hariçten gazel - goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01...

64
Hariçten Gazel 01 E skiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek için þehrin muhtelif yerlerindeki meyhanelere, gazinolara, balozlara giderlerdi. Bu yerlerin hanendesi, sazendesi, gazelhaný olur, kendilerince çalar söylerlerdi. Amma ve lakin zaman zaman bazen içtikleri içkinin efsunundan, bazen tâ içlerinden gelen bir güvenden ve güçten müþteriler arasýndan kimileri çýkar herkese meydan okur, yani ha- riçten gazel atardý. Þimdi, mevcut edebiyat ortamýnda, dergiler, gazeteler çýkýp vitrinleri doldu- rurken, insanlar iyi edebiyata ulaþmak için iðneyle kuyu kazýyor; edebiyat ortamý kliþelere, önyargýlara, ideolojilere esir oluyor. Bu mevcut ortamýn da lobileri, kanonlarý, üstatlarý, bilirkiþileri, ödülleri, amatörleri, kliþeleri, ka- lýplarý var. Ve fakat bir grup genç sakince masadan kalkýp yüzlerini sah- neye çevirip hariçten gazel okuyor. Eskiden, meyhanelerde, gazinolarda, balozlarda birden ayaða kalkýp ha- riçten gazel atanlarýn sebebi içtikleri içki ve yüreklerindeki samimiyetti. Hariçten Gazel'in sebebi mevcut edebiyat ortamýna bir müdahelede bulun- ma, Türk edebiyatýna hareketlilik, samimiyet, canlýlýk getirmek niyetidir. Bazen de mekânýn içkisinin, mezesinin kötülüðüne; hanendelerin, gazel- hanlarýn söylediklerine bir isyandýr hariçten gazelcilerin çýkýþý. Hariçten Gazel'in de kliþe röportajlardan, dosyalardan, soruþturmalardan; hayattan, insandan uzak, tadý tuzu olmayan þiirlerden, hikâyelerden; hiçbir þey söylemeyen, bir endüstriye hizmet eden ve adýna eleþtiri denen kitap tanýtýmlarýndan; edebiyata deðer vermeyen, rant peþinde koþan, her yerde görünen, iþten çok dedikodu yapan insanlardan ve ahkam kesmek- ten baþka bir iþe yaramayan kendilerine usta denen þarlatanlarlardan rahatsýzlýðý var. Hariçten gazelciler bazen öyle güzel okudular ki, mekânýn gazelhanlarýnýn da hanendelerinin de önüne geçtiler. Hariçten Gazel, kralýn da kralcýlarýn da çýplak olduðunu göstermiþ olacak. Abdurrahman Çelebi'lerin canýný sýkacak. Yeni nesil hikâyeciler, þairler çýkaracak. Keyifle okunabilir bir edebiyat dergisi olduðunu göstermeye çalýþacak. Masadan samimiyetle kalkan bu hariçten gazelcileri susturmayý denediler, onlar için "Hariçten gazel atmak memnudur" levhalarý astýlar; çünkü onlarýn hicivleri altýnda ezildiler, kendi gazelhanlarý, hanendeleri telaþa düþtü; çünkü onlar para kazanmak derdindeydi, hariçten gazelciler ise yalnýzca içlerinden geleni söylüyorlardý, tek dertleri buydu. Hariçten Gazel'in tek derdiyse edebiyat, hayat. Ýyi bir edebiyat dergisi çýkarmak. Sisteme yenilmeden, çarkta lime lime olmadan samimiyetle bir þeyler ortaya koymak. Hedefler büyük ve çok. Ama önce yolu açmak gerek; çünkü yol týkalý. sunuþ hariçten gazel okumak

Upload: others

Post on 03-Mar-2021

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel01

Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlareðlenmek için þehrin muhtelif yerlerindeki meyhanelere, gazinolara,balozlara giderlerdi. Bu yerlerin hanendesi, sazendesi, gazelhaný

olur, kendilerince çalar söylerlerdi. Amma ve lakin zaman zaman bazeniçtikleri içkinin efsunundan, bazen tâ içlerinden gelen bir güvenden vegüçten müþteriler arasýndan kimileri çýkar herkese meydan okur, yani ha-riçten gazel atardý.

Þimdi, mevcut edebiyat ortamýnda, dergiler, gazeteler çýkýp vitrinleri doldu-rurken, insanlar iyi edebiyata ulaþmak için iðneyle kuyu kazýyor; edebiyatortamý kliþelere, önyargýlara, ideolojilere esir oluyor. Bu mevcut ortamýn dalobileri, kanonlarý, üstatlarý, bilirkiþileri, ödülleri, amatörleri, kliþeleri, ka-lýplarý var. Ve fakat bir grup genç sakince masadan kalkýp yüzlerini sah-neye çevirip hariçten gazel okuyor.

Eskiden, meyhanelerde, gazinolarda, balozlarda birden ayaða kalkýp ha-riçten gazel atanlarýn sebebi içtikleri içki ve yüreklerindeki samimiyetti.

Hariçten Gazel'in sebebi mevcut edebiyat ortamýna bir müdahelede bulun-ma, Türk edebiyatýna hareketlilik, samimiyet, canlýlýk getirmek niyetidir.

Bazen de mekânýn içkisinin, mezesinin kötülüðüne; hanendelerin, gazel-hanlarýn söylediklerine bir isyandýr hariçten gazelcilerin çýkýþý.

Hariçten Gazel'in de kliþe röportajlardan, dosyalardan, soruþturmalardan;hayattan, insandan uzak, tadý tuzu olmayan þiirlerden, hikâyelerden;hiçbir þey söylemeyen, bir endüstriye hizmet eden ve adýna eleþtiri denenkitap tanýtýmlarýndan; edebiyata deðer vermeyen, rant peþinde koþan, heryerde görünen, iþten çok dedikodu yapan insanlardan ve ahkam kesmek-ten baþka bir iþe yaramayan kendilerine usta denen þarlatanlarlardanrahatsýzlýðý var.

Hariçten gazelciler bazen öyle güzel okudular ki, mekânýn gazelhanlarýnýnda hanendelerinin de önüne geçtiler.

Hariçten Gazel, kralýn da kralcýlarýn da çýplak olduðunu göstermiþ olacak.Abdurrahman Çelebi'lerin canýný sýkacak. Yeni nesil hikâyeciler, þairlerçýkaracak. Keyifle okunabilir bir edebiyat dergisi olduðunu göstermeyeçalýþacak.

Masadan samimiyetle kalkan bu hariçten gazelcileri susturmayý denediler,onlar için "Hariçten gazel atmak memnudur" levhalarý astýlar; çünküonlarýn hicivleri altýnda ezildiler, kendi gazelhanlarý, hanendeleri telaþadüþtü; çünkü onlar para kazanmak derdindeydi, hariçten gazelciler iseyalnýzca içlerinden geleni söylüyorlardý, tek dertleri buydu.

Hariçten Gazel'in tek derdiyse edebiyat, hayat. Ýyi bir edebiyat dergisiçýkarmak. Sisteme yenilmeden, çarkta lime lime olmadan samimiyetle birþeyler ortaya koymak. Hedefler büyük ve çok. Ama önce yolu açmak gerek;çünkü yol týkalý.sunu

þhariçten gazel okumak

Page 2: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

þiir

Hariçten Gazel 02

Duvarlar… duvarlar...

Dað gibi yükselen kötürüm ahtapotlar

Pürüzsüz suratýnýzda sayýsýz vantuz

Her nefese yapýþýp insanlarý emdiniz

Artýk ruhlar da sizindir bedenler de sizin

Makus umutlar da sizindir korkular da sizin.

Þehvetle sývan, riyayý boya yap

Artýk kalpler de sizindir beyinler de sizin.

Duvarlar… duvarlar...

Gökyüzüne uzanan siyah ýstýraplar

Kemiyetiz biz, taþ üstüne taþ

Midende alt üst, düþman ve kardaþ

Ýsimleri aldýnýz ve sayýsýz kumla

Ördünüz cehennemi, bedenim ki tuðla

Olurken yokluða, vücutlar sizin

Her tuðlanýzda hapsolan, felçli bir zihin.

Duvarlar... duvarlar...

Dünyanýn fazladan eklenen yüzü

Ruhlar ki sizindir, emip bitirdiniz

Vakumlu iradeler, çalýp getirdiniz

Doyurun karnýnýzý naaþ-ý beþerle

Ey insanlýk sývalý ölü Mefistolar

Söyleyin, kaybolan hislerim nerede?

Niyetimi sormadan alýp götürdünüz

Amelimi katledip, günahlara gömdünüz

Ruhumu katmýþsýnýz, karýn harcýnýzý

Artýk niyetler de sizindir, ameller de sizin

Sevinçler de sizindir, hüzünler de sizin.

duvarlarmehmet fatih

Page 3: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel03

Duvarlar… duvarlar...

Bin bir lümpenliðin anasý duvarlar

Siz Yecüc' le Mecüc

Siz kýyametin durgun habercisi

Biz ruh üflemeyen bir yarý tanrý

Acizler þehrinin usta ressamlarý

Gaflet fýrçalarýyla kabuslar boyadýk

Kýyametsiz son buluþ; bir "arada kalmýþlýk"...

Bir intiharýn öyküsü, zehirli sarmaþýklar

Resmettik topraða ve yükselttik bir bir

Dikenli mazgalýndan yayýlýrken zehir...

Heyhat! Uyanýn, biz neyi çizdik

Yarattýðýmýz felakette duyulmaz imdat

Bir girdap ki surlarda çýkýlmaz delik.

Yetiþin! Çizdiðimiz kýyamet canlý!

Duvarlar ki simsiyah yüzleri kanlý

Kalpsiz, felçli, duygusuz ve âmâ

Duvarlar ki ruhsuz ama duvarlar ki canlý...

Duvarlar… duvarlar...

Gasbedilmiþ ruhum canýnýz mý oldu

Dört döndünüz dünyaya; sýrtlarýnýz binalar

Girdap mý? Batak mý? Bir kara delik?

Boþluðu dolduran þu acayip hiçlik

Yuttunuz bizi sýrtlan diþlerinizle

Sunulmuþ hediyeydik, esrarlý midelerde

Erirken hissetmedik, firavundu kezzap

Raks ettik kol kola, inerken üstümüze.

Duvarlar; þeytaný melekle söndüren azap

Duvarlar; meleði þeytanla gizleyen çarþaf

-ikisinin de mahvý, her sahte hikaye…-

Ey bebek saffetiyle göðsüme yapýþan

Ve kurt gibi emen Bâbil Kulesi

Sünger mi beynim? Köpük fikirler...

Yosunlaþan bedenim ki nerende inler?

Dökülen tozunu rutubete sývayýp

Musa'nýn yaðmurunu sordun ya bize

-Sen; her rezillik olasý üstüne..-

Yok ol, kahrol, mahvol, hiç ol.

Nefret hortumlarýnýn hýþmýna gark ol

Sana sapladýðým incir aðacýndan

Sapanlarla atacaðým zakkum taþýný

Geber! Kýtmir-i Calut gibi sürünüp sen de

Aðzýndaki lanetle bir ebabil süzülüp

Atsýn Sure-i Tebbet' i o murdar yüzüne.

Duvarlar;

iblisten bekçilerle donanmýþ kapýsý

Duvarlar;

ehl-i arafýn canlý kadavrasý

Duvarlar;

Habil suratlý öteki kardeþ

Duvarlar;

katilin kanlý tapýnaðý

Duvarlar;

yaralý insanlýðýn, görülmeyen yarýsý...

Duvarlar… duvarlar...

Dað gibi yükselen kötürüm ahtapotlar

Cehennemin mahzeninde en dip kapýyý

Açtým, beddualar azad olunsun

Direndim ve kaybettim... kalaným sizindir

Kalmayanlar topraða feryadým olsun.

Duvarlar... duvarlar...

Artýk ruhum da sizindir, bedenim de sizin

Dünyam da sizindir, ahiret de sizin.

Page 4: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 04

melek avcýkuþlar kondu

bakir mayýs

kuþlar aðýrlýðýnca kondu sandallaraaðýt getirdiler imlasý bozuk kar sularýndantünediler ömrün üþür yanýna

kuþlar aðýrlýðýnca kondu sandallaraseslerini döktükleri yere deniz aðladýnilüfer uyandý sularýn aynasýnda

salkýmýna seslendi kýrlangýç :

-adýn akþamlara yabancý geceleri doðurduadýmýn öksüz yabani gündüzleri doyurdu-

kuþlar kondu sandallarauykusunda koktu kýrmýzý

ürkünç sabahlar gördümboynundan asýlmýþ rüya odalaryeni yetme sümükleriyle süngülenmiþpiyanosuz çocuklar

avuçlarýyla mahalleyi süpürenkarabasanlar aldý konuþmaya meyilli dilleriçýkmaya yasaklý sokaklariþaretledi ev kokan anneleri

ilk baharda mahzun durmayýöðretmemiþti hayatyeni yetme hayallertütün kokan hücrelere kaçtý

-karanlýkta temiz kitap okuyacaktýkki sonra aydýnlanmadý yarýn-

bu yüzdendir bakakalýþlarým vagonlarave gencecik raylara yetiþemeyen aðlaksesimçocuk deðildim ama saklý duran hayatýn cücesiydim

Page 5: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel05

bulantýmurat sözer

Bizim evde soba yanýyordur ve birisi ölmüþtür, benim sað omzumda bir aðrý vardýr ve birisiölmüþtür, ben sakallarýmý uzatýyorumdur ve birisi ölmüþtür, ben sakallarýmý kesiyorumdur vebirisi ölmüþtür, benim yeðenim doðmuþtur ve birisi ölmüþtür, birisi ölmüþtür ve birisi dahaölmüþtür, ölmüþlerdir de hiç ölmeyeceklerdir ve fenerbahçe þampiyon olmuþtur belki denamaglûp ýrak'ýn bombalandýðý yýldýr ve kýzlar kýz kalmakta hiç ýsrarcý deðildir de hepsininannesinden uzak yürümeye özen gösterdiði zamanlardýr zamanýn deðdiði bir yerlerimiz vardýrve bütün oralarýmýz çürümüþtür lime lime edilmiþ celadetlerimiz vardýr sanki avucumuzuniçinde sakladýðýmýz saklayýp da göstermeye kýyamadýðýmýz bir adamlýk kalmýþtýr ölen birilerivardýr her yerde ve cahit zarifoðlu ölmüþtür ah muhsin ünlü þiirinde bunu yazmýþtýr vereklamlarýn süresi biraz daha uzamýþtýr artýk insanlar vücutlarýna da reklam almaktadýr herþeyin bir þeyle birçok þeyin bir çok þeyle çiftleþtiði bir kevgirdir toplum çünkü yatsýlarýn ilksünnetini kýlmamasýyla meþhur bir cemaat vardýr býyýk ve natürel ensedir týraþlarý beyinlerimakyajlarýna damlayan kadýnlar hep çok sevinçli ama çok mutsuzdur emin çölaþansýz kalmýþbir hürriyet gibidir her þey yarým ve yamalak herkesin diþi gülerken gözükmektedir çocuklarýnelinde uçurtmalarýn ipi ve çocuklarýn eli kollarýndan ayrýlmýþtýr parçalanmýþtýr müslüman-larýn birliði amerika hep çok güzeldir amerika hep çok güzeldir amerika hep çok güzeldirçünkü çocuklarýn parçalanmýþtýr bedenleri bilim adamlarý çalýþýr atomu parçalar atom giderçocuklarýn kafataslarýný parçalar bütün parçalar yerini bulmuþtur bunda amerikanýn hiçsuçu yoktur ebu cehilin üvey evlatlarý bir medeniyet kurmuþtur þehirde ingilizce mi ingilizcetabelalar beyinlerde medeniyetin bütün diþleri yerinde mehmet akif yanýlmýþtýr medeniyetdediðin tek diþi kalsa da canavar deðildir çocuklarýn kollarý parçalanýr medeniyet canavardeðildir ve hiç mi hiç olmamýþtýr bu tablo bu duvara bu bilezik bu kola çünkü duvarý yýkanbombayla kolu koparan bomba ayný küfürden çýkmýþtýr coca cola ramazan kampanyasý yaparne güzeldir ve ne kötüdür bunlarý yazmak yayýmlanmaya hiç uygun olmamýþtýr çünkü hangiçaðda yaþýyoruz efendidir hiç efendi kalmamýþtýr üstelik etrafta cevap verecek birisi yoktursoru soracak kiþilere birer et yýðýný sergisi çarþýlar ve mahalleler meskun çünkü cuma namazý-na gitmiþtir erotik shop sahibi kýlamadan gelecektir son sünneti kimse bir adres istememek-tedir kimseden bu kadar gerçek olmaya lüzum kalmamýþtýr komiktir arabesk olan ne varsayoksa da kýzlarýn kýçýnda donu alýnlarýnda sami yusuf yazar bandanalarýnýn ah artýk bizim debi tarkanýmýz vardýr hamdýr piþmiþtir yanmýþtýr þimdi deniz baykal tayyip erdoðana bir çayýsmarlayacaktýr çünkü politikadýr orospulaþmýþ çenebazlýklar ve avrupa da ne güzeldir avru-pa çok güzeldir hassiktirdir þimdi bütün lirik köpüklü biralarý tutan parmaklarýna alyansbeðenir niþanlý kaþarlara niþan alýp ateþ etmek ne güzeldir jöleli saçlar výcýk výcýk ve þair deboka batmýþsa bunda suç aranacak bir þey yoktur diyebilmek için çýktým içinizden içinizedoðru ve tepenizden hizanýza yakýn bir bulantýnýn bir þiir öncesinde kirlenmeye doðruyürürken elime biraz rüzgar deðdi sandým da otobüse bozuk para ararken buldum elimi stoptuþuna götürürken durmak mý istiyorum ki neden basayým hiç bu kadar gitmek istememiþ-tim çünkü sizi sevmiyorum çünkü sizi sevmiyorum çünkü sizi sevmiyorum seviyorum benbeni yolda býrakacak ne varsa ona deðen bütün gömlek yakalý suratlarý.

Page 6: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 06

Çalýntý hayaller satýlýr

mahalle pazarlarýnda

tezgahlarýnda durur ikinci el vaatler

tozlanmýþ,

hep soluk

eskimiþ þatafatlý paketleri.

Orada,

evlerin derme çatma duvarlarýný

yalayýp geçen her vasýta trendir.

O evler ki,

geceleri þehri terk edendir.

Bakkallar,

market samimiyeti satarlar,

kasa kenarý kavanozlarýnda.

Oysa çocukluðunuzun

parasý hiç yetiþmemiþtir,

elinizi kavanoza daldýrmaya.

Kuytu sokaklarda bulduðum

loþ bakkallarda,

parama güvenen nefesim ýslýk olur.

Halbuki,

dört yaný yoklukla çevrili bir þehirdir, delinipgeçilen.

Artýk yerleþtiðim her semt,

senden biraz daha uzaktýr

ve çýkýlan her eþik,

günahlarýma yazýlýr.

Sense

hâlâ özlemle,

uykunda yosun kokusu duyarsýn.

Düþlerin ve sen;

soðuk yataðýnda uzak okyanuslara giden...

Bilmezsin,

pul pul dökülen sessizliðimi.

Zaman bile utanýr oysa,

Geçmez!

Yaþlanýyorsa gözlerim,

adýndan emanet her harfte,

girdiðim her eþikte,

düþtüðüm her seste,

gözlerim susar

deniz dökülür ceplerimden...

Kapýný aç,

sahile vurmuþ kabuklardýr gelen!

Duyulur þimdi sesin

bir gül koklar gibi koparýlmamýþ

aydýnlýðýn ahir bahçesinde

eðilirken sade eðilirken

Kesilir þimdi sesleri

bir gül koparýr gibi

sade zulmederken

dünyanýn fani bahçesinde

çiçekler fýþkýrýr güller

gül bekçisi gazeller

duyulur hep o fýþkýrdýðý yerde

bekçiyaðýz yalçýnkaya

eþikte bekleyen varözlem korucu

Page 7: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel07

Anthony Lewis, hatýrlýyor musun bana bir iþkenceciyle doktorkurbaný arasýnda geçen konuþmayý aktarmýþtýn? Onu banaanlattýðýn günün gecesi barda karþýlaþtýðýmýzda sana ýsrarla

Salimano sen misin yoksa diye sormuþtum? Hayýr mý? Dostum seniyice tozuttun, bir psikiyatriste ihtiyacýn var, ama ben seninleuðraþamam baþka birini bul ya da sana sýký bir uzman önerebilirim,demiþtin. Bunu da mý hatýrlamýyorsun? O zaman senden kuþkulan-makta haklýyým sanýrým. Zaten onu anlatýrken Giorgio'nun daSalimano'nun da sen olduðunu düþünerek dinlemiþ, gözlerine bukuþkuyla bakýþlarýmý hiç kaçýrmaksýzýn uzunca bir süre bakmýþtým.Bunu sen bir zamanlar bana bir tartýþmamýzda öðütlemiþtin,muhatabýnýn gözlerine uzun bir süre bakýþlarýný ayýrmaksýzýn baka-caksýn. O zaman içindeki sýrrý dýþa vurmamasý için kendini denetle-meyi tümüyle baþarabilmiþ bir dahi veya manyak olmasý gerekir.Neydi o konuþma, bana hatýrlatabilir misin? Tabii ki, aynen þöyleydi:"Ýþkenceci sordu: 'Dýþarda eline geçirecek olsan Giorgio, bana neyapardýn?' Salimano hiçbirþey yapmayacaðýný söyledi. -o bir doktor-du ve görevi, insanlara yardým etmekti.- Ýþkenceci onu yanýtladý: 'Ýþtegörmüyor musun, benimki de bir meslek, týpký seninki gibi."

Anthony, seninle Clichy caddesindeki barda yaptýðýmýz bukonuþmadan üç ay sonra Diyarbakýr'a, bir sempozyuma katýlmaküzere gitmiþtim. Orada Abdulbaki adýnda bir çobanla tanýþtým.Sempozyumdan sonra beni Silvan'daki köyüne davet etti. Ne oTürkçe biliyordu, ne de ben Kürtçe; kentte esnaflýk yapan bir yakýnýda geldi, bize çevirmenlik yaptý. Abdulbaki'nin nüfus cüzdanýnýbabasý geç çýkartmýþ, askere erken gitsin diye dört yýl küçük yazdýr-mýþ; böylece delikanlý onaltý yaþýnda silah altýna alýnmýþ. Silahýsevmiyor, insanlarýn hangi amaçla olursa olsun birbirini öldürmeleri-ni anlaþýlmaz buluyormuþ. Bunu bir gün silah talimi yaptýrançavuþa söylemiþ. Ondan fena halde dayak yemiþ. Bununla dakalmamýþ, durumu öðrenen bölük komutaný onu hem cezalandýrmýþhem de sürekli intikal ve çatýþmalara göndermiþ. Ýntikale gittiklerindebirkaç ay daðlarda dolaþýr, düþman avý için orada kalýrlarmýþ. Bazenüç hafta botumuzu ayaðýmýzdan çýkarmaz, giysimizle yatardýk, diyor.Hoþ deliksiz iki saat uyuduklarý da vaki deðil ya. Çadýrda çok azgecelerdik. Zaten intikal adý üstünde sürekli nakil, yer deðiþtirmedurumu. Ne arýyordunuz diye sordum. Düþman dedi. Ne düþmaný?Bilmem dedi. Nasýl yani? Sözlerini çeviren yakýný, beyefendi dediAbdulbaki askerlik çaðýna deðin daðlarda yaþadý, beþ altý köyün tekçobanýydý, sürüsü geniþti, eve nadiren gelirdi, hep daðlarda kaldý. Busýra bu genç adamýn babasýnýn evindeki konuk odasýndaydýk. Ýçerdebenim dýþýmda hemen herkes Muþ tütünü sarýp içiyordu. Ýçerisi gazodasýna dönmüþtü. Dýþarý çýkalým mý diye sordum, biraz soluklanýrýz.Tabi dedi, çýktýk. Evleri mezarlýðýn bulunduðu tepeye yakýndý. Büyük,yekpare kayalar, bodur, kesilmiþ büyük gövdeden ýþkýn vermiþ tuhafaðaçlar, göz alabildiðine uzayan çýplak tepeler ayýþýðýnda yýkanýyor-

“benimki de bir meslek, týpký seninki gibi”sadýk yalsýzuçanlar

öyk

ü

Page 8: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 08

du. Gökyüzü berraktý. Gözlere deðmeyen bir dolunay, köyün uzayan dað silsilesini, aðaçsýz,kel tepeleri lacivert bir tülle örtmüþtü. Kabristana doðru yürüdük. Genzime keskin bir kokuçarptý. Nedir bu diye sordum. Çevirmenlik yapan adam, ahpun dedi. Anlamadým?Afedersiniz hayvan boku efendim, dedi, bizim kömürümüz, kýþýn bunlarý yakarýz. Kokuyaraðmen tazyikli bir oksijen ciðerimizi dolduruyordu. Ortalýk sessizdi. Arada bir köpekhavlamalarý duyuluyordu. Abdulbaki kabristana sýnýr bir kayaya oturdu, bakýþlarý gök-teydi. Yýldýzlar ne kadar yakýndý! Genç adamýn yüzüne baktým. Ayýþýðýyla gece mavisine bo-yanmýþ, traþsýz, kederli çehresinde özlem dolu bir ifade gördüm. Derin derin iç çekerek, 'pýrzore pýr zore' dedi. Nefesini 'zore' sözcüðüyle birlikte býraktý. Yakýnýna sessizce, 'ne diyor?'diye sordum. Çok zor diyor, dedi. Zor olan neydi? Sustum. Yakýný, Baki'nin bir derdi vardedi. Suskunluðumu sürdürdüm. Adam, Hunak derler bir köy var þu tepenin ardýnda,oranýn aðasýnýn kýzýna sevdalý, dedi. Eee, dedim, sorun ne? Adam, Baki evlidir dedi, üç deçocuðu var. Evet gerçekten de güçmüþ. Hanýmý amcasýnýn kýzýdýr, zor olan da bu.Abdulbaki yelek cebindeki tabakayý çýkarýp kalýn bir sigara sardý. Yaktý. Derin bir soluktansonra dumaný savurdu. Belli belirsiz bir rüzgar esiyordu. Hava üþütmeyecek kadar serin-lemiþti. Abdulbaki'nin altý ayý tutuklu, sekiz ayý tekrar geçen askerliðinden sonra asýlöyküsü baþlýyordu. Askere giderken ilk çocuðu olmuþtu. Ýzne geldiðinde eþi ikizlere hamilekalmýþ, o, birliðinde uzayan günlerini geçirirken doðurmuþtu. Dönünce çobanlýðýsürdürdü. Bir alaca atý vardý, iki katýrý, bir eþeði. Onlarla kendi hayvanlarýndan saðýlansütü güðümlere doldurup ilçeye taþýyordu. Eþinin yaptýðý peyniri, saðdýðý sütü taþýrkenyolda sýk sýk daðdakilerle karþýlaþýyordu. Onlar kimileyin köye iniyorlar erzak saðlamakiçin, kimileyinse böylesi yol kesmelerle sorunlarýný çözüyorlardý. Baki bu tatsýzlýða dayana-madýðýndan süt ve peynir iþini býraktý. Köyde celeplik yapan Sabo adýnda bir simsar vardý,ürünü ona devretti. Hayvanlarý þafaktan iki saat önce daða sürüyor gün ýþýdýðýnda daðýndoruðuna yakýn bir otlaða varmýþ oluyordu. Orada neler hissettiðini merak ediyordum,zamaný nasýl geçiyordu, dünyasýnda neler olup bitiyordu? Merakýmý çeviren yakýnýna vebana bir zaman boþ gözlerle baktýktan sonra, bakýþlarýný tekrar daðlara çevirerek, “yal-nýzlýðýn zor olduðunu sanýyor” dedi. Oysa insanlar daha zordur. Hele burada... Buradaherkes çok zordur. Baba zordur, sevda zordur, geçim zordur, jandarma zordur, seni alýpgötürürler bir daha haber çýkmaz, imin simin kalmaz, kayýplara karýþýrsýn. Daðlar ve oradayaþayan canlýlar insanlardan daha tehlikesiz, daha vefalýdýr. Onlar seni sürekli dinlerler.Sana gerekmedikçe bir þey söylemezler. Kendi dillerini anlamaný beklerler. Kendilerini dahakolay açarlar. Onlar seni korurlar. Oysa alemi koruma ödevi insana verilmiþtir. Ýnsanalemin kalbidir. Ýnsan kalpsiz yaþayabilir mi? Peki alem, alem nasýl kalpsiz yaþasýn? Benkendimi daðda buluyorum. Sürüyü indirirken sanki kendimi orada býrakýp iniyorum.Orada ruhum özgürleþiyor. Ne bir kural var, ne cadde, ne sokak, ne ýþýk, ne lamba, netaþýt... her yer yol verir, üzerinden seni aþýrýr... orada kendimi bir koyundan, bir aðaçtanfarklý görmem... oranýn sesleri seni hiç yormaz... hiçbirþey seni orada üzmez... sana hain-lik etmez... ben daðlara sevdalýyým... iki sevdam var biri daðlar biri berfin... zaten o da daðýörten karla birlikte yaþayan bir çiçek... belki de beni daðlara onun sevdasý çýkarmýþtýr.Abdulbaki'nin sekizi ayný anneden on üç kardeþi varmýþ. Mezralarýndaki konaklarý yakýlýn-ca beþi kente göçmüþ. Üçü gözaltýna alýnmýþ, dönmemiþ. Ýkisi tutuklanmýþ. Mezradaykendaðdan sýk sýk gelip zorla erzak alýrlarmýþ. Biri ihbar edince gelip götürmüþler. Ýki kardeþiyardým ve yataklýktan hâlâ tutukevinde. Bir buçuk sene oldu diyor, hâlâ mahkeme devamediyor. Babasý beyin kanamasýndan ölmüþ. Kahrýndan gitti diyor, kayýp kardeþleriminderdi götürdü. Nasýl olur dedim, avukat tutmadýnýz mý, gözaltýna alýnýnca gidip araþtýr-madýnýz mý? Acý acý güldü. Sen ya safsýn ya da buralarý hiç bilmiyorsun, dedi, beyim benimtanýdýðým yedi çoban öldürüldü iki sene içinde. Nasýl oldu? Bir ara koruculara daðdakilerinkellesi için elli milyon lira ödül konmuþtu. Çobaný boðazlayan getirdi kelleyi terörist diye...Böyle böyle bu yörede yüz - yüz elli çoban gitti. Ama bu akýlalmaz birþey, bu imkansýz...böyle bir vahþeti kim yapabilir? Beyim insan çaresiz kalýrsa, hain olmamasý için, kaniçmemesi için bir sebep var mýdýr? Bana asýl acý veren amcamoðlunun durumudur. Onanoldu? Bir sigara daha sardý, yaktý, bir zaman koyu bir sessizliðe gömüldükten sonra, o dabenim gibi erken askere gitmiþti. Evliydi, onun dört çocuðu vardý giderken. Neyse yaptý

Page 9: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel09

geldi. Bunun büyük eniþtesinin oðlu daða çýkmýþtý. Babayý aldýlar,kayboldu, bir hafta sonra cesedi harman yerinde bulundu. O zamangönüllü bir avukat grubu gelmiþti, bu da eniþtesinin davasýný anlat-tý, insan haklarý derneðindenmiþ avukatlar, bunlar bunu meseleyapýp da takip edince... tabi davayý baþlattýlar ama bir hafta sonraçekip gittiler. Bizim amcaoðlunu bir hafta sonu gelip götürüyorlar,sen yardým ediyorsun diye. Meðer köyden biri muhbirlik yapýyormuþ.Beyim burada erzak için gelince mecbursun, vermezlik edemezsin. Eonlar gelip senin yiyeceðinin yarýsýný götürüyorlar, ertesi gün jandar-ma geliyor sen þöyle yapýyorsun böyle yapýyorsun, iki ateþ arasýndakalýyorsun tabi. Amcaoðlunu da alýp götürüyorlar. Tam iki ay sorgu-da iþkence görüyor. Bunun niþanlý bir bacýsý vardý, onu da alýyorlar.Onun da güya niþanlýsý iþbirlikçi diye. O da yalandýr, çocuk önceçobanlýk yapýyordu, sonra býraktý, demiryolunda geçici iþçi olarakçalýþýyordu, mevsimlik yani... Amcaoðlunun bacýsýna tacizdebulunuyorlar gözü önünde, o zaman þuurunun yarýsý gitmiþ tabi. Birde buna dýþkýsýný kaldýðý yere, açýkta yaptýrmýþlar, birkaç gün birik-miþ, ayaklarýndan sallandýrmýþlar, baþý dýþkýsýna deðiyor... Birkaçsaatte bir bunu tekrarlýyorlarmýþ. Ne bileyim iþte bunu soyup elek-trik vermiþler, afedersin makatýna cop sokmuþlar, bunu da bacýsýnýnyanýnda yapýyorlar. Hatta tecavüz de olmuþ da onu bacýsý anlatmý-yor. Doktor rapor verdi ama onu da babasý saklamýþ diye duyduk.Derken bacýsýnýn niþanlýsýný da getiriyorlar. Bunlarý birbirine tacizdebulunmasý için zorlamýþlar. O zaman amcaoðlunun aklý tam gitmiþ.Zaten getirdiklerinde mecnun olmuþtu. Çok uðraþtýlar, doktoragötürdüler, hastanede yattý, hocalara þýhlara okutturdular epeyiuðraþtýlar hiçbir geliþme olmadý. Bu gitgide kötüleþti. Nihayet bir günkendini astý. Bizim ahýra ben hayvanlarý çýkarmaya gitmiþtim, oradagördüm. Yüzündeki ifade gözümden hiç gitmiyor. Böyle çok þeyleroldu. Bizim aile de daðýldý gitti...

Anthony, Abdulbaki'nin sesi bir yerde erimeye baþladý. Kulaklarýmaboþ, anlamsýz bir uðultu dolmaya baþladý. Burada þimdi sempozyum-dan ayrýlmýþ, havaalanýnda uçaða binmeyi beklerken, Abdulbaki gibionlarca kiþiden dinlediðim yüzlerce öykü beynimi bir yangýn yerineçevirmiþ durumda. Onlarý hatýrladýkça, bu bana hâlâ fantastik görü-nen iþleri yapanlarýn, yaptýklarýný bir meslek olarak gördüklerinedaha çok inanýr oldum.

Page 10: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 10

Þimdiki Zaman

Sýrtýmý tepemizde iyiden iyiye yükselmeye baþlayan öðlen güneþinin ýsýttýðý bir aðacýngövdesine yaslamýþ oturuyor, bir yandan bu kelimeleri karalarken bir yandan da sararmýþçimenlerin üzerinde bir o yana bir bu yana koþuþturup duran karýncalarý seyrediyorum.

Ararlarýndan bir tanesi yolunu þaþýrýp ayaðýma týrmanýyor. Pijamamdan içeriye süzüldüktensonra bacaðýmýn üzerinde gezinmeye baþlýyor. Kýpýrdamadan duruyorum, gözlerimi kapatýpsýska bacaðýmýn üzerinde dolaþan karýncayý düþlüyorum. Onun gözleriyle görüyorum, koklu-yor, ýsýrýyor, koþuyorum. Bir süre devam ettirdikten sonra bu oyunu, tek bir hamleyle son veri-yorum karýncanýn hayatýna. Ardýndan yeniden gömülüyorum defterimin içine. Bahçenin etrafýnýbir çember þeklinde saran, rengarenk taþlarla süslenmiþ yürüyüþ yolunda ayaklarýný sürüyesürüye ilerleyen kadýnlý erkekli kalabalýðýn gürültüsü geliyor kulaðýma. Ellerim ve gözlerimleyazarken kulaklarýmla da onlarý seyrediyorum. Beþ metre kadar ötemde dolanýp duran adamýngörüntüsü düþüyor zihnime. Yaklaþmakta olan ile birinci dereceden alakasý olmayan herparçayý silip attýktan sonra yeniden bakýyorum adama. Aralarýnda onlarca metre mesafe olan ikidudaðý ve bilmem hangi sebepten yamulmuþ çenesinin üzerini kaplayan ak düþmüþ sakallarýn-dan ibaret bir görüntü var zihnimde. Adam aðýr aðýr ilerlemeye devam ediyor. Dudaklarýnýnarasýndan süzülen salyasý çenesine doðru ilerliyor, tel tel olmuþ sakallarýn hepsini teker tekerýslattýktan sonra tek bir damlacýðý zemine doðru düþmeye baþlýyor. Plastik kaplý terliklerdenyayýlan gürültüyü duyuyor, kahredici bir yavaþlýkla ilerleyen damlacýðý görüyorum. Düþüyor,düþüyor, düþüyor ve bum! Milyonlarca parçaya ayrýlan tek bir damlacýðýn bakýþlarýnýzdan u-zakta kopardýðý kýyameti görüyorum. Mutluyum, bir yandan sýrýtýyor bir yandan da tahmin ede-bileceðiniz gibi yazmaya devam ediyorum. Ben her zaman gözlerinizin ulaþamadýðý yerlerde mey-dana gelen mucizelere þahit olmuþumdur.

