İnsan mucİzesİ
DESCRIPTION
İnsan bedeni, birçok açıdan bakıldığında, kendi içinde apayrı bir "alem", apayrı bir "şehir" gibidir. Bu şehrin içinde ulaşım yolları, binalar, fabrikalar, alt yapı sistemleri, en üstün teknolojilerden daha üstün teknolojiye sahip cihazlar, kendisinden hiç beklenmeyecek şekilde şuur gösteren, konusunda uzmanlaşmış elemanlar (hücreler, hormonlar, salgı bezleri), tam teçhizatlı askerler ve daha birçok harika vardır.TRANSCRIPT
YAZAR ve ESERLER‹ HAKKINDA
Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan
Oktar, 1956 y›l›nda Ankara'da do¤du. ‹lk, orta ve lise ö¤reni-
mini Ankara'da tamamlad›. Daha sonra ‹stanbul Mimar Sinan
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ve ‹stanbul Üniversi-
tesi Felsefe Bölümü'nde ö¤renim gördü. 1980'li y›llardan bu ya-
na, imani, bilimsel ve siyasi konularda pek çok eser haz›rlad›.
Bunlar›n yan› s›ra, yazar›n evrimcilerin sahtekarl›klar›n›, iddiala-
r›n›n geçersizli¤ini ve Darwinizm'in kanl› ideolojilerle olan ka-
ranl›k ba¤lant›lar›n› ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmak-
tad›r.
Harun Yahya'n›n eserleri yaklafl›k 30.000 resmin yer ald›¤›
toplam 45.000 sayfal›k bir külliyatt›r ve bu külliyat 60 farkl› dile çev-
rilmifltir.
Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücadele eden
iki peygamberin hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yad etmek için Ha-
run ve Yahya isimlerinden oluflturulmufltur. Yazar taraf›ndan kitapla-
r›n kapa¤›nda Resulullah'›n mührünün kullan›lm›fl olmas›n›n sembo-
lik anlam› ise, kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-› Ke-
rim'in Allah'›n son kitab› ve son sözü, Peygamberimiz (sav)'in de ha-
tem-ül enbiya olmas›n› remzetmektedir. Yazar da, yay›nlad›¤› tüm ça-
l›flmalar›nda, Kuran'› ve Resulullah'›n sünnetini kendine rehber edin-
mifltir. Bu suretle, inkarc› düflünce sistemlerinin tüm temel iddiala-
r›n› tek tek çürütmeyi ve dine karfl› yöneltilen itirazla-
r› tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedef-
lemektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi
olan Resulullah'›n mührü, bu son sözü söyleme
niyetinin bir duas› olarak kullan›lm›flt›r.
Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortak he-
def, Kuran'›n tebli¤ini dünyaya ulaflt›rmak,
böylelikle insanlar› Allah'›n varl›¤›, birli¤i ve
ahiret gibi temel imani konular üzerinde dü-
flünmeye sevk etmek ve inkarc› sistemlerin
çürük temellerini ve sapk›n uygulamalar›-
n› gözler önüne sermektir.
Nitekim Harun Yahya'n›n eserleri Hindistan'dan Amerika'ya, ‹ngiltere'den Endonezya'ya,
Polonya'dan Bosna Hersek'e, ‹spanya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan ‹talya'ya, Fransa'dan Bulgaris-
tan'a ve Rusya'ya kadar dünyan›n daha pek çok ülkesinde be¤eniyle okunmaktad›r. ‹ngilizce,
Frans›zca, Almanca, ‹talyanca, ‹spanyolca, Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boflnak-
ça, Uygurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli, S›rpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzanya'da
kullan›l›yor), Hausa (Afrika'da yayg›n olarak kullan›l›yor), Dhivelhi (Mauritus'ta kullan›l›yor), Da-
nimarkaca ve ‹sveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurt d›fl›nda genifl bir okuyucu kitlesi tara-
f›ndan takip edilmektedir.
Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insan›n iman et-
mesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesile olmaktad›r. Kitaplar› okuyan, inceleyen
her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlafl›l›r ve samimi üslubun, ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›n
fark›na varmaktad›r. Bu eserler süratli etki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütüle-
mezlik özellikleri tafl›maktad›r. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düflünen insanlar›n,
art›k materyalist felsefeyi, ateizmi ve di¤er sapk›n görüfl ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak sa-
vunabilmeleri mümkün de¤ildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla savuna-
caklard›r, çünkü fikri dayanaklar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüm inkarc› ak›mlar, Harun Yahya
külliyat› karfl›s›nda fikren ma¤lup olmufllard›r.
Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kaynaklanmaktad›r. Ya-
zar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içinde de¤ildir, yaln›zca Allah'›n hidayetine vesile
olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bu eserlerin bas›m›nda ve yay›nlanmas›nda herhangi bir maddi ka-
zanç hedeflenmemektedir.
Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerini görmelerini sa¤la-
yan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflvik etmenin de, çok önemli bir hizmet ol-
du¤u ortaya ç›kmaktad›r.
Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fikri karmafla meyda-
na getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtarmada güçlü ve keskin bir etkisi olmad›-
¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar› yaymak ise, emek ve zaman kayb›na neden olacakt›r. ‹ma-
n› kurtarma amac›ndan ziyade, yazar›n›n edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin
elde edilemeyece¤i aç›kt›r. Bu konuda kuflkusu olanlar varsa, Harun Yahya'n›n eserlerinin tek ama-
c›n›n dinsizli¤i çürütmek ve Kuran ahlak›n› yaymak oldu¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› ve sami-
miyetin aç›kça görüldü¤ünü okuyucular›n genel kanaatinden anlayabilirler.
Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslümanlar›n çektikleri eziyet-
lerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulman›n yolu ise, dinsizli¤in fik-
ren ma¤lup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konmas› ve Kuran ahlak›n›n, insanlar›n kavray›p
yaflayabilecekleri flekilde anlat›lmas›d›r. Dünyan›n günden güne daha fazla içine çekilmek istendi-
¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam› dikkate al›nd›¤›nda bu hizmetin elden geldi¤ince h›zl› ve etkili
bir biçimde yap›lmas› gerekti¤i aç›kt›r. Aksi halde çok geç kal›nabilir.
Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya külliyat›, Allah'›n izniyle, 21.
yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzur ve bar›fla, do¤ruluk ve adalete, güzellik ve
mutlulu¤a tafl›maya bir vesile olacakt›r.
O K U Y U C U Y A● Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yer ayr›lmas›n›n nede-
ni, bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin temelini oluflturmas›d›r. Yarat›l›fl› ve dolay›s›ylaAllah'›n varl›¤›n› inkar eden Darwinizm, 140 y›ld›r pek çok insan›n iman›n› kaybetmesine ya dakuflkuya düflmesine neden olmufltur. Dolay›s›yla bu teorinin bir aldatmaca oldu¤unu gözlerönüne sermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlar›m›za ulaflt›r›la-bilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucular›m›z belki tek bir kitab›m›z› okuma imkan› bulabilir. Bunedenle her kitab›m›zda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayr›lmas› uygun görülmüfltür.
● Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Yazar›n tüm kitaplar›ndaimani konular, Kuran ayetleri do¤rultusunda anlat›lmakta, insanlar Allah'›n ayetlerini ö¤renme-ye ve yaflamaya davet edilmektedir. Allah'›n ayetleri ile ilgili tüm konular, okuyan›n akl›nda hiç-bir flüphe veya soru iflareti b›rakmayacak flekilde aç›klanmaktad›r.
● Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitaplar›n yediden yetmifle her-kes taraf›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Bu etkili ve yal›n anlat›m sayesinde, kitaplar"bir solukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uymaktad›r. Dini reddetme konusunda kesinbir tav›r sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlat›lan gerçeklerden etkilenmekte ve anlat›lan-lar›n do¤rulu¤unu inkar edememektedirler.
● Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okunabilece¤i gibi, karfl›l›kl› birsohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyen bir grup okuyucu-nun kitaplar› birarada okumalar›, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerineaktarmalar› aç›s›ndan yararl› olacakt›r.
● Bunun yan›nda, sadece Allah r›zas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n tan›nmas›na ve okunmas›nakatk›da bulunmak da büyük bir hizmet olacakt›r. Çünkü yazar›n tüm kitaplar›nda ispat ve iknaedici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu ki-taplar›n di¤er insanlar taraf›ndan da okunmas›n›n teflvik edilmesidir.
● Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesinin ise önemli sebeplerivard›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da söz etti¤imiz özellikleri tafl›yan ve okumaktanhoflland›¤›n› umdu¤umuz bu kitapla ayn› vas›flara sahip daha birçok eser oldu¤unu görecektir.‹mani ve siyasi konularda yararlanabilece¤i zengin bir kaynak birikiminin bulundu¤una flahitolacakt›r.
● Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsi kanaatlerine, flüpheli kaynaklara daya-l› izahlara, mukaddesata karfl› gereken adaba ve sayg›ya dikkat edilmeyen üsluplara, burkuntuveren ümitsiz, flüpheci ve ye'se sürükleyen anlat›mlara rastlayamazs›n›z.
Birinci Bask›: Ocak 2001 / ‹kinci Bask›: fiubat 2006 / Üçüncü Bask›: Temmuz 2006 / Dördüncü Bask›: Temmuz 2009
ARAfiTIRMA YAYINCILIK
Talatpafla Mah. Emirgazi Caddesi ‹brahim Elmas ‹fl Merkezi A Blok Kat 4 Okmeydan› - ‹stanbul Tel: (0 212) 222 00 88
Bask›: Seçil Ofset / 100. Y›l Mahallesi MAS-S‹T Matbaac›lar Sitesi 4. Cadde No: 77 Ba¤c›lar-‹stanbul Tel: (0 212) 629 06 15
w w w. h a r u n y a h y a . o r g - w w w. h a r u n y a h y a . n e t
G‹R‹fi: ‹NSAN VÜCUDUNDA KISA B‹R YOLCULUK 8
VÜCUTTAK‹ TAfiIMA A⁄I: DOLAfiIM S‹STEM‹ 12
VÜCUTTAK‹ Ö⁄ÜTME MEKAN‹ZMASI:
S‹ND‹R‹M S‹STEM‹ 78
VÜCUTTAK‹ ARITMA TES‹S‹:
BOfiALTIM S‹STEM‹ 142
BEDEN‹M‹ZDEK‹ MUHTEfiEM HABERLEfiME:
HORMONAL S‹STEM 169
‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R
‹Ç‹M‹ZDEK‹ KL‹MA: SOLUNUM S‹STEM‹ 196
DAYANIKLI B‹R YAPI: ‹SKELET S‹STEM‹ 222
VÜCUTTAK‹ GÜÇ TR‹BÜNLER‹:
KAS S‹STEM‹ 248
SONUÇ: ‹NSAN ALLAH TARAFINDAN YARATILMIfiTIR 266
EK BÖLÜM: EVR‹M YANILGISI 268
8
Adnan Oktar
Bu kitapta insan vücudundaki baz› sistemlerin nas›l çal›flt›¤› anla-
t›lmakta, bu sistemlerin parçalar›ndan örnekler verilmektedir. An-
cak insan bedeni ile ilgili yaz›lm›fl birçok kitaptan farkl› olarak bu
kitapta s›kl›kla vurgulanan baz› önemli noktalar bulunmaktad›r. Burada
bilgiler detaya inilerek incelenmekte, insan bedeninin her milimetrekare-
sindeki ince tasar›ma dikkat çekilmekte, bedenin derinliklerinde mucize-
vi ifllemler gerçeklefltiren hücreler, dokular, moleküller ve salg›lar ön pla-
na ç›kar›lmaktad›r.
Ayr›ca kitapta zaman zaman konularla ilgili teknik bilgiler de veril-
mektedir. Bundaki amaç insan›n kendi bedenindeki kompleks yap›y› da-
ha iyi anlamas›n› sa¤lamakt›r. Ve insan›n kendi bedeninde gerçekleflen
olaylara ülfetsiz bakmas›n› sa¤lamak, okuyucuyu derin düflünmeye tefl-
vik etmektir.
Bunu sa¤lamak için kitab› okurken öncelikle kendi bedeninizin için-
de bir yolculu¤a ç›kt›¤›n›z› düflünün. Bu yolculukta sizi ak›lalmaz sürp-
rizler beklemektedir. Kalbinizin içinde bir jeneratör bulundu¤unu, bu je-
neratör devreden ç›kt›¤› anda yedek bir jeneratörün devreye girdi¤ini gö-
receksiniz. ‹nce ba¤›rsa¤›n›zda bulunan hücrelerin, önlerinden geçen yüz-
lerce farkl› madde aras›ndan demir atomunu tan›yabildiklerine ve yaka-
lad›klar›na flahit olacaks›n›z. Bafl bölgenizde bulunan hormonal bir bezde
üretilen hormon molekülünün, uzun bir yolculuk sonucunda çok uzakta
bulunan hedefine -örne¤in böbre¤inize- ulaflt›¤›n› ve burada bulunan
hücrelere ne yapmalar› gerekti¤ini emretti¤ini göreceksiniz. Bu yolculuk
s›ras›nda do¤du¤unuz günden beri "benim bedenim", "bana ait" diye sa-
hip ç›kt›¤›n›z kendi vücudunuzun içinde, derinizin hemen birkaç milim
alt›ndan bafllayarak derinliklere kadar her noktada gerçekleflen mucizevi
olaylara flahit olacaks›n›z.
‹nsan bedeni, bu aç›dan bak›ld›¤›nda, kendi içinde apayr› bir "alem",
apayr› bir "flehir" gibidir. Bu flehrin içinde ulafl›m yollar›, binalar, fabrika-
lar, alt yap› sistemi, en üstün teknolojilerden daha üstün teknolojiye sahip
cihazlar, kendisinden hiç beklenmeyecek flekilde fluur gösteren, konusun-
da uzmanlaflm›fl elemanlar (hücreler, hormonlar, salg› bezleri), tam teçhi-
zatl› askerler ve daha birço¤u mevcuttur. Üstelik bu "alem" yaln›zca sizin
bedeninizin içinde de¤ildir. Çevrenizde gördü¤ünüz her insan, anneniz,
baban›z, kardefliniz, dostlar›n›z, çal›flma arkadafllar›n›z, sokakta yan›ndan
geçti¤iniz insanlar, televizyonda izledi¤iniz oyuncular k›sacas› yeryüzün-
9Harun Yahya
‹NSAN MUC‹ZES‹
de flu an yaflamakta olan milyarlarca insan, bu mucizevi "alem"e sahiptir.
Ayn› flekilde bundan yüzlerce, binlerce y›l önce yaflam›fl olan; milattan ön-
ceki dönemlerde yeryüzünde bulunan, hatta ilk insan var oldu¤undan
beri yaflam›fl olan tüm insanlar da bu kusursuz "alem"e sahiptiler. T›pk›
günümüzde yaflayan insanlar gibi geçmiflte yaflayan insanlar›n da vücut-
lar›nda kusursuz sistemleri, fluur gösterileri sergileyen trilyonlarca hücre-
leri, karar alma mekanizmas›na sahip salg› bezleri, üstün teknolojiye sa-
hip organlar› vard›.
Bu küçük "alem" içinde gerçekleflen olaylar› düflünmek ve bu flekil-
de de¤erlendirmek son derece önemlidir. Çünkü bunu düflünmeye baflla-
yan insan, büyük bir büyüden kurtulmada ilk ad›m› atm›fl olacakt›r. Ken-
di bedeninde -örne¤in kendi kalbinde- var olan sistemlerin mükemmelli-
¤ini bilen ve bu sistemin tasar›m›ndaki akl› kavrayan bir insana"kalp te-
sadüfen bu özellikleri kazanm›flt›r" diyerek evrimci masallar anlatmak
mümkün de¤ildir art›k. Bu insan, fluursuz atomlar›n biraraya gelmesiyle
oluflan hücrelerinin, tüm bunlar› kendi kendilerine yapamayaca¤›n› bile-
cek ve hücrelerinin sergiledikleri akl›n kime ait oldu¤u sorusunun ceva-
b›n› bulmaya çal›flacakt›r.
Kendisi de et olan midenin, etleri sindiren asitler salg›larken kendi
kendisini sindirmemesi için özel bir sistemin kurulu oldu¤undan haber-
dar olan, eli kesildi¤inde kan›n›n p›ht›laflmas› için en az 20 enzimin çok
özel bir planlama içinde harekete geçti¤ini, bu s›rada gerçekleflen ifllemle-
rin s›ralamas›nda bir kar›fl›kl›k ya da eksiklik olmamas› gerekti¤ini bilen
bir insan, bunlar›n hiçbirinin evrimcilerin iddia ettikleri gibi zaman için-
de kademe kademe oluflamayaca¤›n› da kendisi düflünerek bulacakt›r.
Derin düflünen insan küçük bir alem olan bedeninin bir Yarat›c›s› ol-
du¤unu kavrayacak ve okudu¤u bilgileri Yarat›c›s›n› tan›mak için birer
yol olarak kabul edecektir. Vücut içindeki sistemlerde var olan düzeni,
her noktada sergilenen üstün tasar›m› gören her insan benzeri olmayan
bir güç sahibinin, üstün bir akl›n insan bedenini yaratt›¤›n› aç›kça göre-
cektir. Ayetlerde flöyle buyurulmaktad›r:
Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. fiüphesiz Allah, hiçbir fleye ih-
tiyac› olmayan (Gani)d›r, övülmeye lay›k oland›r. Görmedin mi, Allah,
yerdekileri ve denizde O’nun emriyle ak›p giden gemileri, sizin yarar›n›-
za verdi. Ve izni olmad›kça, gö¤ü yerin üstüne düflmekten al›koyar. fiüp-
hesiz Allah, insanlara karfl› flefkatlidir, çok merhametlidir. Sizi diri tutan,
10
sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O'dur. Gerçekten insan pek nan-
kördür. (Hac Suresi, 64-66)
Kitap boyunca verilecek örneklerde de aç›kça görülece¤i gibi, insan
bedenindeki yaklafl›k 100 trilyon hücrenin, salg› bezlerinin, birçok orga-
n›n, dokunun sahibi ve Yarat›c›s›, üstün kudret sahibi olan Allah't›r. Allah
insan› sahip oldu¤u tüm parçalarla birlikte bir bütün olarak yaratm›flt›r,
kendisini tan›y›p bilmesi için de delillerini göstermifltir. Rabbimizin Ku-
ran'da bildirdi¤i gibi;
E¤er Allah'›n nimetini saymaya kalk›flacak olursan›z, onu bir genelleme
yaparak bile sayamazs›n›z. Gerçekten Allah, ba¤›fllayand›r, esirgeyendir.
(Nahl Suresi, 18)
O halde bütün bunlardan haberdar olan insan, Allah'›n kendisi üze-
rindeki nimetlerinin fark›na varmal›d›r. Yaflam›n› yaln›zca Allah'› hoflnut
edecek flekilde düzenlemeli; her sabah kalkt›¤›nda kendisine verilmifl
olan yeni günün ve sahip oldu¤u bedenin, Allah'tan bir lütuf oldu¤unu
bilmeli ve sürekli flükretmelidir.
Bana ne oluyor ki, beni Yaratan’a kulluk etmeyecekmiflim? Siz O'na
döndürüleceksiniz. Ben, O'ndan baflka ilahlar edinir miyim ki, Rahman
(olan Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onlar›n flefaati bana bir
fleyle yarar sa¤lar, ne de onlar beni kurtarabilirler. (Yasin Suresi, 22-23)
AKILLI TASARIM YAN‹ YARATILIfi:
Allah'›n yaratmak için tasar›m yapmaya ihtiyac› yoktur...
Kitapta yer verilen "tasar›m" ifadesinin do¤ru anlafl›lmas› oldukça
önemlidir. Allah'›n kusursuz bir tasar›m yaratm›fl olmas›, Rabbimiz'in ön-
ce plan yapt›¤› daha sonra yaratt›¤› anlam›na gelmez. Bilinmelidir ki,
göklerin ve yerin Rabbi olan Allah'›n yaratmak için herhangi bir 'tasar›m'
yapmaya ihtiyac› yoktur. Allah'›n tasarlamas› ve yaratmas› ayn› anda
olur. Allah bu tür eksikliklerden münezzehtir.
Allah'›n, bir fleyin ya da bir iflin olmas›n› diledi¤inde, onun olmas›
için yaln›zca "Ol!" demesi yeterlidir.
Ayetlerde flöyle buyurulmaktad›r:
Bir fleyi diledi¤i zaman, O'nun emri yaln›zca: "Ol" demesidir; o da hemen
oluverir. (Yasin Suresi, 82)
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratand›r. O, bir iflin olmas›na
karar verirse, ona yaln›zca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi,
117)
11Harun Yahya
Adnan Oktar
12
‹nsan vücudundaki ifllemlerin çok büyük bir bölümü, dolafl›m siste-
minin birbiriyle ba¤lant›l› ve son derece kompleks yap›s› sayesinde
gerçekleflir. Dolafl›m sistemi, insan vücudunda bulunan yaklafl›k 100
trilyon hücreyi tek tek dolaflarak besleyen bir damarlar a¤›d›r. Bu bölüm-
de, kalp, damarlar ve kan gibi daha birçok parçadan oluflan bu kompleks
sistemle ilgili üzerinde düflünülmesi gereken konulara de¤inece¤iz.
VÜCUDUMUZUN ‹Ç‹NDE AKAN YAfiAM NEHR‹: KAN
Bütün canl›larda hücrelere besin tafl›nmas›, at›k maddelerin vücuttan
uzaklaflt›r›lmas› ve solunum gazlar›n›n hücrelere ulaflt›r›lmas› gibi ihti-
yaçlar, dolafl›m sistemiyle tafl›nan maddeler arac›l›¤› ile karfl›lan›r. ‹nsan-
larda bu ifllemlerin tümünü gerçeklefltiren s›v› ise "kan"d›r. Ayak parma-
¤›n›z›n ucundaki bir deri hücresinden, gözünüzde bulunan özel bir do-
kunun hücresine kadar vücudunuzda bulunan bütün hücreler kana muh-
taçt›rlar.
Kan, vücudu bir ulafl›m a¤› gibi saran damarlar içinde akar ve insan
vücudunun her noktas›n› ziyaret eden uçsuz bucaks›z bir nehre benzer.
Bu nehir, vücuttaki yolculu¤u s›ras›nda hücrelerin ihtiyac› olan maddele-
ri paketler halinde tafl›r. Nehrin tafl›d›¤› bu paketleri bir kargo paketi ola-
rak nitelendirecek olursak, bu paketlerde yiyecek, su ve baz› kimyasal
maddeler bulunur. Ulaflt›r›lmas› gereken en acil paket ise oksijendir. Çün-
kü hücreler oksijensiz kal›rlarsa k›sa bir süre içinde ölürler. Ancak vücut-
ta kurulmufl olan kusursuz sistem sayesinde paketlerin tümü hücrelere
tam zaman›nda tafl›n›r ve hep do¤ru adreslere teslim edilir.
‹nsan günlük hayat›nda vücudundaki bu nehrin ak›fl›n› hiç hisset-
mez. Ancak insan vücudu o kadar mükemmel bir sanatla tasarlanm›flt›r
ki, bedenin her noktas› damarlarla kapl› oldu¤u halde, d›flardan bak›ld›-
¤›nda bu damarlar belli olmaz. Çünkü insan vücudunu kaplayan 2 mm.
kal›nl›¤›ndaki deri tabakas› damarlar› ustal›kla gizler.1 Bu tabaka asl›nda
o kadar incedir ki, deride meydana gelen en küçük bir çizik bile kan›n d›-
flar› s›zmas›na neden olur. E¤er damarlar, incecik ve estetik bir deri ile giz-
13Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
lenmeselerdi, kuflkusuz dünyan›n en gü-
zel insan› dahi yüzüne bak›lamayacak ka-
dar çirkin ve itici bir görüntüye sahip
olurdu.
Kan›n vücut içinde çok fazla görevi
vard›r. At›klar›n ve zehirlerin karaci¤ere
tafl›nmas›, savunmaya destek olma, bir
klima cihaz› gibi vücut ›s›s›n›n ayarlan-
mas› ve besinlerin ilgili yerlere ulaflt›r›l-
mas› gibi pek çok hayati görev kan vas›ta-
s›yla yerine getirilir. Vücut içindeki haber-
leflmenin tamam›na yak›n bir bölümü de kan taraf›ndan sa¤lan›r.
Kan›n Hayati Görevleri ve Taklit Edilemeyen Özellikleri1. Tafl›ma Sorumlusu
Vücudunuzun ihtiyac› olan her türlü madde kan vas›tas›yla ilgili or-
ganlara tafl›n›r. Glikoz, aminoasit, vitamin, mineral gibi besinler ve en
önemlisi oksijen bunlardan baz›lar›d›r. Ayr›ca kan, hücrelerin at›klar›n›
toplayan bir çöp ünitesi gibidir. Vücutta bulunan yaklafl›k 100 trilyon hüc-
renin her birinin günlük olarak gerçeklefltirdi¤i ifllemler sonucunda baz›
at›klar ortaya ç›kar. Karbondioksit, üre gibi vücut için zararl› olan bu at›k
maddelerin hücrelerden uzaklaflt›r›larak vücuttan at›lmas› da kan vas›ta-
s›yla gerçekleflir. Kan at›k maddeleri böbreklere tafl›r ve bu maddeler böb-
reklerde temizlenir. Hücrelerde üretilen zehirli karbondioksit gaz› ise yi-
ne kan taraf›ndan akci¤erlere tafl›n›r ve burada vücuttan at›l›r.
Bu ifllemleri gerçeklefltiren ise, bilinçsiz kan hücreleridir. Ancak bu
14
Kan hücreleri damarlar vas›tas›ylatüm vücudu dolafl›r.
Damarlarda hareket eden kan hücreleri
hücreler, son derece bilinçli bir flekil-
de, kanda tafl›nan at›k maddeleri ve
yararl› maddeleri birbirlerinden
ay›rt edebilmekte, ve hangisinin ne-
reye b›rak›laca¤›n› çok iyi bilmekte-
dirler. Örne¤in hiçbir zaman zehirli
gazlar› böbreklere veya at›k madde-
leri akci¤ere tafl›mazlar. Ya da, besin
ihtiyac› olan bir organa at›k madde-
leri götürmezler. Kuflkusuz, böyle bir
flaflk›nl›k, o insan›n ölümüne dahi se-
bep olabilecek kadar ciddi bir hata
olurdu. Kan hücrelerinin, hiçbir fla-
fl›rma, kar›flt›rma, aksatma ve hata
olmadan, son derece bilinçli bir flekil-
de görevlerini yerine getirmeleri; on-
lar›n kontrol edilip düzenlendi¤ini,
organize edildi¤ini göstermektedir.
Bunu yapan, insan›n kendisi de¤ildir
ve olamaz da. Çünkü insan bu ifllem-
lerin herhangi birinden haberdar ol-
madan bir ömür sürer. Ancak dola-
fl›m sistemi yine de kusursuzca iflle-
meye devam eder.
Kan hücrelerinin, bu ayr›flt›rma,
seçme ve karar verme yeteneklerini
tesadüfen kazanm›fl olduklar›n›,
bunlar› kendi iradeleriyle gerçeklefl-
tirdiklerini öne sürmek ise en man-
t›ks›z ve ak›l d›fl› iddialardan biri olacakt›r. Kana tüm bu özellikleri vere-
nin ve kusursuz bir sistem yarat›n›n üstün kudret sahibi olan Allah oldu-
¤u apaç›k bir gerçektir.
15Harun Yahya
Adnan Oktar
Vücudumuzdaki bütün hayati ifl-lemler dolafl›m sistemi sayesin-de gerçekleflir. Resimde gördü-¤ünüz damarlar a¤› sayesinde
görür, duyar, nefes al›r, yürür k›-sacas› yaflam›m›z› sürdürürüz.
16
Darwinizm, tesadüfen meydana gelen milyonlarca olay›n, cans›z madde-leri canland›rd›¤›n›, kusursuzca iflleyen, eksiksiz tasar›ma sahip yap›-lar› oluflturdu¤unu öne süren, son derece mant›ks›z bir iddiad›r. Dar-winizm'in ne kadar büyük bir safsata oldu¤unugörmek için flu örne¤i okuman›z dahi yeterlidir.
Kandaki tafl›y›c› proteinlerden biri olan albumin,kolesterol gibi ya¤lar›, hormonlar›, zehirli safra kesesimaddesini ve penisilin gibi ilaçlar› kendine ba¤lar. Da-ha sonra kanla birlikte vücutta gezerek, toplad›¤› ze-hirleri karaci¤erde zarars›z hale getirilmek üzere b›-rak›r, besin maddelerini ve hormonlar› ise gerekliolduklar› yerlere götürür.fiimdi bir düflünün ve kendinize flu sorular› so-run:-Albumin gibi atomlardan oluflmufl, hiçbir bilgi-si, fluuru olmayan bir molekül nas›l olur da,ya¤lar›, zehirleri, ilaçlar›, besin maddelerinibirbirinden ay›rt edebilir? -Dahas›, nas›l olur da karaci¤eri, safray›,mideyi tan›y›p, tafl›d›¤› maddeleri flafl›rma-dan, yan›lmadan, hiç hata yapmadan herseferinde do¤ru yere ve ihtiyaç oran›ndab›rakabilir?Kanda tafl›nan zehirli maddeleri, ilaç ve besin mad-delerini mikroskopta görseniz -t›p e¤itimi almad›y-san›z- bunlar› siz bile birbirinden ay›ramazs›n›z.Hangi organa hangisinin ne kadar miktarda b›ra-k›lmas› gerekti¤ini ise kesinlikle tespit edemez-siniz.‹nsanlar›n büyük bir ço¤unlu¤unun, özel bire¤itim almad›kça bilemeyecekleri bu bilgile-ri, fluursuz birkaç atomun birlefliminden olu-flan albumin molekülü bilmekte ve milyon-larca y›ld›r bütün insanlarda görevini ku-sursuzca yerine getirmektedir. Kuflkusuz bir "atom toplulu¤unun" böyle bir fluurgösterebilmesi, Allah'›n sonsuz kudreti ve ilmi ile gerçekleflmektedir.
DARWIN‹Z‹M'‹N NE BÜYÜK B‹R SAFSATA OLDU⁄UNU
GÖRMEK ‹Ç‹N SADECE B‹R ÖRNEK YETER!
2. Askerlerin Tafl›nmas›
Kan›n bir di¤er görevi de
hastal›klarla mücadele eden sa-
vunma sistemi hücrelerini tafl›-
makt›r. Vücuda giren virüs, bak-
teri gibi yabanc› maddeler kanda
bulunan antikor ve lökosit ad›
verilen savaflç›larla zarars›z hale
getirilirler. Ayr›ca savunma siste-
mi hücreleri kan nehri üzerinde
devriye gezer ve bütün vücudu
bu sayede denetlerler. Dolay›s›y-
la, vücuda giren yabanc› bir
madde, devriye gezen bu savunma hücrelerinden biri taraf›ndan derhal
tespit edilebilmektedir. (Vücuttaki savunma için bkz. Harun Yahya, Sa-vunma Sistemi Mucizesi, Vural Yay›nc›l›k)
3. Haberleflme
Kan ayn› zamanda vücudun haberleflme yollar›ndan birini de olufl-
turur. ‹nsan vücudundaki hücreler aras›nda çok üstün bir haberleflme sis-
temi vard›r. Hücreler birbirleri ile –adeta her biri fluurlu birer insanm›flca-
s›na- bilgi al›flveriflinde bulunurlar. Hücrelerin birbirlerine gönderdikleri
mesajlar (hormonlar) kan taraf›ndan tafl›n›r. (Detayl› bilgi için bkz.
Bedenimizdeki Muhteflem Haberleflme: Hormonal Sistem Bölümü)
4. Yaralar›n Kapanmas›
Kan s›v›s›n›n en mucizevi özelliklerinden biri de 'p›ht›laflma' meka-
nizmas›d›r. P›ht›laflma sayesinde hasara u¤rayan bir damarda meydana
gelebilecek olan kan kayb› en aza indirilmifl olur. P›ht›laflma mekanizma-
s›nda kan›n içinde bulunan onlarca protein, enzim ve vitamin bir düzen
içinde görev al›r. Bu özelli¤i ile p›ht›laflma mekanizmas› bilim adamlar›
taraf›ndan kusursuz bir planlama ve tasar›m örne¤i olarak gösterilmekte-
dir. (Detayl› bilgi için bkz. s.37-43)
17Harun Yahya
Adnan Oktar
Devriye gezen bir savunmasistemi hücresi görülüyor.
‹NSAN MUC‹ZES‹
5. Vücuttaki Dengelerin Ayarlanmas›
Kan›n tafl›d›¤› hayati kargo paketlerinden biri de "›s›"d›r. Kanla dolu
damarlar, t›pk› bir binan›n s›cak su tafl›yan kalorifer borular› gibi ›s›y› bü-
tün vücuda yayarlar. Ancak ›s›n›n kayna¤› kalorifer örne¤inde oldu¤u gi-
bi tek bir kalorifer kazan› de¤il, vücuttaki bütün hücrelerdir. Kan sayesin-
de hücrelerin ürettikleri ›s› bedene eflit olarak da¤›t›l›r.
E¤er vücudumuzun ›s› da¤›t›m sistemi olmasayd› oldukça büyük s›-
k›nt›lar yaflard›k. Kas gücüyle yapt›¤›m›z bir ifl sonucunda, örne¤in kofl-
tu¤umuzda bacaklar›m›z ya da bir yük kald›rd›¤›m›zda kollar›m›z afl›r›
derecede ›s›n›r, di¤er bölgelerimiz ise so¤uk kal›rd›. Bu dengesiz yap›,
metabolizmam›za büyük zarar verirdi. ‹flte bu nedenle ›s›n›n bedene eflit
olarak da¤›t›lmas› son derece önemlidir.
18
Gün içinde yapt›¤›m›z hareketlerin temposuna göre vücudumuzda çeflitli de¤ifliklik-ler yaflan›r. Örne¤in vücut s›cakl›¤› artt›¤› zaman beyindeki düzenleyici merkez (hi-potalamus) kan damarlar›n›n genifllemesini ve ter bezlerinin harekete geçmesinisa¤lar.(1) Bunun üzerine hemen vücut ›s›s› azal›r. Vücudumuzda ›s› kayb› oldu¤un-da da ayn› düzenleyici merkez tam tersi ifllem yaparak kan damarlar›n›n daralmas›-n› ve titreme oluflmas›n› sa¤lar.(2) Bu önlemlerden sonra vücut ›s›s› tekrar yükselir.
hipotalamustaki al›c› vedüzenleyici merkez
vücut ›s›s›düfler
37derecenormal
vücuts›cakl›¤›
(1)(2)
37derecenormalvücuts›cakl›¤›
vücut ›s›s› artar
*kan damarlar› daral›r*ter bezleri aktif de¤ildir*tüyler kalkar*titreme bafllar
*kan damarlar› genifller*ter bezleri aktiftir*tüyler yat›kt›r
so¤ukalg›lay›c›
s›cakalg›lay›c›
Ayn› flekilde bedenimizde fazla yükselen ›s›n›n düflürülmesi için de
terleme mekanizmas› ile birlikte kan devreye girer. Deri alt›ndaki kan da-
marlar› genifller ve böylece kan›n tafl›d›¤› ›s›y› havaya b›rakmas› kolaylafl-
t›r›lm›fl olur. Bu nedenle yüksek tempolu fiziksel ifller yapt›¤›m›z zaman,
damarlar›n genifllemesi sonucunda yüzümüz k›zar›r. Kan, vücut ›s›m›z›n
korunmas›nda da büyük rol oynar. Üflüdü¤ümüzde ten rengimiz beyaz-
lafl›r. Çünkü derimizin alt›ndaki kan damarlar› havan›n so¤uklu¤una gö-
re daral›r. Bedenimizde havaya yak›n bölgelerdeki kan bu flekilde azalt›l-
m›fl olur ve vücuttaki so¤uma minimuma indirilir.
Yüzen Hücrelerden Oluflan Bir Doku
Kan yap› olarak vücudun di¤er s›v›lar›ndan farkl›d›r. Kan asl›nda bir
anlamda dokudur; t›pk› kemik veya kas dokusu gibi. Ancak bir dokuyu
oluflturan hücreler birbirlerine s›k› s›k›ya tutunurken, kan dokusunu
oluflturan hücreler birbirlerine yap›fl›k olmayan hücrelerden oluflmakta-
d›r. Alyuvar, akyuvar ve trombosit ismi verilen kan hücreleri, kan plaz-
mas› içinde serbestçe da¤›lm›fl olarak dolafl›rlar.
Kan %55 plazmadan, %45 de kan hücrelerinden oluflur. Plazman›n
%90-%92'si su, geri kalan bölümü ise plazma proteinleri, aminoasitler,
karbonhidratlar, ya¤lar, hormonlar, üre, ürik asit, laktik asit, enzimler, al-
kol, antikorlar, sodyum, potasyum, iyot, demir, bikarbonat gibi element-
lerden oluflur. ‹flte kan hücreleri bu kompleks s›v›n›n içinde yüzerler.
Kan› Oluflturan ParçalarKüçük K›rm›z› Hücreler: Alyuvarlar
‹nsan bedeninde bulunan yaklafl›k 25 trilyon küçük k›rm›z› hücre hiç
durmadan yük tafl›r. Alyuvar isimli bu hücreler, kan s›v›s› içinde bütün
vücudu bafltan afla¤› dolafl›r ve yerine göre oksijen ya da karbondioksit ta-
fl›rlar. Ancak bu basit bir tafl›ma ifllemi de¤ildir. Öncelikle hücrenin bir
madde tafl›yabilmesi için özel bir yap›s›n›n olmas› gerekmektedir. Örne-
¤in oksijen tafl›yacak hücre için en ideal flekil hücrenin yass› olmas›d›r.
Çünkü bu yass› flekil hücrenin yüzey alan›n› art›racak ve oksijenle tema-
19Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹20
s›n› kolaylaflt›racakt›r. Nitekim alyuvar hücresinin biçimi yuvarlak ve
yass› bir yast›¤› and›r›r. Bu sayede alyuvarlar mümkün oldu¤unca çok
oksijen atomuyla temas edebilecek bir dizayna sahiptirler.
Ola¤an koflullarda vücutta saniyede yaklafl›k 2.5 milyon alyuvar üre-
tilir.2 Alyuvar say›s›n›n dengede tutulmas› vücut için hayati önem tafl›-
maktad›r. Herhangi bir nedenle örne¤in vücut ›s›s›n›n azalmas›yla birlik-
te alyuvar say›s›nda artma görülmesi önemli rahats›zl›klara yol açar. Vü-
cut ›s›s› afl›r› düfltü¤ünde kan s›v›s›n›n azalmas›na karfl›l›k, alyuvar say›-
s› ayn› kal›r. Birim hacme düflen alyuvar say›s›n›n artmas› ile birlikte ka-
n›n ak›c›l›¤› azal›r. Bu da damarlarda t›kanmaya neden olur ve kalbin ça-
l›flmas›n› zorlar. Bu nedenle alyuvar say›s›n›n belirli bir dengede olmas›
insan yaflam› için hayatidir.
Vücuttaki tafl›ma ifllemi için hücrenin fleklinin yass› olmas› tek bafl›-
na yeterli de¤ildir. Oksijeni tafl›yan, fakat hücreye kullanabilece¤i flekilde
sunamayan alyuvarlar›n hiçbir anlam› yoktur. Çünkü vücut hücrelerinin,
oksijeni kendilerine ba¤layacak özel moleküllere ihtiyac› vard›r. Bu mole-
kül oksijenle üç boyutlu bir yap›da en ideal flekilde birleflmeli ve oksijeni
güvenle tafl›mal›d›r. Ancak oksijene çok da s›k› ba¤lanmamal›, oksijen
verilecek hücreye geldi¤inde, oksijenden kolayca ayr›labilmelidir. K›-
sacas› oksijenin tafl›nmas› ve gereken yerlerde kullan›labilmesi
için kendine has bir tasar›ma sahip çok özel bir moleküle ih-
tiyaç vard›r. ‹flte bu molekül alyuvarlara -dolay›s›yla ka-
na- k›rm›z› rengini veren hemoglobin molekülü-
plazma Mikroskopla incelendi-¤inde kan›n içinde bir-çok farkl› hücre türü ol-du¤u görülecektir. (sol-da) Kanda say›ca dahaçok olan k›rm›z› kanhücreleri kana renginiverir. Bu hücreler oksi-jenle yüklü oldu¤undakan›n rengi k›rm›z› olur.Aksi takdirde kan pem-bemsi bir kahverengiyebürünür.
çeflitli beyaz kanhücreleri
k›rm›z› kanhücreleri
dür. Hemoglobin birbirinden farkl› iki ifllev yapabilmesi nedeniyle bilim
adamlar› taraf›ndan "ola¤anüstü bir molekül" olarak nitelendirilmektedir.
Hemoglobin akci¤erdeki oksijeni al›rken, karbondioksidi b›rak›r ve
oradan kaslara geçer. Bu s›rada kaslar da besinleri yak›p karbondioksit
oluflturur. Hemoglobin molekülü kaslara ulaflt›¤›nda öncekinin tam tersi
bir ifllev görerek oksijeni b›rak›p karbondioksidi al›r. Bu çok fluurlu ve di-
siplinli bir hareket fleklidir.
Bilim adamlar›, 1996 y›l›nda, alyuvarlar›n yap›s›ndaki hemoglobin
moleküllerinin oksijeni tafl›maktan baflka, yaflamsal önem tafl›yan bir di-
¤er molekülü daha tafl›d›klar›n› keflfettiler. Bu molekül, azotmonoksittir
(NO). Hemoglobinin azotmonoksit gaz›n› tafl›mas›n›n çok önemli bir ne-
deni vard›r. Hemoglobin, azotmonoksit gaz›n›n yard›m›yla dokuya ne ka-
dar oksijen verilece¤ini denetler.3 Dolay›s›yla, bu gaz›n hemoglobin tara-
f›ndan tafl›nmas› insan hayat› ve sa¤l›¤› aç›s›ndan son derece önemlidir.
21Harun Yahya
Hemoglobin oksijenin tafl›nmas›için gerekli olan en uygun tasa-r›ma sahip bir moleküldür.
ci¤erdeki havakesecikleri
ci¤erdeki k›lcaldamarlar vücudun herhangi
bir yerindekihücreler
dokudaki k›lcaldamarlar
hemoglobin
plazma
lökosit
oksijen
karbondioksit
‹NSAN MUC‹ZES‹
Hemoglobinin kusursuz mo-
lekül yap›s› ve ifllevleri bilim
adamlar›n›n da dikkatini çekmifl-
tir. Evrimci Gordon Rattray Taylor,
The Great Evolution Mystery (Büyük
Evrim Gizemi) adl› kitab›nda, he-
moglobin hakk›nda flunlar› yaz-
m›flt›r:
Kan›n oluflumu, tek bafl›na bir sa-
ga destan› gibidir. Ço¤unun yete-
rince anlafl›lmad›¤› en az 80 un-
surdan oluflur. En büyük öneme
sahip olan bileflen ise hemoglo-
bindir. Hemoglobin akci¤erdeki
oksijeni al›rken, karbondioksiti
b›rak›r ve oradan kaslara geçer. Orada ise tam tersi ifllevi yapar, oksijeni b›-
rak›p, karbondioksiti al›r. Kaslar besinleri yak›p karbondioksit oluflturur. Bir
araban›n akaryak›t yak›p karbonmonoksit üretmesi gibi. Bu madde gerçek-
ten ola¤anüstü bir moleküldür ki, bir anda oksijene karfl› birleflme e¤ilimi
gösterirken, birkaç saniye sonra bu e¤ilimini kaybeder. Bir anda tercihi kar-
bondioksite ba¤l› olarak de¤iflir. Bu da onu daha da dikkate de¤er yapar.
Yapt›¤› ifle uyum gösteren daha iyi bir örnek yoktur.4
Taylor'›n da özetledi¤i gibi, hemoglobin molekülü adeta fluur sahibi
bir varl›k gibi gerekti¤i yerde ve zamanda gereken seçimi yapabilmekte-
dir. Yaln›zca oksijeni tafl›makla kalmay›p, hemoglobin, oksijene acil gerek-
sinimi olan bir kas›n yan›ndan geçerken bu oksijeni b›rakmas› gerekti¤ini
hemen anlamakta, bu s›rada a盤a ç›kan karbondioksiti almas› ve nereye
b›rakmas› gerekti¤ini de bilerek hareket etmekte ve yeni yüküyle birlikte
akci¤erlere do¤ru yola ç›kmaktad›r. Hemoglobin molekülü hiçbir zaman
oksijen ile karbondioksiti birbirine kar›flt›rmamaktad›r ve daima do¤ru
adrese gitmektedir.
Bir molekülün düflünme, karar verme, seçme ve tercih yapma gibi
özellikler gerektiren bu gibi davran›fllarda bulunmas› elbette ki düflündü-
rücüdür.
22
Nerede, ne zaman, nas›l dav-ranaca¤›n› çok iyi bilen he-
moglobin molekülü Allah'›n il-ham› ile hareket etmektedir.
Bu molekülün sergiledi¤i ola¤anüstü fluur sayesinde tüm insanlar
yaflamlar›n› rahatl›kla sürdürebilmektedir. ‹nsan vücudunda saatte orta-
lama 900 milyon alyuvar üretilir. Sadece bir alyuvar hücresinde ise yakla-
fl›k 300 milyon hemoglobin molekülü bulunur. Bu moleküllerin tümü bu
ifllemleri hiçbir kar›fl›kl›k ç›kmadan yapabilecek özelliklere sahiptir. ‹nsan
vücudunda bulunan bütün hemoglobin moleküllerinin say›s› ve bu mole-
küllerin hepsinin istisnas›z ayn› yeteneklere sahip olduklar› düflünüldü-
¤ünde konunun önemi daha net anlafl›lmaktad›r.
Böyle bir seçicili¤in tesadüfen ortaya ç›kamayaca¤›, tesadüflerin in-
san vücudundaki milyarlarca hemoglobine bu özellikleri kazand›ramaya-
ca¤› ak›l sahibi her insan için çok aç›k bir gerçektir. Hemoglobin molekü-
lünü yaratan ve her insan›n vücuduna tüm özellikleriyle birlikte yerleflti-
ren Allah't›r.
‹flte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan baflka ‹lah yoktur. Herfleyin Yara-
t›c›s›d›r, öyleyse O'na kulluk edin. O, herfleyin üstünde bir vekildir.
(En'am Suresi, 102)
23Harun Yahya
Adnan Oktar
Kan›n, oksijen da¤›t›p, karbondioksitalma ifllevini hemoglobin olmadanyapamamas› evrimciler için bir aç-mazd›r. Çünkü evrimciler kan›n da in-san vücudundaki di¤er sistemlerin dezaman içinde aflama aflama geliflme-lerle meydana geldi¤ini iddia ederler.Yani bu iddiaya göre kan›n var oldu-¤u ama içinde hemoglobin molekülü-nün henüz bulunmad›¤› bir dönemvard›r. Oysa bu evrim teorisi aç›s›n-dan büyük bir çeliflkidir. Kan denens›v› hemoglobin molekülü olmadan
ifllevini yerine getiremez ve hücreleri-ne oksijen ulaflmayan canl› hemenölür. Bu canl›n›n hemoglobin molekü-lünün oluflumunu bekleyecek zaman›yoktur. Görüldü¤ü gibi kan olufltu¤uanda hemoglobinin de oluflmas› ge-rekmektedir. Yani kan›n, tüm özellik-leri ve yap›lar› ile birlikte tek bir andaortaya ç›kmas› flartt›r. Evrimcilerinaflamal› oluflum iddialar› bu noktadatamamen çökmekte ve kan›n Allahtaraf›ndan tek bir anda yarat›ld›¤›n›ortaya koymaktad›r.
Oksijenin Hemoglobine Ba¤l› Da¤›l›m› Evrimciler ‹çin Bir Ç›kmazd›r
‹NSAN MUC‹ZES‹
Alyuvarlar›n fieklindeki Hikmet
Alyuvar hücrelerinin biçimi daha önce
de belirtildi¤i gibi yuvarlak ve yass› bir
yast›¤› and›r›r. Bu yass› flekil hücrenin
yüzey alan›n› art›r›r ve oksijenle temas›-
n› kolaylaflt›r›r. Oksijenin kolay tafl›n-
mas› için bu en ideal flekildir. Bu fleklin
bozulmas› durumunda vücutta son dere-
ce ciddi hastal›klar ortaya ç›kar. Orak hücre-
li anemi denilen hastal›k türünde alyuvarlar
"hemoglobin S" denilen anormal hemoglobin tipini içerir-
ler. Bu hemoglobin, oksijensiz kald›¤› zamanlarda alyuvar içinde uzun
kristaller halinde çöker. Bu kristaller de hücreyi uzunlaflt›rarak bir çeflit
orak fleklini almas›na neden olurlar. Alyuvar oraklafl›nca, kandan dokula-
ra oksijen geçifli zorlafl›r. Bu durum oksijen azl›¤›na ve oraklaflman›n art-
mas›na neden olur. Bir süre sonra alyuvar kütlesi azalmaya bafllar ve has-
tal›k birkaç saat içinde çok tehlikeli boyutlara ulaflabilir.5
Bu gibi hastal›k halleri d›fl›nda hemen hemen bütün insanlarda alyu-
varlar›n flekli ayn›d›r. Bu flekil sayesinde her insan›n vücudundaki oksijen
kolayl›kla gereken yerlere tafl›n›r. fiu anda yaflayan, geçmiflte yaflam›fl olan
ve gelecekte de yaflayacak olan bütün insanlar›n alyuvarlar›n›n fleklinin
yass› ve yuvarlak bir yast›k fleklinde olmas› elbette ki tesadüflerle aç›klan-
mas› mümkün olmayan bir durumdur. Allah herfleyin en kusursuzunu
bilen, herfleyi en ince ayr›nt›s›na kadar tedbir edip düzenleyendir. Tüm
alemlerin Rabbi olan Allah'›n flan› çok yücedir.
24
Sa¤l›kl› k›rm›z›kan hücreleri
Normal alyuvar-lar damarlardankolayl›kla geçer(1), bozularakoraklaflm›fl alyu-var hücreleri (2)ise damarlardat›kanmaya yolaçar. (3)
(2)
(1)
(3)
25
Kanda gerçekleflen olaylar› inceleyen bilimadamlar› karfl›laflt›klar› kusursuz dü-zeni taklit edebilmek için çal›flmalar›n› sürdürmektedirler. Ancak bugüne kadarsomut bir geliflme kaydedilememifltir. Hatta araflt›rmac›lar bu ola¤anüstü s›v›y›taklit etmeye çal›flmaktan vazgeçmifller, kan ile ilgili araflt›rmalar›n yönünü de-¤ifltirmifllerdir. Oksijen tafl›yabilen yedek bir s›v›y› üretmek için çal›flmalar yürüt-mektedirler.Ancak bilim adamlar› kan ile ilgili çal›flma yaparken çeflitli zorluklarla karfl›lafl-maktad›rlar. Kan› damardan çektikleri anda kan p›ht›laflmaktad›r. Kan hücreleri-nin mikroskop alt›nda ve bedende ayn› flekilde hareket edip etmedikleri bilinme-mektedir. Ayr›ca kan ne plastik hortumda ne de cam fliflede tam anlam›yla can-l› kalmad›¤› için içindeki hücreler ayr› ayr› al›n›p incelenmektedir. Bütün bunlargözönünde bulunduruldu¤unda bilim, canl› 'kan'› de¤il laboratuvardaki kan› ana-liz ederek tan›maktad›r. (R. von Bredow, Geo, Kas›m 1997)Laboratuvarlarda benzeri üretilemeyen bu ola¤anüstü madde insan ilkortaya ç›kt›¤›ndan beri vücutta üretilmektedir. Bugün sahipoldu¤umuz yüksek teknoloji ile taklidi dahi yap›la-mayan bir maddenin zaman içinde kendikendine tesadüflerin etkisiyle olufltu¤unuiddia etmek ak›lc›l›ktan tamamen uzak-laflmak demektir. Pek çok canl› türünehayat veren bu madde Allah'›n yarat›fl›n›naç›k delillerinden bir tanesidir.
BENZER‹ ÜRET‹LEMEYEN MUC‹ZEV‹ SIVI: KAN
‹NSAN MUC‹ZES‹
Alyuvarlar›n fiekil De¤ifltirme Yetene¤i
Alyuvar hücreleri tek bir kan damlas›na 250 milyon tane s›¤acak ka-
dar küçük boyutlardad›r. Bu alyuvarlar›n damarlarda kolay hareket ede-
bilmesini sa¤layan avantajl› bir durumdur. Ancak insan vücudunda çap›
bir alyuvar hücresinin çap›ndan çok daha küçük k›lcal kan damarlar› var-
d›r. Bu, ilk bak›flta oldukça büyük bir problem gibi görülebilir. Çünkü al-
yuvar hücresinin kendisinden çok daha küçük çapa sahip bir k›lcal da-
mardan geçmesi gerekecektir. Bu zor ifllem nas›l gerçekleflir?
‹flte bu noktada alyuvarlar›n esnek yap›lar› devreye girer. Alyuvarlar
yass› ve oldukça esnek yap›lar› sayesinde en dar damarlardan bile rahat-
l›kla geçebilirler. Bu esneklik alyuvar hücrelerinin sahip oldu¤u bir baflka
tasar›m örne¤idir. E¤er alyuvarlar biraz olsun bu esnekliklerini kaybeder-
lerse oldukça ciddi problemler do¤ar. Örne¤in baz› fleker hastalar›n›n
gözlerindeki hassas dokular, esnekliklerini kaybetmifl alyuvar hücreleri
taraf›ndan t›kan›r ve bu durum ileri aflamada körlü¤e neden olur.6 Tek bir
örnekte bile görüldü¤ü gibi insan vücudunun her parças›nda var olan ta-
sar›m son derece hassas, kusursuz bir denge üzerine kuruludur.
Vücuttaki Geri Dönüflüm Sistemi ile Sa¤lanan Ekonomi
‹nsan vücudundaki geri dönüflüm sistemi de kusursuz bir yap›ya sa-
hiptir. Her an çok say›da ifllemin gerçekleflti¤i vücudumuzda sürekli za-
rarl› at›klar, ölü hücreler, vücuda giren ve savunma sistemi taraf›ndan
parçalanan yabanc› maddeler ve daha pek çok gereksiz madde dolafl›r.
Ancak bunlar›n hiçbiri vücuda zarar vermez.
Çünkü vücutta bu maddeleri d›flar› atabilecek veya vücut içinde ge-
reken ifllemlerde de¤erlendirecek sistemler mevcuttur. Örnek olarak sü-
rekli yenilenen alyuvar hücrelerini verebiliriz. Bu hücrelerin ömrü yakla-
fl›k 120-130 gün kadard›r. Yafll› alyuvarlar karaci¤erde, dalakta ve kemik
ili¤inde ölürler. Ölen alyuvarlar›n yerine de sürekli yeni alyuvarlar üreti-
lir. Her saniye 10 milyon alyuvar ölür ve yerine her gün 200 milyar yeni
hücre oluflturulur ve bu flekilde vücudun tüm alyuvarlar› yaklafl›k dört
ayda bir tamamen yenilenmifl olur.7
26
Ölen alyuvarlar›n içinde bulunan demir molekülü de vücudumuz-
daki 'geri dönüflüm' sistemiyle yeni alyuvarlar›n üretiminde kullan›lmak
üzere depolan›r. Bu mükemmel bir endüstriyel planlama örne¤idir.8 Böyle
bir planlaman›n kendili¤inden ortaya ç›kamayaca¤› aç›kt›r. Alyuvarlar›
bu özellikleriyle birlikte yaratan Allah't›r.
Mikro Askerler: Akyuvarlar
Bir damla kan›n içinde akyuvar ad› verilen yaklafl›k 400 bin mikro
asker bulunur. Hatta güçlü bir savunma yap›lmas› gerekiyorsa normal
flartlar alt›nda kan›n her milimetrekübünde akyuvar say›s› 7.000-10.000
aras›ndayken, birdenbire bu say› 30.000'e kadar yükselebilir.9 Bu askerle-
27Harun Yahya
Adnan Oktar
Yanda vücuttaki demir emiliminin nas›l gerçekleflti¤ini gösteren tablo görülmekte-dir. Sürekli yenilenen alyuvarlar vücut için önemli bir demir kayna¤›d›r.
alyuvarlar
yafll› alyuvarhücrelerinin gelifli yeni alyuvar
oluflumu
doku hücreleri
dalak
k›rm›z› kemikili¤i
demirin k›rm›z›kemik ili¤ine
geçiflidalaktan kanademir geçifli
besinlerden demirsa¤lanmas›
demir kayb› (idrar, ter,vs. ile)
demir eksikli¤igenellikle
karaci¤erde görülür
‹NSAN MUC‹ZES‹
rin görevi vücudu mikro düflmanlardan korumakt›r. Akyuvarlar vücuda
ait olmayan canl› cans›z herfleyi yok etmek için programlanm›fllard›r. Bu
nedenle vücuda giren bakterileri, virüsleri ve tehlike meydana getirebile-
cek her türlü maddeyi arar, bulur, izler ve en uygun anda yok ederler.
Akyuvarlar kandaki di¤er hücrelerden yap›sal olarak farkl›l›klar
gösterirler. Örne¤in alyuvarlarda çekirdek bulunmaz. Ancak akyuvarlar
çekirdeklidir ve içlerinde bütün organeller bulunur. Bundan baflka akyu-
varlar birkaç gün hatta bir enfeksiyon s›ras›nda birkaç saat yaflarlar. Bu
kadar k›sa bir yaflam zannedildi¤inin aksine vücudun savunmas› aç›s›n-
dan oldukça önemlidir. Çünkü savunma yapan yani y›pranm›fl olan ak-
yuvar ölür ve daha o ölürken yerine hemen sa¤l›kl› ve savunma kabiliye-
ti çok daha yüksek olan bir yenisi üretilir.10
Akyuvarlar asl›nda tek tip hücrelerden oluflmaz. 'Akyuvar' farkl› as-
kerlerden oluflmufl ve insan bedeni için çarp›flan savaflç› hücrelere verilen
genel bir isimdir. Bu askerler iki ana gruba ayr›l›r. Birinci grup, düflman-
la ilk karfl›laflan ve gö¤üs gö¤üse savaflan granülositlerdir. ‹kinci grup ise
düflmana karfl› özel silahlar (antikor) üreten lenfositlerdir.
Lenfositlerin kandaki di¤er hücrelerden farkl› bir özellikleri vard›r.
Kan›n d›fl›nda, dokularda yaflayan lenfosit say›s›, kanda yaflayan lenfosit
say›s›na oranla çok fazlad›r. Bu hücreler dokularda -vücudun derinlikle-
rinde- adeta üs kurar ve dokular› mikroplara karfl› korurlar. Öyleyse ka-
n›n içinde lenfosit bulunmas›n›n nedeni nedir?
28
Akyuvarlar gerek ya-flam süreleri, gerekse
vücudun savunmas›için sahip olduklar› di-
¤er özellikleriyle çokaç›k bir flekilde yarat›l›-fl› kan›tlar. Yanda çeflit-li akyuvar resimleri gö-
rülüyor. Sar› hücreleren küçük akyuvarlar
olan lenfositlerdir.
Asl›nda akyuvarlar kan› bir tafl›ma arac› olarak kullan›rlar. Akyuvar-
lar adeta devriye görevi yapan bir jandarma birli¤i gibi vücudun her ye-
rini kanla birlikte gezerler, yafll› ve güçsüz akyuvarlar›n bulundu¤u do-
kular› büyük bir h›zla takviye ederler. Böyle ak›lc› ve h›zland›r›c› bir sis-
temin, evrimcilerin iddia etti¤i gibi tesadüfen geliflmifl olmas› imkans›z-
d›r.
fiuursuz atomlardan oluflan bir hücrenin tercih yetene¤ine, akla ve
bilince sahip olamayaca¤›, vücut savunmas› yapmas›n› sa¤layacak özel-
likleri kendi kendine edinemeyece¤i aç›kça ortadad›r. Kald› ki bu küçük
canl›n›n di¤er hücreleri korumak için savaflmas› oldukça önemli bir ayr›n-
t›d›r. Gözle görülemeyen bir hücrenin kendisini sizin için feda etmesi ve
vücudunuzda ayn› fedakarl›¤a sahip milyonlarca hücrenin bulunmas›
gözlerinizin önünde bulunan milyonlarca mucizeden biridir.
Akyuvarlar›n yap›s›ndaki mükemmellik, sahip olduklar› fedakarl›k,
savaflma bilgisi ve yetene¤i kendi tercihlerinin de¤il Allah'›n onlar› bu
özelliklerde yaratmas›n›n bir sonucudur. Bunun aksini kan›tlamaya çal›-
flanlar bugüne kadar hiçbir sonuca ulaflamam›fllard›r, bundan sonra ulafl-
malar› da mümkün de¤ildir. Allah Kendisini inkar etmeye çal›flanlar›n ça-
balar›n› Nur Suresi'nde seraba benzeterek flöyle buyurmufltur:
‹nkar edenler ise; onlar›n amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer;
susayan onu bir su san›r. Nihayet ona ulaflt›¤›nda bir fley bulamaz ve ya-
n›nda Allah'› bulur. (Allah da) Onun hesab›n› tam olarak verir. Allah, he-
sab› çok seri görendir. (Nur Suresi, 39)
Evrimcilerin Bu Konudaki Mant›k Bozukluklar›
‹nsan vücuduna her gün çok say›da mikrop girer. Bu mikroplar sa-
vunma sisteminin ilk aflamas›nda etkisiz hale getirilmeye çal›fl›l›r. Ancak
engellenemeyen baz› mikroplar ve yabanc› maddeler dolafl›m sistemine
girerek yaflamsal tehlike oluflturabilir. Bu tür mikroplara "antijen" ad› ve-
rilir. Vücut antijenlere karfl› "antikor" ad› verilen maddeler üreterek onla-
r› yok etmeye ya da ço¤almalar›n› önlemeye çal›fl›r. Antikor antijene t›pk›
anahtar›n kilide oturmas› gibi üç boyutlu yap›da kenetlenerek antijeni et-
29Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
kisiz hale getirir. Antikor ile antijen aras›ndaki anahtar-kilit benzerli¤i bu
sistemin anlafl›lmas› aç›s›ndan üzerinde dikkatle düflünülmesi gereken
bir örnektir.
Do¤ada ortaya ç›kan yüzbinlerce farkl› antijene karfl›l›k savunma
hücreleri ayr› ayr› antikor üretebilir. Bu yüzbinlerce kilide uygun anahtar›
vücut hücrelerinin an›nda üretebilmesi demektir. Bu elbette ki mucizevi
bir olayd›r.
Fakat as›l ilginç olan laboratuvarda oluflturularak insan vücuduna
yerlefltirilen yapay antijenlere karfl› bile savunma hücrelerinin antikor
üretebilmesidir. Vücut hücreleri do¤ada bulunan kilitlere uygun anahtar
üretebildikleri gibi do¤ada hiç bulunmayan ve laboratuvarda üretilen ki-
litlere göre de anahtar üretebilmektedirler.
Vücudun içindeki bir mekanizman›n d›fl dünya hakk›nda bu denli
flafl›rt›c› bir bilgiye sahip olmas› elbette ki tesadüflerle aç›klanamaz. Bir
hücre nas›l olur da yüzbinlerce yabanc› maddenin bilgisine sahip olman›n
yan›s›ra, laboratuvarda yapay olarak üretilen çok farkl› bir maddenin (an-
tijenin) de bilgisine sahip olabilir? Savunma hücrelerinin, vücuttaki anti-
jenleri bir flekilde tan›d›¤›n› kabul etsek dahi, daha önce hiçbir flekilde
karfl›laflmad›¤› bir antijeni de tan›yabilmeleri çok flafl›rt›c›d›r. Dahas›, sa-
vunma hücreleri vücuda yeni giren bu yabanc›y› hemen teflhis ettikleri gi-
bi, yabanc›ya karfl› kullan›lacak etkili silahlar› da –uygun antikoru- an›n-
da tespit edip üretmek için gerekli olan yetenek ve akla da sahiptirler. Tefl-
his etme, tedbir alma gibi ak›l, bilgi ve fluur gerektiren özelliklerle dona-
t›lm›fl olan savunma hücrelerinin tesadüfen olufltu¤unu söylemek, önem-
li bir mant›k hezimetidir. Evrimciler, savunma hücrelerinin, her türlü ya-
banc› maddeyi teflhis edebilme özelli¤ini kendi teorilerine göre aç›klaya-
mad›klar› gibi, son derece mant›k ve bilim d›fl› izahlarla, konuyu geçifltir-
meye çal›fl›rlar.
Savunma hücrelerinin yapay bir antijeni tan›ma konusuyla ilgili ola-
rak evrimci bilim adamlar›ndan Ali Demirsoy'un sözleri buna örnektir:
Fakat yirminci yüzy›lda yapay olarak sentezlenen bir kimyasal maddeye
karfl› antikor yapma düzene¤ini çok daha önceden gelifltiren bir hücre, ka-
hin demektir.11
30
Adnan Oktar
Prof. Demirsoy ayn› kitab›nda, bu konunun bugüne kadar bir aç›kla-
mas›n›n olmad›¤›n› da flöyle itiraf etmifltir:
Plazma hücreleri bu bilgiyi nas›l ve hangi formda elde ederek, ona göre öz-
gül flekillenmifl antikoru üretebilmektedir? Bugüne kadar bu sorunun kesin
bir aç›klamas› yap›lamam›flt›r.12
Demirsoy bu ifadesiyle hücrenin ola¤anüstü birtak›m özelliklere sa-
hip oldu¤unu kabul etmektedir. Çünkü "kahin" baz› bilgilere önceden sa-
hip olan kifliler için kullan›l›r. Bir hücrenin bilgi sahibi olmas›, üstelik de
bulundu¤u ortamdan tamamen uzaktaki varl›klar hakk›nda bilgi sahibi
olmas› ola¤anüstü bir özelliktir. Cans›z atomlar›n birleflmesinden meyda-
na gelmifl bir hücrenin tesadüfen güçlü sezilere veya ileri derecede bilgi
ve kültüre kendi kendine sahip olmas› elbette beklenemez. Bunu iddia et-
mek akl›n ve mant›¤›n s›n›rlar›n›n d›fl›na ç›kmakt›r.
Ancak, evrimciler çaresiz kald›klar› için canl›lar›n yarat›l›fltan sahip
31
Savunma sisteminin bir parças› olan B hücreleri vücuda giren düflmanlara karfl›birebir etkili olan ve antikor denilen silahlar üreterek savunmaya kat›l›rlar.
B hücreleri
antikorlar
Harun Yahya
‹NSAN MUC‹ZES‹
olduklar› mucizevi özellikleri kabul ederler. Fakat bu sistemlerin özel ola-
rak yarat›ld›¤›n› kabul etmemek, daha do¤rusu Allah'›n varl›¤›n› inkar et-
mek için bu mükemmelli¤in sebebini baflka yollarla aç›klamaya çal›fl›rlar.
Bu noktadan sonra evrimciler bilimsellikle hiçbir ilgisi olmayan, yaln›zca
telkin yapmaya ve acizliklerini gizlemeye çal›flan aç›klamalar yaparlar.
"Bu bir evrim mucizesidir" veya "bu hücre adeta bir kahin gibidir" gibi ev-
rimin t›ls›ml› sözleriyle halk› "hipnotize" etmeye çal›fl›rlar.
Oysa burada ola¤anüstü bir durum vard›r. ‹nsan vücudundaki, göz-
le görülmeyecek kadar küçük ve sürekli yenilenen hücreler, do¤ada var o-
lan tüm düflmanlar›n›, daha onlar› görmeden tan›ma, teflhis etme ve yok
etme yetenek ve donan›m›na sahiptirler. Böyle bir yap›y› tesadüflere
ba¤lamak, Allah'a inanmamay› kendilerine amaç edinmifl kiflilerin içinde
bulunduklar› fikri aczi gösteren önemli bir örnektir.
Evrimcilerin, bu hücreleri, böylesine mükemmel ifllev ve özellikler-
le oluflturdu¤unu ileri sürdükleri mekanizma ise mutasyonlard›r. Demir-
soy da yine Kal›t›m ve Evrim adl› kitab›nda, yukar›daki sözlerine flöyle de-
vam eder; "Bu düzene¤in (antikorun antijeni tan›mas›) oluflmas› da rast-
lant› ile meydana gelen mutasyonlard›r fleklinde savunulmaktad›r."
Yukar›daki aç›klamay› detayl› bir flekilde incelemek evrimci bilim
adamlar›n›n baflvurduklar› oyunlar› anlamak aç›s›ndan son derece önem-
lidir. Yazar, baz› çevrelerin bu düzene¤in mutasyonlar sonucunda ortaya
ç›kt›¤›n› savunduklar›n› söylemektedir. Bu cümleyi okuyan ve biyoloji
hakk›nda detayl› bilgiye sahip olmayan bir okuyucu da bu iddian›n bi-
limsel bir aç›klama ve ispatlanm›fl bir gerçek oldu¤unu zannedebilir. Oy-
sa; "Bu düzene¤in (antikorun antijeni tan›mas›) oluflmas› da rastlant› ile
meydana gelen mutasyonlard›r fleklinde savunulmaktad›r." cümlesi, içi
tamamen bofl, hiçbir bilimsel de¤eri olmayan ve yaln›zca okuyucunun
dikkatini da¤›tmaya, etki alt›na almaya yönelik haz›rlanm›fl bir cümledir.
Bu etki alt›na alma ve aldatma yöntemi asl›nda dünya hakk›nda hiç-
bir bilgisi olmayan, hatta haf›zas›n› tamamen kaybetmifl bir insan› kelime
oyunlar› ile kand›rmaya benzer. Bu kifli, içi son derece ileri teknoloji ile
donat›lm›fl bir gökdelenin önüne getirilse ve kendisine bu binan›n bir
"deprem" sonucunda olufltu¤u söylense flüphesiz kiflinin -mant›ken böy-
32
le bir fleye kesinlikle inanmasa da- aksini
ispatlayabilme imkan› o an için yoktur.
Ama herfleye ra¤men akl› ve vicdan› ile
düflünen insan, böyle bir olay›n gerçekle-
flemeyece¤ini takdir edebilir.
Kompleks bir hücrenin mutasyonla
meydana geldi¤ini söylemek de yukar›-
daki örnekten farks›zd›r. Herfleyden önce
hücre bir gökdelenden çok daha üstün bir
teknolojiye sahiptir. Hatta birçok bilim
çevresi hücrenin insano¤lunun karfl›laflt›-
¤› en üstün ve kompleks yap› oldu¤unu
söyler. ‹kincisi hücreye sahip oldu¤u
özellikleri kazand›rd›¤› iddia edilen mu-
tasyonun hücre üzerindeki etkisi, genel
olarak bir depremin gökdelen üzerindeki
etkisinden çok daha y›k›c› ve tahrip edici-
dir.
Böylesine tahrip edici bir faktörün,
yüzbinlerce farkl› antijen için yüzbinlerce
farkl› antikor üretebilen, insan haf›zas› ve
zekas›ndan üstün bir beceriye sahip bir
hücreyi tesadüfen üretebilmesi kesin ola-
rak imkans›zd›r.
Kald› ki evrim teorisine göre hücre
tek bir mutasyon sonucunda de¤il, birbi-
rini takip eden birçok mutasyon sonu-
cunda bu özelliklere sahip olmufltur. Bu
da birbirini takip eden birçok depremin
bir flehir imar etmesine benzer.
Bilimsel gerçeklere ters düflerek mu-
tasyonlar›n her birinin hücreye faydal› bir
özellik kazand›rd›¤›n›, her ne kadar im-
33
antijen
antikor
antijenin antikorlabirleflmesi
1) Savunma hücreleri vücuda yenigiren yabanc› hücreleri hemen tefl-
his ederler. Ayn› anda yabanc›yakarfl› kullan›lacak etkili silahlar› da
-uygun antikoru- an›nda tespit edipüretebilirler.
2) Antikorlar antijenlerle birleflerekonlar› yok ederler. Ancak burada
dikkat çekici olan nokta vücut hüc-relerinin düflmanlara birebir uyan
silahlar üretmesidir.3) Görüldü¤ü gibi antikorlar antijenlere
t›pk› anahtar›n kilide oturmas› gibi üçboyutlu bir yap›da kenetlenir ve antije-
ni etkisiz hale getirirler.
(1)
(2)
(3)
Harun Yahya
‹NSAN MUC‹ZES‹
kans›z olsa da- kabul edelim. Ancak bu da yeterli de¤ildir. Çünkü savun-
ma hücresinin, sahip oldu¤u özellikleri kazanabilmek için milyonlarca y›l
beklemeye zaman› yoktur. Çünkü savunma hücresi görevini yapamazsa,
bu canl› için kesin ölüm anlam›na gelir. Savunma hücreleri bütün özellik-
leri ile canl›n›n bedininde ilk andan itibaren bulunmak zorundad›r.
Ayr›ca savunma hücreleri yaln›zca üstün bir üretim yetene¤ine sahip
de¤ildir. Savunma sisteminde birbirlerinden farkl› özellik ve görevlerde
birçok hücre vard›r. Bu hücrelerin adeta disiplinli bir ordu gibi kendi ara-
lar›nda sahip olduklar› iletiflim, düzen, emir komuta zinciri gibi özellikle-
ri gözönüne al›nd›¤›nda, evrim teorisinin tesadüf aç›klamas›n›n bilimin
karfl›s›nda nas›l çöktü¤ü bir kez daha anlafl›lmaktad›r.
Savunma hücrelerinin baflka canl›lar›n vücut yap›lar›n› tahmin ede-
bilme ve buna göre taktik belirleme yetenekleri en ince ayr›nt›s›na kadar
Allah taraf›ndan yarat›lm›flt›r. Allah üstün kudret sahibi oland›r.
"Sizin ‹lah›n›z yaln›zca Allah't›r ki, O'nun d›fl›nda ‹lah yoktur. O, ilim ba-
k›m›ndan herfleyi kuflatm›flt›r." (Taha Suresi, 98)
Kan›n Hayati Parças›: PlazmaKan hücrelerinin (alyuvarlar, akyuvarlar) içinde yüzdükleri s›v›n›n
ismi kan plazmas›d›r. Kan plazmas› da basit bir s›v› de¤il, içinde birçok
özel madde bulunan özel bir kar›fl›md›r. Plazma, %90-92 oran›nda su, %6-
8 oran›nda protein, ayr›ca eriyik halinde tuz, glikoz, ya¤ ve aminoasit,
karbondioksit, azotlu at›k ve hormonlar içeren sar›ms› bir s›v›d›r.
Plazma yedi¤iniz yiyeceklerden elde edilen besinleri vücudun içine
da¤›t›r. Hücrelerin ürettikleri art›k maddeleri de bedenden uzaklaflt›rmak
için ilgili organlara iletir. E¤er plazman›n bu tafl›ma-nakliye görevi olma-
sa, yenilen besinler hiçbir ifle yaramaz, dokulara besin ulaflamaz, üretilen
art›k maddeler uzaklaflt›r›lamad›¤› için vücut hemen zehirlenirdi.
Plazman›n di¤er bafll›ca görevleri;
- kan bas›nc›n›n belirli bir düzeyde tutulmas›n› sa¤lamak,
- vücutta ›s›n›n eflit olarak da¤›lmas›na yard›mc› olmak,
- kan ile di¤er dokular›n asitli¤ini belirli bir düzeyde tutmakt›r.
34
Adnan Oktar
Plazma proteinlerinin her birinin farkl› fonksiyonlar› vard›r. Bu pro-
teinlerin üç ana çeflidi; albumin, fibrinojen ve globülinlerdir.
Albumin, say›ca en fazla olan plazma proteinidir. Vücutta bir an-
lamda tafl›y›c› görevi görür. Albuminin en önemli görevi ise k›lcal damar-
lardan çevre dokulara afl›r› s›v› geçiflini önlemektir.13 Bu görevin önemini
anlamak için besinlerin vücutta nas›l bir yol izlediklerine göz atmakta
fayda vard›r. Besin maddelerinin atardamarlardan gereken dokulara
ulaflabilmeleri için öncelikle doku duvar›n› aflmalar› gereklidir. Besin du-
var›, çok küçük gözeneklere sahiptir. Buna ra¤men hiçbir madde
kendili¤inden bu duvardan geçemez. Bu geçiflte etkili olan faktör kan
bas›nc›d›r. T›pk› bir elekte oldu¤u gibi kan›n s›v› k›sm› ve en küçük
moleküller bas›nçla duvardan geçerler. E¤er böyle bir engel olmasayd› ve
bu maddeler dokulara afl›r› miktarda ulaflabilseydi, vücutta ödem oluflur-
du. ‹flte albumin, kandaki yüksek yo¤unlu¤u nedeniyle suyu, bir sün-
gerin yapt›¤› gibi emer ve bu tehlikeyi önlemifl olur. Bu sistem flöyle
çal›fl›r: Su ve erimifl haldeki maddelerin ço¤u k›lcal damar duvar›ndan ra-
hatl›kla geçebilirler. Ancak proteinler için bu geçifl mümkün de¤ildir. Bu
yüzden damar içinde kalan albumin gibi proteinler geçifl yerinde bir
bas›nç oluflturur ve s›v›n›n d›flar› ç›kmas›n› önlerler. Albumin; kolestrol
gibi ya¤lar›, hormonlar› ve bir safra kesesi maddesi olan zehirli sar› biliru-
bini kendisine ba¤layarak tutar. Ayr›ca civa, penisilin ve di¤er baz› ilaçlar›
da tutar ve geçifllerine izin vermez. Bundan baflka zehirleri karaci¤erde
b›rak›r, besin maddelerini ve hormonlar› ise vücut içinde ihtiyaç duyulan
yerlere götürür.14
Plazmada bulunan baflka bir protein olan fibrinojen ise kan›n p›ht›-
laflmas›nda önemli bir rol oynar. Kandaki di¤er bir protein olan globülin-
lerden gamma olanlar, vücudun belirli bir enfeksiyonla uyar›lmas› sonu-
cunda oluflan koruyucu maddeler olan antikorlar gibi hizmet verirler.
Bunlar kanda bulunan proteinlerden sadece birkaç tanesidir. Bunlar-
dan baflka oksijen, azot ve karbondioksit gazlar› da plazmada erimifl hal-
de bulunur. Kanda bulunan kat› maddelerden olan glikoz ise oldukça
önemli bir maddedir. Glikoz beynin yak›t maddesi olarak kullan›lmakta-
d›r. Bu nedenle kandaki seviyesi hormonlarla sabit tutulur. E¤er kandaki
35Harun Yahya
‹NSAN MUC‹ZES‹
glikoz miktar› belli bir oran›n alt›na düflerse afl›r› uyar›lma, bay›lma, kas-
larda titreme ve bir müddet sonra komayla birlikte ölüm ortaya ç›kar.
‹nsan yaflam›nda son derece büyük öneme sahip olan kandaki bu
maddelerin her biri özel bir tasar›m›n ürünüdür. Yapt›klar› ifller ve genel
özellikleri düflünüldü¤ünde bu aç›kça görülmektedir.
Görüldü¤ü gibi kandaki maddelerin tümü birbiriyle ba¤lant›l› iliflki-
ler içindedir. Maddelerden tek bir tanesinin olmas› ya da normal flartlar
alt›nda olmas› gerekenden farkl› özelliklerde ya da miktarda olmas› in-
36
Plazma kan›n önemlibir bölümünü oluflturur.Plazman›n içinde bulu-nan gerek proteinlergerekse tuzlar, insaniçin hayati önemi olanifllemleri yerine getirir-ler. Örne¤in kan›n p›ht›-laflmas›, zehirlerin vü-cuttan uzaklaflt›r›lmas›,besin maddelerinin ta-fl›nmas› plazmadakiproteinlerin görevlerin-den birkaç›d›r. Plazmavücuttaki tafl›ma-nakli-ye görevini hiç aksama-dan, kar›fl›kl›k ç›kma-dan yerine getirir. Bü-tün insanlar›n plazma-lar›nda bu proteinlerbulunur ve hepsi ayn›görevleri yerine getirir-ler. Plazma s›v›s›n›oluflturan proteinleresahip olduklar› akl› ve-ren elbette ki herfleyinRabbi olan Allah't›r.
PLAZMA % 55
Ö¤e Temel Fonksiyonlar›
Su
Tuzlar (elektrolitler)sodyum
potasyumkalsiyum
magnezyumklorür
bikarbonat
Ozmotik denge,pH de¤ifliminiönleme ve zargeçirgenli¤inindüzenlenmesi
Plazma Proteinlerialbümin
fibrinojenglobülinler
Ozmotik denge,pH de¤iflimini önleme,
kan›n p›ht›laflmas›,savunma ve lipid
tafl›nmas›
Di¤er maddeleritafl›ma
Adnan Oktar
san vücudu için ciddi sorunlara yol açmaktad›r. Bütün bunlar insan için
hayati öneme sahip olan kan›m›z›n bütün özellikleriyle birlikte Allah ta-
raf›ndan yarat›lm›fl oldu¤unu göstermektedir.
Kan›n P›ht›laflmas›
‹nsan bedeninin hemen her bölümüne milyonlarca borudan oluflan
bir tesisat -damarlar- döflenmifltir. Bu boru tesisat›n›n içinde hiç durmak-
s›z›n akan bir kan nehri vard›r. Zaman zaman insan bedeninde meydana
gelen küçük bir çizik veya kesik sonucunda, derinin hemen alt›nda bulu-
nan bu borular›n içinde akan kan d›flar› s›zar. Normal flartlarda olmas› ge-
reken, vücuttaki bütün kan›n -t›pk› dibinde delik aç›lm›fl bir su fliflesi gi-
bi- bu delikten d›flar› akmas› ve küçük bir çizi¤in bile insan› kan kayb›n-
dan öldürmesidir. Ancak bu gerçekleflmez. Söz konusu deli¤in etraf›nda
kan p›ht›laflmaya bafllar ve p›ht›laflan kan, deli¤i adeta bir t›pa gibi t›kar.
Bu durum, dibi delinen bir fliflenin içindeki suyun d›flar› akmamak için
deli¤i onarmas›na ve sertleflerek deli¤i t›kamas›na benzer.
Bu, kuflkusuz büyük bir mucizedir. Kan›n bu özelli¤i dünyadaki her
insan›n hayat›n› kurtarmaktad›r. Aksi takdirde çok küçük bir yara bile in-
sanlar›n ölümüne neden olacakt›r. Ancak insanlar gözlerinin önünde bu-
lunan ve kendi hayatlar›n› koruyan bu mucize hakk›nda hiç düflünmez-
ler. Peki bu büyük mucize nas›l gerçekleflir? Kan nas›l p›ht›lafl›r? Bu soru-
nun cevab› incelendi¤inde çok aç›k bir yarat›l›fl mucizesi ortaya ç›kar.
P›ht›laflma olay›, t›pk› otoyolda meydana gelen kazaya acil ça¤r›lar-
la yetiflen devriye ve ambu-
lanslar›n ilk yard›mlar›n›
an›msatan bir olayd›r.
Vücudun herhangi bir
bölgesinde bir kanama oldu-
¤unda ilk yard›m trombosit
ad› verilen kan plakç›klar›n-
dan gelir. Trombositler kan›n
içinde da¤›n›k olarak dola-
37
Kan›n içinde da¤›n›k bir flekildedolaflan trombositler
k›rm›z› kan hücresi
trombosit
trombosit
Harun Yahya
‹NSAN MUC‹ZES‹
fl›rlar, bu nedenle kanama vücudun ne-
resinde olursa olsun mutlaka o bölgeye
yak›n, devriye gezen bir trombosit var-
d›r.
"Von Willebrand" isminde bir pro-
tein ise, kaza yerini iflaret ederek yar-
d›m isteyen bir trafik polisi gibi, trom-
bositleri gördü¤ünde önlerini keser ve
olay yerinde durmalar›n› sa¤lar.
Olay yerine gelen ilk trombosit,
t›pk› telsizle yard›m ister gibi, özel bir
madde salg›layarak, di¤er ekipleri olay
yerine ça¤›r›r. Gözle görülemeyen bir
hücre ortada bir problem oldu¤unu an-
lamakta ve di¤er mekanizmalarla ha-
berleflebilmektedir. Di¤er ekipler ken-
dilerine gelen mesaj› anlamakta ve ken-
dilerinden isteneni yapmaktad›rlar.
Vücudunuzun küçük bir noktas›nda
gözle görülemeyen varl›klar birbirleri
ile haberleflmekte ve bir organizasyon
gerçeklefltirmektedirler.
Bu arada, vücutta yer alan 20'ye
yak›n enzim biraraya gelerek yaran›n
üzerinde trombin ad›nda bir protein
38
Vücudumuzda meydana gelen küçük birçizik veya kesik sonucunda, derinin he-men alt›nda damarlar›m›zda akan kan d›-flar› s›zar. (en üstteki resim) Bir süre sonradeli¤in etraf›ndaki kan p›ht›laflmaya bafl-lar. (ortadaki resim) Yumuflak bir yap›yasahip olan fibrin ilk baflta yaray› kapatt›k-tan sonra kurumaya bafllar ve yaray› iyile-flene kadar korumak için büzülerek sertbir kabuk halini al›r. (en alttaki resim)
kabuk oluflumu
kuruyan fibrin
p›ht›laflan kan
k›rm›z› kanhücreleri
beyaz kanhücreleri
k›rm›z› kanhücreleri
kandamarlar›
kandamarlar›
deri
trombosit
Adnan Oktar
üretmeye bafllar. Bu enzimlerden tek bir tanesinin olmamas› sistemin iflle-
memesi ve insan›n hayat›n› kaybetmesi anlam›na gelmektedir. Ancak
herfley planlanm›fl ve sistem kusursuz bir flekilde kurulmufltur.
Trombin sadece aç›k yaran›n oldu¤u yerde üretilir. Bu, olay yerinde
bulunan ilk yard›m ekibinin, hasta için gereken ilac› olay yerinde imal et-
meleri gibi bir olayd›r. Üstelik bu üretim tam ihtiyaç kadar olmal›d›r. Ay-
r›ca bu proteinin üretimi tam zaman›nda bafllamal› ve tam zaman›nda
durdurulmal›d›r. Bafllama ve durdurma emrini trombini üreten enzimler
kendi aralar›nda verirler.
Yeteri kadar bu proteinden üretildikten sonra fibrinojen ad›nda iplik-
çikler oluflturulur. Bu iplikçiklerin çok önemli bir görevi vard›r: Kan›n
üzerinde bir a¤ olufltururlar ve gelen trombositler bu a¤a tak›larak birikir.
Bu birikim yo¤unlaflt›¤›nda ise kan›n d›flar› ak›fl› durur. Yara tamamen
iyileflti¤inde ise kan p›ht›s› yine benzer ifllemlerle çözülür.15
fiimdi biraz durup düflünelim: burada bahsedilen enzimler, protein-
ler, cans›z, fluursuz, kör atomlar›n farkl› flekillerde dizilmelerinden olufl-
mufl yap›lard›r. Bunlar›n her biri, yaralanma olay›n›n en bafl›ndan beri bir
görev üstlenerek, en acil flekilde akan kan› durdurmak için organize olur-
lar, ilaç üretir gibi gerekli proteinleri üretirler, yard›m için di¤erlerine ha-
ber gönderirler, di¤erleri haberin mahiyetini anlay›p derhal olay yerine
gelir ve her biri görevini eksiksizce yerini getirir.
39
Solda p›ht›laflmay› sa¤layan hücreler, sa¤da ise fibrin iplikçiklerinin kan hücrelerinihapsedifli yani p›ht›laflma olay› görülüyor.
Harun Yahya
‹NSAN MUC‹ZES‹40
Trombin kan› p›ht›laflt›ran bir proteindir. Ancak, trombin kan›n içinde do-laflmas›na ra¤men, geçti¤i yerlerdeki kan› p›ht›laflt›rarak normal ak›fl›ndurmas›na neden olmaz. Trombin sadece damarlardan birinde kanamaoldu¤unda kan› p›ht›laflt›r›r. Peki, trombin gerekti¤i anda p›ht›laflt›rmaözelli¤ini nas›l kazanabilmektedir?
Trombin, genelde kanda aktif olmayan protrombin halinde mevcuttur.Aktif olmad›¤› için protrombin, fibrinojeni iflleme sokarak p›ht›laflma içingerekli olan fibrin maddesinin oluflmas›n› sa¤lamaz. Böylece canl›, kont-rolsüz bir p›ht›laflman›n ölümcül etkilerinden korunmufl olur.
fiimdi düflünelim: E¤er, kan›n p›ht›laflmas› sisteminde sadece fibrinojenve protrombin görev alsayd› bu durum ölümcül sonuçlar getirebilirdi. Böy-le bir durumda, kifli yara ald›¤›nda, kan›n içinde amaçs›zca dolaflan prot-rombin, fibrinojenin yan›ndan geçip gidecek, ve kifli kan kayb›ndan öle-cekti. Bu duruma göre; protrombin fibrinojeni fibrine dönüfltürme özelli¤i-ne sahip olmad›¤› için vücutta protrombini harekete geçirecek bir meka-nizmaya ihtiyaç vard›r. Nitekim bu sistem insan vücudunda mevcuttur.
P›ht›laflma iflleminde, Stuart faktörü denilen baflka bir protein de prot-rombine etki eder ve onu aktif trombine dönüfltürür. Ancak bu flekildetrombin, fibrinojeni fibrine dönüfltürür ve kan p›ht›s›n› oluflturur.
Fakat burada çok önemli bir detay daha vard›r: E¤er, Stuart faktörü veprotrombin ile fibrinojen, kan›n p›ht›laflmas›nda rol oynayan tek proteinlerolsayd›; Stuart faktörü etkisini hemen bafllatacak ve organizman›n kan›n›kurutacakt›. ‹flte bu nedenlerden dolay› Stuart faktörü de kanda aktif du-rumda bulunmamaktad›r ve harekete geçmesi için aktiflefltirilmesi gerek-mektedir.
P›ht›laflman›n bu noktas›nda durum daha da dikkat çekici bir hal almak-tad›r. Aktif durumdaki Stuart faktörü de protrombini harekete geçirmeyeyeterli de¤ildir. Stuart faktörü ve protrombini bir test tüpüne koyup kar›fl-t›rabilirsiniz, fakat bu s›rada trombin oluflana kadar kifli kanamadan ölüpgidecektir. Stuart faktörünün harekete geçebilmesi için de akselerin ad›n-da baflka bir protein gereklidir. Bütün bunlar›n biraraya gelmesiyle akse-lerin ve aktif Stuart faktörü protrombini hemen etkileyip trombine dönüfl-türür ve kanama durdurulur.
S‹H‹RL‹ MADDE TROMB‹N
Harun Yahya 41
Buraya kadar anlat›lan aflamalar›n özeti; bir proenzimi aktiflefltirebilmekiçin, iki ayr› proteine ihtiyaç duyuldu¤udur.
