sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../cg5biyocesitlilik_kapakverapor.docx · web viewdiğer...

125
1 T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI ORMANCILIK VE SU ŞURASI 2013 21-23 Mart 2013 ÇALIŞMA GRUBU 5 SÜRDÜRÜLEBİLİR BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK YÖNETİMİ ÇG GRUP RAPORU DOĞA KORUMA VE MİLLİ PARKLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Upload: others

Post on 24-Dec-2019

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

1

T.C.ORMAN VE SU İŞLERİ

BAKANLIĞI

ORMANCILIK VE SU ŞURASI 2013 21-23 Mart 2013

ÇALIŞMA GRUBU 5

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK YÖNETİMİ ÇGGRUP RAPORU

DOĞA KORUMA VE MİLLİ PARKLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Çalışma Grubu Koordinatörü: Adem AĞIR, Şube Müdürü V.

Page 2: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

2

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK YÖNETİMİ ÇALIŞMA GRUBU

Çalışma Grubu Başkanı : Mustafa AKINCIOĞLUÇalışma Grubu Başkan Yrd. : Ayhan ÇAĞATAYRaportörler : Adem AĞIR, Adem BİLGİNEditör : Prof Dr. Zeki KAYA

ÇALIŞMA GRUBU ÜYELERİ

Adı-SoyadıKurumu

Görevi

Mustafa AKINCIOĞLUDoğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Genel Müdür Yardımcısı

Ayhan ÇAĞATAYDoğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Daire Başkanı

Adem AĞIRDoğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Şube Müdür V.

Adem BİLGİNDoğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Şube Müdürü V.

Başak KOCA Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Uzman

Prof. Dr. Zeki KAYA ODTÜ – Biyoloji Öğretim üyesiProf. Dr. Nazif KOLANKAYA Emekli Öğretim üyesi Emekli Öğretim üyesiProf.Dr Latif KURT Ankara Üni./ Fen Fakültesi Öğretim üyesi

Dr. Arzu ÜNAL GTH Bakanlığı /TAGEM Biyo- Çeşitlilik ve Genetik Kaynaklar Koordinatörü

Hülya ÖZBEK Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Şube Md.

Ersin ÖZEK Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Y. Mühendis

İ, Ethem AVŞAR Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Uzman

Demet ÇAKIR ÜÇGÜL Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Y. Jeoloji Mühendisi

Mustafa T BEBEK Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Mühendis

Asiye DÜŞÜNCELİ Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. uzman

Prof. Dr. Ali ERDOĞAN Akdeniz Ü. Melk. Yük Okl. Manavgat Öğretim üyesi

Ender ÇAKMAK ADO Enerji

Prof. Dr. Levent TURAN Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Böl. Öğretim üyesi

Page 3: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

3

Nihal Yüksek SARIÖZDoğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Veteriner

Özcan YAMAN Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Şube Müdürü V.

Aybars ALTIPARMAK Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Uzman

Dr. Serap YILMAZ Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Veteriner Hekim

Sibel Şenel ERTAŞ Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn Müd. Biyolog

Doç. Dr. Can BİLGİN ODTÜ Biyoloji Bölümü ANKARA Öğretim üyesi

Prof. Dr. Mustafa SARI Van Yüzüncü Yıl Üni. Ziraat Fakültesi Öğretim üyesi

Prof. Dr. Hasan AKAN Harran Üni. Fen Fakültesi Öğretim üyesi

Prof . Dr. Mecit VURAL Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim üyesi

Prof. Dr. Mahmut EROĞLU KTÜ- Orman Fakültesi Öğretim üyesiMine EREN Meliha Yılmaz Vakfı Başkanı Vakıf Başkanı Sezai AYDIN ETB Maden İşleri Gen. Müdürlüğü Daire Başkanı

Page 4: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

4

İÇİNDEKİLER

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK ÇG1. GİRİŞ

2. DURUM ANALİZİ

2.1 Sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimi

2.2 Doğa koruma ve sektörel İlişkiler

2.3 Tür Koruma (Evcil ve Yabani)

3. KAYDEDİLEN GELİŞMELER

3.1 Sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimi

3.2 Doğa koruma ve sektörel İlişkiler

3.3 Tür Koruma ( Yabani)

4. KARŞILAŞILAN DARBOĞAZ VE ZORLUKLAR

4.1 Sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimi

4.2 Doğa koruma ve sektörel İlişkiler

4.3 Tür Koruma (Evcil ve Yabani)

5. GELECEĞE İLİŞKİN STRATEJİ VE POLİTİKALAR

6. SONUÇLAR VE TAVSİYELER

7. KAYNAKÇA

8. Tür Koruma (Evcil hayvanlar)9. Durum Analizi

10. Kaydedilen Gelişmeler

11. Karşılaşılan Darboğaz ve Zorluklar

12. Geleceğe İlişkin Strateji ve Politikalar

13. Sonuçlar ve Tavsiyeler

14. Kaynakça

Page 5: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

5

1. GİRİŞ

Doğa korumanın zayıf olan ekonomik, sosyal ve genel anlamda politik fizibilitesini

arttırmadan pratik anlamda sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimini tesis etmek mümkün

değildir. Doğa korumanın bir bütün olarak ekonomi politikalarına ve sosyal politikalara

entegrasyonu maksatlı mekanizmalar tesis edilmeden de doğa korumanın politik fizibilitesi

oluşturulamaz1. Pratik entegrasyon araçlarına geçmeden önce bu raporun giriş bölümünde

sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetiminin teorik bileşenleri ile biyoteknoloji sorunu ve

çözümü konularına işaret edilecek sonrada biyoekonomi kavramı Şuraya tanıtılacaktır.

Sürdürülebilir kalkınma kavramı, her ne kadar tanımı tartışmalı olsa ve küresel, bölgesel ve

ulusal seviyede uygulanabilirlik açısından ütopik felsefe olarak eleştirilse de 2, 3 ekolojik

faydalarla sosyoekonomik faydaları birleştirmek için faydalı bir araç olarak kullanılabilir.

Ekonomi, uluslararası ilişkiler ve küresel çevre gündemine gerçek manada ilk defa Brutland

Raporu4 ile gelmiş olan sürdürülebilir kalkınma küresel düzeyde başta şemsiye RIO

Sözleşmeleri5 gibi çeşitli çok taraflı çevresel sözleşmelerin Sekretaryaları, BM Çevre

Programı (UNEP), BM Kalkınma Programı (UNDP), BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü

(UNESCO), BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Bankası (WB), Dünya Fikri Mülkiyet

Örgütü (WIPO), Dünya Gıda Programı (WFP) ve Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) ve

bölgesel düzeyde ise başta Avrupa Birliği (AB) olmak üzere çeşitli devletlerarası ve devletler

üstü örgütlerin, programların ve yapıların sıkça kullandığı bir kavramdır ve günümüzde

uluslararası hukukta kendine kesin bir yer edinmiştir 6.

Sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimine geçmeden önce bu kavramı doğurup ihraç eden

ve aslında metinlerinde çok açık olmasına rağmen stratejik önemi ülkemizde pek bilinmeyen 1 Doğa Korumanın Ekonomik Sisteme Entegrasyonu Kılavuzu 1: Politika Yapıcı ve Karar Vericiler, Orman ve Su işleri Bakanlığı (2012)2 INTERNET: À quoi sert le développement durable ? http://www.manicore.com/documentation/dd.html3 Protéger l'espèce humaine contre elle-même », Luc Ferry ile Röpörtaj, Revue des Deux Mondes, Ekim-Kasım 2007Sayısı, S/75-794 INTERNET: Northern Alliance for Sustainability, http://anped.org/index.php?part=176,5 BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (BMBÇS) (1994), BM İklim Değişikliği ile Mücadele Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS), BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (BMÇMS)6 BİLGİN A. Biyolojik Çeşitlilik Ekonomisi, (2012), Orman ve Su İşleri Bakanlığı ISBN 978-605-4610-02-0

Page 6: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

6

Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (BMBÇS)’den biraz bahsetmek

gerekecektir.

BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK SÖZLEŞMESİNİN STRATEJİK ÖNEMİ

Biyolojik çeşitlilik kavramı uluslar arası hukukta şemsiye bir sözleşme olan Biyolojik

Çeşitlilik Sözleşmesi ile tüm boyutlarıyla birlikte ele alınmaktadır. Konun dışında olanlarve

maalesef bazen konun içinde olanlar bile bu Sözleşmenin yeşil amaçlar doğrultusunda

yapılanmış ve sadece biyolojik çeşitliliği koruma amaçlı bir Sözleşme olduğu izlenimine

kapılabilmektedirler, ancak bu son derece stratejik ve vahim bir hatadır. Sanılanın aksine BÇS

koruma tedbirlerini tamamen ulusal politikalara bırakmıştır ve hatta korunan alanların içinde

ve etrafında bazı faaliyetlerin önünü bile açmaktadır, ancak iş dünya ekonomisinin doğrudan

%40’ını oluşturan biyolojik kaynaklar ve ilgili geleneksel bilgiler ile biyoteknoloji başta

olmak üzere teknolojiye erişim ve teknolojinin paylaşımına gelince, Sözleşme tam anlamıyla

uluslararası rejim doğurmaya çalışmaktadır ve esas müzakereler de burada yoğunlaşmaktadır.

Taraflar Konferansı süreçlerinde alınan kararlarla Sözleşme bu amacı başaramayınca, oldukça

somut adımlar atılarak iki adet protokol üretilmiştir. Bunlar, Cartagena Biyogüvenlik

Protokolü ve Gen Kaynaklarına Erişim ve Gen Kaynaklarından Doğan Faydanın Adil ve

Hakkaniyetli Paylaşımı Hakkında Nagoya Protokolüdür. Yine sanılanın aksine çevre

diplomasisi; korumak için değil, tüm diplomasiler gibi sadece ekonomik ve politik çıkarlar

için yapılır; bu durum BMBÇS, BMİDÇS, BMÇMS ve Sürdürülebilir Kalkınma Zirvelerinde

oldukca belirgindir. Ayrıca OECD ve UNEP vizyon ve misyonlarını ve bunların örtüşen

noktalarını okuyunca da bu konu net olarak anlaşılmaktadır7.

Sürdürülebilir Biyolojik Çeşitlilik Yönetiminin Bileşenleri

Çevresel, sosyal ve ekonomik bileşenlerden oluşan felsefi ve hukuki bir ilke olan

sürdürülebilirlik ilkesi, biyolojik çeşitlilik yönetimine uygulandığında ekonomi politikalarının

ve sosyal politikaların biyolojik çeşitlilik politikalarıyla karşılıklı olarak uyumlulaştırılması

anlamına gelir8. Bu da biyolojik çeşitliliğin korunması ile ekonomik ve sosyal faydalar için

kullanılmasının bir denge içerisinde yürütülmesi demektir. Bu dengenin tesisi için gerekli

olan stratejik araca 1995 yılından beri uluslararası hukuk9 “ekosistem yaklaşımı”10 adını

7 BİLGİN Adem, Çevre Diplomasisi ve RIO Sözleşmelerinin Entegrasyonu, Çevre ve Orman Bakanlığı Uzmanlık Tezi, 2010, Bölüm II Diplomasi ve Bölüm III Uluslar arası Hukuk8 BİLGİN A. Biyolojik Çeşitlilik Ekonomisi, (2012), Orman ve Su İşleri Bakanlığı ISBN 978-605-4610-02-09 INTERNET: SBSTTA 1 Recommendations, http://www.cbd.int/recommendations/sbstta/?m=sbstta-0110INTERNET: Ecosystem Approach Sourcebook http://www.cbd.int/ecosystem/sourcebook/

Page 7: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

7

vermektedir. Ancak, ülkelerin farklı gelişmişlik düzeyleri göz önüne alındığında ekosistem

yaklaşımı da tek başına yeterli değildir. Zira sürdürülebilirliğin tesisi için öncelikle biyolojik

çeşitliliğin yüksek katma değerlerle ekonomiye kazandırılması ve doğa korumanın bir sosyal

politika aracına dönüştürülmesi, yani doğa korumanın önce üst politik çerçevede sonra da

sektör sektör izlenecek olan alt politikalar sayesinde ekonomik sisteme entegrasyonu

gerekmektedir.

Oldukça zor bir nihai amaç olan sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimine dayanan modern

doğa korumacılık; kamu yararı ilkesinin konvansiyonel yaklaşımda olduğu gibi sadece

ekonomik ve sosyal yarar olarak tanımlanmasının yanlış olduğu, zira kamunun ekolojik

yararlarının da mevcut olduğu ve işbu ekolojik yararların da insan refahının bir parçası olduğu

değer yargılarına dayanır. Bu da açıkça kamu yönetiminde bir paradigma kayması gerektiği

anlamına gelir. Sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimi, gerçekçi ve ütopyadan kaçınan bir

çerçevede ele alınmalıdır. Mutlak korumacı yaklaşım, yani biyolojik çeşitliliğin salt bir

ekolojik içkin değer olarak her yerde korunması, insan-doğa ilişkisin tarihsel akışında

gözlediğimiz antropolojik ve doğa-bilimsel gerçekler düşünüldüğünde sürdürülemez

kalmaktadır. Bu da bir strateji olarak kendine ancak radikal bir yeşil ideolojide yer bulur.

Diğer taraftan biyolojik çeşitliliğe dayanan mal, ürün ve hizmetlerin tamamen kullanıma

açılması da kesinlikle sürdürülemezdir. Çünkü tüm sermayeler gibi doğal sermaye de

tükenebilirdir ve tükenmektedir. Bu durumda yapılması gereken biyolojik, jeolojik ve

atmosferik sistemlerin, yani biyojeokimyasal döngülerle birbirine bağlı olan çevresel

sistemlerin bütünü olarak dünya doğal kaynaklarının yönetiminin; ekonomik, ekolojik, sosyal

ve antropolojik gerçeklere dayanarak bugün ve gelecek kuşakların ihtiyaçlarını bir arada ele

alan iyi bir planlamayla (ekoplanlama) yönetilmesi ve yönetim stratejisinin uzun vadeli

politikalara dayandırılmasıdır. Bunun pratik anlamı ise ekonomik ve sosyal politikaların

planlama ve yönetim süreçlerine doğanın korunması perspektifinin yansıtılması, diğer taraftan

ise doğa koruma politikalarının planlama ve yönetim süreçlerine biyolojik kaynakların

ekonomik ve sosyal faydalar için kullanımı perspektifinin yansıtılmasıdır11. Bunun için alan

ve tür temelli stratejik seçimlere dayanan etkin koruma ve izleme tedbirlerinin tesis edilmesi

kadar biyolojik çeşitliliğin sürekli olarak ve yüksek katma değerlerle ekonomiye

kazandırılmalıdır.Biyolojik çeşitlilikten elde edilen gelirlerin kırsal kalkınma gibi insan

refahına yönelik sosyal politikalara harcanmasının tesisi, yani bir bütün olarak doğa koruma

politikalarının ekonomi politikalarına ve sosyal politikalara entegrasyonu gerekmektedir. 11 BİLGİN A, Teorik Biyoloji ve Sistem Teorisi Açısından Ekosistem ve Ekonomi, Doğa Korumanın Ekonomik Sisteme Entegrasyonu 2, Bölüm I: Teori ve Aksiyoloji, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 2012

Page 8: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

8

Burada çizilen üst-politik entegrasyon mekanizmaları hayata geçirildikten sonra sektörel

entegrasyon çalışmaları yapılmazsa sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimi sağlanamaz 12.

Bu entegrasyonun en stratejik adımı ise ülkemizin biyoteknoloji çağı olarak bilinen 21. YY’a

hazırlanması için zorunlu olan biyoekonomi perspektifinin kamu yönetimi tarafından

içselleştirmesi ve buna uygun bir biyolojik çeşitlilik yönetimi geliştirmesidir.

Biyolojik Çeşitliliğin Ekonomiye Kazandırılması ve Doğa Korumanın Ekonomik

Sisteme ve Sosyal Politikalara Entegrasyon Mekanizmaları

Biyolojik varlıkları biyolojik kaynağa dönüştürerek yüksek katma değerlerle ekonomiye

kazandıran biyoteknoloji, biyolojik bilgilerin teknolojik kullanımını yapan çok disiplinli bir

bilimdir. Biyolojik varlıklar doğal sermayedir. Bilgisi olan sermayeyi kullanır. Kullanmak

için bilgisi olanların doğal sermayeye ulaşması gerekir. Bu da yasal yollarla veya

biyokaçakçılıkla olabilmektedir. Ülkemizden çok küçük ham madde bedeliyle satın alınan

veya kaçırılan hayvan, mantar, bitki, tek hücreli, bakteri ve virüsler ile onlara ait olan gen,

protein, enzim v.b. biyomoleküller daha sonra yüksek katma değerli biyolojik ürünlere

(biyoteknolojik, farmakolojik, kozmetik, toksikolojik v.b.) dönüşerek ülkemize ithal

edilmektedir. Ülkemizin biyolojik çeşitlilik sebepli bu acı döviz kaybının tek sebebi biyolojik

çeşitliliğe ve genel olarak doğa bilimlerine hak ettiği önemin verilmemesidir. Biyolojik

bilimlerin zayıf olduğu en az gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik

sistemlerinde, biyolojik kaynaklar; gıda ve gıda ürünleri, peyzaj bitkileri, odun ve odun

ürünleri v.b. gibi hammaddeler veya düşük katma değerli mal, ürün ve hizmetler olarak piyasa

ekonomisinde kendine yer bulmaktadır. Biyoteknoloji, nanobiyomekanik, biyomateryal,

mikrobiyoloji, moleküler biyoloji, genetik, biyokimya, biyofizik v.b stratejik biyolojik

bilimlere ilişkin bilimsel altyapısı olan gelişmiş ülkelerde ise çiçek, böcek, mantar, hayvan,

bakteri ve bunlardan elde edilen biyomolekül, biyomateryal, biyoyakıt v.b. gibi biyolojik

çeşitlilik unsurları ve biyolojik türevler, yüksek katma değerlerle piyasada kendine yer bulan

doğal sermaye ürünleri ve hizmetleridir13. Hatta biyolojik ve biyokimyasal sektörler İrlanda,

İsviçre, Kanada v.b. bazı ülkelerin üretim ekonomisinin en önemli unsurlarıdır. Afrika

ülkeleri gibi biyolojik çeşitlilik zengini olan az gelişmiş ülkeler ve Türkiye, Güney Asya ve

Latin Amerika ülkeleri gibi gelişmekte olan ülkelerin biyolojik hazineleri, biyolojik çeşitliliği

12 Doğa Korumanın Ekonomik sisteme Entegrasyonu Kılavuzu 1: Politika Yapıcı ve Karar Vericiler İçin Orman ve Su İşleri Bakanlığı (2012) 13 BİLGİN A, Stratejik Biyolojik Bilimlerin İdari Çerçevesi ve Sektör Öncüleri İhtiyacı, Doğa Korumanın Ekonomik Sisteme Entegrasyonu Kapsamında Öne Çıkan Bazı Stratejik Mekanizmalar, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 2012

Page 9: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

9

kaynağa çeviren bilimsel altyapıya sahip olan ülkelere yasal yollarla veya biyokaçakçılık

yoluyla sokulmaktadır.

Biyolojik çeşitliliğin stratejik önemine vakıf olan ülkeler biyolojik çeşitlilik diplomasisinin de

aktif ülkeler olup, fikri mülkiyetlerini DTÖ ve WIPO gibi ulusal ve uluslar arası

platformlarda çok iyi savunabilmektedirler. Sürdürülebilir kalkınmanın temelini oluşturan14

BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ve nesli tehlike altında türlerin ticaretinin doğrudan

uluslararası bir rejime bağlanmasına yönelik BM CITES Sözleşmeleri ile IPBES bu anlamda

stratejik olup ve dikkatle takip edilmesi gereken çok taraflı uluslar arası platformlardır.

Görüldüğü üzere ülkemizin tüm biyolojik sermayesini yönetmekle görevli olan

Bakanlığımızın biyolojik çeşitlilik ile ilgili önünde dört esas engel bulunmaktadır. Bunlar;

i. Biyolojik çeşitliliğin ne olduğunun bilinmemesi; biyolojik çeşitliliğin flora ve

faunadan ibaret ve kalkınmayı engelleyen sadece içkin bir değer olarak veya düşük

bedelli mal, ürün ve hizmet kaynağı olarak görülmesi,

ii. Toplumsal farkındalık eksikliği

iii. Stratejik biyolojik bilimlerde azgelişmişlik

iv. Biyokaçakçılık

İlaçtan kozmetiğe, biyolojik silahlardan biyonik robotlara, casus yazılımlardan

gen/protein/doku mühendisliğine kadar çok geniş kullanım olanakları olan biyoteknoloji bilim

kurgu değil; bir gerçektir. Kurulması çok gecikmiş bir endüstridir. Biyolojik çeşitliliğin, yani

tüm biyolojik hazinelerimizin yönetiminden resmen sorumlu kılınmış Doğa Koruma ve Milli

Parklar Genel Müdürlüğü bu konuda tarihi adımlar atmalıdır. Bakanlığımız, Bilim, Sanayi ve

Teknoloji Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ile birlikte

miladı 1953’de Watson&Crick tarafından keşfedilen deoksiribonükleik asit (DNA)15 ile

başlatılabilecek olan modern biyolojinin kurumsal anlamda en önemli sahiplerinden birisi

olabilecek bir kurumdur ve bunun için modern biyolojiden doğan gelirlerden faydalanabilecek

araçlar geliştirmelidir. Bu kapsamda DKMPGM tarafından yürütülen 2012K100210 kodlu

“Doğa Korumanın Ekonomik Sisteme Entegrasyonu için İlgi Gruplarının Eğitimi ve Kılavuz

Oluşturma” başlıklı projenin aşağıdaki çıktılarından da yararlanılmalıdır:

14 INTERNET: http://www.cbd.int/doc/newsletters/news-sd-suplement-en.pdf15 INTERNET: Watson&Crick (1953) http://www.bioss.ac.uk/~dirk/genomeOdyssey/go_1953.html

Page 10: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

10

i. “Yeşil Vergi, Biyokıymet Kullanımı, Geleneksel Bilgilerin Tescili, Gen

Kaynaklarının Tescili, Ekoturizm, Sürdürülebilir Avcılık, Halkın ve Şirketlerin

Ödeme Gönüllüğü ve Cezalar” gibi doğa koruma sektörüne finansman sağlama

temelindeki entegrasyon mekanizmalarının kurulması/geliştirilmesi,

ii. “Ekonomik Teşvikler, Ekosistem Hizmetleri İçin Ödeme, Doğa Koruma

Yatırımları ve Doğa Koruma Sebepli İstihdamlar, İnovasyon ve AR-GE” gibi doğa

koruma harcamaları temelindeki entegrasyon mekanizmalarının geliştirilmesi

iii. Doğa korumanın bir sosyal politika aracı haline getirilerek gelirlerin başta kırsal

kalkınma ve insani gelişim olmak üzere insan refahına yönlendirilmesini

sağlayacak “Ekosistem Hizmetleri için Ödeme, Doğa Eğitimi ve Sosyal Projeler”

gibi entegrasyon mekanizmalarının kurulması/geliştirilmesi,

iv. Kısa vadede yarı bilimsel yarı bürokratik bir yapıda “Milli Biyolojik Çeşitlilik ve

Biyoteknoloji Enstitüsü”nün kurularak (Detaylar için Bkz. 6.5.1) biyolojik

çeşitliliğin ekonomiye fikri mülkiyet katma değeriyle kazandırılması ve biyolojik

kaynakların işlemesi, geliştirilmesi, keşfedilmesi, üretimi ve dağıtımı ile

biyoekonominin tesisi, orta vadede özel sektörün bu konuya eğilmesinin teşvik

tedbirleri ve ortak projelerle sağlanmasıdır. Uzun vadede ise, başka ülkelerdeki

biyolojik kaynakların BÇS hükümleri doğrultusunda Türk biyoteknolojisi ile Türk

ekonomisi, donör ülkenin ekonomisi ve küresel ekonomiye kazandırılması

amaçlanmalıdır.

BİYOEKONOMİ

Biyolojik çeşitlilik veya kısa yazılımıyla biyoçeşitlilik canlıların ve içinde yer aldıkları

ortamların(ekosistemlerin) farklılaşması sonucu ortaya çıkan dinamik bir süreçtir.

Biyoçeşitlilik insan yaşamı için önemli ekonomik değerler17 yaratmanın yanı sıra toprak

erozyonlarının engellenmesi, suların temizlenmesi, iklimlerin düzenlenmesi gibi paha

biçilemez ekolojik değerlere sahip olan hizmetleriyle yaşamın sürdürülebilirliği bakımından

da büyük önem taşıyan bir süreçtir.

Biyoçeşitliliğin ulusal, bölgesel ve küresel boyutlarda sürdürülebilir yönetimini, halen var

olan veya geliştirilmesi düşünülen ekonomik kalkınma süreçlerinden soyutlayarak ele almak

doğru ve akılcı bir yaklaşım olmayacaktır. Biyoçeşitlilik kapsamı içinde yer alan biyolojik-

kaynak ( = kullanılabilirlik değeri olan biyolojik unsurlar) ve genetik-kaynak ( = genetik

amaçlı kullanım değeri olan biyolojik kaynaklar) gibi kavramların insan yaşamında önemli

Page 11: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

11

ekonomik değere sahip bazı üretim süreçleriyle ilgili olduğu bilinen bir gerçektir.

Biyoçeşitliliğin yakın geçmişte evrensel ölçekte değer kazanması bu kavramın aynı zamanda

biyolojik-kaynak ve genetik-kaynak olarak da bir değer ifade etmesinden kaynaklanmaktadır.

Verdiği ekolojik hizmetler de dahil olmak üzere Biyoçeşitliliğin küresel ölçüde dünyada

yarattığı yıllık ekomomik değerin 16-54 trilyon US$ arasında değiştiği ileri sürülmektedir.

Bitkisel biyoçeşitliğin dolayısıyla da bitkisel genetik kaynakların dünya üzerindeki varlığının

korunması ve saklanması gezenimizdeki yaşamın sürdürülebilirliği açısından ekolojik bir

öneme sahip olmakla beraber, bu kaynakların küresel ekonomi temelinde önemli bir pazar

değeri (500-800 milyar US $/yıl arasında değişen) olduğu da unutulmamalıdır. Petrokimya

sektörünün küresel ekonomideki payının 500 milyar US$/yıl, bilgisayar–iletişim sektörü için

bu payın 800 milyar US$/yıl dolaylarında olduğu düşünüldüğünde bu önemin değeri daha iyi

görülmektedir. Bu nedenle, ağırlıklı olarak 1980’li yıllardan itibaren dünya kamuoyunun

ilgisini çekmeye başlayan küresel ölçekteki biyoçeşitlilik azalmasını önlemek üzere

biyoçeşitliliğin korunmasını temel alan uluslararası düzenlemelerin çevresel olduğu kadar

ekonomik gerekçeleri olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Yeni yüzyıl’a girerken Biyoçeşitliliğin korunma ve önemini uluslararası düzeyde ön plana

çıkaran neden de fosil enerji ve hammadde kaynaklarına dayanan konvansiyonel ekonomik

kalkınma modeline seçenek oluşturacak model arayışıdır. Bu amaçla önerilip uluslararası

düzeyde gündeme getirilen ve Biyoekonomi olarak adlandırılan ekonomik kalkınma

modelinin sürdürülebilirlik katsayısı yapılan inceleme ve değerlendirmelerde halen

uygulanmakta olan konvansiyonel kalkınma modelininkinden daha yüksek bulunmuştur.

