kalp ve damar hastaliklarinda beslenmegorucu/documents/hem-137-10.pdf · hastaliklarinda beslenme ....
TRANSCRIPT
KALP VE DAMAR HASTALIKLARINDA
BESLENME
Yaşam kalitesini düşüren ve ölüm nedenlerinin başında yer alan
kalp-damar hastalıklarında temel risk faktörleri;
Hipertansiyon
Kanda artmış LDL-Kolesterol (Low Density Lipoprotein)
Kanda artmış Trigliserit düzeyi
Kanda azalmış HDL-Kolesterol (High Density Lipoprotein)
Sigara
Diyabet
Obezite
Kalp damar hastalıklarının temel göstergesi kan kolesterolünün
yükselmesidir.
• Kolesterol;
Hayvansal kaynaklı besinlerde ve tüm hücrelerde bulunan, yağ
sınıfı içerisinde yer alan mum benzeri bir maddedir.
Kan kolesterolü;
Kan dolaşımında bulunur. Kandaki kolesterolün çoğunu vücut
kendisi üretirken geri kalan kısmı da besinlerle alınan kolesterol
oluşturur.
Bitkisel kaynaklı besinler yağ içerseler bile kolesterol içermez.
Kolesterol yalnızca hayvansal kaynaklı besinlerde bulunur.
• En çok kolesterol bulunan besinler
• Karaciğer
• Yumurta sarısı
• Sardalya
• Kırmızı et
Daha az miktarda kolesterol bulunan besinler
Süt ve sütten yapılan besinler
Kolesterol bulunmayan besinler
Yumurta beyazı ve bitkisel besinler
Kolesterol, kanda çözünebilmesi ve taşınması için karaciğerde
lipoproteinlerle birleşir. Yani paket edilerek taşınır. Bu lipoproteinlerden;
HDL kolesterol;
HDL dokulardaki kolesterolü toplayarak atılmasını sağladığı için iyi
kolesterol olarak bilinir. Yalnızca vücutta bulunur, besinler içerisinde
bulunmaz.
LDL kolesterol;
Kolesterolü dokulara taşıyarak arter ve diğer kan damarlarının
duvarlarında birikmesine neden olduğu için LDL, kötü kolesterol olarak
da bilinir. LDL yalnızca vücutta bulunur, besinler içerisinde bulunmaz
Kolesterol kanda neden yükselir?
Kolesterol bulunan besinler çok yenildiğinde hem daha çok
kolesterol hem de doymuş yağ alınır. Bunun sonucunda kanda
kolesterol yükselir.
Kolesterollü besin yenmediğinde de kanda kolesterol bulunur.
Karaciğer, besinlerle alınmasa da kolesterol yapar ve kana salınır.
Kandaki kolesterolün % 20-30’u besinlerden gelir.
Kolesterolün yükselmesi nasıl önlenir?
HDL kan kolesterol düzeyinin yükseltilmesi ile;
Fiziksel aktivitenin artırılması
Eğer şişmansa vücut ağırlığının azaltılması
Toplam yağ tüketiminin azaltılması
Doymuş yağlar yerine tekli doymamış yağların
tercih edilmesi
Sigara içilmesinin engellenmesi
LDL kan kolesterol düzeyinin azaltılması ile;
Diyet posa miktarının artırılması
Düzenli fiziksel aktivite
Doymuş yağlar yerine tekli doymamış yağların
tercih edilmesi
Suda pişmiş beyaz tavuk eti ve ızgara balık
Mercimek, fasulye, nohut, kepekli ekmek, bulgur,
sebze ve meyve tüketilmeli
KALP DAMAR HASTALIKLARINDAN
KORUNMADA BESLENME İLKELERİ
1- Beslenmede yağın azaltılması
Beslenmede toplam yağ tüketimi enerjinin % 30’nu
geçmemelidir.
Diyette yağı azaltmanın yolları;
Yenilen tüm besinlerin yağ miktarına dikkat edilmeli
Süt ve süt ürünlerinin az yağlı veya yağsız olanları tercih
edilmeli
Balığa daha çok yer verilmeli
Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmeli
Yağsız dana, koyun eti ile derisi alınmış kanatlı hayvanlar tercih
edilmeli
Tahıl ve tahıl ürünleri tercih edilmeli
Yemeklerde katı yağ az kullanılmalı
Satın alınan besinlerin etiketleri üzerindeki yağ miktarları
kontrol edilmeli
Ara öğünlerde atıştırmalıklar için yağ miktarı düşük besinler
tercih edilmeli
Uygun pişirme yöntemlerini seçerek yağ kullanımı azaltılmalı ya
da kullanılmamalı
Ev dışında yemek yenildiği zaman yağsız/az yağlı
yemekler tercih edilmeli
2- Diyette doymuş yağlar azaltılmalı
3- Doymamış yağlar tüketilmeli
4- Diyette kolesterol kaynakları sınırlandırılmalı
5- Posa tüketimi artırılmalı
6- Daha fazla meyve ve sebze tüketilmeli
7- İdeal vücut ağırlığı korunmalı, birey şişman ise ideal ağırlığına
ulaşmalı
8- Fiziksel aktivite artırılmalı
9- Hipertansiyon var ise kontrol altına alınmalı
10- Sigara içiliyor ise bırakılmalı (sigara kan basıncını ve kalp atım
hızını artırır. HDL kolesterol düzeyini düşürür, kanın pıhtılaşma
eğilimini artırır ve ani kalp krizine neden olur)
11- Stres azaltılmalı
12- Alkol tüketiminden kaçınılmalı
BÖBREK HASTALIKLARINDA BESLENME
Böbreklerin en önemli görevi;
Besinlerin vücutta kullanıldıktan sonra oluşan atık
maddelerin uzaklaştırılmasıdır.
Genellikle üst solunum yollarında başlayan Beta-hemolitik
streptokok enfeksiyonunun böbreklere geçmesiyle hastalık oluşur.
Böbrek fonksiyonlarının bozulmasına bağlı olarak gelişen
böbrek hastalıklarında üre, kreatinin ve özellikle potasyum çok
yükselir. Kandaki elektrolitlerin dengesi bozulur.
Böbreklerin süzme yetenekleri azaldığında tuzu ve üreyi dışarı
atamaz. Sonuç olarak bacaklarda, göz altında vücudun diğer
kısımlarında su toplanması (ödem) görülür. Hastalık ilerlediğinde
protein atılımı da olur (Nefrit).
Beslenme tedavisindeki ilkeler
Uygun miktarda enerji ve protein alınması
Uygun vücut ağırlığının sağlanması ve/veya korunması
Diyetteki besin öğelerinin yeterli miktarda alınması (sodyum,
fosfor, potasyum, sıvı, vitamin-mineraller)
Hastalığın belirtileri ve diyetin niteliği;
Belirtiler Diyetin Niteliği
1- İdrar çıkışı yoksa, ödem varsa, idrar az
ve çok bulanıksa
1-2 gün proteinsiz tuzsuz besinler verilir.
En uygunu; şeker, nişasta, meyve, yağ
karışımı tatlılardır.
2- İdrar biraz fazla fakat kan üresi yüksek
ve ödem varsa
Az proteinli, tuzsuz besinler verilir,
Nişasta, şeker, meyve, yağ karışımı tatlı
yanında 1 adet yumurta, 2 kase sütlü tatlı
verilir.
