İslam'da hÜkÜmet mevdudİ
TRANSCRIPT
slâmda Hükümet, isimli kitabmzn ilk basksnn, ciddi ilim
çevrelerinde tahminimizin çok üstünde bir ilgi gördüüne ahit
olduk.
Birinci bask nüshalarnn az bir zamanda bitmesi ve mev cutlarnn elden ele dolatn saysz defalar bizzat görmemiz, bu cazip rabetin açk delilini tekil etmi oldu. Gerçee su- sam üniversite talebeleri, slâm (s- lâmî ilimler) aratrclar, ilim çevreleri, siyaset merakllar bu eseri, srarla aradklarndan ayn eserin ikinci
basksn hazrlamaya karar verdik. Fakat bu ara, muhterem müellif eseri bir daha gözden geçirmek baz hususlar ilâve etmek baz yerlerde daha geni malûmat vermek baz müphem kalan meseleleri izah etmek arzusunu izhar ettiler. Bu meru mazeretimize nedeniyle, ikinci basknn yayn ii elimizde olmayan sebeblerden dolay, bir müddet gecikmi oldu.
siyasî nazariyesini, muhtelif cepheler- den ve çeitli yönlerden incelemek ve deerlendirmek mümkün olacaktr.
lk baskda bu eseri, yalnz bir cilt olarak tanzim etmitik. Esasen hacimli olan esere yeni ilâveler de eklenince sahifeler bir hayli çoalm oldu. Bu bakmdan, eserin tamamn iki ksma bölmeyi daha uygun bulduk. Bu basknn düzenine gelince; birinci bölümde, kitabn esas gözönüne alnmtr. Bu ksm, yalnz ilmi bahisleri ve teorik konular içermektedir. kinci hsm ise, Pakis- tan'da slâmi Hükûmet'i kurmak için, ortaya konulan gay retli çalmalar ve bu hususta ileri sürülen fiili çalma sis- temlerini etrafl bir ekilde anlatr. Allah izin verirse, yaknda ta- mamlanm olarak takdim edilecektir.
olsun... Bu büyük telif eserin, son basks
hem yaz bakmndan hem de bask bakmndan, daha iyi olan ofset bask- snda yaplmtr. Elimizden gelen her türlü gayreti sarfettiimizi v e katlandmz zahmetleri, muhterem okuyucularmz herhalde daha iyi takdir ederler.
(Lahor, 13 evval 1386 - 24 Ocak. 1967).
Fakir; "Ahlak Hüseyin" slami Neriyat Bürosu Müdürü
MÜELLFN ÖNSÖZÜ
7
meydana gelen ksmlar bir ara ya getirerek, düzenleyip yazl hale getirerek, "slâmda Hükümet" ismi altnda bir eser hazrlad. Fakat o zaman, elde bulunan bütün maddeleri ve mevzular bir araya getirmek mümkün olmamt. Ve bunlarn hepsi de yeterince lenmi saylmazd. Bundan baka, bu eserde, teorik konularla "Pakistan'da îslâmî bir hükümet" oluturmak için yaplan çalmalar srasnda, mey dana gelen durumlar konun dnda kalmt.
Hurîd Ahmed Sahib, çalmalara devam ederek benim bu hususa ait bütün yaz ve fikirlerimi bir araya toplad. ki ksma ayrp, düzenli ve yazl bîr eser haline getirdi. lk ksmda "islâmî Hükûmet'e ait bütün teorik konular bir araya getirilmitir. kinci ksmda ise, "Pakistan'da slâmi Hükümet" kurma çalmalar srasnda cereyan eden mevzular ihtiva etmektedir. imdi, slamî Hükûmet'in siyasi nazari yeleri ile bu hükümet nizamnn bütün ameli ve pratik plânlar, bir arada ve toplu olarak okuyucunun gözü önüne serilmi
bulunuyor. Bu kitabn nerinden önce okuyucular,
olduu gibi, bu fikrin çeitli cephelerini hu albümde seyretmeleri mümkün olacaktr. te, eserin asl faydal taraf da burasdr.
HAZIRLAYANIN ÖNSÖZÜ
yolculuuna çkt yaamn ilk çalarnda böyle bir oluumun, böyle bir idarenin zaruri olduunu anlamtr. Bütün insanlk tarihi, hep "hükümet", "devlet" ve "siyaset" üzerine dayanr. te, "Tarih" denilen ey de bunun düzenlenmesi ve bunun ilerleyip gelimesinden, ibarettir.
10
sapma" eklinde öne çkar. Bunlar hükû- met'in çalma sahas ile bir arada yürütülmek istenirler.
slâm, kendi tarihi boyunca, Hükûmet'in ehemmiyetini hiçbir zaman gözden kaçrmamtr. Enbiya-yi Kiram Peygamber (A.S.) devrinde içtimaî kuvveti toplumsal gücü, slâm'a tâbi klmak yolunda çalmalar devam etmitir. Onlarn, peygamberâne davetlerinin arlk noktas "iktidar" n yalnz, Hak Teâlâ'da olduu ve Hak Tealâ'ya has bulunduunu göstermektedir. Bu ekilde, - her türlü gizli ve açk - "irk" i ortadan kaldrmak yoluna gitmilerdir.
Onlarn her birinin de halka söyle hitap ettiklerini görmekteyiz:
Ey benim kavmim, Allaha ibâdet edin; sizin ondan baka ilâhnz yoktur.1[1] (A'raf: 65)
Bu peygamberlerin her biri de, yine Allah
"Allah'tan çekininiz ve bana itaat ediniz." u'arâ:163
Hak Tealâ'nn göndermi olduu bu "Kullar" yeryüzünde "O"nun dininin kanun ve nizamnn kaim olmas için, yaayn her sahasn tanzim etmek ve islâh etmek yolunda çalmlardr. Hak Teala'nn kanununun her
yer de ve her zaman, icra edilmesi yolunda uramlardr.
Onlarn, bu çalp uramalar, yaayn
her hususunun düzene girmesi içindir. Bu arada, elbette ki, hükümet in de slâh ve düzene konup nizâm dairesine alnmas, bu iin mühim mevzularndan biridir. Kur'an-
mümkündür. Yine incil ve Talmûd'u2[2] da düünerek bir deerlendirme yapacak olursa dier "Benî srail" peygamberlerinin de, bu i
2[2] Kitâb- Mukaddes, Ahd-i Cedid ve Ahd-i Atik.
14
hakknda çalm olduklarn örenmek imkân vardr. Onlar da doru bir "hükûmet"'in kurulmas yolunda çal p uramlar, yanl ve gayri kanunî "hükümet" lere kar ar bir ekilde, her taraftan cephe alm ve tenkitlerde bulunmulardr.
slâmî düünceye göre, "hükümet" e ait ehemmiyet ölçüsünü, aadaki "Emr-i lâhî"den anlamak mümkün olur ki, orada "yerin ve göklerin Hâliki" kendi "Nebî" sine (S.A.S.) u ekilde dua etmesini öretmek istemektedir:
"Söyle: Yâ Rabbî: beni, doru bir girile girdir ve doru bir çktan çkar, bana kendi indînden, yardmc bir kuvvet (iktidar, hükümet) ver."
(sra Sûresi: 80). bu âyet-i kerime, Hicret-i Nebevi
(S.A.S.) den pek az önce nâzil olmutur. O zamann görünürdeki durumu gözönüne getirilirse, "hükümet"in ve "iktidar"n ehem- miyet derecesi kendiliinden aydnlanm olacaktr. Bu âyeti kerimenin mefhumu hakknda Mevlânâ Mevdûdî sahib), aadaki cümleleri beyan buyurmaktadr:
fenalklardan, temizleyip kurtarabileyim. Fenalklardan, açk saçklklardan, ard arkas kesilmeyen kötülük selinin, önüne geçip, onu kurtarp, senin adalet kanununun geçerli olmas ve yürümesi yolunda çalaym."
Hasan Basrî (R.A.) Katâde (R.A.), bn-i Cerîr (R. A.), bn-i Kesîr (R.A.), ve dier müfessirler, bu âyet-i kerimenin tefsirini, yukarda anlattmz ekilde beyan ederler. Bu hususun teyidi hakknda, u hadis-i erif de nazar dikkate alnmaldr:
"Hak Tealâ, Kr'an ile kar koyup, ortadan kaldrmad çok eyi "hükümet" vastasiyle kar koyup ortadan kaldrr."
Buradan anlalyor ki, islâm dünyada yapmak istedii slâhat iinde vaaz edip, nasihat ve öüt vermekle kalmam, ayn zamanda bilfiil ii ele alm ve siyasî noktay da ihmal etmemitir. Hükümet ve "Siyaset"i de ie kartrmtr.
Yine, Hak Tealânn böyle bir duay, peygamberine öretmek istemesinden sabit oluyor ki, "din"in tutunmas, "eriat"n uygulanmas, Allah'n emirlerinin yerine getirilmesi içinde, "Hükümet"e ihtiyaç vardr. Bu yolda çalmak için, sadece cevaz vermekle yetinilmemi, bu i zorunlu saylmtr.
istenen "hükümet" ve "iktidar" ancak, Hakka balln gereinin tâ kendisidir. ahsî bir gaye için deildir.
Tefhim ül-Kur'an, Cilt II, Sahife, 638 Bu meselenin daha iyi anlalmas için.
aada kay dedilen ayet-i kerimelere ve Hadis-i eriflere de göz gezdirelim.
"Evet... Biz resullerimizi, apaçk delillerle gönderdik. nsanlarn ölçüyle (adaletle) hareket etmeleri için. onlarla (peygamberlerle birlikte) kitap ve mizan (ölçü) da indirdik. Bir de "demir" i (Klç,
silâh, hükümet kuvveti ve iktidar) indirdik ki, onun içinde id detli bir kuvvet ve insanlar için çok faydalar vardr."
(Hadîd: 25) "O, o kimsedir ki, resullerini hidâyet ve
hak din üzere gönderir, tâ ki, ... mürikler holanmasalar dahi .... onun dini kuvvetli ve aydm klnsn."
(Saf: 61) " Acaba kim, Allah'n kuluna
gönderdiiyle, hüküm vermez? Ancak kâfirler hüküm vermezler.
17
(Mâide: 44) Ve yine Resûl-i Ekrem, buyurmulardr ki: "slâm ile devlet (hükümet) ikiz karde
gibidirler. Bunlardan biri olmakszn, ötekisi
de kâmil olmaz. slâm bir binadr. "hükümet" de onun bekçisi. Temeli olmayan bina çöker, bekçisi bulunmayan yer de dalr gider."
(Kenz-ül-Ummâl) slâm düüncesine göre "din ile devleti
birbirine zt görmek" asla mümkün deildir. Bunun neticesidir ki, bir müslüman daima kendi "hükümet" inin inand esaslar üzerine kurulmas için çalr. Bu yolda çalma, Müslüman dininin ve imânnn gereidir. O, Kur'an- Kerim'de ve Hazret-'i Resûl-i Ekrem'in Hadis-i eriflerinde her ne ekilde olursa olsun, ahlâk ve muaeret âdab derslerini örenmitir. Yine böy le, siyaset, medeniyet ve içtimaî yaama yolunun açk hüküm ve kaidelerini de görmü ve anlamtr. Tabiidir ki, yukarda say dklarmzdan, ikinci sradakinin yani, "hükümet" in bulunmas art ve farzdr. Bu "hükümet" fiilî bir ekilde ortaya çkmadkça, "kanun" un bir parças ilemez bir hâl alm olur.
18
"ümmet" in fakihleri ittifakla, "mamet" (Önderlik, devlet reislii) in oluturulmasn, "mam" n tayin edilip seçilmesini farz bilmilerdir. Bu hususta kusur etmek ve ihmal göstermeyi de, en büyük dinî emri yap- mamak gibi saymlardr.
Allâme bn-i Hazm "El-Faslü Beyne El- Milel Ve'n -Nihal" isimli eserinde öyle beyan eder.
"Bütün Ehl -i Sünnet, Merci'iye, iîler ve Havaric hep bu hususta ittifak ederler ki, "îmana" nasb etmek, mam tayin etmek, farzdr. Bu îman adil olup, Hak Tealânn hükümlerini icra edip Resûl -ü Ekrem'in (S.A. V.) getirdii kanun ahkâmna uygun bir ekilde, halkn ilerini yürüt mek, memleketi idare etmek ve siyasî ileri düzene koymak yolunu tutmu bulunan böyle bir mam'a itaat etmek yine farzdr."
(El-Fasl-ü Beyne - El-Milel Ve'n – Nihal, Cilt IV, S:87.)
ah Veliyullah Sâhib, bu hususta öyle yazmaktadr: "Câmi'i arâ'it" aranan özelliklere sahip bir "halife" nasb ve tayin edip baa geçirmek müslümanlar üzerine vacibün bilkifâye'dir. bu hüküm de kyamete kadar devam eder.
(ah Veliyyullah Sâhib, zâlet - ül- hfâ, Maksad: I, Fasl:)
Bu öyle mühim bir meseledir ki, bütün
19
"ümmet" bunun üzerinde icmâ ittifak eder. Amelî ve fiili bakmdan da, Re-sul-i Ekrem'in (S.A.V) ve sahabe-i kiram (R.A.) "imam" nasb edip tayin etmek hususunda çok titizlikle durmular ve bu ie büyük ehemmiyet vermilerdir.
Hazret-i Resûl-ü Ekrem'in (S.A.V.) dünyadan göçtüklerini müteakip, mübarek vücutlarnn teçhiz ve tekfinin den önce mam'n seçimi iinin üzerinde durmulard. Bu ekilde, Zat- saadetlerinin kurmu bulunduklar nizâm ve meydana getirmi olduklar, idare etmek ilerinin düzeni, bo-
zulmaktan ve dalmaktan kurtarlmtr. Onun yapmak istedii iler de tam olarak devam ettirilmitir.
slâm, maddî iktidara ihtiyaç gösterir. Böyle olmakszn kendi camiasn toplumunu tam bir ekilde oluturamaz. Bunsuz, hiç bir i yaplamaz ve insanln slâh için büyük iler de baarlamaz. Bunun içindir ki, Kur'ân- Kerim de bu meseleyi izah ederken, slâm'n maddî iktidar' nn manevî iktidarna bir destek olduunu bildirmitir. O zaman, iyilikler ayakta tutunup, fenalklar da silinip ortadan kalkar.
"Kendilerini yer yüzüne yerletirdiimiz ve iktidar sahibi kldmz kimseler (Müslümanlar), namaz klar, zekât öderler. Onlar, doru ie emredip, eriliklerden men'eden kimselerdir. te, ilerin hepsinin
imdi, biz, bu bahislerden u neticeleri elde etmi oluyoruz:
1 - Hükümet oluturmak, insan topluluunun zaruri, temel binasdr. Bu, olmakszn, yaayta sosyal düzeni düünebilmek bile çok zordur.
2 - slâm, insanlar için her yönüyle, bir yaay düzenidir. çtimaî toplumsal yaay için de, aydn ve açk bir yol gösterici ve rehberdir.
3 - slâm'da, din ile iktidar arasnda, her ne ekilde olursa olsun hiç bir ztlk ve ayrm yoktur. Caiz deildir. O, bütün yaay düzenini Allah kanununa tâbi klmak ister. te bu maksat içindir ki, siyaset de slâm ka- nunlar arasnda düzenlenmitir. slâm'da "hükümet" in ayakta tutunmas ve salamlamas için, kanuna bal bulunmak lâzmdr.
4 - Hak Teâlânn hükümlerinin bir ksmna balanmak, bir ksmn brakmak, "O"nun hükümlerine ilâveler yapmak, veya bir ksmn ortadan kaldrmak, dünyada ve ahirette lâhî akbeti gerektirir. Bu gibi ler, ister gönül arzusu ile olsun, ister baka birinden korkmak, yahut hatr için olsun, ayn neticeyi dourur ve hep ayndr.
5 - Din ile hükümet ve devletin o kadar
21
yaknlklar vardr ki, bunlardan biri dierinin bir parças saylr. slâm'da, "slâm hükümeti" ve "islâm devleti" olmakszn, zulüm, adaletsizlik ve keyfi idare, her taraf sarm olur, Neticede Cengiz fesad ba gösterir, hakszlklar alr yürür, slâm, "hükümet" siz ve "devlet" siz, olursa bu hal deki "islâm", kolu baca krk, sakat vücuda benzer. e yaramaz bir hal alr. O zaman, Allah'n "din"inin hüküm sürmesi yerine, "kölelik" "esaret" ve "sefalet" devresi balar.
Bunun için slâmda hükümetin temellerinin salam kurulmas zarureti
vardr. "slâm hükümeti" ne smsk, balanmak, onun ayakta tutunup kuvvetli olmas için çalmak lâzmdr.
Son Ça ve slam Hükümeti Meselesinin dinî cephesi budur. Fakat iyi
düünür ve son çan vaziyetini inceden inceye gözden geçirirsek o zaman slâm'da bir hükümetin kurulmasnn tam zaman olduunu ve hereyden fazla bunun zarurî
bulunduunu örenmi oluruz. Avrupa'da, gayri dinî hükümetler
22
bulunuyordu. "Bu papalk" din nâm altnda padiahlardan daha da kuvvetli, onlardan daha da kudretli, padiahlardan daha da bas- kc bir ekilde hükümet sürüp, saltanat etmekteydi. Olmadk mezâlimi, din kisvesine sokarak, icra etmek yolunu tutup gitmiti. Papaln bu davranna, zamann ilerlemesiyle halk da bunun için çareler aramt. Bu "Papalk" müessesesi, hakiki Hiristiyanla o kadar muhalif hareketlerde bulunmu, o kadar ölçüsüz davranmt ki, onun bu yaptklar kendiliinden onu di nin haricine çkarm; din nam altnda yaplmadk hakszlk lar ve rezaletler brakmamt. Bunun asl sebebi, hakîkî bir dinî "hükûmet"in mevcut olmad ve gayr - dinî hükümet ve gayr - dinî siyâset güdülmesi ve bunlara da "dinî" süsü
verilmesindendir. 1832 de intizaml bir ekilde "sekülarizm"
23
de "din" iine karmayacakt. Tam manasiyle tarafsz kalnacak ve ferdin "inanç ve din" hürriyeti de korunmu olacakt. Fakat bir müddet sonra bu hareket baka bir ekil ald. Bu defa "din"e kar cephe almak, zorla "maddecilik" tarafna yöneltmek, bir nevi "komünistlik ve sosyalistlik" yolunu tutmak, ortaya çkt.
Sekülarizm'in ekil deitirip bozulmas nasl oldu?
lk bakta, bunu kavramak ve tam olarak anlamak mümkün deildir. Bir ksm inançszlklar insann karsna çkmakta ve onun fikir ve düüncesini dank bir hale sokmaktadr. Çeitli fikirler türlü türlü düünceler, insann kafasna girip, bir sürü "... izm" ler dourmaktadr. "Komünizm" "sosy alizm" "kapitalizm" ve bunlarn benzer leri, insann fikrinde kökleip, yaama sahas
bulmaktadrlar. Neticede bu durum insan her bakmdan, maddecilie sürüklüyor.
l -- "Komünizm ve sosyalizm" hakknda tenkidlerde bulunan mehur eletirmen R.N. Crew - Hunt öyle yaz yor:
içilere, müreffeh bir seviyede yaayanlara da pek çok rastlanmaktadr. Komünizmin meydana çkn, halkn eskiden gözünün kapal oluuna, imdi gözünün açldna, ser- mâye sahiplerinin, yani, kapitalistlerin istismar düzenine kar koy mak yolunu tutmu olduklarna, onlarn kötülüklerini, is- tismarlarn ve adaletsizliklerini anladklarn- dan, mevcut nizâm düzeni ortadan kaldrp eitlik nizamn tesis etmek yoluna gidilmek için olmamtr.
görmek ister" 3 [3] Sosyo - komünizm tarafna balanm
boyunca gerçeklemi bütün muharebelerdeki ölü ve yaral saysnn toplamndan kat kat fazladr.
3 — Bu sosyo - komünizm, umumî ahlâkî tesirleri de yok edip ortadan kaldrr. Kiisel özgürlük, sözünde durma cesaret ve buna benzer ahlâkî özellikler öyle dursun; iyilikle kötülüü birbirinden ayrd etme hususlarna
26
da maddi olarak imkân vermez. Her türlü müsbet kabiliyetleri de ortadan kaldrr.
Bu ölçüler yerine, alçakça yararlanma yolunu bulmak, zamana uymak, gününü gün etmeyi düünmek gibi eyleri, ferdî ve içtimaî ahlâkn temel kaidesi klar. Bunlarn da neticesinde içtimaî yap her taraftan çöküntüye urar. O zaman da huzur, emniyet ve güven tamamen ortadan silinip gider.
4 — Tecrübelerden örenildiine göre, eer srf maddi bir yarar gözönünde bulundurulup gaye edinilmi olsayd ve herhangi bir ahlâki ve manevî nizama ballk olmasayd; gerçekte, insan, yine bu maddi yarar tam olarak elde edemiyecekti. Arnold Toynbee, sekülarizmin neticelerini inceli- yerek, açk bir lisanla bu hareketin baarya ulaamadn u ekilde beyan eder:
edebilir."4[4] Gerçei u ekilde belirtebiliriz ki,
sekülarizm imdiki hâlde fiilî olarak baarszla uramam ise de tarih ancak bunu ilerde açklayp gösterecektir. Dikkat ettiimiz zaman göreceiz ki imdiki sekülarizm çok eski ve miadn doldurmu bir düüncedir. Zamann ilerlemesiyle bir daha onun semtine dönmek imkân kalmamtr.
