iii - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · manlıklarını dile getiren 1 o. ayeti, keli me-i şehadet....

2
BEYAZiZADE AHMED EFENDi rilmektedir. Risalede ele konula- bu mübahaseleri ihtiva etmesi muh- temel olmakla birlikte risale üslübu On üç (saniha) meydana gelen eserin birinci ve ikinci konu alan Bakara süresinin 23. ayeti. üçüncü sürenin inkaretiara cazip ifade eden 212. aye- ti. ondan sonraki ise la Mülk süresinin cehennemiikierin dile getiren 1 O. ayeti, keli- me-i Meryem süresinin tenkit eden 92. ayeti, Yasin sü- resinin ay. gece ve gündüzden bahseden 40 . ayeti, Gafir süresinin, Al- kullara zulüm ifade eden 31. ayeti. Bakara süresinin talebiyle ilgili 246._ aye- ti. hüsün ve kubuh meselesi. orucun far- . ziyeti (ei-Bakara 2/ 1 85 ) ve nezirlerin ye- rine getirilmesi (el- Hac 22 / 29). güç ye- tirilemeyen konularda mükellefiyetin bu- ve sonuncu da zarü- diniyyeden herhangi birini inkar edenin tekfir edilmesinde alimler ara- bir fikir konu- su Beyazizade. ayetlere olarak ele bu konularda Bey- zavi'yi esas almakla birlikte yer yer ka müfessirlerden de yapmak- ta ve gramer kaidelerine dayanarak yo- rumlar getirmektedir. Eserin ye Kütüphanesi' nde bir mevcut- tur (Lale li. nr. 3689/ 2. 17 varakl kü- tüphanenin (Giresun, nr. 1 10 / '1- ge- çen ve ilk "Risaletü's-Seva- not risale bir ön- ceki eserin Bu nüshada da on üç konu birlikte göze çarpmakta- Bu ders lerin notlardan söylemek mümkündür. Yine Süleymani- ye Kütüphanesi'nde (Giresun. nr . 0/ 2) "Risale müte<allil5a bulunan 2.5 risa le bir ilim meclisinde kendisine yöneltilen Bakara süresinin 23. ayetine dair soruya verdi- cevaptan Bu cevap zamanda '1- mu ilk tekabül etmektedir. kü- tüphanede (Esad Efendi , nr. 3707 1 4) "Ri- sale fi 15-avlihi Te e ala: Ve in küntüm fi raybin mimma nezzelna <ala <abdina· bulunan 2.5 risa- le de bir öncekinin bir dan ibarettir. Nüshalar görü- len soruya mec- 56 lislerde ifadelerle cevap veya notlarla tesbit bulunma- Bu risa- leye ait Süleymaniye Kütüphanesi tas- nif yer almayan bir nüsha da Giresun bölümünde (nr. 10 / 1) bulunan Risôletü 's-sevôniJ:z 'in sonunda- (vr. 1 8-20) 4. ve'l- mücfb. Soru-cevap kaleme manzum bir eser olup yirmi mese- leyi içermektedir. Konular önce "bahis" sorulur. sonra "mücib" tara- Ele mese- leler içinde nezir, secdenin anlam ve gibi konular gibi isim- müsemma. fetret ehlinin sorumlu- gibi kelami konular da yer almak- Bahisin yirmi müci- bin ise 106 beyitten Eserin mukaddimesinde bahise ait soru beyitlerinin daha çok fakat hacmin için yo- ifade edilmek- tedir. Soru ve cevap manzum ola rak ve özet halinde