i. k~hramanmaraŞ sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d175371/2005/2005_korlaelcim.pdfi....

13
I. SEMPOZYUMU 6-8 MAYIS 2004 ORGANiZASYON KATKI Sütçü Üniversitesi · Ticaret ve Sanayi

Upload: others

Post on 24-Sep-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: I. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D175371/2005/2005_KORLAELCIM.pdfI. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 6-8 MAYIS 2004 KAHRAMANMARAŞ ORGANiZASYON MARAŞDER-KAHRAMANMARAŞ

I. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU

6-8 MAYIS 2004

KAHRAMANMARAŞ

ORGANiZASYON

MARAŞDER- KAHRAMANMARAŞ BELEDİYESİ

KATKI

Kahramanmaraş Valiliği- Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi · Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası

Page 2: I. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D175371/2005/2005_KORLAELCIM.pdfI. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 6-8 MAYIS 2004 KAHRAMANMARAŞ ORGANiZASYON MARAŞDER-KAHRAMANMARAŞ

I. KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU

ORGANiZASYON HEYETi

·~

Doç.Dr. Said Öztürk (Başkan)

Mahmut Nedim Tepeb~şı Dr. Hacı Kutlu

Dr. Mustafa Bekerecioğlu

MARAŞDER

Halıcılar Cad. No 97, Kat 3 D. 6 Fatih! İSTANB.UL Tel: 0212 635 46 46- Faks: 02İ2 621 99 44

KAHRAMANMARAŞ BELEDİYESİ Tel: 0344 221 34 70 - Faks: 0344 223 12 36

Baskı-Cilt

Düzey 0212 613 40 41

© Her hakkı mahfuzdur.

İKİNCİ CİLT

Mayıs 2005- İST AN BUL

Page 3: I. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D175371/2005/2005_KORLAELCIM.pdfI. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 6-8 MAYIS 2004 KAHRAMANMARAŞ ORGANiZASYON MARAŞDER-KAHRAMANMARAŞ

KAHRAMANMARAŞ SEMPozyuMU

KAHRAMANMARAŞ'IN KuRTULUŞUNDA MANEvi D EGERLERiN ROLÜ

.,.

677

Prof. Dr. Murtaza Korlaelçi

Konumuza önce değer kavramının tanımıyla başlamanın . uygun olacağını düşi.inüyorum. Bazı

felsefe lügatierinde ·değer kelimesine verilen anlamları şöyle sıralayabiliriz: ·

1- Bazı. şeyleri değerlendirmeye layık kılan özellik. 1

2- Bir insanın veya bir sosyal grubun çok önem verdiği. şey.2

3- "Kişini~, isteyen, gereksinme duyan, erek koyan bir varlık olarak, nesne ile bağlantısında beliren şey."3

4- "Madd1- objelerin ve sosyal bilinç fenomenlerinin, toplum, sınıf ve insan açısından

taşıdıkları önerpi belirleyen"4 özellik. · · '

5- "Değer aklı aşan varlığın akıila ifadesi dir. "5 "Değerler yapıp etmelerimizi ve eylemlerimizi yöneten ilkelerdir. "6

Paul Foulquie'nin açıklamasıyla:

A- Eskiden: Değerli olan şeyin özelliği.

B- Bugi.inkü tercih edilen kullanımlar:

1- Bir nesnenin veya bir şahsın layık oldukları şey.

a- Niceliksel bir değerlendirmeyle: Bir şeyin fiyatı.

b- Nitelikçi bir değerlendirmeyle: Kendi tipinin ideal normlarına cevap veren şeyin özelliği. Bir tablonun, bir romancının, bir dostluğun değeri.

2- (B 1 anlamında, bir şey veya şahsın) aynı şekilde değerde olması veya değere sahip olması. Bursların değeri, sınai değer.

C- Ekonomik değer: İnsanın ihtiyaçlarının doyumu na · katkıda bulunabilen şeyin özelliği. Somut anlamda: Bu doyuma katkıda bulunabilen her şey.

1- Kullanım değeri: Bizzat kendi başına, bir ihtiyacın doyumunu temin edebilen şeyin özelliğidir: Mesela yediğim ekmek, vestiyerimdeki elbiseler, oturduğum ev.

2- Değiş tokuş değeri: Bir ihtiyacı doyurmaya elverişli şeylerin karşılıklı değiştirilebilir

özelli ğ i. Bir çiftçiye ekmek, elbise v.s. almak imkanı sağlayan buğday.7

Gerçek değer, (toprak kıymetli metaller; besleyici ürünler ... ) gibi şeylerin kendisinin yararı Uzerine kurülur. Saymaca değer, onu yayan (kağıt para, mal· değişimi gibi) ayarlanmış güven üzerine kurulur.

D- Ahiili değer, etik değer ve kesin olarak değer.

Ahiili failin özel tabiatını gerçekleştirecek olan şey: 1- İGeal değerıeı. Değer yargılarının ölçlistinde kull~lan ve ahiili aktiviteye istikamet veren ideler veya düşünceler.

1- Annand Cuvillier, Nouveau Vocabulaire Philosoplıique, Paris 1970, s.l92.

1- Henri Benac, Nouveau Vocabulaire de la dissertation et des etudes Litteraires, Paris 1972, s. 212.

3 ... Prof. Dr. Bedia AKARSU, Felsefe Terimleri Sözlüğü, Ank. 1979, s. 47. .

• - M. Rosenthal ve P. Yudin, Materyalisı Felsefe Sözlüğü, çev. Aziz Çalışlar, İst 1975, s. 96. '- Hilmi Ziya Ülken, Bilgi ve değer, Ankara, T~iz, s. 425. 6

- Takiyettin Menguşoğlu, Felsefeye Giriş, İst. 1983, s. 135. 1

- Paul Foulquie, Dictionnaire d~ la langue Philosoplıique, Paris 1992, s. 749.

Page 4: I. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D175371/2005/2005_KORLAELCIM.pdfI. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 6-8 MAYIS 2004 KAHRAMANMARAŞ ORGANiZASYON MARAŞDER-KAHRAMANMARAŞ

678 KAHRAMANMARAŞ SEMPOZVUMU

2- Gerçek veya gerçekleşmiş değerler: Ahlak! etkenin pozitif olarak ahlaki oluşu.8

E- Felsefede: Genel olarak değer (hakikatin, güzelliğin ve iyiliğin oluşturduğu çeşitli farklı değerleri içine alır): Arzu edilir olarak varlık.

1- Soyut anlamda: Sadece arzu edilmiş değil , fakat arzu edilebilir olan şeyin nitelik veya özelliği: Bilimin, teknik ilerlemenin, alçak gönüllülüğün değeri.

2- Somut anlamda: Arzu edilir şeylerin bizzat kendileri. Belli başlı değerler şunlardır:

Hakikat, güzellik, iyilik.9

Andre Lalande (1867- 1963)'ın açıklamasıyla değer:

A- (Sübjektif olarak) bir süje veya daha normal olarak, belirli bir süjeler grubu tarafından az · veya çok a,.Zu . edilmiş veya saygı duyu! muş şeylerden oluşan olaylarm özelliği: inanmış bir aristokrat için asaletin çok yüce bir değer oluşu.

B- (Objektif ve kategorik olarak) az veya çok değere layık bulunan şeylerin niteliği. Aklın gerçek görevi, elde edilnfesi, herhangi bir şekilde davranışımıza bağlı gibi görünen bütün iyiliklerin doğru değerini incelemektir.