Beyaz önlüklülerden bir tanesi yanýma geliyor. Elinde tuttuðu ilaçlarý boðazýmdan içeritýkmaya çalýþýrken bir yandan da nasýl olduðumu sormayý ihmal etmiyor, gözlerimi kocamanaçýp becerebildiðim kadar gülümsemeye çalýþýyorum. Elini aðzýmdan çýkardýktan sonra göreviniyapmýþ olmanýn verdiði rahatlýkla yanýmdan uzaklaþýyor. Eldivenlerinin tadýný sevmiyorum.Zihnimde dönüp duran düþüncelerin, büyük bir açlýkla beyin hücrelerimi kemirdiðini zannedi-yor. Ýzin veriyorum ona, bomboþ olduðumu bilmiyor nasýl olsa. Kendimi akýntýdan kurtardýðýmý,üzerimden damla damla süzülen anýlarýmý kuraklýktan çatlamýþ topraðýn nasýl emdiðini debilmiyor, kocaman açýlmýþ cansýz göz bebeklerinin içinde kendi suretini görmenin nasýl bir þeyolduðunu da. Ya da zemin kattaki odamýzýn duvarlarýna sinmiþ yapýþtýrýcý kokusunun nasýlkeskin olduðunu.

Gerçek Boþluðun Ne Demek Olduðunun Öyküsüdür Bu!

Otuz iki daireli bir apartmanýn zemin katýnda oturuyoruz ve bütün bina üzerimize pisli-yor. Tavandaki ampulden yayýlan sarý ýþýk parçacýklarý leke içindeki pencere camýna vuruyor.Tüm manzaramýz beþ metrekarelik havalandýrma boþluðundan ibaret ve sokaðýn karþýsýndakibarýn travesti þarkýcýsýnýn sesi, önüne çýkan her engeli aþýp kulaklarýma çarparken yedi katdolusu insanýn pisliði tepemizden geçen, duvarlarýn içine gömülmemiþ, yosun kaplý borularýniçinde kaynaþýp duruyor.

Odanýn üçte ikisini iþgal eden çuha kaplý masanýn üzerine emaneten yerleþtirilmiþ tele-vizyonun içinde ateþ edip duran askerler var. Siyah beyaz kareler sessizce akýp duruyorgözümün önünden. Yanýmda oturan adam, kafasýný elinde tuttuðu torbanýn içine sokup derinderin solumaya baþlýyor. Bir buruþup bir açýlan poþetin içinden adamýn hýrýltýlý nefesini duya-biliyorum. Paketteki son sigarayý yakýp arkama yaslanýyorum. Ayaklarýmý masanýn üzerinekoyup iki yana doðru açýp kapatmaya baþlýyorum. Sahne sýk sýk deðiþiyor, bir an televizyonun

sýrtýmý bir aðaca yaslamýþ gülümsüyorumgürkan gür

Page 11: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel11

içindeki karargahlarýnda tartýþýp duran siyah beyaz kurmaylara bakarken bir saniye sonrasýn-da, çorabýmý delip dýþarýya fýrlayan baþparmaðýmý incelerken buluyorum kendimi. Sigaramý hergeçen gün biraz daha yükselen çöp yýðýnýn üzerine çýrparken boþta kalan elimle þakaklarýmýovmaya baþlýyorum. Odanýn havasý iyiden iyiye aðýrlaþmýþ durumda, poþetten yükselen kokuyabilmem hangi marka çikolatanýn alev almýþ rengarenk ambalajýndan yükselen koku karýþýyor.Çöp yýðýnýný üstünkörü karýþtýrýyor fakat yanan parçayý bulamýyorum. Sigaramý önümdeki fin-canýn içinde söndürüp ayaklarýmý masadan indiriyorum, baðdaþ kurup yanýmdaki adamý izle-meye baþlýyorum.

Elindeki poþet þaþmaz bir düzenle þiþip þiþip sönüyor ve komþular baðýrsaklarýný boþalt-maya devam ediyorlar. Oda her geçen saniye biraz daha ýsýnýyor. Gözlerimi kapattýðýmda tamda oturduðumuz kanepenin altýnda büyük bir gürültüyle çalýþan kalorifer kazanýný hayal ede-biliyorum, metal bloklardan yayýlan ýsý dalgalarýný ve yukarýya doðru ilerleyen borularýn içindefokurdayan tonlarca kaynar suyu.

Adam burnumun dibine uzattýðý poþet ve ikiþer saniye aralýklarla omzuma çarpýp duranparmaðýyla sýranýn bende olduðunu anlatmaya çalýþýyor. Tüpün dibinde kalan son parçayý datorbanýn içine boca ederken bir yandan da adamý seyrediyorum. Ýyiden iyiye sarkmayabaþlamýþ ýslak dudaklarýna, çenesindeki sakallara karýþmýþ salyasýna ve burnundan süzülenyoðun kývamlý sümük yýðýnýna inat, ýþýl ýþýl parlayan gözleri var. Göz bebeklerinin etrafýný sarankan deryasýnýn içinden fýrlayýp gelen ýþýn parçacýklarý. Vücudundaki bütün enerjiyi gözlerindetoplamýþ gibi. Sanki onlarla yiyor, onlarla içiyor, onlarla konuþup onlarla gülüyor. Borulardanyükselmeye baþlayan yeni gürültü dalgasý adamýn bakýþlarýndan kurtulmamý saðlýyor.Gözlerimi sýmsýký yumup poþetin üzerine eðiliyorum, derin derin içime çekiyorum ilacý.

Elimdekini býrakýp arkama yaslanýyorum. Amma da sýçtýlar diye homurdanýyorum, adamgülüyor. Bence borularýn içinde dolanýp duran fareler var diyor, bütün bu gürültüyü onlarçýkartýyor! Dönüp adama bakýyorum, elleriyle vücudunu sarmalamýþ oturuyor, boþ bakýþlarlatelevizyon seyrediyor. Çocukluðumda gördüðüm fareler geliyor aklýma, durmadan titreþipduran býyýklarý, nemli burunlarý ve ýþýl ýþýl gözleriyle cýyaklayýp duran pis kokulu laðým fareleri.Anlýyorum, dýþarýdan gelen berbat müziðin de, üzerimizde koþuþturup duran farelerin de,odanýn içindeki cehennem sýcaðýnýn da sorumlusu belli. Gözlerim kararýyor, kara kutununiçindeki askerler önlerine çýkan her þeyi yok ede ede ilerliyorlar, baþým dönüyor ve parmak-larýmla cebimde duran býçaðý yokluyorum. Akýþ yavaþlýyor, çevremdeki her þey büyük bir hýzlanetliðini yitirmeye baþlarken adam gözlerinden yayýlan ýþýkla kýpýrtýsýz oturmaya devam ediyor.Omzundan tutup sarsmaya baþlýyorum, cevap vermiyor. Ýnceden bir tebessüm yayýlýyor adamýndudaklarýna. Yakaladým seni diye haykýrýyorum, sesim kilometrelerce uzaktan geliyor, elimicebime sokup býçaðýmý çýkartýyorum, tavandan yayýlan ýþýk bir an için parlatýyor keskin çeliði.Yolun karþýsýndaki dönme yeni bir þarkýya baþlarken, bakýþlarýmý mümkün olduðunca adamýngözlerinden uzak tutmaya çalýþarak harekete geçiyorum. Býçak aðýr aðýr ilerliyor, zamankavramý önemini yitiriyor. Saniyeler mi sürdü yoksa aradaki bir metrelik mesafeyi aþýpelimdekini adamýn karnýna daldýrmam yýllarýmý mý aldý bilemiyorum. Sokuyor, sokuyor, sokuy-orum. Adamýn gözlerindeki ýþýk sönene kadar, dirseklerimden çeneme kadar kana bulananakadar sokuyorum. Bütün bir dünya yavaþ yavaþ normale dönerken adamýn göz bebeklerindekendimi görüyorum, gerçek boþluðun ne demek olduðunu kavrýyorum. Metrelerce yüksektekollarýmý açmýþ serin sabah rüzgarýnýn terli vücudumu okþamasýna izin veriyorum sanki, akýþsona eriyor, hareket sona eriyor, rahatlýyorum!

Yeniden Þimdiki Zaman ya da Geri Dönüþ

Artýk zararsýzým, freni boþalmýþ bir kamyonun duvara tosladýktan sonraki hali kadarzararsýzým. Ölmüþ bir fare kadar, bahçedeki adamýn dudaklarýndan süzülen firari salya kadarzararsýzým, bacaðýmdaki kýllarýn üzerine yapýþýp kalmýþ karýnca leþi kadar zararsýzým. Benboþluðun ne demek olduðunu biliyorum, sýrtýmý bir aðaca yaslamýþ gülümsüyorum ve her günsizin gözünüzden kaçan baþka bir mucizeye tanýk oluyorum.

Page 12: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 12

1

Gözleri bir kapanýp bir açýlýyor, uykulu, otobüsün rahatsýz edicikoltuklarý, cama dayasa baþýný, zangýr zangýr, daha beter, amacam kenarýný almasý iyi olmuþ, suratýný camdan dýþarý çevirip bir

ferahlýk, bir rahatlýk yaþayabiliyor, mesela yavaþ yavaþ elindeki tepsiyleyaklaþan hostu bekleme stresinden ancak camdan dýþarý bakarak uzak-laþabilir, o da öyle yapýyor, elektrik direklerini sayýyor, tarlalara bakýyor,çay kahve meþrubat, çoktan gelmiþ dikilmiþ baþýnda, yan tarafý boþ,sadece ona soruyor, kahramanýmýz cevaplýyor, çay lütfen, içinden dekahve mi deseydim yoksa kola mý isteseydim diye geçiriyor, boþ pet bar-daðý alýyor ve bayat keki, adý Salih, kekin deðil kahramanýmýzýn adý, gün-lerdir yollarda nerden geliyor nereye gidiyor bir bilse, bir bilsek, geçen-lerde bindiði otobüsle yükseklerden, daðlýk yerlerden, kurdun kuþunyuvasýný bozmadan, sakince, ufak hýrýltýlarla geçerken yanýnda keçisakallý bir adam oturuyordu, anlat bana hikâyeni dedi keçi sakallý, Salihyok benim hikâyem diye yanýtladý, herkesin bir hikâyesi vardýr dedi keçisakallý, peki o zaman dedi Salih, daha fazla üstelemene gerek yok,madem öyle konuþalým nereden geliyoruz nereye gidiyoruz anlatalým dayollar kýsalsýn deðil mi, keçi sakallý gülümsedi, önce sen dedi Salih, keçisakallý anlatmaya baþladý, Salih dinliyormuþ gibi yaptý, sonra birdensustu keçi sakallý, bu kadar dedi, iþte hepsi bu kadar, o ýþýklý þehre varýn-ca ineceðim ve sana anlattýklarýmý yapacaðým, peki sen nereye gidiyor-sun, Salih güldü, ýþýklý bir güzelliðin peþindeyim dedi, Mehlika'nýnderdindeyim, eski karým, evden kaçtý, keçi sakallý daha þimdidenanlamýþtý uydurulmuþ bir hikaye dinleyeceðini, ama olsundu, uydurul-muþ hikâyeler, gerçeklerden daha eðlenceliydi, Salih kesik kesik anlattý,keçi sakallý heyecanla dinledi, sonra otobüs durdu bir yerde, indiler, çayiçtiler, Salih tekrar binmedi, baþka bir otobüs bekledi, beklenen otobüslerhep gelirdi, trenler bile gelirdi, sevgililer gelmezdi, Mehlika þimdi nere-deydi, Salih baþka bir otobüse, oradan baþka bir otobüse, baþka bir oto-büse, nereden geliyor nereye gidiyor bir bilse, bir bilsek, hani biliyoruz daaslýnda, Salih'in bu zayýf yüzünün, bu týraþlý, bu sivri çeneli, bu uzunburunlu, bu alný açýk yüzünün çizgileri çok þey anlatýyordu, tümyüzlerdeki tüm çizgiler gibi, saçlarý ölü bir kahverengi, gömleðiyle aynýrenk, peki ya Mehlika neredeydi, bir kadýn geldi oturdu yanýna, ama benbayan yaný diye rica etmiþtim, sus ulan diye boðazýný sýktý Salih, arýzaçýkarma, fazla gürültü istemem, bu gerçek deðildi, bu Salih'in kafasýnda,gerçek olan hostun kadýna yapma bir nezaketten koptu kopacak bir dilleartýk düzeltilmesi için çok geç olan bir yanlýþýn özürüydü, kadýn iyi iyidiye Salih'i þöyle bir süzüp oturdu, camdan yana oturmasý iyiydi, yollarabakýyor, elektirik direklerini sayýyordu yine, kadýn mýzmýzlandý, sýkýldý,konuþacak bir þeyler arýyordu, beni dinlersen sana hikâyemi anlatýrýmdedi, Salih hiçbir þey demeden kadýna döndü, kadýn konuþmaya baþladý,yýllarca konuþtu, yüzyýllarca, milyonlarca elektirik direðini geçiyordu oto-büs kadýn hâlâ konuþuyordu, evli misin dedi birden, Salih cevap verdi,hiç evlenmedim, en güzeli aslýnda diye bir yüzyýl daha konuþtu kadýn, oyüzyýlý kapatýp yeni bir yüzyýlý açan olay ise kadýnýn Salih'in elini tutmasýoldu, Salih kadýnýn eline týrnaðýný batýrdý ve çocukça güldü, kadýn benitaciz ediyor diye baðýrdý, Salih'i dövdüler, otobüsten attýlar, Mehlika

yedi hikâyemurat ali seven

"seneler geçti, henüz gelmediler"Mehlika Sultan, Yahya Kemal

Page 13: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel13

neredeydi, baþka bir otobüs geldi…

2

Küskün bir çiçek. Mehlika. Tek tek asýyor elleriyle yýkadýðý çamaþýrlarý balkondaki ipe; deterjankokusunu içine çekiyor. Tek tek asýyor… en sevdiði kazaðý… silkeliyor… sular yüzüne çarpý-yor… Elif'in önlüðü… silkeliyor… gülümsüyor… çarþýya pazara giderken giydiði eteði… Elif'inminik ayaklarýnýn minik çoraplarý… Nedim'in çizgili beyaz gömleði… silkeliyor… kollarýndantutup Nedim'i asýyor sanki. Her gün her an yaptýðý gibi. Mesela birazdan içeri geçecek, yardýmetseydim diyen kocasýna deniz gözleriyle bakacak, onu içine alacak, bir kez daha boðacak.Ölümlerin en acýsý… Mehlika'nýn mavi gözlerinde her gün her an boðulmak… küskün bir kadýn-dan daha çok acý veren ne olabilir þu hayatta?

On iki yýl önce. Nedim, Mehlika'ya tutkun. Mehlika, Kadir'e. Nedim biliyor bunu, tüm mahal-leli gibi. Bu yüzden sinirli. Bu yüzden çýraða, kalfaya sövüp sayýyor dükkanda. Yaptýðýmobilyalara kinini kusuyor. Çay getiren çocuða çýkýþýyor dükkanda, evde vazgeç bu olmaz iþtendiyen annesine. Kahveye giriyor, tüm yüzler ters dönüyor yüzüne. Kadir, seviliyor lakin. Kadir,temiz çocuk diyor herkes, Kadir delikanlý; iki yýl oldu olmadý mahalleye geleli, baþta bu tekçocuða, hýrlý mýdýr hýrsýz mýdýr diye baksa da herkes, tez zamanda sevdirdi kendini. O yýl sözü,niþaný yapýyorlar Mehlika'yla. Mehlika bir yetim kýz. Tek oda evde annesiyle bir baþýna. Günüiki sokak yukardaki tekstil atölyesinde geçiyor. Akþam dönüp yemek piþiriyor. Kadir'in sevdasýyüzünü güldürmeye yetiyor, mektubunu okuyup sarýlýyor annesine. Niþandan hemen sonraaskere gidiyor Kadir. "Bekle beni Mehlika'm." Nedim, yine ayný. Mektuplar yazýyor Mehlika'ya."Vazgeç þu inadýndan, Kadir denen çulsuzla ne iþin olur senin, bugün askerlik der, yarýn baþkabi þey, ömrün beklemekle geçecek, güzelliðin solacak, gençliðin bitecek, yazýk etme kendine."Yarým yamalak okuyup yýrtýp atýyor Mehlika. Kadir'in mektuplarýnýysa defalarca, aðlayarakokuyor. Ve sonra… bu sefer herkes okuyor gazetelerden. Kadir'in adý þehitler arasýnda. Hanidaðlar oynuyor yerinden. Sen say kýyametler kopuyor Mehlika'nýn içinde. Gece gündüz dinmi-yor gözünde yaþlar. Annesi onu görünce mahvoluyor. Mahalle yasta. Bilmiyoruz, belki Nedimbile üzgün. Genç ölüm zor geliyor insana. Lakin her þey gibi unutuluyor, hani o meþhur lafhayat devam ediyor, Kahveci Mustafa yine çaylarý demliyor, çocuklar tek kale maçlarýný yapý-yor. Bir Mehlika unutmuyor, unutturmuyor da. Konuþmuyor kimseyle, yüzüne bakana ölümühissettiriyor. Nedim de Mehlika'yý unutmuyor, inadý inat, günaþýrý haber salýyor, varsýn banadiye. Bir gün nasýl oluyor da oluyor iþte tamam diyor Mehlika tamam. Düðün dernek… Nedim'ebayram… ay oluyor dokundurtmuyor kendine Mehlika. Yemeðini piþiriyor, çamaþýrýný yýkýyor;ama yüzüne gülmüyor, kendine dokunturtmuyor. Nedim çaresiz, olsun diyor, akþamlarý mey-hanelerde alýyor soluðu. Sonra bir bakýyorlar Mehlika'nýn karný þiþmiþ. Nedim farkedince çýlgý-na dönüyor, baðýrýþ çaðýrýþ… Mehlika'dan týk yok. Açmýyor aðzýný, tek kelime etmiyor. Nedimküfürleri basýp kapýyý çarpýp çýkýyor. Sabaha karþý sarhoþ dönüyor eve. Kapýyý yumrukluyor.Mehlika mahmur gözleriyle açýyor. Daha kapýnýn önünde yediði tokatla yerde buluyor kendini."Söyle lan kimden bu piç?" Aðlýyor Mehlika, tek kelime etmiyor. Nedim üzerine üzerine gidiyor,saçlarýndan tutup sürüklüyor, küfürler, tekmeler, tokatlar… en sonunda yarým yamalakdökülüyor kelimeler Mehlika'nýn kanayan dudaklarýndan. "Kadir'den, duydun mu Kadir'den."

Küskün bir kadýndan daha fazla acý veren ne olabilir þu hayatta? Yýllar geçtikçe, eriyor Nedim.Çocuk doðuyor, ama sakat. Saðýr,dilsiz. Elif diyor baðrýna basýyor Mehlika. Bir onla konuþu-yor, bir ona yüzü gülüyor. Nedim, televizyon karþýsýnda sessizleþen bir adam oluyor, sabaherken kalkýyor, kahvaltý hazýr hep, biraz atýþtýrýp çýkýyor evden. Mobilyalar yapýyor akþamakadar, mobilyalarýn meneviþlerinde Mehlika'nýn ellerini buluyor, dokunuyor, seni çok sevdimlan ben diyor, gözlerinden yaþlar… günler birbirinin ayný. Geçip gidiyor. Akþamlarý, sessizliðinesir aldýðý, yalnýzca televizyonun konuþtuðu eve dönüyor, nasýl dönüyorsa dünya.

3

O yýl çok sert bir kýþ yaþanmýþ. 1965. O yýl doðmuþum. Pamukova'da.

O yaz büyük bir kavgaya karýþmýþ babam. 1978. O yýl taþýnmýþýz. Ýstanbul'a.

O gün rüyalarýma girer gibi girdi dükkandan içeri. Perþembe. Adýný söyledi: Mehlika.

Page 14: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 14

O gün ellerimi tuttu, ellerimi sevdim.Salý. Akþamüstü. Kadýköy.

O akþam baktýðýn gökte bulut olayým istedim. Bahar akþamý.

O an anladým gideceðini. Son gün. Gözleri dolunca.

O adam benim. Hâlâ onun peþinde. Nerede olduðunu bilmeden. Gezen.

4

Kuþlar gibi ürküyor insanlardan.

Garýn o devasa kapýsýndan baþý önde çýkýyor, korkma Ýsmet korkma diyor kendi kendine. Elleribomboþ. Elleri cebinde. Yaralar sarmaktan çok yaralar açan elleri. Baþý önde çýkýyor, garýn odevasa kapýsýndan.

Yýllar sonra geldiði þehir… vapurlarýn düdüðü ayný… martýlarýn uçuþu… içindeki sýzý ayný.

Daha durup bir nefes alamadan þiddetli bir yaðmur baþlýyor birden. Nedir bu bulutlarýn öfkesi?Ýnsanlar koþuþturuyorlar, ellerinde poþetler. Sevgililer gülerek, çocuklar zýplayarak, kocaadamlar somurtarak kaçýþýyor yaðmurdan. Bir Kemal kalýyor orta yerde, bir de simitçi. Kemal,yaðmur damlalarý düþtükçe olduðu yerde dönmeye baþlýyor; o döndükçe eski püskü ceketininetekleri ýþýldýyor. Simitçi þemsiyesini açýp sigarasýný yere atýyor. Ýsmet durup kalýyor kapýda.Elinde küçük bir çanta. Siyahlar içinde, ceket, kazak, pantolon. Üç günlük sakal. Þakaklarýaðarmýþ, gür saçlarý.

Yýllar sonra döndüðü þehir… yaðmurun düþüþü ayný… karýsý ölünce hayattan emekli olanKemal… denizin cazibesi… insanlarýn telaþý… içindeki sevda ayný. Hikâyesi duruyor, ayný.

Hikâyesi, evet, içerdeyken defalarca çevirip çevirip yazdýðý hikâyesi. Önceleri soranlarý terslerdi,sonradan, hayatta elinde kalan tek þey bu hikâyesi olduðundan belki de, uzun uzun anlattýherkese. Kendine anlattý, duvarlarýn ruhunu iþkenceye çektiði gecelerde. Anlattýkça rahatlarýmsandý, anlattýkça gizli gizli aðladý. Þu yaðmurun delisi Kemal gibi, gözlerindeki yaðmurun delisioldu. Durdu altýnda, döndü yýllar boyu.

Onu o gün orada, bir masalýn içinde gülümserken görmeseydi onca þey olmayacaktý elbet. Amabir hikâyesi de olmayacaktý.

Bir masalýn içinden gülümsemiþti. Dikiz aynasýndan izlediði bir masal. Uzun, siyah saçlarý,geceler gibi uzun. "Hoþgeldiniz." Dudaðýnýn kenarýndan düþecek sanki gülüþü, çocukluk sevinç-leri gibi masum. "Merhaba, Fatih lütfen." Bakýþýndaki umursamazlýk. Sesindeki naðme. Dikizaynasýndan izlediði bir masaldý. Radyonun sesini kýstý. "Tabii efendim." Kadýn çantasýndan birsigara çýkardý. "Bir mahsuru var mý?" Tutuþundaki incelik. "Rica ederim, keyfinize bakýn."

Arabadan indi kadýn. Ýsmet'in gözleri bir rüyadan uyandý. Anlamsýzca saða sola bakýndý. Bagajayaslanýp bir sigara yaktý. Gökyüzüne baktý. Gitti yemek yedi, Halim'in lokantasýnda.Arkadaþlarýyla kavga etti. Ellerini cebine sokup saatlerce umarsýz dalgalarý seyretti. Martýlarakýzdý. Akþam oldu, raký içti. Bol bol sigara içti. En sonunda çekti arabayý, kadýný býraktýðý evinönüne. Bu ne terbiyesizlikti, yakýþýyor muydu oðlum Ýsmet sana? Ýçindeki sesi susturup rad-yonun sesini açtý. Orhan Gencebay'dan tüm sevenlere geliyordu.

O gece sabaha karþý uyuyakaldý orada. Sabah geldi kadýn, cama vurdu. Masal baþladý."Günaydýn." Çocukluk sevinçleri gibi masum bir gülüþ. Sustu Ýsmet. Gözlerini ovuþturdu. Kadýnarka kapýyý açtý, geçti içeri. "Ne iyi oldu. Sabah sabah bu soðukta taksi bekleme derdinden kur-tuldum." Uyanýyor sanki Ýsmet yavaþ yavaþ, uyanýyor ama baþka bir rüyaya yatýyor. Dikizaynasýndan baktý. Gülümsüyor. "Biraz daha beklersek iþe geç kalabilirim." Neden konuþamý-yorsun Ýsmet? "Hadi durma, iþten kovulursam iyi bir müþterini kaybedeksin." Daha sonra oiþten kovuldu kadýn, geç kalmayacaklarý bir iþe baþladý.

O akþam adýný baðýþladý: Mehlika. Ýsmet ona ömrünü baðýþladý. Þu dinmek bilmeyen yaðmurundamlalarý üzerine düþtükçe aþkla dönen Kemal gibi pervanesi oldu Mehlika'nýn. Gözleri onunsokaðýna açýlan bir pencere oldu, nereye baksa Mehlika.

Page 15: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel15

Gel zaman git zaman yýllar geçti. Geçen günler aþk olup iþlendi Ýsmet'in yüreðinde. Mehlika'nýnumarsýzlýðýysa güzelliðine yaraþýr þekildeydi. Ýsmet olsun diyordu, bozmuyordu keyfini, hepyanýndayým ya, gözlerim onu görüyor ya, varsýn dokunmayým, diyordu. Fakat içinde deumudunu damla damla büyütüyordu. Mehlika'nýn aþkýna karþýlýk vereceði günü bekliyordu.

Ýþte tam Mehlika, umarsýzca þarkýlarýný söylerken, Ýsmet masasýnda oturmuþ rakýsýndanyudumlayýp gözlerini Mehlika'dan ayýrmazken, garsonlar masalarýn arasýnda gidip gidipgelirken, kahkalar yükselip sazlarýn sesini bastýrýrken, hasýlý Menekþe'de yine felekten bir geceçalýnýrken olan oldu. Cengiz huysuzluk çýkarýp gelmeyeceðini bile bile Mehlika'yý masasýnaçaðýrttý. Mehlika da garsonlar da alýþkýn böyle arsýzlýklara. Üstüne gitmediler olayý kapatmakistediler. Ama Cengiz çýðýrdan çýkmýþtý o gece. Kalktý sahneye yürüdü. Sazlar sustu.Mehlika'nýn kolundan asýlmaya baþladý. Bir taraftan da küfürler savuruyordu. Ýsmet çoktan birhýþýmla kalkmýþtý masasýndan. Önce itti Cengiz'i. "Yürü git lan" Cengiz, sallanýyordu. "Sen depezengesindin di mi bunun, söyle ulan kaç para, ha kaç para?" Ýsmet, birden belinden çýkardýðýsustalýnýn sustasýna basýp Cengiz'in koca göbeðine…

Sonrasý malum. Mehlika ne aradý ne sordu. Tam yirmi iki yýl. Ýsmet þimdi dönüyor yeni baþtanhikâyesine. Gözleri hâlâ Mehlika sokaðýna açýlan iki pencere. Garýn o devasa kapýsýndan baþýönde çýkýyor, korkma Ýsmet korkma diyor kendi kendine. Elleri bomboþ. Elleri cebinde. Yaralarsarmaktan çok yaralar açan elleri. Baþý önde çýkýyor, garýn o devasa kapýsýndan. Aldýrmýyoryaðmura. Yaðmura karýþýyor.

5

Saçlarýný belik belik ören annemin, o güzelim yemekleri yapan annemin, çamaþýrdan bulaþýk-tan elleri buruþ buruþ olan annemin, gözleri hüznün tarifini yapan ama yine de durmadangülümseyen annemin, tutamadýðý yaþlar hüznü tarif eden gözlerinden süzülürken kimseye bellietmeden tülbendinin ucuyla nazikçe silen annemin, sesinde hep bir buðu olan annemin aðlayýpsýzlanmalarýna aldýrmadan

Bu yýl doksan iki yaþýna basmýþ ve hiç ölmeyecekmiþ hissi veren dedemin, her geçen gün huy-suz bir ihtiyara dönüþen dedemin, ellerinde, yüzünde benekler olan dedemin, sesindeki cýlýzlýðazaman zaman güldüðüm dedemin, Osmanlý doðup Türkiyeli ölecek bu sinirli, geçimsiz, küfür-baz dedemin, babaannemi ve ondan sonra evlendiði iki kadýný gömen dedemin ardýmdan ettiðiküfürleri duymadan

Gününü rakýsýz geçirmeyen babamýn, hovardalýðýný tüm mahallenin bildiði þakaklarý aðarmýþbabamýn, sokaðýn sonundan ana caddeye çýkýnca hemen sol tarafta kalan bankanýn müdüryardýmcýsý babamýn, çocuklarýnýn hiçbirinden memnun olmayan, bu yüzden içip içip yýkýlýnkarþýmdan eþþek herifler diye mütemadiyen bizi azarlayan babamýn bu kapýdan çýkarsan birdaha giremezsin lafýný umursamadan

Çocukluktan beridir arkadaþým olan Bekir'in, kavgalara girip ayný kýzý sevip ayný okuldan aynýzamanda atýldýðýmýz Bekir'in, askerlik dolayýsýyla ayrýlýnca deðerini daha çok anladýðýmBekir'in, þu beyaz eþya dükkanýný açma fikrini kafaya koyup beni de kendine ortak ederekadam olmamý saðlayan Bekir'in içimi parçalayan bakýþlarýný görmeden

Ablalarýmýn, yýllar yýlý canýmý sýkan ablalarýmýn, gidip hem çulsuz hem huysuz heriflerle evle-nen ablalarýmýn, beni her zaman kýskanan ablalarýmýn samimiyetsiz nasihatlerini duymadan

…ceketimi alýp çýktým. Yürüyorum. Durmadan. Evler, sokaklar, kaldýrýmlar, dükkanlar, bir birardýmda kalýp silikleþiyor. Þehir ardýmda kalýyor. Yollarý, tarlalarý, daðlarý, bayýrlarý geçiyorum.Baþka þehirleri, ýþýklarý, adamlarý, kadýnlarý ve çocuklarý geçiyorum. Hepsi geçiyor ömrümden,zaman geçiyor. Ben geçiyorum kendimden. Yürüyorum. Neredesin Mehlika?

Page 16: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 16

6

Mehlika öldü diyorlar. Aptallar. Beni de bunak bir ihtiyar sanýyorlar. Hepsi çýldýrmýþ bu insan-larýn. Hepsiyle de kavgalýyým. Komþularýmla, esnafla. Çünkü hepsi Mehlika'nýn öldüðünüsöylüyor. Ulan Mehlika ölür mü? Aþk biter mi? Aþk hiç biter mi? Aptallar. Anlamýyorlar. Uzunzaman oldu, onlarla uðraþmaktan býkýp evime çekildim. Bu koltukta oturuyorum günlerdir,aylardýr, yýllardýr belki. Bilmiyorum. Sabahlarý bakkalýn aðzý her daim soðan kokan çýraðý uðru-yor, yiyecek bir þeyler, ekmek yumurta býrakýp gidiyor. Mehlika gelir belki diye iki kiþilik hazýr-lýyorum kahvaltýyý. Gelmiyor. Akþama gelir belki diye akþam yemeðini bolca yapýyorum. Yinegelmiyor. Olsun, ama bir gün gelecek. Çünkü söyledi bana, bekle dedi, bekle döneceðim. Hadigelsene be Mehlika'm. Bak dün geceyarýsý birdenbire sýrtýma bir aðrýdýr saplandý. Merhemim vardolapta, biliyorsun. Aldým ama süremedim. Kolum yetiþmiyor. Sen olsan yumuþacýk ellerinleova ova sürer, aðrýmý alýrdýn. Çok geciktin, belki de bu yüzden sana öldü diyorlar. Kavga etmekimseyle derdin, kavgalarýmýn yüzünden suratýný asar, yüzüme bakmazdýn. Ama Mehlika'm buaptallarla kavga etmemek mümkün mü? Önünü ardýný düþünmeden konuþuyorlar, dedikodunuediyorlar. Sen ölmüþmüþsün… Aðzýmý bozduracaklar benim. Neyse. Neyse. Dediðim gibi zatenuzun zamandýr bakkalýn aðzý her daim soðan kokan çýraðýndan baþka kimseyi görmüyorum.Kulaklarým aðýr iþitiyormuþ artýk. Ben yalnýz senin sesini duyuyorum. Gözlerim yalnýz seni,ellerim yalnýz seni bekliyor.

7

Yerlerde kurumuþ yapraklar. Adamýn elleri ceplerinde. Kadýn gidiyor. Yapraklarýn hýþýrtýsý.Karþýda açýk hava çaycýsý. Yanýnda birkaç kiþi. Her yanda aðaçlar. Masalar. Adamýn elleri cep-lerinde. Kadýn gidiyor. Yapraklarýn hýþýrtýsý. Gök mavi. Bulutlar, güneþin önüne geçiyor. Havabulanýk. Birkaç kuþ umarsýzca kanat çýrpýyor. Masalara tünüyor. Tatlý bir rüzgar belli belirsizesiyor. Adamýn elleri ceplerinde. Kadýn gidiyor. Kadýnýn saçlarý çok güzel. Buradan bakýnca, yanikadýnýn ardýndan saçlarý daha güzel görünüyor. Dalga dalga. Kývrým kývrým. Simsiyah. Üstün-dekiler gibi. Kadýn hiç dönüp bakmýyor. Adam gözünü kadýndan ayýrmýyor.

Bulutlar güneþin önüne geçerken kadýn da gözden kayboluyor. Adam cebinden sigara paketiniçýkarýyor. Son kalan tek sigarayý yakýp pakedi buruþturup yere atýyor. Yapraklara tekmelersavuruyor. Bunu bir oyunmuþçasýna yapýyor. Hýþýrtýlardan keyif alýyor. Tüm bu yapraklarý,aðaçlarý ve açýk hava çaycýsýný ve üzerine isimler kazýnmýþ kahverengi piknik masalarýný,üzerinde beraberce üþüdüklerini bile ve yürünmüþ yollarý, söylenmiþ sözleri ve tutulmuþ ellerive gülünen þeyleri, geçen günleri, güzel günleri bile ve geçmeyen dertleri ve bitmeyen umutlarýve bir güzelliðin yüzündeki çukurlarý, gözlerdeki masumiyeti ve buruþturulup atýlmýþ sigarapaketlerini, buruþturulmadan atýlmýþ sigara paketlerini ve saðdan soldan sesleri gelen ara-balarý, otobüsleri ve kamyonlarý, týrlarý, uçaklarý ve trenleri bile ve parkýn diðer tarafýndaolduðunu bildiði kokan adamý, onun köpeðini ve sokak lambalarýný yakmak istiyor. Bunun ye-rine çakmaðýný içi kurumuþ yapraklarla dolu havuza fýrlatýyor. Masalara tüneyen o birkaç kuþürküyor.

Kadýn gitti. Adam sigarasýndan derin nefesler çekiyor. Diðer eliyle gözüne kaçan saçlarýný kulak-larýnýn ardýna itiyor. Sanki uçmak istiyor kuþlar gibi. Sanki en çok istediði þey kuþ olmak.Uçmaktan baþka bir þey düþünmüyor gibi.

Gibi deðil öyle. Bundan eminim. Çünkü o adam benim. Sigaram bitince rüzgar tekrarMehlika'nýn gittiði yönden yavaþça, tatlý tatlý esene kadar yüzümü buruþturup o bankta otura-caðým. Hiçbir aþka, hiçbir söze, hiçbir acýya, hiçbir gerçeðe, yalana, sokak lambasýna, kahveren-gi masaya, coðrafya atlasýna, kapýya, pencereye, yapraklarýn hýþýrtýsýna, hiçbir kirpiðe, hiçbirgöze, bakýþa, yaðmura, rüzgara inanmayacaðým. Gidenin ardýndan öylece kalýp yüzyýl dahayaþadýðýmý sanacaðým. Unuttuðumu, umursamadýðýmý, bana koymadýðýný sanacaðým.

Mehlika. Gitti. Her þey yavaþça akýp gitti avuçlarýmdan, elleri kalsaydý bir tek avuçlarýmda.

Page 17: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel17

Titreyerek uyandým. Aralýk ayýydý ve kuru soðuk þehrin sokak-larýnda donup kalmýþtý. Günlerden pazardý sanýrým. Aslýnda ipinucunu kaçýrmýþtýk. Bir süre gazetelerden takip etmeye çalýþsak

da sonunda pes edip her günü pazar ilan etmiþtik. Doðal gaz alacakparayý bulmamýz lazýmdý; ama bunun için bir þey yapmýyorduk. Ölütopraðý serpilmiþti sanki üzerimize. Tanrý hareket etmemizi istesekoltuk ve kanepeleri yaratmazdý. Bir de televizyonu ve sündükçesünen dizileri. Tanrýyý bu seferlik hoþ görebilirdik; ne de olsa günler-den pazardý.

"Çay demlendi" diye baðýrdý içeriden. Kalkýp aynada suratýmý incele-dim. Seyrek sakallarým uzamýþtý. Geçenlerde girdiðim kavgada açýlankaþým iyileþmeye baþlamýþtý. Kahverengi yeþil bulamacýydý gözlerim.Çapaklarý aldýðýmda rahatsýz edici bir bilinçle parýldadýlar. Ýnsanolmaya hala alýþamamýþtým.

Mutfaða girdiðimde öpüþüyorlardý. Etraflarýndan dolaþýp iki koca bar-dak su içtim. Her günün pazar olmasýnýn garip bir sonucu hergecenin cumartesi olmasýydý. Çeliþkili bir durumdu ama en azýndanneden her sabah akþamdan kalma olduðumu açýklýyordu. Tezgahadayanýp bir sigara yaktým ve öpüþmelerini izledim. Aþk güzel bir þeydive bunu aklýmda tutmalýydým. Çay suyuyla buðulanmýþtý camlar.

"Kahvaltý?" dedim. Dudaklarýný ayýrýp gülümsediler.

"Günaydýn" dedi G. "Günaydýn" dedi H."Günaydýn" dedim.