kaydedildikten sonra konu nesir halindeki ifadelerle daha bir ele Eserin mu- kaddimesinde ifade göre Be- yazizade bu risaleyi kazaskerlik döne- görevinin gerilim ve için Be- yitleri "lam" kafiyesiyle sona eren risa- lenin bir Süleymaniye Kütüpha- nesi'nde mevcuttur (Laleli, nr. 36891 Bu sadece bahise ait yirmi beytini içeren bulundu- gibi (Süleymaniye Ktp., Ali Pa- nr. 569 / 4, 569/ 6; Ali nr . 2759 1 3) sadece mücibe ait beyitleri ih- tiva eden da (Süleymani- ye K tp., Ali nr. 569/ 5) 5. Sak ( ). düzenlenen i'lam ve hüccetlerin ör- nekleriyle gösteren bir eserdir. Müellif önsözde. Türkçe örnek "sak"ler ka- vazifesine yeni yar- olmak belirtmektedir (Süleymaniye Ktp., Lala nr. 93). 6. Mecmu<a fi'l-mesô'ili 'l-müntehabe. ile Cübbai geçen (bk. iHVE-i SELASE), ru- hun mahiyeti. cebi r ve ihtiyar gibi muhtelif konularda islam bil- ginlerinin dile getiren bir eser olup muhtemelen kendisine yöneltilen sorulara cevaplardan (Sül ey maniye Ktp ., Esad Efendi. nr. 1281 ). Süleymaniye Kütüphanesi tasnif ka- Beyazizade ·ye nisbet edilen fi'r-red (Esad Efendi, nr. 1468/ 1) risale ona ait döneminde ken- disine takdim eserin müellifi bilinmemektedir. Beyazfziide. s. 32, 35, 41, 46, bk. M. Zahid Kevseri'nin takdimi, s. 2-9; a.e., leymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1140, vr. 32b·33'; a.mlf .. Sevani!Ju'l·mu(ara· !Jat ve leva'i!Ju 'l-mü?,akerat, Süleymaniye Ktp. , Laleli, nr. 3689/2, vr. 36'-37b; a.mlf .. Sevani· leymaniye Ktp. , Giresun, nr. 110 / 1, vr. 12b · 14'; Muhibbf, Hulasatü 'l -es er, 1, 181· 182; 438; H. j Kissling), Wiesbaden 1965, s. 530-S33; Si- lahdar. Tarih, 1, 731 ; Vekayiu'l·fuzala, Süleymaniye Ktp., nr. 479 , vr. 423 b; Müstakimzade, Tuhfe, s. 642; Mehmed Handzic, Knjiievni Rad Bosanskohercegovackih Muslimana, Sarajevo 1933, s. 8-9; ilmiye s. 116; Ziriklf, ei ·A'Iam, 108; Abdülkadir Özcan. Defterdar San Mehmed Pa· Vekayiat (Oiaylarm Özü), 1656- 1684, Tahlil ve Metin (doktora tezi. 1979), Ed. Fak. Tarih Seminer nr. 3276, 1, 225, 233. Iii AHMET ZEKi BEYDAvt i L (bk. BEYzAvl). _j BEYDEBA i ( ) Kelile ve Dimne'nin söylenen Hintli Türkçe'deki L (bk. KELILE ve _j i L Bozok koluna mensup boy. _j Beydili (Beg-dili, Beg -tili) ilk ola- rak Divônü lugati't- Türk'te rastlan- Yirmi iki boyunun ye- dincisi olarak gösterilen Beydili'nin hay- ve dam- ga ( s 'i ) Eserini XIV. tamamlayan ise hükümdar büyük boydan biri olarak Beydili'nin ··bü- yükler gibi aziz" manasma söy- ler ve da ( ) gös- terir. Bununla beraber bugün Beydili'nin kesin olarak ve bu beg 1 bey ile dilden (tutsak veya söz) meydana gelen bir kelime ihtimali üzerinde