C- (Objektif, fakat varsayımsal olarak) sağladıkları belli bir amaca bağlı bulunan şeylerin niteliği: Sanat eserlerinin belgesel değeri. fo

Böylece tanımlamaya çalıştığımız değerler, bir değerler alanı oluştururlar. Bu alanda değerler, kendi özünde bulunan yapıya göre "daha yüks~k" ve "cJa?a aşağı" olarak belirler,-Berhangi bir şey düşünmeden bir değeri diğerine tercih.,eder~[ ~u tercil1 "ya değerli liesneJer arasında olur, ya da değerler arasında olur. Değerli nesneler ~~asında olursa "ampiriktir", değerlerin kendisi arasında olursa "a priori"dir. Değerler arasındaki sıralanma düzeni apriori (önsel) dir. Hayat! değerler duyumsal değerlerden, tinsel (manevi) değerler hayati değerlerden, kutsal değerler, tinsel (hayati) değerlerden daha yüksek sırayı oluşturur."•-• -

Değerlerin tasnifini, Hilmi Ziya Ülken (190r- 1974)'nin, .Max scheler (187 -1928)'den naklettiğine gö-re şöyle sıralayabiliriz:

"1- Şahsi değerler: Doğrudan doğruya kişiye ait değerlerdir: İyi ve kötü, sevgi ve nefret, saygı gibi değerlerdir.

2- Eşya değerleri: Mülke ve şeylere çevrilen değerlerdir. Yararlı~ hoş, kültür, ekonomik, estetik gibi değerler.

Fiiller~_ait değerlerle fonksiyenlara ait değerler ise şöyle ayrılıyor:

A- Hoş-hoş değil: Sevinç ve keder gilıi şekilleriyle birlikte duyularımıza aittir. Kökleri duygudan gelen duygudur. ( ... ) Hoş ve hoş değil değerleri arasındaki fark, bununla beraber yine mutlaktır ve eşyaya ait bilgiden müstak-ildir.

B- Haya~! değerler: bu gruba giren değerler, hayatın rahatlığı anlamına aittir. Sağlık, hastalık, yaş, ölüm, yorgunluk, gürbüz ve cılız, asil ve bayağı gibi değerler de buraya girer.

C- Manevi değerler: Ötekilerden daha üstündür. Bu değerler vücuttan ve çevreden ayrı bir alan teşkil ederler."12 Bu değerler uğruna diğerlerini feda etmek gerekir. Bu değerler tercih etmek, sevmek, nefret etmek gibi manevi fiillerle kavranırlar. Bunların yasaları biyolojik yasalara irca edilemezler. Bayrak için fedakarbk, vatan ve millet duygusu, insanlık sevgisi gibi sosyal olan diğer tüm değerler de manevi değerlerden ayrılamazlar.

D- Kutsal değerler: "Değerlerin katiara ayrılmasında en yüksek basamağı teşkil eden kutsal, tarif edilemez bir alanı meydana getirir; onu sezgiyle mutlak objeler halinde kavrarız. Başka her

g - A.g.e., s. 750. 9

- A.g.e., s. 75 1. 10

- Andre La!ande, Vocabulaire Technique et critique de la philosophie, Paris 1980, s. 1183. 11

- Prof. Dr. Bedia Akarsu, Ça~daş Felsefe, İst. 1987, s. 167.

•~ - Hilmi Ziya Ülken Ahlak, lsl ı 946,.s. 99.

Page 5: I. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D175371/2005/2005_KORLAELCIM.pdfI. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 6-8 MAYIS 2004 KAHRAMANMARAŞ ORGANiZASYON MARAŞDER-KAHRAMANMARAŞ

KAHRAMANMARAŞ SEMPozyuMU 679

türlü değer, kutsal değerine göre sembol ödevini görür. Bu değerin doğurduğu ruhi haller itikat, inanç, tapınma, huşu v.s.dir. Kutsal görevi bir nev} aşk fiili ile kavranır." 13

·

Bir değerin daha yüksek olmasınn bazı ölçüleri şöyle ifade ediliyor: .. 1- "Sürekli olması: Bir değer sürekli olduğu ölçüde yüksektir. ( ... ) Nesnel taşıyıcısının

varoluşu ne kadar sürerse sürsün, zaman boyunca "var olabilme" olgusunu kendinde taşıyan bir değer süreklidir. En aşağı değerler özleri gereği "uçup giden" değerlerdir, en yüksek değerler de "öncesiz-sonrasız" değerlerdir. ·

2- Bölünmezlik: Bir değer ne kadar az bölünebiliyorsa o ölçüde "daha yüksek" bir değerdir. Yani birçoklarının bu değerden pay alması onun bölünmesini nedenli az gerektiriyorsa o değer o ölçüde yüksektir.

3- Salt oluş: Duyumsal ya da hayati (diririısel) değerler t ir canlı varlığa göredir, o varlık için vardırlar. Bir düşünme sonucu değil, ( ... ) doğrudan doğruya görülemede (intuition'de), daha yüksek olarak belirmiş değerlerdir. En yüksek değerin öz belirtisi de "salt değer" oluşudur. ( ... ) Ahlaksal değerler böyledir." 14

Bu değerler tasnifini yüksek ve araç değerler olarak iki grub altmda toplayabiliriz:

1- Yüksek değerler: Dini değerler, mutlak değerler, manevi değerler, ahlaki değerler, Milli değerler, hukuki d~ğerler, idealler, inançlar, dürüst! ük, dostluk, sözünde durma.

2- Araç değerler: Yarar ve çıkar alanıyla ilgili değerlerdir: Yarar ve çıkarın her türlüsü, kayırmalar, hoş ol~nlar, madd! değerler, tutkular, güç iktidar faktörleri, ün ve şan hırsı gibi değerler.

Yüksek değerler, mutlak değerlerdir. Bunlar saf etik ilkelerdir. Bu değerler sürekli bölünmez ve diğer değerler tarafından temellendirilmezler. Bu değerlerin gerçekleşmesi insanda derin bir sevinç uyandırır. 15

Araç-değerler, yarar ve çıkar alanı oldukları için, subjektif durum ve tavırları yönetirler. Bu değerlerin yönettiği alan, insanlar arasındaki çatışmaların alanıdır. Yüksek değerlerin bu alanda etkinlik kazanmasıyla ancak uzlaşma sağlanabilir.

Araç-değerler, . "yüksek değerlerle olan bağlarından koparılınca, artık etik bir kar.akter taşımazlar; fakat değerler hiçbir zaman birbirinden koparılamazlar. Mademki bütün hayat eylen:ılerimizi değerler yönetip düzenliyorlar, ( ... ) o halde her iki değer grubunun bizim eylemlerimizi yönetmesi gerekir. Bundan dolayı hiçbir zaman birbirinden koparılamazlar; ancak bu değer gruplarının birisinin ağır basmasından yahut birisinin ötekisinin emrine girmesi~den söz edilebilir. Asıl tehlike, yüksek değerlerin, araç-değerlerin emrine girmesindedir; ahlak! bir yapıp­

etme ve eylemde bunun tersi olmalıdır; yani araç-değerler, yüksek değerlerin emrinde olmalıdır.