Uzun zamandýr içindeki döküntülerle beraber kiraladýðýmýz bu teras-ta beraber yaþýyorduk. Sanki birileri daha vardý ama asla eminolamýyorduk. G. buzdolabýndan peyniri çýkartýp masaya koydu. H üçbardak duruladý. Bense ekmeði inceledim. Sanki her gün daha daküçülüyordu ekmekler. Havalar ýsýnsa güzel olabilirdi. "Geçen gün adamlara derslerini iyi verdik" dedi.

"Atma, anamýzý bellediler iþte..." dedim.

Bunun dün gece gördüðüm rüyayla ilgisi olabilirdi belki. O gelmiþti,yanýnda kocasý vardý. Ýçeri girdiðimde salonda oturmuþ neþeylekonuþuyorlardý. Kahkahalar. Y. elimi bir çocuðun elini tutar gibi tut-muþtu ve beni affettiðini söylemiþti. Kocasý kucaðýndaki koca birsýçaný okþuyordu. Sýçan gözlerini bana dikmiþti ve bir köpek gibi hýr-lýyordu.

Bitmeyen PazarEnver Behim

Page 18: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 18

"Doktorunla konuþ bunu" dedi G.

"Doktorum yok" dedim.

"Hemen kendine bir doktor bul"dedi H. Güldük. Ekmeði üçe bölüpdaðýttým. Kendi payýmýn içine peynir ve çilek reçeli doldurdum.Devletin delileri tedavi etmek gibi bir adeti yoktu ve sýcak birtýmarhane odasýnda kafamý dinleyebilecek kadar da deli deðildim.Þansýma küstüm.

"Yer çekimi ýþýktan hýzlýdýr, Einstein yanýlýyor" dedi. Zeytin çekirdeði-ni köþeye doðru tükürdü. Bunu neden yaptýðý hakkýnda hiç bir fikrimyoktu ama masadan kalkýp geri döndüðümüzde çekirdeði orada bula-mayacaðýmýzý bilmemiz daha da garipti. Birisi zeytin çekirdeklerimiziçalýyordu.

"Evrenin herhangi bir yerindeki kütle ne kadar uzak olursa olsundiðer kütleleri etkiler. Iþýk hýzýný salla. Öyle olmasa evren darmadaðýnolurdu."

Viþne reçeli ekmeðimin arasýndan masanýn üzerine damlamýþ vekazaðýmýn koluna bulaþmýþtý. Bundan nefret ediyordum. Çilek reçeliyediðime yemin edebilirdim.

"Y. de kim?" dedim. Hatýrlayamýyorduk.

G. kalkýp boþalan bardaklarýmýzý yeniden çayla doldurdu.Sigaralarýmýzý yakýp dumaný savurduk.

"Eskiden Pazar günleri TRT'de kovboy filmleri olurdu" dedim, "Kovboyfilmlerini seviyordum, artýk hiç yayýnlamýyorlar."

"Sevdiðimiz her þey özlediðimiz þeylere dönüþüyor" dedi H, "yaþlaný-yoruz sanýrým."

H. kalkýp giyindi, tam iþ aramak için dýþarý çýkacakken günlerdenpazar olduðunu anýmsayýp geri döndü, kanepeye gömülüp bulmacaçözmeye baþladý. G. Çekirdeklerin sýrrýný çözmek için mutfak kapýsýn-da pusuya yattý. Üzerindeki kurumuþ domatesi týrnaðýmla kazýdýðýmbir kaðýda öykümün ilk cümlesini yazmaya niyetlendim.

"Aklýndan bile geçirme, bugün yapacaðýn çok iþ var" dedi sindiði yer-den."Sigara içip duvarý izlemekten baþka?" diye cevapladým."Dün gece beraber geldiðin kadýn sabah sývýþýrken telefonlarýmýzýaraklamýþ" dedi."Dün gece bir kadýn mý vardý" diye sordum. " Kesinlikle... Kalk kadýný bul ve telefonlarýmýzý geri al."

Nem kokan karanlýk merdivenlerden inip sokaða adýmýmý attým. Birsigara yakýp koyu gri gökyüzüne baktým. Kar yaklaþýyordu. Bir an içinyaþamanýn güzel bir þey olabileceði hissine kapýldým. Telefonlarý satýpdoðalgaz alacaktým.

Page 19: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel19

Mahkeme tarafýndan, kirpik parmaklýklarla örülmüþ, nemlive renkli hücresinde bir ömür boyu akacak sellerin içindeyaþamaya mahkûm edilmiþ sanýk, ayaða kalktý ve hâkime

doðru þu sözleri hýçkýrmaya baþladý:

"Beni mahkûm ediyorsunuz; ama buna o kadar çok üzülmüyorum.Bu bir kabul meselesidir benim için artýk. Ýnsan, yaþamý boyuncane kadar çok þeye mahkûm bir bilseniz! Hiç zýplayýp, uçmak; uzaya,fezâya dokunmak istemediniz mi? Ya da yýldýzlara? Bakalým gerçek-ten birilerinin âh'ýndan mý yanmýþlar, yapýþmýþlar oraya?Yapamazsýnýz efendim; çünkü yerçekimine mahkûmsunuz.Kütleniz bu yuvarlak dünyanýn yüzeyine çivi gibi çakýlmýþ. Ýstesenizde bir yere gidemezsiniz. Ancak uçaklara binersiniz, gittiðinizisanýrsýnýz, oysa dönen ve size gelen biraz da dünyadýr. Ha unut-mayýn, her uçaðýn bir de yakýt deposu vardýr."

"Hiç ben olmak istemediðiniz olmadý mý? Uyuyup da bir daha uyan-mamak olarak hayal ettiniz hep bunu; çünkü "ben"den kaça-mazsýnýz. Ben'e mahkûmsunuz. Etten ve kemikten örülmüþ küçükbir odanýn içinde hapissiniz hepiniz. Üstelik kan, yað, organ veifrazât ile birlikte. Bana verdiðiniz ceza -düþününce- bunun yanýn-da hafif kalmaz mý? Bir düþünün efendim! Ýnsanlar "ben"lerindenkaçmak için neler yapýyorlar! Kimisi saðýný solunu kesip, kolunda-ki izleri kendi "ben"i ile verdiði savaþýnýn onur madalyalarý gibitaþýyor, kimisi midesindeki ilaçlarla hastaneye yetiþtirilirkenyüzünde bir tebessüm ile kameralara "hey, ben! 1-0 öndeyim!"yapýyor. Bu insanlar sadece dýþarý çýkmak istediler umarsýzca;ancak kan çýktý dýþarýya. Fazlasý deðil."

Artýk tescilli bir mahkûm olan sanýk, bu sözleri sarfederken saðkolunu bileðinden dirseðine kadar sývazladý. Bir þeyler hatýrlarcasý-na gözünü uzaða dikmiþ, düþünüyordu. Yavaþça yere eðildi veçorabýnýn içine sakladýðý sigarasýna uzandý. Hâkim ona göz ucuylabir baktý. Bir duruþma önce alkolü, iki duruþma önce de sigarayýyasaklamýþtý ona. Þimdi daha aðýr bir ceza verdiðini düþünüyorolmalýydý ki artýk umursamýyordu onun sigara içmesini. Mahkûmbir sigara yaktý ve uzaða bakan gözlerini çevirerek sözlerine devametti:

"Mesela bir paket sigaraya mahkûmsunuz kimi zaman. Ciðerineçektiðin dumana, zehire, ölümüne mahkûmsun. Ýsteyerek ve ke-yifle mahkûmsun, zorlamayla deðil. "Ýnsan en büyük kötülüðükendinden görür bu hayatta" denir. Kim demiþ, bilemiyorumefendim... Hem mahkûmiyet sonradan kazanýlan bir alýþkanlýk

mahkûmuzdinçer apaydýn

Page 20: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 20

deðil ki ondan kurtulasýn! Daha annenin karnýna ilk düþtüðünde onunbesinlerine mahkûmsun, dünyaya geldiðinde ilk gözyaþýný ömrününsonuna kadar mahkûmu olacaðýn bir þey için dökeceksin. Nasýl daistemiyordun o gün nefes almayý, deðil mi? Ne güzeldi anne gibi bir þefkatve merhamet süzgecinden geçen havayý kullanmak... Havayý kendi baþýnasolumak, biraz acý deðil mi? Aynen filitresiz bir sigarayý solumak gibi..."

Hakim bu noktada söze karýþtý: "Ýþte seni cezalandýrmamýn nedenlerindenbiri de bu..." Sanýk ilgisiz görünüyordu, konuþmasýna devam etti:

"Bir kadýnýn yalanlarýna göz yummaya mahkûmuz mesela. En önemlimahkûmiyetlerimizden bir tanesi bu. Bunu söylerken hâkime sert birbakýþ fýrlattý sanýk. Ortada suç var mý? Tartýþýlýr. Sevmek ve baðlanmakhakedildiðinde, vermekten çekinmek daha aðýr bir suçsa, severmiþ gibigörünerek, yüzümüz maskeli, fazla yatmayýz deðil mi? Bu sorunun ce-vabýný siz daha iyi bilirsiniz sayýn hâkim, efendim..."

"Kimi zaman da arkadaþ muhabbetine mahkûmuz; ama bu belki demahkûmiyetlerin en güzeli. Kitap gibi, þiir gibi, su gibi bir mahkûmiyet.Okunmalý, söylenmeli ve içilmeli doya doya. Mahkûm oldukça ruhlar birdiðerine, düþünecekler: Ölüm geldiðinde onu yalnýz karþýlayacaðýz. Biradada tek baþýmýza otururken. Etrafta kimse olmayacak. Ne var ki þöyleçýkýp baktýðýmýzda adanýn etrafýndan, diðer yanlardaki adacýklarda da tekbaþýna ölümü bekleyenlerin olduðunu göreceðiz ve o zaman "yalnýz deðiliz"diyeceðiz. Bunun cezasý olmamalý..." diyip hâkimin yüzüne baktý. Hâkimbu noktada son kez olmak üzere söze karýþtý: "Ýþte seni cezalandýrmamýnbir baþka nedeni".

Sanýk'ýn süresi doluyordu. Birazdan gelecek taksi -ki çaðrýlmýþtý- buduruþmayý bitirecekti. Son sözlerini söylemek için her zaman bir fýrsatolurdu. Hâkimlere ya da dinleyicilere karþý:

"Salýncaktan aþmaya çalýþan bir çocuk tepetaklak düþmeye, evinde oyun-caklarýyla oynayan çocuk kendi yalnýzlýðýna mahkûm. Bir genç kýz, kopar-madan soyup omzunun üstünden fýrlattýðý elma kabuðundan, evleneceðiadamýn adýnýn baþ harfinin "O" veya "S" olduðunu öðrenmeye mahkûm.Bir genç oðlan, rüzgârda eteði açýlan kýzýn bacaklarýna bakarsa heyecan-lanmaya mahkûm. Yüzme bilmeyip suya giren, boðulmaya; uçma bilmeyiptepeden atlayan düþüp parçalanmaya mahkûm. Bir hafta, yedi gündegeçmeye ve yedi gün de bir haftada bitmeye mahkûm. Kýþ, kendindensonra baharýn gelmesine, yaþlý söðüt fýrtýnada yapraklarýnýn yere serilme-sine mahkûm. 360 / 4 = 90'a; üçgenin iç açýlarýnýn toplamý 180'emahkûm. Mahkûm olan kiþi ise bir gün aldanmaya..."

"O yüzden bana vereceðiniz cezaya saygýyla boyun eðiyor ve itiraz etmiyo-rum. Özgürlüðüm bir parça topraðýn altýnda saklýysa; bundan sonraancak oraya gideceðim günü bekliyor olacaðým. Her ne kadar o topraktançýkacak bitkiler de bazý þeylere mahkûm doðacak olsa da yapraktan veözünden baþka gösterecek bir þeyi olmayan zavallýnýn korkacaðý bir þeyyoktur bu dünyada... Kandýrýlmak adýna..."

"Sahi, seçme ve cezalandýrma yetkisini size kim verdi? Þu hýzla uzaklaþansarý taksi mi?"

Page 21: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

saçlarý hiç uzamayan adam için tatlý birbanyo müziði nurgül ulu

Hariçten Gazel21

Ýstediði cevaba ancak böyle ulaþacaðý söylenmiþti. Kadýn hayalperest ve çocuktu.Ýnandý…

Kafasýný kumdan çýkardýðýnda etrafýna bakýndý. Her þey deðiþmiþti. Karanlýk ve sessizlik…Kafasýný o kuma gömdüðünden beri istediðinin bu olduðunu düþündüðü için huzurlagülümsedi. Yalnýzlýk…

Zamaný gelmiþti…

Yalnýzlýðýnýn bereketli topraklarýnda gezinmeye karar verdi. Kendi kendine olmanýn erin-ciyle yalnýzlýðýyla konuþmaya baþladý. "Ne çok zaman geçirdim sana ulaþmak için benimzifir mutluluðum. Þimdi kim var yanýmda benden baþka. Ellerimi benden daha þefkatli kimtutabilir ya da kim yüceltebilir beni benim kadar. Artýk yaralarýmý ben istemeden kimsekanatamaz. Unutmak istediklerimi hatýrlatan ya da hatýrlamak istediklerimi unutmakzorunda býrakan hiçbir güç olmamasýnýn bulutlu zirvesindeyim þimdi. Kendi içimde yað-murlar, fýrtýnalar yaratabileceðim gibi güneþi de doðuracak kadar özgür deðil miyim? Artýkyargýlanmadan beni yaralayan yeþil gözler için dereler çaðýldatabilirim. Saçlarý hiç uza-mayan adam için tatlý bir banyo müziði besteleyip hiç dinlemek istemese de dünyadakitüm sular kuruyana dek, onu yýkayýp þarkýmý söyleyebilirim. Kendi içimdeki gücün kýrýl-mazlýðýný buldum. Artýk ona gidebilirim." Kumun altýnda o kadar uzun zaman geçirmiþtiki, bir an için saçlarý hiç uzamayan adamýn gerçekten var olup olmadýðýný düþünmeyebaþladý. Yoksa onu da var ettiði her þey gibi kendi mi yaratmýþtý. Onu düþünmeye baþladý.Hatýrlamaya…

Saçlarý hiç uzamayan adamýn küçük bir evi vardý. O küçük mavi evinin içinde boyu hiçuzamayan bir kadýnla otururdu. Saçlarý hiç uzamayan adam güçlü ve gerçekçiydi. Kadýnhayalperestti. Þarkýlarý hep gitmek üzerine söylediði için adam kadýnýn þarkýlarýný sevmez-di. Adam bir gece banyo yaparken kadýn gitti. Sevdiði adama dinleyeceði bir þarký bula-bilmek için. O þarkýyý nasýl bulacaðýna dair en ufak fikri olmadýðýndan düþlerinden yardýmistedi. Tevatüre göre iki bin beþ yüz yaþýnda olan bilgelerin bilgesini bulmak üzere karan-lýklar ormanýna girdi. Bu orman her türlü bilgiyi yüz yýllardýr içinde sakladýðý içinKaranlýklar Ormaný denirdi. Kadýndan önce yüzyýllardýr bu ormanýn içine hiç kimsegirmemiþti. Kadýn uzun zaman ormanda gezindi. Karanlýk Orman ona ilk bilgiyi verdi."Bilgelerin bilgesi kendi içinde uyur insanýn. Kendini bulmak için sadece kendini dinleye-cek kadar yalnýz olmalýsýn. Önünde kendini bulacaðýn bir gelecek var." Kadýn biraz ürk-müþtü çünkü önünde harika bir geçmiþ vardý. "Burasý senin sýðýnaðýn" diye seslendiorman. Kadýn iç bükey sýðýnaðýna bir kedi gibi sokuldu. Baþýný derine en derine kadarsoktu. Tüm sesler sustu. Zamaný geldiðinde bu sýðýnaðýn kendisini kusacaðý bilgiyse iyicedibe oturdu.

Kadýn kendi içindeki sorularýn tüm cevaplarýný bulmuþ olarak dönmeye karar verdi.Saçlarý hiç uzamayan adam için ayrýlýklarýn hiç olmayacaðý þarkýyý bulmuþtu. Ormandançýktý. Adýmlarý eve dönüþ içindi.

Kadýn mavi küçük evin önünde durdu. Saçlarý hiç uzamayan adam pencerenin önündeoturuyordu. Adam pencereden seslendi "Nereye gittin?" Kadýn gülümsedi. Anahtarla kapýyýaçarak içeri girdi. Adam "Nereye gittin?" diye tekrarladý. Saçlarý ýslaktý. Kadýn cevapverdi. " Sana yeni bir þampuan ve banyo müziði almaya gittim."Adam güldü saate baktý gece yarýsýydý. Kadýn þampuan þiþesini ve dilinde hiç gitmemeküzere söylediði þarkýsýný banyoya yerleþtirdi. Adam kadýna "bu saatte þampuan almaya mýgittin?" diye sordu. Kadýn Saçlarý Hiç Uzamayan Adamýn saçlarýný tararken cevap verdi."Önce karanlýk bir ormana gittim sonra…" Adam, kadýnýn ellerini tuttu. "Bu gerçekten hay-alperestlik mi, yoksa delilik mi?" Kadýn omuz silkti. "Saçlarýn yine hiç uzamamýþ, yenialdýðým þampuanýn içine peri tozlarý kattým."

Page 22: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 22

Terlemiþ avuçlarýyla, sýrtýndaki karýsýnýn, boynundan sarkýttýðý ellerine dokundu; hâlâ sýcakolmasý onu biraz daha rahatlatmýþtý. Kafasýný arkaya çevirip "Az kaldý, biraz daha sýk diþi-ni" derken iyice yorulduðunu hissediyordu. Gözüne bir dut aðacý iliþti. En azýndan bir

araba gelene kadar orada bekleyebilirlerdi.

"Bir araba durdurana kadar" dedi, "bekle beni" ve yol kenarýna doðru gitti. Bu saatte hangiaraba geçerdi ki? "Ya ölürse" diye düþündü. Gözünden süzülen gözyaþlarýný avuçlarýnýn þiþkintaraflarýyla sildi. Kýzarmýþ ve henüz kurumamýþ gözleriyle tütün tarlalarýna baktý…

Nasýl da sabah erkenden kalkar, kýnalý parmaklarýyla koca ineðin memelerinden tutup sütsaðar, tek tek bütün tütün çitillerini kontrol eder, olgunlaþmýþ yapraklarý sabýrla koparýrdý.Çocuklar gibiydi. Belki de annesini kaybettikten sonra yaþayamadýðý çocukluðunu, henüz on üçyaþýnda gelin geldiði evde yaþýyordu. Zaten "Analýkla yaþayacaðýma gelin giderim" diyordu hep.Öyle de oldu. Evlendiðinde göðüsleri dahi çýkmamýþtý. Ama iki parça olmuþ buðday sarýsý bölük-leri, ince beli, göðü kýskandýracak mavilikteki gözleriyle güzelliði dillerdeydi…

Elini göðsüne dayadý. Ciðerlerinden gelen hýrýltý, parmaklarýný titretiyordu. Elini göðsündenkaldýrýp, bu kez parmaklarýnýn dýþ tarafýný alnýna deðdirerek ateþi var mý diye baktý. Ateþi devardý. Doktorun söyledikleri geldi aklýna: "Götür memleketini görsün Ahmet. Bizim yapacak birþeyimiz kalmadý." Kuruyan dudaklarýný güçlükle birbirinden ayýrarak, "Ahmet ben hiç iyi deðilim," diyebildi Zeyno. "Sen iyi olmasan doktor seni çýkarýr mýydý hastaneden," dedi Ahmet. "Bak ateþin de yok. Doktor,götürün memleketine iki-üç günde hiçbir þeyciði kalmaz demedi mi senin yanýnda?" "Hiç tatmin olmadým." der gibi acý ve iniltilerle harmanlanmýþ bir gülümseme býraktý. Mavi göz-lerini Ahmet'in gözlerinden çekerek devam etti: "E neyle gideceðiz? Akþam oluyor."

"Meraklanma sen, þimdi bir araba geçer. Burada kalacak halimiz yok," dedi ve tekrar yol kenarý-na doðru gitmek için ayaklanmýþtý ki "Ahmet!" dedi Zeyno. Ahmet sanki soracaðý soruyu biliyor-muþ gibi tedirginlikle eðildi üzerine Zeyno'nun. "Verem…" dedi. Ahmet biraz daha telaþlandý.Yanýnda duran tahta, yollarda geçirdiði rezilliði büsbütün anlatan, eski bavula doðru uzandý.Ýçerisinden çýkardýðý þiþenin aðzýný açtý. "Biraz ýsýnmýþ ama iç, bak dilin damaðýn kurumuþ,düþünme böyle þeyler." dedi ve aðzýna doðru yaklaþtýrdý þiþeyi. Ýki yudum içtikten sonra gözleri-ni açarak daha fazla içemeyeceðini anlatmaya çalýþtý Zeyno. Ahmet iþaret parmaðýný çenesininaltýna dayayarak baþparmaðýyla Zeyno'nun morarmýþ dudaklarýndan minnacýk çenesine doðruinen suyu sildi. Zeyno kafasýný geriye doðru atarak aðaca yasladý. Ahmet ayaða kalkarakZeyno'nun bir þey daha söylemesine fýrsat vermemek için geriledi. Elini þalvarýnýn derin cebinesoktu. Babadan kalma gümüþ iþlemeli tabakasýný çýkardý. Dizlerinin üzerine çöküp, kalýn birsigara sardý. Aðzýnda biriktirdiði sigara kâðýdý parçalarýný küfreder gibi tükürdü. Sigarasýnýyakýp derin bir nefes alarak, suratýna çarpan rüzgâra dumaný býraktý.

Kucaðýndaki tütünlerle kaynanasýna doðru yanaþýrken: "Bak ana, bugün maþallah dünden deiyi. Böyle giderse on güne kalmaz hepsini toplar da kuruturuz bile."dedi. Fatma Ana gelininingözlerindeki parýltýya bakarak, bütün bu saydýðý iþlerin en az bir ayda biteceðini bildiði halde "Tabi kýzým, on güne kadar biter her þey." dedi. Ona anne sýcaklýðýnda yaklaþmýþtý hep... Belkikendisinin, belki çocuklarýnýn yetim büyümesi; belki de kýzýný o yaþlarda yitirmesi FatmaAna'nýn Zeyno'ya inanýlmaz bir sevgi beslemesine yol açýyordu. Öyle ki, gelin getirdiði ilk günAhmet'i karþýsýna alýp, "Bak oðul, kýzý analýðýn o elinden kurtarmakla büyük bir hayreyledik.Ama o kötü kadýnýn elinden alýp senin koynuna bu çocukcaðýzý veremem. Biraz sabret hele,

yolcu emrah inan

Page 23: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel23

daha o çok büyüyüp serpilecek." deyip tam üç yýl koynunda yatýrýrken biri anasýnýn, biri dekýzýnýn hasretini gideriyorlardý.

Bekleyeli saatler olmuþtu ve geçen birkaç araba da kalkan eli görmezden gelmiþti. Acaba ken-disi de ayný durumda olan birini görmezden gelir miydi? "Gerçi nereden bilecekler ki halimi."diye söylendi Ahmet, diþiyle dili arasýnda. "Belki gidecekleri yer farklýdýr. Belki az ilerdeki köydeduracaklardýr." dedi. Bir ân, o âna kadar sakladýðý kýzgýnlýðýný açýða çýkardý. Sabredemiyorduartýk. "Olsun yine de durmalý insan, sormalý, "Nereye gidiyorsun?" diye". Çevresine bakýndýkçadaha da yabancýlaþýyordu.

Bir kamyon, motorundan çýkan siyah mazot dumaný ve büyük etli lastik diþlerinin ardýna kat-týðý tozla beraber baðýra baðýra yaklaþýyordu. Bir an heyecanlandý Ahmet. Ýki elini aðzýnýnkenarýna götürerek "Allah'ým ne olur bu sefer dursun." diye dua etti. Yolun ortasýna doðruilerledi. Belki ne kadar zor durumda olduðunu böyle daha iyi anlatabilirdi. Solgun kýrmýzý boy-alý, kocaman farlý kamyonun yavaþladýðýný anlayýnca, pala býyýklý, patlak gözlü þoförün kapýsý-na doðru yanaþmaya baþladý.

Þoför biraz sinir biraz da merakla : "Kardeþim ezileceksin, hayrola. Ne bu telaþ?" dedi."Sorma aðabey," dedi. "Karým hasta, Malatya'dan getiriyorum. Nerdeyse akþam olacak ama bizhâlâ memlekete gidecek bir araba bulamadýk. Gideceðin yere kadar bizi de götür. Yoksa gecekurda kuþa yem olacaðýz burada. En azýndan yakýndaki bir köye býrak bizi. Orda bir sahipçýkan bulunur elbet, elini ayaðýný öpeyim…""Tamam, hani nerde karýn?" "Aha þu aðacýn altýnda. Allah senden razý ola. Hemen geliyom…"Kamyon þoförü çýkarmýþ olduðu gömleðini giyinmek için arkaya uzanýrken, Ahmet büyük adým-larla aðaca doðru yürümeye baþladý. Yüzünde bir heyecan belirmiþti. En azýndan geceyi bu dutaðacýnýn altýnda geçirmeyeceðini düþünerek þükrediyordu Allah'a: "Sen kimseyi darda býrak-mazsýn Allah'ým… Hamd ola sana…"

Ahmet, oraðýný koltuðunun altýna alýp, öðlen sýcaðýnýn alnýna boncuk boncuk sýraladýðý terinisilip, sarý buðdaylarý yararak koþar adým gelirken, gözlerini arýyordu Zeyno'nun. Buðdaylarýnardýna gizlenmiþ Zeyno'yu gördüðünde sanki çok uzaklardan geliyormuþ gibi özlem hissetti.Gülümsedi. Zeyno'nun yanaklarý kýpkýrmýzý kesilmiþti. Hemen ayaða kalktý. Eðilerek sarý sukabaðýný aldý yerden ve ona doðru yürüdü. Büyük bir sevgiyle baktýlar birbirlerine, Ahmet diz-lerinin üzerine oturarak gömleðinin kollarýný katladý. Zeyno'nun döktüðü su ile ellerini yýkadý.Zeyno, "Çok yoruldun, dinlen bugün biraz." dedi ve içmesi için suyu uzattý. Ahmet kalýnkaþlarýný kaldýrarak çalýþmasý gerektiðini anlatmaya çalýþýyordu. Ellerini havaya kaldýrdý Zeyno,Allah'ým emeklerimizi boþa götürmeyesin" diye dua etti. "Hadi yemek yiyelim artýk" dedi Ahmet.Küçük mavi çiçekli beze sarýp getirdikleri katýksýz ekmeði biraz su ile yerken de, buðday baþak-larýnýn hýþýrtýlarý arasýnda, mutluydular… Kuraklýðýn topraðý hançerleyip derin yarýklar açtýðýzamanlarda bile umutluydular.

"Hade Zeyno kalk, sana burada kalmayýz demiþtim. Bak durdu bir babayiðit, götürecek bizi."diyordu yaklaþýrken Zeyno'ya. Gözleri kapalý, baþý omzuna düþmüþtü Zeyno'nun. Artýk soðuk-tu beyaz, kurumuþ elleri. Gök griye bürünmüþtü. Rüzgâr çok daha þiddetli ve sevimsiz esiyor-du. Zeyno buz gibi yatýyordu. Yüzünde minicik bir gülümseme kalmýþtý giderken. Ahmet'in göz-lerinden iki damla gözyaþý süzülerek, tütün rengi almýþ býyýklarýnýn üzerine düþtü. Ýnce en-sesinden tutup kendisine doðru çekti Zeyno'yu. Hýçkýrýk sesleriyle kafasýný yukarý kaldýrdý,"Uyan Zeyno daha memlekete gideceðiz!" diye haykýrdý. Zeyno oralý bile olmadý.

Page 24: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 24

Aramýzdan birileri arkadaþýmýz Colby'yi davranýþlarý yüzünden uzun zamandýr tehdit ediyormuþ.Ve þimdi çok ileri gittiði için, biz de onu asmaya karar verdik. Colby, çok ileri gitmesinin (çokileri gittiðini inkar etmedi) asýlmaya maruz kalmasý anlamýna gelmediðini savundu. Dediðine

göre, ileri gitmek herkesin arada sýrada yaptýðý bir þeydi. Biz onun bu iddiasýna pek kulak asmadýk.Ona idam esnasýnda ne tarz bir müzik çalýnmasýný tercih edeceðini sorduk. Bunun üzerindedüþüneceðini, ama karar vermenin biraz vaktini alacaðýný söyledi. Ona bir an önce kararýndan ha-berdar olmamýz gerektiðini söyledim; çünkü Howard, yani orkestra þefi, birkaç müzisyen tutup onlarýçalýþtýracaktý ve müziðin ne olduðunu bilmeden iþe baþlayamazdý. Colby, Ives'in DördüncüSenfoni'sini hep sevmiþ olduðundan bahsetti. Howard bunun bir "erteleme taktiði" olduðunu, Ives'iicra etmenin neredeyse imkansýz olduðunu ve bunun haftalarca prova gerektireceðini herkesinbildiðini ve de orkestra ve koronun büyüklüðünün müzik bütçesini haylice aþacaðýný söyledi. "Birazmakul ol," dedi Colby'ye. Colby daha az zahmetli bir þey düþünmeye çalýþacaðýný söyledi.

Hugh davetiyelerin üslubuyla ilgili endiþeliydi. Ya onlardan biri otoritelerin eline geçseydi? Colby'yiasmak elbette yasalara aykýrýydý ve eðer otoriteler planýn ne olduðunu önceden öðrenselerdi, büyükbir ihtimalle olaya karýþacak ve her þeyi berbat etmeye çalýþacaklardý. Colby'yi asmak her ne kadarkesinlikle yasadýþý olsa da, bunu yapmak için kusursuz bir manevi hakkýmýz olduðunu, çünkü onunbizim arkadaþýmýz olduðunu, birçok yönden bize ait olduðunu ve onun her halükarda çok ileri gitmiþolduðunu söyledim. Davetiyelerin öyle bir üslupla kaleme alýnmasýna karar verdik ki, davet edilen kiþineye davet edildiðini tam olarak bilemeyecekti. Olaydan "Bay Colby Williams ile Ýlgili Bir Hadise"olarak bahsetmekte karar kýldýk. Katalogdan gösteriþli bir yazý düzeni seçildi ve de krem rengi birkaðýt. Magnus davetiyeleri bastýrma iþini halledeceðini söyledi ve içki sunup sunmayacaðýmýzý meraketti. Colby içkinin hoþ olacaðýný ama masrafýn kendisini düþündürdüðünü söyledi. Ona nazikçe mas-rafýn hiç sorun olmadýðýný söyledik, ne de olsa onun can dostu olduðumuzu, ve eðer bu can dostlarýn-dan oluþan grup bir araya gelip bir iþi biraz éclat1yapamayacaksa, yaþamanýn ne anlamý vardý? Colbyetkinliðin öncesinde de içki içip içemeyeceðini sordu. "Elbette," dedik biz de.

Bir sonraki iþ daraðacýný bulmaktý. Hiçbirimiz daraðacýnýn tasarýmýna dair bir þey bilmiyorduk, amaTomás, kendisi mimardýr, eski kitaplardan bakýp taslaðýný çizeceðini söyledi. Hatýrladýðý kadarýyla, enönemli þey gizli kapaðýn kusursuz biçimde çalýþmasýydý. Ýþçiliði ve malzemeleri hesaba kattýðýtakdirde, bize kabaca dört yüz dolardan fazlaya patlamayacaðýný söyledi. "Aman Tanrým," dediHoward. Tomás'ýn kafasýnda kurduðu þeyi söyleyiverdi, gül aðacý mý? Hayýr, sadece iyi kalite bir çam,dedi Tomás. Victor, boyanmamýþ çam biraz "ham" görünmez mi, diye sordu ve Tomás da, sanýrým pekzorluk çýkarmadan koyu ceviz rengine boyanabilir, diye cevap verdi.

Her þeyin gerçekten iyi ve eksiksiz olmasý kanaatinde olmama raðmen; içkiler, davetiyeler, müzisyen-ler ve diðer her þeyin masrafýnýn ötesinde bir de daraðacý için dört yüz dolarýn haddinden biraz fazlaolduðunu düþünüyordum ve ayrýca neden sadece bir aðaç -iyi görünümlü bir meþe aðacý ya da nebileyim, ona benzer bir þey kullanmýyorduk ki? Bu bir Haziran idamý olacaðýndan, aðaçlarýn fevkaladeyapraklarla donanmýþ olacaðýný ve aðacýn "doðal" bir his yaratmakla kalmayacaðýný, ayrýca bununözellikle Batý'da oldukça geleneksel olduðunu belirttim. Zarflarýn arkasýna daraðacý taslaklarý çizenTomás, açýk havada yapýlan bir asma iþleminin her zaman bir yaðmur tehdidiyle karþý karþýya kalmakzorunda olduðuna dikkat çekti. Victor açýk havada, belki de bir nehir kýyýsýnda yapma fikrinibeðendiðini söyledi, ama bunu þehirden biraz uzak bir mesafede gerçekleþtirmemiz gerektiðindenbahsetti; ki bu da misafirleri, müzisyenleri vesaire alana getirme ve kasabaya geri götürme sorununuortaya çýkardý.

O esnada herkes otomobil ve kamyon kiralama iþi yapan Harry'ye baktý. Harry, sorunu halletmek içinyeterli limuzin toplayabileceðini; ama þoförlere ücret ödenmesi gerektiðini söyledi. ÞoförlerinColby'nin arkadaþlarýndan olmayacaðýný ve onlardan barmenin ya da müzisyenlerin yaptýðýndan

aramýzdan birileri arkadaþýmýz colby’i tehdit ediyormuþdonald barthelme türkçeye çeviren: elçin karadoðan

Page 25: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel25

daha fazla hizmet vermelerinin beklenemeyeceðini söyledi. Çoðunlukla cenaze iþleri için kullandýðýneredeyse on limuzininin olduðunu, ayný iþi yapan arkadaþlarýna haber verip bir düzine daha bula-bileceðini söyledi. Ayrýca eðer bunu dýþarýda, açýk havada yaparsak; önemli kiþilerin ve orkestranýnüstünü kapatacak bir çadýr ya da tente gibi bir þey düþünmemiz gerektiðini, çünkü idam yaðmuradenk gelirse bunun biraz iç karartýcý görüneceðini söyledi. Aðaç mý daraðacý mý konusuna gelince de,herhangi bir tercihinin olmadýðýný söyledi ve sonuçta bu onun kendi idamý olduðundan, kararýnColby'ye býrakýlmasý gerektiðini düþünüyordu. Herkesin zaman zaman çok ileri gittiðini söyledi Colbyve biz de biraz fazla Drakonyan2 deðil miydik zaten? Howard oldukça sert bir tavýrla, bunlarýn hepsizaten daha önce tartýþýldý; hangisini istiyorsun, aðaç mý daraðacý mý söyle, dedi. Colby, infaz man-gasý olabilir mi, diye sordu. Howard, hayýr, bu mümkün deðil, diye yanýtladý. Ýnfaz mangasýnýn Colbyiçin, gözbaðý ve sigarasýnýn son nefesi gibi sadece bir ego tatmini olacaðýný ve Colby'nin baþýnýn,gereksiz tiyatro oyunlarýyla herkesin "dikkatini üzerine çekmeye" çalýþmasýna gerek kalmadan bile,yeterince belada olduðunu söyledi. Colby, aslýnda onu kastetmediðini, üzgün olduðunu ve aðacý ter-cih edeceðini söyledi. Tomás bezginlikle, çizmiþ olduðu daraðacý taslaklarýný buruþturup attý.

Ardýndan cellat sorunu çýktý ortaya. Pete, gerçekten bir cellada ihtiyacýmýz var mý, diye sordu. Çünküeðer bir aðaç kullansaydýk, ilmik uygun seviyeye gelecek þekilde ayarlanabilir ve Colby de sandalye,tabure veya onun gibi bir þeyin üstünden kendini pekala atabilirdi. Pete, bunun yaný sýra, idam ceza-sý geçici bir süre tamamen kaldýrýldýðý için; ülkede serbest çalýþan bir cellat olabileceði konusundaþüpheli olduðunu ve büyük ihtimalle Ýngiltere'den, Ýspanya'dan veya Güney Amerika ülkelerindenbirinden bir tane getirtmek zorunda kalacaðýmýzý söyledi ve kaldý ki bunu gerçekten yapmýþ olsakbile, adamýn bizi herkesin önünde rezil edip iþi yüzüne gözüne bulaþtýracak paragöz bir amatör deðilde, gerçekten profesyonel bir cellat olduðunu nasýl anlayacaktýk? Böylece hepimiz Colby'nin kendinibir þeyin üstünden atmasýna ve bu kendini üstünden atacaðý þeyin bir sandalye olmamasýna kararverdik; çünkü bunun son derece eski püskü duracaðýný hissettik-orada güzel aðacýmýzýn altýndaduran eski bir mutfak sandalyesi. Görünüþü her yönüyle modern olan ve yenilikten korkmayanTomás, Colby'nin on fit çapýnda, büyük lastik bir topun üzerinde durmasýný önerdi. Söylediðine göre,bu yeterli bir "düþüþ" saðlayacak ve eðer Colby atladýktan sonra aniden fikrini deðiþtirirse, top ayak-larýnýn altýndan yuvarlanmýþ olacaktý. Bize, cellat kullanmayarak, Colby'ye iþin baþarýlý olabilmesiiçin çok büyük bir sorumluluk yüklediðimizi ve her ne kadar Colby'nin bunu layýkýyla yapabileceðin-den ve arkadaþlarýný son anda utandýrmayacaðýndan emin olsa da, insanýn böyle zamanlardamütereddit olabileceðini ve üretimi büyük ihtimalle oldukça ucuza gelecek on fit çapýndaki lastiktopun, tele "harika" bir verim saðlayacaðýný söyledi.

