var. Su kanunu bunu nasıl engelleyecek? Afet yönetiminin ilk aşaması zarar ve riski azaltmaktır. Sulama konusunda çalış-malar var. Biz Doğu Anadolu’ya çok büyük yatırım yaptık, ama vatandaşı tam olarak

eğitemedik. Burası Uganda. Bizden geri kalmış bir ülke. Ancak iklim değişikliğine uyum için, tarımsal projeksiyonlar yaptır-mışlar. Şu anda Uganda’da kahve üreten yerler şunlar: iyi kahve, kötü kahve, hiç kahve yok. Sıcaklığın 2°C artması duru-munda kahve üretim bölgelerinin nasıl olacağı ile ilgili kafa yormuşlar. 3 bölge koruma altına alınmış. Biz hiçbir tarım alanını koruma altına alıyor muyuz? Tarım alanının üzerine kurulmuş fabrikayı görün-ce Japon fabrikanın üstüne fabrika yap-mışsınız dedi. Su havzalarını da benzer

şekilde korumamız lazım. Her iklim değişikliğinde kar yağışları azalıyor. Her bir derecede dağlardaki kar örtüsü kuzeye kayıyor. 1980’lerden beri kar yağışında, kar örtüsünde çok büyük azalma oldu. Kar olmazsa su potansiyel hesapları çok değişiyor. Ben Kayse-ri’ye çok üzülüyorum. Kayseri’de bütün şe-hir ovada gelişiyor. Gıda güvencesi de ciddi bir problem ve su güvencesi ile yakından ilişkili. Sanal su diye bir kavram var. İçtiğimiz ve kullandığımız suyun dışında bir su kav-ramı. 1 kg buğday 1 ton su ile üretiliyor. 2 dilim ekmek 2.5 ton su ile üretiliyor. Bir tişort için kaç ton suya ihtiyaç duyuluyor? Niye Türkiye pamuk ilkesi, tekstil ülkesi? Genellikle gelişmekte olan ülkeler tekstil ülkesi olur. Geliştikten sonra testili terk eder. Çünkü iş emek yoğun bir sektördür.

Page 35: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

34

Tekstil aslında su ticaretinde jeopolitik problemdir. Adam senden 5 dolara tişort alır, aslında senden 3 ton suyu bedavaya alıyor. Şeker de öyledir. Bir küp şekerde tonlarca sanal su var. O yüzden gelişmiş ülkeler sularını katma değeri yüksek yerlerde kullanır. Senin gibi ülkelerden tişort alır. Aslında aldığı tonlarca sudur. Dolayısıyla ne ekileceği önemli bir husustur. Salatalığın fiyatı mısıra göre yarı yarıya daha düşüktür. Ama sala-talık mısıra göre 2 kat daha fazla su kullanıyor. Böyle bir hesap olabilir mi? Bu hesabı yapan yok. Bir kahve 140 lt su. Bir A4 kağıdı 10 litre su. Bu tür şeyler pek bilinmiyor. Yağmur hasadının teşvik edilmesi gerekir. Su kanununda buna dair bir madde olması gerekir. Bu husus yönetmeliklerle de belirlenebilir. Bir de kanunda hayvancılığın da olması gerekir. Büyükbaş hayvancılar çok su istiyor. Bir ineğin 1 kg kırmızı eti 15,000 ton su. Tavuk yesen 5,000 ton suya ihtiyaç duyuluyor. Aşırı kuraklık olduğunda en önce ölen hayvanlar ineklerdir. Osmanlıda su getirme geleneği var. Sarnıç geleneği Bizanslıların bizim değil. Biz su getirme geleneğini devam ettiriyoruz. Sarnıçları bıraktık. Evler, okullar, hastaneler sarnıç yaptıkları zaman bürokratik bir engele karşılaşmamaları lazım. Bunun teşvik edilmesi lazım. Türkiye’nin çok büyük bir kısmında yağmur suyu ile kanalizasyon birleşik.

Ayrık sistemler neden yapılmıyor? Yağ-muru kanalizasyona veriyoruz, hem kanalizasyon taşıyor, sonra da bütün suyu kirletiyoruz ve denize veriyoruz. Bu suların ayrılması gerekiyor. Bunun için bir teşviğin olması gerekiyor. DSİ ve Su Yönetimi bir geleneği sürdürüyorlar ve sele taşkın diyorlar. 5 çeşit sel var. Bunun 1 çeşidi olan taşkın tüm sellerin genel adı oluyor. Avrupa’da FloodDirective’i var. Onu da taşkın direktifi diye çevirmişler. Kanu-nun adının sel olması gerekiyor. Taşkın sadece akarsu yatağından taşarsa olan sellerdir. Seller 5 çeşit ve hepsi

akarsu yatağından taşmıyor. Şehir selleri var. Nehir göl sellerine taşkın deniyor. Kuru vadi selleri var. Baraj selleri var. Bir de kıyı selleri var. İstanbul’a bir yağmur yağıyor. Her yer sel. Bunun adı Urban Flood. Eğer bütün sellere taşkın olarak bakılırsa, urban flood kavramını inceleyemeyeceğiz. İstanbul’da bugün sel bekleniyor. İstanbul’da bugün Kızı-lırmak, Yeşilırmak mı taşacak? Bu neden böyle peki. Çünkü DSİ nehir ve akarsularla ilgili bir kurum. Ancak bunun adının artık doğru konulması gerekiyor. Taşkın yönetim planının adı yanlış O zaman sadece akarsularda oluşan taşkınlarla ilgili mi plan yapacağız? Diğer selleri hesaba katmayacak mıyız? Buradan başlamak lazım ama diğer selleri ihmal etme durumu devam ederse kötü sonuçlar doğurur. Buharlaşma kontrolü de hiç yok. Ölçümü de çok zayıf. Biz hala leğenle buharlaştırıyoruz. 1996’da Van Gölü 2 m taştı. Belediye ve valilik sürekli bizi çağırıyorlar. Diyorlar ki göl taşmış ama hala gölün derinliği aynı. Na-sıl oluyor bu iş? Kimisi gölün süzgeçleri tıkandı diyor. Azerbaycan’dan gelen profesörleri bunun nedeni güneş lekeleri diyorlar. İran’daki, nehir düşüyor, bizdeki yükseliyor. İsta-tistikler yapıp korelasyon kurmuşlar. Neden güneş lekeleriyse neden İran’daki göl de taşmıyor? Güneş lekelerinin Van Gölüyle ne alıp veremediği var? Buharlaşmayı ölçme-

Page 36: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

35

diğimiz gibi kışın bütün leğenler de kal-kıyor. Van Gölü’nün bütçesini hesaplıyo-ruz. Profesörler başka buluyor, biz başka buluyoruz. Nasıl hesapladıklarını sorduk. Van’daki meteoroloji istasyonuna leğeni koymuş, suyu içine akıtıyor. Su kaybını ölçüyor. 0.70 hava katsayısı ile çarpıyor. Buharlaşmayı böyle hesaplıyorlar. Böyle hesaplama mı olur? Gölün suları tuzlu, sodalı, senin koyduğun su çeşme suyu. Ezberlerimiz çok fazla bizim. O yüzden ekip çalışması çok önemli. Buharlaşmayı gölün üzerinde ölçmemiz lazım ve bütün yıl boyu ölçmemiz lazım. En çok buhar-laşma yazın olmuyor. Kuraklık planı, mücadele planı lazım. Taslakta afet dönemlerinde, kuraklıkta su yönetiminden bahsediyor. Sürekli suyun izlenmesi ve ona göre tedbir alın-ması da gerekir. Sadece kuraklık zamanı suyun yönetimi olmamalı. Bütün belediyeler, ASKİ, İSKİ kuraklıkla ilgili kendi su yönetimi planını yapmalı. Hav-za yönetimi diyince bunlar dahil ediliyor mu, dışında mı bilmiyoruz? Bu önemli. Kuraklık mücadele planları da su yılının başında yapılır. Nasıl ki yılın başında mali bütçe yapıyo-ruz, su yılının başında da su bütçesi yapmanız lazım. Su ile ilgili her ilin su bütçesi yap-ması lazım ve kuraklıkla mücadele planıyla izleyip takip etmesi lazım. Bütçe açık verir vermez plana göre tedbir alması lazım. Bu konunun teknik olması lazım. Benim adım Mikdat Kadıoğlu. Benim adım Mike olsa belki beni daha iyi dinlerdiniz. Bir ara Hürriyet’te yazıyordum ben. Mikdat Kadıoğlu afet deprem için uyarıyor yazılıyor, dinleyen yok. Bir gün değiştirdim adımı, Mike Judgekson uyarıyor diye yazdım. Altına da yazdıklarımı yine yazdım. 100 kişi aradı, bu adamı nerede bulabiliriz diye soruyorlar. Dünyadaki ortak alı kullanmamız lazım. Dünyadaki ilerlemeli alıp daha ileri gitmemiz lazım. Biz suyu kötü kullanıyoruz. İzleyen, takip eden, yasak koyan bir şey yok. Müca-dele planları olacak, su bütçesi açık verdiği zaman gönüllü ve sorunlu olarak bunların devreye girmesi gerek. Bunların su bitmeden önce yapılması gerekir. Su varken tasarruf yapılmalı. İklim değişikliği konusunda meclise gittiğimde anlatıyorum. Diyorum ki, burası Kon-

ya. Konya’nın 80 yıllık yağış verisi var. Ben bu yağış verisinin 35 yılını alsam ve spektral analiz yapsam şöyle periyotlar bulurum. Bazen deniyor ya 7 yılda bir hafif kuraklık, 15 yılda bir şiddetli kurak-lık var diye. Meteoroloji literatüründe böyle bir şey yoktur. Atmosferde böyle bir tekrar yoktur. Ben bu yansıda ista-tistik yaptım ve 7 yılda bir 15 yılda bir kuraklık olduğu görünüyor. Ama ben bu zaman serisine başka 5 yıllar eklesem sürekli kayıyor bu periyotlar. Periyot vak-ti yaklaşıyor arkadaşlar dişinizi sıkın diye