Ancak p›ht›laflmadaki birbirine ba¤l› ifllemler bu kadarla da s›n›rl› de¤il-dir. Asl›nda akselerin de bafllang›çta aktif olmayan proakselerin durumun-dad›r. Peki bu proteini ne aktiflefltirmektedir? Trombin! Fakat trombin ha-t›rlayaca¤›n›z gibi bu zincirleme olayda, proakselerinin durdu¤u yerdendaha afla¤›dad›r. Bu durumda akselerin üretiminde rol oynayan trombin,torunun anneannenin do¤umundan önce var olmas›na benzer. Ne var ki,Stuart faktörünün protrombini çok yavafl bir h›zda kesmesi nedeniyle,kanda her zaman bir miktar trombin bulunmaktad›r. (Michael Behe, Dar-win's Black Box, New York: Free Press, 1996, s.85-90)
Buraya kadar anlat›lanlar p›ht›laflma ile ilgili son derece yüzeysel bilgi-lerdir. Ancak bu k›s›tl› bilgilere ra¤men, p›ht›laflma gibi hayat›m›z boyun-ca çok s›k karfl›laflt›¤›m›z bir olay›n ne kadar kompleks ve tasar›m hari-kas› oldu¤unu anlamak mümkündür. Onlarca parçan›n birbirine ba¤›ml›olarak ifllev gördü¤ü ve bir tanesinin bile bir kez dahi görevini aksatmad›-¤› bu sistemin tesadüfler sonucunda olufltu¤unu öne sürmek ise, bir insa-n›n hayat› boyunca karfl›laflabilece¤i en mant›ks›z, en ak›l d›fl› iddiad›r.
Dahas›, evrimciler canl›lar›n aflama aflama evrimlefltiklerini iddia eder-ler. Oysa, p›ht›laflma olay›nda da görüldü¤ü gibi, tüm proteinler ve enzim-ler, p›ht›laflman›n gerçekleflebilmesi için birbirine ba¤›ml›d›r ve biri olma-dan di¤erleri hiçbir ifle yaramamakta, hatta canl›n›n ölümüne neden ol-maktad›r. Dolay›s›yla, canl›n›n, di¤er parçalar›n tamamlanmas›n› bekle-mek gibi bir flans› ve vakti olmayacak ve canl› yok olacakt›r. ‹nsan evrim-leflmemifltir. fiu anda ne görünüme sahipse, ne gibi fiziksel ve kimyasalözellikleri varsa bundan milyonlarca y›l önce ilk ortaya ç›kt›¤›nda da buözelliklere sahiptir. Bu da insan›n bir anda Allah taraf›ndan yarat›ld›¤›n›naç›k delillerindendir.
De ki: "Siz, Allah'›n d›fl›nda tapt›¤›n›z ortaklar›n›z› gördünüz mü?Bana haber verin; yerden neyi yaratm›fllard›r? Ya da onlar›n gökler-de bir ortakl›¤› m› var? Yoksa Biz onlara bir kitap vermifliz de onlarbundan (dolay›) apaç›k bir belge üzerinde midirler? Hay›r, zulmeden-ler, birbirlerine aldatmadan baflkas›n› vadetmiyorlar. (Fat›r Suresi,40)
‹NSAN MUC‹ZES‹
Sistem en küçük ayr›nt›s›na kadar kusursuz bir flekilde çal›flmakta-
d›r. E¤er bu hayati sistemde bir aksakl›k olsayd› ne olurdu düflünelim: Ya-
ra olmad›¤› halde kan birdenbire p›ht›laflmaya bafllasayd› ya da yaran›n
etraf›nda oluflan p›ht› bulundu¤u yerden ayr›lsayd› ya da p›ht›laflmada
rol alan proteinler aras›ndaki haberleflmede aksakl›klar olsayd›… Bunlar-
dan herhangi birinin olmas› durumunda kalp, akci¤er veya beyin gibi ha-
yati organlara giden yollarda t›kanma, kan kayb›ndan ölme gibi durum-
larla karfl›lafl›rd›k.
Kan›n p›ht›laflmas› denince, sadece gözle görülür yaralardaki p›ht›-
laflma akla gelmemelidir. Gün içinde çok s›k bafl›m›za gelen, ancak ço¤u
zaman fark etmedi¤imiz k›lcal damar parçalanmalar›n›n tamir edilebil-
mesi için de p›ht›laflma sisteminin olmas› zorunludur. Baca¤›n›z› masa-
n›n kenar›na ya da salonun ortas›ndaki sehpaya çarpt›¤›n›zda çok say›da
k›lcal damar›n›z parçalan›r. Bu durum iç kanamalara yol açar ancak p›h-
t›laflma sistemi sayesinde kanama hemen durur ve arkas›ndan tamir iflle-
mi bafllar.
P›ht›laflma sistemi olmasayd› ne olurdu? Hemofili olarak nitelendi-
rilen hastal›k ortaya ç›kard›. Hemofili rahats›zl›¤› olan kiflilerin en ufak
bir darbeden bile korunmalar› gerekir. Çünkü özellikle hastal›¤›n ileri
aflamalar›nda çok ufak bir kanama bile durdurulamaz, bu da hastan›n
kan kayb›ndan ölümüne neden olur.
Kan›m›zdaki p›ht›laflma özelli¤i mutlaka olmak zorundad›r. Üstelik
çok s›k› bir denetime tabi tutulmas› da gerekmektedir. Verilen bilgilerde
de çok aç›k bir flekilde görüldü¤ü gibi böyle bir sistemin, canl› vücudun-
da tesadüfen oluflmas› kesinlikle imkans›zd›r. Her detay› ayr› bir plan ve
hesap ürünü olan bu sistem, Allah'›n sonsuz ilminin, akl›n›n ve gücünün
bir göstergesidir. Bu sistemin tesadüfen olufltu¤unu iddia etmek ise, Dar-
winistler'in mant›k çöküntüsünü sergilemesi aç›s›ndan son derece ibret
verici bir olayd›r.
Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Art›k ö¤üt al›p-düflünmez misiniz?
(Nahl Suresi, 17)
42
Adnan Oktar
VÜCUDUN MOTORU: KALP
Buraya kadar anlat›lanlarda da görüldü¤ü gibi kan, tesadüflerle var
olmas› imkans›z mucizevi bir s›v›d›r, ve yarat›l›fl›n apaç›k delillerinden
biridir. Burada bir noktay› tekrar hat›rlamakta fayda vard›r. Kan, bafll›ba-
fl›na bir mucizedir, ancak tek bafl›na var olmas› pek bir anlam ifade etmez.
Çünkü kan s›v›s›n›n bir canl›ya fayda verebilmesi için içinde dolaflabile-
ce¤i bir boru sistemine ihtiyac› vard›r. Bu boru tesisat› insan vücudunu
saran damar a¤›d›r.
Kan›n bu damarlar içinde dolaflmas›n› ve vücudun her hücresine
an›nda ulaflmas›n› sa¤layacak itici güç olarak bir de motora ihtiyaç vard›r.
Bu motor da "kalp"tir.
En Mükemmel PompaYeryüzünün en mükemmel yap›ya sahip pompas›, flu anda sol gö¤-
sünüzün hemen alt›nda çal›flmaktad›r. Kalp, ak›lalmaz tasar›m› ve dur-
mak bilmeyen at›fllar›yla, 1 gün içinde vücudumuzdaki bütün kan›n 1000
tam devir yapmas›n› sa¤lar.
43
Vücudunuzdaki durmak bilme-yen pompa günde 24 saat hiçdurmadan çal›fl›r. Bu pompan›nvücudunuzun ihtiyaçlar›n› karfl›-layabilmesi için kendi elektriksistemini kullanarak çal›flmayabafllamas› ve 1 saatlik süredeorta büyüklükteki bir arabay›,yerden yaklafl›k 1 m. yüksekli¤ekald›rabilecek kadar enerji üret-mesi gerekmektedir. ‹flte bu s›ra-d›fl› pompa kalbinizdir.
Harun Yahya
‹NSAN MUC‹ZES‹
Kalp d›fl görünüfl olarak afla¤›-yukar› yumru¤unuz büyüklü¤ünde,
etten yap›lm›fl bir pompad›r. Ancak kapasitesi düflünüldü¤ünde, dünya-
daki en güçlü, en uzun ömürlü ve en verimli ifl makinesi oldu¤u anlafl›la-
cakt›r. Bu nitelendirmenin çok fazla nedeni vard›r. Öncelikle kalbin çal›-
fl›rken kulland›¤› güç muazzamd›r. Bu güç sayesinde kalp, kan› 3 metre
kadar yukar› s›çratabilir. Kalbin kapasitesini flöyle bir örnekle daha da
netlefltirebiliriz. Kalp, bir saatlik zaman zarf›nda, orta boy bir arabay› yer-
den yaklafl›k bir metre yukar› kald›rmaya yetecek kadar enerji meydana
getirebilir.16
Ancak kalbin en önemli özelli¤i durmak bilmeksizin çal›flabilmesi-
dir. Kalp dakikada 70 kere ve her y›l yaklafl›k 37 milyon kereden fazla ha-
reket eden bir kast›r. Bir insan›n ortalama hayat› boyunca ise yaklafl›k 2.5
milyar vurufl yapar ve yaklafl›k 300 milyon litre kan pompalar.17 Bu da 10
bin adet petrol tankerini dolduracak s›v› miktar›na eflittir. Kalp, uyudu¤u-
nuz zaman bile saatte yaklafl›k 340 litre kan pompalar. Bir baflka deyiflle
kalbimiz bir araban›n yak›t deposunu saatte 9 kere doldurur. Bedensel ha-
reketler s›ras›nda, örne¤in koflarken, temposunu daha da art›r›r ve saatte
yaklafl›k 2 bin 270 litre kan pompalar.18
44
Yanda kompleksbir sistemle çal›-flan, ileri teknolo-jiyle üretilmifl birpompan›n detayl›yap›s› görülmek-tedir. ‹nsan kalbi,bu pompadan çokdaha kompleks vemükemmel bir ya-p›ya sahiptir.
Adnan Oktar
Kalp, her çarpt›¤›nda bir miktar kan›, büyük bir güçle vücudun de-
rinliklerine pompalar. Bu kas›n gücü konusunda biraz daha fikir edinebil-
mek için yumru¤unuzu saniyede bir kere olmak üzere ne kadar uzun sü-
re s›kabilece¤inizi deneyin. K›sa sürede yorulacak ve devam edemeyecek-
siniz. Parmaklar›n›z› ve elinizi hareket ettiren kaslar, birkaç dakika içinde
yanmaya ve ac› vermeye bafllayacakt›r. Buna ra¤men kalp, bir dakika bi-
le dinlenmeksizin ömür boyu kas›l›p gevflemeye devam eder.
Kalbin bir di¤er özelli¤i ise, de¤iflen koflullara göre gerekti¤i kadar
kan pompalamas›d›r. Normal flartlarda kalp dakikada ortalama olarak 70
kez atar. Yorucu egzersizler s›ras›nda ise kaslar›m›z daha çok oksijene ih-
tiyaç duyar. Bu durumda kalp çal›flma temposunu dakikada 180 defaya
kadar yükselterek pompalad›¤› kan miktar›n› art›r›r. Ak›tt›¤› kan› 5 kat›-
na ç›karabilir. Normal flartlar alt›nda bu h›zda ve hiç durmadan çal›flan
bir makina bir süre sonra fazla ve dengesiz çal›flmaktan bozulur. Kalp ise
y›llar boyunca hiçbir zaman ritmini kaybetmeden ifllemini sürdürür.
Kusursuz Tasar›mKalbin yapt›¤› ifli daha iyi anlayabilmek için onu insan yap›s› pom-
palarla karfl›laflt›ral›m.
Öncelikle belirtmek gerekir ki kalp bir s›v›y› di¤er tarafa pompala-
yan basit bir pompa de¤ildir. Kalp ayn› anda iki farkl› s›v›y› iki farkl› yö-
ne pompalayan çok özel bir tasar›ma sahiptir. Normal pompalar gibi tek-
düze bir çal›flma temposu da yoktur. De¤iflen durumlara göre hangi h›z-
da çal›flmas› gerekti¤ini kendi kendine ayarlar. Bu özellikleri düflünüldü-
¤ünde kalbi, içinde çok geliflmifl bir bilgisayar bulunan özel tasar›ml› bir
pompaya benzetebiliriz.
Bir pompa iki bölümden oluflur. Güç üreten motor ve motorun çal›fl-
t›rd›¤› mekanik aksam. Oysa kalp, içten motorlu bir tasar›ma sahiptir.
Motor da pompa da kalbin kendisidir.
‹nsan yap›s› pompalar›n ömrü en fazla 10-15 senedir. Bu süre içinde
pompa sürekli de¤il, günün belirli zamanlar›nda çal›fl›r. Sürekli çal›flan
pompalar›nsa ömürleri daha k›sa olur. Her iki durumda da pompa zaman
45Harun Yahya
zaman bozulur, bak›ma ihtiyaç duyar ya da baz› parçalar›n› de¤ifltirmek
gerekir. Buna karfl›n kalp günde 24 saat, toplam 70-80 sene bazen de daha
uzun bir süre durmaks›z›n çal›fl›r. Sa¤l›kl› bir kalp bu zaman içinde her-
hangi bir bak›ma ihtiyaç duymaz. ‹nsan yap›m› pompalarda oldu¤u gibi
tamire ya da yedek parça de¤ifltirilmesine de gerek duymaz.
‹nsan daha anne karn›nda küçük bir cenin iken kalbi atmaya bafllar
ve ömür boyu görevini sürdürür. Hayat›n›z›n her an›nda bu pompa, sizin
bilginiz, iradeniz ve kontrolünüz d›fl›nda sizin için kan pompalar. Siz da-
ha birkaç ayl›k bir bebekken ya da ilkokul y›llar›nda bir gece uyurken bu
pompa çal›fl›yordu. fiu anda bu yaz›y› okurken de bu küçük pompa hiç
dinlenmeden görevini sürdürüyor.
Kalbin genel yap›s› daha yak›ndan incelendi¤inde ne kadar özel bir
tasar›ma sahip oldu¤u hemen görülecektir.
Kalpteki Orijinal PompalarKalp asl›nda iki farkl› pompadan oluflan bileflik bir pompad›r. Bu
pompalardan sol tarafta bulunan pompa, temiz kan› vücuttaki organ ve
dokulara, sa¤ tarafta bulunan pompa ise kirli kan› akci¤erlere do¤ru
pompalar.
46
1- Kalp d›fl zar›, 2-7- Aort, 3- Akci¤er atardamar›, 4-9-Sa¤ kulakç›k, 5-10- Sol kulakç›k, 6- Ön kalpkar›nc›klar› aras›ndaki atardamarmar, 8- Üst ana toplardamar, 11- Sol kar›nc›k, 12- Sa¤ koroneratardamar, 13- Sa¤ kar›nc›k, 14- Kalp kulak盤› dü¤ümü, 15- Kulakç›k ve kar›nc›k dü¤ümü, 16-Epikard
12
3
45
6
78
9
10
1112
13
14
15
16
‹NSAN MUC‹ZES‹
Adnan Oktar
Bu pompalar da altl›-üstlü
iki farkl› pompadan oluflur. Pom-
palardan küçük olan›na kulakç›k,
büyük olan›na kar›nc›k ad› verilir.
Örne¤in temiz kan kalbin sol tara-
f›na ulaflt›¤›nda önce üst tarafta
bulunan küçük pompaya dolar.
Kan buradan alt tarafta bulunan
büyük pompaya pompalan›r. Bü-
yük pompa da kan› vücut organ-
lar›na gönderir. Ayn› ifllem kalbin
sa¤ taraf›nda bulunan pompalar-
da da yap›l›r.
47
Kalp kas›l›p gevfleyerek kan›n vücutta dolaflmas›n› sa¤lar. Kulakç›klar›n kas›lmas›ve aradaki kapakç›klar›n aç›lmas› sonucunda kan kar›nc›klara, kar›nc›klar›n kas›lma-s› ile de buradan atardamarlara geçer. Sa¤ kulakç›ktaki kirli kan az oksijenlidir. Solkulakç›k ise temiz kanla doludur. Kulakç›klarla kar›nc›klar›n kas›lmalar› birbirlerinez›t olarak gerçekleflir. Kalbin çal›flmas›ndaki bu gibi detaylar bu organ›n üstün birak›l taraf›ndan yarat›ld›¤›n›n delillerindendir.
solkar›nc›k
sol kulakç›ksa¤ kulakç›k
sa¤kar›nc›k
sol kulakç›k
sol kar›nc›k
k›lcaldamarlar
akci¤erler
sa¤ kar›nc›k
sa¤ kulakç›k
temiz kan
kirli kan
Vücutta kan›n hareketini gösteren bü-yük ve küçük dolafl›m
Harun Yahya
‹NSAN MUC‹ZES‹
Tek Yönlü Emniyet Sübaplar›Bu pompalar aras›nda kan›n ak›fl yönüne do¤ru aç›-
lan tek tarafl› kapakç›klar vard›r. Küçük pompa kas›ld›-
¤›nda bu kapakç›klar aç›l›r ve kan büyük pompan›n içi-
ne dolar. Büyük pompa kas›ld›¤›nda aradaki kapaklar
kapan›r ve kan›n, geldi¤i yöne do¤ru akmas› engellen-
mifl olur.
Benzer kapaklar büyük pompan›n tahliye bölü-
münde de vard›r. Büyük pompa kas›ld›¤›nda bu kapak-
lar aç›l›r ve kan›n vücuda do¤ru akmas› sa¤lan›r. Ancak
pompalama ifllemi durdu¤u anda kapaklar kapan›r ve
pompalanan kan›n kalbe geri dönmesi engellenir. Bu
basit ama son derece güvenli bir tedbirdir. Benzer sis-
temler günümüzde modern pompalarda kullan›lmak-
tad›r.
Yaln›zca bu kapakç›klar›n varl›¤› bile, kalbin özel
olarak tasarlanm›fl oldu¤unun bir delilidir. Kalbin sahip
oldu¤u yüzlerce mucizevi özellik bir kenara b›rak›l›p
yaln›zca bu kapakç›klar›n nas›l var oldu¤u düflünüldü-
¤ünde bile karfl›m›za Allah'›n kusursuz yarat›fl› ç›kar.
Hiçbir tesadüf, de¤il kusursuz bir yap›ya sahip olan
kalbi, bu kalbin odac›klar› aras›nda bulunan bir kapak-
盤› bile var edemez. ‹nsan vücudundaki bu mükemmel
makinan›n her detay› Allah'›n kudretinin, gücünün ve
varl›¤›n›n bir delilidir.
Onlar, Allah'›n kadrini hakk›yla takdir edemediler. fiüphe-
siz Allah, güç sahibidir, azizdir. (Hac Suresi, 74)
48
1) Kar›nc›klara girenkan yar›m ay fleklindekikapakç›klar› iterek açar.2) Devam eden kas›lmakan› damarlara do¤rugötürür.
1) Toplardamarlar kas›l›p, damar içindekibas›nç artt›kça, kan yukar›ya do¤ru itile-rek, yar›m ay fleklindeki kapakç›klar›naç›lmas›n› sa¤lar.2) Toplardamarlar gevfleyip, damarlardakibas›nç azal›nca, kan kapakç›klar›n kupla-r›n› doldurup, onlar›n geri kapanmas›n›sa¤layarak, atardamardan geri akar.
kar›nc›klar›nç›k›fl›ndaki yar›m
ay fleklindeki kapakç›klar
(1)
(2)
atardamar
Kapakç›klar aç›k Kapakç›klar kapal›
(1) (2)
Pompan›n Ya¤lanmas›
Kendi bildi¤imiz, tan›d›¤›m›z makinalar› düflünelim. Çok basit bir
mekanizmas› olsa da herhangi bir makina çal›fl›rken, makinay› oluflturan
parçalar aras›nda mutlaka bir sürtünme kuvveti meydana gelir. Bu sür-
tünme ortadan kald›r›lmazsa parçalar afl›n›r ve makina da zarar görür. Bu
yüzden hareketli parçalar›n mutlaka düzenli olarak ya¤lanmas› gerekir.
Bir ömür boyu durmaks›z›n kas›l›p gevfleyen kalp için de ayn› tehli-
ke vard›r. Kalbin çal›flmas›n›n kolaylaflt›-
r›lmas› için bir ya¤lama sistemine ihtiya-
c› vard›r. Bu sistem de kalbin yap›s›nda
mevcuttur. Kalbin d›fl tabakas›nda, iki
katl› zardan oluflan bir tabaka (perikard)
bulunur. ‹flte bu zarlar›n aras› kaygan bir
s›v›yla kapl›d›r. Bu kaygan s›v› da kalbin
rahat çal›flmas›n› ve darbelerden korun-
mas›n› sa¤lar. Söz konusu ya¤lama siste-
mi, kalpteki mükemmel tasar›m›n detay-
lar›ndan yaln›zca biridir.
Kalbin Z›rh›Vücutta hayati öneme sahip olan organlar di¤erle-
rinden daha farkl› flekillerde korunma alt›na al›nm›fl-
lard›r. Kalp de vücudun en çok korunmas› gereken or-
ganlar›ndan biridir. Kalbe gelebilecek bir darbe hayati
öneme sahip tehlikelere yol açacakt›r. ‹flte bu yüzden
kalbimiz, vücudun en güvenli yerine, gö¤üs kafesinin
içine yerlefltirilmifltir. Gö¤üs kafesini oluflturan kemik-
ler kalbi her türlü darbeye karfl› adeta bir z›rh gibi ko-
rur.
49Harun Yahya
kalp duvar› kesiti
akci¤erler
kalp
Kalbin gö¤üs kafesindeki yeri görülüyor.A) Kalbin gö¤üs kemi¤i ve kaburgalarlaolan ba¤lant›s› B) Gö¤üs kafesinde kal-bin enine kesiti C) Akci¤erlerdeki büyükdamarlar›n kalple olan ba¤lant›lar›
trabeküller
endokard
kalp kas›
kalp zar› içtabakas›
kalp zar› seröztabakas›
kalp zar›fibröz
tabakas›
(A)
(B)
(C)
50
Kalp Nas›l Beslenir?Kalp kas›, besin maddeleri-
nin ve oksijenin geçemeyece¤i ka-
dar kal›n ve s›k› dokuludur. Bu
nedenle kendi içinden geçen kan-
dan yararlanamaz. Ancak kalp de
bir organd›r ve di¤er organlar gibi
hücrelerinin kana ihtiyac› vard›r.
Hatta kalp sürekli çal›flan bir kas ol-
du¤u için di¤er bütün organlardan çok
daha fazla oksijene ihtiyac› vard›r.
Kalbin bu ihtiyac› da yine çok benzer-
siz bir tasar›m sayesinde çözülmüfltür. Akci-
¤erlerden kalbin sol bölümüne gelen kan, vü-
cuttaki en temiz ve en bol oksijenli kand›r. Bu ka-
n›n vücuda pompaland›¤› aort atardamar›ndan "koroner atardamarlar"
denilen iki damar ç›kar. Bu damarlar di¤er damarlar gibi vücuda gitmez,
gerisin geriye kalbe döner. Böylece en bol oksijene sahip kan, baflka hiçbir
yere u¤ramadan do¤rudan kalbe ulaflt›r›l›r.
Bir baflka tasar›m da koroner damarlar›n döflenme plan›nda vard›r.
Bu damarlar kalbe do¤ru giderken, birbirleriyle ara ba¤lant›lar yaparlar.
Bu ba¤lant›lar damarlardan birinin t›kanmas›na karfl› bir sigortad›r. E¤er
damarlardan biri t›kan›rsa, kan di¤er damardan yoluna devam ederek t›-
kal› bölümü aflar ve kalbe ulafl›r. Bu tasar›m flehir planlama uzmanlar› ta-
raf›ndan içme suyu flebekeleri döflenirken kullan›l›r. Mevcut borulardan
birinde ar›za olmas› halinde flehrin bir bölgesinin susuz kalmamas› için
borular "a¤ sistem" denilen bu tasar›ma uygun olarak döflenir.
Görüldü¤ü gibi yaln›zca kalbi besleyen damarlar›n birbirleriyle yap-
t›klar› ba¤lant›larda bile, hiçbir tesadüfe yer b›rakmayan bir ak›l ve plan-
lama görülür.
Kalbin di¤er yap›sal özelliklerine geçmeden önce bir hat›rlatma yap-
makta fayda vard›r. Sadece buraya kadar anlat›lan özelliklerini dikkate al-
Kalbi saran ve onu besleyenatardamar ve toplardamarlar
sa¤ kroneratardamar
kroner sinüs
sol kroner atar-damar›n ana dal›
kalp toplar-damar›
sol kroneratardamar
aort
sak dahi kalbin, evrimcilerin iddia ettikleri gibi aflamal› bir flekilde, üste-
lik de bu aflamalar›n tümünün tesadüfen meydana gelmesiyle oluflmas›-
n›n imkans›z oldu¤unu hemen görürüz.
Kalpte her yönden eksiksiz, kusursuz bir tasar›m vard›r. Kalbin tek
bafl›na hatta b›rak›n kalbin tamam›n›, kalbi oluflturan parçalardan birinin
dahi kendi kendine oluflmas› kesinlikle mümkün de¤ildir. Üstelik kalp gi-
bi mükemmel yap›ya sahip olan bir organ›n –ne kadar imkans›z olsa da-
kendi kendine ortaya ç›kt›¤›n› düflünsek bile bu da hiçbir ifle yaramaya-
cakt›r. Çünkü dolafl›m sistemi olmayan, pompalayacak kan› olmayan bir
kalp ne kadar mükemmel özelliklere sahip olursa olsun hiçbir iflleve sa-
hip olamayacakt›r. Ve yine evrimci mant›¤a göre ifllevi olmayan bir organ
olarak ortadan kaybolacakt›r. Görüldü¤ü gibi tek bir örnek dahi evrimci
iddialar›n kendi içinde dahi büyük çeliflkiler tafl›d›¤›n› ortaya koymakta-
d›r.
Kalbinizdeki Elektrik SistemiBir kalbi vücudun d›fl›na ç›kar›rsan›z kendi enerjisini tüketene kadar
hiçbir ba¤lant›s› olmadan çal›flmaya devam eder. Kalbe gerekli kan sa¤-
land›¤›nda, tüm sinir ba¤lant›lar›ndan ayr›lsa bile saatlerce atar.
Burada ilginç bir durum söz konusudur. Bu ilginç durumu incele-
mek için kaslar›n nas›l çal›flt›¤›n› k›saca hat›rlayal›m; bir kas›n çal›flmas›
için beyinden ya da omurilikten gelecek bir emre ihtiyaç vard›r. Bu emir
gerçekte sinir sistemi yoluyla iletilen bir elektrik sinyalidir. Kalbin yap›s›
tamamen kas dokusundan olufltu¤u için, dakikada yaklafl›k 70 kez atan
kalbe dakikada 70 defa elektriksel uyar› yap›lmas› gerekmektedir.
Ancak biraz önce belirtildi¤i gibi, bütün sinirsel ba¤lant›lar› kesilen
ve vücudun d›fl›na ç›kart›lan bir kalp bir süre daha atmaya devam eder.
Bu durum akla, "bu kas›lma emirlerinin nereden geldi¤i" sorusunu geti-
recektir.
Söz konusu durumu inceleyen bilim adamlar› çok flafl›rt›c› bir du-
rumla karfl›laflt›lar. Kalbin içinde kendi elektri¤ini kendi üreten bir jenera-
tör bulunmaktayd›. ‹nsan vücudundaki et parçalar›ndan bir tanesi olan
51Harun Yahya
Adnan Oktar
kalpte bulunan ve yine etten yap›lm›fl bir jeneratör…
Bilindi¤i gibi jeneratör enerji kesintisi durumunda devreye girerek
enerji üretimine devam eden ve makinalar›n zarar görmesini engelleyen
bir alettir. ‹nsan vücudundaki en hayati organlardan bir tanesi olan kalp
de herhangi bir enerji kesintisi karfl›s›nda zarar görmemesi için bu tür bir
korumaya al›nm›flt›r. Kalbin bir an durmas› vücutta son derece önemli ha-
sarlara neden olabilir, hatta sonucu ölüm olabilir. Bu yüzden kalbi çal›flt›-
racak elektrik sistemi kesintisiz bir flekilde ifllemelidir. Bu elektrik sistemi-
ni inceleyen bilim adamlar› çok daha flafl›rt›c› gerçeklerle karfl›laflt›lar.
Kalp yaln›zca mikro bir jeneratör de¤il, birbiri içine geçmifl birçok ba¤lan-
t›ya sahip, programl› ve sistemli bir elektronik devreler bütünü sayesinde
çal›flmaktayd›. Bu elektronik kontrol ve yönetim sistemi, böbreklerden
beyne, atardamarlardan hormonal bezlere kadar birçok etkenle iflbirli¤i
içindeydi.
Bilim adamlar›n›n çok yak›n bir dönemde keflfetti¤i, kalpteki bu ku-
sursuz tasar›m unutulmamal›d›r ki, milyonlarca y›ld›r kesintisiz ifllemek-
tedir. Hiç istisnas›z flimdiye kadar yaflam›fl olan on milyarlarca insan›n ta-
mam›nda bu sistem mevcuttu. fiu anda dünya üzerinde yaflamakta olan
milyarlarca insan›n da kalbi ayn› kusursuz sistemle çal›flmaktad›r ve bun-
dan sonra yaflayacak insanlarda da bu sistem var olacakt›r. Bu, Allah'›n
kusursuz yaratmas›d›r.
Kalpteki Elektronik Sistem
Kalbin sa¤ kulak盤› yak›ndan incelendi¤inde kalbe elektrik sa¤la-
yan söz konusu jeneratör görülür. Bu jeneratör S.A yumrusu ad› verilen
bir doku dü¤ümüdür. Dinlenmekte olan yetiflkin bir insan›n kalbinde bu-
lunan jeneratör, dakikada 72 kez düflük yo¤unlukta elektriksel uyar› ya-
y›nlar.19 Bu uyar›lar›n her biri yeryüzünün en mükemmel pompas›n› bir
defa çal›flt›r›r.
fiimdi bu mekanizmadaki tasar›ma flahit olmak için, kalbin saniye-
den daha k›sa bir sürede gerçekleflen tek bir vuruflunu inceleyelim.
Jeneratörden (S.A. yumrusundan) verilen enerji dalgas›, kalbin kü-
52 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Adnan Oktar
çük pompalar›n› (kulakç›klar›) oluflturan dokular üzerinde yay›l›r. Böyle-
ce kas lifleri harekete geçer ve küçük pompalar çal›fl›r. Kan küçük pompa-
lardan kalbin alt taraf›nda bulunan büyük pompalara (kar›nc›klara) geçer.
Ancak normal flartlarda oluflmas› gereken durum çok daha farkl›d›r.
Jeneratörden yay›lan enerji önce küçük sonra büyük pompalar› uyaracak-
t›r. Ancak elektrik dalgas› çok h›zl› yol ald›¤›ndan her iki pompa da he-
men hemen ayn› anda kas›lacak ve kalbin çal›flma mekanizmas› tamamen
bozulacakt›r. Öyle bir elektrik devresi kurulmal›d›r ki, elektrik enerjisi ön-
ce küçük pompalar› uyarmal›, ard›ndan bir süre bekletilmeli, sonra bü-
yük pompalar› uyarmal›d›r. Bu arada elektrik sinyali yola ç›kt›ktan sonra,
küçük pompalar ifllerini bitirene kadar bir noktada beklemelidir. ‹htiyaç
duyulan devre tam bir mühendislik harikas› olmal›d›r.
Nitekim jeneratörden yay›lan elektrik dalgas› küçük pompalar›
uyard›ktan sonra, bir baflka doku dü¤ümüne gelir. A.V yumrusu denilen
bu doku elektrik sinyalini saniyenin 14'te biri kadar k›sa bir zaman tutar.
Bu, çok hassas ayarlanm›fl bir zaman dilimidir. Çünkü bu süre bitti¤inde
küçük pompa da çal›flmas›n› bitirmifl olur. Ard›ndan elektrik sinyali yolu-
53
üst ana toplardamar
kalp kulak盤› dü¤ümü(S.A. yumrusu)
kulakç›k ve kar›nc›kdü¤ümü (A.V. yumrusu)
sa¤ kulakç›k
lif dallar›
kulakç›k ve kar›nc›k lifleri
kalp kar›nc›klar›aras›ndaki
bölme
sol kulakç›k
Kalbi çal›flt›ran enerji dalgas› kulakç›kta bulunan S.A. yumrusu taraf›ndan bafllat›l›r vekalp atardamar kas›n›n yard›m›yla A.V. yumrusuna, oradan da sa¤ ve sol liflere geçer.Bu ifllemlerin gerçekleflmesini kalpteki özel elektrik sistemi sa¤lar. Bir et parças›n›nelektrik üretmesini sa¤layan güç, yaratmada hiçbir orta¤› olmayan Allah'a aittir.
Harun Yahya
‹NSAN MUC‹ZES‹
na devam eder ve saniyenin 16'da biri kadar k›sa bir zaman içinde bütün
kar›nc›k hücrelerini uyar›r. Kendi s›ras› gelen büyük pompa da böylece
kas›l›r ve kan pompalanm›fl olur. Bütün bu ifllemler saniyeden daha k›sa
bir zaman diliminde gerçekleflir.20
Önemli Bir Güvenlik Tedbiri: Kalpteki Yedek Jeneratör
Ana jeneratörden ç›kan elektrik dalgalar›n› k›sa bir süre için durdu-
ran A.V yumrusunun önemli bir görevi daha vard›r. Bu yumru ana jene-
ratörde bir aksakl›k oldu¤u zaman onun yerine geçer ve yedek bir jenera-
tör görevi görür. Yedek jeneratör as›l güç kay-
na¤› kadar güçlü sinyaller üretemez (dakika-
da 40-50 sinyal üretir) ancak üretti¤i sinyaller
kalbin görevine devam etmesini sa¤lamas›
için yeterlidir. Ana jeneratör herhangi bir ne-
denle zarar gördü¤ünde yedek jeneratör (A.V.
yumrusu) insan hayat› için son derece önemli
yeni bir görev üstlenmektedir. Ana jenera-
törün herhangi bir sebeple çal›flmad›¤› du-
rumlarda 20 y›l kadar yaflayan kiflilere rastlan-
m›flt›r.21
Buraya kadar anlat›lanlar› anlamak için,
okuyan kiflinin belli bir fluur ve anlay›fla sahip
olmas› gerekir. Nitekim bu yaz›y› okuyan in-
sanlar bu anlay›fla sahiptir. Ancak dikkat edi-
lirse kalbi oluflturan parçalar›n görevlerini ye-
rine getirebilmeleri için de fluur göstermeleri
gerekmektedir. Örne¤in yedek jeneratör görevindeki bölümün devreye
girmesi için insan vücudunda olan bitenleri anlamas›, acil durumlar› he-
men fark ederek gerekli sistemi devreye sokmas› gerekmektedir.
Peki bizim anlamam›z için fluur gereken bu ifllemleri kalbin çeflitli
bölgelerinde yer alan bu parçalar nas›l gerçeklefltirmektedirler? Kalpteki
sinir dü¤ümlerinin fluur sahibi oldu¤u düflünülebilir mi? Bu dü¤ümlerin
belirli saniyeleri hesaplayabildikleri, bu hesaplar› hiç durmadan ve aksa-
54
Kalpteki ana jeneratör çal›flmad›-¤›nda hemen yedek jeneratör
devreye girer. Bu koruyucu siste-mi insan için yaratan Allah't›r.
madan yapt›klar› iddia edilebilir mi? Elbette ki kalbin çal›flmas› için ge-
rekli olan kompleks ifllemleri, kalpteki bu yap›lar›n kendi iradeleriyle ger-
çeklefltiremeyecekleri çok aç›kt›r. Çünkü bu dü¤ümler yaln›zca bir hücre-
ler toplulu¤udur; bu toplulu¤un kendisine ait bir karar mekanizmas›, ira-
desi, hesap yetene¤i olmas› düflünülemez.
Bir hücrenin elektrik üretebilmesi bile bafll› bafl›na büyük bir mucize-
dir. Çünkü söz konusu üretim binlerce kompleks kimyasal ifllem sonu-
cunda gerçekleflir. Bu noktada üzerinde düflünülmesi gereken çok önem-
li sorular vard›r;
Bir hücre niçin elektrik üretmek gibi bir vazife üstlenmek ister? Ken-
disini buna mecbur k›lan güç nedir? Kalbin kas›lmas› için elektrik sinya-
line ihtiyaç oldu¤unu, kas›lmay› sa¤layan hücrelerin elektrik olmadan ça-
l›flmayacaklar›n› bu hücre nereden bilmektedir?
Kald› ki hücrenin elektrik üretmesi dahi tek bafl›na yeterli de¤ildir.
Öncelikle elektrik üreten baflka hücrelere de ihtiyaç vard›r. Bu hücreler
do¤ru s›ralamada biraraya gelmelidirler. Yaln›zca birarada bulunmalar›
da yeterli de¤ildir. Bu hücreler birbirleri ile sözleflmiflçesine hep beraber
elektrik üretmelidirler. Ayr›ca bu üretimin belirli bir ritim içinde olmas›
gereklidir. Her hücrenin elinde bir kronometre olmal›, bu hücreler hiç flafl-
madan her 0.83 saniyede bir harekete geçmelidirler. Dahas› hücreler bu
üretimi bir ömür boyu hiç yorulmadan sürdürmelidirler. Ayr›ca kalbi ça-
l›flt›racak elektrik ak›m›n›n miktar›n› tam olarak bilmeli, daha az veya da-
ha fazla de¤il, tam ihtiyaç duyulan büyüklükte elektrik ak›m› üretmeli-
dirler.
Kalpte yorulmak bilmeden kas›lan kas hücrelerinin de elektrik ak›m›
geldi¤i anda çal›flabilecek tasar›ma sahip olmalar› gereklidir. Kendilerine
ulaflan tek bir sinyale bile kay›ts›z kalmamal›, dakikada 72 kez üretilen
sinyalin her birine cevap vermelidirler.
Bu mucizevi sistemin çal›flmas›n› anlamak için bile belirli bir anlay›fl
gerekirken, bu sistemin kör tesadüflerle olufltu¤unu iddia etmek elbette
ak›l ve bilim d›fl› bir yaklafl›m olur. Böylesine kusursuz bir sistem fluursuz
tesadüflerle var olamaz. ‹nsan›n içinde böyle bir elektronik devrenin ku-
rulu olmas›, onun Allah taraf›ndan yarat›lm›fl oldu¤unun apaç›k olan bir
55Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
baflka delilidir.
Sizleri Biz yaratt›k, yine de tasdik etmeyecek misiniz? fiimdi (rahimlere)
dökmekte oldu¤unuz meniyi gördünüz mü? Onu sizler mi yarat›yorsu-
nuz, yoksa yarat›c› Biz miyiz? Sizin aran›zda ölümü takdir eden Biziz ve
Bizim önümüze geçilmifl de¤ildir. (Vak›a Suresi, 57-60)
Kalbin Çal›flmas›ndaki Gaz-Fren SistemiBu bölümde kalbin çal›flmas›n› denetleyen çok özel bir sistemi ince-
leyece¤iz. Gö¤sünüzün hemen alt›nda bulunan bir et parças›n›n içinde
bilgi temininin, bu bilginin de¤erlendirilmesinin ve gerekli düzenlemele-
rin yap›lmas›n›n otomatik olarak nas›l gerçekleflti¤ini görece¤iz.
Burada bir hat›rlatma yapmakta fayda var. ‹nsan vücudunda ya da
baflka canl›larda bulunan sistemleri incelerken yapman›z gereken en
önemli fley, bu sistemlerin tesadüfen oluflup oluflamayaca¤›n› kendi ken-
dimize sormakt›r. Anlat›lan her konuda bu sorular›n sat›rlara dökülmesi
elbette imkans›zd›r. Ancak ister bu kitap olsun ister insan vücudunu an-
latan baflka bir kitap, okuyucu bu hayati soruyu kendi kendine sürekli
sormal›d›r. Çünkü bu sorunun cevab› insan›n, Yarat›c›m›z olan Allah'›n
sonsuz kudretini daha iyi takdir edebilmesini sa¤layacakt›r.
fiimdi bu soruyu s›k s›k sorarak kalbin ritmini kontrol eden sistemi
inceleyelim.
Kalp belirli bir ritimde sürekli atar. Bu ifllemi, sabit h›zla yol alan bir
araban›n çal›flmas›na benzetebiliriz. Ancak belirli durumlarda kalbin tem-
posunun h›zland›r›lmas› ya da yavafllat›lmas› gerekir. Bu da sabit h›zla
yol alan araban›n gaz pedal›na bas›larak h›zland›r›lmas› ya da fren peda-
l›na bas›larak yavafllat›lmas›na benzer. Kalbin ritmini azaltan fren pedal›
'vagus sinirleri', kalbin ritmini h›zland›ran gaz pedal› ise 'sempatik sinir-
lerdir'.22 Fren pedal›n›n (Vagus sinirlerinin) harekete geçmesini sa¤layan
asetilkolin hormonudur.
Sempatik sinirler (vücudumuzda iste¤imiz d›fl›nda çal›flan ve iç or-
ganlar›n çal›flmas›n› düzenleyen otonom sinir sisteminin parçalar›d›r) da-
56
marlar› daraltarak kan bas›nc›n›
art›r›r, ayr›ca böbrek üstü bezinin
öz (medulla) bölgesini uyararak
bu yerden epinefrin ve nörepinef-
rin hormonlar›n›n salg›lanmas›n›
sa¤lar. Bu hormonlar kalbin çal›fl-
mas›n› art›r›rlar. Tiroid bezinden
sal›nan tiroksin hormonu ise me-
tabolizmay› art›rarak kalbin çal›fl-
mas›n› etkiler.23
Peki bu pedallara nas›l bas›-
l›r? H›zlanma ya da yavafllama ka-
rar› nas›l al›n›r? ‹nsan vücudunun
içinde öylesine mükemmel bir de-
netim ve bilgi al›flverifl a¤› kurul-
mufltur ki, insan yap›s› hiçbir bilgi
ifllem a¤› bu sistem kadar mükem-
mel de¤ildir. Bu sistemin vücudu-
nuzun içinde -flu an dahi- bilginiz
d›fl›nda çal›fl›yor olmas›, yarat›l-
m›fl oldu¤unuzun bir delilidir.
fiimdi söz konusu pedallara nas›l bas›ld›¤›n›, h›zlanma veya yavafllama
kararlar›n›n nas›l al›nd›¤›n› -gerekli sorular› kendi kendimize sorarak- in-
celeyelim:
Güç isteyen bir hareket yapt›¤›n›zda, toplardamarlar›n etraf›nda bu-
lunan kaslar kirli kan›n ak›m›n› h›zland›r›r. Böylece kalbe ve sa¤ kulakç›-
¤a daha çok kan gider. Bunun üzerine kulakç›k kaslar› gerilir. Bu gerilim
57Harun Yahya
Adnan Oktar
Kalbimizin çal›flmas›n› denetleyen me-kanizman›n parçalar›ndan sinir sistemi,hormonal sistem ve bunlara ba¤l› or-ganlar büyük bir uyum içinde çal›fl›r.
omurilikso¤an›nda-ki merkez
omurilikso¤an›
vagussiniri
S.A. yumrusu
A.V.yumrusu
kalp
tiroksinsalg›s›
kandamar›
tiroid bezi
böbrek üstü bezi
omurilikmotor sinirlerininmerkezi
parasempatikuyar›
sempatik uyar›sempatik ganglion
vagus sinirininç›kt›¤› çekirdek
epinefrin venörepinefrin
salg›s›
Kalbin kas›lma olayla-r›n›n kontrolü vücut-taki baz› özel dokular-la gerçeklefltirilir.
‹NSAN MUC‹ZES‹
sonucu oluflan sinir uyar›lar›, merkezi sinir sistemi taraf›ndan omurilik
so¤an›na aktar›l›r. So¤anc›k bu bilgileri de¤erlendirir ve hemen kalbe bir
emir gönderir. Kalbin gaz pedal›na bas›l›r ve ritmi h›zland›r›l›r. Böylece
kaslara daha çok temiz kan›n gitmesi sa¤lan›r.
fiimdi anahtar soruyu soral›m. Bu sistemin tesadüfen var oldu¤unu
iddia etmek ak›l ve mant›kla ba¤dafl›r m›? Böyle bir iddiada bulunan in-
san afla¤›daki sorulara kesinlikle cevap veremez:
-Kirli kan›n ço¤ald›¤›n› ve yaratt›¤› gerilimi fark eden alg›lay›c›lar,
kalbin do¤ru bölgesine -kirli kan›n bulundu¤u sa¤ kulak盤a- nas›l yerlefl-
tirilmifllerdir?
-Bu alg›lay›c›lar›n verecekleri bilgiyi, omurilik so¤an›na tafl›yan tele-
fon hatt› nas›l oluflmufltur?
-Bu bilgiyi de¤erlendiren ve do¤ru karar› alabilen bilgi ifllem merke-
zi –omurilik so¤an›- nas›l var olmufltur?
-Omurilik so¤an› kendisine ulaflan mesaj›n kirli kan›n ço¤ald›¤› an-
lam›na geldi¤ini nas›l anlar? Omurilik, problemin ortadan kald›r›lmas›
için kalbin daha h›zl› atmas› gerekti¤ine hangi fluurla karar verir?
-Beynin emrine itaat eden ve kalbin ritmini h›zland›ran özel meka-
nizma nas›l ortaya ç›km›flt›r?
-Bu sistemin elemanlar› ayn› anda tek bir seferde nas›l biraraya gel-
mifllerdir?
Elbette hiçbir tesadüf böylesine büyük bir düzeni meydana getire-
mez. De¤il böyle bir düzeni, düzeni olufluran parçalardan tek bir tanesini
bile var edemez. Yukar›daki sorular›n cevaplar› evrim teorisinin geçersiz-
li¤ini ispatlamas›n›n yan› s›ra, Allah'›n yaratmas›n› çok aç›k bir flekilde or-
taya koyar.
fiimdi yine Allah'›n var etti¤i bir baflka güvenlik mekanizmas›n› in-
celeyelim ve Allah'›n sanat›na bir kez daha flahit olal›m.
Kalbin, kendisine zarar verecek kadar h›zl› atmas›n› engellemek için
de yine özel bir güvenlik mekanizmas›na ihtiyaç vard›r. Kalbin solundan
ç›kan aort damar›n›n içinde, kan bas›nc›n› ölçmeye yarayan alg›lay›c›lar
vard›r. Kalp at›fllar› h›zland›kça aort duvar›na vuran kan›n bas›nc› da
yükselir. Bu bas›nç yükselmesi belirli bir s›n›r› afl›nca, güvenlik mekaniz-
58
mas› devreye girer. Artan bas›nc› fark eden alg›lay›c›lar omurilik so¤anc›-
¤›na uyar›lar gönderir. Omurilik so¤an› durum de¤erlendirmesi yapar ve
kalbe yeni bir emir gönderir. Bunun üzerine kalbin ritmini yavafllatan fren
pedal›na bas›l›r ve kan bas›nc› düflürülür. fiimdi aort içine yerlefltirilen ba-
s›nç ölçerler ve kalbin fren mekanizmas› üzerinde tekrar düflünelim;
Kalbin h›zl› atmas›n›n insan vücuduna zarar verece¤ini bilen ve bu-
na karfl› bir önlem alan güç fluursuz tesadüfler midir?
Fazla kan bas›nc›n› ölçmeye yarayan alg›lay›c›lar tesadüfen mi var
olmufltur? Daha sonra bu alg›lay›c›lar en do¤ru yere -aort damar›n›n çe-
perine- tesadüfen mi yerleflmifllerdir?
Alg›lay›c›lar ve omurilik aras›ndaki telefon ba¤lant›s› tesadüfen mi
var olmufltur?
Alg›lay›c› hücreler bas›nc›n artt›¤›n› nas›l anlayabilir ve bu art›fl›
omurilik so¤an›na haber vermeyi hangi fluur ile aklederler?
Omurilik so¤an› kendisine gelen bilgileri hangi irade ile de¤erlendi-
rir? Durumun önemini hangi fluur ile kavrar?
Omurilik hücrelerinden baz›lar› kendilerini kalp at›fllar›n› düzenle-
meye niçin adam›fllard›r? Bu sorumlulu¤u niçin üstlenmifllerdir?
Bir omurilik hücresi kalbe emir göndermeye nas›l karar verir? Gön-
derdi¤i emri hangi dilde gönderece¤ini, kalp hücrelerinin hangi dilden
anlad›klar›n› nereden bilir?
Kalp hücreleri niçin omurilik denilen baflka bir et parças›na itaat
ederler?
Bu sorular insan akl›nda zamanla oluflan al›flkanl›k -ülfet- perdesini
ortadan kald›rmak için son derece önemli sorulard›r. Çünkü insanlar bu
ülfet perdesi yüzünden gözlerinin önündeki mucizeleri görmezler.
Ço¤u insan baz› durumlarda kalbinin daha h›zl› att›¤›n› fark eder.
Çok basamakl› bir merdiveni h›zl› bir flekilde ç›kt›¤›nda, kofltu¤unda, ya
da heyecanland›¤›nda kalp at›fllar›n›n h›zland›¤›n›, daha sonra kalbin tek-
rar eski ritmine döndü¤ünü her insan hissedebilir. Ancak hiç kimse bu-
nun asl›nda ne kadar büyük bir mucize oldu¤unu düflünmez. Kalp at›flla-
r›n›n h›z›n›n vücudunun içine yerlefltirilmifl bir bilgisayar sistemi taraf›n-
dan düzenlendi¤ini fark etmez. Böyle bir sistemin varl›¤›ndan haberdar
59Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
olsa da bu konu üzerinde fazla zihnini yormak istemez. Kendisinin ve vü-
cudundaki mucizevi sistemlerin nas›l var oldu¤u hakk›nda düflünmez,
hatta ›srarla düflünmekten kaçar. Bu tip konular üzerinde fazla düflünme-
nin insan›n ruh sa¤l›¤›n› bozaca¤›na dahi inananlar vard›r.
Oysa Allah insanlardan "düflünmelerini" ister. Allah insanlara yarat-
t›¤› varl›klar üzerinde derin derin düflünmelerini, böylece Kendisi’nin gü-
cünü ve kudretini daha iyi kavramalar›n›, ve Kendisi’nden daha çok kor-
kup sak›nmalar›n› emreder. Bir Kuran ayetinde Allah müminlerin nas›l
davranmalar› gerekti¤ini, Kendi yaratt›¤› varl›klar üzerinde nas›l düflün-
meleri gerekti¤ini ve bu tefekkürün sonucunda Allah korkular›n›n nas›l
artmas› gerekti¤ini flöyle bildirmifltir:
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'› zikrederler ve gökle-
rin ve yerin yarat›l›fl› konusunda düflünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz,
Sen bunu bofluna yaratmad›n. Sen pek yücesin, bizi ateflin azab›ndan ko-
ru." (Al-i ‹mran Suresi, 191)
Mücadeleye Haz›rl›kKimi zamanlarda insan bedeninin daha güçlü ve daha dayan›kl› ol-
mas›, normal flartlardan daha yüksek performans göstermesi gerekir. Ör-
ne¤in bir tehlike ile karfl›lafl›ld›¤›, insan›n kendisini savunmas› veya bir
an önce kaçmas› gerekti¤i durumlarda.
Bu ola¤and›fl› durumlarda vücutta gerekli düzenlemenin yap›labil-
mesi için elbette öncelikli olarak kalbin daha h›zl› atmas› ve daha çok kan
pompalamas› gereklidir.
Bu tip durumlar için de gerekli tedbir al›nm›fl ve insan vücudu içine
bir baflka sistem yerlefltirilmifltir. Adrenalin isimli bir hormon, herhangi
bir ola¤and›fl› durum karfl›s›nda, böbreküstü bezlerinden salg›lan›r. Bu
hormon molekülü -kendi boyutlar› düflünüldü¤ünde- çok uzun bir yolcu-
luk yapar ve kalp hücrelerine ulafl›r. Hormon kalp hücrelerine "daha h›z-
l› kas›lmalar›" emrini verir. (bkz. Hormonal Sistem bölümü) Böbrek üs-
tünde yer alan ve bu hormonu üreten hücreler, kalp hücrelerini tan›mak-
ta, kalp hücrelerinin hangi dili anlad›klar›n› bilmektedirler. Ayn› zaman-
60
da vücudun daha dayan›kl› olmas› gerekti¤i, bunun için de kalbin daha
h›zl› atmas› gerekti¤i bilgisine ve fluuruna da sahiptirler. Kalp hücreleri
de bu emre itaat ederler ve daha h›zl› bir flekilde atmaya bafllarlar. Böyle-
ce acil durum karfl›s›nda insan vücudunun ihtiyac› olan ekstra kan sa¤-
lanm›fl olur.
Kalbin Çal›flmas›ndaki "Olmazsa Olmaz"larfiu ana kadar kalpte kurulu olan elektronik sistemin tasar›m›ndan
bahsettik. Ancak bu sistemin kusursuz tasar›m›n›n çal›flabilmesi için elek-
rik sinyallerine ihtiyaç vard›r. Elektrik sinyallerinin üretilebilmesi için de
kanda bulunan sodyum, potasyum ve kalsiyum iyonlar›n›n belirli bir dü-
zeyde olmalar› gerekir. Bu maddelerin kandaki düzeylerinin böbrek, ba-
¤›rsak, mide, akci¤er gibi organlarca düzenlendi¤i düflünülürse, bu siste-
min evrim gibi hayali bir mekanizma sonucunda meydana gelmesinin
imkans›zl›¤›, daha aç›k bir flekilde ortaya ç›kar.
61Harun Yahya
Adnan Oktar
‹nsan bedeni daha güçlü vedayan›kl› olmas› gerekendurumlara haz›r olacak fle-kilde yarat›lm›flt›r. Beyin za-r› ve alt bölgesine ulafland›fl uyar›lar, belirli bir düze-yi afl›nca heyecan oluflur(1). Ön hipofiz (2), tiroid be-zini (3) ve böbrek üstü bez-lerini (4) harekete geçirir.Beyinden gelip gözlere, yüzkaslar›na, kafatas› içi ve d›-fl› damarlara ve yuta¤a gi-den sinirler (5,6,7), bo¤aza,kalbe ve ba¤›rsa¤a giden si-nirler (8), kalbin ifllevini,damarlar›, adrenalin salg›-lanmas›n› ve ba¤›rsak hare-ketlerini düzenleyen sinirler(9,10,11,12,13) ba¤›rsa¤a veidrar torbas›na gidenler (14)heyecandan bütün vücudunetkilenmesini sa¤lar.
1
23
45678
9
10
11
12
13
14
‹NSAN MUC‹ZES‹62
Kalbin flu ana kadar inceledi¤imiz
özelliklerini göz önünde bulundurarak
bir varsay›mda bulunal›m. ‹nsano¤lu-
nun kalp benzeri bir ayg›t yapmay› ba-
flard›¤›n› kabul edelim. 70 y›l boyunca
bir saniye bile durmadan çal›flan, ken-
di elektri¤ini kendisi üreten, bak›ma,
parça de¤iflimine ihtiyac› olmayan,
elektronik bir sistem sayesinde çal›flma
h›z›n› ve gücünü otomatik olarak ayarla-
yan kusursuz bir pompan›n yap›ld›¤›n› dü-
flünelim. Elbette bu baflar›, teknoloji, bilgi
birikimi, planlama ve uzun süren çal›flmalar
sonucunda elde edilebilir. Hiç kimse böyle
bir ayg›t›n tesadüfen oluflabilece¤ini düflün-
mez. Çünkü bu ak›l d›fl› bir yaklafl›m olur.
Buna karfl›n ortada çok garip bir ger-
çek daha vard›r. Kalbin tesadüfen olufltu¤u-
nu düflünmek, böyle bir pompan›n, ya da
herhangi benzeri bir teknolojik ürünün -örne¤in bir televizyonun- tesadü-
fen var olabilece¤ini düflünmekten çok daha mant›ks›z ve ak›l d›fl›d›r.
Herfleyden önce kalpte insan yap›m› bir cihazdan çok daha üstün bir
teknoloji vard›r. Ancak en önemlisi -her ne kadar imkans›z da olsa- kalbin
tesadüfen oluflmas›n›n tek bafl›na bir anlam› yoktur. Kalple beraber bin-
lerce kilometre uzunlu¤undaki kan damarlar›n›n, damarlarda bulunan
kan s›v›s›n›n, bu kan› süzen böbreklerin, kana oksijen verip karbondiok-
siti alan akci¤erlerin, kana besin temin eden sindirim sisteminin, bu be-
sinleri rafine eden karaci¤erin, kalbin çal›flmas›n› düzenleyen sinir siste-
minin, vücudu bir bütün olarak yönetecek beynin, vücudu ayakta tutacak
kemik sisteminin, kalbin çal›flmas›na yard›mc› olacak hormonal sistemin
ve buna benzer binlerce unsurun da ayn› anda yine tek bir tesadüfle var
olmas› gerekir. Kald› ki bu say›lanlar›n her biri -tesadüflere yer vermeye-
cek flekilde- özel bir tasar›ma sahiptir. ‹flte bu yüzden bir evrim süreci so-
Kalp sahip oldu¤u teknolojiile bilim adamlar›n› hayrete
düflürmektedir. Hiçbir evrimmekanizmas› ile aç›klanama-
yacak kadar ola¤anüstü birtasar›ma sahip olan kalbimi-zi yaratan kuflkusuz övülme-
ye lay›k olan Allah't›r.
nucunda tesadüfen kalbin meydana gelmesi, tesadüfen bir televizyonun
veya herhangi baflka bir teknolojik aletin meydana gelmesiyle k›yaslana-
mayacak kadar imkans›zd›r.
Ortada çok aç›k bir gerçek vard›r. Kalp, beraber çal›flt›¤› tüm sistem-
ler ve elemanlarla birlikte Allah taraf›ndan yarat›lm›flt›r.
Kan Damarlar›‹nsan bedeninin her noktas› irili ufakl› milyarlarca boruyla kapl›d›r.
Damar ad› verilen bu boru tesisat›n› düz bir sat›h üzerine yayd›¤›m›z› dü-
flünürsek toplam uzunlu¤unun tek bir insan için yaklafl›k 100 bin kilomet-
re (96.500 km) oldu¤unu görürüz.24 Damar sistemi öyle mükemmel bir te-
sisatt›r ki, bedenin ihtiyaç duyulan her noktas›na gerekli ba¤lant›lar ya-
p›lm›flt›r. Borular hiçbir noktada dü¤ümlenmez, gereksiz yerlere aç›lmaz,
kör noktalara sahip de¤ildir, vücudu bafltan afla¤› dolafl›r ve tekrar ayn›
noktaya geri dönerler.
Herhangi bir binada boru tesisat› döflemek için bir plana ihtiyaç var-
d›r. ‹nsan bedenindeki boru tesisat›n›n
plan› ise, insan yap›s› olan hiçbir planla
karfl›laflt›r›lamayacak kadar mükemmel-
dir.
Üstelik insan bedeninde yaklafl›k 100
bin km uzunlu¤unda damar döfleli iken,
orta büyüklükte bir binada ancak birkaç
kilometre uzunlu¤unda boru döflelidir.
Özel alafl›mlardan yap›lan bu borular bir-
kaç on y›l içinde çeflitli problemler do¤u-
rur. Ba¤lant› yerleri kaçak yapar, kimi bo-
rular zaman içinde çürür, kimi duvarlar-
da borular yüzünden rutubet görülür. Bü-
tün bu problemler bina sabit bir yap› ol-
63Harun Yahya
Kalbe giren ve ç›kan damarlarla bedenimiz-de ihtiyaç duyulabilecek her noktaya ge-rekli ba¤lant›lar yap›lm›flt›r.
toplardamar atardamar
toplardamarc›k artercik
küçük arter ile k›lcaldamar aras› damar›
gerçek k›lcaldamarlar
‹NSAN MUC‹ZES‹
du¤u ve tesisat yerinden hiç oynamad›¤› halde meydana gelir.
Sa¤l›kl› bir insan bedeninde bulunan boru tesisat› ise, görevini ömür
boyu yerine getirir. Ne bir bak›ma ihtiyaç duyar ne de bir parça de¤iflimi-
ne. Dahas› insan bedeni bir bina gibi hareketsiz de¤ildir. ‹nsan hareket e-
der, yürür, koflar, oturur, kalkar; ve damarlar da bu gerilim alt›nda sürek-
li esner. Ancak damarlar o kadar mükemmel bir yarat›l›fla sahiptirler ki -
e¤er insan kendi sa¤l›¤›n› bozacak hareketler yapmazsa- herhangi bir
problem ç›karmazlar.
‹nsan Bedenindeki Benzersiz Tasar›m
Hiç damar bulunmayan bir insan bedeni oldu¤unu varsayal›m. Ve
bir mühendisten bu bedenin içine döflenecek damarlar ile ilgili bir plan
yapmas›n› isteyelim. Bu planda karaci¤erin derinliklerinden, kemik
dokular›n›n içine, göz kapaklar›ndan böbreklere kadar her hücreye gerek-
li ba¤lant›lar sa¤lanmal›d›r. Ayr›ca her organ›n ifllevine göre damar
kal›nl›klar› ve özellikleri de belirlenmelidir. Bir insan›n böyle bir plan› tek
bafl›na yapamayaca¤› çok aç›kt›r. Ancak dünya üzerindeki tüm insanlar
toplansa da sonuç de¤iflmeyecektir. Bunlar›n tümünün ne ömrü ne de
akl›, sonsuz kombinasyona sahip kan dolafl›m a¤›n›n plan›n› tasarlamaya
yetmez. Milyarlarca insan›n biraraya gelerek tasarlayamayaca¤› kadar
mükemmel bir plan›n, kör tesadüflerle ortaya ç›kt›¤›n› iddia etmek ise el-
bette ki mümkün de¤ildir. Tek bir aflamas›nda dahi tesadüfe asla yer ver-
meyen bu sistem, insan›n Allah taraf›ndan yarat›ld›¤›n› çok aç›k bir
biçimde gözler önüne sermektedir.
Yolculuk Bafll›yor…
Kalp-damar sisteminin ana amac›, vücuttaki hücrelere faaliyetleri
için gerekli maddeleri ulaflt›rmak ve art›k maddeleri hücrelerden uzaklafl-
t›rmakt›r. Yetiflkin bir insan›n kalbi günde 9 bin litre kan› 100 bin kilomet-
reye yak›n uzunluktaki damar flebekesini kat edecek flekilde pompalar.25
fiimdi bir hücre büyüklü¤ünde oldu¤umuzu varsayal›m ve kan hüc-
releriyle beraber dolafl›m sisteminde bir yolculu¤a ç›kal›m;
64
Bafllang›ç noktan›z kalbin
sol üst pompas› yani sol kulak-
ç›k. ‹çinde bulundu¤unuz böl-
me oksijence zengin temiz kan-
la dolu. Çevrenizde oksijen tafl›-
yan milyonlarca alyuvar var.
Hemen alt›n›zda kalbin sa¤ ka-
r›nc›¤›na aç›lan kapal› bir kapak
bulunuyor. Kapak yaln›zca afla-
¤› do¤ru aç›labilen tek yönlü bir
kapak.
Kulak盤›n birden kas›lma-
s›yla kapakç›k afla¤› do¤ru aç›l›-
yor. ‹çinde bulundu¤unuz kan
s›v›s› kalbin alt taraf›ndaki böl-
meye doluyor. Art›k çok güçlü
bir pompa olan sol kar›nc›ktas›-
n›z. Üstünüzdeki kapak geldi-
¤iniz yöne geri dönmenizi en-
gellemek için kapan›yor.
Sol kar›nc›k kan› vücudun en uzak noktalar›na gönderebilecek kadar
güçlü bir pompa. Bu pompan›n ç›k›fl noktas›nda da aort atardamar›na aç›-
lan tek yönlü baflka bir kapak var. Bu kapa¤›n görevi de buradan pompa-
lanan kan›n kalbe geri dönmesini engellemek.
Derken sol kar›nc›k da fliddetle kas›l›yor ve bu kapak d›flar› do¤ru
aç›l›yor. ‹çinde bulundu¤unuz kan büyük bir h›zla vücuttaki en büyük
atardamar olan aorta do¤ru pompalan›yor.
Aort damar›n›n duvarlar›na yaklafl›nca çok ilginç bir yap›yla karfl›la-
fl›yorsunuz. Damar›n iç yüzeyi cilalanm›fl gibi. Bu cilal› ve ya¤l› yüzey
sürtünmeyi azalt›yor ve kan›n kolayl›kla ak›p gitmesini sa¤l›yor.
Bu noktada yolculu¤umuza k›sa bir ara vererek aortu ve atardamar-
lar› yak›ndan inceleyelim.
65Harun Yahya
Adnan Oktar
Kan, kalp sayesinde beyinden akci¤erlerekadar bütün vücudu dolafl›r.
beyin
kalp
akci¤er
‹NSAN MUC‹ZES‹
En Güçlü Damar
Kalpten dokulara kan götüren damarlara atardamar, dokulardan
kalbe kan getiren damarlara toplardamar denir. Atardamarlar genellikle
vücudun dokular›na gömülmüfl olarak derinde bulunurlar. Ancak baz›
yerlerde, örne¤in el bile¤inde, flakaklarda, boyunda ve ayak bile¤inin d›fl
yan›nda yüzeye yak›nd›r. Bu bölgelerde, her kalp at›m›nda kan›n atarda-
marlar›n duvar›na bas›nçla vurarak geçifli hissedilebilir.
Damar›n en iç yüzeyi, düzgün bir zemin oluflturmak için birbirine
yap›flt›r›lm›fl de¤iflik biçimli kald›r›m tafllar›n› and›r›r. Ancak burada kul-
lan›lan malzeme tafl de¤il hücrelerdir.
Bu noktada dikkatimizi biraz toparlayal›m. Hücreler canl› varl›klar-
d›r. Bir grup canl› hücre, adeta kald›r›m tafllar›n›n özenle döflenmesi gibi
yan yana yerlefltirilmifl ve ortaya pürüzsüz bir yüzey ç›km›flt›r. Bu yüzey
360 derece dönerek bir boru oluflturmufltur. Buna benzer milyonlarca bo-
ru birbirleriyle bir düzen içinde birleflerek damar sistemini oluflturmufl-
tur.
Peki bu nas›l gerçekleflmifltir?
Öncelikle hücrelerin kald›r›m tafllar› gibi yass› ve birbirleriyle birle-
flebilecek flekillere sahip olmalar› gerekir. Milyarlarca hücreyi bu özel fle-
kilde var eden güç nedir?
Daha sonra bu hücreler -daha anne karn›ndayken- kald›r›m tafl› gibi
yanyana dizilmelidirler. Milyarlarca hücreyi pürüzsüz ve düzgün bir fle-
kilde dizen kimdir?
Örülen duvarda tek bir hücre eksik kalsa, buradan d›flar› kan s›za-
cakt›r. Bu duvar› eksiksiz ören kimdir?
Bu sorular›n cevab› elbette tesadüf olamaz.
Ayr›ca unutulmamal›d›r ki söz konusu olan bir fabrikan›n döküm
kal›b›ndan ç›kan metal bir boru de¤ildir. Söz konusu olan, canl› hücrele-
rin biraraya gelmeleri sonucunda oluflan canl› bir "boru"dur. Bu küçük
canl›lar ömürlerini niçin bir borunun parças› olmak için harcamaktad›r?
Onlara bu dizilimi, bu görevi veren kimdir?
Bu sorunun cevab› da tesadüf olamaz. Ancak evrimciler hiçbir za-
66
man bu tip detaylar› düflünmezler. Daha do¤rusu bu gerçekleri görmez-
den gelir, üzerinde düflünmek bile istemezler. Evrimciler damar dokular›-
n› anlatan ve içinde bol bol Latince terimlerin bulundu¤u konuflmalar ya-
pabilir, kitaplar yazabilirler. Ancak bu hücrelerin nas›l olup da bir düzen
içinde biraraya geldikleri sorusunu hiçbir zaman cevaplayamazlar. Çün-
kü verecebilecekleri tek cevap tesadüftür.
Bu kadar geçersiz bir cevab›n insan› nas›l küçük düflürece¤ini bildik-
leri için, konuyu "evrimsel süreç içinde bu hücreler biraraya geldiler ve
damarlar› oluflturdular" gibi asl›nda hiçbir mant›¤› bulunmayan cümle-
lerle geçifltirirler.
67Harun Yahya
Üstte embriyo hücrelerinin damarlar› oluflturma aflamalar› görülmektedir. Anne kar-n›ndaki embriyonun hücreleri da¤›n›k haldeler (1), hücreler biraraya gelip yan yanadizilmeye bafll›yorlar (2, 3), hücreler s›ms›k› bir duvar gibi birleflerek damarlar› olufl-turuyorlar (4). Hücrelerin oluflturduklar› bu duvar öylesine sa¤lamd›r ki kan hiç d›fla-r›ya s›zmaz. Embriyoyu oluflturan hücrelere birleflme emrini veren ve nas›l hareketedeceklerini onlara ilham eden elbette ki Yüce Allah't›r.
1
43
1 2
‹NSAN MUC‹ZES‹
E¤er bu aç›klamay› yapan evrimci toplum taraf›ndan bilim adam›
olarak tan›n›yorsa, bilimsel literatüre yabanc› olan insanlarda flöyle bir
düflünce oluflabilir. Bu aç›klamay› bir bilim adam› yap›yorsa mutlaka ar-
kas›nda bilimsel baz› gerçeklerin oldu¤unu, ancak söz konusu bilim ada-
m›n›n insanlar anlamayaca¤› için konuyu geçifltirdi¤ini zannederler.
Ancak evrimcilerin damarlar›n nas›l olufltu¤u sorusuna verebilecek-
leri bir cevaplar› yoktur. Yaln›zca bu de¤il buna benzer binlerce soruya
verebilecekleri cevaplar› yoktur. Bu konulara girmekten kaç›n›r ve konu-
yu yuvarlak cümlelerle geçifltirirler.
K›sacas› hiçbir evrimci insan vücudundaki damar a¤›n›n nas›l var ol-
du¤unu aç›klayamaz. Bu konuyu çok kolay test edebilirsiniz. Herhangi
bir evrimciye damar sisteminin ve damar›n yap›s›n›n mükemmelli¤ini,
hücrelerin nas›l bir uyum içinde dizildiklerini anlat›n. Ard›ndan bu yap›-
n›n ilk defa nas›l ortaya ç›kt›¤› sorusunu sorun. Verebilecekleri tek cevap
"tesadüfler sonucu" olacakt›r.
Oysa bu sorunun tek do¤ru cevab› vard›r; Damarlar›, damarlar›n
içindeki kan›, bu kan› pompalayan kalbi ve insan vücudundaki di¤er mil-
yonlarca sistemi var eden alemlerin Rabbi olan Allah't›r.
Damarlardaki Esneme Pay›
Atardamarlar›n yap›lar›ndaki özel yarat›l›fl yaln›zca hücrelerin ku-
sursuz dizilimlerinde görülmez. Bu hücrelerin oluflturduklar› tabakan›n
hemen d›fl›nda kas yap›l› bir baflka tabaka vard›r. Burada bulunan kas
hücreleri son derece elastiktirler. Elastik lifler kalp at›fllar› s›ras›nda olu-
flan kan bas›nc›na karfl› damarlar›n dayan›kl›l›¤›n› art›r›r. Ayr›ca damarla-
ra kazand›rd›¤› esneklikle, kan›n damar içerisinde ilerlemesini sa¤lar.
E¤er kan yüksek bas›nçla, kalpten esnek olmayan bir damar sistemi-
ne pompalanm›fl olsayd›, hem kalbe büyük bir yük binecekti, hem de
atardamarlar›n içinde kan bas›nc› çok yüksek olacakt›. Bütün bu detaylar
Allah'›n yaratmas›ndaki benzersizli¤inin bir baflka göstergesidir.
68
Adnan Oktar
Harun Yahya 69
Yukar›da büyütülmüfl resmi görülen k›lcal damarla-r›n vücutta kaplad›¤› alan› flöyle bir benzetme ile zi-hinde daha iyi flekillendirmek mümkündür. K›lcaldamarlar›n tümü yüzeysel olarak düz bir alana yay›l-sa bu alan 6.000 m2'lik yer kaplard›. Soldaki resimdekalp, atardamar, toplardamar ve k›lcal damarlar›nbirbirleriyle olan ba¤lant›lar› ve yap›lar› görülüyor.
Yolculuk Devam Ediyor
Atardamar›n yap›s›n› inceledikten sonra yolculu¤umuza geri döne-
lim. Aort atardamar›n› takip eden damarlar iki farkl› yöne do¤ru uzan›r-
lar. Yukar› do¤ru giden kan, beyin ve kollar›n, afla¤› do¤ru giden kan, vü-
cudun geri kalan bölümünün ihtiyac›n› karfl›lar. Yolculu¤unuza vücudun
alt taraf›na do¤ru devam etti¤inizi varsayal›m.
Bu yol üzerinde karaci¤ere, mideye, ince ba¤›rsa¤a, kal›n ba¤›rsa¤a,
böbreklere, ve bacaklara giden birçok sapak vard›r. Yolda ilerledikçe için-
de bulundu¤unuz damar›n birçok dallanmalar yapt›¤›n› ve gittikçe daral-
d›¤›n› görebilirsiniz. Bu say›s›z dallanmalar vücudun derinliklerine kan
götüren küçük sapaklard›r. Bu sapaklardan birine girip ilerledi¤inizde
içinde bulundu¤umuz damar›n iyice inceldi¤ini fark edersiniz. Art›k atar-
damarlar›n de¤il k›lcal damarlar›n içindesiniz. (K›lcal damarlar›n çap›
0.006 mm.dir)
Bir süre sonra damar o kadar daral›r ki geniflli¤i ancak tek bir alyu-
var hücresinin zorlanarak geçebilece¤i kadar olur. Yolculu¤un bu bölgele-
rinde etraf›n›zda bulunan hücrelerde h›zl› bir al›flveriflin yap›ld›¤›n› fark
edersiniz. Alyuvar hücreleri uzun yolculuklar›nda tafl›d›klar›
çok önemli kargolar›n› teslim etmeye bafllarlar. Tafl›d›k-
lar› oksijen molekülünü, oksijene ihtiyac›
olan hücrelere verir ve hücrelerin
üretti¤i karbondioksiti
kalp
toplardamar atardamar
k›lcaldamar
‹NSAN MUC‹ZES‹
al›rlar. Ayn› flekilde kan›n tafl›d›¤› besin molekülleri de bu bölgede ihtiya-
c› olan hücreler taraf›ndan al›n›r. Bu, hücre için hayati bir al›flverifltir. Ar-
t›k dönüfl zaman› da gelmifltir.
Oksijenlerini kaybeden alyuvarlar›n rengi parlak k›rm›z›ndan koyu
k›rm›z›ya döner. Yolda ilerledikçe damarlar tekrar genifllemeye bafllar.
Baflka k›lcal damarlardan gelen karbondioksit yüklü alyuvarlar da yolcu-
lu¤a kat›l›r ve kan hacmi artar. Art›k k›lcal damarlardan ayr›l›r ve yolunu-
za toplardamarlarda devam edersiniz.
Vücuttaki Bir Baflka Tasar›m Harikas›: Toplardamar
Kan, atardamarlarda kalbin pompalama bas›nc› sayesinde yol al›r.
Ancak k›lcal damarlarda bu bas›nc›n etkisi azal›r. Toplardamara gelindi-
¤inde ise art›k kalbin pompalama gücü etkisini iyice kaybetmifltir.
Peki kan dönüfl yolculu¤unu nas›l tamamlayacakt›r?
Kanda yapt›¤›n›z yolculu¤u düflünelim ve içinde bulundu¤unuz
toplardamar›n ayakta bulundu¤unu varsayal›m. Önünüzde kalbe dönene
kadar oldukça uzun bir yol vard›r. Bacaklar, kar›n ve gö¤üs bölümünü
aflarak, uzun bir yolu yukar› do¤ru t›rmanmal› ve bunu yaparken de sizi
sürekli afla¤› do¤ru çekecek yerçekimi kuvvetini yenmelisinizdir. Bunun
için öyle bir sisteme ihtiyaç vard›r ki, hergün binlerce litre s›v› afla¤›dan
yukar› (ayaklardan kalbe) do¤ru yol alabilmelidir.
Toplardamarlar vücut içinde özel bir planlama ile yerlefltirilmifltir.
Bu damar türünün çevresi iskelet kaslar›yla sar›lm›flt›r. Toplardamarlar
70
Yandaki kesitte de gö-rüldü¤ü gibi toplarda-marlarda da çok detay-l› bir tasar›m vard›r.Böylesine detayl› biryap›n›n tesadüfen or-taya ç›kamayaca¤› ak›lsahibi her insan içinçok aç›k bir gerçektir.
d›fl elastik katman
kollajen elastik lifler
orta gömlek
kapakç›k
endotel
iç elastik katman
iflte bu kaslar›n enerjilerinden faydalan›rlar. Örne¤in her ad›m at›fl›n›zda
kas›lan bacak kaslar›n›z ayn› anda kan› da yukar› do¤ru pompalar. ‹flte bu
planlama sayesinde toplardamarlar›n kendi pompalama sistemleri vard›r.
Ayakla kalp aras›ndaki 1.5 metrelik yolculu¤un sonuna yaklafl›ld›-
¤›nda bir baflka problemle karfl›lafl›l›r. Ana toplardamar vücudun orta ye-
rine geldi¤inde art›k iskelet kaslar›yla kapl› de¤ildir. Burada solunum
kaslar› toplardamarlara destek olur. Akci¤erin hemen alt›nda yer alan ana
toplardamar her nefes al›fl›m›zda s›k›fl›r. Dolay›s›yla geniflleyen gö¤sün
oluflturdu¤u negatif bas›nç kan›n kalbe do¤ru dönmesini sa¤lar.
Ancak toplardamarlarda öyle bir özellik daha vard›r ki bu, vücutta-
ki kusursuz tasar›m›n en güzel örneklerindendir. Toplardamarlar›n içine
birçok kapakç›k yerlefltirilmifltir. Bu kapakç›klar yaln›zca kalbe do¤ru aç›-
l›r. Böylece kan, yerçekiminin etkisiyle geriye do¤ru gidemez. Ak›m sade-
ce kalbe do¤ru olur. fiimdi düflünelim.
Toplardamar›n içine çok say›da küçük kapakç›k yerlefltirilmifltir. Bu
kapakç›klar›n her biri son derece özel bir tasar›ma sahiplerdir. Her birinin
-yine etten yap›lm›fl- mentefleleri vard›r ve bu mentefleler kapa¤›n tek yö-
ne do¤ru aç›lmas›na izin verecek flekilde tasarlanm›fllard›r. Ortada gerçek
bir mühendislik harikas› vard›r. fiimdi bu mükemmel sistemin nas›l infla
edildi¤ini düflünelim. Yeryüzünün en uzun boru hatt›n›n yap›m›nda çal›-
flan iflçiler üç önemli görevi üstlenmifllerdir. Bu iflçiler hem bir mühendis
hem bir iflçi hem de bir inflaat malzemesi olarak görev al›rlar.
Bu boru inflaat›n›n yap›m planlar› ve projeleri hücrelerin çekirdekle-
rindeki bilgi bankalar›nda (DNA'lar›nda) bulunmaktad›r. Her hücre bu
71Harun Yahya
Adnan Oktar
Toplardamarlar›n ken-dilerine özgü bir pom-palama sistemleri var-d›r. ‹skelet kaslar› kas›-l›p, toplardamarlarabask› yap›nca, kas›lanbölgedeki kapakç›klaraç›lmaya zorlan›r vekan kalbe do¤ru gider.
kapakç›k (kapal›)iskelet kas›
kapakç›k (aç›k)
toplardamardakikan ak›fl yönü
‹NSAN MUC‹ZES‹
projeyi adeta bir mühendis gibi okur. Hücrenin bir inflaat projesini oku-
mas› ve yorumlamas› flüphesiz büyük bir mucizedir. ‹nsanlar y›llar›n›
akademik çal›flmalara vermifl mühendislere, profesörlere karfl› sayg› ve
hayranl›k duyarken, kendi hücrelerinin çok daha kompleks plan ve pro-
jeleri okuyabildiklerini, yorumlayabildiklerini ve uygulamaya koyabil-
diklerini bilmezler ya da görmezden gelirler.
Hücreler okuduklar› ve yorumlad›klar› plana göre boru inflaat›n›n
neresinde görev yapmalar› gerekti¤ini bilirler. Ayr›ca bu inflaatta çal›flan
milyarlarca hücre içinden hangileri ile biraraya gelmeleri gerekti¤ini de
bilirler. Ait olduklar› yeri bulduklar› anda ise bir iflçi gibi çal›flmaya bafl-
lar ve boru hatt›n›n kendilerine düflen parças›n› infla ederler. Ancak kul-
land›klar› malzeme yabanc› bir inflaat malzemesi de¤il kendileridir. Bu in-
flaatta çal›flan her hücre ömrünün geri kalan k›sm›n› boru hatt›n›n küçük
bir parças› olmak u¤runa feda eder.
‹nfla edilen damarlar›n iç yap›lar›nda hiçbir ç›k›nt› ya da girintiye
rastlanmaz. Adeta bir mermer ustas›n›n döfledi¤i ve cilalad›¤› mermer bir
yüzey gibi damarlar›n iç yüzeyleri cilal› ve pürüzsüzdür. Küçük bir fark-
72
Toplardamarlarda kan ilerlerken iskelet kaslar›n›n hareketi. 1) Dinlenme hali. 2) Kaslar kas›l›p, esneyerek toplardamarlar› s›kar ve kan› kalbedo¤ru gitmeye zorlar. Alttaki kapakç›k geri ak›fl› engeller. 3) Kaslar gevfler ve toplar-damar yay›larak afla¤›daki kanla dolar. Üstteki kapakç›k da geri ak›fl› engeller.
(1) (2) (3)
la, bu yüzeylerin parke tafllar› mermer karolar de¤il canl› varl›klard›r.
Söz konusu inflaat devam ederken baz› hücreler de okuduklar› plana
göre farkl› bir karar al›rlar. Bu hücreler damar›n içinde bir kapak olufltur-
maya karar verirler. Binlerce hücre biraraya gelerek bir kapak oluflturur
ve damar›n iç yüzüne tutunurlar. Baz› hücreler de -yine her biri ait ol-
malar› gereken yeri ellerindeki projeye göre tespit ederek- bu kapa¤›n
menteflesini olufltururlar. Söz konusu menteflenin tek yöne do¤ru aç›l-
mas›n› da yine hücrelerin projeyi yorumlayabilme ve infla yetenekleri
sayesinde gerçekleflir. Bu hücreler içinde bulunduklar› borudan bir
s›v›n›n akaca¤›n›, bu s›v›n›n hangi yöne do¤ru akmas› gerekti¤ini, ve bu
ak›m›n devaml› olmas› için nas›l bir tedbirin al›nmas› gerekti¤ini bilir ve
buna göre hareket ederler.
Bu kapaktan birkaç milimetre ilerde yine ayn› mucize gerçekleflir.
Burada bulunan baflka hücreler de yine benzer bir fluurla baflka bir kapak
yaparlar. Adeta bir önceki kapa¤› infla eden hücrelerle sözleflmifllercesine
ayn› yöne do¤ru aç›lan bir kapak infla ederler. E¤er bu kapaklardan
baz›lar›n› infla eden hücreler farkl› bir karar alsalar ve kapaklardan
baz›lar›n› ters yöne do¤ru aç›labilecek flekilde infla etselerdi, bu sefer kan,
damarlarda akamaz ve insan yaflam›n› derhal yitirirdi. Ancak bu gerçek-
leflmez. Toplardamar boyunca var olan binlerce kapa¤›n her biri ayr› ayr›
birbirlerine uygun flekilde infla edilirler.
Bu sistemi üstün güç sahibi Yüce Allah’›n yaratt›¤›; hücrelerin
yukar›da bahsetti¤imiz ak›l, fluur ve fedakarl›k gösterisini ancak ve ancak
kendilerini yaratan Rabbimiz’in dilemesiyle gerçeklefltirdikleri tart›fl›l-
maz bir gerçektir. Ayn› flekilde, hücrelerin çekirdeklerine yeryüzünün en
uzun boru hatt›n›n ve vücuttaki binlerce di¤er sistemin projelerini yerlefl-
tiren, hücrelere bu projeleri okuma, yorumlama ve buna göre inflaat yap-
ma yeteneklerini veren alemlerin Rabbi olan Allah't›r.
Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karfl› seni aldat›p-yan›ltan
nedir? Ki O, seni yaratt›, 'sana bir düzen içinde biçim verdi' ve seni bir iti-
dal üzere k›ld›. Diledi¤i bir surette seni tertib etti. (‹nfitar Suresi, 6-8)
73Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
Kalbe Dönüfl
Damarlar›n içinde insan vücudu boyunca yapt›¤›m›z yol-
culu¤umuza tekrar geri dönelim. Yukarda detayl› olarak üzerinde dur-
du¤umuz toplardamarlarda bulunan tek yönlü küçük kapakç›klar
sayesinde kalbe do¤ru yol almaya devam ederiz. Yolculu¤a bafllad›ktan
yaklafl›k 40 saniye sonra da kalbe tekrar geri döneriz.
Kalbin sol üst odac›¤›nda bafllayan yolculu¤umuzun birinci bölümü,
kalbin sa¤ üst odac›¤›nda son bulur. Parlak k›rm›z› bir kan içinde yola ç›k-
m›flken, koyu renkli bir kan denizi içinde yolculu¤umuzun ilk k›sm› biter.
Art›k baflka bir yolculu¤a ç›kma zaman› gelmifltir. Karbondioksit yüklü
kan›n temizlenmesi gerekmektedir.
Sa¤ kulak盤›n kas›lmas›yla beraber kulak盤›n alt›nda bulunan ka-
pak aç›l›r ve içinde bulundu¤umuz koyu k›rm›z› kan sa¤ kar›nc›¤a dolar.
Ard›ndan bu kapak kapan›r ve kan›n kulak盤a do¤ru geri dönmesi en-
gellenmifl olur.
Sa¤ kar›nc›¤›n içinde çok k›sa bir süre kal›r›z. Sa¤ kar›nc›¤›n kas›l-
mas›yla baflka bir kapak aç›l›r ve kan akci¤erlere do¤ru f›rlat›l›r. Arkam›z-
da kalan kapak, kalbe geri dönüflümüzü engelleyen son güvenlik sis-
temidir. Karbondioksit yüklü kan›n içinde akci¤erlere do¤ru h›zla yol
al›r›z.
Kalpten akci¤erlere do¤ru olan yolculuk k›sa sürelidir ve bu neden-
le "küçük dolafl›m" olarak adland›r›l›r. Akci¤ere var›ld›¤›nda etraf›m›z-
daki kan hücreleri tafl›d›klar› karbondioksiti verip –ki karbondioksitin
tafl›nmas›nda da kompleks birçok kimyasal ifllem gerçekleflir- oksijen al-
maya bafllarlar. Burada bafl döndürücü h›zda bir al›flverifl gerçekleflmek-
tedir.
Akci¤er de her dakika 56.000.000.000.000.000.000.000 yani 56x1021 (56
septrilyon) oksijen atomu hücrelere ulaflt›r›l›r.26 Tek bir oksijen atomunun
alyuvarlara geçifli için bile birçok mikro sistem birlikte çal›fl›r. Her birim
bir üst birime tam uyum gösterir ki bu da oksijen -karbondioksit al›fl-
veriflinin tek bir saniye dahi aksamadan ifllemesini sa¤lar.
Bafl döndürücü bir h›zda gerçekleflen bu al›flverifl sonunda çevremiz-
74
deki alyuvarlar oksijenle yüklenir. Ard›ndan bu hücrelerle birlikte, akci-
¤er toplardamar› içinde kalbe do¤ru yol almaya bafllar›z. Sonunda yolcu-
lu¤umuza bafllad›¤›m›z yere, sol kulak盤a ulafl›r›z. Oksijen yüklü temiz
kan vücutta yeni bir tura haz›rd›r.
Ak›m› Kontrol Eden BilgisayarDolafl›m sisteminin çok ilginç ve önemli bir özelli¤i daha vard›r.
Dolafl›m sistemi basit bir boru tesisat› gibi s›v›y› yaln›zca iletmez. Gerek-
li durumlarda hangi organa ne kadar kan gitmesi gerekti¤ini de ayarlar.
Bu çok flafl›rt›c› bir bilgidir. Bir boru sistemi, içinde akan s›v›n›n ön-
celikli olarak hangi organa gitmesi gerekti¤ini belirlemekte ve gerekli
ayarlamalar› kendi üzerinde yapmaktad›r. Kimi zaman daralarak kimi
zaman geniflleyerek kan›n gitmesi gereken adresi de¤ifltirebilmektedir.
Örnek olarak beynin kan ihtiyac›n› ele alabiliriz. Beyin, vücuttaki
bütün ifllemleri kontrol etti¤inden, sabit kan gereksinimi olan bir organ-
d›r. Beyne yap›lacak kan ikmali ne pahas›na olursa olsun sürdürülmelidir.
Bir kanama sonucunda öteki tüm organlara kan ulafl›m› dursa bile, birçok
sinir, beyne kan iletilmesi için harekete geçer ve damarlar›n çaplar› buna
göre ayarlan›r. Baz› organlara giden damarlar geçici olarak devreden
ç›kart›l›r ve kan ak›fl›n›n beyne giden damarlara yönlendirilmesi sa¤lan›r.
Bir evrimci olan Susan Schiefelbein, The Incredible Machine adl›
kitab›nda damar sistemini üstün bir bilgisayara flöyle benzetmektedir:
Kalp ve kan damarlar›, vücudun ihtiyaçlar›n› karfl›lamak için kan ak›fl›n›
h›zland›rmak veya yavafllatmaktan baflka ifller de yaparlar. K›rm›z› ›rma¤›,
farkl› dokulara, farkl› bas›nçlarda ve farkl› ifller yapmak üzere tafl›r. Kan,
yemek yedi¤imizde midemize, yüzdü¤ümüzde akci¤erlerimize ve kas-
lar›m›za, okudu¤umuzda beynimize toplan›r. Metabolizman›n bu de¤iflen
ihtiyaçlar›n› karfl›lamak için damar sistemi bir bilgisayar kadar baflar›yla bil-
gi tamamlar, sonra da hiçbir bilgisayar›n yapamad›¤› gibi karfl›l›k verir.27
Bilgisayar sistemleriyle karfl›laflt›r›lan bu sistem, kuflkusuz evrim
teorisinin iddia etti¤i gibi kör tesadüfler sonucunda de¤il, Allah'›n yarat-
mas› sonucunda var olmufltur.
75Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
‹ç ‹çe Geçen MucizelerAllah insan› öyle bir sanatla yaratm›flt›r ki, insan bedenindeki her
sistem bir di¤er sistemle ba¤lant›l›d›r. Bir sistemin iflleyiflindeki bozukluk
di¤er sistemin çal›flmas›n› da aksat›r. Bunu daha iyi anlamak için yaln›z-
ca dolafl›m sisteminin di¤er sistemlerle olan iliflkilerini inceleyelim.
* Sindirim sisteminin özümsedi¤i besinler, vücut hücrelerine kan
yoluyla tafl›n›r. Öyleyse dolafl›m ve sindirim sistemleri ayn› anda yarat›l-
m›fl olmal›d›r.
* Hormonal bezlerin ürettikleri mesajlar, ilgili organlara kan yoluyla
tafl›n›rlar. Dolafl›m ve hormonal sistemler ayn› anda yarat›lm›fl olmal›d›r.
* Kandaki karbondioksit solunum sistemi taraf›ndan temizlenir.
Dolafl›m ve solunum sistemleri ayn› anda yarat›lm›fl olmal›d›r.
* Kan, böbreklerde düzenli olarak temizlenmelidir. Dolafl›m ve boflal-
t›m sistemleri ayn› anda yarat›lm›fl olmal›d›r.
* ‹skelet kaslar›n›n kas›lmalar› olmasa, kan toplardamarlarda iler-
leyemez. Dolafl›m ve kas sistemi ayn› anda yarat›lm›fl olmal›d›r.
* Kan hücreleri kemik ili¤inde üretilirler. Dolafl›m ve iskelet sistem-
leri ayn› anda yarat›lm›fl olmal›d›r.
Bu örnekler di¤er sistemlerin dolafl›m sistemi üzerindeki etkileriyle
ilgili örneklerdir. Buna benzer birçok örnek ç›kart›labilir. Ancak unutul-
mamas› gereken çok önemli bir nokta daha vard›r. Dolafl›m sistemi di¤er
bütün sistemlerdeki organlar› besler. Örne¤in sindirim sisteminin par-
çalar› olan dil, tükürük bezleri, yemek borusu, mide, ba¤›rsaklar,
karaci¤er ve di¤er organlar kan damarlar›yla beslenir.
-Hormonal sistemdeki hormonal bezler kan damarlar›yla beslenir.
-Boflalt›m sisteminin üyeleri, örne¤in böbrekler, kan damarlar›yla
beslenir.
-Solunum sisteminin üyeleri, örne¤in akci¤er, kan damarlar›yla bes-
lenir.
-Kas sistemini oluflturan kaslar, iskelet sistemini oluflturan kemikler
hep kanla beslenirler.
Dolafl›m sistemi olmadan bedendeki organlar›n hiçbiri beslenemez
76
ve yaflayamazlar. Bütün bu ba¤lant›lar ve içiçe geçen sistemler, evrim
teorisinin geçersizli¤inin en büyük delillerindendir. ‹nsan bedeninde bu-
lunan sistemler birbirleriyle kusursuz bir uyum ve iflbirli¤i içerisindedir-
ler. Bu sistemlerin ifle yarar olmas› için, hepsi ayn› anda var olmak zorun-
dad›rlar. Bu da bizi tekrar ayn› gerçe¤e ulaflt›r›r. ‹nsan bedeni bütün özel-
likleriyle Allah taraf›ndan bir anda yarat›lm›flt›r.
77Harun Yahya
Adnan Oktar
78
Vücudumuzdaki yaflamsal etkinliklerin sürmesi yani organlar›m›-
z›n çal›flmas› ve hücrelerimizin yenilenmesi için gerekli olan te-
mel maddeleri çeflitli yiyecek ve içeceklerden sa¤lar›z. Ama ye-
di¤imiz her yiyece¤in, örne¤in etin, ekme¤in, sebze ya da meyvenin bu
temel maddelere ayr›flmas› ve vücutta kullan›labilecek duruma gelmesi
için çok köklü de¤iflikliklerden geçmesi yani sindirilmesi gerekir.
Yeni do¤mufl 2-3 kilograml›k bir çocu¤un 20-25 sene sonra 1.80 cm
boyunda, 75-80 kilo a¤›rl›¤›nda bir insan olmas›n› sa¤layan, besinlerin
sindirilmesidir. Aradaki bu muazzam kütle fark›n›n kayna¤›, çocu¤un al-
d›¤› besinlerin içindeki maddelerin zaman içinde vücuduna kat›lmas›d›r.
Bu besinlerin bir k›sm› yaflam için gerekli olan enerjiyi sa¤lar, bir k›sm› ise
vücuda eklenir ve insan›n eti, kemi¤i haline gelir. ‹fle yaramayan k›s›mlar
ise vücuttan at›l›r.
Sindirim sistemi yeryüzünün en üstün rafineri sistemini içerir. Bu ra-
finerinin içine al›nan maddeler önce hammaddelerine ayr›l›r, daha sonra
bu hammaddeler kullan›lmak üzere vücudun gerekli bölgelerine gönde-
rilir. Parçalanan maddeler birbirlerinden çok farkl› oldu¤u gibi, ortaya ç›-
kan yeni maddeler de birbirlerinden çok farkl›d›r.
Sindirim sisteminin iflleyiflini bir petrol rafinerisinin çal›flmas›na ben-
zetmek mümkündür. Bir petrol rafinerisinde hammadde olarak rafineriye
giren petrol, çeflitli ifllemlerden geçerek aflamal› olarak parçalan›r ve bu s›-
rada birbirinden farkl› ürünler elde edilir. Rafineride gerçekleflen komp-
leks ifllemler sonucunda araban›za enerji veren benzinin yan›s›ra üzerin-
de yürüdü¤ünüz asfalt›n hammaddesi ve kulland›¤›n›z plastik ürünler
de üretilir. Ayn› flekilde sindirim sonucunda da çok çeflitli maddeler orta-
ya ç›kar. Ancak sindirim sisteminde gerçekleflen olaylar, bir rafineride
gerçekleflen olaylardan çok daha komplekstir ve çok daha üstün bir çal›fl-
ma sistemi sayesinde meydana gelmektedir. Ayr›ca bu ifllemler son tek-
noloji ile donat›lm›fl bir rafineride de¤il, sizin bedeninizin içinde gerçek-
leflir. Sabah kahvalt›da yedi¤iniz besinler siz günlük u¤rafllara dalm›flken,
okulda ders dinlerken veya yolda yürürken, size hiç hissettirilmeden bu
muazzam rafinerinin içinde binlerce de¤iflik kimyasal iflleme tabi tutulur.
79Harun Yahya
Adnan Oktar
Bu kimyasal ifllemlerin gerçek-
leflmesi için uzun bir kanala ihtiyaç
vard›r. Kanal›n her noktas›nda da ka-
nal içinde yer alan maddeleri de¤ifli-
me u¤ratacak özel rafine sistemleri-
nin bulunmas› gerekir. Söz konusu
kanal›n uzunlu¤u en az 8-10 metre olmal›d›r.
Ancak insan vücudu ortalama 1.70-1.80 m. uzunlu¤undad›r. Bu du-
rumda 10 metrelik bir kanal sisteminin, kendisinin yaklafl›k beflte biri
uzunlu¤undaki bir bedenin içine s›¤d›r›lmas› gerekmektedir. Bu da flüp-
hesiz özel bir endüstriyel tasar›m gerektirir. Nitekim insan vücudu bu ta-
sar›ma sahip olarak yarat›lm›flt›r. Söz konusu kanal (a¤›z, yemek borusu,
mide, inceba¤›rsak ve kal›nba¤›rsak) insan bedeninin içine özel bir plan
do¤rultusunda yerlefltirilmifltir. Bu plan dahilinde 10 metrelik sindirim
sistemi 1.70 m. uzunlu¤undaki bir bedenin içine özenle paketlenmifltir.
80 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Bir petrol rafinerisine hammadde olarak giren petrol,çeflitli ifllemlerden geçer ve çok farkl› ürünler eldeedilir. Ayn› flekilde vücuda giren besinler de sindirimiflleminden sonra çok farkl› maddelere dönüflürler.
dil
a¤›zdifl
g›rtlak kapa¤›
yutak
tükürük bezi
yemek borusu
karaci¤er
safrakanal›
onikiparmakba¤›rsa¤›
pankreas
mide
apandisit
ince-ba¤›rsak
kal›nba¤›rsak
anüs
Yenilen her besin, vücudunuza girdikten sonra sindirim kanal› için-
de yaklafl›k 10 metrelik bir yolculu¤a ç›kar. Bu yolculuk s›ras›nda besinler
bir dizi mekanik ve kimyasal olaya tabi tutulurlar. Yiyecekler befl bölüm-
lü 10 metre uzunlu¤undaki kanaldan s›rayla geçerken, bir yandan ö¤üt-
me, yo¤urma ve çalkalama gibi mekanik hareketlerle, bir yandan da çeflit-
li salg› bezlerinin bu kanala boflaltt›klar› özsular›n kimyasal etkisiyle sin-
dirilirler.
Sindirim a¤›zda bafllay›p midede ve inceba¤›rsakta sürer. Besinlerde-
ki yararl› maddelerin kan damarlar›yla emilip dolafl›ma kar›flmas› ise in-
ceba¤›rsaklarda gerçekleflir. Kal›nba¤›rsak ise sindirilmeyen yarars›z
maddelerdeki suyun emilip geri kalan posan›n vücuttan d›flar› at›ld›¤›
yerdir.
Rafineri GirifliYeme¤i a¤z›n›za götürmenizle beraber sindirim sistemi harekete ge-
çer. A¤za al›nan yiyecek difller taraf›ndan parçalan›r ve ö¤ütülür.
Difller bu ifllem için özel olarak tasarlanm›fllard›r. Bilinen en sert or-
ganik madde olan -difl minesi- ile kaplanm›fllard›r ve ayn› zamanda da
kimyasal maddelere karfl› da çok dayan›kl›d›rlar.
Her difl görevine uygun bir flekle sahiptir. Örne¤in ön difller keskin-
dir, yiyece¤i kopar›r. Köpek diflleri sivridir, besini y›rtar, parçalar. Az› difl-
leri ise besini ö¤ütebilecek flekilde tasarlanm›flt›r. E¤er a¤z›m›zdaki diflle-
rin hepsi ayn› cins olsayd›, örne¤in 32 köpek difli veya 32 kesici difle sahip
olsayd›k yemek yememiz hemen hemen imkans›z hale gelirdi.
Difllerdeki tasar›m›n bir baflka örne¤i de difllerin diziliminde görülür.
Her difl olmas› gerekti¤i yerdedir. Kesiciler olmalar› gerekti¤i gibi ön ta-
rafta, az›lar yine olmalar› gerekti¤i yerde arka taraftad›r. Bunlar›n yerinin
de¤ifltirilmesi bile diflleri tamamen kullan›fls›z hale getirebilir.
Birbirinden ba¤›ms›z olan üst ve alt difller aras›nda da kusursuz bir
uyum vard›r. Her iki bölgedeki difller, çene kemi¤i kapand›¤› zaman tam
olarak birbirlerinin üzerine oturacak flekilde tasarlanm›flt›r. Örne¤in tek
bir az› difliniz di¤er difllerden daha uzun olsa veya üzerinde fazladan bir
81Harun Yahya
Adnan Oktar
ç›k›nt› bulunsa, a¤z›n›z› kapayamazd›n›z. Bu durumda konufl-
ma ve yemek yeme gibi çok basit ihtiyaçlar›n›z› dahi karfl›la-
yamaz duruma gelirdiniz.
Yeni do¤mufl bebeklerin a¤›zlar›nda ise difl yoktur. ‹lk
günlerinde tek besinleri anne sütü oldu¤u için buna ihtiyaçla-
r› da yoktur. Fakat zamanla kat› besinlerle beslenme ça¤› gel-
dikçe, bebeklerin a¤›zlar›ndaki yumuflak dama¤›n içinde baz›
de¤ifliklikler olur. Burada bulunan baz› hücreler bir sinyal al-
m›fl gibi aniden kalsiyum depolamaya bafllar. Daha sonra bu
milyonlarca hücre biraraya gelerek bir düzen içinde, ne yap-
malar› gerekti¤ini biliyorcas›na üst üste ve yan yana dizilirler.
Çok fazla kalsiyum depolayan hücreler bir süre sonra ölürler.
‹flte bu ölü hücreler difllerin gövdesini oluflturacakt›r.
Milyonlarca hücre önce kalsiyum depolay›p ard›ndan
yan yana gelerek büyük bir blok oluflturur. Bu blo¤un fleklini
de yine blo¤u infla eden hücreler belirlerler. Bu noktada yine
büyük bir yarat›l›fl mucizesi görülmektedir. Örne¤in alt da-
makta bulunan hücreler, kendilerinden uzakta bulunan üst
damaktaki hücrelerin nas›l bir flekil infla ettiklerini çok iyi bi-
lirler. Her iki hücre grubu da üretti¤i dev blo¤u, kendisine kar-
fl› gelecek blokla birbirlerine en uygun flekilde üretirler. Böyle-
ce çene kemi¤i kapand›¤› zaman üst damakta bulunan bir az›
difli ile alt damakta bulunan bir az› difli birbirlerine en uygun
flekilde otururlar. Bu flekilde herhangi bir uyumsuzluk olmas›
insan için rahats›zl›k verici durumlar oluflturur. Ancak dama-
¤›n içinde bulunan hücrelerin gösterdikleri ak›lalmaz fluur sa-
yesinde 32 kalsiyum blo¤u birbirlerine en uygun flekilde infla
edilir.
Difllerin dayan›kl› yap›s›, dizilifl s›ralamas›, sahip olduk-
lar› flekiller ve görevlerinin uyumlu olmas› gibi detaylar difllerde-
ki aç›k tasar›m› göstermektedir. Hücrelerin fluurlu hareketlerinin ise tek
nedeni vard›r. Vücuttaki bütün hücrelere oldu¤u gibi diflleri oluflturan
hücrelere de sahip olduklar› özellikleri veren üstün güç sahibi Allah't›r.
82 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Difller sindirimiflleminde
önemli rol oy-nar. Yukar›da s›-
ras›yla, 1) Yenido¤an bir bebe-
¤in, 2) Dokuzyafl›ndaki bir
çocu¤un, 3) Ye-tiflkin bir insa-
n›n çene kemik-leri ve diflleri
görülüyor.
(1)
(2)
(3)
Adnan Oktar
Harun Yahya 83
Son y›llarda insan vücudunda faaliyet halinde olan yeni bakteriler kefl-fedilmifltir. Dilin arka k›sm›nda bulunan bu bakterilerin görevi midedekizararl› mikroplar› öldürmektir. Fakat bu mikroplar›n öldürülmesi tahminetti¤iniz gibi basit de¤ildir. Bakteriler bu iflte sadece kimyasal sentezyapan parçac›klar rolündedirler. ‹flin daha birçok yönü vard›r. Adeta birdomino oyunu gibi ilerleyen bu sistemde aradan al›nan tek bir tafl›n ek-sikli¤i tüm sistemin durmas› için yeterlidir. Çünkü her bir parça, domi-no oyununda oldu¤u gibi birbirini etkileyerek çal›flmaktad›r. Bakterile-rin faaliyete geçebilmesi için gerekli sistemi flöyle özetleyebiliriz:Yeflil yaprakl› g›dalar›n içinde bulunan nitrat, dilin arka k›sm›nda oksi-jen eriflmeyen yar›klarda bulunan bakteriler taraf›ndan nitrite dönüfltü-rülür.Üretilen nitrit tükürükteki asitle karfl›laflt›¤›nda ise tekrar form de¤iflti-rerek mikrop öldürücü etkisi olan nitrik oksit oluflur.Bakteriyi bulan ‹skoçya Aberdeen Fakültesi'nden Prof. Nigel Benjaminbu bakterileri flöyle tan›ml›yor:
Birden zihnimizde bir flimflek çakt›. Nitrit yedi¤imiz yiyeceklerlekar›flmas› için a¤›zda özellikle yap›l›yordu; besinlerle karfl›lafl›p,bol miktarda nitrik oksit üretecek flekilde asitlefliyor, böylece deg›dalar›m›zla beraber ald›¤›m›z tüm zararl› mikroplar› öldürebili-yordu! (Bilim Teknik Dergisi, Say›:340, s.49)
Bilim adamlar› bu bakterilerin varl›¤›n› çok yak›n bir zamanda keflfet-mifllerdir. Ancak insan ilk yarat›ld›¤›ndan beri nitrit üreterek bizi asitler-den koruyan bakteriler vard›r. Allah insan› bildi¤i ve bilmedi¤i pek çokyönden korumaktad›r. Bunlara benzer örnekler Allah'›n sonsuz flefkati-nin üzerimizdeki tecellilerindendir. Her insan›n yapmas› gereken bu ni-metlere flükretmektir.
E¤er Allah'›n nimetini saymaya kalk›flacak olursan›z, onu birgenelleme yaparak bile sayamazs›n›z. Gerçekten Allah,ba¤›fllayand›r, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)
VÜCUDUMUZDAK‹ KORUYUCU BAKTER‹LER
Özel Sindirim S›v›s›
Besinler bir yandan difller taraf›ndan ö¤ütülürken, bir yandan da
kimyasal bir sald›r›ya u¤rarlar. Bu sald›r›y› gerçeklefltiren ise tükürük s›-
v›s›d›r.
Günlük hayatta hiç kimse a¤z›ndaki bu s›v›n›n fark›nda olmaz; sal-
g›lan›p salg›lanmad›¤›n›, miktar›n›n çoklu¤unu azl›¤›n› k›sacas› bu ko-
nuyla ilgili hiçbir detay› genellikle düflünmez. Basit bir salg› zannedilen
tükürük salg›s›, asl›nda çok hassas oranlara sahip çeflitli kimyasal madde-
ler içeren özel bir kar›fl›md›r.
Bu s›v› öncelikle besinlerdeki tad› almam›z› sa¤lar. Besinlerin içinde-
ki tad veren moleküller, tükürük içinde çözülerek dilin üzerinde bulunan
tad alg›lay›c› sinir uçlar›yla birleflirler. Ancak bu flekilde yedi¤imiz yiye-
ceklerin tad›n› alabiliriz. Kuru bir a¤›zla yenen yiyeceklerin tadlar›n›n
al›nmamas› da bu yüzdendir.
A¤›zda birbirinden farkl› özelliklere sahip iki farkl› tükürük s›v›s›
salg›lanmaktad›r. Bunlardan biri karbonhidratlar› çok ince bir flekilde par-
çalar ve k›smen flekere dönüfltürür. Örne¤in ekmek bir karbonhidratt›r.
E¤er a¤z›n›za bir parça ekmek al›r ve birkaç dakika yutmadan bekletirse-
niz, parçalanan karbonhidrat›n fleker tad›n› dilinizde hissedersiniz. Di¤er
tükürük s›v›s› ise çok yo¤un bir k›vama sahiptir. Bu yap›flkan s›v› sayesin-
de yemek yerken a¤z›n her taraf›na yay›lm›fl olan yiyecek parçalar› bira-
raya getirilerek lokma fleklini al›r.
84 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Kuru a¤›zla yedi¤iniz yiyeceklerin tad›n› alamazs›n›z. Çünkü besinlerin tad›n›alman›z› sa¤layan tükürük salg›s›d›r. Yukar›da tükürük salg›layan baz› bezlerve çi¤nemede etkili olan kaslar görülmektedir. Varl›¤›n› ço¤u zaman fark et-medi¤imiz tükürük salg›s› Allah taraf›ndan bir nimet olarak yarat›lmaktad›r.
kulakalt› bezi (parotid)
dilalt› bezi
a¤›z kaslar›
Peki tükürük salg›s› olmasayd› ne olurdu? Elbette ki a¤z›m›zdaki
kuruluktan dolay› ne yediklerimizi yutabilir, ne besinlerin tad›n› alabilir,
ne de do¤ru dürüst konuflabilirdik. Kat› hiçbir besini yiyemez, sadece s›-
v› olanlarla beslenmek zorunda kal›rd›k. Bu da insan için oldukça zor bir
durum olurdu.
Üç ayr› salg› bezinden salg›lanan tükürük, bir yandan yiyecekleri
nemlendirerek yutulmas›n› kolaylaflt›r›rken, di¤er yandan da içerdi¤i
kimyasal maddeyle yiyeceklerin içinde vücuda faydal› olan parçalar›n çö-
zünmesini sa¤lar.
A¤z›m›z adeta bir kimya laboratuvar› gibi çal›fl›r ve yedi¤imiz besin-
lerdeki niflastay› parçalar. Tükürükte bulunan ve pityalin ad› verilen en-
zim bu ifl için özel üretilmifl bir kimyasald›r. Pityalin, niflastay› ayr›flt›ra-
rak flekere dönüfltürür.
A¤›zda yap›lan sindirim sadece kimyasal de¤ildir. Ayn› zamanda
difllerin yapt›¤› mekanik bir sindirim de söz konusudur. Bu iki sindirim
çeflidi de birbirlerini tamamlayacak flekilde çal›fl›rlar.
Dilin Sindirimdeki Rolü
Mekanik ö¤ütmede dilin de önemli bir rolü vard›r. Çok hassas bir tat
ölçme özelli¤ine sahip olan dil, ayn› zamanda yiyeceklerin a¤›zda yuvar-
lanarak bo¤azdan geçiflinde kolayl›k sa¤lar.
Dilin üst yüzeyinde ve yanlar›nda bulunan dört farkl› tada; ac›ya,
tatl›ya, tuzluya ve ekfliye duyarl› 10.000'e yak›n tat noktas› vard›r.28 ‹flte bu
tat tomurcuklar› her gün yedi¤imiz onlarca çeflit besinin tad›n› birbirleri-
85Harun Yahya
orta hatolu¤u
tepe
ipliksi kabart›
mantar›ms›kabart›
yapraks› kabart›
vallata kabart›s›
dil damak kavisidamak bademci¤i
epiglotarka oluk
çekum deli¤i
ac›
ekfli
tuzlu
tatl›Dilde farkl› lezzetlerin alg›lanmabölgeleri (sa¤da)
ne hiç kar›flt›rmadan alg›lamam›z› sa¤lar. Öyle
ki dil daha önce hiç tan›mad›¤› bir besinin tad›-
n› da kolayl›kla ayr›flt›rabilir. Bu sayede hiçbir
zaman bir karpuzun tad›n› greyfurt gibi ekfli
olarak alg›lamay›z veya bir pastaya tuzlu de-
meyiz. Üstelik tat tomurcuklar› milyarlarca in-
sanda ayn› besinde ayn› tad› alg›lar. Herkes için
tatl›, tuzlu, ekfli gibi kavramlar ayn›d›r. Baz› bi-
limadamlar› dilin bu yetene¤ini "ola¤anüstü
kimya teknolojisi" olarak adland›r›rlar.
Peki dilin üzerinde daha az tat noktas› ol-
sayd› ne olurdu?
O zaman yedi¤imiz yiyeceklerin hiçbirinin
tadlar›n› alamazd›k. Ne tatl›n›n, ne ›zgaran›n,
ne ekme¤in, ne de baflka bir yiyece¤in tad›n› bi-
lemezdik. Her ne yersek yiyelim, hep ayn› ya-
van tad› al›rd›k. Yemek yemek zevkli bir nimet
olmaktan ç›karak, her gün yapmak zorunda ol-
du¤umuz bir eziyet haline gelirdi. Ancak böyle
olmaz ve dildeki özel tat tomurcuklar› sayesin-
de yedi¤imiz bütün yiyeceklerin tatlar›n› ay›rt
edebiliriz. Bu sayede zevk alarak yemek yeriz.
Yemek BorusuSindirimin ikinci aflamas›nda yiyecekler yemek borusundan geçerek
as›l sindirimin bafllayaca¤› mideye giderler. Yemek borusunda herhangi
bir sindirim ifllemi gerçekleflmez. Biz yutkunduktan sonra, boynun arka-
s›ndaki düz kaslar›n, besini yemek borusuna itmesiyle birlikte hareketli
bir yolculuk bafllar. Yiyecekler yemek borusunun ritmik kas›lmas›yla afla-
¤› do¤ru hareket eder. Peristaltis (sa¤›msal) ad› verilen bu ritmik kas ka-
s›lmalar› o denli kuvvetlidir ki, siz yatarken dahi besinlerin afla¤› do¤ru
itilmesini sa¤lar.29 Besinlerin 25 cm uzunlu¤undaki yemek borusundan
geçifli yaln›zca 12 saniye sürer.
86 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Dilde bulunan tat tomurcukla-r›nda tat al›c› hücreler vard›r.Yuvarlak kabarc›klarda birçoktat tomurcu¤u bulunur. Fla-ment kabarc›klar ise sadecebesinlerin hareketini sa¤lar.
flament kabarc›k yuvarlak kabarc›k
tat tomurcu¤u
tat duyusuhücreleri
destek hücreleri
duyu sinirleriduyu sinir-
lerinin tüysüuç k›s›mlar›
Harun Yahya 87
‹nsan a¤z›n› hem yemek yemek hem de nefes al-
mak için kullanabilir. Çünkü yiyeceklerin itildi¤i ye-
mek borusunun hemen yan›nda, havan›n ci¤erlere çe-
kildi¤i nefes borusu bulunur. Fakat burada çok önem-
li bir nokta vard›r. E¤er çi¤nenmifl besin, yemek bo-
rusu de¤il de soluk borusuna kaçarsa, bu, ölüm de-
mektir. ‹nsan her gün yüzlerce kez yutkunur. Her-
hangi bir durumda yanl›fll›kla soluk borusuna ka-
çan bir besin parças› insan›n ölümüne neden ola-
cakt›r. Ancak solunum borusunun sürekli kapal›
durmas› bir çözüm de¤ildir. En ak›lc› ve pratik çö-
züm solunum borusunun aç›l›r kapan›r bir engelleyi-
ciye (kapa¤a) sahip olmas›d›r.
Daha önce de belirtti¤imiz gibi insan vücudun-
daki tasar›m kusursuzdur ve nefes borusunda da olabilecek en mükem-
mel ve en güvenli sistem vard›r. Nefes borusunun üstünde yer alan ve
küçük bir dokudan oluflan bir kapak yutkunurken otomatik olarak nefes
borusunu kapat›r. ‹flte bu sayede yemek yerken nefes borusuna su veya
yiyecek kaçmas› engellenmifl olur. Yutkunmadan sonra ise bu kapakç›k
tekrar yerine gider ve böylece nefes borusundan hava geçmesi sa¤lan›r.
Günlük yaflamda hiç kimse yemek yerken böyle bir tehlikenin ken-
disini bekledi¤inden haberdar de¤ildir. Hiç kimse "Ya yediklerim soluk
boruma kaçarsa, keflke ne-
fes borumda bir kapakç›k
olsa da yemek yerken bo-
¤az›ma yemek kaçmasa"
diye düflünmez. Ya da
Yemek borusundan geçen be-sinler mideye do¤ru yol al-maya bafllar. Besinlerin sindi-rim kanal›nda ilerlemesinisa¤layan ise peristalsis ad›verilen son derece güçlü olanritmik kas kas›lmalar›d›r.
yemekborusu-
nun kesiti
dairesel kaslarbüzülerek
kanal› daralt›rve besini
afla¤›ya iter
yemek borusu
boyuna uza-nan kaslar,besinin iler-leyece¤i ka-nal› k›salt›r-lar
dinlenmehalindekikaslar
dinlenmehalindeki
kaslar
besin parças›
mide giriflkap›s› kapal›
midemide
mide giriflkap›s› aç›k
dairesel kas
uzunlamas›nakas
çevresel kas
gevflemiflkas
"Acaba kapak盤›m çal›fl›yor mu, beni bo¤ulmaktan koruyabilecek mi?"
gibi bir endiflesi de pek olmaz. Muhtemelen pek çok insan da bu yaz›y›
okuyana kadar bo¤az›ndaki kapak盤›n öneminden haberdar de¤ildir.
Ancak bu kapakç›k vard›r ve her an, -birkaç saniye önce siz yutkunurken
bile- hayat›n›z› korur.
Kapakç›ktaki bu aç›k tasar›m›n detaylar› vard›r. Örne¤in normal bir
insan›n sahip oldu¤u kapak盤›n yap›s› ile bir bebe¤in kapak盤›n›n yap›-
s›n›n ayn› olmas› bebek için tehlikeli bir durum oluflturacakt›r. Bu neden-
le bebeklerdeki kapakç›k sistemi yetiflkinlerinkinden çok daha farkl› bir
flekilde çal›fl›r. Bebeklerde bu kapakç›k eriflkinlerden daha yukar›da bulu-
nur. Bu sayede bebek nefes al›p verirken rahatl›kla anne sütü de emebilir.
Bebeklerin anne sütü emerken bir yandan a¤lay›p bir yandan bo¤ulma-
malar› da bu yüzdendir. E¤er bebeklerdeki kapak sistemi de yetiflkinler-
dekine benzer bir yap›ya sahip olsayd› bebekler anne sütünü emerken bo-
¤ulabilirlerdi.
Ancak ilk insandan bu yana yaflayan ve halen yaflamakta olan tüm
insanlarda bu ihtiyaç tam olmas› gerekti¤i flekilde karfl›lanm›flt›r. Özel bir
hastal›¤› olanlar d›fl›nda tüm insanlar bebeklik dönemlerinde tam olmas›
gereken yap›daki kapakç›klara sahip olmufllard›r. Ayn› flekilde bu insan-
lar yetiflkin hale geldiklerinde de kapakç›klar›n›n yap›s› yine ihtiyaçlar›na
göre olmufltur.
88 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Nefes borusunun üstünde yer alan ve küçük bir dokudan oluflan bir kapak yutkunurkenotomatik olarak nefes borusunu kapat›r. Bu sayede yemek yerken nefes borusuna su veyayiyecek kaçmas› da engellenmifl olur. Yutkunmadan sonra ise bu kapakç›k aç›l›r ve böyle-ce nefes borusundan hava geçer.
g›rtlak kapa¤›kapan›r
damak burunyollar›n› kapat›r
M‹DEDEK‹ DETAYLI TASARIM
Midede her aflamas› bir amaca yö-
nelik olan çok detayl› bir tasar›m vard›r.
Yiyecekler, midenin üst ucunda bulu-
nan ve "mide a¤z›" ya da "kardia" denen
dar bir aç›kl›ktan geçerek mideye girer.
Mideyi yemek borusuna ba¤layan bu
aç›kl›ktaki büzücü kaslar bir kapak gibi
çal›flarak midedeki yar› sindirilmifl be-
sinlerin yemek borusuna geri dönmesi-
ni engeller. Daha sonra midenin kubbe biçimindeki üst bölümüne geçen
besinler, burada mide özsuyu ya da mide s›v›s›yla kar›flt›ktan sonra mide-
nin en genifl bölümüne do¤ru ilerler. "Gövde" denen bu genifl bölüm kes-
kin bir büklüm yaparak midenin yatay bölümünü oluflturur.
Üstteki dikey bölümden daha k›sa olan bu bölgede mide yeniden da-
ral›r ve "mide kap›s›" ya da "pilor" denen bir geçitle onikiparmak ba¤›rsa-
¤›na aç›l›r. Midenin alt ucundaki bu kasl› geçit de bir kapak ifllevi görerek
yar› sindirilmifl besinlerin mideden ç›k›p inceba¤›rsaklara geçiflini denet-
ler. Besinlerin mide a¤z›ndan mide kap›s›na do¤ru ilerlemesini sa¤layan,
üç katman halinde yerleflmifl olan güçlü mide kaslar›n›n ritmik dalgalan-
ma hareketidir. Kas seyirmesini and›ran bu dalgalanma hareketi ayn› za-
manda besinlerin çalkalanarak, s›k›fl›p ezilerek küçük parçalar halinde
ö¤ütülmesini ve sonunda "kimus" denen yar› s›v› bir kar›fl›ma dönüflme-
sini sa¤lar. Bu detayl› ifllemlerin gereklili¤i sindirim iflleminin ileriki afla-
malar›nda ortaya ç›kacakt›r.
Midedeki Trafl B›ça¤›n› Sindirecek Güçteki AsitlerNas›l Etkisiz Hale Gelir?Yemek borusunda ilerleyen yiyecekler bir süre sonra mideye ulafl›r.
Midedeki sindirim ifllemi a¤›zdan farkl›d›r. Burada çok kuvvetli asitler
devreye girer. Besinler yemek borusundan mideye iner inmez, mide yü-
89Harun Yahya
Adnan Oktar
Mide kesiti
karaci¤er
mideniniç bölümü
mide kap›s›-n›n çevre-sindeki kashalkas›
zeyindeki hücreler gastrik asit
ad›nda bir s›v› salg›lamaya bafllar.
Bu s›v›yla ayn› anda pepsin ve
hidroklorik asit ad›nda kimyasal
ö¤ütücü s›v›lar da salg›lan›r. Bu
asitler bir trafl b›ça¤›n› bile sindire-
bilecek kadar güçlüdür. Protein
benzeri sindirimi zor maddeler
için bu asitlerin olmas› zorunlu-
dur. Ancak burada çok önemli bir
detay vard›r. Midenin kendisi de
yap› olarak proteinden oluflmufl-
tur. Peki o zaman nas›l olup da trafl b›ça¤›n› bile sindirebilen bir asit, mi-
denin kendisine zarar vermemektedir?
Bu da insan vücudundaki benzersiz tasar›m örneklerinden biridir.
Midenin girintili ç›k›nt›l› duvarlar›n›n derinlikleri sayesinde mide kendi
kendini sindirmez. Mide duvarlar›ndaki derin çukurlarda birbirinden
farkl› özelliklere sahip hücreler yer al›r. Hassas bir denge içinde, midede-
ki birtak›m hücreler asit salg›larken, bu hücrelerin yan›bafl›nda bulunan
baflka hücreler de yap›flkan bir s›v› salg›lar. "Mukus" isimli bu s›v› mide-
nin yüzeyini örter ve mide duvar›n› asitlere karfl› bir kalkan gibi korur ve
enzimlerin mideye zarar vermesini engeller. Parçalay›c› enzimler kadar
90 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Mide duvar›n› asitlere karfl› koruyanmukus salg›s›
Yanda mide duvar›ndanbir kesit görülüyor. Çoksay›da katmandan olu-flan mide duvarlar›ndakihücrelerin hepsi farkl› ifl-levlere sahiptir. Böyledetayl› bir yap›n›n tesa-düfen ortaya ç›kamaya-ca¤› çok aç›kt›r. Mideyiyaratan üstün bir ilimsahibi olan Allah't›r.
kasl› tabakan›ne¤ik katman›
uzunlamas›nakatman
seroza
halkasal katman
mukozan›n kasl›tabakas›
propria tabakas›
salg› kanal›
kasl› tabaka
mukoza alt›
mukoza
epitel
enfeksiyon yapan virüs ve
di¤er mikroorganizmalar›n
da hücrelerin içine girmele-
rini engelleyen mukus, ayn›
zamanda yiyeceklerin kanal
içindeki hareketlerini kolay-
laflt›ran bir kayganlaflt›r›c›-
d›r da.
Bu ifllemler nas›l ger-
çekleflmekte, midedeki bu
koruyucu ortam nas›l olufl-
maktad›r? Midedeki hücre-
ler kendi kendilerine bu
maddelerin üretimini yap-
maya karar vermifl ve bir fle-
kilde koruyucu maddelerin
formülünü bulmufl olabilirler mi? Hücrelerin böyle bir fley yapabilmek
için nelere ihtiyac› olacakt›r düflünelim:
Öncelikle sindirim için gerekli olan maddenin üretimi için, birtak›m
hücreler, yiyeceklerin sindirilmesi gerekti¤inin fluurunda olmal›d›rlar.
Ayn› hücreler sindirim için asit gibi bir maddeye ihtiyaç oldu¤unu bilme-
lidirler. Daha sonra hücrelerin, en uygun asitin formülünü bulup, bu for-
mül do¤rultusunda üretim yapmalar› gerekir. Koruyucu maddenin üreti-
mi içinse, birtak›m hücrelerin, bu asitin midenin kendisine zarar verebile-
ce¤ini tespit etmeleri, sonra bu hücrelerin asit örneklerini al›p laboratu-
varda incelemifl ve asidin etkisini durduracak formülü gelifltirmifl olmala-
r› gerekir. Bu arada bu asitin bir damlas› dahi hal›da koca bir delik açabi-
lecek kadar etkilidir. Bu nedenle herhangi bir formül hatas›n›n, midenin
asitler taraf›ndan eritilmesi anlam›na gelece¤i de unutulmamal›d›r.
Elbette ki midedeki birbirini dengeleyen maddelerin oluflumu yuka-
r›daki paragrafta özetlendi¤i kadar basit de¤ildir. Maddelerin formülleri-
nin tutturulmas› bile bafll› bafl›na bir olayd›r. Kald› ki bir hücrenin kimya-
sal formüller oluflturup, bu formülleri biraraya getirip bir madde olufltur-
mas›n›n imkan› yoktur. fiuursuz atomlardan oluflan bir hücrenin böyle bir
91Harun Yahya
Adnan Oktar
K›vr›ml› yap›lar mideyüzeyinde besinleri
sindirmek için dev biralan sa¤lar.
kas
Her villinin yüzeyindemikrovilli ad›nda minik katlar
vard›r.
Villinin mikroskobik foto¤raf›
Mide yüzeyinde villi denilen k›vr›ml› yap›lar vard›r.Bu tasar›m besinlerin sindirimini kolaylaflt›r›r.
akla ve yetene¤e sahip oldu¤unu iddia etmek ak›lc›l›ktan uzaklaflmak
olacakt›r.
Bununla birlikte ak›l ve mant›k s›n›rlar›ndan uzaklaflmay› kabul e-
derek bir insan›n midesinde asitin bir flekilde ortaya ç›kt›¤›n› varsaysak
bile onu dengeleyecek maddenin zaman içinde ortaya ç›kmas›n›n beklen-
mesi de söz konusu dahi olamaz. Çünkü trafl b›ça¤›n› eritebilecek kadar
güçlü olan asitler, mideyi çok k›sa bir süre içinde tahrip edecektir. Asitle-
rin de¤il milyonlarca y›l, 2-3 gün hatta daha da k›sa bir süre için bile mi-
dede beklemesi imkans›zd›r.
Bunlar›n tümünü gözönünde bulunduracak olursak apaç›k bir ger-
çek karfl›m›za ç›kmaktad›r. Asitin ve mideyi asitten koruyacak mukusun
beraber var olmalar›, Allah'›n üstün yarat›fl›ndaki düzenin ve kusursuzlu-
¤un say›s›z örne¤inden sadece biridir. Allah insan bedenini, bir bütün ola-
rak kusursuz bir tasar›mla yaratm›flt›r.
Sindirimle Birlikte Asite Dönüflen S›v›Midenin çal›flma sistemindeki tek planlama örne¤i bu de¤ildir. Daha
önce de belirtti¤imiz gibi insan vücudunda öyle kusursuz bir sistem var-
d›r ki, her türlü ihtimal için gerekli olan tedbirler daha en bafltan al›nm›fl-
t›r. Örne¤in mide boflken içinde sindirim asitlerinin bulunmas› -her ne ka-
dar mide mukus taraf›ndan bu asite karfl› korunuyor olsa da- mideye bir
süre sonra zarar verecektir. Bu nedenle bofl oldu¤u zamanlarda midenin
içinde sindirim asitleri bulunmaz. Dolay›s›yla midenin zarar görme tehli-
kesi de ortadan kalkm›fl olur. Bofl midenin içinde "pepsinojen" isimli, sin-
dirme özelli¤i olmayan bir enzim bulunur. Ancak mideye besinlerin geli-
fliyle birlikte, mide hücreleri HCL (hidroklorik) asit isimli bir s›v› salg›la-
maya bafllar. Bu s›v› bofl midede bulunan pepsinojenin yap›s›n› aniden
de¤ifltirir ve "pepsin" isimli, çok güçlü bir parçalay›c› enzime dönüfltürür.
Bu da midedeki besinleri hemen parçalar.30
Mide boflken tamamen zarars›z olan bir s›v›n›n, midenin dolmas›yla
birlikte çok güçlü bir parçalay›c›ya dönüflmesinin, bilinçsiz tesadüflerle
ortaya ç›kamayaca¤›n› anlamak için biraz düflünmek yeterli olacakt›r. Te-
92 ‹NSAN MUC‹ZES‹
sadüfen bir maddenin baflka bir maddeye üstelik de her seferinde tam
do¤ru formülü tutturarak dönüflmesi kesinlikle mümkün de¤ildir, ki bu
ifllem bütün insanlarda her yemek öncesinde gerçekleflmektedir. Bu du-
rum tesadüf gibi bafl›bofllu¤u temsil eden bir kavram› tamamen konu d›-
fl›nda b›rakmaktad›r.
Mide hücrelerinin ne zaman hangi maddeyi salg›layacaklar›n› bilen,
hücrelerin yerli yerinde hareket etmelerini sa¤layan, asitlerin salg›lanma
zamanlamas›n› ayarlayan bir güç oldu¤u aç›kt›r. ‹nsan bedenine hakim
olan bu güç tüm evreni, evrendeki bütün canl›lar›, insanlar› yaratm›fl olan
Allah't›r. Allah'›n yaratmada hiçbir orta¤› yoktur.
Midenizdeki Özel Süspansiyon SistemiYemek yedikten sonra siz sadece bir tokluk hissi, belki de biraz a¤›r-
93Harun Yahya
Adnan Oktar
Yukar›da midenin anatomisi görülüyor.a) Mide çukurlar› ve bezlerinin büyütülmüfl görüntüsü. b) Ana hücreler taraf›ndanpepsinojen üretimini gösteren flema. Bu üretim flöyle gerçekleflir:Ana hücreler (1) protein üreten (pepsinojen gibi) enzimleri üretirler. Çeper hücrele-ri (2) ise ana hücreleri aktif hale getiren HCl asiti üretirler. Böyle birbirine ba¤l› birsistemin tesadüfen ortaya ç›kt›¤› gibi bir iddia elbette ki ak›l ve mant›k d›fl›d›r.
Mide kap›s›çevresindeki kas
halkas›
midenin içyüzeyi
gastrit bezi
mide çukurlar›
mukus boyunhücreleri
ana hücreler
çeper hücreleri
pepsinojen pepsin (aktif enzim)
epitelyum
(1)
(2)
(a)(b)
l›k hissedersiniz. Bunlar›n d›fl›nda midenizde neler olup bitti¤inden ha-
berdar bile olmayabilirsiniz. Oysa yemekten k›sa bir süre sonra mideniz-
de büyük bir hareketlilik yaflan›r. Mideniz sürekli sa¤a, sola, yukar›, afla-
¤› çalkalan›r ve besinlerin daha iyi sindirilmesine çal›fl›r. Ancak siz mide-
nizdeki özel süspansiyon sistemi sayesinde bu hareketlerin hiç fark›na
varmazs›n›z.
Mide kaslar› 3 farkl› yöne do¤ru dizilmifllerdir. Bu flekilde mide afla-
¤› yukar›, sa¤a sola ve çarpraz flekilde hareketleri kolayl›kla yapar. Bu da
besinlerin mide s›v›lar›yla daha iyi temas etmesini sa¤lar. Ancak bu tarz
hareketler her zaman bir tehlikeyi de beraberlerinde getirecektir; sürtün-
me…
Mide, ba¤›rsaklar›n hemen yan›bafl›nda bulunan bir organd›r. Sürek-
li hareket etmesi, ba¤›rsaklara sürtünmesi anlam›na gelir ki bu, insan sa¤-
l›¤›nda ciddi problemlere yol açabilecek bir durumdur.
Elbette ki midede bu tehlikeye karfl› da bir önlem al›nm›flt›r. Midenin
en d›fl dokusu, "periton" isimli bir zarla kapl›d›r. Bu zar›n salg›lad›¤› kay-
gan s›v›, mide ve ba¤›rsaklara "d›fltan ya¤lama" olarak nitelendirilecek bir
ifllem yaparak bu organlar›n kayganlaflmas›n› ve dolay›s›yla çal›fl›rken
birbirlerine sürtünerek zarar görmelerini önler.31
94 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Mide kaslar› 3farkl› yöne do¤-ru dizilmifllerdir.Bu yap› sayesin-
de mide afla¤›yukar›, sa¤a so-la ve çarpraz fle-kilde hareketlerikolayl›kla yapar.Allah'›n yaratt›¤›bu özel tasar›mmidede besinle-
rin daha kolayö¤ütülmesini
sa¤lar.
kar›n zar›
yemek borusu
kas halkas›
dairesel kas tabakas›
boyuna kas tabakas›
e¤imli kas tabakas›
mide kap›s› çevresindekikas halkas›
onikiparmakba¤›rsa¤›
k›vr›mlar
Kan Yap›m› ve MideMide mukozas›n›n bir özelli¤i de kan yap›m›na katk›da bulunmas›-
d›r. Mide mukozas› kan üretmez. Ancak kan üretimi yapan kemik ili¤ine
çok önemli bir yard›mda bulunur. Vücut için büyük öneme sahip B-12 vi-
tamininin kemik ili¤ine ulaflmas›n› sa¤lar. B-12 vitamininin kemik ili¤ine
ulafl›ncaya kadar gerçeklefltirdi¤i yolculuk ve mide mukozas›n›n bu yol-
culuktaki rolü incelendi¤inde, karfl›m›za mikroskobik düzeyde gerçekle-
flen büyük bir mucize ç›kar.
B-12 vitamini insan vücuduna girdikten sonra sindirim sistemi bo-
yunca bir yolculuk yapar. Ard›ndan inceba¤›rsaktan kan dolafl›m›na geçifl
yaparak kana kar›fl›r ve kemik ili¤i hücrelerine ulafl›r.
B-12 vitamininin özümsenmesi inceba¤›rsakta gerçekleflir. Ancak in-
ceba¤›rsakta bulunan herhangi bir sindirim hücresi B-12 vitaminini yaka-
lamaz. ‹nceba¤›rsa¤›n küçük bir bölgesinde, yaln›zca B-12 vitaminini ya-
kalamakla görevlendirilmifl özel bir hücre grubu bulunmaktad›r.32 Bu
hücre grubu bütün yaflamlar›n› -mucizevi bir flekilde- yaln›zca B-12 vita-
minini yakalamaya adam›fllard›r. Bu hücreler trilyonlarca molekül için-
den B-12 vitaminini ay›rt eder ve yakalarlar.
‹flte bu noktada meydana gelen mucizeyi görebilmek için düflünmek
gerekmektedir. B-12 vitaminini yakalayan hücreler, bu vitaminin insan
vücudu için tafl›d›¤› önemi bilmektedirler. ‹nceba¤›rsa¤›n belirli bir bölge-
sine bu görev için özel olarak yerlefltirilmifllerdir. Ömürlerini B-12 vitami-
nini yakalamak için adam›fl olsalar da bu vitamin kendi ifllerine yarama-
maktad›r. Yakalad›klar› vitamini kan dolafl›m›na b›rakarak bilmedikleri
bir yere gönderirler.
Bu hücrelerin B-12 vitaminini yakalarken gösterdikleri ak›l, elbette
bir tesadüf sonucunda ortaya ç›kamaz. Aç›kça anlafl›ld›¤› gibi bu sistem
özel olarak yarat›lm›flt›r. Sistemi biraz daha detayl› bir flekilde inceledi¤i-
miz zaman çok daha flafl›rt›c› mucizeler karfl›m›za ç›kar.
‹nceba¤›rsakta bulunan hücreler, yal›n haldeki B-12 vitaminini tan›-
yamazlar. B-12 vitamininin bu hücreler taraf›ndan tan›nabilmesi ve yaka-
lanabilmesi için özel bir molekülle iflaretlenmesi gereklidir. Bu ihtiyaç da
95Harun Yahya
Adnan Oktar
elbette düflünülmüfl ve B-12 vitamininin ba¤›rsa¤a ulaflmadan iflaretlen-
mesini sa¤layacak sistem de kurulmufltur.
B-12 vitamini henüz midede bulundu¤u s›rada, mide hücreleri B-12
vitamini için özel bir molekül üretirler. Bu molekül B-12 vitamininin yol-
culu¤unun ilerki aflamalar›nda ihtiyaç duyaca¤› bir "kimlik belgesi"dir.
Bu kimlik belgesi B-12 vitaminine s›k›ca yap›fl›r ve B-12 inceba¤›rsa¤a
do¤ru yolculu¤una devam eder.
Biraz önce de belirtti¤imiz gibi inceba¤›rsakta yaln›zca B-12 vitami-
nini bulmakla görevli s›n›r memurlar› (özelleflmifl hücre grubu), B-12 hüc-
resinin kan dolafl›m›na geçmesini sa¤layacaklard›r. Ama bu memurlar ya-
l›n halde bulunan B-12 vitaminini tan›yamamaktad›r. ‹flte bu aflamada B-
12 vitamininin imdad›na elindeki kimlik belgesi yetiflir. S›n›r memurlar›
bu kimlik sayesinde trilyonlarca molekül aras›ndan B-12 vitaminini tan›r
ve bulurlar. Ard›ndan yine bu kimlik molekülünün yard›m› sayesinde B-
12 vitamininin kan dolafl›m›na geçmesini sa¤larlar. Böylece B-12 kan yo-
luyla kemik ili¤ine ulaflmay› baflar›r.
Görüldü¤ü gibi, mide hücreleri B-12 vitamininin vücut için önemini
bilmektedirler. Ayr›ca ba¤›rsak hücrelerinin B-12 vitaminini tan›mak için
nas›l bir iflarete ihtiyaçlar› oldu¤unu da bilmekte ve bu iflaret molekülünü
özel olarak üretmektedirler. Gözleri, elleri veya bir beyni olmayan ba¤›r-
sak hücreleri de bu iflareti tan›makta ve B-12 vitaminini yakalamaktad›r-
lar.
Unutulmamas› gereken bir baflka önemli nokta da, bütün bu olaylar
sonucunda özümsenen B-12 vitaminin, ne mide hücresinin ne de ba¤›rsak
hücresinin ifline yaramad›¤›d›r. B-12 vitamini çok uzakta, kemik ili¤inde
kullan›lmaktad›r. Bu vitamin sayesinde insan vücudunda kan üretilebil-
mekte ve insan›n yaflam›n› sürdürmesi sa¤lanmaktad›r.
Yaln›zca bir vitaminin yapm›fl oldu¤u yolculuk ve bu yolculuktaki
detaylar bile insan bedeninde kurulu sistemin kusursuzlu¤unun anlafl›l-
mas› aç›s›ndan yeterlidir.
Kuflkusuz bu ifllemler s›ras›nda sergilenen keskin fluur ve kusursuz
iflleyifl söz konusu hücrelerin iradesi ile gerçekleflemez. Sonuçta hücre de-
di¤imiz varl›klar fluursuz atomlar›n birleflmesiyle meydana gelen yap›lar-
96 ‹NSAN MUC‹ZES‹
d›r. Hücre içinde fluur, irade veya bir güç aramak son derece anlams›z ola-
cakt›r. Burada görülen aç›k gerçek, mide hücrelerinin de, kan yap›m›n›
sa¤layan mekanizmalar›n da Allah taraf›ndan var edildikleri ve O'nun il-
ham› ile görevlerini yerine getirdikleridir.
Allah... O'ndan baflka ‹lah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uy-
ku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. ‹zni olmaks›z›n
O'nun Kat›nda flefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalar›n-
dakini bilir. (Onlar ise) Diledi¤i kadar›n›n d›fl›nda, O'nun ilminden hiç-
birfleyi kavray›p-kuflatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kap-
lay›p-kuflatm›flt›r. Onlar›n korunmas› O'na güç gelmez. O, pek yücedir,
pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)
Parçalanma Devam EdiyorMidede sulu bir pelte k›vam›na getirilmifl besinler, sadece tek tarafa
aç›lan bir kapaktan geçerek onikiparmak ba¤›rsa¤›na, burdan da inceba-
¤›rsa¤a iletilirler. ‹nce ba¤›rsak 3 cm çap›nda ve 7 metreden fazla uzunlu-
¤a sahip bir organd›r. 7 metre uzunlu¤unda bir hortum, bükülerek, katla-
narak paketlenmifl ve her insan›n karn›n›n içine yerlefltirilmifltir. Ancak
mucize, bu mükemmel paketleme olay› ile s›n›rl› de¤ildir. 7 metrelik hor-
tumun içinde çok hayati olaylar gerçekleflmektedir.
97Harun Yahya
Peristaltik dalgalanmalar (ritmik kas kas›lmalar›) midenin iç k›sm›ndaki besinlerinkar›flt›r›lmas›na ve mide a¤z›na do¤ru yönlendirilmesine yard›mc› olur. 1) Peristaltik dalgalar mide a¤z›na (pilora) do¤ru hareket eder.2) En güçlü peristalsis ve kar›flt›rma ifllemi mide a¤z›na yak›n bir yerde gerçekleflir 3) Midenin pilor bitifli bir pompa gibi hareket eder. Besinlerin bir k›sm›n›n onikipar-mak ba¤›rsa¤›na girmesine izin verir, kalan k›sm›n› da kendi bünyesinde tutarak par-ça parça gönderir.
mide a¤z› (pilor)kapakç›k kapal›
pilor kapakç›kkapal›
pilor kapak盤›yavaflça aç›l›r
(1) (2) (3)
Besinlerin önemli bir bölümü midede parçalanm›fl olsa da, bir k›s›m
besin hala en küçük birimlerine ayr›flt›r›lamam›fl bir flekilde midede dur-
maktad›r. Mideyi terk eden ve hala sindirilmemifl olan bu besinler de bir
süre sonra inceba¤›rsa¤a ulafl›rlar. Örne¤in ya¤lar büyük moleküllü ol-
duklar› ve suda erimedikleri için sindirimleri zordur. Bu nedenle ya¤lar›n
sindirimi a¤›z ve midede olmaz, inceba¤›rsakta gerçekleflir.
‹flte bu aflamada vücudun iki organ› -pankreas ve karaci¤er- devreye
girerler. Bu iki organ inceba¤›rsa¤›n içine bir kanal yard›m›yla iki özel s›-
v› gönderirler.
Karaci¤er midenin ya¤lar› parçalayamad›¤›n›n fark›ndad›r. Ayn› za-
manda ya¤lar› parçalayacak özel s›v›n›n kimyasal formülüne de sahiptir.
Ya¤l› besinlerin inceba¤›rsa¤a ulaflt›klar› an› da bilen karaci¤er, en do¤ru
zamanda, en do¤ru yere, haz›rlad›¤› ve biriktirdi¤i özel s›v›y› boflalt›r.
Safra s›v›s› isimli bu salg› yaln›zca ya¤lar› parçalamakla kalmaz. Par-
çalanan ya¤lar›n inceba¤›rsaktan emilmesine de yard›m eder. Ayr›ca ba-
¤›rsaklar›n vitaminleri emebilmelerini sa¤layan özel kimyasal bileflimleri
de içinde bar›nd›r›r. Hatta ayn› zamanda ba¤›rsa¤›n içindeki zararl› bak-
terileri öldüren bir antiseptiktir.
Safran›n görevi, mideden inceba¤›rsa¤a gelen besin bulamac›ndaki
ya¤lar› bir ön ifllemden geçirmektir. Bu ön ifllem pankreas salg›s›n›n etki-
sini art›racakt›r. ‹çinde çeflitli enzimler bulunan pankreas özsuyu ya¤lar›n
yan›s›ra niflasta ve proteinlerin sindirilmesine de yard›mc› olur. ‹nce ba-
¤›rsa¤›n iç yüzeyini döfleyen mukozada da çok say›da küçük salg›bezi
vard›r. Bu bezlerin salg›lad›¤› ba¤›rsak özsuyundaki çeflitli enzimler, o
ana kadar yeterince parçalanm›fl olan besinlerin sindirilmesinde önemli
rol oynar. Yemekten 3-5 saat sonra inceba¤›rsaktaki besinlerin ço¤u ö¤ü-
tülmüfl olur. Böylece, karbonhidratlar basit flekerlere, proteinler amino-
asitlere, ya¤lar da gliserol ile ya¤ asitlerine ayr›flarak emilmeye haz›r du-
ruma gelir. ‹nceba¤›rsakta bulunan emici hücreler emilmeye haz›r besin
moleküllerini yakalar ve emerler. Ard›ndan bu besinleri kan dolafl›m›na
verirler.
Yiyecekler inceba¤›rsaktan ayr›lmak üzereyken içlerinde su hariç
hiçbir g›da kalmam›flt›r. Tüm g›dalar emilmifltir.
98 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Adnan Oktar
99
Vücutta besinlerin sindirim kanal› boyunca ilerlemesini sa¤layan fark-
l› mekanizmalar vard›r. Bunlardan bir tanesi de ba¤›rsaklardaki istem
d›fl› düz kaslar›n kas›lmas›d›r. Bu kaslar›n ritmik kas›lmalar› sayesin-
de besinler tek yönlü bir hareketle ileriye do¤ru giderler. Ancak bura-
da merak konusu olan besinlerin neden hep ileriye do¤ru hareket et-
tikleridir. Bu konuda çal›flmalar yapan Kanada'daki McMaster Üniver-
sitesi araflt›rmac›lar›ndan Jan Huizinga baflkanl›¤›ndaki bir ekip, bu
tek yönlü hareketi sa¤layan hücreleri araflt›rd›lar. Çal›flmalar›nda sin-
dirim kanal› boyunca yerlefltirdikleri mikro elektrodlar› kulland›lar. Bu
mikro elektrodlar, "Interstisyel Cajal hücreleri" denilen hücrelerin sü-
rekli ve düzenli bir elektrik ak›m› oluflturdu¤unu saptad›. ‹flte ba¤›rsak
çeperindeki halka biçimli kaslar›n peflpefle kas›lmas›n› sa¤layan, bu
Cajal hücrelerinin oluflturdu¤u elektrik ak›m›d›r. Ancak bu mekanizma-
n›n kusursuz ifllemesi için sadece elektrik ak›m›n›n oluflturulmas› da
yeterli de¤ildir. Ayn› zamanda ak›m›n hatas›z bir ritimle oluflturulmas›
da gerekir. Cajal hücreleri bu nedenle ba¤›rsaklarda bir a¤ olufltur-
mufllard›r. Bu a¤ onlar›n ayn› ritmle elektrik ak›m›n› boflaltmalar›n›
sa¤lar. (Science et Vie, Eylül 1998)
‹flte bu kusursuz mekanizma sayesinde yediklerimiz midemizde kal›r
ve vücudumuz için faydal› hale dönüfltürülür. E¤er Cajal hücrelerinin
oluflturdu¤u ritmik elektriksel ak›mlar olmasayd›, ba¤›rsaklardaki kas-
lar uyumlu bir flekilde kas›lmazd›. Bu da yedi¤imiz besinlerin ileriye
do¤ru hareket etmek yerine tekrar a¤z›m›za geri gelmelerine neden
olabilirdi. Ancak biz hastal›k durumu hariç böyle s›k›nt› verici bir duru-
mu hiçbir zaman yaflamay›z. Hatta böyle bir ihtimal olabilece¤i ak-
l›m›za dahi gelmez. Bu örnekte de görüldü¤ü gibi Allah'›n vücudumuz-
da yaratt›¤› sistem her yönden kusursuzdur. Bu nimet sayesinde
rahatl›kla yaflant›m›z› sürdürebiliriz.
ELEKTR‹K AKIMI ÜRETEN HÜCRELER
Adnan Oktar
S‹ND‹R‹MDE SON ADIM:BA⁄IRSAKLAR
Ba¤›rsaklar› Bekleyen Tehlike 'Asit'Daha önce de inceledi¤imiz gibi midedeki sindirim, asitler taraf›n-
dan gerçeklefltirilir. Yani mideden ba¤›rsaklara gelen besin bulamac›n›n
içinde oldukça güçlü asitler bulunur. Bu durum onikiparmak ba¤›rsa¤›
için ciddi bir tehlike oluflturur. Ba¤›rsaklar›n bu asit yüzünden tahrip ol-
malar› gibi bir tehlike söz konusudur, çünkü onikiparmak ba¤›rsa¤›n›n
mide gibi kendisini koruyabilecek özel bir tabakas› yoktur.
O halde nas›l olup da onikiparmak ba¤›rsa¤› asitlerden zarar görme-
mektedir?
Bu sorunun cevab›n› bulmak için sindirim s›ras›nda gerçekleflen
olaylar incelendi¤inde, bedenimizde gerçekleflen hayret verici olaylarla
karfl›lafl›r›z.
Onikiparmak ba¤›rsa¤›na mideden besinlerle birlikte gelen asitlerin
oran› tehlikeli bir boyuta ulaflt›¤›nda, ba¤›rsa¤›n duvar›ndaki hücrelerden
"sekretin" isimli bir hormon salg›lanmaya bafllan›r. Bu ifllemler ile ilgili
olarak üzerinde durulmas› gereken noktalar vard›r. Öncelikle onikipar-
mak ba¤›rsa¤›n› koruyan sekretin hormonu inceba¤›rsa¤›n çeperindeki
hücrelerde "prosekretin" halinde bulunur. Bu hormon sindirilmifl besinle-
rin asidik etkisiyle baflka bir kimyasal madde olan sekretin haline dönü-
flür ve bu hormon, pankreas› uyararak salg›lar›n zararl› etkisini ortadan
kald›r›r.33
100 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Onikiparmak ba¤›rsa¤›n›nmide gibi kendisini asitler-den koruyucak bir katman›yoktur. Ancak Allah'›n yarat-t›¤› özel sistem ile pankreasbu ba¤›rsa¤›n emrine veril-mifltir. Pankreas›n üretti¤ibikarbonat molekülleri mideasitlerini etkisiz hale getirirve bu ba¤›rsa¤› korur.
onikiparmak ba¤›rsa¤›
pankreas
Koledok kanal›
Sekretin hormonu kana kar›flarak pankreasa gelir ve enzim salg›la-
mas› için pankreas› yard›ma ça¤›r›r. Onikiparmak ba¤›rsa¤›n›n tehlikede
oldu¤unu haber alan pankreas, bikarbonat moleküllerini bu bölgeye gön-
derir. Bu moleküller mide asidini etkisiz hale getirecek ve onikiparmak
ba¤›rsa¤›n› koruyacakt›r.
‹nsan hayat› için son derece önemli olan bu ifllemler nas›l gerçeklefl-
mektedir? Ba¤›rsak hücrelerinin, ihtiyaçlar› olan maddenin pankreasta
bulundu¤unu bilmeleri, ayr›ca mideden salg›lanan asidin formülünü bo-
zarak, etkisini nas›l ortadan kald›racaklar›ndan haberdar olmalar›, pank-
reas› harekete geçirecek maddenin formülünü bilmeleri, ayn› flekilde
pankreas›n da ba¤›rsaktan gelen mesaj› anlayarak enzimi salg›lamaya
bafllayacak anlay›fla sahip olmas›, üzerinde düflünülmesi gereken ifllem-
lerdir.
Burada ba¤›rsak hücreleri için kullan›lan "bilmek, haberdar olmak"
gibi fiiller insan bedeninde gerçekleflen olaylar›n mucizevi yönünü daha
iyi vurgulamak aç›s›ndan önemlidir. Yoksa ak›l sahibi her insan›n da tak-
dir edece¤i gibi bir hücrenin düflünmesi, iradeye sahip olmas› ve kararlar
vermesi, baflka bir organ›n özelliklerinden haberdar olmas›, formüller
üretebilmesi kesinlikle mümkün de¤ildir.
‹nsan bedeninin kapkaranl›k derinliklerinde, gözü, kula¤› olmayan,
bir beyni ve fluuru bulunmayan hücrelerin böylesine kusursuz sistemler
101Harun Yahya
Adnan Oktar
Yanda onikipar-mak ba¤›rsa¤›n›nduvar›ndan bir ke-sit görülüyor. ‹fltebu kesitteki taba-kalar› oluflturanhücrelerin tümüfluurlu birer varl›kgibi hareket ede-rek besinlerin sin-dirilmesinde rolal›rlar.
safra kanal›
uzunlamas›nakatman
sinir a¤›
halkasal katman
mukozan›n kasl›tabakas› propria tabakas›
epitel
kasl› tabaka
mukoza alt›
mukoza
ba¤›rsak tüysüuzant›
mukoza çöküntüsü
içinde çal›flmalar› Allah'›n üstün yarat›fl›n›n sonuçlar›d›r. Hücreleri sahip
olduklar› özelliklerle birlikte yaratan benzeri olmayan bir ilmin sahibi
olan Allah't›r. Allah insanlara kendi bedenlerinde yaratt›¤› bu gibi özellik-
lerle gücünün s›n›rs›zl›¤›n› göstermektedir.
Sindirim ‹fllemindeki Son AflamaYedi¤imiz bütün besinlerin sindirimi inceba¤›rsakta tamamlan›r. An-
cak sindirimdeki son aflama, sindirim ürünlerinin vücutta gerekli yerlere
da¤›t›m›n›n sa¤lanmas› için emilmesidir. Sindirim sisteminin parçalar›n-
dan a¤›z ve midedeki emilim çok azd›r. Emilim tam olarak ba¤›rsaklarda
gerçekleflir. ‹nce ba¤›rsa¤›n yap›s› emilim için çok uygundur.
‹nceba¤›rsa¤›n iç yüzü son derece girintili ve ç›k›nt›l› bir yap›ya sa-
hiptir. Bu girinti ve ç›k›nt›lar›n üzerinde de mikroskobik pompalar bulu-
nur. Bu pompalar emici hücrelerdir. ‹flte bu hücreler vücudun ihtiyac›
olan besinleri yakalar ve ba¤l› olduklar› kan damarlar›na pompalarlar.
Vücudunuzun neye ihtiyac› varsa bu küçük pompalar bunu bilir. Be-
yin hücrelerinizde kullan›lacak parçalanm›fl fleker, veya kas hücreleriniz-
de kullan›lacak bir amino asit… Bu küçük pompalar, bir ak›l gösterisiyle
ihtiyac›n›z olan besini bulur ve yakalar. Siz bu yaz›y› okurken de milyar-
larca pompa, sizin yaz›y› okuyabilmeniz için ihtiyac›n›z olan besinleri, ge-
rekli yerlere pompalamaktad›r.
Ba¤›rsaklar›n içinde bulunan k›vr›mlar ve bu k›vr›mlar›n üzerinde
bulunan mikro pompalar sayesinde, inceba¤›rsak oldukça büyük bir yü-
zey alana sahiptir. Öyle ki, yetiflkin bir insan›n ba¤›rsa¤›n›n sahip oldu¤u
toplam alan yaklafl›k 300 m.2'ye ulafl›r. Bu, yaklafl›k iki küçük tenis kortu-
nun toplam alan›na denk gelen bir büyüklüktür.34
Besinlerin sindirimi bu genifl alanda gerçekleflir. Besinler parçalana-
rak önce bir bulamaç haline getirilir. Sonra bu bulamaç ba¤›rsak iç yüze-
yinin üzerine, hiçbir nokta eksik kalmayacak flekilde ve çok çok ince bir
tabaka olarak serilir. ‹flte bu sayede hücreler yiyeceklerin içindeki bütün
besini kolayca emebilirler.
102 ‹NSAN MUC‹ZES‹
103
S‹ND‹R‹M ‹fiLEM‹NE KATILAN ELEMANLAR
Sindirimeu¤rayangrup
Sindiriminoldu¤u yer
Sindirilenmadde(etkileyenmadde)
Etkileyenenzimin ad›
Enziminhaz›rlan-d›¤› yer
Enziminetkinoldu¤udurumu
Sindirimleoluflanürün
Ürün inceba-¤›rsakta emi-liyorsa girdi-¤i tümür k›l-caldamar›
KARBON-H‹DRATS‹ND‹R‹M‹
A¤›z Niflasta(Piflmifl)
Niflasta
Maltoz Maltaz
Sakkaraz
‹nce ba¤›r-sak bezleri
‹nce ba¤›r-sak bezleri
‹nce ba¤›r-sak bezleri
‹nce ba¤›r-sak bezleri
Sakkaroz
Laktoz
Protein
Sütproteini
Peptonpolipeptit
Peptonpolipeptit
Peptitler(tripeptitgibi arabileflikler)
Ya¤
DNAveRNA
Deoksiribo-nükleaz veribonükleaz
Pepsin(HCL varl›¤›nda)
Lipaz
Erepsin
Kimotripsin
Tripsin
Lap (renin)
Mide
Mide
Pankreas
Pankreas
Pankreas
Pankreas
Pankreas
Pankreas
Laktaz
Amilaz Pankreas
Amilaz(Pityalin)
Tükürükbezleri
DekstrinMaltoz
Alkali
Alkali
Alkali
Alkali
Alkali
Alkali
Asit
Asit
Alkali
Alkali
Alkali
DekstrinMaltoz
Maltoz
Glikoz +glikoz
Glikoz +Fruktoz
Glikoz +Galaktoz
Peptonpolipeptit
Kazeininayr›lmas›
Peptitleraminoasitler
Peptitleraminoasitler
Aminoasitler
Ya¤ asitleri,gliserin(Gliserol)
Nükleotidlerinyap› tafllar›
Tümürdekik›lcal kandamarlar›
Tümürdekik›lcal lenfdamarlar›(lenf borusu)
Tümürdekik›lcalkandamarlar›
Tümürdekik›lcalkandamarlar›
Mide
Mide
‹nceBa¤›rsak
Oniki-parmakba¤›rsa¤›
Onikiparmakba¤›rsa¤›
Onikipar-makba¤›rsa¤›
YA⁄S‹ND‹R‹M‹
NÜKLE‹KAS‹TS‹ND‹R‹M‹
PROTE‹NS‹ND‹R‹M‹
‹nceBa¤›rsak
‹nceBa¤›rsak Onikiparmakba¤›rsa¤› ‹nceBa¤›rsak
HORMON SALGILANDI⁄IORGAN
SALGININÇIKARILMASINIUYARICI FAKTÖR
TEPK‹MEORGANI
TEPK‹MEORGANININCEVABI
Gastrik s›v›(mide özsuyu )
Enzim salg›lan-mas›n› bafllat›r
Mide hareketininyavafllamas›
Safra ç›kar›lma-s›n› sa¤lar
Pankreas›n çal›fl-mas›n› yavafllat›r
Gastrin
Enterogastrin
Mide mukozas›
Safra kesesi
Mide mukozas›Midedeki besinlerinvarl›¤›
Asidik besinler
Asidik besinler
Ya¤ asitleri
Kolesistokinin
Pankreozimin
SektrinOnikiparmakba¤›rsak mukozas›
‹nce ba¤›rsakmukozas›
‹nce ba¤›rsakmukozas›
Onikiparmakmukozas›
Onikiparmakba¤›rsa¤›nda asidikbesinlerin bulunuflu
Sindirim s›ras›nda yukar›daki tabloda görülen ifllemlerin tümü, eksiksizce ve bir düzen içindegerçekleflir. Hiç kar›fl›kl›k ç›kmadan iflleyen sindirim sistemindeki kusursuz tasar›m Allah'a aittir.
103Harun Yahya
‹NSAN MUC‹ZES‹104
‹nceba¤›rsa¤›n çok özel bir fonksiyonu da baz› maddeleri vücudun
ihtiyac› oldu¤u kadar emebilmesidir. Örne¤in demirin fazlas› vücuda za-
rarl›d›r. Belli bir oran›n üzerinde ba¤›rsaklara ulaflan demir, hiç emilme-
den ba¤›rsaklardan at›l›r. Bunun aksi bir durumda çok a¤›r ve yaflamay›
imkans›z k›lan hastal›klar meydana gelir.
Bundan baflka daha önceki bölümlerde de¤inildi¤i gibi inceba¤›rsa-
¤›n çok özel bir bölümünde ise sadece B-12 vitaminini emmek üzere ha-
z›rlanm›fl hücrelerden oluflan bölgeler bulunur. Ameliyatla ba¤›rsaklar›-
n›n bu bölgesi al›nan kiflilerin t›bbi tedavi olmad›¤› takdirde kans›zl›ktan
ölmeleri kaç›n›lmazd›r.
Ba¤›rsaklardaki hücrelerin seçicili¤i, üzerinde düflünülmesi gereken,
Allah'›n büyüklü¤ünün kavranmas›nda vesile olacak bir konudur. Ba¤›r-
saklar›n bulundu¤u yer insan vücudundaki karanl›k bir bölgedir. Bu or-
ganlar›m›z›n beyinleri yoktur, maddeleri ay›rt etmelerini sa¤layacak ze-
kalar› ve bilgileri yoktur. Ancak buna ra¤men insan için ne-
yin faydal›, neyin zararl› oldu¤unu ay›rt edebilmek-
te ve buna göre gerekli olanlar› almakta, gereksiz
olanlar› ise vücuttan atmaktad›rlar.
tüysü ç›k›nt›
ba¤›rsak bezi
mukoza
seroza
epitel
sinir a¤lar›
mukoza alt›
‹nce ba¤›rsak çok özel fonksiyonlar› olan bir organd›r. Bu organdaki hücreler, han-gi maddenin ne oldu¤unu ay›rt ederek vücuda faydal› maddeleri seçebilirler. Hücre-lere bu akl› ve fluuru veren Yüce Allah't›r.
inceba¤›rsaklar
Bir insan için önüne konulan kimyasal maddelerin, madensel tuzla-
r›n ya da toz metallerin ayr›m›n› yapmak neredeyse imkans›zd›r. Bu ko-
nuda e¤itim almam›fl bir kifli sadece bakarak demiri çinkodan ay›rt ede-
mez. Hangi maddenin faydal› hangisinin zararl› oldu¤unu, o an bedenin-
de hangisine ne kadar ihtiyaç oldu¤unu tespit etmesi de mümkün de¤il-
dir. ‹nsan bu maddeler aras›ndaki fark› anlayamaz ama o insan›n ba¤›r-
sak hücreleri bunu rahatl›kla anlar.
Görüldü¤ü gibi hangi maddenin ne oldu¤unu ay›rt edebilmek için
akla ve bilince sahip olmak yeterli de¤ildir. Konu hakk›nda detayl› bilgi
sahibi olmak gereklidir. Peki öyleyse ba¤›rsak hücreleri böyle bir bilgiye
nas›l sahip olmufllard›r? ‹nsan vücudundaki trilyonlarca hücrede neyin
eksik, neyin fazla oldu¤unu bu hücreler nas›l tespit etmekte ve aksayan
yönü nas›l gidereceklerini nereden bilmektedirler?
Atomlar›n biraraya gelmesiyle oluflan hücrelerin bir iradeye sahip
olduklar› düflünülemez. Bu bilginin hücrelere yerlefltirilmifl oldu¤u çok
aç›kt›r. Böyle muazzam bir ifllemin tesadüflerle ya da baflka bir etkiyle
gerçekleflmesinin de mümkün olmad›¤› ortadad›r. Bu durum, hücrelere,
sahip olduklar› fluuru veren üstün bir gücün varl›¤›n› gösterir ki, bu gü-
cün sahibi herfleyi yaratan ve bir düzen içinde biçim veren Allah't›r.
Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratand›r. O'nun nas›l bir çocu-
¤u olabilir? O'nun bir efli (zevcesi) yoktur. O, herfleyi yaratm›flt›r. O,
herfleyi bilendir. ‹flte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan baflka ‹lah yok-
tur. Herfleyin Yarat›c›s›d›r, öyleyse O'na kulluk edin. O, herfleyin üstünde
bir vekildir. (En'am Suresi, 101-102)
Sizin ‹çin Çal›flan BakterilerBa¤›rsaklardaki besinlerin ço¤u kal›nba¤›rsaklara gelene kadar emil-
mifllerdir. Ancak baz› özel besinlerin emilimi kal›nba¤›rsakta gerçekleflir.
Bunlar›n aras›nda en ilginçlerden biri de K vitaminidir.
K vitamini kan›n p›ht›laflmas› mekanizmas›nda görev yapan, eksik-
li¤inde, insan› ölüme götürecek sonuçlar ortaya ç›kabilen son derece
önemli bir vitamindir. Ancak K vitamini do¤ada insan bedeninin ihtiyaç
105Harun Yahya
Adnan Oktar
duydu¤u flekilde bulunmaz. ‹nsan vücudunun bu vitamini kendi kulla-
nabilece¤i hale getirmesi, yani bir anlamda "rafine etmesi" gereklidir.
Ancak insan metabolizmas› böyle bir rafine ifllemini de gerçekleflti-
remez. Peki nas›l olur da insanlar K vitamini eksikli¤inden dolay› yaflam-
lar›n› yitirmezler? Bu vitamini insan›n kullanaca¤› hale getiren, onun için
rafine eden mekanizma nedir?
Bu sorunun cevab› ak›llara durgunluk veren bir gerçe¤i ortaya ko-
yar. Ba¤›rsaklarda bulunan özel bakteriler, K vitaminini bir dizi ifllemden
geçirir, rafine eder ve insan›n kullanabilece¤i hale getirirler. Bu bakteriler
taraf›ndan rafine edilen K vitamini kal›nba¤›rsaktan emilerek kana kar›-
fl›r.35
‹nsan vücudunda K vitamini rafine eden bakterilerin bulunmas›
mutlaka üzerinde düflünülmesi gereken önemli bir detayd›r. Bakterilerin
tam olmalar› gereken yerde bulunmalar›, rafine ifllemini yapacak genetik
flifreye sahip olmalar› son derece önemli olaylard›r. ‹nsan›n hayat›n› de-
vam ettirebilmek için varl›¤›ndan bile haberdar olmad›¤›, hatta ad›n› bile
bilmedi¤i küçücük bir bakteriye muhtaç olmas› ise bu olay›n farkl› bir yö-
nüdür. Hiçbir tesadüf bir bakteriyi meydana getirip, üstelik bunu insan›n
ba¤›rsaklar›na yerlefltirip, bu bakterinin genetik flifresini insana faydal›
olacak ifllemleri yapacak hale getiremez.
106 ‹NSAN MUC‹ZES‹
mukoza
seroza
çevre kas›
uzunlamas›nakatman
mukoza alt›
sinir a¤lar›
kal›nba¤›rsak
Resimde yap›s›ndan çeflitli kesitler görülen kal›nba¤›rsak vücudumuz içinçok önemli olan K vitamininin emilmesini sa¤lama görevini üstlenmifltir.
Bunlar çok flafl›rt›c› ve son derece önemli bilgilerdir. fiüphesiz bütün
bu bilgiler, herfleyi planlay›p düzenleyen Allah’›n sonsuz kudretini
gösteren örneklerdendir. Allah herfleyi en ince detaylar›na kadar planla-
m›flt›r. Yeryüzündeki tüm canl›lar gibi insanlar da Allah'a muhtaçt›rlar;
O'nun dilemesiyle var olmufllard›r ve O'nun dilemesiyle yaflamlar›n› sür-
dürebilirler. Allah ise hiçbir fleye ihtiyaç duymayand›r. Bir ayette flöyle
buyrulmaktad›r:
De ki: "Sizin flirk kofltuklar›n›zdan hakka ulaflt›rabilecek var m›?" De ki:
"Hakka ulaflt›racak Allah't›r. Öyleyse, hakka ulaflt›ran m› uyulmaya daha
hak sahibidir, yoksa do¤ru yola ulaflt›r›lmad›kça kendisi hidayete ulafl-
mayan m›? Ne oluyor size? Nas›l hükmediyorsunuz?" (Yunus Suresi, 35)
VÜCUDUMUZUN ‹Ç‹NDEK‹ BA⁄IMSIZ FABR‹KA: KARAC‹⁄ER
Bilgisayar mühendisleri, son y›llarda enerjiyi de¤erlendirme aç›s›n-
dan en baflar›l› organ olarak karaci¤eri model almaya bafllad›lar. Bunun
en önemli nedeni ise karaci¤erin ayn› anda birçok ifllemi kusursuz bir fle-
kilde yerine getirebiliyor olmas›d›r. Karaci¤er insan vücudunun genel dü-
zeni ile ilgili yaklafl›k 500 tane fonksiyona sahiptir.36
Karaci¤er, yedi¤imiz yiyeceklerin vücut taraf›ndan kullan›labilir ha-
le gelmesini sa¤lar. Bunu yaparken, sindirim sisteminden gelen kan için-
deki kompleks molekülleri parçalayarak kullan›labilir veya depolanabilir
moleküller haline getirir. Daha sonra faydal› olanlar› tekrar kan yoluyla
di¤er hücrelere gönderir. Zararl› olanlar› ise, birkaç ifllemden geçirerek
böbreklere yollar ve oradan da süzülerek üre halinde vücuttan at›lmalar›-
n› sa¤lar. 1.5-2 kg a¤›rl›¤›ndaki bir "et kütlesi"nin, kan yoluyla tüm besin
maddelerini ifllenmemifl olarak al›p; çeflitli kimyasal tepkimelerden geçi-
rerek, vücudun di¤er hücrelerine faydal› olaca¤›n› bildi¤i yap›tafllar›na
dönüfltürmesi bafll›bafl›na bir mucizedir.
Karaci¤erin as›l görevi kan yoluyla ald›¤› besin maddelerini ifllemek
oldu¤u için, yap›s›n›n kan› muhafaza etmeye uygun olmas› gereklidir. Ni-
tekim karaci¤er de süngerimsi bir yap›ya sahiptir. Hatta insan vücudun-
107Harun Yahya
Adnan Oktar
108
Karaci¤erinizin tek bir hücresinde 500 farkl› kimyasal ifllem gerçeklefltirilir. Milisaniye-
ler (saniyenin binde biri) içinde kusursuz aflamalarla gerçekleflen bu ifllemlerin ço¤u
laboratuvar koflullar›nda hala taklit edilememektedir. Karaci¤er hücresi, yedi¤imiz be-
sinlerin hepsini hücrelerimizin kullanabilece¤i enerji olan flekere, yani glikoza çevirir.
Kullan›lmayan flekeri ya¤a çevirip depolar. fiekerin yoklu¤unda ise proteinleri ve ya¤-
lar› flekere çevirip hücrelere sunar.
K›sacas› biz, can›m›z›n istedi¤i her türde yiyece¤i yerken, karaci¤er bütün bu yiye-
cekleri vücudumuzun gereksinimine göre harcar, dönüfltürür veya depolar. Üstelik ilk
insandan bu yana trilyonlarca karaci¤er hücresi ayn› fluur ve ilimle hiç flafl›rmadan
hareket etmektedir.
Tam teflekküllü, son teknoloji ile
donat›lm›fl bir laboratuvar›n kendi
kendine oluflabilece¤ini kimse id-
dia etmez. Ama evrimciler karaci-
¤erde yer alan eflsiz laboratuvar
kompleksinin kendi kendine olufltu-
¤una inan›r ve bunu delil olmadan
savunurlar. Çünkü Darwinizm in-
sanlar›n ak›llar›n› örten bir büyü,
bat›l bir dindir.
KARAC‹⁄ER‹N DEV B‹R LABORATUVAR
OLDU⁄UNU B‹L‹YOR MUSUNUZ?
daki toplam kan›n 800-900 gram›,
her zaman karaci¤er taraf›ndan
emilmifl durumdad›r. Bu nedenle
a¤›rlaflan organ›n vücut içindeki
özel konumu da, di¤er organlara
zarar vermeyece¤i ve görevlerini
yapabilece¤i flekilde ayarlanm›flt›r.
Karaci¤erdeki Kontrollü SistemKaraci¤erdeki sistemi bir liman›n iflleyifline benzetmek mümkündür.
Nas›l ki de¤iflik bölgelerden gelen bütün kargolar bir limanda toplan›p
buradan di¤er bölgelere da¤›t›m yap›l›rsa, ayn› flekilde karaci¤erde de
vücut için gerekli bütün maddeler toplan›r ve buradan vücudun ihtiyac›-
na göre da¤›t›l›r.
Karaci¤ere girecek hammaddelerle yüklü kan›n bu organa ulaflmas›,
sindirim yollar›ndan ve kalpten gelen damarlara ba¤l›d›r. Damarlar, or-
ganlar› birbirlerine belirli amaçlar için ba¤lar. Yani vücudun içinde ne ifle
yarad›¤› belli olmayan veya kullan›lmayan bir damar bulmak mümkün
de¤ildir. Karaci¤ere ulaflan damarlar da, en k›sa zamanda bu organa, do¤-
ru miktarda kan ulaflt›rmakla görevlidirler. Kalbin sol kar›nc›¤›ndan
pompalanan oksijenli kan, karaci¤er atardamar›yla karaci¤ere ulafl›r. Vü-
109Harun Yahya
Adnan Oktar
Karaci¤erin bulundu¤u yer, vücut içinde yü-rüttü¤ü faaliyetleri nedeniyle çok önemlidir.
Tüm sistemlere yak›n olmal› ve a¤›rl›¤› nede-niyle de insan›n hareketlerini engellemeyecek
bir yerde bulunmal›d›r. ‹ç organlar›n en irisiolan ve yetiflkinlerde a¤›rl›¤› 1.5-2 kilogramolan karaci¤er, diyafram›n sa¤ alt k›sm›nda
bulunur ve midenin alt›nda yer al›r. Karaci¤erbütün özellikleri ile bir yarat›l›fl mucizesidir.
pankreas
midekaraci¤er
cuttaki her damar kan›n karaci¤ere ulaflmas› gerekti¤inden haberdarm›fl
gibi bu organa yönelmifltir.
Vücudumuzda dolaflarak tüm hücrelerin ihtiyaçlar›n› giderecek ka-
n›n, yolculu¤una bafllamadan önce iyi bir denetimden geçmesi ve eksik-
liklerinin tespit edilip tamamlanmas› gerekir. Bu noktada karaci¤er hüc-
releri devreye girer. Mide, ba¤›rsak ve dalaktan gelen kan, baflka hiçbir
yere yönelmeden do¤rudan rafine edilmesi gereken yere yani karaci¤ere
ulaflt›r›l›r. Sanki bu organlar ortak bir karar alm›flças›na kendi paylar›na
düflen görevleri yerine getirmekte, karaci¤erin önemini bilmekte ve göre-
vi ona teslim etmektedirler.
Mide, ba¤›rsak veya dalaktan ç›kan kan›n karaci¤ere de¤il de, direkt
olarak kalbe giderek vücut hücrelerine yay›lmas› demek; uygun hale gel-
memifl maddelerin ve hatta zararl› ve zehirli olanlar›n da tüm hücrelere
gönderilmesi demektir. Bu da insan için hayati aç›dan tehlikeli bir durum-
dur.
Karaci¤er hücreleri kan üretmezler. Kan, karaci¤er hücrelerine d›fla-
r›dan gelir. Kendilerine yabanc› bir s›v› olmas›na ra¤men karaci¤er hücre-
leri, kan›n yap›s›n› son derece iyi tan›rlar. ‹çeri¤inin ne olmas› gerekti¤ini
çok iyi bilirler. E¤er kan›n içinde eksik maddeler varsa bu maddeleri te-
min ederler. E¤er kanda olmas› gerekenden fazla bir madde varsa bu
maddeyi de depolarlar. K›sacas› karaci¤er hücreleri görevlerini eksiksizce
yerine getirebilecek uzmanl›¤a sahiptirler.
Di¤er organlardan farkl› olarak karaci¤er, iki ayr› kaynaktan kan al-
maktad›r. Birincisi kalbin ana atardamar›ndan oksijen yüklü kan getiren
damar ba¤lant›s›d›r. ‹kincisi mide ve ba¤›rsaklardan besin maddeleri tafl›-
yarak gelen toplardamard›r. Bu iki ana kaynak karaci¤erin taneli dokula-
r›na ulafl›r ve karaci¤erin içinde sinüslere ayr›l›r. Karaci¤er hücreleri tara-
f›ndan ifllenen kan, tek bir toplardamarda birleflir ve d›flar› boflalt›l›r.
Karaci¤erden ç›kan kan tekrar kalbin sa¤ taraf›na ulafl›r ve tüm ifl-
lemler tamamlanm›fl olarak vücuda yay›lmak üzere akci¤erlere pompala-
n›r. Görüldü¤ü gibi organlar aras›ndaki damar ba¤lant›lar› ve kan›n han-
gi s›ra ile hangi organa gitmesi gerekti¤i dahi özel bir planlama ile belir-
lenmifl ve sistem bu plana göre kurulmufltur.
110 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Adnan Oktar
Harun Yahya 111
Karaci¤erin iflleyiflinin ard›nda ne tür bir ya-
p› vard›r? Sürekli kanla iç içe olan bir orga-
n›n süngerimsi yap›s›n›n yan›s›ra, ürettikleri-
ni ve at›klar›n› organdan d›flar› tafl›yacak bir
sisteminin de olmas› zaruridir. Vücuda yarar
sa¤layacak proteinlerin ve di¤er maddelerin
üretildikten sonra karaci¤erin içinde sakl›
kalmamas› gerekir. Hemen acil ihtiyaç duyu-
lan merkezlere gönderilmeleri veya zararl›
olanlar›n vücuttan at›lmalar› hayati önemde-
dir.
Karaci¤erin tüm bu hayati fonksiyonlar›, lop-
çuk ad› verilen hücreler bütününde gerçek-
leflir. Karaci¤er dört büyük lopçuktan mey-
dana gelir. Her bir lopçuk bir karaci¤er gibi
ifller. Bir yan› kan, di¤er yan› safra yollar›yla
temas halinde olan lopçuklar ince mikrosko-
bik liflerden yap›lm›flt›r. Bir taraftan kirli kan›
tafl›yan toplardamar, di¤er taraftan oksijen
yüklü kan› getiren atardamarla temas halin-
dedir. Karaci¤erin yap›s›nda her damar›n
ak›fl yönü, ne tür kan tafl›yaca¤› ve bu kan›
nerelere iletece¤i detayl› olarak hesaplan-
m›fl, planlanm›fl ve en kusursuz flekliyle uy-
gulamaya konulmufltur.
KÜÇÜK KARAC‹⁄ERLER: LOPÇUKLAR
karaci¤er atar-damar› safra kesesi sa¤ lop
sa¤ lop
alt ana toplar-damarlar portal toplardamar›sol lop
sol lop
Karaci¤erdeki dolafl›m (solda) vekaraci¤erin genel görünümü (sa¤da)
Karaci¤erin Özel Yap›s›Yaflam›m›z için son derece büyük önem tafl›yan kan›, vücudun en uç
noktalar›na yorulmadan tafl›yan, k›lcal damarlard›r. Dokular›n derinlikle-
rine girdikçe incelen k›lcaldamarlar›n çeperleri toplardamar ve atardamar
çeperlerinden çok daha incedir. Geçirgen yap›lar› sayesinde dokular ile
kan aras›nda solunum gazlar›, su, çeflitli mineraller, tuzlar, besinler, at›k-
lar, hormonlar ve savunma elemanlar› sürekli hareket halindedirler.