"Tel" lafý geçtiði anda, o kadar zamandýr sessiz kalan Hank, birden konuþmaya baþladý ve -daha ve-rimli ve nihayetinde Colby'ye daha þefkatli olacak- ip yerine tel kullanmamýzýn daha iyi olup olma-yacaðýný sordu. Colby biraz solgun görünüyordu ve aslýnda onu suçlamadým, çünkü ip yerine tel ileasýlacaðýný düþünmekte son derece tatsýz bir þeylerin olduðu açýktý-düþündüðünüzde tiksinti gibi birhis gelir üzerinize. Tam da Colby'nin kendini neyin üzerinden atacaðý sorununu, Tomás'ýn lastik topfikri sayesinde bir güzel çözmüþken, Hank'in orada oturuyor ve tel hakkýnda konuþuyor olmasýnýnhiç hoþ olmadýðýný düþündum ve bu yüzden ben de aceleyle, tel hakkýnda konuþmanýn gereksizolduðunu, çünkü telin aðaca zarar vereceðini-Colby'nin tüm aðýrlýðý baský yaptýðýnda baðlý olduðudalý keseceðini-ve çevreye duyulan saygýnýn arttýðý bugünlerde böyle bir þey yapmak istemediðimizisöyledim, istemiyorduk deðil mi? Colby bana minnettar bir ifade ile baktý ve toplantý sona erdi.

Olay günü her þey oldukça yolunda gitti (Colby'nin sonunda seçtiði müzik Elgar'dan, sýradan birparçaydý ve Howard ve arkadaþlarý gayet iyi çaldýlar). Yaðmur yaðmadý, katýlým oldukça fazlaydý,Scotch3 da bitmedi, baþka hiçbir þey de. On fitlik lastik top koyu bir yeþile boyanmýþtý ve pastoralçerçeveyle iyi bir uyum içerisindeydi. Bütün bu serüvenle ilgili en iyi hatýrladýðým iki þey ise, ben telhakkýnda konuþurken Colby'nin yüzündeki o minnettar ifade ve bir daha hiç kimsenin çok ilerigitmediðiydi.

1 Þaþaalý, gösteriþli.

2 Eski Yunan'da Atina'nýn ilk kanun koyucusu Draco'nun en küçük suçlarý bile aðýr cezalarla yargýlayan kanunlarýna verilen ad.

3 Ýskoç Viskisi.

Page 26: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 26

den

eme

- an

latý

“Dur þöyle yazýdan önce saða bi alýntý yaslýyýyým.

Buðaralar çok moda.”

En Sevdiðim Kitaplar Kendi Yazdýðým Kitaplar, sf.920

Otuz dokuz kiþiydik. bizi ikiþerli gruplara ayýrýyorlardý. otuz dokuz tek sayýlduðundan, ben sap gibi kaldým. diðer otuz sekiz kiþi -ki onlar çoktann dokuz çift olmuþtu- güzel güzel birbirinin sýrtýný kütletirken, ben, ben

yani, tek baþýma kalmýþ, cd rafýna yönelip cdleri kurcalamaya koyulmuþtum. cdler,sidi okunuyorlar, öyle düzenli ve öyle orijinallerdi ki, hepsini raftan tek tek çýkarýpýsýrasým geldi. düzenli olan her þeyi ýsýrma huyum ise bana nereden geldiði belliolmayan bir yerden uzun zaman önce gelmiþti. düzenin; her zaman her yerde,hastalýkta ve saðlýkta, bizimle beraber olmasý gereken düzenin, düzen yazýlan vedüzen okunan, o siyasi olaný olmayan düzenin; tertibin bir çeþit, nizamýn; bize birtürlü uðramayan ve olmamasýyla þu satýrlarý yazarken bile bir ayaðýmla yerdeki pija-maya, diðer ayaðýmla çeþitli kablolara bastýran düzenin; gerçekten sahip olmakisteyip de olamadýðým sayýlý þeylerden biri olmasýyla gönlümde ayrý bir yeri vardýr. ogün de vardý. cdleri raftan çýkarýp ýsýrmaya baþlamamla, diðer otuz sekiz kiþininotuz sekizi de yanýmda bitip- yok oldu. önce bir ve iki geldi. halimi görünce puf diyeuçtular, üç ilk oldu ve eþi dört iki, sevinemeden hallerine onlar da yok oldular ve enson otuz yedi ve otuz sekiz, bir ve iki olmanýn sevinciyle, elim bir bitme kazasýylagözden kayboldular. koca salonda, yaklaþýk beþ yüz kadar cdyle, sidiyle; baþbaþakaldým. bir gün bir þey yazarým belki diye aylar önce biten sigara paketinden yýrtýpcebime koyduðum kaðýdý çýkarýp üzerine çeþitli kelimeler yazdým:

su. tanju. turunç. morgýç. moleküler. yüksek. seher. yutak. polonya. agre-sif. ergenekon. pirinç. fuzuli. kulak. tümsek. kolonya. göç. yargýç. þamar. kilit. gramafon. çocuk. þarj. kabak. devam.

Kaðýtta yer kalmamýþtý. hocadan baðýra baðýra ikinci bir kaðýt istedim. bütün sýnýfýno "vaaymnakoym bakýþlarý"ný üzerimde hissederken, sýramdan hafifçe kalkýp yenikaðýda uzandým ve kendisini alýp, yazacak bir çok yerimin de olmasý nedeniyle busefer alt alta, tek kelimelik cümlelere göre daha uzun olan, basit cümleler yazdým:

allah allah-u ekber daðlarý.

bardaðýmý coþkuyla aldým.

çamaþýr suyu yahu iþte resmen kokuyor.

istersen detaylý ama çok küçük bir kap.

caným biz o zaman saat beþ gibi buluþalým.

erikte bir karýþ toz birikmiþti.

otun sorumluluðu yeþil olmak o zaman.

yani gerçek yüzük böyle demir.

öküzün trene baktýðý gibi dalmaktýr.

hayýr bize de hiç söylemiyorlar.

uzaklardan çocuk tutunuz.

yok bitmedi daha var.

Ýçeri gidip o muhteþem yeþil deri koltuða oturdum. bir müddet deri koltuklarhakkýnda düþündükten sonra eldivenlerimi çýkarýp sehpanýn üzerine býraktým.gözüm televizyonda takýlý kalan yýldýz tilbe klibine takýldý. kumandaya uzanýp bir üst

tanrým sen günahlarýmý update!özgür göreçki

Page 27: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel27

kanalý açtýðýmda, ve bir üst, ve bir üst, ve sonra yine bir üst kanalý açýp tüm kanallarýn görüntü-lerinin donmuþ olduðunu gördüðümde, ters giden bir þeyler olduðunu kavrayýp biraz nefes almakadýna pencereye yöneldim. elbette sokakta yürüyen herkes de donmuþtu ve arabalar, sanki kýrmýzýýþýða yakalanmýþcasýna abuk sabuk hallerde dona kalmýþ, kimi insanlarýn kollarý sallanýr gibi don-muþ, kimileri hazýrolda bekler gibi yakalanmýþtý olaya. perdeyi kapadým, yüzümü arkamdaki duvaradöndüm, duvardaki tablonun yamukluðu canýmý sýktý onu düzelttim. çaktýrmadan bir müddettabloyla birbirimizi süzdükten sonra -ben hiç belli etmedim ama o çok renk verdi- yeniden derikoltuða oturdum. kaðýtta epey boþluk vardý. benim ise boþluklarý doldurmada üzerime yoktu. sað üstköþesine þimdi tamamý buraya sýðmayacak uzunlukta bir þiir yazdým:

ÖMÜR

Kimileri için

gereðinden fazla

-Kýsaltýlmýþtýr-

Kendime sokakta donmuþ insanlar varken benim burda ne iþim var diye sorup "hiiiç" cevabýný alarakdýþarý çýktým. birilerinin þaka yapýyor olabileceðini göz önünde bulundurarak, þüpheli bakýþlarlaetrafý kolaçan ettim. donanlarýn iyice yanlarýna yaklaþýp dandik filmlerdeki gibi titreyip titremiyorolduklarýna, karþýlarýnda abuk sabuk hareketler yaptýðýmda gülüp gülmediklerine baktým. gerçektendonmuþ olduklarýna inandýktan sonra tespitlerimi yapmaya, yaptýklarýmý kaðýtta bulduðum boþ yer-lere yazmaya baþladým:

Ýnsanlar güzel donmuþlar ve çirkin donmuþlar olmak üzere ikiye ayrýlmýþ. güzel donmuþlar gayetgüzel donmuþken çirkin donmuþlar baya çirkin donmuþlar, biri burnunu karýþtýrýrken yakalanmýþmesela. hepsi sýcak donuklar, yani kimsede herhangi bir buzlanma söz konusu deðil. erkekler kütükgibi gözükürken, kýzlar resmen taþ! içlerinden bir tanesini bakýþlarýmla eritir gibi oldum, ancakyemedi. biraz kýmýldar gibi olsa da, ý ýh, rüzgar esti sanýrým. o da ayrý bir þans tabii de, neyse, fotoðrafmakinesi olayýna girmeliyim, acilen, megapixelli olanlardan.

Kaðýdý cebime koyup fotoðraf makinecisi aramaya koyuldum. yaklaþýk yirmi dakika sonra bir elek-tronik bakkalýn önündeydim. kapýsý civarýndaki insanlar donmuþtu ama içerdekiler de donmuþlarmýydý emin deðildim, girdim. beni güleryüzlü olduðu kadar yavþak bir adam karþýladý, gülerken don-muþ bir satýcý. biraz onu izledim, güldüm. içerdeki herkesin donduðundan emin olup direkt fotoðrafmakinelerinin olduðu kýsma ulaþtým. özelliklerini hiç kurcalamadan, yalnýzca fiyat etiketlerine bakýpen pahalý olaný seçtim, en iyisi o olmalýydý çünkü, ben de hamd olsun türktüm. aleti boynuma geçiripgerçek bir fotoðrafçý imajý çizdikten sonra, artýk kime hava atýyorsam, en güzel pozu almak adýnamaðazýnýn içinde koþuþturmaya baþladým. lakin keþke koþuþurmaya baþlamamýþ olsaydým. hemkoþuþturmaya yazmasý zordu, hem de donmuþ insanlarýn fotoðraflarýný çekme teþebbüsüm beniderin düþüncelere sevk etmiþti. kaðýda aynen devam ettim:

Bu olsa olsa bir ne olur, ne iþe yarar, kime ne anlam ifade eder, gereði nedir? bu aptal donmuþlarýnyüzleri zaten fotoðrafta da böyle çýkacaktý, duran, bir saniye, bundan uzun zaman önce ne olmuþtu,kim görmüþtü, ne demiþti? þimdi þunun arkasýna geçip bi tekme patlatsam, o devrilse önündekininüzerine, o da onun önündekini, onun önündekine, bunlar resmen domino taþý gibi, yani yoksadurum, atilla ilhan'ýn, tamam ulan tamam; attila ilhan'ýn, "bir, üç ve beþ" þiirinde dediði gibi mi:"devril / ve bitir maceraný."

Yani kýsacasý hasan, lafý uzatmaya gerek yok sen yalancý deðilsin; ortamda hala bir hareket mevzubahisken, çekilebilecek en güzel fotoðrafý çektim. düzeni, o her zaman her yerde bizimle olan düzeni,düzen yazýlan ve düzen okunan düzeni, gerçekten sahip olmamak isteyip de arada sýrada sahipolmak zorunda býrakýldýðýmýz düzeni, bir bakýmdan da düzensizliði düzen düzeni bozmanýn, dahasýbu bozmayý resmedebilmenin sevinciyle eve dönüp tüm cdleri tek tek kýrdým. ortaya amerikansalatasý, tamam ulan tamam rus salatasý, gibi bir görüntü çýkýnca, bu kýsa zamanda ne kadar da çokþey yaþadýðýmý anca sigaradan çýkan ile hangi hocadan istediðim ikinci kaðýda yazdýklarýmý okuyarakkavradým ve bunlardan þöyle bir sonuç çýkardým: bir insana aðzýna kadar su dolu bir bardak vermekile o insanýn elindeki boþ bardaðý aðzýna kadar suyla doldurmak arasýnda, fazýl hüsnü daðlarcakadar fark var.

Hem de her alanda.

Page 28: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 28

Sinema hayatýn kendisinden ibaret deðildir; aslýnda basit olarak tek düzebir akýþtýr. Bu akýþý þekillendiren ise yönetmenlerdir. Zaten ulu birkralýn heykelini haþmetli kýlan, kralýn kendisinden ziyade heykeltýraþýn

becerikli elleridir. Sinemayý bir sanat dalý haline getiren olgu da buradabaþlar. Konusu ne olursa olsun, herhangi bir kompozisyonu çekiþ stillerindenonun anlatmaya çalýþtýðý akýþý büyük oranlarda etkilemek mümkündür.

Her sanatkârýn bir tarzý olduðu gerçeði; ayný zamanda farklý ve baþarýlý ola-bilen sanatkarlarýn deðerli olacaðý kabulünü doðurur. Bir yönetmenin çokbaþarýlý sayýlabilmesi için hem elindeki malzemenin kaliteli hem de kam-erasýndaki maharetin, yani üslubunun, ziyadesiyle güçlü olmasý gerekir. Ýþte,günümüz sinemaseverlerinin birçoðu tarafýndan "gerçek bir üstat" olaraknitelendirilen Stanley Kubrick de burada devreye girer.

Sinema tarihinin en ilginç yönetmenlerinden birisidir Kubrick. Sadece çektiðifilmlerin sayýsýnýn yönetmenliðe ayýrdýðý zamana oranýndaki þaþýrtýcý azlýk,bunu fark eden her izleyici için dönüp "bir Kubrick gözlemi yapma" nedenidir.Bu gerçeðin arkasýndaki sebep þüphesiz ki Kubrick'in eþine az rastlanýrmükemmeliyetçiliðidir. Yönetmenliðini yaptýðý tüm filmlerinde senaryodaki enince detaylarýn yaný sýra; ses montajlarýndan görüntü akýþýna hatta -eðervarsa- özel efektlere kadar bizzat ilgilenmesi, bu sýra dýþý yönetmenin dâhilikve delilik arasýndaki ince çizgide dans ettiðinin delilidir bir bakýma da.

Kubrick izleyicisinin görsel ve iþitsel algýlarýný uç noktalara doðru zorlar. TheShining'inde (Parýltý) küçük çocuðun halý ve parke zemin üzerine bisikletiyleotel koridorlarýný turlarken bisikletinin tekerlerinin çýkardýðý ritmik sesler,2001: A Space Odyssey'inde (2001: Bir Uzay Yolculuðu) dakikalarca uzayýnderinliklerinde duyulan tek sesin astronotun soluk alýþ veriþleri olmasý; uzunsüre zincir geçiþlerle kayýp giden renkli ve anlamsýz ýþýklarýn görünmesiizleyicinin anlamsýz bir þekilde içgüdüsel olarak gerilmesine sebep olur.Aslýnda burada yöntem basittir; pahalý efektler, þok geçiþler olmadanizleyicinin hissetmesini saðlayarak direkt bilinçaltýna etki etmek ve filmboyunca izleyiciyi canlý tutmak, dolayýsýyla maksimum verimle anlatmak iste-diklerini izleyiciye bir nevi empoze etmektir.

Dikkatli bir izleyici Kubrick'in filmlerinde herhangi bir sahnedeki tümobjelerin deðiþik bir tür simetriyle birbirine baðlý olduðunu fark eder. Bubütünlük, karenin etkisini maksimuma çýkarýrken; temelde basit bir simetrihastalýðý olarak düþünülebilir. Zira Kubrick'in Dr. Strangelove isimli eserindePentagon içersindeki yuvarlak masa ve masadaki tüm görevlilerin birbirlerinekonumlarý; Paths of Glory'deki (Zafer Yolu) mahkeme ve infaz sahnelerindekiasker hareketleri bu yargýyý desteklenebilecek kanýtlar olarak görülür. Ancak;Kubrick'in burada asýl yapmaya çalýþtýðý, insan doðasýnda içgüdüsel olarakbulunan düzen tutkusuna hitap etmektir. Kubrick'in bu etkiyi býrakmak iste-diði izleyici, bu durumu basit bir geometrik ayrýntý olarak görmektensesimetrik ve ölçülü bir düzenin doðru kamera açýlarý ile birleþtiðinde görsellik-

tescilli bir deli:stanley kubrick

eren taþkesen

Page 29: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel29

te vazgeçilmez bir unsur olduðunu düþünmeye baþlar.

Peki, Kubrick'in kendi alanýnda en üst düzeye çýkmýþ bulunan tekniði gayet sýradan birhikayeyi bir baþyapýt olma yoluna girdirebilir mi? Burada onun en büyük silahlarýndan birisidevreye girer: Ýroni. Konu ve hikaye seçiminde Kubrick'in belki de en çok dikkat ettiði durum,konunun insan doðasý ile ilgili olmasýdýr. Hemen hemen tüm filmlerinde etkisini gördüðümüzbu durum, özellikle birey toplum iliþkilerini irdelemesi ve kara mizahýn en deðerli örnekleriniortaya çýkarabilmesini saðlamýþtýr. Özellikle askerlik ve politika mekanizmalarý üzerindeincelediði toplum içi sosyal iliþkiler ve bu iliþkiler sonucu birey psikolojisindeki deðiþimlerinçözümlemesi onu alanýnda son derece hakim kýlmýþtýr. Genel geçer görüþ olarak Kubrick'insavaþ takýntýsý olduðu söylense de, asýl gerçek Kubrick'in takýntýsýnýn savaþ üzerine deðil, orduve askerlik mekanizmalarýnýn üzerine olduðudur. Bir bakýma hükmetme isteði, merhamet, þid-det gibi insanýn doðasýnda bulunan eðilimlerin hemen hepsinin savaþ ortamýnda görülebilmesirahat olduðu için; Kubrick ordu takýntýsýný politika ve savaþ ile birleþtirmiþ, uç kutuplardakigüdüleri bu þekilde kadrajdan aktarmýþtýr. Hatta salt þiddeti anlatmak için A ClockworkOrange'yi (Otomatik Portakal) çekmiþ, çoðu sinemasever tarafýndan "Kubrick'in en iyi eseri"olarak nitelendirilen bir baþyapýtý ortaya çýkarmýþtýr, ancak genelde þiddet öðesini diðer duygu-larla birleþtirip insanýn özünde bulunan kaosa iþaret etmeyi tercih etmiþtir.

Kubrick'in en önemli özelliklerinden birisi de, daima ayrýntýlarda gizlenmeyi sevmiþ oluþudur.Bu davranýþýnýn temelindeki düþünceyi hiçbir zaman açýklamamýþ olsa da, varsayýmlarla þunoktaya varýlabilir; Kubrick her ne kadar sýradan öðeleri kendisine malzeme olarak seçmiþsede, aslýnda sýradan olan hiçbir þeyden fazla hazzetmemiþtir. Onun asýl felsefesi, basit þeylerikullanarak karmaþýklýða ve "düzen"in en üst formu olan kaosa ulaþmaktýr, filmlerindeki enönemli ve temel düþünceleri de bu yüzden çoðu zaman küçük diyaloglara yahut karakter tep-kilerine saklar. Tabii, buradan hareketle Kubrick'in bir narsist olduðu savý ortaya atýlabilir; zirazekalarýný ve üstün yeteneklerini birleþtirebilip bu kombinasyondan yüksek verim alabileninsanlarda narsizm yaygýn görülen bir hastalýktýr. Kubrick'in ayrýntýcýlýðýna örnek olarak Pathsof Glory'den þu sahneyi ele alýrsak;

Fransýz askerleri Marne cephesinde bir Alman kadýný tutsak almýþlardýr. Askerlerin hepsi özel-likle çok çirkin yahut yaþlý olarak seçilmiþlerdir, kadýn ise inanýlmayacak derecede güzeldir vene olduðunu anlamayarak sessizce aðlamaktadýr. Kadýný barda sahneye çýkarýrlar, þarkýsöylemesini isterler. Çýðlýklar atarlar, hayvanlar gibi davranýrlar. Kadýn þarkýsýna baþlamadanyanýndaki adam ile Almanca konuþunca bir Fransýz askeri þöyle baðýrýr:

"Hey, Modern bir dille konuþsana!"

Burada, ironiyi görmek ziyadesiyle kolaydýr; film boyunca anlatýlan kavramlardan farklý olarakbu durum sadece bu sahnede geçerlidir.

Filmlerinin yurtdýþýna gönderilecek olan tüm kopyalarýný teker teker izleyip olasý bir hatayakarþý inceleyen bu dâhi yönetmen, emeðine karþý duyduðu bu saygý dolayýsýyla geniþ bir hayrankitlesine sahip olmuþ; ancak hiçbir zaman Akademi tarafýndan "En Ýyi Yönetmen" Oscar'ýnalayýk görülmemiþtir. Bu durum aslýnda Akademi'nin çoðu zaman popüler kültürün etkisi altýn-da kalan ve saðlýklý kararlar veremeyen bir kurum olduðunu gösterir.

Peki, sonuç olarak kimdir Stanley Kubrick? O, genel olarak tüm insan ýrkýna tepeden bakan vebu ýrkýn acýmasýzlýðýndan ölesiye nefret edip ayný zamanda onlarýn acizliðine acýyan sýradan birdâhidir.

Page 30: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 30

Hollanda'da öðrenci olarak 15 ay geçirmiþ olmanýn (örneðin) Fransa'da 15 ay geçirmiþolmaktan farký, gördüðünüz þeyleri arsýzca genellemenize izin veren homojen toplumsalyapý. Haliyle bu yazý genelinde genellemelere kapýldýðýmý ve aslýnda hiç de öyle olmadýðýný

hissederseniz, bilin ki sebebi iþte bu arsýzlýktýr.

Hollanda'nýn Avrupa için önemi nedir, bunlarý bana deðil Google'a sorun. Ben daha ziyadeHollanda'da Hollandaca bilmeden, nüfusu 55 milletten oluþan 400 kiþilik bir okulda sadece 3Hollandalý öðrenci tanýyarak kalkýnma çalýþmalarý yapma konusunda bilgi verebilirim. BenimHollanda günlerim çeliþkilerden ibaretti. Kültürel çeliþkiler deðil bunlar; zira Kahire'ye gidipkültürel travmalar yaþayan ortalama bir Batý Avrupalýnýn aksine, karmaþadan gelenler içinAvrupa kibar olursak kolay, içten olursak sýkýcý bir yer. Yaþadýðým þehir olan La Hey devletbinalarý, kraliçenin atlarý, pembe gömlekli metroseksüel erkekleri ve askeri adýmlarla yürüyeniri kemikli kadýnlarýyla pek de enteresan bir yer deðildi. Yerel gazetelerin baþlýklarý "PrensesMaxima halký selamladý", "La Hey'deki jimnastik salonu yýkýlýyor" kývamýydý. Pembe gömleklilerolarak anacaðýmýz, Ýngilizlerin kýsaca "preppy" dediði, benimse "fanusiçigülleri" olarak özetleye-ceðim nüfus bu þehre çok yakýþýyor. Binalardan tutun, gömleklerin kolalý yakalarýna kadarherkes size ayný þeyi baðýrýyor: Biz Avrupa'nýn hoþgörü ülkesiyiz, bakýn Adalet Divaný'mýz bilevar. Çin mahallemizden sola dönünce Afrika mahallesi var, ilerde saðda da Türkler oturmakta.15 ayýn sonunda yaþadýðým çeliþkiler iþte bu ufak kavramlar üzerineydi; onlarýn kavramlarý,bizim kavramlarýmýz ve onlar-biz ayrýmý sýrasýnda güme giden kavramlar üzerine...

Ortalama Türk erkeði ve kadýnýnýn sarý saç hayranlýðýyla alay edercesine, Hollanda sokaklarýmelezler geçidi. Biz Surinam'ý bir bilgisayar oyunu karakteri zannederken; ama arsýzcadünyanýn Türkiye etrafýnda döndüðüne inanýrken, sokaklar boyu ne sarýþýn ne de beyazolmayan Hollandalýlarla yürümek, yürüyebilmek, bu ülkede hoþgörünün izahý: herkesHollandalý olabilir. Kelimelerle takýntýlý iliþkiniz varsa, hoþ görülmek deðil, birlikte yaþamakisteyebilirsiniz, içten içe bunu hafif ýrkçý bile bulabilirsiniz; ama bir Hollandalýnýn gözlerini koca-man açarak tekrar ettiði üzere "Hollanda'da ýrkçýlýk yoktur; çünkü ýrk yoktur!". Yani benim adýmYu Yin olsa da, sen Maria Valvarez olsan da, pasaportumuz "Hollandalýsýn" demekte. E o zamansizin kökeniniz size yalnýzca egzotik bir lezzet ekliyor ve hatta kendi içinde "sadece uzak Asyalýkadýnlardan hoþlanan pembe gömlekliler", "sadece Hintlilerden hoþlanan Latinler" gibi gruplaryaratabiliyor. Hepimiz egzotik kökenlerimizle eþit birer hoþgörü neferiyiz. Çin lokantasýndayemek yerken evimizde Surinam pirinci haþlýyoruz, Endonezya'nýn acý sosu sambal ile.. yanýn-da da Silifke ayran.

Derken, yýlbaþý yaklaþýyor. Hollanda'nýn coþkuyla beklediði tarih herkesinkinden erken: 5Aralýk, Sinterklaasdag (Santa Claus Day). Bu Sinterklaas geleneðini açýklamak gerek: SevgiliNoel Baba, yani Sinterklaas, kasým ayýnda bir cumartesi günü Ýspanyol donanmasý gemisiiçinde, yardýmcýsý Zwarte Piet (Siyah Peter) ile La Hey kýyýlarýna varýyor. Þaka yapmýyorum,belediye baþkaný dahil herkes karþýlama töreni için sahile koþuyor. Zwarte Piet "hediye daðýt-mak için bacadan geçerken yüzü gözü simsiyah olmuþ bir beyaz" olarak tarif ediliyor; çocuk mucüce mi o bile belirsiz, hatta biraz da cinsiyetsiz. Üstünde eski zaman sokak çalgýcýlarýnýn yanýn-da gördüðünüz maymunlarýnkini andýran bir kýyafet var; 16. yy Ýspanyol havasý da katýlmýþ.Ayrýca bacadan içeri geçerken her ne hikmetse burnu geniþlemiþ, dudaklarý kalýnlaþmýþ, saçlarýsiyah ve kývýrcýk olmuþ, kulaðýna 17. yy'da Afrikalý kölelere takýlan altýn küpeler takýlývermiþ.Yani o ak sakallý nur yüzlü Noel Baba'nýn yanýndaki Siyah Peter, aslýnda Afrikalý bir köle çocuk.Bunun için görmeyi bilmek falan gerekmiyor, basbayaðý öyle. Bu olay burada bitmiyor; sahilekoþan Hollandalýlar büyük bir neþeyle, önce çocuklarýný Zwarte Piet kostümüne sokuyor,hevesle çocuklarýnýn yüzünü siyaha boyuyor, kývýrcýk saç peruðunu takýyor, dudaklarý daannesinin Chanel rujuyla kýrmýzý yapýlýyor. Pembe gömlekliler familyamýz, azalan Hollanda

türk’ün siyah peter’la imtihaný derya güvenç

Page 31: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel31

geleneklerinden birini daha yaþatmanýn haklý gururunu yaþýyor, el ele sokak-lara düþüyorlar. Akþama da ebeveynler ayný þekilde giyinecek, Zwarte Piet'e aitolduðu düþünülen bozuk bir aksanla Hollandaca konuþup yine ona ait olduðudüþünülen "sevimli sakarlýklar" yapýlacak, yolda takýlýp düþecek falan, ufakmaniler deðiþ tokuþ edilecek. Sahile giderken önünden geçtikleri istisnasýz hervitrin zaten kasým ayýndan beri Zwarte Piet iþgali altýnda; zavallý Piet bebekleritencere kulplarýndan sarkýyor, pulcunun pullarýna tutunuyor; hep maymunsubir vücut diliyle bize "þebeklik" yapýyor. Piet'ten kalan boþluklarda ise Papagibi giyinmiþ maðrur bir Sinterklaas bebeði var, ak sakallý, aðýr baþlý ve pilli;

eliyle bize "gel gel" yapýyor. Büyük pasajlarýn giriþinde Piet kostümü içinde el ilaný daðýtýp bluesþarkýlarý söyleyenler bile var, müziði bile siyah yani. Bir dükkanýn kendi Zwarte Piet'ine sahipolmasý bir prestij. Bir buçuk ay boyunca ben sokaklarda bu hali gördükçe okulumun %60'ýnýoluþturan Afrikalý öðrencilerden utanýyorum, insanlýðýmdan utanýyorum; ama anlamak istiyo-rum... Bu ülkenin bu daðlar boyu çeliþkisini (ki Hollanda dümdüz bir ülkedir) anlamayý inanýnçok istiyorum.

Anlamak, kavramlarla oluyor. Irkçýlýk yaþamamýþ, yaþatmamýþ bir milletiz, eh ben de buralar-dan geliyorum. Ayrýmcýlýk konusunda ciltler yazmýþ olabiliriz; ama ten rengine dayalý ayrýmcýlýkkonusunda derin bölünmeler yaþamadýðýmýz aþikar. Osmanlý'da Mýsýr'dan köle olarak getirilmiþ"siyahi"ler olduysa da, bunun günümüze yansýmasý þu Top Model Türkiye yarýþmasýndakiTuðçe'ye bakýp "bu deri renginle sen de mi Türk'sün yahu?" þaþkýnlýðýnda kaldý ancak; varlýk-larýný duyduk. Avrupa'nýn yegane donanmasýyla Endonezya'dan Güney Afrika'ya ulaþankoloniler kurmadýk biz. They Might be Giants'ýn "Ýstanbul not Constantinople" þarkýsýnda birkez daha duyacaðýmýz üzere, New York'un adý bile eskiden New Amsterdam idi. Kýsacasý biz sýrfiþ gücü gerek diye bir kýtayý diðerine gemilerle göndermek nedir, bilmiyoruz. Böyle bir tarihlenasýl baþa çýkýlacaðýný da bilmiyoruz haliyle. Bu kavramlar yok. Hollanda, iþi "ýrk yok, görmü-yorum laa laa laa" diyerek çözmüþ gibi dursa da, bu Zwarte Piet bir sürü soru iþaretiçýkarýyor.

Ben sokaklarda protesto bayraklarý, yürüyüþler bekledim. Bu bir buçuk ay boyunca gördüðümtek yürüyüþ kürk karþýtýydý. Anlam vermesi çok zor bir kabullenme, hattasahiplenme vardý. Derken, 5 aralýk günü her þey biraz daha anlamkazandý. Hangisinin daha hazin olduðuna karar veremediðim iki örnek, opembe gömlekli fanusiçigülünün bana neden "burada ýrk yoktur!" dediðiniaçýklamýþ oldu. Birinci örnek, Tanzanyalý bir ailenin katran karasý 4 yaþýn-daki oðullarýnýn yüzüne siyah boya sürdüðünü görmemdi, ayrýca kývýrcýksaçlarýndan daha kývýrcýk bir peruk, kalýn dudaðýndan daha kýrmýzý bir rujda cabasý. Ýç acýtan bir körlük gibi duruyor, deðil mi? Ýkinci görüntü ise,yine Afrikalý bir ailenin çocuklarýna yalnýzca Zwarte Piet kostümü giy-dirmiþ olmasýydý; makyaj yok, boya yok, peruk yok; ama kostüm var. Buda iç acýtan bir "evet o Piet benim!" kabulleniþi deðil midir peki? Bu iki ufaklýðý gördüðümdeþaþkýnlýktan aðlamaklý oldum ben. Biri neden kendini "yeterince siyah deðil" sanýyor, diðerineden kendisiyle dalga geçildiðini bile bile oðlunu süsleyip bu kutlamaya gidiyor? Yarýn okulagidince bir "Wit (beyaz) Piet" artýk kendisine baþka bir gözle bakmayacak mý? Yetiþkinler neysede, daha anaokulu çaðýndaki çocuklara bu neden yapýlýyor? Soru iþaretlerinizden taç yapýp tak-abilirsiniz; öyle sonsuz.

Hollandalýlar bunu "Hollandalýlýk"la açýklýyorlar sanýrým. Herkes eþit ve bu bir gelenek.Hollanda geleneði Hollandalýlara ait ve Hollandalýlýðýn bir parçasý. Benim konuþtuklarýmgenelde "politik olarak doðru" söylemin fazlasýyla farkýnda olduðu için cevaplarda biraz sapmaolsa da, içten bir tek cevap geldi: "Zwarte Piet'e bakýp da komik bir þey göremiyorsan bir soru-nun var demektir". Evet, bunu söyleyen bir beyazdý tabii ki ve cevaben bir sürü þey söyleye-bilirsiniz. Beni ilgilendirense daha ziyade o Tanzanyalý aile... Hollanda içinde tartýþma yaratmýþbir karakter tabii ki Piet. Bu konuya bakan özel bir devlet birimi bile var. 2006'da "Piet'in yüzüher renk olsun, ýrkçý olmasýn" giriþimiyle, sarý Piet, yeþil Piet, mor Piet falan dolmuþ ortalýk;

Page 32: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 32

ama Hollandalýlar bunu benimsememiþler, siyaha dönülmüþ. Sinterklaas geleneðinin sürdüðübir diðer ülke olan Ýsveç ise Zwarte Piet'i çoktan bir kedi yavrusu yaptý, böylece karakter korun-sa da ýrkçýlýk bitmiþ oluyor. Hollanda ise "Avrupa'nýn hoþgörü neferi" olarak, elinde surinam pir-inci, dilinde Etiyopya türküleriyle Piet'ten vazgeçmiyor. Bu vazgeçmeyiþte ben yeniden tanýmlan-mýþ Hollandalýlýk kimliðinin eskiyle baðýný koparmama inadýný görüyorum. Ýlkokulda hepberaber siyaha boyanan 72 milletin evlatlarý, yeni bir Hollandalý artýk. "Burada ýrk yoktur!"; ama"burasý ýrksýz dediysek, tarihsiz de demedik" aslýnda... Böylece geleneklere tutunarak eskiyle(buradaki eskinin ýrkçý bir eski oluþu çeliþkisini kimse görmüyor) baðý koparmýyor hasHollandalý ve diðerlerine de aslýnda "yersen, Hollandalýlýk budur!" diyor. Benim bildiðim yeganekavram, eskimiþ geleneklerin deðiþmesinin, hatta atýlmasýnýn gerekliliði. Konuyla ilgili bir tekkavram var elimde, o da bu hoþgörü milletine ters geliyor! Böylece Hollanda, Wikipedia'da "Siyahýrkýn temsili" baþlýðý altýnda "günümüzde süren ýrkçý tezahürler"de bir numaraya oturuveriyor1.Burayý okuduðunuzda, Zwarte Piet'in köleleþmiþ bir þeytanla maymun arasýnda deðiþen tem-sillerden günümüze geldiðini öðreniyoruz2. Sinterklaas geleneðinde "çocuklarýn psikolojisibozulmasýn" diye bir sürü detay3 ayýklanmýþ olsa da, Piet dimdik ayakta.

Kuþaklardýr Karadenizli Temel'in burnu, þivesi, sakarlýðý, sivri ama kýtzekasýna gülenler olarak, biri bize "bunda ayrýmcýlýk var" dediðinde savun-maya geçmiyor muyuz? Temel'i devletin baðrýna bastýðý bir milli karakteryapmadýðýmýz açýk; öte yandan bizim Temel'i daha zararsýz bulduðumuz daaçýk. Çingene dizileri yapmayý da eðlenceli bulabiliyoruz; yani beni korku-tan þey açýða çýkýyor: aslýnda biz de o kavramlara kýyýsýndan köþesindensahibiz. Peki bu kavramlar ýrk meselesiyle karþýlaþýnca ne oluyor? "Irkçýlýkyoktuuur!!!" dediðimiz topraklarda göz altýnda bir Nijeryalý öldüðünde haber bültenlerimiz bizehatýrlatmak zorunda kalýyor: "o da insan, sevgili seyirciler, o da can". Irkçý tarihimiz olmadan daýrkçý olabileceðimizi fark etmiyoruz. Hollanda'nýn kendi içinde çeliþkiler yumaðý haline gelmiþ,her delikten kovuktan bir ay boyunca fýrlayan Piet'i en azýndan 6 Aralýk sabahý ülkeyi terk ediy-or. Dediðim gibi, onlarýn kavramlarý ve bizim kavramlarýmýz falan derken, olan aslýnda her ikitaraftan da baðýmsýz var olan kavramlara oluyor; ýrkçýlýk, Afrikalýlýk, eþitlik, farkýnda olmak,geleneklere baðlýlýk gibi...

Ben Hollanda'da çok uç ýrkçýlýk vakalarýna da bizzat þahit oldum; öte yandan Hollanda'nýnIrkçýlýk Bürosu açtýðýný ve isteyene ücretsiz avukat saðladýðýný da biliyorum. Gerçek anlamdakavram kargaþasý yaþayan, Piet'in gölgesinde "burada ýrk yoktur" diyen Hollandalýlar bazenbana "Alis Harikalar Diyarýnda" hissi verse de, yüzü boyasýz o Afrikalý çocuðu hiçbir zamanunutmayacaðýmý bilsem de, çeliþkilerimden kurtulamýyorum. Türkiye'de çokça hissettiðim"tarafýný seç" hissiyatýna kapýlmadan, bolca duyduðum "Türkiye mi, Hollanda mý?" sorusuna da"bir baþkadýr benim memleketim" duygusallýðýna da saplanmadan düþünmeye çalýþýyorum...yine de Piet'i affedemiyorum. Kamerun-Ýngiliz melezi arkadaþým tezini Zwarte Piet hakkýndayazarken kývýrcýk saçlarýyla oynardý hep. Hollandalýlara dehþet içinde bakar, "kostümümügetirin" diye sinirlenir, sinirden diþlerini sýkardý. Ona bakýnca Piet görenleri affetmiyorum.