Upload: others

Post on 03-Sep-2019

12 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Iii - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · manlıklarını dile getiren 1 O. ayeti, keli me-i şehadet. Meryem süresinin şirk inancını tenkit eden 92. ayeti, Yasin sü resinin güneş,

BEYAZiZADE AHMED EFENDi

rilmektedir. Risalede ele alınan konula­rın bu mübahaseleri ihtiva etmesi muh­temel olmakla birlikte risale tartışma üslübu taşımamaktadır. On üç kısımdan (saniha) meydana gelen eserin birinci ve ikinci kısmında i 'cazü ' I-Kur' an·ı konu alan Bakara süresinin 23. ayeti. üçüncü kıs­mında aynı sürenin inkaretiara dünyanın cazip göründüğünü ifade eden 212. aye­ti. ondan sonraki kısımlarda ise sırasıy­la Mülk süresinin cehennemiikierin piş­manlıklarını dile getiren 1 O. ayeti, keli­me-i şehadet. Meryem süresinin şirk

inancını tenkit eden 92. ayeti, Yasin sü­resinin güneş, ay. gece ve gündüzden bahseden 40. ayeti, Gafir süresinin, Al­lah ' ın kullara zulüm etmeyeceğini ifade eden 31. ayeti. Bakara süresinin İsrailo­ğulları ' nın savaş talebiyle ilgili 246._ aye­ti. hüsün ve kubuh meselesi. orucun far- . ziyeti (ei-Bakara 2/ 185 ) ve nezirlerin ye­rine getirilmesi (el-Hac 22 / 29). güç ye­tirilemeyen konularda mükellefiyetin bu­lunmadığı ve sonuncu kısımda da zarü­rat-ı diniyyeden herhangi birini inkar edenin tekfir edilmesinde alimler ara­sında bir fikir ayrılığının olmadığı konu­su işlenmektedir. Beyazizade. ayetlere dayalı olarak ele aldığı bu konularda Bey­zavi'yi esas almakla birlikte yer yer baş­ka müfessirlerden de alıntılar yapmak­ta ve gramer kaidelerine dayanarak yo­rumlar getirmektedir. Eserin · suıeymanj­

ye Kütüphanesi'nde bir nüshası mevcut­tur (Lale li. nr. 3689/ 2. 17 varakl Aynı kü­tüphanenin tasnifkayıtlarında (Giresun, nr. 1 10/ ıl SevôniJ:ıu '1- 0ulı1m adıyla ge­çen ve ilk sayfasında "Risaletü's-Seva­ni~" şeklinde not düşülen risale bir ön­ceki eserin aynıdır. Bu nüshada da on üç konu aynı başlıklarla işlenmekle birlikte bazı anlatım farkları göze çarpmakta­dır. Bu farkların ders sırasında öğrenci­lerin tuttuğu notlardan kaynaklandığını söylemek mümkündür. Yine Süleymani­ye Kütüphanesi'nde (Giresun. nr. ı ı 0/ 2) "Risale müte<allil5a bi's-Sevani~" adıyla kayıtlı bulunan 2.5 varaklık risale bir ilim meclisinde kendisine yöneltilen Bakara süresinin 23. ayetine dair soruya verdi­ği cevaptan oluşmaktadır. Bu cevap aynı zamanda SevôniJ:ıu '1- mu farahat'ın ilk kısmına tekabül etmektedir. Aynı kü­tüphanede (Esad Efendi, nr. 37071 4) "Ri­sale fi 15-avlihi Te e ala: Ve in küntüm fi raybin mimma nezzelna <ala <abdina· adıyla kayıtlı bulunan 2.5 varaklık risa­le de bir öncekinin farklı bir nüshasın­dan ibarettir. Nüshalar arasında görü­len farklılıklar. aynı soruya değişik mec-

56

lislerde farklı ifadelerle cevap verilmiş olmasından veya öğrenciler tarafından

farklı notlarla tesbit edilmiş bulunma­sından kaynaklanmış olmalıdır. Bu risa­leye ait Süleymaniye Kütüphanesi tas­nif kayıtlarında yer almayan bir başka nüsha da Giresun bölümünde (nr. ı 10 / 1) bulunan Risôletü 's-sevôniJ:z 'in sonunda­dır (vr. 18-20) 4. Risôletü'l-bôl].iş ve'l­mücfb. Soru-cevap şeklinde kaleme alın­mış manzum bir eser olup yirmi mese­leyi içermektedir. Konular önce "bahis" tarafından sorulur. sonra "mücib" tara­fından cevaplandırılır. Ele alınan mese­leler içinde nezir, secdenin anlam ve şekli gibi fıkhi konular bulunduğu gibi isim­müsemma. rızık. fetret ehlinin sorumlu­luğu gibi kelami konular da yer almak­tadır. Bahisin soruları yirmi altı, müci­bin cevapları ise 106 beyitten oluşmak­tadır. Eserin mukaddimesinde bahise ait soru beyitlerinin daha çok olduğu. fakat hacmin genişlernemesi için soruların yo­ğunlaştırılarak kısaltıldığı ifade edilmek­tedir. Soru ve cevap manzum olarak ve özet halinde kaydedildikten sonra konu nesir halindeki ifadelerle daha ayrıntılı