( ... ) Yüksek değerlerin sesini duymamak gibi bir değer-duygusu sağırlığı da vardır. Böyle bir

durumda değerler yer değiştirirler; örneğin araç-değerler yahut bunlardan birisi, yüksek değerİer ya da bunlardan birisinin yerine geçer; buna öteden beri değer-duygusunun aldanınası adı verilir. ( ... ) Bireylerde karşılaştığımız bu durum, bazen bütün bir çağın santral bir değeri olabilir. Gerek bireylerde, gerekse çağlarda karşılaştığırnız böyle bir durumun, insanlar için yıkıcı etkileri olacağı açıktır." 16

Bu şekilde çağın yanılgıya düştüğü zamanlarda, yüksek değerleri yaşayan insanlar, idealist insanlar, uyarıda bulunurlar, durumun felaketini sergilerler. Nesil gereken 'ikazf alınca uyanıp düzelemezse o medenfyet geriler ve. yıkılır. İnsanlar özgürlüklerini de yitirir. "Halis bir gelişme, ancak yüksek değerlerin ağır bastıkları çağlarda gerçekleşebilir. ( ... ) insan ancak yüksek

'3

- A.g.e., s. 100.

'" - Prof.Dr. Bedia Akarsu, a.g.e., s. 167-168.

ıs - .Takiyettin Mengüşoğ1u, a.g.e., s. 280.

ıl. - A.g.e., s. 285-286.

Page 6: I. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D175371/2005/2005_KORLAELCIM.pdfI. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 6-8 MAYIS 2004 KAHRAMANMARAŞ ORGANiZASYON MARAŞDER-KAHRAMANMARAŞ

680 KAHRAMANMARAŞ SEMPOzyUMU

değerlerin determinasyonu altında bulunursa özgürdür. ( ... ) Hayatlan yalruz araç-değerler içinde geçen insanlarda özgürlük en az dereceye iner. "17

Devletler arası ilişkilerde yüksek değerler gözönünde bulundumlmadığı için savaş

yapılmaktadır. Devletler, hak ve adalet gibi yüksek değerlere göre hareket etmedikleri için "ebed1 barış"_ idesi ütopya olarak kalacaktır. 18 ,

Değer basamakları mutlak olarak değişmez. Değerler ne yaratılabilir ne de yok edilebilir. Değişmeler yüksek değerlerde değil maddi değerlerde olur. En yüksek değer~n ölçüsü, mutlak oluşudur. "Maddi değerler insanları bjrbirinden ayırmaya, özelleştirmeye doğru götürür. Manevi değerlerse insanları birleştirir; bütünlüğe doğru götürür; kütle ruhunu kuvvetlendirir. "19

Ülken'e ~öre, Scheler gibi N. Hartrriann (1882-1950) da değerlerin değişmezliği!li savunmaktadır. '-'Hartmann, değer alanında her türlü rölativizmi reddeder. Eğer değerler,

Nietzsche'ni.n dediği gibi tersine çevrilen levhalar olsaydı onların istenildiği gibi yaratılıp

mahvedilmeieri lazım gelirdi. İnsan muhayyilesinin keyfi mahsulleri olmalıydılar. O zaman değerlerin keşfinden değil, sadece icadından bahsedilecekti. Fakat ahlak alanında icat edilen şeyin kandırıcı gücü yoktur. Hartmann'a göre değerlerde her türlü hayal ve fıkirden, arzudan müstakil orijinal özlük karakteri vardır. Değeri tayin eden değerler şuuru değil; tersine olarak değerler şuurunu tayin eden değerdir. ( ... ) Onlar ancak her kişinin, her şeyin temelini teşkil eden metafizik yapılardır. "20

Değerler alaninın insanlar tarafından icat edilmediğini iddia eden Hartınann bunların . "ideal ahiili çevre" halinde fiilen varolduklarıru söylüyor.21 Ona göı:e değeri, obje kendi kendisine tayin eder. Siijenin değer üzerinde hiçbir etıdsi yoktur . . "Yeni değerlerin keşfin i her zaman, kahramanlar, Peygamberler, din kurucuları ve yeni- fikir getirenler başarırlar. Halkı ihtiıate

sürükleyen de onlardır. Onlar değeri icat etmez keşfeçlerler. "22 · •

Rene le Senne de değerlerin insana bailı olmadİğı~ savımarak şöyle diyor: "Değer bize bağlı olamaz, ( ... ) Eğer değer bizden doğsaydı, bizim irademizin derecesini belirtseydi, onu arzu etmek zorunda kalmayacaktık.23

( ••• ) Eğer değeri ben (moiryapsaydı, doğrulayacağı şey hakikat olduğu · için, "ben"in (moi) doğruladığı kendine ait her eylem ahiili olmaya yetecekti, zevke hoş geİecek olan en değersiz şey, güzel olacaktı ve böylece aşk, dalkavukluk yap'an egoizmden ayırt

. edilemeyecekti.24 Eğer değer gerçekten benim geçici hevesime (caprice) bağlı olsaydı, bütün değerini kaybedecekti."25

Yapıp etmelerimizi yöneten değişmez ilke kab.ü edilen değerlerin önemi yeterince büyÜk gözü.kmektedir. Bilindiği gibi insan, maddi ve manevi yönü olan bir varlıktır. Bu varlığın manevi yönünü değerler meydana gc.irir. İnsanın manevi yönünü olu~.uran gurur, şeref, ahlak, adalet, iman. sadakat, ahde vefa gibi değerler bu sistem içinde yer alır. Bu gibi değerler bir bakıma insan varlığının şartıdır. ·

. . Prof.Dr . .i\iecati Öner'e göre "insanın maddi tarafı nasıl gıdalaruna ile devam ederse menevi

tarafı da, ancak onun bağlı bulunduğu değerlerin haJdm olduğu cemiyet içinde gereği gibi yaşanmasıyla devam eder.26

( ... )Eğer manevi tarafı olmazsa insan diğer ha}_vanlarla aynı duruma düşer ve akıl sahibi olduğundan onlardan daha zararlı olur. İnsanın insanı tarafta kalması ancak değe.ılerine, üstün duygulanna sahip çıkması ile mümkündür. Bunları hiçe sayan bir serbesti insan

17- A,., • .>. 286-287.

-Ag.e., s. 299 . .

19- Hilmi Ziya Ülken, Aıııaıc, isı. 1946, s. 104.

:ıo- A.g.e., s. 107. 21

- Ag.e., s. 107. :u-A.g.e., s. 109.

!.1- ReneLe Senne, introductionala Philosophie, Paris 1970, s. 362. ~ - A.g.e., s. 3~3. !S- A.g.e., s. 364.

:!6- Necati Oner, Felsefe Yolunda OUşUnceler, Ank 1999, s. 268.

Page 7: I. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D175371/2005/2005_KORLAELCIM.pdfI. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 6-8 MAYIS 2004 KAHRAMANMARAŞ ORGANiZASYON MARAŞDER-KAHRAMANMARAŞ

KAHRAMANMARAŞ SEMPQzyUMU 681

hürriyeti değildir. Onlardan uzaklaşma insani olandan uzaklaşmadır.27 ( ••• )

İnsanı insan kılan onun bağlı bulunduğu değerler sistemidir. ( ... ) İnsan, diğer hayvanlardan yalnız akıl ile değil, bir değere bağlanması, bir değer koyması ile de ayrılır. "28

"' Öner'e göre asıl değerler, gücünü dinden alan değerlerdir. Çünkü bunların dayanağı ahiret

fikri ve ebedi hayattır. "İnsan bir değere doğrudan doğruya inanır. Bu inanma karşılıksız (hasbi) olabildiği gibi, o değerin ortaya koyduğu müeyyidelerin doğurduğu korkuyada bağlı olabilir. ( ... ) İkinci olarak, bir değere inanmaktan, yani onu · doğru veya haklı bulmadan, insan sırf müeyyidesinden korktuğu için . bağlanır. Her iki durumda da aynı değer içinçie kalındığından bağlılık samimidir. ( ... )Bir de in'sanın bağlanması sahte olabilir."29

Din istismarcısı, dine bağlı gibi· göründüğü halde değere saygı duymaz. Dini emirlere uyup, yerine getiren kimse bu hareketini dinin emri ve Allah korkusu ile yapıyorsa, değere bağlılığı sami midir. Bu hareketleri sırf "desinler için" yapan k~mse ise sahtedir.