Karaci¤erdeki k›lcal damar çeperleri, di¤er k›lcal damarlardan farkl›
olarak, koruyucu bir tabaka olan "bazal tabaka"dan yoksundurlar. Asl›n-
da "yoksun" kelimesini kullanmak do¤ru de¤ildir. Çünkü burada bilinçli
bir "yoksunluk" söz konusudur. Di¤er organlarda "bazal tabaka" bulunur-
ken, karaci¤erdeki k›lcal damarlarda bu oluflumun bulunmamas› sayesin-
de, damarlardan gelen kan, hemen bir sünger gibi emilip karaci¤er hüc-
relerinde ifllenerek vücuda oldukça h›zl› ve eksiksiz olarak iletilir. Karaci-
¤er, görevine uygun bu yap› sayesinde kan› rahatl›kla dokular›na al›p ifl-
leyebilir. Bu flekilde üretti¤i birçok proteini de kan plazmas›na boflaltabi-
lir ve ömrünü tamamlam›fl kanda dolaflan yafll› alyuvarlar› bünyesine al›p
yok edebilir.
Bu "bazal tabaka" yap›s›n›n karaci¤erdeki k›lcal damarlarda bulun-
mamas›n›n ne kadar önemli oldu¤unu baflka bir örnekle aç›klayal›m:
Suyun yumuflak bir toprak zeminden iç k›s›mlara süzülmesi, üstün-
de kil benzeri sert bir tabaka bulunan topraktan geçmesinden daha kolay-
d›r. Çiftçiler bitkilerin dibindeki topra¤›n su geçirgenli¤ini art›rmak için
topra¤› s›k s›k çapalarlar. Çapalanmayan bitkilerin ya¤an ya¤murlardan
faydalanmas› s›n›rl› olur. Bitki köklerine minerallerin ve suyun rahatl›kla
ulaflabilmesi için topra¤›n geçirgen bir yap›ya sahip olmas› gereklidir. Ay-
n› durumu karaci¤er için düflünürsek; bazal tabakas› bulunmayan ve bu
sayede daha geçirgen olan karaci¤er k›lcal damarlar›, kan› karaci¤er hüc-
relerine çarçabuk ulaflt›r›rlar.
Karaci¤erdeki Havuzlar: SinüslerKaraci¤erin kompleks damar yap›s› içerisinde ince yar›klar fleklinde-
112 ‹NSAN MUC‹ZES‹
ki sinüsler yer al›r. Sinüslerin görevi, d›flar›dan gelen kan kayna¤›n› bar›n-
d›rmak ve kan›n ifllenmesinde havuz rolü oynamakt›r. Karaci¤erde iki
milyondan fazla sinüs oldu¤u san›lmaktad›r.
Bir sinüsün çap› öyle küçüktür ki bir alyuvar buradan geçmek ister-
se ancak s›k›flarak bunu baflarabilir. Bu kadar hassas ve ince bir yap›, in-
san hayat› boyunca delinmeden, zedelenmeden ifllev görmektedir. Sinüs-
lerin bu derece ince bir yap›ya sahip olmalar›n›n nedeni ise ö¤renildi¤in-
de insan› hayrete sürükleyen bilgilerdendir.
113Harun Yahya
Adnan Oktar
Karaci¤erdeki ince yar›klar fleklindeki sinüs duvarlar›nda, alyuvarlar›n s›k›flarakgeçmesi nedeniyle bir masaj etkisi gerçekleflir. Bu masaj sayesinde, sinüs duvarla-r›nda t›kan›kl›k yaflanmas› engellenmifl olur ve kan ile karaci¤er hücreleri aras›ndamaddelerin yapt›klar› sürekli al›fl-verifl kolaylafl›r.
Karaci¤erin yap›s› son de-rece geçirgendir. Bu saye-de kan, karaci¤er hücrele-rine daha kolay ve süratliulafl›r.
sinüs
safra kesesi dal›
portal toplar-damar dal›
merkezi toplardamar
karaci¤er toplardamar›
karaci¤er atadadamar dal›
karaci¤er hücreleri
sinüs
Karaci¤erin kanla gelen maddeleri sentezleme veya ar›tma ifllerini
baflarabilmesi için bu maddelerin mutlaka karaci¤er hücreleri olan hepa-
tositlere ulaflmas› gerekir. Bu ulaflt›rma sorumlulu¤unu üstlenen sinüsler,
tüneller gibi yay›ld›klar› karaci¤er dokusunda ustaca çal›fl›rlar. Sinüslerin
çok keskin bir ölçüyle tespit edilmifl çaplar›, duvar yap›lar› ve di¤er da-
marlarla ba¤lant›lar›, yapacaklar› ifle en uygun biçimdedir. Karaci¤er si-
nüslerinin duvarlar›nda bulunan ve "fenestrae" denilen delikli yap›, kan-
daki 1 mm.'nin 10.000'de birinden küçük parçac›klar›n karaci¤er hücrele-
rine ulaflmas›n›, bundan daha büyük olanlar›n ise karaci¤er hücreleriyle
temas›n›n engellenmesini sa¤lar. Sinüsler bu kadar dar de¤il de genifl ol-
salard›, büyük moleküllü maddeler kan yoluyla kolayl›kla karaci¤er hüc-
relerine ulaflacak ve bu büyük moleküller karaci¤er hücrelerine zarar ve-
recekti.
114 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Karaci¤erin her bir lobunda yüzlerce hepatositbulunur. Hepatositler (karaci¤er hücreleri) kimya-sal mikro ifllemciler gibi çal›fl›r. Bunlar ham be-sinleri gerekli maddelere çevirir ve zehirli olanlar›da tehlikesiz hale getirirler. Vücudun ihtiyaç du-
yaca¤› maddeleri depolar ve da¤›t›m›n› yapar-lar. Karaci¤erdeki bu kusursuz tasar›m
üstün güç sahibi olan Allah'a aittir.
portaltoplardamar› safra kanal›n›n
kolu
safra kanal›
karaci¤eratardamar›n›n
kolu
hepatosit
hepatosit
lop (basitlefltirilmifl)
Karaci¤erdeki Farkl› Hücre Yap›lar›
Karaci¤erde "epitel hücreler" ve "ba¤ dokusu hücreleri" olmak üzere
iki farkl› hücre çeflidi bulunmaktad›r. Bu hücreler büyük bir disiplin için-
de, görevlerini kar›flt›rmadan veya aksatmadan, üzerlerine düflen sorum-
lulu¤u yerine getirirler. Bu disiplinli çal›flma sisteminde meydana gelebi-
lecek bir bozulma insan için ölüm anlam›na gelir.
Örne¤in karaci¤er hücreleri glikozu depolamaktan birdenbire vaz-
geçerlerse, vücuda besin girmedi¤i anlarda hücreler enerji yetersizli¤in-
den görevlerini yapamaz ve beyin hücreleri çal›flmaz. Bu da ölüme veya
kal›c› sakatl›klara sebep olur.
Ancak böyle bir fley gerçekleflmez ve hücreler tam gerekti¤i flekilde
hareket ederek, gereken üretimleri yaparlar. Karaci¤erdeki her hücre be-
lirli bir amaç do¤rultusunda yarat›lm›flt›r. Örne¤in karaci¤er, "Glisson
kapsülü" diye adland›r›lan fleffaf bir ba¤ dokusu (ince zar) ile kapl›d›r. Bu
zar›n çok önemli bir görevi vard›r. Karaci¤erin yap›s› içi s›v› dolu bir sün-
gere benzetilirse, söz konusu zar da ›slak süngerin içine konuldu¤u ince
bir poflete benzer. Bu zar s›v› dolu karaci¤erin içerdi¤i kar›fl›mlar›n d›flar›
s›zmamas›n› sa¤lar. Bu ba¤ dokusu sayesinde, karaci¤er yap›s›n› ve içeri-
¤ini korur ve d›flar›daki organlardan da ayr›l›r.
Ba¤ dokusu hücrelerinin görevi organ› kaplamak ve korumak iken,
1 milimetre alt›ndaki karaci¤er hücrelerinin ise çok daha farkl› görevleri
vard›r. Hücrelerin birbirlerine bu derece yak›n olup, bu kadar farkl› ifller
üstlenmeleri oldukça flafl›rt›c›d›r. Anne karn›ndaki geliflim s›ras›nda baz›
hücreler karaci¤eri oluflturan hücrelere dünüflürken, bu hücrelerin hemen
yan›nda bulunan baz› hücreler de fleffaf hücreler haline gelmifllerdir. Ar-
d›ndan bu fleffaf hücreler birleflerek karaci¤eri tamamen sar›p paketleyen
ve içindeki s›v›y› s›zd›rmas›n› engelleyen bir zar oluflturmufllard›r. Sonuç-
ta birbirlerine yap›fl›k ancak görev ve fiziksel yap› olarak birbirlerinden
tamamen farkl› iki hücre grubu ortaya ç›km›flt›r. Bu iki hücre grubu ara-
s›nda kesin ve pürüzsüz bir s›n›r oluflmufltur. Her hücre -insan daha anne
karn›nda geliflirken- kendi görevini, sorumlulu¤unu, nerede bulunmas›
gerekti¤ini bilerek do¤mufl ve vücut bu sayede düzgün bir flekilde infla
edilmifltir.
115Harun Yahya
Adnan Oktar
Karaci¤er hücreleri-
nin fiziksel yap›lar› da bu-
lunduklar› bölge ve üst-
lendikleri göreve göre ayr›
ayr› en ideal flekilde tasar-
lanm›flt›r. Örne¤in karaci-
¤eri saran zar ile temas ha-
linde bulunan hücrelerin
duvarlar› düzdür. Çünkü
karaci¤er hücreleri ve bu
zar aras›nda yo¤un bir
madde al›flverifli söz konu-
su de¤ildir.
Ancak hücreler ara-
s›nda yo¤un al›flveriflin
bulundu¤u bölgelerde du-
rum farkl›d›r. Bu hücrele-
rin duvarlar›nda komflu
hücrelere do¤ru uzanan
parmaks› uzant›lar (mik-
rovilli) bulunur. Bu uzant›lar hücreler ve kan s›v›s› aras›nda daha fazla te-
mas›n sa¤lanmas›n› ve böylece madde al›flveriflinin daha kolay yap›lma-
s›n› sa¤lar. Bu uzant›lar›n bulundu¤u bölgelere kimyasal tepkileri h›zlan-
d›ran ve sonuçland›ran enzimler de özel olarak yerlefltirilmifl ve madde
al›flverifli için her türlü imkan sa¤lanm›flt›r.
Karaci¤eri oluflturan hücrelerin görevlerine ve bulunduklar› bölgele-
re göre en ideal fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip olmalar›, karaci¤er
içindeki her detay›n belirli bir plan do¤rultusunda düzenlendi¤ini göster-
mektedir.
Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun e¤-
mifl' bulunuyorlar. (Rum Suresi, 26)
116 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Karaci¤er hücrelerini bir limandaki hiçdurmadan çal›flan araçlara benzetebiliriz.
Karaci¤erdeki Kanallar SistemiKaraci¤er, içinde milyonlarca kanal bulunan özel bir ulafl›m sistemi-
ne sahiptir. Karaci¤ere kan getiren bafll›ca iki damar karaci¤erin içinde
milyonlarca küçük k›lcal damara ayr›lm›flt›r. Ayr›ca karaci¤erin içinde
safra salg›s›n› tafl›yan ve kan damarlar›na paralel döflenmifl safra kanalla-
r› da bulunmaktad›r. 1.5-2 kilogram a¤›rl›¤›nda bir et parças›n›n içinde
milyonlarca mikro kanalc›¤›n bulunmas›n›n nas›l bir anlam› olabilir?
Söz konusu kanalc›k sistemi özenle infla edilmifl bir yap› tasar›m› ha-
rikas›d›r. Bu tasar›m›n önemi, karaci¤er hücrelerinin görevleri, karaci¤ere
ulaflan kan miktar› ve karaci¤erin genel fonksiyonu hat›rland›¤› zaman
daha iyi anlafl›l›r.
Karaci¤erin görevi kanda bulunan molekülleri rafine etmek, baflka
maddelere dönüfltürmek ve gerekti¤i zaman da depolamakt›r. Bütün bu
ifllemleri karaci¤erde bulunan milyonlarca küçük kimya laboratuvar›, ya-
ni karaci¤er hücreleri yapar. Öyleyse karaci¤er hücrelerinin her birine
özel bir ba¤lant› sa¤lanmal› ve her hücrenin aya¤›na rafine edece¤i kan
molekülleri ulaflt›r›lmal›d›r. Söz konusu kanalc›k sistemi bu ihtiyac› kar-
fl›layacak en mükemmel tasar›ma sahiptir. Milyonlarca mikro kanal, bir-
birleri ile çak›flmayacak, birbirlerinin görevlerini aksatmayacak flekilde
karaci¤erin içinde infla edilmifltir. Karaci¤erde ifllenecek olan hammadde-
ler veya üretilen ürünlerin tafl›nmas› bu kanallar boyunca gerçeklefltirilir.
fiöyle bir örnek üzerinde düflünmek bu tasar›mdaki kusursuzlu¤u
anlamak aç›s›ndan yerinde olacakt›r:
Dünyan›n en geliflmifl ve en iyi planlanm›fl flehirlerinden birine k›sa
bir ziyaret yapt›¤›m›z› ve flehri inceledi¤imizi düflünelim. Elbette böyle
bir flehrin altyap›s› da mükemmel olacakt›r. Özellikle ulafl›m konusunda
her türlü önlem al›nm›fl; flehirde yaflayanlara çeflitli kolayl›klar sa¤lanm›fl-
t›r. fiehirde toprak alt›nda kurulu büyük bir metro sistemi vard›r. Bu met-
ro sistemi flehrin her bölgesini birbirine ba¤lar. Metro a¤›n›n toplam
uzunlu¤u yüzlerce kilometreyi bulmakta ve flehrin her noktas›nda metro
istasyonlar› bulunmaktad›r.
Topra¤›n üstünde de mükemmel bir flehir planlamas› yap›lm›flt›r.
117Harun Yahya
Adnan Oktar
Otoyollar ve büyük anayollar flehrin karayolu a¤›n› oluflturmaktad›r.
Ak›lc› planlama ve çok say›da infla edilmifl yollar sayesinde –flehir her ne
kadar kalabal›k da olsa- trafik hiç s›k›flmamakta ve ulafl›mda hiçbir aksak-
l›k olmamaktad›r. Ayn› zamanda yollar›n üst yap›s› da kusursuz planlan-
m›flt›r. Trafik kavflaklar› ve trafik ›fl›klar› trafi¤i düzenlemekte, yollardaki
iflaretler ve levhalar yabanc› sürücülere bile büyük kolayl›k sa¤lamakta-
d›r.
Bu geliflmifl flehrin önemli bir ticaret ve endüstri merkezi oldu¤unu
da unutmayal›m. Söz konusu yollar günün her saati endüstri ve ticari
mallar›n tafl›nmas›nda da kullan›lmaktad›r.
fiimdi flunu düflünelim; e¤er böyle bir flehirde bulunsayd›k ve karfl›-
118 ‹NSAN MUC‹ZES‹
safra kanal›
karaci¤er toplardamar›
karaci¤er atardamar›
merkez toplardamar›
karaci¤erhücreleri
safra kanal›
Karaci¤erin içine, birbirleri ile çak›flmayan ve birbirlerinin görevini hiçbir flekildeaksatmayan milyonlarca mikro kanal yerlefltirilmifltir. (üstte sa¤da) Karaci¤erde ifl-lenecek olan hammaddelerin veya üretilen maddelerin tafl›nmas› bu kanallar bo-yunca gerçeklefltirilir. Bu özelli¤i nedeniyle karaci¤erin yap›s›n› bir otoyolun yap›s›ile k›yaslamak mümkündür. (üstte solda)
m›za bir kifli ç›k›p bize bu flehrin planlanmad›¤›n›, bu flehrin imar edilme-
di¤ini, yollar›n, metro sisteminin, endüstri ve ticaret merkezlerinin tesa-
düfen, kendi kendine var olduklar›n› söyleseydi tepkimiz ne olurdu?
Elbette bu sözlerin do¤ru olup olmad›¤›n› de¤il, söz konusu kiflinin
akli dengesinin yerinde olup olmad›¤›n› düflünürdük.
Bu noktada yukar›da örnek olarak verdi¤imiz flehrin planlamas›n›n,
karaci¤erin içinde bulunan kanal sisteminin planlamas› ile karfl›laflt›r›ld›-
¤›nda, flehir plan›n›n karaci¤er kanal sistemi plan›na göre çok daha basit
kald›¤›n› belirtmemiz gerekir. Her kanal belirli bir amaç u¤runa aç›lm›fl
ve belirli bir görevi görmektedir. Karaci¤erde üretilen veya ifllem görecek
olan moleküller bafldöndürücü bir trafik içinde, ancak hiçbir aksakl›k
meydana gelmeden söz konusu kanallar›n içinde yol al›rlar. Kanallar›n et-
raf› üretim, depolama ve dönüfltürme ifllemlerini yapan sanayi merkezle-
riyle (hücreler) çevrilmifltir. Bu hücreler hiçbir kimyasal fabrika ya da en-
düstri merkezi ile karfl›laflt›r›lamayacak kadar kompleks ifllemler gerçek-
lefltirmekte ve her an üretim yapmaktad›rlar. Ola¤anüstü verimli bir sa-
nayi ve endüstri bölgesine, ola¤anüstü verimli bir ulafl›m a¤› kurulmufl-
tur. Böylesine planl› bir sistemin yarat›lm›fl oldu¤u çok aç›kt›r.
Yaln›zca karaci¤erde de¤il, insan vücudunun her noktas›nda büyük
bir planlama görülmektedir. Gözle görülemeyen moleküller, özenle infla
edilmifl kanallar›n içinde yolculuk yapar ve ulaflmalar› gereken noktalara
ulafl›rlar. Bu ulafl›m›n devaml›l›¤› insan yaflam› aç›s›ndan büyük önem ta-
fl›maktad›r.
Bu moleküllerin hangi organda depolanacaklar›, kanda ne miktarda
bulunacaklar›, vücuttan at›l›p at›lmayacaklar› gibi konular›n hepsi bilim
adamlar›n›n ve t›p doktorlar›n›n senelerdir araflt›rd›klar› ve inceledikleri
konular olmufltur. Hatta moleküler biyoloji denilen bilim dal›, vücutta
tespit edilmifl moleküllerin davran›fllar›n› ve görevlerini özel olarak arafl-
t›r›r. Fakat elde ettikleri bilgiler, var olan iflleyiflin yaln›z çok az k›sm›n›
aç›klayabilmektedir. fiu an tüm teknoloji kullan›larak insan akl›n›n sorufl-
turdu¤u fakat tam olarak ayd›nl›¤a kavuflturamad›¤› vücut sistemlerinin,
kendi kendilerine meydana gelmesi ise kuflkusuz imkans›zd›r. Bunu tesa-
düflere dayand›ran iddialar flafl›rt›c›d›r.
119Harun Yahya
Adnan Oktar
Hiç kimse asfalttan yap›lm›fl bir otoyolun tesadüfen, kendi kendine
olufltu¤unu iddia etmez. Durum böyle iken, et ve kan gibi hassas madde-
lerden infla edilmifl, binlerce kilometre uzunlu¤unda, kusursuz bir yap›
plan›na sahip olan sistemlerin tesadüfen var olduklar›na inanmak olabi-
lecek en fliddetli mant›ks›zl›k örne¤idir.
Bütün bu kusursuz sistemi yaratan Allah't›r. Herfley Allah'›n diledi-
¤i flekilde gerçekleflir.
Karaci¤er Hücrelerinin Özel YetenekleriKaraci¤er bulundu¤u yerden vücudumuzdaki dolafl›m, sindirim,
boflalt›m sistemleri gibi farkl› bölümlerde gerçekleflen faaliyetlerin tü-
münden haberdard›r. Örne¤in sindirim sistemine giren ya¤lar›n çözüle-
meyece¤ini önceden bilir ve bu ya¤lar›n parçalanmas› ve sindirilmesi için
gerekecek kimyasal maddeyi laboratuvar›nda üretir.
Bu madde daha önce de inceledi¤imiz gibi safra salg›s›d›r. Karaci¤er
üretti¤i bu maddeyi hemen sal›vermez ve depolar. Daha sonra ald›¤›
emirle, safra salg›s›n› tam gerekli oldu¤u anda ya¤l› besinlerin üzerine
gönderir.
Burada bahsedilen iflleri yapan, sadece etten ve kandan oluflan bir
organd›r. Ancak karaci¤erin, sindirim sisteminde olup biten herfleyden
haberdar olmas› ve ona göre tedbirini alarak safra maddesini üretmesi,
onun, çok üstün bir ileri görüfllülü¤e sahip oldu¤u anlam›na gelmektedir.
Karaci¤er hücrelerinin yetenekleri bunlarla s›n›rl› de¤ildir. Bu organ-
daki sürekli faaliyetler sonucunda ortaya baz› at›klar ç›kar. Bunlar›n orta-
dan kald›r›lmas› karaci¤erin görevlerini yürütmesi için gereklidir. Sinüs-
lerin yüzeyinde bulunan "Kupffer hücreleri" iflte bu görevi yapmaktad›r.
"Kupffer hücreleri", as›l olarak kanda bulunan zararl› maddeleri "fagosi-
toz" denilen içine alma ve sindirme yöntemiyle yutar.37 Bu hücrelerde za-
rarl› veya yararl› maddelerin ayr›m› isabetli bir flekide yap›larak, tehlike
ortadan kald›r›lm›fl olur.
E¤er kan yoluyla karaci¤ere gelen zararl› maddeler Kupffer hücrele-
rince fark edilip ortadan kald›r›lmasayd› ne olurdu?
120 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Vücutta sürekli olarak birçok hastal›k ortaya ç›kar ve ba¤›fl›kl›k sis-
teminin tamam› sürekli olarak seferberlik ilan ederdi. Bu da bizim kendi-
mizi sürekli hasta ve yorgun hissetmemize neden olurdu. Ama karaci¤er-
deki bu özel sistem sayesinde vücuttaki koskoca bir ordu alarma geçme-
mekte, s›n›rda bulunan bu polis güçleri olarak nitelendirilebilecek Kupp-
fer hücreleri zararl› maddeleri ortadan kald›rmaktad›r.
‹nsan sa¤l›¤› için al›nm›fl olan bu tedbir de Allah'›n, yaratt›¤› canl›lar
üzerinde tecelli eden flefkatinin bir parças›d›r. Bu bilgileri okuyan, vicda-
n›n› ve akl›n› kullanarak bunlar üzerinde düflünen her insan tek bir sonu-
ca ulaflacakt›r: Allah üstün güç sahibi olan, övülmeye lay›k oland›r.
Karaci¤erdeki Çok Fonksiyonlu ‹flçilerKaraci¤erin temel hücreleri olan hepatositler; safra salg›lanmas›,
kandaki toksinlerin ar›t›lmas›, proteinlerin ve karbonhidratlar ile ya¤lar›n
ayr›flt›r›lmas›, kan›n depolanmas› ve p›ht›laflmay› sa¤layan parçac›klar›n
üretilmesi gibi görevleri yerine getirirler. Ard› ard›na kolayl›kla s›ralad›-
¤›m›z bu fonksiyonlar›n her biri, sa¤l›kl› bir yaflam sürmemiz için gereken
çok önemli faaliyetlerdir. Bu kadar farkl› ifllevin, karaci¤erdeki birbirinin
ayn› olan hücreler taraf›ndan gerçeklefltirilmesi ise oldukça düflündürü-
cüdür. Asl›nda her biri bafll›bafl›na bir uzmanl›k gerektiren bu kimyasal
reaksiyonlar›n ve üretimlerin ayn› hücreler taraf›ndan ustaca yap›lmas›,
çok sistemli, düzenli ve planl› bir çal›flmay› gerektirir. Bu planl› çal›flmay›
karbon, hidrojen, oksijen ve azot gibi maddelerden oluflmufl ve detaylar›
ancak elektron mikroskobu alt›nda görülebilen hücrelerin yap›yor olmas›
ise üzerinde düflünülmesi gereken bir konudur.
Bu noktada flöyle bir örnek verilebilir. Karaci¤erin yapt›¤› ifllemleri
bizim için yapacak bir insan toplulu¤u oluflturmaya çal›flt›¤›m›z› düflüne-
lim. Bulmam›z gereken;
-kimyasal tepkimeler konusunda uzman,
-üretimde çal›flacak,
-depoda gerekli maddeleri stoklayacak,
-üretimde oluflan at›klar› d›flar›ya atacak fakat bunu fabrikada çal›-
121Harun Yahya
Adnan Oktar
flanlara zarar vermeden ve çevreyi kirletmeden yapacak,
-yan fabrikalara ek hizmet verecek ve onlar›n ihtiyac› olabilecek mal-
zemeyi önceden belirleyip tedbirini alacak ve üretimini yapacak,
-çevredeki fabrikalar aras› anlaflmazl›klar› giderecek,
-Ve bunun gibi daha pek çok görevi de üstlenecek kifliler olacakt›r.
Ayn› zamanda bu kiflilerin her birinin -karaci¤er hücrelerinin yapt›k-
lar› gibi- tüm bu ifllerde tecrübeli olmalar›, ara vermeksizin çal›flmalar›,
yorgunluk duymamalar› ve tüm ifllerin sorumlulu¤unu tek bafllar›na da
üstlenebilmeleri gerekmektedir.
Tahmin edilebilece¤i gibi, böyle bir iflin alt›ndan kalkabilecek, bu
özelliklerin tümüne sahip insanlar bulmak imkans›zd›r. Oysa, ancak mik-
roskop alt›nda görebildi¤imiz milyonlarca görevli hücre, flu anda diyafra-
m›m›z›n alt›nda bulunduklar› yerde, sayd›¤›m›z görev listesini ve daha
saymad›klar›m›z› eksiksiz yerine getirmektedir. Üstelik bu kusursuz gö-
revler bugün yeryüzünde yaflamakta olan milyarlarca insan›n her birinin
karaci¤erinde ayn› flekilde gerçekleflmektedir. Tarih boyunca yaflam›fl tril-
yonlarca insan›n her birinin karaci¤er hücreleri de ayn› görevleri eksiksiz
olarak yerine getirmifltir.
Trilyonlarca hücrenin gösterdi¤i bu müthifl akl›n, moleküllerden olu-
flan bu varl›klara mal edilemeyece¤i aç›kt›r.
Bir Üs Gibi Faaliyet Gösteren Karaci¤erin Baz› Görevleri Vücudun toplam enerjisinin % 12-20 kadar›n› kullanarak faaliyetle-
rini gerçeklefltiren karaci¤er, bilinen 500 kadar fonksiyonu yerine getir-
mektedir. Karaci¤erin bafll› bafl›na bir üs gibi faaliyet gösterdi¤i alanlar-
dan baz›lar› flunlard›r:
Hücreler ‹çin Gereken Besinlerin Düzenlemesini Yapar:
Vücudumuzdaki yaklafl›k 100 trilyon hücreden her birinin, ihtiyaç
duydu¤u besin maddelerini alabilmeleri için gerekli düzenlemeyi yapan
karaci¤erdir. Bu düzenlemeyi yaparken hücrelerin nelere ihtiyaç duydu-
¤unu çok iyi bilmesi gerekir. Fakat kendisi de benzer hücrelerden oluflan
122 ‹NSAN MUC‹ZES‹
bu organ›n, gerekli bilgileri nerede toplad›¤›, bunlar› nas›l yorumlad›¤› ve
do¤ru kararlara nas›l vard›¤›, üzerinde düflünülmesi gereken konulard›r.
Besinleri Üretmek ‹çin Gereken Hammaddeleri Al›r:
Karaci¤erin faaliyetlerini gerçeklefltirirken kulland›¤› hammaddeler
kanla tafl›n›r. Nas›l bir üretim tesisinde, hammadde çeflitli kanallardan al›-
narak daha sonra farkl› malzemelere dönüfltürülürse; karaci¤er de kendi-
sine ulaflt›r›lan hammaddeleri durmaks›z›n sentezler, depolar veya kulla-
n›lmak ya da at›lmak üzere kanla vücuda geri gönderir.
123Harun Yahya
Adnan Oktar
Bir rafineride (yanda) ya da bir fab-rikada (üstte) ifller hiçbir kar›fl›kl›k
olmadan yürütülür, çünkü bütünsistem özel olarak tasarlanm›flt›r.
Karaci¤er de (sol üstte) bir fabrikaile ayn› kompleks yap›ya sahiptir
ve Allah'›n yaratt›¤› kusursuz tasa-r›m sayesinde hiçbir aksakl›k olma-dan sa¤l›¤›m›z için gerekli ifllemler
gerçeklefltirir.
Vücut ‹çin Gerekli Maddeleri Depolar:
Yüzlerce kimyasal tepkimenin yer ald›¤› dev bir laboratuvar› and›-
ran karaci¤er; ayn› zamanda hayat›n sürmesi için gerekli olan çeflitli mad-
delerin depolanmas›n› da sa¤lar ve baz› maddeleri de kendisi üretir. De-
mir, bak›r, A vitamini ve D vitamini bunlardan birkaç›d›r. Ayr›ca, kan›n
p›ht›laflmas›n› sa¤layan "protrombin", "fibrinojen" ve "heparin" gibi prote-
inlerin de üretim yeridir.
Yaflam ‹çin Gerekli Proteinleri Üretir:
Karaci¤erin bafll›ca görevlerinden biri de ihtiyaç duyulan proteinleri
sentezlemesidir. Hiçbir özel e¤itim görmeden ne yapmas› gerekti¤ini bi-
len karaci¤er, sindirim sonucu ortaya ç›kan aminoasitlere ait azot mole-
küllerini do¤ru yöntemi kullanarak ayr›flt›r›r ve bunlar›, karbonhidrat ve
ya¤larla tepkimeye tabi tutarak, yeni proteinler üretir. Ayr›ca, ya¤ ve pro-
teinleri kullanarak bu defa karbonhidrat gibi maddeleri de üretir. Karbon-
hidrat ve proteinden ya¤ da üretebilen karaci¤er, bunu depolayarak daha
sonra kolayca enerjiye dönüfltürülebilir.
Savunma Sistemine Destek Verir:
Daha önce de belirtti¤imiz gibi karaci¤er, vücudumuzun savunma
sisteminin önemli bir parças›d›r. Hata yapmaks›z›n zehirli maddeleri bu-
lup etkisiz hale getirir ve sonra da d›flar› atar.
Karaci¤erdeki özel fagositler, kandaki yabanc› maddeleri ve bakteri-
leri temizler. Karaci¤er ayr›ca ilaçlar›n zararl› toksik etkilerini giderir, bu
flekilde iyileflmek amac›yla ald›¤›m›z ilaçlar›n zehirleyici yan etkiler olufl-
turmas› engelenmifl olur. Tam anlam›yla bir güvenlik sistemi gibi çal›fla-
rak kan yoluyla kendisine ulaflan tüm zararl› maddeleri tespit eder. D›fla-
r›dan vücudumuza giren ve kan yoluyla mide veya ba¤›rsaklardan kara-
ci¤ere gelen bu zararl› maddeleri di¤erlerinden ay›rt ederek tan›yan ve
sonra da gerekeni an›nda yapan karaci¤er hücreleri olmasayd›, çok basit
bakteri türleri veya iyileflmek için ald›¤›m›z ilaçlar bizi bir hastal›ktan di-
¤erine sevk edebilirdi.
124 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Yaflam›m›z için zaruri olan tüm bu ifllemler, vücudumuzdaki 1.5-2
kilograml›k bir organ taraf›ndan hiç ara verilmeksizin yap›lmaktad›r. Siz
bu yaz›y› okurken de bahsedilen tüm bu ifllemler hiç durmadan sürmek-
tedir. Bu mucizevi sistemde meydana gelecek anl›k bir duraklama dahi,
yaflam›m›z›n son bulmas› veya geri dönüflü olmayan hastal›klara maruz
kalmam›z için yeterlidir.
Peflpefle s›ralad›¤›m›z bu ifllemleri gerçeklefltiren karaci¤er; kendisi
de protein, ya¤ ve su gibi yap›tafllar›ndan oluflan bir organd›r. Senelerce
e¤itilmesine ra¤men ancak baz› kimyasal reaksiyonlar› ö¤renebilen ve
uygulayabilen bir insandan defalarca daha fazla uzman olmas› ve hata
yapmaks›z›n her tepkimeyi baflar›yla sonuçland›rmas› insan› hayrete dü-
flürmek için yeterlidir. Tüm karaci¤er hücreleri vücudumuzda hangi
maddelerin kullan›laca¤›n› bilirler. Bunlar› bildikleri gibi, bu maddelerin
moleküler ve kimyasal yap›lar›ndan da haberdard›rlar. Böylece kimlikle-
rini tespit ettikleri farkl› besin maddelerini laboratuvarlar›nda de¤iflim-
den geçirerek faydal› maddelere dönüfltürürler. Tabii bunlar› yaparken,
protein sentezi için vitaminlere ve enzimlere ihtiyaç oldu¤unu, kan›n te-
mel yap›tafl› alyuvarlar›n üretiminde demirin esas teflkil etti¤ini veya kan-
daki fleker oran›n›n dengede tutulmas› gerekti¤ini de çok iyi bilmektedir-
ler!
Bu noktada karfl›m›za ç›kan gerçek fludur; karaci¤er hücreleri bu ifl-
lemlerin tek bir tanesini bile kendi kendilerine yapamazlar. Vücudumuz-
daki maddelerle ilgili bilgilerden tek bir tanesinin tek bir cümlesini bile
kendi kendilerine ö¤renemezler. Hangi besin maddesinin nas›l ifllenece¤i-
ni, hangilerinin vücuda faydal› veya zararl› oldu¤unu, ve hangisinin de-
polanmas› gerekti¤ini karaci¤er hücrelerine ilham eden alemlerin Rabbi
olan Allah't›r.
Bak›ma ‹htiyaç Duymayan Sistemfiu ana kadar anlat›ld›¤› gibi; karaci¤ere kan getiren iki damar vard›r;
karaci¤er atardamar› ve kap› toplardamar›. Bu iki damar, karaci¤erin için-
de kap› aral›klar›na benzer yollarda ilerleyen ince dallara ayr›l›r. Bu da-
125Harun Yahya
Adnan Oktar
marlar vas›tas›yla karaci¤erden dakikada 1.5 litre kan geçer. Bu, karaci-
¤erden saatte 90 litre kan geçmesi yani karaci¤erin bir gün boyunca 2.160
litre kan› ifllemesi demektir. Ayr›ca ortalama 70 y›ll›k insan ömründe ka-
raci¤ere beslenme yoluyla 1.5 ton protein, 12.5 ton da karbonhidrat girer.
Durmadan iflleyen bu sistem ak›lda çok büyük bir tesis veya bilgisa-
yar kontrollü kumanda sistemleriyle donat›lm›fl dev bir rafineri olarak
canlanabilir. Bu rafinerinin durmaks›z›n 24 saat çal›flt›¤›n› düflünelim. Üs-
telik bir gün bitince hiç ara vermeden ertesi gün de çal›flmak zorunda kal-
s›n. Elbette ki bu rafinerideki makinelerin bak›ma ihtiyac› olacakt›r diye
düflünmüfl olabilirsiniz. E¤er yukar›da bahsedilen sistem gerçekten bir ra-
fineri ya da çok modern, geliflmifl bir cihaz olsayd› haftada en az yar›m
gün makinalar› bak›ma al›p bozulan parçalar› olup olmad›¤›na bakmak
zorunda kal›rd›k.
Ancak burada bahsedilen bir rafineri de¤ildir. fiu anda vücudumuz-
da herhangi bir rafineriden çok daha yo¤un çal›flan bir organ vard›r. Ka-
raci¤er, performans›ndan hiçbir fley kaybetmeden, yorulmadan ve dinlen-
mek için hiç ara vermeden tonlarca maddeyi al›r, ifller ve vücut için kul-
lan›labilir hale dönüfltürür. Üstelik hiç ara vermeksizin çal›flmas›na ra¤-
men, sistemin iflleyiflini yavafllatacak bir bak›ma da ihtiyaç duymaz.
‹flte bu Allah'›n üstün ve benzeri olmayan yaratmas›d›r.
O, Hayy (diri) oland›r. O'ndan baflka ‹lah yoktur; öyleyse dini yaln›zca
Kendisi’ne halis k›lanlar olarak O'na dua edin. Alemlerin Rabbine ham-
dolsun. (Mü'min Suresi, 65)
Karaci¤erin Kendi Kendini Yenileme Yetene¤iKaraci¤er insan vücudundaki kendi kendini yenileme yetene¤ine sa-
hip tek organd›r. Karaci¤erin % 70 kadar› al›nsa bile bir iki hafta içinde
tekrar ifllevlerini yerine getirecek büyüklü¤üne ulafl›r.
Karaci¤erin rejenerasyon (kendini yenileme) faaliyetini hangi meka-
nizmalar›n gerçeklefltirdi¤i hala araflt›r›lmaktad›r. Karaci¤erin bu özelli¤i
ilk olarak 1931 y›l›nda Mayo Klini¤i'nde iki cerrah›n çal›flmalar› ile ortaya
ç›kart›lm›flt›r. Birçok türde karaci¤erin kendini yeniledi¤i ve bunu her-
hangi bir tahribattan sonra hücrelerin otomatik olarak bafllatt›¤› anlafl›l-
126 ‹NSAN MUC‹ZES‹
m›flt›r. Fakat sa¤l›kl› bir karaci¤erdeki hücrelerin kendili¤inden ço¤alma-
s›na rastlanmamaktad›r. O halde bu organ›n gerekti¤inde kendili¤inden
bölünerek ço¤almas› ve karaci¤eri eski boyutlar›na ulaflt›rana dek bunu
sürdürmesinin nedeni nedir? Hücreler ço¤alma s›ras›nda ne kadar daha
devam etmeleri gerekti¤ini veya nerede duracaklar›n› nas›l bilmektedir-
ler? Onlara hareket etme emri ya da dur emri nereden gelmektedir? E¤er
bir yerden "dur" emri alm›yorlarsa, di¤er organlar› rahats›z edecek dere-
cede büyümemeleri gerekti¤ine kendileri mi karar vermektedirler?
Karaci¤er hücreleri herhangi bir zarar veya hasar gördükleri zaman
hiç beklenmedik bir faaliyete girerek birdenbire ço¤almaya bafllarlar. Bu
olayda hayranl›k uyand›ran nokta, hücrelerin inan›lmaz bir h›zda bölün-
mesi ve bu s›rada normal görevlerini de aksatmadan yerine getirmeleri-
dir. Gereken yap›ld›ktan sonra hücre bölünmesinin ne zaman duraca¤›na
ortak bir kararla aniden son verilmesi ise daha da flafl›rt›c›d›r.
Karaci¤erdeki tahribat›n hücrelerde bölünüp ço¤alma etkisi yaratan
baz› faktörleri harekete geçirdi¤i san›lmaktad›r. Bu büyüme faktörleri ka-
raci¤er hücrelerinin üzerindeki al›c›larla alg›lanmakta ve hücre içinde
kompleks faaliyetlerin bafllamas›na neden olmaktad›r. Böylece karaci¤er
hücrelerinin genetik düzeninde yeniden bir "programlanma" gerçeklefl-
mekte ve ço¤alma için gerekli faaliyet bafllamaktad›r.
Ayn› konu genetik uzmanlar› taraf›ndan incelenmifl ve karaci¤erde
kendini yenileyen hücrelerin kulland›klar› metod ile hareket düzenleri de
dikkate al›nm›flt›r. Bu çal›flmalar, "f›flk›ran hepatositler" olarak isimlendi-
rilmekte ve karaci¤erin merkezinden d›fla do¤ru takip ettikleri yol ince-
lenmektedir. Bir tek hepatositin, karaci¤erin oldukça büyük bir bölümü-
nü yenileyebilece¤i görülmüfltür. Bu bölünerek ço¤alma s›ras›nda karaci-
¤erdeki yeni hücrelerin hareket etmedi¤i fakat eski hepatositlerin ilerledi-
¤i fark edilmifltir.
Yenilenme s›ras›nda karaci¤er merkezindeki karaci¤er hücreleri ve
di¤er hücreler buradaki portal bölgeden ç›karak karaci¤er toplardamar›-
na do¤ru ilerler. Toplu yap›lan bu hareketi bir yürüyüfle benzetmek müm-
kündür. Hücreler doku üzerinde yaln›z bir yönde hareket ettikleri için bir
hücre ne kadar merkeze uzaksa, o kadar yafll› demektir. Bu flekilde hücre-
lerin yafllar›, merkezden uzakl›klar›na göre hesaplanabilmektedir.
127Harun Yahya
Adnan Oktar
128
Vücudumuzdaki organlar›n
birbirleri ile iletiflim kurma-
lar›, hayat›m›z›n devam
etmesi için mutlak bir zo-
runluluktur. Bir organiz-
madaki hücreler görevle-
rini yerine getirebilmek için
sürekli haberleflirler. Hücre-
ler birbiri ile ya do¤rudan te-
mas yoluyla, ya da sinirsel,
elektriksel ve kimyasal haberciler
arac›l›¤› ile haberleflirler. Ancak bu-
rada bahsedilen her organelin bir et par-
ças› oldu¤unu, iletiflimi sa¤layan habercilerin de yine
proteinler, kimyasallar ya da mineraller oldu¤unu unutmamak gerekir. Birbirlerine
bilgiyi aktaran, bu bilgiyi anlay›p uygulamaya geçirenler de yine ayn› maddeler-
dir. Ancak yap›lan hareket çok büyük bir fluur ve ak›l içermektedir.
Örne¤in bir insan›n karaci¤erinin bir k›sm› kesilip al›nd›¤›nda karaci¤erin di¤er
k›sm› kendi kendini yenileyerek eski halini al›r. Bu s›rada hücreler zaman kaybet-
memek için çok h›zla ço¤al›r. Ama as›l önemli olan hücrenin ço¤almaya ne za-
man bafllamas› ve ne zaman durmas› gerekti¤ini bilmesidir. Burada ço¤alan ve
bölünen hücreler ayn› anda durmaya karar vermektedirler. Daha fazla ya da da-
ha az de¤il, daha önce ya da daha geç de¤il, ayn› anda durma karar› almaktad›r-
lar.
Bu hücrelere ilk ço¤alma emrini veren, acil bir durum oldu¤u için h›zl› davranma-
lar› gerekti¤i konusunda onlar› uyaran, organ eski halini ald›¤›nda bunu fark edip,
onlar› durduran kimdir? Peki di¤er hücreler kimin sözüne itaat edip, ço¤almaya
bafllamakta, kimin sözüne itaat edip durmaktad›rlar? Karaci¤er isimli bir et parça-
s›n›n m›? Tabi ki bir et parças›n›n bu üstün fluuru göstermesi, ak›l göstererek ka-
rar vermesi mümkün de¤ildir. Bu üstün ak›l ve fluur alemlerin Rabbi olan Allah'a
aittir. Bu olaylar bize tüm kainata hakim olan Allah'›n üstün kudretini göstermek-
tedir.
HÜCRELERDEK‹ fiUUR YARATILIfi GERÇE⁄‹N‹
TASD‹K ED‹YOR!
hücreler aras›boflluk
hücreler aras›ba¤lant›lar
hücre zar›
tonofilament
Karaci¤erde yaflanan hücre hareketlerinin incelenmesiyle ortaya at›-
lan "f›flk›ran doku teorisi", yeni do¤an her hücrenin çok iyi bildi¤i ve he-
men uygulad›¤› bir harekettir. Hücrenin mitoz olarak ikiye bölünmesinin
ard›ndan yeni oluflan hücrelerden birisi, bölünen ana hücrenin eski yeri-
ni al›rken, ana hücre ise bitiflikteki yere "f›flk›r›r". Ne zaman hücrelerden
biri bölünse, yenilerden birisi hareket etmek zorundad›r.
Bir hücre bölününce yeni oluflan, eskisinin yerinde kal›r ve ana hüc-
re ise biraz ilerler. Fakat bu hücrenin yeni yerine geçebilmesi için di¤er
hücrelerin tamam›n›n biraz yukar› kaymas› gerekir. Bu hücreler görüldü-
¤ü gibi ne itilir ne çekilirler; yani mekanik bir faaliyet gerçeklefltirmezler.
Bu nedenle gerçekleflen olaya "f›flk›rma" denir. Hücre f›flk›rmas› ana hüc-
relerce beslenir ve çok h›zl› gerçekleflir.
Bu mucizevi iflleyifli bafllang›c›ndan sonuna kadar yaratan ve düze-
ne koyan, gerekli emirleri veren Allah't›r. Kuran-› Kerim'in ayetlerinde
yeryüzünde karfl›laflt›¤›m›z her sistemin ve varl›¤›n iflleyiflini düzenleye-
nin Allah oldu¤u ve insan›n bu ilmi araflt›r›p düflünmesi gerekti¤i anlat›l-
m›flt›r.
Allah, yedi gö¤ü ve yerden de onlar›n benzerini yaratt›. Emir, bunlar›n
aras›nda durmadan iner; sizin gerçekten Allah'›n herfleye güç yetirdi¤ini
ve gerçekten Allah'›n ilmiyle herfleyi sar›p-kuflatt›¤›n› bilip-ö¤renmeniz
için. (Talak Suresi, 12)
VÜCUDUN G‹ZL‹ DESTEKÇ‹S‹: PANKREAS
Güzel bir akflam yeme¤i yedi¤inizi düflünelim. Çeflitli besinlerden
oluflan bu yeme¤i nas›l sindirece¤inizi flimdiye kadar hiç akl›n›za bile ge-
tirmemifl olabilirsiniz. Hatta bütün bu besinlerin her birinin farkl› enzim-
lerle iflleme tabi tutulmas› gerekti¤ini de bilmiyor olabilirsiniz. Bu konu-
da e¤itim almam›fl bir insan›n bu gibi bilgilere sahip olmamas› elbette ki
do¤ald›r. Ancak vücudunuzdaki bir organ bu bilgilerin tümüne sahiptir.
Bu organ hangi besinin ne gibi bir enzimle sindirilece¤ini bilir. Hiçbir ka-
r›fl›kl›k ve aksakl›k ç›kmadan, en do¤ru zamanda, en do¤ru kimyasal sal-
g›y› besinlere gönderir. Bu organ pankreast›r.
129Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹130
Pankreas vü-
cuttaki en önemli
organlardan bir ta-
nesidir. Pankreas da-
marlarda akan kan›n
içinde ne kadar fleker mo-
lekülü bulunmas› gerekti¤ine
karar verir. E¤er kandaki fleker
molekülü say›s›nda bir azalma olursa pankre-
as hemen say›y› art›racak önlemler al›r ve bu ön-
lemler kiflinin hayat›n› kurtar›r. E¤er fleker molekülü yo-
¤unlu¤u artarsa bu sefer kandaki fleker miktar›n› azaltacak önlemler al›r.
Pankreas sindirim sistemine gönderdi¤i enzimlerle de insan yafla-
m›nda çok önemli bir rol oynar. Ayn› zamanda ba¤›rsaklar›n mide asitle-
ri taraf›ndan parçalanmas›n› engelleyen enzim de yine pankreas taraf›n-
dan üretilir.
Bu görevleri teker teker incelersek, belki de hiç dikkatimizi çekme-
yen bu organ›n, bizim için ne kadar bilinçli ve planl› hareket etti¤ini ve bi-
zi mutlak bir ölümden koruyacak kusursuz bir sisteme sahip olarak yara-
t›ld›¤›n› görürüz.
Sindirim iflleminde pankreas›n devreye girmesi özel bir mesaj ile
gerçekleflir. Midede sindirim ifllemleri devam ederken özel bir enzim olan
"kolesistokinin" kana kar›flmaya bafllar. Bu enzimin kanda belirli bir dü-
zeye ulaflmas› pankreas› uyar›r. Bu uyar› pankreasa görev zaman›n›n gel-
di¤ini bildirir ve pankreas, parçalay›c› enzimlerini onikiparmak ba¤›rsa-
¤›na salg›lamaya bafllar.38
Pankreas vücudumuzun gizli destekçisi-dir. Son derece planl› bir flekilde hareketederek vücut içi dengelerini korur. Kanda-ki maddelerin oranlar›ndaki en ufak de¤i-flikli¤i bile fark eder ve harekete geçer.Pankreasa bu özellikleri veren Allah't›r.
pankreas
Adnan Oktar
Gizli KimyagerPankreas sindirim iflleminin bafllad›¤›n› anlamakla kalmaz, bir de
yedi¤iniz yiyeceklerin çeflitlerini de anlayabilir. Ve yedi¤iniz farkl› yiye-
ceklere göre farkl› sindirim enzimleri üretir. Örne¤in makarna, ekmek gi-
bi karbonhidratl› besinler yedi¤iniz zaman pankreas›n salg›lad›¤› enzim,
karbonhidrat parçalay›c› özelli¤e sahiptir. Bu besinler onikiparmak ba¤›r-
sa¤›na ulaflt›¤›nda, pankreas karbonhidrat parçalay›c› özellikteki "amilaz"
isimli enzimi üretir.
E¤er k›rm›z› et, bal›k ve tavuk gibi besinler yerseniz, pankreas, pro-
teinli yiyecek yedi¤inizi hemen anlar. Yine bu besinler onikiparmak ba¤›r-
sa¤›na ulaflt›¤›nda bu sefer proteinleri parçalayacak farkl› enzimler olarak
"tripsin, kimotripsin, karboksipeptidaz, ribonükleaz ve deoksiribonükle-
az" üretir ve bu enzimler protein moleküllerine sald›r›r. E¤er yeme¤inizin
ya¤ oran› fazlaysa bu enzimlerle beraber "lipaz" isimli, ya¤lar› sindiren
bir enzim daha devreye girer.
Görüldü¤ü gibi bir organ, yedi¤iniz yeme¤in nelerden olufltu¤unu
Pankreas s›v›s›n›nsalg›lanmas›n›n dü-zenlenmesi: Sekretin ve kolesis-tokinin taraf›ndanyap›lan hormonalkontroller, (1-3. ba-samaklar), ana dü-zenleme faktörleri-dir. Sinirsel kontrolise vagus sinirleritaraf›ndan kontroledilir. Vücuttaki s›v›-lardan sadece bir ta-nesi için kurulmuflolan bu sistemAllah'›n yaratma sa-nat›n›n benzersizli¤i-nin kan›tlar›ndand›r.
Vagus sinir lifleri taraf›n-dan uyar›lma pankreass›v›s›n›n salg›lanmas›naneden olur.
1- Onikiparmak ba¤›r-sa¤›na giren kimus,onikiparmak ba¤›rsa-¤›ndaki mukus hücre-lerinin sekretin ve ko-lesistokinin salg›lan-mas›na neden olur.
2- Kolesistokininve sekretin kanakar›fl›yor. 3- Pankreasa yaklafl›r-
ken, kolesistokinin en-zimce zengin pankreass›v›s›n›n salg›lanmas›nasebep olur: Sekretin isebikarbonat bak›m›ndanzengin pankreas s›v›s›-n›n salg›lanmas›na ne-den olur.
Harun Yahya 131
anlay›p, daha sonra bu besinlerin sindirilmesi için gerekli olan kimyasal
s›v›lar› ayr› ayr› üretmekte ve bunlar› sadece gerekti¤i anlarda salg›la-
maktad›r. Pankreas, karbonhidrat molekülü için protein parçalay›c›, veya
ya¤ molekülü için karbonhidrat parçalay›c› s›v› salg›lamaz. Üretti¤i
kompleks s›v›lar›n kimyasal formüllerini unutmaz. Kar›fl›m› oluflturan
herhangi bir maddeyi kazara eksik tutmaz. Sa¤l›kl› insanlarda, pankreas
ömür boyu do¤ru flekilde hizmet eder durur.
fiimdi gerçekleflen bu olay› mikro düzeyde tekrar inceleyerek karfl›-
m›zdaki mucizenin boyutlar›n› daha iyi görelim. Midede sindirim devam
ederken mide hücreleri bofl durmazlar. Bu hücrelerden baz›lar› midede
sindirilen besinin bir süre sonra onikiparmak ba¤›rsa¤›na ulaflaca¤›n› an-
lam›fllard›r. Bu hücrelerin bütün düflünceleri ve istekleri besinlerin insan
için en iyi flekilde sindirilmesidir. ‹çlerindeki sorumluluk duygusu ile ha-
rekete geçen mide hücreleri pankreas hücrelerine mektup yazmaya (hor-
mon salg›lamaya) ve bu hücreleri yard›ma ça¤›rmaya karar verirler. Ar-
d›ndan yazd›klar› mektuplar› kan yolu ile pankreasa gönderirler.
Kana b›rak›lan mektup vücut içinde yolculuk eder. Bu yolculuk s›ra-
s›nda pankreasa gelindi¤i zaman, pankreas hücreleri mektubu tan›r ve
hemen açarlar. Burada ilginç bir nokta -kan yoluyla hemen hemen bütün
vücudu dolaflt›¤› halde- mektubun di¤er organlar›n hücreleri taraf›ndan
aç›lmamas› ve özellikle okunmamas›d›r. Bütün hücreler bu mektubun
pankreas için yaz›ld›¤›n›, kendilerini muhatap almad›¤›n› bilirler. Çünkü
mektubun üzerinde pankreas›n adresi vard›r. Mektubun moleküler yap›-
s› yaln›zca pankreas hücrelerinin zar›nda bulunan alg›lay›c› moleküllerle
etkileflecek flekilde özel olarak dizayn edilmifltir. Yani mide hücresi adeta
fluurlu ve bilinçli bir flekilde üretti¤i hormonun üzerine gerçekten bir ad-
res yazm›flt›r. Üstelik vücuttaki milyarlarca farkl› adres içinden pankreas
hücresinin adresini do¤ru bir flekilde yazm›flt›r. Bu adresin do¤ru flekilde
yaz›labilmesi için mide hücresinin pankreas hücresinin bütün özellikleri-
ni bilmesi gerekir.
Mucize yaln›zca adresin do¤ru yaz›lmas› ile s›n›rl› de¤ildir. Mide
hücresinin gönderdi¤i mektubun içinde bir de mesaj vard›r. ‹nsan vücu-
dunun derinliklerinde, birbirlerinden çok uzakta bulunan iki küçük canl›
132 ‹NSAN MUC‹ZES‹
(hücre) mektuplaflmakta ve haberleflmektedir. Birbirlerini hiç görmedikle-
ri halde birbirlerinin hangi dilden anlad›klar›n› bilmektedirler. Dahas› bu
haberleflme bir amaç u¤runad›r. ‹ki hücre birlik olmufl ve yedi¤iniz besin-
lerin sindirilmesi için plan yapmaktad›rlar. fiüphesiz bu gerçek bir muci-
zedir.
Kendisine ulaflan mektubu (kolesistokinin hormonunu) okuyan
pankreas hiç beklemeden bu mektuptaki emre itaat eder. Hemen besinle-
rin sindirilmesi için gerekli enzimleri salg›lamaya bafllar. E¤er onikipar-
mak ba¤›rsa¤›na ulaflan besin protein ise protein parçalayan bir enzim
üretir. E¤er besin karbonhidrat a¤›rl›kl› ise bu sefer karbonhidrat parçala-
yan bir enzim üretir ve bu enzimi onikiparmak ba¤›rsa¤›na gönderir.
fiimdi önünüze bir kara tahta koyuldu¤unu ve bu kara tahtan›n üze-
rine s›rayla bir protein molekülünün, bir ya¤ molekülünün ve bir karbon-
hidrat molekülünün formüllerinin yaz›ld›¤›n› ve bu moleküllerin atomik
dizilimlerini gösteren flekillerin çizildi¤ini düflünelim. Ard›ndan sizden
bu üç farkl› moleküler yap›n›n her birini parçalayacak en uygun molekü-
ler yap›ya sahip enzimlerin formüllerini üretmeniz ve bu formülleri tah-
taya yazman›z istensin.
133Harun Yahya
Adnan Oktar
H
H OH
OH
HO UDP
CH2 OH
CH2 OH
CH2 OH CH2 OH
O O O -OH
OH OH
CH
H H
H
HHHHH
H HH
OHH
OHH
O
O
O O
Yandaki tahtalardan üst-tekinde glikoz molekülü,altta ise amilaz molekülügörülmektedir. Amilazmolekülü glikoz molekül-lerinin birbirlerine bir türba¤ ile ba¤lanmas› so-nucunda meydana gelir.Bir insan için bu formül-leri e¤itim almadan çöz-mesi imkans›zd›r. Ancakpankreas hücreleri bun-lara benzer moleküllerinkimyasal yap›lar›n› çokiyi bilirler ve gerekti¤iflekilde kullan›rlar. Pank-reas hücrelerini bu özel-liklerle birlikte yaratanYüce Allah't›r.
E¤er kimya konusunda bir e¤itim almad›ysan›z, size 1 milyon y›l sü-
re verilse dahi uygun formülü tahmin ederek bulamazs›n›z. Bu molekül-
leri parçalayacak enzimlerin formüllerini ancak kimya konusunda uzman
bir kifli yazabilir. Bu kifli de uygun formülü kendi hayal gücüne dayana-
rak yazmaz. Ancak alm›fl oldu¤u e¤itim ve daha önce kendisine ö¤retilen
bilgiler do¤rultusunda bu formülü yazabilir.
Durum böyle iken, pankreas hücrelerinin ürettikleri enzimlerin kim-
yasal yap›lar›n› nas›l bilebildikleri sorusu son derece önem kazanmakta-
d›r. Her pankreas hücresi do¤ufltan söz konusu formüllerin bilgilerine sa-
hiptir. Bu bilgiye sahip olmakla kalmaz, bildiklerini en do¤ru flekilde kul-
lan›r ve insana yorulmaks›z›n hizmet ederler. Pankreas hücreleri kimya
konusunda insanlardan çok daha zeki ve baflar›l›d›rlar. Çünkü insan›n bu
formülleri üretebilmesi için e¤itime ihtiyac› varken, küçücük bir hücre
söz konusu formülleri do¤ufltan ezbere bilmektedir.
Hiçbir tesadüf, hücrelere böylesine üstün bir ak›l, böylesine özel bir
bilgi ve böylesine üstün bir sorumluluk anlay›fl› kazand›ramaz. Hiçbir te-
sadüf, hücrelerin birbirleri ile haberleflecekleri, birbirlerinden yard›m iste-
yecekleri bir sistem kuramaz. Hiçbir tesadüf, tek bir pankreas hücresine
tek bir kimyasal formülü ö¤retemez. Hiçbir tesadüf, hücreye elindeki bil-
giyi do¤ru zamanda kullanma yetene¤i veremez.
Bu sistemleri yoktan var eden ve her an çal›flmas›n› sa¤layarak insa-
na hizmet ettiren güç, Alemlerin Rabbi olan Allah't›r.
Pankreas›n vücuttaki önemli görevlerinden baflka bir tanesi de kan
flekerinin ayarlanmas›d›r. Bu ayarlamay› yapan salg›lar, pankreas içinde
bulunan ve "Langerhans adac›klar›" denilen küçük kapal› bezler taraf›n-
dan üretilir. ‹nsülin ve glukagon ad›n› alan bu hormonlar kan flekerinin
ayarlanmas›nda görevlidirler.39
Bir yandan flekerli çay›n›z› yudumlar bir yandan da pastan›z› yerken
hiçbir zaman akl›n›za kan›n›zdaki fleker miktar›n› ayarlanman›z gerekti¤i
gelmez. Sürekli yap›lan bu ayar›n ne kadar hayati bir önemi oldu¤unu da
düflünmemifl olabilirsiniz. Ancak sizin sa¤l›¤›n›zla ilgili bu konuda görev-
lendirilmifl olan pankreas›n›z, gerekli olan bütün bilgilere sahiptir ve ka-
n›n›zdaki fleker ile ilgili ölçümleri çok hassas bir flekilde yapar. Ve gerek-
134 ‹NSAN MUC‹ZES‹
ti¤i anda yeteri kadar hormon salg›layarak vücudunuzdaki fleker denge-
sini korur.
Kandaki fleker miktar›n›n belirli s›n›rlar içinde olmas› insan yaflam›
için zorunludur. Ama insan günlük hayatta flekerli g›dalar yerken bu has-
sas dengenin hesab›n› yapamaz. Çünkü herkes ad›na bu hesap sürekli
olarak yap›l›r.
Kandaki fleker miktar› yükseldi¤inde pankreas bu durumu hemen
haber al›r ve insülin denilen özel bir madde salg›lar. Bu madde karaci¤e-
re ve vücuttaki di¤er hücrelere kandaki fazla flekeri tutmalar›n› emreder.
E¤er kandaki fleker miktar› düflerse pankreas bunu da hemen ö¤renir ve
"glukagon" isimli bir baflka hormon salg›lar. Bunun üzerine karaci¤er ön-
ceden depolad›¤› fleker stoklar›n›, özel ifllemlerden geçirip kana geri ve-
rir.40 Kandaki fleker oran› -hastal›k durumu hariç- bu ifllemler sayesinde
hiçbir zaman tehlikeli bir noktaya ç›kmaz.
Günlük hayatta sizin ne pankreastan ne insülinden ne de karaci¤er-
den haberiniz olmaz. Kan›n›zdaki flekerin yükseldi¤ini fark etmezsiniz,
hatta önünüze farkl› fleker oranlar› olan iki flifle kan konulsa aradaki fark›
anlayamazs›n›z. Ama hiçbir zaman görmedi¤iniz ve bilmedi¤iniz baz›
hücreleriniz, kan›n›zdaki flekeri laboratuvarlardaki aletlerden daha has-
sas bir flekilde ölçer ve ne yap›lmas› gerekti¤ine an›nda karar vererek he-
men uygulamaya geçerler.
135Harun Yahya
Adnan Oktar
Pankreas›n sindirim enzimleri salg›layan aç›k k›sm› tükürük bezleri gibidir. Pankre-as›n bu k›sm› "asinüs" denilen parçalardan meydana gelmifltir. Bu pankreas loplar›(asinüsler) aras›nda Langerhans adac›klar› bulunur. Bu yap› k›lcal damarca zengin-dir. Kan flekerini düzenleyen insülin ve glukagon hormonlar›n› salg›lar.
Pankreas
Langerhansadac›klar›ndanbir detay
Langerhans adac›klar› pankreas lop hücreleri
asinüs
insülin, glukagonhormonlar›
k›lcal damar
virsung kanal›
136
E¤er ihtiyac›n›zdan biraz daha fazla fle-kerli bir g›da yerseniz, vücudunuzdaki birsistem kandaki fleker oran›n›n yükselme-sini engellemek için devreye girer:1- Öncelikle pankreas hücreleri, kan s›v›-s›n›n içinde bulunan yüzlerce molekülaras›ndan fleker moleküllerini bulur ve di-¤erlerinden ay›rdederler. Dahas› bu mo-leküllerin say›lar›n›n fazla m› yoksa az m›olduklar›na karar verir, adeta fleker mole-küllerini sayarlar. Gözü, beyni, elleri ol-mayan, gözle göremeyece¤imiz küçük-lükteki hücrelerin bir s›v›n›n içindeki fle-ker moleküllerinin durumu hakk›nda fikirsahibi olmas›, üzerinde düflünülmesi ge-reken bir konudur.2- E¤er pankreas hücreleri kanda gere-¤inden fazla fleker oldu¤unu belirlerlerse,bu fazla flekerin depolanmas›na karar ve-rirler. Ancak bu depolama iflini kendileriyapmaz, kendilerinden çok uzakta bulu-nan baflka hücrelere yapt›r›rlar. 3- Uzaktaki bu hücreler kendilerine aksibir emir gelmedi¤i sürece fleker depola-mak istemezler. Ancak pankreas hücrele-ri, bu hücrelere "fleker depolamaya bafl-lay›n" emrini tafl›yacak bir hormon yapar-lar. "‹nsülin" ad› verilen bu hormonun for-mülü, pankreas hücreleri ilk olufltuklar›andan itibaren DNA'lar›nda kay›tl› bulun-maktad›r. 4- Pankreas hücrelerindeki özel "enzim-ler" (iflçi proteinler) bu formülü okurlar.Okunan formüle göre de insülin üretirler.Bu üretimde her biri farkl› görevlerde yüz-lerce enzim çal›fl›r.
6- Üretilen insülin hormonu, en güvenli veen h›zl› ulafl›m a¤› olan kan yoluyla hedefhücrelere ulaflt›r›l›r. 7- ‹nsülin hormonunda yaz›l› olan "flekerdepolay›n" emrini okuyan di¤er hücrelerise bu emre kay›ts›z flarts›z itaat ederler.fieker moleküllerinin hücrelerin içine geç-mesini sa¤layacak kap›lar aç›l›r. 8- Ancak bu kap›lar rastgele aç›lmaz. De-po hücreleri kandaki yüzlerce farkl› mole-kül aras›ndan sadece fleker molekülleriniay›rdeder, yakalar ve kendi içlerine hap-seder. 9- Hücreler, kendilerine ulaflan emre hiç-bir zaman itaatsizlik etmezler. Bu emriyanl›fl anlamaz, hatal› maddeleri yakala-maya, gere¤inden fazla fleker depolama-ya kalkmazlar. Büyük bir disiplin ve özve-ri ile çal›fl›rlar. Böylece siz fazla flekerli bir çay içti¤iniz-de, bu ola¤anüstü sistem devreye girerve fazla flekeri vücudunuzda depolar.E¤er bu sistem çal›flmasayd›, o zamankan›n›zdaki fleker h›zla yükselir ve koma-ya girerek ölürdünüz.Bu o kadar mükemmel bir sistemdir ki ge-rekti¤i zaman tersine de çal›flabilir. E¤erkandaki fleker normalin alt›na düflerse busefer pankreas hücreleri bambaflka birhormon olan "glukagon"u üretirler. Gluka-gon daha önce fleker depolayan hücrele-re bu sefer "kana fleker kar›flt›r›n" emri ta-fl›r. Bu emre de itaat eden hücreler depo-lad›klar› flekeri geri b›rak›rlar.Nas›l olur da, bir beyne, sinir sistemine,göze, kula¤a sahip olmayan hücreler, bu
fiEKER YED‹⁄‹N‹Z ZAMAN VÜCUDUNUZDA ÇALIfiAN
DEV FABR‹KANIN FARKINDA MISINIZ?
137
denli büyük hesaplar› ve iflleri kusur-suzca baflar›rlar? Proteinlerin ve ya¤moleküllerinin yan yana gelmesiyleoluflan bu fluursuz varl›klar, nas›l olurda insanlar›n bile yapamayacaklar› ka-dar büyük ifller yapabilirler. fiuursuzmoleküllerin sergiledikleri bu büyük flu-urun kayna¤› nedir?…
Elbette bu olaylar, bizlere tüm evreneve tüm canl›lara hakim olan Allah'›nvarl›¤›n› ve kudretini göstermektedir.Kuran'da Allah'›n hakimiyeti flöyle aç›k-lan›r:Göklerde ve yerde büyüklük O'nun-dur. O, üstün ve güçlüdür, hüküm vehikmet sahibidir. (Casiye Suresi, 37)
Pankreastaki insülinsalg›layan hücreleraktif hale gelir;kana insülinsalg›larlar.
Yüksek kanflekerioran›
Vücut denge noktas›: Normal kan glikozoran› (90 mg/100 ml)
normal d›fl›
normal d›fl›
Sonuç: kanda-ki glikoz oran›artar (örne¤in,çok fazla fle-kerli besinyedikten son-ra oldu¤u gibi)
Birçok vücuthücresinde kandanglikoz alma oran›
art›r›lm›flt›r. Kandaki glikozoran› dengenoktas›na kadardüfler: ‹nsülinsalg›lanmas› içinverilen emirazal›r.
Sonuç: kandakiglikoz oran› düfler(örne¤in bir ö¤ünüatlad›¤›n›z zaman-da oldu¤u gibi)
Pankreastaki glu-kojen salg›layanhücreler aktif halegelir ve kana glu-kojen salg›larlar;as›l hedefkaraci¤erdir.
Düflük kan flek-eri oran›
Karaci¤er glikozu emerve bunu glikojenolarak depolar.
Kandaki artanglikoz oran› kanflekerini dengenoktas›na gerigetirir; gluka-gon salg›lanma-s› için verilenemir azal›r. Karaci¤er glikojen
depolar›n› parçalarve kana glikoz
b›rak›r.
Vücut hücreleri
Peki hücreleriniz bu benzersiz akla ve yetene¤e nas›l sahip olmufl-
tur?
Hücrelerinize, ölçüm yapt›ran, karar verdiren, bunlar› uygulayacak
ak›l ve yetenek kazand›ran elbette ki hücrelerinizin kendisi de¤ildir. Vü-
cudunuzdaki hücrelere gerekli komutlar› veren, nas›l davranmalar› ge-
rekti¤inden onlar› haberdar eden, kusursuz bir sistemle onlar› yaratan üs-
tün güç sahibi Allah't›r.
138 ‹NSAN MUC‹ZES‹
hücre zar›tafl›y›c› proteinler
glikoz molekülü
iç k›s›m
d›fl k›s›m
kese6
insülin reseptörbölgesi
çekirdek
insülin molekülü
endozom
Glikozun hücre taraf›ndan emilimi kandaki insülin seviyesine ba¤l›d›r. ‹nsülin hücre zar›ndakial›c›ya ba¤land›¤›nda (1) hücrenin içindeki özel proteinler (2) harekete geçerler. Bu glikoz tafl›-y›c›lar için bir uyar›d›r. Ayr›ca hücrenin iç k›sm›nda zarla çevrili glikoz kesecikleri vard›r. (3) Bun-lardan bir k›sm› hücre zar›na yak›n durur. (4) Bu kesecikler uyar›yla birlikte ana hücre zar›nado¤ru hareket ederler ve onunla birleflirler. (5) Bu birleflme s›ras›nda glikoz tafl›y›c›lar› a盤a ç›-kar. Bunlar glikoz toplamaya haz›rd›r. (6) Hücre zar›nda glikozu hücre içine alan tafl›y›c› proteinsay›s› artt›kça kandaki glikoz seviyesi azal›r ve daha az insülin üretilir. Bir süre sonra hücre za-r›n›n bir k›sm› protein tafl›y›c›larla birlikte içe do¤ru k›vr›lmaya bafllar (7) ve kesecikler olufltu-rur. (8) Bunlar hücrenin iç k›sm›na do¤ru ilerler ve endozomla birleflir (9) Burada tekrar kesecik-ler olufltu¤unda bir sonraki uyar›n›n gelmesini bekler (10) ve bu ifllem sürekli devam eder. (Dr. Philip Whitfield, Human Body Explained, A Marshall Edition, s.43)
Hücrenin yüzeyinde glikozunhücrenin içine girmesini sa¤-layan mikroskobik aral›klarvard›r. (üstte) Bu tasar›m in-san›n Allah taraf›ndan yarat›l-d›¤›n›n kan›tlar›ndan biridir.
Buraya kadar pankreastan bahsederken; "bilir, yapar, unutmaz, eksik
tutmaz, kar›flt›rmaz" gibi s›fatlar kulland›k. Pankreas›n da hücrelerden
olufltu¤u düflünülecek olunursa, ak›l gerektiren bu s›fatlar›n pankreas›n
kendisine ait olamayaca¤› da hemen anlafl›lacakt›r. Peki öyleyse pankre-
as› oluflturan hücrelere bir ömür boyu üretim yapma, hizmet etme sorum-
lulu¤unu kim vermifltir? Birbirlerinden farkl› ve kompleks molekülleri
parçalayacak enzimlerin kimyasal formüllerini pankreas hücrelerine kim
ö¤retmifltir? Üretilen s›v›lar›n do¤ru yere boflalt›lmalar›n› sa¤layan boru
sistemini kim döflemifltir? Do¤ru s›v›n›n, do¤ru anda boflalt›lmas›n› sa¤-
layan uyar› ve iletiflim sistemini kim kurmufltur?
Bu sorular veya bu sorular gibi üretilebilecek yüzlerce soru, bizi apa-
ç›k bir gerçe¤e götürür. Bütün bunlar› yaratan Allah't›r. Allah küçücük
alanlara yerlefltirdi¤i bu gibi ihtiflaml› özelliklerle bize Kendisini tan›t›r.
Allah büyük bir güç sahibidir. Allah'›n yaratmada hiçbir orta¤› yoktur.
Bu, insan›n hayat›ndaki en önemli gerçektir.
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah't›r." De ki: "Öyley-
se, O'nu b›rak›p kendilerine bile yarar da, zarar da sa¤lamaya güç yetire-
meyen birtak›m veliler mi (tanr›lar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen
(a'ma) ile gören (basiret sahibi) eflit olabilir mi? Veya karanl›klarla nur
eflit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratmas› gibi yaratan ortaklar
buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeflti? De ki:
"Allah, herfleyin Yarat›c›s›d›r ve O, tektir, kahredici oland›r." (Rad Suresi,
16)
Pankreas›n Salg›lar› Kendisine Nas›l Zarar Vermez?Birçok parçalay›c› enzimin salg›land›¤› pankreas›n kendi kendini
sindirmemesi çok flafl›rt›c›d›r. As›l olarak protein yap›s›nda olan pankre-
as, kendi üretti¤i protein parçalay›c› enzimlerin hiçbirinden etkilenmez.
Bu korunma sistemi çok hayret verici ve mucizevi flekilde gerçekleflir.
Pankreas›n salg›lad›¤› protein parçalay›c› enzimler ilk olarak aktif ol-
mayan halleriyle salg›lan›rlar. Bu enzimler bu flekilleriyle proteinleri ve
dolay›s›yla pankreas›n kendini parçalayamazlar.
Ancak onikiparmak ba¤›rsa¤›na boflalan enzimler vücutta sadece bu
139Harun Yahya
Adnan Oktar
bölgede bulunan çok özel bir maddeyle birleflirler ve o anda de¤iflmeye
bafllarlar. ‹nce ba¤›rsakta salg›lanan "enterokinaz" adl› maddeyle birleflen
enzimler, birden aktif hale gelir. Yani proteinleri parçalayabilecek özellik
kazanm›fl olurlar.41 Ancak pankreasta salg›lanan bir maddenin ba¤›rsakta
salg›lanan baflka bir maddeyle kusursuz bir uyumla birleflmesi üzerinde
durulmas› gereken bir konudur.
Bu iki molekül daha önce hiç karfl›laflmam›fllard›r. Ayr› bölgelerde
salg›lan›rlar. Bunlara ra¤men bu iki ba¤›ms›z molekül birbirlerini kusur-
suz bir flekilde tamamlarlar ve sonuçta özel bir amaca hizmet ederler. Bu,
elbette ki tesadüflerle aç›klanamayacak kadar mucizevi bir olayd›r.
Üstelik pankreas›n kendini ö¤ütmesini engelleyen mucizevi sistem-
ler sadece bununla da s›n›rl› de¤ildir. Pankreastan protein ö¤ütücü bir di-
¤er enzim olan "tripsin" salg›lan›r. Ancak ayn› zamanda tripsinin pankre-
as› eritmemesi için bu maddeyi etkisiz hale getirecek "tripsin inhibitör"
adl› özel bir madde daha salg›lan›r. Beraber salg›land›klar›nda hiçbir etki-
leri olmayan bu iki enzim, onikiparmak ba¤›rsa¤›na geldiklerinde birbir-
lerinden ayr›l›rlar. Bu ayr›l›k tripsini bir anlamda serbest b›rak›r ve trip-
140 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Pankreas yaklafl›k15 cm uzunlu¤un-dad›r. Yandapankreas ve çev-resindeki organ-lar görülmektedir.Pankreas›n vücut-taki organlarlaolan uyumunu,ba¤lant›lardakikusursuzlu¤u dü-flünen her insanAllah'›n üstün birgüç sahibi ol-du¤unu hemenanlayacakt›r.
karaci¤er mide
pankreas böbrek dalak
sin ba¤›rsaklara ulaflan besinlerdeki proteinleri parçalamaya bafllar.42 E¤er
bu iki madde daha erken ayr›lsalard›, tripsin, pankreas›n kendisini parça-
lard›. E¤er hiç ayr›lmasalard› bu sefer besinlerdeki proteinler parçalana-
mazd›. Ancak bu örnekte de görüldü¤ü gibi vücudumuzdaki herfley do¤-
ru zamanda ve do¤ru yerde gerçekleflmektedir. Pankreas tam gerekti¤i
anda gereken maddeleri salg›lamas› gerekti¤ini bilmekte, enzimler birbir-
lerinden ayr›ld›klar› anda harekete geçmektedirler. Pankreas› oluflturan
hücrelerin, enzimleri oluflturan moleküllerin böyle kusursuz bir sistemi
kendi kendilerine oluflturamayacaklar›, böyle kusursuz bir düzeni insan
vücudunda kuramayacaklar› aç›kt›r.
Herhangi bir aksakl›k olmadan, s›ralamada kar›fl›kl›k ç›karmadan
çal›flan, üstelik bütün insanlarda eksiksiz bir flekilde var olan ve ayn› ku-
sursuzlukla iflleyen böyle bir sistemin çok yüksek bir ak›l ve kusursuz bir
tasar›m ürünü oldu¤u, her ak›l sahibi insan›n kolayl›kla anlayabilece¤i bir
gerçektir. Bu sistemin evrimcilerin iddia ettikleri gibi kör rastlant›larla
aç›klanmas› mümkün de¤ildir. Bu sistem Allah'›n apaç›k yaratmas›n›n
delillerinden biridir. Allah akl›n› kullanmas›n› bilen ve görebilenler için
bu gibi örnekler üzerinde ayetlerini göstermektedir.
Günefli bir ayd›nl›k, ay› bir nur k›lan ve y›llar›n say›s›n› ve hesab› bilme-
niz için ona duraklar tesbit eden O'dur. Allah, bunlar› ancak hak ile ya-
ratm›flt›r. O, bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer aç›klamakta-
d›r. Gerçekten, gece ile gündüzün ardarda geliflinde ve Allah'›n göklerde
ve yerde yaratt›¤› fleylerde korkup-sak›nan bir topluluk için elbette ayet-
ler vard›r. (Yunus Suresi, 5-6)
141Harun Yahya
Adnan Oktar
142
‹nsan vücudunda sürekli faaliyet halinde 100 trilyon hücre bulun-
maktad›r. Hücrelerin faaliyetleri sonucunda ortaya at›k maddeler ç›-
kar. Üre, ürik asit ve keratin maddelerinden oluflan bu at›k maddeler
son derece zehirlidir. E¤er vücuttan uzaklaflt›r›lmazlarsa vücut fonksi-
yonlar› k›sa sürede bozulur ve ölüm insan için kaç›n›lmaz olur.
‹flte bu noktada insan vücudundaki kusursuz tasar›m bir kere daha
ortaya ç›kmaktad›r. Nas›l motorlarda egzos gaz›n›n tahliyesi için özel sis-
temler tasarlanm›flsa, vücudun günlük çal›flmas› s›ras›nda ortaya ç›kan
zararl› maddelerin uzaklaflt›r›lmas› için de çok özel bir sistem yarat›lm›fl-
t›r. Bu sistem, boflalt›m sistemidir.
Hücreler, t›pk› zehirli at›klar›n› nehirlere b›rakan fabrikalar gibi,
bünyelerinde üretilen art›k maddeleri kan plazmas›na b›rak›rlar. Bu du-
rum vücudu bafltan bafla kat eden kan nehrinin 100 trilyon fabrikan›n at›-
¤›yla kirlenmesi demektir. Bu kirlilik insan hayat› için oldukça zararl›d›r.
Bu nedenle h›zla kirlenen kan›n bir an önce temizlenmesi gerekir.
Ancak ortada önemli bir problem vard›r. Kirlenen kan›n içinde üre,
ürik asit gibi zehirli maddelerin yan›s›ra, amino asitler, vitaminler, su ve
glikoz gibi vücudun ihtiyac› olan maddeler de vard›r. Öyleyse kan› temiz-
leyecek sistemin basit bir süzme ifllemi yapmas› yeterli olmayacakt›r. Bu
sistemin faydal› maddeleri tan›y›p muhafaza etmesinin yan›s›ra, yaln›zca
zararl› maddeleri di¤erlerinden ay›rarak uzaklaflt›racak kompleks bir
ar›tma tesisi gibi çal›flmas› da gerekmektedir.
Bu niteliklerde bir tesis elbette ki yeryüzünün en mükemmel ve en
yüksek teknolojiye sahip ar›tma tesisi olacakt›r. ‹lk anda böylesine komp-
leks bir tesisin oldukça büyük bir alana infla edilebilece¤i akla gelebilir.
Ancak bu benzersiz ar›tma tesisi son derece küçük bir alana, s›rt›n›z›n he-
men alt›na, beliniz hizas›na üstelik siz daha anne karn›ndayken yerleflti-
rilmifltir.
Böbrek ad› verilen bir çift organ›n›z, hiçbir teknolojinin yar›flamaya-
ca¤› üstünlükte bir ar›tma tesisi görevi görür.
143Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
M‹KRO SÜZGEÇLER: BÖBREKLER
Kan S›v›s›n›n Temizlenme ‹fllemi Nas›l Gerçekleflir? Vücutta dolaflmakta olan kan, böbreklerde önce süzme ifllemine tabi
tutulur. Süzme iflleminin gerçekleflmesi için böbreklerin içine küçük kü-
çük birçok süzgeç yerlefltirilmifltir. Bu süzgeçlerin say›s› ve ifllevleri düflü-
nüldü¤ünde çok aç›k bir yarat›l›fl mucizesiyle karfl›lafl›l›r. Tek bir böbre¤in
içinde 1.200.000 adet süzgeç vard›r. Bu mikro süzgeçlere nefron ad› veri-
lir. Bir nefron, bowman kapsülü
(nefronun ucunda bulunan, yar›
küre fleklinde, k›lcal damarlardan
oluflan bir yap›d›r), glomerulus,
malpigi cisimci¤i ve böbrek da-
marlar›ndan oluflur.43 1.200.000
süzgecin her biri binlerce mikro
deli¤i olan mükemmel bir tasar›-
ma sahiptir.
Kalpten ç›kan kan›n yaklafl›k
dörtte biri, böbrek atardamarlar›
arac›l›¤›yla böbreklere gelir. Bu,
dakikada bir litreden fazla kan
demektir. Kan› getiren damar,
böbre¤e girer girmez say›s›z ince
144
Toplay›c›kanalLobüller aras›
toplardamar
Medülla piramidi
Lobülleraras›
atardamarHenlékulbu
Nefron
Bowmankapsülü
Böbreksinüsü
Büyükkadeh
Böbrekpapillas›
Böbrekkolonu
Küçükkadeh
Üreter
Böbrek toplar-damar›
Böbrekatardamar›
Nefron
Bowmankapsülü K›lcal damar yuma¤›
Toplardamar
Atardamar
Toplay›c›kanal
Böbrekte hiç-bir flekilde te-sadüfen olufla-mayacak mü-kemmel bir ta-sar›m vard›r.Yanda böbrek-teki 1 milyonuaflk›n nefron-dan bir tane-sindeki detayl›yap› görül-mektedir. Böbrek kesitiNefronu oluflturan parçalar
damara ayr›l›r. Bu ince damarlardan her biri, bir mikro süzgece ba¤l›d›r.
Kalbin yapt›¤› bas›nç sayesinde kan h›zla süzgeç yüzeyine çarpar, zararl›
maddeler ve su süzgecin di¤er taraf›na geçer. Proteinler ve kan hücreleri
bu süzgeçten geçemeyecek kadar büyük olduklar› için geride kal›rlar.
Böylece süzgecin di¤er taraf›na geçmeyen kan süzülmüfl ve temizlenmifl
olur.
Buraya kadar verilen bilgiler üzerinde düflünmekte yarar vard›r.
Yumru¤unuz büyüklü¤ündeki bir et parças›n›n içine 1.200.000 adet
süzgeç yerlefltirilmifltir. Bu süzgeçlerin her birinde ayn› detayl› tasar›m
eksiksiz olarak mevcuttur. Örne¤in her nefronda glomerulus denilen
(bowman kapsülü içindeki k›lcaldamar yuma¤›) bir bölüm vard›r. Bu bö-
lümün özelliklerini k›saca inceleyelim.
Bowman kapsülüne giren glomerulus, burada damar yuma¤›n› olufl-
turmak için birçok k›lcallara ayr›l›r. Daha sonra bu k›lcallar birleflerek yi-
ne atardamar olarak kapsülden ç›kar.
Vücutta iki atardamar aras›ndaki k›lcal damar a¤› yaln›zca bu bölge-
de görülür. Glomerulus k›lcallar›, iki atardamar aras›nda bulundu¤u için,
kan bas›nc› di¤er vücut k›lcallar›ndan farkl› olarak burada daha yüksek-
tir. Bu bölgede kan bas›nc›n›n yüksek tutulmas› özel bir amaca hizmet et-
mektedir. Kan bas›nc›n›n yüksek olmas› nedeniyle süzme ifllevi daha et-
kili gerçekleflir. Yine di¤er k›lcallardan farkl› olarak, bu bölgedeki damar
çeperleri iki katl›d›r. Bu yap› onlara, hem yüksek bas›nca dayanma yete-
ne¤i kazand›r›r, hem de protein ve lökositlerin k›lcal damarlardan d›flar›-
ya ç›kmas›n› engeller.
Bütün bu özellikler sayesinde glomerulus k›lcallar›ndan yaln›z su ve
suda erimifl maddeler bowman kapsülüne geçer. Di¤er k›lcal damarlarda
geri emilim oldu¤u halde, buradaki k›lcallarda geri emilim yoktur.
Böbreklerdeki tasar›ma bir örnek olarak da böbrek damarlar›n› vere-
biliriz. Süzgeçlere kirli kan› getiren, süzülen at›k maddeleri uzaklaflt›ran
ve geride kalan temiz kan› tekrar vücuda tafl›yan boru (damar) tesisatlar›
1.200.000 süzgecin her biri için ayr› ayr› döflenmifltir. Böbreklerdeki mil-
145Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹146
yonlarca borudan (damardan) oluflan bu tesisat, en küçük bir karmaflaya
yer vermeyecek flekilde tasarlanm›flt›r. Damarlar›n tümü gereken yerlere
ba¤lanm›flt›r. Böbreklerde damarlar›n nas›l bir yol izleyecekleri, nerelere
girip, hangi yollardan geçerek böbrekten d›flar›ya ç›kacaklar› ve maddele-
ri nereye tafl›yacaklar›na kadar herfley özel bir yarat›l›fl›n ürünüdür.
Burada anlat›lanlar böbreklerdeki detayl› yap›n›n çok küçük parça-
lar›d›r. Böbreklerdeki tek bir ifllemin, salg›lanan tek bir maddenin üzerine
yaz›lm›fl sayfalar dolusu kitap, yap›lm›fl say›s›z araflt›rma ve deney var-
d›r. Bunun gibi insan vücudu üzerine yap›lan bütün çal›flmalar tek bir so-
nucu ortaya koymaktad›r. Vücudumuzu oluflturan parçalar›n tümü bir
bütün olarak var olmak zorundad›r. Çünkü bizim yaflam›m›z› sürdürme-
miz vücudumuzun bir bütün olarak çal›flmas›na ba¤l›d›r. Boflalt›m siste-
minin parçalar›ndan biri olan böbreklerdeki atardamar sisteminin yukar›-
3. Küçük moleküller Bowman kap-sülünün zar› taraf›ndan emilirler vegeriye filtre edilmifl s›v› kal›r.
4. Filtre edilmifl s›v› tübüllere gider
5. Tübül duvarlar› hayati öne-me sahip aminoasitleri, gliko-zu ve tuzlar› emer.
6. Maddeler, tübül duvar›n-dan tekrar geri emilerek k›l-cal damara girerler.
7. Gereksiz olan su vekandaki toksik maddeleridrar olarak tübülden d›-flar› at›l›rlar.
8. Temiz kan anakan dolafl›m›na ka-t›lmak için buradanayr›l›r.
1. Kan nefrona giriyor.
2. Kirli kan glomeru-lusda dolafl›r.
Böbreklerdeki 1 milyonu aflk›n nefronun her birinde yukar›da görülen detayl› yap›vard›r. Her nefronda kan, glomerulus ad› verilen k›lcal damarlar yuma¤›na gider. Glo-merulus ise, Bowman kapsülünün içindedir. Bu ikisi aras›nda ince bir zar vard›r. Buzar böbre¤in filtresidir. Böbrekteki bu kusursuz tasar›m Allah'›n yaratmas›d›r.
da bahsedilen özelli¤i olmasa, vücut dengesi bozulacak ve bu, ölümle so-
nuçlanacakt›r.
Bu durum insan vücudunun bugünkü haline zaman içinde gerçekle-
flen tesadüfler, mutasyonlar gibi etkenlerle aflama aflama ulaflt›¤›n› iddia
eden evrimci iddialar› da geçersiz k›lmaktad›r. Tesadüflerle flöyle bir se-
naryo olufltural›m. Tesadüfen bir k›lcal damar›n oluflup, sonra bu k›lcal›n
yine tesadüfen oluflmufl baflka k›lcallarla birleflip, baflka bir tesadüfle or-
taya ç›km›fl olan böbre¤in içinde kapsüller oluflturup, sonra yine tesadü-
fen bu k›lcal damarlar›n atardamar olarak birleflmesi ve yine tesadüfen
süzme ifllevini en uygun flekilde yerine getirecek yap›y› kazanmas› müm-
kün müdür? Elbette tesadüflerin tesadüfleri kovalamas› ile sürüp giden
bir anlat›m›n masals› bir senaryo oldu¤u, bir canl›n›n tek bir sisteminin
dahi böyle ortaya ç›kamayaca¤› çok aç›kt›r. ‹nsan vücudunda herfley ku-
sursuz bir planlamayla yerli yerindedir. Elbette ki bu düzeni yaratan, her
türlü ilmin sahibi olan Allah't›r.
Üstelik buraya kadar anlat›lanlar böbreklerdeki yap›n›n ve gerçekle-
flen ifllemlerin yaln›zca ilk aflamas›d›r.
147Harun Yahya
Adnan Oktar
Uzak k›vr›ml› tübül
Getiriciatardamarc›k
Bowman kap-sülü bazalmembran›
Bowman bofllu¤u
Bowman kapsülü
Yak›n k›vr›ml›tübül
Glomerül
Götürücüatar-damarc›k
Üstte, k›lcal damarlardaki binlerce kü-çük yumrudan bir tanesi olan bir glo-merulus ve bowman kapsülleri görül-mektedir. Yanda ise bowman kapsülü-nün daha yak›n kesiti görülmektedir.
148
‹ki böbre¤imiz hayat›m›z boyunca vücudu-
muzu dolaflan kan› temizler. Süzdü¤ü mad-
denin bir k›sm›n› vücuda geri gönderir, ka-
lan›n› da ifle yaramad›¤› için vücuttan atar.
Acaba böbreklerin, proteini, üreyi, sodyu-
mu, glikozu ve di¤erlerini nas›l birbirinden
ay›rt ettiklerini biliyor musunuz?