3- Kan üresi normal düzeyine yaklaşır,
ödem devam ederse
Tuzsuz, kaliteli protein içeren yüksek
enerjili diyet verilir. Günde 1 yumurta veya
1 yumurta kadar et, 2 kase sütlü tatlı,
meyve kompostosu, pirinç pilavı uygun
yiyeceklerdir.
4- Çok fazla idrar çıkarılırsa bu idrarla
vücuttan protein atımı olur, kanda albümin
azalır kan lipitleri artarsa
Yüksek enerjili, yüksek proteinli;
kolesterolü ve doymuş yağı az diyet verilir.
Yemekler sıvı yağ ile pişirilir. Yoğurt, sütlü
tatlılar, tavuk ve balık eti tercih edilir.
Bazı böbrek hastalarında potasyum birikimi olabilir. Bu durumda
hastanın diyeti potasyumun azaltılması yönünde düzenlenmelidir.
Potasyum kaynakları olan çay, kahve, yeşil yapraklı sebzeler,
bileşiminde potasyum tuzu bulunan kabartma tozları, meyve suları
gibi yiyeceklerden sakınılır. Meyve ve sebzeler pişirilip suyu
süzülürse, potasyum miktarı azalır.
Hastalar iştahsızdır. Sık aralıklarla az beslenir. Tuzsuz yemekler
limon sıkılarak ya da yoğurtla birlikte alınırsa daha kolay
tüketilebilir.
Hastalar yeterince besin alamadıklarında zayıflar ve dirençleri azalır.
Hastanın yeterli enerjiyi alması için şeker, nişasta, yağ karışımlı
tatlılar önerilir. Proteinsiz diyet 1-2 gün içindir. Alınan besinin
protein kalitesi yüksek ise alınacak miktar azaltılabilir. Bu nedenle
düşük proteinli diyetlerde kaliteli protein kaynakları kullanılır.
Bütün bunların amacı, üresi yüksek olan hastaya az fakat vücutta
kullanımı yüksek iyi kaliteli protein vererek protein ihtiyacını
karşılamaktır.
GASTRİT VE ÜLSERDE BESLENME
Gastrit; mide yüzeyinin iltihaplanmasıdır.
Nedenleri;
Fazla aspirin ya da aspirinin yapısında yer alan salisilatları içeren
ilaçların kullanımı (domates saklamak için kullanılan toz salisilat
yapısındadır)
Aşırı sigara ve alkol tüketimi
Röntgen ışınları ile aşırı temas
Uzun süreli yetersiz ve dengesiz beslenme
Hızlı yeme
Çok sıcak yeme ve içme
Sık besin zehirlenmesi
Gastrit belirtileri;
Yemeklerden sonra şişkinlik
Ağrı
Bulantı ve kusma
Bu şikayetler bireyin besin alımını güçleştirdiğinden ve kanama
olasılığını artırdığından zayıflık ve kansızlığa yol açar.
Ülser; mide salgısının aşırı artmasıyla oluşan yaralardır. Yaralar,
mide ve 12 parmak bağırsağında oluşabilir.
Nedenleri;
Helycobacter pylori enfeksiyonu
Uzun süren yetersiz ve dengesiz beslenme
Fazla ve sık aspirin tüketimi
Alkol tüketimi ile hücrelerin yıpranması ve sinirsel baskı ile mide
salgılarının artmasıdır.
Oluşan yaralar sebebiyle kişi kan kaybetmeye başlar. Az miktarda
kanamada durum fark edilmeyebilir. Mide salgısını uyarıcı aspirin
alımı, uzun süre aç kalma ya da sinirsel baskı ile kanama birden
hızlanabilir. Kan siyah ve kahve telvesine benzer.
Gastrit ve ülser tedavisi için Helycobacter pylori’nin uygun
antibiyotikle tedavisi ve beslenmenin düzeltilmesi zorunludur.
Beslenme kuralları;
1- Besinler düzenli aralıklarla alınarak midenin boş kalmasının
önlenmeli
2- Yemekler normal ısıda olmalı, yavaş ve iyi çiğnenerek
yenmelidir. Böylece diri besinin, aniden alınan besinin sıcak veya
soğuk etkisiyle yarayı zedelemesi önlenir.
3- Yemekler suda pişirilerek ağızda kolayca ezilebilecek duruma
getirilmeli, kızartmalardan kaçınmalı
4- Koyu çay, kahve, alkol, boza, et suyu, sirke, tavuk suyu, işkembe,
acı biber gibi mide salgısını uyaran yiyecek ve içeceklerden
kaçınmalı
5- Sebze ve meyvelerin kabuk ve çekirdek kısımları yarayı açıcı
etkinlik gösterdiklerinden ağızda iyi ezilmeyen bu kısımlar
ayıklanmalı ve gerektiğinde pişirilerek yenmeli
Kanamadan sonra birkaç gün saat başı bir küçük bardak süt
alınır. Kanama düzelince, diyete başka besinler eklenir. İkinci
aşama diyeti olarak isimlendirilir.
Yemekler imkana göre 6 öğünde alınır. Süt ve sütlü tatlılar yanında
pilav, makarna, haşlanmış patates, pişmiş yumurta, pişmiş sebze,
meyve kompostosu yenir. İkinci aşama diyetine geçilir.
Akşam geç yatılırsa veya sabah erken kalkılırsa takip eden zamanda
1 küçük bardak süt içilebilir.
GUT HASTALIĞI’NDA BESLENME
Gut; hücre çekirdeğinde yer alan nükleik asitlerin (DNA ve RNA)
bileşiminde bulunan pürin metabolizması bozukluğu sonucu oluşan
bir hastalıktır. Pürinin yıkımı ile oluşan ürik asit kanda yükselir, ürik
asidin tuzları da eklemlerde birikerek şiddetli ağrılara neden olur.
Nedenleri;
Hiperürisemidir. Beslenme düzeni, genetik yakınlık veya ürik asit
tuzları olan üratın yeterince atılamaması sebepleri arasındadır.
Beslenmede ürik asit oluşturan pürinden sakınılmalıdır. Pürinden
zengin besinler olan havyar, ançuez, av etleri, sardalya
yenmemelidir.
Sığır ve koyun etleri, tavuk, balık, kuru baklagiller, mantar, ıspanak
ve karnabahar orta düzeyde pürin içerirler. Özellikle atakların
geldiği sırada bu grup besinlerden sınırlı miktarda alınmalıdır.
Belirtileri;
Tekrarlayan akut enflamatuvar artrit (kırmızı, hassas, sıcak, şiş
eklem) ataklarıdır.
En sık ayakta gözlenir. Topuk, diz, bilek ve parmak gibi diğer
eklemler de etkilenebilir. Eklem ağrısı genellikle gece başlar.
Sebebi gece vücut ısısının düşük olmasıdır.
Diğer tıbbi sorunlarla birlikte ortaya çıkar.
Abdominal obezite, insülin direnci, hipertansiyon
Ayrıca yağ, ürik asit atımını azalttığı, su ise artırdığından, yemekler
az yağlı yapılır, çorbalar birinci sırada yer alır ve bol sıvı alınır. Yine
sebze ve meyveler çok alınarak idrarın alkaliye dönüşmesi
sağlanarak ürik asidin atımına yardımcı olunur.
Gutlu bireylerin çoğu şişmandır. Bu bireylerin birdenbire
zayıflamaları kan ürik asit düzeyini yükseltebilir. Şişman bireyler
enerjisi yoğun besinleri azaltarak yavaş yavaş zayıflamalıdır.