Page 37: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

36

uyarı geliyor. Böyle periyotlara bakarak su yönetimi olmaz? Su kanunun hidrolojik döngünün tamamını içerisine alması lazım. Türkiye ‘de izleme, veri ve veri tabanı probleme var. Bu yansıdaki izlemeleri farklı kurum ve kuruluşlar yapı-yor. Dünya standartlarında yapmıyoruz. Türkiye’de her ilde bir tane meteoroloji istas-yonu var. Nebraska’da ise her ilçede bir istasyon var. Orada ilçe ilçe izlenebiliyor. Biz Antalya’daki deniz kıyısındaki meteoroloji istasyonuna bakıyoruz ve diyoruz ki tüm An-talya sulak. Böyle bir sonuca varılamaz. Meteoroloji istasyonu alacak paramız yok mu-dur? 450’ye indi istasyon sayısı. Biz Ekim ayında başlayıp su yılının başından itibaren her bir deremizin gölümüzün uzun yıllar ortalamasının normalini bilmemiz lazım. Hangi ayda ne kadar yağmazsa kurak, hangi ayda ne kadar yağarsa sulak, bunları bilmemiz gerekiyor. Yeraltı sularını takip edemiyoruz. Ölçüm çok az. Uzak bir meteoroloji istasyonu veya buharlaşma leğeniyle de olmaz bu iş. İzlemeyi çok iyi yapmamız gerekiyor. Türkiye’de meteorolojik bir harita yayımlanıyor. Bu harita neyi gösteriyor? Hidrolojik kuraklık mı ta-rımsal kuraklık mı, meteorolojik mi sadece. Nebraska’da izleme şu şekilde yapılıyor: Her perşembe günü meteorolojik harita yayınlanır. Bu haritaya dikkatli bakılırsa şu görünür: Tarımsal kuraklık , hidrolojik kuraklık diye her bir ilçede ayrı görünür. Her bir ilçe bakar bu haritaya ve ona göre tedbirlerini alır. Biz bu planları ne kadar dikkate alarak yapıyoruz? Biz fazla bürokrasi yaratıyormuşuz gibi geliyor bana. Toparlamak gerekirse, Türkiye’de kuraklık var ve en tehlikeli afettir. Türkiye kuraklık-larla yok olmuş birçok medeniyetin mezarlığıdır. Hititler kuraklıktan dolayı can düşmanı Mısır’dan yardım istiyor. Türkiye’de hep kuraklık olmuştur, olmaya da devam edecektir. Ama artan arazi kullanımı ve nüfusla su azaldığı için daha fazla sıkıntı yaşayacağız. Şim-diye kadar kuraklık sahipsizdi. Afet olarak sayılmıyordu, afetçiler bakmıyordu. Kuraklığı yöneten, bununla ilgili plan yapan yok. Tek elden izleme gerekiyor. Taşkın yönetim planı değil sel yönetim planı olması lazım. Planların su yılına göre yapılması gerekiyor. Suyun katma değeri yüksek sanayi ürünlerinin teşvik edilmesi lazım. Su güvencesi önemli. Çok fazla kurulun varlığı yönetimi zorlaştırıyor. Su yönetiminin afet dönemlerinde de-ğil, sürekli olması lazım. Çünkü kuraklık dönemimi anlayamamış olabilirsiniz geç kalmış olabilirsiniz. Sidney’de Türkçe olarak internet sitesinde vatandaşa su kullanımı ile ilgi-li tavsiyeler yazmışlar. Buna biz kutsal ekoloji diyoruz. Kutsal ekoloji Türkiye’de yok. Peygamberimizin sözünü yazmışlar: Derenin yağında abdest alsan da suyu israf etme diyor. Bizde böyle bir şey yok. Van’da inci kefalleri Muradiye Nehrine gidiyor. Balıklar toplayı kamyona dolduruyorlar. Balıkların yumurtlaması lazım yumurtlayamıyorlar. Ora-daki köylüler şöyle demeye başlamışlar:” Bu balıklar şeyhlerini ziyaret etmeye gidiyor-lar.” Artık insanlar dokunamıyor, şeyhlerini ziyaret etsinde dönerken yakalarım diye. Türkiye’de halk bilinçlendirilmesi ve kullanılan yöntemler çok zayıf. Teşekkür ederim.

Doç. Dr. Selim SANİN Çok hızlıca bir sonraki konuşmacımızla devam etmek istiyorum. Kendisi Prof. Dr. Tayfun Çınar Ankara Üniversitesinden. O da bize sorunlu olan suyumuzu nasıl yöne-teceğimizi, su politikalarımızı ve diğer ülkelerle aramızdaki farkları veya benzerlikleri anlatacak. Buyurun hocam.

Page 38: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

37

Prof. Dr. Tayfun ÇINARAnkara Üniversitesi Siyasal Bilimler FakültesiTeşekkürler Sayın Başkan. Değerli katılımcılar öncelikle hepinizi say-gıyla selamlıyorum. Çalıştayın başından itibaren değerli sunuşlar yapıldı. Hem sayın genel müdürlerce Türkiye'de şu anda uygulanan politikalar ve gelecekte ne tür politikalar izleneceğine ilişkin verilen bilgiler hem de akademik düzeyde yapılmış olan sunumlar ayrıntılı ve çarpıcıydı.

Ben sunumuma başlarken su ve siyaset ilişkisi üzerinde durmak istiyorum. Bu kap-samda yöntem olarak ünlü Yunan filozofu Herakleitos'a atıfla başlamak isterim. He-rakleitos'un "Her şey akmaktadır, aynı nehre iki kere giremeyiz" diye bir veciz bir sözü bulunmaktadır. Bu sözü şu şekilde açıklayabiliriz: Aynı nehre iki kere giremeyiz. Çünkü öncelikle nehirde akan su değişmiştir. Akış üzerinden düşündüğümüzde nehir aynı gibi görünmesine rağmen zaman içinde değişmiştir. Bir başka açıdan değişen sadece ne-hir değildir. Suya giren özne olarak biz de zaman içinde değiştiğimiz için nehre girme edimimiz aynı bağlamda tekrar edilemez bir duruma işaret etmektedir. Bu kapsamda değişim sürecinin önemini vurgulamak gerekir. Buna göre su yönetimine ilişkin yasaları zorunlu bir ardışıklık ilişkisi kurarak çıktığı dönemin toplumsal ve siyasal koşullarından bağımsız arka arkaya sıralamak yerine su yönetimini dönemlere ayırarak incelemenin daha doğru olduğu kanısındayım. Bu açıdan her dönemin kendi konjonktürü içerisinde yasaların ne anlam ifade etti-ğini, bu yasalarla ne tür önlemler alınmaya çalışıldığını ve devletlerin suyu nasıl yönet-tiğini ortaya koyabilmek amacıyla karşılaştırmalı ve diyalektik bir yöntemin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Su ve siyasal toplum ilişkisi yönünden ilk kuramlardan biri Karl Wittfogel'in "hidrolik toplum"u yani su toplumu diye söyleyebileceğimiz yaklaşımıdır. Wittfogel, ilk kent devletlerinin ortaya çıkışı bağlamında Antik Ön Asya devletleri yani Sümerlerden başlayarak Mezopotamya’da oluşan durumu inceleyerek şu saptamayı yapmıştır: Kuramcı, devletlerin ortaya çıkışının nehirlerin akış sisteminin düzenlemeye çalışılmasıyla birebir ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü yazara göre antik devlet, yerleşik bir yaşama geçişin yönetsel ve siyasal mekanları olan kentlerin uzmanlaşma ve işbölümüne dayalı olarak ortaya çıkmasının bir ürünüdür. Mezopotamya’da, Dicle ve Fırat'ın geçtiği topraklarda, sıkça sellerin yaşanması ve burada yerleşik yaşamın zorunlu bir sonucu tarımsal üretim yapılması dolayısıyla bölgedeki suyun kontrolü gerekmiştir. Avcı ve toplayıcı gruplardan farklı olarak yerleşik kentsel bir topluma geçişle birlikte siyasal bir toplumun ortaya çıktığını yani yöneten ve yönetilen ilişkisinin oluştuğunu ve bu bağlamda uzmanlaşma ve işbölümü üzerinden devletin kuruluşunda suyun çok önemli olduğunu ifade edebiliriz. Suyun nasıl yönetildiği, ne tür bir devlet örgütlenme-sine sahip olunduğunu gösteren önemli hususlardan biridir. Örneğin su yönetiminin dö-nemlenmesi üzerinden başka siyasal toplumlar karşılaştırmalı düzeyde ele alındığında devletlerin örgütlenme tarzının çeşitli yönlerden yorumlanması mümkün olmaktadır. Antik Sümer uygarlığı sonrası demokratik bir uygarlık ortaya çıkarmış bulunan Antik Yunan'da büyük çaplı su yapıları söz konusu değildir. Su yönetiminde daha çok kendi içerisinde döngüsü olan bir yönetim biçimine sahiptiler. Daha sonraki süreçte Antik Roma gelmektedir. Bu uygarlık önceki dönemlerle karşılaştırıldığında çok geniş bir coğ-rafyaya yayılmıştır. Bu uygarlığın bizim ülkemizde de pek çok suya yönelik eseri vardır. Su ve devlet arasındaki ilişki Yunan uygarlığından çok farklıdır. İmparatorluk dönemin-

Page 39: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

38

de Roma kentlerine çok uzak yerlerden su getirilmiş ve bu bağlamda su kemerleri ve yine kent merkezi içerisinde yer almış hamamlar Roma kültürünün ve siyasetinin çok önemli bir parçasını oluşturmuştur. Suyu yönetmek üzerinden uygulanan politikanın bir anlamda imparatorluk sınırları içine katılan yerlerin Romalılaştırılması amacını taşıdığı belirtilebilir. Antik Yunan'dan farklı olarak Antik Romalıların daha imparatorluk mantığı içerisinde bir gelişme çizgisinin olduğunu ifade edebiliriz. Çok gelişmiş su yönetim sis-temlerinin de olduğunu bu kapsamda belirtmek gerekiyor. Arkeolojik kazılarda da buna dönük çok önemli veriler ortaya çıkmıştır. Daha sonraki süreçte Antik Roma sonrası Ortaçağ toplumunda su döngüsünün ve ya-tırımlarının dolayısıyla kentsel hijyenin sağlanamadığını ve bu kapsamda da çok fazla hastalıkla karşılaşılan topluluklar olduğunu görüyoruz. Bu durum kabaca sanayi kentle-rine kadar bu şekilde devam ediyor. LewisMumford'a gönderme yapacak olursak tekrar Roma'daki suyun teknik olarak yönetilme seviyesine erişmek için uzun bir zaman bek-lenmesi gerekmiştir. Sanayi kentleriyle birlikte suyun çok daha kapsamlı yönetim ihtiyacı ortaya çıkmıştır. İngiltere ve Fransa özelinde sanayi kentlerinde su hizmetlerinin yerine getirilmesinde büyük ölçüde özel küçük çaplı şirketler yer almışlardır. Bu ülkelerde 19. yüzyılda hıfzıs-sıhha alanında gerçekleştirilen geniş çaplı reform süreçleriyle birlikte bu işe başta be-lediyeler olmak üzere devletin el attığını ifade edebiliriz. Bir süre sonra suyun yönetimi artık özel şirketlerin kendi stratejileri doğrultusunda yaptıkları bir arz sistemi olmaktan çıkıp doğrudan kamu yatırımlarını ve işletmesini içeren sosyal bir sisteme doğru evril-miştir. Böylece kamunun sorumluluğunda bir su yönetim sistemi oluşmuştur. 20. yüzyılın başında sanayi kentinden farklı daha modern kentler planlanmıştır. Yu-karıdaki süreçleri kısaca Cumhuriyet öncesi için değerlendirecek olursak şu ifade edile-