“Biyomateryallerden mal, enerji ve hizmet üretimi ve bunların ticari dağılım ve tüketimi”

olarak tanımlanabilecek Biyoekonomi modelinin işleyişi için gerekli temel hammadde ve

enerji kaynağı olarak bitkisel materyallerin seçilmesi ve bundan kaynaklanan çevre dostu

niteliği konuyla ilgili bazı çevrelerde bu modellin yeşil-ekonomi olarak da adlandırılmasına

da neden olmuştur. Ancak, modelin dünya genelinde konvansiyonel bir kalkınma modeli

haline gelebilmesi, sürdürülebilirlik parametreleri açısından yapacağı ileri aşamalara bağlı

görülmektedir. Yüksek-karlılık, çevresel-uyum ve toplumsal-talep gibi temel sürdürülebilirlik

parametreleri açısından biyoekonomik süreçlerin gelişme kayıt edebilmesi, yine 1980’li

yıllardan itibaren öne plana çıkmaya başlayan moleküler (modern)-biyoteknoloji’deki

gelişmeler ile yakından ilgilidir. Günümüzde modern biyoekonominin itici gücü olarak kabul

edilen modern biyoteknolojik süreçlerin sürdürülebilirlik parametreleri açısından sağladığı

avantajlar bu teknolojinin hammaddesi niteliğindeki genetik kaynaklara olan ilgiyi

Page 12: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

12

arttırmaktadır. Bu bakımdan biyoçeşitliğin ortaya çıkarılması ve korunmasını hedef alan

ekolojik amaçlı taleplerin , ekonomik amaçlı olarak da genetik-kaynak’ları kapsayabileceği

gözden uzak tutulmamalıdır.

Kalıtımsal birimler içeren gerçek ya da potansiyel değere sahip biyolojik materyaller” olarak

tanımlanan genetik kaynaklardan yeni katma değerler üretebilecek sermaye gücü ve

teknolojik birikimin gelişmiş ülkelerin, genetik kaynak zenginliğinin de az gelişmiş ülkelerin

elinde olması genetik kaynaklara erişim ve bunlardan elde edilecek yararların eşit ve adil

paylaşımı konusunda ulusal ve uluslararası düzenlemelerin yapılmasını zorunlu kılmıştır.

Geçmişteki kolonist sömürü dönemine bakıldığında sömürgeci ülkelerinin yoksul ülkelerin

zengin genetik kaynaklarını karşılıksız kullanmakta herhangi bir sorun yaşamadıkları

görülmektedir. Günümüze gelindiğinde, biyoçeşitliğin/genetik kaynakların korunmasının

getireceği maliyetleri de dikkate alan geçmişin yoksul, günümüzün gelişmekte olan ülkeleri,

sahip oldukları genetik kaynakların kullanımında ve tasarrufunda kendi haklarını korumak

noktasında haklı bir duyarlık içine girmişlerdir. 1980’li yılların başında itibaren konuya ilişkin

olarak FAO (Food and Agricultural Organization) ve UNEP (Birleşmiş Milletler Çevre

Koruma Ajansı) gibi B.M (Birleşmiş Milletler) kuruluşlarınca bazı düzenlemeler yapılmaya

çalışılmışsa da, konunun karmaşıklığı ve genetik kaynakların kullanımında azgelişmiş

ülkelerle gelişmiş ülkeler arasında çıkan anlaşmazlıklar soruna çözüm getiren bir uluslararası

düzenlemeye gidilmesini güçleştirmiştir. Konuya ilişkin anlaşmazlığın temelinde, genetik

kaynakları kullanma potansiyeline sahip ülkelerin bunlardan yeni ve yüksek katma değer

üretmek için yaptıkları AR-GE harcamalarının getirdiği yüksek maliyeti gerekçe göstererek,

hammadde olarak kullandıkları bu kaynakları bedelsiz ya da en az bedeli ödeyerek ele

geçirmek isteği yer almaktadır. Diğer bir anlaşmazlık noktası da aynı grup ülkelerin yaptıkları

genetik ıslah ve gen-değişikliği çalışmalar sırasında genetik kaynağın gen yapısında

yaptıkları küçük değişikliği gerekçe göstererek elde edecek patent hakkı aracılığıyla genetik

kaynağın hukuki mülkiyetine sahip çıkmak istemeleridir. Patent hakkı aracılığıyla genetik

kaynak üzerinde mülkiyet hakkı savlayan ülkeler bu girişimleriyle milyarlarca yıllık

evrimleşmeyle ortaya çıkan genetik yapının bütününe sahip çıktıklarını unutmayı tercih

etmişlerdir.

Genetik kaynakların kullanımına ilişkin uluslararası düzenleme arayışlarından ilki 1983 yılı

kasımında FAO tarafından geliştirilmiştir. Ancak, dünya üzerindeki gen kaynaklarının

insanlığın ortak mirası olduğunu ve bu nedenle de kullanılmalarına sınırlamalar getirilmemesi

gerektiğini ilke olarak kabul eden bu düzenleme, bu ilkesi ile kaynak sahiplerinden çok

Page 13: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

13

kaynak kullanıcılarının yanında yer aldığından geçerliliğini kısa sürede yitirmiştir. Sorunun

çözümü için Biyoçeşitlilik Sözleşmesinin yürürlüğe girdiği 1994 yılına kadar beklenmek

zorunda kalındı. Biyoçeşitliliğin ve bu kapsamda genetik kaynakların küresel ve bölgesel

korunmalarını ve adil paylaşılmalarını amaçlayan uluslararası (Birleşmiş Milletler

Biyoçeşitlilik Sözleşmesi ve Nagoya Protokolu gibi) anlaşma ve sözleşmeler gibi bu amaçla

yapılmış ulusal düzenlemelerin de amaca ne kadar hizmet edeceği yanıtlanması güç bir

sorudur. Bu sorunun yanıtı özellikle de kaynak zengini ancak bu kaynaklardan yararlanarak

katma değer üretmek potansiyeline sahip olmayan ülkeler için büyük önem taşımaktadır. Bu

grup ülkeler için sahip oldukları biyoçeşitlilik (genetik kaynak) zenginliğinin korunması, bu

zenginliği gerçek ekonomik zenginliğe dönüştürecek potansiyele kısa sürede sahip

olabilmeleriyle olanaklı olacaktır.

Genetik kaynakların özellikle botanik bahçeleri, koleksiyon merkezleri, gen ya da tohum

bankaları kurmak gibi gen kaynaklarını korumaya yönelik yöre-dışı(in-situ) önlemlerin

uluslararası ölçekte teşviki, bu kaynaklardan yararlanma potansiyeline sahip zengin ülkelerin

konuya ilişkin temel politikaları içinde yer almaktadır. Nitekim söz konusu ülkelerde genetik

kaynaklardan katma değer üreten Biyoteknolojik AR-GE çalışmalarının % 75’inde bu amaçla

kullanılan genler bunları korumak için kurulmuş yöre-dışı (ex-situ) saklama ve koruma

kuruluş ve merkezlerinden sağlanmıştır. Bu potansiyele sahip olmayan ancak genetik kaynak

diğer bir deyişle biyoçeşitlik zengini ülkeleri konuya ilişkin bekleyen bir tehlike de, önemli

harcamalar yaparak kurdukları veya kuracakları yöre-dışı (ex-situ) merkezlerle bu

kaynaklardan yararlanma potansiyeline sahip ülke ve şirketler için hizmet verir hale gelmesi

kaçınılmazdır.

GEN KAYNAKLARI VE FİKRİ MÜLKİYET

Özellikle zengin biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklara sahip olan ülkeler, genetik

kaynakları üzerinde ulusal hükümranlık haklarının sağlanmasına büyük önem vermektedirler.

Bu kaynakların bir koşul olmaksızın serbestçe elde edilemeyeceği Biyolojik Çeşitlilik

Sözleşmesi2ininerişimin yükümlülükleri çerçevesine gereği gibi yansıtılmıştır.

Biyolojik kaynaklara erişime karşılık, bu kaynakları esas alan teknolojilere erişim de

kısıtlamalara tabidir. Teknolojiye sahip gelişmiş ülkeler, teknolojiye erişimi fikri mülkiyet

hakları uygulamaları ile sınırlar getirmektedir.

Page 14: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

14

Son yıllarda geleneksel bilgi kullanılarak ekonomik değer yaratmanın giderek arttığı

görülmüş ve buna paralel olarak da geleneksel bilginin uluslararası ilişkilerde önemi giderek

artmıştır. Çiftçilerin ve yerel halkın biyolojik kaynakları kullanım ve koruma bilgileri,

günümüzde geleneksel ve modern eczacılık ile tarımsal verimliliğe önemli katkılar sağlayan

çok değerli bir kaynak veya hazine olarak kabul edilmekte ve ilerde olabilecek gelişmeler

insanlığın devamı için önemli görülmektedir.

Son yıllarda uluslararası platformda tartışılan konu genetik kaynakların, ilgili geleneksel

bilginin ve folklorun fikri mülkiyet kapsamına alınması ve patentlenebilmelerini sağlamak

üzerinedir. Günümüze kadar kabul edilen patent yaklaşımı, yalnızca bir araştırma sonucu elde

edilen sanayi ürünlerinin patentle korunabileceği ve canlıların patent altına alınmasının

mümkün olmadığı esasına dayanıyordu. Ancak modern biyoteknolojideki gelişmeler sonucu

patent kavramının kapsamı genişletilerek, bir araştırma sonucu geliştirilen canlı ya da canlı

parçalarının da patentle korunabileceği savunulmaya ve uygulanmaya başlamıştır.

Dünya genelinde değişik gruplarda kaygıyla izlenen ve büyük tepki çeken gelişme ise, yerel

halkın geleneksel bilgisinin amaçları dışında kullanmasıdır. Başka bir ifade ile

ticarileştirilmesidir. Bu amaç dışı kullanımlar, günümüzde biyokorsanlık (biopiracy) olarak

isimlendirilmektedir.

Günümüzdeki uluslararası anlaşmalara göre, biyolojik çeşitlilik “insanlığın ortak mirası”

olarak kabul edilmekte ve dünyanın herhangi bir yerindeki bu tür kaynaklara ulaşımın,

koşullara bağlı olarak, herkesin hakkı olduğu görüşü savunulmaktadır.

Bu kaynaklara sahip çıkmak, yalnızca onları bugünkü gibi korumak ya da hiç kimseye

kullandırmamak olarak algılanmamalıdır. Tam tersi, bu kaynakların ülkemize fayda

sağlayacak şekilde kullanılmasını sağlamak ve teşvik etmektir. Tarımsal ekosistemde organik

tarımı ve geleneksel tarımı teşvik etmeyi amaçlayan devlet desteklerinin de geleneksel

bilginin tespitine yönelik ulusal politikaların bir parçası olduğu ve yerel çeşitlerin/yerel

ırkların korunmasına katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Çiftçilerin sahip olduğu geleneksel

bilgiler, genetik çeşitliliğin kırsal kesim tarafından nasıl kullanıldığını belirlemek için etno-

botanik ve sosyo-ekonomik çalışmaların hızlandırılması, geleneksel bilgilerin belirlenmesi ve

belgelenmesi geleceğe yönelik farklı tarımsal uygulamalar açısından önemlidir.

Ulusal gerekliliklerle uyum sağlandığı ve güvenli olduğu sürece, modern biyoteknoloji

uygulamalarının mevcut ve yeni avantajlarından yararlanmak da büyük önem taşımaktadır.

Page 15: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

15

Bunun için yapılacak çalışmalar ise genetik çeşitliliğin korunması, tanımlanması,

değerlendirilmesi, kullanılır hale getirilmesi ve kullanılması olarak sıralanabilir.

Genetik kaynak çalışmaları için çok daha fazla ayrıntıya gereksinim vardır. Özellikle modern

biyoteknolojide sağlanan gelişmeler, organizmaları tüm olarak değil gen düzeyinde

değerlendirmeyi zorunlu hale getirmiştir. Biyolojik çeşitliliğimizin ve genetik

kaynaklarımızın korunması, sürdürülebilir kullanımı, uygulamaya ve ekonomiye aktarımı

ülkemizin öncelikli konuları arasında yer almalıdır.

Biyoteknoloji, biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynakların son derece önem kazandığı

günümüzde konu ile ilgili çalışmalar dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde çok daha kapsamlı

bir kurumsal yapı ve büyük araştırma, geliştirme proje bütçeleriyle yürütülmektedir.

Ülkemizde de bu hususun göz önünde bulundurulması kaçınılmaz hale gelmiştir.

GEN KAYNAKLARI VE TARIM

Geçmişten bugüne halen tartışılmakta olan biyoçeşitlilik ve genetik kaynaklar ile ilgili

konuları düzenleme çalışmaları, son zamanlara kadar genellikle karalarda ve denizlerde

bulunan yaşamı sürdürme sistemleri ile ilgilenmiştir. Günümüzde ise tartışmalar, bu konularla

birlikte biyoteknolojik metotlarda ortaya çıkan gelişmelere ve işin ekonomik boyutuna daha

çok odaklanmaktadır.

Genetik kaynaklar, teknoloji ve endüstri sektörlerinin giderek artan çok sayıda çalışma

alanında araştırma ve yeni ürünlerin geliştirilmesi için önemli girdi sağlar. Bu nedenle,

biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklar, uluslararası politika geliştirmede son yıllarda önemi

giderek artan bir konu haline gelmiştir.

Bu bağlamda, genetik materyal; hem biyoteknolojik buluşların ve yeniliklerin ortaya

çıkmasında başlangıç noktası olarak ve hem de buluşları ve yenilikleri ortaya çıkaran ve

böylece ekonomik değere dönüştüren teknolojik araç (mikroorganizmalar, bitkiler, hayvanlar)

olarak hizmet eder.

Dünyada ve ülkemizde artan nüfus, daha fazla tarımsal üretimi gerektirmekte ve ihtiyaçların

çeşitlenmesine, değişmesine neden olmaktadır. Değişen ihtiyaçlara cevap verebilecek üretimi

gerçekleştirmek ise gen kaynaklarını koruyarak ve kullanarak yeni verimli, yüksek kaliteli,

dayanıklı bitki çeşitlerinin geliştirilip üretime alınmasına bağlıdır. Çeşit geliştirme

Page 16: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

16

çalışmalarının temelini ise genetik kaynaklar oluşturmaktadır. Gelecekte tarımsal üretimi

engelleyecek hangi faktörlerin ortaya çıkacağını şimdiden kestirmemize olanak yoktur.

Beklenmedik olumsuz faktörlerin ortaya çıkmasında çözüm yine genetik kaynaklarda

aranacaktır. Türkiye’nin zengin biyolojik çeşitliliği ve tarımsal genetik kaynakları uygun

şekilde kullanılırsa ve ekonomiye entegrasyonu sağlanırsa bu sayede tarımsal sorunların

birçoğu için anahtar çözümler sunulması mümkün olacaktır.

Moleküler biyoloji ve genetik günümüzde en hızlı gelişen bilim dalları arasında yer

almaktadır. Yakın gelecekte özellikle verim ve çeşitli biyotik ve abiyotik faktrölere

dayanıklılığı kontrol eden genler ticari bir meta haline geleceğinden biyolojik çeşitliliğin ve

genetik kaynakların koruması büyük avantaj sağlayacaktır. Kültüre alınmış türlerde genetik

çeşitliliğin n muhafaza edilmesi genetik kaynakların korunması ile mümkündür.

Biyoçeşitliliğin ve genetik kaynakların korunması ise ancak sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik

yönetimi ile mümkün olabilecektir.

BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK VE SOSYAL POLİTİKA

“Biyolojik çeşitlilik insan refahının bir parçasıdır. İnsanların içerisinde bulunduğu çevresel

sistemlerde doğal ve kültürel mirasla olan tüm etkileşimleri, daha spesifik olarak insanların

biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetleri ile olan biyososyolojik ve sosyobiyolojik ilişkisi

onların kültürlerinin gelişimini ve antropolojilerini etkiler; sosyal psikolojinin, kültürel

kimliğin, grup dinamiklerinin, yazılı ve yazısız sosyal normlarının gelişiminin, demokrasi,

insan hakları, hukukun üstünlüğü ve toplumsal dayanışma gibi özel toplumsal değerlerin,

uluslar arası ilişkilerin, tarihin, bilimin, sanatın ve felsefenin; yani kısaca insanı insan yapan

her şeyin içinde doğanın, canlıların ve ekosistemlerin küçük ya da büyük ama mutlaka bir

payı vardır. Çünkü çevremiz dünyamızdır, dünya ise yaşam alanımızdır, habitatımızdır.”16

Bu durumda çevremizin yönetiminin bir parçası olarak sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik

yönetimi başlı başlına bir sosyal politika aracıdır. Doğa koruma gelirlerinin sosyal politikalara

harcanması doğa korumanın vatandaş tarafından içselleştirilmesini arttıracaktır. (Detaylar için

Bkz. 6.6.)

Sanayileşme ile birlikte doğal kaynaklar yoğun biçimde kullanılmış ve sonucunda

doğal denge bozulmuş, tabiatın kendini yenileyebileceğinin çok üzerinde bir tahribat meydana

16 Doğa Korumanın Ekonomik Sisteme Entegrasyonu Kılavuzu 3: İş dünyası ve Vatandaş için, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 2012

Page 17: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

17

gelmiştir. Sektörel faaliyetlerin yapıldığı alanlarda ve sahalarda topoğrafya, jeolojik yapı,

rölyef, su rejimi, iklim ve peyzaj tamamen değişmekte, bitki örtüsü tahrip olmaktadır.

Küresel düzeyde doğal kaynaklar üzerindeki bu baskılar, göç, çarpık kentleşme, yetersiz

altyapı, tarım alanlarının daralması, doğal kaynakların tahribi, işsizlik, açlık ve yoksulluk

olarak karşımıza çıkmış ancak sanayileşmeyle birlikte doğa koruma alanında önemli adımlar

atılamamıştır.

Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı doğrultusunda, insan sağlığı ve doğal dengeyi koruyarak

sürekli ve ekonomik kalkınmaya imkan verecek, doğal kaynakların yönetimini sağlayacak,

gelecek kuşaklara daha sağlıklı bir doğal, fiziki ve sosyal çevre bırakacak yönde bir gelişme

kaydedilememiş ve doğa koruma politikalarının ekonomik ve sosyal politikalara entegrasyonu

sağlanamamıştır.

Çevreyi ve doğayı kirletmeden, kaynakları kontrollü ve sürdürülebilir biçimde kullanarak

endüstriyel faaliyetleri devam ettirmek için çeşitli arayışlar başlamıştır. Bu arayışların ilk

ürünleri arıtma, depolama, uzaklaştırma, işlem sonu kirlilik kontrolü gibi “kirlilik ve tahribat

oluştuktan sonra” uygulanan çözümler olmuştur. Ancak "kirlettikten sonra" temizlemenin

maliyetinin kirletmeden önce alınacak tedbirlerin maliyetinden daha fazla olduğu, ayrıca

bozulan ekolojik dengenin tekrar eski haline getirilmesinin mümkün olmadığı görülmüştür.

Daha sonra, zamanla bu yaklaşımın yerini “daha kirlilik ve tahribat oluşmadan” önlemeye

veya azaltmaya yönelik çözümler ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı almıştır.

2.DURUM ANALİZİ

2.1Sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimi

Mevcut durumda Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gıda, Tarım,

ve Hayvancılık Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Maliye Bakanlığı,

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Enerji ve

Tabii Kaynaklar Bakanlığı öne çıkmak üzere tüm Bakanlıklar konuyla ilgilidir. Çünkü tanımı

itibariyle sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimi konusu canlılar, ekosistemler, ekonomi

ve sosyal politikayla ilgili tüm kurumları ilgilendirir. Ancak konuyla ilgili esas çalışmaları,

açıkça ülkemizin tüm biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilir yönetimi ile görevlendirilmiş olan

DKMPGM yapmaktadır. Gıda biyolojik çeşitliliği ve gen kaynaklarının bazılarının tescili

konusunda TAGEM, insan dışı biyoteknoloji çalışmalarında TÜBİTAK ve TAGEM, insan

Page 18: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

18

biyomolekülleri ve dokularıyla ilgili biyoteknoloji çalışmalarında ise TÜBİTAK ve Sağlık

Bakanlığı-Türk Halk Sağlık Kurumu öne çıkmaktadır.

Biyolojik çeşitliliğin korunması ile ilgili olarak en kapsamlı mevcut kaynak DKMPGM’ ye ait

Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı’dır. Ayrıca yine DKMPGM’ ye ait olan

“Doğa Korumanın Ekonomik Sisteme Entegrasyonu İçin İlgi Gruplarının Eğitimi ve Kılavuz

Oluşturma Projesi” kapsamında elde edilen üç kılavuz, sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik

yönetimi için gerekli hukuki, idari ve finansal mekanizmaları üst-politik açıdan katılımcı bir

yaklaşımla değerlendirmiştir. DKMPGM’ nin bu projenin ardından gerçekleşmek üzere

takvimine aldığı sektörel entegrasyon projesi, üst politikanın bazı sektörlerde

uygulanabilirliğini test edecek ve sektör temelli tedbirler geliştirecektir.

İşbu sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimi alt grubu çalışmasının önerdiği koruma

tedbirleri, finansal mekanizmalar ve Milli Biyolojik Çeşitlilik ve Biyoteknoloji Enstitüsü ile

biyolojik çeşitlilik ve biyolojik kaynakların sürdürülebilir yönetimi ile ilgili esas, bağlayıcı,

küresel ve şemsiye bir uluslararası hukuk belgesi olan Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin

(BMBÇS) aşağıdaki hükümlerinin doğrudan karşılanması ve diğer hükümlerinin de dolaylı

olarak karşılanması sağlanacaktır. BMBÇS, konuyla doğrudan ilişkili olması ve stratejik

öneminden dolayı sözleşme maddeleri aşağıda detaylı olarak verilmiştir..

1. BÇS Madde 1 yükümlülüğü doğrultusunda biyolojik çeşitlilik unsurlarının

sürdürülebilir kullanımı

2. BÇS Madde 5 yükümlülüğü doğrultusunda işbirliği

3. BÇS Madde 6-b yükümlülüğü doğrultusunda biyolojik çeşitliliğin korunmasını ve

sürdürülebilir kullanımını, mümkün ve uygun olduğu ölçüde ilgili sektörel veya

sektörler-arası planlar, programlar ve politikalarla entegre etmek,

4. BÇS Madde 7-a yükümlülüğü doğrultusunda biyolojik çeşitlilik unsurlarının

belirlenmesi

5. BÇS Madde 7-b yükümlülüğü doğrultusunda biyolojik çeşitlilik unsurlarının izlenmesi

6. BÇS Madde 7-c  ve Madde 14 yükümlülükleri doğrultusunda biyolojik çeşitlilik

unsurları üzerine olumsuz etkilerin izlenmesi, etki değerlendirmesi

7. BÇS Madde 7-d yükümlülüğü doğrultusunda izleme sonuçlarının saklanması ve

düzenlenmesi

8. BÇS Madde 8 a,b,c, d,e,f,g,h,i,k,l,m yükümlülükleri doğrultusunda in-situ koruma ve

sürdürülebilir kalkınma

9. BÇS Madde 8-j yükümlülüğü doğrultusunda geleneksel bilginin tescili

Page 19: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

19

10. BÇS Madde 9 yükümlülüğü doğrultusunda ex-situ koruma

11. BÇS Madde 10-e ve 12-c yükümlülükleri doğrultusunda biyolojik kaynakların

korunması ve sürdürülebilir kullanımı için yöntemler geliştirmek

12. BÇS Madde 11 yükümlülüğü doğrultusunda biyolojik kaynakların korunması ve

sürdürülebilir kullanımı için ekonomik ve sosyal teşvik tedbirleri geliştirmek

13. BÇS Madde 12-b yükümlülüğü doğrultusunda SBSTTA kararları doğrultusunda

araştırma yapmak

14. BÇS Madde 12, 16, 18 ve 20 yükümlülüğü doğrultusunda biyolojik kaynakların

korunması ve sürdürülebilir kullanımı için yöntemler geliştirmek,

15. BÇS Madde 12, 16, 18 ve 20 yükümlülüğü doğrultusunda biyolojik çeşitlilik

araştırmalarındaki bilimsel gelişmelerin kullanılmasını teşvik etmek,

16. BÇS Madde 13 yükümlülüğü doğrultusunda kamu eğitimi ve bilgilendirme

17. BÇS Madde 14 yükümlülüğü doğrultusunda etki değerlendirmesi ve olumsuz etkilerin

en aza indirilmesi

18. BÇS Madde 15 yükümlülüğü doğrultusunda genetik kaynaklara erişimle ilgili iş ve

işlemler

19. BÇS Madde 16 yükümlülüğü doğrultusunda teknolojiye erişim ve teknoloji transferi

20. BÇS Madde 17 yükümlülüğü doğrultusunda Bilgi alışverişi

21. BÇS Madde 18-1 yükümlülüğü doğrultusunda uluslararası teknik ve bilimsel

işbirlikleri yapmak.

22. BÇS Madde 18-3 yükümlülüğü doğrultusunda takas odası mekanizmasının etkin bir

şekilde yürütülmesi

23. BÇS Madde 19 yükümlülüğü doğrultusunda biyoteknolojinin işlem görmesi ve

yararların dağılımı hakkında çalışmalar yapmak

24. BÇS Madde 19 yükümlülüğü doğrultusunda (biyo)teknolojiye erişim ve

(biyo)teknoloji transferi ile ilgili uygun görülen iş ve işlemler

25. BÇS Madde 22 yükümlülüğü doğrultusunda diğer uluslararası sözleşmelerle işbirliği

Doğrudan ekosistem hizmetleri ile ilgili olarak kurulan ve Türkiye’nin de kurucu üyesi

olduğu ilk ve tek uluslararası platform olan, Ekosistem ve Biyolojik Çeşitlilik Bilim ve

Politika Platformu (IPBES) kapsamında ileride yürütülecek olan ulusal çalışmalara kurumsal

anlamda hazır olmak anlamında katkıda bulunulmuştur. On yılda bir gerçekleştirilen Dünya

Sürdürülebilir Kalkınma Zirvelerinde esas vurgu olan sürdürülebilir kalkınmanın, Türkiye’de

tesisine Orman ve Su İşleri Şurası kapsamındaki bu çalışma ile katkı yapılmıştır.

Page 20: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

20

AVRUPA KONSEYİ AVRUPA PEYZAJ SÖZLEŞMESİ

Çalışma grubu çıktıları, Sözleşme yükümlülüklerinden olan “mekansal planlar ve peyzaj

politikalarının sektörel entegrasyonu” kapsamındaki çalışmalara faydalı olabilir. Diğer

taraftan, Sözleşme yükümlülüklerini karşılamak için Kültür ve Turizm Bakanlığı ile işbirliği

ve koordinasyon içerisinde kültürel peyzajların ekonomik ve sosyal anlamlarının da ayrıca

çalışılması gerekmektedir.

UNEP-TEEB

Türkiye’nin ve haliyle DKMP Genel Müdürlüğü’nün UNEP-TEEB Girişimi’ne (Birleşmiş

Milletler Çevre Programı-Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Ekonomisi Girişimi) karşı bu

hukuki bir yükümlülüğü bulunmamaktadır. Diğer taraftan bu çalışma ile biyolojik çeşitlilik ve

ekosistem ekonomisi çalışmalarının yapılması ve ulusal biyokıymetlendirme yapacak bir

enstitünün kurulması da önerilmektedir.