KARACİĞER HASTALIKLARI’NDA
BESLENME
Proteinler karaciğerde yapılır.
Proteinin yapı taşı aminoasitlerden ayrılan amonyak karaciğerde
üreye çevrilerek sıvılarla vücuttan atılır.
Yağların sindirimi için gerekli safra karaciğerde oluşur.
Yağda eriyen vitaminler, demir, glikojen karaciğerde depolanır.
Alkol karaciğerde enerjiye dönüşür.
Karaciğer hastalıklarının en çok bilineni enfeksiyöz hepatit
(sarılık) ve sirozdur.
Hastalarda; iştah azlığı, bulantı ve kusma görülmesi besin alımını
azaltır.
Hastalığın ilk döneminde hasta karaciğer amonyağını üreye
çeviremediği için kanda amonyak yükselir. Sirozda da amonyaklı su
birikir ve karın şişliği olabilir.
Hastalıkta yıpranan karaciğer hücrelerinin onarımı için iyi kaliteli
protein içeren ve enerjisi yüksek diyet alınması gerekir.
Fazla alınan yağ ise karaciğeri safra yapmaya zorlar.
Hastanın diyeti hastalığın belirtilerine ve hastanın durumuna göre
ayarlanmalıdır.
Belirtilere göre besin önerileri;
1- Kanda amonyak yüksek olduğu dönemde proteinli besinler
azaltılmalıdır. Kaliteli protein kaynakları olan süt, peynir, yoğurt, yumurta,
tavuk, balık ve et gibi besinler kullanılarak hem vücuda aşırı protein
vermekten kaçınılır hem de bireyin protein ihtiyacı karşılanır.
2- Ödemli durumda tuz sınırlandırılır
3- Bunların dışındaki durumlarda yağı biraz az, hastanın kolayca
yiyebileceği ve sindirimi kolay besinler verilir.
DİYARE VE KONSTİPASYONDA
BESLENME
Diyare, kendi başına bir hastalık değil, bir çok hastalığın belirtisi
olabilir. Diyareye neden olan etmenler; tifo, kolera, dizanteri, gibi
bağırsak enfeksiyonları, besin ve ilaç zehirlenmeleri ve kronik
beslenme yetersizliğidir.
Diyare, vücuttan kaybolan su ve tuzun yerine konulması ve uygun
bir beslenme ile iyileştirilebilir. Diyareli bireyin aç kalması önlenir.
En iyi besin yoğurttur. Yoğurt, kaynamış su ve tuz eklenip ayran
olarak içilebilir. Pirinç lapası ile karıştırılarak, üzerine pekmez
dökülerek veya sade olarak yenir.
Diyare durumu azalınca şeftali suyu, ekşi elma suyu, koruk suyu, havuç
suyu veya ezmeleri verilmeye başlanır.
Diyare tedavisinde en önemli nokta, vücuttan kaybolan su ile tuzun yerine
konması ve besin depolarının boşalmasının önlenmesidir.
Konstipasyonun nedenleri farklıdır. En önemli nedeni diyetin az posalı, az
sulu olması ve hareketsizliktir. Aniden oluşan kabızlıklarda bağırsak
tıkanmalarından şüphelenilmeli ve hastaneye başvurulmalıdır.
Genellikle, uzun süreli konstipasyonun önlenmesinde uygun beslenme ve
beden hareketleri faydalıdır. Konstipasyona meyilli olanlara sabah
kalkınca 1 kaşık kayısı veya erik marmelatı ile 1 su bardağı su veya
ıhlamur içmeleri ve 15-20 dakika beden hareketi yapmaları önerilir.
MALNUTRİSYONDA BESLENME
Malnutrisyon; beslenmenin içerik veya miktar açısından yetersiz
olması sonucunda, vücudun gereksinimlerine karşın sağlanan enerji
ve besin öğelerinin yetersiz kalmasından kaynaklanan klinik
durumdur.
Gıda tüketiminin metabolik hızı karşılayamaması durumunda
endojen enerji kaynaklarının yıkımı ile ortaya çıkan klinik durum
olan malnütrisyon, iki şekilde meydana gelebilir:
1- Gıda tüketimi normal, hasta hipermetabolik
2- Metabolik hız normal, yetersiz gıda alımı
Malnutrisyonda kaybedilen vücut dokularının tekrar sentezi, yeterli
düzeyde enerji ve besin öğeleri alımını gerektirir.
Hafif malnutrisyonda kaybedilen ağırlığın çoğu adipoz doku
olmasına karşın, uzun süren ağır malnutrisyonda kas kitlesinin %55-
60’ı kaybedilebilir.
Bu durumda bozulan elektrolit dengesini düzeltmek için serum
verilmesi gerekebilir. Orta derecede olanlarda ishal görüldüğünden
diyet posasız, yağı az, enerji ve proteini yeterli olacak şekilde
düzenlenir. En iyi besin yağsız süt veya yoğurttur. Diyare tamamen
durup, yeme eylemi düzelince yoğurtlu çorba, muhallebi, az yağlı
kıyma konmuş sebze yemekleri ve meyve ezmeleri de verilir.
DİSFAJİ (YUTMA BOZUKLUĞU) VE
ASPİRASYONDA BESLENME
Besin içeriği, mide sıvıları ve/veya tükürüğün hava yollarına
tekrarlayan geçişi kronik solunum sistemi semptomlarına yol açar.
Videofloroskopik (modifiye baryum yutma çalışması. Hastalara
içerisine baryum karıştırılmış farklı kıvamlarda yiyecekler verilir)
yutma çalışması, yatak başı klinik değerlendirme, pH probu, akciğer
grafisi ile tanı konulur.
Alınan sıvıların akışkanlığındaki değişiklik olasılığı, ağızdan hiçbir
şey alınmaması durumu olasılığı, sıvı ve katı ile beslenme
yöntemindeki olası değişiklikler beslenmeyi etkiler.
Yutma Disfonksiyonu;
İstemli ve istemsiz hareketlerin koordinasyonu, normal yutma için
gereklidir. İstemli kısmı katı veya sıvılar ağıza alındıktan sonra farinkse
gönderilmesidir. İstemsiz olan kısmı ise yumuşak damak, nazofarinksi
kapattığında başlar. İstemli veya istemsiz aşamalar içerisindeki herhangi
bir anormallik, bir miktar subglottik bölgeye geçişe ya da belirgin biçimde
aspirasyona (besinlerin nefes borusu yolu ile ciğerlere kaçması) neden
olur.
Videofloroskopik yutma çalışması, ağızdan sıvıların hiç alınmadığı
durumda hangi yoğunluktaki sıvının güvenli olduğunu, herhangi bir
sıvının güvenli olup olmadığını, ya da hangi besinlerin aspire edildiğini
saptar.
Akışkanlıkları Değiştirmek
Sıvıları koyulaştırmak ve aşağı doğru aspirasyonu önlemek için esas
olarak 3 tip ürün kullanılır.
1- Bebek pirinç unu: 60 gr sıvıya (nektar kıvamında koyulaştırma) 1
yemek kaşığı, 30 gr sıvıya 1 yemek kaşığı (bal kıvamında koyulaştırma)
2- Mısır nişastası bazlı un şeklinde koyulaştırıcılar: Yetişkinler için
uygundur. Bazıları zamanla daha fazla koyulaşır. Anne sütü
koyulaştırmada uygun değildir.