Page 40: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

39

bilir: Su yönetimi Osmanlı Devleti'nin yönetici elitinin sorumluluğunda olan bir süreçti. İstanbul'a getirilen sular üzerinden düşünülecek olursa, su konusunda çeşitli vakıflar oluşturularak suyun kent içerisinde dağılımının sağlandığı ifade edilebilir. Vakıf sistemi fiyatlandırmaya dayalı bir sistem değildir. Hayır işleme mantığı çerçevesinde dini bir içeriği de bulunan bir zeminde kurgulanmıştır. Belediye kurumunun Osmanlıya girme-si ve daha sonrasında Cumhuriyet'in kurulmasıyla birlikte su yönetiminde değişiklikler gündeme gelmiştir. Cumhuriyet’in kuruluşu sonrası 1926 yılında çıkmış olan 831 sayılı Sular Hakkında Kanunu’nun en önemli özelliği vakıflara dayalı su sistemini değiştirmiş olmasıdır. Su konusunda yetki ve görev konusunun yerel yönetimlere aktarılmış olması önemli bir husustur. Kentsel su yönetimi kamunun sorumluğu anlamında yerel yöne-timlerin gerçekleştirdiği bir hizmet alanına dönüştürülmüştür. 1930 yılında çıkarılmış 1580 sayılı Belediye Kanunu Belediyeler Bankası’nın kuruluşunun önünü açmıştır. Daha sonraki süreçte 1945 yılında İller Bankası’nın oluşturulma süreci suya dönük yatırımla-rın kamu yatırımları çerçevesinde oluşması bağlamında belirtilebilir. Bu süreçte 1950’lerle birlikte DSİ'nin kurulup sadece kentsel su alanında değil nehir sistemi üzerinden bu işin toplu olarak kamu eliyle yapılması bağlamına oturtulmuştur. Burada bir paradigma değişiminin de altını çizmek gerekiyor. Özellikle DSİ'nin oluşturul-masıyla birlikte teknokratik düzeyde su yönetim sistemine geçiş söz konusu olmuştur. Sadece Türkiye açısından değil Dünyada da bunun çok önemli örnekleri bulunmaktadır. Dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan modelin Türkiye'ye de taşınması söz konusu ol-muştur. Barajlar üzerinden su yatırımları bu dönemle birlikte ülkesel kalkınmanın anah-tarı olarak ele alınmıştır. Teknokratik bir paradigma içerisinde kurgulanan su yönetimin-ce güçlü bir devlet olmak açısından büyük barajlar yapılması bir hedef olarak ortaya konularak arz yönlü politikalar izlenmiştir. 1980'lere kadar bu teknokratikparadigma doğrultusunda gelindiği söylenebilir. Bu dönemde Dünya Bankası'nın yatırım politikası ve kredi verme koşulları incelendiğinde 1980'lerin ortalarına kadar arz yönlü politikalar ve bu amaçla verilen uluslararası krediler Banka tarafından desteklenmiştir. Bu politika büyük baraj sistemini destekleyecek şekilde uygulanan bir kredi politikasıyla yürütül-müştür. Bir başka deyişle hem uluslararası sistem, hem de Türkiye 'deki su yönetim sistemi kendi içerisinde birbirini destekleyerek devam etmiştir. Suyu bu şekilde büyük barajlar kurma politikası doğrultusunda yönetmek aslında bir çeşit ulusal gurur simgesi olarak da gösterilebilir. 1980'lerden sonra bu süreç dönüşmüştür. Uluslararası toplumda büyük barajlara karşı tepkilerin büyümesi, ekolojik akımların güç kazanmaya başlaması ve demokrasi tanımlarında da farklı yaklaşımların gelmesi teknokratik şekilde su yönetimine yönelik eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Avrupa Su Çerçeve Direktifini de bu yeni bağ-lamda değerlendirmek gerekir. Yeni paradigmanın önceki dönemden önemli farklılıkları bulunmaktadır. Bunlardan biri biraz önce bahsedilen hidrolik devlet yapılanması içeri-sinde ya da hidrolik paradigma içerisinde en önemli aktörün devlet olarak karşımıza çık-masıdır. Önceki dönemlerde merkezi yönetimin yerel yönetimlerle işbirliği içerisinde su yönetim sürecini yürütmesi söz konusuydu. Ancak 1980'lerle başlayan süreçte özellikle 1990'lardan sonra artık buradaki aktörlerin sayısı artmaya başlamıştır. Bu kapsamda su yönetiminde özel sektör katılımı ön plana gelmeye başlamıştır. Su yönetiminin önceki paradigma doğrultusunda kamusal bir hizmet olarak, gerek nehir sisteminin düzenlenmesi gerek kentsel suyun sağlanması anlamında bir kamusal hizmet mantığı içerisinde planlanması ve sunulması söz konusuydu. Ancak yeni para-

Page 41: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

40

digmayla birlikte su yönetiminin de mantığı değişmeye başlamıştır. Artık su tartışmaları çerçevesinde suyun niteliğinin değişmesi söz konusu olmaya başlamıştır. Suyun üreti-mi kavramı ortaya atılmıştır. Bu kavram suyun ticarileşmesinin ötesinde bazı anlamlara sahiptir. Bu kavramı mekan üretimi süreciyle bağlantılı düşünmek daha açıklayıcı olabi-lir. Bundan önceki dönemlerde sanayi üzerinden bir üretim yapısı vardı, üretkenlik artışı da sanayi üzerinden sağlanıyordu, ancak mekan üretimi kapsamında artık zenginlik sa-nayide verimlilik artışları yerine daha çok arsa spekülasyonuna dayalı ve kentleri hızlıca büyüterek ekonomiye bir artı değer katma şeklinde uygulanan politikaların başat olma-sıyla gerçekleşmektedir. 1950'lerde kırdan kente göç olgusu şeklinde bir tanım bulun-maktaydı. Bu bağlamda Türkiye örneğinde 1950'lerle birlikte insanların bir şekilde kırla bağlantısının kopmasıyla birlikte kentlere doğru göç yaşanmıştır. Söz konusu kentlerde yeteri kadar sanayi olmasa bile, insanların bir şekilde kırın iticiliği ve belirli düzeyde de kentin çekiciliğine kapılmasıyla kentlere doğru göçler olmuştur. Bu çok hızlı kentleşme Türkiye'nin de yer aldığı çok sayıda gelişmekte olan ülkede karşılaşılan bir durumdur. 2000'lerle birlikte kentleşme ve göç ilişkisi değişmiştir. Mekan üretimi üzerinden artık geceden sabaha kır ekonomisinden kent ekonomisine geçiş söz konusu olabiliyor. Bu bağlamda insanların köyünü bırakarak kente gitmesine gerek yok, kent onlara ge-liyor. Sınır değişiklikleri ile birlikte hızla kırsal alanlar kentsel alanlar haline dönüştürül-mektedir. Bunu sadece teknik düzeyde bir ölçek büyütme olarak düşünmemek gerekir. Bunun yanı sıra üretime bir artı değer katabilmek açısından kırsal toprakların kentsel toprak haline dönüştürülmesi bu anlamda toprağın niteliğinde bir değişmeyi ifade edi-yor. Aynı dönüşüm su için de söylenebilir. Su artık kamusal bir nitelik olmaktan çıkartılıp üzerinde kar sağlanabilecek bir meta haline dönüştürülmektedir. Buna ilişkin tartışmalar uluslararası toplantılara da yansı-maktadır. Suyun artık kamusal içeriğinden çıkartılıp bir meta olarak kabul edilmesi suya yönelik politikalarda da değişikliğe neden olmuştur. Uluslararası platformda alınan ka-rarlar doğrultusunda çeşitli ülkelerde bunu uygulamaya dönük politikalar hayata geçi-rilmektedir. Artık su yönetiminde devletlerin tek aktör olmaları söz konusu değildir. Su yönetişimi çerçevesinde çok aktörlülük bulunmaktadır. Daha piyasa dostu diyebilece-ğimiz bir çevre yönetimi mantığı içerisinde bunun devam ettirilmesi söz konusudur. Bir meta olarak kabul edilen suyun pazarlanabilmesi için kaynağa indirgenmiş suyun da aynı zamanda sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekmektedir. Çünkü kirlenmiş bir su sa-tılabilir bir meta değildir. Kirlenmiş suyun başta tarımsal faaliyetler olmak üzere, sanayi ya da diğer sektörlerde de kullanılması mümkün değildir. Bu kapsamda suyun yasal bir şekilde korunması zorunluluğu bulunmaktadır. Korumanın yanı sıra kullanmanın da olması gerekir. Bu koruma-kullanma dengesine ilişkin ölçütler Su Çerçeve Direktifi et-rafında ifade edilmiştir. Direktif’te koruma-kullanma dengelerinin yanı sıra başka ilkeler de bulunmaktadır. Bu ilkeler kullanan öder ve kirleten öder şeklinde ifade edilebilir. Kullanan öder etrafında düşündüğünüz zaman şöyle bir durum söz konusudur. Böylece fiyatlandırma mekanizmalarının çok etkin olduğu ve tam maliyet esasının getirildiği söy-lenebilir. Piyasa mekanizmasında su tam özelleştirilmese bile suyun fiyatlandırılması üzerinden ticarileşme ortaya çıkmaktadır. Su Çerçeve Direktifi'nin en temel özellikle-rinden biri budur. Buradaki koruma-kullanma dengesi piyasa mantığı içerisinde devam ettirilmektedir. Devletin rolü aslında bu ilişki biçiminin koruyucusu olmaktır. Artık devlet bu anlamda sulama işinden çekilmekte, kent içerisindeki su dağıtım meselelerinde de belediyeler her zaman yer almayabilmektedir. Burada şirketlere inisiyatif verilmesi şek-

Page 42: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

41

linde uygulamalar söz konusudur. Bu uygulamalar Su Çerçeve Direktifi'nin yadsıdığı ya da önünü kestiği durumlar değildir. Dikkat edilmesi gereken husus sonuçta piyasa dostu çevre yönetimi mantığı içeri-sinde su yönetiminin düzenlenmeye çalışılmasıdır. Su Yasa taslağı incelendiğinde buna benzer hususlar bulunmaktadır. Taslakta çok net bir ifadeyle su fiyatlandırma meka-nizmasının kaynağında yapılacağı belirtilmektedir. 1960-1970'lerdeki sistemden farkı şöyle ifade edilebilir. Daha önceki sistemde suyun bir şekilde kente getirildikten sonra fiyatlandırılması söz konusu olabilirdi. Ama taslakta getirilen düzenlemeyle su daha kaynağında fiyatlandırma mekanizması içerisine dahil edilmektedir. Bu da sektörel ola-rak yapılmaktadır. Su yönetiminde çok aktörlülükten bahsedilmişti. Buradaki çok aktör-lülük de şu şekilde olabilir. Sonuçta suyu kullanacak olan kesimler var. Bu sanayi kesimi de olabilir, tarım kesimi de olabilir ya da başka sektörler söz konusu olabilir. Direktif bunların hepsinin çeşitli temsil mekanizmaları içerisinde yer almasını hedeflemektedir. Katılımcılık olarak ifade edilen aslında bu özel sektörün temsilinin söz konusu olmasıdır. Yani su meselesinde artık sadece devletin karar verdiği bir çerçeve değil, bu bağlamda çok düzeyli bir katılım üzerinden bu yapılmaktadır. Su hakkı etrafında düşünülürse su yönetimi sorunu çok daha geniş bir perspektife ulaşmış durumdadır. Eskiden su hakkı tartışmaları insanların kent içerisindeki suya eri-şimi etrafında ifade ediliyordu. Bundan sonraki süreç için bunun ötesine geçilmektedir. Çünkü su üretimi kavramı kapsamında bahsedilen mekanizmalar üzerinden suyun bir zenginleşme aracı haline gelmesi mümkündür. Suyu alan sektörler sadece kendi kul-lanımları için değil bir şeyi üretip satmak için de suyu kullanacaklar ve dolayısıyla tam maliyet prensibi olarak da bunu sattıkları ürüne yansıtacaklardır. Örneğin tarım sektö-ründe bir üreticiye su tahsisi yapılmışsa ve bunun için üretici devlete Su Yasa taslağı doğrultusunda para ödüyorsa, ödeyeceği parayı ürettiği ürüne doğrudan yansıtacaktır. O zaman son kertede suyu kim ödeyecek sorusunun cevabı kullanan öder ilkesi doğ-rultusunda ürünü kentlerde tüketen halkın ödemesi olacaktır. Buradaki sürecin aslında zincirleme etkisi olarak böyle olduğunu ifade edebiliriz. Aynı durumun sanayi için de geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Bu tasarı ne getiriyor dersek; çeşitli sektörlerin su güvenliğini sağlama açısından önemli bir yasa tasarısıdır. Yani devletin kontrolü etrafında hangi kesime nasıl su ak-tarımının yapılacağı konusunda bir garanti sağlanmıştır. Sonuçta yasa tasarısıyla su sorununun kaynağı ortadan kaldırılmamıştır. Sorunun kaynağı dengesiz ve azman kent-leşmedir. 20. yüzyılın başında dünyadaki nüfusun 180 milyonu kentlerde yaşıyordu. Kentli nüfus tüm dünya nüfusunun sadece 10'da 1'iydi. 2014 yılı itibarıyla ise 7 milyar'ı geçen bir dünya nüfusu söz konusudur. Bu 7 milyar insanın yarıdan fazlası artık kentte yaşar hale gelmiş durumdadır. Önümüzdeki on yıllarda da bunun hızlanarak artması beklenmektedir. Dünyanın en kalabalık kenti olan Tokyo'nun nüfusu şu an 35 milyonun üzerindedir. Yani 20. yüzyılın başındaki tüm dünyada 180 milyon kişi kentte yaşarken şu an sadece Tokyo'da 35 milyon insan yaşamaktadır. Mega kentler bu çerçevede ele alınacak olursa inanılmaz bir kentsel su talebi ortaya çıkmıştır ve bundan sonra da bu talebin artacağı anlaşılmaktadır. Kentler bu haliyle değerlendirildiğinde nehir sistemleri arasında su transferi gerçekleştirilerek yapay şekilde kentsel büyüme süreçleri devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Türkiye'nin nehir sistemi değerlendirildiğinde en büyük nehirler Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yer almaktadır. Türkiye'nin en büyük kentleri ise suyun en az olduğu hav-