OECD

OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı), sürdürülebilir kalkınmanın öncü

kuruluşlarındandır. Ayrıca biyokıymetlendirme ve yeşil ekonomi konusu ile ilgili çeşitli

yayınlar yapmış ve çeşitli çalıştayların gündeminde bu konulara yer verilmiştir.

DİĞER

Bilindiği üzere tüm uluslararası çevresel örgüt, program, sözleşme ve girişimlerin yürüttüğü

çalışmaların ve ilgili süreçlerinin temel fikri dayanağı 1972 Stockholm Konferansı’nda

uluslararası hukukta kendine yer bulan “sürdürülebilirlik ilkesidir” ve sürdürülebilirlik ilkesi

çevresel, ekonomik ve sosyal politikaların entegrasyonu esasına dayanır. Ayrıca bütün çok

taraflı çevresel sözleşmelerin ya metinlerinde geçen hükümlerin ya da taraflar konferansı gibi

karar alma organlarında alınan bazı kararların gerçekleşmesi, sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik

yönetimine dayanmakta olduğundan bu çalışma çıktılarının gerçekleşmesi halinde taraf

olduğumuz çok taraflı çevresel sözleşmelerin birçok yükümlülüklerinin yerine getirilmesine

katkı verilmiş olacaktır. Bu anlamda, CITES ve RAMSAR gibi küresel sözleşmeler ile

BARCELONA, BÜKREŞ ve BERN gibi bölgesel sözleşmeler öne çıkmaktadır. Ayrıca

sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimi Avrupa Birliği, Karadeniz Ekonomik İşbirliği ve

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi çeşitli uluslararası platformların amaçlarındandır.

Page 21: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

21

İÇ HUKUK ÇERÇEVESİ

KANUN VE YÖNETMELİKLER

İç hukuk kapsamında ise başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olmak üzere; Kara Avcılığı

Kanunu, Milli Parklar Kanunu, Orman Kanunu, Hayvanları Koruma Kanunu, Çevre Kanunu,

Su Ürünleri Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Turizm Kanunu, Türk

Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu v.b. kanunlar ile Gen

Kaynaklarının Korunması Yönetmeliği, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği, Sulak Alanların

Korunması Yönetmeliği, CITES Yönetmeliği, Alan Kılavuzluğu Yönetmeliği, Etnoğrafik

Nitelikli Taşınır Kültür Varlıkları Hakkında Yönetmelik, Geleneksel Bitkisel Tıbbi Ürünler

Yönetmeliği v.b. çok sayıda mevzuat sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimi ile ilgilidir.

Ayrıca Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı, Taslak Araştırma İzinleri ve

Biyokaçakçılık Yönetmeliği, Taslak Hassas Alanların Korunması Yönetmeliği de konuyla

ilgilidir.

DİĞER MEVZUAT, BELGE VE KURULUŞ KANUNLARI

2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Ulusal Kalkınma Planında çevrenin korunması ve

kentsel altyapının geliştirilmesi başlığı altında yer alan 453, 454, 462, 474’ üncü maddeler

gereğince; doğal kaynakların koruma ve kullanma koşullarının belirlenmesi, bu kaynaklardan

herkesin adil biçimde yararlanmasını sağlayacak şekilde sistemlerin oluşturulması;

Uluslararası yükümlülüklerin karşılanması, sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin yerine

getirilmesi; tarım ve turizm başta olmak üzere, çevreye duyarlı sektörlerde ekolojik

potansiyellerin değerlendirilmesi, koruma-kullanma dengesinin gözetilmesi, çevre bilincinin

geliştirilmesine yönelik eğitim ve kamuoyu bilgilendirme çalışmalarının yapılması

amaçlanmaktadır.

Çevreye ilişkin ulusal öncelikleri içeren ikinci belge AB’ye Entegre Çevresel Uygunluk

Stratejisi –UÇES (UÇES-2007 - 2023)”dir. UÇES’de yer alan doğa koruma sektörü

bölümüne göre; biyolojik çeşitliliğin korunmasını ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak,

flora ve fauna ile bunların doğal yaşam ortamlarının muhafaza edilmesi ve geliştirilmesi

yoluyla biyolojik çeşitlilik kaybının önlenmesi temel amaçtır.

UÇES zengin biyolojik çeşitliliğe sahip olan alanlarda biyolojik çeşitliliğin korunması ve

yönetimini desteklemek için pek çok hedef içermektedir. Temel hedeflerden bir tanesi, AB-

Topluluk Mevzuatının etkin yürütülmesi için kurumsal alt yapı gereksinimlerini belirlemek ve

Page 22: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

22

kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi için personelin eğitilmesidir.

16.01.2004 tarih ve 25348 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren mülga Çevre

ve Orman Bakanlığı Merkez Teşkilatının Görevleri, Çalışma Esas ve Usulleri Hakkında

Yönetmeliği Madde 37 (a) bendinde “Ulusal mevzuat ve uluslararası koruma sözleşmeleri

kapsamında belirlenen yörelerdeki tavsiye, ilke ve prensipler çerçevesinde koruma ve

kullanma esaslarını tespit etmek ve yeni düzenlemeler yapmak”, (g) bendinde ise

“Uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülükler ile Avrupa Birliği mevzuatına

uyum çalışmalarını yerine getirmek, uluslararası gelişmeleri takip etmek, Sözleşmenin

gerektirdiği çalışmaların yapılmasını sağlamak için kurum ve kuruluşlar arasındaki

koordinasyonu gerçekleştirmek” mülga Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli

Parklar Genel Müdürlüğü’nün başlıca görevleri arasındadır. Bu görev yetkisi, 04.07.2011

Tarih ve 27984 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 648 Sayılı Orman Ve

Su İşleri Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 8.

Maddesi ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na devredilen DKMP Genel Müdürlüğü’nde de

devam etmektedir. Ayrıca “biyoteknoloji çalışmaları”, “biyolojik çeşitlilik ve ekosistem

hizmetlerinin envanteri ve sürdürülebilir yönetimi konusunda araştırmalar yapmak”, “doğa

koruma politikalarını belirlemek” ve “sektörel entegrasyon çalışmaları” gibi doğrudan

sürdürülebilirlik ile ilgili konular, Doğa koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nün yeni

yapılanmasındaki görevleri arasında yer almaktadır.

Konuyla ilgili iki esas belge olan ve Doğa koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce

hazırlanan “Ulusal Biyoçeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı” ile “Türkiye için Natura 2000

Uygulama Stratejisi” hedeflerine ulaşılması için de sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimi

tesis edilmelidir. Konuyla ilgili olan diğer bir belge olarak Uzun Devreli Gelişim Planları’da

örnek verilebilir.

GEN KAYNAKLARININ MEVCUT DURUMU

Türkiye, biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklar yönünden çok özel bir konumda

bulunmaktadır. Bitki genetik kaynakları bakımından Türkiye dünyanın en zengin ülkelerinden

biridir. Bu zenginliğin sebepleri aşağıda verilmiştir.

Bitkisel çeşitlilik ve orijin merkezlerinden Akdeniz ve Yakın Doğu Merkezleri

Türkiye’de örtüşmektedir ve pek çok kültür bitkisinin genetik çeşitlilik merkezi için

anavatan durumundadır.

Page 23: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

23

Pek çok türün geniş değişim gösterdiği 5 mikro-gen merkezi Türkiye’de

bulunmaktadır.

Türkiye, farklı bitki coğrafya bölgelerine sahiptir. Bunlar Avrupa-Sibirya, Akdeniz ve

İran-Turan bölgeleridir. Bu bitki coğrafya bölgelerinin Türkiye üzerinde bulunması

bitkisel biyoçeşitliliği zenginleştirmiştir.

Türkiye aynı zamanda topoğrafya, iklim ve jeomorfolojik yönden geniş çeşitlilik

göstermesinin doğal sonucu olarak, habitat tipleri yönünden de zengindir ve bu durum,

bitki türlerinin sayısına ve endemizm oranına da yansımıştır.

Anadolu üç ana kıta karasının kesim noktasında ve tarihi göç yolları üzerinde yer

almaktadır. Bu konumu nedeniyle tarih boyunca değişik medeniyetlere ev sahipliği

yapmış, Anadolu bu medeniyetlerin katkısıyla da biyolojik çeşitliliğini artırmıştır.

Türkiye'nin flora zenginliği, bitkilerin çeşitli amaçlarla kullanılabilmesi için önemli bir

kaynak oluşturmuştur. Ülkemizdeki birçok bitki türü gıda, tıbbi, endüstriyel ve odun

hammaddesi olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde şimdiye kadar tespit edilen yaklaşık 4000

tanesi endemik olmak üzere 12.000 civarında bitki türü ve alt türü vardır.

Sahip olduğumuz biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklardaki çeşitliliğin, çevresel ve diğer

baskılarla genetik erozyona uğramadan ve kaybolmadan korunması, bitkisel üretimin

sürdürülebilirliği ve biyolojik çeşitliliğin yönetimi bakımından son derece önemlidir. Bu

amaçla sürvey, toplama, muhafaza (ex situ, in situ ve çiftçi şartlarında muhafaza, in vitro

muhafaza ve ultra soğuk muhafaza), morfolojik ve moleküler karakterizasyon, materyal

değişimi, dokümantasyon, değerlendirme, kullanım, ekonomiye entegrasyon, ulusal ve

uluslararası işbirlikleri, biyoçeşitlilik ve genetik kaynaklarla ilgili teknokratik politikaların

oluşturulmasına devam edilmektedir. Ancak bu çalışmaların bu Şurada önerilen Milli

Biyolojik Çeşitlilik ve Biyoteknoloji Enstitüsünce daha organize bir şekilde yapılması

gerekmektedir.

2.2 Doğa Koruma ve Sektörel İlişkiler

Sanayileşmesini tamamlayan gelişmiş ülkelerin uluslararası gündeme taşıdığı

“sürdürülebilir kalkınma” kavramı beraberinde çevrenin korunması ve doğal kaynakların

bilinçli kullanımı gibi kaygıları da beraberinde getirmiştir. Bu kaygıların ürünü olarak ortaya

çıkan politika ve programlar, çevre için ayrılan fonlar, uluslararası sözleşmeler, hukuki açıdan

bağlayıcı düzenlemeler ve caydırıcı yaptırımlar, birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de

“çevre ve doğal kaynaklar” konusunu gündeme taşımıştır.

Page 24: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

24

Doğa ve yaban hayatının korunmasını konu alan ulusal düzeyde ilk yasal düzenlemeler 1937

yılında çıkarılan 3116 ve 3167 Sayılı Kanunlardır. Orman Umum Müdürlüğü kuruluşu

sonrasında, 1967 yılında Orman Bakanlığı kurulmuştur. Çevre Genel Müdürlüğü’nün

(1984)kurulmasıyla devam eden süreç, Çevre Müsteşarlığı (1989), Çevre Bakanlığı (1991)

olarak devam etmiş ve yaklaşık 10 yıllık bir sürenin sonunda Çevre ve Orman Bakanlığı

(2003) olarak yeniden yapılandırılmıştır.

Diğer yandan tüm bu gelişmeleri hızlandıran ve ülkemizde “çevre-doğa-doğal kaynak”

konularının yankı bulmasını sağlayan lokomotif süreçler 1992-1996 Biyolojik Çeşitlilik

Sözleşmesi ile başlamış, 2005 AB Tam üyelik için müzakerelerin başlaması ile hızlanmış ve

2009 Çevre Faslı’nın Açılması (AB Direktifleri Uyum süreci) ise ülkemiz için bir dönüm

noktası olmuştur. Kalkınma Planlarına biyolojik çeşitliliğin entegrasyonu, konuyla ilgili yasal

düzenlemelerin güncellenmesi ve güçlendirilmesi bu sürecin önemli kazanımlarından

olmuştur. Yaklaşık 8 yıl sonra ise yeniden bir yapılanma gerçekleştirilmiş ve 2011 yılında

Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak ayrılmıştır.

Doğa koruma faaliyetlerinden ve politikalarından birinci derecede Orman ve Su İşleri

Bakanlığı sorumlu olmakla birlikte, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile müşterek çalışmalar

gerçekleştirilmektedir.

En son olarak da doğa koruma mevzuatını diğer düzenlemelerden ayırmak, geniş ve ayrıntılı

olarak ele alabilmek için “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu” Çalışmaları

süreci devam etmektedir.

Doğa korunmasını konu alan uluslararası düzeydeki çalışmalar Stockholm Konferansı (1972),

Brutland Raporu (1986), Rio Zirvesi’nin (1992) yansımaları ülkemizin doğa koruma

politikalarını güçlendirilmesinde ve kurumsallaşmasında ilk adımlar olmuştur.

2.3.Tür Koruma ( Yabani)

Ülkemizin zengin biyolojik çeşitliliği ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmeler (Bern,

Barselona, Bükreş, Biyolojik Çeşitlilik, CITES Sözleşmeleri vb.) kapsamında ilgili Bakanlık,

kurum, kuruluş, üniversiteler, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği halinde yapılan çalışmalarla

korunmaktadır.

TÜRLERLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER

Page 25: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

25

Damarlı Bitkiler (Kibritotları, Eğreltiler, Açık Tohumlular, Kapalı Tohumluluar: yaklaşık

9753 tür, bunların 3035’i endemik. Endemiz oranı %31.12; Tür ve türaltı kategoriler (alttür ve

varyete) ile birlikte toplam takson sayısı yaklaşık 11466, bunların 3650’si endemik.

Endemizm oranı % 31.82 (Davis 1965-1985; Davis et al. 1988; Güner et al. 2000).

Son yıllarda keşfedilen çok sayıdaki yeni türün hemen hemen hepsi tehlike altındar. Türkiye

Bitkileri Kırmızı Kitabı (Ekim ve ark. 2000) ve keşfedilelen yeni türlerden elde edilen

populasyon ve dağılış kayıtlarına göre verileri güncellemeye devam etmekteyiz.

Türkiye’deki tür ve türaltı düzeydeki 11466 taksonun 3650’si endemiktir. Güncel

bilgilerimize göre endemiklerin 2370 tanesi tehlike altındadır. Bunların 1058’i CR, 686’sı EN

ve 626’sı VU kategorisindedir. Ayrıca DD kategorisinde yetersiz verili 149 endemik taksonun

çoğunun tehlike altında olduğu da aşikardır.

Karayosunları: 672 tür; alttür ve varyetelerde dahil 813 taksondur (Erdağ ve ark. 2010; Uyar

ve ark. 2012).

Ciğerotları: 167 tür; alttür ve varyetelerde dahil 172 taksondur (Özenoğlu ve Keçeli 2009;

Erdağ ve ark. 2010). (Erdağ ve ark. 2010; Uyar ve ark. 2012).

Likenler: Tür ve türaltı düzeyde yaklaşık 1200 taksondur (Aslan ve Yazıcı 2006).

Makromantarlar: 2275 tür bulunmaktadır (Sesli and Denchev 2009). Günümüzde mantarlar

bitkiler ve hayvanlardan ayrı alem olarak değerlendirilmektedir.

Algler: Tür ve türaltı düzeyde yaklaşık 4000 taksondur (Gönülol ve ark. 1996, Aysel 2005,

Taşkın ve ark. 2008). (Özenoğlu ve Keçeli 2009; Erdağ ve ark. 2010). (Erdağ ve ark. 2010;

Uyar ve ark. 2012).

Asli orman ağaçlarımızdan Karaağaç cinsi (Ulmus spp.), Karaağaç ölümü hastalığı nedeniyle

Avrupa ve Kuzey Amerika’da olduğu gibi ülkemizde de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya

gelmiştir. Bu hastalık yaygın bir şekilde ilk olarak ortaya çıktığı Hollanda’da 1921 yılında

tanımlanmıştır. Ülkemizde 1940 yılında İstanbul Bahçeköy’de tespit edilmiş ve ardından

karaağaç yayılış alanlarının tamamında rastlanmıştır. Hastalık ülkemizde yetişen

karaağaçlardan özellikle Ulmus minor ve U. glabra türlerinde yıkıma neden olmuştur. (Selik,

Page 26: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

26

1986). U. glabra en geniş yayılışa sahip olduğu Trabzon Maçka Altındere Vadisi ve civar

ormanlarda (Anşin, 1976) yok olmuş veya çok nadir bulunur hale gelmiştir. Bu ağaç

türlerinin, ormanlarda kalıntı halinde bulunan fertlerinden çeşitli üretim teknikleri ile ede

edilecek fidanlar kullanılarak, eski alanlara yeniden yerleşmesi sağlanabilir. Ayrıca, uzak

alanlar arası yapay tozlaşmanın ürünü tohumlarla tür içi değişkenlik oluşturulabilir.

Benzer şekilde yakın yıllarda Şimşir bitkisi, Buxsus sempervirens L.( Buxales: Buxaceae)

türümüz çok büyük bir tehdit ve yok olma tehlikesi altında bulunmaktadır. Şimşir kavrukluğu

hastalığının neden olduğu bu tehdidin etmeni Cylindrocladium buxicola ve Volutella buxi

olan iki ayrı mantar türüdür. C. buxicola ilk olarak 1990’ların ortasında İngiltere’de fark

edilmiş ve 2002 yılında şimşir kavrukluğu hastalığının etmeni olan yeni bir mantar türü olarak

kabul edilmiştir (Henricot, 2003). Hastalığın kökeni bilinmemektedir. V. buxi uzun zamandan

beri bilinmekte ise de, yeterince araştırılmamıştır. Sonuçta, ülkemizde U. glabra ve B.

semprvirens türleri, doğadaki yok olma tehdidine karşı kalıtsal çeşitlikleri korunacak şekilde

herbaryum veya botanik bahçelerinde yetiştirmeye alınmalıdır.

Tehdit altında olan büyük memeli türlerimizden biri, Anadolu yaban koyunu ya da Anadolu

muflonu, Ovis gmelini anatolica Valenciennes, 1856 (Artiodactyla: Bovidae), evcil

koyunların atası olarak bilinen Türkiye'ye özgü bir türdür.  Anadolu Yaban Koyununun tipik

yaşama ortamı, bozkırla ormanın birbirine yaklaştığı, kurak ve yumuşak hatlı tepelerdir.

Otlar, baklagiller ve yer altından kazarak çıkardıkları yumrularla beslenirler. 1966`da sayıları

100'ün altına düşünce, son görüldükleri yer olan Konya Bozdağ'da, 42 bin hektarlık bir

alan, Bozdağ Yaban koyunu Koruma ve Üretme Sahası ilan edilerek koruma altına

alınmışlardır. Kış aylarında yaşadıkları beslenme güçlükleri yanında genetik çeşitliliğin düşük

olması ve son yıllarda ortaya çıkan paratüberküloz hastalığının etkisiyle önemli bir tehdit

altında bulunmaktadırlar. Karaman ve Nallıhan’a yeni yerleştirmeler yapılmış, bunlardan

sadece Nallıhan’daki 100 bireyin iyi durumda olduğu bildirilmektedir.

Alageyik, Dama dama L., türünün dünyada bilinen tek yerli populasyonu sadece Türkiye’de,

Antalya’nın Düzlerçamı mevkiinde bulunmaktadır. Türkiye’deki alageyik varlığını korumak

için yapılan ilk girişim, 1957 yılından itibaren uygulamaya konan av yasağıdır. Yasağa

rağmen alageyik sayısındaki azalma sürmüş ve bunu önlemek için 1966 yılında

Düzlerçamı’nda 1750 ha’lık bir “Alageyik Koruma ve Üretme Alanı” ayrılmıştır. Bu tarihte 9

adet olarak belirlenen alageyiklerin sayısında artış olmuş ve bunların bir kısmı 1970 yılında

kurulan 30 ha genişliğindeki çevrili üretme alanına alınmıştır. Daha sonraki yıllarda buradan

alınan ve Gökova, Ayvalık ve Çatalan yörelerine salınan bireylerin hepsi 10-15 yıl içinde

Page 27: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

27

ölmüş veya kaybolmuştur (Turan, 1990). Düzlerçamı’nda çevrili alanında ve bunun dışında

yaşayan geyiklerde 1990’lı yıllarda yeniden belirgin kayıplar meydana gelmiştir. Çevrili

alanındaki yüksek ölümlerin nedenin kendilenme ve yanlış beslenme olabileceği yargısıyla,

yaklaşık 430 ha’lık bir alan telle çevrilerek, çevrili alan içinde ve dışındaki bireyler bu yeni

alan içine alınmıştır. Düzlerçamı’nda yaşayan 200 civarındaki son alageyiklerin sayısı alınan

önlemlere rağmen azalmaya devam etmiştir. Bölgedeki korumanın yetersiz kalması, kaçak

avlanma, başıboş köpekler ve yaban hayvanlarının saldırıları gibi nedenlerle alageyiklerin

nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Son olarak, Dilek Yarımadasının coğrafi

koşullarının uygun olması, alana giriş ve çıkışların kontrol altında tutulması, kaçak avcılığın

hiç olmaması, büyük memelilerin yaşaması için uygun koşullara sahip olması nedeniyle,

Düzlerçamı’ndan alınacak 50 alageyiğin, bu Milli Parkın batı bölgesinde ayrılan bir alana

yerleştirilmesi ve iki aylık uyum sürecinden sonra doğaya salınması kararlaştırılmıştır. Bir

türün nesli tükenme tehdidi altında bulunan bir bölgedeki populasyonunun varlığını korumak

ve sürdürmek, çoğu kez, o bölgeye yeni bireylerin salınması ile mümkün olmaktadır.

Düzlerçamı alageyik populasyonuna Avrupa ülkelerindeki populasyonlardan birey

aktarılması, bu yolla sonuç alınabilecek bir düşünce olarak değerlendirilmelidir.

Yarı evcil bir hayvan olan Kıl keçisinin Türkiye’deki sayısı 1980’lerde 15 milyon dolayında

iken, 2003 yılında bu sayı 6 milyona düşmüştür. Kıl keçisinin ormanlar üzerindeki olumsuz

etkilerini bertaraf etme adına yakın geçmişte Çevre ve Orman Bakanlığı’nın “Keçi

Zararlarının Azaltılması Eylem Planı” ile bu sayının 2012 yılında 2 milyona indirilmesi

hedeflenmiş, ancak bu karara çeşitli çevrelerden önemli itirazlar olmuştur. Doğal koşullarda

kendi varlığını sürdürebilen bu hayvanın nadir bir besin kaynağı olduğu ve olası bir besin

kıtlığında ülkemiz için bu alanda önemli bir güvence olabileceği savunulmuştur. Keçi

yetiştiriciliğinin geliştirilmesi, keçi yetiştiriciliği ile uğraşan çiftçilerin dirliği kadar, iç pazar

gereksinmelerinin karşılanması ve dışsatım olanaklarının iyileştirilmesi bakımından da

önemlidir. Bu bağlamda, AB ülkelerinin hayvansal üretim dengelerine bakıldığında, sığır

ürünleri bakımından genel olarak fazlalığın, buna karşılık koyun ve keçi ürünleri açısından

önemli düzeylerde açıklıkların olduğu göze çarpmaktadır. Diğer yandan keçinin özellikle

ılıman ilklim kuşağının ve ekosisteminin bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle

gelecekte ortaya çıkması olası küresel ilklim değişikliklerine karşı, korunması gereken en

uygun gen kaynaklarından biridir.

Diğer yandan, tümleşik bir ekosistem yönetiminde, sistemin tüm doğal bileşenlerinin

varlığının dikkate alınması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Geçmişte daha fazla sayıda tür ve daha

Page 28: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

28

kalabalık populasyonlarla aynı ekosistemleri kullanan bu hayvanların, mevcut sürü

büyüklükleri ile oluşturabilecekleri olumsuzlukların, insanların doğal kaynak kullanım tarzı

ile ilintili olarak geliştiği gerçeğinden hareketle, Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından

“Ormanlarda ve orman içinde bulunan otlak, yaylak ve kışlaklarda hayvan otlatılmasına

ilişkin usul ve esaslar hakkında yönetmelik” yayımlanarak, keçilerin ormanda otlatmasının

önündeki yasak, “palanlı uygulamalarla” kaldırılmaya çalışılmaktadır.

Sağlıklı sulak alanların göstergesi olan Su samuru (Lutra lutra L.)’nun geçmişte ülkemizde

geniş bir yayılış alanın olduğu bilinmektedir. Ancak, son 50-60 yıllık süre içinde akarsularda

balık stoklarını etkileyen çeşitli düzenlemeler, barajlar, akarsu vejetasyonunun kaldırılması,

orman alanlarının açılması, yol yapımı, yapılaşma ve altyapı çalışmaları yanında evsel ve

endüstriyel atıkların akarsulara bırakılmasının neden olduğu habitat kayıpları nedeniyle azalan

popülasyonları çok yerde tehdit ve yok olma tehlikesi altındadır. Balık stoklarının azalması,

su samurlarının geceleri balık yakalamak için akarsularda kurulmuş balık havuzlarına

yönelmelerine ve öldürülmelerine neden olabilmektedir. Su samuru ülkemizde koruma

altındadır, ancak özel olarak korunduğu alan ya da alanlar mevcut değildir. Su samuru ve

yaşama alanları, bu hayvanın varlığını sürdürebilen popülasyonlarının, önceden yaşadığı

alanlara yeniden yayılmasına olanak verecek şekilde ödün verilmeden korunmalıdır.

Kırmızı orman karıncası, Formica rufa L., Türkiye de Marmara, Karadeniz bölgeleri ile

Kütahya Gediz Murat dağı ve hatta güneyde Isparta Senirkent ormanlarına uzanan genişe bir

yayılışa sahiptir. Formica rufa grubu karıncalardan, zararlı orman böceklerine karşı biyolojik

mücadelede yararlanmak için araştırmalar ve uygulamalar yürütülmektedir. Bu çalışmalar

sonunda orman karıncalarının yayılış alanlarının dışına çıkarılabilecekleri ve götürüldükleri

yerlere uyum sağlayabilecekleri anlaşılmıştır. Kırmızı orman karıncası kolonilerinin

transplantasyonu, ekolojik dengenin korunmasına uygun, az masraflı bir zararlı mücadele

yöntemi olarak değerlendirilmektedir. Transplantasyonda, isabetli yer seçimi yapılması ve

tekniğine uygun çalışılması durumunda başarı sağlanabilmektedir. Ancak 1000-2000 metre

rakımlara uyum sağlayabilen karıncaların daha düşük rakımlı ormanlık alanlara uyumları

konusunda yeterince kapsamlı ve uzun soluklu araştırmalar yoktur. Önemli harcamalar

yapılarak yürütülen bu mücadele çalışmalarında, karınca yuvaları, daha çok yaşadıkları doğal

yayılış yükselti kuşağının altındaki orman alanlarına yerleştirilmektedir. Bugün yaygın olan

bu türün bu uygulamalar neticesinde zarar görmesi de söz konusu olabilir. Sonuçta, taşınan

kolonilerin, yeni yerlerindeki durumları ve akıbetleri çok iyi izlenmeli ve doğal olarak

yaşadıkları ekosistemin zorlamamasına azami özen gösterilmelidir.

Page 29: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

29

Dünya Doğayı Koruma Birliği'nin (IUCN) Küresel Ölçekte Tehlike Altındaki Türler

Listesi'nde, Türkiye'de yok olmak üzere, tehlike altında ve hassas kategorisinde toplam 134

hayvan türü ve alt tür bulunmaktadır. Akdeniz foku, Nil kaplumbağası, Toros kurbağası,

kelaynak, ince gagalı kervan çulluğu, dikkuyruk ördek, sürmeli kız kuşu gibi türlerimiz yok

olma tehlikesinde ve yaban koyunu, alageyik, yabani eşek, pars, Hatay ceylanı, kursaklı

ceylan, sırtlan, saz kedisi, orfoz, deniz kaplumbağası, küçük sakarca kazı, imparator kartalı,

toy ve uludoğan gibi türlerimiz ise tehlike altındadır.