Asırların birikimiyle kazanılmış manevi değerl~rin yılalması çok büyük bir olumsuzluktur. Çünkü insan varlığını bu değerler sayesinde devam ettirmiştir. Yıkılan değerler, basit bir değer

· değişimi olarak yorumlanmamalıdır. "Çünkü yıkılan değerlerin yerine yenileri konmuyor, mevcutlar kaldırılıp insanlar boşluğa terk ediliyor. Fertler arası ilişkiler bir kayda tabi tutulmaksızın, diğer hayvanlar gibi aniaşılmak isteniyor. ( ... )

İnsanın, tutkularının tatmininde, zek~sını hiçbir kayda tabi tutmadan kullanması büyük sakıncalar doğurabilir. ( ... ) Akıl gücü ile atomun yapısını, ve· ondaki enerji gücünü kullanmayı öğrenen insan, bu gücü İkinci Dünya Savaşında olduğu gibi, yüzbinleri mahveden bomba olarak olumsuz yönde kullanabileceği gibi, aynı gücü sanayide, üretimi artırmak amacı ile olumlu bir yolda da kullanabilir. İnsanın, akıl gücünü hiçbir alanda olumsuz yönde kullanmaması .için kayıtlanması gerekir. ( ... ) insanda bu sınırlandrmayı yapan, değerler sistemidir. İnsan böyle bir sınırlamaya tabi tutulmazsa en tehlikeli bir yaratık olarak ortaya çıkar. Tehlike onun akıl gücüne sahip olmasından gelir. Diğer hayvanlar içgüdüleri ile hareket ettiklerinden hareketleri sınırlidır. Herhangi bir etki karşısında, nasıl davranacağı önceden kestirilebilir. İnsan böyle değildir. l3ir olay karşısındaki vaziyet alışında, en büyük rolü zeka oynar. Hele değer kontrolü dışında bulunan bir insanın davranışlarının önceden kestirilmesi asla mümkün olmaz. Öyle ·ise insanın zeka denen tehlikeli olabilecek illeti değerler kontrolü altında kullanması, insanın mecbur olduğu toplum hayatı için kaçınılmaz bir gerekliliktir. Din, ahlak ve hukuk değerleri, işte böyle bir gerekliliğin sonucu olarak, bir açıdan, insan hürriyetini, insanın hayrına olmak üzere kısıtlayan unsurlardır."30

İnsan Mutlak ·Varlık'tan çıkmayan kayıtlardan . kaçabilir. Fakat Allah'ın kayıtlarından kurtulması imkansızdır. Bunun için Allah'a Inanmayan insanın değerleri değişebilir. Fakat inanan bir insan için daima değ~şmeyen değerler söz konusu olur.

"Ahlakta ahiili bilinç (vicdan), sanatta bedii bilinç (sezgi), dinde dini bilinç (vahiy) bütün bu değerlerin gerçekleşmesini sağlayan irade güçlerinin hareket noktası ve düzenleyicisi görevini görürler_. Onun için irade değeri gerektirmez, değer iradeyi gerektirir. iradeyi irade kılan, güçlü kılan değerdir. Bu bakımdan psikologlar aldanır. Sanırlar ki hür olan güç iradedir. Halbuki asıl hürriyet alanı değerdir. "31

Önemini belirtmeye çalıştığımız değere bazı sıfatlar da atfedilir. Bu sıfatiarsa şöyle sıralanır:

"1- Her değer ideal bir tiptir. Bu.na basit teknik değerlerden, ahiili ve din1 değerlere kadar hepsi girer.

2- Değer bir düzen, yahut sürekli bir organlaşmadır. Değerin aynı zamanda hem norm, hem baskı olması bundan ileri gelir. Çünkü onlar insanların iradesiyle kurulmazlar.

!7- A.g.e., s. '358.

:ıs - A.g.e., s. 399.

!'.> - A.g.e., s. 400.

:ıo - A.g.e., s. 402.

Jı _ Hilmi Ziya Ülken, Bilgi ve Değer, İst. 2001, s. 287.

Page 8: I. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D175371/2005/2005_KORLAELCIM.pdfI. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 6-8 MAYIS 2004 KAHRAMANMARAŞ ORGANiZASYON MARAŞDER-KAHRAMANMARAŞ

682 KAHRAMANMARAŞ SEMPOZVUMU

3- Her değer aşkındır. Her değer, süjesinin içinde bulunduğu varlık türünün üstünde ve dışındadır.

4- Her değer evrenselleşme yetkinliğindedir. Çünkü onlarda bildirilebilme, yayılabilme

özelliği vardır."32

Değerler etkisini, inanan ve yaşayan oldukça . gösterir. Değiştiremeyeceğimiz değerlerle ilişkimizi Ülken şöyle ifade ediyor: "Değerler dünyası, kendine inanıldığı müddetçe zorunlu, mutlak, bizden bağımsız ve bize hakim görünecektir. Biz kutsalları değil, kutsallar bizi idare edecektir. Biz Allah'a değil, Allah bize hakim olacaktır. O, bizi kuşatan bütün atmosfer; gerçek alemimize rengini, anlamını veren, _?na_ çevre olan koca fanustur."33

Görüldüğü gibi değerlerin hakimiyetine girecek olan bizleriz. O zaman bu değerleri yeni nesillere öğ~etffiek, tanıtmak görevimiz olmaktadır. Bu işe önce ahiili ve milli değerlerimizden başlamamiz uygun olur. Ahiili değerlerimizi, Ahmet Harndi Akseki (1887-1951)' nin ifadesiyle özet olarak şöyle sıralayabiliriz:

Sehat ve Metanet: Bütün etrafıyla muhakeme edilerek verilen karardan dönmemektir. ( ... ) Bu değere sahip olan kimseler aynı zamanda fikir ve his itibariyle de kuvvetli _ve doğru olurlar.

Nefse hakim olmak: İnsanın sözlerine fiilierine hakim olmasıdır, sözüne, işine hakim olmasıdır. ·

Şecaat (cesaret) : Şecaat denilen fazilet (değer), kalpte olan bir kuvvet, iradede olan bir sebattır. ( ... ) Şecaat, ihtiyaç görülünce-. şiddet ve tehlikelere karşı yüzrnek hususunda kalbin yılmaması, ölümü küçümsernesi demektir. ',

Tevazo ve Vakar: Teva.zu, kendinden aşağı olanlara kijçük muamelesi yapmamak, onları - haki r .. görmemeiLve.akranları arasında_kendisine_ Qgy.Yk süs~_yerm_~mektir.

İzzet-i Nefs: İzzet-i Nefs demek, nefsini ulvi görmek demektir:: Daha doğrusu şeref ve insanlık haysiyetinin mertebesini layıkı ile idrak ederek kendisindeki ulviyeti anlamak ve nefsine riayetkar olmama, şerafetini muhafaza etmek demektir.

İzzet-i nefs sahibi olan bir insan ( ... ) iffet ve namusu ile yaşamaya çalışır. Yakar ve haysiyetini muhafaza eder. Bütün işlerinde edep kaidelerine riayetkar olur.