"Sekülarizm" baz tarihi sebeplerden domutur. Belirli ve snrl bir çevre içinde de ancak geliebilecektir. Bu sebepler ve bu çevre mevcut olmasayd, elbette ki "sekülarizm" meydana çkamyacakt Onu tutundurmak da mümkün olmayacakt.
bir hürri yet ve serbestlie taraftarlk etmekte ve bu rejimin asl siyâsî tutumunun da esas... hükûmet'in bu gibi ilere müdahele etmemesi
28
bir gaye ve amaç olarak düünülmütür. Ancak ay rlmas düünülen, bu hususlarn hepsi de birbirine bal, bir dierinden ayrlamyan hususlardr.
gidermek yolunda çalacak ve baka bir i görmiyecektir. te, ancak böyle bir nizam ve böyle bir rejimde, ferdin tam manasiyle, hürriyeti söz konusu olabilir. O zaman ferd, istedii gibi yaar. Bu ekildeki hükümet de — hiç olmazsa dini akidelere ait hususlara kar tarafsz kalr, bu gibi eylerin hiç birisine hiç bir ekilde müdahele etmeyi caiz görmez.
29
vardr. sahas pek genitir. O artk yaay- n her yönüyle megul olmakta, bu yaay tasvirinin her nok tasn çizmek yolunu tutmaktadr. Kendi polisi ve zabtas vastasiyle düzen ve intizam temin eder, cehaleti ortadan kaldrmak yoluna gider; ilim ve bilgi mealesini yakar ve ilimle her taraf aydnlatmaa çalr. Sefaleti ortadan kaldrmak, servetin adilâne ek ilde paylamn salamak, sosyal kötülük leri ve kötü alkanlklar silip süpürmek, ehir ve köy halkn ahlâkî ve içtimaî sahada yetitirip fertlerin gelimelerini salamak, hastalara ilâç salamak, onlarn tedavisine çalmak, hakszla uram olanlarn haklarn kendilerine iade etmek: darda kalan, skntda
bulunanlarn imdadna komak ve bu kimselere yardm elini uzatmak gibi çeitli vazifeler, hükümetin yapmas gereken vazifelerdendir.
30
terazi ve bu ölçü'ye göre de kendi polisine, kendi zabta kuvvetlerine ne ekilde ve ne su- rette hareket edeceklerine dâir emirler
verecektir. Bu sebeplerdendir ki artk bu günkü hükümet bir nazari hükümet olarak kurulamaz.
Tarihî hatralar bakmndan, sekülarizm üzerine kurulmu, onun tarif ettii temeller üzerine oturtulmu ve bu fikre bal kalnarak düzenlenmi bir hükümet hakikatte hiçbir e- kilde ve hiçbir noktadan mevcut olmam, daha kurulmadan ortadan silinip gitmitir, denebilir. Bu temeller üzerine kurulmak istenen hükümet kalesi srf bir arzu ve bir istekten baka bir ey olmam, mevcut bulunan boluu doldurmak için ancak bir hayal mahsülünden baka bir ey deildir. Bugün artk, dünyada sekülarizm için yerleecek, snacak bir yer kalmam tr. Tarih te bunu gösterip gözümüzün önüne sermektedir.
ÇALIM ALAR
Yukarda çizilmi bulunan ekilden iktidâr'n nizam ve intizamnn çeitli cephelerini görmü bulunuyoruz.
Müslüman devleti vardr.5[5] Bu ülkeler kendilerinin siyasi ve medeni istikbâlleri için çalp uramaktadrlar. Bu ülkelerde siyasi istiklâl ve siyasi hürriyetle birlikte, bir takm mühim meseleler ba gösterdi. Müslümanlar, sömürgeci "iktidar"n tahakkümü altnda yaadklar müddetçe kendi içtimaî yaaylarna, her naslsa. slâmî bir ekil verebilmiler, dinî yaaylarn mükemmel bir surette kontrol altna almlard.
içtimaî yaayn bir çok cephesinde Hak Tealânn emirlerine ve Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) in öretisine uyabili yorlard. Tabiatiyle, hürriyete kavuup, istiklâl elde edilir edilmez, u mesele ortaya çkt: imdi, umumi yaay nizam, hükümet ekli rejim ve kanunlarn slâmî usullerle ayarlanmas lâzmdr. te bu, asrlarn ötesinden beri gelen islâm Milletlerinin en vazgeçilmez iste- idir. Müslümanlar, slâmî nizamn, "kurulacak olan hükümet"in üzerinde hâkim
bulunmasn taleb ederler. Bu da her bakmdan kendisini hissettirir.
Târihin, geni görüü karsnda, bu hareket pek mühimdir. Bunun içindir ki,
onlar, ümitle güvenle istikbâle balanmaktadrlar, Fakat, derin düündüümüz zaman u noktay anlam olacaz ki, Müslümanlarn veya bir müslümann istedii "slâmî hükümet" nasl olacak ve hangi ekilde bizim önümüze çkm bulunacaktr. Tabiatiyle hükûmet'in "slâmî hükümet" olmas isteniyor bütün imkânlar bunun için sarf ediliyor, bu hükûmet'in slâm ölçüleri ne uy mas
34
körüne, hiç düünmeden dahi, Avrupa'nn her çeit fenalklarn, rezaletlerini ve sapklklarn medeniyet diye tak lit etmek, Avrupa'llara uymak yolunu tutmu gidi- yorlard. Bunu da, âdeta kendilerine bir din ve iman edinmilerdi. Bu güruh, kendi memleketlerinde ve kendi vatanlarnda, dier halk çounluu ile milletin istekleri, arzular ve hissiyatna kar mücadele ve çekime halindeydiler. lerlemek için de kendilerine göre baka baka çareler düünüp duruyorlard.
35
BU KTAB HAKKINDA BR KAÇ SÖZ
Mevlânâ Seyyid Ebu'l—A'lâ Mevdûdî Sahib'in hareket metodunun raf udur: ki zarurî meselenin ayn zamanda, iki yönünü bir arada, hakkiyle çalarak tamamlamak ister. Üstadmz, bir taraftan, slâmî hayat nizamn, dinî ve aklî delillerle ileri sürer ve slâm'n asl talimini günümüzün diliyle açk
etmitir. Ancak slâmî hükümet fikri hususunda bu hükümetin çalma nizam hakknda da daha etrafl ve geni ölçüde
bahisler ortaya koymutur. Üstad, "slâmî hükümet" i öyle bir güven, inanç, geni görü ve fikir açkl ile meydana çkarmtr ki, bu "hükûmet"in her cephesi tam olarak kendisini göstermektedir. Zamanmz da bu hususta onun kadar maharet göstermi bulunan kimseye rastlanmaz. üphesiz bu cepheden "O" Arap ve Acem'in (Bütün slâm milletlerinin) içinde biricik ahsi yettir. Bu hususta, zamanmzn gereklerine uygun bir ekilde "slâmi Hükûmet" in tam ve kâmil bir plann çizmitir. ctihâd basiretiyle de böyle bir "hükümet"e ait, bütün meseleleri tahlil ederek göz önüne sermitir. te bunlar, onun hareket metodunun önemli özellikleridir.
"slâmî hükümet" hakknda Mevlânâ'nn1[6] yazd bu mev zular bu makaleler, daha önceden neredilmi bulunu- yordu. Bunlarn bazlar da ayr broürler halinde baslm ve büyük bir alâka görmütü. Fakat bu mevzular düzenlenip ne- redilmemiti. Ben bir ara Mevlânâ'nn slâmî Hükûmet hakkndaki yazlarnn bir ksmn bir araya toplayarak ngilizce bir eser hazrlam ve "slamic Law and Constitution:
39
40
dilmi oldu. Bilâhare, muhterem Mevlânâ dâre-i Maarif-i slamiye (slâm Maarif Dâiresi)nde bu mevzudaki bütün yazlarn toplayp bir araya getirdi. Bunlara yeni bir ekil ve tertip verdi. Bir kaç ay uratk tan sonra, biz de, ilk takdim ettiimiz "slâmî hükûmet nazariyesi, çalma nizam ve idare sistemi" diye bu eseri sunmak imkânn
bulduk. Bu eserde, Mevlânâ Mevdûdî Sahib,
imkân haddinin son derecesinde çalarak, slâm Hükûmet hakkndaki bütün yazlarn hususî bir ekilde toplyarak tertibe koy -
41
bunlar tekrar dile getirmekte de bir fayda yoktur. Tertib iinde, asl mevzu ile ilgili bulunan ksmlar ve her zaman için kymetini muhafaza eden bahisleri seçmeye önem verdik. Ayrca Tercüman ül - Kur'an'dan baz bahisler alnd. Bunun sebebi de Kur' an anla y üzerinde düündüümüz içindir. Açklama eklerinde de siyaset ilmine ait bütün bahisleri açklam bulunuyoruz. Bunlar iki ayr müstakil makale eklinde tertipledik. Bu iki ksmdaki makaleler, eldeki ekilleriyle ilk defa baslm oluyor. Böylelikle bu eseri çeitli cephelerden istifade etmi ola- caktr. Bundan baka bir ekilde de böyle bir istifadeyi temin etmek mümkün deildi.
Hazrlayc u noktann üzerinde de önemle durmutur ki, bir tarzda tertip etmi olsun. Eserden baz çkarmalar yahut da ilâve edilen bahisleri Mevlânâ'nn k endisiyle müavere ederek yaptk. Esasen, Mevlânâ'nn yazlarnda ufack bir deitirme pek kolay bir i deildir. Fakat bu yazlar, yirmibe seneden beri çeitli vesilelerle yazldklarndan, bugün için de bir kitap eklinde tanzim edildiinden bu deitirmelere ihtiyaç hasl oldu.
Bu mecburi deiiklikler yaplm olmasayd, böyle bir kitap da meydana gelmezdi. Hakikatte ise, Mevlânâ bu ii bizzat onaylayarak kabul ettii için yaplma ya kal- kld. Yoksa Mevlânâ katiyen bunlara izin
vermezlerdi. Bu suretle bu kymetli yazlar,
düzenli bir ekilde, ilim ehlinin incelemesine sunulmaktadr.
hazrlamak hakikaten bir saadettir. Bu hususta, Mevlânâ'nn, bana her admda rehberlik etmi bulunmalar da büyük bir ni- mettir. Zat faziletlerinin müavereleri ile, rehberlikleri altnda böyle bir eseri hazrlamak iini baarmak benim için hakikatte bir eref bir iftihar vesilesidir.
HURD AHMED
HAZIRLAYICI TARAFINDAN BR KAÇ SÖZ
islâm'n siyasi nizâmn dikkatlice inceledimiz zaman, her eyden önce, öyle bir sual ile karlayoruz. slâm düüncesine göre, Din nedir? Ne demektir? Siyaset, iktidar ve yaayn içtimaî ilerine ne dereceye kadar müdahale eder? Din, hudutlu ve muayyen bir düünce dairesi içinde, çok kere yanl ekillerde anlalmtr. Halk Ta dinî ve siyasî diye iki ayr KAVRAM üzerinde durarak, böyle bir fikri her tarafa yaym bulunuyor. Bunun için, her eyden önce burada islâm düüncesine göre Din ve siyaset nazariyesi bahsini açklamak istedik.
Zamanmzda, islâm düüncesi hakknda, Mevlânâ Mevdûdi'nin. hususî bir program ve bir hareket tarz vardr. Mevlânâ'ya göre, bu iki eyin birbirinden ayrlmas "zorlamaca" ve "uydurmaca" bir i olur. islâm'n evrensel inklâb düüncesi, bu ii saf bir aynada aksettirilmi olan tasvir gibi, açk bir ekilde göstermitir.
Biz de burada Mevlânâ'nn bu mevzuda
kaleme alm bulunduklar muhtelif yazlarn düzenleyip bir araya getirdik. Burada, müslümanlar arasnda mevcut bulunan, siyasî çekimeleri baa alarak, Tercüman El - Kur'an'daki bahislere de yer verip, düzenleyerek bu incilerden bir gerdanlk meydana getirip sunduk.
Hazrlayc: Hurîd Ahmed
Hazret-i Muhammed Resûlullah (S.A.V.) peygamberliini ilan etmeden önce, din hakknda bütün dünyadaki umumî anlay, kanaat u ekil de idi.
Yaayn birçok ubesi vardr, din de bu ubelerden bir tanesidir. Yahut baka bir tabirle, din, insann dünyevî yaaynn ayrlmaz bir parçasdr. nsan hayat mek - tebinden kurtulup, diplomasn alncaya kadar, din onun iine yarar, bu mektepten kurtulunca da dînle alakas kesilir. Din'in ilgili olduu mevzu da, ancak insan ile "ma'bud" unun tapnd varln arasndaki badr. Bu ekilde her kim için yüksek
51
kurtulu imkan var olursa, o ahs için bütün dier dünyevî ilerden alâkay keserek ve yaayn dier ubeleri ile ilgisine son vererek; sadece yaayn dîn denen bu ubesine balanmak lâzm gelirdi. te bu a- hs da ancak o zaman kurtulua ermi olurdu. Fakat, bununla beraber, Ma'budlarn (Tanrlarn) her hangi bir ahsa iyilik nazar ile bakmas ve dünyevî ilerde ona bereket
vermesi arzu edilecek olursa o zaman yaayn dier ubeleri yansra da, dîn'i dâhil etmi olmas gerekir. Dünyada ki bütün ilerin keyfine göre dönüp gitmesini arzu eden her ahs da, bir takm güya dîni merasim icra eylemekle, ma'bud yahut da mabudlar' memnun etmek için çalrd. nsann ilk alâkas kendi nefsiyledir. Onun karsnda kendi varl çerçesinde dünyann ilerisini, san, solunu ve her tarafn
birbirinden ayr ayr, birer baka ey gibi düünmekte idi. Bunlarla alâkal olan insann, Ma'budu da bunlardan tamamiyle ayr ayr bir eymi gibi telâkki edili yordu. Bunlarn ikisinin arasnda hiç bir ilgi hiç bir ban mevcut olmadn hesaplyorlard.
te, cahiliye devrinde, din anlattmz ekilde tasav vur ediliyordu.
52
toplu yaamak demek, insann her cephesini kuatan bir nizamdr diye düünülmüyordu. Bu, insan yaaynn her cephesinin ayrlmaz bir parças olduunu anlayan yoktu. Bütün yaay binasnn buna dayandn kavra yan mevcut deildi. Böyle bir ey olmadan, yaay nizâm diye bir ey olmayaca elbette ki, bilinen ve açk olan bir husus tur. te bu hakikati düünemiyorlard.
Dünyann her yerinde, "din" ile "medeniyet" birbirinin yan banda yürüyüp gitmektedir. Dünyann her neresinde olursa olsun, ne zaman bu iki kavramn birbirle- rinden ayrlmas istenmise, o zaman, bunlarn ikisinin de tamamen yahut da ... hiç olmazsa pek çok bakmdan ... birbirlerine ihtiyaçlar olduunu anlamak mümkün ol- mutur. Yine bu iki eyin, yani din ile medeniyetin bir arada bulunmasn, zt eylerin bir araya gelmi olmas gibi düü nenler dahi, yine de bunlar bir yerde,
birbirlerinin yannda bulmulardr. "Din"in "medeniyet" ve "toplu yaama"
53
aleminden alâkay kesmeyi, toplu ve insani yaaytan uzak durmay dourmutur. nzivaya çekilmek, yalnz yaamak gibi taassup unsurlarna girmi ise de, bunun tesiri pek fazla olmam ancak küçük çapta kalmtr. Bunun aksine, din ile siyaseti ayrma, insann dünyevî yaay yolunda ileriye doru adm atmas için engel tekil etmi; insann ilerlemesi yolunun üzerine ta, yarak bu yolu kapatmtr. Bundan baka medeniyet ve medenî yaay için srf maddeye tapnmave adi nefsânî isteklere uy maya yol açmtr.
Bu gibi eyler "din"i kirleterek bozmu ve berbat bir hâle getirmitir. Dinde olmayan hurafeler dine eklenince, din mülevves bir hâle gelmi, kendisinden beklenen fâideler
yerine fenadan da beter neticeler dourmutur. te bunun içindir ki, herhangi bir eyin temizlii ve pakl düünüldüü zaman O'na hemen bir dinilik ve mukaddeslik kisvesi giydirilmitir.
Bu kisve giydirildikten sonar ne bir kimse kendi vicdan karsnda mesuliyet duyar; ne de bakalar ona tariz edebilirler. te, yine bunun içindir ki tahrif edilmi dinlerde ibâdet diye isim taklar eylerin çou lezzet perestlik hayâszlk ve bunlara benzer eyler öyle kar- mlardr ki, bu dinlerin saliklerinin kendileri
ahlâkszlktan baka bir kelime ile vasflan- drmaktan kendilerini alamazlar.
girmi ise de, bunun tesiri pek fazla olmam ancak küçük çapta kalmtr. Bunun hilafna, din ile siyaseti ayrma, insann dünyevî yaay y olunda ileriye doru adm atmas için mania tekil etmi; insann terakkisi yolunun üzerine ta, yarak bu yolu kapatmtr. Bundan baka medeniyet ve me- denî yaay için srf madde — perestlie ve hasis nefsânî istek lere uy maya yol açmtr.
Bu gi bi eyler "din"i kirleterek bozmu ve berbat bir hâle getirmitir. Dinde olmayan hurafeler dine eklenince, din kirli bir hâle gelmi, kendisinden beklenen faydalar yerine fenadan da beter neticeler dourmutur. te
55
Bu kisve giydirildikten sonra ne bir kimse kendi vic-dan karsnda mesuliyet duyar; ne de bakalar onu eletirebilir. te, yine bunun içindir ki tahrif edilmi dinler de ibâdet diye isim taklan eylerin çou lezzet dükünlüü hayâszlk ve bunlara benzer eyler öyle karmlardr ki, bu dinlerin saliklerinin kendileri bile bu dini bir tarafa brakm olsalar, ibâdet diye vasflandrdklar bu gibi ileri ahlâkszlktan baka bir kelime ile vasflandrmaktan takipçilerinin alamazlar.
ki, hakikatte dünyann ne tarafnda olursa olsun, dinsizlik üzerine kurulmu olan medeni yet ve içtimaî yaayn temellerini üs- tüne ahlâkszlk binas oturtulmu ve onun üzerine de ahlâkszlk çats kondurulmutur.
56
içindir ki yine dine balandklar zaman, sadece bu yama'ya bu ilâve'ye balanm olurlar.
Fakat u da vardr ki her türlü siyasî zulüm ve hakszlk her çeit geçim adaletsizlii, bir nevi toplu yaama düzen- sizlii ve her ekil medenî sapklk lar, bu ek'e, bu ilâve'ye bal bulunmaktadr. Hattâ; hile, dalavere, ekyalk bile... Her nevi yalan, dolan, dünya'y kartrmak fesat çkarmak, yamaclk tefecilik, servet toplamak, kârun yolu tutmak, ihtiras, fahielik ve her çeit ahlâkszlk bu araya girer.
SLÂMÎ DÜÜNCEYE GÖRE DN
57
miyen, yarm yamalak düsturlar (kanunlar) elbette ki dîn olmaktan çok uzaktr.Böyle beerî uydurmalara dîn veya mezhep demek, yanl ve hatadr. Hakikatte ise, dîn yaanlan ha yatn bir cüz'ü bir parças deil, O, aslnda yaayn tamam, bütünü ve ta kendisi olduu gibi, varlmzn asl hedef ve gayesi, hakiki ruhu, "O"nu hareket ettiren ve yürüten kuvvet kaynadr. Hem nazarî hem fikri ve hem de amelî olarak yaayn ölçüsü ve mi- henk tadr Yaay sahasnda her admda doru ve eri yolu birbirinden seçip ayrmak lâzmdr. Eri yolu brakp doru yolu tutmak gerekir. Bu amayan yolu da yine dîn gösterir. Yaayn bitmez, tükenmez yolcu- luunda... ki bu yolculuk, dünyânn bandan âhirete kadar, ard arkas kesilmeden sürüp gider... dîn insan her merhalede, her menzilde, saadet ve baarya götüren bir rehber ve bir yol klavuzudur.
te, böyle bir din'in ismi de islâm'dr. Bu yaayn eki, yamas, ilâvesi olmak için gelmemitir.
Câhiliye tasavvurlar gibi, dîn'i yaayn eki, yamas ve ilâvesi diye düünürsek, O'nun geliinin asl maksad, ortadan kalkar ve hiç olup gider insann kendisi ile Rab'b arasn- daki badan, alâkadan her ne kadar
58
ve kâinat ile olan alâka ve balarndan da bahsetmek lâzmdr. te, slâm'n geliinin asl maksad da insana bu hakikati haber vermek içindir. Çünkü, insann bu alâkalar ve bu balar birbirinden ayr ve münferid de- illerdir. Bunlar, "bütün" halinde birbirlerine bal olarak tertiplenmilerdir. Bu "bütün"ün parçalarnn doru ve sahih bir ekilde tertiplenmesi, bir araya getirilmesi insann felah ve kurtuluuna sebep olur.
dier varlklar ile olan ba ve alâkalar da doru ve sahih olarak bilinemez. Bu ikisinin
birbirine olan balar doru ve isa betli olarak balanmas lâzmdr. Muvaf fak olmak ve kurtulua ermek mümküm olsun. Din insan fikri ve amelî bakmdan hayat boyunca bu muvaffaki yet yolunda yürümeye hazrlar. Bu ii hazrlayp yapmayan ve bunu tamamlamak için çalmayan ve böyle bir ka- rakter arzetmeyen fikir sistemine din dene- mez. Bu ii de tam mânâsiyle hazrlam ve tamamlam bulunan din de ancak ve ancak islâm'dr. te bunun içindir ki, Kur'an- Kerim'de buyuruluyor:
"Allah indinde din yalnz slâm'dr." (Al-i îmran: 19)
DN VE MEDENYET
islâm'n kendine özgü bir düünce tarz (Attitude of minde) vardr. Bütün yaay içinde yine kendine özgü bir bak açs nazar (Cutlock of life) bulunmaktadr. Bunlardan baka, yine onun bir husûsî çalma ekli de mev cuttur, ite, bu düünce tarz, bu bak açs ve bu çalma ekli slâm yaaynn doru yolunu göstermitir. Bu düünce tarz, bu bak açs ve bu çalma ekli bir araya gelip toplanrsa, bunlarn hepsinin ad slâm ve slâm Medeniyeti olur. Burada anlatlan dîn ile Medeniyet ve içtimaî yaay birbirinden ayr eyler deillerdir. Bunlar bir arada, birbirlerine bal, birbirleri ne kaynam bir "bütün" tekil ederler. Bu bütün de yaayn her meselesini intizâma koyan bir yaay nazariyesidir.