Page 43: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

42

zalarda yerleşmiş durumdadır. Kentleşmeye dönük politikalarla değinilen yeni mekan üretimi süreçleri devam ettirilirken kentler hızla büyümeye devam etmektedir. Söz ko-nusu büyük metropoller arasında İstanbul, Ankara ve İzmir başta gelmektedir. Bu met-ropoller değerlendirildiğinde kentsel su ihtiyacının sürdürülebilir olarak karşılanabilmesi yönünden bunların uygun su havzalarına yakın yerlerde olmadığı görülmektedir. Su Yasa tasarısı bir bütün olarak ele alındığında bu tür azman kentleşme sürecinin devam ettirilebilmesinin altyapısını oluşturma gayretindedir. Bu hedef su politikası ola-rak havzalar düzeyinde su aktarmanın bu tasarıyla mümkün kılınmasıyla gerçekleştiril-mek istenmektedir. Böyle bir politikanın beraberinde çok çeşitli problemleri getirebilme potansiyeli bulunmaktadır. İstanbul merkezli bir büyüme bir süre sonra hem doğusuna hem batısına doğru etrafındaki tüm kırsal alanları yutma eğilimindedir. Böyle bir büyü-me sürecinde su yönetiminin sadece teknolojik boyutu ele alınarak sürdürülebilir kent politikalarının başarılı bir şekilde uygulanması olanağı çok zayıftır. Su Çerçeve Direkti-fi'nin geçerli olduğu ülkeler açısından bakıldığında Avrupa’daki kentler Türkiye'deki gibi büyüme potansiyeline sahip olan kentler değildir. Avrupa Birliği içerisindeki ülkelerin kentlerinin orta ölçekli kentler olduğu belirtilebilir. Türkiye’nin bu yasa taslağını büyük ölçüde Su Çerçeve Direktifi’nden alarak aslında kendi iç gelişme dinamikleriyle tutarlı bir yasa transferi yapmadığı ileri sürülebilir. Ne yapılması gerekir noktasında su yönetimini sadece suyun sektörel düzeyde aktarımı, fiyatlandırılması ve piyasaya devredilmesi ekseninde değil, kentlerin nasıl daha yaşanabilir hale getirilebileceği, sürdürülebilir kent-lerin nasıl olabileceği gibi sorulara cevap olabilecek nitelikte politikalarla düzeltilmesi gerektiği kanısındayım. Aksi halde var olan kentleşme yapısının veri kabul edilmesi ve bu dinamiklerin daha da hızlandırılması üzerinden su yönetim paradigması uygulanırsa, Türkiye kentlerinde bir süre sonra çeşitli düzeylerde çelişkilerle kentsel yaşam kalite-sinin sürdürülemez bir duruma gelebileceği düşüncesindeyim. Sabrınız için teşekkür ederim.

Doç. Dr. Selim SANİN Teşekkürler Tayfun Hocam. Değerli katılımcılar, izninizle son konuşmacımıza yer ver-mek istiyorum. Sonrasında da değerlendirmelere geçeceğiz. Son konuşmacımız Cihat Kahraman. Kendisi Marmara Belediyeler Birliği Çevre Yönetim Merkezi Direktörü. Bize belediyelerde su yönetimini biz nasıl algılıyoruz, nasıl yapıyoruz onun hakkında bilgi verecek.

Page 44: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

43

Cihat KAHRAMANMarmara Belediyeler BirliğiMarmara Belediyeler Birliği'nin Ankaralıların çok bilmesini bekle-miyoruz açıkçası. Takdir edersiniz ki, Marmara Bölgesinde hizmet veren bir birliğiz biz. Çevre yönetim merkezi olarak da sadece bele-diyelerin su yönetimine ilişkin çalışmalar değil, belediyelerin çevre konusunda yürüttüğü bütün çalışmalar konusunda çalışmalarımız mevcut. Çok zor bir sunum zamanı bana denk geldi. Hem akademi

olarak hem merkezi idare olarak hem de sosyopolitik olarak suyun yönetimi ile ilgili son derece önemli bilgiler yer aldıktan sonra su yönetiminde belediyeler konusu belki de bi-raz tekrar neden olacaktır. Bu konuda şahsımdan kaynaklanmayan bu problem yüzün-den sizden tekrar özür dilemiş olayım. Marmara Belediyeler Birliği'ni kısaca tanıtmak istedim ben. Marmara Bölgesi'nin yani Türkiye'nin en dinamik bölgesinin burada faaliyet gösteren 170 tane belediyenin üye olduğu bir birlik. 1975 yılında Türkiye Belediyeler Birliği'nden önce olmak üzere kurulmuş bir birlik. Ne tarz bir altyapımızın olduğunu ifa-de etmek gerekirse, Türkiye'nin en büyük büyükşehirlerinden, 6 tane büyük şehrinden 3 tanesini bünyemizde bulunduruyoruz. Tarım ve su kaynaklarından yoğun olarak istifade eden sanayi faaliyetlerinin yer aldığı 5 tane il belediyesini bulunduruyo-ruz. Toplamda Türkiye'de belediyecilik fa-aliyetlerinin en yoğun ve en aktif olarak devam eden 170 tane belediye üyemiz var.İlk belediyeler birliği ve en dinamik bölgesel belediyeler birliğiyiz. Bunun yanı sıra Marmara Belediyeler Birliği'nde meclis olarak 20 tane ihtisas komisyo-nu var. Bunlardan bir tanesi de Çevre ve Sağlık Komisyonu. Belediyelerin su yö-netimine ilişkin burada size söyleyecek-lerim, daha önce de ifade ettiğim gibi belki de biraz tekrarlara sebep olacak. Su problemlerin 3 kısımda değerlendirmek ve bunların hangilerinin belediyelerin yet-

ki, görev ve sorumlulukları açısından önemli olduğuna değinmek ve daha sonra da mev-zuatla belediyeler verilen bu görev, yetki ve sorumlukların belediyeler olarak sahada ne tür uygulamalar olduğunu sunmaya çalışaca-ğım. Sunuşum daha çok bu konsept üzerine devam edecek. Ekolojik, ekonomik ve hidro-lojik olarak su problemleri meydana geliyor. Selim Hocamız hidrolojik olarak bahsetti. Bu-nun ekonomik ve ekolojik problemleri ile ilgili Tayfun Hocamız ve Miktad Hocamız bahset-tiler. İdari problemler noktasında saygıdeğer müdürlerimiz birtakım detayları verdiler. Su baskınlarına bakacak olursak 5 kısım-

Page 45: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

44

da biz bunu incelemenin doğru olacağını düşünü-yoruz. Bu 5 kısmın hangi-lerinin belediyenin görev-leri kısmına girdiklerin de tekrar değerlendireceğiz. Artan nüfus ve su talebi-nin artışına bağlı olarak içme, kullanma ve sula-ma suyundaki talepler bir su baskısı meydana getiriyor. Suyun verimsiz kullanılması, bunu da alt başlıklar halinde değer-lendirdiğimiz zaman bi-

linç ve farkındalığın yeteri kadar olmaması, yine Miktad Hoca'nın ve saygıdeğer Recep Bey'in bahsettiği fiziksel kayıplar, idari kayıplar, yasal olmayan su tüketimi ve su temelli üretim stratejisi, su ayak izine göre üretim stratejisinin belirlenmesi ile ilgili bir takım su baskıları meydana geliyor. Çevresel bozunma ile ilgili olarak alt başlıklar olarak, evsel ve endüstriyel atıksuların uzaklaştırılması konusunda depolanan katı atıklardan kaynaklı sızıntıların içme suyu ve su kaynaklarına olan olumsuz etkileri, ekolojik dengeyi bozan yapılar su baskılarını meydana getirebilir. Suyun siyasallaşması konusunda Tayfun Ho-ca'nın geniş bir perspektifle değerlendirmeleri çok önemliydi. Hidrolojik kısıtlılıklar, sınır aşan veya sınır oluşturan suların meydana getirdiği su baskıları ve suyun ticarileşmesi. Su şirketlerinin olumsuz tutumları ve idarelerin bununla ilgili eksik önlem almaları su baskısı oluşturan etmenler arasında değerlendirebiliriz. Belediyelerin yetki alanına giren kısımlara bakacağımız zaman artan su talebinin artışını, buradan suyun verimsiz kulla-nılmasını ve çevresel bozulmayla ilgili bir kısım başlıkları belediyelerin yetki alanına giri-yor olarak kabul edebiliriz. Çalıştayla ilgili olarak Baran Bey'le ilk görüştüğümüzde bah-settiğim gibi belediyeler su yönetimi konusunda bir kısım çalışmalar yürütüyorlar, onun dışında katı atık ve temizlik işleri ile ilgili birtakım konular var. Dolayısıyla işin mev-zuat kısmının altının çizilmesi konusunda bana bir yönlendirmede bulunmuştu. Fa-kat bundan önceki sunumlarda bunlar çok sayıda zikredildi. Ben biraz daha spesifik olarak size zikretmekte fayda buluyorum. 5393 Belediye Kanunu'na göre su ve ka-nalizasyon, kentsel altyapı, coğrafi kent bilgi sistemleri, çevre ve çevre sağlığı, te-mizlik ve katı atık hizmetlerini yapara veya yaptırır belediyeler. Bu bağlamda, ileride yine detaylarını vermeye çalışacağım, sizin de gördüğünüz gibi İSKİ, İSU gibi büyük-şehir belediyelerinin, şu an ülkemizde 30 tane büyükşehir belediyesi var, bunların