3- Jel bazlı koyulaştırıcılar (ksantan sakızı): Anne sütü için en
uygunudur.
Girişimler;
Bireyin yiyecek, sıvı ve sekresyonu aspire etmesini önlemek ve
beslenmeyi sürdürmek.
Ağızda biriken sekresyonlar sürekli aspire edilmeli
Beslenme sırasında hasta semi fowler pozisyonunda olmalı ve
başı dik öne doğru tutulmalı
Su yerine kıvamı daha yoğun sıvılar
tercih edilmeli
Girişimler;
Hasta sık, küçük öğünler şeklinde beslenmelidir.
Acele edilmeyerek ağzındakileri yutması için zaman tanınmalıdır.
Ağız içerisinde yiyecek kalıntısı olup olmadığı kontrol edilmeli ve
ağız bakımı verilmelidir.
Hasta aspirasyon bakımından gözlemlenmelidir.
Nazogastrik beslenen hastalarda tolerans kontrol edilmelidir.
Bulantı ve kusması olan hastalar dikkatli gözlemlenmeli ve
doktoruna bilgi verilmelidir.
GASTROÖZOFAJİAL REFLÜ HASTALIĞI’NDA BESLENME
Mide içeriğinin klinik semptom verecek
veya biyopside histolojik değişiklikler
oluşturacak şekilde özofagusa geri
kaçışıdır.
Bebeklik döneminde; yeme güçlüğü,
huzursuzluk, ağrı, yetersiz ağırlık artımı
veya ağırlık kaybı ve tekrarlayan
solunum sistemi enfeksiyonları
görülebilir. Daha büyük çocuklarda
mide ekşimesi, disfaji, yutma sırasında
ağrı, tekrarlayan solunum sistemi
enfeksiyonları ve iştahsızlık görülebilir.
0-24 ay arasında;
Aşırı beslenmeden kaçınılmalıdır
Mama ile beslenen bebeklerde 30ml mamaya 1 yemek kaşığı tahıl
koyarak besin koyulaştırılabilir (biberon başı uygun hale getirilmelidir)
Beslenme sonrası en az 30 dakika bebek dik pozisyonda tutulmalı
Sıkı bezler ve kemerlerden kaçınılmalı
Sigara dumanına maruz bırakılmamalı
2-18 ay arasında;
Daha sık ve az beslenmeli
Yatmadan 2-3 saat öncesinden itibaren yemek yedirilmemeli
Yatak başı 30 derece yükseltilmeli
Karbonatlı içecekler, çikolata, yağlı besinler veya çok asitli ya da
baharatlı besinlerden kaçınılmalı
Sigara dumanına maruz kalma ve alkolden kaçınılmalı
GASTROENTERİT’TE BESLENME
Mide ve bağırsakların enşamasyonudur (iltihabi durum). Diyarenin
yanında bulantı, kusma, ateş ve karın ağrısı olabilir. Sebebi genellikle
bakteri veya virus olabilir.
Çocuklarda daha sık olmak üzere her yaşta görülebilir.
En önemli sonucu sıvı kaybıdır. Öykü ve fizik muayene ile tanı konulur.
Eşlik eden başka bir hastalık durumu olmadan 2 aylıktan büyük
çocuklarda kusma, ishal, kanlı ve safralı olmayan kusma, kanlı olmayan
ishal 7 günden az bir süredir devam ediyorsa;
Su kaybının derecesi belirlenmeli,
Hipoglisemi belirti ve bulguları varsa glukoz düzeyi düzenlenmeli
Oral rehidratasyon solüsyonu (ORS) veya tolere edilen herhangi
bir besinle az miktarda sık beslenme (her 10 dakikada bir)
yapılmalı
Dehidratasyon yok ise çocuğun tercih ettiği ve yaşa uygun diyete
devam edilir. Normal diyete muz, pirinç, elma ve kızarmış ekmek
gibi besinler eklenebilir.
Hafif/Orta/Ağır dehidratasyon var ise oral dehidratasyon solüsyonu
verilmeli, durum değişmez ise intravenöz sıvı veya nazogastrik ile
ORS verilmeli, rehidratasyon sağlandığında ilk fırsatta yeniden
normal diyet ile beslemeye başlanmalıdır.
VİTAMİN VE MİNERALLERE BAĞLI HASTALIKLARDA
BESLENME
A vitamini;
Besinlerde 2 şekilde bulunur:
1- A vitamini halinde
2- Pro A vitamini (karoten) halinde, vücuda alındıktan sonra ince
bağırsak mukozalarında ve karaciğerde A vitamini haline gelir.
Vücudun ihtiyacı olan A vitamini kanda ve diğer hücrelerde bulunur.
Fazlası karaciğerde depo edilir. Isıya dayanıklı olmasına rağmen
kolay okside olur ve vitamin özelliğini kaybeder (Acımış yağlarda
olduğu gibi)
Görevleri;
1- Vücudun dış yüzeyini, sindirim, solunum, üreme ve görme
organlarını dış etkenlerden koruyan epitel hücrelerin normal
çalışması için gereklidir.
2- Kemik gelişimi ve üreme için gereklidir.
3- Gözün ışık uyumu için gereklidir.
4- İmmün sistemin savunma görevinde yardımcıdır.
Eksikliği;
1- Vitamin A yetersizliği gözün ışığa karşı duyarlılığının
ayarlanamaması nedeniyle gece körlüğü oluşumuna sebep olur.
Gözde kuruma, kızarma, şişme gözlenir.
2- Kemikler ve dişler normal gelişmez
3- Deride kuruma ve pullanma
4- Üreme organlarının çalışmasında aksaklıklar
5- Büyüme geriliği
Vitamin A zengin besinler;
1- Hayvansal kaynaklı besinler; balık yağı, tereyağı, karaciğer, yumurta
sarısı. Et, yağsız süt ve peynirde çok azdır.
2- Bitkisel kaynaklı besinler; A vitamininin ön maddesi karoten bulunur.
Karoten daha çok yeşil yapraklı sebzeler, sarı sebzeler ve sarı meyvelerde
bulunur. Yiyeceklerdeki karotenin sadece 1/12-1/24’i A vitamini için
kullanılır.
Fazlası zararlıdır. Emilebilmesi için safraya ihtiyaç vardır. Hastalık
durumunda A vitamini ihtiyacı artar.
Vitamin D;
Kalsiyum ve fosforun sindirim yollarında kullanımı ve emilimi ile
özellikle çocuklarda büyüme için gerekli vitamindir. Eksikliğinde
Raşitizm hastalığı görülür. Hastalık genellikle kuzey bölgelerde, endüstri
sahalarında ve daha hızlı büyüyen çocuklarda yaygındır. Bunun yanında
çok balık yiyen eskimolarda daha az görülür.
Belirtileri;
- Uzayan kemiklerde çarpıklıklar
- Normal gelişememe
- Eklemlerde şişkinlik
- Göğüs kemiği üzerinde tesbihler
Yaygın olmasının sebebi doğal yiyeceklerde yeteri kadar
olmamasıdır. En iyi kaynağı balık yağıdır. Diğer besinlerde çok
azdır. Buna rağmen bitki ve hayvan dokularında A vitamininin ön
maddesi bulunur. UV ışınları ile D vitamini durumuna geçer.
Suda erimediği için vücuttan atılamaz bu nedenle fazlası zararlıdır.