Hak Teâlann, insan üzerindeki hukuku nedir? nsânn kendisinin kendi üzerinde
60
dîn'dir; yani islâm dînidir. Bir kimsenin müslüman olmas, onun bu hak ve hukuku tamamen gözetmesini ve yerine getirmesini gerektirir. Bir müslüman, bu haklarn hepsini tam olarak adaletle ödemeyi borç bilir. Bu olmazsa, bu haklarn biri dierine tecavüz ederek, biri dierini çineyerek, biri dierine feda edilerek, devam ederse, zulüm adalet- sizlik ve hakszlk yol bulur; ve nihayet bu düünce tarz ve bu yaay nazariyesi orta- dan kalkar. slâm olduu gibi tatbik edilecek olursa, ölçüler yerli yerini bulunca, insanî yaayn imrenilecek neticeleri ortaya çkar. Ahlâkî yükseli, ruhî temizlik paklk insanî yetenein ve insanî ftratn son haddine ve son noktasna çklm olur. Yaayn bütün çalp çrpnmalarnda... her ne ekilde bir çalma sahas olursa olsun... öyle bir yol gösterilmi olur ki bu yolun ne tarafndan gidilirse gidilsin, bir aslî merkeze ulap, bu merkezde birlemek mümkün olur.
te bu merkez, ileri düzene koyan merkezdir. Bu bakmdandr ki, hereyin kymeti, (valve) bu merkezde tayin edilmitir. Her eyin bir ölçü üzerine yürüyüp gitmesi bu merkezde salanmtr. Bu merkeze varm olacak her eyde- muvaffakiyet (baar)
yolunu tutar ve bu muvaf fakiyet yolunda yürümeye devam edip gider. Karsna çkacak olan her engeli de çiner geçer.
Ferdin, tek bana yaayndan tutun da,
61
cemiyetin bir bütün halinde yaaynn büyük çaptaki ilerine kadar bu ölçü hep ayndr, ayn ekildedir; ayn tarzda hüküm sürer Bu merkezin tanzim ettii iler bakmndan, bir kimsenin ahsî yiyecei, içecei, giyim kuam, meslek ve i sahas, al verii, sözü sohbeti, ksacas, yaayn her cephesi, her türlü ii gücü için hudutlar, ölçüler tayin edilmitir. Tâ ki, asl maksat olan bu merkez'in yolunu tutup gelenler, hep doru yolu takip edip, sapk yola sapmasnlar ve çkmaza girmesinler.
Yine, u hususu da tanzim etmitir. Bu toplu fertleri, birlik içinde yaaylarnda
birbirleriyle o-lan münasebet ve ilikilerini düzgün ve muntazam bir usûl üzere takip etsinler. Toplu yaama, geçim, si y âset, ve yaayn her sahasnda ilerleyip, doru yolu tutsunlar ve aslî maksat olan menzile ula- snlar. Kendilerini artan, gerçek gidi
yolunun izini kaybettiren sapa ve kör bir yola sapmasnlar.
62
engeller çkarmasn ve bu caddenin ortasna ta yn doldurup yolu kapatmasn. Hattâ u kadar da mümkün olsun ki, insanlk camias içinde bulunan câhil ve sapk k imseler bile, ister - istemez veya, bilerek - bilmeyerek, bu maksada hizmet etsinler. Çünkü, ftratn (yaratln) gereince, onlarn da takip ede- cekleri yol slâm caddesinde yürü yenlerin yolundan baka bir yol deildir.
Özet olarak belirtelim ki, bu öyle bir noktadr ki, cami'den tutun da, çar pazardan, harp sahasna kadar; ibâdet usulünden tutun da, radyo ve uçak pilotluu
yapmak vazifesini; gusûl, abdest, taharet, itinca gibi, cüzi meseleleri; ve bunlarn yansra çok önemli toplumsal meselelerden olan bir arada yaama, geçim, siyâset, memleket idaresi, milletleraras ilikileri, ilk ilkokul eitimini, tabiat eserlerini incelemeyi ve ilmî konular çözecek mik tarda, bilgi sahibi oluncaya kadar; yaaya ait bütün çalmalar, fikir ve hareketin bütün sahalarn, bir bütünlük içinde ele almtr, ve bunun ayrntlarnda amac olan bir düzen ve balantlar oluturmutur. Bunlarn hepsi birlikte bir makinann parçalar, aletleri gibi birbirlerine monte edilmi, yerli yerine yerletirip oturtularak bu makinann ça- lmas ve harekete geçmesi salanmtr.
63
mukayese etmek, hatta böyle bir mukayese etmeyi tahayyül bile etmek mümkün deildir. Bugünkü devrimizde teknolojide ileri giden milletlerin ilmî ve teknik bulularn, yedinci Milâdî asrla karlatrdmz zaman, bugünün ilim ve fenninin ve bu sahada çalan akln o kadar ilerlemi olduunu gö- rürüz ki, bu iki ça birbirleriyle kyas dahi kabul etmez. Fakat buna ramen, bugün, , o kadar karanlk düünce mev cuttur ki, dünyaya ün salm olan Avrupa Üniversitelerinden en yüksek ilmi paye ile mezun olmu, en yüksek ilmî ünvan kazanm bulunan kimseler dahi çou zaman
bu inkilap tasavvurunu idrâk etmek ten o kadar âcizdirler ki, sanki eski cahiliye devrinden bugüne kadar hiç bir ey olmam ve hiç bir ey örenmemi gibidirler. Binlerce sene öncesi putperest nisanlarn dîn hakkndaki o sefil, çökmü ve çürümü fikirlerinden halâ vaz geçmiyorlar. Bu çürük fikir içinde saplanp kalyor ve bu çürük fikirleri de asrlar bo yunca nesilden nesile aktarp gidiyorlar. Akli eletirinin ve ilmî aratrmann en iyi yolu ile yetimi olmalar- na ramen ve bunlarn en iyi ekildeki terbiyesiyle dahi bundan kurtulamyorlar.
Öyle ki, tekkelerin ve mescidlerin hücrelerindeki karanlk köelerine snp oturmu bulunanlarn dindarlk ve dîne ballklar, inziva köesine çekilip, bir post
64
üzerine kurulup, Allah Allah diye barmalar ibadet sayan bunu din'in mânas diye alglayanlar ve -dîni sadece bu ekil ibâdet içinde hudutlandran kimselerin düüncesine amamak lâzmdr.
Yine bu ekilde, dier bir slâmî camiann, bir kaç ark terennüm ederek, taziye meclisleri kurmalar, mersiye ve nefesler okuyarak baz merasimler icra etmeleri de hayret edilecek bir ey deildir.
Bütün bu zümreler, ciddî bir öretim dnda kalan, slâmn hayatî bütünlüünü ve geni çerçevesini idrâk edemiyen, aydnlatlmaya muhtaç zümreleri tekil et- mektedirler.
Fakat bir de, ilim nuru ile aydnlanm bulunan baz kimselerin beyinleri, daha çok köhnelie - perestlie saplanm, eskinin ve eskiciliin karanlndan kurtulamamlardr. Bunlarn çounun, islâm dîni hakkndaki "dîn" mefhumu anlaylarn, maalesef yine eski cahiliye devrinin gayrimüslimlerinin içinde görmek mümkündür.
BZM SYAS DÜÜNCEMZDE CAHLCE DÎN ANLAYII VE BUNUN
NETCELER
65
medreselerden yetimi zümrelerin noksan din anlay ve bu tarz düünce ve tasavvurlar, yalnz kendilerini yoldan saptr- makla kalmaz, ay n zamanda dünyaya kar en ileri Hak Nizâmn temsil eden slâmn medenî ve toplu yaama cephelerini de hatal
ve yanl bir ekilde aksettirirler. Kendilerini de bu hatal ilerin mümessilleri diye ortaya atarlar. slâm'n ölüm kalm sava yapt ve hereyden önce istiklâlini kurtarmak gibi ,en mühim ve hayati meseleleri dururken zmnî ve fer'i meseleleri ön plâna alan bu güruh, acayip ve garip yollarla meselelerini hallet- mee kalkrlar.
Bu da dîn tasavvurunun eksik ve hudutlandrlm muhtelif ekillerinden ortaya çkmtr.
Bir ara, bir zat muhteremin (beyefendi), öyle buyurduunu duydum.
— Ben ilk önce Hindistan'lym sonra da müslümanm.2[8]
Bu zât, bu cümleyi söyledii zaman, slâm'n corafi bir taksim ekli kabul edeceini düünüyordu. Müslüman Türk, Müslüman ran'l, Müslüman Msrl,
2[8] Bu bahis yazlrken, daha Hindistan ile Pakistan birbirden ayrlmamlard. Fakat, bugün yine milliyet esas ortaya çkp da devletler kurulunca, böyle bir zihniyet, slâm dünyasnn her tarafna dahi yaylm
bulunuyor.
66
Müsman Hindistan'l ve bunlara ilâveten müslüman Pencâbl, müslüman Bingâle'li, müslüman Dekhanl ve müslüman Madras'l.3[9] Bu ülkelerin müslümam v e islâmiyet anlaylar ayr ayr olacakm???..
Her ülkenin müslüman, kendi ülkesinin hâl ve vazi yetine göre, ayr ayr bir slâmî anlaya m sahip olacaktr? Bu yüzden bunlar birbirlerinden ayrlacaklar m? Her ülkenin müslüman kendi ülkesinin me vkiine
ederek kendilerine ait bir istikâmet mi çizeceklerdir? Maalesef böyle düünen müslümanlar da az deildir. Bunlar, slâm'n iktisadî, siyasî ve hukukî deerlerini bir tarafa brakp ayr bir yol tutmak düüncesine saplanmlar ve kendi kafalarna göre, böy le bir görüün istikametine kaplp gitmilerdir. Bu görü istikametinin cazi besine de? kendilerini kaptrmlardr. Bu muhtelif ka- vimler, muhtelif usuller ortaya çkarp, uydurduklar bu usullere balanmlardr. Sonra da kalkp, müslümanlk yolunu tutmak istemilerdir. Bunun içindir ki, onlara göre islâm bir dinî ek, dinî yama ve dinî ilâve eklini almtr. Dünyevi yaayn herhangi
67
bir uydurma yoluna, uydurma metoduna uyar hâle gelmi; dünyevi yaayn suyuna göre akp gider bir ekle gelmitir.
Baka bir zat- muhterem de öyle buyuruyordu:
— Müslümanlar, din ile dünya ilerini aydnlatmaldrlar. Bunlar belirtip ortaya koymaldrlar. Dîn'e ait olan meseleler, insan ile Allah arasnda bulunan meselelerdir. Yâni bunlar akâîd ve ibâdât'tan ibarettir. Bu ölçü dahilinde Müslümanlar yollarn takip edip yürümelidirler. Bu yolu brakmamal ve bu yoldan sapmamaldrlar. Dünyevi ilere ve dünya meselelerine gelince, burada dîn'in müdahelesine her hangi bir zaruret Ve lüzum yoktur. Dier milletlerin, dünyevî ileri ayarladklar gibi, müslümanlar da bu gibi meselelerini ayarla yp gitmelidirler.
Üçüncü bir Zat- Muhterem de u ekilde öüt veriyordu:
tekil etmelidirler. sterlerse gayri dinî usûl üzere, siyâset ve geçim meselelerini halletmek için de çalp uraabilirler.
Müslüman kavimlerinin ölü vücutlarn canlandrmak iddiasnda bulunan baka bir muhterem zât da, su ekilde düünüyordu.
- Asl mesele, Hak Teâlâ'ya imân ve ahiret gününe inanmaktr. Kitâb ve Sünnet'e tabî olmak deildir. Belki, tabiat elemanlarna hâkim olmak, tabiat kanunlarn anlamak, bunlar insan iradesi altna alarak, pratik hayata tatbik etmek, elde edilen elemanlar malûm ve muayyen kanunlarla iletip fayda- lanmaktr. Bu vastalarda, medeniyet yolunda ilerlemek ve bu usûlle dünya ya hakim ol- maktr.
69
kimse idi. sterse bu k udretli ve galip kimse, Hazreti sa (A.S.) karsnda Romann putperesti olsun; neden olmyacakm?
Baka bir kalabalk güruh da, güya müslümanlarn hak ve hukukunu korumak için kendilerini ortaya atmlardr. Onlarn nezdinde slâm yahut da slâm medeniyetinin hafzas sadece u meselenin ismidir ki, bu ad altnda onlar kendi ahsî haklarn (Personel Law) korumay teminat altna almak isterler. Onlar, kendi söz ve yazlarn "mevcut devlet" in söz ve yazsna göre ayarlarlar içinde
bulunduklar devletin dil ve yazsna ayak
70
onun prestijini kurtarmak lâzm gelir diye feryad basarlar ve tabiî ki, ortalk karr.
te, imdi baknz; muhterem okuyucular, düünceler ne kadar kark ve ne kadar çeitli ve ne kadar dall budakldr. Fakat bunlarn içinde, yine de deime yen bir tek hakikat vardr. O da, bu zümre ve güruhlarn hepsinin de islâm anlay ve düünceleri tam ve kâmil bir ekilde geçen bahiste söyleyip anlattmz -Cahiliye devrindeki din anlay eklindedir. Cahiliye devrinin din tasavvuru gibi islâm' tasavvur etmeleridir. Bu anlay
ve bu tasav vur, zamanna göre, yeni yeni klk
ve kyafete girip, baka elbiseye bürünerek ortaya çkmtr. Bu klk, her gün bir gün evvelkinden biraz daha fena ve daha da kötü olmutur.
Bu zümre hakikatin, hakikî müslümanln ne demek olduunu ve hakikî müslüman'n kime denebileceini, doru dü- rüst olarak anlayp bilselerdi; hakikî mânada, slâmî cemaat hangi evsaftaki müslümanlarn meydana getirebileceini ö- renmi bulunsalard; o zaman bütün bu hatalar ve bu yanllklardan kurtulmu olurlard.
vaziyetteki müslümanl, ancak müslü- manlarn zahirî saylarn, âdet itibariyle bir tane artrmaktan baka bir ie yaramaz. Biz de ona kâfirsin diyemeyiz. Onun hak ve hukuku, islâm hak ve hukuku olur. Srf islâm' ikrar etmekle islâm camiasna dahil bulunur. Ancak slâmn istedii yalnz bunlar deildir. slâm dairesinin içine girmek de yalnz bunlar ifade etmekle olmaz. Asl mesele, slamn hakikî eklinin kafalarda yer bulup yerlemesidir. Müslümann düünce tarz, tamamen Kur'an- Kerim'deki düünce tarz gibi olmaldr.Yaayta, karlalan bütün i-güç sahasnda Kur'an- Kerim'i gözönüne almak gerekir. Siz de yaayn deerlendirilmesini (valau) Kur'an- Kerim'in ölçülerine göre tayin etmelisiniz. Kur'an- Kerim'in sizin için çizmi olduu yolu bilfiil takip etmelisiniz. Ferdî ilerinizin her birinde ve içtimaî meselelerinizde yalnz "O" nun ta- yin ettii yolu takip etmelisiniz. Bunun için Kur'an- Kerim, sizin önünüze konmutur. Siz, kendi yaaynzda, muhtelif yollar brakp, bir tek istikamet tutmalsnz ki bu istikameti de Kur'an- Kerim, size göstermi ve Hidâyet-i Muhammedîyeyi (S.A.V.) sizin önünüze koymutur. Eer sizin düünceniz
bunu kabul ediyorsa, o zaman yaayn herhangi bir i sahasnda, sizin yolunuz onun
yolundan ayrlmyacaktr. te, Kur'an- Kerim'de gösterilmi bulunan, bu yola da
yolu takip etmelisiniz. Bunun için Kur'an- Ke-rim, sizin önünüze konmutur. Siz, kendi yaaynzda, muhtelif yollar brakp, bir tek istikamet tutmalsnz ki bu istikameti de Kur'an- Kerim, size göstermi ve Hidâyeti Muhammedîyeyi (S.A.V.) sizin önünüze koymutur. Eer sizin düünceniz bunu kabul ediyorsa, o zaman yaayn herhangi bir i sahasnda, sizin yolunuz onun yolundan ayrlmyacaktr. te, Kur'an- Kerim'de gösterilmi bulunan, bu yola da "Sebil-ül- Mü'minîn: Mü'minler yolu" diyeceiz.
KUR'AN DÜÜNCE
73
ticaret ve al veri, geçim ve i güç, siyasî rejim, medeniyet ve toplu yaamann çeitli durumlar, maddî vastalar ve tabiî kanunlar, ilim örenmek ve onu kullanmann çeitli yollar, bunlarn bazlarna balanp bazlarn brakmak.
Hükümlerin tefsirinde ve fer'î hükümleri, uygun hale getirme ettirmenin hususlarnda ve cüz'î, hatta, ufak tefek ihtilâflar ve ayrlklar olabilir. Bu, bir düüncenin muhtelif ekillerde kendisini göstermesinin neticesinden ileri gelen eydir. Bunlar, fer'î ve arzî (asl olmayan) ihtilâflardr, asla ve hiç bir zaman iin esasn ve özünü oluturan ihtilâflar deillerdir. Katiyyen aslî ve küllî ihtilâflar deillerdir.
74
tutup gidecektir. Bunun hilâfna, bunun aksi istikametine bir yol takip eder ve o yolu tutup giderse, o zaman, kendi inandnn, kendi îman ettiinin hilâfna ve kendi îman ettiinin aksi istikametine, yürümü olacaktr.
75
bütün ve kül olarak, bir "dinî yaay" dr diyeceiz. Burada, akaîd ve ibadetlerden tutun da, medeniyet, toplu halde yaama, siyaset, geçim ve sairenin usulleri ve furuât (ayrntlar), her ey ve herey, bir manevî gaye ve maksada balanmtr. Siz eer, kendi si yasî ve geçim ilerinizde islâm' kabul etmeyerek onu, uygun görmiyerek onun yerine baka bir sistem, baka bir nizam tut- mak isterseniz, o zaman bu i zmnî bir irtidat (dinden dönme) küllî ve açk yoldan saptmaya kadar gider.
Bu demektir ki, siz, islâm öretisini
bölerek, parçal yarak, bölümlere ayrarak, bunlarn bazlarn kabul edip, bazlarna balanp, bazlarn reddedip brakm oluyorsunuz. Siz, dinin akaidini, inançlarn, ibadetlerini kabul ediyorsunuz; fakat, onun yaay nizamn, hayat yolunda çizmi olduu düzenli plân kabul etmee yana- myorsunuz. Halbuki bu ibâdet binasnn esas temelleri de, dünya yaay plânnn üzerine oturtulmu ve kurulmu bulunuyor.
Her eyden önce, böyle bir ayrma, böyle bir taksim ve tefrik slama göre yanl ve hataldr. slâmn hakikatine iman etmi, onun güzellik ve üstünlüünü idrâk etmi ve ona can ve gönülden balanm bulunan her müslüman ,ayrma yoluna gidemez ve böyle
76
"Bu nasl i? Siz (Allah'n) kitabnn baz ksmlarna imân eder, kabul edersiniz de baz ksmlarna inanmaz, inkâr m edersiniz?"
(Bakara: 85) Bu âyet-i kerîmenin açklad mâna, sizin
u tuttuunuz yolu tam olarak anlatmyor mu? Sizin ayrmak, bölümlemek yolundaki kanaat ve hareketiniz, ad geçen bu âyet-i kerimenin iaret ettii durumun tâ kendisi deil midir? Siz bu ekilde ayrp bölümlemek
yoluna gittikten sonra, slâmî itikadnz da uzun zaman devam etmeden ortadan kalkm olacaktr. Çünkü slâm'n umumi yaay düzenine alâkasz ve ilgisiz davrandktan sonra, sizin inanç ve ibâdetinizin de binas çökecek, ortadan kalkp gidecek ve mânâsz bir hâl alm bulunacaktr. Zira, gayr slâmî yaay düzenine inanp îman ettikten sonra, Kur'an'a îman etmek, Kur'an yolunu tutup gitmek imkân yoktur. Yine, o nizam ve usuller, bu nizam ile ve bu usullere her bakmdan ve her admda muhalif ve zttr.