Zwarte Piet'in varlýðýný affedemiyorum; çünkü "ýrk yoktur" demenin "ýrk meselesi"ni çözmeye-ceðini biliyorum.Ne yazýk ki Piet bir tek iþe yarýyor: bana görmezden gelinerek çözüldüðüvarsayýlan tek sorunun ýrkçýlýk olmadýðýný da defalarca hatýrlatýyor. Gözümüzün önünde olanbiten ve dýþarýdakileri dehþete düþüren birçok þeyi, kendimizle çeliþe çeliþe kucakladýðýmýzý baþý-ma kakýyor. Hollandalýlar ya da Türkler olarak deðil, tüm insanlýk olarak...

1 http://en.wikipedia.org/wiki/Black_face#Modern-day_manifestations

2 Bunlardan biri de, Piet'in aslýnda Ýspanya'da yaþayan bir Afrikalý Müslüman olduðu ; günümüzdeki versiyonuna oldukça yakýn.

3 Noel Baba'nýn hediyeleri vermeden önce çocuklarý telaþlandýrmak için " bu sene kimse iyi bir çocuk olmamýþ " demesi gibi.

Page 33: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel33

röp

ort

aj“duygulara deðil duyguculuða karþýyým”

Dinçer: Neo-epik þiir akýmýný, 71'liler tasnifinizi okuduk. Þunu sormakisterim, þiirinizi neden epik þiir deðil de neo-epik þiir þeklindeadlandýrdýnýz? Bunun temel dayanaðý nedir? Artýk her þeyin baþýna yenikonarak yapýlan canlandýrma düþüncesi mi?

Hakan: Epik, otantik bir þeydir. Dedem Korkut Hikâyeleri, Oðuzdestanlarý gibi. Neo-epik isimlendirilmesi biraz Fransýzcaya kurban gitti.Neo-epik derken ben, ecnebi bir þeyden bahsediyormuþum gibi algýladýinsanlar. Ben buna "yeni destansý þiir" de diyebilirdim. Baþka bir anlamagelmez zaten; fakat, bunlarýn doðrudan doðruya destan olmadýðý da vur-gulanmalýydý. Ben bunu söylediðimde belli bir destansý þiir zaten vardý.Yedi Ýklim, Hece gibi dergilerde bunun örneklerine rastladýk. Ýslamcý vesol dergilerde destancý þiirler vardý. Uzun þiirlerdi bunlar. Ben bu þiirlerinyeterli olduðuna inanmýyordum. Bunlar belli bir inanç ve ahlak tasarýmý-na baðlý, daha onaylamacý bir þiirdi, muhalif bir þiir deðildi. Bireyinçeliþkilerini yok sayan bir þiirdi. Günlük siyasete, ideolojiye bu þekildebaðýmlý olan bir destansý þiirin yeterli olmadýðýna inanýyordum. Bununiçin de "ne desek?" diye düþündüðümüz de, "modern epik" aklýmýza geldi,ama "modern" iyi bir sýfat deðildi. Neo'yu tercih ettim. "Yeni destansý þiir"dediðimde, bunu çoðunluk solcu bir þiir olarak anlayacaktý. Ben þiiri ide-oloji belirleyemez diye düþündüðümden, þiirin bir ideolojiye maledile-meyeciðinden "neo-epik" ismini daha uygun gördüm. Neo-epik bir þiirtürüdür. 1960'larýn baþýnda baþlayan ve aslýnda devam eden ama 80'ler-den sonra belirsizleþmiþ bir türdür. Sezai Karakoç, 1965'te "Köpük" þiiri-ni yazmýþtýr. Bu þiir Türkiye'nin destaný denilebilecek bir þiirdir amabildiðimiz anlamda bir epik þiir deðildir. Ýmgesel bir kuruluþu da vardýr,bu anlamda modern bir þiirdir. Veya Turgut Uyar'ýn "Terziler Geldiler" gibiþiirleri ya da Cemal Süreya'nýn "Göçebe" gibi þiirleri… Bunlar uzun þiir-ler. Ve modern imgelemle yazýlmýþ þiirlerdir. Nazým, Tevfik Fikret ve Âkifneo-epiðin atalarýdýr. Onlar kendi devirlerinin problemlerini þiirle ifadeetmeye çalýþmýþlardýr. Daha geriye gidildiðinde Osmanlý þiiri içinde de birepik kanalý bulunur. Bu kanal zayýflamýþtý, 80'lerden itibaren. 80kuþaðýnýn þiirine hiçbir sempati, hiçbir yakýnlýk duymamýþýmdýr. Onlarýniçinde kendime yakýn bulduðum þairler, yine epik þiire yakýn þairlerdir.Ýþte bu süreçte epik kanalýný canlandýracak bir proje vardý kafamda. Benbunu konuþtuðum, görüþtüðüm þair arkadaþlarýma hep öneriyordum.Murat Menteþ ve Hakan Þarkdemir ile çýkmýþtýk yola. 1996'da. Dahasonra bazý arkadaþlar dahil oldu. 90'larýn sonundan 2004, 2005'e kadarsürdü. Akým olarak artýk güncelliði söz konusu olmasa da dönüp bak-týðýmýzda bir neo-epik akýmýný görmek mümkündür.

Dinçer: Edebiyat tarihinde "saf þiir" olarak olarak adlandýrýlan þiirlerden

hakan arslanbenzer ile türk þiiriüzerine

dinçer apaydýn & murat ali seven

Page 34: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 34

daha az bir duygu yoðunluðu görüyorum neo-epik þiirde. Þiirde güzellikten ziyade doðruluðaönem veriyorsunuz. Sezdirmenin etkileyiciðini gözardý ediyorsunuz. Bu sizin þiir için ödediðinizbir bedel mi, yoksa þiirin zaten böyle mi olmasý gerektiðini düþünüyorsunuz?

Hakan: Benim lirik þiirlerim de var. Lirik þiirler yazmak kaçýnýlmazdýr zaten. Bizim örnekleri-miz ikinci yeniden Cemal Süreya, Turgut Uyar ve Sezai Karakoç'la; 60 kuþaðýndan Ýsmet Özelve Cahit Zarifoðlu'dur. Bu þairlerin kýsa ve duygu yoðunluðu olan þiirleri de var. Ama bu þiir-lerde bile realizmden tam bir sapma yoktur. Duygu yoðunluðu varsa yazýlýr, yoksa zorlama þiirhoþ olmaz. Zaten saf þiir için Valery, "su gibi saf" der. Buna itirazým yok. Ama saf su aranmasý-na itirazým var. Lirik olmasý için zorlanarak yazýlmýþ þiirin samimi olmasý beklenemez. Üsteliksamimiyet iddiasý olan bir þiirin sunni bir durumu sözkonusudur. Zaten düþündüðümüzdesamimiyetle sanat arasýnda fark vardýr. Araya kelimeler girer. Lirik þiire karþý durmam sözkonusu olamaz. Duygulara karþý olamam. Ama duyguculuða karþý olabilirim. Ben þiirlerimi, þiirgörüþlerimi ilk ortaya koyduðumda; bazý insanlarýn, özellikle akademik insanlarýn þöyle eleþti-rileri oluyordu: güzel olmayan, nahoþ kelimelerin þiirde kullanýlmasýna karþýydýlar, hayatta olanþeylerin þiire aksetmesine karþýydýlar. Ben de bu mantýða karþýydým.

Dinçer: Evet, dediðiniz gibi duygudan çok duyguculuða karþý olmak…

Hakan: Duygucu tavýr takýnmamaya özen gösteririm. Her zaman lirik þiir yazsak da. Uzun þiiriöneriyoruz ama kýsa þiirler de yazýyoruz. Bu doðal bir çeliþkidir. Ýnsan zaten oturup altý ayda birdestan yazamaz. Atlýlar'da kýsa þiiri geride tuttuk ama Fayrap'ta bunu pek önemsemiyorumartýk. Beðendiðim kýsa, lirik þiirler geldiðinde de yayýmlýyorum rahatlýkla. Atlýlar'da biz þiirinuzamasýna, geniþlemesine kozmolojik bir yapýya dönüþmesine yol açmak istiyorduk. Zatenmeselenin özü de hayatý nasýl tasavvur ettiðimizle ilgilidir.

Dinçer: Hayatla medeniyeti karþý karþýya getiriyorsunuz…

Hakan: Hayatla medeniyeti ben zýtlaþtýrýrken þunun farkýndayým: bunlarý ayrý düþünmekmümkün deðildir. Diri olmak anlamýnda, günlük iliþkilerinin dýþýnda bir hayattan bahsediyo-rum. Bunu açýða çýkaran, yaþama hissini bizi veren þiirin medeniyetin karþýsýnda olduðunusöylüyorum. Medeniyet bize yaþadýðýmýz hissini vermiyor. 71'lilerin hayatiyete olan yönelimibiraz da hayatsýzlýðýndandýr. Þiire 90'larda baþlayan bu insanlar siyaset yapamamanýn sýkýn-týsýný yaþadýlar. Önceki kuþaðýn siyaseti onlara yaþadýklarý hissini vermiþti. Ama iþte 71'lilerbunu yapamadý. 80 kuþaðý için metalar, simgeler önemliydi. Punk patlamýþtý mesela. Giyim,kuaför kültürü arttý. Ama 90'larýn modasýna bile baksanýz sadelik görürsünüz. Sinirli de birkuþaktýr, bu yüzden.

Murat: Türk Þiiri 2007'yi de bitirmek üzeresiniz. Yenilikler, deðiþikler neler?

Hakan: Türk Þiiri 2007'de büyük sürprizler yok. Yýllýðýn þemasýný 2006 cildinde az çok þekil-lendirmiþtim. Küçük sürprizler, benim ve þiir ortamýnýn tutumuna iliþkin hafif farklar, 2007 cil-dine giren þiirlere ait lezzet farklarý, benim þairlere ve þiirlerine yönelik deðerlendirmelerimdeortaya çýkan küçük deðiþiklikler. Ýki önemli fark var gene de. Birincisi, Türk Þiiri 2007'de artýkbir Ýkinci Yeni bölümü olmayacak. Ýlk iki ciltte Ýkinci Yeni bölümüne yer vermem, hayattaki Ýkin-ci Yeni þairlerinin artýk kendi geçmiþ þiirlerine yönelik bir anýþtýrmadan ibaret olan þiirlerininbu özelliðine iþaret etmek ve bütün içinde Ýkinci Yeni'nin ünümüzde nasýl bir konumuolduðunu göstermek içindi. Ýkinci Yeni artýk bir anýt sayýlabilir. Ben de yýllýðýmýn ilk iki cildindebu anýtýn bugünkü görünümüne yer verdim, ama bundan sonra söylenecek de pek bir sözkalmadý. Ýkinci önemli farksa, isim listesi bakýmýndan ne ilk cildi ne ikincisini kopyalayýp devamettirmeyiþim. 70 kadar þairin þiiri var Türk Þiiri 2007'de. Bilmiyorum saymadým ama yarýsýkadarý ikinci ciltte yoktu. Hatta en az üçte biri ilk ciltte de yoktu. Zaten bu benim hazýrladýðýmTürk Þiiri yýllýklarýnýn diðer deðerlendirme listeleri ve yýllýklardan önemli bir farkýdýr. Ben 150þair belirleyip her yýl her birinden bir kýsa þiir alarak yýllýk hazýrlamýyorum. Þiirle ilgili yayýnlarabakýp önce iyi þiirleri, yeni ve vazgeçilmez olanlarý, daha sonra da belli ölçüde dikkate deðer þiir-

Page 35: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel35

leri seçiyorum. Böylece yarý yarýya yeni bir þairler listesi oluþuyor. Bunun nedeni benim yýllýðýbir þair sýfatý bahþetme aracý olarak görmeyiþim, Türk þiirini deðerlendirmek ve mevcut olanýntoplu bir görünümünü sunmak için uðraþmamdýr. Bütüne bakýyorum ve arada kýsa deðer-lendirmelerle bireysel farklarý ve parçalý geliþmeleri iþaret etmeye çalýþýyorum. Bu sene TürkÞiiri yýllýðýnýn üçüncü cildini yayýmlayacaðým inþallah. Ne yaptýðýmýn henüz tam olarak anlaþýl-madýðý kanýsýndayým. Belki birkaç yýl sonra daha çok insan bu yýllýkta neyi iþaret etmeyeçalýþtýðýmý daha iyi görecekler umudunu taþýyorum. Türk Þiiri 2007'yle kritik bir noktayageldiðimi de düþünüyorum bir yandan. Çünkü büyük ihtimalle, yýllýða bir iki sene daha devametmem kaydýyla, bu iþte tek baþýma kalacaðým. Pes etmemek çok önemli bu yüzden. Þairlerin,þiir yayýmlayan dergi ve yayýnevlerinin pes etmemesi de önemli, benim gibi toplu deðer-lendirmeler yapmaya çalýþanlarýn pes etmemesi de nemli. Hani futbolcularýn maç sonubeyanatlarý vardýr; çýktýk mücadelemizi sergiledik, önümüzdeki maça bakýyoruz diye. Kliþe amasempatik. Maç karþýlaþma demek, Türk þiiri de karþýsýna çýkan zorluk ve imkanlardan kaçma-malý, mücadelesini sergilemeli. Ünlü olmak veya para kazanmak için yapmýyoruz bu iþi sonuç-ta.

Murat: Ýki þiir yýllýðý hazýrladýnýz: Türk Þiiri 2005, Türk Þiiri 2006. Bu yýllýklar pek çok yönüylediðerlerinden farklý. Bunlara nesnel denebilir mi? Yahut nesnel bir þiir yýllýðý mümkün müdür?

Hakan: Þiir yýllýklarý üzerine yapýlan tartýþmalarýn öznellik-nesnellik üzerine odaklanmasý yer-siz geliyor bana. Nesnellik-öznellik tartýþmasý yeni bir þey deðil. Bilimsel bir yöntem uygu-larsanýz buna nesnellik denir. Kendi yönteminizle tutarlýysanýz nesnel olursunuz. Türkiye'de buanlamda objektif bir yýllýk var mý? Yok. Çünkü þu bilimsel yöntemi kullandým diyebilecek biryýllýkçý yok. Aslýnda objektivite denilen þey ahlakîdir. Ya da öyle olmalýdýr. Yani sen yýllýðýndakendi eþ dostunu aldýn, ideolojik bir ölçüt gözettin dersen ahlakî bir tartýþma vardýr. Ben yýllýk-larda bir dürüstlük olduðuna inansaydým, yýllýk hazýrlamazdým. Dürüstlük anlamýnda birmesele var. Adam saða bakýyor, solu görmüyor, sola bakýyor saðý görmüyor. Ya da -isim ver-meyelim- adam kendisiyle söyleþi yapanlarý yýllýða alýyor. Bunlar hoþ deðil. Bu yüzden nesnel-likten ziyade ahlaklý olmasý önemlidir. Sürekli nesnel olduklarýný söyleyenler de kuþkuuyandýrýyor.

Dinçer: Yýllýklara çok þair aldýklarýný öne sürerek nesnelliði saðladýklarýný iddia edenler var…

Hakan: 200 tane þair alabilirsin yýllýðýna, ama belli gruplarý görmezden geliyorsan 200, deðil2000 tane þair alsan farketmez. Görmezden gelmek ahlaksýzlýktýr. Buna kimsenin hakký yok.Sýrf kadýn þairleri ele alarak bir yýllýk alabilirsiniz, buna itiraz yok. Ya da sol bir þiir olduðunainanýyorsanýz, solcu þairler diye bir yýllýk hazýrlarsanýz.

Murat: …ama genel olarak Türk þiirini temel alýyorsanýz görmezden gelmek hoþ deðil.

Hakan: Þuna dikkatinizi çekerim, hiçbir yýllýðýn tepesinde "Türk þiiri" yazmaz. Ben bunu yazdýmve bunu bile eleþtiremediler. "Þunlarý görmezden gelmiþsin, Türk þiiri diyemezsin," demediler.Beni eleþtiremeyecek kadar þebeke halindeler. Ben bu kadar güçlü olduðumu düþünmüyordumaçýkçasý. Çünkü bu kadar korkmasalar böylesi bir farkýndasýzlýk halinde olmazlar. Farkýndaolmamak mümkün deðil. Piyasaya çýkmýþ bir yýllýk hazýrladým, görmemek mümkün deðil. Þöylede bir durum var, arada belirteyim. Bir adam, yýllýk çýkaran bir adam, Ankara'dan birine tele-fon edip benim yýllýðý getirtiyor, sonra da bir yerde "göremediðim yýllýklar var" diye beyanatveriyor. Bu adam yalancý bir kere. Bu adam kitap çýkarmamalý. Yalancýlar edebiyatta yer ala-maz. Hem hiçbir þiir akýmýný görmezden gelmediðini söylüyorlar hem de bunlarý yapýyorlar.Yalan bu. Þuna benziyor: herkesi yenen, üstte olan takýmý yok saymaya. Diyelim Fenerbahçelider, þampiyonluðu garantiledi. Sen diyorsun ki, lig 17 takýmlýdýr, Fenerbahçe'yi görmüyorsun.Hayýr arkadaþým, öyle þey olmaz; lig 18 takýmlýdýr, Fenerbahçe de þampiyondur. O kadar.

“yýllýklarda bir dürüstlük olduðuna inansaydým, yýllýk hazýrlamazdým”

Page 36: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 36

Dinçer: "Fenerbahçe tutulmak için kurulmuþ bir takýmdýr." diyorsunuz…

Hakan: Real Madrid de öyle ama. Sonuçta biz Ýspanyol olmadýðýmýz için Fenerbahçeliyiz.

Dinçer: Yýllýkla ilgili söylediklerinize istinaden bir þey eklemek istiyorum. Biz Murat'la yýllýklarýönümüze koyup dikkat ettiðimizde gruplarý ele alan bir tasnifi ilk defa sizin yaptýðýnýzý gördük.Bu da sizin -varsa- öznelliðinizi bile bir metodoloji içinde nesnelliðe dönüþtürüðünüzü gösteri-yor.

Hakan: Her yýllýkta bir metodoloji vardýr ama ben açýkça belirttim. Þiir akýmlarýna göre birpanaroma sunmaya çalýþtým. Bu panaromanýn eksikleri var tabii. Kimsenin tartýþmadýðýherkesin hemfikir olduðu gruplar var. Diyelim ki Ýlhan Berk, Ýkinci Yeni'dir bu tartýþýlmaz…

Murat: …ama bunun dýþýnda mesela Yeni Hece Þiiri sizin isimlendirmeniz…

Hakan: …benim önerdiðim bir þey. Neo-epik de öyle. Yeni Biçimci Þiir mesela. Heves dergisietrafýnda çýkan bir þiir. Buna da yeni bir isim vermek gerekiyordu, Yeni Biçimci Þiirdedim.Ýnsanlar þöyle anlýyorlar. Yýllýklarý zengin düðünü olarak algýlýyorlar. Ve ona davetedildiklerinde kendilerini önemli hissediyorlar. Bu zenginlikten pay aldýklarýný sanýyorlar.Çaðýrýlmayanlar kendilerini dýþlanmýþ sanýyorlar. Bu algý geçmiþte kalmalý. Tek bir tane yýllýkyok çünkü Türkiye'de. Mehmet Fuat'ýn 60'larda çýkardýðý yýllýklarda olmak çok önemliydi; þimdiöyle bir þey yok. Bu sene 6 tane yýllýk çýktý. 6 yýllýk çýkýyorsa portföy çok geniþ demektir; çokdüðün var yani. Diðer yýllýklarý eleþtirebileceðim bir nokta da þu: onlarýn bir isim listesi var.Diyelim 150 þair alý-yorlar yýllýða ama hep ayný isimler oluyor bunlar. Benim Türk Þiiri 2005 ve2006 arasýnda bile 30-40 arasýnda deðiþik þair vardýr. Bu yýl da böyle olacak. Çünkü ben þiiredikkat ediyorum, isimlere deðil. Benim hiçbir yýllýkta þiirim çýkmadý þimdiye kadar, dert etme-dim bunu da.

Murat: Dinçer'in söylediði gibi siz Mehmet Fuat geleneðindeki gibi kronolojik bir tasnif yerine þiirakýmlarýna göre bir tasnif yaptýnýz. Bu diðer yýllýkçýlar tarafýndan benimsenip uygulanýr mý bun-dan sonra? Yoksa hâlâ görmezden gelme tavrýný sürdürürler mi?

Hakan: Diðer yýllýkçýlar Mehmet Fuat geleneðine baðlý olduklarýndan bunu deðiþtiremezler. Amabenim yaptýðým iþin çok fazla etkileri olduðu açýk. Bazý þeylerin deðiþeceði görünüyor. Bundansonraki kuþaklar için yaþ sýralamasý söz konusu olamaz. Mehmet Fuat'ýn bunu yapmasýnýnsebebi vardý. Ýkinci Yeni'den yaþlanan þairleri saygýn birer kiþilik olarak baþa koyuyordu. 60kuþaðýný da hemen ardýna koyuyordu. Türk þiirinde böyle bir ardýþýklýk ortadan kalkmýþ durum-da. Artýk yetenek sýralamasý ile yaþ sýralamasý paralel deðil. Biz, 80 kuþaðýný kendi üzerimizdegörmedik mesela. Böyle olduðu için 80 kuþaðýný kendi üzerimize koymak gibi bir durum olamaz.Farklý þiir tarzlarý ve akýmlarý hususunda þöyle bir geliþme var. Ýlginç bir þey bu. Eskiden bir þairbir akýma mensup olduðu zaman o akýmýn tecrübesine göre þiirler yazardý, baþka akýmlara karþýdururdu. Þimdi öyle bir þey söz konusu ki; Yeni Hece Þiiri yazan, Süleyman Çobanoðlu gibiyazan þairler biçimsel deneylere giriþiyorlar. Ya da Hakan Þarkdemir gibi on yýldýr Neo-epik þiiryazan biri biçimsel deneylere giriþebiliyor. Akýmlar arasýnda geçiþler olabilir yani. Bunun deðeri,ölçüsü, samimiyeti tartýþýlmalý. Ben mesela biçimci þiir yazsam olur mu? Ben buna çok olumlucevap veremem.Ýþte bu yüzden bu akýmlarý bir kadro olarak düþünmemek lazým. Diyelim bu yýlneo-epik de gördüðümüz birini seneye biçimci þiir de görebiliriz. Kiþileri izlemek de yýllýkçýkaranýn görevi bu anlamda.

Murat: Her iki yýllýðýnýzda da Ýkinci Yeni'den iki þair var. Ýkinci Yeni þiiri tükendi ya da dönüþtüdiyebilir miyiz?

“ikinci yeni progressive müzik gibidir”

Page 37: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel37

Hakan: Ýkinci Yeni þiiri progressive müzik gibidir. Yani ilerlemeci, geliþmeci bir þiirdir. Geçmiþebaktýðýmýzda Cemal Süreya'yý Garip þiirinin etkisinde bir þair olarak görüyoruz. 28 yaþýndayayýmladýðý ilk kitabý Üvercinka'da bu ilgi ortaya çýkmaz. Ama o kitaba bile almadýðý daha önceyazdýðý þiirleri için Orhan Veli'nin taklidi bile denebilir. Sezai Karakoç'a baktýðýmýzda YahyaKemal, Atilla Ýlhan, Necip Fazýl gibi daha estet þairleri örnek almýþtýr. Turgut Uyar'a bakalým,basbayaðý memleketçi bir þairdir, ilk dönemlerinde. Fakat bunlar Ýkinci Yeni dediðimiz bir akýmortaya çýkarýyorlar. Sezai Karakoç'un 'Balkon' þiiri, Cemal Süreya'nýn 'Aþk' þiiri, Turgut Uyar'ýn'Tel cambazýnýn tel üstünde söylediðidir' þiiri… bunlar bir akým doðurmuþtur. Ve Türk þiirinibir anafor halinde etkilemiþtir. Ýkinci Yeni 60'larýn baþýnda bir deðiþime uðradý. Kýsa, ilginç,fantastik, imge dolu þiirler yazýyorlardý. Bunlarý tamamen terketmeseler de farklý, uzun þiirleryazmaya baþladýlar. ('köpük' þiiri, 'ülke' þiiri) Daha sonra ayný Ýkinci Yeni'nin 60'larýn sonundasiyasete düpedüz girdiðini görüyoruz. Hal böyle olunca 70'lerde farklý bir Ýkinci Yeni vardý artýk.Ýsmet Özel'in tabiriyle Ýkinci Yeni þairleri o kadar güzel bir þey yaptýlar ki, kendileri bile anlaya-madýlar. Sonra 80 ihtilali oldu ve ideoloji geçersizleþti ve Ýkinci Yeni'nin imgeciliði tekrar geldi.Bunun yanýnda Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya vefat etti. Sezai Karakoç kenaraçekildi. Yani Ýkinci Yeni'yi götüren þairler yoktu artýk. Bu iliþkiyi sürdüren Ýlhan Berk ve GültenAkýn vardýr. Bu þiirin artýk nabzý atmýyor; ama, bu da gerekmez.

Murat: Daðlarca, Türk Þiiri 2006'da yoktu deðil mi?

Hakan: Evet yoktu, 2005'te vardý. Ama seneye olur büyük ihtimalle. Çünkü dört tane kitapçýkardý. Daðlarca'nýn þiiri ilginç bir þiir. Þiire baktýðýnýzda hep bir þey söyleyecekmiþ gibi dururama söylemez. Bu yýl yayýmladýðý þiirlerini pek sevemedim.

Murat: Ýbrahim Tenekeci, Ankara'daki þairlerin daha çok çalýþtýðýný söylüyor, Ýstanbul'dakilerenispeten…

Hakan: Ben Ýstanbul'dayken de çok çalýþýyordum Ýbrahim'le. Ankara, yapýlanýþý bakýmýndaninsana okuma ve yazma için epeyi vakit býrakýyor. Benim iþ yerim ve evim arasý beþ dakika.Ýbrahim, Ýstanbul'da bu þansa sahip deðil. Türk þiirinde de Ankara'nýn bir yeri var. Garip þiiri,sol kuþak þairleri Ankara ile iliþkilidir. Ýkinci Yeni þairleri de öyle. Cemal Süreya, Sezai Karakoç,Ece Ayhan ayný okulda, Mülkiye'de okumuþlardýr. Ýsmet Özel'le Ataol Behramoðlu da öyle.90'larda da þairlerinin bir kýsmýnýn Ankara'yla ciddi bir irtibatlarý vardý ve bu onlara birçalýþkanlýk getirmiþ olabilir. Çünkü mecbursunuz; Ankara'da hem coðrafya anlamýnda hemhayatýn dönüþü anlamýnda yapabileceðiniz pek fazla bir þey yok.

Murat: Fayrap öyküye az mý deðer veriyor? Yoksa iyi öykü mü arýyor?

Hakan: Biz hikâyeci tutmayý baþaramadýk. 97'den beri birlikte çalýþtýðýmýz 15 tane öykücüolmuþtur; ama onlarý tutmayý baþaramadýk. Çünkü onlar bizim þiirdeki haraketliliðimizeyetiþemediler. Fayrap'ta yeni yeteneklere iþaret ettik, 4-5 tane hikâyecinin hikâyelerini yayýn-ladýk. Onlar da Fayrap'ta hikâye yayýnlamamaya baþladýlar. Bir tanesi Kitaplýk dergisindeyayýnlýyor, bir tanesinin kafasýnda da galiba Eþik Cini'nde hikâye yayýnlamak fikri var. KendimiBoluspor gibi hissettim. Boluspor eskiden futbolcu yetiþtirip Fenerbahçe'ye kazandýrýrdý.Rýdvan gibi. Ama þimdi biz Boluspor deðiliz, Fenarbahçe'yiz; vermeyiz alýrýz. Þiirde bu böyle.Hikâyede de öyle olsun isterim. Þiirden anladýðým kadar hikâyeden anlamýyorum. Biz eleþtiriyazýlarýna çok aðýrlýk veriyoruz. Saðlam dosyalar oldu ve olacak.

Murat: Siz Fayrap'ý Fenerbahçe olarak kabul ediyorsunuz ama bu bahsettiðiniz geçiþ yapanhikâyecileri de göz önüne aldýðýmýzda sanýrým onlar için Kitaplýk ve Varlýk Fenerbahçe.

Hakan: Tam olarak öyle deðil aslýnda. Kitap-lýk, Varlýk hangi hikâyeciyi çýkarmýþtýr? "BuVarlýk'ýn hikâyecisidir" diyebileceðimiz kimse yok. Varlýk da Kitaplýk da þiir aðýrlýklýdýr. Demekki sadece bizimle ilgili bir þey deðilmiþ bu. Hikâyecilerin dergilere baðýmlýlýðý yok. Hikâyecilerbir grup olup beraber hareket etmeyi pek tercih etmiyorlar.

Page 38: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 38

Baudelaire, modern hayatýn ressamý olma sýfatýný belki de kendineadlederken; modern insaný bohem, dandi, flaneûr gibi ayrýmlaratâbi tutarken bir yönüyle modern hayata baðlý olan insanýn diðer-

lerine olan uzaklýðýný vurguluyordu.

Modern insanýn var olmasý için kalabalýklar gerekliydi. Kalabalýklarbüyükþehirleri, ýþýklarý oluþturdu. Evleri, maðazalarý restorantlarýdoldurdu kalabalýklar. Kalabalýklar kimisini yalnýzlaþtýrýrdý; kimisininnefes almasýný saðladý. Ne var ki modern insaný kendi "ben"inin yarattýðýanafor içinde savrulmaktan hiçbir kalabalýk alýkoyamadý.

Huzursuzluk gece çöken puslu bir soðuk gibiydi. Herkes üþüyordu; amaçekiciliði karþýsýnda kimse þikâyetçi deðildi hâlinden. Huzursuzluk doldupencerelerden, bacalardan, burunlardan, aðýzlardan.

Huzursuzluk kendi içine dönük bir ayna gibiydi, hayatý karmaþýklaþtýrdý.Düþünceleri yokladý, beyinlere sýzdý. Mutluluðumuzu, hafýzamýzý kimizaman inançlarýmýzý elimizden aldý. En güzel duygular da en güzel anýlarda buðulu bir camýn ardýnda kalan belirsiz suretlere dönüþtüler; bazýsýsilecek oldu elleriyle; huzursuzluk buna da müsaade etmedi. Sýkkýnlýkdedi, býkkýnlýk dedi, tembellik dedi, oturttu.

Saldýracaðý son kaleye karþý durduðunda, huzursuzluk bir karýncaçiftliðini andýrýyordu. Ýnsanlar da olsa olsa karýncalarýn taþýdýðý küçükekmek kýrýntýlarý kadardýlar. Kýpýr kýpýr ve rahatsýz bir þeylerin üstündeoradan oraya sürükleniyorlardý. Birbirlerinden uzaklaþtýlar, kendi-lerinden uzaklaþtýlar, ufak parçalara ayrýlýp karýncalar tarafýndan yutul-dular. Birbirlerinden uzaklaþtýkça, kendilerini de tanýmayý pekönemsemediler sanki.

Ve Rimbaud yüzyýlýn keþfini yaptý belki de: "Ben, bir baþkasýdýr."

Oðuz Atay, edebiyatýmýzda var olan; ancak varlýðýnýn nereden geldiði çokda anlaþýlmayan bir karakterin adýný koymuþtur bizce Tutunamayanlarile. Tutunamayanlarý okudukça o karakterin gerçek hayatýn içinde nekadar var olduðunu hissederken bir yandan da neden ve nasýl varolduðunu anlamlandýrmaya çalýþýrýz. Selim Iþýk'ýn derdi nedir? Ya hemenher þeyi tamam olan; ev, iþ, güç sahibi Turgut Özben'in?

Peki ya bu hissedilen karakter, nam-ý diðer Tutunamayan kimdir?Okuyan kiþinin birikimine göre deðiþen tutunamayan tanýmý; farklýþekillerde karþýmýza çýkarýlýr, kitabý okumuþ okuyucular tarafýndan.Kimilerine göre sevgilisinden ayrýlmýþ her genç delikanlý bir tutuna-mayandýr. Kimine göre tutunamayan insan hayatta hiçbir yerde baþarýlýolamamýþ kimsedir. Kimisi der ki bu varoluþsal bir sorundur, doðuþtangelir; kimisi der ki elbette sonradan kazanýlýr. Kendini tutunamayanolarak görmenin de bir tür bir yerlere tutunma, bir yerlere dahil olmaçabasý olduðu görüþü yaygýndýr.

Netice itibariyle, kiþinin algýladýðý ne olursa olsun; tüm görüþler "uzak"lýk

dosyatu

tunam

ayan

lar

tutunamayankimdir?

dinçer apaydýnd

osy

a

Page 39: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel39

ortak paydasýnda birleþecektir. Tutunamayan insan -nedeni çok tartýþýlmýþtýr- uzaktadýr. Diðerinsanlarýn arasýna karýþamaz ve tutunamama dürtüsü yahut tutunabilme mücadelesinin -kihangisini seçtiðiniz biraz da sizin hayata bakýþýnýzla ilgili olabilir- baþladýðý yerde karþýsýna aþýl-maz bir dað olan "ben"; bir baþka deyiþle içindeki o "ben"in keþfedilmesiyle baþlayan bir uzak-laþma eðilimi çýkar.

Dosyada, bizim edebiyatýmýzdan ve dünya edebiyatýndan, bir ucuyla tutunamama dürtüsünedokunan; yahut kendisini uzakta hissettiren eser ve karakterlerin bazýlarýndan bahsettik. Bukadar geniþ bir muhitin ortasýnda kendimize ne denli büyük bir çember çizmeye çalýþýrsakçalýþalým, hep bunun içinde bulunacaðýmýzý ve bize dýþarýdan bakan bir sürü kitap ve karak-terin kalacaðýný biliyorduk. Sonuç olarak elinizde tuttuðunuz dosya öznel beðeni ve zevklerinsüzgecinden geçmiþ bir alýmlamadýr. Tutunamayanlar'dan bizim ne anladýðýmýz ve ondakiunsurlarý baþka nerelerde gördüðümüzdür. Tutunamayan karakterinin edebiyat dünyasýnda-toplumdan topluma, kültürden kültüre deðiþen ufak varyasyonlarla- gerçekten var olabilecekkadar güçlü bir yapý olup olmadýðýný merak etmemizdir. Dahasý, Oðuz Atay'ýn "tutunamayan-lar" dediði bu uzak insaný ne kadar güzel adlandýrdýðýný ve ne kadar kapsayýcý tanýmladýðýnýdüþünmemizdir.

Tutunamayan'ýn kim olduðuna dair yapýlmýþ belki de en güzel taným ile yazýyý noktalamakgerekir:

Garip Yaratiklar ansiklopedisinden:

Tutunamayan (disconnectus erectus): Beceriksiz ve korkak bir hayvandýr. Ýnsan boyunda olan-larý bile vardýr. Ýlk bakýþta, dýþ görünüþüyle insana benzer. Yalnýz pençeleri ve özellikle týr-naklarý çok zayýftýr. Dik arazide, yokuþ yukarý hiç tutunamaz. Yokuþ aþaðý kayarak iner. (Buarada sýk sýk düþer.) Tüyleri yok denecek kadar azdýr. Gözleri çok büyük olmakla birlikte,görme duygusu zayýftýr. Bu nedenle tehlikeyi uzaktan göremez.

Erkekleri yalnýz býrakýldýklarý zaman acýklý sesler çýkarýrlar. Diþilerini de ayný sesleçaðýrýrlar. Genellikle baþka hayvanlarýn yuvalarýnda (onlar dayanabildikleri sürece) barýnýrlar.Ya da terkedilmiþ yuvalarda yaþarlar. Belirli bir aile düzenleri yoktur. Doðumdan sonra ana,baba ve yavrularý ayrý yerlere giderler. Toplu olarak yaþamayý da bilmezler ve dýþ tehlikelerekarþý birleþtikleri görülmemiþtir. Belirli bir beslenme düzenleri de yoktur. Baþka hayvanlarlabirlikte yaþarken onlarýn getirdikleri yiyeceklerle geçinirler. Kendi baþlarýna kaldýklarý zamangenellikle yemek yemeði unuturlar. Bütün huylarý taklit esasýna dayandýðý için, baþka hayvan-larýn yemek yediðini görmezlerse, acýktýklarýný anlamazlar. (Bu sýrada çok zayýf düþtükleri içinavlanmalarý tavsiye edilmez.)

Ýçgüdüleri tam geliþmemiþtir. Kendilerini korumayý bilmezler. Fakat -gene taklitçilik-leri nedeniyle- baþka hayvanlarýn dövüþmesine özenerek kavgaya girdikleri olur. Þimdiye kadarhiçbir tutunamayanýn bir kavgada baþka bir hayvaný yendiði görülmemiþtir. Bununla birliktehafýzalarý da zayýf olduðu için, sýk sýk kavga ettikleri, bazý tabiat bilginlerince gözlenmiþtir. (Aynýbilginler, kavgacý tutunamayanlarýn sayýsýnýn gittikçe azaldýðýný söylemektedirler.)