bir şekilde ele alınmaktadır. Eserin mu­kaddimesinde ifade edildiğine göre Be­yazizade bu risaleyi kazaskerlik döne­rrıinde görevinin verdiği gerilim ve sıkın­tılardan uzaklaşmak için yazmıştır. Be­yitleri "lam" kafiyesiyle sona eren risa­lenin bir nüshası Süleymaniye Kütüpha­nesi'nde mevcuttur (Laleli, nr. 36891 ı ı

Bu kitabın sadece bahise ait yirmi altı

beytini içeren başka nüshaları bulundu­ğu gibi (Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Pa­şa, nr. 569 / 4, 569/ 6; Şehid Ali Paşa, nr. 2759 1 3) sadece mücibe ait beyitleri ih­tiva eden nüshası da vardır (Süleymani­ye K tp., Kılıç Ali Paşa, nr. 569/ 5) 5. Sak ( ~!ol... ). Kadı tarafından düzenlenen i'lam ve hüccetlerin yazıya geçiriliş şeklini ör­nekleriyle gösteren bir eserdir. Müellif önsözde. Türkçe örnek "sak"ler yazıp ka­dılık vazifesine yeni başlayanlara yar­dımcı olmak istediğini belirtmektedir (Süleymaniye Ktp., Lala İ smail , nr. 93). 6. Mecmu<a fi'l-mesô'ili 'l-müntehabe. Eş' ari ile hocası Cübbai arasında geçen meşhur tartışma (bk. iHVE-i SELASE), ru­hun mahiyeti. rüyaların özelliği , cebir ve ihtiyar gibi muhtelif konularda islam bil­ginlerinin görüşlerini dile getiren bir eser olup muhtemelen kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplardan oluşmuştur (Süleymaniye Ktp ., Esad Efendi. nr. 1281 ).

Süleymaniye Kütüphanesi tasnif ka­yıtlarında Beyazizade ·ye nisbet edilen

Risôletü 't-taJ:ı~i~ fi'r-red 'ale'z-zınd~ (Esad Efendi, nr. 1468/ 1) adlı risale ona ait olmayıp kazaskerliği döneminde ken­disine takdim edilmiştir: eserin müellifi bilinmemektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Beyazfziide. işaratü 'l·meram, s. 32, 35, 41, 46, ayrıca bk. M. Zahid Kevseri'nin takdimi, s. 2-9; a.e., Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1140, vr. 32b·33'; a.mlf .. Sevani!Ju'l·mu(ara· !Jat ve leva'i!Ju 'l-mü?,akerat, Süleymaniye Ktp. , Laleli , nr. 3689/2, vr. 36'-37b; a.mlf .. Sevani· ~u 'l-'ulum, Süleymaniye Ktp. , Giresun, nr. 110/ 1, vr. 12b · 14'; Muhibbf, Hulasatü 'l -eser, 1, 181· 182; ııı , 438; Uşşakızadi Z~yl-i Ş~kaik (nş r. H. j Kissling), Wiesbaden 1965, s. 530-S33; Si­lahdar. Tarih, 1, 731 ; Şeyhf. Vekayiu'l·fuzala, Süleymaniye Ktp. , Hacı Beşir Ağa, nr. 479, vr. 423 b; Müstakimzade, Tuhfe, s. 642; Mehmed Handzic, Knjiievni Rad Bosanskohercegovackih Muslimana, Sarajevo 1933, s. 8-9; Uzunçarşılı. ilmiye Teşkilati, s. 116; Ziriklf, ei·A'Iam, ı , 108; Abdülkadir Özcan. Defterdar San Mehmed Pa· şa·Zübde·i Vekayiat (Oiaylarm Özü), 1656-1684, Tahlil ve Metin (doktora tezi. 1979), iü Ed. Fak. Tarih Seminer Kitaphğı , nr. 3276, 1, 225, 233.