Böbreklerde, gelen kan›n içindeki maddele-
ri süzen yer "glomerül" ad› verilen k›lcal da-
marlardan oluflan yumak fleklindeki bir ya-
p›d›r. Buradaki k›lcal damarlar›n, vücudu
saran di¤er k›lcal damarlardan fark› üç kat-
manla sar›lm›fl olmas›d›r. ‹flte bu üç tabaka
büyük bir titizlikle, böbreklerde hangi mad-
denin süzülüp, at›laca¤›na hangisinin tekrar
kana kar›flaca¤›na KARAR VER‹R. Ancak
okudu¤unuz bu cümledeki önemli bir deta-
ya dikkat edin. Bir hücre zar› neyi ölçü ala-
rak ve hangi mekanizmayla kendisine gelen
s›v›n›n içindeki tüm maddeleri teker teker
tespit edip, hangi bölgeye gitmeleri gerekti-
¤ine karar verir? Böbre¤e gelen kan›n için-
de glikoz, bikarbonat, sodyum, klor, üre ve
keratin gibi birçok madde vard›r. Böbrek, bu
maddelerin bir k›sm›n›n tamam›n›, bir k›s-
m›n›n bir bölümünü vücuttan atarken, bir
k›sm›n› da tamamen kana gönderir. Bir et
parças› bu maddelerin hangisini ne kadar
ataca¤›na nas›l karar verebilmektedir? Bu
sorular›n cevab›, bu et parças›n›n kusursuz
bir tasar›mla yarat›lm›fl olmas›ndad›r.
Glomerüller'in seçicili¤i s›v›n›n içindeki mo-
leküllerin elektrik yüklerine ve büyüklükleri-
ne ba¤l› olarak belirlenir. Bu demektir ki glo-
merüller, s›v›n›n içinde kar›fl›k olarak bulu-
nan sodyum ile glikozun molekül a¤›rl›¤›n›
hesaplama ve proteinlerin negatif elektrik
yüklü olduklar›n› TESP‹T EDEB‹LME yete-
ne¤ine sahiptir. Böylece vücut için hayati
öneme sahip olan proteinlerin vücuttan at›l-
may›p, tekrar geri al›nmas› sa¤lanm›fl olur.
Peki sizce k›lcal damarlardan oluflan bir ya-
p› olan glomerüller, ne kimya, ne fizik ne de
biyoloji e¤itimi almam›fl olmalar›na ra¤men
böyle üstün bir kabiliyete nas›l sahip olabili-
yorlar? Glomerüller bu kabiliyete sahipler
ve görevlerini kusursuz olarak yerine getiri-
yorlar çünkü kendilerini yaratan Allah'›n il-
ham›yla hareket ediyorlar. Süzdükleri hiçbir
madde tesadüfen seçilmez. E¤er tesadüfen
seçiyor olsalard›, bu fluursuz varl›klar do¤ru
molekülü bulana kadar bedenimizin sa¤l›kl›
bir flekilde varl›¤›n› sürdürmesi mümkün ol-
mazd›.
Ancak tüm bu delillere ra¤men, Darwinistler
evrim teorisine öylesine kesin bir tutuculuk-
la ba¤l›d›rlar ki gerçekleri göremezler. Her-
fleyin tesadüfen oldu¤una kendilerini ve di-
¤er insanlar› inand›rmak u¤runa ak›l, man-
t›k ve bilimsellikten tamamen uzaklafl›rlar.
GL‹KOZU, PROTE‹N‹, SODYUMU AYIRT EDEB‹LEN BÖBREKLER,
YARATILIfiIN APAÇIK B‹R DEL‹L‹D‹R.
Glomerulus
nefronagirenveç›kankan
Ar›tma Tesisi Devreye GiriyorBöbreklerdeki mikro süzgeçlerde dakikada 125 cc. s›v› süzülür ve bu
s›v› art›k madde olarak kan dolafl›m›ndan süzgecin di¤er taraf›na at›l›r.
Bu da günde 180 litre, bir baflka deyiflle yaklafl›k olarak dört araban›n ya-
k›t deposunu doldurmaya yetecek kadar s›v›n›n süzülmesi demektir.44
60-70 kilogram a¤›rl›¤›nda bir insan bedeni günde 180 litre s›v› kaybetme-
ye elbette dayanamaz. Dahas› bu s›v›n›n içinde zehirli maddelerin yan›s›-
ra insan vücudunun ihtiyac› olan amino asitler, vitaminler ve glikoz gibi
son derece önemli maddeler de vard›r. Bu maddelerin kaybedilmesi bede-
nin ölümü demektir. Öyleyse süzülen s›v›n›n bu haliyle vücuttan at›lma-
mas›, yararl› maddelerin zararl› maddelerden ay›rt edilerek yakalanmas›
ve vücuda tekrar geri kazand›r›lmas› gerekir.
Nitekim mikro süzgeçlerde süzülen s›v›n›n yüzde 99'u böbreklerde-
ki ar›tma tesisleri taraf›ndan geri emilir ve tekrar kan dolafl›m›na kar›fl›r.
Ayn› zamanda vücudun ihtiyac› olan maddeler de bu geri emilme s›ras›n-
da teker teker yakalan›r ve bünyeye geri kazand›r›l›r. Böylece vitaminle-
rin, aminoasitlerin ya da di¤er önemli maddelerin idrar yoluyla vücuttan
at›lmas› engellenmifl olur.
Ar›tma Tesislerindeki Teknoloji
Kan›n yukar›da anlat›ld›¤› gibi ar›t›lmas› -yararl› maddelerin ilk sü-
zülen s›v› içinden tekrar geri emilmesi- için her yönden mükemmel, çok
fonksiyonlu bir ar›tma tesisine ihtiyaç vard›r. Allah 10 santimetre büyük-
lü¤ünde, 100 gram a¤›rl›¤›ndaki böbre¤in içine, 1 milyondan fazla mikro
ar›tma tesisi yerlefltirmifltir.
Kalpten böbre¤e pompalanan kan›n 1 milyondan fazla mikro süzgeç
taraf›ndan süzüldü¤ünü gördük. Bu mikro süzgeçlerin hemen arkalar›na
söz konusu mikro ar›tma tesisleri yerlefltirilmifltir. Bu tesis 31 milimetre
uzunlu¤unda bir borucuktan ibarettir. Ancak bu basit bir borucuk de¤il-
dir. Bu borucuk yeryüzünün en mükemmel ar›tma tesislerinden biridir.
Öyle ki insan bugün sahip oldu¤u bütün teknik imkanlara ra¤men bu kü-
çük borucuk kadar mükemmel bir ar›tma makinesi tasarlayamamaktad›r.
Bu borucu¤un nas›l çal›flt›¤›n› incelemeden önce çok önemli bir nok-
149Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
ta üzerinde durmak gerekir. Bu mikro ar›tma tesisinin boyu 31 milimetre-
dir. Bu tesislerden tek bir böbrekte 1 milyondan fazla oldu¤u düflünülür-
se borucuklar uç uça eklendi¤inde ortaya 31 kilometreden daha uzun bir
boru hatt› ç›kar.
31 kilometre uzunlu¤undaki bir boru hatt›n›n 10 santimetre büyük-
lü¤ündeki bir et parças›n›n içine kusursuz bir flekilde yerlefltirilmifl olma-
s› Allah'›n insan vücudu üzerinde tecelli eden milyonlarca yarat›l›fl muci-
zesinden biridir. Mikro süzgecin di¤er taraf›na geçen ve içinde zararl›
maddelerin yan›s›ra önemli bir miktarda yararl› madde bulunan sar›
renkteki böbrek s›v›s›, 31 milimetre uzunlu¤undaki ar›tma tesisi içinde
çok önemli bir yolculu¤a bafllar.
'Canl›' Boru Hatt›
Burada tekrar üzerinde durmam›z gereken çok önemli bir nokta da-
ha vard›r. fiu ana kadar 'ar›tma tesisi' ya da 'boru hatt›' olarak bahsetti¤i-
miz bu 31 milimetre uzunlu¤undaki borucuk 'canl›'d›r. Daha do¤rusu
milyonlarca canl› hücrenin biraraya gelmesiyle oluflmufl bir hücre toplu-
lu¤udur. Bu boru hatt›n› oluflturan hücreler ak›lalmaz bir azim, bilinç ve
sorumlulukla insan vücudu için hayati bir görevi yerine getirirler.
Hücreler insan›n hayatta kalabilmesi için gerekli olan maddeleri id-
rar›n içinden seçer ve yakalarlar. Daha sonra bu maddeleri -oldukça bü-
yük enerji harcayarak- boru hatt›n› çeviren k›lcal damarlara geçirirler.
Böylece hayati öneme sahip maddeler -glikoz, amino asitler ve proteinler-
kan dolafl›m›na geri kazand›r›lm›fl olur. Bu tafl›ma iflleminin gerçekleflme-
si için hücrelere yard›mc› olacak tafl›y›c› moleküllerin de ortamda haz›r
bulunmas› gerekir. Herfley kusursuz bir flekilde planlanm›fl ve düzenlen-
mifltir.
‹flte bu noktada biraz düflünmemiz gerekir. Hücrelerin yapt›klar› ifl-
ten hiçbir kazançlar› yoktur. Ancak hücreler, bir kimyager gibi gerekli mo-
lekülleri ay›rt edip, bir tafl›ma flirketi elemanlar› gibi gece gündüz bu mo-
lekülleri kan damarlar›na tafl›rlar. Bir hücrenin maddeler aras›ndan seçme
yapabilmesi için bu maddeleri tan›yacak bilgi ve birikime, bunlar› ay›rt
150
etmesini sa¤layacak bir akla ve bilince sahip olmas› gerekir.
Ancak tek bir hücrenin bilinç sahibi olmas› da yeterli de¤ildir. Böb-
reklerdeki milyonlarca hücrenin bir boru oluflturacak flekilde biraraya gel-
meleri, bu hücrelerin hepsinin ayn› bilince sahip olarak büyük bir uyum
içinde çal›flmaya bafllamalar› flartt›r. Elbette ki böbreklerin çal›flmas› için
tek bafl›na bir borunun oluflmas› da yeterli de¤ildir. Bu borunun hemen
yan›bafl›nda bir baflka hücre toplulu¤u da ayn› iradeyi göstermeli ve bafl-
ka bir boru hatt› kurmal›d›r. Dolay›s›yla benzer iradeyi gösteren milyar-
larca hücrenin ayr› ayr› biraraya gelmeleriyle toplam bir milyon birbirin-
den ba¤›ms›z boru hatt› oluflmas› gerekir. Ayn› zamanda da yine milyar-
larca hücre, toplam bir milyon süzgeç oluflturacak flekilde biraraya gelme-
li ve bu boru hatlar›n›n girifllerine yerleflmelidir.
Unutulmamal›d›r ki hiçbir hücre bilince sahip de¤ildir. E¤er bir hüc-
re toplulu¤u biraraya gelip, ak›l, sorumluluk, bilinç ve uyum gerektiren
bir ifli yap›yorlarsa bu, Allah'›n sonsuz akl›n›n, benzeri olmayan sanat›n›n
vücudumuzun bir köflesinde bulunan küçük bir borucuk üzerinde tecelli
etmesidir. Böylesine kusursuz bir düzen tesadüflerle de¤il ancak üstün
güç ve kudret sahibi Allah'›n "Ol" demesiyle var olabilir.
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratand›r. O, bir iflin olmas›na
karar verirse, ona yaln›zca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi,
117)
Böbreklerin Hassas GörevleriBöbreklerin di¤er görevlerini incelemeden önce içimizdeki su dün-
yas›na bir göz atmakta yarar var. ‹nsan bedeninin kat› görünüflü, gerçek-
te iç dünyadaki s›v›lar›n üzerinde durmaktad›r. Toplam a¤›rl›¤›m›z›n
% 60'›n› oluflturan suyun yar›dan fazlas› hücrelerin içindedir. Geri kalan›
ise vücudumuzun tüm hücrelerini y›kar.
Hücreleri çeviren suyun belirli bir yo¤unlukta olmas› gerekir. Aksi
takdirde çok tehlikeli sonuçlar do¤abilir. Hücreleri çeviren suyun önemi-
ni flu örnekle vurgulayabiliriz. E¤er bir kan damlas›ndaki hücreleri, çefl-
me suyuna koyacak olursak, hücrelerin flifltiklerini ve patlad›klar›n› görü-
151Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
rüz. E¤er musluk suyundan daha
yo¤un bir eriyi¤in içine koyarsak
bu sefer de hücrelerin burufl bu-
rufl olduklar›n› görürüz.
‹lk deneyde çeflme suyu, da-
ha yo¤un olan hücrenin içine hü-
cum edecektir. ‹kinci deneyde
hücre içindeki su, daha yo¤un
olan d›fl ortama ç›kacakt›r. Vücut
içinde, hücrelerde görülecek bu
tür geliflmeler, sonu ölüme varan
sonuçlar do¤urur. Bu nedenle
vücut içi s›v›s›n›n tam gereken
yo¤unlukta olmas› flartt›r.
Böbreklerin yarat›l›fl›nda
söz konusu dengenin korunma-
s›n› sa¤layacak özel sistemler vard›r. Böbrekler kan› süzüp temizlemeleri-
nin yan›s›ra ayn› zamanda içimizdeki deniz olarak nitelendirilebilecek
suyun yo¤unlu¤unu da ayarlayan mucizevi bir çift organd›r. Bu organ,
dokular›n›zda bulunan s›v› miktar›n› ve bu s›v›n›n yo¤unlu¤unu bilir ve
buna göre vücudunuzda gerekli düzenlemeleri yapar.
Dokulardaki su oran›, günlük hayatta insan›n akl›na bile gelmeyecek
bir konudur. Ancak böbrekler -sizin bundan haberiniz bile yokken- bu su
oran›n› sizin için ayarlar ve sürekli sizin için çal›fl›rlar. T›pk› sizin ad›n›za
görev yapan yüzlerce farkl› sistem ve trilyonlarca hücrenizin yapt›¤› gibi…
Böbrekler Vücuttaki S›v› Dengesini Nas›l Ayarlar?Bu sorunun cevab› incelendi¤inde bir kez daha Allah'›n yaratmas›n-
daki benzersizlik görülür. Vücuttaki dengelerin korunmas› için insan vü-
cudunda birbiri içine girmifl ve kusursuz planlanm›fl bir sistem çal›flmak-
tad›r.
152
‹nsan vücudundaki zararl› at›klar›n vücuttan uzak-laflt›r›lmas› için boflalt›m sistemini oluflturan yukar›-
daki parçalardan her birinin eksiksiz var olmas› flart-t›r. Bu durum insan vücudunun Allah taraf›ndan
yarat›ld›¤›n›n delillerinden biridir.
karaci¤ertoplardamar›alt anatoplardamarböbreküstü bezi
renalatardamar
aortböbrek
üreter
rahim
idrar kesesi
E¤er terleme ya da bir süre su içmeme nedeniyle bir miktar su kay-
b›na u¤rarsak, kandaki su yo¤unlu¤u düfler. Kan beyinde dolafl›rken hi-
potalamus denen bölgedeki özel alg›lay›c›lar harekete geçer ve hormonal
sistemin büyük flefi olan 'hipofiz bezi'ne bir sinyal gönderir. Sinyali alan
ve vücutta suyun azald›¤›n› anlayan 'flef', böbreklere özel bir mesaj (anti-
diüretik hormon-ADH) gönderir. Bu mesaj borucuklardaki hücrelere,
"vücutta su s›k›nt›s› var, fazla suyu geri çekin" emrini vermektedir. Boru-
cuklar idrardan daha fazla su emerek kana kar›flt›r›rlar ve bu flekilde vü-
cuttaki kriz atlat›lm›fl olur.45
E¤er gere¤inden daha fazla su içmiflsek bu sefer yine ayn› emir ko-
muta zinciri içerisinde bir haberleflme yaflan›r. Ancak bu sefer borucuklar-
daki hücrelere "vücutta fazla su var, gereksiz yere su çekmeyin" emri ula-
fl›r.
Beynin hemen alt›nda bulunan hipofiz bezini oluflturan hücrelerin
yapt›klar› ifli tekrar düflünelim. Burada bulunan hücreler kendilerinden
çok uzakta bulunan böbrek hücrelerine özel bir mesaj gönderirler. Böbrek
hücreleri de kendilerine ulaflan emre kay›ts›z flarts›z itaat ederler. Ard›n-
dan böbrek hücreleri idrar s›v›s›n›n içinden su moleküllerini tek tek seçer
ve bu kar›fl›k s›v›n›n içinden tertemiz su elde ederek vücuda kazand›r›r-
lar. Beyin hücreleri ve böbrek hücreleri aras›nda bir iletiflimin bulunmas›,
böbrek hücrelerinin idrar s›v›s›n› ar›tarak içinden tertemiz su elde etme-
leri flüphesiz bir ak›l gösterisidir. Yeryüzündeki bütün canl›lar›n varl›¤›n›
basit tesadüflerle aç›klamaya çal›flan evrim teorisini, yaln›zca bu sistemin
varl›¤› bile temelinden çökertmek için yeterlidir. Çünkü boflalt›m sistemi-
nin çal›flmas› için birbirinden ba¤›ms›z birçok parçan›n ayn› anda var ol-
mas› ve bunlar›n her birinin birbiriyle eksiksiz bir uyum içinde görev
yapmas› gerekmektedir.
Örne¤in söz konusu sistemde hipofiz bezinden böbreklere emir gö-
türen "antidiüretik hormon"un eksikli¤inde çok ciddi bir hastal›k ortaya
ç›kar. Bu hastal›kta günlük idrar üretimi 1.5 litre olmas› gerekirken 25-30
litreye ç›kar ve ölümcül sonuçlar do¤ar.
153Harun Yahya
Adnan Oktar
154
Bir insan›n spor yaparken kaybetti¤i
su miktar›yla dinlenirken kaybetti¤i su
miktar› aras›nda büyük fark vard›r.
Böbreklerin bu durumlarda süzdükle-
ri su miktar› farkl› olmaktad›r. Ancak
bu miktar› belirleyen böbrekler de de-
¤ildir. Hipofiz bezi vücudun ihtiyac›na
göre antidiüretik (ADH) hormon ad›n-
da kimyasal bir salg› göndererek
böbrekleri uyar›r. Böbrek hücreleri bu
emri ald›klar› anda kan› süzme iflle-
mini yavafllat›r, hatta süzülen at›k s›-
v› içinden su moleküllerini geri alma-
ya bafllarlar.
Hipofiz bezinin kandaki su miktar›n›
düzenlemek için baflvurdu¤u bir bafl-
ka yol daha vard›r. Hipofiz bezinden
salg›lanan antidiüretik (ADH) hormon
tükürük bezlerinin tükürük salg›lama
ifllemlerini yavafllat›r. Ve bunun ard›n-
dan insan susuzluk hisseder, bir bar-
dak su içer.
Hipofiz bezinin su içmemizi sa¤lamak
için sahip olmas› gereken bilgileri dü-
flünelim;
Öncelikle bu küçük et parças›n›n su-
yun önemini bilmesi gereklidir.
Ayr›ca hipofiz bezi insan›n a¤z› kuru-
du¤u zaman psikolojik olarak su iç-
meye ihtiyaç duyaca¤›n› bilmelidir.
Hipofiz bezinin bilmesi gereken üçün-
cü nokta, insan›n a¤z›n›n kurumas›
için tükürük bezlerinin çal›flmamas›-
n›n gerekti¤idir.
Hipofiz bezi tükürük bezlerinin çal›fl-
mas›n›n nas›l durdurulaca¤›n› da bil-
melidir.Yeryüzünde bulunan milyar-
larca insan›n beyinlerinin alt›nda bu-
lunan milyarlarca hipofiz bezi her
gün, her saniye bu insanlar›n ne ka-
dar su içmeye ihtiyaçlar› oldu¤unu
belirler ve bu insanlar› su içmeye zor-
lar.
Yaln›zca bu sistem dahi insan›n aciz-
li¤inin ve yarat›lm›fl oldu¤unun önem-
li bir delilidir.
‹nsan acizdir çünkü kendi akl›yla vü-
cudunda suyun azald›¤›n› anlayama-
maktad›r. Susama hissine ihtiyac›
vard›r. Susama hissini insan için özel
olarak oluflturan varl›k ise küçücük
bir et parças›d›r. E¤er bu et parças›
olmasa insan susamayacak, vücudu-
nun suya ihtiyac› oldu¤unu anlaya-
mayacak ve ço¤u insan susuzluktan
bay›lana kadar ak›llar›na su içmek
gelmeyecektir.
‹nsan yarat›lm›flt›r çünkü hiçbir tesa-
düf insan›n beyninin alt›na, o insana
gerekli durumlarda psikolojik bask›
uygulayacak ve insan› su içmeye
mecbur edecek küçük ama son dere-
ce fluurlu bir et parças› yerlefltiremez.
‹nsan› suya muhtaç yaratan ve dü-
zenli olarak su içmesini sa¤lamak için
gerekli her türlü önlemi alan Allah't›r.
VÜCUDUMUZDAK‹ SU DENGES‹N‹N KORUNMASI
155
Vücudumuzdaki suyun miktar›nda
gün içinde gerçekleflen en ufak de¤i-
flimleri dahi alg›layan sistemler var-
d›r. Bunlar›n bafl›nda, beynimizin bir
bezelye tanesi büyüklü¤ünde olan hi-
potalamus denen bölümü gelir. Hipo-
talamus, kanda su oran› azald›¤›nda
bunu hemen alg›lar. Ve buna yönelik
bir önlem olarak hipotalamusun he-
men alt›nda yer alan 1 cm büyüklü-
¤ündeki hipofiz adl› bez, "ADH" isimli
bir hormon salg›lar.
Bu hormon kan dolafl›m› yolu ile uzun
bir yolculu¤a ç›kar ve böbreklere ula-
fl›r. Böbreklerde aynen bir kilidin bir
anahtara uygunlu¤u gibi tam bu hor-
mona uygun olan özel al›c›lar vard›r.
Hormonlar bu al›c›lara ulaflt›klar› an-
da böbreklerde hemen su tasarrufu
düzenine geçilir ve su at›l›m› çok az
bir düzeye indirilir.
E¤er hipofiz hormonu ve bu hormo-
nun getirdi¤i "su tüketimini azalt›n"
emrini anlay›p uygulayan böbrek hüc-
releri olmasayd›, susuzluktan ölme-
mek için günde 15-20 litre su içmek
zorunda kal›rd›k. Bu suyu sürekli ola-
rak da d›flar› atmam›z gerekece¤in-
den, uyumam›z veya bir yerde uzun
süre oturmam›z mümkün olmazd›.
Ancak böyle bir sistemin eksiksiz ol-
mas› bile hayatta kalmam›z için ye-
terli de¤ildir. Bizim su içmemiz -daha-
s› ne kadar su içmemiz- gerekti¤ini
bilmemiz gerekir. Allah bunun için in-
san› susama hissi ile birlikte yarat-
m›flt›r. Vücudumuzda herfleyin eksik-
siz oldu¤unu ama sadece susamad›-
¤›m›z› varsayal›m. Do¤duktan çok k›-
sa bir süre sonra susuz kal›p ölürdük.
Susama hissimiz olmad›¤› için neden
krize girip ölüme do¤ru gitti¤imizi de
anlamazd›k. Oysa bir insan, do¤du¤u
andan itibaren su içmesi gerekti¤ini
üstelik ne kadar içmesi gerekti¤ini bi-
lir, çünkü tam gerekti¤i oranda susa-
r›z. Bu sistem o kadar mükemmel ifl-
ler ki ne ihtiyac›m›zdan fazla ne de
eksik s›v› al›r›z, tam ihtiyac›m›z kadar
su içeriz.
‹flte bizi "bir damla sudan" yaratan
Allah, tüm bedensel ihtiyaçlar›m›z
için de mükemmel sistemler var et-
mifltir. Çünkü O, kusursuzca yara-
tand›r:
"O Allah ki, yaratand›r, (en güzel
bir biçimde) kusursuzca var eden-
dir, 'flekil ve suret' verendir. En gü-
zel isimler O'nundur. Göklerde ve
yerde olanlar›n tümü O'nu tesbih
etmektedir. O, Aziz, Hakimdir."
(Haflr Suresi, 24)
E⁄ER H‹Ç SUSAMASAYDINIZ?….
‹NSAN MUC‹ZES‹
Sodyum Kontrolü‹nsan›n varl›¤›ndan bile haberdar olmad›¤› birçok maddenin vücut
içindeki miktar›n› böbrekler ayarlar. Örne¤in ço¤u insan vücut dokular›n-
da veya kan›nda sodyum molekülleri bulundu¤unu bilmez. Ancak böb-
rekler bu maddenin kandaki yo¤unlu¤unu gece gündüz sürekli kontrol
alt›nda tutarlar.
Böbreklerde kandaki sodyum miktar›ndan sorumlu alg›lay›c› hücre-
ler bulunmaktad›r. E¤er sodyum miktar›nda bir düflüfl olursa sodyum al-
g›lay›c› hücreler durumu derhal böbreklerde bulunan sodyum emici hüc-
relere haber verirler.
Bir hücrenin kendisini belirli bir maddenin miktar›n› ölçmeye ada-
mas› oldukça flafl›rt›c›d›r. fiafl›rt›c› olan bir baflka nokta hücrenin fark etti-
¤i bir de¤iflikli¤i baflka hücrelere haber verme bilincine sahip olmas›d›r.
Sodyum emici hücreler kandaki sodyum miktar›n›n azald›¤›n› ö¤-
rendikleri anda çok önemli bir faaliyete bafllarlar;
‹drar olarak vücuttan at›lacak olan s›v›n›n içine, böbreklerdeki sü-
zülme s›ras›nda bir miktar sodyum kar›flm›flt›r. Söz konusu hücreler idrar
s›v›s›n›n içindeki sodyum moleküllerini yakalar ve bu molekülleri vücu-
da geri kazand›r›rlar. Böylece kandaki sodyum miktar› normale döner.
Bu hücrelerin üzerine sodyum moleküllerini yakalamalar› için özel
pompalar yerlefltirilmifltir. Acil durumlarda bu pompalar devreye girer ve
idrar s›v›s›nda bulunan sodyum molekülleri vücuda geri kazand›r›l›r.
E¤er böbreklerdeki bu geri emilim mekanizmas› olmasayd› afl›r› be-
sin ve s›v› kayb›ndan dolay› ölüm kaç›n›lmaz olurdu.
Görüldü¤ü gibi insan vücudundaki ba¤lant›lar kusursuzdur, dene-
tim mekanizmalar›, acil durumlar için al›nm›fl önlemler benzersizdir.
Kandaki hayati moleküllerde meydana gelen herhangi bir eksiklik hemen
ilgili bölümlerce tespit edilir ve eksikli¤in giderilmesi için gerekli çal›flma-
lara bafllan›r. ‹lgili hücrelere hemen bir mesaj gönderilir, hücreler t›pk› flu-
urlu insanlar gibi bu emri anlar, itaat eder ve gerekli tedbirleri al›rlar. Çok
156
k›sa zaman dilimleri içinde gerçekleflen bu kusursuz haberleflme sayesin-
de insan sa¤l›¤› güvence alt›na al›nm›fl olur.
Böbreklerde bulunan hücrelerin her birinin teker teker ne yapacakla-
r›n› bilmeleri, di¤er hücreler ile organize olmufl bir flekilde hareket etme-
leri, kendilerine ulaflan mesaj› okuyup anlayabilmeleri ve gerekeni yerine
getirmeleri gibi detaylar düflünüldü¤ünde tüm bu olaylar zincirinin bafll›
bafl›na bir mucize oldu¤u görülür.
157Harun Yahya
Adnan Oktar
Allah insan vücudunubirbirine ba¤l› çal›flanmükemmel bir tasa-r›mla yaratm›flt›r. Ör-ne¤in vücut s›v›lar›n›nkontrolü beyindeki birmekanizma taraf›ndandüzenlenir. Vücut s›v›-lar› azald›¤›nda hipo-talamustaki osmore-septörler (duyarl› al›-c›lar) ön hipofiz bezi-ne bir sinir uyar›s›gönderir. (1) Bu uyar›üzerine ADH adl› hor-mon salg›lan›r. (2) Buhormon kan vas›tas›y-la böbreklere tafl›n›r.Burada idrar toplamakeselerindeki hücrele-ri hareketlendirerekhücrelerin ayn› s›v›y›tekrar emmelerini sa¤-lar. Bu birbirine ba¤l›sistemin tesadüfen or-taya ç›kamayaca¤›ak›l sahibi her insaniçin aç›k bir gerçektir.
beyincik
kan su seviyesi
hipofiz ADH(1)
(2)
ADH
kan damar› kan sodyumseviyesi
böbreküs-tü bezinind›fl k›sm›
aldos-teron
aldosteron
distal tüp
su
sodyum
toplama kanal›
HORMONLARIN NEFRONA ETK‹S‹
‹NSAN MUC‹ZES‹
Böyle bir sistemin, bu sistemi oluflturan parçalar›n insan vücudunda
tesadüfen oluflmas› ise kesinlikle imkans›zd›r. Verilen örneklerde de gö-
rüldü¤ü gibi böbreklerdeki bu sistemin tesadüfen olufltu¤unu iddia et-
mek, Darwinistler'in mant›k çöküntüsünü aç›kça ortaya koymaktad›r.
Ancak mikroskopla görülen ve proteinlerden oluflan hücrelerin yapt›kla-
r› her hareket ayr› bir plan ve ak›l gerektirmektedir. Hücrelerde böyle bir
akl›n bulunuyor olmas› elbette ki çok aç›k bir flekilde yarat›l›fl› göstermek-
tedir. Bu sistem, Allah'›n sonsuz ilminin, akl›n›n ve gücünün göstergele-
rinden yaln›zca biridir.
Bu gerçekleri gören kiflinin durup düflünmesi ve hiç vakit kaybetme-
den davran›fllar›n› herfleyin Yarat›c›s› olan Allah'›n hoflnut olaca¤› flekilde
de¤ifltirmesi gerekir. Bu, hesap vermek için toplanacaklar› k›yamet gü-
nünde her insan›n kendisine fayda verecektir. Allah hesap günü ile insan-
lar› flöyle uyarmaktad›r:
Gerçek flu ki, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz’dir. Öyleyse
O'na kulluk edin. Dosdo¤ru yol budur. ‹çlerinden (birtak›m) gruplar ay-
r›l›¤a düfltüler. Art›k büyük bir günü görmekten dolay›, vay inkar eden-
lere. Bize gelecekleri gün, neler iflitecekler, neler görecekler. Ama bugün
o zalimler apaç›k bir sap›kl›k içindedirler. ‹fl(in) hükme ba¤lan›p bitece-
¤i, hasret gününe karfl› onlar› uyar; onlar bir gaflet içindedirler ve onlar
inanm›yorlar. (Meryem Suresi, 36-39)
Damarlar›n›zdaki Bas›nç ve BöbreklerBöbreklerin çok önemli bir görevi de kan bas›nc›n› yani tansiyonu
ayarlamakt›r. Kan bas›nc›n› belirleyen en önemli faktörlerden biri damar-
lar›n içinde bulunan s›v› miktar›d›r. Damarlar›n içindeki s›v› ne kadar faz-
la olursa tansiyon da o derece yükselir ve vücuttaki tüm organlara zarar
verir.
Vücudun damarlardaki fazla s›v›y› alg›lamas› kalbin ön odac›klar›na
yerlefltirilmifl alg›lay›c›lar sayesinde olur. Kalbin içine giren fazla miktar-
da s›v›yla gerilmesi sonucunda kalpteki alg›lay›c›lar beyne durumla ilgili
sinyaller gönderirler. Beyin buna karfl› böbre¤e giden damarlar›n geniflli-
¤ini ayarlayarak kan›n süzülmesini art›r›r.
158
Kalbin ön odac›¤›nda gerçekleflen bas›nç ölçümü ve bu ölçümlere
göre vücutta yap›lan düzenlemeleri hayali bir örnek üzerinde inceleye-
lim.
Hayalimizde bir oda canland›ral›m. Bu oda d›fl dünyadan tamamen
tecrit edilmifl bir odad›r. Odan›n içinde bütün ömrünü bu odada geçirmek
zorunda olan bir insan yaflar. Bu insan›n ayn› zamanda çok önemli bir gö-
revi vard›r.
Odan›n duvarlar›ndaki hava bas›nc› her an de¤iflmektedir. Odan›n
içinde yaflayan insan›n görevi ise her saniye bu bas›nc› özel aletler yard›-
m›yla ölçmektir. Ayr›ca yapt›¤› ölçümleri telefonla bir bilgi ifllem merke-
zine haber vermek zorundad›r. Her gün binlerce kez rapor vermeli, rapor-
159Harun Yahya
Adnan Oktar
Nefron, böbreklerdeki mikro süzgeçlerdir. Yukar›da bir nefronda salg›lama ve tekraremilimin gerçekleflti¤i bölümlerdeki ifllemlerin flematik anlat›m› görülmektedir.
kan
kan
nefron
baz› zehirler
H+ H+
NaCI
Proksimal boru Distal boru
NaCI
NaCI
NaCI
NaCIHCO3- HCO3
-H2O
H2OÜre
H2O
H2O
glikoz veamino asitler
baz›ilaçlar vezehirler
toplamakanal›
idrar
Henle kulbu
Bowman kapsülü
iç k›s›m
Süzülmüfl s›v›H2Otuzlar (NaCI vb.)HCO3
- bikarbonatH+
idrarglikoz ve amino asitlerbaz› zehirler
Tekrar Emilimaktif tafl›nma
(aktif tafl›nma)
pasif tafl›nmasalg›lanma
‹NSAN MUC‹ZES‹
larda hiçbir hata olmamal›d›r. E¤er ölçüm yapmay› unutursa, uyuya ka-
l›rsa veya hatal› bir ölçüm yapacak olursa içinde bulundu¤u oda, odan›n
içinde bulundu¤u bina ve bütün flehir yok olacakt›r.
Elbette bütün yaflam›n› bir odan›n duvarlar›ndaki bas›nc› ölçmeye
adam›fl, tek bir saniye uyumadan görevini yapan, üstelik hiçbir hata yap-
mayan bir insan var olamaz. Böyle bir olay› insan hayal dahi edemez. An-
cak insan bedeninde yaflanan gerçekler, insan›n hayal gücünün s›n›rlar›n›
aflar. Çünkü kalbin ön odac›¤›n›n duvarlar›nda bulunan hücreler bütün
yaflamlar›n› odac›¤›n duvarlar›ndaki bas›nc› ölçmeye ve bu ölçüm sonuç-
lar›n› beyne bildirmeye adam›fllard›r. Hücrelerin böylesine önemli bir gö-
reve sahip olmalar›, görevlerini büyük bir fedakarl›kla ömür boyu sür-
dürmeleri, bu hücrelerin kalbin iç odac›¤›na yerlefltirilmifl olmalar›, ölçüm
yapma kabiliyetine sahip olmalar› ve yapt›klar› ölçümleri beyne bildire-
bilmeleri, hücrelerin özel olarak yarat›lm›fl olduklar›n› gösterir.
Kalp Liflerinin ‹çinde Sakl› MesajKalp kas› liflerinin derin bölgelerine, çok önemli bir mesaj tafl›yan
özel moleküller yerlefltirilmifltir. Bu mesaj kalbi de¤il, çok uzaklarda bu-
lunan baflka bir organ› ilgilendiren bir bilgi içermektedir. Ancak mesaj› ta-
fl›yan moleküller, güçlü kalp kas› lifleriyle çevrelendikleri için normal
flartlarda bu bölgeden ayr›lamazlar.
Peki bu moleküllerin tafl›d›¤› mesaj nedir ve bu moleküller niçin kalp
dokusunun derinliklerine yerlefltirilmifllerdir? Bu sorular›n cevab› ince-
lendi¤inde yine bir yarat›l›fl mucizesi ile karfl›lafl›r›z.
Bu molekül "atrial natriüretik faktör" isimli bir hormondur. ‹çindeki
mesaj› okuyabilecek tek yetkili de böbreklerdir. Mesaj böbreklere sodyu-
mun vücuttan at›lmas›n› emreder.46
Burada insan›n akl›na; "Niçin böbreklere gönderilecek bir mesaj kal-
bin derinliklerinde saklan›yor?", "Böbreklerin sodyumu vücuttan atmala-
r›yla kalbin ne ilgisi var?" gibi sorular gelebilir. Ancak Allah insan vücu-
160
dunu birbiri içine girmifl binlerce sistemle var etmifltir. Kalbin derinlikle-
rine böbre¤i ilgilendiren bir mesaj›n saklanmas›, bu kompleks ve kusur-
suz sistemlerden yaln›zca biriyle ilgilidir.
Yüksek tansiyon, yani damarlardaki s›v› miktar›n›n artmas›, insan
için oldukça tehlikeli bir durum oluflturur. E¤er bir önlem al›nmazsa so-
nuç ölümdür. Artan kan bas›nc› kalbin daha fazla gerilmesine neden olur.
Bu gerilmeyle kas liflerinin de aralar› aç›l›r ve liflerin içine hapsedilmifl
olan mesaj molekülleri serbest kalarak kana kar›fl›r. Ard›ndan bu mesaj
kan yoluyla böbreklere ulafl›r. Böbrek kendisine ulaflan emre itaat eder ve
vücuttaki sodyumu atmak için harekete geçer. Sodyumla beraber vücut-
tan at›lan s›v› miktar› da artar. Böylece kan bas›nc› normal düzeye iner ve
kalp sa¤l›kl› olarak atmaya devam eder.
Tansiyonunuz Düflünce Ne Olur?Kandaki bas›nç düzeyinin düzenlenmesinde böbre¤in sahip oldu¤u
rol bu kadarla da bitmez. Tansiyonun düflük oldu¤u durumlarda da böb-
rekteki çok özel yap›da bir hücre olan JGA'dan "renin" adl› bir madde sal-
g›lan›r. Ancak bu maddenin do¤rudan kendisinin tansiyon yükseltici et-
kisi yoktur.
Bu madde üretildi¤i yerden çok daha farkl› bir yerden, karaci¤erden
salg›lanan "anjiotensinojen" adl› bir molekülle birleflerek "anjiotensin-1"
molekülüne dönüflür. Ancak bu oluflan hormonlar›n da tansiyon üzerin-
de çok ciddi bir etkisi yoktur. Kan dolafl›m›nda bulunan bu hormon daha
sonra yine farkl› bir organda, akci¤erde bulunan "ACE" ad› verilen ve sa-
dece "anjiotensin-1" molekülünü parçalamaya yarayan bir enzim sayesin-
de daha farkl› bir molekül olan "anjiotensin-2" molekülüne dönüflür.47
‹flte damarlar üzerinde etki gösterip tansiyonu normal seviyeye ç›ka-
racak olan as›l hormon da son noktada üretilen bu moleküldür. Bu mole-
kül oluflmazsa kendinden önce üretilmifl hiçbir hormonun tansiyon üze-
rinde bir etkisi olmayacakt›r. Anjiotensin-2 molekülü yine sadece kendi-
siyle birleflmek üzere damar yüzeyinde bulunan alg›lay›c›larla birlefltik-
161Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
ten sonra damarlar›n büzülmesini ve tansiyonun yükselmesini sa¤lar.
Anjiotensin-2 molekülünün tansiyonu art›rmak için yapt›klar› bu ka-
darla da kalmaz. Anjiotensin-2 molekülü kan dolafl›m› sayesinde böbre-
küstü bezlerinin çok özel bir bölgesine iletilir. Bu bölgede bulunan baz›
hücreler sadece anjiotensin-2 molekülü ile birlefltikten sonra ürettikleri al-
dosteron adl› molekülün kana kar›flmas›n› sa¤lar. Bu molekülün kana ka-
r›flmas›yla birlikte kan bas›nc› bu defa daha farkl› bir mekanizma ile yük-
selmeye bafllar. Aldosteron molekülü, böbre¤in toplama kanallar› üzerin-
de bulunan kendine özel alg›lay›c›larla birleflerek idrarla at›lmakta olan
sodyum moleküllerinin, vücuda geri emilmesini sa¤lar.48 Sodyum mole-
162
Tansiyon düfltü¤ünde tekrar normal seviyeye gelmesi için böbrekler harekete geçer.Yukar›da böbreklerdeki tansiyon dengeleyici sistem flematik olarak gösterilmektedir.
karaci¤er
1- Anjiotensinkaraci¤er taraf›ndansürekli üretilir.
2- Renin, beslenme-deki de¤ifliklikler ve-ya afl›r› egzersiz so-nucunda strese kar-fl›l›k olarak böbreklertaraf›ndan salg›lan›r.
3- Anjiyotensinojen 1, an-jiotensin ve renininaktifleflmesiyle oluflur.Anjiyotensinojen 1 tafl›yankan akci¤erlere gider ve ACEenzimiyle reaksiyona girer.
4- Anjiotensin 2, anjiotensin1 ve ACE'nin reaksiyonuylaoluflur. Anjiotensin 2'nin ikiana etkisi vard›r. Birincisiadrenal bezlerinden aldoste-ron salg›lanmas›n› uyar›r,ikincisi kan damarlar›ndakidüz kaslar›n kas›larak kanbas›nc›n› art›rmas›n› sa¤lar.
kan damar›(daralm›fl)
adrenalbezleri
aldosteron
kan ak›fl›
böbrek
anjiotensin -1
anjiotensin -2
renin
anjiotensinojen
akci¤erACE
külleri de kan›n yo¤unlu¤unu art›rarak kan bas›nc›n›n yükselmesini sa¤-
lar.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta kuflkusuz ki bu
maddelerin etkilerinin birbirlerine ba¤l› olufludur. Böyle bir durumda sa-
dece tek bir tanesinin bile rastlant›larla oluflmas› mümkün olmayan böy-
le bir sistemin bütün elemanlar›n›n ayn› anda, ayn› bünyede rastlant›lar-
la oluflmas› defalarca imkans›zd›r. Rastlant›lar›n böbreklere anlama kabi-
liyetini, önlem almak için gerekli olan insiyatifi kazand›ramayaca¤› ise
tart›fl›lmazd›r.
Sadece kan bas›nc›n›n düzenlenmesinde kullan›lan onlarca madde
ve bunlar›n etki mekanizmalar› düflünüldü¤ünde bile karfl›lafl›lan tasar›m
ve düzenin kendili¤inden olufltu¤unu iddia etmek flüphesiz evrim teori-
sine körü körüne ba¤l› ve bunu bir inanç sistemi olarak benimsemifl kifli-
lere has bir davran›flt›r. Nitekim evrimciler de teorilerine bütün do¤rula-
ra ra¤men bir inanç olarak inand›klar›n› çeflitli flekillerde itiraf etmifllerdir.
Bunlardan biri flöyledir:
Bir bilim adam› olarak ald›¤›m e¤itim boyunca, bilimin yarat›l›fl kavram› ile
uyuflamayaca¤›na dair çok güçlü bir beyin y›kamaya tabi tutuldum. Bu kav-
rama karfl› fliddetle tav›r al›nmas› gerekiyordu... Ama flu anda, yarat›l›fla
inanmay› gerektiren aç›klamaya karfl› olarak öne sürülebilecek hiçbir argü-
man bulam›yorum… Biz hep aç›k bir zihinle düflünmeye al›flt›k ve flimdi ya-
flama getirilebilecek tek mant›kl› cevab›n yarat›l›fl oldu¤u sonucuna var›yo-
ruz, tesadüfi karmaflalar de¤il.49
Evrimcilerin de aç›kça itiraf etmek zorunda kald›klar› gibi tüm bi-
limsel veriler herfleyin hakimi olan Allah'›n varl›¤›n› aç›k ve kesin olarak
göstermektedir.
163Harun Yahya
Adnan Oktar
164
Böbreklerinize pompalanan kan-
daki alyuvar miktar› böbrekler
taraf›ndan sürekli olarak ölçülür. Has-
sas alg›lay›c›lar ile tespit edilen veri-
ler hemen de¤erlendirilmeye al›narak
gerekenler yap›l›r.
Böbrekten süzülen kan miktar›nda bir
azalman›n tespit edilmesi durumunda
böbreklerdeki özel hücrelerden "erit-
ropoietin" adl› bir hormon salg›lan›r.
Bu hormon kan üretimini art›rmaya
yarar. Hormon, etkisini böbrek d›fl›n-
da bir yerde kemik ili¤i üzerinde gös-
terecektir. Kemik ili¤inde bulunan ana
kan yap›c› hücreler bu hormonun al-
yuvar say›s›n›n azald›¤›n› bildirmesi
üzerine alyuvar yap›m›n› h›zland›ra-
rak kan dolafl›m›na daha fazla alyu-
var b›rak›lmas›n› sa¤lar. Bu sayede
alyuvar dengesi ayarlanm›fl olur. Gö-
rüldü¤ü gibi böbrek hücreleri tespit
yapmakta, verileri de¤erlendirmekte
ve gerekeni uygulamaya sokacak fle-
kilde insiyatif kullanmaktad›r. Kemik
ili¤indeki hücreler de böbreklerden
gelen bir hormon ile gönderilmifl olan
mesaj› nas›l çözeceklerini bilmekte
ve bu mesaja göre harekete geçmek-
tedirler.
Üstelik bu ifllemlerin tümü, milyarlar-
ca insan›n her birinde ayn› flekilde
gerçekleflmekte, bu uyum bütün in-
sanlarda ayn› flekilde sürmektedir.
Bütün bu ifllemlerde hücreler çok aç›k
bir ak›l gösterisinde bulunmaktad›rlar.
Bu durumda bu akl›n kayna¤›n›n ne
oldu¤u sorusunun cevaplanmas› ge-
rekmektedir. Hücrelerin böyle bir akla
kendi kendilerine ya da tesadüfen sa-
hip olduklar›n›n iddia edilmesi müm-
kün de¤ildir. Hücrelere bu akl› yerlefl-
tiren, nas›l davranmalar› gerekti¤ini
onlara ilham eden herfleyi kontrolü al-
t›nda tutan Allah't›r. Allah'tan baflka
bir güç yoktur.
BÖBREKLER‹N‹Z TIBB‹ B‹LG‹LERE SAH‹P OLAB‹L‹R M‹?
Taklit BöbrekGünümüz teknolojisinin sa¤lad›¤› imkanlarla gerekti¤i gibi iflleme-
meleri durumunda, organlar›m›z›n yerini tutabilecek suni organlar ve ci-
hazlar t›bbi kullan›ma sunulmufltur. Böbreklerin fonksiyonlar›n› kaybet-
meleri ya da yetersiz kalmalar› durumunda da yerine vücudun ar›tma
sistemi olarak çal›flmak üzere diyaliz makineleri gelifltirilmifltir. Boyutlar›
böbreklerle k›yaslanamayacak kadar büyük olan bu makinelerde kan,
belli düzeneklerden geçirilir ve içerdi¤i üre, ürik asit gibi zararl› madde-
lerden ve fazla s›v›lardan ar›nd›r›l›r.
Bu alet basit difüzyon (bir maddenin çok yo¤un bir ortamdan, az yo-
¤un bir ortama geçmesi) yöntemiyle çal›flmaktad›r. Atardamardan al›nan
bir hortum ilk önce bir pompaya gelir. Bu pompa kan› diyaliz aletine
pompalar. Diyaliz s›v›s› oksijence zengin ve tuz konsantrasyonu yönün-
den de kan plazmas›na eflittir. Kan, diyaliz s›v›s› içinde bulunan diyaliz
tüplerinden geçirilir. Kandaki üre gibi art›k maddeler difüzyonla diyaliz
s›v›s›na geçerken, alyuvar ve protein gibi gerekli maddeler diyaliz tüple-
rinde kal›r. Bu ifllem esnas›nda diyaliz s›v›s› alet içinde hafifçe çalkalan›r.
Bu sayede kandaki art›k maddeler ar›nd›r›l›r ve kan geri dönecek hale ge-
tirilir. E¤er besleme yap›lmak istenirse diyaliz s›v›s›na glikoz ilave edilir
ve yine difüzyon yöntemiyle kana geçirilir. Temizlenmifl kan bir hortum-
la toplardamara verilir. Bütün bu ifllemler s›ras›nda diyaliz s›v›s› sürekli
yenilenir ve her defas›nda vücut s›cakl›¤›na eflde¤er bir s›cakl›kta tutulur.
Aksi halde, hasta çok fazla ›s› kaybeder.
Tam bir diyaliz ifllemi 4-6 saat al›r ve diyaliz s›v›s› pek çok defa de-
¤ifltirilir. Bu ifllem ço¤u hastaya haftada iki veya üç defa uygulan›r. Ancak
diyaliz hiçbir flekilde böbre¤in yerini tutmamaktad›r.50 En etkili flekilde
çal›flan diyaliz makinelerinde bile hastan›n yaflam› ancak birkaç sene ka-
dar uzat›labilmekte ve hastalar›n ço¤u belli bir zaman sonra hayatlar›n›
kaybetmektedirler.
‹nsan vücudundaki herfley olabilecek en mükemmel flekilde tasar-
lanm›flt›r. Teknoloji kullan›larak yap›lan tüm araflt›rmalarda ulafl›lmaya
165Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
çal›fl›lan sonuç, insan vücudundaki tasar›m›n bir benzerini üretebilmekte-
dir. Ancak vücudumuzda oldu¤u kadar küçük alanlara, ayn› özelliklere
sahip teknolojinin yerlefltirilmesi mümkün olmamaktad›r.
Allah'›n insan vücudunda kurdu¤u sistem her yönden benzersizdir.
‹nsana düflen bunu Allah'tan bir nimet olarak görüp, yaflad›¤› her an için
Allah'a flükretmektir.
Allah, kendisinde sükun bulman›z için geceyi, ayd›nl›k olarak da gündü-
zü sizin için var etti. fiüphesiz Allah, insanlara karfl› (s›n›rs›z) bir fazl sa-
hibidir. Ancak insanlar›n ço¤u flükretmiyorlar. ‹flte bu, sizin Rabbiniz
Allah't›r; herfleyin Yarat›c›s›d›r; O'ndan baflka ‹lah yoktur. Öyleyse nas›l
olur da çevriliyorsunuz? ‹flte, Allah'›n ayetlerini inkar edenler böyle çev-
riliyorlar. (Mü'min Suresi, 61-63)
166
Böbreklerin fonksiyonla-r›n› kaybetmeleri ya dayetersiz kalmalar› duru-munda yerlerine diyalizmakineleri kullan›l›r. An-cak diyaliz makinelerininne kullan›m rahatl›¤›, neboyutlar›, ne de ifllemh›zlar› vücuttaki gerçekar›tma sisteminin yaniböbreklerin yerini tuta-maz. Allah'›n son dereceküçük bir alanda yaratt›-¤› bu mükemmel tasar›msayesinde vücudumuzdagerçekleflen ifllemlerinhiç fark›nda bile olmay›z.
pompa
kan atardamar-dan al›n›r
diyaliz tüpü diyaliz s›v›s›
at›klar
kan toplardamaraverilir
›s›nm›fl çözeltiiçeri al›n›r
kullan›lm›fl çözeltid›flar› at›l›r
kullan›lm›fldiyaliz
çözeltisi
diyaliz çözeltisivücut s›cakl›¤›na
ayarlan›r
temiz diyalizçözeltisi
167
5-10 CM'L‹K B‹R BÖBREK M‹, YÜKSEK TEKNOLOJ‹ ÜRÜNÜ B‹R
D‹YAL‹Z MAK‹NES‹ M‹ DAHA ÜSTÜN B‹R TASARIMA SAH‹PT‹R?
Orta boy bir buzdolab› büyüklü¤ündedir,
Elektrikle çal›fl›r, gürültülüdür,
3-4 y›lda y›pran›r ve hurdaya döner,
Böbrek çal›flmad›¤› için vücutta kan üretilemez. Has-ta kans›z kald›¤› için s›k s›k kan nakli gerektirir.
Steril hastane koflullar›nda uzman doktor ve teknisyenler taraf›ndan çal›flt›r›l›r,
Tüm hastalar yüksek tansiyon hastas›d›r, makineyeba¤lan›nca tansiyon afl›r› düfler.
Hastan›n nefesi daral›r, titreme krizleri gelir, kanama-lar kolay ve s›k olur, s›k s›k kas kramplar› oluflur,
Basit bir filtredir. Kan› kabaca süzdü¤ü için hastan›ntahlilleri yap›l›r, eksilen maddeler
serumla tekrar verilir,
‹nsan› 3 günde bir 5 saat boyunca yata¤a ba¤l› tutar, hareket etme imkan› vermez.
Yaln›zca 5-7 cm. yer tutar,
Sessizce, hissettirmeden çal›fl›r,
Tüm yaflam boyunca hiç durmadan, bak›ma ihtiyaçduymadan çal›fl›r,
Kan›n kalitesini yoklar, kan hücreleri üretilmesini emreder,
Kendili¤inden, hiç sorun ç›karmadan çal›fl›r,
Kandaki su miktar›n› ayarlar, tansiyonu kontrol eder,
Kan› temizler, insan› sa¤l›kl› ve zinde tutar,
Vücudun ihtiyaçlar›na tam uygun bir filtre sistemidir,toplam 2.400.000 filtre ünitesi 7 gün 24 saat boyunca
çal›fl›r,
Çal›flmas› için özel bir vakit ay›rmaya gerek yoktur,yaflam içinde kendili¤inden çal›flmas›n› sürdürür.
BÖBREK D‹YAL‹Z MAK‹NES‹
Görüldü¤ü gibi böbrek, diyaliz makinesi ile karfl›laflt›r›lamayacak bir üstünlü¤e sahiptir.
Peki flunu düflünün; bir diyaliz makinesi tesadüflerin eseri olabilir mi? Yüksek teknoloji ile
üretilen bu makine, kendili¤inden meydana gelmifltir diyen birini görseniz hakk›nda ne dü-
flünürsünüz?
fiimdi flunu düflünün; bir diyaliz makine tesadüfen oluflamazken, onunla k›yas edilemeye-
cek kadar üstün yap›ya sahip bir böbrek tesadüfen oluflabilir mi?
Elbette oluflamaz. Tüm özellikleriyle birlikte böbrek, üstün bir akl›n ve gücün ürünüdür. Her-
fleyi kusursuzca, bir düzen içinde yaratan Allah'›n eserlerinden biridir.
Yüz trilyon hücrenizin her biri adeta birbirlerinden haberdarm›fl gi-
bi büyük bir uyum içindedir. Siz bu yaz›y› okurken kalbinizin bir
dakikada kaç kez att›¤›, kemiklerinizde depolanan kalsiyum ora-
n›, kan›n›zdaki fleker yo¤unlu¤u, böbreklerinizin dakikada süzdü¤ü kan
miktar› ve bunlara benzer binlerce detayda söz konusu uyum görülür.
Bütün bu sistemler göz önüne al›nd›¤›nda, insan vücudu 100 trilyon
müzisyenin oluflturdu¤u dev bir orkestraya benzetilebilir. Bu orkestra 24
saat eflsiz besteleri seslendirir. Müzik kimi zaman h›zlan›r, kimi zaman ya-
vafllar. Kimi zaman tempolu, kimi zaman sakin bir melodi seslendirilir.
Ancak orkestradaki müzisyenler, aralar›ndaki kusursuz uyumu hiçbir za-
man kaybetmezler. Peki bu eflsiz senfoniyi idare eden kimdir? Nas›l olur
da milyonlarca müzisyen ayn› anda ortak notalar›, farkl› müzik aletleriy-
le çalabilir?
‹nsan vücudundaki 100 trilyon hücreyi birbirine hormonlar ba¤lar.
Hormonlar hücreler aras›nda mesaj tafl›makla görevli olan proteinlerdir.
Vücudun büyümesi, üremenin düzenlenmesi, vücuttaki iç denge, sinir
sistemindeki koordinasyon ve daha birçok ifllem hormonlar›n gereken
yerlere ulaflt›rd›klar› mesajlar sonucunda gerçekleflir.
Hiç kimsenin vücuttaki bu mükemmel koordinasyona bir müdaha-
lesinin olmas› söz konusu de¤ildir. Örnek olarak yedi¤iniz besinlerin sin-
dirimi s›ras›nda salg›lanmaya bafllayan sekretin hormonunu ele alal›m.
Belki de böyle bir hormonun varl›¤›ndan bile haberiniz yokken sizin için
bu hormon salg›lanmaya bafllan›r ve bu sayede ba¤›rsaklar›n›z›n asitten
zarar görmesi engellenir. Bunu engellemeniz ya da de¤ifltirip baflka bir
yöntemle kendinizi koruma alt›na alman›z mümkün de¤ildir. Bu, vücut-
taki di¤er bütün organlar, enzimler, sistemler için geçerli olan bir durum-
dur.
‹nsan›n kendi vücudunda olup bitenlerden haberi yokken vücudun-
da her yönden mükemmel bir sistem kurulmufltur. Vücudunuzdaki mad-
deler sizin için emirler verip, vücut dengenizi sa¤larken, sizi su içmeye ya
da yemek yemeye, h›zl› hareket etmeye yöneltirken siz bu yönlendirme-
nin fark›na bile varmazs›n›z. Hayatta kalman›z vücudunuzdaki hormon-
lar vas›tas›yla kontrol edilen emir-komuta sistemine ba¤l›d›r.
169Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
Peki bu sistem nas›l ortaya ç›km›flt›r? Denetimi nas›l sa¤lanmakta-
d›r? Hormonlar nerede, ne zaman harekete geçmeleri gerekti¤ini nas›l bil-
mektedirler?
Hormonal sistemin tek bir anda bir bütün olarak ortaya ç›kmas›, iler-
leyen sayfalarda verilecek örneklerde de görülece¤i gibi zorunludur. Bu-
nun aksi bir durumu düflünmek mümkün de¤ildir. Yani hormonlar sahip
olduklar› özellikleri zaman içinde kazanm›fl olamazlar. ‹nsan vücudunda-
ki di¤er bütün sistemler gibi hormonal sistem de tek bir anda ortaya ç›k-
m›fl yani yarat›lm›flt›r. Allah'›n varl›¤›n›n, gücünün s›n›rs›zl›¤›n›n delille-
rinden biri olan bu sistemin detaylar› insan› bir kere daha Allah'›n yarat-
t›klar› üzerinde düflünmeye teflvik etmektedir. Allah ayetlerinde, yaratt›-
¤› varl›klar üzerinde düflünmeyi ve Kendisi’ne yönelip dönmeyi emret-
mifltir. Allah Kur'an'da flöyle buyurmaktad›r:
Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, a¤aç ondand›r (ki) hay-
vanlar›n›z› onda otlatmaktas›n›z.
Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmal›klar, üzümler ve meyvelerin her
türlüsünden bitirir. fiüphesiz bunda, düflünebilen bir topluluk için ayet-
ler vard›r.
Geceyi, gündüzü, günefli ve ay› sizin emrinize verdi; y›ld›zlar da O'nun
emriyle emre haz›r k›l›nm›flt›r. fiüphesiz bunda, akl›n› kullanabilen bir
topluluk için ayetler vard›r.
Yerde sizin için üretip-türetti¤i çeflitli renklerdekileri de (faydan›za ver-
di). fiüphesiz bunda, ö¤üt al›p düflünen bir topluluk için ayetler vard›r.
Denizi de sizin emrinize veren O'dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyi-
minizde ondan süs-eflyalar› ç›karmaktas›n›z. Gemilerin onda (sular›) ya-
ra yara ak›p gitti¤ini görüyorsun. (Bütün bunlar) O'nun fazl›ndan arama-
n›z ve flükretmeniz içindir.
Sizi sars›nt›ya u¤rat›r diye yerde sars›lmaz da¤lar b›rakt›, ›rmaklar ve yol-
lar da (k›ld›). Umulur ki do¤ru yolu bulursunuz.
Ve (baflka) iflaretler de (yaratt›); onlar y›ld›z(lar)la da do¤ru yolu bulabi-
lirler.
Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Art›k ö¤üt al›p-düflünmez misiniz?
(Nahl Suresi, 10-17)
170
Adnan Oktar
Harun Yahya 171
VÜCUTTAK‹ KONTROL S‹STEM‹
Uçaklarda, uzay mekiklerinde, hatta baz› modern otomobillerde ara-
c›n o anki durum ve kapasitesini denetleyen kontrol bilgisayarlar› vard›r.
Ancak insanlar›n 20. yüzy›lda gelifltirdi¤i bu sistemlerden binlerce y›l ön-
ce, söz konusu denetim sistemlerinin en mükemmeli yeryüzünde zaten
mevcuttu. Hem de insan›n kendi vücudunun içinde…
Bir kablo a¤› boyunca uzanan sinir sistemi ve kimyasal uyar›lar› de-
¤erlendiren hormonal sistem, insan vücudundaki kontrol ve denetim me-
kanizmas›n› oluflturur. Bu sistemler insan›n hayal gücünün alamayaca¤›
kadar yüksek bir teknolojiye sahiptir.
Her iki sistem de büyük ölçüde klasik tepki prensiplerine göre çal›-
fl›r. Kontrol merkezinden gönderilen bir mesaj, hedef organ›n aktivitesi-
nin art›r›lmas›na veya azalt›lmas›na neden olur. Sürekli bilgi ak›fl› saye-
sinde her an de¤erlendirmeler yap›l›r ve bu de¤erlendirmelere göre yeni
emirler gönderilir. Her saniye milyonlarca bilgi ifllenir.
Sinir sistemi, bilgi ak›fl›n›, bütün vücudu kaplayan
kablo a¤› -sinirler- yoluyla sa¤lar. Birçok nok-
tada sinir sistemi ve hormon sistemi birlikte
çal›fl›r. Örne¤in adrenalin hormonunun
salg›lanmas› için sinir
sisteminden gelecek
uyar›lara ihtiyaç var-
d›r.
H o r m o n a l
sistemde haber-
leflme a¤›, kan
dolafl›m› saye-
sinde kurulur.
Hormonal bir bez,
mesaj tafl›yan mole-
Solda erkek ve kad›n bedenindeki temel salg› bezlerinin yerleri,sa¤da ise sinir sisteminin genel yap›s› görülüyor.
hipotalamushipofiz bezi
epifiz bezi
tiroid bezi
paratiroid bezi
timus bezi
böbreküstübezi
pankreas
yumurtal›k
testis
‹NSAN MUC‹ZES‹
külleri do¤rudan kana salg›lar. Kan yoluyla bütün vücuda yay›lan bu me-
sajlar hedef organa ulaflt›¤›nda bu organ› harekete geçirir. Bu demektir ki,
hormonal sistem dolafl›m sistemi olmadan çal›flamaz. Hormon ve sinir
sistemi aras›ndaki ba¤lant›y› da hat›rlayacak olursak, hormon-sinir-dola-
fl›m sistemlerinin ayn› anda var olmalar› gerekti¤i gerçe¤i ile karfl›lafl›r›z.
Hormonal sistem (endokrin sistem) ve sinir sistemi, birlikte vücudun
içinde bulundu¤u sabit durumu korumak için çal›fl›rlar. Hormonal sis-
tem; üreme, beslenme maddelerinin hücreler taraf›ndan kullan›m›nda,
tuz ve s›v› dengesini düzenlemede rol oynar. Dokulardan ve bezlerden
meydana gelen bu sistemin, vücuttaki di¤er organlarla dahas› bütün vü-
cut hücreleriyle olan uyumu son derece dikkat çekicidir. Hormonal siste-
mi oluflturan bezlerin kanallar› yoktur. Bezler çevrelerindeki dokulara
hormonlar› b›rak›r ve hormonlar k›lcal damarlar taraf›ndan emilip kan
yolu ile tafl›n›rlar. Hormonlar› harekete geçiren, hedef dokular›n durum-
lar›d›r. Ço¤u zaman hormonlar sadece o dokuya özgü olabilir. Örne¤in
erkeklik hormonu testosteron salg›land›¤›nda yüzdeki k›llar›n ç›kmas›na
sebep olur, fakat kafa derisindeki saçlara hiçbir etkisi olmaz. Bununla bir-
likte bütün vücudu etkileyen hormonlar da vard›r. Örne¤in tiroid hormo-
nu, vücuttaki bütün hücreleri uyar›r.
Anahtarlar ve Kilitler
Hormonlar genel olarak insan vücudunun iç ortam›n› düzenlemek
üzere programlanm›fl ve kodlanm›fl bir sinyal grubu olarak tan›mlan›r. Bu
sinyallerin her biri farkl› organ ve dokulardaki hücreleri uyar›r. Bir hor-
mon hedef hücresine var›ncaya kadar geçti¤i birçok dokuda fark edilmez.
Peki hedef hücre kendi hormonunu nas›l tan›r?
Hedef hücrelerin yüzeylerinde bir anten (alg›lay›c›) bulunmaktad›r.
Hormon bu anten ile tam olarak birleflir. Anten ve hormon birbirlerine o
kadar uygun yarat›lm›fllard›r ki, gönderilen hormon hiçbir zaman yanl›fl
antene ba¤lanmaz.
Bu flekilde her hormon bir anahtara, bu hormonun etkiledi¤i alg›la-
y›c› da yaln›zca o anahtarla aç›labilecek özel bir kilide benzer. Ancak hor-
172
mon ve hedef hücre aras›ndaki üç boyutlu
uyum, anahtar ve kilit aras›ndaki üç boyut-
lu uyumdan çok daha kompleks ve üstün-
dür. Sadece bir hormon kilide uyar ve o
hücrenin genel yap›s›n› etkiler. ‹flte bu
uyum sayesinde hiçbir zaman yanl›fl bir or-
gan ya da doku harekete geçirilmez.51
Hormon molekülünün hücrenin yüze-
yinde bulunan antene kenetlenmesiyle bir-
likte hücrenin içinde bir dizi zincirleme re-
aksiyon gerçekleflir. Bu reaksiyonlar sonu-
cunda hücre kendisine emredilen görevi
yerine getirir. Olay flöyle gerçekleflir;
Örne¤in gönderilen emir hücreye özel
bir protein üretmesini emrediyorsa, hücre-
nin içinde bulunan çeflitli enzimler harekete
geçer. Bu enzimler hücrenin bilgi bankas›
olan DNA'ya giderek üretilmesi gereken
proteine ait bilgiyi bulur ve kopyalar. Böylece gerekli proteinin üretimi
bafllam›fl olur.
Sistemin elemanlar› bir zincirin halkalar› gibi çal›fl›r. Bu halkalardan
herhangi birinin görevini yapamamas› zincirin kopmas›na, yani bütün
sistemin bozulmas›na neden olacakt›r. Böyle bir aksakl›¤›n sonuçlar› vü-
cut için çok a¤›r olur; hatta kimi zaman ölümle sonuçlan›r.
Hormonal Sistemin fiefi
0.5 gr a¤›rl›¤›nda, bir bezelye tanesi büyüklü¤ünde küçük bir et par-
ças› ve bu et parças›n› oluflturan hücreler, vücudunuzu sizin ad›n›za yö-
netir ve denetler. Hormon sisteminin yönetim merkezi olan "hipofiz bezi"
isimli bu küçük organ, yeryüzünün en mükemmel orkestras›n›n flefidir.
Bu küçük flef, emirlerini hormon ad› verilen moleküller yard›m›yla di¤er
hücrelere bildirir.
173Harun Yahya
Adnan Oktar
Hormonlar ve hormonlar›n etkiledi¤ialg›lay›c›lar birbirleriyle anahtar-kilit
iliflkisi içindedirler.
hormonlar
alg›lay›c›lar
‹NSAN MUC‹ZES‹
Hipofiz bezi, hormon sisteminin yöneticisi ve düzenleyicisidir. Bey-
nin hipotalamus isimli bölgesinin kontrolü alt›nda çal›fl›r. Bu küçük et
parças› hipotalamustan gelen bilgiler sayesinde sizin hangi flartlarda ne-
ye ihtiyac›n›z oldu¤unu, bu ihtiyac› gidermek için hangi organ›n hangi
hücrelerinin çal›flmas› gerekti¤ini, bu hücrelerin kimyasal mekanizmala-
r›n›, fiziksel yap›lar›n›, üretilmesi gereken ürünleri ve üretimin durdurul-
mas› gerekti¤i zaman› bilir. Bilmekle kalmaz çok özel bir haberleflme sis-
temi sayesinde bu ihtiyaçlar›n karfl›lanmas› için gerekli yerlere bütün
emirleri verir.
Örne¤in insan vücudu ergenlik döneminin sonuna kadar geliflir. Bu
dönem boyunca trilyonlarca hücre bölünerek ço¤al›r, doku ve organlar›n
büyümesi sa¤lan›r. Belirli bir büyüklü¤e ulafl›ld›¤›nda dokularda büyüme
faaliyeti durur. ‹flte ne kadar büyümeniz gerekti¤ini bilen ve bu büyüklü-
¤e ulaflt›¤›n›zda büyümenizi durduran, hipofiz bezi denilen bu küçük
'flef'tir.
174
Hipofiz ve merkezisinir sistemiaras›ndaki ba¤lant›görülüyor. En solda;hipofizin, beyin (1),omurilik (2) ve beyin-cikle (3) olanba¤lant›s› görülüyor.Sa¤da; hipofizindamar a¤› ve hipota-lamus ile iliflkisi: A- K›l›cal damar a¤›.B- Sinüs k›lcal damar-lar›
göz kiyaz-mas›
göz üstü çekirdek
kar›nc›k çekirde¤i
hipofiz bezi kökü
hipofiz bezi sap›
beyin yar›m küresitoplardamar›
alt hipofiz bezitoplardamar›
orta k›s›m
götürgen toplardamarlar
getirgen toplardamarlar
üst hipofiz beziatardamar›
ön hipofiz bezi B
A
1
2 3
Hipofiz bezi taraf›ndan salg›lanan büyüme hormonu hücrelere ne
kadar bölünmeleri gerekti¤ini bildirir. Bu hormonun salg›lanmas›n›n dur-
mas›yla büyüme de durur.
Büyüme hormonu vücutta hangi bölgelerin genifllemesi gerekti¤ini
adeta bilir. Vücut da derhal hormonu tan›yarak kendisinden beklenen ha-
reketi yapar. Büyüme hormonu kemi¤e ulaflt›¤›nda kemik hemen geniflle-
meye bafllar. Ancak büyüme hormonu kad›nda ve erkekte farkl› yerlere
farkl› fliddetlerde etki eder. Örne¤in büyüme hormonu erke¤in omuz hüc-
relerine gider ve bu bölgeyi geniflletmesi gerekti¤ini bilir. Ancak kad›nda
bunu yapmaz.
Küçük bir bebe¤in ses telleri dahi büyüme hormonu sayesinde geli-
flir. Bu hormon sesin nas›l yap›laca¤›n› bilir ve kad›nlar›n ses tellerini in-
ce ses ç›kartacak flekilde, erkeklerin ses tellerini kal›n ses ç›kartacak flekil-
de büyütür.
Hücrelerin büyüme hormonuna karfl› olan itaatleri de son derece
dikkat çekicidir. Bütün organ ve dokular bu sayede uyumlu bir flekilde
büyürler. Örne¤in burnu kaplayan derinin geliflmesi ve büyümesi durdu-
¤u zaman, burnun alt›nda bulunan kemik dokusunun geliflmesi ve büyü-
mesi de durur. Kemik hiçbir zaman büyümeye devam etmeye ve deriyi
y›rt›p d›flar› ç›kmaya kalk›flmaz. Bütün vücut organlar› birbirlerine uygun
bir flekilde geliflir.
fief'in Di¤er Görevleri
Hipofiz bezi vücudunuzdaki karbonhidrat ve ya¤ metabolizmas›n›
da düzenler. Gerekti¤i zaman hücrelerinizde yap›lan protein sentezini ar-
t›r›r.Kan bas›nc›n›z düfltü¤ü zaman hipofizin salg›lad›¤› moleküller, da-
marlar›n etraf›ndaki kaslar›n büzülmesini sa¤lar. Milyonlarca kas›n bü-
zülmesi ve damarlar›n küçülmesi kan bas›nc›n› art›r›r.
Bu küçük flef kendisinden çok çok uzakta olan böbreklerin bile çal›fl-
mas›n› düzenler. Vücudunuzun suya ihtiyac› oldu¤u zamanlar› da bilen
hipofiz bezi, bu durumlar için özel bir hormon üretir (vazopressin).52
175Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹176
Yukar›da hipotalamus ve hipofiz bezlerinin beyindeki konumlar› görülüyor. Hipofiz bezi bir-çok organ› orkestra flefi gibi yönlendirir. Ancak hipofiz bezinin harekete geçmesini sa¤la-yan da baflka bir sistemdir. Beynin hipotalamus isimli bölgesi, vücuttan gelen yüzlerce bil-giyi de¤erlendirir. Bu de¤erlendirme sonucunda nerede ne yap›lmas› gerekti¤ine karar ve-rir. Bu karar› uygulamak için de, hipofiz bezinin vücut üzerindeki hakimiyetine ihtiyac› var-d›r. Hipotalamus, hipofiz bezine gerekli talimatlar› gönderir ve hipofiz bezi bunun üzerineharekete geçer. (Eldra Pearl Solomon, ‹nsan Anatomisi ve Fizyolojisine Girifl, s.135)
1- Hipotalamustaki salg›yapan sinir hücreleriningövdesinde ADH ve ok-sitosin sentezlenir.
2- ADH ve oksi-tosin salg› yapannöronun aksonun-dan afla¤›ya do¤ruhareket eder ve ak-son uçlar›ndatoplan›r.
3- Aksonlarlahipofiz bezinin ar-ka lobuna tafl›nanhormonlar bu-radan kana geçer.
4- Hormon-lar, hipofizbezinden ge-nel dolafl›maba¤lanan kü-çük bir kandamar›ylaburadan ay-r›l›rlar.
1- Hipotalamustakisinir hücreleriningövdelerinden uyar›c›ve inhibitör hormonlarsalg›lan›r.
2-Bu salg›lar ilkönce hipotala-musun taban›n-da yer alan k›l-callar taraf›ndanal›n›r.
5- Hormonlarhipofiz bezinigenel dolafl›maba¤lanan küçükbir kan damar›ylaterk ederler.
4- Uyar›c› veyainhibitör hor-monlar k›lcalla-r› terk eder vehormon salg›-layan hipofizbezi hücrelerinietkiler.
3. Salg›larkan damar-lar›yla hipo-fiz bezininön lobunda-ki ikinci k›l-cal damara¤›natafl›n›r.
S.T.H.
ACTH OksitosinADH TSH FSH LH PRL
Ön Lob
vücut parças›
meme bezleri meme bezleri tiroid bezi üreme bezleriböbreküstübezleri
Arka Lob
uterustaki düzkaslar
böbreklerdeidrar toplama
kanallar›
Anne sütü yeni do¤mufl bir bebek için hayati bir öneme sahiptir. Hi-
pofiz bezi bebe¤in bu ihtiyac›n›n da fark›ndad›r. Do¤uma az bir zaman
kala, hipofiz bezinin gönderdi¤i emir do¤rultusunda (prolaktin hormo-
nu) annenin süt bezleri harekete geçer ve süt salg›lanmaya bafllar. Yine
do¤um yaklaflt›¤›nda hipofiz bezinin verdi¤i baflka bir emir do¤rultusun-
da (oksitosin hormonu) dölyata¤› kas› harekete geçer ve do¤um olay›na
yard›mc› olur.53
Derinin günefl alt›nda bronzlaflmas› asl›nda hücrelerin insan› güne-
flin zararl› etkilerinden korumak için ald›¤› bir önlemdir. Hücrelere bu ko-
runma emrini veren (MSH hormonunu gönderen) de yine hipofiz bezidir.
Beyinde hipofiz bezinin bulundu¤u bölgede birbirlerinden farkl›
kimyasal yap›lara sahip 20'den fazla hormon tespit edilmifltir. Bu hor-
monlar›n ço¤u baflka hormonlar›n salg›lanmas›n› sa¤layan uyar›c› özel-
likte hormonlard›r. Hormonal sistemdeki bu kusursuz uyum nas›l ortaya
ç›km›flt›r? Hormonlar aras›ndaki ba¤lant› nas›l kurulmufltur? Bir hormon
di¤erinin mesaj›n› nas›l anlamakta ve do¤ru tepkiyi vermektedir?
Birbirlerinden çok farkl› kimyasal yap›ya sahip olan, ancak ayn› za-
manda da mükemmel bir koordinasyon içinde çal›flan bu 20 hormonun
nas›l var oldu¤u hiçbir -sözde- evrimsel mekanizmayla izah edilemez. Te-
sadüflerle hormonlara bu özellikler kazand›r›l›p insan vücuduna yerleflti-
rilemez. Hiçbir tesadüfi sürecin, hormonlar› oluflturan maddeleri üretme-
si, hormonlar›n içerdikleri mesajlar› belirlemeleri, bu mesajlar›n nereye
gidece¤ini bilmelerini sa¤layacak bir sistemi hormonlara yerlefltirmeleri
mümkün de¤ildir.
Hipofiz bezi hormonlar›n toplu olarak salg›land›¤› bölgelerden sade-
ce biridir. Bunun d›fl›nda böbreküstü bezi, pankreas, efleysel bezler, tiroid
bezleri gibi bölgelerde hayat›n devam› için son derece önemli hormonlar
salg›lan›r. Bu bölgelerden herhangi birinin bozulmas› veya eksik çal›flma-
s› durumunda hayat›n sürdürülmesi imkans›z hale gelir. Hormonal siste-
min oluflturdu¤u bu bütünlük çok aç›k bir flekilde yarat›l›fl› kan›tlamakta-
d›r.
Hormonal sistemi bütün detaylar›yla birlikte yaratan, herfleyden ha-
berdar olan Allah't›r.
177Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
Hormonal Sistemin Yöneticisi
Hipofiz bezi yaln›zca kendi görevlerini yerine getirmekle kalmaz.
Ola¤anüstü bir sorumluluk duygusuyla, di¤er hormonal bezlerin çal›fl-
malar›n› da düzenler ve denetler.
Bu oldukça önemli bir ayr›nt›d›r. Çünkü bu ayr›nt› bezelye büyüklü-
¤ünde bir et parças›n›n ak›lalmaz bir bilinçle hareket etti¤ini gösterir. Hi-
pofiz bezinin neler yapabildi¤i incelendi¤inde bu gerçek daha iyi anlafl›-
l›r.
Hipofiz bezi tiroid, böbreküstü ve efleysel bezlerin çal›flmalar›n› dü-
zenler. Hipofiz bezi beynin ara taban›nda, tiroid bezi g›rtla¤›n alt›nda,
efleysel bezler kad›nlarda yumurtal›kta erkeklerde testislerde, böbreküstü
bezi de böbreklerin hemen üstünde bulunur. Hipofiz bezi; tiroid bezinin
geliflimini ve çal›flmas›n› düzenlemek için TSH hormonu, efleysel bezlerin
çal›flmas›n› düzenlemek için FSH ve LH hormonu, böbreküstü bezlerinin
çal›flmas›n› düzenlemek için ACTH hormonu, süt bezlerinin geliflimi ve
salg›lanmas› için LTH hormonu salg›lar.54
178
‹ç salg› bezleri taraf›ndan cinsiyethormonlar›n›n salg›lanmas›n›gösteren flema
ACTH
böbreküstükabu¤u
hipofiz bezi
gonadotropin
erbezi
testesteron östrojenler östrojenler progesteron
progesteronprogesteron östrojenler
androjenler
androjenler östrojenler
folikülsar› endokrincisimcik yumurtal›k plasenta
Hipofiz bezinin bu organlardan yaln›zca biri üzerindeki etkisini in-
celeyelim. Hipofizin gerekli durumlarda böbreküstü bezlerini harekete
geçirmek için ACTH hormonunu salg›lad›¤›n› belirttik. Hipofizden yola
ç›kan ACTH hormonu kana kar›fl›r ve kan yoluyla böbreküstü bezlerine
ulafl›r. Mesaj› okuyan böbreküstü bezleri hemen gerekli hormonu ürete-
rek vücutta bir dizi kimyasal ifllemin bafllamas›n› sa¤lar.
Hipofiz bezinin bütün bunlar› yapabilmesi için neler "bilmesi" gerek-
mektedir düflünelim. Hipofiz bezi;
"Böbreküstü bezinin görevini",
"Bu görevi nas›l yerine getirdi¤ini",
"Böbreküstü bezinin harekete geçmesi için gerekli olan iflareti" bil-
mek zorundad›r.
Göz önünde bulundurulmas› gereken bir baflka nokta da molekülle-
rin kat ettikleri mesafedir. Hormon moleküllerinin gözle görülmeyecek
kadar küçük olduklar› düflünüldü¤ünde, bu moleküllerin beyinden böb-
re¤e uzanan yolculuklar›n›n insana göre binlerce kilometre ile ifade edile-
bilecek bir yolculuk oldu¤unu kabul etmek gerekir.
179Harun Yahya
Adnan Oktar
Beynin taban›ndaki hipofiz (1) iki ayr› hor-mon salg›layarak böbreklerin çal›flmas›n› de-netler. Bu hormonlardan ADH böbrek tübülle-
rinin etkinli¤ini art›r›r. ACTH ise böbreküstüsalg› bezlerini (2) uyar›r. ACTH uyar›s› ile bu
bezlerin salg›lad›¤› hormonlardan biri böb-reklerin etkinli¤ini sa¤lar. Bunun üzerine kan,
atardamardan glomerüle (3) boflal›r. Buradasüzülen kan›n plazmas› proteinlerden ayr›la-
rak en yak›n tübüle geçer (4). Bu tübül bo-yunca ve Henle kulbunda (5) tübüldeki mad-deler tekrar kan taraf›ndan so¤urulurlar. Ka-
n›n maddeleri so¤urmas› en son tübüle (6)kadar sürer. En son tübülde kan ayn› zaman-da baz› maddeleri de tübüle boflalt›r. Burada
ADH suyun so¤urulmas›n› art›r›r, böbreküstüsalg› bezinden salg›lanan hormon da tuzun
so¤urulmas›n› art›r›r. Böylece böbreklerdekiifllem tamamlanm›fl olur. Allah, böbreklerinçal›flmas› için yaratt›¤› bu detayl› sistemle
sanat›n›n benzersizli¤ini bize tan›tmaktad›r.
glomerül
süzülme
hipofiz bezi
ACTH
ADH
6
21
3
4
5
‹NSAN MUC‹ZES‹
Bu durumda ortaya cevaplanmas› gereken pek çok soru ç›kmaktad›r:
Nas›l olur da hipofiz bezi, kendisinden binlerce km uzakta bulunan bafl-
ka bir hormonal bezin sorumluluklar›n› bilmekte, böbreküstü bezini ha-
rekete geçirecek do¤ru kimyasal ve fiziksel formülleri tam olarak üret-
mektedir? Hipofiz bezi böbreküstü bezinin çal›flmas›n› düzenlemek gibi
bir sorumlulu¤u niçin üstlenmifltir? Kimyasal maddelere haberleflme ye-
tene¤i kazand›ran bu ak›l ortaya nas›l ç›km›flt›r? Görmeyen, duymayan,
düflünemeyen sadece moleküllerden oluflan maddeler böyle bir bilince
nas›l sahip olmufllard›r?
‹nsan, bilinç sahibi olan, bu bilinci kullanabilecek, gelifltirebilecek,
yeni yöntemler bulabilecek bir varl›kt›r. Di¤er canl›lara göre sahip oldu-
¤u tüm üstün özelliklere, zeka, ö¤renme kabiliyeti, araflt›rma, sonuç ç›kar-
ma gibi yeteneklere ra¤men -e¤er bu konuda özel bir e¤itim almad›ysa-
kendi vücudundaki hormonlar›n nerelerden salg›land›¤›n› bilmesi, bun-
lar›n üretimini yapmas› mümkün de¤ildir. Hormonlar›n çal›flmas›na mü-
dahale etmesi, salg›land›klar› yerleri de¤ifltirmesi, yenilerini eklemesi de
imkans›zd›r.
Hormon salg›layan bezler ise birer hücre toplulu¤udur. Bu hücreler
cans›z ve fluursuz atomlar›n birlefliminden oluflmaktad›r. ‹nsan›n yapa-
mad›¤› iflleri, bu fluursuz atomlar toplulu¤u nas›l yapabilmektedir? Vücu-
dun karanl›k derinliklerinde, birbirleriyle asla karfl›laflmas› mümkün ol-
mayan organlar, nas›l böyle bir ak›l ve fluur gösterisi sergilemektedirler?
Bu durumda ortaya çok aç›k bir gerçek ç›kmaktad›r. Hormonlar ve
onlar› salg›layan bezler, çok üstün bir güç taraf›ndan bu özelliklere sahip
olarak yarat›lm›fllar ve insan vücuduna özel olarak yerlefltirilmifllerdir.
Devaml›l›klar›n›n sa¤lanmas› için özel bir sistem kurulmufl, bu sistem is-
tisnas›z bütün insanlarda var olacak flekilde yarat›lm›fl ve DNA'lara bu
bilgiler kodlanm›flt›r.
Bu ifllemlerin tümü benzeri olmayan bir ak›l gerektirir. Bu üstün ak›l
tüm evreni yaratm›fl olan, Yüce Allah'a aittir. Allah tüm alemlerin Rabbi
olan, hiçbir orta¤› olmayand›r.
De ki: "O, herfleyin Rabbi iken, ben Allah'tan baflka bir Rab mi arayay›m?
Hiçbir nefis, kendisinden baflkas›n›n aleyhine (günah) kazanmaz. Gü-
180
nahkar olan bir baflkas›n›n günah yükünü tafl›maz. Sonunda dönüflünüz
Rabbinizedir. O, size hakk›nda anlaflmazl›¤a düfltü¤ünüz fleyleri haber
verecektir." (En'am Suresi, 164)
HORMONAL ‹LET‹fi‹M‹N D‹⁄ER SANTRALLER‹
Tiroid Bezleri
Hormonal sistemin da¤›t›m sant-
rallerinden biri de tiroid ve paratiroid
bezleridir. Tiroid bezi sa¤l›kl› bir yaflam
sürebilmeniz için vücut metabolizman›-
z› düzenler. Bunu, üretti¤i özel bir hor-
mon (tiroksin) sayesinde yapar. Tiroksin
hormonu vücuttaki bütün hücrelere etki
eden bir hormondur ve hücrelerin kulla-
naca¤› oksijen miktar›n› belirler. Örne-
¤in bir hücrede mitokondrinin bulun-
du¤u ortama tiroksin hormonu verildi-
¤inde, oksijen tüketimi ve enerji üretimi
artar. Kandaki tiroksin yetersizli¤inde
ise metabolizman›n yavafllamas›n›n ya-
n›s›ra doku s›v›s›nda su ve sodyum
miktar› artar. Kanda kolesterol miktar›
yükselir.55
Tiroid bezinde tiroksin hormonunun üretilmesi ve salg›lanmas› da
yine içiçe geçmifl bir sistem sayesinde çal›fl›r. Tiroksin hormonunun salg›-
lanmas›, hipofiz bezinin ön lobundan salg›lanan "tirotropin" adl› baflka
bir hormon taraf›ndan düzenlenir.
Tiroid bezinden salg›lanan baflka bir hormon da kalsitonindir. Kalsi-
tonin hormonu, paratiroid bezinden salg›lanan parathormon (PTH) ile
birlikte vücudun kalsiyum-fosfat miktar›n›n düzenlenmesinde önemli bir
rol oynar. Kalsiyum miktar›n›n düzeni ise insan aç›s›ndan son derece ha-
181Harun Yahya
Adnan Oktar
Tiroid bezi boynun alt önbölgesinde, so-luk borusunun ön taraf›nda ve g›rtla¤›nalt›nda bulunur. Tiroid bezinden vücu-dun enerji üretimi ile ilgili metabolizma-s›n› düzenleyen hormonlar salg›lan›r.
tiroid k›k›rda¤›
fiahdamaragiden
atardamar
nefesborusu
aort
tiroid bezigeçidi
tiroid bezininsol lobu
solköprücükkemi¤ialt›ndakiatardamar
‹NSAN MUC‹ZES‹
yatidir; bu madde, kemik oluflumu, kas ve sinir siste-
minin çal›flmas›, kan›n p›ht›laflmas›, hücre zar›ndan
aktif tafl›man›n yap›lmas› gibi son derece hayati ifller-
de kullan›l›r. Bu nedenle kanda belirli bir düzeyde
kalsiyumun mutlaka bulunmas› gerekir. ‹flte bu yüz-
den kemikler kalsiyum depolayan bir banka görevi
görür. ‹ki farkl› hormon da bu bankaya kalsiyumun
yat›r›lmas›n› ya da geri çekilmesini sa¤lar.56
Tiroid bezinin üzerinde bulunan paratiroid be-
zinin üretti¤i parathormon kandaki kemiklerde depo
edilen kalsiyumun kana geri verilmesinde rol oynar.
Bu hormonun salg›lanmas›, hipofiz bezi ve sinir sis-
teminin do¤rudan etkisi olmadan, kandaki kalsiyum
miktar›na göre otomatik olarak düzenlenir. Bu hor-
mon kanda kalsiyum miktar› düfltü¤ünde bunu he-
men tespit eder ve do¤rudan kemik hücrelerine etki
ederek, kemikten kana kalsiyum geçiflini h›zland›r›r.
Kandaki kalsiyum miktar› belli bir seviyeyi geçti¤inde ise tiroid bezinden
kalsitonin hormonu salg›lan›r. Kalsitonin kandaki fazla kalsiyumun ke-
miklerin yap›s›na geçerek orada depolanmas›n› sa¤lar.57
‹nsan vücudu için son derece önemli ifllevleri olan bu hormonun ek-
sikli¤i ya da fazlal›¤› durumunda ne gibi sorunlar ortaya ç›kar?