Page 46: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

45

bünyesinde su ve kanalizasyon işlerini yü-rütmekle sorumlu olan bu gibi idareler var. Belediyeler de bu gibi ilerini özellikle bü-yükşehirlerden bahsediyorum, bunu su ve kanalizasyon idarelerine yaptırmak zorun-dalar. Aynı kanunun diğer maddesine göre belediyelerimiz müktesep yani kazanılmış haklar saklı kalmak üzere, içme, kullanma ve endüstri suyu sağlamakla, atık suyu ve yağmur suyunun uzaklaştırılmasını sağ-lamak, bunlar için gerekli tesisleri kurmak veya kurdurmak, işletmek veya işlettirmek-le yükümlüdür. Daha çok büyükşehirlerde işletmek, yapmak yerine yaptırmak veya işlettirmek şeklinde bir tutum izleniyor. Su ve kanalizasyon idareleri bunun için

kurulmuş idarelerdir. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu mevzuatın sürecine ba-kacak olursak eski mevzuattaki çerçevenin darlığı ve daha sonra yeni çıkarılan mevzuat-ların daha çağdaş bir dille yazıldığı görünüyor. Özellikle sürdürülebilir kalkınma ilkesine burada vurgu var. Uygun olarak çevrenin tarım alanlarının, su havzalarının korunmasını sağlamak, ağaçlandırma yapmakla büyükşehir belediyeleri sorumlu tutulmakta. Aynı büyükşehir belediyesi kanununda su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, bunun için gerekli baraj ve diğer tesisleri kurmak şeklinde bir görev ve yetki büyükşehir belediyelerine verilmiş. Burada görece-ğimiz 5393 sayılı kanunla ve daha son-raki 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda birtakım tekrarlar yapılmış. Büyükşehirlerin yanı sıra faaliyette olan ve yerel demokrasilerde su yönetimi işlemlerini yürüten 51 tane il belediye-miz var. İl sınırlarını aşan yerlerde il özel idareleri su ve kanalizasyon işlemlerini yürütüyorlar. Büyükşehir olmayan iller-de de bahsettiğim gibi görev, yetki ve sorumluluk il özel idarelerine verilmiş durumda. İstanbul Büyükşehir Beledi-yesi'nin su ve kanalizasyon işlemlerini yürütmekle sorumlu olan İSKİ, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bu amaçla her türlü tesisi kurmakla görevlendirdiği bir birim. Mevcut su yönetimine ilişkin bir takım kurulu tesisler varsa bunları devralıp tüm idarenin tek elden yöne-tilmesi konusunda en yeterli ve yetkin idare olduğunu söyleyebiliriz. İSKİ aynı

Page 47: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

46

zamanda 1981 yılında çıkartı-lan ve ondan sonra kurulacak su ve kanalizasyon idarele-rine emsal teşkil edecek bir yapısı var. 2560 sayılı kanun-da su teminini, kullanılmış ve yağmur sularının toplanması-nı, deşarj edilmesini, yeniden değerlendirilmesini, tesislerin kurulması, tarifelerin belir-lenmesi ve tahsil edilmesini, bununla ilgili atıksu şebeke

standartlarını belirlenmesi, numunelerin alınması, periyodik su kalitesi ölçümlerinin ya-pılması ve bu yapılan numunelerin şeffaf bir şekilde sunulmasıyla ilgili su ve kanalizas-yon idareleri yönetmeliğinde mevcut. Az önce Recep Bey su ile ilgili 30 tane kanundan bahsettiler. Biz kısa bir araştırma yaptık, doğrudan ve dolaylı olarak su yönetimi ve su kullanımı ile ilişkili olan 130 tane mevzuat var. Çeltik ekimi kanunundan, medeni kanuna, maden kanunundan, ameliyatı iskaiye işletme kanunu muvakkatına kadar 130 tane mevzuat doğrudan veya dolaylı olarak su ile ilişkili. Su kanunu taslağının en fazla umut vadeden yanı olarak gördüğüm tarafı şu anda su yönetimi ile ilişkili olan 31 tane yetkili ku-rum ve kuruluşun, bu çerçeve olarak kabul ettiğimiz kanunla tek elden idare edilmesi. Bu zamana kadar belediyelerin ve bunların bağlı bulundukları su ve kanalizasyon idarelerinin aslında ne yapmakla yükümlü olduklarından çok kısa bahset-mek durumunda kaldım. Marmara Belediyeler Bir-liğinin de merkezinde bulun-duğu İstanbul örneğinde size büyükşehir belediyeleri, su te-mininden tutun da içme suyu, atıksuvb bunlarla ilgili neler yapıyor, daha spesifikörnek-lerle izah etmeye çalışacağım. Sunuda rakamlar fazla olabilir, onları minimize etmek çabala-yacağım. Ben sunumumun bu saatte olacağını tahmin etme-dim, en son sunuş yapacağı-mı da tahmin etmedim. İçme suyu, kullanma suyu ve proses

Page 48: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

47

sularının temini için belediyeler su te-mini konusunda yetkilidirler. Yani su tüketeceğini ifade eden herkese suyu arz etmekle yükümlüdürler. Yüzeysel kaynaklar ve yeraltı su kaynakları ol-mak üzere 2 şekilde gerçekleştiriliyor bu temin. İstanbul örneğinde yeraltı su kaynaklarının sıfıra yakın olduğunu görüyoruz. Daha çok barajlar ve nehir-lerden hatta havza dışından aktarılan nehirlerle birlikte yüzeysel kaynaklar ol-duğunu görüyoruz. Bu sunuda İSKİ'nin içme suyu kaynaklarına bakıyoruz. Top-lamda 18 içme suyu kaynağı var. Bun-

ların da yılda toplamda 1 milyar 353 milyon m3 su kaynağı getirdiğini görüyoruz. Bu miktara daha önce Miktad Hoca'nın da ifade ettiği gibi Melen ve Yeşilçay regülatörleri de dahildir. Barajların doluluk oranıyla ilgili bahis geçmişti, barajların doluluk oranı 22 Ekim ta-rihi itibariyle %21 civarında. En son yaşadığımız ve etkilerini net olarak hissettiğimiz 2008'deki kuraklıkla hemen hemen aynı düzeyde, belki biraz daha az olabilir. Umuyoruz ki artan son yağmurlarla bu düzey artar. Asya'ya ve Avrupa'ya su temini konusunda İSKİ'nin girişimleri, Asya'ya verilen temiz su miktarı ve Avrupa'ya verilen temiz su miktarının yansıdığını görüyorsunuz. Burada boğaz geçişi ile Asya'da Avrupa'ya verilen 256 bin m3'lük su mevcut. Mevzuatla belediyelere ve yerel idarelere verilen görev, yetki ve sorumlulukların İstanbul ölçeğindeki uygulamalarının nasıl olduğundan bahsetmek istiyorum. Melen ve Yeşilçayregülatörlerinden alınan su miktarları 2010 yılından itibaren ciddi artışlarla karşımıza çıkıyor. Melen ve Yeşilçay'ın toplamı için 2014 yılı özellikle ilk 9 ay olmasına rağmen 2013 seviyelerini aşmış durumda. İstanbul'da her ne kadar kaynakların azalmasıyla tasarruf olayının da artmasını beklesek de su tüketiminin artan bir ivmeyle arttığını görüyoruz. 2013 yılı içerisinde Temmuz ayına denk gelen bir günde 2 milyon 815 bin 439 m3'le en çok su tüketimi ya-şanmış. Aslına bakarsanız İstanbul'da şehre verilen su miktarının ortalamasını aldığınız zaman bu 2 milyon 5 bin rakamını bul-mamasına rağmen, Temmuz ayında artan tüketim 2 milyon 815 bin 439 m3 olarak karşımıza çıkıyor. Geri dö-necek olursak 2012'de ve 2011'deki artış da dikkatinizi çekmiştir mutlaka. Özellikle 2009 yılında 2 milyon 322 binlik en fazla tüketim mevcut. Bunda nüfus faktörünü de değerlendirmek la-zım. Nüfus artışı da toplamda tüketi-mi mutlaka artıracaktır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSKİ ile birlikte 18 tane içme suyu arıt-

Page 49: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

48

ma tesisi ile şehre hizmet veriyor. 118 tane su deposu bünyesinde bulunduruyor ve bu suların akışını 93 tane terfi merkezi ile sağlıyor. Az önce de bahsettiğim gibi ortalama 2 milyon 492 bin m3'lük su şehre veriliyor. Bu miktarın yanı sıra 1 milyon 563 bin m3'lük su da bahsedilen 118 tane su deposunda depolanmak suretiyle hazır halde bekletiliyor. Atık suya bakacak olursak İstanbul'da atıksu uzaklaştırma tesislerini terfi merkezleri ve atıksu arıtma tesisleri olarak 2 kısımda incelemeyi tercih ettik. Neticede bunların tamamının tesis ve toplamda bir etkisi olduğunu düşündüğümüz için. 2008 yılından 2014 yılına kadar arıtma tesisleri sayısında 22'den 67'ye çok ciddi bir artış olduğunu görüyoruz. Tabi bu atıksu arıtma tesislerinin ne tarz atıksu arıtma tesisleri olduğunu bir sonraki sunuda dikkatinize sunacağım. Terfi merkezlerinin sayısı da 58'de 61'e artmış-tır. Tabii bu terfi merkezlerinin artışı ile atıksu arıtma tesislerinin ne tarz arıtma tesisi olduğunu tahmin etmiş durumdayız. Atıksu arıtma tesisi türlerine bakacak olursak 2008 yılında toplam 22 adet atıksu arıtma tesisi varken 2014 yılında bu sayı 67 olmuş. Tabi burada en radikal artışı sağla-yan köy biyolojik atıksu arıtma tesisleri. Bu tesisiler 7'den 50'ye çıkarak toplamı oldukça değiştirmiştir. En fazla dikkat etmemiz gereken taraf ileri biyolojik atıksu arıtma tesis-

lerinin varlığı. Tabii ki, köy biyo-lojik atıksu arıtma sistemlerinin varlığı da lokal olarak çok ciddi çözümler üretmesine sebep oldu İstanbul'da. Tesislerin arıtma mik-tarlarına bakacak olursak, az önceki yansıyla bağlantılı olarak ön atıksu arıtma tesi-si kapasitesinin 4 milyon m3 civarında olduğu ve ileri biyo-lojik atıksu arıtma tesisinin ise 1 milyon m3 dolaylarında olduğu. Haliyle İstanbul'un çok daha fazla ileri biyolojik atıksu

arıtma tesisine ihtiyacının olduğu bu sunulardan da görülüyor. Az önce 2016 projeksi-yonundan bahsettim. 2014 projeksiyonu da gördüğünüz sunuda ortadaki çizgide yer almakta. Atıksuya geniş bir çerçeveden bakacak olursak sonuç nedir, buradan geri ka-zanılan sular ne oluyor, ne kadar geri kazanılıyor, şeklinde. İleri biyolojik atıksu arıtma tesislerinden geri kazanım suyu elde ediliyor. Günde 76 bin 287 m3 su elde ediliyor. Bunun 55 bini Riva Deresi'nin canlılığını koruması projesi için gönderiliyor. Diğer 21 bin m3'e yakın su da proses,peyzaj, soğutma suyu olarak tekrar kullanma suları arasında yerini alıyor. Özellikle Riva Deresi'nin canlılığını koruması projesi için çok ciddi yatırım yapıldı ve bu konuda başarıya ulaşılması daha sonradan geri kazanılan bu suyun buraya aktarılması da çok anlamlı. İstanbul'da, özellikle Miktad Hoca da az önce bahsetti su kayıp ve kaçakları konu-sunda ülke olarak ciddi problemlerimiz var. Bu, hem ileride bahsedeceğim fiziksel ve ticari kayıpların açıklanması konusunda, hem de faturalandırılamayan suların yönetimi konusunda önemli. Kayıp suyu biz üretilen sudan faturalandırılan sudan farkının üre-tilen suya oranıyla hesaplayabiliyoruz. Bu konuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin

Page 50: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

49

nispeten daha iyi durumda olmasının sebebi aslında etkin bir su kayıp kaçak stratejisi-nin olmasına bağlıyoruz biz. İlk olarak su denetimini, daha sonra denetim sonrasındaki müdahale ve müdahalenin sonucuna göre değerlendirme ve ölçümünün yapılması ve bütün bunların belgelenerek dokümante edilmesi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ve özelinde İSKİ'nin etkin bir su kayıp ve kaçak denetiminin sonucunu bize oluşturuyor. Kayıp suyun su sınıflandırmasındaki yerini sunuda gördüğünüz gibi öncelikle faturalan-dırılabilen yani hesaptan geçebilen bir tüketim var. Sonra hemen altında su kayıpları var. Su kayıpları ticari ve fiziksel olarak ikiye ayrılıyor. Bizim aslına bakarsanız doğrudan idare olarak tabi ki ticari kayıplar çok önemli ama hammaddenin hiçbir şekilde kimseye faydasının olmadan toprağa karışmasını önlemek açısından geçiş ve dağıtım bölgele-rindeki sızıntılar ve depo tanklarındaki kayıplar olarak fiziksel kayıpları görebiliriz. Fizik-sel kayıpları da yetersiz ve kalitesiz şebeke hatları, inşaat kalitesi, yaşlanmış boru ve bağlantılar, yenilenmiş bağlantıların eskileriyle bağlantılarının tam olarak kesilememesi. İstanbul sürekli bir değişim ve dönüşüm halinde. Sürekli yeni teknolojilerle şebeke sis-temi yenilenmeye çalışılıyor. Fakat takdir edersiniz ki, çok eski olan şebeke bölümleri de var. Yeni konstrüksiyonun eskisine entegre edildiği noktalarda çok fazla problemler meydana geliyor. Bu görselde de göreceğiniz gibi üst tarafta depo kayıpları var. Depo-lardan sızıntılar çok ciddi. Bu arada bu görseller İSKİ'nin arşivlerinden alınmıştır. Tamamı bunların tutanak halinde servis ediliyor. İdareye ait depo taşkınları ve kaçakları su son kullanıcıya ulaştıktan sonra her ne kadar fiziksel kayıp olsa da her ne kadar ticari bir kay-ba neden olmuyor. Çünkü neticede sayaçta sonra olduğu için faturalandırılan kayıplar arasında oluyor. Ticari kayıplara bakacak olursak eski nesil sayaçların hala kullanımda olduğu bölgelerde eksik ölçümlerin neden olduğu birtakım kayıplar var. Bunun yanı sıra usulsüz kullanım var. Bu konuda İSKİ'yi kesinlikle takdir edersiniz. Bütün bunlar fotoğ-raflarla belirtilmiş. İnanılmaz dipnotlarla arşivleniyor. İşletme sahibi Niyazi Amca'nın koltuğunun altındaki bypass borusu gibi bir tutanak bile var. Her ne kadar bize gülünç gelse de bu sistem faydalı. Çünkü problemin tam olarak nereden kaynaklandığını ifade eden terminolojik cümleler yerine bunun gibi açık ifadelerin ben daha önemli olduğunu düşünüyorum. Usulsüz kullanımı yanda sağ alt köşedekiby-pas borusunu görebilirsiniz. Bunlardan binlerce var. Bir diğer konu, tahakkuk hataları. Bu hatalar yazılımlardan kay-naklanıyor. Gün geçmiyor ki yeni bir şebeke yazılımı çıkmasın. Tabi bunların çok ciddi çıkartılanlar tarafından ticari kaygılar beslenmesi kaliteye yönelik birtakım endişeleri artırıyor maalesef. İstanbul'da su kaybı değişiklikleri ile ilgili yine 2009 yılında İSKİ'nin uluslararası bir sempozyumda yapmış olduğu bir sunumda elde edilmiş bir grafik bu. 1995 yılında %52'lere varan bir su kaybı varken etkin bir su kayıp ve kaçak yönetimiyle bunun 2009 yılında %26.73 seviyelerine indirilmesi ve şu anda da 2013 yılı su kaybı oranında %24 seviyelerinde olmasına sebep olmuş.%24 nedir bunu dünya ölçeğinde değerlendirecek olursak bu Avrupa standartlarıdır. Avrupa Standartları derken 27 Avrupa ülkesinden bahsediyorum yani ilk Avrupa ülkelerinden değil. Norveç, İsveç Almanya gibi diğer gel-mişmiş Avrupa ülkelerinden değil, Letonya Litvanya'nın dahil olduğu ülkelerden bahse-diyorum. Bununla ilgili belki de idarelerin bunu yayınlama konusunda bazı endişeleri var. Bununla ilgili gerçekten çok az bilgi var. Biz geçtiğimiz 2 ay önce İstanbul'da su kayıp ve kaçakları fuarı vardı. Burada Singapurlu bir uzmanla tanıştık. Singapur'da %4 olan kayıp kaçaklar etkin bir proje yönetimiyle %2'ye indiriliyor. Çok teşekkür ediyorum.

Page 51: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

50

Doç. Dr. Selim SANİN Çok keyifli bir sona geldik. Değerli katılımcılar sorularınız varsa onları alalım. Ben panelistlerimizi buraya davet edeceğim. Sorulara cevap vermeye başlayacağız. Sanırım Yakup Bey epey bir cevap verecek Miktad Bey'in sorularını cevaplandırdığınızda zaten baya bir soru cevaplamış olacaksınız gibi görünüyor.

Dr. Yakup KARAASLAN Miktad Hoca'nın bütün değil ama birçok söylediği şeye katılıyorum. Suyu yönetmek için elinizde çok iyi bir izleme sisteminizin olması lazım. Biz bunun farkındayız. Kuraklık yönetim planını hazırlıyoruz biz şu an. Ancak bu ilk defa bir kanunla güvence altına alınacak. Kuraklık yönetim planı sadece kurak dönemde su yönetimini değil, o havzada kurak dönem olmadan önce risk yönetimi, erken uyarı sistemi hepsini dikkate alıyor. Yani hocamızın bütün endişelerini dikkate alıyor. Diğer bir husus indisle alakalı. Kurak-lıkla ilgili indisler su kanununda yok, ikincil mevzuatla düzenlenecek. Miktad Hocamızın söylediği bütün şeyler kanun çıktıktan sonra ikincil mevzuatta olacak şeyler. İnşallah orada hocamızın çok değerli görüşlerini almayı planlıyoruz. Taşkın değil Sel Direktifi ko-nusunda hocama yine katılıyorum. Su ayak izinin çalışmalarının dikkate alınması önemli ki biz o çalışmalar da başladık. Bunu da yine ikincil mevzuatlarla düzenleyeceğiz.Miktad Hocamın özellikle suyun kalitesi ve miktarı yönünden izlenmesi ile ilgili söylediklerine katılıyorum. Havza izleme programlarını oluşturduk, izleme sistemini de o minvalde hayata geçireceğiz. Takdir edersiniz ki Türkiye'de birçok kurum izleme yapıyor. Mükerrer izlemeler var. Bu izlemelerin önüne geçmeyi planlıyoruz. Su kanununda da bununla ilgili maddeler var. Ben şunu açıkça söylüyorum. Mesela yerüstü sularının izlenmesinde 2 kurumumuz aynı 217 noktada mükerrer izlemeler gerçekleştiriyor. İzlemede tek bir kurum yetkili olacak. Tek bir kurum havza izleme programlarını oluşturacak. Bir kurum izleyecek ve su bilgi sistemi vasıtasıyla ihtiyacı olan kurumlarla bu bilgileri paylaşacağız. Tayfun Çınar Hocamızın çok güzel tespitleri vardı. Biz Su Çerçeve Direktifi'ni uyumlaştı-rıyoruz. Ancak şunun altını çizerek söylemek istiyorum: Su Çerçeve Direktifi'ni biz birebir alarak uygulamıyoruz. Sadece oradaki bazı prensipleri alıyoruz ve ülkemize uygun hale getiriyoruz. Neticede tasarı su kanunuda ülkemize uygun hale getirildi. Tabii ki, kentleş-me önemli. Kentleşme ile alakalı tabii ki, bir entegrasyon kurulması gerekiyor. Özellikle çevre düzeni planlarının nehir havza yönetim planlarına uygun olması gerekiyor. Bunun dışındaki diğer hususlar tabii ki, diğer bakanlıkları ilgilendiriyor. Su devletin tasarrufu altında mıdır? Bu kanunla biz suyu devletin, kamunun malı haline getiriyoruz. Özellikle su tahsislerinde bu çok önemli. Miktad Hocam bunun ör-neğini çok güzel açıkladı. Sapanca Gölü'nde il özel idareleri suyun bütçesinden, suyun potansiyelinden yoksun bir şekilde hiç dikkate almadan su tahsisi yapılmış. Neticede su seviyesinde azalma var. Eşik değeri aşmadık Sapanca Gölü'nde onu da takip ediyoruz. Özellikle biyolojik kalite değerlerinde eşik değerleri aşmadık. Ancak su kanunu çıktıktan sonra su potansiyeli dikkate alınarak tahsisi yapılacak. Bir de diğer bir önemli husus mineralli sular. Sağlık Bakanlığı mineralli suyu mineral muhtevası dikkate alınmadan söylüyordu. Bütün sular sanki mineral su gibi izin veriliyordu. Biz burada sanki mineral muhtevası ile ilgili bir 1000 mg/L sınırını getirdik. Bu muhtevanın üzerinde olan sular mineralli sular olarak tahsisi edilecek. Tahsiste de su potansiyeli dikkate alınacak. Su potansiyeline göre öncelikle sektöre tahsis, ondan sonra da münferit tahsis yapılacak. Münferit tahsis şu an ülkemizde var ama çok başlılık tek bir kurumun uhdesi altına ge-

Page 52: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

51

tirilecek. Teşekkür ediyorum.

Recep AKDENİZ Suyu kimse meta olarak düşünmüyor. Avrupa da Türkiye de o anlamda bakmıyor. Ama şu yönü de var. Hizmet veriliyor. Hizmetin sürekliliği gerekiyor. Bu hizmet için yatırımlar yapılıyor. İster içme suyu olsun, ister atıksu arıtımı olsun bunların hepsi birer maliyet. Belediyeler bunları yapmakla yükümlüler. Dolayısıyla bunları yapabilmesi için maddi kaynak gerekiyor. Bu da belediye sınırları içerisinde yaşayan halka hizmet için bunları yapıyorlar. Bunları sürdürülebilir kılmazsanız sağlık açısından sorunlar çıkabilir. Dolayısıyla sürdürülebilirliği açısından bunların birşekilde devam ettirilmesi gerekiyor. Atıksuyu arıtırken bunun bir maliyeti varsa bu maliyetin karşılanması lazım. Dolayısıyla bıatıksuyu üretenler bu atıksuyun maliyetini karşılamalılar. Ben bir örnek vereyim. Bir şahsın fosseptiği dolmuş. Şikayet ediyor fosseptiğimi kim boşaltacak diye. Her tarafı aradım gelen olmuyor. Bu hizmeti almak istiyorsa bu bedeli ödemesi gerekiyor. Bu kar amaçlı olmamalı ona katılıyorum. Suyu alıp satma olarak düşünürseniz, o zaman meta haline gelir. Bunu halka hizmet olarak sunuyorsanız hizmetin bedeli var bu karşılanmalı.