Hilm (Ynmşaklık): Şiddetli öfke zamanında, gücü yetmekle beraber, intikam fikrinden v~geçmektir. ( ... ) Cahile merhametle, intikam almaya mecbur olduğunda düşmanına af ile muamele etmek hilm denilen faziletin (değerin) gereklerindendir. ( ... ) Haklarını müdafaa ederneyecek _kad~ halim ·olmaya, hilm-i hlıiiari (eş-ek yumşaldığı) denir ki bu da reziliikierden sayılır .

.. Sabır: Ahiili değerlerin en mühimlerinden biri de sabır denilen melekedir. Bı,ınu "insan tabiatma muhalif olan zaruri hallere boyun eğmek ve karşı koymaktır" ~iye tarif edersek bunun iyi bir tarifini yapmış oluruz. ( ... ) Cehaletin dağuracağı fenalıklara katlanmak mecburiyetinde kalmamak için, ilim tahsili uğrunda kendisine ağır gelen her türlü " zorluklara ve sıkıntılara göğüs germek sabırdır. ( ... ) ·

Düşmanın karşısında malup olmamak için( ... ) can siparane göğüs germek, günlerce, aylarca aç ve açık kalmaya tahammül etmek, karın ve sıcağın altında nöbet beklemek; hülasa hatır ve hayale gelmeyen mahkumiyetlere katlanmak Kur'an-ı Kerim'in şanını yücelttiği "sabır" dır.

Edep: Her hususta haddini bilip de bu sınırı aşmamaya edep derler. ( ... ) Edepli insanlara lisarumızda nazik, terbiyeli, kibar deriz. İnsan için gerek Yaratan, gerek halk ile olan ilişkisinde haddini bilmek kadar büyük bir fazilet elbette tasavvur olunamaz. Edep denen fazilete sahip olmayan bir insan, ilim ve akıl itibariyle ne kadar yüksek olsa yine insani olgunluğa yükselmemiş

sayılır.

:t!_ A.g.e., s. 216-218.

:n - Hilmi Ziya Ülken, İnsani Vatanseverlik, İst. 1998, s. 107- 108.

Page 9: I. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D175371/2005/2005_KORLAELCIM.pdfI. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 6-8 MAYIS 2004 KAHRAMANMARAŞ ORGANiZASYON MARAŞDER-KAHRAMANMARAŞ

K.AHRA MANMARAŞ SEMPQzyUMU 683

Haya (Utanma): Utanmak ile ifade eylediğimiz "haya", utanmayı ve ayıplamayı gerektiren bir şeyden nefsin infial ve tesiridir. ( .. . ) İnsanın en güzel, en sahih ve en ciddi bir ölçüsü varsa o da "edep ve hayası"dır. Haddini bilmek, utanma ve mahcubiyeti gerektiren fiil ve hareketlerinden müteessir olmak ve onlardan yüzü kızarmak en büyük erdemdir. ( ... ) İnsanı <ahlaka aykırı her türlü fenalıktan, hayvani düşüncelerden ancak "edep ve haya" denilen fazilet -melekesi men eder. insanları kötülükten men etmek hususunda edep ve hayanın tesiri, yüzlerce kanun, binlerce zabıta kuvvetinin tesirinden daha şiddetlidir. ( ... ) Din olmaqan ne edep ne haya hiçbir şey bulunmaz.

E manete Riayet: Emanet, muhafaza olunmak maksadı ile insana verilen bir haktır. İster maddi olsun, ister manevi olsun! Bize verilen emanetleri muhafaza etmek dinimfzin kesin emirleri cümlesindendir. Emanete riayeti olmayanlar, İslam nazarında tam bir mü'min sayılmaz. ( ... )

Bize verilmiş olan bir para, bir mal emanet olduğu gibi, ilahi emir ve yasaklar da birer emanettir. Onları da yerine getirmek üzere yüklenmişizdir. V azifeler de emanettir. Özel ve toplumsal sırlar da emanettir. Binenaleyh, bunları yerli yerince kullanmak, ve hilafına hareket etmemek bizim için ahlaki bir vazifedir. Aksi takdirde hazin ve münafık sayılırız. ( .. . ) işler vazifeler emanett_ir. Onların ehlini arayıp bulmak ve her işi ehline vermek lazımdır. Aksine hareket etmek hiyanettir.

Sİdk - Doğru Söylemek: İnsanın bildiği, itikat ettiği gibi söylemesine "sıdk" derler ki bunun zıttı kizb (yalan)dıt. Kizb, düşündüğünün bildiğinin aksini söylemektir. ( ... ) Daha çocukluktan itibaren netsimizi doğru söylemeye alıştırmak lazımdır. Fiillerin duygulara, fikirlere nasıl tesiri varsa sözlerin de bur~lar üzerinde büyük tesiri vardır.

Doğru söylemek İslam ahlakının esas direklerindendir. Dinimiz, aleyhimizde bile· olsa doğru söylemekle emrediyor. Müslümanlık yalanla imanın bir arada olmayacağını söyler.

Ketôm Olmak (Sır Sa klamak): Kendi zati sırlarını (gizli olup da başkalarına

söylenilmemesi lazım gelen bir halini) başkalarına söylememek, diğerleri tarafından kendisine insanlık hali olarak verilmiş olan - şahsi yahut toplumsal - bir sırrı ifşa etmemektir. ( ... ) Ketfim demek aynı zamanda emin ve sözünü yerine getirir demektir.

Yüksek Himmet: Yüksek himmet, düşüncesi, duyguları, arzuları yüksek olmak; fiilierinde ve hareketlerinde yüksek gayeleri hedef almak demektir. "İdeal düşünce sahibi olmak" dedikleri budur. Yüksek himmet sahibi olan bir insan, hangi mesleğe· girerse girsin, mutlaka kendi şahsi menfaatini temin etmek gayesini değil, mensup olduğu milletin saadetini hedef alır. Daha doğrusu bu gibi insanlar şahs1 menfaatlerini, umumun menfaatlerinde ararlar. ( ... ) Yüksek himmet sahibi olan insanlar, bütün insanların imamı, rehberi ve önderleridirler. Herkes onun arkasından gider. Himmetin yüksekliği nisbetinde kendisi her yerde hürmet görür ve takdir edilir. ·

· İffet: İffet, yemek, 'içmek v.s. gibi duy·umlarla ilgili olan, her çeşit şehvet ve nefis arzusuna kapılmaktan nefsi zaptetmek, her çeşit lezzetlerde, israf ve kısıntıdan sakınmak, ve ölçülü olmaktır. İffet, nefsin gayri meşru arzularına uymamaktır.

İffet öyle bir fazilettir ki, buna sahip olanlar ( ... ) şehvaniyeti yenerek nefsine hakim olurlar. Afif olanlar, nefs! şehvetleri peşinde koşmayarak arzularını akıl ve hikmetle tartarlar, meşru şeyler

üzerine bina ederler. ( ... ) Şeref ve namus, itibar mutlaka iffet sahibi olmaya bağlıdır. Meşru

olmayan tezzetlerden kaçınmak, nefsinin şehvani ve h2.yvant arzularına uymamak bizim için bir ahlaki vazifedir. Bilhassa öğrenimle meşgul olan gençlerin her hususta iffet sahibi olması , iffeti muhafaza ile nefsine hakim olması revkalade bir ehemmiyete haizdir. E n fazla çalışmaya muhtaç oldoğu bir zamanda, nefsinin meşru olmayan arzularına karşı

koyamaya n gençler maddeten ve manen pek büyük zararlar görürler .