Din kitaplarý, bu hayvanlarý yemeði yasaklamýþsa da, gizli olarak avlanmakta ve etleri kaçakolarak satýlmaktadýr. Tutunamayanlarý avlamak çok kolaydýr. Anlayýþlý bakýþlarla süzerseniz,hemen yaklaþýrlar size. Ondan sonra tutup öldürmek iþten bile deðildir.

(...)

Baþlarý daima öne eðik gezindikleri için, çeþitli engellere takýlýrlar ve her taraflarý yara bereiçinde kalýr. Onlarý bu durumda gören bazý yufka yürekli insanlar, tutunamayanlarý ev hayvanýolarak beslemeyi de denemiþlerdir. Fakat insanlar arasýnda barýnmalarý -ev düzenine uyma-malarý nedeniyle- çok zor olmaktadýr. Beklenmedik zamanlarda sahiplerine saldýrmakta veevden kovulunca da bir türlü gitmeyi bilmemektedirler.

(...)

Þehirlere yakýn yerlerde yaþadýklarý için, onlarý þehrin içinde, çitle çevrili ve yalnýz tutuna-mayanlara mahsus bir parkta tutarak, sayýlarýnýn azalmasýný önlemeyi düþünmenin zamanýartýk gelmiþtir.

(Oðuz Atay, Tutunamayanlar, sf. 149-151)

dosya

tutunamayanlar

Page 40: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 40

"Ýki tip Oðuz Atay okuru vardýr" diyor Orhan Pamuk, "Ah canýmSelimciler" ve "Bat Dünya Batcýlar". Haksýz da sayýlmaz. Aynýyazýnýn devamýnda Oðuz Atay'ý çeþitli okumalarýnda, bakýþýnýn

nasýl deðiþtiðini de özetliyor. Bazen eleþtiren Atay'ý sevdiðini, bazende þefkatli Oðuz'u beðendiðini söylüyor. Benzer þekilde düþünmüþümdür ben de. Tutunamayanlarý ilkokuduðumda Selim hayranlýðý peyda olmuþtu üzerimde, günlerceonun dediklerini düþünerek zaman geçirdim. Bir peygamber gibiydiSelim Iþýk, ýþýk veriyordu, yol gösteriyordu. Biz okurlar ise aslýndaTurgut Özben bile deðildik. Turgut olmadan içimizden bir Olricyaratýp onu dinlemek istiyorduk. Ve yanlýþ okumuþtuk kitabý, enazýndan ben öyle yapmýþtým.

Ayný þekilde Oblomov'u da yanlýþ okumuþtum. Gonçarov kitapboyunca yüksek sesle söyleniyordu, yargý çok kesindi; "burjuvazi tümdünyaya egemen olacak ve derebeylik bitecek." Oblomov'u okurken,elbetteki karakterin büyüsüne kapýlmamak imkansýzdý, çünküOblomov da bir Oðuz Atay karakteri gibiydi. Bilge, erdem sahibi, zeki,ama günlük yaþamla ciddi sorunlarý olan bir kahramandý. Gonçarovroman boyunca yükleniyordu Oblomov'a onun kurulacak olandünyada yeri olmadýðýný söylüyor, eziyet ediyor, hatta aþýk olduðuhalde sevgilisini elinden alýyordu. Çünkü aþklar ve gelecek günlerdeOblomov'un yeri yoktu. Açýk konuþmak gerekirse roman boyuncaOblomov'u sevdim. Bu biraz iki yüzlülüktü aslýnda, feodalitenin tümkurumlarýný ve yaþam biçimini reddederek o yaþamýn bir prototipinesevgi besliyordum. Onun bir þeyler baþarmasýný istedim. TýpkýSelim'e yaklaþtýðým gibi yaklaþtým ona da… Oblomov sonunda, kendisýnýfý gibi yok oldu. Gonçarov tarafýndan öldürüldü; çünkü Gonçarov,Rus hayatýný deðiþtirecek olan burjuvaziyi karþýlamak için kucakaçmýþtý.

Selim Iþýk da benzer deðil miydi? Daha roman baþlamadan intiharetmiþ ve insanlarý peþinden sürüklemek için de bir not býrakmýþtý.Turgut notu ilk bulduðunda burjuva alýþkanlýklarýndan, karýsýndanve çevresinden sýkýlmýþtý. Romanýn ilk sayfalarýnda Turgut'un evinianlattýðý bölümde bunlarý bir bir ortalýða koyuyordu Oðuz Atay veburjuvaziyi biraz da salon salamanje bir oda da tasavvur ediyordu.Turgut, karþýsýnda Selim'in hayaliyle konuþurken arkadaþýna haksý-zlýk yaptýðýný düþünmesiyle ortalýktan kaybolup Selim'in yaþamýnýsürmeye baþladý. Turgut salon salamanje evini terk ettiðinde kendineait bir baþka bir yaþamýn içine girmiyordu, önemli olan da buydu;Turgut'un sýkýldýðý yaþamýn dýþýnda bir yaþam alaný ya da bir hayataralýðý yoktu onun için. Selim'in yaþamýný takip etmek zorundaydý.Gonçarov'un alkýþlarla karþýladýðý burjuvazi ya da bir yaþam biçimiolarak düþündüðümüz küçük burjuva alýþkanlýklarý aradan geçenyýllar sonrasýnda Turgut'ta büyük bir sýkýntý yaratmýþtý. Kaçýþ belliy-di… Kimsenin kendini bilmediði uzaklara gitmek. Aslýnda buradaki

yanlýþ bir kitap okudum hayatýmdeðiþti

ferhat uludere

dosyatu

tunam

ayan

lar

Page 41: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel41

uzaklýk da belliydi, Turgut'un gitmek istediði yer sorumluluklarýn hiçolmadýðý, kimsenin kendisine iþ yüklemediði bir ütopya idi, aslýndaçocukluðu simgeleyen bir yerdi burasý.Turgut, Selim'e ne kadar kýymet vermiþ olsa da, Selim ayný kýymetiTurgut'a uygun görmemiþti. Hatta yaþarken hep Turgut'un hayatýnadahil olmuþ, onu hiçbir þekilde kendi yaþamýnýn içine taþýmamýþtý.Kimseyle tanýþtýrmamýþtý. Çünkü Selim, Turgut karþýsýnda güçlüydü.Selim'in etki alanýydý Turgut, Selim ne kadar bir peygamberse,bakkalýn kendisiyle alay etmesinden korkan biriydi. Bir hayal olarakoldukça etkili, ama bir insan olarak çok zayýftý.

Oðuz Atay, yeni yeni varolan, küçük burjuva aydýnýný kitap boyuncayerden yere vuruyordu aslýnda. Onunla alay ediyor, beceriksizlikler-ine gülüyor ve bunlarý yaparken de onun üzerinden karþýsýna çýkanher þeyle alay ediyordu. Selim, alay ederken de eleþtirirken de laf kal-abalýðýndan fazla bir þey koymuyordu ortaya, üretmiyordu… Hattayazdýklarýný yayýnlayacak kadar bile cesareti yoktu. Dedik ya Selim'inen büyük etki alaný Turgut'un iç dünyasýndaydý. Onun dýþýnda birkorkak, biraz mahcup ve ne yapacaðýný bilemeyen bir bilgeydi.Oblomov neydi? O da aynýydý. Oblomov feodalitenin bilgesiydi; SelimIþýk küçük burjuvazinin. Oblomov'u öldüren hastalýk, Selim'e debulaþmýþtý ve Selim hastalýða daha fazla dayanamayacaðýný anladýðýn-da yok olmayý seçmiþti.

Oðuz Atay'ýn yargýlarý Gonçarov'unki kadar keskin deðildi elbette,hatta tam olarak bir yargýsý da yok gibi gelebilir insana… Çünkü yargýolmasý için Selim'in bir þey yapmasý gerekirken, Selim hiçbir þey yap-mak istemez. Hatta yapamazdý çünkü intihar etmiþti. Ama bir yargýçýkartýrsak, Oðuz Atay, tabiri caizse lümpen küçük burjuva aydýnýnýnuzun süre var olamayacaðýný söylüyordu. Atay bunu Selim'le deanlatmýyordu bize, Turgut söylüyordu. Turgut'un sonu belli deðildirromanda, ama ben onun hep intihar etmiþ olduðuna inanmýþýmdýr.Bu konuda da yalnýz deðilimdir. Adalet Aðaoðlu da ayný þeyi söylü-yordu. Hatta diðer romanlara bakarsak, sadece Turgut ve Selimdeðildir intihar eden. Hikmet Benol kendini balkondan atar, CoþkunErmiþ belirsiz bir þekilde sahnede ölmüþtür, aslýnda hiç yaþamadýðýbir sahnede kaybeder hayatýný.

Baþa dönersek "Ah caným Selimciler" Oðuz Atay'ý hep yanlýþ oku-muþlardýr. Ben de onlardan biriyim. Þimdi yanlýþlarýmý düzeltmek içinyazýyorum bu yazýyý ama düzelmeyecek iþte. Selim Iþýk olmasa bileben Hikmet Benol'un dediklerini, söylediklerini hep hatýrlayacaðýmalbayým.

dosya

tutunamayanlar

Page 42: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 42

Oðuz Atay'ýn Tutunamayanlar'ýndan Hakan Günday'ýn Piç'ine…1970'li yýllardan 2000'li yýllara…

Bu yazýnýn yazarý serseriliði hayatýn kurallarýna boyun eðmeme yanibir nevi tutunamama olarak algýlamaktadýr. Algýda seçicilik denilenmeret yüzünden de bu konuda birkaç kelam etmeyi kendine hak say-maktadýr. Ahkâm kesmenin aðýrlýðýný taþýyacak kadar ukala olmadýðýgibi kendini övmeye kalkacak kadar da çocuk deðildir. Yazdýðý hersatýr sadece onu, romanlarda altýný çizdiði cümleleri, biraz Olric'i,çokça Afgan'ý baðlamaktadýr.

2003 yýlýnda Hakan Günday'ýn üçüncü romaný yayýmlandýðýndaedepli edebiyat kumkumalarý önce kitabýn ismini kurþunladýlar:Piç… Hakan Günday kendini kim sanýyordu ki edep kökündentüreyen edebiyatýn en alýmlý çocuðu sayýlan romana böyle bir isimlehalel getiriyordu? 1970 yýlýnda Oðuz Atay TRT'nin roman yarýþmasýnýkazanýnca bu kadar uzun ve karýþýk bir romanýn ödül almasý tartýþýl-mamýþ mýydý? Tutunamayanlar da ne demekti? Kim, neden tutu-namýyordu hayata? Bu yazar kendini ne sanýyordu da bazýlarýnýnhayatýn oyunlarýna gönül indirmemeyi tercih edebileceðini söylüyor-du?

Oysa Selim Iþýk toplumun kemikleþmiþ ahlaksýz ahlak anlayýþýnainanmýyordu. Selim Iþýk baþka bir hayatýn peþindeydi. Bambaþka birdünyanýn, hayal de olsa, olabileceðine inanýyordu. Olric, Turgut'unhayatýný deðiþtiren bir iç sesten çok Selim'in tutunmak için kirli birruha el uzatmayan mirasý deðil miydi?Keza Afgan, Barbaros, Cenk ve Hakan hayatýn onlara sunduðu yalanýyaþamaktan kaçmýyor muydu? Onlar deðil miydi piçlerin babasýzçocuklar deðil, ailesini inkâr eden çocuklar olduðunu söyleyen?Selim'in edebiyata sýðýnan farklýlýðý bu dört genç için sadece uyuþtu-rucu ve alkole sýðýnabilirdi. Zaman deðiþmiþti. Aradan geçen otuz yýlhayatýn ve toplumun kurallarýný da daha sert ve çekilmez kýlmýþtý.Zengin ailelerin iyi eðitimli çocuklarý kendilerine biçilen rolleriyaþayamayacak kadar yabancýydý hayata, ailelerine, zamana veelbette kendilerine.

Hakan Günday'ýn "heyecan duymayan, hayret etmeyen, yaþadýklarýhayattan kurtulmak için çaba göstermek bir yana ellerindengeldiðince daha kötü yaþamaya çalýþan" anti kahramanlarý elbetteTürk edebiyatýnýn benzersiz ve yayýmlandýðý dönem için emsalsiz sesiolan Oðuz Atay'ýn kahramanlarýyla uzaktan da olsa akrabaydý.Burjuvalarýn küçük olduðunu fark edemedikleri dünyalarýný alt üsteden bir hava yok muydu iki romanda da? Tutunamayanlar'ýn incelikli dalga geçiþleri Piç'te sert söylemlerebýrakmýþtý yerini. Otuz yýl ve yaþanan duyarsýzlaþtýrma politikalarý iþeyaramýþtý. 80 kuþaðýnýn apolitik, hayatla ve toplumla ilgilenmeyen

tutunamayan ruhlardan piçleremüge þenöz

dosyatu

tunam

ayan

lar

Page 43: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel43

meyveleri 2000'li yýllarýn altýný üstüne getiriyordu iþte. Toplumun haklarýnda edeceði hiçbir söz ilgilendirmiyordu onlarý; akýllarýna gelen herdelice fikri gerçekleþtirmiyorlarsa bu kendilerini yormak istememeleri ve baþkalarýylauðraþamayacak kadar bezgin olmalarý yüzündendi.

Tutunamayanlarýn ruhlarý nasýrlaþmamýþtý; onlar deðersiz deðerlerle çevrelenmelerine rað-men ruhlarýný berrak tutmayý baþarmýþlardý. Oysa piçlerin ruhlarý nasýrlýydý.Tutunamayanlar aþka deðer verirken piçler yalnýzca kendi aþklarýna saygý duyardý.Arkadaþlarýnýn sevgililerini arzulayacak kadar piçlerdi ve böyle bir durumda piçlik meþrubir nedendi. Kadýnlarýn dünyaya bir erkeði kurtarmak için gelmediðini bilen tutunamayan-lar yerini otuz yýl sonra bunu uman piçlere býrakmýþtý. Oysa kadýnlar otuz yýlda fazladeðiþmemiþti. Onlar bu dünyaya bir erkeðin hikâyesini temize çekmeye gelmezdi; hele birpiçi kurtarmaya, asla!

Edebiyata sýðýnan tutunamayanlar gün geldi, çocukken okuduklarý romanlardan sonra tekbir satýr okumamýþ ama inatla uydurduðu hikâyeleri bir romanda okuduðunu söyleyenpiçlere býraktý yerini. Olric'in atasý Sancho Panza'yý tanýmak için yel deðirmenleriylesavaþacak kadar gerçeði yitirmiþ roman kahramanlarýný bilmek gerekirdi.

Otuz yýl insan ömrü için uzun bir süreydi; ya toplum için? Otuz yýlda farklý olmayý incelik-li bir hüzün gibi kabul eden tutunamayanlardan nasýl olmuþtu da hiçliði tek deðer kabuleden piçlere varmýþtý hikâye?

Bu yazýnýn yazarý ne tutunamayanlarý övmek niyetinde ne de piçleri yermek. Bu yazýnýnyazarý sadece serseriliðin üç ana damarýndan ikisinin tarihsel kýrýlma noktalarýný göster-meye niyetli. Elbette ortada tarihsel kýrýlma noktalarý diye bir þey varsa.

Tutunamayanlarýn ve piçlerin ortak noktalarýndan biri belki de iþe bir Türk gibi baþlayýpbir Ýngiliz gibi bitirememeleriydi.

Selim Iþýk "beni ya þýmartýn ya da kapý dýþarý edin" derken muhtemelen kaldýklarý her evikaramsarlýk ve hiçlikle dolduran piçlerin sözlerini þiar edineceklerini düþünmemiþti.Temizlik elbette tutunamayanlarýn da piçlerin de kabul edemedikleri bir angaryaydý.Tutunamayanlar bütün önemli iþlerin eninde sonunda kadýnlar tarafýndan ev iþi halinegetirilmesine dayanamazken piçler su ve sabunun uyumu dýþýndaki tüm tertip ve düzen-leri tenhada kýstýrýp bir güzel benzetmenin derdindeydi.

Üþengeçti piçler oysa tutunamayanlar kendilerini yorarlar ama baþkalarýný yormaktançekinirlerdi. Kendileri dýþýnda hiç kimseyi umursamayan piçler kim bilir hangi yalnýzlaþtýr-ma operasyonundan yaralý kurtulmuþtu?

Hayat, oyunlarýna gönül indirmeyenlere fazla seçenek sunmazdý aslýnda. Geçirilen askeridarbeler, yasaklar, birden açýlan sýnýr kapýlarý bile bu gerçeði deðiþtirecek kadar güçlüdeðildi. Ama gerçek neydi?

Neskafeler, içkiler, sigaralar kaçak deðildi artýk. Ýthal etmenin keyfini tadan toplum þem-siye çikolatalarýn gururlu haline dönüp de bakmayacak bir nesil yetiþtirmiþti. Ve yeni nesilelbette onlardan daha fazla çamura bulanmýþtý. Üzerlerine sinen toprak kokusu "kafalarýgüzelken" düzgün yürüyemeyip yere düþmelerindendi ve hiçbiri emeðin terli yollarýndamücadele etmeye niyetlenecek kadar ideal sahibi deðildi. Piçler için ideal olan sarhoþ ola-cak kadar içmek, mümkünse günlerce kalabilecekleri bir ev bulmaktý. Ötesi tutunamayan-larýn da ezilip gittiði düzenin diþlileriydi ve piçler rahat koltuklarýndan kalkýp kadere kafatutamayacak kadar tembeldi.

Piçler insanlýk tarihinin derin bir ihanetle baþladýðýna inanýrdý; bu yüzden baþta kendiaileleri olmak üzere herkese ihanet edebilirlerdi. Tutunamayanlar ihanetin sözlükanlamýný bilirdi; belki de sadece kendilerine ihanet ederlerdi. Ýhaneti ne kadar süreceðini

dosya

tutunamayanlar

Page 44: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 44

kestiremedikleri ömürlerinin orta yerine býrakan piçler bombanýn etkisinden kurtulamazdý.Yine de "sýr saklama" konusunda onlara güvenilebilirdi. Ama yalnýzca bu konuda. Çalýþtýðý iþlerden kovulmak için türlü sakarlýklar yapmayý göze alan tutunamayanlar davardý. Piçler çalýþmazdý; zengin ailelerinin yanlarýnda kalmamalarý için verdikleri paralarlageçinirlerdi. Olur da bir gün para kesilirse doðum günü hediyelerini, müzik setlerini dahada olmadý dostluklarýný satýp siyah naylon poþete doldurulmuþ içki þiþeleri ve sigara paket-leriyle devam ederlerdi yola.

Toplumun içini boþaltýp öz deðerleri yitirmek anlamýnda kullandýðý dejenarasyon sözcüðüpiçler için nesilsizlik demekti. Demek ki piçler sözcüklerin temel anlamlarýný çözecek kadarFransýzca da bilirdi. Tutunamayanlar da sözcüklerin anlamlarýyla ilgilenirdi elbette amaonlar sözcüklere yüklenen mecaz anlamlarýn izini sürerdi. Piçler bir þeyin izini süremeye-cek kadar düz bir mantýðý gerçek kabul etmiþti.

Piçler son nesil olduklarýna inanýrdý; binlerce yýl sürecek son nesil, nesilsizliklerin nesliydi.Korkulmasý gereken nesil buydu çünkü onlarýn sýnýrlarý ve kurallarý yoktu. Baðnaz birtoplumun karanlýða eþ deðer kurallarý o kadar yýldýrmýþtý ki piçleri kendilerine sýnýrsýz birkuralsýzlýk zamaný oluþturmuþlardý. Tutunamayanlar kendi nesline yabancýydý evet; amaonlar kendilerinden sonraki neslin ayný ruh bozan oyunu oynamayacaðýna da inanmakisterdi.

Piçler kanunlarla ve kurallarla savaþacak kadar gözü kara deðildi, ayný zamanda piçler okadar da masum deðildi.

Piçler babalarýnýn eksiksiz yaþamlarýnýn tek siyah noktasýydý. Tutunamayanlar aileleri içinsadece derin bir sýzýydý. Tutunamayanlarýn aileleri soranlara çocuklarýyla ilgili türlü yalan-lar söylerdi, piçlerin aileleri ise çocuklarýnýn varlýðýný daha doðduklarý gün unutmuþtu.Piçler saçlarýný okþayama kalkan ellerin sahibinin boðazýný kesebilirdi; boðazlarýna býçakdayayan eli ise bir þarký ömrünce öpebilirdi.

Tutunamayanlar bir yalnýzlýk halinde adýmlardý sokaklarý, hayata tutunma istekleri yokoldukça artardý iç seslerinin gücü. Piçler ancak baþka bir piçin yardýmýyla hayata taham-mül edebilirdi. Ailelerin çocuklarýna tek baþýna ayakta kalmak için baþkalarýnýn üzerinebasmak gerektiðini öðrettiði bir yüz yýlda, piçler kalabalýk bir yalnýzlýk yaþamayý tercihetmiþti.

Bu yüzden piçlerin iç sesi, saðduyusu, sol yanlarýnda taþýdýklarý sýzýlarý yoktu. Kanun hük-münde kararnamelerle ilgilenmedikleri gibi Freud'un çocukluða dair rüya yorumlarýný daumursamazlardý. Neticede piçler "rüyalarýndan uyanmazdý."Tutunamayanlar ise her gece gördükleri kâbuslarý evlat edinecek kadar alýþmýþtý çýðlýklara.

Uyku tutmuyordu piçleri. Bu gece önemli bir iþleri vardý. Saate bakmak için kazaðýnýn ko-lunu sýyýran Afgan birden hatýrladý saatini üç þiþe viski için sattýðýný. "Hadi" dedi Barbaros"gece çoktan sýzdý, yola düþelim." Hakan ve Cenk kapýya doðru ayný anda hareketlendi."Bulabilecek miyiz?" diye sordu Cenk. "Bulamasak da ne çýkar" dedi Hakan. Bir saatibirkaç intro geçtiði anda buldular aradýklarýný. Siyah naylon poþette taþýdýklarý viskileriçýkardýlar. Birer sigara yaktýlar. Mermer bakýþlý sözcükleri okudu içlerinden biri yükseksesle. "Erken göçtün" dedi Afgan, "erken göçtün." "Göremedin" diye devam etti Hakan,"ulaþtýðýmýz uçurum kýyýsýný göremedin." Viskinin boðazýný yakan sýcaklýðýna aldýrmadansözü aldý Cenk "severdin" dedi "mutlaka severdin bu uçurumun manzarasýný." "Sana" dediBarbaros elindeki þiþeyi havaya kaldýrýp, "tutunamayan atalarýmýza."

Hayal etti bu satýrlarýn yazarý; bir mezar baþýnda piçliklerinin bilmem kaçýncý yýlýný kut-layan dört roman kahramanýný. Sevdi sonra bu hayali; çok sevdi. Yola koyulmak için birþiþe þarap gerekliydi. Mümkünse köpek öldüren dedi beyaz saçlý ilham perisine. Ne dersinizartýk daðýlalým mý?

dosyatu

tunam

ayan

lar

Page 45: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel45

1. TUTUNAMAMAK

"Tutunamamak", bir kavram olarak Oðuz Atay'la girdi edebiyatýmýza;Batý edebiyatýnda ise benzer unsuru ya da kavramý Varoluþçular ortayakoydu, adlandýrdý. Oðuz Atay'ýn yaptýðý da benzer durumu bize uyarlamak;daha da ötesi, bizdeki varoluþ sorununu vurgulamak; yani tutunamamayýkabuðundan çýkarmaktý. Roman yayýmlandýktan sonraki hikâyeler ise hep-imizin bildiði þeyler; roman anlaþýlmadý, dönemin toplumcu edebiyat anlayýþý-na kýyasla çok 'bireysel' bulundu, yok sayýldý, ötelendi, yazarý acemilikle suç-landý; her avangard edebiyatçýnýn ve eserin baþýna gelenlerde olduðu gibi...

Bu metnin temel derdi Oðuz Atay olmayacak, Tutunamayanlarromaný da; baþlýkta da görüldüðü gibi edebiyattaki tutunamama, karamsar-lýk, varoluþçuluk, umutsuzluk gibi meselelerde baba imgesinin romancýüzerindeki, ve dolayýsýyla roman kahramanlarý üzerindeki etkisine deðinil-meye çalýþýlacak.

Kafka'nýn Babama Mektup1 adlý eseri, bu metnin odaðýnda yer alacak; çünkübu eser, Kafka gibi baba maðduru bir yazarýn doðrudan babasýna yazdýðýmektup fikri olarak çýkmýþ öncelikle; onun edebi deðeri sonradandýr. Elbetteki Kafka bu mektubu yazarken kendince bir edebi ölçü de öngörmüþtür;ancak dediðim gibi, çýkýþ noktasý bu deðildir. Kafka metinlerinde zamanzaman baba figürü yer alýyor; ama bunlarýn tümü kurgusal olarak tasar-landýðý için Babama Mektup kadar yazarýn aklýndaki "baba" imgesini veremi-yor bize. Çünkü burada Kafka, tamamen babasýyla hesaplaþma durumunugöz önünde bulundurarak diðer pek çok kaygýyý bir yana býrakarak iþe koyu-luyor.

Kafka, bu mektubu hastalandýktan sonra yazmaya karar veriyor. Odönem kýz kardeþi Ottla'ya ve sevgilisi Milena'ya yazdýðý mektuplardababasýyla hesaplaþmak ve kýrgýnlýklarý giderecek bir mektup yazmaya kararverdiðinden sýkça söz ediyor. Mektubu yazýp bitirdikten sonra, (bir söylentiyegöre) annesine okutuyor; annesi ise bu mektubu babasýna vermemesini tem-bihliyor ona.

Cesareti kýrýlan Kafka, mektubu hiçbir zaman babasý Hermann Kafka'yaveremiyor.

2. BABA FÝGÜRÜ

Baba imgesine ilk anda pek çok unsuruyla bir arada bakabiliriz; ve bir çýrpý-da karþýmýza baba figürüyle iliþkili yüzlerce 'þey' çýkabilir. Madem ki konututunamamak; öyleyse baba figürünü de, öncelikle buna katký saðlayan2

yanlarýyla ele almakta fayda var... Oysa ilk bakýþta psikoloji (Freud'unOedipus Kompleksi), felsefe (Nietzsche'nin Üstinsan'ý), sosyoloji ve siyaset(Hitler Almanyasý ya da bizdeki "Devlet" geleneði) aslýnda bu konuyla çokyakýndan iliþkilidir. Ancak konuyu geniþletmekten baþka karmaþýklaþtýrýr daburalara deðinmek...

Baba bir atadýr her þeyden önce; üstündür, üstünlüðü ilkellikten kay-naklanýr; onun yaþý daha büyüktür çünkü; görmüþ geçirmiþtir ve tecrübe-lidir. Dahasý, zaten çocuðunun da sahibidir, onu yýllarca besleyip büyütmek

tutunamayana katký: baba figürü ve kafka yavuz türk d

osya

tutunamayanlar

Page 46: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 46

ve korumakla görevlidir. Bu üstünlüðüyle oðul üzerinde her türlü tahakkümü kurma hakkýnýkendinde bulur ve çoðu zaman baþarýr bunu.3 Baba reddedebilir; oysa oðulun reddetmesinin bir'hükmü' yoktur. Baba öfkelenebilir; oysa oðulun öfkesi içine dönük olmak zorundadýr. Baba yýkýcýolabilir; oysa yine oðulun yýkýcýlýðý kendine dönük olacaktýr; ya intihar edecek ve dolaylý bir intikamalacaktýr babadan; ya da babanýn yol açtýðý yaralarý sürekli içine iþleyerek ince bir hastalýða tutula-caktýr. Ancak tüm bunlar olurken baba bütün babalýk duygularýyla yaklaþmýþ olacaktýr hayatý boyun-ca oðluna; sorsalar, bütün babalýk görevlerini en doðru biçimde ifa ettiðini gururla söyleyecektir:Evlatlarýnýn karnýný doyuracak, giyimini karþýlayacak, onu okullara gönderecek vs. Karþýlýðýnda iseyalnýzca onun lafýný dinlemesini isteyecektir oðlundan. Babanýn hiç kabahati yoktur bu yüzden;Kafka'nýn da dediði gibi, "...sanki senin en ufak bir suçun yoktu olup bitenlerde; bir suçun varsa,bana fazla iyi [vurgu bana ait] davranmandý."4

Baba böylesine 'kendince' haklýyken, bu çýkýþýný üst noktaya vardýrýr ve oðulun da kendi haklýlýðýnýkabul etmesini ister; hatta kabul etmekten öte bunu bir mutlak olarak ona empoze eder, be-nimsemesini saðlar: "Hani aramýzdaki yabancýlaþmada senin düpedüz suçsuzluðuna ben kendim deinandýðýmdan, her zaman durumu bu türlü ortaya koymaný doðru görmüyor deðilim. Ancak, seningibi ben de suçsuzum tamamen; sana bunu bir benimsetebilsem, o vakit seninle birlikte yeni biryaþam olanaðýna kavuþuruz demeyeceðim ama, çünkü bunun için ikimiz de yaþlandýk artýk, aramýz-da bir çeþit dirlik düzenlik kurulur, bitip tükenmeyen suçlamalarýna son vermesen bile, bunlarý birazhafifletip yumuþatabilirdin."5 Kafka babasýna bunlarý söylerken, onun suçlamamakta, tam tersinekendini ve bu iliþkiyi sorgulayýp durmaktadýr. Hermann Kafka oðluna öylesine benimsetmiþtir kionun haksýzlýðýný, Kafka'nýn akýl yürütmeleri önce kendisini odaða alarak baþlar, cezalandýrmayakendinden baþlar; eðer babasýna da bir þeyler söyleyecekse, biraz ýlýmlý olmasýný ister, o kadar. Ýçin-deki öfkenin müsebbibini düþünmektedir bir yandan da...

Oðul, babanýn suçlamalarý ya da öfkesi karþýsýnda gittikçe kendini daha çok kötü hissetmeye doðrugider. O, babasý için iyi bir evlat deðildir; zihinde oluþan düþünce budur! Bu fikir yavaþ yavaþ çocuk-luktan itibaren kök salmaya baþladýysa eðer; oðul kendini gittikçe özgüvensiz, umutsuz, karamsar vehayata karþý öfkeli hissetmenin yaný sýra, babasýna karþý da hem gittikçe artan bir öfke duyacak, hemde bu öfkenin kaynaðýný anlamaya çalýþacaktýr. Oysa bunu hiçbir zaman tam anlamýyla çözemeye-cektir. Çünkü, zaman içinde kendini suçlu olarak görmek onu yýpratýrken, tam olarak suçun kimdeolduðunu bir türlü algýlayamamak da ikinci bir yýkýma neden olacaktýr.

Baba, oðulun varoluþu karþýsýnda katý bir engeldir. Onun kendini var etmesini sürekli sekteyeuðratýr. Bunu çoðunlukla bilmeden, farkýnda olmadan yapar; toplumsal olarak kodlanmýþ bir babafigürü vardýr kafasýnda çünkü, geçmiþe sürekli referansta bulunarak bu baba imgesini diri tutmayaçalýþýr. Oðulun ise bu noktada en büyük korkularýndan biri þu olur: 'Acaba, ben de baba oluncaoðluma böyle mi davranacaðým?'

Selim'in ayna karþýsýnda gittikçe babasýna benzediðini þaþýrarak gözlemlemesi gibi; oðul da hayatýnkimi anlarýnda, ayný babasý gibi tepki gösterdiðini, baðýrdýðýný ya da onun kelimeleriyle konuþtuðunu,sövdüðünü anladýðý/keþfettiði anda kendisini yine hýrpalayacak ve kendi babasýna dolaylý bir öfkeduyacaktýr. Bu öfke muhatabýna ulaþamadýðý için belirsizliðini de sürdürmeye devam edecektir.Varoluþ sýkýntýsý babadan kaynaklanýp, yine babayý hedef alacaktýr. Baba ise oðlunun anlayýþsýzlýðýnýher fýrsatta vurgulamaya devam ederek yaþamýný sürdürecektir. Kafka ise babasýndan aldýðý mirasýþöyle açýklayacaktýr: "Þunu da söyleyeyim ki, huy ve mizaç bakýmýndan senden büyük bir mirasdevraldým, mirasý da fazlasýyla iyi yönettim doðrusu, kuþkusuz sendeki gibi bir denge saðlamaya yete-cek karþý aðýrlýklar bende yoktu."6

Deðiþim7'de, bir sabah ansýzýn bir böcek olarak uyanan Samsa artýk iþ yapamaz ve eve para getire-mez durumdadýr. Üstelik bundan sonra evde kocaman bir böceðe bakmak ve onu beslemek zorun-dadýr ailesi. Aile ne misafir kabul edebilir ne Samsa'yla iletiþime geçebilir. Samsa'nýn kýz kardeþisabýrla bakar ona, yemeðini verir, bakýmýný üstlenir. Zaman içinde bu durum çekilmezleþir ve artýkannesi bile onun oðlu olmadýðýndan emindir. Nasýl biter Samsa'nýn yaþamý? Bir elmayla! (Bu bam-baþka bir yazý konusudur.) Babanýn fýrlattýðý elma böcek-oðul Samsa'nýn kabuðunu delerek içinegirer ve sýrtýnda bir yara meydana gelir... Ve orada çürümeye baþlar elma. Elma çürüdükçe Samsa'nýnyarasý da azar, ayný þekilde bütün aile ondan vazgeçer yavaþ yavaþ... Baba Samsa'nýn fýrlattýðý elma,böcek-oðul Samsa'yý yavaþ yavaþ öldürmüþtür. Tüm bunlar olurken zaten Samsa karmaþýk duygular

dosyatu

tunam

ayan

lar

Page 47: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel47

içindedir ve sürekli olarak ailesine, o böcek haliyle, 'varoluþunu' kanýtlamaya çalýþmaktadýr.

Peki, bir baba oðlunun tutunamamasýný ister mi? Ýlk anda þu gelir aklýmýza; elbette istemez! Baba,tam tersine oðlunun umutlu, yaþama tutunan ve bundan hiçbir zaman gocunmayan, her ortamarahatlýkla uyum saðlayan 'kendisi' gibi 'ortalama' bir birey olmasýný ister ve bunu istemekle kalmaz;maalesef bunu yapmak için çýrpýnýr, çabalar ve baský kurar... Baba hayatý boyunca neye özlem duy-duysa ve 'ne' olamadýysa oðlunun 'o' olmasýný ister ve bunun için çaba harcamayý kendine bir borçbilir. Baba gençliðinde hukuk okumak istediyse oðlunun da hukuk eðitimi alýp bir avukat olmasýnýister; ama bu kararý için oðluna danýþmaz ya da týp eðitimi almasýný ister oðlunun. Böylesi durum-larda oðul büyük bir iç dirence geçecektir: Bu durum da kimi zaman babanýn zaferiyle sonuçlanýrken(Kafka'da olduðu gibi); kimi zaman da oðulun zaferi ön plana çýkacaktýr (Ölü Ozanlar Derneði adlýfilmdeki Neil karakteri gibi8). Tutunamayanlar'ýn Selim'i romanýn bir yerinde babasýndan (ya da belkikendinden) yakýnýr; ayna karþýsýna geçip kendini izlediðinde gittikçe daha çok babasýna benzediðinikorkuyla fark eder. Ýçsel olarak buna engel olmaya çalýþýr, fakat elinden de çok fazla bir þey gelmezne yazýk ki.

3. KAFKA VE BABA ÝMGESÝ

Kafka'nýn eserine baktýðýmýzda baba-oðul iliþkisinin tutunamamaya nasýl etki ettiðini görebiliriz.

Mektubun giriþinde þöyle diyor Kafka: [Vurgular bana ait!]

"Çok sevgili babacýðým!

Bana son günlerde bir ara, senden korktuðum gibi bir savý hangi nedenle ileri sürdüðümü sormuþ-tun. Her zamanki gibi bir yanýt bulup verememiþ, bu da iþte biraz yine senden korkmamdan, birazsenden korkmamýn nedeninin pek çok ayrýntýyý içermesinden, dolayýsýyla bunlarý yarý buçuk da olsasözle belirtemeyeceðimden kaynaklanmýþtý. Þimdi sana yazýyla yanýt vermeye kalkýyorsam, bu yanýt-ta da yine pek çok boþluk kalacak, çünkü söz konusu nedeni kaleme alýrken, senden duyduðumkorku ve bunun yol açacaðý sonuçlar sana karþý özgür davranmaktan beni alýkoyacak, konununbüyüklüðü belleðimle zekâ gücümü enikonu aþacaktýr."9

Mektup gerçekten de çok dramatik baþlýyor: Çok sevgili babacýðým [ünlem]. Buradaki ünlem biröfkenin ürünü mü, yýllarca Kafka'nýn içinde biriktirdiði... Yoksa Kafka'nýn gerçekten çok içten birçaðrýsý mý? Bir üçüncü seçenek daha olasý gibi görünüyor. Þöyle söylüyor sanki Kafka: "Aslýnda sanatam da bu þekilde (Çok sevgili babacýðým [ünlemsiz]) hitap etmeyi çok isterdim, fakat bunu yapmakbenim için ne kadar zor bilmelisin..." Ünlem bizi daha ilk baþta, hitap kýsmýnda, Kafka'nýn derin içacýsýna yaklaþtýrýyor...

Ýkinci cümlesinde Kafka babasýndan korku nedenini açýklamaya çalýþýrken, her zamanki gibi babasý-na yanýt veremiyor... Kafka'nýn babasýyla yaþadýðý iliþki, baba-oðul iliþkisi içinde Kafka'yý mutlakþekilde ezen bir yapýya sahip. Ve bu söz grubuyla söz konusu durumun ne derece zirvede olduðunuçýkarabiliyoruz.