Dr. Selim DOĞAN Kar amacı gütmeden bunun fiyatlandırılması doğal. Bu artık yapılabilir. Bu saydam bir şekilde yapılabilir mi? Sorun bu. Örneğin bir belediye m3'ü ne kadardır, işletme ma-liyeti ne kadardır, kurulum maliyeti ne kadardır atıksuya dönüştükten sonra deşarj ma-liyeti ne kadardır tüm bunları düşündükten sonra alacağı fiyat belirlenir. Bütün beledi-yeler bunu yapabilir. Bütün belediyeler bunu yaparsa kimsenin rahatsızlık duyarak bunu ödeyeceğini düşünmüyorum. Burada saydamsız bir ortam var. Herkes istediği fiyatı oluşturabiliyor. Hatta bazı illerde şöyle problemler de oluşmuştu. Bir üst kademeden faturalandırabilmek için 30 günde değil 45 günde faturalandırmak gibi uygulamalar oldu. Bunun önüne geçebilmek için çok daha saydam ve Bakanlık nezdince çalışmalar var.

Prof. Dr. Tayfun ÇINAR Ben ekleme yapmak istiyorum. Su Çerçeve Direktifi'ni Türkiye aynen alıp uygulu-yor dediysem onu düzeltmek isterim. Mesela aynen almadığı önemli bir husus var. Sınırı aşan sular konusunda Avrupa Birliği nezdinde bütün sınırı aşan sular kimlerin sınırlarından geçiyorsa hepsinin katıldığı bir mekanizma sözkonusu. Türkiye bu bağlamı kesinlikle kabul etmiyor. Bu bağlamda da yasa tasarısı okunursa bu konudaki yetkinin doğrudan Dışişleri Bakanlığı'nda verilmiş olduğu ifade edilebilir. Bunu belirtmek isterim. Yani Su Çerçeve Direktifi'nin temel ilkeleri alınıyor ama bazı hususların da dışarıda bıra-kıldığı ifade edilmelidir. O konuda benden kaynaklı bir şey olduysa onu düzeltmek iste-rim. Çeşitli nedenlerle kırdan bir şekilde koptunuz. Kentlere gelmek zorunda kaldınız. Oradaki süreç sizin dışınızda. Bu bağlamda göç etme nedeniniz sizin yoksullukla ilgili bağlamınız. Kente geldiğiniz anda çeşitli kentsel hizmetlerin maliyetine kullanan öder ilkesi doğrultusunda karşı karşıya kalmak durumundasınız. Kullanan öder prensibinin adaletsizliği aslında bununla bağlantılı. Siz Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi üzerinden kullanan öder prensibi ile tam maliyet esasıyla aldığınız zaman ve bunu herhangi bir ayrım yapmadan tüm kenttaşlara uyguladığınızda burada bir adaletsizliğin olduğunu da

Page 53: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

52

kabul etmek gerekiyor. O kentin daha uzun süreli geçmişten geleceğe sahibi konumun-da olan konut sahipleri üzerinden örneğin emlak vergisine dayalı olarak siz onu almıyor-sunuzkim ne kadar kullandıysa yani burada dikkat ederseniz zorunlu ihtiyaçlar kullanımı da kullanan öder prensibi bağlamında fiyatlandırma süreci içerisine giriyor. Bu çözülme-si gereken hususlardan bir tanesi. Bunun hukuksal anlamda da alt yapısının olduğunu düşünüyorum. Bu ilk söylendiği zaman tabi ki kullanan öder şeklinde düşünülüyor ama işin sosyoekonomik boyutuna baktığınız zaman herhangi bir geliri olmadığı halde çe-şitli toplumsal maliyetleri üstlenmek durumunda kalınmasını ben açıkçası çok olumlu bulmuyorum. Suyun bir meta olması meselesinde de şunu göz önünde tutmak gerekir diye düşünüyorum: bunu düz cümle olarak söylediğimde belki anlamsız gelebilir ama su kaynağında bedava olan bir şey. Yani siz herhangi bir nehre gidip oradan su aldığınızda herhangi bir fiyat ödemiyorsunuz. Latin Amerika’da yapılmış bir anektodu anlatacağım. Şöyle söyleniyor: Oradaki katılımcılardan bir tanesi su Tanrının lütfudur diyor. Karşısın-daki üst düzey şirket yöneticisi ama boruları döşemeyi unutmuş diyor. Yani burada bir maliyet söz konusu. Fakat buradaki temel mesele o maliyetin kime nasıl yansıtılacağı. Su hakkı tartışmaları buna endekslidir. Şöyle yapabilirsiniz: Suyu belli m3’e kadar ucuz tutarsınız. Bunun kamuoyuyla tartışılması gerekir. Bir maliyetten bahsediliyor ama bu maliyet onlarca yıl sürecek bir maliyet değil. Sizin belli bir süre sonra kent insanına suyu bedelsiz olarak vermeniz gerekiyor. Sudan kar elde edildiği için ve yerel yönetimler ve belediyeler suyla sübvanse edildiği için su için bu paralar alınmaya devam ediliyor. Bunu da kamuoyunun bilmesi gerekir diye düşünüyorum. Teşekkür ederim.

Prof. Dr. Miktad KADIOĞLU Bana soru olmadığına göre demek ki çok iyi anlatmışım ben. Su metası ile ilgili ola-rak şu konuya açıklık getirmek isterim ben: Su bir ihtiyaçtır. Susuz insan yaşayamaz. Kirlilik öder prensibi ile ilgili olarak adamın parası yoksa ona su vermeyecek miyiz? Su belli bir miktara kadar ucuz olmalıdır. Türkiye’de devlet sadece yakacak yardımı yapıyor vatandaşa. Devletin vatandaşına su yardımı yapması lazım. Her kullanan suyun bedeli-ni ödeyemiyor. Ama su bir ihtiyaçtır, susuz yaşanmıyor. Aşırı su tüketimleri meta haline dönüştürülebilir. Aşırı su tüketimlerinin fiyatlandırılması ile su daha iyi yönetilebilecektir.

Cihat KAHRAMAN Selim Hoca bir takım şeyleri şeffaf olarak ifade edilmesi gerekliliğinden bahsetti. Kuşkusuz ki, şeffaflık önemli. Miktad Hoca’dan aldığım izinle ufacık bir fıkra anlatmak istiyorum. Adamın biri gitmiş padişaha demiş ki: “Padişahım, ben sizin kardeşinizim, bana devlet hazinesinden şu kadar miktar parayı veriniz.” Padişah,‘Nereden karde-şiz biz seninle’ demiş. Adam,‘Adem’den kardeşiz’ demiş. Padişah,‘doğru diyorsun, al şu kese altını’ demiş. Adam,‘Sen kardeşine bir kese altını mı layık görüyorsun’ demiş. Padişah, ‘O zaman sen söyleme sana bu altını verdiğimi, çünkü aslında sana bu ka-dar altın da düşmez’ demiş. Yani belediyenin sunduğu hizmetler üzerinden gerçekten şeffaf olarak yansıtılmalıdır. Su idareleri belediyeler bağlı ve su tahsilatları da onlar üzerinden yansıtıldığı için söylüyorum. Mesela katı atık toplama işlemleri hala temizlik vergisi üzerinden yürütülüyor. 2010 yılının ekim ayında çıkarılan bir yönetmelikte katı atıkların toplanması ve bertaraf edilmesi ile ilgili ücret talep edilecekti. Çevre temizlik vergisin 2-2.5 kat artırılmasının vatandaşta yaratacağı olumsuz reaksiyondan korkulu-yor şu anda. Dolayısıyla şu an toplanan komik çevre temizlik vergileri bunu yansıtmıyor.

Page 54: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

53

Büyük oranda su ve kanalizasyon idarelerinin de su işlemleri için talep ettikleri paraların ben katı atık toplama gibi işlemler için kullanıldığını biliyorum. Dolayısıyla bahsedildiği gibi suyun bir meta olup olmaması konusunda bu işin sürdürülebilir olması için, suya zaman zaman bir metaymış gibi davranıp, zaman zaman bir hakmış gibi davranmak la-zım. Zaman olarak da bunun ölçülerinin kıstaslarının olması gerekiyor. Tabi ki malı mülkü olmayan bir insandan hayatını idame ettirebilmesi için kullanacağı suyun bedelini almak çok makul gelmiyor bana. Şu an çok revaçta olduğu için söylüyorum, su faturalarında indirime gidilmesi olayı da çok makul gelmiyor bana. Su tüketiminin çılgınlık seviyesine geldiği şehirlerde özellikle, su faturalarının indirime gitmesini makul bulmuyorum. Haliy-le bunun bir baraj belirlenmesi ve ondan sonrasında kullanıma bağlı olarak endeksli bir ücretlendirme modülünün benimsenmesi gerektiğine inanıyorum. Teşekkür ederim.

Dr. Yakup KARAASLAN Ben bir somut örnek vermek istiyorum. X belediyesi yeraltı suyundan su çekiyor. İyi arıtmadan m3’ü 4,5 liradan o suyu veriyor. Diğer belediye de Melen’den su veriyor. Enerji masrafları, arıtma masraflarını da karşılıyor ve m3’ü 4,5 liradan veriyor. Bu ada-letsizliğin kanunla ortadan kaldırılması gerekiyor. Daha sonra ikincil mevzuatla düzeltil-mesi gerekiyor.

Recep AKDENİZ Bu konuyla ilgili açıklama yapmak istiyorum. Suyun ücretlendirilmesi veya hizmetin karşılığının alınması konusunda Avrupa’daki uygulamaları biliyorum. Türkiye’de kanunda bu hususta bir madde yok ama bu uygulama atıksuda var. Atıksuda bizim yayımladığı-mız mevzuatta karşılayabilirlik ilkesi var. Karşılayabilirlik ile vatandaşın alım gücü hesap ediliyor. Vatandaşın gelirinin ne kadar olduğuna bakıyor. Bu hesap vatandaşın karşıla-yamayacağı bir miktarsa bunu istemeyin. Dünya ortalamaları var, onlar hesaba alınıyor. Çapraz sübvansiyon hususuna bakacak olursak kırsal kesimden kente yeni gelmiş, eko-nomik durumu çok zayıf biri ne ödeyecek? Oradaki sanayi ne ödeyecek? Bir üretim ya-pıyor, atıksuyunu kanalizasyona veriyor. Bu noktada karşılayabilirlik ve çapraz sübvansi-yonu beraber düşünerek hareket etmek gerekiyor. Mevzuatta kademelendirme var. 10 m3’e kadar şu kadar, 20 m3’e kadar bu kadar şeklinde uygulama var. Bir diğer konu kişi aldığı konutunu 6 ay kullanıyor. Oraya alt yapı yatırımı yapılıyor ama 6 ay kullanılmıyor. Bunun karşılanması lazım. Kullanılmayan şeye belediye orada bir hizmet veriyor. Kirliliği yüksek bir sanayiden ücret talep ediliyor kirliliğe göre. Bunu karşılanması gerekiyor. Ancak kırsal kesimden gelmiş ekonomik durumu zayıf olan birinin zaten gelişmişlikle doğru orantılı olacak su kullanımı. Geliştikçe su israfınız artıyor. Dolayısıyla su tüketimi az olana daha az ücret ödeme yoluna gidiliyor. Bütün dünya kademelendirmeyi uygulu-yor. Hata bazı ülkelerde şu da var: çok fakir halkı belediye sübvanse edebiliyor. Bunlar hemen olacak şeyler değil. Zaman içerisinde yerine oturacaktır diye düşünüyorum.