İffet sahibi ve nefsimize hakim olmak için:

1- İrademizi terbiye etmeliyiz. Kuvve~i ve sağlam bir iradeye sahip olanlar, nefislerinin şehevani arzularına tam bir başarı ile karşı koyarlar; nefislerine hakim olurlar.

_2- Şehevani arzularına uygun olan fikirler, düşünceler üzerinde daima kötü tenkitler yapmalı; bu arzulara uyulduğu takdirde maddi ve manevi hasıl olacak zararları düşüncelerimizde

Page 10: I. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D175371/2005/2005_KORLAELCIM.pdfI. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 6-8 MAYIS 2004 KAHRAMANMARAŞ ORGANiZASYON MARAŞDER-KAHRAMANMARAŞ

684 KAHRAMANMARAŞ SEMPQzyUMU

şekil lendirmeliyiz.

3- Şehevl duyguların bütün kuvveti, tasavvurdadır. Bundan dolayı iffet ve namusu muhafaza ve nefse hakim olabilmek için, zihni daima yüksek düşüncelerle meşgul etmek gerekir.

4- İnsanın iffet sahibi olması, namusu muhafaza edebilmesi için kötü arkadaşlardan sakınması gerekir. İnsanı her şeyden önce sef8.hete ve ahlaksızlığa sevk eden kötü arkadaşlar olduğu gibi, sefahetin devam etmesinde de böyle arkadaşların tesiri çoktur.

Özet olarak, iffeti korumak için her gün şehevanl ve nefsarn duygulanmıza karşı ufak başanlar temin etmeye çalışmalıyız. Nefsimize esir değil, onun hakimi olmamız gere~r.

Tasavvun: Çirkin şaka ve mi~ahtan, mizalı sahipleriyle karışmaktan, meclislerine oturup kalkmaktan, kendimizi ve lisanımıZı korumak ahiakl erdemlerdendir. Aşağılık kimselerie düşüp kalkmaktan,. onlarla dost olmaktan, kötü yolla~la mal kazanmaktan sakınmak da tasavvuna dahildir. Fazla .sözden, ayıp olan şeylerden, gerekmeyen bir yerde çok işaret ve hareketten kaçınmak da ahlaki erdeml~~dendir.

Seha (Cömertlik): İsterneden ve hakkı yok iken muhtaç olanlara bol bol mal dağıtmak, "seha"dır. Bu fıil israf ve savurganlı~la sonuçlanmadıkça iyidir, güzeldir ve erdemlidir.34

Ahiakla ilgili değerlerimizi özet olarak aktardıktan sonra milli değerlerimizden bahsetmek yerinde olacak gibi görünüyor. Bütün değerlerin çocuklulçtan itibaren verilmesi, bir çocuğun değerlerle büyümesi hedeflenen bir amaç olmalıdır. Çünkü geleceğin yükünü taşıyacak onlardır.

Bütün değerlerde olduğu gibi, milli değerlerin uyanması da çocukta ailede başlar. Ana Okulundan itibaren okullarda gelişir, yaygıii ·ve örgün eğitimle canlılık ve devamldığı sağlanır.

Prof.Dr. Necati Öner'in belirttiği gibi eğitimde şu hususlara dikkat edilmelidir:

--1~-Vatan-Sevgisi: Sosyal~-birlik-bu-mekan-parçasına-sadece. başarıyla değil, ölüler ~ile ona bağlıdır. Hayvandan farklı olarak ölülerini özel bir işleme tabi tutan insan, bunlarla özel bir bağ kurar. Bu mekan, sosyal grubun tüm maddi ve map'evl bağlarıyla bağlandığı tarihi bir alan olur. İnsan kendi yerine "bu yerin iklimine ve kendisinin de günün birinde gömüleceği bu yefe sevgi ile bağlanır. ( ... ) Eğer belli bir grup insan, üzerinde yaşadığı mekan parçasına, bu derin bağlarla bağlanmasaydı, o zaman yeryüzü üzerinde sınırların sosyal birlikler arasına g'irmesinin bir anlamı kalmazdı. Bütün bu bağlar, hiçbir zaman sadece ekonomik fenomenleri e, maddi servet kaynaklan ile açıklanamazlar."35 Böyle olmakla birlikte yine de, maddi imkanlar sağlayıp geçmişle bağ kurarak kök kazandıran vatan, "üzerinde taşıdığı ata yadigarı kültür varlıkları ile bir coğrafi bölge, üzerinde yaşayan millet için, bir tabiat parçası olmaktan çıkıp kutsal bir yer olur. Ve bu yüzdendir ki gerektiğinde onun uğrunda ölünür. Ferdi hafızanın dayanağı beyin olduğu gibi, iÇtimal hafızanın dayanağı da vatandır.

2- Milli Dil: Bir arada yaşama, ottak değerler, ortc.k. fikirlerle mümkün olur. Bu ortaklığı sağlayan bu ortaklığın mevcudiyetini gösteren, müşterek dildir. Bizi millet olarak birbirimize bağlayan Türkçedir. ( ... )

Bir dilin gelişip zenginleşmesi, o dili konuşanların, her alanda gösterdikleri faaliyetlerle yeni kavramlar elde etmekle ve o kavramları o dilin kelimeleri ile karşılamakla elde edilir. ( ... ) Yaratıcı düşünceyi insan ana dili ile sağlayabilir. ( ... ) Bir ülkede milli dilin dışında bir dille öğretim yapılması, milli dilin gelişmesinin baş engelidir.

3- Din: Din olarak kabul ettiğimiz İslamiyet, milletimizin fertlerini birbiı:ine bağlayan en güçlü unsurdur. Din derslerinin okullarda mecburi kılınması milll birliği sağlama yolunda atılmış çok önemli bir adımdır. Din derslerinin mecburi kılınışı ·laikliğe, Atatürkçülüğe aykırıdır diyen, uygun görmeyip buna itiraz edenler vardır. Böyle·iddia temelsizdfr. Din derslerinin mecburiyetine k~rşı çıkmak, din aleyhtarlığının bir belirtisidir. Bunun laiklikle, Atatürkçülükle ilgisi yoktur. ( ... )

:ı.ı - Ahiili değerlerle ilgili kısım, Ahmet Harndi Akseki ' nin, Ahlak Dersleri, Ankara 1340 -ı342 isimli eserinin 2ı3 - 243

sayfalanndan özetlenmiştir. 35

- Mengilşoğlu, ag.e., s. ı 7 ı .

Page 11: I. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D175371/2005/2005_KORLAELCIM.pdfI. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 6-8 MAYIS 2004 KAHRAMANMARAŞ ORGANiZASYON MARAŞDER-KAHRAMANMARAŞ

KAHRAMANMARAŞ SEMPQzyUMU 685

Yetişen nesillere nasıl kendi milletinin dili ve tarihi öğretiliyorsa dini de öğretilmelidir. "36

Kültür unsurlarını etkileyen, gerektiğinde onları değiştiren din, milli kültürün anlaşılması- için yeni nesillere zorunlu olarak öğretilmelidir. Milli kültürümüzü oluşturan İslamiyettk Türk kalmamızı sağlayan unsur da İslam dinidir. Bunun açık delili, İslamiyeti kabul eden boyların Türk kalışıdır. Bu hususta Avusturya Başvekili Prens Metternich'in 1841 'de Bab-ı Ali'ye çektiği telgraf çok anlamlı görünmektedir: "Bab-ı 'Ali'ye şu suretle hareket etmesini tavsiye ederiz: Hükümetinizi, mevcudiyetinizin üssfil esası olan (temeli olan) ye zat-ı Şahane ile tabaa-i Müslimesi arasında başlıca bir rabıta teşkil eden kavaııln-i dlniyeye hürmet ve riayet esası üzerine bina ediniz. ihtiyacat-ı zamana göre hareket ediniz. Ve zamanın tevlit ettiği ihtiyacatı nazar-~ itibare alınız. (Jmur-ı İdarenizi intizarn altına alinız ve ıslah ediniz. Lakin adat ve tarz-ı

maişetinize uygun olmayan bir usul-u idareyi tesis etmek için eski idareyi yıkmayınız. Aksi takdirde Padişahın, ne tahrib ettiğinin. ne de harab ettiği şeylerin yerine koyduklarının kadr ve kıymetini bilmediğine hükmolunur.