Bunun aksi olarak, siz eer kendi siyasî ve sosyal yaay tarznz slâm'n kabul ettii yol ve çizdii ekil üzerine kurmu olursanz, o zaman ayr ayr partilere, siyasî kanaatlere, hiziplere bölünmee ve ayrlmaa ne lüzum
77
Nitekim, sermaye sahibi kapitalist ile çalan içi, arazi ve malikâne sahibi aa ile bu arazide çalan çiftçi ve ekinci, memleketi idare eden idareci ile idare edilen memleket halk arasnda, o zaman ne bir anlamazlk bulunur ne de bir ihtilâf kalm olur. Belki bunlarn, bu zt ve birbirlerine muhalif gö- rülen ve aslnda bir olan zümrelerin esasta aralarnda bir anlay, bir birlik, bir mu vafa- kat ve bir nevi i ortakl ve i taksiminden baka bir ey de usulen mevcut bulunmaz ve olamaz. imdi, siz bu usule uygun bir ekilde, neden kendi milletiniz arasnda ve mîlletinizin muhtelif snflar gibi bir ahenk vücuda getirmek için çalmak istemezsiniz. Ellerinde böyle mükemmel bir slâmî usul ve slâmî nizam mevcut olmayan zümreler ve milletler arasnda ise mecburî olarak snf ihtilâflar (Class War) atei ister istemez alevlenecektir. Ve alevlenmitir bile. O zaman, siz bu ateten nasl kaçnacaksnz? Nasl kurtulmu olacaksnz?
kalknmalardan biri, Japonya veya ngilterenin kalknmas eklidir. Dieri ise, Sahabe-i Kiram (R.A.) n slâm'n ilk çalarndaki kalknmalar ve ilk müslümanlarn yük selmeleridir. Kalknma iki ekildedir, ikisi de unsurlar, elemanlar kendile rine tabi klmlardr. Sebepleri hesaplayarak, ilmin tabiî kanunlarndan istifade ederek kalknma neticesini elde etmiler. Fakat bu iki kalknma ve bu iki yükselmenin arasnda yerle gök aras kadar fark vardr. Siz ancak, bu neticelerin d ve kabua ait sebeplerini görebiliyor ve onlarn üzerinde düünüyorsunuz. Bunlarn ruhî ve ahlâkî cephelerini görmekten ve düünmekten çok uzak bulunuyorsunuz. - Doudan batya kadar uzak
79
yaayn esas maksad olan, ahlâkî ilerleme ve ruhî yükselme gerçeklemez. Bu ahlâkî ilerleme ve ruhî yükselmenin, elde edilmesi için de ancak ve ancak, Hak Tealâ'ya îman etmek, ahiret gününe inanmak, lâzmdr. Yaaytaki bu çalp çabalamalarn bir demir çerçeve içinde kontrol altna alnarak, namazla, oruçla, hac'la ve zekâtla size farz klnmasnn sebebi bu deilmidir? Bunlar slâm'n erkândrlar ki, siz bunlara kendi düüncenizle Mevlevîlikten bozma bir mezhep, Hoca'nn yanl dîn anlay diye bir istlah uydurmu bulunuyorsunuz.
NÇN SLAM HÜKÛMET?
istiyorlarsa; bu yaaylarn müslümanca devam ettirmek yolunu tutuyorlarsa, yaa- ylarnn bütününü, tümünü, Hak Tealâ'nn itaati yoluna uydurup, ister - ferdî, ister içtimaî ilerinde - Hak Tealâ'nn kanun ve eriatinin hükümlerine uygun bir ekilde, bir hayat nizamn kabul etmeleri gerekir.
80
ne, gayr lâhi kanunlara tabi olup gidesiniz... Böyle bir ekli reva görmek ve bunu caiz saymak, islâm'n büyük bir çelikiye dümü olmas demek olur.
Halbuki islâm, çelikiyi caiz saymad gibi, esasen varolu sebebi de tek tek her ferdin ve bütün insanl içine dümü olduu bütün yanlmalardan kurtarmak içindir. slâmî Hükûmet ve slâmî Anayasa istemenin arkasnda u düünce kendisini hissettirir ki, eer bir müslüman Allah Tealâ'nn ka- nunlarna itâaat etmiyecek olursa, esasen, o kimsenin -müslümanlk - iddias ve ben müslümanm demesi üpheli bir duruma girip, onun müslümanl hakknda tereddüdü gerekli klacaktr. Bu mevzu öyle kesin bir hakikattir ki, bütün Kur'an bu hakikat için delil tekil eder.
81
temelinden hatâ ve yanltr. Doru yol birdir. Ve tektir. Bundan baka doru yol yoktur.
Her kim, "O" nun halifelii ve vekilliini elde ederse, o kimse O'nun er'î kanunlar gereince, bu er'î kanunlarn icabna göre ülkeyi idare edip ileri yönetecektir.
"Ey Mâlik el-mülk olan Allah, Sen, istediine mülk verirsin, istediinden de çekip alrsn."
(Âl-i îmran: 26) "te, bu Allah, sizin Rabbimizdir ki, mülk
de onundur." (Fatr: 13.)
"Mülk (Devlet ve memleket ve dünya) de onun hiç bir orta yoktur."
(Benî srail: 111.) "te, hükm, (kumanda ve memleket
idaresi) ulu ve büyük Allah'a aittir." (El-Mü'min: 12.)
"O'nun hükmüne hiç bir kimse itirak edemez."
(El – Kehf: 26) "Acaba yaratma ve emr (idare ve
hükümet) O'nun ii deil midir?" (A'raf: 54.)
Derler ki: "Acaba, emr'de (Devlet idaresi ve kumanda) bize de bir i düer mi? Deki:
Emr tamamen Allah'a mahsustur."
82
(Âl-i mrân: 154.) b — Bu esas usûle göre, teri hakk, kanun
83
tâbi olmu olur. Hak Tealâ'nn itaatndan çkar. syan yoluna sapm duruma girer. Onun yapt ilerin ve verdii kararlarn hepsi de bâtl olup, bu kararlara uyanlar da hakikatte mücrim, günahkâr ve suçlu duruma düerler.
"Siz, kendi dilinizle yalan uydurarak, una helâl buna haram demeyiniz."
(En – Nahl: 116) "Rabbnz tarafndan, size nazil olmu
bulunana tâbi olunuz, ve ondan gayri kimseyi kendinize Veli diye tanmayn."
(A'râf: 3.) "Allah'n gönderdii ile hüküm vermeyen,
kimseler kâfir (güruhundan) drlar." (El - Mâ'ide: 44.)
"(Ey Peygamber): Sana ve senden öncekilere nazil bulunana "imân ettiklerini sananlar görmedin mi ki, onlara, inkâr edip kabul etmemeleri için emir verilmi olduu halde, yine de "Taut"un talimine uymak istediler."
(En-Nisa: 60.) c — Yer yüzünde, Hak Tealâ'nn asl maksad
"hükümet" in kendi kanunlarnn esas üzerine kurulmasdr. Bu husus, peygamberler vastasiyle bildirilmitir. Bu iin ismine de Hilâf et denmitir.
"Biz peygamberleri, Allah'n izni ile sadece kendisine itaat edilsin diye gönderdik, (baka bir ey için gönder- medik)."
(En-Nisâ: 64.) "te biz, sana Kitâb' hakla gönderdik. Tâ
ki, Sen de Allah'n sana göstermi olduu ekilde halkn arasnda hüküm veresin."
(En-Nisâ: 105) "Sen; onlara, Allah'n gönderdii gibi
hükm edersin. Onlarn keyiflerine tâbi olmazsn. Allah'n sana gönderdii eylerden dolay, karklk çkarmamak için de onlar uyarrsn."
(El-Mâide: 49) "Acaba: Cahiliyenin verdii hükümler
gibi mi hüküm verilmesini istiyorlar?" (El-Mâide: 50)
"Ey Dâvûd: Biz, seni yer yüzüne halife diktik; Halk arasnda hak ile (adaletle) hüküm ver, keyfe tâbi olma. te; keyfe tâbi olmak seni Allah yolundan saptrr..."
(Es-Sâd: 26) d — te, bunlarn hilâfna, Cenâb- Rabb-ül -
âlemin tarafndan gönderilmi bulunan Peygamberlerin getirdikleri kanunlar yerine, herhangi baka bir temele dayanan eden
85
kanunlara tâbi olmak isteyen kimse ve bu gibi kânunlara bal bulunan her hükümet ve her adalet sistemi, hakikatte adalet sistemi olmayp zulümden baka bir ey deildir. Zalimdir ve hakszdr. Her bakmdan ve her hususta, bu iki hükümetin ve bu iki idare sisteminin - adalet bakmndan da, ekil ve görü açs bakmndan da -- birbirleriyle çok geni ölçüde ihtilaflar ve ayrlklar vardr. Bunlarn bütün çalmalar, fiil ve hareketleri, aslsz, esassz ve ölçüsüz olup, temelinden bâtldr. Bu gibi kanunlara tâbi olanlarn verdik leri hüküm ve vardklar kararlarn hepsi ve bütünü hiç bir meru temel dayanmaz. Bu kararlar ve bu hükümler esasndan çürüktür. Hakîkî "Mâlik el-Mülk"
bir kimsenin eline kudret vermeyip buyruk sahibi, Sultan (Charter) klmad bir kimsenin de bana geçtii ve idaresini ele geçirdii hükümet ve idare sistemi, nasl olur da meru bir hükümet, hakikî ve kanunî bir idare sistemi olur.4[10]
86
O zaman, ne yaparsanz yapnz ve ne ederseniz ediniz, bunlarn hepsi de Allah kanunu bakmndan bir hiç hükmündedir.
kendi ilerinin yürütülmesini istemezler. Bu ekilde hareket eden, man Ehli'ne aykr yol tutmu olanlar ve onlarn aksine hareket edenler, iman sahiplii ve müslümanhk id- diasnda bulunsalar dahi, hakikî iman sahipleri, vefal ve sadakatli mü'minler zümresinin dnda kalm olurlar.
87
Bu mesele açk olarak akla aykrdr. Herhangi bir hükümetin bana, isyankâr bir topluluk geçmi bulunsun da. sonra, imân sahipleri de böyle isyankâr birisinin idaresi altnda bulunan hükümete ve onun iktidarna
bo yun eip, teslim olup, hem de bu hükümeti meru ve kanunî bir iktidar tansnlar. Hele bu yetmiyormu gibi, Cenab- Hak tarafndan da böyle isyankâr bir hükümete gelin de itaat edin ve uyun denmi olsun?
(Kehf: 103-105) "te bu Ad (kavmi) dir. (Bu Ad kavmi)
Allann âyetlerine balanmaktan kaçnd. Allah'n resullerine kar isyan yolunu tuttu. (O kavim), her inatç zâlimin emrine de tâbi oldu."
(Hud: 59) "te biz, Musa'y Firavun'a- ve onun
güruhuna, âyetlerimizle ve delillerle apaçk
88
olan sultan gönderdik. Onlar (Fî -ravn güruhu) Firavun'un emrine tâbi oldular.
Halbuki Firavun'un emri yetkin deildi." (Hud: 96.)
Zikrimizden, kalbini gafil klm bulunduumuz kimseye itaat etme. Böyle kimse, keyfine tâbi olup iini aztmtr.
(El - Kehf, 28.) "Ey Peygamber, söyle: Benim Rabbim,
ister gizli ol sun ister açk olsun, her türlü fuhu (kötü i) günah, haksz tecavüzü ve hiç bir delil indirmemi olduu halde, Allah'a ortak komanz katiyetle haram klmtr."
(A'raf: 33.) "Kendisine hidâyet yolu gösterilip
babalarnzn uydurup isim taktklar eye mi ibadet edersiniz? Allah bunlar için hiç bir delil göndermemitir. te hüküm ancak
Allaha mahsustur. Allah öyle emreder ki, kendisinden baka kimseye ibadet etmeyiniz."
(Yusuf: 40). "Kendisine hidayet yolu gösterilip,
89
yola tâbi olan kimseyi, biz de, dönmek is- tedii tarafa çevirir ve Cehenneme ulatrrz. Onun son dönüü ise, çok fenadr.
"Evet... Senin Rabbine and olsun ki; onlarn aralarnda çkan çekimede seni hakem klmayp, senin verdiin hükümlere tabi olmadkça, imân etmi saylmazlar."
(En-Nisâ: 65) "Ne zaman, onlara dense, geliniz Allah'n
nazil kldna ve O'nun Resulüne tâbi olun, münafklar göreceksin ki, senin yolunun önünü öyle bir ekilde kapatrlar ki..."
(En-Nisâ: 61) "te Allah, kâfirler için müminlerin
zararna bir yol göstermez." (En-Nisâ: 141)
gönderilmilerdir ki Allah'n hâkimiyet nizamn cemiyete nakedip ayakta tutsunlar.
Bu amacn garçeklemesi için, görüyoruz ki - hicretten önce - Hazret-i Resûl-i Ekrem, (S.A.V.) mübarek lisanlar ile u ekilde dua ediyordu:
"De ki: Yâ Rabbî; beni doru bir girile girdir, ve doru bir çktan çkar ve bana kendi indinden yardm eden bir kuvvet ver."
(sra Sûresi: 80) Yani, "Ya sen kendin, bana iktidar ata kl,
yahut da bana destek olacak herhangi bir hükümet vücuda getir ki, onun kudreti vastasiyle, dünyay saplanm bulunduu u fenalklardan temizleyip onu kurtarabileyim. Fenalklardan, açk saçklklardan ard arkas kesilmeyen kötülükler selinin önüne geçip, onu kurtarp, senin adalet kanununun cari (geçerli) olmas, yürümesi yolunda çalaym.
Hasan Basrî (R.A.) Ktade (R.A.) bn-i Cerîr (R. A.) bn-i Kesîr (R.A.) ve dier müfessirler, bu âyeti kerimenin tefsirini anlattmz gibi beyan ederler. Bu hususun teyidi hakknda, u Hadis-i erif de gözönüne alnmaldr.
91
Bu Hadis-i eriften anlalyor ki, islâm, dünyada yapmak istedii slâhat ilerinde yalnz vaaz, nasihat ve öüt vermekle kalmam bu hususu amelî (pratik) olarak ele alm, siyasî noktay da ihmal etmemitir. Hükûmet ve siyaset ilerini ie kartrmtr.
yetinilmemi, belki asl amaç ve istenen de bu meseledir. Yani hükümetin mevcudiyeti meselesidir. Baz insanlar yanl düünerek, bu meseleyi Peygamberin dünyaya ball, düya istei eklinde ortaya koymak isterler; bu doru deildir. Zira dünyaya ballk ve dünya istei olsayd, bu istein sahibi, iktidar ve hükümeti kendisi için istemi olurdu.
Hak Tealâ'nn emrettii dinin yükselmesi ve ayakta tutunmas için istenen hükümet ve iktidar ancak Hak'ka balln tâ kendisidir. Onun bir gerçeidir. ahsî bir gaye için deildir.
SLÂM VE KTDAR
92
niçin zarurî olduu anlald. Fakat muhtelif cephelerden din ile siyasetin birbirlerinden ayrlmalar, eklindeki eytanî nazariye müs- lümanlarn zihinlerine girmi ve müslümanlarn düüncelerini tesir altnda brakmtr. Çeitli tefsirler, türlü türlü tev il- lerle, bunun mümkün olduunu zihinlerine sdrmak yolundaki çalmalar da gördük. Bunun için, biz de imdi islâm'n ne gibi ink- lâplar vücuda getirmi olduunu, ne gibi deiiklikler ve ne gibi devrimlere yol açm bulunduunu ve bu hususlarda ne gibi yanl te viller, hatal tefsirler ortaya atlmak istendiini; bunlarn hakikatlerinin ve bunlarn asl mahiyetlerinin nelerden ibaret olduunu göstermek isteriz.
Tefhîm-u'l-Kur'anda, aadaki âyet-i kerime'nin5[11] tefsirinde:
"Fitne ortadan kalkp, Allah'n dini yerleinceye kadar, onlarla dövüünüz, brakp çekilirlerse, o zaman; zâlimlerden baka kimseye kar dümanlk yoktur."
(El Bakara: 193) denmitir. Brakp çekilmekten maksat,
kâfirlerin kendi küfrü ve irklerini brakp da
çekilmeleri deildir.
93
üzerine, Tefhimu'l-Kur'an okuyucularmzdan malûmat ve ilim sar hi bi, ileri gelen bir kii u ekilde itirazda bulunmutu:
1. Bu tefsirden u mânâ çkyor ki, emniyet ve selâmet, sulh ve bar yolunu tutmu olan islâm, dier dinlere müdahale ediyor; bunun için de, sava caiz görüyor. Halbuki açk emir vardr: " La ikrahe fi'd-dîn: Dînde zorlama yoktur."
(Bakara: 256) Bu tefsir, yukarda bahsedilen âyet-i
kerimeye zd olmuyor mu? 2. slâm muhalifleri için, kendi din, mezhep
ve akideleri üzerinde serbest bulunduklar hakkndaki "Leküm dînüküm ve Lîyedin:
Sizin dinimiz kendinize ve benimkisi kendime." (Kâfirûn: 6) âyet-i kerimesinden açkca anlalmaktadr. Onlar akidelerinde serbesttirler. Bir akîde, bir fikir serbest olunca, o akideyi yaymak, tebli etmek de serbest olmaz m? Görülüyor ki, onlarn akidelerine de serbestlik tanmtr. Kur'an Kerim'in mefhumun dan da bu serbestlik anlalyor. Muhtelif zamanlarda, kar karya yaplm olan münazaralardan da bu nok ta belirtilmitir. Meselâ Kur'an- Kerim'de
ibadethanelerine ve ibâdet ekillerine müdahale etmez. Hattâ Resûl- î Ek rem (S.A.V.) kendilerinin Mescid-i Nebevi'lerinde Ehl-i Kitab'a kendi ibadet ekillerinde ibadet etmeleri için müsaade bile vermilerdi. Hazret-i Yûsuf aleyhisselâm, Aziz-i Misr'n (Msr'n efendisi) hizmetinde iltizam ettii
vakit, bu Aziz-i Msr, o zaman, akîde ve amel bakmndan mürik idi. Evet, o zaman hal böyle iken de öyle söylemiti:
"Ey!.. Benim hapishane arkadalarm, çeitli ilâhlar m iyi yoksa Bir olan kudret sahibi bulunan Allah m?"
(Yûsuf: 39) Buradan da u mâna anlalyor ki,
bakalarna da, kendi fikirlerini, kendi akidelerini yaymak ve anlatmak hususunda bir hak tannmtr.
96
Müslümanlar Türkiye’de yahut da ran'da olsalar, Beyefendilerinin (Mevdûdî) söylediine göre, oralarda dahi cihad bayra açmalar lâzm gelir. Nitekim söylediimiz bu memleketlerde tam olarak islâm kanunlar, islâm haddü hududu yürürlükte deildir. Bu âlemümul siyaset ile ve bu ekilde gidilirse hiç bir ekilde olumlu bir i yaplamaz. Çekimenin ard arkas kesilmez. Herhangi baka bir cemaat de, Müslümanlarla geçinmek, Müslümanlara yardm etmek, onlarla bir arada, bir ehir ve ayn mem- lekette yaamak istemez. Bu ekilde, yine Müslüman cemaatiyle hiç bir gayr-Müslim cemaatin, hiç bir hususta, anlamasna, bir yerde barnmasna ve geçinmesine de imkân kalmaz.
Beyefendilerinin buyurduu gibi olsayd, o zaman i birlii de tamamiyle ortadan kalkmak zorunda kalrd. Eer Müslüman cemaatin, kendi fikir ve akidelerini yay malar için bir hak tannyorsa, o zaman, bu hak gayri -Müslimlere de tannmaldr. Bilhassa onlarn hâkimiyette bulunduklar yerlerde bu hak onlara verilecektir.
"Herçi ber hod ne pesendî, ber dieran mepesend:
Kendin için beenmediin eyleri, bakalar için de beenme."
Resûl-i Ekrem, Sallallahü aleyhi ve
97
Sellem, Medine-i Münevvere'de iken Ehl-i kitâb ile iyi geçinmek yolunda, onlarla muahedelere girimilerdir. Bu anlamalara, hangi artlar üzerine dayanmaktadr. Mekke'deki günlerinin ilk devrelerinde de Zat- saadetlerinin tavr ve hareketi de bunu teyid etmez mi? Baka bir tâbirle, gayri - Müslim hükümet veya cemaatin arasnda böyle bir Müslüman cemaati bulunursa, o zaman, bu Müslümanlar hemen klca m davransnlar? Küfür cephesinin kanun ve ni- zamlarn ortadan kaldrmak için savaa m girisinler? Acaba kim böyle bir tutumu mantkl sayabilir? Kim buna tahammül eder?
Yukardaki bu uzun itirazn cevabn bir kaç cümle ile vermek mümkündü. Esasen bu itirazn kendisi de- yanl anlaylardan ileri gelmektedir. Bu itiraz ve bu gibi bir çok itiraz ynlar, islâm'a gerekli seviyeden ve ona dosdoru bir noktadan bakmaktan mahrum olanlara musallat olmaktadr. Bu eksik ve hatal anlaylar insanlar öyle sarmtr ki, bu yüzden müslümanlar kendi dinlerinin esas kaidelerini anlamaktan âciz bir hale gel- milerdir. Bundan dolay bu itrazn cevabn biraz geni ve etraflca vermek icabediyor.
ÎSLAM'IN AMACI (MÎSSlON)
98
Mevzua girerken önce u noktalar düünmek lâzm geliyor: Emniyet ve Selâmet'i zorunlu klan islâm'n mânas nedir? Ve "Dinde zor kullanmak yoktur." (El- Bakara: 256) ve yine "Sîzin dininiz kendinize ve benim dinimde kendime" (Kâfirûn: 6) bu mübarek âyetler nasl bir mâna tayor? Hele u suale baknz: Hazreti Yûsuf Aleyhisselâm, peygamberlik etmek için mi gelmiti? Yoksa, baka bir i için mi? Bu sözlere ayr ayr cevap vermeden önce, evvelâ u suale cevap vermek bir zorunlu oluyor: Bu dünyada, slâm'n amac (mission) nedir?