Eklemlerde ve yumuşak dokularda anormal şekilde kireçlenmeye
neden olur. Güneşten yararlanamayan ve çok çocuk sahibi olan
kadınlarda osteamalazi ve yaşlılarda osteoporoz olarak görülür.
Vitamin E;
Günlük besinlerde yeteri kadar bulunduğundan eksikliği fazla
görülmez. Görüldüğü durumlarda ise anemiye neden olur.
Vitamin E vitamin A’yı okside olmaktan korur. Yeteri kadar
alındığında kanser ve kalp-damar hastalıklarından korunmayı sağlar.
E vitamini zengin besinler;
Bitkisel yağlar, tahıl taneleri, yeşil yapraklı sebzeler, fındık,
ceviz, kuru baklagiller.
Vitamin K;
Günlük besinlerde yeteri kadar bulunduğu ve kalın bağırsak bakterileri
tarafından da üretildiği için eksikliği fazla görülmez. Ancak sindirim
sistemi bozuklukları, karaciğer ve safra kesesi hastalıkları K vitamininin
kullanılmasını engeller. Fazla miktarda antibiyotik alımı bağırsak
bakterilerine zarar vereceği için K vitamini kaynağı zarar görür.
K vitamini kanın normal pıhtılaşmasını temin eden protrombin sentezi için
gereklidir. Eksikliğinde kan pıhtılaşmaz. Bu nedenle doğumda yeni
doğana ve anneye K vitamini verilir. 2-5 mg anneye, 1-2 mg bebeğe
uygulanır.
K vitamini zengin besinler;
Yeşil yapraklı sebzeler, balık, süt ve et.
Thiamin (B-1 vitamini);
Eksikliğinde Beriberi hastalığı görülür.
Isıya karşı duyarlıdır. Yüksek sıcaklıkta ve alkali ortamda vitamin
özelliğini kaybeder.
Enerji metabolizmasında görevlidir. Besin öğelerinin enerjiye
çevrilmesinde gereklidir.
Eksikliğinde belirtileri:
1- İştah azalması, yorgunluk, kusma, baş dönmesi, sindirim sistemi
bozuklukları
2- Sinir sistemi bozuklukları
Beriberi hastalığında eklem şişmesi ve ağrılar yüzünden refleks
hareketlerinin durması ile denge kaybolur. Thiamin eksikliği
giderilmez ise ölümle sonuçlanabilir.
Vücutta depo edilmez. Her gün yeteri kadar alınmalıdır. Yetişkin bir
bireyin ihtiyacı almış olduğu 1000 kkal için 0.4 mg’dır. Eğer 3000
kkal olursa 1.2 mg tiamin alınmalıdır.
Fazlası idrarla dışarı atılır.
Thiamin zengin besinler;
Karaciğer, kuru baklagiller, tahıllar (buğday, çavdar, mısır), ceviz,
fındık, süt ürünleri, yumurta, et ve sebzeler.
Tahıllarda bulunan thiaminin çoğu tahıl tanesinin öz ve kepek
kısmında bulunur. Öğütülme sırasında kepeği ayrılan beyaz unda
thiaminin % 65-90’ı kaybolur. Pirinçte ısı ile dışındaki sarı bölge
ayrıldığından dolayı kabukla beraber thiamin atılmış demektir.
Ülkemizde tahıl çok tüketildiği için thiamin eksikliği fazla
görülmez.
Riboflavin (Vitamin B-2);
Karbonhidrat, yağlar ve proteinlerin metabolizmasında görevlidir.
Eksikliğinde belirtileri;
1- Gözde kan damarları genişlemeye meyillidir
2- Deride, dudak, burun ve göz kenarlarında çeşitli yaralar görülür
3- Sinir sistemi bozuklukları ve anemi görülebilir
Riboflavin ışığa duyarlıdır. Riboflavin içeren besinler ışıkta
uzun zaman bekletilirse riboflavin oranı azalır. Suda eriyen bir
vitamin olduğu için sebzeler haşlandıktan sonra atılırsa kaybedilir.
Riboflavin zengin besinler;
Karaciğer, böbrek, et ve benzeri ürünler, süt ve süt ürünleri, yumurta, yeşil
yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, tahıllar.
Günlük ihtiyaç metabolizma hızına bağlıdır. Bu nedenle büyümekte olan
bireylerde daha fazla ihtiyaç vardır.
Riboflavin fazla depo edilmez. Her gün bir miktar dışarı atılır. Fazla
alınırsa idrarla atımı da fazlalaşır. Karaciğerde depo edilen riboflavin
miktarı alınan protein miktarına göre değişir. Protein yetersizliğinde
riboflavin karaciğerde tutulamadığından riboflavine ihtiyaç artabilir.
Günlük ihtiyaç 1.2-1.4 mg’dır. Alınan her 1000 kalori için 0.55 mg
önerilir. Gebe ve emziren kadınlarda biraz daha fazladır. Düşük kalorili
diyet uygulanırsa günlük 1.2 mg alınmalıdır.
Niasin (Nikotinik asit Vitamin B3);
Pellegra hastalığından sorumludur. Suda çözünür. Işık, ısı, alkali,
asit ve oksidasyona duyarlıdır.
Eksikliğinde;
1- Sinir sistemi bozuklukları, hal ve hareket anormallikleri,
depresyon
2- Sindirim sistemi bozuklukları,
3- Deride yaralar (derideki yaralar simetriktir)
3 D (Dermatit, Diyare, Demans)
Pellegra hastalığı niasin eksikliği yanında tüberküloz tedavisinde
temel ilaç olan izoniyazidin kullanımına bağlı olarak da ortaya
çıkabilir. Alkoliklerde, böbrek hastalığı nedeniyle diyetle beslenen
bireylerde, karsinoid tümör varlığında doğumsal bir hastalık olan
hartnup (triptofan ve nötral aminoasitlerin bağırsak ve böbreklerden
emilim bozukluğu) hastalığında da pellegra oluşabilir.
Niasin zengin besinler;
Maya, karaciğer, böbrek, kalp, et, balık, ceviz, fındık, fıstık, kuru
baklagiller, bulgur, süt, yumurta. Niasin besinlerin pişme suyu ve
tahılların kepeği ayrılmadığı sürece kaybolmaz.
Günlük ihtiyaç; Yetişkin bir bireyin günde 12-15 mg (alınan her
1000kkal için 6.6 mg), 1 yaşına kadar olan çocuklarda günde 6-7
mg’dır. Depo edilemez. Günlük miktarın besinlerle alınması gerekir.
Pridoksin (Vitamin B-6);
1953 yılında belirli bir çocuk maması ile beslenen çocuklarda
konvülsiyon (havale) ile ilgisi olması nedeniyle önem kazanmıştır.
Karbonhidrat, protein ve yağ metabolizması, hemoglobin sentezi
için gereklidir.
Eksikliğinde;
Sinir sisteminde bozukluklar, anemi, deride yaralar.
Pridoksin ışığa duyarlıdır. Işıkta ve sıcakta bekletilen besinlerde
kayıp oluşur. Çok çeşitli metabolik faaliyetlerde görevlidir ve
bireyler arasında genetik farklılıklar günlük ihtiyacı da
etkilemektedir.
Günlük ihtiyaç; bazı çocuklarda ve yetişkinlerde günde 2 mg, diğer
bazı bireylerde ise 1 mg’dan azdır. Depo edilemez günlük olarak
besinlerden temin edilmelidir.