Parathormonun azl›¤›nda, kandaki kalsiyum miktar› azal›r, buna
ba¤l› olarak kaslarda, özellikle de el ve yüz kaslar›nda kas›lmalar yani te-
tani görülür. E¤er bu nefes borusundaki kaslarda olursa nefes almay› en-
geller ve ölüme yol açabilir. Hormonun fazlal›¤›nda ise, kemiklerdeki kal-
siyum depolar› boflalt›larak kana verilir. Bu durum kemiklerin kolayca
bükülmesine ve k›r›lmas›na sebep olur. Böbrekler kandaki fazla kalsiyu-
mu atmaya çal›fl›r fakat bu kalsiyum kristalleri böbrek tafllar›na da neden
olabilir.58
Bu örneklerde görüldü¤ü gibi, insan›n yaflam›n› sa¤l›kl› ve rahat bir
flekilde sürdürmesi, hormon sisteminin tam olarak çal›flmas›yla mümkün-
dür. Nitekim yaln›zca tiroid bezinin çal›flmas›ndaki küçük bir aksakl›k
182
Kalsiyumun k›lcal damar-lardaki oran› azal›nca, para-tiroid bezlerinden,parathormon (PTH) salg›la-n›r. PTH, kemikten kalsi-yum salg›lanmas› için biruyar›d›r. Bu kusursuz kont-rol sistemi sayesinde kan-daki kalsiyum seviyesi he-men yükselir.
k›lcal damar(kanda Cadüflük oran-da)
paratiroidbezleri
paratiroidbezleri
PTH
pek çok hastal›¤a neden olabilmektedir. Peki böylesine kusursuz bir siste-
mi kuran ve iflleten kimdir? Buraya kadar hep kandaki eksilen maddeleri
fark eden, bu eksikli¤in miktar›n› tespit ederek gerekli maddeleri üreten,
bu maddelerin içeri¤inin ne olmas› gerekti¤ini çok iyi bilen ve gerekti¤i
miktarda maddeyi gerekti¤i sürece üreten, vücudun di¤er organlar› üze-
rinde de etkisi olan bir "irade"den söz ettik. Düflünülmesi gereken nokta
fludur: Böyle yüksek bir irade gösteren varl›k tiroid bezinin kendisi mi-
dir? Elbette böyle bir fley mümkün de¤ildir. Tiroid bezi dedi¤imiz fley bir
hücreler toplulu¤udur; bu toplulu¤un içinde bir fluur sahibi aramak
mümkün de¤ildir. Bu irade, hormonlara aittir de diyemeyiz. Hormon de-
di¤imiz fley de moleküllerden oluflan bir maddedir. O halde bu iradeyi
183Harun Yahya
Adnan Oktar
Canl›l›¤›n devam› için vücutta belli bir miktarda kalsiyum olmas› gerekir. Bu miktar› ko-ruyan ise tiroid bezinden salg›lanan kalsitonin hormonu ve paratiroid bezinden salg›la-nan parathormondur. Vücudumuzdaki bir beze kandaki kalsiyum miktar›n› ölçecek vebuna göre düzenlemeler yapacak fluuru ve iradeyi veren, üstün güç sahibi olan Allah't›r.
kemikten kanakalsiyum geçifli artar
kandan kemiklerekalsiyum geçifli artarkalsitonin
tiroid bezi
tiroid bezi uyar›l›r
kanda kalsiyum
miktar› yüksek
kanda kalsiyum
miktar› düflük
HOMOESTAS‹ (‹ç ortam›n sabit tutulmas›)kanda kalsiyum dengede
kemik
kandakalsiyum
miktar› artar
parathormon
paratiroid bezi
kandakalsiyum
miktar› düfler
paratiroid beziuyar›l›r
‹NSAN MUC‹ZES‹
nerede arayaca¤›z?
‹flte bu noktada karfl›laflt›¤›m›z tek sonuç, yarat›l›fl gerçe¤idir. Vücut
içindeki tüm bezlerin, hormonal sistemi oluflturan tüm elemanlar›n, bun-
lar›n ürettikleri hormonlar›n, o hormonlar›n içinde yer alan moleküllerin
ve onlar› oluflturan atomlar›n tümü Allah'›n benzersiz yarat›fl›n›n birer
ürünüdür.
Böbreküstü Bezlerinin Önemi
Hormonal sistemin üretim elemanlar›ndan biri de böbreküstü bezle-
ridir. Böbreküstü bezlerinde üretilen önemli hormonlardan bir tanesi ad-
renalindir. Adrenalin hormonunun çok ilginç bir görevi vard›r. Bu hor-
mon acil bir durumla karfl›laflan insan bedeninde, çeflitli de¤iflikliklerin
oluflmas›na neden olur. Bu de¤iflikliklerle insan bedeninde aniden geliflen
olaylara karfl› bir nevi haz›rl›k yap›lm›fl olur. Bunu flöyle örneklendirebi-
liriz:
184
fiekilde böbreküstü bezi ve bubezin bölümleri görülüyor.
a)Bezin d›fl k›sm› korteks, içk›sm› ise medullad›r. Bu bölge-
lerin uyar›lmas› ve salg›lad›klar›hormonlar farkl›d›r.
b)Böbreküstü bezinin korteks(d›fl) k›sm›n›n hormon salg›s›-
n›n düzenlenmesi flu flekildegerçekleflmektedir: Hipotala-
mus ve hipofiz hormonlar› kan-la böbreküstü bezinin kabuk
bölgesine gelerek buradan kor-tizol hormonlar› salg›lanmas›n›
sa¤lar. Kortizol hormonununvücuttaki kan flekerini art›rmak,
karaci¤erde glikojen depolan-mas›n› sa¤lamak gibi önemli
görevleri vard›r. Beyinden ge-len bir emirle böbreklerin hare-kete geçmesi ve bununla vücutfaaliyetlerinin düzenlenmesinihücrelerin gerçeklefltiremeye-
cekleri aç›kt›r. Elbette ki buAllah'›n benzersiz yaratmas›d›r.
H‹POTALAMUS
CRH
hipofiz ön lobu
ACTH
adrenal korteks
kortizol
böbreküstü bezi
(+)
(+)
(+)
(a) (b)
(-)
(-)
beyin merkezindengelen sinyaller
adrenal korteks(böbreküstü
bezinin d›fl k›sm›)
adrenal medulla(böbreküstü
bezinin iç k›sm›)
Bir tehlike ile karfl› karfl›ya kalan (örne¤in bir hayvan›n sald›r›s›na
u¤rayan) bir insan düflünelim. ‹lerleyen saniyelerde bu insan›n bedeninin
normal flartlara göre çok farkl› ihtiyaçlar› olacakt›r. H›zl› koflmas›, kaslar›-
n›n daha h›zl› çal›flmas›, kan bas›nc›n›n artmas›, kalbinin daha h›zl› atma-
s› gereklidir. Böylece daha h›zl› koflabilecek, daha çabuk kaçabilecek veya
tehlike ile daha güçlü bir flekilde mücadele edebilecektir. Peki bütün bun-
lar nas›l gerçekleflecektir?
Tehlikenin ortaya ç›kmas› ile birlikte vücutta alarm dü¤mesine bas›-
l›r. Beyin, böbreküstü bezlerine y›ld›r›m gibi bir emir gönderir. Böbreküs-
tü bezinde bulunan hücreler alarm durumuna geçer ve acil olarak adre-
nalin isimli bir hormon salg›larlar. Adrenalin molekülleri kana kar›fl›r ve
vücudun çeflitli bölgelerine da¤›l›r.
Adrenalin hormonunun bir amac› vard›r. Bütün vücudu topyekün
alarm durumuna geçirmek ve insan›n daha güçlü, daha dayan›kl› ve da-
ha h›zl› olmas›n› sa¤lamakt›r.
Salg›lanan adrenalin molekülleri damarlarda özel bir düzenleme ya-
parlar. Adrenalin molekülleri acil durumda önemli organlara daha çok
kan gitmesini sa¤lar. Bunun için kalbe, beyne ve kaslara giden kan damar-
lar›n›n etraf›nda bulunan hücreler adrenaline itaat eder ve damar›n genifl-
lemesini sa¤lar. Böylece hayati organlara daha çok kan gider.
Adrenalin molekülleri ihtiyaç duyulmayacak organlara giden da-
marlar› da daralt›rlar. Böylece bu organlara daha az kan gitmesi sa¤lan›r.
Adrenalin moleküllerinin etkisi kalbe, beyne ve kaslara giden da-
marlar› açarken, karaci¤ere ve deriye giden damarlar› daraltmaktad›r.
Böylece beden için ihtiyaç duyulan ekstra destek sa¤lanm›fl olur. Hiçbir
zaman yanl›fll›kla kalbe veya beyne giden damarlar daral›p karaci¤ere ve-
ya deriye giden damarlar genifllemez. Adrenalin molekülü ne yapmas›
gerekti¤ini çok iyi bilir. Damar hücreleri de adrenaline harfiyen itaat eder-
ler. Bedeninizde bulunan yüzlerce damar›n çap› ve nereye ne miktarda
kan ilettikleri, gözünüzle görülmeyen bir hormonun akl› taraf›ndan ayar-
lanmaktad›r.
Deriye az kan pompalanmas›n›n bir baflka hikmeti daha vard›r. Bu
sayede muhtemel bir yaralanmada kan kaybetme riski en aza indirilmifl
185Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
olacakt›r. Afl›r› heyecan karfl›s›nda deride gözlemlenen soluklaflman›n ne-
deni de o anda deriye daha az kan pompalan›yor olmas›d›r.
Adrenalin molekülleri her organ için farkl› bir anlam tafl›r;
Damara gitti¤i zaman damar› geniflleten adrenalin molekülü, kalbe
gitti¤i zaman da kalp hücrelerinin kas›lmalar›n› h›zland›r›r. Böylece kalp
daha h›zl› atar ve kaslara ekstra güç için ihtiyaçlar› olan kan sa¤lanm›fl
olur.
Adrenalin molekülü kas hücrelerine ulaflt›¤› zaman da kaslar›n daha
güçlü bir flekilde kas›labilmelerini sa¤lar.
Karaci¤ere ulaflan adrenalin molekülleri burada bulunan hücrelere
kana daha çok fleker kar›flt›rmalar›n› emreder. Böylece kandaki fleker mik-
tar› artar ve kaslar›n ihtiyac› olacak ekstra yak›t sa¤lanm›fl olur.
186
Hipotalamusun, böbreküstü bezinin iç k›sm›n›n (adrenal medulla) ve bezin d›fl k›sm›n›n (ad-renal korteksin) heyecan an›nda ne gibi tepkiler verdiklerini gösteren flematik anlat›m görü-lüyor. Gerekli durumlarda vücuda güç sa¤layan bu birbirine ba¤l› sistemin kendili¤inden or-taya ç›kmas›n›n mümkün olmad›¤› ak›l sahibi her insan için çok aç›k bir gerçektir. (Elaine N.Marieb, Essential of Human Anatomy & Physiology, Benjamin/Cummings Science Publishing, s.280)
adrenal(böbreküstü)
bezi
böbrek
omurilik(enine kesiti)
sinir hücresi
adrenal medulla
epinefrin venorepinefrin
mineralokortikoidler glikokortikoidler
sinir uyar›s›
sinir hücresi
kan damar›ön hipofizhormon salg›lan›yor
ACTH
hipotalamus
adrenal korteks
adrenal korteks (bezin d›fl k›sm›)
Stress
Heyecan an›nda k›sa vadeli tepkiler Heyecan an›nda uzun vadeli tepkiler
adrenal medulla (böbreküstü bezinin iç k›sm›)
1- Glikoza dönüflen glikojen: kandakiglikoz seviyesi yükseliyor.2- Kan bas›nc› artar3- Solunum oran› artar4- Metabolizma h›zlan›r 5- Heyecan an›na ba¤l› olarak kan ak›fl›ndafarkl›l›k ve sindirim ve böbrek faaliyet-lerinde azalma görülür.
1- Böbreklerdesodyum iyonu vesu birikmesi2- Kan hacmi vebas›nc› artar
1- Proteinler veya¤lar sindirilerekglikoza çevrilir.Böylece kandakiglikoz oran› artar. 2- Ba¤›fl›kl›k sistemibask›lanabilir.
Bütün bu özel ayarlamalar sonucunda metabolizma % 100 oran›nda
bir güç art›fl› sa¤lar. Adrenalinin vücutta yapt›¤› de¤ifliklikler sayesinde
insan daha h›zl› düflünen ve karar verebilen, daha güçlü mücadele edebi-
len, daha h›zl› koflabilen ve daha çok dayan›kl›l›k gösterebilen bir duru-
ma gelir.
Adrenalin molekülleri bir insan›n tehlike an›nda bedeninde ne gibi
de¤iflikliklere ihtiyac› oldu¤unu çok iyi bilmektedir. Dahas› bu molekül-
ler bütün vücudu ortak bir uyum içinde tehlikeye haz›rlamaktad›rlar.
187Harun Yahya
Adnan Oktar
Böbreküstü bezlerinden(adrenal kor-teks) salg›lanan baflka bir hormonolan aldosteronun yoklu¤u mutlakölümdür. Vücuttaki mineral dengesinisa¤layan bu hormonun salg›lanma-mas› durumunda dolafl›m yetmezli¤i,kas yorgunlu¤u, deride pigmentlefl-me gibi hastal›klar ortaya ç›kar. Kanflekeri düfler, enfeksiyon direnci aza-l›r. (Invitation to Biology, s.436) K›sa-cas› insan›n sa¤l›kl› yaflam›, resimdegördü¤ünüz (üstte) atomlar›n birleflipaldosteron isimli bu hormonu olufl-turmas› ile mümkündür. Bu ifllemlers›ras›nda sergilenen fluur ve iradeninbu hormonu oluflturan fluursuz vecans›z atomlar›n eseri oldu¤unu id-dia etmek hiç kuflkusuz ki büyük birmant›k hezimetidir.
Aldosteron
Aldosteron salg›lanmas› ve kan bas›nc›n›ndüzenlenmesi s›ras›nda gerçekleflen olaylar
Sodyum konsantrasyo-nundaki düflmeyle hücre
d›fl› s›v› hacmi azal›r. Kan›n hacmi düfler
Kan bas›nc› düfler Böbrekten reninsalg›lan›r
Renin anjiotensino-jeni, anjiotensin-I'e
çevirir
Çeviricienzim
Anjiotensin-I an-jiotensin II'ye
dönüflür
Kan
Anjiotensin II kanbas›nc›n› art›r›r.
Arterioller (atar k›lcallar)kas›l›r
Adrenal korteksinuyar›lmas›yla aldosteron
salg›lan›r
Adrenal korteksinuyar›lmas›yla aldosteron
salg›lan›r
Sodyum ve su dengesinormale döner
Hücre d›fl› s›v› miktar›artar
Hücre d›fl› s›v› miktar› artar.Sonuçta kan hacmi normale
dönüflür.
Kan bas›nc› da normaledöner
188
Siz hiç fark›nda olmad›¤›n›z halde, vücudu-
nuzda her an binlerce emir gider gelir ve ya-
flam›n›z› en uygun ve en kolay hale getirir.
Örne¤in, heyecanland›¤›n›zda veya korktu-
¤unuzda, sinir hücreleriniz derhal sinyal sis-
temini uyar›r ve büyük bir h›zla ve yolunu
flaflmadan hedefe ulaflarak böbreküstü bez-
lerinizi hareketlendirir. Mesaj› alan
böbreküstü bezleri adrenalin hormonu salg›-
lar. Adrenalin hormonu ise kana kar›flarak,
neredeyse bütün vücudu alarma geçirir. Sin-
dirim organlar›n›n hareketlerini engeller ve
sindirme sürecini durdurur. Böylece sindiri-
me kat›lmayan önemli miktarda kan, kaslar›
beslemek üzere boflta kalm›fl olur. Ayn› za-
manda kalbin ritmi h›zlan›r, kan bas›nc› artar.
Akci¤erlerin bronfllar› geniflleyip, oksijen giri-
flini ve kan›n oksijenle beslenmesini h›zlan-
d›r›r. Kandaki fleker miktar› artar. Bu da kas-
lara fazladan enerji sa¤lar. Nihayet gözbe-
bekleri genifller ve gözlerin ›fl›k uyar›mlar›na
karfl› duyarl›l›¤› artar. Bütün bu etkiler birara-
ya geldi¤inde ise, bir insan ister kaçma, ister
savunma, isterse de sald›rma durumuna
geçmek üzere olsun, her durumda büyük bir
performans göstermeye haz›r duruma gelir.
Sinir hücreleri, cans›z ve bilinçsiz atomlar-
dan oluflan yap›lard›r. Ancak bu atomlar, vü-
cudun ihtiyaç duydu¤u durumlar› hemen an-
layarak, vücudun ilgili yerine derhal mesaj
gönderirler. Mesaj› alan yer de ayn› flekilde
cans›z atomlar›n birleflmesinden meydana
gelmifltir. Buna ra¤men kendisine gelen me-
saj› hemen anlar ve harekete geçerek gerek-
li hormonu üretir. Bu hormon ise, son derece
fluurlu bir flekilde ve üretilifl amac›n› gayet iyi
bilerek tüm vücudu dolafl›r ve ilgili organlar›
alarma geçirir.
Bu kadar fluurlu, planl›, organize ve amaca
yönelik bir sistemin tesadüfen olufltu¤unu
düflünmek akla, mant›¤a ve sa¤duyuya yüz
çevirmektir. Darwinistler, tüm bu sistemlerin
ve organlar›n tesadüfen olufltu¤unu iddia
ederek, çocuklar›n dahi gülecekleri bir duru-
ma düflmektedirler.
Evrimci ve ateist bir felsefeci olmas›na ra¤-
men, Malcolm Muggeridge Darwinizm'in için-
de bulundu¤u bu durumu flöyle itiraf eder:
"Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uygu-
land›¤› alanlarda, gelece¤in tarih kitaplar›n-
daki en büyük espri malzemelerinden biri
olaca¤›na ikna oldum. Gelecek kuflak, bu ka-
dar çürük ve belirsiz bir hipotezin inan›lmaz
bir safl›kla kabul edilmesini hayretle karfl›la-
yacakt›r." (Malcolm Muggeridge, The End of
Christendom, Grand Rapids: Eerdmans,
1980, s; 43)
DARWIN‹ZM'‹ YALANLAYAN HORMONLAR
CHCH2NHCH3
Kendisine adrenalin hormonu ulaflan her doku ve organ ortak bir
amaç için hareket etmeye bafllamaktad›r. Hiçbir organ ortak amac›n d›fl›n-
da veya tersine hareket etmemektedir.
Acil durumlar karfl›s›nda insan bedeninin vermesi gereken tepkiler
ve al›nmas› gereken önlemler dahi insan›n bilgisi ve kontrolü d›fl›nda
al›nm›fl ve insan vücuduna yerlefltirilmifltir. Adrenalin hormonu ve vücut
üzerindeki etkisi bu sistemlerin birbirlerine uygun ve özel bir flekilde ya-
rat›ld›¤›n› bir kez daha ispat etmektedir.
Kad›n ve Erkek Fark›n› Oluflturan Bezler
‹nsan ergenlik ça¤›na geldi¤inde hipofiz bezi vücutta baz› de¤ifliklik-
lerin yap›lmas› gerekti¤ini adeta fark eder ve efleysel bezlere bir dizi emir
gönderir. Bu emir üzerine efleysel bezler harekete geçer. Kad›n efleysel
bezlerinde salg›lanan bir hormon (östrojen) kad›n vücudunu olgunlaflt›-
r›p üreme organlar› ve vücut yap›s›n›n geliflimini düzenlerken, baflka bir
hormon da (progesteron) kad›n› gebeli¤e haz›rlar.
Erkek efley bezlerinden salg›lanan baflka bir hormon ise (testesteron)
erkeklere özgü vücut yap›s›n›n ortaya ç›kmas›n› ve cinsel geliflimin dü-
zenlenmesini sa¤lar.
Her iki bedenin hipofiz ya da tiroid bezlerinde üretilen hormonlar
birbirleri ile hemen hemen ayn› özelliklere sahiptir. Ancak efleysel bezler
ergenlik ça¤›na gelindi¤inde birbirlerinden tamamen farkl› hormonlar,
üretirler. Çocukluk döneminde de vücutta olan ancak salg›lanmayan cin-
siyet hormonlar›n›n vücut olgunlaflt›¤› zaman harekete geçmeleri de hep
belli bir düzen ve zamanlamaya uygun olmaktad›r. Bu olay nas›l gerçek-
leflir?
189Harun Yahya
Adnan OktarTestesteronunkimyasal formülü
Progesteronunkimyasal formülü
Progesteron kad›nvücudunu gebeli¤ehaz›rlayan, testeste-ron ise erkeklere öz-gü özelliklerin meyda-na gelmesini sa¤la-yan hormondur.
‹NSAN MUC‹ZES‹
Vücudunuzun içindeki bir molekül geçen zaman› yani tarihi hesap-
lamakta ve belirlenmifl bir tarihte harekete geçmektedir. Bir maddenin za-
man hesaplamas› yapmas›, üstelik bütün insanlarda hemen hemen ayn›
zamanlar› tutturarak harekete geçmesi insan› hayrete sürükleyen bir olay-
d›r. Bir hormonun tarih bilmesi mümkün müdür? Elbette ki böyle bir fley
mümkün de¤ildir. Hormonlar› belli zamanlarda harekete geçiren onlar›
yaratm›fl olan Allah't›r. Ne zaman salg›lan›p ne zaman duracaklar›n› be-
lirleyen Allah't›r. Allah her türlü yaratmay› bilendir.
Çok Hassas Bir Ölçü
Vücudumuz için vazgeçilmez ve hayati bir göreve sahip hormonlar,
acaba kan›m›zda ne kadar yer tutmaktad›r? 1 litre kanda 1 gram›n milyar-
da biri ile milyonda biri kadar hormon bulunur.59 Bu kadar az miktarda
bulunmalar›na ra¤men hormonlar insan vücudundaki hemen hemen bü-
tün ifllemlerde haberleflmeyi sa¤lay›c›, harekete geçirici rol oynamaktad›r-
lar.
Kanda ak›l almayacak kadar küçük bir
yer tutan hormonlar›n, gerekti¤i zaman gerek-
ti¤i miktarda salg›lanmalar› ve gerekti¤inde
hemen durdurulmalar› son derece önemlidir.
Peki bu düzenlemeyi yapan kimdir? Hor-
monlar›n fazla salg›land›¤›n› fark edip, "dur"
emrini kim vermektedir?
Salg›lanan hormonlar›n etki ettikleri or-
ganlar e¤er yapmalar› gereken görevden daha
fazlas›n› yaparlarsa bu, vücut için tehlike anla-
m›na gelir. ‹htiyaçtan fazla çal›flan bir organ,
kendisini harekete geçiren hormonlar› üreten
salg› bezine bir mesaj gönderir. Bu mesaj "benim çal›flmama art›k ihtiyaç
yok, beni çal›flt›ran hormonu üretme" anlam›na gelir.
Bu sistemin bozuldu¤u hastal›klardan biri, tiroid bezinin fazla çal›fl-
mas› anlam›na gelen hipertiroid hastal›¤›d›r. E¤er bu hastal›k tedavi edil-
mezse insan yaflam›n› sürdüremez.
190
Tiroid bezinin büyümesi ileguatr (yukar›da) ad› verilen
hastal›k ortaya ç›kar.
Görüldü¤ü gibi istisnai hastal›k durumlar› d›fl›nda, bu sistem kusur-
suz bir flekilde ifller. Her organ kendisi ile ilgili hormonu hangi salg› bezi-
nin üretti¤ini bilir. E¤er bu bez kendisini ihtiyaçtan fazla çal›flt›r›rsa organ
duruma müdahale eder. Hormon bezi ve ilgili organ adeta iki insan gibi
birbirleri ile iletiflim kurar. Bu sayede insan sa¤l›kl› bir flekilde yaflam›n›
sürdürür.
Ancak tüm bunlar gerçekleflirken insan›n bu olaylar›n tek bir tane-
sinden bile haberi olmaz; sa¤l›¤› ile ilgili bu hayati konularda kendisi bir
çaba göstermek zorunda kalmaz. Çünkü Allah, insan›n sa¤l›kl› yaflamas›
için cans›z ve fluursuz atomlardan oluflan molekülleri birer vesile k›lm›fl-
t›r. Bu, Allah'›n tüm insanlar üzerindeki sonsuz rahmetinin bir delilidir.
Hormonlar›n Paketlenmesi
Bir otomobil fabrikas›nda üretilen arac›n farkl› parçalar› -flase, ka-
porta, camlar, motor, koltuklar- farkl› imalathanelerde üretilip daha son-
ra biraraya getirilirler. Baz› hormonlar›n üretimlerinde de ayn› planlama
söz konusudur.
DNA'daki bilgiler do¤rultusunda ribozomlarda üretilen farkl› parça-
191Harun Yahya
Hormonlar, hemsalg› bezleri (a),hem de uyar› sal-g›layan hücreler(b) taraf›ndan sal-g›lan›r. Hormon-lar genelde kantaraf›ndan tafl›n›rve hedef hüc-relere götürülür.
salg› bezininhücreleri
(a)
(b)
k›lcaldamar a¤›
kan yoluyla tafl›nma
kan yoluyla tafl›nma
hedef hücreler
hedef hücreleruyar› salg›layan hücreler
‹NSAN MUC‹ZES‹
lar endoplazmik retikulum bölgesin-
de biraraya getirilirler. Daha sonra bu
parça bir fabrikada oldu¤u gibi farkl›
bir bölgeye -golgi cisimci¤ine- iletilir
ve burada hormon son ve kullan›labi-
lir haline getirilir.
Hormon, mükemmel haliyle üre-
tilmifltir ancak bu yeterli de¤ildir.
Hormonun üç boyutlu mükemmel ya-
p›s›n› kan yoluyla yapaca¤› uzun yol-
culuk boyunca koruyabilmesi gerekir.
Aksi takdirde hormon yolda bozulur
ve hedef hücreleri etkileyemez hale
gelir. Ancak bu tehlikeye karfl› da ge-
rekli tedbir al›nm›flt›r. Golgi cisimci¤i-
ne getirilen hormon molekülü burada
ince bir zardan oluflan özel bir paketle
kaplan›r. Art›k hormon molekülü ya-
paca¤› uzun yolculu¤a haz›rd›r.
Burada dikkat edilmesi gereken
bir nokta vard›r. Üretimi yapan hücre-
ler hormonlar› kendileri kullanmay›p
d›fl ortama gönderirler. Bunlar, hücre-
nin tan›mad›¤› ve hiçbir zaman bile-
meyece¤i kadar uzaktaki bambaflka
hücreler taraf›ndan kullan›l›rlar. Me-
safe o kadar uzakt›r ki, hücrenin bo-
yutu düflünüldü¤ünde üretti¤i mad-
denin ald›¤› yol, bizim boyutumuzda
binlerce kilometre ile ifade edilebilir. Hücre büyük bir özen ve zahmetle
üretti¤i maddelerin nerede ve nas›l kullan›ld›¤›n› bilmez. Ama bu bilin-
meyen amaç u¤runa, ne ifle yarad›¤›n› bilmedi¤i kompleks ürünleri bütün
hayat› boyunca üretmeyi sürdürür.
192
Her insan›n vücudunda bulunan ayn› hor-monlar hep ayn› formüllere sahiptir. Bu sa-yede her insanda ayn› ifllevleri görürler.Bazen tek bir hormonun formülündeki birmaddenin eksikli¤i dahi hormonun ifllevle-rini yerine getirememesine neden olur. Ör-ne¤in yeni do¤an bebeklerde tiroid doku-su, hipofiz, tiroid hormonu alg›lay›c›lar› vedi¤er tüm ilgili enzimler olmas›na ra¤menhormon üretimi için gerekli olan iyot mad-desi olmazsa bunlar›n hiçbiri ifllev göre-mez. Tiroid hormonu di¤er organ ve doku-lar› da etkiledi¤inden en ufak bir bozukluk-ta kalp baflta olmak üzere tüm hayati sis-temler bozulmaya bafllar. E¤er böyle bir ra-hats›zl›k do¤ufltan itibaren mevcutsa be-be¤in uzun süre yaflama flans› yoktur.
Örne¤in beynin hemen alt›nda bulunan hipofiz bezindeki hücrelerin
ürettikleri özel bir hormon, böbrek faaliyetlerini düzenler. Hipofizdeki bir
hücre, böbre¤in nas›l birfley oldu¤unu, nerede bulundu¤unu, ne gibi ifl-
lemler yapt›¤›n› bilemez. Peki hiç bilmedi¤i ve hayat› boyunca da bileme-
yece¤i bir organ olan böbre¤in yap›s›na tam uygun özelliklerde bir mad-
deyi nas›l üretebilir? Nas›l olup da böbre¤in yap›s›na bu kadar hakim ola-
bilir? Bu sorunun tek cevab›, bütün bu kusursuzlu¤un hücrelerin iradele-
ri ile gerçekleflmesinin kesinlikle mümkün olmad›¤›d›r. Hücreler bu ifl
için özel olarak Allah taraf›ndan yarat›lm›fllard›r.
‹nsan Bu Mükemmel Sistemi Kime Borçludur?
Evrim teorisi, insan vücudunun milyonlarca y›ll›k bir süreç içinde
küçük aflamalar geçirerek bugünkü haline geldi¤ini öne sürer. Bu, flu de-
mektir: ‹nsan bedenindeki organlar›n bir k›sm›, bir zamanlar yoktu, ancak
daha sonra evrimleflerek olufltu.
Böyle bir iddian›n asla mümkün olmad›¤›n› görebilmek için, hor-
monlardan verdi¤imiz örneklere tekrar bakal›m. Örne¤in insan vücudun-
daki kalsiyumun dengede tutulmas›n› sa¤layan sistemin çal›flmas› için
birbirinden ba¤›ms›z birçok faktörün ayn› anda var olmas› gerekmekte-
dir. Mevcut faktörlerden birinin -örne¤in parathormonun- eksikli¤i duru-
munda bütün sistem ifle yaramaz bir hale gelecektir. Bu durum di¤er hor-
monal bezler ve onlar›n üretimleri için de geçerlidir. Örne¤in böbreküstü
bezlerinden salg›lanan bir hormonun (aldosteron) yoklu¤u mutlak ölüm-
dür. Öyleyse böbreküstü bezinin zaman içinde yavafl yavafl geliflti¤i dü-
flünülemez; çünkü bu bez olmadan insan›n yaflamas› mümkün de¤ildir.
Ayn› flekilde pankreasa ve insüline sahip olmayan bir insan bedeni-
nin de yaflam›n› sürdürmesine olanak yoktur. Pankreas› olmayan bir ya-
r›-insan›n milyonlarca y›l önce dünya üzerinde gezindi¤ini varsayal›m.
Bafl›na ne gelirdi?... Cevap basittir; yedi¤i ilk flekerli g›da ile birlikte fleker
komas›na girer ve orac›kta ölürdü.
Biz yine de bir k›sm›n›n çok "bilinçli" bir diyet yaparak -asl›nda bu
mümkün de¤ildir, çünkü yedi¤imiz besinlerin çok büyük k›sm›nda fleker
193Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
vard›r- hayatta kald›¤›n› varsayal›m. O zaman flu soruyla karfl›lafl›r›z:
Acaba bu hayali "insan atalar›", pankreasa ve insüline nas›l sahip oldular?
Acaba günlerden bir gün bir tanesi ç›k›p; "art›k bu fleker sorununu
çözmemiz gerek, iyisi mi midenin alt›nda bir yere bir organ koyal›m da
bu organ kandaki flekeri dengeleyen bir hormon salg›las›n" m› dedi? Ve
sonra kendisini zorlayarak midesinin alt›nda gerçekten de bir pankreas
m› oluflturdu? ‹nsülinin nas›l bir formüle sahip olmas› gerekti¤ini hesap-
lay›p sonra da bu formülü pankreasa m› ö¤retti?
Yoksa, günlerden bir gün, çok "baflar›l›" bir mutasyon oldu da, bu
pankreas› olmayan hayali yar›-insanlardan birinin DNA's›ndaki bir bo-
zulma sonucunda, ortaya birdenbire tam teflekküllü bir pankreas ve insü-
lin hormonu mu ç›kt›?
Ancak bu "mükemmel" mutasyon bile yeterli olamazd›. Bir de, kan-
daki fleker oran›n› sürekli olarak kontrol alt›nda bulunduracak, gerekti-
¤inde pankreasa insülin salg›lama komutu yollayacak, gerekti¤i kadar in-
sülinin salg›lanmas›ndan sonra da "dur" emri verecek bir karar mekaniz-
mas›n›n beynin bir köflesinde bir baflka "tesadüf" sonucunda ve pankreas-
la ayn› anda oluflmas› gerekirdi.
Bu bilim d›fl› senaryodan da aç›kça anlafl›ld›¤› gibi vücuttaki di¤er
bütün sistemlerde oldu¤u gibi hormonal sistemin de evrim teorisinin id-
dia etti¤i gibi basamak basamak oluflmas›na imkan yoktur. Zaman içinde
geliflen tesadüflerin ya da herhangi bir di¤er hayali evrim mekanizmas›-
n›n hücrelere, kandaki maddeleri analiz etme, bu analizlere göre karar al-
ma, baflka organlar› durumdan haberdar etme ve devreye sokma, haber-
leflirken özel mesajc›lar (hormonlar) kullanma gibi yetenekleri kazand›r-
mas›na imkan yoktur.
Bu kusursuz sistemi yaratan, her detay› olmas› gerekti¤i flekilde
belirleyen sonsuz ilim sahibi olan Allah't›r.
194
195
‹nsan vücudunda onbinlerce farkl› türde hormon
her an faaliyettedir. Kalbin at›fl h›z›ndan, kanda-
ki fleker miktar›na, damarlardaki kan bas›nc›n-
dan, görme hücrelerine ulaflan ›fl›¤›n fliddetine
kadar vücutta her an durmaks›z›n gerçekleflen
binlerce milimetrik ayar, hormonlar taraf›ndan
düzenlenir.
Hormonlar hücrelerde üretilir. Hormonlar›n üreti-
minde ço¤u zaman "milimetrenin binde biri" ora-
n›nda bir fazlal›k ya da eksiklik vücuttaki bütün
dengeleri alt üst edebilir. Ölüme kadar varan so-
nuçlar do¤urabilir.
- Peki, fluursuz hücreler ne kadar hormon üret-
meleri gerekti¤ini nereden bilir ve bu hassas öl-
çüyü nas›l hesaplar?
Hormon dedi¤imiz fley, her çeflidi farkl› amino
asit dizilimlerinden oluflan protein molekülleridir.
Bu moleküllerin gözleri, kulaklar›, burunlar›, k›sa-
ca ortam› alg›lamalar›n› sa¤layacak duyu organ-
lar› yoktur. Düflünmelerini, hesap yapmalar›n›
sa¤layacak bir düflünce organlar›, ak›llar› ve bi-
linçleri de yoktur. Fakat bu moleküller adeta gö-
rür, duyar, hesaplar ve düflünürmüflcesine vücut
içinde yollar›n› bulur, ulaflmalar› gereken hücre-
lere tafl›d›klar› mesajlar› iletirler. Kendi mikrosko-
bik büyüklüklerine oranla binlerce kilometrelik
mesafeleri hiç flafl›rmadan, yollar›n› kaybetme-
den kateder ve varmalar› gereken hücrelere ula-
fl›rlar.
- O halde, bu bilinçten ve alg›dan yoksun mole-
küller, yönlerini nas›l bulurlar, do¤ru hücrelere
nas›l ulafl›rlar? Ne a¤z› ne dili olmayan bu hor-
monlar ulaflt›klar› hücrelere tafl›d›klar› mesaj› na-
s›l aktar›rlar? Tafl›d›klar› mesaj› aktarmak gerek-
ti¤ini nereden bilirler?
Hücreler hormonlar›n tafl›d›klar› mesajlar› anla-
y›p hemen kendi içlerinde yapmalar› gereken ifl-
lemleri bafllat›rlar. Kendilerinden istenen faaliye-
ti ya da üretimi ne eksik ne fazla tam gerekti¤i
kadar›yla yerine getirirler.
- Bir düflünün, akl›, fluuru, gözü, kula¤› olmayan
bir hücre kendisine gelen mesaj› nas›l anlar? An-
lad› diyelim, ne yapmas› gerekti¤ini, nas›l yap-
mas› gerekti¤ini nereden bilir?
Tüm bunlar› anlad›¤›n› ve bildi¤ini varsayal›m,
neden derhal ve kusursuzca itaat etmek zorunlu-
lu¤u hisseder? Umursamazl›k, sorumsuzluk ya
da gevfleklik göstermez, ertelemez veya unut-
maz?
Bu sorular›n cevab›n› hormonlar›n içindeki atom-
larda ya da hücrenin içindeki parçac›klarda veya
moleküllerde araman›n ne kadar ak›ls›z ve an-
lams›z bir çaba olaca¤› aç›kt›r. Çünkü bunlar›n
hiçbirinin tek bir an dahi ne yapmas› gerekti¤ini
hesaplayacak, do¤ru karar› verecek bir akl› ve
bilinci yoktur.
Bu sorular›n tek bir cevab› vard›r. Canl› cans›z
tüm varl›klar gibi bu yarat›klar da kendilerini ya-
ratan Allah'›n emirlerine uyarlar. Evrenin her nok-
tas›na oldu¤u gibi, hücrelere de hormonlara da
moleküllere de atomlara da an an ne yapmalar›
gerekti¤i Allah taraf›ndan ilham edilir. Bir Kuran
ayetinde bu s›r bize flöyle haber verilmektedir:
Allah, yedi gö¤ü ve yerden de onlar›n benze-
rini yaratt›. Emir, bunlar›n aras›nda durmadan
iner; sizin gerçekten Allah'›n herfleye güç ye-
tirdi¤ini ve gerçekten Allah'›n ilmiyle herfleyi
kuflatt›¤›n› bilmeniz, ö¤renmeniz için. (Talak
Suresi, 12)
T4 Hormonu
T3 Hormonu
"HORMONLAR" DA TÜM VARLIKLAR G‹B‹ ALLAH'IN
EMR‹YLE HAREKET EDER
196
En küçü¤ünden en büyü¤üne kadar vücuttaki milyarlarca ifllem ok-
sijen sayesinde elde edilen enerji ile gerçekleflir. ‹htiyaç duydu¤u-
muz oksijeni vücudumuza sa¤layan solunum sistemimizdir.
Nefes al›p verme ifllemi otomatik olarak gerçekleflir. ‹nsan bu hayati
önemdeki ifllem yerine getirilirken hiçbir emek sarf etmez, bir karar ver-
mez ve hiçbir müdahalede bulunamaz. Do¤du¤u andan itibaren bu mu-
cizevi sistem faaliyete geçer ve hiç aksama olmadan çal›fl›r. Yeni do¤an
her bebekte -o fark›nda dahi olmadan- ömür boyunca hiç durmadan çal›-
flacak olan solunum makinesinin dü¤mesine bas›lm›fl olur.
Solunum, yaln›zca nefes almak de¤ildir. Havadaki oksijen kullan›la-
rak vücutta enerji ortaya ç›karmak için yap›lan ifllemler zincirinin tümü-
ne verilen add›r. ‹lerleyen bölümlerde solunum iflleminin nas›l gerçeklefl-
ti¤i konusuyla birlikte solunum sistemini oluflturan parçalar›n genel ya-
p›s› da ele al›nacakt›r.
197Harun Yahya
Adnan Oktar
Bebekler anne karn›nda iken göbekkordonu vas›tas›yla annelerinden
haz›r olarak ald›klar› oksijenle bes-lenirler. O dönemdeki vücut yap›lar›akci¤erlerini kullanmadan solunum
yapabilecek flekilde yarat›lm›flt›r.Ancak zaman içinde di¤er organlar-la birlikte akci¤erleri de büyür. Annekarn›nda bir s›v›n›n içinde yüzen ve
nefes almayan bebek d›flar› ç›kt›¤›andan itibaren nefes almaya ve ak-
ci¤erlerini kullanmaya bafllar. Bebekiçin daha do¤madan gereken tüm
haz›rl›klar yap›lm›flt›r. D›fl dünyadaihtiyac› olacak her türlü organ anne
karn›ndayken onun için tasarlan-m›flt›r. ‹nsan› yaratan Allah't›r. Bu
hayati geçifl insan vücudunda Allahtaraf›ndan yarat›lm›fl olan mükem-mel sistem sayesinde problemsiz
gerçekleflmektedir.
Solunum Sisteminin Girifl Kap›s›: BurunHaf›zan›zdaki kokular› flöyle bir gözden geçirin. Taze ekme¤in, bah-
çedeki han›melilerin, yeni biçilmifl çimenlerin, ya¤murdan sonraki topra-
¤›n, tam k›vam›nda k›zarm›fl ›zgaran›n, yeni toplanm›fl çile¤in, fleftalinin,
maydanozun, kulland›¤›n›z sabunun, flampuan›n›z›n kokusunu ve buna
benzer daha pek çok kokuyu duyabilmenizi burnunuzdaki hassas yap›ya
borçlusunuz.
Pek çok insan gün içinde ne kadar çok koku duydu¤unu ve bu ko-
kular sayesinde kafas›ndaki cisimlerin flekillendi¤ini hiç düflünmez. Oysa
yedi¤iniz yeme¤in lezzet kazanmas›n› sa¤layan koku alma duyunuzdur.
Koku, cisimleri tan›man›zdaki etkenlerden bir tanesidir.
Ald›¤›n›z her nefesle birlikte cisimlere ait kokular da burundan içe-
riye girer. ‹nsan burnu duydu¤u bir kokuyu 1 saniyeden daha k›sa bir
süre içinde analiz edip, yaklafl›k 3.000 de¤iflik kokuyu da birbirinden ay›rt
edebilecek kadar müthifl bir kapasiteye sahiptir.60
Burnun üst bölümünde çok say›da sinir hücresi içeren ve koku epi-
teli olarak adland›r›lan iki küçük alan bulunur. Bu alanlar koku duyu-
mundan sorumludur. Koku ise havada molekül olarak dolafl›r. Nefes al›r-
ken havadaki oksijenin yan›s›ra bu moleküller de burna girer. Havayla ta-
fl›nan "koku molekülleri" koku epitelindeki al›c›lara ulaflt›¤›nda burada
bulunan hücreler uyar›l›r. Uyar›lan hücre beyne bir elektrik sinyali gön-
derir. Beyin koku molekülü ile de¤il yaln›zca kendisine ulaflan elektrik
sinyali ile muhatap olur. Elektrik sinyali için beynin yapt›¤› yorumu insan
koku olarak alg›lar.
Burun güzel kokulu çiçeklerin ya da ifltah aç›c› yemeklerin kokular›-
n› alg›lamam›z› sa¤laman›n ötesinde de, çok önemli ifllevleri olan bir or-
gan›m›zd›r. Soludu¤umuz hava ile birlikte havadan ald›¤› oksijeni vücu-
dumuzun bütün hücrelerine tafl›yan kan aras›ndaki temel ba¤lant› yolla-
r›ndan biridir. K›sacas› burun hem koklama organ›, hem de solunum yol-
lar›n›n bafllang›c› olarak büyük önem tafl›r. ‹ki bölümden oluflan burnun
içinde "silya" denen tüycükler ve mukus ad› verilen bir salg› vard›r. Hava
burundan içeri girdi¤inde bunlarla karfl›lafl›r ve hemen analize tabi tutu-
198 ‹NSAN MUC‹ZES‹
lur. Havadaki moleküller ayr›flt›r›larak incelenir ve beyne iletilerek koku-
nun ne oldu¤u belirlenir ve ona göre tepki verilir. Bu ifllemlerin hepsi sa-
dece 30 saniye gibi çok k›sa bir süre içerisinde gerçekleflir.
Burnun içinde aerodinamik aç›dan da kusursuz bir tasar›m söz ko-
nusudur. Hava içeri girdi¤inde do¤rudan nefes borusuna gitmez. Burun,
adeta bir klima gibi çok özel filtre sistemleriyle d›flar›dan gelen kirli, s›cak,
so¤uk ya da nemli havay› akci¤erler için haz›r hale getirir. Burundaki
özel k›vr›ml› yap› sayesinde hava burada bir tur dönüfl yapar. Böylece bu-
run çeperinde bulunan tüycüklere ve damar a¤›na daha fazla temas etmifl
199Harun Yahya
Adnan Oktar
Soludu¤umuz havan›n temizlenmesi ve zararl› maddelerinden ar›nd›r›lmas› tek bafl›na yeterlide¤ildir. Havan›n kullan›labilmesi için ›s›t›lmas› ve nemlendirilmesi flartt›r. Burnun içinde bu-lunan k›vr›mlar havan›n ›s›t›lmas› için en uygun dizayna sahiptir. Bu k›vr›mlara tak›lan hava,burnun iç yüzeyindeki incecik kan damarlar›n›n s›cakl›¤›yla ›s›n›r. Böylece soludu¤umuz toz-lu, pis ve so¤uk hava akci¤erlere ulaflmadan önce ›s›t›lm›fl, süzülmüfl, temizlenmifl, filtre edil-mifl ve nemlendirilmifl olur. E¤er aksi olup, hava solundu¤u haliyle akci¤erlere ulaflm›fl olsay-d›, çok ciddi hastal›klara maruz kalabilirdik. Havan›n so¤utucu, kurutucu etkisi, ayn› zamandabakterilerle yüklenmifl hali ci¤erlerin alt bölümlerinde fliddetli enfeksiyonlara neden olurdu.Ancak burnun üstün tasar›m› insan› bu tehlikeden korur.
beyin
burun so¤an›
koku sinirleri
burun so¤an›
koku sinirleri
burun kemi¤i
yumuflak damak
sert damak
mukus tabakas›tüycüklerkoku al›c›
hücreler
Burun epitelinin detay kesiti
olur. ‹flte bu k›vr›ml› sistem sayesinde burun günde 15 m3 havay› süzer,
temizler, nemlendirir ve ›s›t›r. Bu miktar yaklafl›k olarak bir odan›n için-
deki havaya eflittir.
Fakat burada kirli hava denince akla sadece tozlu hava gelmemeli-
dir. Havayla birlikte gelen tozun yan› s›ra bakteri, polenler vs. gibi yakla-
fl›k 20 milyar yabanc› maddenin vücuda girmesi burundaki özel sistem
sayesinde engellenmifl olur.
Evrimci t›p mühendisi John Lenihan, Human Engineering adl› kita-
b›nda solunum sistemini klimaya benzeterek, vücuttaki kusursuz tasar›-
m› flöyle tarif etmektedir:
Burun deliklerinin ard›ndaki alan analitik kimyac›lar›n›n aç›klamaya güçle-
rinin yetmedi¤i ola¤anüstü duyarl›l›¤a sahip bir keflif sistemiyle birleflmifl
dünyan›n en iyi air-condition (klima) sistemine sahiptir.61
Tozlar›n› ve her türlü zararl› bakterilerini burundaki klima sistemin-
de b›rakan hava, bu ifllemden sonra her burun deli¤inde üçer tane bulu-
nan k›vr›ml› yap›lar›n üstünden geçer. Burundaki tüycüklere tak›lan ya-
banc› maddeler bu defa da buradaki mukusun antibakteriyel etkisiyle za-
rars›z hale getirilir. Hava bu k›vr›mlara çarp›nca yön de¤ifltirir ve burun
bofllu¤unun duvar›na çarpar. Buraya çarpt›¤›nda mukus s›v›s› içinde tu-
tulur. Solunum havas›n›n yabanc› cisimlerden temizlenmesi çok kapsam-
l› ve çok hassast›r. En ufak bir hataya, unutmaya ve atlamaya izin veril-
mez. Çünkü bir bakterinin ya da zararl› bir cismin akci¤er gibi hassas bir
organa geçebilmesi, insan›n sa¤l›¤›nda olumsuz etkiler oluflturabilir. An-
cak herfleye ra¤men zararl› cisimlerin burundan geçmeyi baflarmas› ihti-
maline karfl›, ikinci bir koruma mekanizmas› daha vard›r. fiayet burun
bofllu¤unu geçebilen cisimler olursa, bunlar da solunum yollar›nda tutu-
lurlar.
Burnun içinde temizlenen ve ›s›s› ayarlanan hava ci¤erlerinize git-
mek üzere haz›rd›r. Ci¤erlere ulaflmak için takip edilecek yol nefes boru-
sudur.
Havan›n solunum sistemindeki yolculu¤unu izlemeye devam etme-
den önce bir konunun üzerinde tekrar durmakta fayda vard›r. Soludu¤u-
200 ‹NSAN MUC‹ZES‹
muz havay› temizleyen sistemi bir klimaya benzetmifltik. Üstelik sadece
temizleyen de¤il, ›s›y› da ayarlayan, çift sistemli bir klima. Peki insan vü-
cudundaki bu klima nas›l ortaya ç›km›flt›r? Nas›l olup da vücudumuza
yerlefltirilmifltir? Nas›l her insanda eksiksiz bir flekilde var olmaktad›r?
Bu sorular›n cevaplar›n› vermek için bir soru daha soral›m: Bir kli-
man›n tesadüfen oluflmas› mümkün müdür? Birbiri ile uyumlu çal›flan
klima parçalar›n›n; havay› süzen filtrelerin, nem sa¤layan mekanizmala-
r›n, so¤uk havay› ›s›tan, s›cak havay› so¤utan bir sistemin tesadüflerin
eseri olmas› mümkün müdür? Bir odaya klimay› oluflturan tüm maddele-
ri, hatta bütün parçalar›n› eksiksiz koydu¤umuzu farz edelim. 10 y›l, 100
y›l, 1000 y›l hatta 1 milyon y›l sonra tekrar bu odaya girdi¤imizde parça-
lar›n kendi kendine birleflmesiyle oluflan çal›fl›r durumda bir klima ile
karfl›laflabilir miyiz? B›rak›n zaman içinde bir kliman›n kendi kendine
oluflmas›n›, bu maddelerde paslanma, eskime ve bozulma görülece¤i çok
aç›kt›r.
Herhangi bir teknik aletin oluflmas› için bir tasar›mc›n›n bulunmas›,
bu tasar›mc›n›n tüm parçalar› bir düzen içinde biraraya getirmesi ve bu-
nun için ciddi bir çaba sarf etmesi gerekir. Bu, her mant›k sahibi insan ta-
raf›ndan kabul edilir. Vücudumuzdaki kliman›n da, fonksiyonlar› bak›-
m›ndan bildi¤imiz klimalardan herhangi bir fark› yoktur. Üstelik yap›s›n-
daki elemanlar aç›s›ndan bu klima di¤erlerinden çok daha üstündür.
"Dünyan›n taklit edilemeyen en iyi klima sistemi" olarak nitelendirilen
burundaki tasar›m, elbette ki Allah'›n benzersiz yaratma sanat›n›n bir ese-
ridir. Allah insan› yaflamas› için gerekli olan en mükemmel sistemle bir-
likte yaratm›flt›r. Allah herfleyi kusursuz ve örneksiz yaratand›r.
O Allah ki, yaratand›r, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'fle-
kil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olan-
lar›n tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haflr Suresi, 24)
201Harun Yahya
Adnan Oktar
202
Nefes al›rken asl›nda havayla birlikte birçokzararl› maddeyi de solumufl oluruz. Ancak bubizi etkilemez. Çünkü vücut için zararl› olanbirçok madde akci¤erlere ulaflamadan belirligüvenlik kap›lar›nda tutularak etkisiz hale geti-rilir. Burundan bronfllara kadar bütün solunum yol-lar›n›n yüzeyi mukus adl› bir tabakayla kapl›-d›r. Bu maddenin solunum yollar›n›n yüzeyininemlendirici özelli¤i vard›r. Bu sayede havaylabirlikte solunan toz gibi küçük maddeleri tuta-rak, akci¤ere girmelerini engeller. Ancak mu-kus taraf›ndan tutulan yabanc› maddelerin, za-manla solunum yollar›nda birikmemesi için d›-flar›ya at›lmalar› gerekir. Bunun için de vücu-dumuzdaki bir baflka güvenlik mekanizmas›devreye girer. Bu mekanizmada solunum yollar› yüzeyinikaplayan silya ad›ndaki sivri uçlu kamç›lar gö-rev al›r. Solunum yollar›n›n yüzeyindeki hücre-lerin her birinin üstünde 200 silya bulunur.Bunlar saniyede 10-20 vurufl yaparak yuta¤ado¤ru sürekli bir çarpma hareketinin oluflmas›-n› sa¤larlar. Bu bölgedeki silyalar›n hareketyönleri hep yuta¤a do¤rudur. Bu flekilde içindeyabanc› madde bar›nd›ran mukusun dakikada
1 cm. h›zla yuta¤a do¤ru ilerlemesini sa¤larlar.Burundaki silyalar ise bulunduklar› bölgedemukusun bu kez afla¤› do¤ru hareket ettirilme-si gerekti¤ini bilirler ve tam aksi yöne kamç›hareketi yaparlar. Böylece burundaki mukustayer alan maddelerin yuta¤a gelmesini sa¤lar-lar. Böylece solunum sistemi zararl› maddeler-den ar›nd›r›lm›fl olur. Bu örneklerden anlafl›ld›¤› gibi silya isimli tüy-cükler, görmek için gözleri, düflünebilmek içinbeyinleri olmamas›na ra¤men kendilerine k›-yasla kilometrelerce uzaktaki yuta¤›n yerinitespit edebilmektedirler. Bunun yan›s›ra ya-banc› maddelerin akci¤ere gönderilmesininbedene zarar verece¤ini bilmekte ve bulun-duklar› bölgede bunu engelleyecek flekilde,birbirleriyle tam bir uyum içinde, hep gerekenyönde hareket etmektedirler. Bilim adamlar›n›n çeflitli deneylerle, farkl›araçlar kullanarak, uzun y›llard›r süren araflt›r-malar›na ra¤men çal›flma mekanizmas›n› tamolarak keflfedemedikleri bu metrenin 2 milyon-da biri boyundaki tüycükler, yeryüzünde ilk in-san var oldu¤undan beri kusursuz bir meka-nizmayla çal›flmaktad›rlar. Onlar kendileriniyaratan Allah'›n ilham›yla hareket ettikleri içinhiçbir tesadüf zincirinin oluflturamayaca¤› ka-dar mükemmel bir iflleyifle sahiptirler.
SOLUNUM YOLLARINDA HATASIZ YÖN TESP‹T‹ YAPAB‹LEN TÜYCÜKLER
mukus örtüsü
burna çekilen kokumolekülleri
burun so¤an›
koku hücreleri
Yaflam Borusu, Nefes Borusu
‹lk anda burunda temizlenen hava solunumun bir sonraki aflamas›n-
da vücut içinde yol alarak biraz daha afla¤›lara do¤ru inecektir. Havan›n
burundan sonra geçece¤i bölge nefes borusudur.
Mikroskop alt›nda incelendi¤inde nefes borusunun her saniye kendi
kendini temizleyerek akci¤erleri koruyan bir yap›s›n›n oldu¤u görülecek-
tir. Nefes borusu halkalar halinde bir yap›ya sahip olup, iç k›sm› hal› ben-
zeri titrek tüylerle kapl›d›r. Bu tüycükler sürekli olarak akci¤erin ters yö-
nünde yani a¤›za do¤ru kamç› benzeri bir hareket yaparlar. Bu flekilde
tüycüklerin üzerlerine düflen çok daha küçük parçalar bo¤az bölgesine
do¤ru ilerlemifl ve akci¤erden uzaklaflm›fl olur. Bo¤az bölgesinde yemek
borusuyla birleflen nefes borusu, içinde biriken at›k parçalar›n› ve baz›
bakterileri yemek borusuna iletir. Bo¤azda biriken parçalar yutma reflek-
sini bafllat›r. Böylece at›k maddelerin ve akci¤erde hastal›k oluflturabile-
cek bakterilerin tümü yutularak mideye iletilir ve mide asitinde parçala-
n›p yok edilir. Sabah uyan›ld›¤›nda bo¤azda hissedilen doluluk ve ses de-
¤iflikli¤inin sebebi de gece boyunca nefes borusunun kendini temizleme
ifllemi s›ras›nda biriken yabanc› madde ve bakterilerdir.
Akci¤erleri koruyan
sigorta sistemleri bunlarla
s›n›rl› de¤ildir. Kazara ne-
fes borusuna yiyecek ya
da nem parçalar› kaçsa bi-
le, bunlar da bir baflka em-
niyet arac› olan ve öksü-
rük olarak isimlendirilen
hava patlamas› ile ç›kart›-
l›r. Bir öksürü¤ün hava it-
mesi saatte 960 kilometre-
ye kadar ç›kabilir.62
203Harun Yahya
Adnan Oktar
Burnu da içine alan üst solunum yollar›
yemek borusu
nefes borusu
g›rtlakkapa¤›
orta yutak
Nefes borusu g›rtlaktan akci¤erlere
kadar uzanan yaklafl›k 30 cm uzunlu¤unda
bir borudur. Bu boru her an aç›k olmak zo-
rundad›r. Aksi takdirde havan›n ci¤erlere
iletimi durur ve insan bo¤ularak ölür. Bo-
yun gibi hareketli bir bölgeden geçen ve etten yap›lm›fl olan bu esnek bo-
runun sürekli aç›k kalmas›n› sa¤lamak gerçekte oldukça zordur. Ancak
nefes borusunun mükemmel tasar›m› sayesinde bu zorluk ortadan kalk-
m›flt›r. Nefes borusu C harfi fleklinde k›k›rdaklarla desteklenmifltir. ‹flte bu
k›k›rdaklar nefes borusunun kapanmas›n› engeller.
Bu kompleks sistemin herhangi bir parças›n›n eksikli¤i vücutta ona-
r›lmas› zor hasarlar oluflmas›na neden olur. Örne¤in genetik bir hastal›k
olan Kartagener sendromunda, sistemin tüm elemanlar› eksiksiz var ol-
malar›na ra¤men nefes borusunu örten tüycüklerin hareket etme özellik-
leri yoktur. Bu eksiklikle do¤an bebeklerin çok büyük bir bölümü s›k s›k
tekrarlayan akci¤er enfeksiyonlar› nedeniyle daha çocuklu¤a ulaflamadan
hayatlar›n› kaybederler.
‹nsan bedeninin derinliklerinde gözle görülemeyen mikro tüycükler
insan sa¤l›¤› için bütün güçleri ile çal›fl›rlar. Soluk borunuza giren toz ve
yabanc› cisimleri adeta elden ele tafl›yarak ci¤erlerinizden uzak tutmaya
çal›fl›rlar. ‹nsan›n varl›¤›ndan hiç haberdar olmad›¤› ancak kendisi için
gece gündüz hizmet eden bu milyonlarca mikro tüycük, insan bedeninin
tasarlanm›fl, yani yarat›lm›fl oldu¤unun bir delilidir.
204 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Yanda elekt-ron mikros-
kobu alt›ndasoluk boru-
sundaki tüy-cükler, ensa¤da ise
soluk boru-sunun genel
yap›s› veenine kesitgörülüyor.
g›rtlak
trake
k›k›rdak bilezik
bronfl
bronflcuk
esnek doku
silli epitelk›k›rdak halkas›
epitel hücreleri
kas
205
Darwinistler'in iddias›na göre tüm canl›l›k bafl›bofl
tesadüflerin sonucunda oluflmufltur. Ancak vücu-
dumuzdaki binlerce kompleks sistem bu tesadüf
safsatas›n› yalanlamaktad›r. Bunlardan bir tanesi,
tek görevi hücreyi hareket ettirmek olan tüycükle-
rin yap›s›ndaki binlerce ayr›nt›d›r.
◆ Baz› hücreler kirpiklere benzeyen tüycükler sa-
yesinde hareket ederler. Örne¤in solunum yolla-
r›ndaki sabit hücrelerin her biri yüzer tane tüycü-
¤e sahiptir.
◆ Tüycükler t›pk› gemi kürekçileri gibi ayn› anda
hareket ederek, hücrenin ilerlemesini sa¤lar.
◆ Bir tüycük diklemesine kesildi¤inde dokuz ayr›
çubuk fleklinde yap›dan olufltu¤u görülür.
◆ Mikrotüp denen çubuklar birbirine geçmifl iki
ayr› halkadan oluflurlar.
◆ Bu halkalar›n biri on üç, di¤eri on ayr› telden
oluflur.
◆ Mikrotüpler tubulin ad› verilen proteinlerden
meydana gelirler.
◆ Mikrotübün, "dynein" isimli bir proteine sahip
d›fl kol ve iç kol denen iki uzant›s› vard›r. Dynein
proteininin görevi hücreler aras›nda motor görevi-
ni yapmak ve mekanik bir güç oluflturmakt›r.
Bu tubulin proteinini oluflturan moleküller, adeta
birer tu¤la gibi dizilip, hücrede silindir fleklinde bir
düzen meydana getirirler. Ancak tubulin molekül-
lerinin dizilimi tu¤lalardan çok daha komplekstir.
◆ Tüycüklerin ortas›nda iki mikrotüp daha bulu-
nur. Bunlar kendi bafl›na bulunur ve 13 tubulin
fleridinden oluflurlar.
◆ Her bir tubulinin üst taraf›nda 10 tane k›sa ç›-
k›nt›, alt taraf›nda da 10 tane girinti vard›r. Bu gi-
rinti ve ç›k›nt›lar birbirinin içine geçebilecek flekil-
de uyumlu yarat›lm›flt›r. Böylece çok sa¤lam bir
yap› olufltururlar. Çok özel bir tasar›ma sahip olan
bu girinti ve ç›k›nt›lardaki en ufak bir bozukluk
hücrenin yap›s›na zarar verecektir.
Yukar›da çok k›saca ve basit kelimelerle özetledi-
¤imiz bu parçac›klar tüycü¤ü meydana getirmek-
tedir ve tek hedefleri vücudunuzdaki trilyonlarca
hücreden tek bir tanesini hareket ettirmektir. Bu-
güne kadar yaflam›fl olan ve halen yaflayan tüm
insanlar›n solunum hücrelerinin her birinde böyle
kapsaml› bir sistem vard›r. Üstelik bu kompleks
ve birçok parçadan oluflan sistem, gözle dahi
göremeyece¤imiz kadar küçük hücrenin
içindeki bir tüycü¤ün daha da alt yap›la-
r›d›r. K›sacas› Allah, bizim hiçlik di-
yebilece¤imiz kadar küçük bir
yere, son derece sistemli ve
kompleks bir mekanizma yer-
lefltirmifltir. Tesadüflerin, hücreyi
hareket ettirmeyi düflünüp, böy-
le bir sistemi hayal dahi edeme-
yece¤imiz kadar küçük bir alana
s›¤d›rmalar› kesinlikle imkans›zd›r.
Bu, ancak Allah'›n üstün ve sonsuz akl›,
ilmi ve gücü ile mümkün olabilir.
HÜCRELER‹ HAREKET ETT‹REN M‹KROSKOB‹K TÜYCÜKLER‹N VARLI⁄I B‹LE
DARWIN‹ZM SAFSATASINI YALANLAMAK ‹Ç‹N YETERL‹D‹R
Tüycüklerinyap›s›ndan birdetay
Tüycükler
Kendi Kan›n›z› Temizleyecek Bir Cihaz Tasarlayabilir misiniz?
Nefes borusundan geçen oksijen, nefes borusundan ikiye ayr›lan
brofllardan geçerek akci¤erlere ulafl›r. Gö¤üs bofllu¤unda, biri sa¤a di¤eri
sola yerlefltirilmifl iki akci¤er vard›r. Akci¤er en önemli organlardan biri-
dir. Vücuttaki di¤er organlarla olan ba¤lant›lar›n›n yan›s›ra, kendi içinde
de son derece kompleks bir tasar›ma sahiptir.
Akci¤erin yap›s›n›n detaylar›na girmeden önce hep birlikte bir tasa-
r›m›n nas›l yap›ld›¤› üzerinde düflünelim.
Bir tasar›m›n ilk aflamas› belirli bir plan oluflturmakt›r. Ard›ndan bu
plan do¤rultusunda belirli parçalar biraraya getirilir. Çevrenize bakt›¤›-
n›zda pek çok tasar›m ürünü görürsünüz. Bir tabloda tasar›m vard›r, flu
anda elinizde tuttu¤unuz bu kitab›n d›fl kapa¤›nda, iç sayfa düzeninde,
kitab›n içinde anlat›lan konunun bütünlü¤ünde de bir tasar›m vard›r. Bu
kitab› oluflturan ka¤›tlar da, giydi¤iniz k›yafetler de, üzerinde oturdu¤u-
nuz koltuk da tasar›m ürünüdür. Kitab›n bu bölümüne kadar delilleriyle
gördü¤ümüz gibi insan vücudunda da çok aç›k bir tasar›m vard›r.
fiimdi insan vücudu ile ilgili olarak sizden bir tasar›m yapman›z›n is-
tendi¤ini varsayal›m.
Yapman›z gereken; "Kandaki karbondioksiti temizleyecek ve yerine
oksijen verecek bir cihaz" tasarlamakt›r. Ancak bu cihaz insan vücuduna
yerlefltirilecek büyüklükte olmak zorundad›r.
206 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Soluk borusunundokusunun iç yü-zeyinde tüycüklerve salg› hücreleribulunur. Soluk bo-rusundaki tüycük-ler taraf›ndan tutu-lan toz ve mantargibi maddeler mu-kus s›v›s› ile birlik-te vücuttan at›l›r.
tüycükler
goblet hücresi
kan damarlar›
k›k›rdak
Böyle bir cihaz tasarlayabilmek
için öncelikle kan ve oksijen hakk›nda
binlerce detaya hakim olman›z gere-
kir. Kanda oksijenin nas›l tafl›nd›¤›,
oksijen tafl›yan proteinlerin molekü-
ler yap›lar›, oksijenin atomik özellik-
leri gibi birçok ayr›nt›y› bilmeniz ge-
rekir. Bu bilgilere sahip olmadan siz-
den istenen cihaz› tasarlaman›z tek
kelime ile imkans›zd›r.
Kan ve oksijen hakk›nda detayl›
bir araflt›rma yaparsan›z flu sonuca
ulafl›rs›n›z; Kandaki karbondioksitin
havadaki oksijen ile yer de¤ifltirmesi
için, kan s›v›s› ve hava mümkün olan
en genifl alan üzerinde birbirleri ile
do¤rudan temas etmelidir. ‹htiyaç duyulan alan yaklafl›k 100 metrekare
büyüklü¤ünde olmak zorundad›r. Yani öyle bir cihaz tasarlamak zorun-
das›n›zd›r ki, bu cihaz kan ve havay› 100 metrekarelik bir alanda birbirle-
ri ile temas ettirmelidir. Ancak bu cihaz ayn› zamanda bir insan›n vücu-
duna s›¤acak kadar da küçük bir hacme sahip olmal›d›r.
fiüphesiz böyle bir cihaz tasarlamak
yüksek bir ak›l ve bilgi gerekti-
rir.
207Harun Yahya
Oksijen vücudumuza ci¤er-lerimizde bulunan alveoller-den girer. Bu ince havakeseciklerininetraf› birhücregeniflli¤in-dekik›lcaldamarlartaraf›ndansar›lm›flt›r.
hava kanallar›görülen akci¤er
kaburgalar
nefes borusu
g›rtlak
bronfl
bronfliyol (küçük bronfl)
diyafram
bronfl
k›lcal damar
k›rm›z› kan hücresi
k›lcal damarduvar›
alveol
CO2
O2
O2
O2CO2
Yeryüzünün en tan›nm›fl tasar›m uzmanlar› ile biraraya gelerek tasa-
r›mlar yapabilir, yeryüzünün en ileri teknolojilerini kullanarak tasarlad›-
¤›n›z cihaz› üretmeye çal›flabilirsiniz. Ancak ne kadar u¤rafl›rsan›z u¤ra-
fl›n, bu ifl için kendi akci¤erleriniz kadar mükemmel tasar›ma sahip bir ci-
haz yapamazs›n›z.
Bu noktada akla flu soru gelecektir: Akci¤erlerde nas›l bir teknoloji
ve tasar›m vard›r ki, 100 metrekarelik bir alan insan›n gö¤üs bofllu¤unun
içine yerlefltirilmifl ve paketlenmifltir. Bu sorunun cevab›n› ö¤renmek için
akci¤erin mucizevi özelliklerini yak›ndan incelemek yeterli olacakt›r.
Keseciklerle Oluflturulmufl Mükemmel Tasar›m
Akci¤erlerin yap›s›n› inceledi¤inizde oksijen ve karbondioksiti bu-
luflturmak için tasarlanm›fl kusursuz bir yap›yla karfl›lafl›rs›n›z.
Akci¤erin içine her biri toplu i¤ne ucundan daha küçük 300 milyon-
dan fazla kesecik (alveol) yerlefltirilmifltir. Keseciklerin her birinin çap›
0.25 mm kadard›r. Bu keseciklerin toplam yüzey alan› hesapland›¤›nda
ortaya ola¤anüstü bir rakam ç›kar. Bir insan›n akci¤erinin yüzey alan›
yaklafl›k 70-100 metrekaredir. Böylesine büyük bir yüzeyin bu kadar kü-
çük bir hacmin içine s›¤d›r›lm›fl olmas›, akci¤erlerdeki kusursuz tasar›m›
göstermektedir.
Her nefes ald›¤›n›zda bu 300 milyon küçük keseci¤in içi havayla do-
lar. Bu keseciklerin iç yüzeyinde k›lcal damarlar bulunmaktad›r. Balonlar
havayla doldu¤u anda, k›lcal damarlarda bulunan kandaki karbondiok-
sit, havada bulunan oksijen atomlar› ile yer de¤ifltirir.
Ancak bu hava keseciklerinin aç›l›p kapanmalar› ilk bak›flta görüldü-
¤ü kadar kolay de¤ildir. ‹lk defa fliflirilen bir balonu fliflirmek ne kadar
zorsa, normal flartlar alt›nda çok yüksek bir gerilime sahip olan alveolleri
fliflirmek de o derece zordur. Ancak nefes al›p verirken hiç zorlanmay›z.
Alveollerimizin aç›l›p kapanmas›n› hissetmeyiz bile. Çünkü solunum sis-
temimiz rahat nefes al›p vermemizi sa¤layan bir tasar›ma sahiptir. Her
nefes al›nd›¤›nda alveollerin kolayca aç›l›p kapanmas›n› sa¤layacak bir
sistemin olmamas›, insan için ölümcül sonuçlara yol açabilecek kadar cid-
di bir sorundur.
208 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Mümkün olan en iyi tasar›m, her zaman oldu¤u gibi yine insan›n
emrine verilmifltir.
Akci¤erlerinizi oluflturan 300 milyondan fazla keseci¤in çevresi sür-
faktan isimli bir madde ile çevrilidir. Sürfaktan maddesi bu keseciklerin
aç›l›p kapanmas›na yard›m eder, yüzey gerilimlerini düflürür.63 Bu mad-
denin bir di¤er fonksiyonu da nefes verirken keseciklerin tamamen boflal-
mas›n› engellemesidir. Sürfaktan sayesinde en güçlü nefes veriflte bile ak-
ci¤erlerde belli miktarda hava kal›r. Bu flekilde alveol çevresinde dolaflan
kan her zaman havayla temas edip vücudun tüm hücrelerine düzenli ola-
rak oksijen iletir.
Sürfaktan, alveollerin yüzeyinde bulunan çok özel bir hücre grubu
(tip II granüler promösitler) taraf›ndan sentezlenir. Vücudun akci¤er ha-
riç hiçbir bölgesinde olmayan bu hücreler sayesinde, rahatl›kla nefes al›p
verebiliriz.
209Harun Yahya
Adnan Oktar
Solunumun gerçekleflti¤i bölgenin parçalar›:A-Solunum bronfllar› ve alveollerin flematikgörünümü. B- ‹nsan akci¤er dokusunun tara-y›c› elektron mikroskobundaki görünümü
alveol kanal›
alveol kanal›
alveol
alveoller
solunum bronfllar›
alveolkesesi
(A)
(B)
Bu maddenin önemli özelliklerinden birisi de bebek do¤madan tam
bir ay kala üretilmeye bafllamas›d›r. ‹flte olay›n mucizevi yönü de burada
bafllar. Anne rahmindeyken akci¤erini kullanmayan bebek nas›l olup da
d›flar›da nefes al›rken böyle bir zorlukla karfl›laflaca¤›n› düflünüp, bu
maddeyi üretmeye ihtiyaç duyabilir? Sürfaktan›n akci¤erindeki kesecik-
lerine yard›mc› olabilece¤ini nereden bilebilir? Bu maddenin keseciklerin
yüzey gerilimini düflürece¤ini hangi kimya bilgisiyle tahmin edebilir? Bu
maddenin yoklu¤u, bebe¤in hayat›n› çok k›sa bir zamanda kaybetmesine
neden olacakt›r. Bu haz›rl›¤›n yap›lmad›¤› yani sürfaktan üretiminin ye-
tersiz oldu¤u istisnai durumlarda örne¤in premature bebeklerde bu du-
rum oksijen yetersizli¤ine neden olur.64
‹nsan vücudunun her noktas›nda görülen bu hassas denge, canl›la-
r›n yarat›l›fl›ndaki mükemmelli¤in önemli bir örne¤idir. S›n›rs›z bir gücün
sahibi olan Allah, her canl› için benzersiz tasar›mlar yaratm›flt›r. Bunlar›
inceleyerek Rabbini tan›ma yolunda bir ad›m daha atan insana düflen ise
Allah'›n yüceli¤ini gere¤i gibi takdir edebilmek ve O'ndan gere¤i gibi
korkmakt›r.
Size her istedi¤iniz fleyi verdi. E¤er Allah'›n nimetini saymaya kalk›fl›rsa-
n›z, onu say›p-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek flu ki, insan pek za-
limdir, pek nankördür. (‹brahim Suresi, 34)
Vücuttaki Yaflam Boyu Sönmeyen Atefl: Solunum
Solunum ifllemini pek çok aç›dan ateflin yanmas›na benzetmek
mümkündür. Ancak ateflin yanmas›na göre solunum daha yavafl ve daha
düflük ›s›larda gerçekleflen bir kimyasal ifllemdir.
Hücreleriniz havadaki oksijeni kullanarak besinlerdeki karbonu "ya-
kar" ve bu yanma sonucunda vücudunuz için gerekli olan enerji ortaya ç›-
kar. Bu nedenle ald›¤›n›z her nefesin ard›ndan gerçekleflen olaylar› adeta
milyarlarca küçük ateflin içinizde yanmas› olarak nitelendirmek yanl›fl ol-
mayacakt›r.
‹nsan vücudundaki hücrelerin her birinin sürekli olarak oksijene ih-
tiyac› vard›r. Örne¤in flu anda bu kitab› okuyabilmeniz, gözünüzün reti-
210 ‹NSAN MUC‹ZES‹
na tabakas›ndaki milyonlarca hücrenin hiç durmaks›z›n oksijenle beslen-
mesi sayesinde mümkün olmaktad›r. Bunun gibi, vücuttaki tüm kaslar›n,
bu kaslar› oluflturan hücrelerin, karbon bilefliklerini "yakarak", yani bun-
lar› oksijenle reaksiyona sokarak enerji elde etmeleri gerekir. Her nefes al-
d›¤›n›zda vücudunuza 100 trilyona yak›n hava molekülü girer. Bunun
yaklafl›k %21'i yani 21 trilyonu, oksijen molekülüdür. Solunum sistemi
yoluyla vücudunuza giren ve kan dolafl›m›na yüklenen bu moleküller, yi-
ne kan yoluyla vücudun en derin noktalar›na kadar ulaflt›r›l›r. Ve burada
bulunan karbondioksit molekülleriyle yer de¤ifltirir. Biz sadece nefes ald›-
¤›m›z› zannederken, gerçekte bu s›rada vücudumuzun derinliklerinde
hiç durmadan oksijen, karbondioksit ve su al›fl-verifli gerçekleflir.
Oksijen Tafl›y›c›lar›
Solunumun ana amac› vücut hücrelerindeki karbondioksidin d›flar›
at›lmas› ve yerine oksijen al›nmas›d›r. Bu ifllemler vücut dokular›ndan
çok uzak bir yerde, akci¤erde gerçekleflir. Bu durumda akci¤erden vücu-
da giren oksijenin bir flekilde dokulara tafl›nmas›, dokularda ortaya ç›kan
karbondioksitin de ayn› flekilde akci¤ere ulaflt›r›lmas› gerekmektedir. Pe-
ki bu ulafl›m nas›l yap›lacakt›r?
Oksijen ve karbondioksitin, insan vücudu içindeki yorulmak bilmez
tafl›y›c›lar› kan s›v›s›nda bulunan alyuvarlard›r. Akci¤erde kanla temas
eden alyuvarlar, hücrelerden getirdikleri at›k madde olan karbondioksidi
keseciklerin içine boflalt›rken, kesecik içindeki oksijeni emerler. Bu ifllem
211Harun Yahya
Adnan Oktar
Biz hiç fark›nda de-¤ilken vücudumuzdahiç durmadan oksi-jen, karbondioksitve su al›fl-verifli ger-çekleflir. Her nefesal›flta vücuda 100trilyona yak›n havamolekülü girer.
çok özel bir zar boyunca gerçekleflir. Bu zar›n bir taraf›n› kesecik -alveol-
içindeki oksijenli hava olufltururken, di¤er tarafta ise içinden sadece tek
bir alyuvar›n geçebilece¤i genifllikteki k›lcal uzant›lar vard›r. Bu flekilde
oksijen molekülü sorunsuz olarak alyuvarlarla temas haline geçer.
Oksijen molekülü alyuvarlar›n içinde bulunan hemoglobin adl› bir
molekül taraf›ndan hücrelere tafl›n›r. Hemoglobin molekülü çok özel bir
tasar›ma sahiptir. Akci¤erde oksijene ba¤lanan hemoglobin, kan dolafl›m›
yard›m›yla vücudun derinliklerine do¤ru yol al›r. Oksijene ihtiyac› olan
dokulara ulafl›ld›¤›nda bir mucize gerçekleflir. Çok özel bir tasar›ma sahip
hemoglobin molekülü, ortamdan kimyasal olarak etkilenir ve oksijenle
aras›nda kurulu olan kimyasal ba¤ kopar. Hemoglobin bunun sonucunda
yükünü yani oksijeni b›rak›r. ‹flte bu oksijen molekülü orada bulunan
hücrelere hayat verecektir.
Hemoglobinin görevi burada bitmez. Hemoglobin ortamdan uzak-
laflt›r›lmas› gereken karbondioksidin akci¤erlere tafl›nmas›nda da çok
212 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Üstte solda solunum zar›n›n anatomik yap›s› görülüyor. Oksijen alveollerden küçükkan dolafl›m›ndaki k›lcal damarlara; karbondioksit de küçük dolafl›mdaki kandanalveollere geçer. Alveoller birbirlerine küçük boflluklarla ba¤l›d›r. Sa¤daki resimdebu boflluklardan bir detay görülüyor.
sürfaktan salg›layan hücre
makrofaj
solunum zar›
k›rm›z› kan hücresi
O2 CO2
alveol (gaz dolu)
k›rm›z› kan hücresi
k›lcal damar
alveol
önemli bir rol oynar. Bu olay flöyle özetlenebilir:
Hücre solunumu ile meydana gelen karbondioksit, hücrelerden do-
ku s›v›s›na, doku s›v›s›ndan k›lcallara geçer. Karbondioksidin bir k›sm›
alyuvarlarda hemoglobinle birleflerek karbamino hemoglobin fleklinde tafl›-
n›r. Bir k›sm› ise karbonikanhidraz enziminin etkisiyle su ile birleflerek kar-
bonik asidi oluflturur. Daha sonra karbonik asit bikarbonat ve hidrojen
iyonlar›na ayr›fl›r. A盤a ç›kan hidrojen iyonu, hemoglobin taraf›ndan tu-
tulur. ‹flte karbondioksit bu flekilde doku k›lcallar›ndan toplardamarlarla
kalbe getirilir. Kalpten de akci¤ere tafl›n›r. Akci¤erlerde gerçekleflen çeflit-
li ifllemlerden sonra karbondioksit soluk verme esnas›nda d›flar› at›l›r.65
213Harun Yahya
Adnan Oktar
alveol
alyuvar
alyuvar
k›lcal damar
k›lcal damar
vücut hücreleri
CO2CO2
O2O2
H2CO3
H2CO3
H2O
H2OHbHb
Hb
Hb
Hb
HbH-HbH-HbHbCO2
HCO-3
HCO3-
HbCO2
HbO2
Oksijen ve karbondioksit tafl›nmas› flöyle gerçekleflir:Alveollerdeki oksijen alyuvarlara girer ve oksihemoglobin (HbO2) oluflturmak için he-moglobinle (Hb) birleflir. Oksijen bu forma girince vücut hücrelerine b›rak›l›r (solda). Burada bikarbonat (HCO3
-) ve hidrojen iyonlar›na ayr›lan karbon asidi (H2CO3) olufl-turmak için suyla birleflir. Bu s›rada bikarbonat plazmaya geçer. Hidrojen iyonlar› dahemoglobinle (H-Hb) birleflir ve hücre d›fl›na tafl›n›r. Baz› karbondioksitler ise bu ifl-lemler olmadan direkt olarak hemoglobinle (HbCO2) birleflerek hücreden at›l›rlar.Hücrelerimizde her an devam eden bu ifllemlerin tesadüfen gerçekleflmesini müm-kün olmad›¤› aç›kt›r. Hücreler Allah'›n ilham›yla hareket ederler.
Hemoglobinin yap›s›nda dikkate de¤er bir özellik vard›r. Hemoglo-
bin, oksijeni tafl›yabilecek yetene¤e sahip oldu¤u gibi ayn› zamanda tafl›-
d›¤› oksijeni do¤ru anda do¤ru yere b›rakabilecek yetene¤e de sahiptir.
Bunu baflarmas›n›n ard›ndaki s›r oksijen ve hemoglobin aras›nda kurulan
kimyasal ba¤da sakl›d›r. Hemoglobinin bu özelli¤inin öneminin tam ola-
rak anlafl›labilmesi için flöyle bir de¤erlendirme yapmakta fayda vard›r:
-E¤er hemoglobin ve oksijen aras›nda kurulan ba¤ biraz daha zay›f
olsayd›, hemoglobin oksijene ba¤lanamaz ve dokulara oksijen ulaflt›r›la-
mazd›. Bu durum canl› için mutlak bir ölüm olurdu.
-Tam tersine bir olay gerçekleflseydi ve hemoglobin ile oksijen ara-
s›nda kurulan ba¤ biraz daha güçlü olsayd›, bu sefer hemoglobin ve oksi-
jen çifti dokulara ulaflt›klar›nda birbirlerinden ayr›lamazlard›. Bu durum-
da hücreler yine oksijensiz kal›r ve canl›lar birkaç dakika içinde ölürlerdi.
Yukar›daki iki madde hemoglobinde özel bir tasar›m oldu¤unun
apaç›k bir kan›t›d›r. ‹nsan vücudunda oksijenin tafl›nmas› için mükemmel
bir sistem yarat›lm›flt›r. Bu sistem içinde yer alan her detay Allah'›n ilmi-
nin s›n›rs›zl›¤›n› ve sonsuz gücünü bizlere kan›tlar. Düflünüldü¤ünde he-
moglobin ve oksijen aras›nda kurulan moleküler ba¤›n gücünün miktar›
konusunda dahi sonsuz ihtimal oldu¤u kolayl›kla anlafl›lacakt›r. Ancak
bu sonsuz ihtimalin içinden olabilecek en uygun ba¤ hemoglobin ve ok-
sijen molekülü aras›nda kurulmaktad›r. Ba¤›n gücü ne az ne de fazlad›r.
Tam olmas› gereken miktardad›r. Bu, tesadüfen oluflmas› imkans›z bir du-
rumdur. Apaç›k bir plan›n, bir tasar›m›n ürünüdür.
Bu molekülün üretiminde meydana gelebilecek herhangi bir bozuk-
luk, solunum iflleminde ortaya ç›kacak bir aksakl›k, kan›n pompalanma-
s›nda gerçekleflebilecek herhangi bir sorun, kan›n içeri¤inde olabilecek
muhtemel bir de¤ifliklik (bunun gerçekleflmesi için böbrekle ilgili basit bir
problem yeterlidir) öncelikli olarak çok a¤›r hastal›klar›, sonucunda ise
ölümü getirecektir. Öyleyse bu büyük düzeni oluflturan parçalardan hiç-
birinin tesadüflerle, kendi kendilerine oluflmalar›na kesinlikle imkan yok-
tur. Hepsi ayn› anda, tek bir bedende meydana gelmelidir. Üstelik bu, in-
san vücudundaki sadece tek bir hücredeki oksijen tafl›nma ifllemi için de-
¤il, dünyadaki milyarlarca insan›n her birinin trilyonlarca hücresinde tek
214 ‹NSAN MUC‹ZES‹
tek gerçekleflen ifllemler için de geçerlidir.
Peki bu kusursuz tasar›m kimin eseridir? Hemoglobinin oksijeni ta-
fl›maya bafllad›¤› yer akci¤erlerdir. Ancak bu kompleks yap›daki molekü-
lün üretimi ise tamamen kemik ili¤inin kontrolündedir. Kemik ili¤i hüc-
relerinin, kendilerinden çok uzaktaki bir organda olup bitenlerden haber-
dar olmas› ve ihtiyaca göre ifllemler yapmaya karar vermesi mümkün
müdür? Elbette ki bu ak›l d›fl› bir kabul olacakt›r.
Solunum sistemi içinde yer alan her detayda üstün ve benzersiz bir
akl›n delilleri görülmektedir. Son derece kompleks, ancak o derece kusur-
suz olan bu sistemin varl›¤› hiçbir flekilde rastlant›larla aç›klanamaz. Bu-
nun tek aç›klamas› yarat›l›flt›r. Allah insanlar› bugünkü kusursuz vücut
yap›lar›yla yoktan var etmifltir.
O, gökleri ve yeri hak olarak yaratand›r. O'nun "ol" dedi¤i gün (herfley)
oluverir, O'nun sözü hakt›r. Sur'a üfürüldü¤ü gün, mülk O'nundur. O,
gayb› ve müflahede edilebileni bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibi olan-
d›r, haberdar oland›r. (En'am Suresi, 73)
Akci¤erlerimizdeki Üstün Tasar›m›n Detaylar›
Akci¤erin Nefes Al›p Verebilmek ‹çin D›fl Güce ‹htiyac› Vard›r
‹nsan nefes al›p verirken vücudunda olup bitenlerden habersizdir.
Bir koflu yaparken nefes al›p verifllerinin h›zlanmas›, uyurken yavafllama-
s› onun için çok s›radan olaylard›r. Oysa nefes al›p veriflin içinde bulunu-
lan duruma göre kendini düzenlemesi bafll› bafll›na mucizevi bir olayd›r.
Akci¤er bir hava pompas› gibi ömür boyu hiç durmadan vücut içine
hava al›p, daha sonra bunu d›flar› pompalar. Ancak akci¤erin di¤er tüm
organlar gibi çal›flabilmek için bir d›fl enerjiye, güce ihtiyac› vard›r. Bu
güç, gö¤üs kafesinin hemen alt›ndaki diyafram ve kaburga kemiklerinin
aralar›nda bulunan kaslar sayesinde sa¤lan›r. Nefes ald›¤›m›z zaman, ka-
burga kemikleri d›flar› ve yukar› do¤ru hareket eder. Akci¤erin alt›nda
bulunan diyafram kas› afla¤› do¤ru yass›lafl›r. Akci¤er nefes borusundaki
havay› afla¤› do¤ru çeker. Soluk verildi¤i zaman kaburga kemikleri içeri
do¤ru geri çekilir. Kaburgan›n alt›nda bulunan diyafram kas› yukar› do¤-
215Harun Yahya
Adnan Oktar
ru hareket eder. Akci¤er s›k›fl›nca küçük keseciklerdeki hava d›flar› ç›kma-
ya zorlan›r. Zorlanan hava nefes borusundan yukar› do¤ru ç›kar.
Siz vücudunuzdaki bu faaliyetler olup biterken hiçbir katk›da bulun-
mazs›n›z. Ne bir emir verebilirsiniz, ne hareket etmeleri için kaslar›n›za
bir katk›da bulunabilirsiniz. Bunlar›n hiçbirine gerek de yoktur. Çünkü
akci¤erinize bu enerji deste¤inin nas›l sa¤lanaca¤› üstün bir ak›l taraf›n-
dan düzenlenmifltir.
Kafeslerin Esnemesi Nefes Al›fl Veriflinizi Kolaylaflt›r›r
Gö¤üs kafesinin solunum sisteminde çok önemli bir yeri vard›r. Bu
kafesin en bilinen özelli¤i iç organlar›m›z›, özellikle de kalp ve akci¤erle-
ri korumakt›r. Ancak gö¤üs kafesinin esnek oluflu da nefes al›p vermeyi
216 ‹NSAN MUC‹ZES‹
Her nefes al›p ver-di¤imizde diyaf-ram ile birlikte gö-¤üs bofllu¤u dahareket eder.A- Soluk alma veverme s›ras›ndadiyafram›n pozis-yonundaki ve gö-¤üs bofllu¤ununhacmindeki de¤i-fliklikler.B- Soluk alma veverme s›ras›ndagö¤üs bofllu¤u-nun pozisyonun-daki de¤ifliklikler.Gö¤üs bofllu¤u-nun hacmi artt›¤›zaman hava ak-ci¤erlere dolar.
nefes borusu
akci¤er
diyafram
soluk alma
soluk alma
soluk verme
soluk verme
A
B
kolaylaflt›ran çok önemli bir özelliktir.
Nefes ald›¤›n›zda gö¤üs kafesiniz genifller. Kemikten yap›lm›fl bu
z›rh flafl›rt›c› bir esneme kabiliyetine sahiptir. Normal flartlarda kafatas› gi-
bi son derece sert ve koruyucu bir kalkana benzeyen bu tasar›m, flafl›rt›c›
derecede esnektir. Ancak burada unutulmamas› gereken nokta, bu esnek-
li¤in de çok hassas bir ayarda oldu¤udur. E¤er gö¤üs kafesi flu andaki du-
rumundan biraz daha az esnek olsayd› ci¤erler geniflleyemez ve insan ra-
hat nefes alamazd›. Ancak Allah bu esnekli¤i o kadar uygun bir flekilde
yapm›flt›r ki, ne az ne de çok olan esneklik, insan için bir nimete dönüfl-
müfltür.
Akci¤erdeki Amortisör Sistemi
D›fl etkilere karfl› gö¤üs kafesinin varl›¤›, d›flar›dan gelebilecek tozla-
ra karfl› nefes borusunda bulunan tüycükler, havan›n ›s›s›n› ayarlayan ve
mikroplarla savaflan burun mukozas›, yüzey geriliminin ortadan kalkma-
s› için sürfaktan maddesinin üretilmesi ve daha pek çok ayr›nt›… Akci-
¤erlerin güvenli¤i için vücutta al›nm›fl sistemler sadece bu kadar de¤ildir.
Akci¤er yüzeyinin di¤er organlarla sürtünmesini engellemek için farkl›
bir korunma mekanizmas› daha vard›r.
D›fl yüzeyi bir zar tabakas›yla (plevra) kapl› olan akci¤er, soluk al›p-
verirken en ufak bir zararla dahi karfl›laflmaz. Her bir akci¤eri ayr› ayr› bir
torba gibi saran plevra, yine gö¤üs duvar›n› ve diyafram›n iç yüzeyini
kaplayan baflka bir zarla temas halindedir ve aralar› kaygan bir s›v›yla
kapl›d›r. Böylece soluk al›p verirken hiçbir flekilde akci¤erin d›fl yüzeyi
baflka organlarla temas edip sürtünmeden dolay› zarar görmez.66
Bundan baflka akci¤eri kaplayan zarla gö¤üs duvar›n› saran zar ara-
s›ndaki negatif bas›nç, akci¤erin gö¤üs kafesine vakumla yap›flmas›na ne-
den olur. Bu sayede akci¤er adeta havada as›l› durur ve kendi a¤›rl›¤› al-
t›nda ezilmez. Akci¤erdeki vakumlu ortam›n herhangi bir nedenle -örne-
¤in bir trafik kazas›nda, gö¤üs duvar›na batan sivri bir cisimle- bozulma-
s› durumunda akci¤erler bir balon gibi söner ve insan hayat›n› kaybeder.67
Bu sistem de akci¤erdeki müthifl tasar›m›n bir baflka göstergesidir.
217Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹218
Solunum yukar›daki flemadaki kontrol me-
kanizmas› ile gerçekleflir.
1- Soluk al›rken oksijen alveollere girer.
Soluk verirken CO2 at›l›r. 2- O2, alveoller-
den kana difüzyon yoluyla geçer. CO2 de
alveol k›lcallar›ndaki kandan alveole ge-
çer. 3- Oksijence zengin kan akci¤erlerden
kalbe oradan da hücrelere gönderilir. 4- O2
kandan vücut hücrelerine, CO2 de vücut
hücrelerinden kana difüzyon yoluyla geçer.
5- CO2'ce zengin kan dokulardan kalbe,
oradan da akci¤erlere getirilir.
Bu aflamalardan sonra kandaki CO2 mikta-
r›n›n art›fl› ile oluflan de¤ifliklikler ise flun-
lard›r: 6- Kandaki yüksek CO2 miktar› kalp-
teki ve kan damarlar›ndaki kimyasal al›c›-
lar› uyar›r.
7- Bu al›c›lar, sinir uyar›lar›n› omurilik so-
¤an›ndaki solunum merkezine gönderir.
8- Solunum merkezi de diyafram ve kalbe
uyar›lar›n› gönderir. Fazla CO2'nin oluflma-
s› solunumu h›zland›r›r. 9- Kalbe giden
uyar›lar kalbin çal›flmas›n› h›zland›r›r. Bun-
dan dolay› çok daha fazla kan, akci¤erlere
pompalanarak temizlenir. Günde kaç kere
nefes ald›¤›m›z› düflünelim. Bütün bu ifl-
lemler her seferinde eksiksiz olarak ger-
çekleflir. S›ralamada kar›fl›kl›k ya da eksik-
lik oksijen alamamam›z demektir. Burada
k›saca anlat›lan ve her an, istisnas›z her
insanda gerçekleflen bu ifllemlerin tümü
Allah'›n izniyle gerçekleflir.
omurilik so¤an›
kandakiafl›r› CO2
karotid
aort
9
8
7
6
5
4
3
1
2
CO2
CO2
O2
O2
akci¤er
diyafram
k›lcal damar
alyuvar
vücut hücreleri
Kirli kan dokulardan kalbe daha sonra akci¤erlere gider.
Temiz kan ak-ci¤erlerdenkalbe daha son-ra da vücudada¤›l›r.
O2 al›n›m› CO2 verilifli
Otomatik Solunum Denetimi
Solunum iflleminin s›kl›¤› ve derinli¤i, içinde bulunulan ortama gö-
re de¤ifliklik gösterir. Örne¤in koflan ya da merdiven ç›kan bir insan, otu-
ran bir insana göre daha s›k ve h›zl› nefes al›p verir. Çünkü hareket halin-
deyken vücut hücreleri daha çok güç ve enerji harcar. Bu yüzden trilyon-
larca hücre normalden daha fazla oksijene ihtiyaç duyar. Oksijen ihtiyac›-
n›n artmas›n›n yan›s›ra hücrelerin ürettikleri fazla karbondioksitin de vü-
cuttan derhal at›lmas› gerekir. E¤er artan oksijen talebi karfl›lanmazsa bü-
tün vücut hücreleri bu durumdan zarar görecektir. Beyin, kalp gibi oksi-
jensizli¤e tahammülü çok az olan bölgelerdeki hücreler ise çok k›sa za-
manda tüm canl›l›klar›n› kaybedeceklerdir.
Daha çok oksijenin sa¤lanmas› ve normalden fazla karbondioksitin
uzaklaflt›r›lmas› için tek çare solunumu h›zland›rmakt›r. Solunumu h›z-
land›rmak için tek yol da akci¤erlerin daha h›zl› çal›flmas›n› sa¤lamakt›r.
Bu durumda özel bir sistemin devreye girip acilen akci¤erin çal›flmas›n›
h›zland›rmas› gerekir. Solunum sistemi bu gibi ani ihtiyaçlar karfl›s›nda
devreye girecek mucizevi bir sisteme daha sahiptir.
Soluk al›p verme ifllemi, omurilik ve beyindeki merkezlerle kontrol
edilir. Diyafram ve kaburga kaslar›na giden sinirler, bu yap›lar›n düzenli
olarak 4-5 saniyede bir kas›lmas›n› sa¤lar. E¤er sinirler kesilirse soluk al›fl-
verifli de durur.
Solunumu etkileyen bir di¤er faktör de kandaki CO2 miktar›d›r. Me-
tabolizman›n h›zl› çal›flt›¤› durumlarda kanda karbondioksit miktar› da
artar. Bunun sonucunda kan›n asitli¤i yükselir ve dolay›s›yla kan pH'›
düflmüfl olur. Bu durum sinir sistemindeki solunum merkezini etkiler. Bu
merkezler, sinirler arac›l›¤›yla diyafram ve gö¤üs kafesini uyar›r, soluk
al›fl verifli h›zlan›r. H›zla oksijen al›n›r, karbondioksit at›l›r. Böylece kan-
daki karbondioksit miktar› normal seviyeye düflürülerek kan›n pH'› dü-
zenlenmifl olur.
Solunumun gere¤inden fazla artmas› durumunda ise beyin sap› dev-
reye girerek gerekli ayarlamalar› yapar. Beyin sap› haricinde akci¤erlerin
d›fl yüzeyinde bulunan ve bas›nca karfl› hassas alg›lay›c›lar, akci¤erin ge-
re¤inden fazla gerilmesi durumunda beyin sap›na solunum derinli¤inin
azalt›lmas› için gerekli olan emirleri gönderirler.68
219Harun Yahya
Adnan Oktar
Görüldü¤ü gibi bu sistem birbirine her yönden ba¤l›d›r. Dolay›s›yla
sinir sistemi de, solunum merkezi de, diyafram ve di¤er parçalar da ayn›
anda ortaya ç›kmak zorunda olan bir bütünün parçalar›d›r. Bu nedenle
vücudunuzdaki otomatik solunum denetiminin yap›labilmesi için bu sis-
temin bütün parçalar› eksiksiz olarak birarada olmak zorundad›r. Yani
hepsinin ayn› anda ortaya ç›kmas› gerekmektedir.
Evrim teorisine göre, akci¤erdeki bu detaylar›n hiçbiri ilk baflta mev-
cut de¤ildi ve tüm bu kusursuz özellikler zaman içinde geliflen tesadüfler
neticesinde oluflmufltu. Ancak böyle bir iddiay› kabul etmek mümkün de-
¤ildir; böyle bir kabulün ne akla ne de bilime uygun bir kabul olmayaca-
¤› çok aç›kt›r. Çünkü öncelikle bir insan›n nefes alabilmesi için akci¤erde-
ki -yukar›da detaylar›yla anlat›lan- özelliklerin tümünün ayn› anda ve ilk
insandan itibaren var olmas› zorunludur. Örne¤in kaburga kemiklerinin
di¤er vücut kemiklerinden farkl› olarak esneklik özelli¤inin olmad›¤›, al-
veollerin oluflmad›¤›, alveollerin etraf›nda sürfaktan maddesinin bulun-
mad›¤› ya da çevresinde koruyucu zar›n bulunmad›¤› bir akci¤er hiçbir
ifle yaramayacakt›r. Evrimin tesadüf mekanizmas›n›n vücuttaki herhangi
bir organ› meydana getirmesi, ona özellikler kazand›rmas› kesinlikle
mümkün de¤ildir. On milyonlarca y›l, yüz milyonlarca y›l hatta trilyon-
larca y›l beklense de bu kesin gerçek de¤iflmeyecektir.
‹nsan vücudundaki detaylar›n tümü Allah'›n varl›¤›n›n delillerin-
dendir. Bu birbirine ba¤l› düzeni kuran, yaratmada hiçbir orta¤› olmayan
Allah't›r. Allah her türlü yaratmay› bilen, üstün güç sahibi oland›r.
Gerçekten sizin Rabbiniz, alt› günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arfla is-
tiva eden Allah't›r. Gündüzü, durmaks›z›n kendisini kovalayan geceyle
örten, Günefl’e, Ay’a ve y›ld›zlara Kendi buyru¤uyla bafl e¤direndir.
Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yaln›zca) O'nundur. Alemlerin
Rabbi olan Allah ne yücedir. (Araf Suresi, 54)
220 ‹NSAN MUC‹ZES‹
221
Birfleyler söylemek istedi¤iniz anda beyniniz-
den gelen bir dizi emir ses tellerinize, dilinize
ve oradan da çene kaslar›n›za gider. Beynin
konuflma merkezlerini içeren bölge, konuflma
iflleminizde rol alacak tüm kaslar›n›za gerekli
emirleri gönderir.
‹lk önce, akci¤erleriniz "s›cak hava" sa¤lar.
S›cak hava, konuflman›n hammaddesidir. Ha-
va burnunuzdan girer, burun bofllu¤u, bo¤az,
nefes borusundan sonra bronfl tüplerine, ora-
dan da akci¤erlerinize geçer. Havadaki oksi-
jen akci¤erlerinizde kana kar›fl›r. Bu s›rada
karbondioksit de d›flar› verilir.
Ci¤erlerinizden geri dönen hava, bo¤az›n›z-
dan geçerken, ses telleri denen iki doku k›vr›-
m› aras›ndan geçer. Bu teller, bir tür perdeye
benzer ve ba¤l› olduklar› küçük k›k›rdaklar›n
etkisine göre hareket ederler. Siz konuflma-
dan önce ses telleriniz aç›k vaziyettedir. Ko-
nuflman›z s›ras›nda teller biraraya getirilir ve
soluk verdi¤inizde ç›kan hava ile titrefltirilir.
A¤›z ve burun yap›n›z, sesinizin kendine özgü
niteliklerini verir. Siz kelimeleri arka arkaya s›-
ralay›p konuflurken diliniz dama¤›n›za belirli
miktarda yaklafl›p uzaklaflmakta, dudaklar›n›z
da büzülüp yay›lmaktad›r. Bu ifllemlerde bir-
çok kas›n›z, büyük bir h›zla hareket etmekte-
dir.
Konuflabilmeniz için bu ifllemlerin her birinin
eksiksiz gerçekleflmesi gerekir. Bu ola¤anüs-
tü ifllemler, ak›l almaz bir h›z içinde ve kusur-
suzca gerçekleflirken sizin bunlardan haberi-
niz bile olmaz.
Bu kompleks sistem, evrim teorisinin aç›kla-
yamad›¤› eflsiz tasar›m örneklerinden biridir.
Bu sistemin ortaya ç›k›fl› evrimin "tesadüf" id-
dias›yla asla aç›klanamaz. Aksine bu sistem
vücudumuzun üstün kudret sahibi bir Yarat›c›,
yani Allah taraf›ndan yarat›ld›¤›n› ve bize bir
nimet olarak verildi¤ini bir kez daha ortaya ko-
yar.
Akl›n›za gelen düflünceleri Allah'›n sizin için
yaratt›¤› bu kusursuz sistem sayesinde dile
getirebildi¤inizi sak›n unutmay›n. Allah'›n yü-
celi¤ini, büyüklü¤ünü anlatarak bu nimeti ha-
y›r getirecek flekilde kullan›n.
YAPTI⁄INIZ HER KONUfiMANIN, MUC‹ZEV‹ B‹R S‹STEM SAYES‹NDE
GERÇEKLEfiT‹⁄‹N‹ H‹Ç DÜfiÜNDÜNÜZ MÜ?
burunbofllu¤u
damak
dil
tiroid kemi¤i nefes borusu
yemekborusu
g›rtlakkapa¤›
222
u anda bir yerde oturuyor veya uzanm›fl olabilirsiniz. Elinizde
tuttu¤unuz bu kitab› okumay› bitirdikten sonra, muhtemelen
aya¤a kalk›p yürümeye bafllayacak, belki de e¤ilip yerden bir-
fleyler alacak ya da kütüphanenin üst raf›na uzan›p elinizdeki kitab› ora-
ya koyacaks›n›z. Bütün bunlar› yaparken bir yandan da parmaklar›n›zla
s›k›ca kavrad›¤›n›z fincandaki çay›n›z› da yudumluyor olabilirsiniz. An-
cak her ne konumda bu sat›rlar› okuyorsan›z veya hangi ifli yap›yorsan›z
yap›n, tüm hareketlerinizi kemiklerinize ve kemiklerin oluflturdu¤u güç-
lü iskelet sistemine borçlusunuz. E¤er kemikler ve iskeletiniz olmasayd›,
bu yaz›y› okuyamazd›n›z, de¤il yerinizden kalk›p hareket etmek, kofl-
mak, yürümek, elinizi k›p›rdatmak bile sizin için mümkün olmazd›. Çün-
kü vücudunuz, içi bofl bir çuval veya bir et y›¤›n› gibi yere serilirdi. Or-
ganlar›n›z kendi a¤›rl›¤›n›z alt›nda ezilir ve birkaç saniyede yaflam›n›z›
yitirirdiniz.
Günlük hayatta hiç düflünmeden yapt›¤›m›z ve çok basit olarak nite-
lendirilebilecek hareketleri bile kemiklerimizin fonksiyonel yap›lar› saye-
sinde gerçeklefltiririz. Örnek olarak bu kitab› okurken neler yapt›¤›n›z›
düflünelim. Bu sayfay› okuyabilmek için bir önceki sayfay› çevirdiniz. Bu-
nu yaparken ilk olarak iflaret veya orta parma¤›n›z çal›flt›. Bafl parma¤›n›z
da size yard›mc› oldu. ‹flaret parma¤›n›z› oluflturan üç parça kemik s›ray-
la büküldü. Ayn› zamanda baflparma¤›n›z› oluflturan iki kemik havaya
kalkarak sayfan›n çevrilmesini sa¤lad›. Bütün bunlar olurken elinizin
ba¤l› oldu¤u bilek kemi¤i ve elinizdeki di¤er kemikler çeflitli aç›larda bü-
küldüler, esnediler. Elbette kol kemikleri de sayfaya do¤ru uzanman›za
yard›m ettiler. K›sacas› varl›¤›n›n belki de fark›nda olmad›¤›n›z bir meka-
nizman›n, yine siz hiç fark›na varmadan, sizin için birçok ifllemi ayn› an-
da yapmas› sayesinde bu kitab› okumaya bafllad›n›z ve hala da sayfalar›
çevirmeye devam ediyorsunuz.
Gülme, koflma, yürüme, oturma, kalkma, ayakta durma, yatma, ya-
z› yazma… Her insan bu ifllemleri kemikleri sayesinde yapar. Kemikleri
sayesinde yürür, yine onlar sayesinde ayakta durur, yatar, güler, kemikle-
ri sayesinde yemek yer… ‹nsan bedeninin çat›s› 206 tane sert parçan›n bi-
raraya gelmesiyle oluflmufltur. Bu parçalar adeta bir yap-boz oyununun
parçalar› gibi birbirlerine tam olarak uydurulmufl ve belirli uçlardan bir-
birlerine tutturulmufltur.
223Harun Yahya
Adnan Oktar
fi
Kemikler ve kemiklerin biraraya gelerek oluflturdu¤u iskelet; yap›,
görev ve fonksiyon olarak incelendi¤inde, çok önemli bir yarat›l›fl muci-
zesi ile karfl› karfl›ya oldu¤umuzu daha yak›ndan fark ederiz. ‹nsan vücu-
dunda bulunan ve her biri farkl› fonksiyonlara sahip olan kemikler,
Allah'›n yaratma sanat›n›n yüceli¤ini bize gösterirler. Bu benzersiz yara-
t›l›fla Allah pek çok ayette dikkat çekmifltir.
"… Kemiklere de bir bak nas›l biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giy-
diriyoruz?…" (Bakara Suresi, 259)
Bir baflka ayetinde Allah, ölümden sonraki sonsuz yaflam›n varl›¤›na
inanmayan bir inkarc›ya, kemiklerin ilk yarat›l›fl›n› flöyle örnek göster-
mifltir:
224
Birbirine Ba¤l› 206 Parçal› Bir Yap›: ‹skelet Bir yetiflkinin vücudunda 206 kemik olmas›na karfl›n, bu say›çocuklarda 350 kemi¤e kadar ulafl›r. Ancak ergenlik döneminegirerken bu kemiklerin birço¤u birleflir ve kemik say›s› 206'yadüfler. ‹nsan vücudunun a¤›rl›¤›n›n yaklafl›k yüzde 20'sini ke-mikler oluflturur. Yani 80 kilo a¤›rl›¤›nda bir insan, bedeninde16 kilogram a¤›rl›¤›nda kemik tafl›r. Daha do¤rusu, bu 16 kilog-raml›k iskelet, 80 kilograml›k bedeni tafl›r, ayakta tutar, hareketettirir. Bu dayan›kl›l›k, iskeletin hayranl›k uyand›ran özelliklerin-den sadece bir tanesidir. Kemiklerin en önemli özelli¤i ise insana çok çeflitli flekillerdehareket imkan› sa¤layabilmeleridir. Bu özellik, uzun y›llard›r tür-lü makine ve robotlar üzerinde uygulanmaya çal›fl›lm›fl, ancakson derece k›s›tl› sonuçlara ulafl›lm›flt›r.
‹NSAN MUC‹ZES‹
Kendi yarat›l›fl›n› unutarak Bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüfl-bo-
zulmuflken, bu kemikleri kim diriltecekmifl? De ki: "Onlar›, ilk defa ya-
rat›p-infla eden diriltecek. O, her yaratmay› bilir." (Yasin Suresi, 78-79)
KEM‹KLER‹N YAPISI
Hemen hemen bütün kemiklerde, özellikle de vücuttaki uzun ke-
miklerde iki farkl› yap› bulunur. Kemi¤in gövdesi yo¤un kemik dokusu
içerirken, uçlar› ince bir kemik katman›ndan, gözenekli kemik yap›s›ndan
oluflur. Asl›nda bu düzenleme, kemiklerin ifllevini yerine getirebilmesi
aç›s›ndan oldukça önemlidir. Çünkü kemik ancak böyle bir dizayna sahip
oldu¤u takdirde yo¤un bask› alt›nda kalmadan hareket edebilir ve kendi-
sine yüklenen a¤›rl›k ve gerginlik kemik gövdesinden eklemlere aktar›l›r.
E¤er her bölge ayn› yap›da olsayd›; kemiklerde esneklik ve sa¤laml›k gi-
bi özellikler olmazd›.
Kemik dokusu, kemik hücreleri ve bu hücrelerin salg›lad›¤› etrafla-
r›ndaki ara maddeden oluflur. Kemik dokusunda üç çeflit hücre bulunur.
Kemiklerin yap›m›nda rol alan ve flekil almas›n› sa¤layan, kemik içindeki
boflluklar› oluflturan ve bu boflluklar› birbirlerine ba¤layarak iletiflimi ku-
ran hep bu hücrelerdir.
225Harun Yahya
Vücudumuzu ayaktatutan kemiklerin ge-nel yap›s› yanda gö-rüldü¤ü gibidir. Buözel tasar›m her in-sanda ayn›d›r. Busayede her insandakemikler ayn› sa¤-laml›¤a ve esnekli¤esahiptir. KemiklerAllah'›n kusursuzyaratmas›n›n örnek-lerinden biridir.
kemik hücresi
havuzcuk
periost
ara lameller
d›fl lamel
‹NSAN MUC‹ZES‹
Kemiklere Dayan›kl›l›k Kazand›ran Yap›
Kemi¤in iç yap›s›, dayan›kl›l›¤› nedeniyle bir mikroskobik harikad›r.
Vücutta oldukça büyük bir alan kaplay›p, çok önemli ifllevleri olan iske-
letin bu kadar hafif, ancak bir o kadar da dayan›kl› olmas›ndaki s›r, ke-
miklerin yap›s›ndad›r. Bilimadamlar›n›n bir "mühendislik harikas›" ola-
rak adland›rd›klar› kemiklerin içleri, hayranl›k uyand›racak bir tasar›ma
sahiptir. Hatta mühendisler yirminci yüzy›l›n ikinci yar›s›nda yap›m› ol-
dukça zor, uzun ve masrafl› olan gökdelen, köprü gibi büyük ve yüksek
yap›lar için kemi¤in yap›s›na benzeyen bir teknik gelifltirdiler. Kafes sis-
temi ad› verilen bu yönteme göre yap›n›n tafl›y›c› elemanlar› tek parça de-
¤il, birbiri içine geçmifl kafes fleklinde çubuklardan oluflmaktayd›. Ancak
bilgisayarlar›n yapabilece¤i karmafl›k hesaplarla, kemiklerin tasar›m›nda-
ki bu yöntem kullan›larak, büyük köprüler ve endüstriyel yap›lar çok da-
ha dayan›kl› ve daha ucuza infla edildi.
226
Kemiklerdeki kafes yap›n›n sa¤laml›¤› mü-hendisler için de esin kayna¤› olmufltur. Ke-mi¤in yap›s›na benzeyecek flekilde gelifltiri-len inflaat teknikleri sayesinde çok dahadayan›kl› ve ucuz yap›lar infla edilmifltir.
Ancak burada gözard› edilmemesi gereken çok önemli bir nokta var-
d›r. Kemi¤in içindeki sistem bu binalar›n inflas›nda kullan›lan teknikten
çok daha komplekstir. Kemikler birbirine z›t gibi görünen iki özelli¤e ay-
n› anda sahiptir. Sa¤laml›k ve hafiflik... Mühendislerin infla ettikleri bina-
lar ise kullan›lan malzeme nedeniyle ayn› anda bu iki özelli¤e birden sa-
hip de¤ildir. Kemiklerdeki gözenekli ve boflluklu yap› ise onun hafif ol-
mas›na neden olmaktad›r. Ancak bunun yan›nda kemikler çok sa¤lam ve
dayan›kl›d›rlar.
Kemi¤in yap›s›ndaki hafiflik ve sa¤laml›k kriterlerinin alt›n› bir kez
daha çizmekte fayda vard›r. Çünkü bu iki özelli¤in birarada olmas› insa-
na çok büyük kolayl›klar sa¤larken, tam aksi insan için öldürücü olabilir-
di. Kemikler bu özelliklerden yaln›zca birine sahip olsalard›, örne¤in sa¤-
lam olup ayn› zamanda a¤›r olsalard›, tüm iskelet insan›n tafl›yabilece¤i
a¤›rl›¤›n çok üzerinde olurdu. Bu a¤›rl›k nedeniyle insan›n hareket imka-
n› azal›r, günlük hayat› çok k›s›tlan›rd›. Ayr›ca bu sertlik ve gevrekli¤in
sonucu olarak en ufak bir darbede kemiklerde k›r›lma ve çatlama olabi-
lirdi.
Bunun tam aksi olsayd› yani kemikler yine hafif olup, sert olmasay-
d›, bu durumda vücut flu an oldu¤u flekliyle olmaz, pelte halinde bir deri
kütlesine benzerdi. Bu haldeyken beyin, kalp gibi hayati öneme sahip bir-
çok organ her an tehlikeye maruz kal›rd›.
Üstelik insan vücudundaki kemikler bulunduklar› bölüme göre fark-
l› özelliklere sahip olurlar. Bütün kemikler esnektir ve dayan›kl›d›r, ancak
bunlar›n oran› birbirinden farkl› olabilmektedir. Örne¤in gö¤üs kafesin-
de, kalp ve akci¤er gibi hayati organlar› koruyacak kadar sa¤lam olan ke-
mikler, ayn› zamanda sürekli olarak akci¤erlere havan›n dolmas›n› ve bo-
flalmas›n› sa¤layacak flekilde geniflleme ve büzülme özelli¤ine de sahiptir-
ler. E¤er akci¤eri koruyan gö¤üs kemikleri kafatas› gibi sert kemiklerden
oluflmufl olsayd›, nefes almak neredeyse imkans›zlafl›r, akci¤er her nefes
al›fl›m›zda bu sert kemikler aras›nda s›k›fl›r kal›rd›. Buraya kadar s›ralan-
m›fl özelliklerinde de görüldü¤ü gibi kemiklerdeki tek bir özelli¤in dahi
ayr›nt›l› olarak incelenmesi insan›n önüne pek çok yarat›l›fl mucizesini ç›-
karmaktad›r. Ancak kemiklerdeki özel yap›lar sadece bunlarla s›n›rl› de-
¤ildir.
227Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
Nas›l Hareket Ediyoruz?
Bir insan›n hareket edebilmesi için iskelet sisteminin yan›s›ra bir kas
sistemine de ihtiyaç vard›r. ‹skeleti oluflturan tüm kemikler kaslara ba¤l›-
d›r. Kas kas›l›rken, kemikleri çeker ve onlar›n hareket etmesini sa¤lar.
Böylece kas ve kemikler birlikte çal›flarak yürümemizi, oturmam›z›, kalk-
mam›z› ve daha birçok hareketi yapabilmemizi sa¤lar. Yine günlük yafla-
m›n›zda yapt›¤›n›z hareketleri düflünelim. Karn›n›z ac›kt› ve yemek ye-
mek için elinizi a¤z›n›za götürdünüz, size seslenen kifliye bakabilmek için
arkan›za do¤ru döndünüz, elinizdeki kitap yere düfltü almak için e¤ildi-
niz, sabah saatiniz çald›, do¤ruldunuz ve saati kapatmak için bir hamle
yapt›n›z. Bir insan günlük yaflam›nda bedenini kullanarak bu hareketleri
ve benzerlerini say›s›z kere tekrarlar. Ve tüm bu hareketler s›ras›nda da
kaslar›yla kemiklerini birlikte kullan›r. Daha do¤ru bir anlat›mla bir insan
ancak ve ancak kas-iskelet sisteminin birbiriyle koordineli olarak çal›flma-
s› sonucunda yürüyebilir, konuflabilir, yemek yiyebilir, oturabilir, yatabi-
lir…
Hareket etmemizi sa¤layan kas sistemimiz kemiklerin yap›s›n› ve ifl-
levlerini, ayn› flekilde kemikler de kaslar›m›z› çok iyi tan›r adeta birbirle-
rinin dilinden anlarlar. Oturmak istedi¤imizde dizin eklem yerinden bü-
228
‹skeletteki mükemmel yap› sayesinde çokçeflitli flekillerde hareket edebiliriz. Soldadizlerin bükülme ve uzama s›ras›ndaald›klar› flekil, altta ise avucun önkolun ek-seni etraf›nda ve içe do¤ru dönmesigörülüyor.
külmesiyle birlikte bacak kaslar› da harekete geçerek kas›l›r. Biz de bu sa-
yede hiç zorlanmadan otururuz, kalkar›z. Kas, kemi¤i öyle uygun bir fle-
kilde sarar ki, kas›n kas›labilmesi için gerekli olan her türlü flart en uygun
flekilde haz›rlanm›fl olur. Ne kas kemikten s›yr›l›r gider, ne de kemik kas›
parçalar. Birbirinden tamamen farkl› olan bu iki doku, iki ayr› kompleks
sistem birbirleriyle mükemmel bir iflbirli¤i içindedirler.
Peki bu iflbirli¤i nas›l ortaya ç›km›flt›r? ‹nsan vücudundaki biraz son-
ra detaylar›yla ele al›nacak olan bu kusursuz sistemler nas›l ortaya ç›k-
m›flt›r?
Öncelikle bir insan›n hayati fonksiyonlar›n› yerine getirebilmesi için
bir bütün olarak var olmas› yani bir anda ortaya ç›kmas› gerekti¤i aç›kt›r.
Bu nedenle vücut sistemleri zaman içinde geliflen tesadüflerle kendi ken-
dine ortaya ç›km›fl olamaz. Bundan baflka kas ya da kemik gibi dokular›n
haberdar olma, bilme, tahmin etme, iflbirli¤ine gitme gibi özelliklere sahip
olamayaca¤› aç›kt›r. Bu da bizi tek bir sonuca, yani insan›n yarat›ld›¤› ger-
229Harun Yahya
Adnan Oktar
Oynar eklemlerimiz sayesinde hareket ederken hiç zorlanmay›z, ac› hissetmeyiz.Çünkü eklemlerimizde özel bir tasar›m vard›r. Eklemler aras›nda bir boflluk bulunur.Bu boflluk da eklem s›v›s› ile doludur. ‹flte bu s›v› eklemleri ya¤lama görevi yapar vekemiklerimizin afl›nmas›n› engeller. Allah'›n yaratmada hiçbir orta¤› yoktur.
uyluk kemi¤i
diz kapa¤› kemi¤i
kam›fl ke-mi¤inin
bafl›
kam›flkemi¤i
kaval kemi¤i
D‹Z EKLEM‹ D‹Z EKLEM‹N‹N KES‹T‹
‹NSAN MUC‹ZES‹
çe¤ine götürmektedir. ‹nsan› ve di¤er bütün canl›lar› yaratan, herfleyden
haberdar olan, her canl›n›n ihtiyac›n› en ince ayr›nt›lar›na kadar bilen
Allah't›r. ‹nsanlar›n kemiklerini yaratan da onlara kaslar› giydirerek bir-
likte uyum içinde çal›flarak yürümemizi sa¤layan da Allah't›r. Allah her
türlü yaratmay› bilir. Hiç kuflkusuz ki Allah yaratt›¤› herfleyi kusursuz ya-
pand›r.
Göklerde ve yerde nice ayetler vard›r ki, üzerinden geçerler de, ona s›rt-
lar›n› dönüp giderler. Onlar›n ço¤u Allah'a iman etmezler de ancak flirk
kat›p-dururlar. fiimdi bunlar, kendilerine Allah'›n azab›ndan kapsaml›
bir bürümenin gelivermesinden veya onlar›n hiç haberleri yokken k›ya-
metin onlara apans›z gelmesinden kendilerini güvende mi buldular? (Yu-
suf Suresi, 105-107)
230
Vücudumuzda yapt›¤›m›z ifllere tam uygun özelliklerde çok farkl› eklem çeflitleri vard›r.
el bilekkemi¤i
kol kemi¤i1- yass› eklem
dirsek kemi¤iön kolkemi¤i
eksensiztek eksenliçiftli eksençoklu eksen
3- merdane eklem
el tarakkemi¤i no. 1
el parmakkemikleri
4- mentefle eklem
5- eyer fleklinde eklem
eldeki k›sa kemikler
kolkemi¤ininbafl›
6- küresel eklem
2- traklear eklem
6
23
5
4
1
Kemikler Aras›ndaki Mükemmel Ya¤lama Sistemi
Kemikler vücut içinde bulunduklar› yere göre farkl› özelliklere sahip
olurlar. Örne¤in sürekli hareket halinde olan baz› kemiklerimizin, hare-
ketsiz bölgelerdeki kemiklere göre daha farkl› desteklere ihtiyac› vard›r.
Buna örnek olarak eklemlerimizi verebiliriz. Omurgam›z› meydana geti-
ren omurlar, bacaklar›m›zdaki, kollar›m›zdaki, el ya da ayaklar›m›zdaki
eklemler her hareketimizde birbirleri üzerinde dönerler. Sürekli hareket
halinde olduklar› için de destek sistemlere ihtiyaçlar› vard›r. Bunu flöyle
bir örnekle aç›klayabiliriz.
Herhangi bir mekanik alet çal›fl›rken hareket eden parçalar›n birbir-
lerine temas noktalar›nda sürtünme görülür. Sürtünmenin gerçekleflti¤i
bölgelerde k›sa bir süre sonra afl›nma ve afl›nma sonucunda parçalar›n
bozulmas› söz konusudur. Bunu engellemek için mekanik parçalar dü-
zenli olarak ya¤lan›r. Basit bir kap› menteflesinden, üstün teknolojiye sa-
hip bir otomobil motoruna kadar her hareketli mekanik sistemde ya¤la-
maya ihtiyaç vard›r. Ancak ya¤lama afl›nmay› tam olarak engellemez, yal-
n›zca geciktirir. Örne¤in otomobillerin motoru her befl bin kilometrede
bir ya¤land›¤› halde afl›nman›n önüne geçilemez. Bu nedenle motor par-
çalar›n›n düzenli olarak de¤ifltirilmesi gerekir.
Ancak insanlar›n ve hayvanlar›n eklem yerleri bir ömür boyunca ha-
reket ettikleri halde hiçbir flekilde bak›ma ya da ya¤lanmaya ihtiyaç duy-
mazlar. Hatta bir insan›n ömür boyu yaklafl›k 100 bin kilometre yol ald›-
¤›n› düflünürseniz sözü edilen mekanik sistemin yapt›¤› iflteki mucizevi
yön daha iyi anlafl›l›r.
Eklemlerimizin yard›m› olmasayd›, hareket etmemiz mümkün ol-
mazd›. Çünkü tüm vücut hareketlerimiz eklemlerin birbirleri üzerindeki
hareketleri sayesinde gerçekleflir. Bir basketbol maç› s›ras›nda oyuncular
vücutlar›ndaki tüm kemikleri, eklemleri ve kaslar› kullan›rlar. Ellerin to-
pu kavramas›, koflmak, topu f›rlatmak... Peki eklemlerin bu hareketler s›-
ras›ndaki görevleri nedir?
Eklem, iki kemi¤in birbirine yaklaflt›¤› her yerde olabilir. Eklemin
görevi kemiklerin birbirlerine sürtünmemesi için aralar›ndaki mesafeyi
231Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹232
eklemk›k›rda¤›
kemik d›fl zar›
mümkün oldu¤unca uzak tutmakt›r. Ancak bu flekilde dizlerin, dirsekle-
rin, bileklerin rahat hareket ettirilmesi mümkün olmaktad›r. E¤er eklemin
kendine has yap›s› ve aradaki tampon bölge olmasayd›, insanlar da t›pk›
robotlar gibi kesik kesik aflamalarla ve zorlukla hareket edebilirdi.
Eklemlerdeki bu özellik üzerinde bilim adamlar› uzun y›llard›r arafl-
t›rmalar yapmaktad›r. Özellikle de çal›flma s›ras›nda ortaya ç›kan sürtün-
menin engellenmesi bafll› bafl›na bir araflt›rma konusudur. Amaç ise insan
vücudundaki bu mükemmel sistemi robotlara da uygulayabilmektir.
Araflt›rmac›lar yap›lan incelemelerde ayak bileklerinde sürtünmenin ol-
may›fl›n›n ilk önceleri eklemde bulunan s›v›lardan kaynakland›¤›n› dü-
flündüler. Ancak daha sonra anlafl›ld› ki bu s›v›n›n sürtünmeyi engelleyi-
ci bir gücü yoktu. Araflt›rmalar›n› bu konuda daha da yo¤unlaflt›r›nca bi-
lim adamlar›n›n karfl›s›na üstün bir tasar›m örne¤i ç›kt›. Eklemlerin sür-
tünme yüzeyleri, ince ve gözenekli bir k›k›rdak tabakas›yla kaplanm›flt›.
Bu tabakalar›n alt›nda ise yo¤un bir s›v› bulunmaktayd›.
Kemik, eklemin bir yerine bask›da bulunursa bu s›v›
gözeneklerden d›flar› f›flk›r›yor ve eklem yüzeyinin
ya¤ gibi kaymas›n› sa¤l›yordu.
Görüldü¤ü gibi insan›n hareket edebilmesi
için her yönden eksiksiz bir tasar›m vard›r.
eklem s›v›s›n›niçinde bulun-du¤u boflluk
Kolunuzu ya da baca¤›n›z› oynat›rkenneden ac› duymad›¤›n›z› hiç düflünmüflmüydünüz? Sürekli bir sürtünmenin ol-du¤u kemiklerde normal flartlar alt›ndaafl›nmalar ve y›pranmalar olmas› ve ac›oluflmas› gerekirken böyle bir fley hiçolmaz. Çünkü eklemlerin aras›nda sür-tünmeyi engelleyici eklem s›v›s› vard›r.Eklem s›v›s› kayganl›k sa¤layarak ek-lem yüzeyindeki afl›nmay› ve tahribat›önler. Biz de Rabbimizin vücudumuzdayaratt›¤› bu kusursuz tasar›m sayesin-de rahatl›kla hareket ederiz.
‹skelet Sisteminin Üstün Yük Kapasitesi
‹skeletin bütün olarak mükemmel bir iflleve sahip olmas›n›n yan›n-
da, iskeleti oluflturan kemikler de kusursuz bir iç yap›ya sahiptir. Vücu-
dun tafl›nmas› ve korunmas› gibi önemli bir görevi üstlenen kemikleri-
miz, bu ifli rahatl›kla yerine getirebilecek kapasite ve sa¤laml›kta yarat›l-
m›fllard›r. Hatta bu yönde oldukça genifl bir güvenlik pay›n›n oldu¤u ve
vücudun karfl› karfl›ya kalabilece¤i zor durumlara uygun bir tasar›m ya-
p›ld›¤› görülecektir.
Vücudumuzun en yüksek kapasitede yükü kald›rabilen kemiklerin-
den biri uyluk kemi¤idir. Uyluk kemi¤i, dikey durumda 1 ton a¤›rl›¤› kal-
d›rabilecek kapasitededir. Nitekim at›lan her ad›mda bu kemi¤imize, vü-
cut a¤›rl›¤›m›z›n üç kat› kadar bir yük binmektedir. Hatta s›r›kla yük-
sek atlama yapan bir atlet yere inerken kalça kemi¤inin her san-
timetrekaresi 1400 kiloluk bir bas›nca maruz kal›r. Vücuttaki
kemikler hareket etti¤iniz, yatt›¤›n›z, oturdu¤unuz her an
fliddetli bir a¤›rl›k ve bas›nçla karfl› karfl›yad›rlar. Oturdu-
¤unuz yerden kalkt›n›z ve yürümeye bafllad›n›z ya da
tam tersini yaparak bir yere oturdunuz. ‹flte sizin hiç
düflünmeden yapt›¤›n›z bütün bu hareketler s›ras›nda
gerçekte vücudunuzda son derece sistemli bir flekilde
çal›flan, kompleks iskelet tasar›m› harekete geçmek-
tedir.
Kemiklerdeki tasar›m›n mükemmelli¤inin tam
olarak anlafl›lmas› için flöyle bir benzetme yapal›m.
‹nsano¤lunun kulland›¤› en sa¤lam ve kullan›fll›
malzemelerden biri çeliktir. Çünkü çelik hem sa¤-
233Harun Yahya
Adnan Oktar
Vücuttaki uyluk, kaval, bald›r ve parmak kemik-leri afla¤›da görülen uzun kemiklerden oluflur.
ilik bofllu¤u
süngerimsi yap›
boyun
sar› kemik dokusu
gövde
eklem k›k›rda¤›
‹NSAN MUC‹ZES‹
lam, hem de esnek bir maddedir. Ancak kemikler kat› çelikten daha sa¤-
lamd›r. Üstelik, bir parça kemik, çelikten 10 kat daha esnektir. Kemikler
çelikten a¤›rl›k bak›m›ndan da üstün bir yap›ya sahiptirler. Bir çelik kar-
kas insan iskeletine k›yasla 3 kat daha a¤›rd›r.
Yaln›zca çelik de¤il, insano¤lunun kulland›¤› herhangi bir baflka
malzeme de kemiklerin yap›s›yla karfl›laflt›r›ld›¤›nda oldukça zay›f kal›r.
Ayn› a¤›rl›ktaki güçlendirilmifl çimentoyla karfl›laflt›r›ld›¤›nda kemiklerin
dört kat fazla yük tafl›yabildikleri görülecektir.
Vücuttaki Canl› Banka: Kemikler
Ço¤u insan kemiklerin cans›z maddeler oldu¤unu zanneder ancak
kemikler d›fl tabakalar› hariç canl› dokulard›r. Bu dokular›n içinde mik-
roskobik damarlar, sinir a¤lar› ve kemik ili¤i bulunur. ‹nsan vücudunda-
ki kemikler ayn› zamanda birer banka gibi çal›fl›rlar. Kalsiyum ve fosfor
gibi hayati maddeleri depolarken, herhangi bir durumda ihtiyaç oldu-
¤unda depolad›klar› bu maddeleri vücuda geri verirler.
E¤er vücutta kalsiyum bulunmasayd› ne olurdu?
Kalsiyum vücutta, çevreden toplanan uyar›lar›n sinirlere ulaflmas›n›
sa¤lamak gibi son derece önemli bir görev üstlenmifltir. Kalsiyum olma-
dan uyar›lar sinirlere ulaflamaz. Bu da insan›n tamamen felç olmas› ve iç
organlar›n›n çal›flmamas› anlam›na gelir ki,
bu ölümle sonuçlanacak bir durumdur.
Kalsiyumun vücut için önemi bununla
bitmez.
Bir yeriniz kesildi¤inde, k›sa bir süre
sonra kesik olan bölgede kan p›ht›lafl›r, kana-
ma durur ve bu sayede kan kayb›ndan ölme-
niz engellenir. Bu çok hayati bir önlemdir.
E¤er kan p›ht›laflmasayd› ne olurdu? Alt› de-
linmifl bir f›ç›n›n içindeki bütün suyun, f›ç›
234
Kemikler vücuttaki kalsiyum depolar›d›r. Kalsiyu-mun kayna¤› ise süt ve benzeri besinlerdir.
boflalana kadar bu delikten d›flar› akmas› gibi, vücudunuzdaki küçücük
bir delikten bile bütün kan›n›z akar giderdi. Ancak insan vücudunda ka-
n›n p›ht›laflmas›n› sa¤layan mucizevi bir mekanizma vard›r. (Detayl› bil-
gi için bkz. Kan›n P›ht›laflmas› bölümü) Bu mekanizma insan› mutlak bir
ölümden korur. ‹flte bu mekanizmay› harekete geçiren en önemli faktör-
lerden biri de kalsiyumdur. Kemiklerde depolanan kalsiyum olmasayd›,
kan›n›z p›ht›laflmazd›.
Kemik Hücrelerinin Kalsiyum Yakalama Yetenekleri
Kemik hücrelerinin birer kalsiyum ve fosfor deposu olarak görev
yapt›klar› belirtildi. Burada üzerinde durulmas› gereken yine çok önemli
bir nokta vard›r. Gözü veya herhangi bir duyu organ› olmayan bir kemik
hücresi, kanda bulunan binlerce de¤iflik madde aras›ndan kalsiyumu ve
fosforu kolayl›kla ay›rt eder. Sonra hiç flafl›rmadan bu atomlar› yakalar.
Bir insan dahi önüne koyulan farkl› element tozlar›n› -e¤er bu konu-
da bir e¤itim almam›flsa- ay›rt edemez. Bir masan›n üzerine kalsiyum,
235Harun Yahya
Vücuttaki kalsiyum sevi-yesinin belirli oranlardaolmas› insan için hayatiönem tafl›r. Kandaki kal-siyum oran› düfltü¤ündehemen parathormondevreye girer ve kemik-ten kana kalsiyum geçi-fli sa¤lan›r. Ayr›ca böb-reklerden kalsiyum at›l-mas› engellenir ve kalsi-yum emilimi art›r›l›r.Kandaki kalsiyum oran›artt›¤›nda ise kalsitoninsalg›lan›r ve kandan ke-miklere kalsiyum geçifliolur.
Kanda Ca++
miktar›düflük
Tiroid faliyetiengellenir
Paratiroidbezi uyar›l›r
Kalsitoninsalg›lanmas›
azal›r
Parathormonsalg›lanmas›
artar
Osteoklastfaaliyetleri
artar.
Kalsitoninsalg›lanmas›
azal›r
Osteoklastlarkemikten Ca++
kana salg›lan-mas›n› artt›r›r.
‹nce ba¤›rsak-tan kalsiyumemilimi artar
‹drarlakalsiyum kayb›
engellenir
Kandakikalsiyum se-viyesi artar
Tiroid beziuyar›l›r
Osteoklastfaaliyetleri en-
gellenir
Kemiklerdenkalsiyum
y›k›m› azal›r
Parathormonsalg›lanmas›
engellenir
‹NSAN MUC‹ZES‹
fosfor, demir, çinko vs gibi elementlerin toz olarak koyuldu¤unu ve bu
kar›fl›m›n içinden kalsiyum taneciklerini ay›rt etmenizin istendi¤ini düflü-
nürseniz, herhangi bir duyu organ› olmayan, bu konuda hiçbir e¤itim al-
mam›fl kemik hücresinin baflard›¤› iflin zorlu¤u daha iyi anlafl›l›r.
Kemik hücresi ayn› zamanda di¤er vücut hücreleri gibi son derece
itaatli bir bireydir. Kendisine "kalsiyum depola" emri söylenildi¤inde
(Kalsitonin Hormonu) bu emre hemen itaat eder. E¤er kendisine "depola-
d›¤›n kalsiyumu b›rak" denirse (Parathormon), bu emre de itaat eder.69
Kemik hücresi yüksek fluur, kabiliyet, sorumluluk ve disiplin anlay›fl›yla
gece gündüz görevine devam eder.
Kan Hücresi Üreten Makina: Kemik ‹li¤i
Kemiklerin ortalar›nda genifl bir boflluk vard›r. Bu bofllu¤un içerisin-
de, kan için gerekli maddelerin üretimini sa¤layan kemik ili¤i bulunur.
‹lik; ya¤, su, alyuvarlar ve akyuvarlardan oluflur. Baz› kemiklerde ise ta-
mam›na yak›n› ya¤dan meydana gelen "sar› ilik" bulunur. K›rm›z› ilikte
hem vücudu besleyen hem de enfeksiyonlara karfl› vücudun savunmas›-
n› yapan kan hücreleri üretilir ve depolan›r.
K›rm›z› ilikte üretilen alyuvarlar›n yap›s›ndaki hemoglobin mole-
külleri oksijeni akci¤erlerden alarak tüm hücrelere da¤›t›rlar. E¤er k›rm›-
z› ilikteki kan üretiminde biraz azalma olsa vücuttaki hücreler oksijensiz
kalarak ölürler. Bu nedenle kemik ili¤indeki üretimin sürekli olmas› zo-
runludur. Bu kadar önemli bir görevde aksama olmamas› için vücutta çe-
flitli önlemler al›nm›flt›r.
Bu önlemleri savafl zaman›nda düflman ata¤›n›n seyrine göre de¤ifl-
tirilen stratejilere benzetmek mümkündür.
Vücut, enfeksiyonlarla savafl halindeyken k›rm›z› ilikte üretilen ve
savunmaya göre planlanm›fl kan hücreleri kullan›l›r. Fakat bu hücreler
her zaman yeterli olmayabilir. Bazen düflman, beklenenin üstünde bir
performans göstererek sald›r›ya geçer. ‹flte bu durumda vücut alarm ve-
rir. Art›k ciddi bir savunma yan›nda, sald›r›ya da geçilmelidir. Bu aflama-
da sar› ilik devreye girer. Ancak baflta da belirtti¤imiz gibi sar› ilik sadece
236
ya¤lardan oluflmaktad›r. Bu durumda ya¤lar›n savunmada nas›l bir göre-
vi olabilir? Elbette ki savunmada rol alan ya¤lar de¤ildir. Vücuttaki as›l
görevi ya¤ depolamak olan sar› ilik, k›rm›z› ili¤in yetersiz kald›¤› durum-
larda acil durum sinyalini alarak birdenbire savunma yapan kan hücrele-
ri üretmeye bafllar. Amaç; düflmana karfl› iflbirli¤i içerisinde tek bir kuvvet
oluflturarak savafl› kazanmakt›r.
Bu, tüm canl›l›¤› tesadüflere ba¤layan Darwinist mant›¤›n asla aç›k-
layamayaca¤›, cevap bulamayaca¤› önemli bir ayr›nt›d›r. Çünkü iflbirli¤i
yapmaya ve düflmana karfl› birlikte mücadele etmeye karar verenler akla,
mant›¤a ve beyne sahip olmayan kemik içi s›v›lar›d›r. Ayn› zamanda bu
s›v›lar o ana kadar kullanmad›klar› bir özelliklerini a盤a ç›kararak farkl›
görevler yapabilecek flekilde hareket etmektedirler.
Bütün bunlar çok aç›k bir flekilde yarat›l›fl› gösterir. Allah'›n üstün
yarat›fl›n›n bu gibi örnekleri Allah'a yönelmek ve O'nun yüceli¤ini, bü-
yüklü¤ünü kavramak için birer vesiledir.
Bildi¤i ve bilmedi¤i pek çok üstün özellikle birlikte yarat›lan insana
düflen ise kendisine her yönden kusursuz bir vücut veren Allah'a flükret-
mektir.
237Harun Yahya
Adnan Oktar
Sar› ilik, k›rm›z› ili¤in yetersiz kald›¤› durumlarda devreyegirer. Vücut savunmas›na destek vererek savunma yapankan hücreleri üretir. Kendisi de hücrelerden oluflan bir do-kunun, vücut için gerekli olan hücreleri tespit etmesi vebunlar› ihtiyaç oldu¤u miktarda üretebilmesi, kuflkusuzAllah'›n ilham› ve kontrolü ile mümkün olabilir.
sar› ilik
eklemk›k›rda¤›
süngerdoku
sar› ilik bofllu¤u
Kemik d›fl zar›
besleyici atardamarlar
sert doku
‹NSAN MUC‹ZES‹
Kendi Kendini Tamir Eden Tafl Blok
Kemikler tafl kadar sert bir yap›ya sahiptirler, ancak bu özelliklerine
ra¤men kemikler de kimi zaman k›r›l›r. Ancak k›r›lan bölgedeki kemik bir
süre sonra kendi kendini tedavi eder.
Kemiklerin daha az sa¤lam oldu¤unu -ki bunun için kemiklerin da-
ha az kalsiyum depolamalar› yeterlidir- ve en küçük zorlanmalarda bile
k›r›ld›klar›n› varsayal›m. Bir de bunun üstüne kemiklerin, "kendi kendi-
ne kaynama" gibi bir özelliklerinin bulunmad›¤›n› varsayal›m. Kuflkusuz
ki bu durum insan için son derece ac› ve s›k›nt› verici olurdu. K›r›k kemik-
ler kaynamad›¤› için sakat kalmalar, hatta hayati bölgelerdeki kemiklerin
sürekli k›r›lmas› sonucunda ölümler meydana gelirdi.
Ancak insano¤lu bu noktada fark›nda bile olmad›¤›, kimi zaman
üzerinde hiç düflünmedi¤i bir nimetle birlikte yarat›lm›flt›r. Öncelikle cid-
di kazalar d›fl›nda kemikler kolay kolay k›r›lmaz. Ayr›ca herhangi bir ne-
denle k›r›lan kemikler de k›sa bir süre içinde kaynar.
Kemik k›r›ld›¤›nda kendisini hemen tamir etmeye bafllamas› ve ta-
mirden sonra eski halinden daha sa¤lam olmas› son derece ola¤anüstü bir
olayd›r. Bilim adamlar›n›n çal›flmalar› insan vücudundaki kemikleri olufl-
238
k›r›¤›n olufltu-¤u bölge
osteoklast(kemiklere flekilveren hücreler)
osteoblast
gömülü os-teoblastlar(kemik yap›c›hücreler)
k›r›k kemi-¤in etraf›n-da oluflan
madde
K›r›lm›fl kemikteki genel görünüfl
yeni kemik
turan madde benzeri bir madde üretebilme yönündedir. Ne var ki bugü-
ne kadar hiçbir mühendis kemik kadar güçlü ancak hafif ve verimli, ke-
mik gibi devaml› büyüyen, üstelik kendi kendini ya¤layan, bir hasar olufl-
tu¤unda da kendini tamir eden bir maddeyi gelifltirememifltir.70
Kemik Hücrelerinin Hayati Görevi
Vücutta birkaç çeflit kemik hücresi vard›r ve bunlar›n hepsinin ke-
mik içindeki görevleri birbirinden farkl›d›r. Ama sonuca bak›ld›¤›nda
hepsinin ortak bir çal›flma içerisinde olduklar› görülür. Kemiklerin yeni-
lenmesini sa¤layan kemik yap›c› osteoblast hücreleridir. Osteoblast hüc-
releri proteini mineralle sertlefltirerek sürekli olarak kemiklerin yenilen-
mesini sa¤lar. Osteoklast ad› verilen bir baflka kemik hücresi ise kan ve
kemik dokular› aras›nda besin al›flverifli sa¤lay›p, kemik içindeki at›klar›n
d›flar›ya ç›kar›lmas›nda rol al›r.
Osteoklastlar›n bir di¤er görevi de kemi¤in iç yüzeyinde, kemik ili¤i
bofllu¤unda ve gözenekli kemik dokusundaki boflluklarda y›k›ma yol
açarak, kemi¤in biçiminin ve boyunun de¤iflmesini ve giderek eriflkin bo-
yutlara varmas›n› sa¤lamakt›r. Bir yandan da d›fl yüzeylerde etkinlik gös-
tererek kemik yüzeyindeki ç›k›nt›lar›n küçülmesini sa¤lar. Böylece göv-
denin kal›nl›¤›n›n her bölgede ayn› kalmas› sa¤lan›r.71
Osteoklastlar›n kemikte yapt›¤› y›k›m s›ras›nda osteoblast hücreleri
de bofl durmaz ve iskeleti oluflturmak üzere yeni kemik yapmaya bafllar.
Çocukluk döneminde osteoblastlar›n ifli daha a¤›rd›r, çünkü büyüme ol-
dukça h›zl› oldu¤undan kemik yap›m› y›k›mdan daha fazla olmal›d›r.
Ancak iskelet belli bir olgunluk düzeyine erifltikten sonra yap›m ve y›k›m
süreçleri birbirlerini dengelemeye bafllar. Bu dengeyle yaln›zca kemi¤in
biçimi ve boyutlar› de¤iflmez, ayn› anda kanda ve dokular aras› s›v›daki
kalsiyum oran› da ayarlanm›fl olur.
Her insanda kemiklerde bulunan bu hücreler ayn› görevi görürler.
Bu hiç de¤iflmez. Hepsi kemik yüzeyini nas›l küçülteceklerini bilirler. Ka-
fatas›ndaki kemiklerle uyluk kemi¤i aras›ndaki farkl›l›klar› bilerek ke-
miklere nas›l flekil vereceklerini, ne zaman uzamas›n›n duraca¤›n›, incelik
239Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
ve kal›nl›¤›n›n nas›l olaca¤›n› bilirler. Çocukluk döneminden de haber-
dard›rlar. Bu dönemde daha fazla iflleri oldu¤unu bilirmiflçesine hareket
ederler. Kalsiyum oran›n›n hangi dönemde ne kadar olmas› gerekti¤inin
bilgisine de sahiptirler.
Görüldü¤ü gibi kemik hücreleri birbirlerini çok iyi tan›r ve planl›
olarak hareket ederler. Ne zaman üretime, ne zaman baflka bir iflleme geç-
meleri gerekti¤ini çok iyi ayarlarlar. Bu bir fabrikada yap›lan üretim prog-
ram›na benzetilebilir. Bu programlarda üretimin mükemmel olarak iflle-
mesi esast›r. Program, hem gere¤inden fazla üretim yaparak mallar›n de-
polarda birikmesini önlemeli, hem de ihtiyac› karfl›layamayacak flekilde
az üretim olmas›n› engellemeye çal›flmal›d›r. Fabrikalarda bu konuyla il-
gilenen planlamac›lar vard›r. Bu kifliler düzenli olarak günlük veya hafta-
l›k programlar haz›rlayarak fabrikada dengeli bir üretimin yap›lmas› için
çal›fl›rlar.
Kemik hücrelerinin kalsiyum oran›n› belli bir dengede sabit tutmaya
çal›flmalar› da iflte buna benzer. Fabrikadaki makinalar›n yerini kemikte
üretim yapan osteoklast ve osteoblast hücreleri al›r. Bu hücreler öylesine
dengeli bir flekilde çal›fl›rlar ki, osteoblast üretim yaparken, osteoklast faz-
la üretimi engellemek için tam tersi ifllem yapar. Birbirleriyle olan haber-
leflmeleri mükemmeldir. Hiçbir zaman denge bozulmaz ve bu sayede ye-
terli miktarda kalsiyum her zaman için kemikte bulunur.
Kemik hücrelerinin, üretim planlama yeteneklerini, denge koruya-
cak özelliklerini kendi ak›l ve iradeleriyle kazanm›fl olduklar›n› ya da bir
gün bir tesadüfün isabet etmesiyle bu özelliklerin kemik hücrelerinde var
oldu¤unu iddia etmek her yönden mant›kla çeliflen, bilimsellikten uzak
bir iddia olacakt›r.
Hücre planlama yapamaz. Karar veremez. Vücuttaki dengelerden
haberdar olamaz. ‹htiyaçlar› hissedip önlem alamaz. Hücre ö¤renemez.
Ancak insan bedenindeki trilyonlarca hücrenin her biri fluurlu bir insan
gibi davranmakta, hatta insandan daha yüksek bir ak›l göstermektedir.
Bu durum hücrelerin üstün bir güç taraf›ndan yönetildiklerini ve yönlen-
dirildiklerini gösterir. Hücrelere neler yapacaklar›n› ilham eden büyük bir
kudret sahibi olan Allah't›r.
240
Kendi nefisleri konusunda düflünmüyorlar m›? Allah, gökleri, yeri ve bu
ikisi aras›nda olanlar› ancak hak ile ve belirlenmifl bir süre (ecel) olarak
yaratm›flt›r. Gerçekten, insanlardan ço¤u Rablerine kavuflmay› inkar edi-
yorlar. (Rum Suresi, 8)
‹nsan Vücudunun Hareketli Ana ‹skelesi: Omurga
Omurgan›n yap›s› birçok parçadan oluflur. Öncelikle "omur" denilen
33 tane küçük yuvarlak kemik birbirlerinin üzerine yerlefltirilmifltir. Bu
kemiklerin içine de omurilik isimli -beyin ve tüm organlar aras›ndaki ko-
ordinasyonu sa¤layan- çok önemli bir iletiflim a¤› döflenmifltir. Bu kemik-
ler öyle bir yap›da birlefltirilmifllerdir ki, vücudun dik durmas›n› sa¤laya-
cak flekil ortaya ç›km›flt›r. Bu 33 küçük kemi¤in oluflturdu¤u büyük yap›-
ya kaburgalar ve iç organlar ba¤lanm›flt›r. Bütün bu aflamalardan sonra
ortaya yeryüzündeki en büyük mühendislik harikalar›ndan biri ç›km›flt›r.
Omurgan›n en önemli görevi yük tafl›makt›r. Vücudun üst k›sm›n›n
241Harun Yahya
Adnan Oktar
Uzun kemikler osteon ad›verilen birimlerden oluflur.(a)'da üç osteon görülüyor.Kemik hücreleri ise kemikdokudaki boflluklar›n (lakün)içinde bulunurlar. fiekilleritam bu bofllu¤a uyar. ‹ncesitoplazmik uzant›lar› saye-sinde kemik boflluklar›n› bir-birine ba¤layarak komfluhücrelerle ba¤lant› kurarlar.(b)'de ise iki tane kemikhücresi (osteosit) görülüyor.Bütün detaylar›yla birlikteAllah taraf›ndan yarat›lm›flolan kemiklerdeki tasar›mher yönden kusursuzdur.
lakün
sitoplazmikosteosit
uzant›lar›
osteosit
Haverskanal›
kandamar›
(b)
(a)
osteon
osteosituzant›lar›
sert doku
yumuflakdoku
‹NSAN MUC‹ZES‹
a¤›rl›¤› omurgan›n üzerine biner. Her ad›m at›fl›m›zda
omurgam›z› meydana getiren omurlar birbiri üstünde ha-
reket eder. Omurgay› oluflturan 33 kemi¤in a¤›rl›k alt›nda
hareket etmesinden kaç›n›lmaz olarak sürtünme do¤ar.
Sürtünmeden dolay› da afl›nma meydana gelecektir. Ha-
yati bir iletiflim a¤›n› koruyan ve ayn› zamanda da olduk-
ça büyük bir yük tafl›yan omurga için afl›nma son derece önem-
li problemler ç›karacakt›r. Peki üst üste binmifl 33 diskten oluflan
bir yap›, ezilme ve sürtünmeye karfl› nas›l korunmaktad›r?
Bu sorunun cevab›n› bulabilmek için omurgay› inceledi¤i-
mizde, omurgan›n içine olabilecek en mükemmel koruma siste-
minin yerlefltirildi¤ini görürüz. Omurgay› oluflturan kemikle-
rin aras›na k›k›rdak yap›l› birer disk yerlefltirilmifltir. Bu disk-
ler otomobil tekerleklerindeki yükü emen amortisörler gibi
çal›fl›rlar.
Omurgan›n flekli de üzerine binen yükü tafl›mas›na
yard›m edecek flekilde yarat›lm›flt›r. S fleklinde k›vr›ml› bu
özel flekil yükün eflit da¤›t›lmas›n› sa¤lar. Her ad›m att›¤›-
n›zda, vücut a¤›rl›¤›n›z nedeniyle yerden vücudunuza do¤-
242
bel omuru
sa¤r› kemi¤i
kuyruk sokumu kemi¤i
omur atardamar›
omurilik
omurilik sinirdü¤ümü
omur gövdesi
Omurga (sol üst) birbiri üstüne binmiflomurlardan oluflan ola¤anüstü birtasar›ma sahiptir.
ru bir tepki kuvveti gelir. Bu kuvvet, omurgan›n sahip oldu¤u amortisör-
ler ve "kuvvet da¤›t›c›" k›vr›ml› flekli sayesinde, vücuda zarar vermez.
E¤er tepkiyi azaltan esneklik ve özel yap› olmasa, ortaya ç›kan kuvvet di-
rekt olarak kafatas›na iletilirdi ve omurgan›n üst ucu, kafatas› kemikleri-
ni parçalayarak beynin içine girerdi.
Ancak böyle olmaz. Allah'›n insan vücudunda yaratt›¤› mükemmel
mühendislik ile sa¤l›kl› bir yaflam sürdürürüz.
‹skeletteki Mekanik Dizayn
Kemiklerdeki kusursuz tasar›m›n bir baflka örne¤i de ayak kemikle-
ridir. ‹nsan›n bir aya¤› 26 kemikten oluflur, dolay›s›yla vücut kemiklerinin
dörtte biri ayaklarda yer al›r. Ayak, mekanik fonksiyonlar›n kolaylaflt›r›l-
mas› için tasarlanm›fl çok özel bir yap›ya sahiptir. Aya¤›n yap›s›ndaki mü-
kemmelli¤i çeflitli mühendislik eserleri ile örne¤in ayaktaki taban yap›s›-
n› köprü mühendisli¤i ile k›yaslayabiliriz. Bu kavisli flekil vücut a¤›rl›¤›-
na karfl›, kemiklere destek verecek özelli¤e sahiptir.
Baflka bir örnek olarak otomobilleri ele alabiliriz. Bir otomobilin gaz
pedal›na bas›ld›¤›nda pedal kald›raç gibi çal›fl›r. Ayn› flekilde ayaklar da
parmak ucunda kalkma hareketi yap›ld›¤›nda hidrolik bir kriko görevi
görürler. Z›plama hareketinde bedeni f›rlat›rken, koflma hareketi yap›ld›-
¤›nda bacaklar için birer yast›k görevi görürler. Bütün bu hareketler s›ra-
s›nda ayakta bulunan dokulara, damarlara ya da kaslara hiçbir zarar gel-
mez.
Bu özel durumun öneminin tam olarak anlafl›lmas› için vücutta bu-
lunan baflka herhangi bir organ›n›z›, örne¤in elinizi ve ayaklar›n›z› a¤›r-
l›k kald›rma bak›m›ndan k›yaslayal›m. Her aya¤a kalkt›¤›n›zda ayaklar›-
n›z›n üzerine uygulanan a¤›rl›¤›n ayn›s›n›n ellerinize uygulan›ld›¤›n› var-
sayal›m. Bunun için de elinizi masan›n üzerine koyup sonra üzerine 70-80
kilo a¤›rl›¤›nda bir yük yerlefltirdi¤imizi varsayal›m. Bu durumda çok k›-
sa bir süre sonra dokular›n›z ezilir, damarlar›n›z patlar, hatta kemikleriniz
etinizi parçalard›. Ancak bütün bir gün insan vücudunu tafl›yan ayaklar-
da ne damarlar patlar, ne de dokular ezilir. Çünkü ayak özel olarak yük
243Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
tafl›mak için tasarlanm›fl bir organd›r.
Bu örnek de Allah'›n insanlar üzerindeki flefkatinin delillerinden bir
tanesidir. Allah insan için en rahat edece¤i, hiçbir s›k›nt› duymayaca¤›,
tüm ihtiyaçlar›n› kolayl›kla karfl›layaca¤› flekilde bir tasar›ma sahip olan
bedeni yaratarak Kendisini bizlere tan›tmaktad›r. Görebilenler için
Allah'›n ayetleri her yerde sergilenmektedir. Önemli olan bu ayetler üze-
rinde düflünerek herfleyin hakimi olan Allah'a yönelmektir.
fiüphesiz, göklerin ve yerin yarat›lmas›nda, gece ile gündüzün art arda
geliflinde, insanlara yararl› fleyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'›n
ya¤d›rd›¤› ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra diriltti¤i suda, her
canl›y› orada üretip-yaymas›nda, rüzgarlar› estirmesinde, gökle yer ara-
s›nda boyun e¤dirilmifl bulutlar› evirip çevirmesinde düflünen bir toplu-
luk için gerçekten ayetler vard›r. (Bakara Suresi, 164)
244
iç yandan uzunla-mas›na e¤im
enine e¤im
d›fl yandanuzunlamas›na
e¤im
Vücudun bütüna¤›rl›¤›n› tafl›yanayak kemikleri.Ayakta a¤›rl›k to-puk kemi¤i üzeri-ne biner.
Ayak kemikleri üç tane e¤im meydana getirecek özelbir tasar›mla Allah taraf›ndan yarat›lm›fllard›r. Ayaklar›-m›zdaki e¤imler sayesinde rahatl›kla koflup, yürürüz.
‹nsan mükemmel bir kemik yap›s›na ve ku-
sursuz bir iskelete sahiptir. Daha önce de be-
lirtti¤imiz gibi bu yap› sayesinde rahatl›kla
yürüyebilir, hareket edebilir, koflabilir, istedi¤i
hareketi yapabilir. Peki bu duruma evrimciler
nas›l bir aç›klama getirmektedirler?
Evrimciler iki ayakl›l›¤›n maymunlar›n dört
ayakl› yürüyüflünden evrimleflti¤ini iddia
ederler. Bu, pek çok yönden gerçekleflmesi
mümkün olmayan bir iddiad›r.
Öncelikle insan ve maymunlar aras›nda çok
büyük anatomik uçurumlar vard›r. ‹nsan›n ve
maymunun yürüyüfl flekilleri birbirlerinden
çok farkl›d›r. ‹nsan iki aya¤›n›n üzerinde dik
durarak yürür. Bu sadece insana özgü bir yü-
rüyüfl fleklidir. Di¤er canl›larsa öne e¤ik bir
iskelet yap›s›na sahiptirler ve dört ayaklar›
üzerinde yürürler. ‹ki ayaklar› üzerine sadece
ihtiyaç duyduklar›nda kalkarlar, ki bu da on-
lara çok s›n›rl› bir hareket kabiliyeti kazand›-
r›r.
Burada bir noktaya dikkat çekmekte fayda
vard›r. Evrimciler bu iddialar› ile kendi içlerin-
de çeliflirler. Çünkü evrimin genel mant›¤›na
göre her zaman daha iyi olana bir yönelifl
vard›r. Yani bir canl›n›n daha iyiyi ve daha
avantajl› olan› b›rak›p geriye dönmesinin bir
anlam› yoktur. Maymunlar için dört ayakl› yü-
rüyüfl son derece avantajl›d›r. Daha kolay,
daha h›zl› ve verimli hareket sa¤lar. ‹nsan ile
hayvanlar›n hareket kabiliyetlerini karfl›laflt›-
ral›m. Bir insan›n a¤açtan a¤aca atlamas› ya
da çita gibi saatte 125 km. h›zla koflmas›
mümkün de¤ildir. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda ev-
rim kendi içinde çeliflmektedir. Çünkü evri-
min mant›¤›na göre maymunlar›n iki ayakl›
yürümeye yönelmesinin onlar aç›s›ndan bir
faydas› yoktur.
‹nsanlar›n iki ayakl› olmalar›n›n evrimi geçer-
siz k›lmas›n›n baflka bir nedeni ise Darwi-
nizm'in "aflama aflama" geliflim modeline uy-
mamas›d›r. Bu iddiaya göre dört ayakl› yürü-
yen bir canl› bir süre sonra hem dört hem iki
ayakl› yürümeye bafllam›fl ve bu flekilde ya-
vafl yavafl iki ayakl› yürüyüfle ulaflm›flt›r. An-
cak böyle bir senaryonun gerçekleflmesi
mümkün de¤ildir. Bu konuyla ilgili olarak pa-
leoantropolog Robin Crompton bir araflt›rma
yapm›flt›r. Bunun sonucunda elde etti¤i so-
nuç ise bir canl›n›n ya tam dik ya da tam dört
aya¤› üzerinde yürüyebilece¤idir.( Ruth Hen-
ke, "Aufrecht aus den Baumen", Focus, Cilt
39, 1996, s.178) Dik ya da dört ayak üzerin-
deki yürüyüflün aras›ndaki bir yürüyüfl biçimi,
enerji kullan›m›n›n afl›r› derecede artmas›
nedeniyle mümkün olmamaktad›r.
Dört ayakl› yürümeye uygun e¤ik maymun
iskeletinin, iki ayakl› yürümeye uygun dik in-
san iskeletine evrimleflmesinin imkans›z ol-
du¤u, yap›lan araflt›rmalarla ispatlanm›flt›r.
Gerçekte bunlardan haberdar olan kimi ev-
rimciler insan›n ortaya ç›k›fl›n› s›r olarak nite-
lendirmektedirler.
Örne¤in evrimci paleoantropolog Elaine Mor-
gan insan›n evrimiyle ilgili olarak dört önemli
aç›klayamad›klar› s›rr›n bulundu¤unu flöyle
itiraf etmektedir:
"‹nsanlarla (insan›n evrimiyle) ilgili en önemli
dört s›r flunlard›r: 1)Neden iki ayak üzerinde
yürürler? 2)Neden vücutlar›ndaki yo¤un k›lla-
r› kaybettiler? 3)Neden bu denli büyük beyin-
ler gelifltirdiler? 4)Neden konuflmay› ö¤rendi-
ler?
Bu sorulara verilecek standart cevaplar flöy-
ledir: 1)Henüz bilmiyoruz. 2)Henüz bilmiyo-
ruz. 3)Henüz bilmiyoruz. 4)Henüz bilmiyoruz.
Sorular çok daha art›r›labilir, ama cevaplar›n
tekdüzeli¤i hiç de¤iflmeyecektir." (Elaine
Morgan, The Scars of Evolution, New York,
Oxford University Press, 1994, s.5)
EVR‹M‹N ‹K‹ AYAKLILIK ÇIKMAZI
‹NSAN MUC‹ZES‹
Beyni Koruyan Kafes: Kafatas›Kafatas› beyni çevreleyen ve son de-
rece güçlü bir koruma sa¤layan
kemikten bir z›rht›r. 8 ayr› kemi-
¤in birleflmesiyle oluflmufltur.
Daha önce vücuttaki kemiklerin
bulunduklar› yere ve ifllevlerine
göre farkl› özelliklerde olabilecekle-
rinden bahsetmifltik. Kafatas›nda da
kendine özgü bir tasar›m söz konusudur.
Kemiklerin birleflim noktalar› di¤er ke-
miklerden daha farkl› olarak girintili ç›-
k›nt›l› bir yap›ya sahiptir. Çünkü kafatas›
kemiklerinin birleflim noktalar› birbirleri-
ne oturabilecek flekilde tasarlanm›flt›r.
Yetiflkin bir insanda oldukça sert ve
güçlü bir yap›ya sahip olan kafatas›, yeni
do¤mufl bir bebekte bambaflka bir yap›ya sa-
hip olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Anne kar-
n›ndan ç›kan bir bebe¤in kafatas› henüz ke-
mik halini almam›fl, yumuflak bir yap›dad›r.
Ayr›ca kafatas›n› oluflturan 8 kemik birbirle-
rine tam oturmam›flt›r. Kemiklerin birleflim
noktalar› aras›nda boflluklar vard›r. ‹lk bak›fl-
ta bebe¤in sa¤l›¤› aç›s›ndan bir dezavantaj gi-
bi görünen bu durum, asl›nda do¤um s›ras›n-
da bebe¤in hayat›n› kurtaran önemli bir özel-
liktir.72 E¤er kafatas› tam olarak kemiksi sert
bir yap›da olsayd› ve arada boflluklar olma-
sayd›, do¤um an›nda bebe¤in kafas›n›n ezil-
me ihtimali çok yüksek olacakt›. Fakat bebek-
lerde kafatas› kemiklerini oluflturan k›k›rdak-
246
beyin bofllu¤u
burunbofllu¤u
flakak kemi¤indeorta ve içkulak
yeri
flakak kemi¤i
alt çenekemi¤i
üst çenekemi¤i
burun kemi¤i
al›n kemi¤i
çeper kemi¤i
ceninkafatas›
Allah insan› yaflam›n›n her dö-neminde en üstün özellikleresahip olarak yarat›r. Örne¤inyetiflkin bir insan›n kafatas›
sert ve güçlü bir yap›ya sahipolmak zorundad›r. Ancak ce-
nin kafatas› ile yetiflkin kafata-s› ayn› sertli¤e sahip de¤ildir.Bu, do¤um s›ras›nda kafatas›-
n›n zarar görmesini engelle-yen çok önemli bir önlemdir.Allah herfleyi en hikmetli fle-
kilde yaratand›r.
s› yumuflak yap›dan dolay› kemikler bir esneklik kazanarak, e¤ilme ve
bükülme özelli¤i tafl›maktad›rlar. Ancak sadece esneme tabii ki yetersiz-
dir. Kafatas›n›n esneyebilmesi için bir de alana ihtiyaç vard›r. ‹flte bu alan
da do¤um s›ras›nda henüz tam olarak kapanmam›fl olan kafatas› aral›¤›-
d›r. Kafatas› kemikleri s›k›flarak aradaki bu bofllu¤u doldurur hatta birbir-
lerinin üzerine do¤ru ç›karlar ve kafan›n hacmi küçülür. Böylece bebek,
bafl hacminin yar›s› kadar olan do¤um kanal›ndan geçerek sa¤l›kl› do¤ar.
Ya bunlardan biri olmasayd›? Mesela kafatas› kemikleri yine esnek
olsayd› da arada boflluk olmasayd› ya da tam tersi olsayd›, yani kemikle-
rin aras›nda boflluk olsayd›, ancak kemikler esnek olmasayd›… Her iki
durumda da bebe¤in beyni büyük hasar görürdü. Yani do¤um an›nda bu
iki özelli¤in de birarada bulunmas› flartt›r. Fakat burada unutulmamas›
gereken çok önemli bir detay daha vard›r: Anne vücudundaki le¤en ke-
mikleri.
Hamile kad›nlarda le¤en kemikleri, hamileli¤in son aylar›na do¤ru
gevfler ve birbirlerinden biraz ayr›l›r. Bu son derece önemli bir ayr›nt›d›r,
çünkü bu gevfleme sayesinde bebek, bafl› ezilmeden do¤abilir.
‹nsan vücudundaki her özellik insan›n sa¤l›¤›n› korumak ve zarar
görmesini engellemek için tasarlanm›flt›r. Burada da aç›kça görülen pla-
n›n ve bu plan dahilinde gerçekleflen tasar›m›n nas›l ortaya ç›kt›¤› soru-
sunun tek bir cevab› vard›r. Bu benzersiz tasar›m evrendeki herfleyi yarat-
m›fl ve belirli bir düzene koymufl olan Allah'a aittir. Allah'›n sonsuz akl›-
n› görebilen ve bundan sonuç ç›karabilen kimseler gerçek kurtulufla ula-
flacaklard›r. ‹nsana düflen, Allah'›n kendisi üstünde yaratt›¤› bu gibi ni-
metleri görebilmek ve buna flükretmektir. Allah flükredenleri sever.
… fiüphesiz Allah, insanlara karfl› büyük ihsan (fazl) sahibidir, ancak on-
lar›n ço¤u flükretmezler. (Yunus Suresi, 60)
247Harun Yahya
Adnan Oktar
248
Bir otomobili tek bir motor yürütür. Uçaklar› ise 1, 2 veya 4 motor
uçurur. Peki bu kitab› elinizde tutman›z› veya tek bir ad›m atma-
n›z› kaç motor sa¤lamaktad›r?
"Milyarlarca küçük motor"
Milyarlarca küçük mikroskobik motor -flu anda ne yap›yorsan›z ya-
p›n- sizin bu hareketi yapabilmeniz için ihtiyac›n›z olan gücü üretirler.
Söz konusu motorlar "kas lifleriniz"dir.
Vücudunuzda 6 milyardan fazla motor vard›r. Bu küçük motorlar si-
ze su içirir, araba kulland›r›r, yürütür, konuflturur, kalbinizi att›r›r, gözü-
nüzü k›rpt›r›r, nefes ald›r›r, yemek yedirir, boynunuzu çevirmenizi sa¤-
lar… Hatta bu sat›rlar› okurken, gözünüzün sat›rlar› takip edebilmesi için
soldan sa¤a hareket etmesi bile bu küçük motorlar›n sa¤lad›¤› güç saye-
sinde gerçekleflir.
Kaslardaki motorlar›n büyüklü¤ü kullan›ld›klar› yere göre de¤iflir.
Baz› motorlar›n büyüklükleri santimetrenin yüzbinde biri kadarken baz›
motorlar›n büyüklükleri ise 3 santimetreyi bulur.73
Küçük motorlar yani kas lifleri biraraya gelerek büyük güç tribünle-
rini yani kaslar› oluflturur. Örne¤in kolunuzu kasman›z› sa¤layan ön kol
kas› milyonlarca küçük motorun biraraya gelmesiyle oluflmufltur.
‹nsan vücudunda irili ufakl› 400'ün üzerinde güç tribünü bulunmak-
tad›r. Baz› kaslar örne¤in göze giren ›fl›k miktar›n› ayarlayan kaslar, kü-
çüktür. Baz› kaslar da -insan a¤›rl›¤›n› tafl›yan bacak kaslar› gibi- büyük-
tür. Ancak büyük veya küçük her kas›n çal›flma prensibi ayn›d›r: Milyar-
larca küçük motor birarada çal›flarak kaslar›n hareket etmesini sa¤lar. Ör-
ne¤in elinize bir kalem al›p, gözlerinizle yazd›klar›n›z› takip etmeniz es-
nas›nda bu motorlar›n oluflturdu¤u 100'den fazla kas faaliyete geçer.74
Bedenimizdeki bütün kaslar›n çal›flma sistemi son derece hassas s›-
n›rlarla belirlenmifltir. Ayr›ca hareket edebilmemiz için kaslar›m›z›n belli
bir uyumla çal›flmas› gerekmektedir. Kaslar›n en önemli özelliklerinden
bir tanesi de yaflam›m›z› devam ettirmemizi sa¤layan bir kontrol sistemi-
ne ba¤l› olufllar›d›r.
249Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
Kaslardaki Kontrol Sistemi‹nsan vücudundaki kaslar, kontrol edilebilen kaslar (istemli) ve kont-
rol edilemeyen kaslar (istemsiz) olarak ikiye ayr›l›r.
Kontrol edilebilen kaslar› hareket ettirebilmek için düflünmeniz ve
karar vermeniz gerekir. Örne¤in kolunuzu bükmek istedi¤inizde, beyni-
nizden gelen emir do¤rultusunda kaslar bir miktar kas›l›r ve hareket ger-
çekleflir.
‹stemsiz çal›flan kaslar›n kontrolü ise bizim iste¤imize ba¤l› de¤ildir.
‹stemsiz kaslar›n görevleri çok hayati oldu¤u için bu kaslar›n kas›lmalar›
ve gevflemeleri özel bir sistem (otonom sinir sistemi) taraf›ndan kontrol
edilir. Bu yüzden kalbiniz, mideniz ve ba¤›rsaklar›n›z görevlerini sizin
iradeniz d›fl›nda gerçeklefltirirler. Bu insan hayat› için al›nm›fl son derece
hayati bir tedbirdir.
250
Vücudumuzdaki kaslar›n her biri çok say›da kas hücresinin biraraya gelmesiyle olu-flur. Bu hücrelerin uyumlu hareketi sayesinde de rahatl›kla yaflam›m›z› sürdürürüz.
fiu andan itibaren söz konusu kas-
lar›n kontrolü size b›rak›lsayd› acaba ne
olurdu? Vücudunuzdaki istemsiz kaslardan
tek birinin örne¤in kalp kas›n›z›n denetiminin
sizde oldu¤unu varsayal›m. Bu durumda bütün
vaktinizi -baflka hiçbir ifl yapmadan- kalp kas›n›z›n
kas›lmas› ve gevflemesi konusuna ay›rman›z gereke-
cekti. Çünkü kalp kas›, çal›flmas›nda bir an bile aksa-
ma olmamas› gereken bir kast›r. Bu, uykuya dald›-
¤›n›z anlar için de geçerli olan bir durumdur. Kal-
biniz uyudu¤unuz vakitlerde de çal›fl›r ancak h›-
z› yavafllar. Bu nedenle kalp kas›n›z›n çal›flma
h›z›n› da de¤iflen durumlara göre ayarlaman›z
gerekecektir. Görünen odur ki uykuya dald›¤›-
n›z anda -art›k kalbinizin çal›flmas›n› denetle-
yemeyece¤iniz için- yaflam›n›z› yitirmeniz kaç›-
n›lmaz bir son olacakt›r.
Sadece tek bir örnek bile kaslarda belirlenmifl
olan s›n›rlar›n ne kadar hikmetli ve ne kadar ku-
sursuz oldu¤u-
nun anlafl›lmas›
için yeterlidir.
251Harun Yahya
miyofibril(kas›lma-gevfleme özel-li¤i olan ipliksi protein)
k›salmabirimi
miyozin
aktin
kullan›lm›fl ATP'yib›rakan k›vr›lm›fl uç
miyozin lifi
aktin lifi
kas lifi
Miyozin ve aktin, miyofibrilleri oluflturan proteinlerdendir. Dinlenme halindeki kas-larda miyozinle aktin birbirlerine de¤mez, çünkü ikisinin aras›nda troponin adl› bafl-ka bir molekül vard›r. Kas, kas›lmas› için emir al›r almaz kalsiyum iyonlar›n› a盤aç›kar›r. Kalsiyum troponinin bulundu¤u yerden ayr›lmas›n› sa¤lar. Böylece miyozin-le aktinin birleflmesindeki engel kaybolur. Saniyenin binde biri kadar k›sa bir zamandilimi içinde miyozinin bafl› yanlara do¤ru bükülür ve aktini çeker. Kalsiyum a盤aç›kt›kça, kas lifi bu flekilde tekrar tekrar çekilir ve kas›lma gerçekleflir.
ATP içeren miyozinli uçADP+PO4'ye ayr›l›yor
‹NSAN MUC‹ZES‹
Vücutta istemli ve istemsiz çal›flan kaslar›n varl›¤›ndan bahsetmifl-
tik. Bunun yan›s›ra insan vücudundaki baz› kaslar da kimi zaman kiflinin
kontrolünde, kimi zaman da kontrol d›fl›nda çal›fl›rlar. Örne¤in göz kapa-
¤›n›z› hem isteyerek hem de iradeniz d›fl›nda refleks olarak aç›p kapaya-
bilirsiniz. Bundan baflka diyafram kas› da istendi¤i zaman kontrol edile-
bilen bir kast›r. Ancak günlük hayatta otomatik olarak çal›fl›r ve nefes al›p
vermenizi sa¤lar.
Bunlara benzer daha pek çok kas›n kendine özgü bir çal›flma flekli
vard›r. ‹nsan bunlar›n ço¤unun ne gibi flartlar alt›nda nas›l ifllediklerin-
den, h›zlar›ndan ya da ne zaman çal›fl›p ne zaman dinlenmeleri gerekti-
¤inden, nas›l enerji toplayacaklar›ndan haberdar dahi de¤ildir. Vücutta
yarat›lm›fl olan mükemmel kontrol sistemi sayesinde bunlar› düflünmek
zorunda da de¤ildir. Kendisine verilmifl olan bu büyük kolayl›k karfl›s›n-
da insana düflen yaln›zca sonsuz bir flefkat ve merhamet sahibi olan Rab-
bine flükretmek ve Allah'›n hoflnut olaca¤› davran›fllarda bulunmakt›r.
Kendisine Rabbinin ayetleri ö¤ütle hat›rlat›ld›¤› zaman, s›rt çeviren ve
ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir?
Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavray›p anlamalar›n› engelleyen bir
perde (gerdik), kulaklar›na bir a¤›rl›k koyduk. Sen onlar› hidayete ça¤›r-
san bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar. (Kehf Suresi, 57)
Yüksek Verimli Motorlar
Daha önce kas liflerini motor olarak nitelendirmifltik. Gerçekten de
kas lifleri %25 verimle çal›flan mekanizmalard›r ki, bu modern otomobil
motorlar›n›n verimine yaklafl›k olarak eflde¤er bir orand›r.
Peki kas lifleri nas›l çal›fl›rlar? Bu sorunun cevab›n› yine motor ben-
zetmesini yaparak verelim.
E¤er bir motor varsa, öncelikle bu motoru çal›flt›racak yak›ta ihtiyaç
vard›r. Kaslar›n yak›t› ise kan dolafl›m› ile tafl›nan flekerdir (glikojen). Kas-
lar›n içinde bu yüksek oktanl› benzinin (glikojenin) bir k›sm› depo edilir.
Otomobillerin motorunda hareketi sa¤lamak için pistonlar›n içine yak›t
püskürtülür. D›flar›dan sa¤lanan bir k›v›lc›m buharlaflm›fl benzini atefller,
252
piston hareket eder ve bir patlamalar serisine karfl›l›k olarak hareket sü-
reklilik kazan›r. Elbette ki bunlar›n tümü endüstriyel bir tasar›m›n sonu-
cunda motorlara kazand›r›lm›fl olan özelliklerdir.
Ancak bir kas hücresinin endüstriyel tasar›m› bundan çok daha üs-
tündür. Bu küçük motor hem k›v›lc›m (ateflleme), hem de piston fonksi-
yonlar›n› yerine getirir. Hücre fleker molekülünün içindeki enerjiyi ortaya
ç›kar›r ve ortaya ç›kard›¤› bu enerjiyi yine kendi kas›lmas›nda kullan›r.
Yani hem kimyasal bir molekülden enerjinin a盤a ç›kmas› hem de bu
enerjinin fiziksel güce dönüfltürülmesi kas hücresinde gerçeklefltirilir.
Kas hücresinde üretilen enerji, kas› oluflturan proteinleri etkiler. Pro-
teinler birbirlerini çekerler ve hücre kas›larak k›sal›r. Binlerce hücrenin be-
raber bu hareketi yapmas› sonucunda bütün bir kas dokusu kas›lm›fl ve
k›salm›fl olur. Tendonlarla (kas kiriflleri) kemiklere ba¤l› olan kaslar bu k›-
salma sayesinde kemi¤i çekerler.
253Harun Yahya
Adnan Oktar
Omuzlar çok fazla yük tafl›r. Bu nedenle her iki omuzdaki ke-mik bir k›k›rdak örtüsüyle kapl›d›r. Ayr›ca kemikle k›k›rdakaras›nda eklem s›v›s› vard›r. Eklemin her iki taraf›nda kemik-ler, kaslara kirifl ad› verilen güçlü liflerle ba¤l›d›r. (solda) Üst-te ise ayn› flekilde çok yük binen dizlerin güçlü olmas›n›sa¤layan ba¤lar ve tendonlar›n genel yap›s› görülüyor.
kalça kas›
tendon (kirifl)
tendon (kirifl)
dizkapa¤›
menisküs
incik kemi¤i ba¤›
bald›r kemi¤i
bald›r kemi¤iyan ba¤›
k›k›rdak
omuz kemi¤i
üst kol kemi¤i
eklem s›v›s›
‹NSAN MUC‹ZES‹
Söz konusu kas›lma oldukça büyük bir güç üretir. Örne¤in aç›k olan
bir kolun dirsekten bükülmesi için, önkol kaslar›n›n 2 cm kas›lmas› yeter-
lidir. Bu kas›lma ön kol kemi¤ini çekecek ve bütün kolun bükülmesine yol
açacakt›r.
Hareket etmek için kulland›¤›m›z kaslar›n tümünün iflleyifli bu s›ra-
lama dahilinde gerçekleflir. En basit hareketlerden biri olan gözümüzü
aç›p kapamak için bile çok say›da kas›m›z›n çal›flmas› gerekir.
Kaslardaki Motorlar› Çal›flt›ran Konta¤›n Çevrilmesi
Siz kolunuzu kasmak istedi¤iniz anda beyninizden bir elektrik sin-
yali yola ç›kar. Bu karmafl›k yolculuk s›ras›nda sinyal öncelikle omurili¤e
u¤rar. Oradan da mesaj›n iletilmesi gereken organa do¤ru h›zla yol al›r.
Elektrik ak›m› kas yüzeyi üzerinden geçer ve kas› oluflturan milyonlarca
motorun -kas lifinin- adeta konta¤›n› çevirir. Uyar›y› alan lifler derhal tep-
ki verir ve kas›l›rlar. Sonuç olarak kol kas› bütün olarak kas›l›r ve kol dir-
sekten bükülür. Tüm bu ifllemler biz ancak gözümüzü aç›p kapay›ncaya
kadar biter. Bütün kontak anahtarlar›n›n çevrilmesi saniyenin binde biri
gibi çok k›sa bir zamanda gerçekleflir. Yani kaslardan geçen elektrik ak›m›
saniyenin binde biri (1 milisaniye) kadar bir h›zla ilerleyerek kas liflerinin
konta¤›n› çevirir.
Kaslara ulaflan emirler sinir sisteminde üretilmifl ve yine sinir siste-
minde tafl›nm›flt›r. Bu yüzden kas sistemi bir bak›ma sinir sisteminin em-
ri alt›nda çal›fl›r. Kaslar›n uyum içinde çal›flmalar› vücuttaki koordinas-
yon sayesinde gerçekleflir.
Vücuttaki Haber Alma A¤›
Koordinasyonun ilk flart› do¤ru bilgi teminidir. Ancak do¤ru bilgile-
rin elde edilmesiyle yeni de¤erlendirmeler yap›labilir. Kaslar›n do¤ru ça-
l›flabilmesi için vücutta muhteflem bir haber alma a¤› mevcuttur.
Koordine edilmifl bir hareketi yapabilmek için herfleyden önce o ha-
reketle ilgili vücut organlar›n›n konumlar›n›n ve birbirleriyle iliflkilerinin
bilinmesi gereklidir. Bu bilgi gözlerden, iç kulaktaki denge mekanizma-
254
s›ndan, kaslardan, eklemlerden ve deriden gelir. Her saniye milyarlarca
bilgi ifllenir, de¤erlendirilir ve bunlara göre yeni kararlar verilir.
Bilgiyi sa¤layacak milyonlarca verici vücudun içine yerlefltirilmifltir.