99
yürütmek için hizmet mi edecek? Nasl olur da, bir kaç ahlâkî usul ve kaide öreterek, insanlar, kendi keyiflerine ram edip; ha
Birinci bask nüshalarnn az bir zamanda bitmesi ve mev cutlarnn elden ele dolatn saysz defalar bizzat görmemiz, bu cazip rabetin açk delilini tekil etmi oldu. Gerçee su- sam üniversite talebeleri, slâm (s- lâmî ilimler) aratrclar, ilim çevreleri, siyaset merakllar bu eseri, srarla aradklarndan ayn eserin ikinci
basksn hazrlamaya karar verdik. Fakat bu ara, muhterem müellif eseri bir daha gözden geçirmek baz hususlar ilâve etmek baz yerlerde daha geni malûmat vermek baz müphem kalan meseleleri izah etmek arzusunu izhar ettiler. Bu meru mazeretimize nedeniyle, ikinci basknn yayn ii elimizde olmayan sebeblerden dolay, bir müddet gecikmi oldu.
siyasî nazariyesini, muhtelif cepheler- den ve çeitli yönlerden incelemek ve deerlendirmek mümkün olacaktr.
lk baskda bu eseri, yalnz bir cilt olarak tanzim etmitik. Esasen hacimli olan esere yeni ilâveler de eklenince sahifeler bir hayli çoalm oldu. Bu bakmdan, eserin tamamn iki ksma bölmeyi daha uygun bulduk. Bu basknn düzenine gelince; birinci bölümde, kitabn esas gözönüne alnmtr. Bu ksm, yalnz ilmi bahisleri ve teorik konular içermektedir. kinci hsm ise, Pakis- tan'da slâmi Hükûmet'i kurmak için, ortaya konulan gay retli çalmalar ve bu hususta ileri sürülen fiili çalma sis- temlerini etrafl bir ekilde anlatr. Allah izin verirse, yaknda ta- mamlanm olarak takdim edilecektir.
olsun... Bu büyük telif eserin, son basks
hem yaz bakmndan hem de bask bakmndan, daha iyi olan ofset bask- snda yaplmtr. Elimizden gelen her türlü gayreti sarfettiimizi v e katlandmz zahmetleri, muhterem okuyucularmz herhalde daha iyi takdir ederler.
(Lahor, 13 evval 1386 - 24 Ocak. 1967).
Fakir; "Ahlak Hüseyin" slami Neriyat Bürosu Müdürü
MÜELLFN ÖNSÖZÜ
7
meydana gelen ksmlar bir ara ya getirerek, düzenleyip yazl hale getirerek, "slâmda Hükümet" ismi altnda bir eser hazrlad. Fakat o zaman, elde bulunan bütün maddeleri ve mevzular bir araya getirmek mümkün olmamt. Ve bunlarn hepsi de yeterince lenmi saylmazd. Bundan baka, bu eserde, teorik konularla "Pakistan'da îslâmî bir hükümet" oluturmak için yaplan çalmalar srasnda, mey dana gelen durumlar konun dnda kalmt.
Hurîd Ahmed Sahib, çalmalara devam ederek benim bu hususa ait bütün yaz ve fikirlerimi bir araya toplad. ki ksma ayrp, düzenli ve yazl bîr eser haline getirdi. lk ksmda "islâmî Hükûmet'e ait bütün teorik konular bir araya getirilmitir. kinci ksmda ise, "Pakistan'da slâmi Hükümet" kurma çalmalar srasnda cereyan eden mevzular ihtiva etmektedir. imdi, slamî Hükûmet'in siyasi nazari yeleri ile bu hükümet nizamnn bütün ameli ve pratik plânlar, bir arada ve toplu olarak okuyucunun gözü önüne serilmi
bulunuyor. Bu kitabn nerinden önce okuyucular,
olduu gibi, bu fikrin çeitli cephelerini hu albümde seyretmeleri mümkün olacaktr. te, eserin asl faydal taraf da burasdr.
HAZIRLAYANIN ÖNSÖZÜ
yolculuuna çkt yaamn ilk çalarnda böyle bir oluumun, böyle bir idarenin zaruri olduunu anlamtr. Bütün insanlk tarihi, hep "hükümet", "devlet" ve "siyaset" üzerine dayanr. te, "Tarih" denilen ey de bunun düzenlenmesi ve bunun ilerleyip gelimesinden, ibarettir.
10
sapma" eklinde öne çkar. Bunlar hükû- met'in çalma sahas ile bir arada yürütülmek istenirler.
slâm, kendi tarihi boyunca, Hükûmet'in ehemmiyetini hiçbir zaman gözden kaçrmamtr. Enbiya-yi Kiram Peygamber (A.S.) devrinde içtimaî kuvveti toplumsal gücü, slâm'a tâbi klmak yolunda çalmalar devam etmitir. Onlarn, peygamberâne davetlerinin arlk noktas "iktidar" n yalnz, Hak Teâlâ'da olduu ve Hak Tealâ'ya has bulunduunu göstermektedir. Bu ekilde, - her türlü gizli ve açk - "irk" i ortadan kaldrmak yoluna gitmilerdir.
Onlarn her birinin de halka söyle hitap ettiklerini görmekteyiz:
Ey benim kavmim, Allaha ibâdet edin; sizin ondan baka ilâhnz yoktur.1[1] (A'raf: 65)
Bu peygamberlerin her biri de, yine Allah
"Allah'tan çekininiz ve bana itaat ediniz." u'arâ:163
Hak Tealâ'nn göndermi olduu bu "Kullar" yeryüzünde "O"nun dininin kanun ve nizamnn kaim olmas için, yaayn her sahasn tanzim etmek ve islâh etmek yolunda çalmlardr. Hak Teala'nn kanununun her
yer de ve her zaman, icra edilmesi yolunda uramlardr.
Onlarn, bu çalp uramalar, yaayn
her hususunun düzene girmesi içindir. Bu arada, elbette ki, hükümet in de slâh ve düzene konup nizâm dairesine alnmas, bu iin mühim mevzularndan biridir. Kur'an-
mümkündür. Yine incil ve Talmûd'u2[2] da düünerek bir deerlendirme yapacak olursa dier "Benî srail" peygamberlerinin de, bu i
2[2] Kitâb- Mukaddes, Ahd-i Cedid ve Ahd-i Atik.
14
hakknda çalm olduklarn örenmek imkân vardr. Onlar da doru bir "hükûmet"'in kurulmas yolunda çal p uramlar, yanl ve gayri kanunî "hükümet" lere kar ar bir ekilde, her taraftan cephe alm ve tenkitlerde bulunmulardr.
slâmî düünceye göre, "hükümet" e ait ehemmiyet ölçüsünü, aadaki "Emr-i lâhî"den anlamak mümkün olur ki, orada "yerin ve göklerin Hâliki" kendi "Nebî" sine (S.A.S.) u ekilde dua etmesini öretmek istemektedir:
"Söyle: Yâ Rabbî: beni, doru bir girile girdir ve doru bir çktan çkar, bana kendi indînden, yardmc bir kuvvet (iktidar, hükümet) ver."
(sra Sûresi: 80). bu âyet-i kerime, Hicret-i Nebevi
(S.A.S.) den pek az önce nâzil olmutur. O zamann görünürdeki durumu gözönüne getirilirse, "hükümet"in ve "iktidar"n ehem- miyet derecesi kendiliinden aydnlanm olacaktr. Bu âyeti kerimenin mefhumu hakknda Mevlânâ Mevdûdî sahib), aadaki cümleleri beyan buyurmaktadr:
fenalklardan, temizleyip kurtarabileyim. Fenalklardan, açk saçklklardan, ard arkas kesilmeyen kötülük selinin, önüne geçip, onu kurtarp, senin adalet kanununun geçerli olmas ve yürümesi yolunda çalaym."
Hasan Basrî (R.A.) Katâde (R.A.), bn-i Cerîr (R. A.), bn-i Kesîr (R.A.), ve dier müfessirler, bu âyet-i kerimenin tefsirini, yukarda anlattmz ekilde beyan ederler. Bu hususun teyidi hakknda, u hadis-i erif de nazar dikkate alnmaldr:
"Hak Tealâ, Kr'an ile kar koyup, ortadan kaldrmad çok eyi "hükümet" vastasiyle kar koyup ortadan kaldrr."
Buradan anlalyor ki, islâm dünyada yapmak istedii slâhat iinde vaaz edip, nasihat ve öüt vermekle kalmam, ayn zamanda bilfiil ii ele alm ve siyasî noktay da ihmal etmemitir. Hükümet ve "Siyaset"i de ie kartrmtr.
Yine, Hak Tealânn böyle bir duay, peygamberine öretmek istemesinden sabit oluyor ki, "din"in tutunmas, "eriat"n uygulanmas, Allah'n emirlerinin yerine getirilmesi içinde, "Hükümet"e ihtiyaç vardr. Bu yolda çalmak için, sadece cevaz vermekle yetinilmemi, bu i zorunlu saylmtr.
istenen "hükümet" ve "iktidar" ancak, Hakka balln gereinin tâ kendisidir. ahsî bir gaye için deildir.
Tefhim ül-Kur'an, Cilt II, Sahife, 638 Bu meselenin daha iyi anlalmas için.
aada kay dedilen ayet-i kerimelere ve Hadis-i eriflere de göz gezdirelim.
"Evet... Biz resullerimizi, apaçk delillerle gönderdik. nsanlarn ölçüyle (adaletle) hareket etmeleri için. onlarla (peygamberlerle birlikte) kitap ve mizan (ölçü) da indirdik. Bir de "demir" i (Klç,
silâh, hükümet kuvveti ve iktidar) indirdik ki, onun içinde id detli bir kuvvet ve insanlar için çok faydalar vardr."
(Hadîd: 25) "O, o kimsedir ki, resullerini hidâyet ve
hak din üzere gönderir, tâ ki, ... mürikler holanmasalar dahi .... onun dini kuvvetli ve aydm klnsn."
(Saf: 61) " Acaba kim, Allah'n kuluna
gönderdiiyle, hüküm vermez? Ancak kâfirler hüküm vermezler.
17
(Mâide: 44) Ve yine Resûl-i Ekrem, buyurmulardr ki: "slâm ile devlet (hükümet) ikiz karde
gibidirler. Bunlardan biri olmakszn, ötekisi
de kâmil olmaz. slâm bir binadr. "hükümet" de onun bekçisi. Temeli olmayan bina çöker, bekçisi bulunmayan yer de dalr gider."
(Kenz-ül-Ummâl) slâm düüncesine göre "din ile devleti
birbirine zt görmek" asla mümkün deildir. Bunun neticesidir ki, bir müslüman daima kendi "hükümet" inin inand esaslar üzerine kurulmas için çalr. Bu yolda çalma, Müslüman dininin ve imânnn gereidir. O, Kur'an- Kerim'de ve Hazret-'i Resûl-i Ekrem'in Hadis-i eriflerinde her ne ekilde olursa olsun, ahlâk ve muaeret âdab derslerini örenmitir. Yine böy le, siyaset, medeniyet ve içtimaî yaama yolunun açk hüküm ve kaidelerini de görmü ve anlamtr. Tabiidir ki, yukarda say dklarmzdan, ikinci sradakinin yani, "hükümet" in bulunmas art ve farzdr. Bu "hükümet" fiilî bir ekilde ortaya çkmadkça, "kanun" un bir parças ilemez bir hâl alm olur.
18
"ümmet" in fakihleri ittifakla, "mamet" (Önderlik, devlet reislii) in oluturulmasn, "mam" n tayin edilip seçilmesini farz bilmilerdir. Bu hususta kusur etmek ve ihmal göstermeyi de, en büyük dinî emri yap- mamak gibi saymlardr.
Allâme bn-i Hazm "El-Faslü Beyne El- Milel Ve'n -Nihal" isimli eserinde öyle beyan eder.
"Bütün Ehl -i Sünnet, Merci'iye, iîler ve Havaric hep bu hususta ittifak ederler ki, "îmana" nasb etmek, mam tayin etmek, farzdr. Bu îman adil olup, Hak Tealânn hükümlerini icra edip Resûl -ü Ekrem'in (S.A. V.) getirdii kanun ahkâmna uygun bir ekilde, halkn ilerini yürüt mek, memleketi idare etmek ve siyasî ileri düzene koymak yolunu tutmu bulunan böyle bir mam'a itaat etmek yine farzdr."
(El-Fasl-ü Beyne - El-Milel Ve'n – Nihal, Cilt IV, S:87.)
ah Veliyullah Sâhib, bu hususta öyle yazmaktadr: "Câmi'i arâ'it" aranan özelliklere sahip bir "halife" nasb ve tayin edip baa geçirmek müslümanlar üzerine vacibün bilkifâye'dir. bu hüküm de kyamete kadar devam eder.
(ah Veliyyullah Sâhib, zâlet - ül- hfâ, Maksad: I, Fasl:)
Bu öyle mühim bir meseledir ki, bütün
19
"ümmet" bunun üzerinde icmâ ittifak eder. Amelî ve fiili bakmdan da, Re-sul-i Ekrem'in (S.A.V) ve sahabe-i kiram (R.A.) "imam" nasb edip tayin etmek hususunda çok titizlikle durmular ve bu ie büyük ehemmiyet vermilerdir.
Hazret-i Resûl-ü Ekrem'in (S.A.V.) dünyadan göçtüklerini müteakip, mübarek vücutlarnn teçhiz ve tekfinin den önce mam'n seçimi iinin üzerinde durmulard. Bu ekilde, Zat- saadetlerinin kurmu bulunduklar nizâm ve meydana getirmi olduklar, idare etmek ilerinin düzeni, bo-
zulmaktan ve dalmaktan kurtarlmtr. Onun yapmak istedii iler de tam olarak devam ettirilmitir.
slâm, maddî iktidara ihtiyaç gösterir. Böyle olmakszn kendi camiasn toplumunu tam bir ekilde oluturamaz. Bunsuz, hiç bir i yaplamaz ve insanln slâh için büyük iler de baarlamaz. Bunun içindir ki, Kur'ân- Kerim de bu meseleyi izah ederken, slâm'n maddî iktidar' nn manevî iktidarna bir destek olduunu bildirmitir. O zaman, iyilikler ayakta tutunup, fenalklar da silinip ortadan kalkar.
"Kendilerini yer yüzüne yerletirdiimiz ve iktidar sahibi kldmz kimseler (Müslümanlar), namaz klar, zekât öderler. Onlar, doru ie emredip, eriliklerden men'eden kimselerdir. te, ilerin hepsinin
imdi, biz, bu bahislerden u neticeleri elde etmi oluyoruz:
1 - Hükümet oluturmak, insan topluluunun zaruri, temel binasdr. Bu, olmakszn, yaayta sosyal düzeni düünebilmek bile çok zordur.
2 - slâm, insanlar için her yönüyle, bir yaay düzenidir. çtimaî toplumsal yaay için de, aydn ve açk bir yol gösterici ve rehberdir.
3 - slâm'da, din ile iktidar arasnda, her ne ekilde olursa olsun hiç bir ztlk ve ayrm yoktur. Caiz deildir. O, bütün yaay düzenini Allah kanununa tâbi klmak ister. te bu maksat içindir ki, siyaset de slâm ka- nunlar arasnda düzenlenmitir. slâm'da "hükümet" in ayakta tutunmas ve salamlamas için, kanuna bal bulunmak lâzmdr.
4 - Hak Teâlânn hükümlerinin bir ksmna balanmak, bir ksmn brakmak, "O"nun hükümlerine ilâveler yapmak, veya bir ksmn ortadan kaldrmak, dünyada ve ahirette lâhî akbeti gerektirir. Bu gibi ler, ister gönül arzusu ile olsun, ister baka birinden korkmak, yahut hatr için olsun, ayn neticeyi dourur ve hep ayndr.
5 - Din ile hükümet ve devletin o kadar
21
yaknlklar vardr ki, bunlardan biri dierinin bir parças saylr. slâm'da, "slâm hükümeti" ve "islâm devleti" olmakszn, zulüm, adaletsizlik ve keyfi idare, her taraf sarm olur, Neticede Cengiz fesad ba gösterir, hakszlklar alr yürür, slâm, "hükümet" siz ve "devlet" siz, olursa bu hal deki "islâm", kolu baca krk, sakat vücuda benzer. e yaramaz bir hal alr. O zaman, Allah'n "din"inin hüküm sürmesi yerine, "kölelik" "esaret" ve "sefalet" devresi balar.
Bunun için slâmda hükümetin temellerinin salam kurulmas zarureti
vardr. "slâm hükümeti" ne smsk, balanmak, onun ayakta tutunup kuvvetli olmas için çalmak lâzmdr.
Son Ça ve slam Hükümeti Meselesinin dinî cephesi budur. Fakat iyi
düünür ve son çan vaziyetini inceden inceye gözden geçirirsek o zaman slâm'da bir hükümetin kurulmasnn tam zaman olduunu ve hereyden fazla bunun zarurî
bulunduunu örenmi oluruz. Avrupa'da, gayri dinî hükümetler
22
bulunuyordu. "Bu papalk" din nâm altnda padiahlardan daha da kuvvetli, onlardan daha da kudretli, padiahlardan daha da bas- kc bir ekilde hükümet sürüp, saltanat etmekteydi. Olmadk mezâlimi, din kisvesine sokarak, icra etmek yolunu tutup gitmiti. Papaln bu davranna, zamann ilerlemesiyle halk da bunun için çareler aramt. Bu "Papalk" müessesesi, hakiki Hiristiyanla o kadar muhalif hareketlerde bulunmu, o kadar ölçüsüz davranmt ki, onun bu yaptklar kendiliinden onu di nin haricine çkarm; din nam altnda yaplmadk hakszlk lar ve rezaletler brakmamt. Bunun asl sebebi, hakîkî bir dinî "hükûmet"in mevcut olmad ve gayr - dinî hükümet ve gayr - dinî siyâset güdülmesi ve bunlara da "dinî" süsü
verilmesindendir. 1832 de intizaml bir ekilde "sekülarizm"
23
de "din" iine karmayacakt. Tam manasiyle tarafsz kalnacak ve ferdin "inanç ve din" hürriyeti de korunmu olacakt. Fakat bir müddet sonra bu hareket baka bir ekil ald. Bu defa "din"e kar cephe almak, zorla "maddecilik" tarafna yöneltmek, bir nevi "komünistlik ve sosyalistlik" yolunu tutmak, ortaya çkt.
Sekülarizm'in ekil deitirip bozulmas nasl oldu?
lk bakta, bunu kavramak ve tam olarak anlamak mümkün deildir. Bir ksm inançszlklar insann karsna çkmakta ve onun fikir ve düüncesini dank bir hale sokmaktadr. Çeitli fikirler türlü türlü düünceler, insann kafasna girip, bir sürü "... izm" ler dourmaktadr. "Komünizm" "sosy alizm" "kapitalizm" ve bunlarn benzer leri, insann fikrinde kökleip, yaama sahas
bulmaktadrlar. Neticede bu durum insan her bakmdan, maddecilie sürüklüyor.
l -- "Komünizm ve sosyalizm" hakknda tenkidlerde bulunan mehur eletirmen R.N. Crew - Hunt öyle yaz yor:
içilere, müreffeh bir seviyede yaayanlara da pek çok rastlanmaktadr. Komünizmin meydana çkn, halkn eskiden gözünün kapal oluuna, imdi gözünün açldna, ser- mâye sahiplerinin, yani, kapitalistlerin istismar düzenine kar koy mak yolunu tutmu olduklarna, onlarn kötülüklerini, is- tismarlarn ve adaletsizliklerini anladklarn- dan, mevcut nizâm düzeni ortadan kaldrp eitlik nizamn tesis etmek yoluna gidilmek için olmamtr.
görmek ister" 3 [3] Sosyo - komünizm tarafna balanm
boyunca gerçeklemi bütün muharebelerdeki ölü ve yaral saysnn toplamndan kat kat fazladr.
3 — Bu sosyo - komünizm, umumî ahlâkî tesirleri de yok edip ortadan kaldrr. Kiisel özgürlük, sözünde durma cesaret ve buna benzer ahlâkî özellikler öyle dursun; iyilikle kötülüü birbirinden ayrd etme hususlarna
26
da maddi olarak imkân vermez. Her türlü müsbet kabiliyetleri de ortadan kaldrr.
Bu ölçüler yerine, alçakça yararlanma yolunu bulmak, zamana uymak, gününü gün etmeyi düünmek gibi eyleri, ferdî ve içtimaî ahlâkn temel kaidesi klar. Bunlarn da neticesinde içtimaî yap her taraftan çöküntüye urar. O zaman da huzur, emniyet ve güven tamamen ortadan silinip gider.
4 — Tecrübelerden örenildiine göre, eer srf maddi bir yarar gözönünde bulundurulup gaye edinilmi olsayd ve herhangi bir ahlâki ve manevî nizama ballk olmasayd; gerçekte, insan, yine bu maddi yarar tam olarak elde edemiyecekti. Arnold Toynbee, sekülarizmin neticelerini inceli- yerek, açk bir lisanla bu hareketin baarya ulaamadn u ekilde beyan eder:
edebilir."4[4] Gerçei u ekilde belirtebiliriz ki,
sekülarizm imdiki hâlde fiilî olarak baarszla uramam ise de tarih ancak bunu ilerde açklayp gösterecektir. Dikkat ettiimiz zaman göreceiz ki imdiki sekülarizm çok eski ve miadn doldurmu bir düüncedir. Zamann ilerlemesiyle bir daha onun semtine dönmek imkân kalmamtr.