Doç. Dr. Selim SANİN Sivil toplumlarla işbirlikleri yapılıyor mu, hangi frekansta yapılıyor diye bir soru var. Bu kanunun yapılandırılmasında bunu ele alabilir miyiz?

Page 55: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

54

Dr. Yakup KARAASLAN Havza yönetim planı, taşkın planı ve kuraklık yönetim planlarında sivil toplum ku-ruluşları da olacak. Katılımlı bir yaklaşımla, bütün paydaşların katılımı ile hazırlanacak. Bütün onların görüşleri değerlendirilecek. Özellikle su kalitesinin iyileştirilmesi ve çev-resel hedeflere ulaştırılabilmesi için sadece su kalitesi açısından değil miktar olarak da çevresel hedeflere ulaşılabilmesi için herhangi bir tedbir ortaya konduğunda, bu tedbi-rin uygulanıp uygulanmayacağı ya da hangi mertebede uygulanacağı ile alakalı hususlar paydaşlara sorulacak ve onlardan gelen görüşler ile nihai karar verilip neticelendirilecek.

Doç. Dr. Selim SANİN Gri sular ile ilgili çalışmalar nasıl ulaşabiliriz diye bir soru var.

Recep AKDENİZ Gri sular ile ilgili çalışmamız yeni neticelendi. Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün sitesine koydular diye biliyorum. Koymadılarsa da yakın zamanda koyacaklardır. Bu çalışmada biri İstanbul diğeri Antalya’da olmak üzere iki otelle birlikte çalışıldı. Gri su normal atıksuyun yüzde ne kadarını oluşturuyor, bunların kazanılması için yapılacak ya-tırımlar kaça mal olur, bunların hesaplama yöntemi nasıl olmalı, çalışma bunları içeriyor. Hatta formülasyonu da orada yapıldı, fayda maliyet analizleri çıkarıldı. Bu çalışmaya bakmanızda yarar var diye düşünüyorum.

Doç. Dr. Selim SANİN DSİ’nin yeraltı suyu raporlarının güncellenmesi devam ediyor mu, tahmini tamam-lanma süresi var mı, kullanıma açık hale gelecek mi diye bir soru var.

Dr. Yakup KARAASLAN Yeraltı suyu ile ilgili bir direktif var. Bu direktifi biz uyumlaştırdık. Yeraltı sularının kir-lenmeye ve bozulmaya karşı korunması yönetmeliği olarak çevirdik. Bu yönetmeliğin bir uygulama planını hazırladık. Uygulama planına göre Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ve DSİ her havzada öncelikle yeraltı suyu karakterizasyonların yapılması, su kalitesinde ve miktarında hedefe ulaşılması hedefleniyor. 2014 yılında 9 havzayı bitirmiş olacağız. O havzada yeraltı suyunda ne kadar su potansiyeli var, su kütlesinin kalınlığı nedir, hidrolik iletkenliği nedir, bütün bu bilgilere su bilgi sistemi kurulduktan sonra ulaşıyor olacağız.

Doç. Dr. Selim SANİN Köylerde ortak kullanıma açık suların ücretlendirilmesinde bir planlama var mı diye soruluyor.

Dr. Yakup KARAASLAN Kanun maddesi geneli kapsıyor. Suyun maliyeti ile alakalı. Tabi ki burada bir ücret olacak. Ama bu ücretin belirlenmesi ile ilgili huşular ikincil mevzuatta olacak. Şunu da söylemek istiyorum: hocalarımız su kayıp kaçağından bahsettiler. Doğu’da su kayıp ka-çağı çok fazla. Bunun bir sebebi yeraltı suyuyla ilgili izinsiz kullanımlar. Şebeke suyunu sayaçtan önce bir bağlantı yaparak kullanıyorlar.

Page 56: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

55

Doç. Dr. Selim SANİN: Meteorolojik istasyonların yaygınlaştırılması, bu yapılandırmada yer alıyor mu, bu-nunla ilgili bir çalışma var mı diye soruluyor. Buna ek olarak, kullanılan arıtma teknolo-jileri için yeni teknolojilere yönelim var mı, yoksa eski teknolojiler mi devam ettiriliyor? Yerli teknoloji özendirilmesi için bir yapı var mı?

Recep AKDENİZ Atıksu arıtma tesisleri ile ilgili uygun gördüğümüz projeleri onaylıyoruz ve destek-liyoruz. Bizim çevre cezalarından gelen desteklerimiz ve yaptığımız analizlerden gelen gelirlerimiz var. Bunları bu tesislerin yapılmasında kullanarak destekliyoruz. Atıksu arıt-ma tesislerinin kurulmasında aslında biraz daha teknolojinin ötesine geçip, o belediye için hangi atıksu arıtma tesisi daha uygundur, kanalizasyon sisteminden başladığımızda çamurun bertaraf edilme yöntemine kadar bu sürece yukarıdan bakıp, sonra hangi atık-su arıtma tesisinin kurulacağına karar verilmesi gerekiyor. Belediyelerde %95 biyolojik arıtma kuruluyor. Bunların mekanik kısımları var, normal biyolojik arıtma var karbon gi-derimli olan ve ileri biyolojik arıtma var azot, fosfor giderimli olanlar. Yeni teknoloji ola-rak membranlar girdi. Ancak işletme maliyetleri yüksek, yaklaşık iki katına çıkıyor. Yani ürettiğiniz atıksuyu arıttıktan sonra başka bir alanda kullanacaksanız uygulanabilir. Yeni teknoloji işletme giderlerinin artmasına neden oluyor. Buna karar verilmesi gerekiyor. Arıtma çamurunuzu nerede kullanacağınıza göre bunun teknolojisine karar vereceksi-niz. Ancak %95 biyolojik arıtma tesisleri kuruluyor.

Dr. Yakup KARAASLAN Meteorolojik istasyonların yaygınlaştırılması kanun kapsamında değil. Keşke Miktad Hoca da burada olsaydı da o zaman söyleseydim. MiktadHoca’nınn takip etmediğini ben görüyorum. 400 tane istasyon değil bu sayıdan daha fazla istasyon artırıma çalış-maları devam ediyor. Arıtma teknolojileri ile alakalı olarak hem içme suyu hem kullanma suyu için yurtdışında uygulanan teknolojiler Türkiye’de de uygulanıyor. Atıksu arıtımında membranlarla alakalı İstanbul Teknik Üniversitesi’nde bir enstitü kuruldu. İçme suyu arıtımıyla alakalı da bizim bir projemiz başlayacak.

Doç. Dr. Selim SANİN Su ve kanalizasyon idareleri şebeke kaçak kayıpları ve atıksu altyapı yönetimi açısın-dan nasıl disipline edilecek mi?

Recep AKDENİZ Kayıp kaçaklar açısından ben başlamak istiyorum. Su kayıp kaçakları çeşitli şekil-lerde kontrol edilebiliyor. En önemli şey eski şebekelerin yenilenmesi. Eski şebekeniz varsa bu kaybı önlemeniz çok mümkün değil. Belediyenin ekonomik durumuyla alakalı. Zaman içerisinde olacak şeyler bunlar. Diğer bir yolu otomasyona geçmemiz gerekiyor. Bu otomasyon sistemleri ile nereden kaçak olduğunu tespit edebilirsiniz. Tunceli Be-lediyesi ve İstanbul Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdareleri kendi şehirlerinde bunları yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Bunları kurduğunuz zaman disipline edebilirsiniz. Abone kaçaklarını bu sistemle göremezsiniz. Aboneleri kontrol ederek görebilirsiniz. Abone-lerin yazılım sistemlerinde iyileştirme yapmanız gerekecektir. Yatırım, teknoloji ve bi-

Page 57: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

56

len eleman gerektiren altyapının olması gerekiyor. Büyükşehirlerde bu süreç başladı. Önümüzdeki günlerde de büyükşehirlerde kayıp kaçak oranlarının %10lar seviyesinde düşeceğini düşünüyorum. Çünkü kaçaklar için yeni yatırım da yapsanız %20’nin altına çekemiyorsunuz. Yatırım yaparken bile boruların birbirine birleşim noktalarında kaçak olabiliyor. Konuyu iyi sıkıştırmayınca çatlama gerçekleşebiliyor. Bir dirsek noktasından da kaçırabiliyor. Bu durumu basınç kontrol sistemleri ile kontrol edebilirsiniz. Doğuda bu işlemler ekonomik gelişim, kültürel gelişimleri düşündüğümüz zaman biraz daha zaman alacak.

Doç. Dr. Selim SANİN Su kanunu kapsamında belediyelerin özel sektörle yapacağı imtiyazlı anlaşmaların durumu nasıl değerlendirilecek?

Dr. Yakup KARAASLAN Su kanunu onaylanırsa belediyenin su tahsisi ile ilgili yetkisi olmayacak, münferit tahsisler olacak. Kayıp kaçakla ilgili olarak şu an bir mevzuatımız var. Ancak su kanunu çıkarsa kayıp kaçakların azaltılması ile alakalı olarak, daha caydırıcı tedbirler gelecek.

DİNLEYİCİ Arıtılmış atıksuların tarımda kullanılması ile ilgili olarak Bakanlığın özel bir çalışması var mı? Çünkü bildiğim kadarıyla henüz Türkiye’de herhangi bir atıksu tesisinden çıkan su çim sulaması dışında kullanılmıyor.

Recep AKDENİZ Tarımda sulama doğrudan ya da dolaylı oluyor biliyorsunuz. Doğrudan sulamaya yönlendirmeniz için depolama yapmanız. Kış dönemi 7 ay, 5 ay da sulama dönemi düşünürseniz, 7 ay depolayacak kadar depolama tesisi kurmanız gerekiyor. Bunu İzmir Büyükşehir Belediye denedi ama pahalı olduğu için vazgeçti. Doğrudan kullanımda da şebeke sistemi kurmanız gerekiyor ama çok tercih edilmiyor. Afyon Belediyesi sulama-da kullanmak için çalışmalarını devam ettiriyor.

Dr. Yakup KARAASLAN Trakya’da, Ergene Havzası’nda ve Rize’de Bakanlığımızın çalışması var. Orada arıt-ma tesislerini DSİ Genel Müdürlüğü yapıyor. Bundan iki yıl öncesine kadar hiçbir arıtma tesisi yokken şimdi 4 tane arıtma tesisi var, geriye kalan 8 tanesi 2015’te işletmeye alınacak.

Doç. Dr. Selim SANİNÇok teşekkür ediyorum bizi dinlediğiniz için ve katkı verdiğiniz için. Panelistlerimize de çok teşekkür ediyorum. Çalıştayımızı burada tamamlamak istiyorum.

Page 58: kuraklık ve su kanunu çalıştayı - cmo.org.trAKP Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kuraklık ve su kanunu temalı çalıştayın başarılı geçmesini diler başta

Hatay 2 Sokak No: 24/17 Kızılay/ANKARATel: 0312 419 80 71 • Faks: 0312 419 80 74

www.cmo.org.tr