Bozkırları, ormanları, akarsuları, gölleri, yüksek dağları ve üç tarafını çeviren denizleriyle

Türkiye, yaklaşık 468 kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır. Bu haliyle Türkiye, Avrupa

ülkelerinin toplamından daha fazla türe ev sahipliği yapan bir ülkedir. Bu coğrafyada tehlike

altında olan kuşların  sayısı 30'a ulaşmakta ve 13 kuş türü yok olmak tehdidi ile karşı karşıya

bulunmaktadır. Sanılanın aksine, avcılık, ülkemizde veya herhangi bir ülkede kuşlar için ilk

sırayı alan bir tehdit değildir. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kuşların neslini tehdit

eden başlıca etkenler yaşam alanlarının parçalanması, bozulması ve yok olması, avcılık,

yabancı türlerin getirilmesi, yaban hayvanlarının uluslararası ticareti ve çevre kirliliğidir.

Ülkemizde nesli tehlike altında olan bitki ve hayvanları sayısı/yoğunluğu, yayılış alanları ile

habitat kayıpları ve başlıca tehdit unsurları güvenilir envanter teknikleri kullanılarak sağlıklı

bir şekilde belirlenmelidir. Yaşam alanlarındaki her türden bozulmalar, nedenleri ile birlikte

araştırılmalı, iyileştirme yolları ve uygulama olanakları ortaya konmalıdır. İnsanlara, yaban

hayvanlarından zarar görmeden birlikte yaşamanın yolları ve yöntemleri öğretilmeli, bunun

için pilot uygulamalar geliştirilmelidir. Yaban hayatından sorumlu işlerde çalışan personelin

bilgi ve deneyimi eğitim programları ve teknik geziler düzenlenerek artırılmalıdır. Yaban

hayvanlarına zarar vermeden, çeşitli ürünlerden onları uzak tutan veya onlara erişmelerini

engelleyen sistemler geliştirilmeli, uygulama örnekleri yaygınlaştırılmalıdır. Örneğin, Kangal

köpekleri, küçükbaş hayvan sürülerine saldırdıkları için öldürülen leopar gibi hayvanların

sürülere saldırmasını önleyecek caydırıcı bekçiler olarak görev yaptıkları Afrika ülkelerine

götürülmüşlerdir.

TÜRKİYE İÇSU BALIKLARI VE TEHDİTLER

Türkiye, yağışlı iklime sahip Avrupa kadar olmasa da yarı kurak iklim kuşağında yer

almasına rağmen azımsanmayacak içsu kaynaklarına sahiptir. Türkiye’nin içsu varlığı,

177000 km akarsu ağı, 300‘den fazla büyüklü küçüklü göl, 673 adet baraj gölü ve 2000

Page 30: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

30

civarında gölet olarak ifade edilmektedir (DSİ, 2010). İçsularımız tür çeşitliliği bakımından

azımsanmayacak bir potansiyele sahiptir. Kuru (2004) Türkiye içsularında 26 familyaya ait

236 tür ve alttürün yaşadığını bildirmektedir. Küçük (2006), bu 236 takson içinde 8 familyaya

ait 42 tür ve 28 alttürün ülkemiz için endemik olduğunu rapor etmektedir. Bu taksonların

%58.5’i Cyprinidae, %14.3’ü Cobitidae, % 10’u Cyprinodontidae, % 8.6’sı Balitoridae, %

2.8’i Salmonidae % 2.8’i Gobiidae, % 1.5’i Clupeidae ve % 1.5’i Petromyzontidae uyeleri ile

temsil edilmiştir. Endemizm düzeyi en yüksek familyalar Cyprinodontidae (%78), Cobitidae

(%62) ve Cyprinidae (%32)’dir. Endemik taksonların; Beyşehir Gölü havzası (10 takson),

Büyük Menderes Nehri havzası (8 takson), Antalya havzası (7 takson), Burdur havzası (6

takson), Eber, Akşehir ve Çavuşçu gölleri (5 takson), Kızılırmak ve Sakarya nehir sistemleri

(5 takson), Gediz Nehri ve Marmara Gölü (5 takson), Küçük Menderes çevresi (4 takson),

Eğirdir Gölü (3 takson), Tuz Gölü Havzası (3 takson), Hazar Gölü havzası (3 takson), Seyhan

ve Ceyhan nehirleri (3 takson) ve Van Gölü Havzası’nda (2 takson) yoğunlaştığı

belirlenmiştir (Küçük 2006; Sarı 2012).

Türkiye’de tek nokta endemiği olarak değerlendirilen 18 içsu balığı türü tanımlanmıştır. Bu

anlamda en zengin alanlar Sakarya Deltası (10 takson), Beyşehir Gölü (9 takson) ve Altınözü

Tepeleri’dir (9 takson). Akdeniz ve İç Anadolu bölgeleri içsu balıkları açısından küresel

ölçekte büyük önem arz etmektedir. Marmara ve Karadeniz bölgeleri ise bölgesel ölçekte

önemli alanlar olarak değerlendirilmektedir (Eken ve ark., 2006).

Türkiye içsu balıkçılığı ile ilgili insan kaynaklı sorunlar, oldukça geniş bir yelpazeyi

oluşturmaktadır. Bu sorunların bir kısmı doğal nedenlere bağlı ve idari sorunlarla birleştiğinde

negatif çarpan etkisi oldukça büyük açmazlara neden olabilmektedir. İnsan kaynaklı sorunlar

aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Sulak Alanlar ve Bazı Sığ Göllerin Kurutulması

Baraj, Gölet ve Nehir Tipi Hidro Elektrik Santralleri

Balıklandırma, Yetiştiricilik ve Ekzotik Türler

Yol, Köprü İnşaatları ve Çeşitli Su Alma Yapıları

Kum Çıkarma

Taşkın Önleme ve Dere Islah Çalışmaları

Kirlilik ve Ötrofikasyon

Tarımsal Sulama

İllegal Avcılık Yöntemleri

Page 31: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

31

Aşırı Avcılık

Erozyona Bağlı Seller

Barajlar, akarsular üzerinde enerji, sulama veya taşkın önleme amaçlı olarak inşa edilen

büyük su yapılarıdır. Ancak barajlar inşa edilirken yapılmayan balık geçitleri yüzünden,

barajlar üzerinde kuruldukları akarsulardaki içsu balıkları açısından kabusa dönüşmektedir.

Örneğin Türkiye’nin en büyük barajı olan Atatürk Barajı inşa edildikten sonra, baraj

yapılmadan önce o bölgede bulunan 8 tür içsu balığı artık görülmemektedir (Şevik 1998).

Diğer taraftan barajlarda yapılan karnivor türlere yönelik yetiştiricilik faaliyetleri esnasında

doğal ortama kaçan balıklar, ortamdaki doğal türler üstünde predetasyon baskısı

oluşturmaktadır.

DSİ verilerine göre Türkiye’de halen 673 adet baraj ve 2000 civarında gölet bulunmaktadır.

Bu rakamları planlanan, proje aşamasında olan ve inşa halinde olanlar dahil değildir.

Türkiye’de Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın 2010 yılı verilerine göre nehir tipi HES olarak

planlanan 1700’den fazla HES’nin 136 adedinin temeli atılmış ve 45 adedi işler durumdadır.

Bu durum bize Türkiye’de içsu balıkçılığının insana bağlı sorunları kapsamında en önemli

sorunun barajlar, göletler ve nehir tipi HES’ler olduğunu göstermektedir.

Özellikle baraj ve nehir tipi HES’lerden akarsu yataklarına bırakılan su miktarları ile ilgili çok

büyük sorunlar yaşanmaktadır. Eskiden barajdan akarsu yatağına bırakılacak su miktarı, insan

ihtiyaçları göz önüne alınarak belirlenirken yaşanan kötü tecrübeler sonucunda, bu miktar

günümüzde “ekolojik ihtiyaçlar” dikkate alınarak planlanıyor. Diğer bir ifade ile eskiden

“akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan soru, günümüzde “minimum ekolojik

akış oranı ne olmalı” şekline dönüşmüş durumdadır (Bovee ve ark. 1998; Stalnaker ve ark.,

1995).

Minimum ekolojik akış oranı, sucul yaşamın (omurgasızlar, balıklar, sucul sinekler, bitkiler,

vb) zarar görmeden normal yaşamını devam ettirebileceği su debisi anlamında kullanılmakta

olup, tek bir ölçüsü yoktur. Sucul yaşam; akarsuyun debisi, hızı, akarsu yatağının geometrisi,

iklim gibi birçok biyolojik ve çevresel faktöre bağlı olarak değişmektedir. Her bir akarsu

yatağında şekillenmiş olan sucul yaşam, asırlardır tekrar eden çevresel şartlara uyum sağlamış

dinamik bir yapıdır. Bir çok araştırıcı, minimum ekolojik akış oranını belirlemeye yönelik bir

çok metot geliştirmiştir (Richter ve ark. 2003). Bu metotların hepsi ya uzun yıllar toplanmış

akış değerlerini ya hidrolojik yaklaşımları veya habitat yaklaşımlarını esas almaktadır. Tüm

Page 32: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

32

metotlarda minimum ekolojik akış oranı belirlenirken, o akarsuda besin zincirinin üst

halkalarında yaşayan, seçici habitat talebine sahip alabalık gibi indikatör türlerin ihtiyaçları

dikkate alınmaktadır. Ne yazık ki Türkiye’de bu yaklaşıma göre “minimum ekolojik akış

oranı” veya ülkemizde yaygın kullanımı ile “can suyu” hesaplanmış akarsu sayısı iki elin

parmaklarını geçmeyecek kadar azdır (Sari ve ark. 2003). Her bir akarsu için can suyu miktarı

mevsimsel ve sahip olduğu sucul ekosistemin hassasiyetleri göz önüne alınarak hesaplanmalı

ve akarsular üzerinde yapılacak her türlü müdahalede bu hesaplamalar dikkate alınmalıdır.

Balıklandırma, aslında çok masum niyetlerle ancak ekolojik yaklaşımdan yoksun olduğu için

sonunda felakete dönüşen, çoğu zaman devlet eliyle yapılan bir faaliyettir. Balıklandırmanın

“ekonomik önemi yüksek” türleri ortamda çoğaltarak balıkçıya para kazandırmak veya yeni

bir baraj gölü yapıldığında balıklandırma ile içsu balıkçılığı sektörünü o habitatta

güçlendirmek gibi iki temel yaklaşımı vardır. Oysa ekolojik anlamda “değerlilik” kavramı

subjektif bir yaklaşımdır. Balıkçıya para kazandırmayı amaçlayan iyi niyetli bu girişimler,

ortama salınan (introduced) balıkların çoğu zaman karnivor hatta predetör türler olması

yüzünden, doğal balık faunasının kaybolması ile sonuçlanır. Türkiye’de Eğirdir Gölü örneği

ile sık sık dile getirilen bu durum, sadece Eğirdir Gölü’nde kalmayıp göller bölgesindeki

hemen hemen tüm göller ile Akdeniz ve İç Anadolu’da yer alan baraj göllerinde de ciddi

zarara ve ekonomik kayıplara neden olmuştur (Gündoğdu, 2010). Sudak balığına yem olması

için daha önce yaşamadığı içsu kaynaklarına taşınan ve son yıllarda avcılık rakamları hızla

yukarıya doğru tırmanan gümüş balığının durumu, sudaktan yeterince ders alınmadığının

başka bir örneği olsa gerek. Çetinkaya (2006), Türkiye sularına bugüne kadar 25 adet egzotik

tür girdiğini, bunlardan 5 türün artık görülmediğini bildirerek yerli olup stoklamalara konu

olan 15 türün varlığından bahsetmektedir.

İçsularda yapılan alabalık yetiştiriciliği, balıklandırma olmasa da sonuçları itibarıyla

balıklandırmaya benzer etkilere sahip bir durumdur. Yetiştiricilik tesislerinden doğal ortama

kaçan gökkuşağı alabalıkları, bulundukları ortamlarda omnivor ve herbivor türler üstünde

beslenme baskısı oluşturduğu gibi, doğal alabalığın bulunduğu habitatlarda bu tür ile rekabete

girmektedir. Her iki durumda da gökkuşağı alabalığının sonradan dahil olduğu içsularda doğal

tür çeşitliliğini tehdit etmektedir. Bu yüzden gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliği tesisleri

planlanırken doğal ortama kaçışları engelleyecek sistemlerin dikkate alınması gerekmektedir.

Diğer taraftan yaygın adıyla havuz balığı olarak bilinen (Carassius sp.) balıklar, Türkiye’de

yürütülen balıklandırma çalışmaları esnasında Kura Nehri’nden, Nazik Gölü’ne kadar hiç

Page 33: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

33

olmaması gereken yerlere taşınmıştır. Sıcak su balığı olarak bilinen bu balıklar, Doğu

Anadolu gibi yaklaşık 7 ayı kış olarak geçen bölgelerde büyüyememekte, yöre insanı

tarafından tüketimde tercih edilmemekte, ancak sazanla aynı habitatı ve aynı besinleri

tüketmesi yönüyle sazan popülasyonlarına zarar vermektedir.

3. KAYDEDİLEN GELİŞMELER

3.1. Sürdürülebilir Biyolojik Çeşitlilik Yönetimi

DKMPGM’ nin geçirdiği yeni yapılanmada politika oluşturma ve sektörel entegrasyonu

müstakil birer iş olarak ele alıp bunlar için münhasır şube müdürlükleri kurması (Politika ve

Programlar Şube Müdürlüğü ve Sektörel Entegrasyon Şube Müdürlüğü) ile mülga Biyolojik

Çeşitlilik ve Gen Kaynakları Şubesini Biyolojik Çeşitlilik Daire Başkanlığına çevirmesi,

sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetiminin idari çerçevesi adına ciddi bir gelişmedir.

Böylece RIO Sözleşmelerine ismini veren üç temel doğa koruma üst çatısı olan iklim,

çölleşme ve biyolojik çeşitlilik konuları ülkemizde ilki ÇŞB ve son ikisi OSB’da olmak üzere

birer Daire Başkanlığı düzeyinde temsil ediliyor hale gelmiştir. Şimdi bu üç dairenin sinerjik

çalışmasının tesisi gerekmektedir.

Ayrıca Biyolojik Çeşitlilik Dairesi altında Biyoteknoloji Şube Müdürlüğünün kurulması da

DKMPGM’ nin biyolojik çeşitliliğin esas kullanım alanı olan biyoteknolojiye ve esas tehdit

unsuru olan biyokaçakçılık konusuna daha kurumsal eğilmeye başladığını göstermesi

itibariyle önemli bir ilerlemedir, diğer taraftan DKMPGM CITES kapsamındaki türlerin

kaçakçılığı için uzun yıllardır çalışmalar yapmaktadır. Gümrük personeli ve kolluk

kuvvetlerine verilen CITES ve biyokaçakçılık eğitimleri ilerlemedir.

Ancak modern doğa korumacılığın Türkiye’de gerçekten tesisi için şimdi yapılması gereken

doğa korumanın ekonomik ve sosyal fizibilitesini ve böylece politik fizibilitesini yani politik

anlamda tercih edilebilirliğini arttırmaktır. Bu kapsamda yapılması gereken ise hem biyolojik

çeşitliliği yüksek katma değerlerle ekonomiye kazandırma çalışmaları yürütecek olan hem de

koruma çalışmalarına bilimsel altlık hazırlayacak olan yarı bilimsel yarı bürokratik bir yapıda

Milli Biyolojik Çeşitlilik ve Biyoteknoloji Enstitüsü’nün kurulmasıdır. DKMPGM’nin

Enstitüden gelen bilimsel dayanaklara istinaden üreteceği doğa koruma politikalarının

makroekonomi ve sektörel entegrasyon politikaları ile kırsal kalkınma başta olmak üzere

Page 34: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

34

sosyal politikalara entegre hale getirilmesi, hatta doğa korumanın kendisinin karlı bir

ekonomik sektöre dönüştürülmesi ve sosyal politika aracı haline getirilmesidir”.

UBSEP’ in hayata geçirilmesine bir katkı sağlayacak olan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği

Koruma Kanun Tasarısı’nın yasalaşması çalışmaları devam etmektedir. Tasarının Meclisten

geçmesi halinde planlandığı gibi çok sayıda yönetmelik üreteceği muhakkaktır. Bunlardan

birisi olan ve araştırma izinlerinin “online” olarak veri tabanına kaydedilmesi ve

biyokaçakçılıkla mücadele amaçlı olarak hazırlanan “Araştırma İzinleri ve Biyokaçakçılık

Yönetmeliği” çalışmaları devam etmekte olup Şura’dan önce kurumların görüşlerine

açılmıştır.

GEN KAYNAKLARI İLE İLGİLİ TEKNİK ÇERÇEVEDE KAYDEDİLEN

GELİŞMELER

Biyolojik çeşitliliğimizin ve genetik kaynaklarımızın muhafazası, kullanımı ve gelecek

nesillere aktarılması amacıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti dünyanın ilk gen

bankalarından birini 1963 yılında İzmir’de kurmuştur.

Konunun ve materyalin yedeklenmesinin önemi nedeni ile Gıda, Tarım ve

Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü

Kampüsü içerisinde 02 Mart 2010 tarihinde Başbakanımız Sayın Recep Tayyip

Erdoğan’ın da katılımıyla Türkiye Tohum Gen Bankası (TTGB), 250.000 örnek

kapasitesi ile dünyanın 3. büyük gen bankası olarak hizmete girmiştir.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel

Müdürlüğü Gen Bankaları bünyesinde; “Dokümantasyon Birimi”, “Tohum Hazırlık

Ünitesi”, “Kurutma ve Paketleme Ünitesi”, “Üretme ve Karakterizasyon Birimi”,

“Soğuk Muhafaza Odası”, “Tohum Fizyoloji Laboratuvarı”, “Moleküler Biyoloji

Laboratuarı”, “Herbaryum”, “Görüntüleme odası”, “Mikro Flora ve Fauna Çalışmaları

Odası” yer almıştır.

Yerel çeşitler başta olmak üzere genetik materyalin toplanması, kayıt altına alınması,

muhafazası, moleküler ve morfolojik karakterizasyonu, üretim yenilenmesi, araştırma

kurumlarının kullanımına sunulması ve ekonomiye entegrasyonu Gen Bankalarının

ana misyonunu oluşturmuştur.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel

Müdürlüğü Gen Bankalarında toplam 3390 türde 86619 adet tohum örneği, arazi gen

Page 35: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

35

bankalarında ise toplam 60 türde 7873 adet örnek genetik materyal olarak muhafazaya

alınmıştır.

Gen Bankalarının uluslararası işbirlikleri (Avrupa Bitki Genetik Kaynakları İşbirliği

Programı (ECPGR), Avrupa Gen Bankaları Entegre Sistemi (AEGIS), Avrupa Tarama

Katalogu (EURISCO) vb.) devam etmektedir.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel

Müdürlüğü koordinasyonunda biyolojik çeşitliliğin ve genetik kaynakların (bitki,

hayvan, mikroorganizma ve su ürünleri genetik kaynakları) muhafazası, kullanımı ve

ekonomiye entegrasyonu ile ilgili proje, AR-GE ve modern biyoteknoloji çalışmaları

devam etmektedir.

Biyolojik çeşitliliğin ve genetik kaynakların korunması ve sürdürülebilir kullanımına

ilişkin faaliyetler ile ilgili yasa ve yönetmelikleri uygulamakla görevli kuruluşlarının

(Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel

Müdürlüğü, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel

Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı, TÜBİTAK, üniversiteler ve ilgili araştırma

kuruluşları) çalışmaları devam etmektedir.

Ülkemiz biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklar ile ilgili uluslararası anlaşma,

sözleşme ve protokollere taraftır. Aynı zamanda Türkiye dünyada biyolojik çeşitliliğin

korunmasına katkıda bulunan birçok uluslararası kuruluşun üyesi olup, bu

kuruluşlardan doğrudan veya dolaylı katkı alınmaktadır.

Zengin biyolojik çeşitliliğimizin küresel gıda güvenliği açısından önemi anlaşılmaya

başlanmıştır.

Biyolojik çeşitlilik bilinç ve duyarlılığı küresel ölçekte giderek artmıştır.

Türkiye’nin genetik kaynakların muhafazasındaki deneyimi artmıştır.

Coğrafi bilgi sistemlerinin biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklarla ilgili

çalışmalarda kullanabilirliği ortaya konmuş olup, Gıda, Tarım ve Hayvancılık

Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü bu teknolojiye sahiptir.

Biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklar ile ilgili yasal düzenlemeler ve mevzuatlar

hazırlanmıştır.

3.2. Doğa Koruma ve Sektörel İlişkiler

Page 36: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

36

1972 yılında, Stockholm’de gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İnsan ve Çevre Konferansı,

Avrupa Topluluğunca gerçekleştirilen çeşitli anlaşmalar ve çevre programları, Avrupa

Birliğinin çevre politikaları, eylem planları ve üye ülkeleri bağlayıcı direktifleri, 1992 de

gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı, 1997 yılında Seul’de

gerçekleştirilen BM konferansı sonucunda sunulan “Seul Çevresel Etik Deklarasyonu”

2000’li yıllara kadar çevre ile ilgili uluslararası gelişmelerden bazı örneklerdir. İlk olarak 8.

Beş yıllık Kalkınma Planının 159. Fıkrasında Sürdürülebilir Kalkınma yaklaşımı yer almıştır.

Ancak sürdürülebilir kalkınma ile öngörülen “insan sağlığı ve doğal dengeyi koruyarak

sürekli ve ekonomik kalkınmaya imkan veren doğal kaynakların yönetimini sağlayan, gelecek

kuşaklara daha sağlıklı bir doğal, fiziki ve sosyal çevre bırakmak” kavramı doğrultusunda

gelişme kaydedilememiş ve çevre politikalarının ekonomik ve sosyal politikalara

entegrasyonu sağlanamamıştır.

Ülkemizde çevrenin korunması ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ile ilgili ilk

gelişmeler 1980’li yıllara karşılık gelmiş olup, doğa korumanın sektörel entegrasyonu ise

Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliğinin yürürlüğe girmesi ile başlamıştır. 1990’lı

yıllarda çevresel etki değerlendirme prosedürünün yatırımlarda zorunlu hale getirilmesiyle

önemli bir adım atılmıştır.

Çevrenin korunması ve doğal kaynakların kullanımı ülke politikalarına entegrasyon süreci

Devlet Planlama Teşkilatının Dokuzuncu Kalkınma Planında çevrenin korunması ve

sürdürülebilir kalkınma arasındaki hayati ilişkiye vurgu yapılmasıyla ivme kazanmıştır.

Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın 5.2.5. Çevrenin Korunması ve Kentsel Altyapının

Geliştirilmesi fıkrasının 159. Bendinde “ Hızlı nüfus artışı ve sanayileşme süreci doğal kaynakların

sürdürülebilir kullanımı üzerinde önemli bir baskı unsuru olmaya devam etmektedir” ifadesine yer

verilmiştir.

Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliğinin sektörlerce geçekleştirilen faaliyetlerde doğanın

sürdürülebilir kullanımını sağlayacak ölçüde kriterlere yer verilmesine karşılık farklı bir çok

sektörün bir arada faaliyet gösterdiği alanlarda doğa koruma için alınan tedbirlerin yetersiz

kaldığı görülmüş ve AB uyum çalışmaları ile birlikte de Stratejik ÇED ve Kümülatif Etki

Değerlendirmenin yapılmaya başlaması gerektiği vurgulanmaya başlamıştır.

2000li yıllardan itibaren çevre sorunlarına çözüm arayışları hızlanmış, yasal düzenlemeler

güçlendirilmiş, çevre dostu teknolojiler, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, çevre yönetim

Page 37: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

37

sistemi, yeniden kullanım, geri dönüşüm, endüstriyel ortak yaşam vb uygulamalar gündeme

gelmiştir.

Hali hazırda ülkemizde doğa korumanın sektörlere entegre edilmesini sağlayan tek ve

en güçlü araç çevresel etki değerlendirme süreci olmasına karşın gelişmiş ülkelerde çevresel

etki değerlendirme sürecine ilave olarak stratejik çevresel etki değerlendirme, biyo-

kıymetlendirme, kazan-kazan ilkesine göre şekillendirilmiş “temiz üretim”, “eko-verimlilik”

ve “endüstriyel ortak yaşam” vb yatırımcı için de cazip gelebilecek, zorunlu olmayan

uygulamalar geliştirilmiştir.

Endüstriyel üretim süreçlerinde bahsedilen uygulamaların hayata geçirilmesiyle, daha

az hammadde, daha az enerji, daha az su kullanarak ve daha az atık oluşturarak aynı miktar ve

kalitede üretimin gerçekleştirilmesini ve ürünün satış sonrası kullanımından bertarafına kadar

geçen süreçte doğayı kirletmeyecek ya da daha az kirletecek şekilde tasarlanmasını amaçlayan

yaklaşıma temiz üretim denilmiştir. Temiz üretim kavramı ülkemizde 2000’li yılların sonuna

doğru araştırılmaya başlanmış, gıda, kimya vb sektörlerde örnek uygulamalar

gerçekleştirilmiştir. UNIDO’nun desteğiyle Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı çeşitli

projeler yürütmüş ve bu projelerin ürünü olarak Milli Prodüktivite Merkezi (Verimlilik Genel

Müdürlüğü) bünyesinde Ulusal Temiz Üretim Merkezi kurulması kararlaştırılmıştır. Bu

gelişmelerin neticesinde elde edilen bilgi ve tecrübeler doğa koruma politikalarına rehberlik

etmeli, tüm sektörler için yaygınlaştırılmalı ve çevrenin/doğanın korunması ve kaynakların

sürdürülebilir kullanımını konu alan yasal düzenlemeler için besleyici olmalıdır.

Endüstriyel ortak yaşam uygulamaları İngiltere-NISP, Kanada, Güney Kore ve İsveç-

Landskrona gibi ülkelerde yaygın olmakla birlikte en göze çarpan örneği Danimarka’da

Kalundborg kasabasındaki endüstri bölgesidir. Bir proses neticesinde ortaya çıkan atığın

başka bir proses için hammadde veya enerji olarak kullanılması şeklinde özetlenebilecek bu

uygulama ile firmalar arasında (atık) madde ve enerji değişim ağı oluşturulmuştur. Bölgedeki

sanayi kuruluşları arasında kendiliğinden oluşan bu işbirliği çevrenin daha az kirlenmesi,

doğal kaynakların etkin ve verimli kullanımı ve firmaların ekonomik kazançlarının artması

gibi kazanımları beraberinde getirmiştir. Endüstriyel ortak yaşam uygulamalarından yola

çıkılarak “eko-endüstriyel parklar” yaklaşımı geliştirilmiştir.

Ülkemizde endüstriyel ortak yaşam uygulamaları küçük ölçekli ve az sayıda olup çok yaygın

ve bilinen bir çalışma değildir. İlk ciddi çalışmalar Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı

Page 38: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

38

tarafından zeytinyağı üretiminden çıkan pirinanın, pirina odunu ve yağ üretimi amacıyla

kullanılması; Bira üretiminden çıkan atık mayanın ve biyogazın hayvan yemi katkısı maddesi

üretiminde kullanılması gibi örnekler üzerinde gerçekleştirilmiştir. Diğer yandan ve Birleşmiş

Milletler Kalkınma Programı tarafından İskenderun Körfezi Endüstriyel Ortak Yaşam Projesi

gerçekleştirilmiştir

3.3. Tür Koruma (Yabani)

Orman ve Su İşleri Bakanlığı, aynı zamanda doğa koruma politikasını belirlemek, biyolojik

çeşitliliği korumak, korunan alanları tespit etmek, başta sulak alanlar olmak üzere hassas

alanları korumak, yaban hayatını korumak ve geliştirmek ve gen kaynaklarını korumakla

görevlidir. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü türlerin korunması ve

sürdürülebilir kullanımı konusunda birinci derecede yetkili ve sorumlu Bakanlık birimidir.