"Sekülarizm" baz tarihi sebeplerden domutur. Belirli ve snrl bir çevre içinde de ancak geliebilecektir. Bu sebepler ve bu çevre mevcut olmasayd, elbette ki "sekülarizm" meydana çkamyacakt Onu tutundurmak da mümkün olmayacakt.
bir hürri yet ve serbestlie taraftarlk etmekte ve bu rejimin asl siyâsî tutumunun da esas... hükûmet'in bu gibi ilere müdahele etmemesi
28
bir gaye ve amaç olarak düünülmütür. Ancak ay rlmas düünülen, bu hususlarn hepsi de birbirine bal, bir dierinden ayrlamyan hususlardr.
gidermek yolunda çalacak ve baka bir i görmiyecektir. te, ancak böyle bir nizam ve böyle bir rejimde, ferdin tam manasiyle, hürriyeti söz konusu olabilir. O zaman ferd, istedii gibi yaar. Bu ekildeki hükümet de — hiç olmazsa dini akidelere ait hususlara kar tarafsz kalr, bu gibi eylerin hiç birisine hiç bir ekilde müdahele etmeyi caiz görmez.
29
vardr. sahas pek genitir. O artk yaay- n her yönüyle megul olmakta, bu yaay tasvirinin her nok tasn çizmek yolunu tutmaktadr. Kendi polisi ve zabtas vastasiyle düzen ve intizam temin eder, cehaleti ortadan kaldrmak yoluna gider; ilim ve bilgi mealesini yakar ve ilimle her taraf aydnlatmaa çalr. Sefaleti ortadan kaldrmak, servetin adilâne ek ilde paylamn salamak, sosyal kötülük leri ve kötü alkanlklar silip süpürmek, ehir ve köy halkn ahlâkî ve içtimaî sahada yetitirip fertlerin gelimelerini salamak, hastalara ilâç salamak, onlarn tedavisine çalmak, hakszla uram olanlarn haklarn kendilerine iade etmek: darda kalan, skntda
bulunanlarn imdadna komak ve bu kimselere yardm elini uzatmak gibi çeitli vazifeler, hükümetin yapmas gereken vazifelerdendir.
30
terazi ve bu ölçü'ye göre de kendi polisine, kendi zabta kuvvetlerine ne ekilde ve ne su- rette hareket edeceklerine dâir emirler
verecektir. Bu sebeplerdendir ki artk bu günkü hükümet bir nazari hükümet olarak kurulamaz.
Tarihî hatralar bakmndan, sekülarizm üzerine kurulmu, onun tarif ettii temeller üzerine oturtulmu ve bu fikre bal kalnarak düzenlenmi bir hükümet hakikatte hiçbir e- kilde ve hiçbir noktadan mevcut olmam, daha kurulmadan ortadan silinip gitmitir, denebilir. Bu temeller üzerine kurulmak istenen hükümet kalesi srf bir arzu ve bir istekten baka bir ey olmam, mevcut bulunan boluu doldurmak için ancak bir hayal mahsülünden baka bir ey deildir. Bugün artk, dünyada sekülarizm için yerleecek, snacak bir yer kalmam tr. Tarih te bunu gösterip gözümüzün önüne sermektedir.
ÇALIM ALAR
Yukarda çizilmi bulunan ekilden iktidâr'n nizam ve intizamnn çeitli cephelerini görmü bulunuyoruz.
Müslüman devleti vardr.5[5] Bu ülkeler kendilerinin siyasi ve medeni istikbâlleri için çalp uramaktadrlar. Bu ülkelerde siyasi istiklâl ve siyasi hürriyetle birlikte, bir takm mühim meseleler ba gösterdi. Müslümanlar, sömürgeci "iktidar"n tahakkümü altnda yaadklar müddetçe kendi içtimaî yaaylarna, her naslsa. slâmî bir ekil verebilmiler, dinî yaaylarn mükemmel bir surette kontrol altna almlard.
içtimaî yaayn bir çok cephesinde Hak Tealânn emirlerine ve Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) in öretisine uyabili yorlard. Tabiatiyle, hürriyete kavuup, istiklâl elde edilir edilmez, u mesele ortaya çkt: imdi, umumi yaay nizam, hükümet ekli rejim ve kanunlarn slâmî usullerle ayarlanmas lâzmdr. te bu, asrlarn ötesinden beri gelen islâm Milletlerinin en vazgeçilmez iste- idir. Müslümanlar, slâmî nizamn, "kurulacak olan hükümet"in üzerinde hâkim
bulunmasn taleb ederler. Bu da her bakmdan kendisini hissettirir.
Târihin, geni görüü karsnda, bu hareket pek mühimdir. Bunun içindir ki,
onlar, ümitle güvenle istikbâle balanmaktadrlar, Fakat, derin düündüümüz zaman u noktay anlam olacaz ki, Müslümanlarn veya bir müslümann istedii "slâmî hükümet" nasl olacak ve hangi ekilde bizim önümüze çkm bulunacaktr. Tabiatiyle hükûmet'in "slâmî hükümet" olmas isteniyor bütün imkânlar bunun için sarf ediliyor, bu hükûmet'in slâm ölçüleri ne uy mas
34
körüne, hiç düünmeden dahi, Avrupa'nn her çeit fenalklarn, rezaletlerini ve sapklklarn medeniyet diye tak lit etmek, Avrupa'llara uymak yolunu tutmu gidi- yorlard. Bunu da, âdeta kendilerine bir din ve iman edinmilerdi. Bu güruh, kendi memleketlerinde ve kendi vatanlarnda, dier halk çounluu ile milletin istekleri, arzular ve hissiyatna kar mücadele ve çekime halindeydiler. lerlemek için de kendilerine göre baka baka çareler düünüp duruyorlard.
35
BU KTAB HAKKINDA BR KAÇ SÖZ
Mevlânâ Seyyid Ebu'l—A'lâ Mevdûdî Sahib'in hareket metodunun raf udur: ki zarurî meselenin ayn zamanda, iki yönünü bir arada, hakkiyle çalarak tamamlamak ister. Üstadmz, bir taraftan, slâmî hayat nizamn, dinî ve aklî delillerle ileri sürer ve slâm'n asl talimini günümüzün diliyle açk
etmitir. Ancak slâmî hükümet fikri hususunda bu hükümetin çalma nizam hakknda da daha etrafl ve geni ölçüde
bahisler ortaya koymutur. Üstad, "slâmî hükümet" i öyle bir güven, inanç, geni görü ve fikir açkl ile meydana çkarmtr ki, bu "hükûmet"in her cephesi tam olarak kendisini göstermektedir. Zamanmz da bu hususta onun kadar maharet göstermi bulunan kimseye rastlanmaz. üphesiz bu cepheden "O" Arap ve Acem'in (Bütün slâm milletlerinin) içinde biricik ahsi yettir. Bu hususta, zamanmzn gereklerine uygun bir ekilde "slâmi Hükûmet" in tam ve kâmil bir plann çizmitir. ctihâd basiretiyle de böyle bir "hükümet"e ait, bütün meseleleri tahlil ederek göz önüne sermitir. te bunlar, onun hareket metodunun önemli özellikleridir.
"slâmî hükümet" hakknda Mevlânâ'nn1[6] yazd bu mev zular bu makaleler, daha önceden neredilmi bulunu- yordu. Bunlarn bazlar da ayr broürler halinde baslm ve büyük bir alâka görmütü. Fakat bu mevzular düzenlenip ne- redilmemiti. Ben bir ara Mevlânâ'nn slâmî Hükûmet hakkndaki yazlarnn bir ksmn bir araya toplayarak ngilizce bir eser hazrlam ve "slamic Law and Constitution:
39
40
dilmi oldu. Bilâhare, muhterem Mevlânâ dâre-i Maarif-i slamiye (slâm Maarif Dâiresi)nde bu mevzudaki bütün yazlarn toplayp bir araya getirdi. Bunlara yeni bir ekil ve tertip verdi. Bir kaç ay uratk tan sonra, biz de, ilk takdim ettiimiz "slâmî hükûmet nazariyesi, çalma nizam ve idare sistemi" diye bu eseri sunmak imkânn
bulduk. Bu eserde, Mevlânâ Mevdûdî Sahib,
imkân haddinin son derecesinde çalarak, slâm Hükûmet hakkndaki bütün yazlarn hususî bir ekilde toplyarak tertibe koy -
41
bunlar tekrar dile getirmekte de bir fayda yoktur. Tertib iinde, asl mevzu ile ilgili bulunan ksmlar ve her zaman için kymetini muhafaza eden bahisleri seçmeye önem verdik. Ayrca Tercüman ül - Kur'an'dan baz bahisler alnd. Bunun sebebi de Kur' an anla y üzerinde düündüümüz içindir. Açklama eklerinde de siyaset ilmine ait bütün bahisleri açklam bulunuyoruz. Bunlar iki ayr müstakil makale eklinde tertipledik. Bu iki ksmdaki makaleler, eldeki ekilleriyle ilk defa baslm oluyor. Böylelikle bu eseri çeitli cephelerden istifade etmi ola- caktr. Bundan baka bir ekilde de böyle bir istifadeyi temin etmek mümkün deildi.
Hazrlayc u noktann üzerinde de önemle durmutur ki, bir tarzda tertip etmi olsun. Eserden baz çkarmalar yahut da ilâve edilen bahisleri Mevlânâ'nn k endisiyle müavere ederek yaptk. Esasen, Mevlânâ'nn yazlarnda ufack bir deitirme pek kolay bir i deildir. Fakat bu yazlar, yirmibe seneden beri çeitli vesilelerle yazldklarndan, bugün için de bir kitap eklinde tanzim edildiinden bu deitirmelere ihtiyaç hasl oldu.
Bu mecburi deiiklikler yaplm olmasayd, böyle bir kitap da meydana gelmezdi. Hakikatte ise, Mevlânâ bu ii bizzat onaylayarak kabul ettii için yaplma ya kal- kld. Yoksa Mevlânâ katiyen bunlara izin
vermezlerdi. Bu suretle bu kymetli yazlar,
düzenli bir ekilde, ilim ehlinin incelemesine sunulmaktadr.
hazrlamak hakikaten bir saadettir. Bu hususta, Mevlânâ'nn, bana her admda rehberlik etmi bulunmalar da büyük bir ni- mettir. Zat faziletlerinin müavereleri ile, rehberlikleri altnda böyle bir eseri hazrlamak iini baarmak benim için hakikatte bir eref bir iftihar vesilesidir.
HURD AHMED
HAZIRLAYICI TARAFINDAN BR KAÇ SÖZ
islâm'n siyasi nizâmn dikkatlice inceledimiz zaman, her eyden önce, öyle bir sual ile karlayoruz. slâm düüncesine göre, Din nedir? Ne demektir? Siyaset, iktidar ve yaayn içtimaî ilerine ne dereceye kadar müdahale eder? Din, hudutlu ve muayyen bir düünce dairesi içinde, çok kere yanl ekillerde anlalmtr. Halk Ta dinî ve siyasî diye iki ayr KAVRAM üzerinde durarak, böyle bir fikri her tarafa yaym bulunuyor. Bunun için, her eyden önce burada islâm düüncesine göre Din ve siyaset nazariyesi bahsini açklamak istedik.
Zamanmzda, islâm düüncesi hakknda, Mevlânâ Mevdûdi'nin. hususî bir program ve bir hareket tarz vardr. Mevlânâ'ya göre, bu iki eyin birbirinden ayrlmas "zorlamaca" ve "uydurmaca" bir i olur. islâm'n evrensel inklâb düüncesi, bu ii saf bir aynada aksettirilmi olan tasvir gibi, açk bir ekilde göstermitir.
Biz de burada Mevlânâ'nn bu mevzuda
kaleme alm bulunduklar muhtelif yazlarn düzenleyip bir araya getirdik. Burada, müslümanlar arasnda mevcut bulunan, siyasî çekimeleri baa alarak, Tercüman El - Kur'an'daki bahislere de yer verip, düzenleyerek bu incilerden bir gerdanlk meydana getirip sunduk.
Hazrlayc: Hurîd Ahmed
Hazret-i Muhammed Resûlullah (S.A.V.) peygamberliini ilan etmeden önce, din hakknda bütün dünyadaki umumî anlay, kanaat u ekil de idi.
Yaayn birçok ubesi vardr, din de bu ubelerden bir tanesidir. Yahut baka bir tabirle, din, insann dünyevî yaaynn ayrlmaz bir parçasdr. nsan hayat mek - tebinden kurtulup, diplomasn alncaya kadar, din onun iine yarar, bu mektepten kurtulunca da dînle alakas kesilir. Din'in ilgili olduu mevzu da, ancak insan ile "ma'bud" unun tapnd varln arasndaki badr. Bu ekilde her kim için yüksek
51
kurtulu imkan var olursa, o ahs için bütün dier dünyevî ilerden alâkay keserek ve yaayn dier ubeleri ile ilgisine son vererek; sadece yaayn dîn denen bu ubesine balanmak lâzm gelirdi. te bu a- hs da ancak o zaman kurtulua ermi olurdu. Fakat, bununla beraber, Ma'budlarn (Tanrlarn) her hangi bir ahsa iyilik nazar ile bakmas ve dünyevî ilerde ona bereket
vermesi arzu edilecek olursa o zaman yaayn dier ubeleri yansra da, dîn'i dâhil etmi olmas gerekir. Dünyada ki bütün ilerin keyfine göre dönüp gitmesini arzu eden her ahs da, bir takm güya dîni merasim icra eylemekle, ma'bud yahut da mabudlar' memnun etmek için çalrd. nsann ilk alâkas kendi nefsiyledir. Onun karsnda kendi varl çerçesinde dünyann ilerisini, san, solunu ve her tarafn
birbirinden ayr ayr, birer baka ey gibi düünmekte idi. Bunlarla alâkal olan insann, Ma'budu da bunlardan tamamiyle ayr ayr bir eymi gibi telâkki edili yordu. Bunlarn ikisinin arasnda hiç bir ilgi hiç bir ban mevcut olmadn hesaplyorlard.
te, cahiliye devrinde, din anlattmz ekilde tasav vur ediliyordu.
52
toplu yaamak demek, insann her cephesini kuatan bir nizamdr diye düünülmüyordu. Bu, insan yaaynn her cephesinin ayrlmaz bir parças olduunu anlayan yoktu. Bütün yaay binasnn buna dayandn kavra yan mevcut deildi. Böyle bir ey olmadan, yaay nizâm diye bir ey olmayaca elbette ki, bilinen ve açk olan bir husus tur. te bu hakikati düünemiyorlard.
Dünyann her yerinde, "din" ile "medeniyet" birbirinin yan banda yürüyüp gitmektedir. Dünyann her neresinde olursa olsun, ne zaman bu iki kavramn birbirle- rinden ayrlmas istenmise, o zaman, bunlarn ikisinin de tamamen yahut da ... hiç olmazsa pek çok bakmdan ... birbirlerine ihtiyaçlar olduunu anlamak mümkün ol- mutur. Yine bu iki eyin, yani din ile medeniyetin bir arada bulunmasn, zt eylerin bir araya gelmi olmas gibi düü nenler dahi, yine de bunlar bir yerde,
birbirlerinin yannda bulmulardr. "Din"in "medeniyet" ve "toplu yaama"
53
aleminden alâkay kesmeyi, toplu ve insani yaaytan uzak durmay dourmutur. nzivaya çekilmek, yalnz yaamak gibi taassup unsurlarna girmi ise de, bunun tesiri pek fazla olmam ancak küçük çapta kalmtr. Bunun aksine, din ile siyaseti ayrma, insann dünyevî yaay yolunda ileriye doru adm atmas için engel tekil etmi; insann ilerlemesi yolunun üzerine ta, yarak bu yolu kapatmtr. Bundan baka medeniyet ve medenî yaay için srf maddeye tapnmave adi nefsânî isteklere uy maya yol açmtr.
Bu gibi eyler "din"i kirleterek bozmu ve berbat bir hâle getirmitir. Dinde olmayan hurafeler dine eklenince, din mülevves bir hâle gelmi, kendisinden beklenen fâideler
yerine fenadan da beter neticeler dourmutur. te bunun içindir ki, herhangi bir eyin temizlii ve pakl düünüldüü zaman O'na hemen bir dinilik ve mukaddeslik kisvesi giydirilmitir.
Bu kisve giydirildikten sonar ne bir kimse kendi vicdan karsnda mesuliyet duyar; ne de bakalar ona tariz edebilirler. te, yine bunun içindir ki tahrif edilmi dinlerde ibâdet diye isim taklar eylerin çou lezzet perestlik hayâszlk ve bunlara benzer eyler öyle kar- mlardr ki, bu dinlerin saliklerinin kendileri
ahlâkszlktan baka bir kelime ile vasflan- drmaktan kendilerini alamazlar.
girmi ise de, bunun tesiri pek fazla olmam ancak küçük çapta kalmtr. Bunun hilafna, din ile siyaseti ayrma, insann dünyevî yaay y olunda ileriye doru adm atmas için mania tekil etmi; insann terakkisi yolunun üzerine ta, yarak bu yolu kapatmtr. Bundan baka medeniyet ve me- denî yaay için srf madde — perestlie ve hasis nefsânî istek lere uy maya yol açmtr.
Bu gi bi eyler "din"i kirleterek bozmu ve berbat bir hâle getirmitir. Dinde olmayan hurafeler dine eklenince, din kirli bir hâle gelmi, kendisinden beklenen faydalar yerine fenadan da beter neticeler dourmutur. te
55
Bu kisve giydirildikten sonra ne bir kimse kendi vic-dan karsnda mesuliyet duyar; ne de bakalar onu eletirebilir. te, yine bunun içindir ki tahrif edilmi dinler de ibâdet diye isim taklan eylerin çou lezzet dükünlüü hayâszlk ve bunlara benzer eyler öyle karmlardr ki, bu dinlerin saliklerinin kendileri bile bu dini bir tarafa brakm olsalar, ibâdet diye vasflandrdklar bu gibi ileri ahlâkszlktan baka bir kelime ile vasflandrmaktan takipçilerinin alamazlar.
ki, hakikatte dünyann ne tarafnda olursa olsun, dinsizlik üzerine kurulmu olan medeni yet ve içtimaî yaayn temellerini üs- tüne ahlâkszlk binas oturtulmu ve onun üzerine de ahlâkszlk çats kondurulmutur.
56
içindir ki yine dine balandklar zaman, sadece bu yama'ya bu ilâve'ye balanm olurlar.
Fakat u da vardr ki her türlü siyasî zulüm ve hakszlk her çeit geçim adaletsizlii, bir nevi toplu yaama düzen- sizlii ve her ekil medenî sapklk lar, bu ek'e, bu ilâve'ye bal bulunmaktadr. Hattâ; hile, dalavere, ekyalk bile... Her nevi yalan, dolan, dünya'y kartrmak fesat çkarmak, yamaclk tefecilik, servet toplamak, kârun yolu tutmak, ihtiras, fahielik ve her çeit ahlâkszlk bu araya girer.
SLÂMÎ DÜÜNCEYE GÖRE DN
57
miyen, yarm yamalak düsturlar (kanunlar) elbette ki dîn olmaktan çok uzaktr.Böyle beerî uydurmalara dîn veya mezhep demek, yanl ve hatadr. Hakikatte ise, dîn yaanlan ha yatn bir cüz'ü bir parças deil, O, aslnda yaayn tamam, bütünü ve ta kendisi olduu gibi, varlmzn asl hedef ve gayesi, hakiki ruhu, "O"nu hareket ettiren ve yürüten kuvvet kaynadr. Hem nazarî hem fikri ve hem de amelî olarak yaayn ölçüsü ve mi- henk tadr Yaay sahasnda her admda doru ve eri yolu birbirinden seçip ayrmak lâzmdr. Eri yolu brakp doru yolu tutmak gerekir. Bu amayan yolu da yine dîn gösterir. Yaayn bitmez, tükenmez yolcu- luunda... ki bu yolculuk, dünyânn bandan âhirete kadar, ard arkas kesilmeden sürüp gider... dîn insan her merhalede, her menzilde, saadet ve baarya götüren bir rehber ve bir yol klavuzudur.
te, böyle bir din'in ismi de islâm'dr. Bu yaayn eki, yamas, ilâvesi olmak için gelmemitir.
Câhiliye tasavvurlar gibi, dîn'i yaayn eki, yamas ve ilâvesi diye düünürsek, O'nun geliinin asl maksad, ortadan kalkar ve hiç olup gider insann kendisi ile Rab'b arasn- daki badan, alâkadan her ne kadar
58
ve kâinat ile olan alâka ve balarndan da bahsetmek lâzmdr. te, slâm'n geliinin asl maksad da insana bu hakikati haber vermek içindir. Çünkü, insann bu alâkalar ve bu balar birbirinden ayr ve münferid de- illerdir. Bunlar, "bütün" halinde birbirlerine bal olarak tertiplenmilerdir. Bu "bütün"ün parçalarnn doru ve sahih bir ekilde tertiplenmesi, bir araya getirilmesi insann felah ve kurtuluuna sebep olur.
dier varlklar ile olan ba ve alâkalar da doru ve sahih olarak bilinemez. Bu ikisinin
birbirine olan balar doru ve isa betli olarak balanmas lâzmdr. Muvaf fak olmak ve kurtulua ermek mümküm olsun. Din insan fikri ve amelî bakmdan hayat boyunca bu muvaffaki yet yolunda yürümeye hazrlar. Bu ii hazrlayp yapmayan ve bunu tamamlamak için çalmayan ve böyle bir ka- rakter arzetmeyen fikir sistemine din dene- mez. Bu ii de tam mânâsiyle hazrlam ve tamamlam bulunan din de ancak ve ancak islâm'dr. te bunun içindir ki, Kur'an- Kerim'de buyuruluyor:
"Allah indinde din yalnz slâm'dr." (Al-i îmran: 19)
DN VE MEDENYET
islâm'n kendine özgü bir düünce tarz (Attitude of minde) vardr. Bütün yaay içinde yine kendine özgü bir bak açs nazar (Cutlock of life) bulunmaktadr. Bunlardan baka, yine onun bir husûsî çalma ekli de mev cuttur, ite, bu düünce tarz, bu bak açs ve bu çalma ekli slâm yaaynn doru yolunu göstermitir. Bu düünce tarz, bu bak açs ve bu çalma ekli bir araya gelip toplanrsa, bunlarn hepsinin ad slâm ve slâm Medeniyeti olur. Burada anlatlan dîn ile Medeniyet ve içtimaî yaay birbirinden ayr eyler deillerdir. Bunlar bir arada, birbirlerine bal, birbirleri ne kaynam bir "bütün" tekil ederler. Bu bütün de yaayn her meselesini intizâma koyan bir yaay nazariyesidir.