Pridoksin zengin besinler;
Karaciğer ve sakatatlar, süt ve süt ürünleri, tahıllar, kuru baklagiller,
muz, balık, maya. Protein alımı artarsa pridoksin alımı da artmalıdır.
Alınan her gr protein için 0.016 mg’dır.
Pantotenik asit (Vitamin B5);
Karbonhidrat, protein ve yağ metabolizması için gereklidir. Hayvanlarda
belirtileri daha fazladır. İnsanlarda belirtilere daha az rastlanır. Vitamin B5
insan bağırsak florası tarafından sentezlendiği için eksikliğine sık
rastlanmaz.
Eksikliğinde;
Ayaklarda yanma, sinir sisteminde bozukluklar, saç dökülmesi görülür.
Savaş esirlerinde görülen Burning Foot sendromunun vitamin B5
eksikliğine bağlı olduğu düşünülmüştür.
Vitamin B5 zengin besinler;
Brokoli, mercimek, buğday, yumurta ve yeşil yapraklı sebzeler.
Günlük ihtiyaç; 5 mg’dır.
Biotin (Vitamin H);
Üre oluşumu, yağ asitlerinin ve amino asitlerin metabolizması için
gereklidir. Besinlerde yeterince bulunduğu için eksikliğinde
oluşabilecek belirtiler görülmez.
Sadece çiğ yumurta akını fazla tüketen bireylerde saç dökülmesi ve
deride yaralar görülür. Yumurta akında bulunan avidin proteini
biotine bağlanarak vücutta kullanılmasını engeller. Biotin ince
bağırsaklarda bakteriler tarafından da sentezlendiği için yeterlidir.
Günlük ihtiyaç; 50 mcg’dır.
Folik Asit (Folat);
Amino asit metabolizması ve kan hücrelerinin yapımında gereklidir.
Eksikliğinde;
1- Anemi
2- Deride yaralar
Folik asit eksikliğinde oluşan anemi ile demir ve vitamin B6
eksikliğinde oluşan anemi arasında fark vardır. Folik asit eksikliği
sebebiyle oluşan anemi makrositik anemi adını alır. Kırmızı kan hücreleri
sayı bakımından fazla ve şekilleri anormaldir. Beyaz kan hücreleri sayı
bakımından azalır.
Yeni doğanlarda, besin öğelerinin ince bağırsaktan kana emilemediği
durumlarda (çölyak gibi) ve karaciğer hastalığında görülebilir.
Folik asit zengin besinler;
Karaciğer, böbrek, etler, koyu yeşil yapraklı sebzeler, karnabahar,
meyveler, süt ve süt türevleri, tahıl ve kuru baklagiller.
Günlük ihtiyaç; yetişkin bir bireyde 0.4 mg
gebelerde 0.6 mg
emziklilerde 0.5 mg
Anemi olgularında; bebekler için 5 mg
yetişkinler için 15 mg
Yaşlılarda ve kalp hastalığı riski olanlarda; 0.4 mg (homosisteini
normalleştirmek için)
Işığa duyarlıdır. Suda erir. Besinlerin piştiği su atılmamalıdır. Fazla
depo edilmez. Bağırsaklardaki bakteriler tarafından sentezlenir.
Sulfamidli ilaçlar bu üretimi etkiler. Folik asitin etkin olması için C
vitamini gereklidir. Vitamin C yetersiz alınırsa folik asit eksikliği
görülür. Ayrıca ağızdan alınan doğum kontrol haplarının folik asite
ihtiyacı artırdığı düşünülmektedir.
Kobalamin (Vitamin B12);
Amino asitler ve nükleoprotein metabolizması için gereklidir.
Böbrek kanamaları ve karaciğer hastalıklarında önleyici etkisi
vardır.
Eksikliğinde pernisyöz anemi görülür.
Pernisyöz anemide alyuvarlar ve akyuvarların sayısı ve hemoglobin
miktarı azalır. Hastada sindirim sistemi bozuklukları, yorgunluk ve baş
ağrıları görülür.
Pernisyöz aneminin sebepleri;
1- Hayvansal besinlerin yokluğu nedeniyle vitamin B12 alınamaması
2- Vitamin B12’nin bağırsaklardan kana emilmesi, midede bulunan
intrinsik faktörün etkisi ile mümkündür. Midede asit yokluğu intrinsik
faktörün yokluğuna işarettir.
3- Sindirim sistemindeki bozukluklar, B12’nin bağırsaklardan emilimini
güçleştirir. Yaşlılarda mide salgısı azaldığı için yetersizlik daha sık
görülür.
Günlük ihtiyaç; yetişkin bir bireyde 2.4 g
gebelerde 2.6 g
emziklilerde 2.8 g
Vitamin B12 zengin besinler;
Et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, balık, yumurta. Bitkisel
besinlerde B12 bulunmaz. Hayvansal besinlerden yararlanmayan
bireylerde B12 eksikliği görülür. Bitkisel kaynaklı beslenen
gebelerde folik asit veriliyorsa B12 de verilmelidir. Bitkisel kaynaklı
beslenen bireylerde günde 2 bardak süt ve 1 yumurta ile B12
ihtiyacı karşılanabilir.
Askorbik Asit (Vitamin C);
Eksikliği Skorbüt hastalığı’na sebep olur.
Görevleri ve eksikliğinde belirtiler;
1- Dokuları birleştiren kollojenin oluşumu için gereklidir.
Eksikliğinde; diş etlerinde kanama, eklemlerde şişlik ve ağrılar,
vücudun diğer bölgelerinde ufak darbelerde kanamalar görülür.
Belirtilerin fazlalığı sonucu skorbüt görülür. Ağrılar hastayı
hareketsiz bırakabilir.
2- Bazı amino asitlerin metabolizması ve folik asitin etkin duruma
geçmesi için gereklidir. Vitamin C eksikliğinde folik asit işlev
göremez.
3- Antioksidan özelliğinden dolayı vücudu enfeksiyonlara karşı korur.
4- Demirin kana geçişini kolaylaştırır. Besinlerle birlikte alınan vitamin C,
bitkisel besinlerdeki demirin kullanımını 2-3 kat artırır.
Günlük ihtiyaç; 90 mg
Çocuklarda, gebelerde ve emziklilerde ihtiyaç daha fazladır. Ateşli
hastalıklarda günlük ihtiyaç normalin 5-10 katıdır.
Sigara C vitamini kaybını artırır
Vitamin C zengin besinler;
Kuşburnu, kırmızı biber, yeşil sivri biber, koyu yeşil yapraklı sebzeler,
karnabahar, brokoli, portakal, limon, domates, çilek, kızılcık, böğürtlen,
patates.
Dayanıksızdır. Hava teması ile enzimatik oksidasyon sonucu
özelliğini kaybeder. C vitamini içeren besinler çiğ olarak yıkanıp
temizlendikten sonra hemen tüketilmelidir. Pişirilecek olanlar kısa
zamanda az sulu ya da susuz olarak pişirilir, suyu atılmaz.
MİNERALLER
Kalsiyum ve Fosfor
Vücuttaki kalsiyumun çoğu fosfor ile birleşik durumdadır.
Çoğunluğu kemik ve dişlerde toplanmıştır. Protein yapısındaki
yumuşak kısımların üzerini kaplayarak kemiklerin oluşumunu
sağlar. Kalsiyum ve fosforun bir kısmı ise vücut sıvılarında ve
hücrelerde bulunur. Hücre içi ve dışındaki sıvı konsantrasyonunun
dengede tutulması için gereklidir. Kanın pıhtılaşması, fosfor,
karbonhidrat, protein, ve yağların metabolizmasını sağlayan
enzimlerin parçası olarak hücrenin çalışması için gereklidir.