"Çocukken en çok yemekte seninle biraraya geldiðim için, bana öðrettiklerin, sofrada nasýl davran-mak gerektiði konusunu kapsýyordu. Bir kez sofraya çýkarýlan her yemek yenecek, lezzetli olmuþ,lezzetsiz olmuþ gibi bir þey konuþulmayacaktý. Ama sen çokluk, aðza konacak gibi olmadýðýnýsöyleyebiliyordun bir yemeðin; onu 'tam hayvanlara göre' diye niteleyebiliyor, 'hayvan (aþçý) berbatetmiþ yemeði' diyebiliyordun. Açlýðýnýn büyüklüðünden ve önüne sevdiðin yemeklerin çýkarýlmasýn-dan ötürü, ne olursa çabuk çabuk, sýcaklýðýna falan bakmaksýzýn iri iri lokmalar halinde yuttuðuniçin, çocuðunun yemek yerken elini çabuk tutmasýný istiyordun; kasvetli bir sessizlik sofrada ege-menliðini sürdürüyor, ancak arada bir tarafýma yöneltilen kimi uyarmalarla kesiliyordu: 'Önceyemeðini ye, sonra konuþ!' ya da: 'Çabuk ye, çabuk, çabuk!' veya: 'Baksana, ben yemeðimi bitireli nekadar zaman oldu!' Kemikler üzerindeki eti sýyýrmak doðru deðildi; oysa sen bunu yapabiliyordun.Salatanýn suyunu höpürdete höpürdete kaþýklamak ayýptý, ama sen kaþýklayabiliyordun. Ekmeðidüzgün kesmek hepsinden önemliydi; ama sen bunu, üzerinden yemeðin suyu damlayan bir býçak-la yapýyormuþsun, umursamýyordun hiç. Yemek yerken yere bir þey dökmemeye dikkat etmekgerekiyordu; ama sonunda bakýyorduk, en çok kýrýntý, döküntü senin oturduðun yerdeydi. Yemekyerken, yemekten baþka þeyle uðraþýlmazdý; ama sen týrnaklarýný kesip törpülüyor, kalemler yontu-yor, kürdanla kulaklarýný temizleyebiliyordun. Lütfen baba, beni yanlýþ anlama, gerçekte büsbütünönemsiz ayrýntýlardý hepsi; benim için eza verici nitelik taþýmýþlarsa, bu, bana zorla benimsettiðin

dosya

tutunamayanlar

Page 48: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 48

yükümlülüklere senin, son derece önemli biri gözüyle baktýðým insanýn uymayýþýndan kaynaklaný-yordu."10 Buradaki alýntýda da görüldüðü gibi oðul çocukluktan itibaren babayý bir model olarak(ister istemez) benimseme yoluna gidiyor; oysa baba bir model olmaktan çok uzak davranýþlarsergiliyorsa, kendi modelinin daha küçük yaþlarda uyumsuzluðu oðulu da çeliþkili, özgüvensiz biryapýya sürüklüyor... Onun davranýþlarýndaki belirsizlik, orantý eksikliði, çocuk için bir neden-sonuçiliþkisi eksikliðine yol açýyor. Baba Kafka, oðluna her zaman nasihatte bulunuyor (bir baba tavrýyla);ancak babanýn söylemiyle davranýþlarýnýn uyumsuzluðu Kafka'da bir soru iþaretini doðururken; aynýbabanýn iri yarý, güçlü, iþtahlý yapýsý da, (iþtahsýz ve zayýf) Kafka için her an cezalandýrýlmakorkusunu içinde taþýmasýna neden oluyor.11 Baba, daha baþlangýçta üstünlüðe sahipken, bir debunun yanýna fiziksel üstünlüðü eklenince, oðulun zayýflýðý ve acziyeti bir kat daha artmýþ oluyor.

Kafka, daha mektubunun en baþýnda yenilgiyi kabul edercesine kendisini babasýna anlatmaktayaþayacaðý sýkýntýya deðiniyor; yazacaðý mektubun babasýna cevap mahiyetinde olduðunu belirtirken,pek çok þeyin de cevapsýz kalacaðýný söylüyor. Ve bu cevapsýzlýðý ise hâlâ babasýndan duyduðukorkuya baðlýyor; yine de tümüyle kendini bu mektupta açýk edemeyeceðini söylüyor.

Hermann Kafka'yý, Kafka'nýn metninden aþaðý yukarý tanýyoruz. Kafka ne kadar öfkeli olsa da (hemduyduðu korkudan hem de bu korkunun belirsizliðinden) babasýný mümkün olduðunca nesnel anlat-maya çalýþýyor. Çünkü kendisini de suçlayarak iþe giriþiyor. Duyduðu, hissettiði bu baba korkusubelki þu sözüyle daha çok aydýnlanýyor bizim için: "Maðaza ve aile çevresinden uzaklaþtýkça, dahagüleryüzlü, daha yumuþakbaþlý, daha nazik, daha saygýlý, insana daha yakýn (diyeceðim dýþ bakým-dan) bir kýlýða bürünüyordun. Bir diktatör gibi týpký; o da bir yol ülkesinin dýþýna çýktý mý, zulmünügittiði yerde sürdürmek için bir neden görmez ve en deðersiz insanlarla bile iyi kalplilikle görüþüpkonuþabilir."

4. "CANIM ÝNSANLAR! SONUNDA, BANA, BUNU DA YAPTINIZ."

Oðuz Atay'la Kafka arasýnda pek çok benzerlik bulmak mümkün. En önemli ortaklýklarýnýn, umut-suzluk içinde çýrpýnýrken hep bir umuda tutunma çabalarýný kafalarýnýn bir yerinde yaþatmaya çalýþ-malarý olduðu rahatlýkla söylenebilir. Oðuz Atay'ýn "Caným Ýnsanlar!" deyiþi, Kafka'daki hayata tutun-ma çabasýný da (ve bu minval üzre pek çok yazarý) çok içli þekilde özetliyor.

Ama madem bu metnin "konusu" aðýrlýklý olarak babaydý; öyle bitirelim.

Burada anlatýlanlara daha ayrýntýlý ve odaklanarak bakýlabilir elbette; ancak baba figürünün ve/yada baba imgesinin bende yarattýðý hezeyanlar "þimdilik" bunlar... Ve aklýma gelen son bir soru var:

Acaba Kafka babasýný affetmiþ midir?

1 Franz Kafka, Babama Mektup, Çev.: Kâmuran Þipal, Cem Yayýnevi, 1. Basým, Aralýk 1999.

2 Tutunamamak, eðer ki bizim tarafýmýzdan yüceltilen bir durumsa, baba da buna elbette 'katký saðlayacak'týr.

3 Bu noktada, bizdeki Devlet geleneðinin çýkýþ noktasýnýn ataerkillik olduðu da rahatlýkla görülebilir.

4 A.g.e., s. 11.

5 A.g.e., s. 11.

6 A.g.e., s. 13.

7 Franz Kafka, Deðiþim, Çev.: Kâmuran Þipal, Cem Yayýnevi, 4. Baský, Aðustos 1996.

8 Ölü Ozanlar Derneði (Dead Poets Society), Peter Weir'in yönettiði, 1989 yapýmý bir filmdir. Filmde, tiyatro oyuncusu olmak

isteyen Neil'in babasýna karþý çýkýþý intiharla gerçekleþir.

9 Franz Kafka, Babama Mektup, Çev.: Kâmuran Þipal, Cem Yayýnevi, 1. Basým, Aralýk 1999, s. 9.

10A.g.e., s. 23-24.

11Kafka'nýn eserlerinde her zaman iri yarý, iþtahlý kiþiler canlýlýðýn, gücüyeterliðin simgesi olmuþtur (babasý gibi). Metnin kahra-

manlarý ise, bu iþtahlý kiþi karþýsýnda genelde ses çýkaramayan, uyumsuz ve iþtahsýz bir kiþidir (Kafka gibi).

dosyatu

tunam

ayan

lar

Page 49: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel49

Entelektüel bir baþkaldýrý denildi flaneûr'ün macerasýna… Paris'ten dünyaya yayýlmýþ, þehriyaþamak zevki…

Bu zevki tatmýþ olanlar, arzu etmiþlerin çok küçük bir kýsmý ancak.

Zaten ve ancak öyle kolay bir þey deðil flaneûr olmak.

Ýlkin istemek… Ýstemeyi de bilmek gerek.

Þehrin sessiz bir sakini iken, sahibi de olmayý kafaya koymak gerek önce;

özlemek gerek hiç bilinmeyen yerlerini…

Pervasýz ama istekli, aðýr aðýr, adým adým ve gece gündüz sürekli gitmektedir sýrrý;

sýrra nail olmak gerek…

Yürünen uzun yollarýndan, varýlan uzak yerlerinden tembellere layýk mutluluklar çýkarmak…

Tembel olmayý hak saymak ama tembel olmayý hak etmekle baþlamak öncesinde…

Ve saydý ve baþladý…

Ama öyle tembel, öyle olaðanüstü tembel olmalý ki flaneûr, gören ölümsüzlüðe inandýðýný sanmalý.

Öyle aðýrdan almalý ki adýmlarýný, sýradan ölümlülerin bugün yapacaðý iþleri yarýnlara kalmalý.

Hem özgürlüðe de öyle düþkündür ki; bir saçak altýný, bir köþe baþýný ona yasak etseler, þehrin tadýondan kaçar. Ýþte öyle meftun, öyle tutkun...

Ve devamýnda; kalýplarý kýran, buzlarý eriten, alýþýk olunan düþünüþten baþka türlüsünü getirendirflaneûr.

Ezeli imkânsýzlýklarý ebedi zevklerle deðiþ tokuþ ettiði o sokak baþlarý, ortalýklarý ve kenar köþele-rine tutulduðu þehrin aþýðý…

Silinmeyen geçmiþ izleri, dinmeyen gelecek sesleri ve þehrin yýlgýn yüzleri arasýnda sürdürüryaþamýný.

Onun için her yeni rüya yeni bir yol hikâyesi, yeni günlerin bahanesidir.

Evinden uzaktýr, her yerde evinde, her yer evidir…

Ama Paris'i dahi dolaþmýþ olsa aylak ve tembel, bilge ve karamsar; yine de olamaz tam tamýnaflaneûr, bir "beyefendi" deðilse eðer.

Geceleyin uyur, hem düþlerinde gezer; gündüzler þehrin dört yanýnda hayal meyal…

Lakin ruh sanki ne hayal ne de meyal…

Yalnýz makûs bazý geceler sarhoþ; bazen þýmarýk, arsýz, densiz bir serseri edecek denli boþ…

Kemlik ediþine, güzel görünüþüne; hem kuru kalabalýðýna, dinginliðine… her nesnesine sevgi venefretle baðlýdýr þehrin.

Baðlýlýðýnda tenakuza düþmüþ bir gizemli bilgedir, izlediði yüzlerden gizleyen hakikatli marifetini.

Yaþamýn peþinden koþarken, þehrin görünen yüzünden kaçýp saklanýrken hayatýn acemileri; o key-filiðini açýða vurmuþtur kalabalýklarýn ortasýnda… Marazi sakinliðini satýþa çýkarmýþtýr kendi ten-halýðýnda.

Sýnýrlarýn üstünü attýðý adýmlarla çizmiþ, nikbin yaratýlýþlarý yalancý çýkarmýþtýr bed görüþüyle.

Kendini bulmuþtur, belki kaybetmiþtir; belki eski kalmak istemiþ, istedikçe deðiþmiþtir.

Neyse ne…

Þehirde, o belalý mý belalý resmiyet ülkesinde… O iri mi iri 'new wave' müsveddesine, o resmi karan-lýða; soðuk býçaklar, soðuk kahkahalar gibi dalýþýný bir tek þey açýklar: aþk.

ölümsüzlüðü bulan adambüþra nur daðlar

dosya

tutunamayanlar

Page 50: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 50

Canýmýz gerçekten çok sýkýlýyordu. Ben, Vladimir ve arkadaþým Estragon, yapacak hiçbir þeybulamýyorduk; Godot'yu beklemek dýþýnda. Estragon, bir tümseðe oturmuþ, küçük geldiði içinayaðýný sýkan çizmelerini çýkarmaya çalýþýyordu; ben de ara sýra þapkamý çýkarýp içini kontrol

ediyordum. Oturma odalarýnýn büyük pencerelerinden dýþarýyý seyreden; çantalarýnýn fermuarlarýyla,kazaklarýnýn kollarýndan çýkan ipliklerle oynayan; televizyonda izlemeye deðer bir þey bulamayýpdýþarýda soluðu alan; çizgilere basmadan yürümeye çalýþan iki binli yýllarýn insanýyla önemsiz ayrýn-týlar paylaþacaðýmýzdan tabii ki bîhaberdik. Evet, Estragon çizmelerini çýkarmaya çalýþýyordu; bazenuyukluyordu; benimle sohbet ediyordu ve çoðu þeyi hatýrlamakta zorlanýyordu. Galiba sadece her þeyiunutmak istiyordu. Ben sürdürdüðüm yaþam mücadelesinden kurtulmak için Eiffel Kulesi'nden biri-cik arkadaþýmla el ele atlamak gibi denemeye bile kalkýþamayacaðým hayallerime felsefi söylemlerkatarak gökyüzüne baka baka konuþuyordum. Zaman ne kadar da zor geçiyordu böyle…

Aslýnda durum, çok eskilerden beri berbattý. Bu bataklýk içinde bir þeylere tutunmaya çalýþaninsanoðlu, sorununa çözüm bulamayacaðýný idrak ettiðinde en azýndan durumu açýklýða kavuþtura-bilmek isteðiyle zaman zaman kitaplar yazdý. Sonunda, büyük araþtýrmalar sonucu bazý ustayazarlarýn büyük yardýmlarýyla; bizim gibi düþünceleri altýnda ezilen, anlatmadan anlatýlmaya veanlaþýlmaya âþýk, kafasý daima karýþýk, ikilemlerinden sýyrýlamayan, hep bir yaný eksik insanoðlu,kendini "tutunamayan" diye adlandýrdý.

Samuel de bizi, iki ezik karakteri yaratmaya böylece karar vermiþti. 19. yüzyýlýn ilk yarýsýnda, iki tanedünya savaþý ile sanayi devrimini atlatmýþ ama neden olduðu travmalardan kurtulamamýþ ve deresmi ciddiyete tepki olarak doðan post-modernizmin etkisi altýndaki batý toplumunun derdini dilegetirmeye çalýþtýðýný da ileri sürerek… Hep "hiç doðmamýþ gibi" ya da "içinde katledilmiþ bir varlýktaþýdýðý duygusunu" hisseden sevgili yaratýcýmýz tabii ki bizi de varoluþ sancýlarýnýn, anlamarayýþlarýnýn, yaþamý sorgulayýþlarýn tam ortasýna atmýþtý.

Ýþte tam bu sýrada biz de Godot'yu beklemeye baþladýk. Beklerken konuþtuk; ama ne kendimizi ifadeedebildik ne de birbirimizi anladýk. Beklerken sustuk; yozlaþmýþ kelimeler içimizdeki gerçeði dile dök-meye yetmedi. Arkadaþým Estragon ve ben Vladimir dalgýn, çaresiz, umutsuz ve bazen öfkeliydik.Þüphelerle, korkularla içimizi lime lime eden hayattan alacak intikamýmýz bile yoktu. Parçalananiçlerimizin toplamý yalnýzlýðýmýzý gidermek yerine bir tür kuru kalabalýk ve þizofreni yarattý. Sonuçtam bir keþmekeþ.

Hiç görmediðimiz Godot'nun yokluðundan nasýl emin olabilirdik? Hiç gelmeyen Godot'nun varlýðýnagüvenemezdik ki. Ve sonunda olan oldu: zýt kavramlarýn yüzde ellilik olasýlýðý bizi bu hale getirdi. Neistediðini bilmez hale… Samuel'e göre; aydýnlýk ve karanlýðýn ayný anda var olduðu açýklanamazlýkla,hayatla, savaþýyorduk. Acýnacak haldeydik. Hiçbir çýkýþ yolu yoktu. "Tek bir çözüm vardý, o da ölüm"demiþti Samuel bir gün baþkalarýyla ikimizin dedikodusunu yaparken.

Çözüm, bizi açýklanamazdan kurtarýrken bilinmezliðe götürecekti. Ölmek gerçekten cesaret isterdi.Sadece birimizin bunu baþarabilmesi durumunda, geriye kalanýn yalnýzlýða dayanacak gücü yoktu;hiç olmamýþtý aslýnda. Ve biz ikimiz de buna katlanmak zorundaydýk, bir aðacýn altýnda öykü içinde-ki öykünün baþkahramaný Godot'yu beklerken…

ve biz ikimiz: godot’yu beklerkendilek karakoç

dosyatu

tunam

ayan

lar

Page 51: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel51

Bitimsiz bir 'boþluða' akan, tahripkâr düþlere payandalanmýþ bir 'duygu seli'ne kapýlmýþtý ruhu-muz; ve baþka baþka 'yüzler'le yaþamaya baþlamýþtýk zamaný.

Ondandý, 'ayna'daki yüzü sevmememiz ve aynalardan nefret etmemiz; yýkýcýlýðýmýzýn içedönük deðilde, dýþadönük olmasý, ondandý.

Nereye gidersek gidelim, ne kadar kaçarsak kaçalým 'gözlerimiz'den, bir þiirin ince ince iþlenmiþ rit-mik dizeleri ya da bir yazýnýn ustalýkla yan yana getirilmiþ akýcý ve büyüleyici sözdizimleri gibikuramýyorduk iþte hayatý; bir 'hiç' olduðumuz duygusu, her defasýnda, döne dolaþa, yine gelip bulu-yordu bizleri; ve her defasýnda, zedelenmiþ varoluþumuz temelden çökmesin diye, býkýp usanmadan,yeniden sayýsýz, dünyevi ve küçücük, bir ya da birkaç yalana tutunuyorduk.

Bir ya da birkaç yalandan diðerine ve bir baþkasýndan ötekine geçerek, çiçek tozlarý gibi daðýlýp dur-maksýzýn yer deðiþtiriyor, varoluþumuza abartýlý nicelikler yüklüyor, önemsenmek ve ciddiye alýnmakistiyorduk; 'vezir olmak'la 'vezire yakýn durmak' arasýndaki ayrýmý kendi ellerimizle sildiðimiz gerçeði-ni unutup bilinçaltýmýza ittikçe, tekrar tekrar, vezir olmanýn 'erdemi'ni anlatmaya koyuluyorduk...

Bir yalana 'tutunuyor', ama o yalanla 'yaþamaya' yanaþmýyorduk...

Maksim Gorki'nin "Boleslov" adlý öyküsünün kadýn kahramaný Bayan Théresa'yla belki bir 'akþamyemeði' yemeyi göze alabilirdik, belki birlikte 'bir filmi izlemeye' gidebilirdik, ya da tüm hayatý boyun-ca kendisini hiç kimsenin sevmemesine karþýlýk imgeleminde oluþturduðu çiçeklerle bezeli uçsuzbucaksýz 'sevgi bahçesi'nde 'gezinip' onun için 'aðlayabilirdik'; ancak sonsuza dek 'o bahçe'dekalmaya gönlümüz razý olmazdý, üstelik tahammül de edemezdik...

Ýri yarý gövdesi ve çirkin yüz hatlarýyla, odasýna uðradýðý üniversiteli genç üzerinde önyargýlý bir inti-ba býrakan Bayan Théresa'nýn, kafasýnda yarattýðý ve adýný Boleslov koyduðu, onu seven ve koruyan,sýcak, sevecen ve duygulu bir genç adamýn yaþadýðýna inanmasý, yaþamýyorsa bile yaþamasý gerek-tiðini düþünmesi ve okuma yazma bilmediði için, "Okullu! Benim için sevgilime bir mektup yazarmýsýn?" diye sormasý, belki duygulandýrabilirdi bizleri;

on beþ gün sonra da, "Bir arkadaþým var, adý Boleslov! Théresa adýnda bir de sevgilisi var, onun içinde bir mektup yazar mýsýn, okullu?" demesi üzerine, öðrencinin, onu azarlayarak, "Bunlarýn hepsiuydurma! Boleslov diye birisi yok! Bir daha odama gelme!" yanýtýna hüzünlenebilirdik;

odadan çýkýp kendi odasýna koþarak giden Bayan Théresa, vicdan azabý çekerek ardýndan gelenöðrenciye, hýçkýrýklar içerisinde, "Gerçek veya deðil! Ne fark eder ki! Sana yazdýrdýðým mektuplarla,Boleslov'la karþýlýklý mektuplaþmamýzýn kime, ne zararý var ki?" demesine þaþýrabilirdik;

ve o günden sonra, kendisinin söyleyip öðrencinin yazdýðý, Théresa'dan Boleslov'a sevgi dolu,Boleslov'dan Théresa'ya þiir yüklü mektuplaþmalara, sanki gerçekten Boleslov'dan geliyormuþçasýnadinleyip aðlayan Bayan Théresa'nýn yazgýsýna, içimiz burkularak lanet edebilirdik; ama üç ay sonra,'birileri' tarafýndan 'bir yerlere' götürülüp kendisinden bir daha haber alýnamayan yazgýsýna sarýla-mazdýk...

Bir ya da birkaç yalana tutunarak, devingen kimliklerimizi bâki kýlma çabamýz, bitimsiz bir boþluðudoldurmaya yetiyormuþ gibi gözüktükçe, kendi yüzümüzden baþka her yüzü denemeyi, deðiþtirmeyialýþkanlýk edinebilirdik; yetmediðini her görüþümüzde de, denemediðimiz yeni yeni yüzleri deneye-bilirdik...

Ýçimizdeki 'boþluðu', dýþýmýzdaki 'hiçlik'le doldurmaya çalýþabilirdik...

Sayýsýz yalanla, sayýsýz ve geçici 'dünyalar' kurup, hiç vakit kaybetmeden en kýsa zamanda bo-zabilirdik...

'Hiçbir þey' ve 'hiç kimse' olduðumuzu kendi kendimize itiraf etmediðimiz sürece, Bayan Théresa'yla'bir akþam yemeði'nin de, 'bir sabah kahvaltýsý'nýn da ne sakýncasý olabilirdi ki...

Bir yalana tutunmak varken, bir yalanla yaþamayý asla tercih etmeyecektik...

bir yalana tutunmakayhan þahin

dosya

tutunamayanlar

Page 52: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 52

Adalet Aðaoðlu'nun "Dar Zamanlar" alt baþlýðý ile yayýmlananüçlemesi ontolojik bir süreci intihar gerçeði ile ele alan birdizidir. Bir Düðün Gecesi, Ölmeye Yatmak ve Hayýr romanlarýn-

dan oluþan bu üçleme Aysel adlý bir bilim insanýnýn, arkada siyasioluþumlarýn da yattýðý, bireyin ölüm ve yaþam arasýndaki gidiþ geliþ-lerini varoluþsal bir dizgede ele almaktadýr. Bu romanlarda Aðaoðluyoðunlaþtýðý anlatýlarýyla en kýsa zaman dilimindeki "an"ýn insanýnvaroluþundaki önemini anlatýr. Bu "ana" yoðunlaþma eserlerin anakarakteristiðini oluþturduðu gibi okuyucuya da intihar psikolojisineodaklanma imkanýný saðlar. Aðaoðlu ise "Hayýr" adlý romanýnda buanlarý þu þekilde tanýmlar: "yan yana dizilebilen, üst üste yýðýlabilen,her biri ötekinden çeþitli uzaklýklara konabilen, kýrýlmýþ, kaygan,zaman parçalarý." Bu ifadeler "an"a yoðunlaþmanýn anlamýný açýklarniteliktedir. Oldukça girift, karýþýk ve yoðun olan bu "an"lar üçlemedekriz anlarý olarak karþýmýza çýkar.

"Ölmeye Yatmak"ta Aysel intihar etmek üzere bir otel odasýnakapanmýþtýr. Burada geçen bir saatlik sürede onun ölüm ve yaþamarasýndaki tercihi anlatýlýr. "Bir Düðün Gecesi" Tezel'in "Ýntiharetmeyeceksek içelim bari" ifadesiyle baþlar." Bu sözler "ÖlmeyeYatmak "romanýndaki Aysel'in bir saatlik sürede verdiði kararýn özetigibidir. Ölmek ve içmek arasýnda bir tercih yapýlmýþtýr. Bu karþýlaþtýr-ma ilginçtir. Ýntihar etmek içki içmek gibi sýradan bir olaydýr. Özellik-le "Hayýr" romaný üzerine yoðunlaþarak vereceðimiz bir aydýnýn inti-har profilini bu tercihten hareketle oluþturmak çok da yanlýþ olmazkanýsýndayým.

"Hayýr"da Aysel entelektüel intiharlarý üzerine bir araþtýrma yap-maktadýr; bu bir araþtýrmadan çok onun intihar üzerine yoðunlaþ-masýyla sonuçlanacaktýr.

Sabahtýr ve Aysel "Boþ Alanlarýn Kullanýmý” çalýþmasý için ÖzerkMilli Kültür Kurumu Bilim Hizmet Dalý Deðerlendirme Kurulu'nunverdiði ödülü almak üzere hazýrlanmaktadýr. Þimdi Aysel yalnýzdýr,sevgilisi ve eski öðrencisi onu býrakýp siyasi sýðýnmacý olarak yurtdýþý-na çýkmýþtýr. Eþi ise onu terk etmiþ ve baþka biri ile evlenmiþtir. Buortam kahramanýn kendi içine yönelmesi için çok uygundur. Bunalýmburada çok kiþisel boyutta ele alýnmakta ve okuyucuya da o orandahissettirilmektedir. Bu oluþumun gerisinde de seksen darbesininyarattýðý gerilimler vardýr; ancak bu alttan alta hissedilmektedir.Örneðin, Aysel hazýrlanýrken daktilosuna þu cümleleri yazar:"Sýradanlýða ve yinelemeye HAYIR." Bu açýkça bir isyandýr vetemelinde toplumsal deðiþimlerin yattýðý bir isyan.

“hayýr”gökhan özdanýþman

dosyatu

tunam

ayan

lar

Page 53: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel53

Aysel biraz sonra da "iþte hazýrým" der. Bu hazýr olma biraz muðlaktýr. Öyle ki hazýrolma gerçekten tören için midir? Bunu böyle yorumlamak oldukça zordur. Ancak bazýçýkarýmlarda bulunulabilir. Ýsyanýný daktilosuna yazan Aysel romanýn sonunda kaybol-maktadýr, yani bir yolculuða çýkma izlenimi veren bu sabah olaylarý kahramanýmýzýnTutunamayan'larýn Turgut'u gibi bir yolculuk arifesinde olduðunu ve bu dönüþü olmayanbir yola girdiðini göstermektedir. Ancak Aysel için bu intihar bir pasiflik, kaçýþ deðil aksinevaroluþun bir göstergesidir. Biz bunu yinelemeye ve sýradanlýða hayýr ifadesinden anla-maktayýz. Artýk o kendi varlýðýný ortaya koymuþtur. Bu intihar olumsuz bir durum deðil,bireyin tercihleriyle, düþünceleriyle varolabilmesinin tek yolu haline gelmiþtir.

Burada Tutunamayanlar romanýyla ortak bir noktaya daha temas etmek istiyorum.Tutunamayanlardaki Olrik bu romanda Yenins adýný almaktadýr. Yenins "Yeni Dünya"anlamýna gelir Aysel için ve onun zihninde hayali bir kahramandýr. Bu açýdan yenidünyayý bir kahraman haline getiren Aysel için intihar belki de bu tercih edilecek yeniyaþamýn kendisidir. Yenins bir tazeliktir, gençliktir. Burada Layana'dan da bahsetmekgerekecek sanýrým. Çünkü o Aysel için Yenins'in karþýsýna konmuþ gibidir. Yenins nekadar cennet ise Layana da o kadar cehennemdir. Layana Aysel'in bir komþusudur ve yal-nýzdýr. Sýk sýk Aysel'in yanýna gelip ona dost olma teklifini sunan biridir. O da eþindenayrýlmýþtýr, bu yalnýzlýðýný paylaþacak bir insan aramaktadýr. Ancak Aysel onun hertalebine hayýr karþýlýðýný vermektedir. Sonunda bu yalnýzlýðý baþaramayan Layana intihareder. Bu sebeple o, Aysel için bir iþkence haline gelmiþ bir kiþidir. Arkadaþlýðýný kabuletmediði Layana'nýn intiharýnda kendisini sorumlu hisseden Aysel önündeki bu örnekolayla da intihara daha çok yaklaþmaktadýr.

Yaþam bütün olaylarý ile Aysel'in HAYIR ifadesi ile özdeþleþtirdiði varoluþunu ölümçizgisinde buluþturmaya çalýþmaktadýr. Öyle ki siyasi darbeler, yargýlanmalar, öðrencisi ilekurulan cinsel iliþki, sonucunda kaybedilen bir eþ ve mutlu yuva, Layana'nýn intiharýndaüstlenilen rol onu yavaþ yavaþ bu sona doðru getirmiþtir. Ancak Aysel yine de içindeözlediði bir yaþam umudunu Yenins ile kurmaya çalýþmaktadýr.

Aysel yaþama dair bütün seçenekleri geri çevirmiþtir, bazen kendi eli ile tutunabilecek-lerini geri çevirmiþ (eþi, Layana) bazen de yaþam onlarý elinden almýþtýr. (siyasi darbe,yargýlanmalar) Bu seçeneksizlik onun Tutunamayan'ýdýr. Evet Aysel bu yaþama tutuna-mamýþtýr; ama varlýðýndan da vazgeçme niyetinde deðildir. Yenins onun bu arzusunungöstergesidir. Ölüm varoluþun tek seçeneðidir artýk. Tabii sonunda Aysel'e ne olduðunutam olarak bilmiyoruz. Burada Tutunamayanlar romanýna benzer bir nokta dahakarþýmýza çýkmýþtýr.

Aysel gerçekten intihar etti mi? Bu soru kesin olarak cevaplanamaz; ancak biz yazýmýzboyunca onu ölüme getiren unsurlardan bahsettik. Burada Adalet Aðaoðlu'nun kullandýðýbazý tekniklerden de bahsedebiliriz. Romanýn sayfalarý arttýkça Aysel'in yaþadýðý kriz anlarýdaralmaktadýr. Çok uzun anlatýlarla intihar psikolojisi çok kýsa zamanlarda ifade edilmek-tedir. Örneðin bir sahnede Aysel'in yazar arkadaþý onun evine gelmiþtir. Aðaoðlu buyazarýn Aysel'in evine çýkýþýný yaklaþýk altmýþ sayfa anlatmýþtýr. Bu, yazar olan ve adý belir-tilmeyen kiþi altmýþ sayfa boyunca sürekli Aysel'in intihar ediþini göz önünde canlandýr-mýþtýr. Okuyucu da her intihar sahnesini gerçek zannetmekte ama yazarý merdivenlerdeanlatan ifadelerle olayýn aslýný öðrenmektedir. Burada Aðaoðlu romanýn her anýnda inti-harý yaþatma atmosferine okuyucuyu da ortak etmektedir.

Bu kriz anlarýna yoðunlaþan anlatým varoluþun farklý bir çizgisini bize vermektedirsanýrým. Öyle ki ölüm ile birleþtirilen bu varoluþ farklýdýr.

dosya

tutunamayanlar

Page 54: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 54

Oðuz Atay'ýn Tutunamayanlar adlý kitabýný okuyan çoðu kiþi, kendisinin de bir tutuna-mayan olduðunu iddia ederek çýkýyor ortaya.Tutunamayanlarýn çoðunlukta olduðu birtoplumda, her yanýndan sahtelik akan, kokmuþ, çürümüþ ve bu çürüklüðü durmadan

yanýndakilere bulaþtýran bir sistem, sesli bir direniþ ya da Selim gibi içten içe sessiz birbaþkaldýrý olmaksýzýn nasýl kabul görüp benimseniyor ilginç doðrusu.

Çevremiz bu kadar Selimle dolmuþken sistem çýkarlarýndan, bencilliðinden, iki yüzlülüðündenbir þey eksiltmeden yol almaya devam ediyor.Toplum bu kadar tutunamazken ve yine dekendinden, dünyadan bihaber insanlar haber olmayý baþarýrken baþ sayfalara, gerçek Selimlerne alemde görmek gerek.

Maksim Gorki, asýl adýyla Aleksey Maksimoviç Peþkov, 1868 yýlýnda Gorki kentinde dünyayagelir.Yaþamý boyunca o kadar çok sýkýntý çeker ki sanki bu sýkýntýlarla bütünleþmiþ de onlarýyadýrgamýyormuþçasýna acý anlamýna gelen Gorki takma adýný kullanýr.

Babasý koleradan öldüðünde beþ yaþýndadýr.Annesi de birkaç yýl sonra aðýr yaþam koþullarýn-dan ve hastalýktan ölür.Yalnýz kalan Gorki dedesi ve büyükannesiyle yaþamaya baþlar.Bu evdededesinin sert davranýþlarý, anneannesinin büyük sevgisi ve dini öðretileri arasýnda günlerinigeçirir.Sekiz yaþýnda ise ekmeðini kazanmasý için çalýþmaya gönderilir.Küçük yaþlarda ayakkabýtamirciliði, tersane iþçiliði, fýrýncýlýk gibi iþlerde çalýþýr.Volga üzerinde iþleyen bir gemidebulaþýkçýlýk yaparken kitaplarla tanýþýr ve bir daha kitaplardan kopamaz.

Gorki'nin zor þartlar altýnda büyümesi ona zorluklarla mücadele etmesini öðretirken, kitaplarýndünyasýndan elde ettiði birikim onu daha çok öðrenmeye, araþtýrmaya sevk eder.Ve Gorki ha-yatý adým adým öðrenmek için yollara düþer.

Gorki'nin yaþadýðý dönem burjuvalar ve iþçiler olarak keskin sýnýrlara ayrýlmýþtýr.Sistem çarlýðýn,düzen burjuvalarýndýr.Ýþçiler ve köylüler bu düzenin dýþýnda tutulmuþ, yönetenlerin ve burju-valarýn keyiflerine hizmet ettirilmiþ, varlýklarý soyutlanmýþtýr.Ýþçilerin ezikliðinden sýyrýlan,okuyan, yazan, düþünen ve düzene karþý çýkan bir kesim de vardýr ki Gorki bunlarýniçindedir.Bu öyle bir kesimdir ki ne iþçilere, köylülere dahil olabilmiþ ne burjuva sýnýfýný kabuletmiþ ne de düzenin adamý olmuþtur.Bu kesim arada kalmýþtýr.Topluma ters düþen bu aydýn-lar tutunamamýþlardýr.

Selim'i Gorki'ye iten buydu belki de.Arada kalmak, dahil olamamak, azýnlýkta bulunmak.Gözgezdirmek niyetiyle Benim Üniversitelerim'i eline alan Selim, kitaba soðuk, umursamaz ifade-lerle bakar.

"Kan ter içinde uðraþarak tutunmaya çalýþtýðýmýz bu dünyanýn pisliði içinde, gerçek bir mücade-lenin küfür ve leþ kokan hikayesini bulacaksýnýz bu kitapta."

Böyle bir ithafla baþlayan bu kitabý asla okuyamayacaðýný sanan Selim, farkýnda olmadanromanýn içine girer.Kitabý bitirdiðinde sýký bir Gorkici olur ve hayatýnda Gorki devri baþlar.Bu

tabancadan çýkan tek kurþun da yetmedi:maksim gorki ceren can

dosyatu

tunam

ayan

lar

Page 55: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel55

ithafta ne vardý da baþta Selim'i Gorki'den uzaklaþtýrmýþtý ve sonra Selim nasýl Gorki hayranýolmuþtu?

Gorki bu ithafla tutunamayan olduðunu haykýrýr zaten.Tutunmaya çalýþan bir tutunamayandýro. Selim ise tutunmak için uðraþmayan bir tutunamayandýr.Onlarý ayýran nokta budur belkide.Gorki mücadelecidir, inançlarý uðruna savaþ verir.Hayatý kopmaz halatlarla kendinebaðlayan çarlýða, burjuvalara, bir avuç bilgiyle kendini aydýn sanan cahillere peþkeþ çekerektutunmaya çalýþmaz.Onlara kafa tutarak tutunmaya çalýþýr.

Her sanatçýnýn doðasýnda olan isyankarlýk Gorki'de de vardýr.Gorki halkýn çaresizliðine, sefale-tine isyan eder.Baþta bu isyaný nasýl dile getireceðini bilemez.Ama zamanla Gorki benimsenir,anlatmaya çalýþtýklarý kavranýr.Onun kahramanlarý iþçiler, köylüler, devrimciler, aydýnlar,ayaktakýmý olarak adlandýrýlan berduþlardýr.Yani Gorki'nin kendisidir kahramanlarý.Sekizyaþýnda çalýþmaya baþlayan Gorki, yaþamý boyunca emekçidir.Ezilen halkýn sözcüsü olanGorki, devrimcidir.Ýsyan duygusuyla kaleme sarýlan , öðrenen, öðreten Gorki, aydýndýr.Çeþitliþehirlerde yaþamýný sürdürmeye çalýþan Gorki, aslýnda köylü bir aileden gelir.Kaçak yolcularlakent kent gezen Gorki, berduþtur.Aydýnlýðý, berduþluðu, iþçiliði, köylülüðü, devrimciliði hepsi-ni içinde barýndýrabilen Gorki, tutunamayandýr.