Hak Teâlann, insan üzerindeki hukuku nedir? nsânn kendisinin kendi üzerinde
60
dîn'dir; yani islâm dînidir. Bir kimsenin müslüman olmas, onun bu hak ve hukuku tamamen gözetmesini ve yerine getirmesini gerektirir. Bir müslüman, bu haklarn hepsini tam olarak adaletle ödemeyi borç bilir. Bu olmazsa, bu haklarn biri dierine tecavüz ederek, biri dierini çineyerek, biri dierine feda edilerek, devam ederse, zulüm adalet- sizlik ve hakszlk yol bulur; ve nihayet bu düünce tarz ve bu yaay nazariyesi orta- dan kalkar. slâm olduu gibi tatbik edilecek olursa, ölçüler yerli yerini bulunca, insanî yaayn imrenilecek neticeleri ortaya çkar. Ahlâkî yükseli, ruhî temizlik paklk insanî yetenein ve insanî ftratn son haddine ve son noktasna çklm olur. Yaayn bütün çalp çrpnmalarnda... her ne ekilde bir çalma sahas olursa olsun... öyle bir yol gösterilmi olur ki bu yolun ne tarafndan gidilirse gidilsin, bir aslî merkeze ulap, bu merkezde birlemek mümkün olur.
te bu merkez, ileri düzene koyan merkezdir. Bu bakmdandr ki, hereyin kymeti, (valve) bu merkezde tayin edilmitir. Her eyin bir ölçü üzerine yürüyüp gitmesi bu merkezde salanmtr. Bu merkeze varm olacak her eyde- muvaffakiyet (baar)
yolunu tutar ve bu muvaf fakiyet yolunda yürümeye devam edip gider. Karsna çkacak olan her engeli de çiner geçer.
Ferdin, tek bana yaayndan tutun da,
61
cemiyetin bir bütün halinde yaaynn büyük çaptaki ilerine kadar bu ölçü hep ayndr, ayn ekildedir; ayn tarzda hüküm sürer Bu merkezin tanzim ettii iler bakmndan, bir kimsenin ahsî yiyecei, içecei, giyim kuam, meslek ve i sahas, al verii, sözü sohbeti, ksacas, yaayn her cephesi, her türlü ii gücü için hudutlar, ölçüler tayin edilmitir. Tâ ki, asl maksat olan bu merkez'in yolunu tutup gelenler, hep doru yolu takip edip, sapk yola sapmasnlar ve çkmaza girmesinler.
Yine, u hususu da tanzim etmitir. Bu toplu fertleri, birlik içinde yaaylarnda
birbirleriyle o-lan münasebet ve ilikilerini düzgün ve muntazam bir usûl üzere takip etsinler. Toplu yaama, geçim, si y âset, ve yaayn her sahasnda ilerleyip, doru yolu tutsunlar ve aslî maksat olan menzile ula- snlar. Kendilerini artan, gerçek gidi
yolunun izini kaybettiren sapa ve kör bir yola sapmasnlar.
62
engeller çkarmasn ve bu caddenin ortasna ta yn doldurup yolu kapatmasn. Hattâ u kadar da mümkün olsun ki, insanlk camias içinde bulunan câhil ve sapk k imseler bile, ister - istemez veya, bilerek - bilmeyerek, bu maksada hizmet etsinler. Çünkü, ftratn (yaratln) gereince, onlarn da takip ede- cekleri yol slâm caddesinde yürü yenlerin yolundan baka bir yol deildir.
Özet olarak belirtelim ki, bu öyle bir noktadr ki, cami'den tutun da, çar pazardan, harp sahasna kadar; ibâdet usulünden tutun da, radyo ve uçak pilotluu
yapmak vazifesini; gusûl, abdest, taharet, itinca gibi, cüzi meseleleri; ve bunlarn yansra çok önemli toplumsal meselelerden olan bir arada yaama, geçim, siyâset, memleket idaresi, milletleraras ilikileri, ilk ilkokul eitimini, tabiat eserlerini incelemeyi ve ilmî konular çözecek mik tarda, bilgi sahibi oluncaya kadar; yaaya ait bütün çalmalar, fikir ve hareketin bütün sahalarn, bir bütünlük içinde ele almtr, ve bunun ayrntlarnda amac olan bir düzen ve balantlar oluturmutur. Bunlarn hepsi birlikte bir makinann parçalar, aletleri gibi birbirlerine monte edilmi, yerli yerine yerletirip oturtularak bu makinann ça- lmas ve harekete geçmesi salanmtr.
63
mukayese etmek, hatta böyle bir mukayese etmeyi tahayyül bile etmek mümkün deildir. Bugünkü devrimizde teknolojide ileri giden milletlerin ilmî ve teknik bulularn, yedinci Milâdî asrla karlatrdmz zaman, bugünün ilim ve fenninin ve bu sahada çalan akln o kadar ilerlemi olduunu gö- rürüz ki, bu iki ça birbirleriyle kyas dahi kabul etmez. Fakat buna ramen, bugün, , o kadar karanlk düünce mev cuttur ki, dünyaya ün salm olan Avrupa Üniversitelerinden en yüksek ilmi paye ile mezun olmu, en yüksek ilmî ünvan kazanm bulunan kimseler dahi çou zaman
bu inkilap tasavvurunu idrâk etmek ten o kadar âcizdirler ki, sanki eski cahiliye devrinden bugüne kadar hiç bir ey olmam ve hiç bir ey örenmemi gibidirler. Binlerce sene öncesi putperest nisanlarn dîn hakkndaki o sefil, çökmü ve çürümü fikirlerinden halâ vaz geçmiyorlar. Bu çürük fikir içinde saplanp kalyor ve bu çürük fikirleri de asrlar bo yunca nesilden nesile aktarp gidiyorlar. Akli eletirinin ve ilmî aratrmann en iyi yolu ile yetimi olmalar- na ramen ve bunlarn en iyi ekildeki terbiyesiyle dahi bundan kurtulamyorlar.
Öyle ki, tekkelerin ve mescidlerin hücrelerindeki karanlk köelerine snp oturmu bulunanlarn dindarlk ve dîne ballklar, inziva köesine çekilip, bir post
64
üzerine kurulup, Allah Allah diye barmalar ibadet sayan bunu din'in mânas diye alglayanlar ve -dîni sadece bu ekil ibâdet içinde hudutlandran kimselerin düüncesine amamak lâzmdr.
Yine bu ekilde, dier bir slâmî camiann, bir kaç ark terennüm ederek, taziye meclisleri kurmalar, mersiye ve nefesler okuyarak baz merasimler icra etmeleri de hayret edilecek bir ey deildir.
Bütün bu zümreler, ciddî bir öretim dnda kalan, slâmn hayatî bütünlüünü ve geni çerçevesini idrâk edemiyen, aydnlatlmaya muhtaç zümreleri tekil et- mektedirler.
Fakat bir de, ilim nuru ile aydnlanm bulunan baz kimselerin beyinleri, daha çok köhnelie - perestlie saplanm, eskinin ve eskiciliin karanlndan kurtulamamlardr. Bunlarn çounun, islâm dîni hakkndaki "dîn" mefhumu anlaylarn, maalesef yine eski cahiliye devrinin gayrimüslimlerinin içinde görmek mümkündür.
BZM SYAS DÜÜNCEMZDE CAHLCE DÎN ANLAYII VE BUNUN
NETCELER
65
medreselerden yetimi zümrelerin noksan din anlay ve bu tarz düünce ve tasavvurlar, yalnz kendilerini yoldan saptr- makla kalmaz, ay n zamanda dünyaya kar en ileri Hak Nizâmn temsil eden slâmn medenî ve toplu yaama cephelerini de hatal
ve yanl bir ekilde aksettirirler. Kendilerini de bu hatal ilerin mümessilleri diye ortaya atarlar. slâm'n ölüm kalm sava yapt ve hereyden önce istiklâlini kurtarmak gibi ,en mühim ve hayati meseleleri dururken zmnî ve fer'i meseleleri ön plâna alan bu güruh, acayip ve garip yollarla meselelerini hallet- mee kalkrlar.
Bu da dîn tasavvurunun eksik ve hudutlandrlm muhtelif ekillerinden ortaya çkmtr.
Bir ara, bir zat muhteremin (beyefendi), öyle buyurduunu duydum.
— Ben ilk önce Hindistan'lym sonra da müslümanm.2[8]
Bu zât, bu cümleyi söyledii zaman, slâm'n corafi bir taksim ekli kabul edeceini düünüyordu. Müslüman Türk, Müslüman ran'l, Müslüman Msrl,
2[8] Bu bahis yazlrken, daha Hindistan ile Pakistan birbirden ayrlmamlard. Fakat, bugün yine milliyet esas ortaya çkp da devletler kurulunca, böyle bir zihniyet, slâm dünyasnn her tarafna dahi yaylm
bulunuyor.
66
Müsman Hindistan'l ve bunlara ilâveten müslüman Pencâbl, müslüman Bingâle'li, müslüman Dekhanl ve müslüman Madras'l.3[9] Bu ülkelerin müslümam v e islâmiyet anlaylar ayr ayr olacakm???..
Her ülkenin müslüman, kendi ülkesinin hâl ve vazi yetine göre, ayr ayr bir slâmî anlaya m sahip olacaktr? Bu yüzden bunlar birbirlerinden ayrlacaklar m? Her ülkenin müslüman kendi ülkesinin me vkiine
ederek kendilerine ait bir istikâmet mi çizeceklerdir? Maalesef böyle düünen müslümanlar da az deildir. Bunlar, slâm'n iktisadî, siyasî ve hukukî deerlerini bir tarafa brakp ayr bir yol tutmak düüncesine saplanmlar ve kendi kafalarna göre, böy le bir görüün istikametine kaplp gitmilerdir. Bu görü istikametinin cazi besine de? kendilerini kaptrmlardr. Bu muhtelif ka- vimler, muhtelif usuller ortaya çkarp, uydurduklar bu usullere balanmlardr. Sonra da kalkp, müslümanlk yolunu tutmak istemilerdir. Bunun içindir ki, onlara göre islâm bir dinî ek, dinî yama ve dinî ilâve eklini almtr. Dünyevi yaayn herhangi
67
bir uydurma yoluna, uydurma metoduna uyar hâle gelmi; dünyevi yaayn suyuna göre akp gider bir ekle gelmitir.
Baka bir zat- muhterem de öyle buyuruyordu:
— Müslümanlar, din ile dünya ilerini aydnlatmaldrlar. Bunlar belirtip ortaya koymaldrlar. Dîn'e ait olan meseleler, insan ile Allah arasnda bulunan meselelerdir. Yâni bunlar akâîd ve ibâdât'tan ibarettir. Bu ölçü dahilinde Müslümanlar yollarn takip edip yürümelidirler. Bu yolu brakmamal ve bu yoldan sapmamaldrlar. Dünyevi ilere ve dünya meselelerine gelince, burada dîn'in müdahelesine her hangi bir zaruret Ve lüzum yoktur. Dier milletlerin, dünyevî ileri ayarladklar gibi, müslümanlar da bu gibi meselelerini ayarla yp gitmelidirler.
Üçüncü bir Zat- Muhterem de u ekilde öüt veriyordu:
tekil etmelidirler. sterlerse gayri dinî usûl üzere, siyâset ve geçim meselelerini halletmek için de çalp uraabilirler.
Müslüman kavimlerinin ölü vücutlarn canlandrmak iddiasnda bulunan baka bir muhterem zât da, su ekilde düünüyordu.
- Asl mesele, Hak Teâlâ'ya imân ve ahiret gününe inanmaktr. Kitâb ve Sünnet'e tabî olmak deildir. Belki, tabiat elemanlarna hâkim olmak, tabiat kanunlarn anlamak, bunlar insan iradesi altna alarak, pratik hayata tatbik etmek, elde edilen elemanlar malûm ve muayyen kanunlarla iletip fayda- lanmaktr. Bu vastalarda, medeniyet yolunda ilerlemek ve bu usûlle dünya ya hakim ol- maktr.
69
kimse idi. sterse bu k udretli ve galip kimse, Hazreti sa (A.S.) karsnda Romann putperesti olsun; neden olmyacakm?
Baka bir kalabalk güruh da, güya müslümanlarn hak ve hukukunu korumak için kendilerini ortaya atmlardr. Onlarn nezdinde slâm yahut da slâm medeniyetinin hafzas sadece u meselenin ismidir ki, bu ad altnda onlar kendi ahsî haklarn (Personel Law) korumay teminat altna almak isterler. Onlar, kendi söz ve yazlarn "mevcut devlet" in söz ve yazsna göre ayarlarlar içinde
bulunduklar devletin dil ve yazsna ayak
70
onun prestijini kurtarmak lâzm gelir diye feryad basarlar ve tabiî ki, ortalk karr.
te, imdi baknz; muhterem okuyucular, düünceler ne kadar kark ve ne kadar çeitli ve ne kadar dall budakldr. Fakat bunlarn içinde, yine de deime yen bir tek hakikat vardr. O da, bu zümre ve güruhlarn hepsinin de islâm anlay ve düünceleri tam ve kâmil bir ekilde geçen bahiste söyleyip anlattmz -Cahiliye devrindeki din anlay eklindedir. Cahiliye devrinin din tasavvuru gibi islâm' tasavvur etmeleridir. Bu anlay
ve bu tasav vur, zamanna göre, yeni yeni klk
ve kyafete girip, baka elbiseye bürünerek ortaya çkmtr. Bu klk, her gün bir gün evvelkinden biraz daha fena ve daha da kötü olmutur.
Bu zümre hakikatin, hakikî müslümanln ne demek olduunu ve hakikî müslüman'n kime denebileceini, doru dü- rüst olarak anlayp bilselerdi; hakikî mânada, slâmî cemaat hangi evsaftaki müslümanlarn meydana getirebileceini ö- renmi bulunsalard; o zaman bütün bu hatalar ve bu yanllklardan kurtulmu olurlard.
vaziyetteki müslümanl, ancak müslü- manlarn zahirî saylarn, âdet itibariyle bir tane artrmaktan baka bir ie yaramaz. Biz de ona kâfirsin diyemeyiz. Onun hak ve hukuku, islâm hak ve hukuku olur. Srf islâm' ikrar etmekle islâm camiasna dahil bulunur. Ancak slâmn istedii yalnz bunlar deildir. slâm dairesinin içine girmek de yalnz bunlar ifade etmekle olmaz. Asl mesele, slamn hakikî eklinin kafalarda yer bulup yerlemesidir. Müslümann düünce tarz, tamamen Kur'an- Kerim'deki düünce tarz gibi olmaldr.Yaayta, karlalan bütün i-güç sahasnda Kur'an- Kerim'i gözönüne almak gerekir. Siz de yaayn deerlendirilmesini (valau) Kur'an- Kerim'in ölçülerine göre tayin etmelisiniz. Kur'an- Kerim'in sizin için çizmi olduu yolu bilfiil takip etmelisiniz. Ferdî ilerinizin her birinde ve içtimaî meselelerinizde yalnz "O" nun ta- yin ettii yolu takip etmelisiniz. Bunun için Kur'an- Kerim, sizin önünüze konmutur. Siz, kendi yaaynzda, muhtelif yollar brakp, bir tek istikamet tutmalsnz ki bu istikameti de Kur'an- Kerim, size göstermi ve Hidâyet-i Muhammedîyeyi (S.A.V.) sizin önünüze koymutur. Eer sizin düünceniz
bunu kabul ediyorsa, o zaman yaayn herhangi bir i sahasnda, sizin yolunuz onun
yolundan ayrlmyacaktr. te, Kur'an- Kerim'de gösterilmi bulunan, bu yola da
yolu takip etmelisiniz. Bunun için Kur'an- Ke-rim, sizin önünüze konmutur. Siz, kendi yaaynzda, muhtelif yollar brakp, bir tek istikamet tutmalsnz ki bu istikameti de Kur'an- Kerim, size göstermi ve Hidâyeti Muhammedîyeyi (S.A.V.) sizin önünüze koymutur. Eer sizin düünceniz bunu kabul ediyorsa, o zaman yaayn herhangi bir i sahasnda, sizin yolunuz onun yolundan ayrlmyacaktr. te, Kur'an- Kerim'de gösterilmi bulunan, bu yola da "Sebil-ül- Mü'minîn: Mü'minler yolu" diyeceiz.
KUR'AN DÜÜNCE
73
ticaret ve al veri, geçim ve i güç, siyasî rejim, medeniyet ve toplu yaamann çeitli durumlar, maddî vastalar ve tabiî kanunlar, ilim örenmek ve onu kullanmann çeitli yollar, bunlarn bazlarna balanp bazlarn brakmak.
Hükümlerin tefsirinde ve fer'î hükümleri, uygun hale getirme ettirmenin hususlarnda ve cüz'î, hatta, ufak tefek ihtilâflar ve ayrlklar olabilir. Bu, bir düüncenin muhtelif ekillerde kendisini göstermesinin neticesinden ileri gelen eydir. Bunlar, fer'î ve arzî (asl olmayan) ihtilâflardr, asla ve hiç bir zaman iin esasn ve özünü oluturan ihtilâflar deillerdir. Katiyyen aslî ve küllî ihtilâflar deillerdir.
74
tutup gidecektir. Bunun hilâfna, bunun aksi istikametine bir yol takip eder ve o yolu tutup giderse, o zaman, kendi inandnn, kendi îman ettiinin hilâfna ve kendi îman ettiinin aksi istikametine, yürümü olacaktr.
75
bütün ve kül olarak, bir "dinî yaay" dr diyeceiz. Burada, akaîd ve ibadetlerden tutun da, medeniyet, toplu halde yaama, siyaset, geçim ve sairenin usulleri ve furuât (ayrntlar), her ey ve herey, bir manevî gaye ve maksada balanmtr. Siz eer, kendi si yasî ve geçim ilerinizde islâm' kabul etmeyerek onu, uygun görmiyerek onun yerine baka bir sistem, baka bir nizam tut- mak isterseniz, o zaman bu i zmnî bir irtidat (dinden dönme) küllî ve açk yoldan saptmaya kadar gider.
Bu demektir ki, siz, islâm öretisini
bölerek, parçal yarak, bölümlere ayrarak, bunlarn bazlarn kabul edip, bazlarna balanp, bazlarn reddedip brakm oluyorsunuz. Siz, dinin akaidini, inançlarn, ibadetlerini kabul ediyorsunuz; fakat, onun yaay nizamn, hayat yolunda çizmi olduu düzenli plân kabul etmee yana- myorsunuz. Halbuki bu ibâdet binasnn esas temelleri de, dünya yaay plânnn üzerine oturtulmu ve kurulmu bulunuyor.
Her eyden önce, böyle bir ayrma, böyle bir taksim ve tefrik slama göre yanl ve hataldr. slâmn hakikatine iman etmi, onun güzellik ve üstünlüünü idrâk etmi ve ona can ve gönülden balanm bulunan her müslüman ,ayrma yoluna gidemez ve böyle
76
"Bu nasl i? Siz (Allah'n) kitabnn baz ksmlarna imân eder, kabul edersiniz de baz ksmlarna inanmaz, inkâr m edersiniz?"
(Bakara: 85) Bu âyet-i kerîmenin açklad mâna, sizin
u tuttuunuz yolu tam olarak anlatmyor mu? Sizin ayrmak, bölümlemek yolundaki kanaat ve hareketiniz, ad geçen bu âyet-i kerimenin iaret ettii durumun tâ kendisi deil midir? Siz bu ekilde ayrp bölümlemek
yoluna gittikten sonra, slâmî itikadnz da uzun zaman devam etmeden ortadan kalkm olacaktr. Çünkü slâm'n umumi yaay düzenine alâkasz ve ilgisiz davrandktan sonra, sizin inanç ve ibâdetinizin de binas çökecek, ortadan kalkp gidecek ve mânâsz bir hâl alm bulunacaktr. Zira, gayr slâmî yaay düzenine inanp îman ettikten sonra, Kur'an'a îman etmek, Kur'an yolunu tutup gitmek imkân yoktur. Yine, o nizam ve usuller, bu nizam ile ve bu usullere her bakmdan ve her admda muhalif ve zttr.