Tür koruma faaliyetlerinin düzenlenmesi maksadıyla Tür İzleme ve Koruma Genelgesi

yayımlanmıştır. Bakanlıkça, uluslararası sözleşmelerle koruma altında olan türlerin ve

habitatlarının korunması koordine edilmektedir. Nesli tehlike altındaki türlerin uluslararası

ticaretinin kontrolünün arttırılması ve kaçakçılığın önlenebilmesini sağlamak için AB

eşleştirme projesi başlatılmıştır. İllere veya bölgeye has bayrak türler ile nesli tehdit altında

bulunan ve/veya risk altında olan ülkemize özgü endemik bitki ve hayvan türlerinin

korunmalarına yönelik tür eylem planlarının ve projelerin yapılması ile ilgili hazırlıklar

devam etmektedir. Bu doğrultuda, 2023 yılına kadar Bakanlığımız tarafından 100 tür için

eylem planı hazırlanması hedeflenmekte olup, her yıl 10 tür için eylem planı yapılması

planlanmaktadır. Ayrıca Orman Genel Müdürlüğü ise ormanların korunması, geliştirilmesi,

işletilmesi ve yönetiminden sorumlu bağlı kuruluşlardır. Tür çeşitliliğin korunması ve

sürdürülebilir kullanımında yetki ve sorumluluk sahibi bir diğer önemli kurum Gıda, Tarım ve

Hayvancılık Bakanlığıdır ve tarımla ilgili tüm kaynaklarla su ürünleri konusunda eşgüdüm ve

kullanım sorumluluğunu üstlenmiş durumdadır.

Tür çeşitliliğinin araştırılması ve korunmasında Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Gıda, Tarım

ve Hayvancılık Bakanlığı’nın araştırma enstitülerinin yanı sıra, Türkiye Bilimsel ve

Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve üniversiteler görev almaktadır.

İçişleri Bakanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme

Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı cansız doğal

Page 39: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

39

kaynak yönetiminde sahip oldukları görev ve yetkiler nedeniyle biyolojik çeşitliliğin

korunmasına ve sürdürülebilir kullanımına katılan belli başlı diğer kurumlardır.

Anayasa, doğal varlıkları ve değerlerini koruma görevi vermektedir. Bu görevin yerine

getirilmesine temel oluşturan belli başlı kanunlar, Çevre Kanunu, Milli Parklar Kanunu,

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığının

Kurulması Hakkında KHK, Kara Avcılığı Kanunu, Su Ürünleri Kanunu, Orman Kanunu,

Tarım Kanunu, Mera Kanunu ve Kıyı Kanunudur.

Biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı hedeflerine ulaşılması, tüm bu

kurumlar ve hukuki düzenlemeler arasında etkin bir eşgüdüm, işbirliği ve uyum sağlanması

ile mümkün olacaktır.

Uluslararası ve Bölgesel Kuruluşlara Üyelikler

Türkiye BM üyesi bir Ülke olarak başta UNEP ve FAO olmak üzere BM’ye bağlı örgütlerin

pek çoğuna ve bu örgütler bünyesinde oluşturulan Uluslararası Bitki Genetik Kaynakları

Komisyonu gibi oluşumlara üyedir. Bunların dışında Dünya Koruma Birliği (IUCN),

Uluslararası Bitki Genetik Kaynakları Enstitüsü (IPGRI, Italya), Uluslararası Kurak Alanlarda

Tarımsal Araştırma Merkezi (ICARDA), Uluslararası Orman Araştırma Birliği

Organizasyonu (IUFRO) gibi diğer uluslar arası örgütlere ve Avrupa Orman Genetik

Kaynakları Programı (EUFORGEN), Bitki Genetik Kaynakları Avrupa İşbirliği Programı

(ECP/GR) gibi bölgesel oluşumlara da katılmaktadır. Ek olarak IUCN Milli Komitesi 2005

kurulmuş ve üye Bakanlık, kurum ve kuruluşların katılımlarıyla faaliyetlerini sürdürmektedir.

Türkiye’nin bu üyelikleri biyolojik çeşitliliğin korunmasına verdiği önemin göstergesidir.

Türkiye 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki’de yapılan AB Devlet ve Hükümet

Başkanları Zirvesi’nde oybirliği ile Avrupa Birliği’ne aday ülke olarak kabul edilmiştir. AB

Konseyi tarafından 8 Mart 2001 tarihinde resmen kabul edilen Katılım Ortaklığı Belgesi

ışığında 19 Mart 2001’de Müktesebatın Üstlenilmesi için Ulusal Program hazırlamıştır. AB

çevre müktesebatına uyum sağlaması ve mevzuatın etkin bir şekilde uygulanması amacıyla

2006 yılında Ulusal Çevre Stratejisi (UÇES) tamamlanmıştır. 21 Aralık 2009 tarihinde

gerçekleşen komisyon toplantısı ile Çevre Faslı açılmış bulunmakta ve Türkiye AB Çevre

İlişkileri bu çerçevede devam etmektedir.

Page 40: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

40

Uluslararası Sözleşmeler

Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir ve ulusal mevzuatın bir

parçasıdır. Türkiye’nin tür çeşitliliğinin korunmasına yönelik olarak taraf olduğu uluslararası

sözleşmeler şunlardır:

• BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (CBD) (1997) ve Cartagena Biyogüvenlik Protokolü

(2004)

• Özellikle Su Kuşları Yaşama Alanı Olarak Uluslararası Öneme Sulak Alanlar Sözleşmesi

(RAMSAR) (1994)

• Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine

İlişkin Sözleşme (CITES) (1996)

• Gıda ve Tarım için Bitki Genetik Kaynakları Uluslararası Sözleşmesi (2006)

• Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması Sözleşmesi (BERN) (1984)

• Akdeniz’in Kıyısal Bölge ve Deniz Çevresinin Korunması Sözleşmesi (Barcelona

Sözleşmesi) (1981) ve Akdeniz’de Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitliliğe İlişkin

Protokol (1988) dahil olmak üzere ekli protokolleri

• Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi (Bükreş) (1994) ve Karadeniz’in

Biyolojik ve Peyzaj Çeşitliliğinin Korunması Protokolü (2004) dahil olmak üzere ekli

protokolleri

4. KARŞILAŞILAN DARBOĞAZ VE ZORLUKLAR

4.1 Sürdürülebilir Biyolojik Çeşitlilik Yönetimi

4.1. GENEL ÇERÇEVE

Ülkede genel olarak insan kapasitesi ve fiziksel kapasite iyidir, finansal kaynaklar da

mevcuttur ve Türkiye hızla kalkınmaktadır. Ancak birçok çalışma göstermiştir ki organize

olmayan hatta kurumların sıklıkla birbirleriyle çatışmasına sebep olan bir kamu geleneği

mevcuttur. Aynı durum akademi dünyasında da geçerlidir.

Esas eksiğimiz olan milli bir biyoteknoloji endüstrisinin olmayışının tek açıklaması

gelişmekte olan birçok ülke gibi Türkiye’nin de biyoteknoloji çağı diye isimlendirilen 21.

YY’a hazır olmayışıdır.Çünkü doğa bilimlerine yeterince önem verilmemektedir. Oysa

Page 41: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

41

biyoteknoloji ile ilgili olarak Ülkemizde bireysel ve fiziksel kapasiteler dağınık halde

mevcuttur ve organize bir şekilde harekete geçirilmeyi beklemektedir. Daha önceden de

bahsedildiği üzere bu çalışmaların sistematik ve organize bir şekilde yürütülmesi için geniş

katılımlı ve yarı bilimsel yarı bürokratik bir yapıya sahip bir Enstitü yapısı önerilmektedir.

Biyolojik çeşitliliğin ne olduğu hususunda ve biyolojik çeşitliliğin ekonomik ve sosyal

anlamdaki potansiyelleri hakkında kamu, akademi, sivil toplum, vatandaş ve iş dünyası gibi

doğa koruma aktörlerinde genel bir farkındalık eksikliği mevcuttur. Sivil toplum bazen

radikal koruma talepleri istemekte, kamu organları görevlerini yapamamakta ve sıklıkla

çatışmakta, iş dünyası doğa korumayı engelleyici bir sektör olarak görmektedir ve hepsinin

haklı talepleri de mevcuttur. Doğa koruma içselleştirilmemiş ve biyolojik çeşitlilik de

ekonomiye hakkıyla kazandırılmamıştır. Biyolojik çeşitliliğin ne olduğunun bilinmemesi;

biyolojik çeşitliliğin flora ve faunadan ibaret ve kalkınmayı engelleyen sadece içkin bir değer

olarak veya düşük bedelli mal, ürün ve hizmet kaynağı olarak görülmesi, toplumsal

farkındalık eksikliği belirgin bir handikaptır.

Sadece INTERPOL tarafından kayıtlı küresel büyüklüğü 32 Milyar doları bulmuş olan

biyokaçakçılık17 Ülkemiz için ciddi bir sorundur.

Ayrıca DKMPGM’nin eğitim ve halkla ilişkiler faaliyetlerine hız vermesi gerekmektedir.

ÖZEL HUSUSLAR

UBSEP’in uygulanmaması

Milli biyoteknoloji endüstrisinin mevcut olmaması

Biyokaçakçılık (Yerli ve yabancı araştırmacı, koleksiyoncu, turist v.b.

şahısların kaçak, izinsiz ve/veya izne uygun olmayacak şekilde toplama yapmaları)

Biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklar üzerindeki tehditlerin tam olarak

önlenememiş olması,

Doğadaki türlerin ticaretinin yapılıyor olması ve özellikle süs bitkileri ve tıbbi

bitkiler gibi türlerde doğal ve yarı doğal formların tercih edilmesi,

Ekonomik öneme sahip genlere talebin artması,

Biyolojik çeşitlilik üzerinde fiziki ve genetik tahribatın sürekliliği,

İklim değişiklikleri, atmosferik kirlenme ve radyoaktif kirlenme, ses kirlenmesi

ve istilacı ve yayılmacı türler gibi her tür fiziksel, kimyasal ve biyolojik kirlilikler

17 KILINÇARSLAN H., Biyoteknoloji ve Biyokaçakçılık, Doğa Korumanın Ekonomik Sisteme Entegrasyonu Kapsamında Öne Çıkan Bazı Stratejik Mekanizmalar, Orman ve Su İşleri Bakanlığı (2012)

Page 42: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

42

Kaçak ve kontrolsüz avcılık ve toplama,

Habitat bozulması ve parçalanması,

Transgenik bitki, hayvan ve mikroorganizmalardan doğal ortama gen kaçışı,

Üretim ve yenilemedeki zorluklar,

Çok sayıda çalışma olmasına rağmen, bilgilerin derlenememiş olması,

İleri teknolojiyi kullanma kapasitesi eksikliği (altyapı ve araştırıcı personel),

Biyolojik çeşitliliği değişik amaçlı izlemeler için gösterge (indikatör) türlerin

tespit edilememiş olması,

Türlerin ekonomik ve genetik potansiyelinin yeterince tanınmaması,

Ekosistem çeşitliliği ve dinamizmi konusunda araştırma eksikliği,

Gen aktarma ve izolasyon işlerinin güçlüğü,

Özel sektörün AR-GE yatırım eksikliği,

Etno-botanik ve geleneksel bilgi envanter eksikliği,

Yerel çeşit envanter eksikliği,

Üniversite – araştırma – uygulama – sivil toplum örgütleri – özel sektör

işbirliğinin tam sağlanamaması,

Gen bankalarında muhafazaya alınmış mevcut bitkisel koleksiyonların

moleküler karakterizasyonu çalışmalarının yavaş olması ve bu konudaki kapasite

eksikliği,

Gen bankalarında muhafazaya alınmış mevcut bitkisel koleksiyonların

çoğaltılmalarındaki zorluklar (izolasyon vb.) ve altyapı eksikliği,

Mevcut bitki tür zenginliğine rağmen üreme biyolojisi ve üretim tekniklikleri

gibi temel bilgi ve araştırma eksikliği,

İlgili kamu ve kuruluşlarında başta biyologlar, jeologlar ve hidrologlar olmak

üzere doğa bilimleri mezunlarının özlük hakları ile ilgili darboğazlar ve bunların

bireysel kapasiteye olan kötü yansıması,

4.2 Doğa Koruma ve Sektörel İlişkilerEkonomik faaliyetin yarattığı değere çevresel maliyetlerin katılması gerekliliği

ekonomik faaliyetlerin çevre kaynaklarına dayanarak gelişmesinden kaynaklanmaktadır.

Doğal kaynaklardan ve hammaddeden marjinal fayda sağlayan ekonomi, kaynakların

tüketiminde yapılacak yatırımlar ve teknolojik çalışmalarla yeni üretim tekniklerinin

Page 43: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

43

geliştirmesini zorunlu kılmaktadır. Üretim sırasında girdilerini yönetemeyen birimler, üretim

sonrasında oluşan tahribatı bertaraf etmek ve yönetmek için daha fazla giderle karşı karşıya

kalınmaktadır.

Refah göstergeleri eko-sisteme ilişkin göstergelerle yakın bağlantılıdır. Refah seviyesini

artıran ve yoksulluğu azaltan göstergeler arasında yeterli beslenebilme, hastalıklardan

korunabilme, ısınma ve gıda amaçlı enerjiye sahip olabilme, sel, tropik fırtına ve toprak

kayması gibi büyük tabii olaylarla mücadele edebilme, temiz havaya sahip olabilme, yeterli

ve temiz içme suyuna erişebilme, doğal kaynakları dikkate alan ve devamlı gelir akışını

sağlayabilen sürdürülebilir nitelikte yönetim kararlarını alabilmede sınırlayıcı faktörlerdir. Bu

göstergeler ele alındığında toplumsal refah için optimum çevresel standartların sağlanma

gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Çevresel baskılar, oluşan yeni pazarlar ve kıt olan kaynaklar

nedeniyle kalkınmanın ve ekonomik büyümenin yeniden tanımlanmaya çalışıldığı günümüzde

ekonomik ve politik faaliyetlerin yeni küresel gelişmeler çerçevesinde yapılandırılması ve

planlanması son derece önemlidir.

Ülkemizde sektörel entegrasyon süreci bilindiği gibi öncelikli olarak ÇED süreci ile

yönetilmektedir. ÇED süreci incelendiğinde de bazı noktalarda eksikliklerin olduğu

gözlemlenmektedir.

Süreç incelendiğinde başlıca eksikliklerin olduğu alanlar aşağıda verilmiştir:

Yasal Durum: Mevzuatlarda doğa korumanın önceliğinin olmaması (Maden kanunu, turizmi

teşvik kanunu) Kurumların çıkardığı Yönetmeliklerin birbiri ile çelişmesi ve doğa koruma

faaliyetlerinde sorumluluğun birbirine atılması önemli sorunlardır.

Koordinasyon yetersizliği:

1- Faaliyet alanlarının bulunduğu illerde, özellikle ulaşım, altyapı, kıyı ve enerji yatırımları

gibi EK- I listesindeki faaliyetlerde Orman ve Su İşleri Bakanlığının Bölge ve Şube

Müdürlüklerinin sürece dâhil edilmemesidir

2- Doğa koruma açısından yer seçimi konusunda alanının ilgili birim tarafından analizi

yapıldıktan sonra diğer sorumlu ve ilgili kurumlarca gerekli izin mekanizmalarının

işletilmemesidir (özellikle enerji ve maden sektörlerinde önem kazanmaktadır).

Page 44: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

44

Potansiyel Koruma Alanları: Özellikle nesli tehlike altında olan özel türlerden deniz

kaplumbağaları ve Akdeniz foku gibi türlerin yaşam alanlarının korunması önemlidir.

ÇED Formatı:

ÇED formatında Flora-Fauna başlığında; alanda bulunan bitki türleri, sahadaki

doğal olarak yaşayan hayvan türleri, alandaki vejetasyon tipleri vb. bilgiler

istenmektedir. Bu bilgilerin sağlıklı bir şekilde toplanması için vejetasyon döneminde

arazi çalışması yapılması gerekmektedir. Ancak ÇED süreci, yatırımları hızlandırmak

amacıyla kısaltıldığından vejetasyon dönemi çalışması mümkün olamamaktadır.

Ekosistem Değerlendirme Raporu istenecek sektörlerin belirlenmesi,

Ekosistem Değerlendirme Raporu formatında olması gerekenler.

Ekosistem Değerlendirme Raporu hazırlayacak disiplinler ve uzmanların

seçimi.

Kurumsal Kapasite: Taşra ve merkez teşkilatında doğa koruma ile kurumsal kapasitenin

arttırılması (arazi çalışması, eğitim, dokümantasyon v.b.)

İzleme ve Denetim: Doğa koruma ile ilgili alınması gereken tedbirler ÇED Raporlarında

ilgili müteşebbislerce taahhüt edilmekte, bu taahhütler ÇED raporlarına girmektedir. Ancak

izleme ve denetim Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yürütülmektedir. Uzman birim olan Doğa

Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatları izleme sürecinde yer

almamaktadır

4.3. Tür Koruma (Yabani)Tür çeşitliliğinin korunmasında “sürdürülebilir kullanım” ve kullanma-koruma dengesinin

kurulması büyük önem taşımaktadır. Ancak bu gayeye ulaşılması esnasında pek çok

sıkıntılarla karşılaşılmaktadır:

Araştırma izinleri sırasında prosedürler zaman kaybı ve çeşitli zorluklar

içermektedir. Yabancı uzmanlar ile Türk uzmanlara aynı prosedürlerin uygulanması

zorluk çıkartmaktadır.

Tür korumada üniversitelerden hizmet alımı sıkıntıları yaşanmaktadır.

o Korunan alanların sayısının arttırılması gerekmektedir.

Page 45: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

45

o Korunan alan dışında yaşayan türlerin korunması faaliyetlerine ivme

kazandırılmalıdır.

Korunan alanlar dışında çok sayıda, birçoğu lokal dağılış gösteren tehditlere

açık çok sayıda tür bulunmaktadır. Bunların tür koruma statüsüne kavuşturulması ve

tanıtılması gerekmektedir. Bulunduğu alanda populasyonun en iyi bulunduğu yerin

yeteri genişlikte tel örgüyle çevrilmesi ve uygun bir noktaya bilgilendirme panosunun

yerleştirilmesi önemlidir. Özellikle türün bulunduğu yörede türü ve önemini belirtecek

eğitim çalışmaları yapılmalıdır. Ayrıca bunların yöre dışı (ex situ) korumaya

alınmaları da sağlanmalıdır.

Yetkiler tek elde toplanmalıdır. Özellikle alt yapı çalışmalarında (karayolları,

deniz, vb.) alanda yer alan türlere dikkat edilmesi gerekmektedir.

Aşırı yararlanma, otlatma, hasat edilme ya da doğadan toplama faaliyetleri

türlerin neslinin devamlılığını tehlikeye sokmaktadır.

Türü korumak yaşam alanlarını korumaktır. Tür habitatlarından bağımsız

olarak korunamaz.Habitalar arası yaşam bağlantılarınında (habitar koridorları)

kurulması önemlidir. Tür odaklı habitat koruma konusunda DKMPGM-Bölge

Müdürlüklerinin üniversitelerle işbirliği yapması ve bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Küresel İklim Değişikliği: Gelecek senaryolara uygun kurtarılmış alanlar

gereklidir. Stratejik planlar yapılarak, insan etkisi ve endüstriyel etki

sınırlandırılmalıdır. İklim değişikliğinden az etkilenecek veya iklim değişikliği ile

daha yaşanabilir hale gelecek potansiyel alanların belirlenerek bu alanların korunması

önem arz etmektedir.

İstilacı Türler (İç sular için yasal düzenleme eksikliği; yetki karmaşası; balık

çiftlikleri aracılığıyla introdüksiyon vb.) Bazı türlerin hızlı yayılımı engellenerek,

yasal düzenlemelerle sağlıklı popülasyonların oluşturulması sağlanmalıdır. Balık

çiftliklerinin rastgele kurulması, bakir alanlara zarar vermektedir.

Korunan türlere ilişkin listeleme ve yasal bir statü ile bu listede bulunan

türlerin kesin koruma altına alınması çok önemlidir. Envanter

eksikliği/üniversitelerin/bakanlıkların akademisyenleri araştırmaya

yönlendirilmesi, finans sağlaması gerekmektedir. Bölgelerde eğitim çalışmaları

yapılarak, yöre insanlarının da katılımları sağlanmalıdır.

Page 46: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

46

Tehlike altındaki türlere ilişkin listeleme çalışmalarının gerçekleştirilmesi,

kırmızı listelerin tamamlanması gerekmektedir. Üniversitelerden ilgili uzmanların

“Türkiye’nin Florası”, Türkiye’nin Faunası” kitaplarının yazımı, türler konusunda

eksik olan bilgilerin derlemesi ve bu çalışmaların Bakanlıklarca desteklenmesi

sağlanmalıdır.

İnsektisit ve herbisit gibi kimyasalların kullanımının denetimi ve izlenmesi

gerekmektedir.

Göçmen türler için habitat ayrımı olan yerlerde (karayolu inşası vb.) ekolojik

köprülerin (Yaşam ortamı bağlantıları) inşaası sağlanmalıdır.

Bakanlık tarafından izleme/denetim faaliyetlerinin sürekli olarak

gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Projeler için bakanlık temsilcilerinin, üniversite ve

derneklerden uzmanların katılımlarıyla oluşturulan komisyonların izleme işini

yapması gerekmektedir.

Gen bankaları ve botanik bahçelerinin yaygınlaştırılarak eğitim, ex-situ koruma

çalışmaların gerçekleştirilmesi ve rehabilitasyon görevlerini gerçekleştirmeleri büyük

önem taşımaktadır. Bu tür kuruluşların gen bankalarının araştırmacılar tarafından

zenginleştirilmesi yüreklendirilmelidir. Botanik bahçelerinin kurulması ile her ülkenin

doğal türlerini botanik bahçelerine taşıması, yok olmak üzere olan türlerin üretiminin

sağlanması sorumluğu yerine getirilmelidir. Bu bağlamda;

Doğa tarihi müzesinin kuruluşu gereklidir.

Kurtarma merkezlerinin kurulması gereklidir.

TUBİTAK Doğa Okulları uygulamaları yaygınlaştırılmalı, bütçesi

arttırılmalıdır.

Akarsularda oluşan kirliliğin orada yaşayan türlere olan zararlarını engellemek

amacıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğunda

akarsulara karışan lağım sularının denetlenmesi sağlanmalıdır.

5. GELECEĞE İLİŞKİN STRATEJİ VE POLİTİKALAR

5.1. GENEL STRATEJİ

DKMPGM’ nin ulusal seviyede sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik yönetimini tesis edebilmesi

için mevcut politik paradigmasına; doğanın korunması ile biyolojik çeşitlilik ve gen

kaynaklarının araştırma, izleme ve envanteri gibi geleneksel ekoloji ve koruma biyolojisi

çalışmalarından başka sürdürülebilir kullanıma yönelik ekonomik ve sosyal çalışmaları da

Page 47: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

47

belli bir sistematik içerisinde entegre etmesi gerekir. Bu kapsamda DKMPGM’nin ilk olarak

bir tür hazine envanteri ve tescili mekanizmasına, sonra da bu verileri kullanarak geliştireceği

bir politik stratejiye ihtiyacı vardır. Geniş anlamda biyolojik çeşitliliğin ekonomiye

kazandırılması ve elde edilen gelirlerin insan refahına harcanılması maksadıyla sürekli AR-

GE ve tescil yaparak kamu malı statüsünde ulusal fikri mülkiyet üreten, bilimsel ve sosyal bir

organa ihtiyacı vardır. Bu organın doğa koruma gelirlerini mevcudun çok ötesine taşıyarak,

hem doğa korumayı kendini besleyen bir sektör haline getirmesi hem de diğer sektörlerde

doğa koruma sebebiyle vücut bulan negatif dışsallıkları bertaraf edebilmesi için “mikrobiyal,

floristik ve faunistik kaynakların başta genetik, biyomateryal ve biyoteknoloji araştırmaları

üzerinden olmak üzere ekonomiye kazandırılmasını sağlayacak bir mekanizma” görevi ifa

etmesi gerekmektedir. Bu maksatlara ulaşabilmek için Milli Biyolojik Çeşitlilik ve

Biyoteknoloji Enstitüsü’nün kısa süre içerisinde kurulması ve işbu enstitünün üreteceği

bilgilerin DKMPGM tarafından üretilecek olan ekolojik, ekonomik ve sosyal politikalarda

sistematik olarak kullanılmasının temini faydalı ve gerekli mütalaa edilmektedir. Ayrıca

DKMPGM’nin bu enstitü sayesinde elde edeceği yüksek katma değerli gelirlerin Genel

Bütçe’deki geleneksel kurum gelirlerini yansıtan özel gelirler kaleminden başka vergi dışı bir

gelir olarak “Doğa Koruma ve Biyolojik Çeşitlilik Gelirleri” şeklinde ayrı bir gelir kalemi

olarak yansıtılması, DKMPGM çalışmalarının politik fizibilitesini arttıracaktır.

Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Enstitüsü’nün çalışma konuları arasında araştırma laboratuarları

(moleküler biyoloji, genetik, nanobiyomekanik, biyomateryal, biyokimya, biyofizik,

biyoenformatik, mikrobiyoloji ve viroloji gibi stratejik biyolojik bilimlere ilişkin

laboratuarlar), gen bankaları, gen kaynakları ve geleneksel bilgi tescil ofisi, envanter ve

izleme birimi, bilimsel araştırmalar yapılan botanik bahçeleri ve tabiat tarihi müzeleri,

biyokaçakçılık elektronik takip birimi ile CBS ve uzaktan algılama birimleri içeren bilgi

sistemleri bulunmalıdır. Bu vesileyle, DKMPGM öncülüğünde üniversitelerde ve farklı kamu

kurum ve kuruluşlarında mevcut bulunan fiziki altyapı ve insan kaynaklarını sinerjik bir

şekilde bir araya getirmek ve tek merkezden stratejik bir bütünlük içerisinde proje bazlı,

rekabetçi ve yarı bürokratik bilimsel modern bir yönetim anlayışı ile ülkemizin güncel ve

potansiyel ekolojik, ekonomik, sosyal ve stratejik ihtiyaçlarına cevap verecek bir üstyapıyı

kurmak gerekmektedir. Biyoteknoloji çağına adapte olmaktaki ulusal gecikmişliğimizi hızlı

bir şekilde kapatacak beyin gücü ülkemizde mevcuttur. Zengin biyolojik kaynaklarımıza eşlik

eden güçlü bir biyoteknoloji endüstrisi ile önemli istihdam olanakları ve katma değerler

oluşturulacak, ayrıca tersine beyin göçü ivmelendirilecektir. Uzun vadede Ulusal Biyolojik

Page 48: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

48

Çeşitlilik Enstitüsü’nün oluşturacağı “know-how” ve kamu gelirleri, özel sektörün de

biyoteknolojiye olan iştahını kabartacak ve böylece ulusal biyolojik çeşitlilik endüstrisi kamu

öncülüğünde kurulmuş olacaktır.