Ayaktakýmý Arasýnda adlý oyununda toplumun en dibindeki en çaresiz kesimini oluþturaninsanlarý anlatýr.Ve insanlarýn bu ayaktakýmýný benimsemesini saðlar.Bu insanlarýn tüm çare-sizliklere raðmen ayakta kalmak için, tutunabilmek için gösterdikleri mücadeleyi anlatýr.Buyolda verilen mücadelenin nasýl olmasý gerektiðini gösterir.Gorki de kahramanlarý gibi hiçbirzaman yaranmaya çalýþmaz tutunanlara.Tutunanlar çoktan sýnýf farkýný koymuþturortaya.Hayata tutunmaya çalýþan tutunamayanlarýn da onlar gibi olmaya niyeti yokturzaten.Tutunamayanlar kendileriyle, hayatla hesaplaþýr; doðruyu, gerçeði ararlar.Sahte deðildirsözleri, ruhlarý.Ruhlarýna sanat iþlemiþtir, güzellik iþlemiþtir.Tutunanlar gibi maddi çýkarlarýyoktur.Tutunanlarýn maddi çýkarlar uðruna yerler altýna aldýklarý gurur onlar da en üsttedir.

Gorki Ekmeðimi Kazanýrken'de çocukluk ve gençlik yýllarýnýn insanlarýný ve hayatlarýný anla-maya çalýþýr.Kendisinin ve kendisi gibi olan insanlarýn zor þartlar altýnda hayata tutunmayaçalýþmalarýný anlatýr.Dünyanýn acýmasýzlýðýndan korktukça büyükannesine sýðýnýr.Ama bu sýðý-nak onu hayata karþý tam olarak koruyamaz; çünkü tutunamayanlar hayatta hepyalnýzdýr.Gorki hayatta hep yalnýzdý.Ayný kitapta 19. yüzyýlýn son zamanlarýnda küçük burju-vanýn Rusya'daki hayatýný gözlemlerken, küçük kasabalarda zorbalara ve baskýlara direnmeyeçalýþan, dinin ve batýlýn birbirine karýþtýðý bir inanç sistemini kendilerine dayanak tutan insan-lar arasýndaki zýtlýðý fark eder.Böyle bir ikilik varken ortada Gorki nereye aittir?Ýkisine de dahilolamamýþken, arada kalmýþken hayata nasýl tutunabilir?

Sekiz yaþýndan önce kýsa bir dönem okula gitmiþ; ancak maddi sýkýntýlar yüzünden devam ede-memiþtir.Sýnavlara girerek bu açýðý kapatabileceðini ve üniversiteye baþlayabileceðinidüþünür.Ýþte bu amaçla Kazan þehrinde hayata tutunma mücadelesi baþlar. Ýlk günleriniöðrenci evlerinin karanlýk ve soðuk odalarýnda yarý aç bir þekilde, dönem Rusya'sýnýn çok çeþitliinsanlarý arasýnda eðlenerek ve okumaya çalýþarak geçirir. Ancak okuma uðruna çýkýlan bu yolokulun boþ, soðuk ve umarsýz koridorlarýndan ileri gitmez.Artýk onun için hayata tutunmadeðil, hayatta kalma mücadelesi baþlar.Bu mücadele Selim'in baþ ucu kitaplarýndan olanBenim Üniversitelerim'de romanlaþýr.

"Yalýn gözlerle izlediðim hemen hiçbir þeyin insanlara karþý bir acýmayla uzak yakýn bir iliþkisiyoktu.Yaþam karþýmda deðersiz eþyalarý ele geçirmek için yapýlan sürekli ve namussuzca birkavga gibi, sonsuz bir düþmanlýk ve gaddarlýk gibi uzanýyordu.Ben, yalnýzca kitaplara gereksin-me duyuyordum, diðer nesnelerin benim gözümde hiçbir deðeri yoktu." (Benim Üniversitelerim,s.82)

Gorki tutunmaya çalýþtýðý hayatý ve çevresindeki insanlarý bu þekilde yorumlarken hayattantamamýyla kopmayý düþünür. Göðsüne dayadýðý tabancadan çýkan tek kurþunun kalbine isa-

dosya

tutunamayanlar

Page 56: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 56

bet edeceðini hesaplayarak intihar eder. Ancak hesap tutmaz, kurþun þaþar ve ciðerinde birdelik açýlýr.Artýk Gorki için yeniden tutunma savaþý baþlar.

Maksim Gorki zamanla dünya edebiyatýnýn en büyük yazarlarýndan biri olur.Ancak bu ün ,onun sistemle barýþmasýný, düzenin adamý olmasýný beraberinde getirmez.Çarlýk dönemini yineeleþtirir ve çok kere hapse atýlýr.

Komünist devrimde ise, her ne kadar bu rejimi desteklese ve komünist lider Lenin'in yakýn dostuolsa da eleþtiriler yazmaya devam eder.Lenin'in istekleri doðrultusunda sansürlü yazýlar yaz-mayý kabul etmediði için Rusya'yý terk eder.Daha sonra Stalin'in ýsrarý üzerine geri gelir.Gorkirejimi benimseyip sisteme yaklaþsa da yine düzenin dýþýnda kalýr.Onu tutunamayan yapanbudur iþte.Tek baþýna da kalsa kendi fikirlerinin adamý olur hep.Gün gelip inandýðý rejime tersdüþse de dostlarýnýn ihanetiyle ölüme gitse de tutunamayan olmaya devam eder.

1936 yýlýnda bilinmeze giden Gorki'nin ölüm sebebi kayýtlara verem olarak geçer.Ancak ortadabaþka iddialar dönmektedir.Zehirlenerek öldürüldüðü bu iddialardan bir tanesidir.Bir diðeri ise,verem tedavisi için hastande yatarken, doktorlar tarafýndan bilinçli olarak düzenli bir þekildehava cereyanýna býrakýlmasý ve dolaylý yoldan da olsa zatüre sebebiyle öldürülmesidir.Bu emirRusya'nýn lideri Stalin tarafýndan verilmiþ, Stalin destekçisi Yagoda aracýlýðýyla Kremlin doktor-larý tarafýndan uygulanmýþtýr.

Haþmet Babaoðlu'nun bir köþe yazýsýnda yer alan Gorki'yle ilgili þu anekdot yazýya uygun olsagerek:

"Rivayet midir gerçek mi bilmiyorum, nerede okuduðumu da hatýrlamýyorum ama güzelhikayedir.Büyük Rus roman ve oyun yazarý Maksim Gorki 1906 yýlýnda Yeni Dünya'yý, yaniAmerika'yý ziyaret eder.Orada Amerika'nýn önde gelen sanatçýlarý, sosyalist-anarþist gruplarýnönderleri, yazarlar, çizerler tarafýndan coþkuyla aðýrlanýr.Her gün ayrý bir etkinliðe, gösteriyegötürürler Gorki'yi; o eðlenceden bu eðlenceye sürüklerler.Yine böyle bir gösteri sýrasýnda birdostu, Gorki'nin yüzündeki ifadenin tatsýzlýðýný fark eder.Sýkýntý mýdýr?Hayýr.Daha çok burukbir ifadedir.Sanki üzülmektedir Gorki. 'Ne oldu?' diye sorar dostu. 'Bu ülkeye üzülüyorum' derbüyük yazar; 'herhalde neþesini, heyecanýný tümüyle kaybetmiþ olmalý bu ülke.Yoksa bu kadareðlenceye gerek duymaz, bin bir türlü eðlence biçimi üretmek için bu kadar kendini hýrpala-mazdý!' "

Selim'in baþ yazarlarýndan Maksim Gorki, sürekli kendisiyle hesaplaþmýþ, hayatý sorgulamýþ,düzene baþkaldýrmýþtýr.Bir bakýma Selim istediklerini Gorki' de bulmuþ, yaþayamadýklarýnýGorki'de yaþamýþtýr.Maksim Gorki'nin yaþamý, hayat görüþü, fikirleri, insan üzerine yaptýðýyorumlarý incelendiðinde Selim Iþýk'la benzerlikleri ortaya çýkar.Biri yazar diðeri roman kahra-maný.Ortak noktalarý ise birinin romanýnda diðerini yaratmasý deðil; ikisinin de tutunamayanolmasý.

Artýk Selim roman kahramaný olmaktan çýktý, deðiþmesini umduðumuz dünyada bireyoldu.Yalnýz deðiliz Selimciler, Gorkiciler!

Gerçek tutunamayanlara saygýyla...

dosyatu

tunam

ayan

lar

Page 57: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel57

Dünya edebiyatýnýn ölümsüz eserlerinden biri Cyranode Bergerac, yazar olmaya karar verdiðim günlerdeevde tek baþýma her tiradýný baðýra baðýra, aðlayarakokuduðum olaðanüstü bir oyun... Yazarý, þair EdmondRostand. Her sahneleþinde seyircilerin gözyaþlarýnaboðulduðu eserin konusu, edebiyat. Uzun ve çirkinburnuyla þair ve silahþör Cyrano, reddedileceði

korkusuyla kuzenine olan aþkýný bir türlü açamaz. Üstelik, sevdiði kadýn,Cyrano'nun ordusundaki bir subaya, Christian'a aþýktýr. Ancak Christian,sevdiði adamdan benzersiz güzel sözler bekleyen Roxane'la, layýk olduðu ince-likte konuþmayý bir türlü beceremez. Sonunda, Cyrano'dan yardým ister.Cyrano, genç aþýðýn bu dileðini kýramaz, yüreðine taþ basýp, onun yerine mek-tuplarý Roxane'a çaresiz o yazar. Bir gün, korkusuzca her dövüþte önlerdegiden bu genç subay, zalim bir kurþuna hedef olur, savaþ yerinde can verirgöðsünde sevdiðine götüreceði mektupla. Roxane, genç aþýðýn mektubunu tamon dört sene, kalbine gömdüðü acýsýyla kapandýðý manastýrda, kimseleregöstermeden göðsünde taþýr. Yýllar sonra bir akþam vakti, ölmek üzere olanCyrano'nun sýrrý, genç kadýnýn okumasýný istediði o mektubu gün ýþýðýazalmýþken bazý bölümlerini ezberinden okuduðu anlaþýlýnca ortaya çýkar.Roxane, aðlayarak: "Sizdiniz... O coþkun mektuplarý yazan sizdiniz! Bakýn,elinizdeki þu mektupta adýnýz yoktu ama, bütün bu gözyaþlarý sizindi." Cyrano,mektubu uzatarak: "Fakat kan, onun kaný."Bu kan, biz burada kaloriferli evlerimizde, ellerimizde þarap bardaklarý, ha-yatýn anlamý üzerine güya filozofça önermeler üretirken, Güneydoðudauykusuz, günyüzü görmeden hain pusularda ölenlerin kaný. Bu kan, yüzyýldýrIrak'ta gözlerini yumup, sýcak yorganlarýnýn altýnda bir gece olsun tatlý bir düþkurup gönül rahatlýðýyla baþlarýný yastýða koyamayanlarýn kaný. Bu kanFilistin'de son bir umutla ellerini göðe açýp, tanrýya yakaranlarýn kaný. Bu kankahretsin ki, dünya bütün bu ölümlere soðuk bir akýlla kayýtsýzlaþtýkça Bosna'da, Çeçenistan'da, Ruanda'da akmaya devam edecek olan kan. Bakýn, biz eðer uzun bir yola çýktýysak, bu dünyanýn her yerinden masuminsanlarýn sesleri olacaðýz. Önce kendi vicdanýmýzla hesaplaþacaðýz. Edebiyatýnanlamýný, deðerini ve yerini iyi bileceðiz. Kelimelerin annemizin yüzü kadargüzel topraðýnda bir küçük bahçemiz olsun istiyorsak, önce hayata karþýsaðlam bir duruþumuz olacak. Güneþin her gün doðuþuna inandýðým kadarinanýyorum: Bu acýmasýz çað, gerçek bir yazara; vicdan sahibi, dürüst, sonunadek baðýmsýz bir yazara en çok ihtiyaç duyulan bir çað. Önümüzde bir sürükötü örnek var, görüyoruz. Hepsini buradan izliyoruz, herþeyin farkýndayýz.Çok zekice, sabýrla hareket edeceðiz. Nefesimiz yettikçe bu halkýn kalbine gir-meye çalýþacaðýz.Kelimelerin ruhumuzu saran sonsuz ýþýðýndan baþka dostumuz, yol göstere-nimiz yok!Mektuplarýný kanlarýyla yazan insanlara ömrümüzün sonuna dek sahip çýka-caðýz!

soru

þtu

rma

ahmet cenk ünlü

savaþ ve edebiyat

Page 58: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 58

Çok büyük bir soru, uzun uzadýya araþtýrmadan cevap verebilmekmümkün deðil. Bildiðim kadarýyla anlatayým yine de. Savaþlar edebiyat-ta genel bir ulusalcýlýk olarak yansýr, Kurtuluþ Savaþý öncesinde Servet-i Fünun gibi edebiyatý merkeze koyan akýmlarý görebiliyorken, savaþtansonra hececiliðe dönüþ (5 Hececiler, 7 meþaleciler, vb.) 1950'lere kadarbir ulusalcýlýk havasý estirmiþti. Bu yöneliþe bir alternatif gibi gözüke-bilecek Yahya Kemal ve Nâzým Hikmet'i de ben ayný çerçevede deðer-lendiriyorum, en azýndan ulusalcýlýkla çeliþen hiçbir þey yazmadýlar vesanýldýðý kadar da çok yenilik getirmediler þiir sanatýna. Bu dönemin

yarattýðý ulusalcýlýðýn gerçek alternatifi Orhan Veli oldu. Orhan Veli, sadece savaþ sonrasýnýn deðil,devrim sonrasýnýn þiirini de yazmaya yeltendi. Ayný þekilde 1800'lerin sonlarýnda Fransa'da incinenulusal onuru onarmak için bir ulusalcýlýk icat edildiðini biliyorum. Hatta bu yýllarda ortaya çýkanÝzlenimcilik akýmýnýn takipçileri neredeyse vatan haini ilan edilmiþti. Fransa 1871'de, PrusyaSavaþýnda kendileri için utanç verici bir yenilgi yaþamýþtý ve 1874'te Paris'te açýlan ilk izlenimci sergieleþtirmenler tarafýndan hiç hoþ karþýlanmadý; Monet ve arkadaþlarýnýn þimdi her biri birer serveteden tablolarý "deli ve manyaklarýn sanatý", "bir çocuk bile daha iyi çizer" vb eleþtirilerle karþýlandý.Zira kendilerinden beklenen toplumsal görevle, yani "geçmiþin gururunu yeniden canlandýrýlmakla"ilgilenmeyen izlenimciler deney yapýyor, yenilik arýyorlardý.

Þiir, Nietzche'nin de savladýðý gibi, hayatta kalma ve güçlenme ile ilgili bedensel ihtiyaçlardan doðuy-or olsa bile, bu "hayatta kalma" ve "güçlenme"nin tanýmý iyi yapýlmalýdýr. Hayatta kalmak için yapýlýpedilmesi gerekenler ile güçlenmek için yapýlmasý gerekenler, birbirinden tamamen zýt olabilir. Açlýkvarsa hayatta kalmak için yemek yemeniz, açlýk geride kaldýktan sonra güçlenmek için çok fazlayememeniz ve spor yapmanýz gerekebilir. Eðer 1910 ve 1920'lerde Türkiye'de olduðu gibi ülkenizsavaþtaysa veya 1930 ve 1940'lerde olduðu gibi kapýnýzýn eþiðinde bir dünya savaþý varsa hayattakalma son derece fiziksel temellerde tanýmlanabilir. Þehri çevreleyen surlarda savaþ sürüyorkensanatta atýlým beklemek pek de mantýklý olmayabilir. Ama savaþtan sonra, toplumlar hayatta kalmak-tan çok güçlenmeye odaklanýrken oluþan ortam, sanatsal geliþme için çok verimli bir toprak halinegelir. Güvenlik hissinin yeniden tesisi, sanatýn iyi becerdiði bir iþtir. Bunun gerektiði dönemlerde þiiretoplu yöneliþler yaþanýr. Bu nedenle 1950'lerde ortaya çýkan 2. Yeni akýmýnýn, dünyada ayný dönemdeyaþanan gerçek üstücülük ve varoluþçuluk paralelinde bir hareket olduðunu sanýyorum.

Ulusalcý þiirler genellikle "okuru bir role çaðýrýr". Sovyetler Birliðinde icat edilen "sosyalist gerçekçi-lik" sözde-akýmýnýn "sanat toplum içindir" þeklinde formüle ettiði rol, hiç de yeni bir rol deðil, antikçaðdan beri var! Bakýn Efes harabelerinden bir levhada ne yazýyor: "Efes, Kimmerlilerin saldýrýsýnaþair Kalinos'un yüreklendirmeleriyle baþarýlý bir savunmayla karþý koydu." Günümüze, bugün arke-olojik olan dýþýnda bir ilgi görmeyen Kalinos deðil de Homeros, Horace, Hesiodos vb kaldýðýna göre,kalýcýlýðý arzulayan þairin, þiire giderken, içinde yaþadýðý toplumun doðrudan fiziksel gereksinim-lerinden çok, "hayatta kalma" gereksinimlerinden çok "güçlenmesi"yle ilgili gereksinimleriniönemsemesi gerektiði söylenebilir. Arada bir her ikisini de yapabilen ve bunu yapabildiði için hemçaðýnda meþhur olmuþ, hem de günümüze kalmýþ Sheaskpeare gibi kural dýþý dehalarýn olmasýnasesimizi çýkartamayýz elbette.

Kanýmca Ýsmet Özel de daha çok hayatta kalmayý önemseyen gelenektendir, en azýndan Enis Batur'lakarþýlaþtýrýnca çok öyle görünüyor. Evet dünyayý deðiþtirmek için insanlarý yüreklendirmeye yaraya-bilir þiir; veya ölenlerin ardýndan yas tutmaya, veya gündelik hayatýn sýradanlaþtýrýcý/yabancýlaþtýrýcýetkisiyle baþa çýkmaya yarayabilir; ya da bir insanýn bir insana duygularýný ifade etmesine. RichardRorty ile Umberto Eco arasýndaki tartýþmayý hatýrlýyorum, "ben istersem bir tornavidayla kulaðýmýkarýþtýrabilirim" diyordu Rorty. Eco da "bu kulaðýna ne kadar deðer verdiðine göre deðiþir" gibi bircevap veriyordu. Eco, eserlerinin yorumunu (ne iþe yarayacaðýný), eserin yarattýðý baðlamla sýnýr-landýrmak gerektiðini iddia ediyor, Rorty de buna itiraz ediyordu. Yahya Kemal "Sessiz Gemi"yi yazdý,"artýk demir almak günü geldiyse zamandan" diye ölümü bir gemiye benzetiyordu, ama insanlar oþiirdeki "gemi"yi "tabut" olarak okudular. Yahya Kemal'in bu yoruma avaz avaz baðýrarak isyan ettiðibilinir. Benim, þiirin bir iþe yarayabilmesine hiçbir itirazým yok, yazdýðý þiirini nasýl kullanýlacaðý ile

enis akýn

Page 59: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel59

ilgili bir tercihi olamaz þairin. Þairin sadece yapabileceði, iþe yaramayan bir þiir yazmaya çalýþmakveya en azýndan ne iþe yarayacaðýný bilmeden yazmak olurdu.

Günümüzde edebiyatýn bireyin iç dünyasýnda dönmesi ile savaþýn þiir açýsýndan bir þey ifade etmesiarasýnda bir karþýtlýk iliþkisi yok. Kendi hayatýmýza tabii ki bakmalýyýz ki "oradaki" savaþý "burada"anlayabilelim; kendi benliðini boþ vermiþ bir þairden "öteki"ni anlamasýný hiç bekleyemeyiz. Yazarkelimeleri ile deðil, kurduðu gerçeklik ile, her zaman tekrar ediyorum, her zaman bir taraftadýr zaten.Bunun için fazladan çaba göstermesine eskiden slogancýlýk derdik, son dönemdeki adýný bilmiyorum.

Irak savaþý konusunda aþaðýdaki þiiri yazdým, bir dergide de yayýnlandý yanlýþ hatýrlamýyorsam. Amaben bunu yaparken kendime farklý bir saik tanýmladým; bu bir ev ödevi. Ev ödevleri þiir için çokiyidir, sadece kabarmýþ duygularla deðil, kuru-kuru, soðuk-soðuk þiirin baþýna oturmanýn þairegetirdikleri çoktur, tavsiye ederim. Kendime verdiðim ev ödevim þuydu: Savaþ gibi zamanlarda, okadar çok "savaþtan etkilenen" þair ve þiir ortaya çýkýyor ki, yeni bir þey ortaya koymak hakikatenzor oluyor. Bu kadar þiir gazlalýðýný ortasýnda kendi þahsýna münhasýr kalmayý, ayakta durmayý,sivrilmeyi becerebilir miyim veya ne kadar becerebilirim diye denemek istedim.

Sizi þiirle baþ baþa býrakmadan önce konuyla ilgili son sözüm þudur. Rorty'nin son derece sevdiðimve sýk sýk alýntýladýðým bir cümlesi var: "Acý insaný dilinden eden þeydir". Þair acý çeken insandeðildir, acý, acý çekenler tarafýndan anlaþýlamaz ve anlatýlamaz. Anlaþýlabilseydi acý olmazdý. Acýnýnanlatýmýný bir yerde tuzu kuru olan þairden bekliyoruz ve bunu biraz da onun tuzunun kuru olmasý-na borçluyuz. Uzun lafýn kýsasý þu, bana göre savaþýn þiiri ancak savaþýn uzaðýnda yazýlabilir.

baðdatýn sahibi yok

sen eski bir müslüman gibi kara kara

terlerken alnýndaki yaralardan

bu zar oyununda sen sanki yokmuþsun

ne o yolmuþsun yine sivilcelerini

arkamdan uzun zamandýr þaþkýn

þaþkýn bakan bir baðdat ablama

vurulmayý istiyor ya da ilk gördüðü tüfeðe

bu sadece bir duygu patlamasý diyecek sonra da

geceler zordur, savaþýn ve seviþmenin,

yaðmanýn ve þiirin, alkolün ve aðrýnýn evi

herkes adýnýn peþinden gider

sen eski bir yahudi gibi ter ter kararýrken

arkanda yitiren bir þehir býraktýn

kalelerini ve aldýrýþsýzlýðýný

Page 60: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 60

Olgularýn, ortaya çýktýklarý ve oluþtuklarý tarihten ziyade, tarih içindeancak anlamlandýrýlarak sorgulanacaklarýna inanýyorum. Zirasavaþlarla, katliamlarla ve felaketlerle yüzleþmek, onlarý sorgulaya-bilmek, ancak araya mesafe koyarak ve düne bugünden bakarak nes-nelleþtirilebiliyor. Çocukluktaki travmatik kýrýlmalarýn farkýna dahiancak bu kýrýlmanýn bir benzeriyle karþýlaþtýðýmýzda varýyoruz.

Savaþýn edebiyatýn konusu olmaktan asla vazgeçmeyeceðini düþünü-yorum. Çünkü savaþ çokyönlü çaðrýþýmlarý olan bir kavram. Dünyanýnher yaný, her daim sýcak çatýþma ve soðuk savaþ, militarizasyon veötekileþtirme operasyonlarýyla kuþatýlmýþ durumdayken edebiyatýn dakendini hiçbir dönemde bundan soyutlamasý düþünülemez. Çaðýnýn

olaylarýna kurgusal yönü aðýr basan eserlerle tanýklýk eden edebiyat, günümüzde de savaþýn her biçi-mini yansýtýyor kanýmca.

Modern insanýn iç problemlerini de, savaþlarla kuþatýlmýþ tarihinden, toplumsal bilinçten, genetiktahayyülden, ideolojik çarklar altýnda eziliþinden ve bir afyon olarak halklar üzerinde baþarýyla uygu-lanan geleneksellik politikalarýndan ayrý düþünemeyiz. Tüm bireysel travmalar, ortaya çýktýðý çað iledeðil toplumsal ve tarihi süreci içinde deðerlendirilirse yansýzlaþabilir.

Kurmaca eserlerin yaný sýra söyleþi, aný, araþtýrma-inceleme, analiz, belge, düþünce kategorilerindeçok sayýda eser basýlýyor günümüzde. Bunlar savaþý sorgulayan, kimi aklý karýþýk Rus klasiklerinden,çaðýmýzdaki savaþlarý irdeleyip eleþtiren filozoflarýn eserlerine dek, bir olguyu anlamlandýrabilmekiçin gerekli malzemeyi sunmakta yetersiz kalsa dahi, yayýnlardaki bu artýþ sevindirici.

Nasýl 12 Eylül ile biz ancak yüzleþebiliyorsak Almanlar da Nazi geçmiþiyle ancak hesaplaþabiliyor.Kim bilir 11 Eylül ile mesafeli ve sübjektif hesaplaþmalar günümüzden kaç yýl sonraya nasip olacak?

Geçen günlerde, bir makale için dünya kadýn edebiyatýnda savaþ temasý üzerine okumalar yaparkendönemin ve dönemimizin kadýn yazarlarýnýn en çok faþist geçmiþten yaralandýklarý ve hâlâ bu trav-mayý eksenine alan eserler verdiklerinin farkýna vardým.

Alman romaný, I. Dünya Savaþý sonrasýnda gururu kýrýk asker-vefasýz kadýn iliþkisini sorunsal-laþtýran hikâyelerle öne çýkar. Bu edebiyatýn popüler yönüdür ama ayný zamanda Alman faþist siyase-tine de zemin hazýrlayan ideolojik bir malzeme sunmuþtur. Ýkinci Dünya Savaþý boyunca Nazi edebi-yatý da bu temayý izler. Dönemin önde gelen yazarý Heinrich Böll'ün eserleri toplumdaki itibarlarýnýkaybetmiþ kadýnlarý anlatýr durmaksýzýn. II. Dünya Savaþý'ndan sonraysa Alman edebiyatý, savaþlayerle bir edilen Almanya'nýn psikolojik manzarasý ile çözümü nihilizmde, özyýkýmda arayan bireyseltravma hikâyeleriyle doludur. Almanya'nýn Nazi tarihiyle yüzleþmekse kimi yazarlar için bitimsiz biracý kaynaðýdýr. Sosyalist bakýþ açýsýna sahip az sayýda Doðu Alman yazar, arzulanan bir eleþtirel nes-nelliðe ulaþabilmiþtir. Duvar yýkýlmadan önceki Doðu Almanya'nýn Sosyalist Birlik Partisi'nin kurul-masýyla birlikte kendilerini büyük bir krizin içinde bulur sanatçýlar. Çünkü partinin kültür ve sana-ta yüklediði iþlev ile sanatçýnýn özgür iradesi zýt kutuptadýr. Otoriter parti itaatine dayanan sosyalistrealizme karþý, gerçek sosyalizmi savunan sanatçýlardan biri de Christa Wolf'tur. Alman gerçekçil-iðine, deðiþik ve kendine özgü eserler kazandýran Anna Seghers de Nazilerin iþbaþýna gelmesiyle 1933yýlýnda Almanya'yý terk etmek zorunda kalan sanatçýlardan biridir. 1933-1945 yýllarýnda sýnýrlararasýnda kovalanan, hiçbir ülkenin tanýmadýðý yüzbinlerce mültecinin acý serüvenlerinin anlatýldýðýTransit, faþizme karþý mücadelenin romanýdýr. Faþizmin, iki insan arasýndaki iliþkiden doðduðunusöyleyen Avusturyalý yazar Ingeborg Bachmann'dan hareketle, olaðan faþizmi eserlerinde tema edenbir baþka Avusturyalý kadýn da, 2004 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Elfriede Jelinek. Çaðdaþ Almanedebiyatý profesörü Elisabeth Juliana Vogel'a göre bir ülkenin geçmiþte yaptýðý hatanýn saðlam bireleþtirisi, 90'lý yýllarda Avusturya'dan çýkmýþ en önemli kitap olan Die Kinder der Toten'de (ÖlülerinÇocuklarý) Avusturya'yý ölüler ülkesi olarak tasvir eden yazar, medeniyetin hiçbir þeyden koru-madýðýný vurgular.

Son oyunu Bambiland ise Amerika'nýn Irak'taki eylemlerinin ve Amerikan medyasýnýn sarkastik bireleþtirisi.

Savaþ acýlarýndan söz eden, baþkasýnýn acýsýyla özdeþleþebilen bir baþka yazar da Marguerite Duras.Alain Resnais tarafýndan beyazperdeye de aktarýlan efsanevi eseri Hiroþima Sevgilim'de, asýl ayýp veçirkin olanýn cinsellik deðil, Hiroþima gerçeði olduðunun altýný çizerken ancak delilikle, çýðlýklarla

hande öðüt

Page 61: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel61

yatýþtýrýlabilecek bir acýyý dile getirir. Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda geçen kurgusal ve otobiyografikaltý metinden oluþan Acý ise Fransa'daki Alman iþgali sürecini farklý biçimlerle belgeler. Ýlk metinolan güncede Naziler, Duras'ýn kocasýný toplama kampýna götürmüþlerdir ve yazar iþkencelerle dolu,hiç aðlamadýðý altý yýl boyunca izini kaybettiði, yaþayýp yaþamadýðýný dahi bilmediði kocasýný bekle-mektedir. Faþizme ve Yahudi soykýrýmýna karþý Fransýz Direniþ Örgütünde François Mitterand vedaha pek çoklarýyla birlikte savaþan Duras, kitaptaki ikinci bölümü yaþamýn aldatýcýlýðýný göstermekiçin kýrk yýl sonra yayýnladýðýný söyler. Kocasýnýn izini bulmak ve direniþçilere bilgi sýzdýrmak içinyakýnlaþmak zorunda kaldýðý Gestapo ajanýyla olan gerçek hikâyesidir anlattýðý. Almanlar savaþýkaybedip cezalandýrma sýrasý Direniþçilere geldiðinde bu kez onlar acýmasýzdýr. Ýþkenceci artýkTherese adlý kahramaný üzerinden Duras'ýn kendisidir. Yahudilerin ya da kocasýnýn hayatýný kurtar-maya çalýþan da, bir muhbire iþkence eden de ayný kiþidir artýk...

Ýkinci Dünya Savaþý boyunca yazan çaðdaþ Macar edebiyatýnýn en önemli kadýn temsilcisi MagdaSzabó, Marguerite Duras, Virginia Woolf, Doris Lessing, Flannery O'Connor, A.L. Kennedy, IsabelAllende, Arundhati Roy, Neval El-Saadavi, Gayatri Spivak, Emma Goldman, Susan Sontag gibi savaþkarþýtý kadýn yazarlarýn eserlerinin çoðu dilimize yeni çevriliyor. Bu durumda savaþýn, edebiyatý artýkpek de ilgilendirmediðini söylemek çok zor.

Sadece Irak ve Ýsrail'de deðil, Türkiye'de de bir savaþ var. Evet modern edebiyatýn, bireyin sözüm onasýkýntýlarýný dillendirirken, daha toplumcu, daha hümanist argümanlarýný arka plana ittiðini vesavaþýn, acýlarýn edebiyatta eski gücüyle yer almadýðýný kabul ediyorum. Savaþlar, kuþatýldýðý, artýkyaþamaktan hiçbir tat almadýðý iddia edilen birey kadar ilgi çekici olmuyor. Fakat bunun geçici birdurum olduðunu söylemek lazým.

Sözün, yazýnýn, kýsacasý edebiyatýn bittiði yerde savaþ baþlar. Edebiyat, kendisine sýra geldiði zamansöyleyeceklerini sakýnmaz. Dolayýsýyla edebiyatýn, dünyanýn bir cehenneme günümüzde de söyleye-cekleri bitmez. Buradan hareketle, günümüzde insanlýðýn tüm yaratýlarýnýn, dolayýsýyla edebiyatýnda, sadece geçici bir "akýl tutulmasý" yaþadýðý söylenebilir. Hayata içkin olduðundan, edebiyat, büyükanlatýlara dahil edebileceðimiz bir sanattýr. Önemli olanýn, bu inancý yitirmemek, yani iyimser olmakolduðunu düþünüyorum.

'Harp' ve 'harbi', birbirleriyle durmaksýzýn harbeden iki kelime. 'Haybeden' deðilfakat; 'harbiden'... Savaþ çünkü, gerçekliðin son haddidir. Ezan okurken öldürülenIraklý müezzin, bir imgelemden, bir söz oyunundan, bir aþk þiirinin en içkin mýsraýn-dan bile keskince 'gerçeði' okur ölmeden. Nerden bilsindi… Ezan okumak diye çýk-týðý minarede selâsýný okuyacaktý. Ýþte savaþ böylesinedir. Ýþte ölüm böylesinedir.Ýþte dünya böylesinedir.

Ben kendi adýma savaþ ve edebiyatýn -özelinde þiirin- tam da bu noktada birbirlerini en iyi tanýyan,bilen edimler olduðuna kanâat getiriyorum. Zannetmiyorum ki Felluce denildiðinde genç þairin içikanamasýn, ama bunu yazar, ama yazmaz, yaþar fakat... Yaþamazsa þair denebilir mi ona, pek emindeðilim. Çünkü þiir doðruyu yalanlamaz, doðruyu 'yalan'dan anlatýr. Tarih boyunca hiçbir þairin desavaþtan, hele hele haksýz savaþtan haz duyabileceðini kesinlikle düþünmüyorum. Bu tarihin buanýnda da böyledir. Irak'ta, Filistin'de, Çeçenistan'da, Türkiye'de -yakýn zaman önce Bosna'da-yaþanmakta olan savaþlarýn hiçbirinden þairin etkilenmediðini söylemek, abesle iþtigal olur ki abeslemeþgul olmaz, abesi soyar, soðana çevirir, þiir yapar þair.

Savaþa kulaðýný týkamaksa modern insanýn çeliþkisi… bizlerin deðil.

erkan canan

yunus melih özdað

Page 62: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 62

Savaþ bizi ne hale mi getirdi? Belki bir yarayý kaþýr gibi cevaplamalýyýz bu kadim soruyu. Çünkü savaþinsan olmak dýþýnda bizi o kadar çok biçime soktu ki. Ellerimizin kavuþmasýna izin vermedi bir kere.Ne için savaþtýðýný anlayamayan bir yýðýn insanýn beynine çöreklenip, iþte, dedi, savaþ böyle bir þey-dir...

Edebiyat çoðu zaman savaþý kötülemek gibi bir misyonla yola çýktý, evet. Ancak bu olumsuz propa-ganda ne derece güçlü olabildi ve ne derece savaþ karþýtý bir söylem üretebildi; bu belirsiz. bugün içinsavaþýn daha derinleþtiðini algýlayabiliyoruz: Hayýr, aslýnda daha iyi anlayabilmek için hepimiz osýðýndýðýmýz yerlerden çýkýp hayata mý karýþmalýyoz yoksa?

Öyleyse hep beraber keselim bileklerimizi; bakalým, ne kadar gerçeðiz, ne kadar yalan?

Acýnýn yalýtýcý/inceltici bir tarafý var. Ýnsana temel yalnýzlýðýný hatýrlatýyor. Kendisini…"Yâdsýma" ve "yakýnlaþma" (insan>ünsiyet=yakýnlaþma) da en çok savaþ durumunda,incelterek söylersek çatýþma durumunda ortaya çýkan özelliklerimiz. Acýnýn iki belir-

gin açýsý… Edebiyat söz konusu olduðunda bir metni "eser" kýlan, deðerli kýlan o metindeki çatýþ-ma… Çatýþmanýn derinliði, boyutlarý, etki alaný… Kurgu da olsa çatýþma olmadan olmuyor.

Savaþ "aslî" deðil, "arýzî" bir durum. Ne var ki insanýn bu dünyadaki varlýðý da derinlemesinebakýldýðýnda "arýzî"… Bu gözle bakýldýðýnda dünya edebiyatýnda nerdeyse bütün baþyapýtlarýn savaþ-tan beslendiði; insanýn iç ve dýþ dünyasýyla çatýþmasýna öykündüðü görülecektir.

Burada bir ayrým yapmamýz gerekiyor. Savaþ edebiyatý besliyor, edebiyat savaþý deðil…

Madem edebiyatý hayattan ayrý tutmuyor, hayatýn dýþýnda görmüyoruz;savaþýn edebiyatta karþýlýðýný aramadan önce savaþýn hayatýmýzdaki karþýlýðý-na bakmak gerekiyor.

Buyrun bakalým: Bosna Savaþý, Ruanda Katliamý, Hocalý Katliamý, IrakSavaþý… Filistin, Irak hâlâ iþgal altýnda… PKK hâlâ ülkedeki iç savaþýsürdürüyor. Bunlarýn hepsi son 25 yýlda oldu. Olmaya da devam ediyor. Nekadar hissedebiliyoruz bunlarý? Ekrandan akýp geçiyor ölenlerin isimleri;hatta çoðu zaman isimler de geçmiyor, þu kadar ölü, þu kadar yaralý, bitti.

Çok normal bir þey gibi. Hemen ardýndan prime-time’da hepsini unutmamýz için bir sürü renkliprogram…

Týpký bu programlarýn içeriðini belirledikleri gibi savaþý nasýl hissetmemiz daha doðrusu hissetmem-iz, görmememiz gerektiðini de bize farkettirmeden dayatýyorlar.

Samimiyetsiz, hissedilmeden ortaya konacak bir savaþ edebiyatýndansa -en azýndan- olaylarýn farký-na varýlana kadar süreceðini umduðum bu sessizlik ortamý daha iyi geliyor bana.

yavuz türk

mehmet aycý

murat ali seven

Page 63: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel63

be

kle

me

k -

seli

n ç

ýnar

fotoðraf

pu

sula

- s

eli

n ç

ýnar

Page 64: Hariçten Gazel - Goodreadsphoto.goodreads.com/documents/1316586261books/12682863.pdf · 01 Hariçten Gazel Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek

Hariçten Gazel 64

en

veri

ye -

se

lin

çýn

ar

rt -

se

lin

çýn

ar