Eksikliğinde;
Raşitizm, osteomalazi (kemiklerde kırılganlık, kas zayıflığı, tüm vücutta
yaygın ağrı), osteoporoz
Kalsiyum zengin besinler;
Süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve tahıllar.
Hayvan kemikleri biraz sirke ile beraber muamele edilirse elde edilen sıvı
Ca bakımından zengindir. Sirke asidi ve ısı yardımıyla Ca suya geçer.
Ağızdan alınan kalsiyumun ince bağırsaklardan emilerek kemiklerde depo
edilmesini sağlayan en önemli faktör D vitaminidir.
Günlük ihtiyaç; yetişkin bireyler için 900-1000 mg
çocuklar için 600-700 mg
ergenler ve yaşlılar için 1300 mg
Sodyum ve Potasyum
Hücre içi ve dışı sıvıların asit-baz dengesinin sağlanması, sinir ve
kasların çalışması için gereklidir. Besinlerde yeterli miktarda
bulunur. Alınan miktar az olduğunda böbrekler idrarla atılımlarını
azaltarak yetersizliğini önler. Aşırı terleme, ishal ve kusma ile
kaybedilebilir. Bu durumda NaCl verilmesi gerekir.
Hayvansal besinlerde bitkisel besinlere oranla daha fazla sodyum
bulunur. Potasyum en çok yeşil sebzelerde, çay, kahve, meyve ve
meyve sularında bulunur.
Normal beslenen bir bireyin yemeklerine tuz ilave etmediği zaman
aldığı sodyum miktarı 1.5-2 gr, potasyum 1.4-4.5 gr’dır. Günlük tuz
alımı 6 gr’ı geçmemelidir.
Magnezyum
Besin öğelerinin metabolizması ile ilgili kimyasal tepkimelerin
bazılarında katalizör işlevi görür. Sodyum, potasyum ve kan
basıncını dengede tutar ve kalbin düzenli çalışmasını sağlar.
Hayvanlarda eksikliği sinir sistemi bozukluklarına neden olurken
insanlarda eksikliğinde oluşan belirtilere rastlanmamıştır. Bitkisel ve
hayvansal besinlerde yeteri kadar bulunur.
Günlük ihtiyaç; yetişkin ve gençlerde 350-450 mg
Magnezyum zengin besinler;
Ceviz, fındık, fıstık, kuru baklagiller, yeşil sebzeler, özü ve kepeği
ayrılmamış tahıllar.
Çinko
Protein ve nükleik asit metabolizmasında enzimlere yardımcıdır.
Büyüme, cinsiyet organlarının gelişimi, hücresel bağışıklığın
oluşumunda etkilidir.
Eksikliğinde;
Akondroplazi (cücelik)
Cinsiyet organlarında gelişme geriliği
Bağışıklık sisteminde zayıflama
Çinko zengin besinler;
Karaciğer, etler, peynirler, balıklar, süt ve yumurta, yağlı tohumlar,
kuru baklagiller.
Su kaybı ve su ihtiyacı
- Böbreklerden idrar
- Deriden ter
- Bağırsaklardan dışkı
- Solunum
Normal koşullarda yetişkin insan idrarla 1500 cc, deriden 500 cc,
solunumla 300 cc ve bağırsaklardan 200 cc olmak üzere 2,5 lt su kaybeder.
Kaybedilen suyun yerine konulması gerekir. Bu kayıp su, içecekler ve
metabolizma sonucu oluşan su ile karşılanır. Su kaybı sonucu kan
plazmasının yoğunluğu artar. Beyindeki susama merkezi uyarılarak
susama duygusu gelişir. 1 kkal için 1-1.5 cc su alınmalıdır.
Dehidratasyon sorunları
Besin zehirlenmesi, bağırsak enfeksiyonları, ishal ve kusma sonucu
su ile birlikte sodyum ve potasyum da kaybedilir. Elektrolit dengesi
bozulur. Bu durumda acilen önleme sıvısı hazırlanmalıdır.
1 su bardağı çay içine 2/3 silme çay kaşığı tuz, tuzun
yarısı kadar yemek sodası, 1 silme çorba kaşığı şeker, 1 tatlı
kaşığı varsa limon eklenir karıştırılır ve ishalli bireye içirilir
(varsa şeker yerine pekmez, limon yerine koruk suyu veya
şeftali suyu kullanılabilir).
Sıvı tedavisi yanında, hasta uygun şekilde beslenmelidir. Emiyorsa
emmeye devam edilir, emmiyorsa yoğurt, yoğurt pirinç lapası,
yoğurt, haşlanmış patates veya havuç ezmesi tuz eklenerek yedirilir.
Tuzlu ayran içirilir.
Çok şüpheli içme suları klorlanarak temiz duruma getirilebilir.
2.5 yemek kaşığı (40 gr) kireç kaymağı, 4-5 su bardağı (1 litre) suda
eritilir. İyice dinlendirildikten sonra üstte berrak olarak toplanan
klorlu sıvı koyu renkli bir şişeye aktarılarak kapatılır. Bu çözelti 10
gün dayanabilir. Kullanılacak suyun litresine bu çözeltiden 3-10
damla damlatılıp yarım saat bekletilirse patojenler ölür. Çiğ yenen
sebzeler de bu suda bekletilerek yenilebilir.
Ülseratif Kolit
Kalın bağırsağa karşı otoimmün reaksiyona ikincil olarak gelişen
kronik bağırsak inflamasyonudur (yangı ve iltihaplanma).
Belirtileri;
- Kanlı ishal
- Demir eksikliği
- Beslenme düzensizliği
- Büyüme geriliği
Tüm hastalara multivitamin verilmeli, eksikliği varsa kalsiyum ve
demir desteği verilmelidir. Sulfasalazin/metotreksat alan hastalara
folik asit desteği verilmelidir. Uzun süre steroid kullanımında
osteomalazi ve osteopeniye (kemiklerin erimeye başladığı
osteoporozdan önceki dönem) yol açabilir. Bu nedenle eksikliği
varsa D vitamini ve kalsiyum desteği verilmelidir.
Beslenme;
Hasta yüksek şeker içeren besinlerden, kafein tüketiminden
kaçınmalıdır. Alevlenme sırasında yalnız süt ürünleri tüketmelidir.
Yüksek miktarda lif içeren diyetle beslenmelidir.
ÜRE DÖNGÜSÜ BOZUKLUKLARI
Üre döngüsü amonyağın üreye dönüştürüldüğü enzim
mekanizmasıdır. Üre döngüsündeki bozukluklar üre yapımında
görevli 6 enzimin herhangi birindeki genetik defekt sonucunda
ortaya çıkar.