ÖZEL POLİTİKALAR

Sürdürülebilir biyolojik çeşit yönetiminin sağlanması amacıyla kamu,

üniversite, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapılmalıdır.

Araştırma kuruluşları ve gen bankaları ile ilgili yasal düzenlemeler

yapılmalıdır.

Genetik kaynakları ile ilgili envanter çalışmalarının ülke çapında tamamlanarak

merkezi veri tabanı sistemi oluşturulmalıdır.

Personel ve fiziki alt yapılar geliştirilmeli ve personel özlük hakları

iyileştirilmelidir.

Kapasite oluşturma ve kapasite geliştirme çalışmalarına devam edilmelidir.

Patente konu olan tarım, gıda ve endüstride kullanılacak genetik kaynaklar

belirlenmelidir.

“Sürdürülebilir Biyolojik Çeşitlilik ve Gen Bankaları Yönetimi ile Genetik

Kaynakların Korunması, Kullanımı ve Ekonomiye Entegrasyonu” Ulusal Eylem Planı

ve bunu takiben Küresel Eylem Planı hazırlanmalıdır.

Diğer taraftan sosyal refah artışı için gerekli olan üretim artışı, diğer taraftan bu üretim

artışının doğal kaynaklar üzerinde meydana getirdiği baskı yüzünden sürdürülebilir kalkınma,

sürdürülebilir tüketim, sürdürülebilir üretimin sağlanması gerekmektedir. Doğal kaynaklardan

yararlanma ile ekonomik ve sosyal kalkınma arasında sürdürülebilir ve kalıcı bir denge

oluşturulmalıdır.

Yeşil büyümenin gerçekleştirilmesi için endüstri yeniden yapılanmalıdır Mevcut ve tamamen

yeni teknolojiler daha yenilikçi bir şekilde uygulanmalıdır. Ayrıca çevresel baskılar, oluşan

yeni pazarlar ve kıt olan kaynaklar nedeniyle ekonomik ve politik faaliyetler yeni küresel

gelişmeler çerçevesinde yeniden yapılandırılmalı ve planlanmalıdır.

Page 49: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

49

Kalkınmanın ekonomik, ekolojik ve sosyal alanlarda sağlanan eşzamanlı sürdürülebilir bir

gelişme ile gerçekleşmesi ve sürdürülebilir üretim ve tüketim kavramlarının hayata geçmesi

için bilim ve teknoloji politikası, ekonomik ve çevresel politikalarla bütünleştirilmelidir.

Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı doğrultusunda doğal dengeyi koruyarak sürekli ve

ekonomik kalkınmaya imkan verecek, doğal kaynakların yönetimini sağlayacak, gelecek

kuşaklara daha sağlıklı bir doğal, fiziki ve sosyal çevre bırakacak yönde bir gelişme

kaydetmek doğa koruma politikalarının ekonomik ve sosyal politikalara entegrasyonu

sağlayabilmek için aşağıdaki doğa koruma araçlarının uygulanması sağlanmalıdır.

Temiz üretim,

Çevre ve biyoçeşitlilik koruma ile uyumlu hale getirilmiş enilenebilir kaynaklar

(Hidro elektrik santraller, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, v.b.)

Sıfır Atık Yaklaşımı: Enerji, hammaddeler ve insan kaynaklarında %100 etkin

kullanım, sıfır katı atık, sıfır zararlı atık, sıfır emisyon, üretim ve yönetim

faaliyetlerinde sıfır atık, ürün yaşam döngüsünde sıfır atık sağlanmasıdır.

Eko Tasarım (Doğa ile uyumlu tasarım): insanların ihtiyaçlarını karşılarken; diğer

canlılar ile uyumlu ve etkileşimli çalışan süreçlerin dahil edilmesi

Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol

Ekolojik Onarım (Restorasyon) Bozulmuş bir doğal alanı eski haline getirmek 

Kaynakların Kullanımının Minimize Edilmesi

Kaynakta Azaltma: Daha az atık veya tehlikeli atık oluşmasını sağlayacak metotların

kullanılmasının sağlanması

Eko verimlilik: Üretimde verimliliği artırarak hem çevresel hem de ekonomik fayda

sağlanması anlamına gelmektedir.

Tür Koruma Stratejisi

Tür koruma strateji planı aşağıdaki ana bileşenlerden oluşur:

1.Durum incelemesi

Page 50: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

50

Türler için durum incelemesi, türler hakkındaki güncellenmiş ekolojik, sosyo-ekonomik ve

kültürel bilgilerin bilim kurulu tarafından kontrol edilmesiyle koruma görüşü ve hedeflerine

referans amacıyla yapılır. Durum incelemesi tür çeşitliliğine bağlı olarak zamana bağlı ve

coğrafi ölçekli uygun GIS analizleriyle gerçekleştirilir ve standartlara göre yönlendirilir.

Durum incelemeleri; son gözlemler, değişen örnekler, önemli populasyon birimleri,

populasyon eğilimleri, tehditler ve kısıtlamalar, sosyo-ekonomik ve kültürel önem ve mevcut

koruma eylemleri gibi bilgilerin özeti halindedir. Diğer taraftan durum incelemeleri durum

raporları veya tür profilleri olarak adlandırılabilir ve önceden beri eylem planlarının önemli

bir parçasını oluşturmaktadır. Tüm bu açıklamalar ışığında durum incelemeleri için kullanılan

bilgilerin güvenilir, iyi belgelenmiş kaynaklardan olması gerekir.

Yedi alt bileşenden oluşur:

a. Türün künyesi

Türle ilgili sistematik ve filogenetik bilgilerin özeti ve kayıtlı türlerin bir listesi oluşturulur.

Türün fotoğrafı ya da çizimi yer alır, Kırmızı Listedeki kategorileri ve/veya varsa diğer

uluslar arası anlaşmalardaki varlığı belirtilir (BERN, CITES listesi gibi).

b. Türün değeri

Burada türün neden korunması gerektiği açıklanır. Özetle türlerin insanlar için kültürel,

sosyo-ekonomik, dini, ekolojik ve diğer önemlerinden bahsedilir. Bu bölümde ayrıca türün

ekosistemdeki işlevi (polinasyon, tohum dağılımı), türün kullanımları ve önemli kültürel

değerleri hem türün yayıldığı coğrafik alanda hem de bu alan dışında vurgulanır.

c. Türün geçmişi

Burada ise türün şimdiki durumuna nasıl geldiği araştırılır; dolayısıyla türe ait geçmişteki

bilgiler vurgulanır. Neden korumaya muhtaç hale geldiği ve geçmişten günümüze kadar türü

tehdit eden ana faktörler nelerdir belirtilir. Bu bilgileri edinebilmek için ise iyi dökümante

edilmiş , türün bulunduğu alanın dış sınırlarını da kapsayan bir harita bulunmalıdır. Ayrıca bu

bölümde geçmişten günümüze türle ilgili yapılan planlar ve eylemlere de yer verilir.

d. Populasyonun dağılımı

Bu bölümde ise türün günümüzdeki durumundan bahsedilir. Bunlar içerisinde; türün en son

araştırma yerleri ve bunlardan edinilen sonuçlar, standart kategoriler eşliğinde (varlığı kesin ,

muhtemel, şüpheli, tamamen yok edilmiş, bilinmiyor) güncel dağılım bilgisi, önemli

Page 51: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

51

populasyon grupları, muhtemel uygun restorasyon alanları gibi bilgileri içeren haritalar yer

alır. Ayrıca bu verilerin her biri kaynağı, tarihi ve gözlem metodu ile sisteme girilir.

e. Habitat ve kaynak değerlendirmesi

Yeryüzündeki kaynakların güncel potansiyelini, özellikle de türlerin habitat gereksinimleri ile

ilgili olanları ( besin, su, barınak, üreme kaynakları), araştırır. Türlerin bulunduğu alanlarda

arazi kullanımının araştırılmasını gösteren haritalardır. Bu haritalar türler tarafından

kullanılan ya da türlere gereken ana kaynaklar ile türlerin bulunduğu yerlerdeki ekolojik

koşulların dağılımını belirtir. Ayrıca hareketli ve göçmen türler için önemli populasyon

bölgeleri arasındaki ekolojik bağlantıları da değerlendirir. Bunlara ek olarak güncel iklim

değişikliğinin habitat, kaynaklar ve ekolojik ilişkiler üzerinde ne gibi etkiler olabileceği ile

ilgili tahminleri de araştırır.

f. Tehditler

Türün güncel coğrafik alanları üzerindeki başlıca tehditlerin ne olduğundan bahseder. Türü

tehdit eden süreçleri kesin ve kapsamlı olarak tanımlamak, buna göre önerilen yönetim

eylemlerinin tam olarak işe yarayacağından emin olmak ve sonuç olarak populasyon azalımını

tersine çevirmek burada önemli yer kapsar. Dolayısıyla tehditlerle ilgili bilgilerin titiz biçimde

bilim kurulunca incelenmesi ve onaylanması gerekir.

g. Koruma ve yönetim

Türlerin devamlılığını etkileyen tehditleri ele alarak bunların nasıl azaltılabileceğinden

bahseder. Ayrıca türlerin bugünkü coğrafik alanlarında populasyon canlılığının nasıl uzun

süreli sağlanabileceği konusunda yardımcı olur. Koruma görüşüne göre koruma, yönetim, ve

restorasyon işlemlerinde en iyi uygulamaların yer aldığı koruma tedbirlerini tanımlar. Ayrıca

uygun koruma ile uygun yönetim stratejileri tavsiyelerinde bulunur. Tüm bu aşamalar aynı

zamanda devam eden koruma tedbirlerini de kapsar.

2.Koruma planı

a. Planın içeriği

Koruma planı ve bununla bağlantılı koruma hedefleri; bir taksonun durumunun geniş ve

ayrıntılı analizini kapsar. Uzun süreli ve kapsamlı koruma ihtiyaçlarının durum raporu, net

hedefler ve açık gerekçeleri içeren detaylı sunumlardan oluşur.

Stratejik Plan hazırlarken tür hakkında dikkate alınması gerekenler:

Ekolojik temsiliyet; yani hangi ekolojiyi temsil ettiği,

Page 52: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

52

Dayanıklılık – populasyonların istenilen fonksiyonları yerine getirecek kadar büyük ve dayanıklı olup olmadığı,

Kültürel ve ekonomik değerleri

Ayrıca birçok şey arasından uygun seçim yapmak da gereklidir: En uygun yaklaşım neye göre belirleneceği; yani tür için ekolojik mi, davranışsal mı yoksa genetik varyasyonlarına göre mi odaklanılacağı.

Zaman ölçeği; tatmin edici açık bir nedene sahip başka bir zaman ölçeği sunulmadığı takdirde planlar uzun-süreli olmalı

Mekansal ölçek; tatmin edici açık bir nedene sahip başka bir mekansal ölçek sunulmadığı takdirde planlar geniş coğrafik ölçekli olmalı

Hedef belirlerken en iyi yaklaşım yaşayabilir populasyon büyüklüğü, yoğunluğu ve coğrafik alanı da belirlemeyle olur.

Çok amaçlı yaklaşımlar, insanların doğadaki türleri korumak için çok farklı nedenlerinin bulunmasından dolayı, her zaman tercih edilir.

b. Plan aşamaları (süreci):

Koruma planının bir parçası olarak, ele alınan türle ilgili, paydaşların yanında uzmanlar da

yer almalıdır. Çünkü türün uzmanları genelde stratejik planın tamamını içeren genel bir

görünümü formüle ederek türün kendi sınırları içerisinde en iyi şekilde korunmasını destekler.

Uzmanların yanında türün coğrafyasında yaşayan paydaşların da koruma planının

gelişmesinde oldukça önemli yeri vardır; çünkü paydaşlar da stratejik planın uygulamaya

geçildiği kısımda, türü sahiplenme ve buna bağlı sorumlulukları üstlenme aşamasında oldukça

yarar sağlarlar. Dolayısıyla bu tip bir çalışmada katılımcılar sadece koruma planını ve

hedeflerini geliştirmekle kalmaz aynı zamanda genel anlamda stratejiyi de geliştirmiş

olurlar.

3.Koruma hedefleri

Koruma planının bu aşamasında yani hedef oluştururken, özellikle planın

uygulamasında kilit nokta olan koruma kuruluşları ve paydaşların katılımının en üst düzeye

çıkarılması en önemli amaç olmalıdır.

a. Değerlendirme (Ölçek) sorunu

Herhangi bir türün koruma planında yer alan muazzam ölçek çeşitliliği koruma hedeflerinin

de çok çeşitli formlarda olmasına neden olmaktadır. Örneğin; birçok ülkede yaşayan ve geniş

yayılışlı olan bozayı, coğrafik olarak sınırlı yayılışa sahip olan ve benzer ekolojik alanlarda

Page 53: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

53

yaşayan Anadolu yaban koyunu ve varan gibi türlerden tamamen farklı stratejik

gereksinimlere sahip olacaktır. Bu nedenle koruma hedeflerini geliştirme de birinci adım;

uygun alanın, taksonomik ve politik ölçekler ışığında alan genişliği ölçeğini belirlemek

olacaktır. Her halükarda koruma hedeflerinin alt-ölçekleri türün yayılış alanını tamamıyla

kapsamalıdır. Böylece hedefler koruma planına yönelik olacaktır.

b. Veri belirsizliği/yetersizliği

Koruma hedeflerinin geliştirilmesindeki diğer önemli aşama durum incelemesinde yer alan

verilerin sıkı bir şekilde değerlendirilmesidir. Bu verilerin güvenilirliği türün belirli

koşullarına ve doğasına bağlıdır. Örneğin; hayvan-bitki, göçmen-yerleşik, karasal-denizel-

büyük-küçük coğrafik alan, üretken-düşük üretkenlik oranı vs. Bunun gibi birçok durumda

türün eğilimi ve tür üzerindeki tehditlerle ilgili bilgiler ulaşılamaz ya da yetersiz olacaktır. Bu

durumda koruma hedefleri türlerin günümüzdeki durumuna bağlı olarak uzmanların fikirlerini

yansıtacaktır. Bazı durumlarda ise şartlar o kadar karmaşıktır ki net bir çözüme ulaşmak çok

zorlaşır.

c. Katılım

Strateji planının her aşaması için her bir katılımcı son derece önem arz etmektedir. Gerek

geniş perspektif ve durumların oluşturulmasında gerekse desteklere ulaşmada katılımcılar

çok önemli rol oynarlar. Korunması gereken bir türün hızlı şekilde iyileşmesi için en iyi

biyolojik strateji bile kullanışsız olabilir çünkü orada yaşayan lokal insanlar için oldukça ciddi

olumsuz sonuçlar doğurabilir. Dolayısıyla uzlaşmacı bir strateji çok daha verimli olacaktır.

Bu durumda tür koruma planının her aşaması için katılımcılar büyük role sahiptir.

d. Hedefler ve çözümler

Verimli bir problem analizi verimli bir hedefin oluşturulmasında kilit role sahiptir. Aslında

koruma esasında problem çözücü bir çabadan ibarettir. Koruma hedeflerine ulaşmaya

çalışırken karşılaşılan zorluklar çeşitli aşamalarda meydana gelebilir. Hatta bazıları hiç

beklenmez türden olurlar (örneğin, yeni hastalık, yangın, besin yetersizliği, kuraklık, kaçak

avcılığın artması gibi). Farklı alanlardaki insanlardan gelen görüşler, problemlerin aslında ne

olduğunu anlamada ve beyin fırtınası çözümlerinde oldukça faydalı olurlar. Kapasite

artırımını geliştirmek için, koruma hedeflerinin geliştirilmesinde rol alan bazı insanların aynı

zamanda strateji uygulamada da yer alması gerekir.

e. Maddi kaynaklar

Page 54: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

54

Bazen tür için en uygun hedefler uygulamada oldukça masraflı olabilir. Bu durumda alternatif

hedefler belki daha ulaşılabilir ve bu yüzden pratikte daha etkili olabilir. Koruma hedeflerini

tamamıyla finansal durumlar kontrol etmemekle birlikte, maddi kaynağın çok az oluşu da

uygun hedeflerin gerçekleştirilmesi için yeterli olmazlar. Yakın-zamanlı gerçekleştirilebilir

hedefler belki genel anlamdaki tür koruma planına çok uzak görülebilir fakat bu yakın

zamanlı hedefler ana hedefe ulaşmak için basamak taşları oluştururlar.

4.Koruma eylemleri

Koruma planlarının uygulamaya dönüştürüldüğü aşamadır. Önerilen koruma eylemlerinin

uygulamaları değişik olabilir. Örneğin; habitat restorasyonu, yayılış ve durum araştırmaları,

kapasite arttırma eğitimleri, politika geliştirme, maddi kaynak bulmak gibi.

a. Ölçek sorunu

Önerilen eylemler muhtemelen ele alınan türlerin sayısı ve kapsadığı coğrafik alanın

büyüklüğü ile belirlenir. Sınırlı alanda az sayıdaki bir tür için oldukça özgün bir eylem

gerçekleştirilebilir. Tam tersi olarak çoklu türleri içeren ya da geniş coğrafik yayılışlı olan

türler için önerilen eylemler daha kapsamlı olur.

b. Koruma eylemleri sunmak/önermek

Önerilecek eylemler durum incelemesinde tanımlanmış en büyük ve yakın tehditlere göre

belirlenmelidir. Bazı türler için en büyük tehditler, iklim değişikliği, insan nüfus artışı gibi

gözle görülmeyen tehditlerdir. Bu durumda tür üzerinde en yakın tehdit dikkate alınır.

Dolayısıyla koruma eylemi önerme aşamasında türle ilgili ayrıntılı ve güncel bilgiler içeren

durum incelemesi aşaması önemli rol oynar. Böylece durum incelemesindeki bilgilerin

tazeliği ve güvenilirliği oldukça önem arz eder.

Gereken bilgileri saptamak

Önemli ve gereken bilgiler, önerilen eylemler içinden incelenerek belirlenmelidir.

Eylemi gerçekleştirecek kişilerin saptanması

Hangi eylemin uygulanmasına karar vermek kadar o eylemi uygulayacak kişileri seçmek de o

kadar önemlidir. Bu yüzden katılımcı çalıştaylar, yönetim tavsiyelerinin geliştirilmesinde

esaslı bir rol oynar.

Eylem için zaman çizelgeleri belirlemek

Hangi eylemin uygulanmasına karar vermek kadar o eylemin hangi zaman aralığında

uygulanması gerektiğini belirlemek de o kadar önemlidir. Zamanlama türün biyolojisine ve

önerilen eyleme göre ayarlanmalıdır.

Page 55: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

55

Koruma eylemlerini sıralamak (önceliklendirmek)

Birçok durumda yönetim eylemlerini stratejik planlar içerisinde sıralamak uygun olacaktır.

Uygulanan yönetimin izlenmesi ve değerlendirilmesi

6. SONUÇLAR VE TAVSİYELER

KORUMA ÇALIŞMALARI: TÜRKİYE İÇİN ÖNEM TAŞIYAN BİYOLOJİK

ÇEŞİTLİLİK UNSURLARININ BELİRLENMESİ, KORUNMASI VE İZLENMESİ18

Ekosistemlerde, türlerde ve genetik çeşitlilikte ortaya çıkan değişiklikleri

saptamak ve izlemek amacıyla, hızlı değerlendirme işlemleri ve biyolojik çeşitlilik

göstergeleri de göz önünde bulundurularak, biyolojik çeşitlilik envanter-izleme

yöntem ve programlarının geliştirilmesi ve uygulanması

Omurgasızlar (özellikle böcekler), mikroorganizmalar ve mantarlarla ilgili

envanter, veri ve koleksiyonların tamamlanması için bir program hazırlanması ve

yürürlüğe konması

Biyolojik çeşitlilik ile ilgili envanter çalışmalarının birbiriyle bağlantılı ve

eşgüdümlü yürütülmesi için makro düzeyde planlama yapılarak yürürlüğe konması

Güvenilir ve ekonomik biyolojik çeşitlilik envanter yöntemlerinin ve

teknolojilerinin belirlenmesi

Biyolojik çeşitlilik envanter çalışmalarının toprak, iklim ve ilgili öteki

konularda yapılan araştırmalarla ilişkilendirilmesi

Anlamlı, bilimsel açıdan savunulabilir, uygulanabilir ve ekosistem bazlı

biyolojik çeşitlilik göstergelerinin geliştirilmesi ve kullanılması

Baskı altında olan ekosistemler, türler ve popülasyonlar ile ekosistemler

içindeki işlevsel bağların izlenmesi için programlar geliştirilmesi ve uygulanması

Toplanan örneklerin bilimsel olarak tanımlanması, sınıflandırılması ve

depolanması amacıyla, bilimsel kuruluşların kapasitelerinin artırılması ve elde

ettikleri veri ve bilgilerin etkin bir biçimde (fikri mülkiyet haklarına riayet edilerek

ve veri güvenliğiyle19) paylaşılmasının sağlanması

Türkiye’deki tehlike ve tehdit altındaki türlere ilişkin kırmızı listelerin

periyodik olarak güncelleştirilmesi

18 UBSEP (2007)19 Bu ibare UBSEP’te mevcut değildir.

Page 56: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

56

Karasal ve sucul ekosistemlerden oluşan korunan alanlara daha az temsil edilen

ekosistemlerin, türlerin ve genetik çeşitlilik merkezlerinin dahil edilmesi ve

korunan alanların etkin yönetimi

Kendine özgü, hassas dağ ekosistemlerinin, diğer biyolojik çeşitlilik sıcak

noktalarının ve başta tehdit altındaki türler olmak üzere bu ekosistemlerde bulunan

türlerin belirlenmesi ve koruma altına alınması

Risk altındaki türler ve ekosistemler, endemik türler, duyarlı üreme bölgeleri

ve temsil niteliğindeki ekosistemlerin koruma altına alınarak, sucul

ekosistemlerdeki biyolojik çeşitliliği korumaya yönelik çabaların yoğunlaştırılması

Biyolojik çeşitlilik için özel değeri olan ve / veya özel tehdit altında olan step

ekosistemleri dahilinde özel alanların belirlenmesi ve koruma altına alınması

Etkin bir şekilde yönetilen ve ekolojik temelli olan deniz ve kıyı korunan

alanlarının tesis edilmesi ve sürdürülmesi

Konuyla ilgili ilgi gruplarının da görüşleri alınarak, korunan alanların ilanı ve

yönetimini destekleyecek politikaların ve yasal düzenlemelerin oluşturulması ve

bu çerçevede envanterlerin, planların, izleme programlarının ve diğer önlemlerin

hazırlanması

Arazi sahipleri, yerel yönetimler ve ilgili kesimlerle görüş alışverişinde

bulunularak, korunan alanın içinde ve çevresindeki insan faaliyetlerinin korunan

alanlardaki biyolojik çeşitlilik üzerindeki olumsuz etkilerinin minimuma

indirilmesi ve bu alanların bütünlüğünün korunması

Korunan alanların yönetim sürecine katkıda bulunacak kamu kuruluşları

personelinin eğitiminin sağlanması; bilimsel verilerin analizini yapabilecek ve

plan ve politikalarla ilişkilendirmesini sağlayacak düzeye getirilmesi

Biyolojik çeşitlilik üzerindeki baskı ve tehditlerin önlenmesi veya mümkün

olan en alt seviyeye indirilmesi

Hassas, tehdit ve tehlike altında olan türlere ve ekosistemlere, kritik habitatlara,

üzerinde çok az çalışma yapılmış ve ekonomik değere sahip sınıflandırma

gruplarına, yüksek düzeyde çeşitliliği olan alanlara, kırsal ve kentsel kalkınma ile

insan kaynaklı zararların en çok görüldüğü bölgelere öncelik verilerek, özel

koruma tedbirleri geliştirilmesi

Türkiye’ye girmekte olan ya da girme olasılığı yüksek olan yabancı türlerin

belirlenmesi, yayılımcı özellikte olan yabancı türlerin girişlerinin önlenmesi,

biyolojik çeşitlilik üzerinde olası olumsuz etkilerinin tespit edilerek önlenmesi ve

Page 57: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

57

kontrol altına alınması için, insan kaynaklarının geliştirilmesi de dahil olmak

üzere, gerekli yasal ve kurumsal tedbirlerin alınması ve uygulanması

Genetik yapısı değiştirilmiş organizmaların (GDO’ların) ülkeye giriş-çıkışını

kontrol etmeye yönelik yasal yaptırımların yeterliliğinin sağlanması ve denetleme

standartları ile risk değerlendirme ve risk yönetimi işlemleri gibi mekanizmaların

geliştirilmesi (ve mevcutların iyileştirilmesi)20

Çevresel felaketleri önlemeye ve biyolojik çeşitliliğe yönelik büyük riskler

içeren durumlarda alınacak ivedi önlemlerin geliştirilmesine yönelik planların

(ihtiyati tedbir yaklaşımı ile)21 oluşturulması

İklim değişikliliğinin biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkilerinin belirlenmesi,

izlenmesi ve en çok etkilenen ekosistemlerin ve türlerin bu etkilerden korunmasına

yönelik tedbirler alınması

SÜRDÜRÜLEBİLİR KULLANIM ÇALIŞMALARI: BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİ

OLUŞTURAN BİLEŞENLERİN, GELECEK NESİLLERİN İHTİYAÇLARI DA

DİKKATE ALINARAK, KENDİNİ YENİLEME KAPASİTESİNE UYGUN

YÖNTEMLERLE VE SEVİYEDE KULLANIMI22

- Biyolojik çeşitliliğin korunması ve kullanımı ile ilgili hukuki, idari ve kurumsal düzenleme

ve uygulamalar arasında uyum sağlanması

Önemli tarım, su, enerji, ticaret ve bunun gibi sektörel politika ve programların

gözden geçirilerek, ekolojik, ekonomik, sosyal ve kültürel hedeflerin uyumlu hale

getirilmesi için çalışmaların başlatılması

Kalkınma projelerinin seçim ve değerlendirme kriterlerine biyolojik çeşitliliğin

korunması ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ile ilgili unsurların dahil

edilmesine yönelik düzenlemelerin yapılması

Biyolojik çeşitliliğin korunmasının, biyolojik kaynakların sürdürülebilir

kullanımının ve biyolojik kaynaklar için yeni sürdürülebilir kullanım biçimleri

geliştirilmesinin bir yolu olarak, uygun sosyo-ekonomik politikaların ve teşviklerin

geliştirilmesi ve uygulanması

Önerilen biyolojik çeşitlilik koruma politikalarının ve programlarının

ekonomik eylemler üzerindeki etkilerinin incelenerek, ekonomi üzerindeki olumlu

etkilerini arttıracak ve olumsuz etkilerini en aza indirecek önlemlerin geliştirilmesi20 Bu ibare UBSEP’te mevcut değildir.21Bu ibare UBSEP’te mevcut değildir.22 UBSEP (2007)