Kaslar›n ve eklemlerin içinde vücudun o anki konumuna ait bilgileri ve-
ren milyarlarca küçük mikroreseptör (mikro alg›lay›c›) vard›r. Bu alg›lay›-
c›lardan gelen mesajlar, merkezi sinir sistemine ulafl›r ve burada yap›lan
de¤erlendirmeye göre kaslara yeni emirler verilir.
255Harun Yahya
Adnan Oktar
Biz hiç düflünmeden hareketederken vücudumuzda hayretverici bir koordinasyon ger-çekleflir. ‹ç kulaktaki parçalar,kafam›z› oynatt›kça içindekis›v›n›n hareketiyle bize bofl-luktaki yerimizi bildirir. Eklem-lerdeki al›c›lar (reseptörler)eklemin aç›s›ndaki farkl›l›klaracevap verir. Bu s›rada kas si-niri, kastaki gerilme miktar›n›kaydeder ve golgi tendon or-ganlar› da bu gerilme miktar›-na göre hareket ederek kasla-ra uzanan sinir uyar›lar›n› en-geller. Zincirleme devam edenbu ifllemler sayesinde kaslar-daki afl›r› gerilme ortadan kal-d›r›lm›fl olur. D‹Z EKLEM‹
motor sinir uyar›lar›
kas
beyin
iç kulak
uylukkemi¤i
kirifl (tendon)
diz kapa¤›kemi¤i
kaval kemi¤i
duyusal siniruyar›lar›
KAS ÖRGÜSÜ
GOLG‹ TENDONORGANI
EKLEM RESEPTÖRÜ
‹NSAN MUC‹ZES‹
Bu koordinasyon için daha aç›k bir örnek
inceleyelim. Yaln›zca elinizi havaya kald›rman›z
için omzunuzun bükülmesi, "biceps" ve "triceps"
denilen ön ve arka kol kaslar›n›z›n s›rayla kas›l›p
gevflemesi, dirse¤iniz ve bile¤iniz aras›nda bulu-
nan kaslar›n bile¤inizi döndürmeleri, eli ve par-
maklar› kontrol eden kaslar›n devreye girip eli-
nize gerekli flekli vermeleri gerekir. Hareketin
her aflamas›nda kaslar›n içindeki milyonlarca al›-
c›, her an kaslar›n konumlar›n› merkeze bildirir.
Merkezden de kaslara bir an sonra ne yapmalar›
gerekti¤i bildirilir. Tabi insan bafldöndürücü bir
h›zda gerçekleflen bu kimyasal ve fiziksel reaksi-
yonlardan habersizdir, yaln›zca elini kald›rmak
ister ve kald›r›r.
Konuflmak için de özel bir çaba harcamay›z.
‹stedi¤imiz sözcüklerin a¤z›m›zdan dökülmesi
için, ses tellerinin hangi aç›kl›kta, ne kadar titrefl-
mesi gerekti¤ini, a¤z›m›zdaki, dilimizdeki, bo¤a-
z›m›zdaki yüzlerce kastan hangilerini, hangi s›ra
ile kaç defa, ne oranda kas›p gevfletece¤imizi, ci-
¤erlerimize kaç santimetreküp hava al›p, bu ha-
vay› hangi h›z ve aral›klarda boflaltmam›z gerek-
ti¤ini oturup hesaplamay›z.
256
Gün içinde kolu-muzu sürekli ha-reket ettiririz. Üs-telik hiç bak›muygulamay›z. Ma-kinelerde olsaönemli ar›zalarayol açacak budurum insan be-denindekitasar›m›n benzer-sizli¤ini gösterir.
üçbafll›(triceps)kas din-
lenmefaz›nda
ikibafll› (biceps)kas dinlenmefaz›nda
önkol din-lenme du-rumunda
üçbafll›kas
gevfler
ikibafll›kas kas›l›r
ikibafll›kas tamkas›lm›fl
ikibafll› kasgevfler
ön kol yar›kalkm›fl durumda
üçbafll›kas tam
gevflemifl
üçbafll›kas kas›l›r
ön kol tamkalkm›fldurumda
ön kol yar› in-mifl durumda
üçbafll›kas tekrardinlenme
durumunda
ikibafll›kas tekrardinlenmedurumunda
ön kol tekrardinlenme du-rumunda
Sinir sistemi yaln›zca kaslardan de¤il ayn› zamanda iç organlar›n du-
rumlar›ndan ve çal›flmalar›ndan da haberdard›r. Bu bilgiler de ifllenir ve
gerekli önlemler al›n›r. Siz uykudayken bile hayati organlar›n›z sinir sis-
teminin bir bölümünden -alt beyin ve omurilikten- gelen emirler sayesin-
de çal›flmaya devam eder. Kalbiniz atar, akci¤erleriniz çal›fl›r ve nefes al›r-
s›n›z.
Vücudun çal›flma sisteminde hiçbir bilgisayar›n ulaflamayaca¤› bir
bilgi-ifllem h›z› vard›r. En basit bir iflten en zor ifllere kadar her ne yapar-
san›z yap›n vücudunuzda ak›l almaz hesaplamalar yap›l›r.
Aç›kça görülmektedir ki, bu anlat›lanlar›n hepsi sonsuz kudret ge-
rektiren bir yarat›l›fl sonucunda gerçekleflir. Bu sonsuz kudret ise tüm ev-
reni yaratm›fl olan üstün güç sahibi Allah'a aittir.
… Hay›r, göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na gönülden
boyun e¤mifllerdir. (Bakara Suresi, 116)
Kaslar›n Uyum ‹çinde Çal›flmas›
Küçük bir tebessüm veya basit bir gülümsemenin sa¤lanmas› için 17
kas ayn› anda, do¤ru görevi yaparak çal›flmak zorundad›r. 17 kastan bir
tanesi çal›flmasa veya görevini yanl›fl yapsa gülümseme gerçekleflmez üs-
telik yüzdeki ifade de anlams›zlafl›rd›.
‹nsan yüzünde yaln›zca mimik yapmakla görevli 28 ayr› kas bulu-
nur. Bu kaslar›n çeflitli kombinasyonlarda kas›lmas›yla, binlerce yüz ifa-
desi yap›labilir. K›zg›nl›k, flaflk›nl›k, rahatl›k, zevk alma gibi ruhsal du-
rumlar›n her birinin insan yüzüne yans›yan ve kaslar taraf›ndan flekillen-
dirilen bir ifadesi vard›r.
Basit bir ad›m için ayaklarda ve s›rtta bulunan 54 ayr› kas›n uyum
içinde çal›flmas› gerekir. Bir gülü tutmak ya da bir bardak su içebilmek, 27
kemik ve bunlara yön veren mükemmel bir kas ve sinir sisteminin yard›-
m›yla gerçekleflir.
‹nsan rahatl›kla yapabildi¤i gülme, konuflma, gözünü aç›p kapama,
yürüme, koflma gibi vücut fonsiyonlar›na al›flm›fl olabilir ancak bu bilgi-
leri okuyan her insan bir kere daha durup düflünmelidir. Tüm kaslar›, ke-
257Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹258
mikleri, hücreleri k›sacas› vücudundaki her türlü detay on-
dan ba¤›ms›z ifllemektedir. ‹nsan kendi vücuduna ye-
ni bir organ eklemeye güç yetiremez. ‹nsan vücu-
dundaki sistemlerin pek ço¤unun benzerlerini
yapmak bile günümüz tekno-
lojisine ra¤men henüz müm-
kün olmam›flt›r. Bu nedenle
insan gülümseyebildi¤i her
anda bunu vücudundaki ku-
sursuz sisteme yani bu sistemi
onun için yaratm›fl olan Allah'a borçlu ol-
du¤unu bir an bile akl›ndan ç›karmamal› ve bunun için flükretmelidir.
Allah insan› kusursuz bir flekilde yaratm›flt›r. Ayetlerde bildirildi¤i
gibi "bir düzen içinde biçim vermifltir." ‹nsan vücudu Allah'›n gücünü ve
sonsuz ilmini kan›tlayan delillerden biridir. Akl›n› ve vicdan›n› kullanabi-
len herkes bu aç›k gerçe¤i görür.
Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karfl› seni aldat›p-yan›ltan
nedir? Ki O, seni yaratt›, 'sana bir düzen içinde biçim verdi' ve seni bir iti-
dal üzere k›ld›. Diledi¤i bir surette seni tertib etti. (‹nfitar Suresi, 6-8)
Gülmemiz, konuflmam›z,yemek yiyebilmemiz vegözlerimizi aç›p kapama-m›z yüzümüzdeki kaslar›-m›z›n uyum içinde çal›fl-mas› ile gerçekleflir.Sadece mimik yapmakiçin yüzümüzde 28 ayr›kas çal›fl›r. Vücudumuz-daki bu uyumu yaratanelbette Rahman olanAllah't›r.
259
Kaslar, kimyasal enerjiyi güce ve mekanik ifle dönüfltüren bir çeflit bi-yolojik makineler olarak tan›mlanabilir.Her hareketimiz için enerji gereklidir. Kandaki glikoz, bir makineyi ça-l›flt›ran yak›t gibi bu enerjiyi sa¤lar. As›l kimyasal ifllem ise glikozunkarbondioksit ve suya ayr›flmas›d›r. Bu ifllem s›ras›nda a盤a ç›kanenerji kas proteinleri taraf›ndan büzülmek amac›yla kullan›l›r. Bu kim-yasal reaksiyon hayli fazla miktarda oksijen gerektirir. Oysa bu oksijenmiktar›, kolay kolay sa¤lanamaz. Kaslar, bu sorunu aflabilmek için gli-kozu oksijenin yard›m› olmadan laktik aside dönüfltürme yeteneklerinikullan›rlar. ‹flte gerekli olan enerji de bu ifllem s›ras›nda a盤a ç›kar. Kaslar›m›z› çal›flt›rmam›z›n, onlar› kullanmam›z›n da elbette bir s›n›r›vard›r. Bu s›n›r zorland›¤›nda, hareket önce zorlafl›r sonra da olanak-s›zlafl›r. Bunun nedeni, kaslar›n kas›lmas›yla bir süre sonra kas doku-sunda laktik asit birikmesi ve afl›r› ço¤alan laktik asidin kaslar› yorma-
s› ve kramplara yol açmas›d›r. Kaslardaki laktik asitten kurtulmak için oksijen gereklidir.
Bu nedenle afl›r› yorgunluktan sonra h›zla solumayabafllar›z. Kasta yorgunlu¤a yol açan bu madde, ka-n›n tafl›d›¤› oksijenle temizleninceye kadar kas ça-
l›flamaz.Kolumuzu kald›rmak istedi¤imizde dirse¤imizbükülür, yemek yemek istedi¤imizde çenekaslar›m›z çal›fl›r, h›zla bir yere kofltu¤umuz-da bacak kaslar›m›z harekete geçer, üstelikyorulduklar›nda kaslar›m›z hemen gerekentedbirleri al›r. Tüm bu anlat›lanlar vücudumuzda her sani-
ye bizim bilgimiz d›fl›nda birçok faaliyetin ger-çekleflti¤ini, üstelik bunlar› yapanlar›n da kasla-
r›m›zdaki mikroskobik hücrelerin oldu¤unu gös-termektedir.
KASLARIN KASILMASI NASIL GERÇEKLEfi‹YOR?
‹NSAN MUC‹ZES‹260
1998 y›l›nda Nobel Fizyoloji ve T›p Ödü-
lü'nü paylaflan üç bilim adam› damarda
salg›lanan nitrik oksit (NO) adl› molekü-
lün gevfletici bir özelli¤e sahip oldu¤unu
keflfettiler. Bu molekül sayesinde dama-
r›n duvar gerginli¤i düzenlenmektedir.
Ancak nitrik oksit bu ifli tek bafl›na yap-
maz. O, damar duvar›n›n gevfletilmesin-
de bir arac› olarak görev yapar.
Bu zincirleme ifllemin nas›l geliflti¤ini da-
ha iyi anlayabilmek için yandaki flemay›
inceleyebilirsiniz. Damar›n gevflemesi
için öncelikle kanda bulunan baz› uyar›
iletici hormonlar devreye girerler. Bunlar
damar zar›ndaki al›c›lara ba¤lanarak bu
ifllemi bafllat›rlar. Bunu ilk domino tafl›n›n
düflmesiyle di¤er tüm tafllar›n birbirini et-
kileyerek s›rayla düflmesine benzetebili-
riz. ‹lk tafl harekete geçtikten, yani kan-
daki uyar› iletici hormon damar zar›ndaki
al›c›lara ba¤land›ktan, hemen sonra hüc-
re zar› ne yapmas› gerekti¤ini "anlar" ve
nitrik oksit üretmeye bafllar. Üretildikleri
anda ne yapmalar› gerekti¤ini "bilen" nit-
rik oksit moleküllerinden baz›lar› h›zla
damar düz kas hücrelerine gelirler. Bura-
da hücreye girerek GTP adl› enzimle bir-
leflirler. Bu, ikinci aflamad›r. Ancak da-
mar›n gevflemesi için bir sonraki aflama-
ya geçilmesi gerekmektedir. Nitrik oksit
GTP ile birlefltikten sonra cGMP isimli bir
baflka enzim üretilmeye bafllar. Elbette
üretilen bu yeni maddenin de bu zincirde
bir görevi vard›r ve bunu gerçeklefltirmek
için miyozine giderek, onu harekete geçi-
rir. Miyozin, kas hücrelerinin kas›l›p gev-
flemesi için gerekli olan bir etkendir. Art›k
son aflamaya gelinmifltir. Miyozinin de
harekete geçmesiyle son tafl da düfler ve
kas hücreleri gevfler.
fiimdi bu aflamalar›n tümünü bir kez da-
ha zihninizde canland›r›n. Dikkat edilirse
bu ifllemde rol alan hormon ve hücreler
bilinçli bir flekilde hareket etmektedirler.
Kandaki uyar› iletici hormonlar damar za-
r›nda kendileri için uygun olan yere gide-
rek, o bölgeyi etkilerler ve bu süreci bafl-
lat›rlar. Bundan sonraki ifllemlerde de ay-
n› bilinç gözlenmektedir. Her uyar›, kap-
karanl›k insan bedeninin içinde asla yo-
lunu flafl›rmadan, hep do¤ru yere gide-
rek baflar›l› bir sonuç elde eder.
Peki ama hücreler, hormonlar ve mole-
küllerin bu fluurlu hareketleri nas›l ger-
çekleflmektedir? Bu bilinç kendilerine ait
olabilir mi? Elbette olamaz. Ama bir hüc-
renin ne zaman, ne üretece¤ini ona bildi-
ren, hormonun veya molekülün do¤ru
adrese gidebilmesi için onlara yolu gös-
teren, adresin do¤ru oldu¤unu bildiren,
k›saca tüm bunlar› yönlendiren bir akla
ve fluura ihtiyaç vard›r. Bu sonsuz ak›l,
hücreyi, hormonlar›, molekülleri yaratan,
ne flekilde hareket etmeleri gerekti¤ini
onlara ilham eden Allah'a aittir.
DAMARLARIN GEVfiEMES‹N‹ SA⁄LAYAN MUC‹ZE MOLEKÜL:
N‹TR‹K OKS‹T
261
uyar› ileticiveya hormon al›c›
endotel hücre
düz kas hücreleri
nitrik oksit
daralm›flatardamar
genifllemiflatardamar
çekirdek
aktinmiyozin
depo alan›GC
GCGC
GTP cGMP
1- Uyar› iletici veya hormon, atardamar üzerinde bulunan al›c›lara ba¤lan›r. Bu ba¤lanma-n›n ard›ndan nitrik oksit (NO) a盤a ç›kar.2- Endotel tabakadaki NO molekülleri düz kaslara do¤ru ilerler ve burada guanil siklaz(GC) enzimini harekete geçirirler.3- GC, guanozin trifosfat› (GTP) siklik guanozin monofosfata çevirir (cGMP).4- cGMP, kalsiyum iyonlar›n›n hücredeki depo alanlar›na gitmesine neden olur. Azalt›lm›flkonsantrasyonlu kalsiyum iyonlar› (Ca++), aktin ve miyozinin kayarak birbirlerinden ayr›l-malar›n› sa¤layan hücresel reaksiyonlar› gerçeklefltirir. 5- Düz kas hücreleri gevfler. 6- Kan damarlar› genifller.
1
2
3
4
5
6
Ca++
‹NSAN MUC‹ZES‹
Göz K›rpmak ve A¤›rl›k Kald›rmak
‹nsan vücudundaki yüzlerce kas›n her birinin uzunlu¤u, kald›rma
gücü, hassas ifllem yapma kabiliyeti, esneklik gibi özellikleri kendine öz-
güdür.
Vücuttaki kaslar göz k›rpmak gibi basit bir ifllemden, büyük a¤›rl›k-
lar›n kald›r›lmas›na kadar birçok farkl› görevi yerine getirirler. Göz kasla-
r› yap› itibariyle kol kaslar›ndan ya da bacak kaslar›ndan çok farkl›d›r.
Ancak hepsindeki ortak özellik, bütün kaslar›n çok yüksek bir verim, ku-
sursuz bir uyum ve büyük bir güç üreterek çal›flmalar›d›r. Bir insan›n bü-
tün kaslar›n›n toplam gücü oldukça fazlad›r. Öyle ki vücuttaki tüm kasla-
r› birarada kullanmak mümkün olsayd› büyük bir kamyonu bir anda kal-
d›rabilecek bir güce sahip olabilirdik.75
‹lerleyen bölümlerde detayl› olarak ele al›naca¤› gibi, kaslar›n her bi-
rinin farkl› özelliklerde olmas› çok aç›k bir tasar›m›n varl›¤›n› göstermek-
tedir. ‹nsan vücudunda her kas›n gerekli olan yerde bulunmas›, büyüklü-
¤ünün, esnekli¤inin, kapasitesinin birbirinden farkl› ancak hepsinin yerli
yerinde olmas› tesadüflerle aç›klanamayacak bir durumdur. Her kas vü-
cuttaki gerekli yerlere tam da gereken özelliklerle birlikte yerlefltirilmifltir.
Örne¤in göz kas›n›n özelliklerinin kol kas›nda olmas›n›n hiçbir anlam›
yoktur. Ya da istemsiz çal›flan kalp kas›m›z›n bir benzerinin bacaklar›m›z-
daki kaslarda olmas› insan için yarar de¤il zarar getirirdi. Ancak bunlar›n
hiçbiri olmaz. ‹nsan bedenindeki her kas tam olmas› gereken yerde ve
özelliklerdedir.
Herhangi bir fleyi kald›rmak istersek, merke-
zi sinir sistemi, en do¤ru büzülmeyi sa¤layabil-
mek için, kol kaslar›n›n o anki uzunlu¤unu, duru-
munu ve gerilimini bilmek zorundad›r.
Kol, kald›rmak istenen madde-
ye uzand›¤›nda merkezi sinir
sistemi büzülmeyi durdur-
mal› ancak cismi tutmaya ya-
rayacak el kaslar›n› harekete
262
Göz kaslar› da vücuttakidi¤er kaslar gibi çok bü-yük bir uyum içinde veyüksek verimle çal›fl›rlar.
geçirmelidir. Cismi tuttuktan sonra da kolun uzaklaflmas›n› sa¤lamak için
gerekli olan bilgiler, "kas ili¤i" denilen özel duyu organlar›na iletilmelidir.
E¤er bizim hareket etmemiz için gerekli olan kimyasal mekanizma her-
hangi bir etki ile engellenirse bu durum "felç"le sonuçlan›r.
Felç, kaslara uzanan sinirlerin iflas etmesinden dolay› o organ›n iflle-
vini yitirmesi durumudur. Örne¤in kolu felçli olan biri onu kesinlikle oy-
natamaz. Kola uzanan sinir hücreleri ifllevini yitirmifltir ve kaslar›n kas›l-
mas› için beyinden gelen komutu gereken yerlere iletemezler. Böylece in-
san›n en çok ihtiyac› olan organlar›ndan biri olan kol, yerinde sa¤lam ola-
rak dursa da görevini yapamaz.
Tek bir sinir hücresinin dahi uyar›y› iletmemesi bir organ›n çal›flama-
mas› için yeterlidir. Dolay›s›yla bu sistemin tek bir parças› eksik olsa sis-
tem çökecektir. Ayr›ca buraya kadar anlat›lanlarda da görüldü¤ü gibi kas-
lar›n çal›flmas›nda aflama aflama bir bilgi vard›r. Bilginin oldu¤u yerde ise
ak›l vard›r. Omurilik ba¤lant›l› çal›flan bu sistemdeki bütün elemanlar›n
gelen mesajlar› anlayarak uygulamaya geçirebilmeleri ak›l gerektiren bir
durumdur. Söz dinleyen kaslar gelen emirlere göre hareket etmektedirler.
Üstelik baz› kaslar›m›z bizim iste¤imizle çal›fl›r. Yani bu kaslar›n harekete
geçmesi için öncelikle bizim ne düflündü¤ümüzü bilmeleri gerekir.
Böyle düflünüldü¤ünde kaslar›n sahip olduklar› bilginin, aralar›nda-
ki ba¤lant›y› sa¤layan sistemin ya da akl›m›zdan geçeni okuyabilme yete-
neklerinin tesadüflerle ortaya ç›kamayaca¤› aç›kça ortaya ç›kmaktad›r.
Kas hücrelerin ak›l gösteremeyecekleri de aç›kt›r.
‹nsan ilk ortaya ç›kt›¤› andan itibaren bu sistem vard›r ve eksiksiz
olarak çal›flmaktad›r. ‹lk insan›n kaslar› da bu bilgilere sahiptir, bundan
sonra dünyaya gelecek olan insanlar›n kaslar›nda da bu bilgiler olacakt›r.
Çünkü Allah insan› mükemmel bir düzen içinde yaratm›flt›r. Ö¤ren-
di¤imiz her bilgi bizi Allah'›n yüceli¤ine ve üstün kudretine götürür.
Allah, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü bir bina k›ld›; sizi suret-
lendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) k›ld› ve size güzel-
temiz fleylerden r›z›k verdi. ‹flte sizin Rabbiniz Allah budur. Alemlerin
Rabbi Allah ne yücedir. O, Hayy (diri) oland›r. O'ndan baflka ‹lah yoktur;
öyleyse dini yaln›zca Kendisi’ne halis k›lanlar olarak O'na dua edin.
Alemlerin Rabbine hamdolsun. (Mümin Suresi, 64-65)
263Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
Hareket Kolayl›¤›n›n Nedeni: Kusursuz Uyum
‹nsan vücudundaki kaslar›n hareketi her zaman tek yönlüdür. Örne-
¤in ön kol kas› kolu büker, ama tekrar eski haline döndüremez. ‹flte bu
durumda, arka kol kas› devreye girer ve kolu çeker. Böylece kol eski hali-
ne gelir. Bu kaslar s›rayla çal›flmak zorundad›rlar. Aksi takdirde biri çal›-
fl›rken di¤eri de devreye girerse kol hareket edemez. Vücuttaki kusursuz
koordinasyon vücuttaki kaslar›n çal›flma s›ralar›n› da ayarlar.
Kas›n üretti¤i gücün harekete dönüflmesindeki en önemli etken kufl-
kusuz ki kemiklerdir. Kas kas›l›rken, kemikleri çeker ve onlar›n hareket
etmesini sa¤lar. Kaslar, kemiklere öylesine mükemmel bir flekilde ba¤lan-
m›fllard›r ki hem esneyebilir, hem de kas›labilirler. E¤er kemik olmasayd›
kas›n üretti¤i güç harekete dönüflmezdi. Ayn› flekilde e¤er kaslar olma-
sayd› kemikler hareket edemezlerdi.
‹nsan›n hareket edebilmesi için toplam 200'ün üstünde kemik ve
400'ün üstünde kas mükemmel bir koordinasyon içinde çal›fl›r. Kemikler
harekete imkan tan›yacak en ideal dizaynda birbirlerine eklenmifllerdir.
Kaslar da kemikleri en rahat hareket ettirecek flekilde yerlefltirilmifllerdir.
Aç›k bir tasar›m bu iki sistemin insan vücuduna sa¤lad›¤› hareket imka-
n›ndan, kemi¤in kasa ba¤land›¤› ba¤›n yap›s›na kadar her noktada görü-
lür. Ne gevflek bir ba¤ oldu¤u için kemik kastan ayr›l›r ne de çok s›k› ba¤-
dan dolay› kaslar›n hareket edememesi gibi bir durum söz konusu olur.
Bütün bu kararlar› alan elbette ki kemik dokusu ya da bu dokuyu
oluflturan hücreler de¤ildir. Hücrenin, dokunun bir bilinci yoktur. Bu bil-
gilerin herhangi bir flekilde hücreye yerlefltirilmesi de mümkün de¤ildir.
Dolay›s›yla hücrelere bilgileri yerlefltiren, nas›l davranmalar› gerekti¤ini
ö¤reten, k›sacas› onlar› yöneten bir güç vard›r. Bu benzeri olmayan ilmin
ve gücün sahibi Allah't›r. Allah herfleyi kontrolünde tutand›r.
(Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'›nd›r.
Sizin Allah'tan baflka veliniz ve yard›mc›n›z yoktur. (Bakara Suresi, 107)
264
265
Çay barda¤›n› kar›flt›r›rken, yaz› yazar-
ken veya sayfay› çevirirken inan›lmaz
bir mühendislik tasar›m›n› kullan›rs›-
n›z. Muhteflem bir tasar›ma sahip olan
ellerimiz Allah'›n yaratma sanat›n›n de-
lillerindendir.
E¤er kendi elinizin yap›s›n› siz dikkatli-
ce incelerseniz, su içmekten yaz› yaz-
maya, kap› açmaktan saç›n›z› tarama-
ya kadar say›s›z fonksiyonu yerine ge-
tiren bu mekanizman›n sahip oldu¤u
yarat›l›fl mucizesini genel hatlar›yla gö-
rebilirsiniz. 27 kemik ve bunlara yön
veren mükemmel bir kas ve sinir siste-
miyle insan elinin canl›lar dünyas›nda
bir efli daha yoktur.
El, sahip oldu¤u hareket yetene¤ini iri-
li ufakl› birçok kasa ve tendona borçlu-
dur. Bu kaslar ayn› zamanda son dere-
ce dayan›kl›d›rlar. Yap›lan araflt›rma-
larda normal bir insan›n hayat› boyun-
ca elini en az 25 milyon kez aç›p kapa-
d›¤› tespit edilmifltir. Bu, herhangi bir
aletin k›ramayaca¤› bir rekordur. Ame-
rikan T›p Birli¤i'nin yay›nlanan ayl›k
dergisinde insan elinin sahip oldu¤u
özellikler flöyle aç›klanm›flt›r:
'E¤er en zeki bilim adamlar› beyinlerini
birlefltirseler yine de kavrama ve has-
sas yönlendirme bak›m›ndan insan
elinden daha mükemmel ve daha güç-
lü bir araç yapamazlar. Mühendislik
aç›s›ndan ele bak›ld›¤›nda, kemik, kas,
tendon, ya¤ ve son derece hassas lif-
lerden oluflan ve binlerce ifli düzgün
olarak yapan çok ileri derecede komp-
leks mekanik bir araç ile karfl›lafl›r›z.'
MUHTEfiEM TASARIM: EL
266
267Harun Yahya
Bu kitab› okurken belki de kimi zaman bacaklar›n›z› hareket ettirerek vü-
cudunuzdaki kas ve kemiklerin nas›l ortaklafla çal›flt›¤›n› anlamaya çal›fl-
t›n›z. Kimi zaman lokmalar› a¤z›n›zda çi¤nerken akl›n›za yediklerinizin
sindirim için haz›rland›¤› geldi, yatt›¤›n›zda kalbinizin sesini duydunuz ve sizin
de yedek bir jeneratörünüzün oldu¤unu düflündünüz. Belki de gazetenizi okur-
ken ellerinizdeki kaslar akl›n›za geldi ve sayfalar› çevirirken parmaklar›n›z›n yap-
t›¤› hareketleri takip etmeye çal›flt›n›z…
Burada önemli olan kitab› okurken hissettiklerinizin, o anki düflüncelerinizin
kal›c› olmas›, sonraki günlerde de etkisini sürdürmesidir. Ve bu kitap ile edinilen
derin düflünme yöntemlerinin karfl›lafl›lan her olayda kullan›lmas›d›r. Çünkü bu
kitab›n yaz›l›fl amac› insan vücudu hakk›nda biyolojik bilgiler vermek ve bunu
okuyucuya ilginç benzetme ve örneklerle anlatmak de¤ildir. Kitapta yap›lan ben-
zetmelerle, dikkat çekici anlat›mlarla, detayl› bilgilerle her insan›n kendi bedenin-
de her an gerçekleflmekte olan mucizevi olaylara karfl› yanl›fl bak›fl aç›s›n› ortadan
kald›rmak amaçlanm›flt›r. Bu olaylar› "s›radan görme" fleklindeki yanl›fl bir bak›fl
aç›s›n›n kalkmas› için ayr›ca, okuyucuyu düflünmeye yönelten sorular sorulmufl-
tur. Bu sorular üzerinde düflünmek ve derinleflmek ise herkesin kendi çabas›yla
mümkündür. Kitap boyunca kullan›lan bu yöntemlerin tümü önemlidir çünkü
bugüne kadar evrim senaryolar›n› bilimsel gerçeklermifl gibi kabul etmifl kimsele-
re etki etmifl olan "tesadüf masal›"n›n kald›r›lmas›, ancak bu yöntemlerle müm-
kün olabilmektedir. Evrimcilerin mant›k hezimetlerinin bilimsel olarak herkesin
anlayabilece¤i bir dille ortaya konulmas›yla birlikte evrim teorisinin bilimsellik
maskesine bürünmüfl bariz bir sahtekarl›k oldu¤u aç›kça görülebilmektedir.
Evrim büyüsünün yok edilmesi apaç›k ortada olan yarat›l›fl gerçe¤inin gö-
rülmesini sa¤lamak için bir vesiledir. Kitapta detaylar›yla anlat›ld›¤› gibi, Allah
insan› kusursuzca yaratm›fl ve bunu ayetlerinde bildirmifltir.
Vücudumuz bizim için bir nimet olarak 24 saat boyunca hiç durmadan çal›fl-
maktad›r. Ancak unutmay›n! ‹nsan Mucizesi adl› bu kitapta okuduklar›n›z›n tü-
mü sadece sizin bedeninizde de¤il, annenizin, baban›z›n, k›z ya da erkek kardefli-
nizin, çocuklar›n›z›n, eflinizin, akrabalar›n›z›n, komflular›n›z›n k›sacas› çevreniz-
deki ve dünyadaki bütün insanlar›n vücudunda da gerçekleflmektedir. Geçmiflte
yaflam›fl olan insanlar›n vücutlar›nda da bu sistemler eksiksiz olarak vard›. Gele-
cekte yaflayanlarda da Allah'›n izniyle olacak.
Bu, tüm alemlerin Rabbi olan Allah'›n yarat›fl›d›r… Allah'›n gücü s›n›rs›zd›r.
Akl›n› ve vicdan› kullanabilen kifliler bu aç›k gerçe¤i görür ve yaln›zca Rab-
lerini hoflnut etmek için yaflamlar›n› sürdürürler.
268
Darwinizm, yani evrim teorisi, yaratılıfl gerçe¤ini reddetmek
amacıyla ortaya atılmıfl, ancak baflarılı olamamıfl bilim dıflı bir
safsatadan baflka bir fley de¤ildir. Canlılı¤ın, cansız maddeler-
den tesadüfen olufltu¤unu iddia eden bu teori, evrende ve canlılarda çok
açık bir "tasarım" bulundu¤unun bilim tarafından ispat edilmesiyle çürü-
müfltür. Böylece Allah'ın tüm evreni ve canlıları yaratmıfl oldu¤u gerçe¤i,
bilim tarafından da kanıtlanmıfltır. Bugün evrim teorisini ayakta tutmak
için dünya çapında yürütülen propaganda, sadece bilimsel gerçeklerin
çarpıtılmasına, taraflı yorumlanmasına, bilim görüntüsü altında söylenen
yalanlara ve yapılan sahtekarlıklara dayalıdır.
Ancak bu propaganda gerçe¤i gizleyememektedir. Evrim teorisinin
bilim tarihindeki en büyük yanılgı oldu¤u, son 20-30 yıldır bilim dünya-
sında giderek daha yüksek sesle dile getirilmektedir. Özellikle 1980'lerden
sonra yapılan arafltırmalar, Darwinist iddiaların tamamen yanlıfl oldu¤u-
nu ortaya koymufl ve bu gerçek pek çok bilim adamı tarafından dile geti-
rilmifltir. Özellikle ABD'de, biyoloji, biyokimya, paleontoloji gibi farklı
alanlardan gelen çok sayıda bilim adamı, Darwinizm'in geçersizli¤ini
görmekte, canlıların kökenini artık "yarat›l›fl gerçe¤i"yle açıklamaktadır-
lar.
Evrim teorisinin çöküflünü ve yaratılıflın delillerini di¤er pek çok ça-
lıflmamızda bütün bilimsel detaylarıyla ele aldık ve almaya devam ediyo-
ruz. Ancak konuyu, taflıdı¤ı büyük önem nedeniyle, burada da özetlemek-
te yarar vardır.
Darwin'i Y›kan ZorluklarEvrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir ö¤reti olmasına
karflın, kapsamlı olarak 19. yüzyılda ortaya atıldı. Teoriyi bilim dünyası-
nın gündemine sokan en önemli geliflme, Charles Darwin'in 1859 yılında
yayınlanan Türlerin Kökeni adlı kitabıydı. Darwin bu kitapta dünya üze-
rindeki farklı canlı türlerini Allah'ın ayrı ayrı yarattı¤ı gerçe¤ine karflı çı-
kıyordu. Darwin'e göre, tüm türler ortak bir atadan geliyorlardı ve zaman
içinde küçük de¤iflimlerle farklılaflmıfllardı.
269Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulguya dayanmıyordu;
kendisinin de kabul etti¤i gibi sadece bir "mantık yürütme" idi. Hatta Dar-
win'in kitabındaki "Teorinin Zorlukları" bafllıklı uzun bölümde itiraf etti-
¤i gibi, teori pek çok önemli soru karflısında açık veriyordu.
Darwin, teorisinin önündeki zorlukların geliflen bilim tarafından aflı-
laca¤ını, yeni bilimsel bulguların teorisini güçlendirece¤ini umuyordu.
Bunu kitabında sık sık belirtmiflti. Ancak geliflen bilim, Darwin'in umut-
larının tam aksine, teorinin temel iddialarını birer birer dayanaksız bırak-
mıfltır.
Darwinizm'in bilim karflısındaki yenilgisi, üç temel bafllıkta incele-
nebilir:
1) Teori, hayatın yeryüzünde ilk kez nasıl ortaya çıktı¤ını asla açıkla-
yamamaktadır.
2) Teorinin öne sürdü¤ü "evrim mekanizmaları"nın, gerçekte evrim-
lefltirici bir etkiye sahip oldu¤unu gösteren hiçbir bilimsel bulgu yoktur.
3) Fosil kayıtları, evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine bir tablo
ortaya koymaktadır.
Bu bölümde, bu üç temel bafllı¤ı ana hatları ile inceleyece¤iz.
Afl›lamayan ‹lk Basamak: HayatIn Köken‹ Evrim teorisi, tüm canlı türlerinin, bundan yaklaflık 3.8 milyar yıl ön-
ce ilkel dünyada ortaya çıkan tek bir canlı hücreden geldiklerini iddia et-
mektedir. Tek bir hücrenin nasıl olup da milyonlarca kompleks canlı türü-
nü oluflturdu¤u ve e¤er gerçekten bu tür bir evrim gerçekleflmiflse neden
bunun izlerinin fosil kayıtlarında bulunamadı¤ı, teorinin açıklayamadı¤ı
sorulardandır. Ancak tüm bunlardan önce, iddia edilen evrim sürecinin
ilk basama¤ı üzerinde durmak gerekir. Sözü edilen o "ilk hücre" nasıl or-
taya çıkmıfltır?
Evrim teorisi, yaratılıflı reddetti¤i, hiçbir do¤aüstü müdahaleyi kabul
etmedi¤i için, o "ilk hücre"nin, hiçbir tasarım, plan ve düzenleme olmadan,
do¤a kanunları içinde rastlantısal olarak meydana geldi¤ini iddia eder. Ya-
ni teoriye göre, cansız madde tesadüfler sonucunda ortaya canlı bir hücre
çıkarmıfl olmalıdır. Ancak bu, bilinen en temel biyoloji kanunlarına aykırı
bir iddiadır.
270
"Hayat Hayattan Gel‹r"Darwin, kitabında hayatın kökeni konusundan hiç söz etmemiflti.
Çünkü onun dönemindeki ilkel bilim anlayıflı, canlıların çok basit bir ya-
pıya sahip olduklarını varsayıyordu. Ortaça¤'dan beri inanılan "spontane
jenerasyon" adlı teoriye göre, cansız maddelerin tesadüfen biraraya gelip,
canlı bir varlık oluflturabileceklerine inanılıyordu. Bu dönemde böcekle-
rin yemek artıklarından, farelerin de bu¤daydan olufltu¤u yaygın bir dü-
flünceydi. Bunu ispatlamak için de ilginç deneyler yapılmıfltı. Kirli bir pa-
çavranın üzerine biraz bu¤day konmufl ve biraz beklendi¤inde bu karı-
flımdan farelerin oluflaca¤ı sanılmıfltı.
Etlerin kurtlanması da hayatın cansız maddelerden türeyebildi¤ine
bir delil sayılıyordu. Oysa daha sonra anlaflılacaktı ki, etlerin üzerindeki
kurtlar kendiliklerinden oluflmuyorlar, sineklerin getirip bıraktıkları göz-
le görülmeyen larvalardan çıkıyorlardı.
Darwin'in Türlerin Kökeni adlı kitabını yazdı¤ı dönemde ise, bakteri-
lerin cansız maddeden oluflabildikleri inancı, bilim dünyasında yaygın
bir kabul görüyordu. Oysa Darwin'in kitabının yayınlanmasından befl yıl
sonra, ünlü Fransız biyolog Louis Pasteur, evrime temel oluflturan bu
inancı kesin olarak çürüttü. Pasteur yaptı¤ı uzun çalıflma ve deneyler so-
nucunda vardı¤ı sonucu flöyle özetlemiflti:
"Cansız maddelerin hayat oluflturabilece¤i iddiası artık kesin olarak tarihe
gömülmüfltür."76
Evrim teorisinin savunucuları, Pasteur'ün bulgularına karflı uzun sü-
re direndiler. Ancak geliflen bilim, canlı hücresinin karmaflık yapısını or-
taya çıkardıkça, hayatın kendili¤inden oluflabilece¤i iddiasının geçersizli-
¤i daha da açık hale geldi.
20. Yüzy›ldak‹ Sonuçsuz Çabalar20. yüzyılda hayatın kökeni konusunu ele alan ilk evrimci, ünlü Rus
biyolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu yıllarda ortaya attı¤ı bir-
takım tezlerle, canlı hücresinin tesadüfen meydana gelebilece¤ini ispat et-
meye çalıfltı. Ancak bu çalıflmalar baflarısızlıkla sonuçlanacak ve Oparin
flu itirafı yapmak zorunda kalacaktı:
271Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
"Maalesef hücrenin kökeni, evrim teorisinin tümünü içine alan en karanlık
noktayı oluflturmaktadır."77
Oparin'in yolunu izleyen evrimciler, hayatın kökeni konusunu çözü-
me kavuflturacak deneyler yapmaya çalıfltılar. Bu deneylerin en ünlüsü,
Amerikalı kimyacı Stanley Miller tarafından 1953 yılında düzenlendi.
Miller, ilkel dünya atmosferinde oldu¤unu iddia etti¤i gazları bir deney
düzene¤inde birlefltirerek ve bu karıflıma enerji ekleyerek, proteinlerin
yapısında kullanılan birkaç organik molekül (amino asit) sentezledi.
O yıllarda evrim adına önemli bir aflama gibi tanıtılan bu deneyin ge-
çerli olmadı¤ı ve deneyde kullanılan atmosferin gerçek dünya koflulların-
dan çok farklı oldu¤u, ilerleyen yıllarda ortaya çıkacaktı.78
Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kullandı¤ı at-
mosfer ortamının gerçekçi olmadı¤ını itiraf etti.79
Hayatın kökeni sorununu açıklamak için 20. yüzyıl boyunca yürütü-
len tüm evrimci çabalar hep baflarısızlıkla sonuçlandı. San Diego Scripps
Enstitüsü'nden ünlü jeokimyacı Jeffrey Bada, evrimci Earth dergisinde
1998 yılında yayınlanan bir makalede bu gerçe¤i flöyle kabul eder:
Bugün, 20. yüzyılı geride bırakırken, hala, 20. yüzyıla girdi¤imizde sahip ol-
du¤umuz en büyük çözülmemifl problemle karflı karflıyayız: Hayat yeryü-
zünde nasıl baflladı?80
Hayat›n Kompleks Yap›s› Evrim teorisinin hayatın kökeni konusunda bu denli büyük bir aç-
maza girmesinin bafllıca nedeni, en basit sanılan canlı yapıların bile ina-
nılmaz derecede karmaflık yapılara sahip olmasıdır. Canlı hücresi, insa-
no¤lunun yaptı¤ı bütün teknolojik ürünlerden daha karmaflıktır. Öyle ki
bugün dünyanın en geliflmifl laboratuvarlarında bile cansız maddeler bi-
raraya getirilerek canlı bir hücre üretilememektedir.
Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken flartlar, asla rastlantılarla
açıklanamayacak kadar fazladır. Hücrenin en temel yapı taflı olan prote-
inlerin rastlantısal olarak sentezlenme ihtimali; 500 amino asitlik ortalama
bir protein için, 10950'de 1'dir. Ancak matematikte 1050'de 1'den küçük ola-
sılıklar pratik olarak "imkansız" sayılır. Hücrenin çekirde¤inde yer alan ve
272
genetik bilgiyi saklayan DNA molekülü ise, inanılmaz bir bilgi bankası-
dır. ‹nsan DNA'sının içerdi¤i bilginin, e¤er ka¤ıda dökülmeye kalkılsa,
500'er sayfadan oluflan 900 ciltlik bir kütüphane oluflturaca¤ı hesaplan-
maktadır.
Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vardır: DNA, yalnız birtakım
özelleflmifl proteinlerin (enzimlerin) yardımı ile efllenebilir. Ama bu en-
zimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgiler do¤rultusunda gerçekleflir.
Birbirine ba¤ımlı olduklarından, efllemenin meydana gelebilmesi için iki-
sinin de aynı anda var olmaları gerekir. Bu ise, hayatın kendili¤inden
olufltu¤u senaryosunu çıkmaza sokmaktadır. San Diego California Üni-
versitesi'nden ünlü evrimci Prof. Leslie Orgel, Scientific American dergisi-
nin Ekim 1994 tarihli sayısında bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:
Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin
(RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısal olarak oluflmaları
aflırı derecede ihtimal dıflıdır. Ama bunların birisi olmadan di¤erini elde et-
mek de mümkün de¤ildir. Dolayısıyla insan, yaflamın kimyasal yollarla or-
taya çıkmasının asla mümkün olmadı¤ı sonucuna varmak zorunda kalmak-
tadır.81
Kuflkusuz e¤er hayatın do¤al etkenlerle ortaya çıkması imkansız ise,
bu durumda hayatın do¤aüstü bir biçimde "yaratıldı¤ını" kabul etmek ge-
rekir. Bu gerçek, en temel amacı yaratılıflı reddetmek olan evrim teorisini
açıkça geçersiz kılmaktadır.
Evrimin Hayali Mekanizmalar›Darwin'in teorisini geçersiz kılan ikinci büyük nokta, teorinin "evrim
mekanizmaları" olarak öne sürdü¤ü iki kavramın da gerçekte hiçbir ev-
rimlefltirici güce sahip olmadı¤ının anlaflılmıfl olmasıdır.
Darwin, ortaya attı¤ı evrim iddiasını tamamen "do¤al seleksiyon"
mekanizmasına ba¤lamıfltı. Bu mekanizmaya verdi¤i önem, kitabının is-
minden de açıkça anlaflılıyordu: Türlerin Kökeni, Do¤al Seleksiyon Yoluyla...Do¤al seleksiyon, do¤al seçme demektir. Do¤adaki yaflam mücade-
lesi içinde, do¤al flartlara uygun ve güçlü canlıların hayatta kalaca¤ı dü-
flüncesine dayanır. Örne¤in yırtıcı hayvanlar tarafından tehdit edilen bir
273Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
geyik sürüsünde, daha hızlı koflabilen geyikler hayatta kalacaktır. Böyle-
ce geyik sürüsü, hızlı ve güçlü bireylerden oluflacaktır. Ama elbette bu
mekanizma, geyikleri evrimlefltirmez, onları baflka bir canlı türüne, örne-
¤in atlara dönüfltürmez.
Dolayısıyla do¤al seleksiyon mekanizması hiçbir evrimlefltirici güce
sahip de¤ildir. Darwin de bu gerçe¤in farkındaydı ve Türlerin Kökeni ad-
lı kitabında "Faydalı de¤ifliklikler oluflmadı¤ı sürece do¤al seleksiyon hiçbir fleyyapamaz" demek zorunda kalmıfltı.82
Lamarck'›n EtkisiPeki bu "faydalı de¤ifliklikler" nasıl oluflabilirdi? Darwin, kendi dö-
neminin ilkel bilim anlayıflı içinde, bu soruyu Lamarck'a dayanarak ce-
vaplamaya çalıflmıfltı. Darwin'den önce yaflamıfl olan Fransız biyolog La-
marck'a göre, canlılar yaflamları sırasında geçirdikleri fiziksel de¤ifliklik-
leri sonraki nesle aktarıyorlar, nesilden nesile biriken bu özellikler sonu-
cunda yeni türler ortaya çıkıyordu. Örne¤in Lamarck'a göre zürafalar
ceylanlardan türemifllerdi, yüksek a¤açların yapraklarını yemek için ça-
balarken nesilden nesile boyunları uzamıfltı.
Darwin de benzeri örnekler vermifl, örne¤in Türlerin Kökeni adlı kita-
bında, yiyecek bulmak için suya giren bazı ayıların zamanla balinalara
dönüfltü¤ünü iddia etmiflti.83
Ama Mendel'in keflfetti¤i ve 20. yüzyılda geliflen genetik bilimiyle
kesinleflen kalıtım kanunları, kazanılmıfl özelliklerin sonraki nesillere ak-
tarılması efsanesini kesin olarak yıktı. Böylece do¤al seleksiyon "tek baflı-
na" ve dolayısıyla tümüyle etkisiz bir mekanizma olarak kalmıfl oluyordu.
Neo-Darwinizm ve MutasyonlarDarwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için 1930'ların
sonlarında, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha yaygın ismiyle neo-Dar-
winizm'i ortaya attılar. Neo-Darwinizm, do¤al seleksiyonun yanına "fay-
dalı de¤ifliklik sebebi" olarak mutasyonları, yani canlıların genlerinde
radyasyon gibi dıfl etkiler ya da kopyalama hataları sonucunda oluflan bo-
zulmaları ekledi.
274
Bugün de hala dünyada evrim adına geçerlili¤ini koruyan model
neo-Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyonlarca canlı türü-
nün, bu canlıların, kulak, göz, akci¤er, kanat gibi sayısız kompleks organ-
larının "mutasyonlara", yani genetik bozukluklara dayalı bir süreç sonu-
cunda olufltu¤unu iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık bir
bilimsel gerçek vardır: Mutasyonlar canlıları gelifltirmezler, aksine her za-
man için canlılara zarar verirler.
Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahiptir. Bu
molekül üzerinde oluflan herhangi rasgele bir etki ancak zarar verir. Ameri-
kalı genetikçi B. G. Ranganathan bunu flöyle açıklar:
Mutasyonlar küçük, rastgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak meydana ge-
lirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutasyonların evrimsel
bir geliflme meydana getiremeyece¤ini gösterir. Zaten yüksek derecede özel-
leflmifl bir organizmada meydana gelebilecek rastlantısal bir de¤iflim, ya et-
kisiz olacaktır ya da zararlı. Bir kol saatinde meydana gelecek rasgele bir de-
¤iflim kol saatini gelifltirmeyecektir. Ona büyük ihtimalle zarar verecek veya
en iyi ihtimalle etkisiz olacaktır. Bir deprem bir flehri gelifltirmez, ona yıkım
getirir.84
Nitekim bugüne kadar hiçbir yararlı, yani genetik bilgiyi gelifltiren
mutasyon örne¤i gözlemlenmedi. Tüm mutasyonların zararlı oldu¤u gö-
rüldü. Anlaflıldı ki, evrim teorisinin "evrim mekanizması" olarak göster-
di¤i mutasyonlar, gerçekte canlıları sadece tahrip eden, sakat bırakan ge-
netik olaylardır. (‹nsanlarda mutasyonun en sık görülen etkisi de kanser-
dir.) Elbette tahrip edici bir mekanizma "evrim mekanizması" olamaz. Do-
¤al seleksiyon ise, Darwin'in de kabul etti¤i gibi, "tek baflına hiçbir fley ya-
pamaz." Bu gerçek bizlere do¤ada hiçbir "evrim mekanizması" olmadı¤ı-
nı göstermektedir. Evrim mekanizması olmadı¤ına göre de, evrim denen
hayali süreç yaflanmıfl olamaz.
Fosil Kay›tlar›: Ara Formlardan Eser YokEvrim teorisinin iddia etti¤i senaryonun yaflanmamıfl oldu¤unun en
açık göstergesi ise fosil kayıtlarıdır. Evrim teorisine göre bütün canlılar
birbirlerinden türemifllerdir. Önceden var olan bir canlı türü, zamanla bir
275Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
di¤erine dönüflmüfl ve bütün türler bu flekilde ortaya çıkmıfllardır. Teori-
ye göre bu dönüflüm yüz milyonlarca yıl süren uzun bir zaman dilimini
kapsamıfl ve kademe kademe ilerlemifltir.
Bu durumda, iddia edilen uzun dönüflüm süreci içinde sayısız "ara
türler"in oluflmufl ve yaflamıfl olmaları gerekir.
Örne¤in geçmiflte, balık özelliklerini taflımalarına ra¤men, bir yan-
dan da bazı sürüngen özellikleri kazanmıfl olan yarı balık-yarı sürüngen
canlılar yaflamıfl olmalıdır. Ya da sürüngen özelliklerini taflırken, bir yan-
dan da bazı kufl özellikleri kazanmıfl sürüngen-kufllar ortaya çıkmıfl olma-
lıdır. Bunlar, bir geçifl sürecinde oldukları için de, sakat, eksik, kusurlu
canlılar olmalıdır. Evrimciler geçmiflte yaflamıfl olduklarına inandıkları bu
teorik yaratıklara "ara geçifl formu" adını verirler.
E¤er gerçekten bu tür canlılar geçmiflte yaflamıfllarsa bunların sayıla-
rının ve çeflitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olması gerekir. Ve bu
ucube canlıların kalıntılarına mutlaka fosil kayıtlarında rastlanması gere-
kir. Darwin, Türlerin Kökeni'nde bunu flöyle açıklamıfltır:
E¤er teorim do¤ruysa, türleri birbirine ba¤layan sayısız ara-geçifl çeflitleri
mutlaka yaflamıfl olmalıdır... Bunların yaflamıfl olduklarının kanıtları da sa-
dece fosil kalıntıları arasında bulunabilir.85
Darwin'in Y›k›lan Umutlar› Ancak 19. yüzyılın ortasından bu yana dünyanın dört bir yanında
hummalı fosil arafltırmaları yapıldı¤ı halde bu ara geçifl formlarına rastla-
namamıfltır. Yapılan kazılarda ve arafltırmalarda elde edilen bütün bulgu-
lar, evrimcilerin beklediklerinin aksine, canlıların yeryüzünde birdenbire,
eksiksiz ve kusursuz bir biçimde ortaya çıktıklarını göstermifltir.
Ünlü ‹ngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, bir evrimci ol-
masına karflın bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:
Sorunumuz fludur: Fosil kayıtlarını detaylı olarak inceledi¤imizde, türler ya
da sınıflar seviyesinde olsun, sürekli olarak aynı gerçekle karflılaflırız; kade-
meli evrimle geliflen de¤il, aniden yeryüzünde oluflan gruplar görürüz.86
Yani fosil kayıtlarında, tüm canlı türleri, aralarında hiçbir geçifl for-
mu olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya çıkmaktadırlar. Bu, Dar-
276
win'in öngörülerinin tam aksidir. Dahası, bu canlı türlerinin yaratıldıkla-
rını gösteren çok güçlü bir delildir. Çünkü bir canlı türünün, kendisinden
evrimleflti¤i hiçbir atası olmadan, bir anda ve kusursuz olarak ortaya çık-
masının tek açıklaması, o türün yaratılmıfl olmasıdır. Bu gerçek, ünlü ev-
rimci biyolog Douglas Futuyma tarafından da kabul edilir:
Yaratılıfl ve evrim, yaflayan canlıların kökeni hakkında yapılabilecek yegane
iki açıklamadır. Canlılar dünya üzerinde ya tamamen mükemmel ve eksik-
siz bir biçimde ortaya çıkmıfllardır ya da böyle olmamıfltır. E¤er böyle olma-
dıysa, bir de¤iflim süreci sayesinde kendilerinden önce var olan bazı canlı
türlerinden evrimleflerek meydana gelmifl olmalıdırlar. Ama e¤er eksiksiz
ve mükemmel bir biçimde ortaya çıkmıfllarsa, o halde sonsuz güç sahibi bir
akıl tarafından yaratılmıfl olmaları gerekir.87
Fosiller ise, canlıların yeryüzünde eksiksiz ve mükemmel bir biçim-
de ortaya çıktıklarını göstermektedir. Yani "türlerin kökeni", Darwin'in
sandı¤ının aksine, evrim de¤il yaratılıfltır.
‹nsan›n Evrimi Masal›Evrim teorisini savunanların en çok gündeme getirdikleri konu, in-
sanın kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia, bugün yaflayan
modern insanın maymunsu birtakım yaratıklardan geldi¤ini varsayar. 4-
5 milyon yıl önce baflladı¤ı varsayılan bu süreçte, modern insan ile atala-
rı arasında bazı "ara form"ların yafladı¤ı iddia edilir. Gerçekte tümüyle
hayali olan bu senaryoda dört temel "kategori" sayılır:
1) Australopithecus2) Homo habilis3) Homo erectus4) Homo sapiensEvrimciler, insanların sözde ilk maymunsu atalarına "güney maymu-
nu" anlamına gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bu canlılar gerçekte
soyu tükenmifl bir maymun türünden baflka bir fley de¤ildir. Lord Solly
Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard gibi ‹ngiltere ve ABD'den dünyaca ün-
lü iki anatomistin Australopithecus örnekleri üzerinde yaptıkları çok genifl
kapsamlı çalıflmalar, bu canlıların sadece soyu tükenmifl bir maymun tü-
277Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹278
rüne ait olduklarını ve insanlarla hiçbir benzerlik taflımadıklarını göster-
mifltir.88
Evrimciler insan evriminin bir sonraki safhasını da, "homo" yani in-
san olarak sınıflandırırlar. ‹ddiaya göre homo serisindeki canlılar, Austra-lopithecuslar'dan daha geliflmifllerdir. Evrimciler, bu farklı canlılara ait fo-
silleri ardı ardına dizerek hayali bir evrim fleması olufltururlar. Bu flema
hayalidir, çünkü gerçekte bu farklı sınıfların arasında evrimsel bir iliflki
oldu¤u asla ispatlanamamıfltır. Evrim teorisinin 20. yüzyıldaki en önemli
savunucularından biri olan Ernst Mayr, "Homo sapiens'e uzanan zincir ger-çekte kayıptır" diyerek bunu kabul eder.89
Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus > Homo sa-piens" sıralamasını yazarken, bu türlerin her birinin, bir sonrakinin atası
oldu¤u izlenimini verirler. Oysa paleoantropologların son bulguları,
Australopithecus, Homo habilis ve Homo erectus'un dünya'nın farklı bölgele-
rinde aynı dönemlerde yafladıklarını göstermektedir.90
Dahası Homo erectus sınıflamasına ait insanların bir bölümü çok mo-
dern zamanlara kadar yaflamıfllar, Homo sapiens neandertalensis ve Homosapiens sapiens (modern insan) ile aynı ortamda yan yana bulunmufllar-
dır.91
Bu ise elbette bu sınıfların birbirlerinin ataları oldukları iddiasının
geçersizli¤ini açıkça ortaya koymaktadır. Harvard Üniversitesi paleonto-
loglarından Stephen Jay Gould, kendisi de bir evrimci olmasına karflın,
Darwinist teorinin içine girdi¤i bu çıkmazı flöyle açıklar:
E¤er birbiri ile paralel bir biçimde yaflayan üç farklı hominid (insanımsı) çiz-
gisi varsa, o halde bizim soy a¤acımıza ne oldu? Açıktır ki, bunların biri di-
¤erinden gelmifl olamaz. Dahası, biri di¤eriyle karflılafltırıldı¤ında evrimsel
bir geliflme trendi göstermemektedirler.92
Kısacası, medyada ya da ders kitaplarında yer alan hayali birtakım
"yarı maymun, yarı insan" canlıların çizimleriyle, yani sırf propaganda
yoluyla ayakta tutulmaya çalıflılan insanın evrimi senaryosu, hiçbir bilim-
sel temeli olmayan bir masaldan ibarettir.
Bu konuyu uzun yıllar inceleyen, özellikle Australopithecus fosilleri
üzerinde 15 yıl arafltırma yapan ‹ngiltere'nin en ünlü ve saygın bilim
adamlarından Lord Solly Zuckerman, bir evrimci olmasına ra¤men, orta-
da maymunsu canlılardan insana uzanan gerçek bir soy a¤acı olmadı¤ı
sonucuna varmıfltır.
Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalası" yapmıfltır. Bilimsel olarak
kabul etti¤i bilgi dallarından, bilim dıflı olarak kabul etti¤i bilgi dallarına
kadar bir yelpaze oluflturmufltur. Zuckerman'ın bu tablosuna göre en "bi-
limsel" -yani somut verilere dayanan- bilgi dalları kimya ve fiziktir. Yelpa-
zede bunlardan sonra biyoloji bilimleri, sonra da sosyal bilimler gelir. Yel-
pazenin en ucunda, yani en "bilim dıflı" sayılan kısımda ise, Zuckerman'a
göre, telepati, altıncı his gibi "duyum ötesi algılama" kavramları ve bir de
"insanın evrimi" vardır! Zuckerman, yelpazenin bu ucunu flöyle açıklar:
Objektif gerçekli¤in alanından çıkıp da, biyolojik bilim olarak varsa-
yılan bu alanlara -yani duyum ötesi algılamaya ve insanın fosil tarihinin
yorumlanmasına- girdi¤imizde, evrim teorisine inanan bir kimse için her-
fleyin mümkün oldu¤unu görürüz. Öyle ki teorilerine kesinlikle inanan
bu kimselerin çeliflkili bazı yargıları aynı anda kabul etmeleri bile müm-
kündür.93
‹flte insanın evrimi masalı da, teorilerine körü körüne inanan birta-
kım insanların buldukları bazı fosilleri ön yargılı bir biçimde yorumlama-
larından ibarettir.
Darwin Formülü!fiimdiye kadar ele aldı¤ımız tüm teknik delillerin yanında, isterseniz
evrimcilerin nasıl saçma bir inanıfla sahip olduklarını bir de çocukların bi-
le anlayabilece¤i kadar açık bir örnekle özetleyelim.
Evrim teorisi canlılı¤ın tesadüfen olufltu¤unu iddia etmektedir. Do-
layısıyla bu iddiaya göre cansız ve fluursuz atomlar biraraya gelerek önce
hücreyi oluflturmufllardır ve sonrasında aynı atomlar bir flekilde di¤er
canlıları ve insanı meydana getirmifllerdir. flimdi düflünelim; canlılı¤ın ya-
pıtaflı olan karbon, fosfor, azot, potasyum gibi elementleri biraraya getir-
di¤imizde bir yı¤ın oluflur. Bu atom yı¤ını, hangi ifllemden geçirilirse ge-
çirilsin, tek bir canlı oluflturamaz. ‹sterseniz bu konuda bir "deney" tasar-
layalım ve evrimcilerin aslında savundukları, ama yüksek sesle dile geti-
279Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
remedikleri iddiayı onlar adına "Darwin Formülü" adıyla inceleyelim:
Evrimciler, çok sayıda büyük varilin içine canlılı¤ın yapısında bulu-
nan fosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnezyum gibi elementlerden
bol miktarda koysunlar. Hatta normal flartlarda bulunmayan ancak bu ka-
rıflımın içinde bulunmasını gerekli gördükleri malzemeleri de bu varille-
re eklesinler. Karıflımların içine, istedikleri kadar amino asit, istedikleri
kadar da (bir tekinin bile rastlantısal oluflma ihtimali 10-950 olan) protein
doldursunlar. Bu karıflımlara istedikleri oranda ısı ve nem versinler.
Bunları istedikleri geliflmifl cihazlarla karıfltırsınlar. Varillerin baflına
da dünyanın önde gelen bilim adamlarını koysunlar. Bu uzmanlar baba-
dan o¤ula, kuflaktan kufla¤a aktararak nöbetlefle milyarlarca, hatta tril-
yonlarca sene sürekli varillerin baflında beklesinler. Bir canlının oluflması
için hangi flartların var olması gerekti¤ine inanılıyorsa hepsini kullanmak
serbest olsun. Ancak, ne yaparlarsa yapsınlar o varillerden kesinlikle bir
canlı çıkartamazlar.
Zürafaları, aslanları, arıları, kanaryaları, bülbülleri, papa¤anları, at-
ları, yunusları, gülleri, orkideleri, zambakları, karanfilleri, muzları, porta-
kalları, elmaları, hurmaları, domatesleri, kavunları, karpuzları, incirleri,
zeytinleri, üzümleri, fleftalileri, tavus kufllarını, sülünleri, renk renk kele-
bekleri ve bunlar gibi milyonlarca canlı türünden hiçbirini oluflturamaz-
lar. De¤il burada birkaçını saydı¤ımız bu canlı varlıkları, bunların tek bir
hücresini bile elde edemezler.
Kısacası, bilinçsiz atomlar biraraya gelerek hücreyi oluflturamazlar.
Sonra yeni bir karar vererek bir hücreyi ikiye bölüp, sonra art arda baflka
kararlar alıp, elektron mikroskobunu bulan, sonra kendi hücre yapısını
bu mikroskop altında izleyen profesörleri oluflturamazlar. Madde, ancak
Allah'ın üstün yaratmasıyla hayat bulur.
Bunun aksini iddia eden evrim teorisi ise, akla tamamen aykırı bir
safsatadır. Evrimcilerin ortaya attı¤ı iddialar üzerinde biraz bile düflün-
mek, üstteki örnekte oldu¤u gibi, bu gerçe¤i açıkça gösterir.
Göz ve Kulaktaki TeknolojiEvrim teorisinin kesinlikle açıklama getiremeyece¤i bir di¤er konu
280
ise göz ve kulaktaki üstün algılama kalitesidir. Gözle ilgili konuya geçme-
den önce "Nasıl görürüz?" sorusuna kısaca cevap verelim. Bir cisimden
gelen ıflınlar, gözde retinaya ters olarak düfler. Bu ıflınlar, buradaki hücre-
ler tarafından elektrik sinyallerine dönüfltürülür ve beynin arka kısmın-
daki görme merkezi denilen küçücük bir noktaya ulaflır. Bu elektrik sin-
yalleri bir dizi ifllemden sonra beyindeki bu merkezde görüntü olarak al-
gılanır. Bu bilgiden sonra flimdi düflünelim:
Beyin ıflı¤a kapalıdır. Yani beynin içi kapkaranlıktır, ıflık beynin bu-
lundu¤u yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen yer kapkaranlık,
ıflı¤ın asla ulaflmadı¤ı, belki de hiç karflılaflmadı¤ınız kadar karanlık bir
yerdir. Ancak siz bu zifiri karanlıkta ıflıklı, pırıl pırıl bir dünyayı seyret-
mektesiniz.
Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki 21. yüzyıl tekno-
lojisi bile her türlü imkana ra¤men bu netli¤i sa¤layamamıfltır. Örne¤in flu
anda okudu¤unuz kitaba, kitabı tutan ellerinize bakın, sonra baflınızı kal-
dırın ve çevrenize bakın. fiu anda gördü¤ünüz netlik ve kalitedeki bu gö-
rüntüyü baflka bir yerde gördünüz mü? Bu kadar net bir görüntüyü size
dünyanın bir numaralı televizyon flirketinin üretti¤i en geliflmifl televizyon
ekranı dahi veremez. 100 yıldır binlerce mühendis bu netli¤e ulaflmaya ça-
lıflmaktadır. Bunun için fabrikalar, dev tesisler kurulmakta, arafltırmalar ya-
pılmakta, planlar ve tasarımlar gelifltirilmektedir. Yine bir TV ekranına ba-
kın, bir de flu anda elinizde tuttu¤unuz bu kitaba. Arada büyük bir netlik
ve kalite farkı oldu¤unu göreceksiniz. Üstelik, TV ekranı size iki boyutlu bir
görüntü gösterir, oysa siz üç boyutlu, derinlikli bir perspektifi izlemektesi-
niz.
Uzun yıllardır on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapmaya, gözün
görme kalitesine ulaflmaya çalıflmaktadırlar. Evet, üç boyutlu bir televiz-
yon sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan üç boyutlu gör-
mek mümkün de¤il, kaldı ki bu suni bir üç boyuttur. Arka taraf daha bu-
lanık, ön taraf ise ka¤ıttan dekor gibi durur. Hiçbir zaman gözün gördü-
¤ü kadar net ve kaliteli bir görüntü oluflmaz. Kamerada da, televizyonda
da mutlaka görüntü kaybı meydana gelir.
‹flte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluflturan mekanizmanın
tesadüfen olufltu¤unu iddia etmektedirler. flimdi biri size, odanızda du-
281Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
ran televizyon tesadüfler sonucunda olufltu, atomlar biraraya geldi ve bu
görüntü oluflturan aleti meydana getirdi dese ne düflünürsünüz? Binlerce
kiflinin biraraya gelip yapamadı¤ını fluursuz atomlar nasıl yapsın?
Gözün gördü¤ünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluflturan alet
tesadüfen oluflamıyorsa, gözün ve gözün gördü¤ü görüntünün de tesa-
düfen oluflamayaca¤ı çok açıktır. Aynı durum kulak için de geçerlidir.
Dıfl kulak, çevredeki sesleri kulak kepçesi vasıtasıyla toplayıp orta ku-
la¤a iletir; orta kulak aldı¤ı ses titreflimlerini güçlendirerek iç kula¤a
aktarır; iç kulak da bu titreflimleri elektrik sinyallerine dönüfltürerek
beyne gönderir. Aynen görmede oldu¤u gibi duyma ifllemi de beyinde-
ki duyma merkezinde gerçekleflir.
Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ıflık gibi sese de
kapalıdır, ses geçirmez. Dolayısıyla dıflarısı ne kadar gürültülü de olsa
beynin içi tamamen sessizdir. Buna ra¤men en net sesler beyinde algılanır.
Ses geçirmeyen beyninizde bir orkestranın senfonilerini dinlersiniz, kala-
balık bir ortamın tüm gürültüsünü duyarsınız. Ama o anda hassas bir ci-
hazla beyninizin içindeki ses düzeyi ölçülse, burada keskin bir sessizli¤in
hakim oldu¤u görülecektir.
Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nasıl kullanılıyor-
sa, ses için de aynı çabalar onlarca yıldır sürdürülmektedir. Ses kayıt ci-
hazları, müzik setleri, birçok elektronik alet, sesi algılayan müzik sistem-
leri bu çalıflmalardan bazılarıdır. Ancak, tüm teknolojiye, bu teknolojide
çalıflan binlerce mühendise ve uzmana ra¤men kula¤ın oluflturdu¤u net-
lik ve kalitede bir sese ulaflılamamıfltır. En büyük müzik sistemi flirketinin
üretti¤i en kaliteli müzik setini düflünün. Sesi kaydetti¤inde mutlaka se-
sin bir kısmı kaybolur veya az da olsa mutlaka parazit oluflur veya müzik
setini açtı¤ınızda daha müzik bafllamadan bir cızırtı mutlaka duyarsınız.
Ancak insan vücudundaki teknolojinin ürünü olan sesler son derece net
ve kusursuzdur. Bir insan kula¤ı, hiçbir zaman müzik setinde oldu¤u gi-
bi cızırtılı veya parazitli algılamaz; ses ne ise tam ve net bir biçimde onu
algılar. Bu durum, insan yaratıldı¤ı günden bu yana böyledir.
fiimdiye kadar insano¤lunun yaptı¤ı hiçbir görüntü ve ses cihazı,
göz ve kulak kadar hassas ve baflarılı birer algılayıcı olamamıfltır.
Ancak görme ve iflitme olayında, tüm bunların ötesinde, çok büyük bir
282
gerçek daha vardır.
Beynin ‹çinde Gören ve Duyan fiuur Kime Aittir?Beynin içinde, ıflıl ıflıl renkli bir dünyayı seyreden, senfonileri, kuflla-
rın cıvıltılarını dinleyen, gülü koklayan kimdir?
‹nsanın gözlerinden, kulaklarından, burnundan gelen uyarılar, elekt-
rik sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya biyokimya kitapla-
rında bu görüntünün beyinde nasıl olufltu¤una dair birçok detay okursu-
nuz. Ancak, bu konu hakkındaki en önemli gerçe¤e hiçbir yerde rastlaya-
mazsınız: Beyinde, bu elektrik sinyallerini görüntü, ses, koku ve his ola-
rak algılayan kimdir?
Beynin içinde göze, kula¤a, burna ihtiyaç duymadan tüm bunları al-
gılayan bir fluur bulunmaktadır. Bu fluur kime aittir?
Elbette bu fluur beyni oluflturan sinirler, ya¤ tabakası ve sinir hücre-
lerine ait de¤ildir. ‹flte bu yüzden, herfleyin maddeden ibaret oldu¤unu
zanneden Darwinist-materyalistler bu sorulara hiçbir cevap verememek-
tedirler. Çünkü bu fluur, Allah'ın yaratmıfl oldu¤u ruhtur. Ruh, görüntü-
yü seyretmek için göze, sesi duymak için kula¤a ihtiyaç duymaz. Bunla-
rın da ötesinde düflünmek için beyne ihtiyaç duymaz.
Bu açık ve ilmi gerçe¤i okuyan her insanın, beynin içindeki birkaç san-
timetreküplük, kapkaranlık mekana tüm kainatı üç boyutlu, renkli, gölgeli ve
ıflıklı olarak sı¤dıran Yüce Allah'ı düflünüp, O'ndan korkup, O'na sı¤ınması
gerekir.
Materyalist Bir ‹nançBuraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bulgularla
açıkça çeliflen bir iddia oldu¤unu göstermektedir. Teorinin hayatın köke-
ni hakkındaki iddiası bilime aykırıdır, öne sürdü¤ü evrim mekanizmala-
rının hiçbir evrimlefltirici etkisi yoktur ve fosiller teorinin gerektirdi¤i ara
formların yaflamadıklarını göstermektedir. Bu durumda, elbette, evrim te-
orisinin bilime aykırı bir düflünce olarak bir kenara atılması gerekir. Nite-
kim tarih boyunca dünya merkezli evren modeli gibi pek çok düflünce, bi-
limin gündeminden çıkarılmıfltır. Ama evrim teorisi ısrarla bilimin gün-
283Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
deminde tutulmaktadır. Hatta bazı insanlar teorinin elefltirilmesini "bili-
me saldırı" olarak göstermeye bile çalıflmaktadırlar. Peki neden?...
Bu durumun nedeni, evrim teorisinin bazı çevreler için, kendisinden
asla vazgeçilemeyecek dogmatik bir inanıfl olufludur. Bu çevreler, mater-
yalist felsefeye körü körüne ba¤lıdırlar ve Darwinizm'i de do¤aya getiri-
lebilecek yegane materyalist açıklama oldu¤u için benimsemektedirler.
Bazen bunu açıkça itiraf da ederler. Harvard Üniversitesi'nden ünlü
bir genetikçi ve aynı zamanda önde gelen bir evrimci olan Richard Le-
wontin, "önce materyalist, sonra bilim adamı" oldu¤unu flöyle itiraf et-
mektedir:
Bizim materyalizme bir inancımız var, 'a priori' (önceden kabul edilmifl, do¤-
ru varsayılmıfl) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir açıklama getirme-
ye zorlayan fley, bilimin yöntemleri ve kuralları de¤il. Aksine, materyalizme
olan 'a priori' ba¤lılı¤ımız nedeniyle, dünyaya materyalist bir açıklama geti-
ren arafltırma yöntemlerini ve kavramları kurguluyoruz. Materyalizm mut-
lak do¤ru oldu¤una göre de, ‹lahi bir açıklamanın sahneye girmesine izin
veremeyiz.94
Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye ba¤lılık u¤runa yafla-
tılan bir dogma oldu¤unun açık ifadeleridir. Bu dogma, maddeden baflka
hiçbir varlık olmadı¤ını varsayar. Bu nedenle de cansız, bilinçsiz madde-
nin, hayatı yarattı¤ına inanır. Milyonlarca farklı canlı türünün; örne¤in
kuflların, balıkların, zürafaların, kaplanların, böceklerin, a¤açların, çiçek-
lerin, balinaların ve insanların maddenin kendi içindeki etkileflimlerle,
yani ya¤an ya¤murla, çakan flimflekle, cansız maddenin içinden olufltu¤u-
nu kabul eder. Gerçekte ise bu, hem akla hem bilime aykırı bir kabuldür.
Ama Darwinistler kendi deyimleriyle "‹lahi bir açıklamanın sahneye gir-
memesi" için, bu kabulü savunmaya devam etmektedirler.
Canlıların kökenine materyalist bir ön yargı ile bakmayan insanlar
ise, flu açık gerçe¤i göreceklerdir: Tüm canlılar, üstün bir güç, bilgi ve
akla sahip olan bir Yaratıcının eseridirler. Yaratıcı, tüm evreni yoktan
var eden, en kusursuz biçimde düzenleyen ve tüm canlıları yaratıp fle-
killendiren Allah'tır.
284
Evrim Teorisi Dünya Tarihinin En Etkili BüyüsüdürBurada flunu da belirtmek gerekir ki, ön yargısız, hiçbir ideolojinin
etkisi altında kalmadan, sadece aklını ve mantı¤ını kullanan her insan, bi-
lim ve medeniyetten uzak toplumların hurafelerini andıran evrim teorisi-
nin inanılması imkansız bir iddia oldu¤unu kolaylıkla anlayacaktır.
Yukarıda da belirtildi¤i gibi, evrim teorisine inananlar, büyük bir va-
rilin içine birçok atomu, molekülü, cansız maddeyi dolduran ve bunların
karıflımından zaman içinde düflünen, akleden, bulufllar yapan profesörle-
rin, üniversite ö¤rencilerinin, Einstein, Hubble gibi bilim adamlarının,
Frank Sinatra, Charlton Heston gibi sanatçıların, bunun yanı sıra ceylan-
ların, limon a¤açlarının, karanfillerin çıkaca¤ına inanmaktadırlar. Üstelik,
bu saçma iddiaya inananlar bilim adamları, pofesörler, kültürlü, e¤itimli
insanlardır. Bu nedenle evrim teorisi için "dünya tarihinin en büyük ve en
etkili büyüsü" ifadesini kullanmak yerinde olacaktır. Çünkü, dünya tari-
hinde insanların bu derece aklını baflından alan, akıl ve mantıkla düflün-
melerine imkan tanımayan, gözlerinin önüne sanki bir perde çekip çok
açık olan gerçekleri görmelerine engel olan bir baflka inanç veya iddia da-
ha yoktur. Bu, eski Mısırlıların Günefl Tanrısı Ra'ya, Afrikalı bazı kabilele-
rin totemlere, Sebe halkının Günefl'e tapmasından, Hz. ‹brahim'in kavmi-
nin elleri ile yaptıkları putlara, Hz. Musa'nın kavminin altından yaptıkla-
rı buza¤ıya tapmalarından çok daha vahim ve akıl almaz bir körlüktür.
Gerçekte bu durum, Allah'ın Kuran'da iflaret etti¤i bir akılsızlıktır. Allah,
bazı insanların anlayıfllarının kapanaca¤ını ve gerçekleri görmekten aciz
duruma düfleceklerini birçok ayetinde bildirmektedir. Bu ayetlerden bazı-
ları flöyledir:
fiüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark et-
mez; inanmazlar. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemifltir;
gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır. (Bakara Su-
resi, 6-7)
…Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla
görmezler, kulakları vardır bununla iflitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir,
hatta daha afla¤ılıktırlar. ‹flte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)
Allah baflka ayetlerde ise, bu insanların mucizeler görseler bile inan-
285Harun Yahya
Adnan Oktar
‹NSAN MUC‹ZES‹
mayacak kadar büyülendiklerini flöyle bildirmektedir:
Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, ordan yukarı yükselseler
de, mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmifl bir toplulu-
¤uz" diyeceklerdir. (Hicr Suresi, 14-15)
Bu kadar genifl bir kitlenin üzerinde bu büyünün etkili olması, insan-
ların gerçeklerden bu kadar uzak tutulmaları ve 150 yıldır bu büyünün
bozulmaması ise, kelimelerle anlatılamayacak kadar hayret verici bir du-
rumdur. Çünkü, bir veya birkaç insanın imkansız senaryolara, saçmalık
ve mantıksızlıklarla dolu iddialara inanmaları anlaflılabilir. Ancak dünya-
nın dört bir yanındaki insanların, fluursuz ve cansız atomların ani bir ka-
rarla biraraya gelip; ola¤anüstü bir organizasyon, disiplin, akıl ve fluur
gösterip kusursuz bir sistemle iflleyen evreni, canlılık için uygun olan her
türlü özelli¤e sahip olan Dünya gezegenini ve sayısız kompleks sistemle
donatılmıfl canlıları meydana getirdi¤ine inanmasının, "büyü"den baflka
bir açıklaması yoktur.
Nitekim, Allah Kuran'da, inkarcı felsefenin savunucusu olan bazı
kimselerin, yaptıkları büyülerle insanları etkilediklerini Hz. Musa ve Fira-
vun arasında geçen bir olayla bizlere bildirmektedir. Hz. Musa, Firavun'a
hak dini anlattı¤ında, Firavun Hz. Musa'ya, kendi "bilgin büyücüleri" ile
insanların toplandı¤ı bir yerde karflılaflmasını söyler. Hz. Musa, büyücü-
lerle karflılafltı¤ında, büyücülere önce onların marifetlerini sergilemelerini
emreder. Bu olayın anlatıldı¤ı ayetler flöyledir:
(Musa:) "Siz atın" dedi. (Asalarını) atıverince, insanların gözlerini büyü-
leyiverdiler, onları dehflete düflürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getir-
mifl oldular. (Araf Suresi, 116)
Görüldü¤ü gibi Firavun'un büyücüleri yaptıkları "aldatmacalar"la -
Hz. Musa ve ona inananlar dıflında- insanların hepsini büyüleyebilmifller-
dir. Ancak, onların attıklarına karflılık Hz. Musa'nın ortaya koydu¤u de-
lil, onların bu büyüsünü, ayetteki ifadeyle "uydurduklarını yutmufl" yani
etkisiz kılmıfltır:
Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) bir
de baktılar ki, o bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor. Böy-
lece hak yerini buldu, onların bütün yapmakta oldukları geçersiz kaldı.
286
Orada yenilmifl oldular ve küçük düflmüfller olarak tersyüz çevrildiler.
(Araf Suresi, 117-119)
Ayetlerde de bildirildi¤i gibi, daha önce insanları büyüleyerek etki-
leyen bu kiflilerin yaptıklarının bir sahtekarlık oldu¤unun anlaflılması ile,
söz konusu insanlar küçük düflmüfllerdir. Günümüzde de bir büyünün et-
kisiyle, bilimsellik kılıfı altında son derece saçma iddialara inanan ve bun-
ları savunmaya hayatlarını adayanlar, e¤er bu iddialardan vazgeçmezler-
se gerçekler tam anlamıyla açı¤a çıktı¤ında ve "büyü bozuldu¤unda" kü-
çük duruma düfleceklerdir. Nitekim, yaklafl›k 60 yafl›na kadar evrimi sa-
vunan ve ateist bir felsefeci olan, ancak daha sonra gerçekleri gören Mal-
colm Muggeridge evrim teorisinin yak›n gelecekte düflece¤i durumu flöy-
le aç›klamaktad›r:
Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uygulandı¤ı alanlarda, gelece¤in ta-
rih kitaplarındaki en büyük espri malzemelerinden biri olaca¤ına ikna ol-
dum. Gelecek kuflak, bu kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin inanılmaz bir
saflıkla kabul edilmesini hayretle karflılayacaktır.95
Bu gelecek, uzakta de¤ildir aksine çok yakın bir gelecekte insanlar
"tesadüfler"in ilah olamayacaklarını anlayacaklar ve evrim teorisi dünya
tarihinin en büyük aldatmacası ve en fliddetli büyüsü olarak tanımlana-
caktır. Bu fliddetli büyü, büyük bir hızla dünyanın dört bir yanında insan-
ların üzerinden kalkmaya bafllamıfltır. Evrim aldatmacasının sırrını ö¤re-
nen birçok insan, bu aldatmacaya nasıl kandı¤ını hayret ve flaflkınlıkla dü-
flünmektedir.
287Harun Yahya
Dediler ki: "Sen Yücesin, bize ö¤retti¤inden
baflka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen,
herfleyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olans›n."
(Bakara Suresi, 32)
‹NSAN MUC‹ZES‹288
NOTLAR1- John Farndon ve Angela Koo, Human Body Factfinder, Miles Kelly Publis-
hing Ltd., ‹ngiltere, 1999, s. 632- Bilim ve Teknik Dergisi, fiubat 1998, sf.613- R. von Bredow, GEO, Kas›m 19974- Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery, Harper&Row, Publis-
hers, New York: s.1085- Guyton and Hall, Text Book of Medical Physiology, 9. Bas›m, s.4326- Bilim ve Teknik Dergisi, fiubat 1998, sf. 62 7- The Circulatory System, Regina Avraham, The Encylopedia of Health, Chel-
sea House Publishers, Bölüm 4, s. 498- Prof. Dr. Ahmet Noyan, Yaflamda ve Hekimlikte Fizyoloji, 10. Bask›, Metek-
san A.fi., Mart 1998, s.670-6739- The Circulatory System, Regina Avraham, The Encylopedia of Health, s. 5010- Arthur C. Guyton, Text Book of Medical Physiology, W.B. Saunders Com-
pany, 7th Edition, s. 7511- Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kal›t›m ve Evrim, Meteksan Yay›nlar›, Ankara, 1995,
s. 42012- Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kal›t›m ve Evrim, s. 416-42013- Eldra Pearl Solomon, Introduction to Human Anatomy and Physiology, 1.st
edition, W.B. Saunders Comp., Philadelphia, Pennsylvania, 1992, s.14814- Bilim ve Teknik Dergisi, fiubat 1998,sf.66-67 15- Michael Behe, Darwin's Black Box, New York: Free Press, 1996, s.79-9716- Regina Avraham, The Circulatory System, The Encylopedia of Health, s.1317- Solomon, Berg, Martin, Villee, Biology, Saunders College Publishing, ABD,
1993, s.89018- Marshall Cavendish, The Illustrated Encyclopedia of The Human Body, Mic-
hael Cavendish Books Limited, Londra, s. 70 19- Marshall Cavendish, The Illustrated Encyclopedia of The Human Body, s.7420- Marshall Cavendish, The Illustrated Encyclopedia of The Human Body, s.
74-7521- Marshall Cavendish, The Illustrated Encyclopedia of The Human Body, s.
74-7522- Curtis&Barnes, Invitation to Biology, Worth Publishers, Inc., New York,
1985, s.41523- Vander, Sherman, Luciano, ‹nsan Fizyolojisi, Bilimsel ve Teknik Yay›nlar›
Çeviri Vakf›, 1997, s.222-22824- Lionel Bender, Science Facts, Human Body, Crescent Books, New York,
New Jersey, 1992. s.32 25- Marshall Cavendish, The Illustrated Encyclopedia of The Human Body, s. 5326- Regina Avraham, The Circulatory System, The Encylopedia of Health, s.4327- Susan Schiefelbein, The Incredible Machine, Washington, D.C., National
Geographic Society,198628- John Farndon ve Angela Koo, Human Body, Factfinder, Miles Kelly Publis-
hing Ltd., ‹ngiltere, 1999, s.191 29- Solomon, Berg, Martin, Villee, Biology, Saunders College Publishing, ABD,
1993, s.96030- Curtis&Barnes, Invitation to Biology, s. 39131- Eldra Pearl Solomon, Introduction to Human Anatomy and Physiology,
s.211-21232- Solomon, Berg, Martin, Villee, Biology, s.97733- Curtis&Barnes, Invitation to Biology, s.39334- Curtis&Barnes, Invitation to Biology, s.39235- Marshall Cavendish, Illustrated Human Body, s.11636- Solomon, Berg, Martin, Villee, Biology, , s.96237- Arthur Guyton-John Hall, Text Book of Medical Physiology Guyton & Hall,
W.B. Saunders Company, 1996, s.88538- Solomon, Berg, Martin, Villee, Biology, s.96739- Prof. Dr. Ahmet Noyan, Yaflamda ve Hekimlikte Fizyoloji, s.881-88240- Arthur Guyton-John Hall, Text Book of Medical Physiology Guyton & Hall,
s.97841- Prof. Dr. Ahmet Noyan, Yaflamda ve Hekimlikte Fizyoloji, s.87942- Biological Science A Molecular Approach, Sixth Edition, D.C. Heath and
Company, Toronto, s.41243- Wallace, Sanders, Ferl, Biology, The Science of Life, HarperCollins Publis-
her Inc., s.75544- Solomon, Berg, Martin, Villee, Biology, s.99445- Arthur C. Guyton, M.D., Text Book of Medical Physiology, W.B. Saunders
Company, 7th Edition,1986, s.613-614 46- Prof. Dr. Ahmet Noyan, Yaflamda ve Hekimlikte Fizyoloji, s.623-62747- Montgomery, Conway-Spector-Chappel, Biochemistry, Mosby-Year Book,
Inc., 1996, s. 60448- Arthur Guyton-John Hall, Text Book of Medical Physiology, Guyton & Hall,
9th edition, s. 34549- Chandra Wickramasinghe, London Daily Express ile bir röportaj›ndan, 14
A¤ustos 1981
50- Guyton and Hall, 9. Bas›m, s.42051- Eldra Pearl Solomon, Introduction to Human Anatomy and Physiology,
s.13252- Wallace, Sanders, Ferl, Biology, The Science of Life, HarperCollins Publis-
her Inc.,s. 77653- Solomon, Berg, Martin, Villee, Biology, s.101254- Arthur Guyton-John Hall, Text Book of Medical Physiology Guyton & Hall, s.
933-93455- Prof. Dr. Ahmet Noyan, Yaflamda ve Hekimlikte Fizyoloji, s. 1012-101556- Eldra Pearl Solomon, Introduction to Human Anatomy and Physiology,
s.13857- Solomon, Berg, Martin, Villee, Biology, s.101958- Eldra Pearl Solomon, Introduction to Human Anatomy and Physiology, s.13859- Prentice Hall Science, Human Biology and Health, Prentice-Hall, Inc.,
U.S.A., New Jersey, 1994, s. 16060- John Farndon ve Angela Koo, Human Body Factfinder, s. 18861- John Lenihan, Human Enginerring, New York, John Braziller Inc. 1974, s. 9462- Discovery Channel, Human Machine, Breath of Life63- Eldra Pearl Solomon, Introduction to Human Anatomy and Physiology, s.
20264- Guyton and Hall, 9. Bas›m, s.54165- Biological Science A Molecular Approach, Sixth Edition, s. 47866- Eldra Pearl Solomon, Introduction to Human Anatomy and Physiology, s.
20467- Marshall Cavendish, The Illustrated Encyclopedia of The Human Body, s. 9168- Solomon, Berg, Martin, Villee, Biology, s. 94669- Montgomery, Biochemistry, s.567-56870- Brand & Yancey, 1980, s.9171- Prof. Dr. Ahmet Noyan, Yaflamda ve Hekimlikte Fizyoloji, s.1046-104772- Marshall Cavendish, The Illustrated Encyclopedia of The Human Body, s. 4073- John Farndon ve Angela Koo, Human Body Factfinder, s. 8574- Prentice Hall Science, Human Biology and Health, s. 3975- John Farndon ve Angela Koo, Human Body Factfinder, s. 91
76- Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evolution and The Origin of Life, NewYork: Marcel Dekker, 1977, s. 2
77- Alexander I. Oparin, Origin of Life, (1936) New York, Dover Publications,1953 (Reprint), s.196
78- "New Evidence on Evolution of Early Atmosphere and Life", Bulletin of theAmerican Meteorological Society, c. 63, Kas›m 1982, s. 1328-1330
79- Stanley Miller, Molecular Evolution of Life: Current Status of the PrebioticSynthesis of Small Molecules, 1986, s. 7
80- Jeffrey Bada, Earth, fiubat 1998, s. 4081- Leslie E. Orgel, The Origin of Life on Earth, Scientific American, c. 271,
Ekim 1994, s. 7882- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition,
Harvard University Press, 1964, s. 18983- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition,
Harvard University Press, 1964, s. 18484- B. G. Ranganathan, Origins?, Pennsylvania: The Banner Of Truth Trust,
198885- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition,
Harvard University Press, 1964, s. 17986- Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Record", Proceedings of the Bri-
tish Geological Association, c. 87, 1976, s. 13387- Douglas J. Futuyma, Science on Trial, New York: Pantheon Books, 1983.
s. 19788- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publicati-
ons, 1970, s. 75-94; Charles E. Oxnard, "The Place of Australopithecinesin Human Evolution: Grounds for Doubt", Nature, c. 258, s. 389
89- J. Rennie, "Darwin's Current Bulldog: Ernst Mayr", Scientific American, Ara-l›k 1992
90- Alan Walker, Science, vol. 207, 1980, s. 1103; A. J. Kelso, Physical Antro-pology, 1st ed., New York: J. B. Lipincott Co., 1970, s.221; M. D. Leakey,Olduvai Gorge, vol.3, Cambridge: Cambridge University Press, 1971, s.272
91- Time, Kas›m 199692- S. J. Gould, Natural History, c. 85, 1976, s.3093- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publicati-
ons, 1970, s. 1994- Richard Lewontin, "The Demon-Haunted World", The New York Review of
Books, 9 Ocak 1997, s. 2895- Malcolm Muggeridge, The End of Christendom, Grand Rapids: Eerdmans,
1980, s.43