Bunun aksi olarak, siz eer kendi siyasî ve sosyal yaay tarznz slâm'n kabul ettii yol ve çizdii ekil üzerine kurmu olursanz, o zaman ayr ayr partilere, siyasî kanaatlere, hiziplere bölünmee ve ayrlmaa ne lüzum
77
Nitekim, sermaye sahibi kapitalist ile çalan içi, arazi ve malikâne sahibi aa ile bu arazide çalan çiftçi ve ekinci, memleketi idare eden idareci ile idare edilen memleket halk arasnda, o zaman ne bir anlamazlk bulunur ne de bir ihtilâf kalm olur. Belki bunlarn, bu zt ve birbirlerine muhalif gö- rülen ve aslnda bir olan zümrelerin esasta aralarnda bir anlay, bir birlik, bir mu vafa- kat ve bir nevi i ortakl ve i taksiminden baka bir ey de usulen mevcut bulunmaz ve olamaz. imdi, siz bu usule uygun bir ekilde, neden kendi milletiniz arasnda ve mîlletinizin muhtelif snflar gibi bir ahenk vücuda getirmek için çalmak istemezsiniz. Ellerinde böyle mükemmel bir slâmî usul ve slâmî nizam mevcut olmayan zümreler ve milletler arasnda ise mecburî olarak snf ihtilâflar (Class War) atei ister istemez alevlenecektir. Ve alevlenmitir bile. O zaman, siz bu ateten nasl kaçnacaksnz? Nasl kurtulmu olacaksnz?
kalknmalardan biri, Japonya veya ngilterenin kalknmas eklidir. Dieri ise, Sahabe-i Kiram (R.A.) n slâm'n ilk çalarndaki kalknmalar ve ilk müslümanlarn yük selmeleridir. Kalknma iki ekildedir, ikisi de unsurlar, elemanlar kendile rine tabi klmlardr. Sebepleri hesaplayarak, ilmin tabiî kanunlarndan istifade ederek kalknma neticesini elde etmiler. Fakat bu iki kalknma ve bu iki yükselmenin arasnda yerle gök aras kadar fark vardr. Siz ancak, bu neticelerin d ve kabua ait sebeplerini görebiliyor ve onlarn üzerinde düünüyorsunuz. Bunlarn ruhî ve ahlâkî cephelerini görmekten ve düünmekten çok uzak bulunuyorsunuz. - Doudan batya kadar uzak
79
yaayn esas maksad olan, ahlâkî ilerleme ve ruhî yükselme gerçeklemez. Bu ahlâkî ilerleme ve ruhî yükselmenin, elde edilmesi için de ancak ve ancak, Hak Tealâ'ya îman etmek, ahiret gününe inanmak, lâzmdr. Yaaytaki bu çalp çabalamalarn bir demir çerçeve içinde kontrol altna alnarak, namazla, oruçla, hac'la ve zekâtla size farz klnmasnn sebebi bu deilmidir? Bunlar slâm'n erkândrlar ki, siz bunlara kendi düüncenizle Mevlevîlikten bozma bir mezhep, Hoca'nn yanl dîn anlay diye bir istlah uydurmu bulunuyorsunuz.
NÇN SLAM HÜKÛMET?
istiyorlarsa; bu yaaylarn müslümanca devam ettirmek yolunu tutuyorlarsa, yaa- ylarnn bütününü, tümünü, Hak Tealâ'nn itaati yoluna uydurup, ister - ferdî, ister içtimaî ilerinde - Hak Tealâ'nn kanun ve eriatinin hükümlerine uygun bir ekilde, bir hayat nizamn kabul etmeleri gerekir.
80
ne, gayr lâhi kanunlara tabi olup gidesiniz... Böyle bir ekli reva görmek ve bunu caiz saymak, islâm'n büyük bir çelikiye dümü olmas demek olur.
Halbuki islâm, çelikiyi caiz saymad gibi, esasen varolu sebebi de tek tek her ferdin ve bütün insanl içine dümü olduu bütün yanlmalardan kurtarmak içindir. slâmî Hükûmet ve slâmî Anayasa istemenin arkasnda u düünce kendisini hissettirir ki, eer bir müslüman Allah Tealâ'nn ka- nunlarna itâaat etmiyecek olursa, esasen, o kimsenin -müslümanlk - iddias ve ben müslümanm demesi üpheli bir duruma girip, onun müslümanl hakknda tereddüdü gerekli klacaktr. Bu mevzu öyle kesin bir hakikattir ki, bütün Kur'an bu hakikat için delil tekil eder.
81
temelinden hatâ ve yanltr. Doru yol birdir. Ve tektir. Bundan baka doru yol yoktur.
Her kim, "O" nun halifelii ve vekilliini elde ederse, o kimse O'nun er'î kanunlar gereince, bu er'î kanunlarn icabna göre ülkeyi idare edip ileri yönetecektir.
"Ey Mâlik el-mülk olan Allah, Sen, istediine mülk verirsin, istediinden de çekip alrsn."
(Âl-i îmran: 26) "te, bu Allah, sizin Rabbimizdir ki, mülk
de onundur." (Fatr: 13.)
"Mülk (Devlet ve memleket ve dünya) de onun hiç bir orta yoktur."
(Benî srail: 111.) "te, hükm, (kumanda ve memleket
idaresi) ulu ve büyük Allah'a aittir." (El-Mü'min: 12.)
"O'nun hükmüne hiç bir kimse itirak edemez."
(El – Kehf: 26) "Acaba yaratma ve emr (idare ve
hükümet) O'nun ii deil midir?" (A'raf: 54.)
Derler ki: "Acaba, emr'de (Devlet idaresi ve kumanda) bize de bir i düer mi? Deki:
Emr tamamen Allah'a mahsustur."
82
(Âl-i mrân: 154.) b — Bu esas usûle göre, teri hakk, kanun
83
tâbi olmu olur. Hak Tealâ'nn itaatndan çkar. syan yoluna sapm duruma girer. Onun yapt ilerin ve verdii kararlarn hepsi de bâtl olup, bu kararlara uyanlar da hakikatte mücrim, günahkâr ve suçlu duruma düerler.
"Siz, kendi dilinizle yalan uydurarak, una helâl buna haram demeyiniz."
(En – Nahl: 116) "Rabbnz tarafndan, size nazil olmu
bulunana tâbi olunuz, ve ondan gayri kimseyi kendinize Veli diye tanmayn."
(A'râf: 3.) "Allah'n gönderdii ile hüküm vermeyen,
kimseler kâfir (güruhundan) drlar." (El - Mâ'ide: 44.)
"(Ey Peygamber): Sana ve senden öncekilere nazil bulunana "imân ettiklerini sananlar görmedin mi ki, onlara, inkâr edip kabul etmemeleri için emir verilmi olduu halde, yine de "Taut"un talimine uymak istediler."
(En-Nisa: 60.) c — Yer yüzünde, Hak Tealâ'nn asl maksad
"hükümet" in kendi kanunlarnn esas üzerine kurulmasdr. Bu husus, peygamberler vastasiyle bildirilmitir. Bu iin ismine de Hilâf et denmitir.
"Biz peygamberleri, Allah'n izni ile sadece kendisine itaat edilsin diye gönderdik, (baka bir ey için gönder- medik)."
(En-Nisâ: 64.) "te biz, sana Kitâb' hakla gönderdik. Tâ
ki, Sen de Allah'n sana göstermi olduu ekilde halkn arasnda hüküm veresin."
(En-Nisâ: 105) "Sen; onlara, Allah'n gönderdii gibi
hükm edersin. Onlarn keyiflerine tâbi olmazsn. Allah'n sana gönderdii eylerden dolay, karklk çkarmamak için de onlar uyarrsn."
(El-Mâide: 49) "Acaba: Cahiliyenin verdii hükümler
gibi mi hüküm verilmesini istiyorlar?" (El-Mâide: 50)
"Ey Dâvûd: Biz, seni yer yüzüne halife diktik; Halk arasnda hak ile (adaletle) hüküm ver, keyfe tâbi olma. te; keyfe tâbi olmak seni Allah yolundan saptrr..."
(Es-Sâd: 26) d — te, bunlarn hilâfna, Cenâb- Rabb-ül -
âlemin tarafndan gönderilmi bulunan Peygamberlerin getirdikleri kanunlar yerine, herhangi baka bir temele dayanan eden
85
kanunlara tâbi olmak isteyen kimse ve bu gibi kânunlara bal bulunan her hükümet ve her adalet sistemi, hakikatte adalet sistemi olmayp zulümden baka bir ey deildir. Zalimdir ve hakszdr. Her bakmdan ve her hususta, bu iki hükümetin ve bu iki idare sisteminin - adalet bakmndan da, ekil ve görü açs bakmndan da -- birbirleriyle çok geni ölçüde ihtilaflar ve ayrlklar vardr. Bunlarn bütün çalmalar, fiil ve hareketleri, aslsz, esassz ve ölçüsüz olup, temelinden bâtldr. Bu gibi kanunlara tâbi olanlarn verdik leri hüküm ve vardklar kararlarn hepsi ve bütünü hiç bir meru temel dayanmaz. Bu kararlar ve bu hükümler esasndan çürüktür. Hakîkî "Mâlik el-Mülk"
bir kimsenin eline kudret vermeyip buyruk sahibi, Sultan (Charter) klmad bir kimsenin de bana geçtii ve idaresini ele geçirdii hükümet ve idare sistemi, nasl olur da meru bir hükümet, hakikî ve kanunî bir idare sistemi olur.4[10]
86
O zaman, ne yaparsanz yapnz ve ne ederseniz ediniz, bunlarn hepsi de Allah kanunu bakmndan bir hiç hükmündedir.
kendi ilerinin yürütülmesini istemezler. Bu ekilde hareket eden, man Ehli'ne aykr yol tutmu olanlar ve onlarn aksine hareket edenler, iman sahiplii ve müslümanhk id- diasnda bulunsalar dahi, hakikî iman sahipleri, vefal ve sadakatli mü'minler zümresinin dnda kalm olurlar.
87
Bu mesele açk olarak akla aykrdr. Herhangi bir hükümetin bana, isyankâr bir topluluk geçmi bulunsun da. sonra, imân sahipleri de böyle isyankâr birisinin idaresi altnda bulunan hükümete ve onun iktidarna
bo yun eip, teslim olup, hem de bu hükümeti meru ve kanunî bir iktidar tansnlar. Hele bu yetmiyormu gibi, Cenab- Hak tarafndan da böyle isyankâr bir hükümete gelin de itaat edin ve uyun denmi olsun?
(Kehf: 103-105) "te bu Ad (kavmi) dir. (Bu Ad kavmi)
Allann âyetlerine balanmaktan kaçnd. Allah'n resullerine kar isyan yolunu tuttu. (O kavim), her inatç zâlimin emrine de tâbi oldu."
(Hud: 59) "te biz, Musa'y Firavun'a- ve onun
güruhuna, âyetlerimizle ve delillerle apaçk
88
olan sultan gönderdik. Onlar (Fî -ravn güruhu) Firavun'un emrine tâbi oldular.
Halbuki Firavun'un emri yetkin deildi." (Hud: 96.)
Zikrimizden, kalbini gafil klm bulunduumuz kimseye itaat etme. Böyle kimse, keyfine tâbi olup iini aztmtr.
(El - Kehf, 28.) "Ey Peygamber, söyle: Benim Rabbim,
ister gizli ol sun ister açk olsun, her türlü fuhu (kötü i) günah, haksz tecavüzü ve hiç bir delil indirmemi olduu halde, Allah'a ortak komanz katiyetle haram klmtr."
(A'raf: 33.) "Kendisine hidâyet yolu gösterilip
babalarnzn uydurup isim taktklar eye mi ibadet edersiniz? Allah bunlar için hiç bir delil göndermemitir. te hüküm ancak
Allaha mahsustur. Allah öyle emreder ki, kendisinden baka kimseye ibadet etmeyiniz."
(Yusuf: 40). "Kendisine hidayet yolu gösterilip,
89
yola tâbi olan kimseyi, biz de, dönmek is- tedii tarafa çevirir ve Cehenneme ulatrrz. Onun son dönüü ise, çok fenadr.
"Evet... Senin Rabbine and olsun ki; onlarn aralarnda çkan çekimede seni hakem klmayp, senin verdiin hükümlere tabi olmadkça, imân etmi saylmazlar."
(En-Nisâ: 65) "Ne zaman, onlara dense, geliniz Allah'n
nazil kldna ve O'nun Resulüne tâbi olun, münafklar göreceksin ki, senin yolunun önünü öyle bir ekilde kapatrlar ki..."
(En-Nisâ: 61) "te Allah, kâfirler için müminlerin
zararna bir yol göstermez." (En-Nisâ: 141)
gönderilmilerdir ki Allah'n hâkimiyet nizamn cemiyete nakedip ayakta tutsunlar.
Bu amacn garçeklemesi için, görüyoruz ki - hicretten önce - Hazret-i Resûl-i Ekrem, (S.A.V.) mübarek lisanlar ile u ekilde dua ediyordu:
"De ki: Yâ Rabbî; beni doru bir girile girdir, ve doru bir çktan çkar ve bana kendi indinden yardm eden bir kuvvet ver."
(sra Sûresi: 80) Yani, "Ya sen kendin, bana iktidar ata kl,
yahut da bana destek olacak herhangi bir hükümet vücuda getir ki, onun kudreti vastasiyle, dünyay saplanm bulunduu u fenalklardan temizleyip onu kurtarabileyim. Fenalklardan, açk saçklklardan ard arkas kesilmeyen kötülükler selinin önüne geçip, onu kurtarp, senin adalet kanununun cari (geçerli) olmas, yürümesi yolunda çalaym.
Hasan Basrî (R.A.) Ktade (R.A.) bn-i Cerîr (R. A.) bn-i Kesîr (R.A.) ve dier müfessirler, bu âyeti kerimenin tefsirini anlattmz gibi beyan ederler. Bu hususun teyidi hakknda, u Hadis-i erif de gözönüne alnmaldr.
91
Bu Hadis-i eriften anlalyor ki, islâm, dünyada yapmak istedii slâhat ilerinde yalnz vaaz, nasihat ve öüt vermekle kalmam bu hususu amelî (pratik) olarak ele alm, siyasî noktay da ihmal etmemitir. Hükûmet ve siyaset ilerini ie kartrmtr.
yetinilmemi, belki asl amaç ve istenen de bu meseledir. Yani hükümetin mevcudiyeti meselesidir. Baz insanlar yanl düünerek, bu meseleyi Peygamberin dünyaya ball, düya istei eklinde ortaya koymak isterler; bu doru deildir. Zira dünyaya ballk ve dünya istei olsayd, bu istein sahibi, iktidar ve hükümeti kendisi için istemi olurdu.
Hak Tealâ'nn emrettii dinin yükselmesi ve ayakta tutunmas için istenen hükümet ve iktidar ancak Hak'ka balln tâ kendisidir. Onun bir gerçeidir. ahsî bir gaye için deildir.
SLÂM VE KTDAR
92
niçin zarurî olduu anlald. Fakat muhtelif cephelerden din ile siyasetin birbirlerinden ayrlmalar, eklindeki eytanî nazariye müs- lümanlarn zihinlerine girmi ve müslümanlarn düüncelerini tesir altnda brakmtr. Çeitli tefsirler, türlü türlü tev il- lerle, bunun mümkün olduunu zihinlerine sdrmak yolundaki çalmalar da gördük. Bunun için, biz de imdi islâm'n ne gibi ink- lâplar vücuda getirmi olduunu, ne gibi deiiklikler ve ne gibi devrimlere yol açm bulunduunu ve bu hususlarda ne gibi yanl te viller, hatal tefsirler ortaya atlmak istendiini; bunlarn hakikatlerinin ve bunlarn asl mahiyetlerinin nelerden ibaret olduunu göstermek isteriz.
Tefhîm-u'l-Kur'anda, aadaki âyet-i kerime'nin5[11] tefsirinde:
"Fitne ortadan kalkp, Allah'n dini yerleinceye kadar, onlarla dövüünüz, brakp çekilirlerse, o zaman; zâlimlerden baka kimseye kar dümanlk yoktur."
(El Bakara: 193) denmitir. Brakp çekilmekten maksat,
kâfirlerin kendi küfrü ve irklerini brakp da
çekilmeleri deildir.
93
üzerine, Tefhimu'l-Kur'an okuyucularmzdan malûmat ve ilim sar hi bi, ileri gelen bir kii u ekilde itirazda bulunmutu:
1. Bu tefsirden u mânâ çkyor ki, emniyet ve selâmet, sulh ve bar yolunu tutmu olan islâm, dier dinlere müdahale ediyor; bunun için de, sava caiz görüyor. Halbuki açk emir vardr: " La ikrahe fi'd-dîn: Dînde zorlama yoktur."
(Bakara: 256) Bu tefsir, yukarda bahsedilen âyet-i
kerimeye zd olmuyor mu? 2. slâm muhalifleri için, kendi din, mezhep
ve akideleri üzerinde serbest bulunduklar hakkndaki "Leküm dînüküm ve Lîyedin:
Sizin dinimiz kendinize ve benimkisi kendime." (Kâfirûn: 6) âyet-i kerimesinden açkca anlalmaktadr. Onlar akidelerinde serbesttirler. Bir akîde, bir fikir serbest olunca, o akideyi yaymak, tebli etmek de serbest olmaz m? Görülüyor ki, onlarn akidelerine de serbestlik tanmtr. Kur'an Kerim'in mefhumun dan da bu serbestlik anlalyor. Muhtelif zamanlarda, kar karya yaplm olan münazaralardan da bu nok ta belirtilmitir. Meselâ Kur'an- Kerim'de
ibadethanelerine ve ibâdet ekillerine müdahale etmez. Hattâ Resûl- î Ek rem (S.A.V.) kendilerinin Mescid-i Nebevi'lerinde Ehl-i Kitab'a kendi ibadet ekillerinde ibadet etmeleri için müsaade bile vermilerdi. Hazret-i Yûsuf aleyhisselâm, Aziz-i Misr'n (Msr'n efendisi) hizmetinde iltizam ettii
vakit, bu Aziz-i Msr, o zaman, akîde ve amel bakmndan mürik idi. Evet, o zaman hal böyle iken de öyle söylemiti:
"Ey!.. Benim hapishane arkadalarm, çeitli ilâhlar m iyi yoksa Bir olan kudret sahibi bulunan Allah m?"
(Yûsuf: 39) Buradan da u mâna anlalyor ki,
bakalarna da, kendi fikirlerini, kendi akidelerini yaymak ve anlatmak hususunda bir hak tannmtr.
96
Müslümanlar Türkiye’de yahut da ran'da olsalar, Beyefendilerinin (Mevdûdî) söylediine göre, oralarda dahi cihad bayra açmalar lâzm gelir. Nitekim söylediimiz bu memleketlerde tam olarak islâm kanunlar, islâm haddü hududu yürürlükte deildir. Bu âlemümul siyaset ile ve bu ekilde gidilirse hiç bir ekilde olumlu bir i yaplamaz. Çekimenin ard arkas kesilmez. Herhangi baka bir cemaat de, Müslümanlarla geçinmek, Müslümanlara yardm etmek, onlarla bir arada, bir ehir ve ayn mem- lekette yaamak istemez. Bu ekilde, yine Müslüman cemaatiyle hiç bir gayr-Müslim cemaatin, hiç bir hususta, anlamasna, bir yerde barnmasna ve geçinmesine de imkân kalmaz.
Beyefendilerinin buyurduu gibi olsayd, o zaman i birlii de tamamiyle ortadan kalkmak zorunda kalrd. Eer Müslüman cemaatin, kendi fikir ve akidelerini yay malar için bir hak tannyorsa, o zaman, bu hak gayri -Müslimlere de tannmaldr. Bilhassa onlarn hâkimiyette bulunduklar yerlerde bu hak onlara verilecektir.
"Herçi ber hod ne pesendî, ber dieran mepesend:
Kendin için beenmediin eyleri, bakalar için de beenme."
Resûl-i Ekrem, Sallallahü aleyhi ve
97
Sellem, Medine-i Münevvere'de iken Ehl-i kitâb ile iyi geçinmek yolunda, onlarla muahedelere girimilerdir. Bu anlamalara, hangi artlar üzerine dayanmaktadr. Mekke'deki günlerinin ilk devrelerinde de Zat- saadetlerinin tavr ve hareketi de bunu teyid etmez mi? Baka bir tâbirle, gayri - Müslim hükümet veya cemaatin arasnda böyle bir Müslüman cemaati bulunursa, o zaman, bu Müslümanlar hemen klca m davransnlar? Küfür cephesinin kanun ve ni- zamlarn ortadan kaldrmak için savaa m girisinler? Acaba kim böyle bir tutumu mantkl sayabilir? Kim buna tahammül eder?
Yukardaki bu uzun itirazn cevabn bir kaç cümle ile vermek mümkündü. Esasen bu itirazn kendisi de- yanl anlaylardan ileri gelmektedir. Bu itiraz ve bu gibi bir çok itiraz ynlar, islâm'a gerekli seviyeden ve ona dosdoru bir noktadan bakmaktan mahrum olanlara musallat olmaktadr. Bu eksik ve hatal anlaylar insanlar öyle sarmtr ki, bu yüzden müslümanlar kendi dinlerinin esas kaidelerini anlamaktan âciz bir hale gel- milerdir. Bundan dolay bu itrazn cevabn biraz geni ve etraflca vermek icabediyor.
ÎSLAM'IN AMACI (MÎSSlON)
98
Mevzua girerken önce u noktalar düünmek lâzm geliyor: Emniyet ve Selâmet'i zorunlu klan islâm'n mânas nedir? Ve "Dinde zor kullanmak yoktur." (El- Bakara: 256) ve yine "Sîzin dininiz kendinize ve benim dinimde kendime" (Kâfirûn: 6) bu mübarek âyetler nasl bir mâna tayor? Hele u suale baknz: Hazreti Yûsuf Aleyhisselâm, peygamberlik etmek için mi gelmiti? Yoksa, baka bir i için mi? Bu sözlere ayr ayr cevap vermeden önce, evvelâ u suale cevap vermek bir zorunlu oluyor: Bu dünyada, slâm'n amac (mission) nedir?
99
yürütmek için hizmet mi edecek? Nasl olur da, bir kaç ahlâkî usul ve kaide öreterek, insanlar, kendi keyiflerine ram edip; ha