Page 58: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

58

Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı’nın, kalkınma planlarına

entegrasyonunun teşvik edilmesi; sosyal, kültürel, ekonomik hedeflerle doğa koruma

hedeflerinin entegrasyonu ve su kaynaklarının sürdürülebilir ve akılcı kullanımı

amacıyla alternatif yönetim mekanizmalarının araştırılması, geliştirilmesi ve

kullanılması

Biyolojik çeşitliliğin korunması ve biyolojik kaynakların sürdürülebilir

kullanımı için, ekosistem bazlı planlama ve yönetim sistemlerinin geliştirilmesi ve

uygulanması

Ekonomik uygulamalar için, biyolojik kaynakların yeni ve sürdürülebilir

kullanım biçimlerinin araştırılması

Biyolojik kaynakların sürdürülebilir kullanımını destekleyen ve kaynak

kullanımının biyolojik çeşitlilik üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldıran ya da

en aza indiren yöntem ve teknolojilerin geliştirilmesi

Ekosistemler, türler ve genetik kaynaklar için zararlı olan maddelerin veya bu

maddelerin zararlı olan miktarlarının doğaya atılmasının önlenmesine yönelik

yöntemlerin geliştirilmesi ve buna yönelik çalışmaların desteklenmesi

Yabani flora ve fauna türlerinin toplanmasının ve hasadının sürdürülebilir

olduğunun güvence altına alınması ve hasat işleminin öteki türler üzerindeki

olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi için tedbirler geliştirilmesi ve

uygulanması

Biyolojik kaynakların sürdürülebilir kullanımına özel sektörün daha etkin

katılımına yönelik programların geliştirilmesi

Geçerli bilgi, yöntem ve teknolojiler hakkında bilgilendirilmek amacıyla,

politika belirleyicilere, arazi sahiplerine, işleticilere, kaynak yöneticilerine ve

biyolojik kaynakların yönetimi, geliştirilmesi ve kullanımıyla ilgili diğer

kişilere yönelik eğitim ve bilgilendirme programlarının geliştirilmesi ve

uygulanması

Kamu kurumlarında çalışan personelin, ülkemizin sahip olduğu biyolojik

çeşitlilik konusunda bilgilendirilmesi ve türlerin korunması konusunda

bilinçlendirilerek, konu ile ilgili istatistiksel verileri çözümleme ve

değerlendirme konusunda eğitime tabii tutulması

Biyolojik çeşitliliğin korunması ve biyolojik kaynakların sürdürülebilir

kullanımı ile ilgili konu ve mesajların milli eğitim programlarına katılması

Page 59: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

59

Etkin eğitim ve bilinçlendirme programlarının hazırlanması ve hedeflenmesi

için, halkın biyolojik çeşitliliğin korunması ve biyolojik kaynakların

sürdürülebilir kullanımı ile ilgili bilgi ve bilinç düzeyinin değerlendirilip

izlenmesi

Ekosistem ve biyolojik kaynaklar üzerindeki olumsuz etkilerin önlenmesi ya

da azaltılması için alınabilecek önlemleri vurgulayan eğitim materyallerinin

yaygınlaştırılması

GEN KAYNAKLARI VE GELENEKSEL BİLGİ ÇALIŞMALARI: GELENEKSEL

BİLGİLER DE DAHİL OLMAK ÜZERE TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ GENETİK

ÇEŞİTLİLİK UNSURLARININ BELİRLENMESİ, KORUNMASI VE

YARARLANILMASI

Biyolojik çeşitlilik, tarım, gıda ve ekonomik değerler açısından önem taşıyan

genetik çeşitlilik unsurlarının belirlenmesi ve korunması

Genetik kaynakların korunması ve ekonomik kullanımının en üst düzeye

çıkarılması için, başta Türkiye Bitki Genetik Çeşitliliğinin Yerinde (in-situ)

Korunması Ulusal Planı’nda (Kaya ve ark. 1997) belirlenen hedef türler ve

yerel çeşitler olmak üzere, bitki genetik çeşitliliğinin belirlenmesi ve kayıt

altına alınması

Otsu ve odunsu genetik çeşitliliğinin ex-situ korunması ve kayıt altına

alınması, milli botanik bahçesi ile tohum, gen ve klon bankaları kurulması ve

var olanların sürdürülmesi

Karasal ve sucul fauna türlerinin genetik çeşitliliğinin belirlenmesi ve kayıt

altına alınması

Biyolojik çeşitlilik, tarım, gıda ve ekonomik değerler açısından önem taşıyan

karasal ve sucul fauna türlerinin yerinde (in-situ) korunması ve yönetimine

yönelik programların uygulanmaya konması

Biyolojik çeşitlilik, tarım, gıda ve ekonomik değerler açısından önem taşıyan

karasal ve sucul fauna türleri için gen bankasının kurulması

Genetik kaynaklara erişimin kontrol altına alınması ve bu kaynaklardan elde

edilen faydaların ülkemizle paylaşımının garanti altına alınması

Biyolojik kaynakların izinsiz ve kontrolsüz olarak toplanması ve yurt dışına

çıkarılmasının (biyokaçakçılığın) önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi

ve uygulanması

Page 60: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

60

Geleneksel bilgilerin derlenmesi, kayıt altına alınması ve korunması;

geleneksel bilgilere yönelik yenilik ve uygulamaların, bu yöntem ve bilgilere

sahip kişilerle birlikte kullanılması ve bundan elde edilecek yararların eşit

paylaşımını sağlayacak mekanizmalar belirlenmesi ve uygulanması

Diğer ülkelerden sağlanan genetik kaynakların kullanımından elde edilen

yararların genetik kaynağı sağlayıcı ülke ile paylaşımına ve ülkemizin diğer

ülkelere sağladığı genetik kaynaklardan elde edilen yararların ülkemiz ile

paylaşımını garantilemeye yönelik ulusal mekanizmanın araştırılması,

geliştirilmesi ve bu konuda uluslararası işbirliği sağlanması

6.4. EKOSİSTEM VE HABİTAT ÇALIŞMALARI

Ülkemizde mevcut olan ana ekosistem tipleri olan içsu, orman (Kaya ve

Raynal 2001), dağ, step, kıyı, ada ekosistemleri ile kurak, denizel ve tarımsal

ekosistemlerde UBSEP tarafından önerilen eylemlerin gerçekleştirilmesi

Habitat temelli etkin bir sınıflandırmaya dayanan NATURA 2000

çalışmalarına hız verilmesi

- BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK VE EKOSİSTEM EKONOMİSİ ÇALIŞMALARINA

BAŞLANMASI: DOĞA KORUMANIN EKONOMİK SİSTEME ENTEGRASYONU

İÇİN SİSTEMATİK MEKANİZMALARIN TESİS EDİLMESİ

Hem biyolojik çeşitliliğin Türk Ekonomisine kazandırılması hem de doğa koruma

politikalarının bilimsel verilerle sürekli beslenmesine yönelik olarak:

a) Biyolojik çeşitlilik araştırma, envanter, izleme ve tescil çalışmalarının bilimsel bir altyapıya oturtularak DKMPGM, OGM, TAGEM ve TÜBİTAK gibi çok sayıda kamu kurum ve kuruluşunun ihtiyaçlarının karşılanması ve oluşturacakları politikaların güncel ve doğru verilerle sürekli desteklenmesi maksadıyla,

b) Çevre, tarım, sağlık, savunma sanayi gibi alanlarda ekonomik ve stratejik öneme haiz biyoteknoloji araştırmalarının kamu, akademi, özel sektör ve sivil toplum işbirliği ile yapılması maksadıyla,

b) Tür, organizma ve biyomolekül (gen, protein, yağ asidi, enzim v.b.) gibi biyolojik çeşitlilikten kaynaklanan veya bunlardan esinlenilerek tasarlanan her tür mal, ürün ve hizmet ile ilgili fikri mülkiyetlerin teşvik edilmesi için gerekli bilimsel altyapının tesisi maksadıyla,

c) Gen kaynaklarının ve geleneksel bilgilerin tescili çalışmalarının Ülkemizin biyolojik çeşitlilik zenginliğine uygun olarak daha kapsamlı bir şekilde yapılması ve ekonomiye kazandırılması maksadıyla,

Page 61: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

61

ç) Ekonomi politikalarında ve sosyal politikalarda bir boşluk olarak görünen doğanın değerinin görünür kılınması için Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Ekonomisi çalışmalarının yapılması maksadıyla,

d) İhtiyati tedbir yaklaşımı ile hazırlanmak suretiyle insan sebepli ve/veya doğal çevresel felaketler durumunda biyolojik çeşitlilik kurtarma acil eylem planlarının hazırlanması maksadıyla ve bu hususta korunan alanlara öncelik verilmesi maksadıyla,

e) Dünyadaki örneklerini de inceleyerek ancak Türkiye’nin özgün idari ve hukuksal çerçevelerini de göz önüne alarak,

f) Mevcut ve dağınık halde farklı kurumlarda bulunan fiziksel ve personel altyapılarının birleştirilmesi ve/veya koordineli çalışmasını sağlayacak bir yapıda,

g) Biyolojik kaynaklarla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarını üst düzey temsilcileri ve akademisyenlerden oluşan, ancak iş dünyası ve sivil toplumla yakın bir şekilde çalışacak bir yönetim yapısı ile“Milli Biyolojik Çeşitlilik ve Biyoteknoloji Enstitüsünün” kurulması sağlanmalıdır.

Biyolojik çeşitliliğin ekonomide tanımlı olmayan değerlerinin tanımlanması

maksadıyla ekosistem hizmetlerinin belirlenmesi, bedellendirilmesi

(biyokıymetlendirilmesi) ve haritalanması, bu konuda önceliğin korunan

alanlara verilmesi,

Biyokıymet bedelinin uygun oranlarda ÇED sürecine ve ekolojik restorasyon

ön-ödemelerine yansıtılması, ancak bu biyokiymetlendirmenin ekosistem

bedeli ya da tahrip edilen habitat bedeli gibi algılanmamasına yönelik

çalışmanın yapılması

Biyolojik çeşitlilik yönetiminden elde edilen gelirlerin Genel Bütçede ayrı bir

kalem olarak belirtilmesi için gerekli çalışmaların yapılması

İş dünyasının biyoteknoloji, ekoturizm ve özel avcılık gibi biyolojik çeşitlilikle

ilgili alanlara yatırım yapmasının özendirilmesi için gerekli çalışmaların

yapılması

“Yeşil Vergi, Biyokıymet Kullanımı, Geleneksel Bilgilerin Tescili, Gen

Kaynaklarının Tescili, Ekoturizm, Sürdürülebilir Avcılık, Halkın ve Şirketlerin

Ödeme Gönüllüğü ve Cezalar” gibi doğa koruma sektörüne finansman sağlama

temelindeki entegrasyon mekanizmalarının kurulması/geliştirilmesi,

“Ekonomik Teşvikler, Ekosistem Hizmetleri İçin Ödeme, Doğa Koruma

Yatırımları ve Doğa Koruma Sebepli İstihdamlar, İnovasyon ve AR-GE” gibi

doğa koruma harcamaları temelindeki entegrasyon mekanizmalarının

geliştirilmesi

Page 62: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

62

BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK VE SOSYAL POLİTİKA ÇALIŞMALARINA

BAŞLANMASI: BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİN SOSYAL POLİTİKALARA

ENTEGRASYON MEKANİZMALARININ TESİS EDİLMESİ

Biyolojik çeşitliliğin devlet-vatandaş ilişkisine olan katkılarının ortaya

çıkarılması ve geliştirilmesi maksadıyla biyolojik çeşitlilik yönetiminden elde

edilen gelirlerin kırsal kalkınma ve insan refahına yönlendirilmesi esas olmak

üzere biyolojik çeşitlilik yönetiminin etkin bir sosyal politika aracı haline

dönüştürülmesini sağlayacak mekanizmaların tesis edilerek belli bir

sistematiğe oturtulması

Ekoturizmde kadınların istihdamına öncelik verilmesi

-Av gelirlerinin köy tüzel kişilikleri ile paylaşılması uygulamasının

yaygılaştırılması

Ekosistem Hizmetleri İçin Ödeme mekanizmasının tesis edilerek belli bir

sistematiğe oturtulması

Yatırımcı kurumların, yerel yönetimlerin strateji planlarında doğa koruma

başlığı ele alınmalı ve değerlendirilmeli.

Stratejik ÇED yönetmeliği bir an önce yürürlüğe konmalıdır (bütüncül

yaklaşım ve değerlendirme yapar)

-Yerel yönetimlerin doğa korumaya entegre edilmesi ve kapasitelerinin

arttırılması

Doğaya uyum sertifikasyon sisteminin geliştirilmeli.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının dahil olduğu gönüllü karbon emisyon

azaltımı projeleri ve VER/GOLDVER sertifikasyonuna sahip projelere benzer

yatırımlardan farklı, öncelikli ve ödüllendirici uygulamalar yapılmalı,

Direk doğal kaynakları kullanan sektörler için doğaya uyum kılavuzu

geliştirilmelidir.

İlgili kurumlar, sektörler arası çatışmaya imkân vermeyecek şekilde

değerlendirme yaparak doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilirliğini

sağlayacak şekilde bilimsel raporlarla desteklenmiş ve kabul görmüş alanlarda

yatırım bölgelerini tespit etmeli,

Kamu kurumlarının çıkardığı veya çıkarmak istediği mevzuatların (kanun,

yönetmelik, genelge vb) kurumlar arası yetki kargaşası ve belirsizliklere sebep

olmaması

Page 63: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

63

Tür Koruma adına ise;

Korunan alanların sayısının arttırılması, türü korumak yaşam alanlarını

korumaktır. Tür habitatlarından bağımsız olarak korunamaz. Tür odaklı habitat

koruma konusunda Bölge Müdürlüklerinin üniversitelerle işbirliği yapması ve

bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Korunan türlere ilişkin listeleme ve yasal bir statü ile bu listede bulunan

türlerin kesin koruma altına alınması çok önemlidir.

Envanter eksikliğinin giderilmesi için; kurum/kuruluş, üniversitelerin ve

STK’ların işbirliği halinde çalışmaları gerekmektedir.

Gen Bankaları ve Botanik Bahçelerinin yaygınlaştırılarak eğitim, ex-situ

koruma çalışmaların gerçekleştirilmesi ve rehabilitasyon görevlerini

gerçekleştirmeleri büyük önem taşımaktadır. Botanik bahçelerinin kurulması

ile her ülkenin doğal türlerini botanik bahçelerine taşıması, yok olmak üzere

olan türlerin üretiminin sağlanması sorumluğu yerine getirilmelidir.

7. KAYNAKÇA (Atıf kurallarına ve yazımına uygun hale getirilecek ve çalışma

zenginleştikçe kaynakça artacaktır.)

Anşin, R., 1979. Trabzon-Meryemana Araştırma Ormanı florası ve saf ladin meşcerelerinde

floristik araştırmalar, Karadeniz Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş., Trabzon, 233s.

Arslangündoğdu, Z., Kasparek, M.; Sarıbaşak, H., Kaçar, M. S., Yöntem, O. ve Şahin, M. T.,

2010. Development of the population of the European Fallow Deer, Dama dama dama

(Linnaeus, 1758), in Turkey, Zoology in the Middle East, 49, 3-12.

Aysel, V. (2005). Check-list of the Freshwater Algae of Turkey, J. Black sea/Mediterranean

Environment, Vol. 11: 1-24.

Bernardo, J.M., M.H. Alves, (1999). New Perspectives For Ecological Flow Determination In

Semi-Arid Regions: A Preliminary Approach, Rivers: Res. Mgmt. 15: 221–229

Bilgin A, Stratejik Biyolojik Bilimlerin İdari Çerçevesi ve Sektör Öncüleri İhtiyacı, Doğa

Korumanın Ekonomik Sisteme Entegrasyonu Kapsamında Öne Çıkan Bazı Stratejik

Mekanizmalar, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 2012

Page 64: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

64

Bilgin A, Teorik Biyoloji ve Sistem Teorisi Açısından Ekosistem ve Ekonomi, Doğa

Korumanın Ekonomik Sisteme Entegrasyonu 2, Bölüm I: Teori ve Aksiyoloji, Orman ve Su

İşleri Bakanlığı, 2012

Bilgin A. Biyolojik Çeşitlilik Ekonomisi, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 2012, ISBN 978-605-

4610-02-0

Bilgin A., Çevre Diplomasisi ve RIO Sözleşmelerinin Entegrasyonu, Çevre ve Orman

Bakanlığı Uzmanlık Tezi, 2010, Bölüm II Diplomasi ve Bölüm III Uluslar arası Hukuk

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınmada Anahtar Verimlilik, Nisan 2012 Yıl24

sayı:208

Biyoçeşitliliğin Ekonomik Değeri ve BiyoEkonomik Kalkınma Modeline Etkisi Kolankaya,N.

Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Program Değerlendirme Toplantıları, Mart 2012,

Antalya. Bildiri Sunumu

Biyoetanol üretiminde biyorafineriler ve Biyoekonomideki Önemleri. Kolankaya,N.Tübav

Konferansları: Nükleer ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları 28-29 eylül,2009,Ankara Bildiri

Sunumu

Biyolojik Çeşitlilik Ekonomisi, Bilgin A., 2012 Orman ve Su işleri Bakanlığı, ISBN: 978-

605-4610-02-0

Biyoteknolojiye Bir Bakış:Dünya ve Türkiye” .Kolankaya,N. Küreseleşme Sürecinde

Biyoteknoloji ve Biyogüvenlik Sempozyumu 23-24 Ekim,2000,Ankara. Bildiri Kitabı,sayfa.

1-6

Biyoyakıtların BiyoEkonomideki Yeri ve Önemi. Kolankaya,N. Eser,V., ve Ünal, A.

Biyoyakıtlar ve Biyoyakıt Teknolojileri Sempozyumu, 12-13 Aralık,2007. Ankara. Bildiri

Kitabı, sayfa: 3-9[2007-b]

Bovee, K.D., B.L. Lamb, J.M. Bartholow, C.B. Stalnaker, J. Taylor and J. Henricksen,

(1998). Stream Habitat Analysis Using The Instream Flow Incremental Methodology. U.S.

Geological Survey, Biological Resources Division Information and Technology Report,

USGS/BRD-1998-004. viii. 131 p.

Page 65: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

65

Çetinkaya, O., (2006). Türkiye Sularına Aşılanan veya Stoklanan Egzotik ve Yerli Balık

Türleri, Bunların Yetiştiricilik Balıkçılık, Doğal Populasyonlar ve Sucul Ekosistemler

Üzerindeki Etkileri, I. Balıklandırma ve Rezervuar Yönetimi Sempozyumu, 07-09 Şubat 2006,

Antalya.

Davies, B.R., Thomas, M.C., Walker, K.F., O’Keeffe, J.F., and Gore, J.A. (1994). ‘Dryland

Rivers: Their Ecology, Conservation and Management’, in Calow, P. and Petts, G.E. (Eds.)

Handbook of Rivers, Blackwell Scientific Publications, Oxford. pp. 484–511.

Davis 1965-1985; Davis et al. 1988; Güner et al. 2000

Davis PH 1965-1985. Flora of Turkey and the East Aegean Islands.Vol.1-9. Edinburgh.

Davis PH, Mill RR, Tan K 1988. Flora of Turkey and the East Aegean Islands.Vol. 10

(supplement), Edinburgh.

Demirayak F 2002.TÜBİTAK, VİZYON 2023, Biyolojik Çeşitliliğin Korunması ve

Sürdürülebilir Kalkınma.

Doğa Koruma Merkezi. www.dkm.org.tr

Doğa Korumanın Ekonomik sisteme Entegrasyonu Kılavuzu 1: Politika Yapıcı ve Karar

Vericiler İçin, Orman ve Su İşleri Bakanlığı (2012)

Doğa Korumanın Ekonomik Sisteme Entegrasyonu Kılavuzu 2: Teknik uygulama Kılavuzu:

Sultansazlığı Milli Parkı Biyokıymetlendirilmesi Örneği, Orman ve Su İşleri Bakanlığı (2012)

Doğa Korumanın Ekonomik Sisteme Entegrasyonu Kılavuzu 3: İş dünyası ve Vatandaş için,

Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 2012

DPT 8 ve 9. Kalkınma Planları

DSI, (2011). www.dsi.gov.tr, Erişim -3 Haziran 2011

Ecosystem Approach Sourcebook http://www.cbd.int/ecosystem/sourcebook/

Ekim T, Koyuncu M, Vural M, Duman H, Aytaç Z, Adıgüzel N 2000. Türkiye Bitkileri

Kırmızı Kitabı (Red Data Book of Turkish Plants). Türkiye Tabiatını Koruma Derneği ve Van

Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Ankara.

Page 66: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

66

Erdağ A, Özenoğlu Kiremit H, Kırmacı M., Türkiye Biryolojisi: Türkiye Biryofit

Çalışmalarının Kısa Tarihi ve Güncel Durumu.XX Biyoloji Kongresi 2010 sözlü sunum,

Denizli.

Erdağ ve ark. 2010; Uyar ve ark. 2012

Eroğlu M, 2000, Su samuru, Lutra lutra L.’nun habitat özellikleri, koruma önlem ve

stratejileri. Tabiat ve İnsan, 34(1), 37- 44.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ve Biyoekonomi.Kolankaya,N. Ulusal Genetiği

Değiştirilmiş Organizmalar Sempozyumu” 20 -21 Aralık 2008,ODTÜ,Ankara Bildiri Sunumu

Gönülol ve ark. 1996, Aysel 2005, Taşkın ve ark. 2008

Güner A, Özhatay N, Ekim T, Başer KHC 2000. Flora of Turkey and the East Aegean

Islands.Vol. 10 (supplement 2), Edinburgh.

Hack, H. P. (2004). Small Rivers in Germany – Potentialities and Limits of Ecological Im-

provements by the EU-Water Frame Directive under the Influence of Ex-treme Floods, 7th

International Riversymposium 2004 31 August – 3 September Brisbane Australi

Henricot, B., 2003. Box Blight. Topiarus 6: 28-30.

INTERNET: À quoi sert le développement durable ?

http://www.manicore.com/documentation/dd.html

INTERNET: Ecosystem Approach Sourcebook http://www.cbd.int/ecosystem/sourcebook/

INTERNET: http://www.cbd.int/doc/newsletters/news-sd-suplement-en.pdf

INTERNET: http://www.cbd.int/doc/newsletters/news-sd-suplement-en.pdf

INTERNET: http://www.theplantlist.org/

INTERNET: Northern Alliance for Sustainability, http://anped.org/index.php?part=176,

INTERNET: Northern Alliance for Sustainability, http://anped.org/index.php?part=176

INTERNET: SBSTTA 1 Recommendations, http://www.cbd.int/recommendations/sbstta/?

m=sbstta-01

INTERNET: Watson&Crick (1953)

http://www.bioss.ac.uk/~dirk/genomeOdyssey/go_1953.html

Page 67: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

67

Karaçetin E. ve Welch HJ 2011. Türkiye’deki Kelebeklerin Kırmızı Kitabı, Ankara

Kaya, Z. and Raynal, D.J. 2001. Biodiversity and conservation of Turkish forests. Biological

Conservation 97/2:131-141

Kaya, Z., Kun, E., and Güner, A. 1997. National Plan for in situ Conservation of plant genetic

diversity in Turkey. Milli Egitim Basimevi, Istanbul, 125p.  

KILINÇARSLAN H., Biyoteknoloji ve Biyokaçakçılık, Doğa Korumanın Ekonomik Sisteme

Entegrasyonu Kapsamında Öne Çıkan Bazı Stratejik Mekanizmalar, Orman ve Su İşleri

Bakanlığı (2012)

Kuru, M., (2004). Turkiye İcsu Balıklarının Son Sistematik Durumu, GU. Gazi Eğitim Fak.

Dergisi, Cilt 24(3), 1-21

Küçük, F., (2006). Türkiye’deki Bazı Endemik İçsu Balıklarının Dünya Doğayı Koruma

Birliği (IUCN) Ölçütlerine Göre Değerlendirilmesi, I. Balıklandırma ve Rezervuar Yönetimi

Sempozyumu, 07-09 Şubat 2006, Antalya.

Mason, C. F. And McDonald, S. M., 1986. Otters: Ecology and conservation, Cambridge

University Press, Cambridge, 236pp.

Masseti, M., 1999. The European fallow deer, Dama dama L., 1758, in the Aegean region.

Contributions to the Zoogeography and Ecology of the Eastern Mediterranean Region

1: 17-30.

Masseti, M., Pecchioli, E. and Vernesi, C., 2008. Phylogeography of the last surviving

populations of Rhodian and Anatolian fallow deer (Dama dama dama L., 1758).

Biological Journal of the Linnean Society 93: 835–844.

Murchie, K.J., K.P.E. Hair, C.E. Pullen, T.D. Redpath, H.R. Stephens, and S.J. Cooke,

(2008). Fish Response to Modified Flow Regimes in Regulated Rivers: Research Methods,

Effects, And Opportunities, River Research and Applications 24: 197-217.

Doi:10.1002/rra.1058.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Fen Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 8-46.

Özenoğlu ve Keçeli 2009; Erdağ ve ark. 2010).

Page 68: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

68

Protéger l'espèce humaine contre elle-même », Luc Ferry ile Röpörtaj, Revue des Deux

Mondes, Ekim-Kasım 2007Sayısı, S/75-79

Protéger l'espèce humaine contre elle-même », Luc Ferry ile Röpörtaj, Revue des Deux

Mondes, Ekim-Kasım 2007Sayısı, S/75-79

Rihchter, B.D., R. Mathews, D. L. Harrison, R. Wigington, (2003). Ecologically Sustainable

Water Management:Managing River Flows For Ecological Integrity, Ecological Applications,

13(1), 2003, pp. 206–224

Sari, M., 2012. Inland Waters Fishery in Turkey, In: The State of the Turkish Fisheries

(Edited by A. Tokaç, A.C. Gücü, B. Öztürk) TÜDAV Puplication No: 35, pp:131-153

Sari, M., Kadioglu, M., Arabaci, M., Ertan, A., (2003). Ecological Sharing of water for

healthy management of fishreies and irrigation under drought conditions in Bend-i Mahi

River, Van, Turkey, J. Environmental Protection and Ecology, Vol.4, (1):166-178.

SBSTTA 1 Recommendations, http://www.cbd.int/recommendations/sbstta/?m=sbstta-01

Selik, M., 1986. Ormancılık Fitopatolojisi, İ.Ü. Yayın No: 3400, O.F. Yayın No: 377, Taş

Matbaası, İstanbul, 107-113s.

Sesli E, Denchev CM 2009. Checklist of the myxomycetes, larger ascomycetes and larger

basidiomycetes in Turkey. Mycotaxon 106: 65-67, updated january 2012.

Species Survival Commission, IUCN – The World Conservation Union 2008. An Overview

of Species Conservation Strategic Planning - Jan 2008 Draft.

Stalnaker, C., B.L. Lamb, J. Henricksen, K. Bovee and J. Bartholow (1995). The Instream

Flow Incremental Methodology – A Primer for IFIM, National Biological Service, U.S.

Department of the Interior Biological Report 29, Washington, DC. 49 p.

Sürdürülebilir Kalkınma ve BiyoEkonomi. Kolankaya,N.Biyoteknoloji Yüzyılı ve Türkiye

Kongresi 3-4 Haziran, 2006. Sabancı Üniversitesi, İstanbul.Bildiri Kitabi ,sayfa 16-20

Sürdürülebilir Kalkınma İçin BiyoEkonomi. Kolankaya,N..VII. Ulusal Ekoloji ve Çevre

Kongresi 10-13 Eylül,2007,Malatya İnönü Üniversitesi, Açılış Konuşması [2007-a]

Page 69: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

69

Şevik, R., Ş. Hartavi, O.S. Kılıç, S. Yapalak, (1998). Atatürk Baraj Gölü Bozova Avlak

Sahası Balık Türlerinin Bazı Ekolojik Özellikleri Üzerine Araştırmalar, III. Su Ürünleri

Sempozyumu, 10-12 Haziran 1998, Erzurum, Sempozyum Kitabı, 589-595.

Taşkın E., Öztürk M., Kurt O. and Öztürk M. 2008. The check-list of the marine flora of

Turkey. Manisa, Turkey, 87 p.