Belirtileri;
- Artmış plazma amonyak düzeyi
- Kan glukozu, keton, pH ve CO2 düzeyinde anormallikler
- Artmış plazma sitrülini
Sembol Kalıtım Semptomların
Başlangıcı
Semptomlar
N-asetilglutamat
sentaz eksikliği
Otozomal
resesif
Doğumdan hemen sonra
ortaya çıkar. Kısmi
eksiklik, yaşamın
ilerleyen dönemlerinde
enfeksiyon veya bir viral
enfeksiyon gibi stres
durumunu izleyerek
ortaya çıkar
Letarji, kusma, yetersiz
beslenme, karaciğerin
büyümesi, nöbetler,
hiperventilasyon
Karbamil fosfat
sentetaz eksikliği
Otozomal
resesif
Tam eksiklik: Doğumdan
24-72 saat sonra
Kısmi eksiklik:
Çocukluk dönemi
Letarji, koma, nöbetler,
kusma, yetersiz beslenme,
hepatomegali,
hiperventilasyon
Ornitin
transkarbamilaz
eksikliği
X’e bağlı Hemizigot erkekler:
Doğumdan 24-72 saat
sonra
Heterozigot kadınlar:
Çocuklukta %10’u
semptomatik
Letarji, koma, nöbetler,
kusma, yetersiz beslenme,
hepatomegali,
hiperventilasyon
Sembol Kalıtım Semptomların
Başlangıcı
Semptomlar
Argininosüksinat
sentetaz eksikliği
(sitrülinemi)
Otozomal
resesif
Tam eksiklik:
Doğumdan 24-72 saat
sonra
Kısmi eksiklik:
Çocukluk dönemi
Letarji, koma, nöbetler,
kusma, yetersiz beslenme,
hepatomegali,
hiperventilasyon
Argininosüksinat
liyaz eksikliği
(argininosüksinik
asidüri)
Otozomal
resesif
Tam eksiklik:
Doğumdan 24-72 saat
sonra
Kısmi eksiklik:
Çocukluk dönemi
Letarji, koma, nöbetler,
kusma, yetersiz beslenme,
hepatomegali,
hiperventilasyon
Arginaz eksikliği Otozomal
resesif
Diğer üre döngüsü
bozukluklarından daha
yavaş başlangıç
Gelişimsel gecikme,
protein intoleransı,
spastisite, nöbetler,
irritabilite, iştahsızlık,
kusma
Beslenme;
Üre döngüsü bozukluğu olan hastada akut hiperamonemi (kanda amonyak
ve bileşenlerinin düzeyinin artması) varsa,
- 24-48 saat süre ile diyetten protein uzaklaştırılmalı
- Hasta sindirim kanalı yoluyla beslenebiliyorsa özel mama ile ağızdan
veya enteral besleme yapılmalı; protein içermeyen mama, uygunsa L-
arjinin içeren düşük proteinli beslenme önerilmeli
- Hiperamonemi düzelmiş ise 0.5-1 gr/kg kısıtlı doğal protein eklenmeli,
uzun dönemde hastanın beslenmesi, büyüme ve besinsel durum
açısından yakından izlenmeli
Maple Syrup Ürin Hastalığı (Akçaağaç Şurubu İdrar Hastalığı);
Aminoasit metabolizmasında bozukluk; -ketoasit dehidrogenaz
kompleksinde eksiklik.
Belirtileri;
Anormal plazma aminoasitleri (yüksek lösin, izolösin, valin,
alloizolösin) ve idrar organik asitlerinde anormal dallı zincirli
hidroksiasitler ve ketoasitler.
Yaşam boyu beslenme tedavisi gereklidir
Beslenme;
Yükselmiş lösin düzeyi için hasta sindirim kanalı yoluyla beslenebiliyorsa;
- Acil olarak dallı zincirli aminoasit içermeyen mama başlanmalı
(ağızdan veya NG ile)
- Dallı zincirli aminoasit düzeyleri normale geldiğinde, esansiyel
aminoasit gereksinimini karşılamak için kısıtlı doğal protein kaynağı
başlamalı (ek olarak standart bebek maması ve bundan ayrı olarak
ihtiyaç oldukça %1 [10mg/mL] valin ve izolösin içeren aminoasit
solüsyonu)
- Plazma aminoasitleri, büyüme ve beslenme durumu kontrol edilmeli
KARBONHİDRAT
METABOLİZMASI
BOZUKLUKLARI
Galaktozemi;
Süt şekeri laktozun bileşiminde bulunan galaktozun, glikoza çevrilerek
kullanılmasını katalize eden galaktoz-1-fosfat üridil transferaz enziminin
yetersizliğidir. Kalıtsal bir hastalıktır. Galaktoz ve galaktoz-1-fosfat birikir.
Belirtileri;
- Süte karşı kusma ve ishal şeklinde tepki
- Fiziksel ve mental gelişme geriliği
Eritrositlerdeki galaktoz düzeyi ve transferaz enziminin aktivitesi
ölçülerek tanımlanır. Kanda galaktoz miktarı artınca bir miktarı idrarda
görülür.
Beslenme;
Diyetten süt çıkarılır. Süt yerine geçebilen besinler verilir. Bu
amaçla soya esaslı mamalar hazırlanmıştır. Bunlar çocuğun ayına
göre sulandırılarak verilir. Soya esaslı özel mama bulunamaz ise
soya unu kullanılır.
Her öğün için;
1 tatlı kaşığı soya onu (5 g) 1 çay bardağı su ile ezilerek pişirilir, 1
tatlı kaşığı şeker (5 g), ve 1 kahve kaşığı sıvı yağ (3 g) karıştırılıp
çocuğa içirilirse günde 15 g kadar protein ve 400 kalori sağlanır.
Çocuk büyüdükçe, soya ununa pirinç unu veya buğday unu
eklenerek çorba ve muhallebi yapılır. Süt dışındaki besinler normal
formunda verilir. 4 yaşından sonra süt sınırlaması sürdürülür, fakat
sınırlama derecesi daha hafiftir. Süt türevlerinden az miktarda
yemeklerin içerisine alınabilir.
Glikojen Depo Hastalığı Tip 1a ve 1b;
Glikojen yıkımı ve sentezini düzenleyen enzimlerin eksikliği
nedeniyle ortaya çıkar. Glukoz-6-fosfat ve glukoz arasındaki enzim
eksikliği, hem glikojenolizi hem de glukoneogenezi bloke eder.
Tip 1a; karaciğer, böbrek ve intestinal mukozada bulunan glukoz-6-
fosfataz enzim eksikliğine bağlıdır.
Tip 1b; glukoz-6-fosfatın endoplazmik retikuluma gönderilmesini
sağlayan glukoz-6-fosfat translokaz enzimindeki eksiklikten
kaynaklanır.
Karaciğer biyopsisi ve DNA analizi ile tanı konulur.
Belirtileri;
- Hepatomegali
- Büyüme geriliği
- Kanama eğilimi
- Ağır nötropeni (tip 1b)
- Hipoglisemi ve artmış laktat
- Ürik asit, trigliserid ve transaminaz yüksekliği
- Taş bebek yüzü
Beslenme;
- Sükroz, früktoz, laktoz ve galaktoz kısıtlanır
- Anne sütü verilmez, soya bebek maması verilir
- Her 2-4 saatte bir sık beslenir
- Düşük yağ, yüksek kompleks karbonhidrat içeren besin seçimleri
- Yeterli Ca ve D vitamini sağlanır
- Gece beslemesi; her 2-4 saatte bir aralıklı ağızdan beslenme veya
sürekli NG ile infüzyon (damla damla) besleme
Yapılan analizlerde pankreatik amilaz enzimi var ise (12 aylık)
diyetteki kompleks karbonhidratların yerini çiğ mısır nişastası alır.
Glukoz, albümin, prealbümin, demir profili, kalsiyum, vitamin D,
trigliseridler, kolesterol, laktik asit ve ürik asit düzeylerini içeren
analizlerle büyüme ve beslenme takip edilmelidir.