Iii AHMET ZEKi İZGÖER - İLYAS ÇELEBİ

ı BEYDAvt

i

L (bk. BEYzAvl).

_j

ı BEYDEBA

i

( ~..1:-i )

Kelile ve Dimne'nin yazarı olduğu söylenen

Hintli Brahman'ın Türkçe'deki adı

L (bk. KELILE ve DİMNE).

_j

ı BEYDİLİ

i

Oğuzlar'ın

L Bozok koluna mensup boy.

_j

Beydili (Beg-dili, Beg -tili) adına ilk ola­rak Divônü lugati't- Türk'te rastlan­maktadır. Yirmi iki Oğuz boyunun ye­dincisi olarak gösterilen Beydili'nin hay­vaniarına ve eşyalarına vurdukları dam­ga ( s 'i ) şeklindedir. Eserini XIV. yüzyıl başlarında tamamlayan Reşidüddin ise hükümdar çıkaran beş büyük boydan biri olarak nitelendirdiği Beydili'nin ··bü­yükler gibi aziz" manasma geldiğini söy­ler ve damgalarını da ( ı.s ) şeklinde gös­terir. Bununla beraber bugün Beydili'nin anlamı kesin olarak belirlenememiş ve bu adın beg 1 bey ile dilden (tutsak veya söz) meydana gelen birleşik bir kelime olduğu ihtimali üzerinde durulmuştur.

Page 2: Iii - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · manlıklarını dile getiren 1 O. ayeti, keli me-i şehadet. Meryem süresinin şirk inancını tenkit eden 92. ayeti, Yasin sü resinin güneş,

Diğer Oğuz boylarında olduğu gibi kay­naklarda XIV. yüzyıla kadar Beydili'nin adına pek rastlanmamaktadır. Ancak bunlardan önemli bir kolun Selçuklu İm­paratorluğu'nun kuruluşunda rol ayna­dıkları ve Anadolu'nun fethine katıldık­ları muhakkaktır. Selçuklu fütühatına

katılmayan kollar ise Horasan'da Sultan Sencer'i yenen Oğuzlar·a mensup teşek­küller arasında yer almış ve Moğol ısti­lası üzerine de Azerbaycan ve Doğu Ana­dolu'ya. daha sonra da Suriye'ye göç et­mişlerdir. Suriye· deki Beydililer Bozok kolunun önemli boylarından biri olmuş, bu koldan bir boy İran'a giderek Safevi Devleti'nin kurulmasında rol aynarken di­ğerleri Yeni İl ile Halep Türkmenleri için­de ve İç İl yöresinde yurt tutmuşlardır.

Beydili'nin en büyük kolu ise Halep Türkmenleri içinde bulunuyordu. 1S20'­de Bekir Bey. At Güden Bey ve Yalvaçoğ­