Avrupa medeniyetind~n sizin kavanin ve nizamatınıza uymayan kanunları ahz ve iktihas etmeyiniz. Zira kavanin-i garbiye hükümetinizin temelini teşkil eden kanunların müste~it

bulunduğu usul ve kavaide asla benzemeyen kavait üzerine müessestir. Memalik-i garbiyede esas olan şey kavariin-i Hıristiyaniyedir .. Siz Türk kalıruz. Lakin mademki Türk kalacaksıruz, şeriate temessük ediniz. Eelyan-i saireye karşı müsaadekar olmak için şeriatİn size gösterdiği teshilattan istifade eyleyiniz."37

·

Türk milleti için son derece anlam taşıyan bu telgrafı belirtince, Butler Johston'un bu husustaki fikirlerini ortaya koymamak da mümkün görünmüyor. o şöyle diyor: "Öyle bir sistemi anlamaya çalışıyoruz ki, orada "savaş ilanı", ibadet etmek ve ahirete inanmak kadar dini n alanı içerisindedir. Biz burada, batılıların, İslami sistemi anlamakta güçlük çekmesinden dolayı ortaya çıkan büyük yanlışlık ve kargaşayı ortaya koyacağız. ( ... )

Müslümanlar medeni dünyanın büyük bir bölümünü ele geçirdiler. Fethettikleri yerlerin insanlarını, silahların zoruyla değil, idarelerinin büyüsü ve sistemlerindeki mükemmeliyet ile kendilerine itaat ettirdiler.38

( ••• ) iddia ediyorum ki, İslami yönetime yöneltilen bu anlamdaki İtirazın temelinde, "dini, müeyyidelere dayalı sistem" kavramının anlaşılmamış olması

yatmaktadır. ( ... ) İslami sistemin temel prensipleri kusursuz ve evreı • .,el özelliklere sahip olduğu için, artık Hıristiyan hukukuna yapılan itirazlar buna yapılamaz. ( ... ) Eğer İslami sistem orijinalinden saptırılarak, idealinden daha başka bir şekle sokulmuşsa burada itirazı sistemin kendisine değil, bu işi yapan insanlara yöneltmek lazım.39 ( ••• )

Bu kadar ~ükemmel bir sisteme sahip olduğu halde Türkiye bugünkü duruma nasıl geldi? ( ... ) Mükemmel de olsa hiçbir sistem kendi varlığını yine kendisi sonsuza kadar garanti edemez. Bunu yapacak olan insanlardır ; eğer bu irisanlar akıllı değillerse ve baştan çıkınışiarsa sistem rayından çıkar ve yolsuzluğun aracı haline gelir.40

( ••• )

Bu açıklamalardan s~nra diyorum ki, Türkiye'de yapılacak bütün reformlar, İslami anayasanın çizdiği sınırlar içinde yapılmalıdır. Söylememe müsaade edilirse derim ki, Türkiye İslam'a dönmelidir.41

Türk kalışırnızın yegane sebebi olan İslam dini, Allah'tan kaynaklanan bir değerler sistemidir. "Aynı mukaddes değerlere inanan insanlar birbirine yakın olurlar. Din birlik duygusunu geliştirip, insanlar arasında birlik bağını kuran en önemli ve en başta gelen unsurdur.

4- Milli Tarihe Bağlılık: Aynı gaye için bir arada yaşayan insanlar, yıllar boyu meydana

36- Necati öner, Felsefe Yolunda Doşunceler, Ank. ı 999, s. 28 ı - 283.

37- Engel harld, Türkiye ve Tanzimat, çev. Ali Reşat, İst 1328, s. 49 - 50.

35- H.A. Munro Butler Johstone, Türlder, çev. Yard.Do~.Dr. Hüseyin Çelik, Ankara, 1996, s. 28, 29.

39- A.g.e., s. 36, 37 .

.., - A:g.e., s. 39. •ı - ft:'.g.e., s.41.

Page 12: I. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D175371/2005/2005_KORLAELCIM.pdfI. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 6-8 MAYIS 2004 KAHRAMANMARAŞ ORGANiZASYON MARAŞDER-KAHRAMANMARAŞ

686 KAHRAMANMARAŞ SEMPQzyUMU

getirdikleri değerlerle millet haline gelirler. Bu değerler milleti yapan unsurlardır. ( ... ) Değerler milletin kökleridir. Oluşum süreci köklerin derinliğini ifade eder. Köklerin kuvvetli oluşu milletin güçlülüğünü ifade eder. Kökünden kopan millet tıpkı nebatlar gibi ölüme mahkum olur. Değerleri.n zaman için~e gelişimi, oluşumu, seyri o milletin tarihidir."42

Bir milleti diğer milletlerden ayıran, milli kültür unsurlıgıdır. Bu unsurların "sağladığı milli zihniyeti kaybeden, yani kendi milli değerlerini yaşatmayan toplumlar millet olma vasfını kaybetmiş, kişiliksiz toplumlardır. Kişiliğini kaybeden bir toplum da kişiliği olan başka bir toplumun esiri olur ve onun içinde erir."43

Bir milletin iki vatanı vardır. Bunlardan biri fiziki vatan, bunun sınırları ordulada korunur. Diğeri ise manevi vatan dır. Bu . vatanın sınırları da manevi değerlerle korun ur. Bu manevi vatan, . milli ve dini qeğ~rler, miliJ kanun ve ananeler üzerinde kurulur, fiziki vatandan daha kıymetli bir durum arz eder. · Çünkü fiziki vatanın korunmasını manevi vatan sağlar. Eğer manevi vatan sınırlarından: düşman girerse, yani değerler yıkılırsa istilaya uğrar. Manevi vatanın işgal

edilmesiyle fiziki vatan kendiliğinden yıkılır. Fiziki vatanın güvenlik güçleri ne kadar önemliyse; manevi vatanın güvenlik güçleri de o kadar önem arz eder.

"Başka bir kavmin tahakkümü altına düşen millet, arazisini . değil, kanun ve ananelerini kaybettiği için istiklalinden mahrum kalmıştır. Üzerinde yaşadığı . toprağı çoğu zam~ terke mecbur olmadığı ve belki de ondan daha fazla istifade ettiği halde esirdir; Çünkü milli değerlerini kaybetmiştir. ( ... ) · ·

Şu halde milli değerlerimizin, ister bizim ihlalimizle olsun, ister bir darbe zoru ile olsun ortadan kaldırılması, esarete düşmemizden başka bir netice vermez"44

Sait Halim Paşa (1864 - 1921)'nın dediği gibi: "Kendi memleketinin kültürünü, medeniyetini, irfanını inkar eden veya hakir gören milliyetini kaybeder. Dolayısıyla da. artık bu millet ve milliyet adını konuşmai<: onun hakkı değildir."4s -·-· .' . --

Hartmann'ın belirttiği gibi, "insanın hayatına, _başarılarına şe~il veren, onun yaptıklarını yöneten değerlerdir. Ancak insan hayatının somut, yaşanmış değerlerle bezenmiş olması, onun başarılarına, hayatına şekil kazandırab ilir, onları geliştirebilir. "46

Değerleriyle bir bakıma özdeşleşen bir şahıs, bir millet, bu değerleri çiğnetmez; fiziki şahsiyetini koruduğu kadar bu değerlerini de korur. Asıl kurtuluşa ise bu titizlik sebep olur. Kahramanmaraş'ın kurtuluşunda önemli rol oynayan iki değerimiz bunun açık misalidir. Bunlardan biri BAYRAK diğeri ise TESE1TÜR dür.