T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Master Planı

Turan, N., 1984. Türkiye’nin Av ve Yaban Hayvanları: Memeliler Ongun Kardeşler

Matbaacılık A.Ş., Ankara, 178s.

Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı (Ekim ve ark. 2000)

Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı (UBSEP), Çevre ve Orman Bakanlığı,

2007

Vizyon 2023 Bilim ve Teknoloji Stratejileri

Vural M, Bilgin CC 2011. Türkiye’deki Kırmızı Liste Yaklaşımının Kısa Tarihçesi s.4-5.

Watson&Crick (1953) http://www.bioss.ac.uk/~dirk/genomeOdyssey/go_1953.html

Tür Koruma (Evcil hayvanlar)

9. GİRİŞ:

- Sahipli ve sahipsiz hayvanların korunması, koruma altına alınmasının sağlanması ve rehabilitasyonu;

Page 70: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

70

18 Kasım 1999 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına Strazburg'da imzalanan "Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi"nin onaylanması uygun bulunmuş ve bu konudaki Kanun, 15.07.2003 tarihinde ülkemizde yürürlüğe girmiştir.

Söz konusu Kanunda; kedi ve köpeklerin plansız üremelerini azaltmak için kısırlaştırılmalarının teşvik edilmesi, başıboş hayvanların kontrolü amacıyla Sözleşme hükümlerine işlerlik kazandırılması için gerekli tedbirlerin alınması özellikle vurgulanmaktadır. 

Hayvanların yaşama haklarının korunmasını önemseyen Bakanlığımız, toplumun bu konudaki duyarlılığına paralel olarak Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi doğrultusunda Hayvanları Koruma Kanununu çıkarmıştır.

1 Temmuz 2004 tarih ve 25509 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, Türkiye’de hayvan hakları konusundaki ilk yasal düzenlemedir. Söz konusu Sözleşme doğrultusunda 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunundasokak hayvanlarının rehabilitasyonu için yerel yönetimlerin sorumluluklarını içeren hükümler yer almaktadır.  

Orman ve Su İşleri Bakanlığı İl Şube Müdürlüklerinden gelen bilgiler kapsamında ülke genelinde yaklaşık 748.329 adet sahipsiz sokak hayvanı bulunmaktadır.

Ülkemizde artan çevre sorunları ile birlikte hızlı kentleşme süreci sonucunda doğal yaşama ortamlarını kaybeden sahipsiz sokak hayvanlarının sayıları hızla çoğalmaktadır. Sokak hayvanlarının hem korunması hem de popülasyonlarının kontrol altına alınmasında temel şart kısırlaştırmadır.

Bu kapsamda belediyelerce 2004-2012 tarihleri arasında toplam 412.711 adet sokak hayvanı kısırlaştırılarak aşılanmıştır.

Ülkemizde 2004-2012 yılları arasında belediyeler tarafından yapılan çalışmalar:

YILI AŞILANAN HAYVAN SAYISI

KISIRLAŞTIRILAN HAYVAN SAYISI

İŞARETLENEN HAYVAN SAYISI

2004 18.947 9.406 10.103

2005 30.350 17.132 16.775

2006 48.388 27.273 26.996

2007 58.706 36.213 39.350

2008 70.993 46.772 44.794

2009 75.542 61.211 48.788

2010 104.921 78.043 74.601

2011 111.230 82.858 77.058

2012(1 ekim tarihine

kadar)77.235 53.803 54.534

TOPLAM 596.312 412.711 392.999

Bu sorunu çözerken

Page 71: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

71

* Bilimsel Yaklaşım

Bu sorun evcil hayvan türü, hayvan psikolojisi ve etolojik özellikleri konusunda uzmanlardan görüş alınması gerekmektedir. Hayvanların yaşam alanları belirlenirken; kuruluş, kurulma, işletme, teknik hizmetler, altyapı, ulaşım, barındırma, yiyecek, su ve iklime uyum gibi önemli etkenler göz önüne alınarak ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli maliyet hesabının uzmanlarca yapılması gerekmektedir.

* Yasayı Uygulama Yöntemi

2004 yılında çıkarılan 5199 sayılı yasanın aradan 8 yıl geçmesine rağmen amacına ulaşamamasının nedeni; tüm il ve ilçe belediyelerinin bu konuda görevlerini yerine getirmemeleri ve aynı anda düğmeye basarak sağlıklı ortamlarda, deneyimli veteriner hekimlerce kısırlaştırma işlemlerinin, işaretleme ve kayıt sisteminin devreye sokulmamasıdır. Söz konusu yapılması muhtemel işler için belediyeler hizmet satın alma yolunu kullanabilir ve bu durumun da kurallara bağlanması gerekmektedir.

Yıllık belediye bütçesinden kaynak ayrılarak kısırlaştırılan ve kayıt altına alınan sahipsiz hayvanların operasyon sonrası bakımlarının gerçekleştirileceği bakımevlerinin oluşturulması gerekmektedir. Diğer taraftan mevcut bakımevleri şartlarının iyileştirilmesi de zorunludur.

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu yürütme yetkisi belediyelerde olmasına rağmen görevlerini yerine getirmeyen belediyelere idari yaptırım uygulanmalıdır.

Sahibi tarafından kötü davranılan, şiddet gören ve eziyete maruz kalan hayvanlara mahkeme tarafından reisen el konulmalı ve bu kişilerin hayvan sahiplenmesi yasaklanmalıdır.

* Doğru Organizasyon

Sorunların canlıya yakışır bir metotla çözülmesi yoluna gidilmesinin yanı sıra sivil toplum örgütlerinin işbirliği halinde çalışması sorunun çözülmesinde en büyük etkendir.

Kurulması düşünülen doğal yaşam parklarının kapasitesinin makul sayıda hayvanı barındırabilecek ölçülerde, kentlere yakın yerlere kurulması ve evcil hayvanların insanlarla birlikte ve güven duydukları ortamda yaşamalarının sağlanması, hayvan severlerin bu alanlara kolayca ulaşabilmeleri sosyalleşmeyi ve sahiplendirmeyi olumlu yönde etkileyecektir.

Diğer taraftan bu tarz bakımevlerinin il genelinde tüm ilçe belediyelerinde küçük ölçekli yapılması, bu konunun çözümünde önemli bir etkendir.

* Etkin uygulama

Hayvanların korunması, bakımı ve kötü muamelelerden uzak tutulması için gerekli önlemlerin alınmasının yanında sahiplendirmenin teşvik edilmesi, apartman, site, işyerleri veya sokak sakinleri tarafından bakılan hayvanların alışık oldukları ortamlarda bakılmalarının sağlanması ve denetimlerin sıklıkla yapılması yasanın amacına uygun olacaktır.

Page 72: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

72

Öncelikle yapılması gerekenler; yaralı, işkence ve tacize uğrayan, sahipleri tarafından şiddet gören, zor durumdaki hayvanları kurtarmak amacıyla, ‘’ALO HAYVAN HATTI’’ kurulması, yine bu tür hayvanları bulundukları ortamdan alınabilmeleri amacıyla donanımlı bir ekip, ambulans temini ve yataklı hayvan hastanesi hayvanlar yararına yapılacak çalışmaların ilk adımlarını oluşturacaktır.

Avrupa Birliği, Dünya Sağlık Örgütü vb. kuruluşlardan sağlanacak hibe krediler alınarak belediyelerin ayıracakları bütçe asgari düzeye indirilmelidir.

Toplumun bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi ve hayvan sevgisinin yaygınlaştırılması amacıyla özellikle görsel basında çalışmalar ve yayınlar yapılması zorunludur.

- Rehabilitasyon

Kısırlaştırıp sokağa bırakmanın rehabilitasyon olmadığı, rehabilitasyonun hayvanların insanlarla birlikte yaşaması olarak tanımlandığı göz önüne alındığında ve bu uygulama tam olarak yapıldığında insanların sokaklarda yaşayan hayvanlardan şikayetçi olmayacakları bir ortam hazırlanacaktır.

- Nesli tehlike altında olan kedi-köpek ırklarının korunması

Evcil hayvanları koruma altına alırken yapılması düşünülen doğal yaşam parklarının orman arazileri üzerinde kurulması hem evcil hayvanların neslini tehlike altına alacak hem de orman eko sistemini bozacaktır.

10. DURUM ANALİZİ:

Bakanlığımızca hazırlanan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu 01.07.2004 tarih ve 25509 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamalarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.

Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği 12.05.2006 tarih ve 26166 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Hayvan Deneyleri Etik Kurullarının Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik 06.07.2006 tarih ve 26220 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Hayvanat Bahçelerinin Kuruluşu İle Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik 11.08.2007 tarih ve 26610 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Hayvanları Koruma Kanunu ve Uygulama Yönetmeliğinin getirdikleri;

Belediyeler tarafından bakımevlerinin kurulması,

Ev ve süs hayvanları ile sokak hayvanları kayıt altına alınması,

Page 73: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

73

Ev ve süs hayvanlarının sokağa terk edilmesinin engellenmesi,

Tüm sokak hayvanlarının kısırlaştırılıp aşılanması,

Geçici bakımevlerinde kaldıkları süre içerisinde; kanunî istisnalar ile bulaşıcı, tedavi edilemez veya tedavi sonrası iyileşme ihtimali olmayan bir hastalığa yakalanan ve alındığı ortama bırakıldığında insan ve çevre sağlığına önlenemez derecede tehdit vereceğine geçici bakımevi veteriner hekimince karar verilen hayvanların dışında hiçbir hayvanın öldürülmemesi,

İllerde, sahipsiz hayvanların kendi bulundukları bölge ve mahallerde yaşam sorumluluğunu üstlenen ve il hayvan koruma kurulunca yetkilendirilen ve Yerel Hayvan Koruma Görevlilerinin hayvanların korunmasına dair çalışmalarda belediyeler ve İl Müdürlüklerimiz ile koordineli çalışmaların yürütülmesi,

Yerel Hayvan Koruma Görevlilerinin eğitilmesi amacıyla belediyeler ve İl Müdürlükleri tarafından eğitim programlarının düzenlenmesi,

Ev ve süs hayvanı satıcılarının eğitilmesi amacıyla belediyeler ve İl Müdürlükleri koordinasyonunda eğitim programlarının düzenlenmesi,

İllerde hayvanların korunmasına yönelik İl Hayvan Koruma Kurullarının oluşturulması,

Mobil kısırlaştırma üniteleri ile tüm yerleşim alanlarında sokak hayvanlarının rehabilitasyonunun yapılması,

Başıboş hayvanların rehabilitasyonu ve üremelerinin kontrol altına alınması konusunda etkin mali destek sağlanması,

Pitbull Terrier ve Japanese Tosa gibi tehlikeli köpeklerin üretilmesinin ve satışının engellenmesi (tehlikeli hayvanların tespit edilmesi amacıyla Bakanlığımız koordinasyonunda Veteriner Fakülteleri, Köpek Federasyonu ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcilerinin katılımıyla oluşturulan komisyon tarafından Kanunda belirtilen Pitbull Terrier ve Japanese Tosa ırklarına Dogo Argentino, Fila Brasilario ve bu ırkların melezleri de ilave edilmiştir),

Kanun ve Yönetmelik kapsamında etkin bir şekilde denetimlerin yapılması.

5199 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliğinde de belirtilen en önemli hedef; tüm illerimizde sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanlar için yerel yönetimlerce hayvan bakımevleri oluşturulması ve bu hayvanların öncelikle söz konusu merkezlerde oluşturulacak müşahede yerlerinde tutulmasının sağlanmasıdır. Ayrıca, bu bakımevlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra alındıkları ortama bırakılmaları esastır. Hayvanları sevdiğini iddia eden bazı dernekler rehabilite edilen sokak hayvanlarının ölene kadar bakımevlerinde tutulmasını istemektedirler. Ancak, Bakanlığımız Kanunda da belirtildiği üzere; kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen sokak hayvanlarının kaydedildikten sonra alındıkları ortama bırakılması doğrultusunda çalışmaları yürütmektedir.

Bakanlığımızca hazırlanan tip proje kapsamında Kırıkkale, Afyonkarahisar, Ardahan, Çankırı, Erzincan, Kars, Kütahya, Mardin, Niğde ve Yozgat illerinde geçici hayvan bakımevi oluşturulması amacıyla Çevre Fonu’ndan destek sağlanmıştır.

Page 74: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

74

2009 yılı için bütçeye konulan 778.000.-TL’lik ödeneğin, 28 ilde sokak hayvanlarının rehabilitasyonu çalışmalarında kullanılmak üzere dağıtımı yapılmıştır.

2010 yılı için bütçeye sokak hayvanları ile ilgili çalışmalarda kullanılmak üzere 1.533.000.-TL aktarılmıştır.

5199 sayılı Kanun kapsamında; Şube Müdürlüğümüzce kurban hizmetleri ile ilgili çalışmalar yürütülmekte olup, Bakanlığımızın da içinde bulunduğu Diyanet İşleri Başkanlığı koordinasyonunda Bakanlıklar arası Kurban Hizmetleri Kurulu tarafından, Kurban Bayramı süresince kurban kesim işlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesi için çalışmalar yapılmaktadır.

5199 sayılı Kanun kapsamında çıkarılan Hayvan Deneyleri Etik Kurullarının Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik, Avrupa Birliği’nin 24.11.1986 tarih ve 86/609/EEC sayılı Konsey Direktifi doğrultusunda hazırlanmıştır.

5199 sayılı Kanun kapsamında çıkarılan Hayvanat Bahçelerinin Kuruluşu İle Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, Avrupa Birliği direktiflerinden “Yabani hayvanların hayvanat bahçelerinde tutulmasına dair 29 Mart 1999 tarihli 1999/22/AT Konsey Direktifi” hükümleri dikkate alınarak hazırlanmıştır.

Söz konusu Yönetmeliğin amacı; biyolojik çeşitliliğin korunması kapsamında, evcil ve yabani hayvanların doğal yaşam ortamındaki yaşam koşullarının, hayvanat bahçelerinde azami düzeyde sağlanması için teknik, sağlık, refah ve hijyen şartlarının, hayvanat bahçelerinin açılış, ruhsatlandırma ve denetlenmelerine yönelik usul ve esasların ve yapmakla yükümlü oldukları faaliyetlerin belirlenmesidir.

Diğer taraftan nesli tehlike altında olan kedi köpek ırklarının korunması kapsamında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Bakanlığımız tarafından çalışmalar yapılmaktadır. Genetik kaynakların korunması çalışmalarının ilk adımını mevcut durumun belirlenmesi, başka bir deyişle bu genotiplerin envanterlerinin çıkarılması oluşturmaktadır. Türkiye’de koruma ve planlama çalışmalarında kullanılmak üzere hayvan ırklarının sayı ve dağılımlarını ortaya koyan geniş katılımlı bir envanter çalışmasına acil olarak ihtiyaç duyulmaktadır.

11. KAYDEDİLEN GELİŞMELER:Kanun ve yönetmelikler uygulanırken yararlanılan sözleşmeler ve direktifler;

- 15 Ekim 1978 tarihinde Paris Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) merkezinde “Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi” kabul edilmiştir.- 86/609/EEC sayılı Deney Amaçlı Kullanılan Hayvanların Korunmasına İlişkin Konsey

Direktifi (1986)- 2003/65/EC sayılı Direktif - 86/609/EEC direktifinde düzeltmeler yapan Konsey Direktifi (2003)- 2010/65/EC sayılı Direktif - 276/33/EEC direktifinde düzeltmeler yapan Konsey Direktifi (2010) Henüz 2010’daki düzenlemeler Yönetmelik çalışmalarına yerleştirilmemiştir.- Avrupa Birliği Direktiflerinden 29 Mart 1999 tarih ve 1999/22/AT sayılı “Yabani Hayvanların Hayvanat Bahçesinde Tutulmalarına Yönelik Konsey Direktifi” nin ülkemiz mevzuatına uyumlaştırılması sağlanmıştır.

12. KARŞILAŞILAN DAR BOĞAZLAR VE ZORLUKLAR:

Page 75: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

75

1- Yalnızca il merkez belediyeleri sokak hayvanı rehabilitasyonu yapmaktadırlar.2- İlçe belediyelerinin çoğunun barınakları bulunmamakta kendi sınırları içindeki

sokak hayvanlarını toplayarak diğer ilçe ya da il sınırı içine bırakmaktadırlar.3- Bazı il belediye hayvan barınakları yerleşim yerleri arasında kalmakta ya da

mezbaha yanında yer almakta olup, yeni yer seçimi gerekmektedir.4- Bakımevlerinde yeterli bakıcı personel bulunmaktadır.5- Belediye veterineri (illerde belediyenin çoğunlukla bir veteriner hekim bulunuyor)

kısırlaştırma hizmetinde yetersiz kalıyor.6- Bakımevlerinde yeterli toplama ekibi bulunmamaktadır.7- Bakımevlerinde yoğun kısırlaştırma, hayvan toplama ekibi ve kısırlaştırma sonrası

bakım üniteleri bulunmamaktadır.8- Belediyeler yeterli ödenek ayırmamaktadır.9- Gönüllülerin bakımevlerinde baskısı nedeniyle bazı bakımevlerinde gerekli

çalışmalar aksamaktadır.10- 5199 sayılı Kanunda Belediyelere cezai hüküm uygulanmadığı için teşkilat olarak

belediyelere yaptırım yoktur.11- Bakanlığımızın il teşkilatında veteriner hekim olmaması konuya çözümü

zorlaştırmaktadır.12- Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile bu konuda mevzuatımızda çelişkiler

bulunduğundan yeterli yaptırımımız bulunmamaktadır.13- Bakanlık olarak kısırlaştırma için ayrılan ödeneğin yetersiz olmasından dolayı

belediyelerin konuya ilgisi daha da azalmaktadır.14- Özellikle hayvanlara uygulanan acımasız işkence ve tecavüzler, hayvan dövüşleri

üzerinde oynanan yüksek rakamlı bahisler, yurda gizli sokulan, üretilen, çok kötü şartlarda bakılan hayvanlar üzerinden para kazanan şahıslara yönelik uygulamaların çözümüne yönelik çalışmaların Bakanlık ve ilgili kurumlarca birlikte yürütülmesinin sağlanması gerekmektedir.

15- Nesli tehlike altında olan kedi – köpek ırkları ile ilgili olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile beraber ortak çalışmalarımızın etkin olması gerekmektedir.

13. GELECEĞE İLİŞKİN STRATEJİ VE POLİTİKALAR:

Sokak hayvanları ile ilgili kurumsal sorumluluklar getiriliyor;

1. Ülke genelinde sahipsiz veya güçten düşmüş sokak hayvanlarının kısırlaştırılması, tedavi ve bakımlarının yapılması, bakım evlerine yerleştirilmesi ve sahiplendirilmesi çalışmalarında Orman ve Su İşleri Bakanlığı; Genel Koordinasyon, teknik ve mali destek hizmetleri ile denetim faaliyetlerini yürütecektir.

Page 76: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

76

2. Kanun Değişikliği ile sahipsiz hayvanların kısırlaştırılması hizmeti, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılacak veya yaptırılacaktır. Bakanlığımız desteği ve Belediyeler tarafından kanunun yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar 308.783 sahipsiz sokak hayvanı kısırlaştırılmıştır. Bu bağlamda, Bakanlığımızca sokak hayvanlarının rehabilitasyonu için belediyelere 4.311.000 TL ödenek aktarılmıştır.

3. Mahalli idareler sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanları hayvan bakımevlerine, götürmekle yükümlüdür. Mahalli idareler veya sivil toplum kuruluşlarına ait hayvan bakımevlerinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca kısırlaştırılıp aşılanan sahipsiz hayvanlar, öncelikle sahiplendirilmeye çalışılacaktır.

Ülkemizde tahmini 753.000 sokak hayvanı bulunmaktadır. Bununla birlikte, ülkemizdeki toplam 54.982 hayvan kapasiteli 190 adet geçici hayvan bakımevi mevcut olup ihtiyacı karşılayamamaktadır. Bu sebeple sahipsiz hayvanlar için “Doğal Hayat Park” larının oluşturulması önem arz etmektedir.

Doğal hayat parkları, illerdeki sokak hayvanı ihtiyacına göre belediyelerce yeterli büyüklükte ve hayvan refahı gözetilerek inşa edilecek ve söz konusu parklar için yeni düzenleme ile orman arazileri de tahsis edilebilecektir. Hayvan bakımevi ve doğal hayat parkı izinleri Bakanlığımız tarafından verilecektir.

4. Sahipsiz hayvanlar ile ev ve süs hayvanlarının korunması amacıyla hayvan bakımevleri, sahipsiz hayvanlar doğal hayat parkları ve hastanelerin kurulması; buralarda bakım, rehabilitasyon, aşılama ve kısırlaştırma gibi faaliyetlerin yürütülmesi, büyükşehirlerde büyükşehir belediyeleri tarafından, diğer yerlerde ise mahalli idareler tarafından gerçekleştirilecektir. Büyükşehir belediyeleri dışındaki mahalli idarelerden Bakanlık tarafından uygun görülenlere mali destek sağlanacaktır.

5. İl ve ilçe merkezlerinde ev ve süs hayvanını sahiplenenler hayvan refahı, besleme ve barındırma ile ilgili eğitim alacaklardır.

6. Meskenlerde barındırılabilecek ev ve süs hayvanı tür ve sayısı, hayvanların etolojik ihtiyaçları, mekânsal şartlar ile çevre ve insan sağlığı göz önünde bulundurularak belirlenecektir.

Hayvan hakları ihlallerinden bazılarına hürriyeti bağlayıcı cezalar getiriliyor;

1. Tehlikeli köpek sahiplenme, hayvanlara işkence yaparak öldürme ve hayvanlarla cinsel ilişkide bulunma kabahat kapsamından çıkarılarak suç kapsamına alınmış olup, bu suçları işleyenlere hapis cezası uygulanacaktır.

Ayrıca, hayvan haklarının ihlalinde verilen idari para cezaları da güncellenmektedir.

2. Sahipli ve sahipsiz hayvanlar belediye sınırları içinde veya dışında başıboş bırakılmasına idari para cezası uygulanacaktır.

3. Ev ve süs hayvanı satışı yapan yerlerde yırtıcı, saldırgan ve zehirli hayvanların satılması yasaklanmış olup, bu yasağa uymayanlara da idari para cezası verilecektir.

Page 77: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

77

4. Hayvanını sokağa terk edenlere de idari para cezası uygulanacaktır.

Tehlikeli köpekler yasaklanıyor;

Mevcut Kanunun Geçici 1. Maddesi ve 22.04.2008 tarihli ve 126 sayılı Talimat’a göre tehlikeli köpek sahiplenerek kayıt altına alanların dışında; tehlikeli köpek bulunduranlara, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde köpeklerini bakımevlerine teslim etme yükümlülüğü getirilmiştir. El konulan ya da teslim alınan tehlikeli köpekler, hayatları boyunca bakımevlerinde yaşamlarına devam edeceklerdir.

14. SONUÇLAR VE TAVSİYELER:

Sahipsiz hayvanlar doğal hayat parkları; hayvan bakımevlerinde kısırlaştırılıp aşılandıktan sonra kayıt altına alınan sahipsiz hayvanların, hayvan bakımevlerinde yeterli yer olmadığı takdirde sahiplendirilinceye kadar bakılacağı, beslenme, barınma gibi ihtiyaçlarının karşılanacağı, mahalli idareler ve sivil toplum kuruluşlarınca işletilen bakımevleridir. Sahipsiz hayvanlar, belediyeler tarafından kısırlaştırılıp, aşılanarak işaretlenseler de tekrar alındıkları ortama bırakıldıklarında; sokakta oldukları süre içinde trafik kazası, açlık, susuzluk, hastalık, darp vb. olaylara maruz kalıp yaralanmakta veya ölmektedirler. Ayrıca, rehabilite edilip sokağa bırakılan hayvanların her yıl tekrar yakalanıp kuduz aşılarının yapılması da uygulamada zorluklara sebep olmaktadır. Bu nedenlerle, illerdeki hayvan bakımevlerinin mevcut sahipsiz hayvan sayısını karşılayamadığında sahipsiz hayvanlar doğal hayat parklarının oluşturulması sokak hayvanlarının rehabilitasyonunda önem arz etmektedir.

Halen yürürlükte olan Kanunda hayvanlara işkence yapmak ve cinsel ilişkide bulunmak fiillerine idari para cezası uygulanmakta olup, yeni Kanun taslağında hayvanlara işkence yaparak ölümüne sebebiyet vermek suç kapsamına alınarak iki yıla kadar hapis cezası, hayvanlarla cinsel ilişkide bulunanlara da bir yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir.

Kanun Taslağı ile meskende hayvan barındırılması tamamen yasaklanmamış olup, Bakanlığımıza gelen şikayetler doğrultusunda, çevre ve insan sağlığı göz önünde bulundurularak, Kanun Taslağında meskende barındırılabilecek ev ve süs hayvanı tür ve sayısının belirlenmesi ile ilgili düzenleme yapılmıştır.

Ancak hayvan severler; evcil hayvanın doğal ortamının doğa ya da doğal parklar değil insanın yanı olduğunu, insana yakın olmanın onların etolojik ihtiyacı olduğunu savunarak doğal hayat parklarının evcil hayvanlar için ölüm parkı olduğunu düşünerek büyük tepki göstermekte ve ekolojik dengenin bozulmaması için sokak hayvanlarının insanlarla beraber yaşanması gerektiğini savunmaktadır. Yapılması düşünülen doğal hayat parklarının dünyada hiçbir örneğinin olmadığı gibi, kuruluş, işletme, teknik hizmetler, alt yapı, ulaşım, barındırma, yiyecek, su gibi önemli ihtiyaçlarının maliyetinin belediyelerin altından kalkamayacağı rakamlara ulaşması göz önüne alındığında uygulamasının mümkün olamayacağını savunmaktadırlar. Kaldı ki bu madde yasa içerisine alınırken bu konuda evcil hayvan türü, hayvan psikolojisi ve hayvanların böyle bir ortamda yaşayabilecekleri konusunda uzmanlardan görüş alınmadığını iddia etmektedirler. Hayvan severlerin temel isteği hayvanların kısırlaştırma, aşılama, işaretleme ve alındığı ortama bırakılarak insanlarla iç içe yaşamasının sağlanmasıdır.

Page 78: sura.ormansu.gov.trsura.ormansu.gov.tr/.../Cg5Biyocesitlilik_KapakVeRapor.docx · Web viewDiğer bir ifade ile eskiden “akarsu yatağında ne kadar su kalmalı” olarak sorulan

78

Diğer taraftan tehlikeli köpek diye bir ırkın olmadığı savunulmakta tehlikeli köpek yetiştiricilerinin olduğunu dile getirmektedirler. Hayvan deneyleri yapılması kolaylaştırılmak istenmekte ve sertifika alan herkesin deney yapabilmesinin önü açılmaktadır. Yeni düzenlemeyle birlikte, hayvanat bahçelerinin tüzel kişiler tarafından da açılabilmesi yasalaştırılmaktadır. Hayvanat bahçelerinin özel işletme olması kabul edilemeyeceği gibi, yunus parkları, sirkler gibi hayvanların kendi doğaları dışında tamamen insana hizmet odaklı faydacı bir anlayışla yaşatıldıkları ticari işletmeler kapatılmalıdır. Meskende bulunan bir hayvanın nasıl ve ne şekilde alınacağı ve nereye götürüleceği konusunda tartışmaların olacağı da unutulmamalıdır.

15. KAYNAKÇA:- 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve taslağı- Hayvan severlerden gelen şikayet dilekçeleri