lu Abdi Bey olmak üzere üç cemaatten. 1S2S-1S30 arasında kırk üç cemaatten. 1S36'da otuz dokuz cemaatten. 1SS2'­de altmış altı ceınaatten. 1S70'te ise alt­mış dokuz cemaatten teşekkül ettiği kay­dedilen Beydili'nin bu tarihlerde yakla­şık 1 000 hane dolayında bir nüfusa sahip olduğu görülüyor. Bu gruptan en önem­lileri Karacalu. Kürtler. Bozkoyunlu. Ku­zucuklu. Balabanlı. Taş- baş, Dimleklü, Ulaşlu. Tatalu gibi cemaatlerdi. Naima tarafından Halep. Rakka ve Diyarbekir bölgelerinde yoğun bir nüfusa ve çok miktarda at. koyun ve deveye sahip bu­lundukları bildirilen Beydililer'in en gü­zel yaylak ve kışiağa malik oldukları da kaydedilmektedir. Nitekim Osmanlı Dev­leti onları. gerek eşkıyalık sayılan taşkın hareketleri gerekse savaşçı vasıfları do­layısıyla Suriye'deki Arap kabilelerine kar­şı bir set teşkili gayesiyle Rakka ve yö­resine yerleştirmeye teşebbüs etmiştir. Bu iskana Yeni İl Türkmenleri içinde bu­lunan 1 069 hanelik Beydili kolu da da­hil edilmiştir. 1690-.1691'de Akçakale'­den Rakka ·ya kadar olan sahada Beli h nehri kıyılarına iskan emri verilen cema­atlerden Yeni İl'e tabi Bekmişlü SOO ça­dır. Kara Şeyhlü 600 çadır. Bozkoyunlu 600 çadır. diğer Bozkoyunlu 200 çadır. Dimleklü SOO çadırdı. Bu sırada boyun başında Bozkoyunlu'dan Firuz Bey. oğlu Şahin Bey. kardeşi Kenan Bey ve Kurt Bey bulunuyordu. Halep Türkmenleri ara­sındaki Beydili'den iskan emri verilenler ise Tatalu. Kazlı. Balaban. Araplı. Taş­baş, Sincanlu ve Güneş cemaatleri idi. Ancak aynı bölgelere Beydili oymakla­rıyla birlikte iskan edilen diğer cemaat-

!erin birer yolunu bularak kaçmaları . Bey­dililer'in Arap aşiretlerine karşı yalnız

kalmalarına sebep olmuştur. Nitekim 1702'den itibaren Yeni İl ve Halep Türk­menleri'nden bazı cemaatlerin de bura­ya sevkedildiği görülüyor (BA. MAD, nr. 8458. s. 205) Yeni İl ve Halep Türkmen­leri içindeki bu Beydili cemaatlerinin 1683 Bağdat Seteri'nde zahire naklinde önemli hizmetlerde bul .undukları da be­lirtilmelidir.

Belih nehri kıyılarına yerleştirilen bu Beydili abaları XIX. yüzyılda dağılmış ve Karaşıhlı. Araplı. Torun. Bekmişlü, Güneç (Güneş obası). Hacı Ali . Kazlı. Kadirli. Ba­yındırlı ve Ceritli oymakları Gaziantep. Urfa. Nizip. Karkamış, Oğuzeli ve Kilis yöresine yerleşmiştir. Bugün Beydili'den Araplı abasının Çörten höyüğü. Teleyli ve Ağdaş köyleriyle Bekmişlü . Kazlı . Güneç­Bayraktar. Kadirli. Hacı - Ma h lı , Haydarlı

ve Çelebi abaları köyleri tamamen Suri­ye sınırları içinde kalmıştır. Bu Türk köy­leri. gerek İstiklal Savaşı ' nda gerekse Hatay'ın anavatana katılmasında büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.

Beydili Türkmenleri'nin elli dört vergi hanesi olan diğer bir kolu ise Tarsus'ta Kosun nahiyesi Türkmen teşekküller!

arasında bulunuyordu. Ayrıca ll. Baye­zid devrinde iç il'de Gülnar kazası dahi­line yerleşmiş Beydililer bugün de adla­rını hala muhafaza ettikleri köyler kur­muşlardır. 27 Ramazan 966 (3 Temmuz 1559) tarihli bir kayda göre bu Beydili kolunun bölgeye bu tarihten ewel gel­diği anlaşılmaktadır (A Refik. s. ı ). Bu bölgede olduğu gibi Anadolu'nun diğer yörelerinde de Beydililer'e ait köyler ku­rulmuş olup bugün aynı adı taşıyan bir­çok köy mevcuttur.

iran'a giden Beydililer ise Safevi Dev­leti'nin kuruluşunda önemli rol oynayan Şamlu boyu içinde yer almışlar ve za­manla bu boyun en önde gelen grubu­nu oluşturmuşlardı. Beydili boy beyleri de Şah Tahmasb devrinden itibaren Sa­fevi Devleti idaresinde yüksek mevkiler elde etmişlerdi. Özellikle ı. Abbas döne­minde bu boyun başındaki Zeynel Bey hem eşik ağası* hem de Rey valisi ol­muş, Şah Safi zamanında başkumandan­lık mevkiine getirilmişti. Beydili beyleri­nin XVIII. yüzyıla kadar iran devlet ida­resindeki nüfuzları sürdü. Bu yüzyıldan sonra ise giderek tesirleri kaybolmaya yüz tuttu. Yine aynı yüzyılda Beydili grup­ları Azerbaycan bölgesinde yerleşik ha­yata geçmeye başladılar. Bugün iran to-

BEYHAK

panimisinde Beydili adını taşıyan iskan birimleri görülmemekle birlikte bu isim özellikle şahıs adı olarak yaşamaktadır.