28 Kasım 1919 akşamı Hırlakyan'ın evinde tertip edilen bir eğlencede tahrik edilen Fransız komuıaru Browmond, kaledeki Türk bayrağının derhal indirilerek yerine Fransız bayrağının çekilmesini emreder. 28 Kasım 1919 Cuma sabahı, yataklarından kalkan maraşhlar, Türk olduğundan beri burcunda eksik olmayan.bayraklarıru göremezler. Evi kalenin karşısında bulunan Avukat Mehmet Ali Kısakürek 7 adet beyanname yazarak bunları başta Ulu Cami olmak üzere, çevre camiierin abctest alacak yerlerine asarlar.

Bildiri kısa zamanda etkisini gösterir. Halkın çoğunluğu Ulu C~i'de toplanır. Namaz vakti olur, Cuma namazının ilk sünneti kılınır. Hutbeye çıkan Hoca daha başlamadan "Bayraksız namaz kılınmaz" diye bağrışmalar başlar. Hocanın da, hür olmayan insanlara Cuma namazının farz olmadığını ilan etmesiyle cemaat camiyi boşaltmaya başlar, kaleye doğru müthiş bir insan seli akar. Fransız bayrağı indirilip, Türk Bayrağı yerine yeniden dikilir. Cuma namazı Türk Bayrağının gölgesinde kale burçlarında kılınır.

Bayrağırnıza yapılan saldırı Müslüman Türk milletini bağımsızlık savaşına. ciddi olarak

'1

- Necati Öner, a.g.e., s. 285 .

.u - A.g.e., s. 287.

" -Sait Halim Paşa, Buhranlarımız, Hazırlayan M. Ertuğrul DUzdağ, İst. 2003, s. ıo5- ı06. •s - A g.e., s. ıo3 .

..., - Takiyettin MengUşoğlu, Felsefeye Giriş. İst. ı 983, s. ı 77- ı 78.

Page 13: I. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D175371/2005/2005_KORLAELCIM.pdfI. K~HRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 6-8 MAYIS 2004 KAHRAMANMARAŞ ORGANiZASYON MARAŞDER-KAHRAMANMARAŞ

KAHRAMANMARAŞ SEMPOzyUMU 687

yönlendirir. Değerlerine son derece bağlı olan Maraşlılar, bayrak olayından yaklaşık bir ay gibi kısa bir zaman önce de sütçü imam olaymı yaşanuŞtır. 31 Ekim 1919 tarihinde, akşarnüzeri, "Fransız - Ermeni devriyeleri Uzunoluk Caddesinden Kışlaya dönüyorlardı. O sıra da tarihi Uzunoluk Hamarnından çarşaflı 3 Müslüman-Türk kadını ve bobçalarını taşıyan oğlan çocuğu çıkmışlardı. Yolları nı değiştiren azgın Fransız devriye askerlerinden biri kadfulara yanaşarak:

-Burası artık Türklerin değildir. Fransız müstemlekesinde peçe ile gezilmez! ... diyerek kadınların peçesini zoria açmak istedi. Namus ve şerefini her şeyden mukaddes sayan Müslüman­Türk kadını, askerlerin bu küstah hareketlerine karşı · koyarak ve aynı zamanda bağırarak yardım beklediler ..

Olay yerine ilk yetişen Çakmakçı Sait, olaya müdahale etti. Fakat düşman kurşunianna hedef olarak yaralandı. İşte tam bu sırada, orada sütçü dükkanı bulunan Sütçü İmam, olayı görerek müdahale etti. Tabancasıyla Fransız askerlerinden birini öldürdü, ikisini de ağır yaraladı.

Bu kurşunlar düşmana atılan ilk tokattı. Bu kurşunlar, Türk İstiklai ve özgürlüğünün ilk işareti ve kurtuluşun müjdecisi idi."47

Manevi değerlerin yaşanıp korunmasıyla, fiziki vatarun nasıl korunduğunu göstermesi bakımından·zikrettiğimiz iki olay son derece önem arzetmektedir.

İslam'ın gelmesinden önce, Roma'nın ilk dönemlerinde de tesettür önem taşıyordu. Roma kadınları "tesettüre son derece riayet ederlerdi. I:Iatta hizmetçi kadın bile yüzünü kalın bir peçe ile kaplamadıkça, arkasına da topuklarına kad~ inerek endarnırun şeklini bile göstermeyecek bir aba örtünmedikçe evinden dışarı çıkmazdı. ( ... )

Kadınlar mestur oldukları sırada Romalılar her hususta ileri gittiler.48 ( ... ) Roma

medeniyetinde kadınların hakimiyeti arttıkça devlet çökmeye başlıyor. Daha sonra çöküşün sebebi kadınlara yüklenilince kadınlara işkence başlıyor, akla gelmedik zulme tabi tutuluyorlar.49

( ... )

İşte şimdi anlaşıldı ki Müslümanların, kadınlarıru mestur tutmaları ne onlara esir nazarıyla baktıklarından, ne de kadınlarını hor gördüklerinden, ne de güvensizliklerinden olmayarak, bilakis onların vekar ve izzetini muhafaza etmek, kendilerini bu saldırmaya karşı müdafaa eylemek içindir."50

Değerlere bağlı kalmak, onlara saygılı nesiller yetiş'tirrnek millet olarak varlığınuzın önemli güvencelerinden biridir. Değer çabasına karşı ilgisiz kalmak ise en kötü yönlerden biridir. İnsanın her türlü değerlendirme dışında kalmasından oluşan değerşizlik, insanın insan olarak şerefini kaybetmesi demektir. Eğer bir yerde tümel olarak muteber değerler yoksa, orada evrensel olarak muteber bir ahlak ta yok demektir.

Bir m_ukayese ile incelememizi sonuçlandıralım: İşgal kuvvetlerince, 1919 da, Maraş kalesine dikilen Fransız bayrağı hakimiyeti altında Cuma namazını kılmayan cemaat ve Cuma namazını kıldumayan bir imam, değerlerine bağlı olduğu için Türk vatanı ve milletinin kurtuluşuna-ne"Cien olmuştur. İşgal kuvvetlerinin, 2003 yılının bir Cuma gününde Bağdad'ı işgali altında hiç yankı vermeyerek Cuma namazı kılan cemaat ve Cuma namazı kıldıran imam, Irak halkının yıllarca ezilmesini seyretmek ve zulmü yaşamak zorunda kalmışlardır. Bu ise eğerler.e bağlılıkla,

değerlere ilgisizlik arasındaki farkı ortaya koyan önemli bir tablodur.

"'- Ozel Kiırtuluş Dergisi, Ankara, 12 Şubat 2004, s. 6-7 .

.ıa- Mehmet AkifErsoy, Mehmet AkifKillliyatı, cilt 7, İst. 1993, s. 573.

..., - Ozel Kurtuluş Dergisi, Ankara, 12 Şubat 2004, s. 6-7.

~- ·A.g.e., s. 594.