Sovyet Azerbayan Cumhuriyeti toprak­larında ise Beydili ve Beydilli adlı iki yer­leşme yerine rastlanır. Ayrıca Estera­bad'da da Göklen Beğdili ismi görülür.

BİBLİYOGRAFYA :

BA. MAD, nr. 8458, s. 205; Divfinü /ugati't · Türk Tercümesi, ı , 56; Naima. Tarih , lll , 8; Ah­med Refik. Anadolu 'da Türk Aşiret/eri, istanbul ı930, s. ı , 84, ıoo-ıo1 , 202·203; Ali Şahin.

Güney Anadolu'da Beydili Türkmenleri ve Ba· rak/ar, Ankara 1962, s. 22 vd . ; Cengiz Orhonlu. Osman/i imparatorluğu 'nda Aşiret/e · ri iskfin Teşebbüsü (7697 · 7696), istanbul 1963, s. 55, 56·62; Faruk Sümer. Oğuz/ar: Türkmen· ler, Ankara ı972, s. 2ı0. 297·310; a.mlf.. Sa· fevi Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Ana· dolu Türklerinin Rolü, Ankara ı976 , s. 171 · ı 73; Yusuf Halaçoğlu. XVIII. Yüzyilda Osman/i imparatorluğu 'nun iskan Siyaseti ve Aşiret/e· rin Yerleştirilmesi, Ankara ı 988 , s. 38, 49, 11 6, ı37 ; İlhan Şahin. "XVI. Asırda Halep Türkmen­leri", TED, sy. 12 ( 19821, s. 694-697 ~ a.mlf .. "1638 Bağdad Seteri'nde Zahire Nakline Me­mur Edilen Yeni-il ve Haleb Türkmenleri", TD, sy. 33 (1 982). s. 23ı · 234 ; Gerhard Doer­fer. "Bigdeli", E/r., IV, 25ı·252.

L

liJ YusuF HALAÇOGLU

BEYHAK

( '-*-'' ) İran'da tarihi bir şehir ve bölge.

_j

iran'ın kuzeydoğusundaki Horasan böl­gesinin başlıca şehirlerinden birini oluş­turan Sebzevar'ın eski adıdır ve yönetim merkezi olduğu idari bölgeye de Sebze­var adı verilmiştir. Tahran · dan doğuya Meşhed'e uzanan kara ve demiryolu bu bölgeden geçer. Yeşil bitki örtüsü. ma­denleri, değerli taşları ve mermer yatak­ları ile ünlüdür.

Beyhak'ın islam öncesi tarihi hakkında pek az bilgi bulunmaktadır. Med, Pers ve Partlar zamanında Horasan'ın önem­li merkezlerinden biri olmuş, Sasani hü­kümdarları Ceyhun'dan gelen saldırıları önlemek için burayı tahkim etmişlerdir. ibnü'l-Esir, Beyhak'a yakın Hüsrevcird hakkında verdiği bilgiler arasında. Key­husrev'in (Kyros) Efrasiyab'ı öldürmeden önce bu kaleyi inşa ettirmiş olduğundan bahseder. Sasani-Akhun (Heyatıla) mü­cadelesinde Beyhak diğer Horasan şe­hirleri gibi istilaya maruz kaldı. Beyhak, Hz. Osman'ın Basra Valisi Abdullah b. Amir'in kumandanlarından Edhem b. Külsüm tarafından fethedildi {30/ 650-51 ı. Emevi ve Abbasi hakimiyeti sırasın-

57