gramofon, radyo ve nadir taş plaklar sergi kataloğu
DESCRIPTION
Koleksiyoner Mustafa Özkan'ın Gramofon, Radyo ve Nadir Taş Plaklar Sergi KataloğuTRANSCRIPT
Bir seda ki tarihi şahit tutar nağmesine,
Cezbeder insanı, huzuru bahşeder ruhuma,
Takılır birden hislerim bir gramofon iğnesine,
Zeki Müren, Müzeyyen Senar eş olurlar ruhuma.
Dinlerken şarkıları, bir çayın buğusunda,
Raks eder gramofon her nota vuruşunda,
Titriyor ellerim her plak tutuşunda,
Gramofon antik, renk katıyor İstanbul’uma...
İsmail AYDIN
Pendik Belediyesi kültür hizmetidir.
Fotoğraf: Orhun Orkut SADIKOĞLU
www. pendik. bel. tr
DR. KENAN SAHiNPendik Belediye Baskanı
Kulağa Hoş Geliyor
İnsan kendi varlığını sanatla zamana nakşetme çabasındayken, sesin bulunduğu
zamanın dışına çıkabilmesi, sanata yeni bir boyut kazandırdı. Sesini zamana yazan
sanatçıların, zamana nağme katan eserlerin bulundukları devri aşarak geleceğe
ulaşabileceği kulağa hoş geliyor.
Sesle şenlenen, görüntüyle süslenen mekân; zaman akordeonunda katlanarak
günümüze ulaşan, artarak çoğalan, birikerek bereketlenen sanat eserleriyle varlığını
her devre taşıyor.
Zaman, mekân ve sanatın harmanlandığı; sesin ve sözün iç içe geçtiği bu sergiyi
bizlere sunan Koleksiyoner Mustafa Özkan Bey’e teşekkür ediyor, Pendiklilere
ulaştırmaktan memnuniyet duyuyoruz.
6 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Gramofondan önce...
İletilen, taşınan ve saklanan bir ses uğruna icatlarGramofon; sesin iletimi, aktarımı ve kaydedilmesiyle
ilgili teknolojik gelişmelerin stratejik olarak tam
ortasında bulunmaktadır. Aşağı yukarı teknolojik
gelişmelerin birbirini tetikleyerek diğer gelişmeleri
açığa çıkarması, 1800’lü yıllar boyunca oluşmaktadır.
Önce ses titreşimlerinin iletimiyle birlikte telgrafın
bulunması; hemen ardından sesin aktarımının mümkün
olması ve telefonun icadı; aşağı yukarı aynı zamanlarda
sesin bir madenî plaka üzerine kaydedilebilir olmasıyla
gramofonun atası olan fonografın keşfi; hemen ardından
da gramofonun icat edilmesi; Kıta Avrupa’sı, ABD ve
Kanada’dan birçok bilim adamının birbirinden çoğu
zaman habersiz yaptıkları buluşlarla gelişti. Sanayi
Devriminin doğal sonuçları olarak bakabileceğimiz bu
devrim niteliğindeki icatlar, daha sonraki dönemleri
derinden etkiledi ve teknolojiyi özel olarak sanayi üretimi
için kurulmuş alanlardan alıp gündelik hayatın içine
ve sıradan evlere taşıdı. Tarihte ilk ses kaydı 1877’de
Thomas Edison’un (1847-1931) geliştirdiği ve “konuşan
makine” adını verdiği aygıtla gerçekleşti. “Fonograf” ya
da teknolojisi geliştiğinde “gramofon” diye adlandırılan
bu aygıt ses titreşimlerini, döner bir silindire sarılmış
bir kalay folyoya izler halinde kaydediyordu. Edison
makinesini denemek için önce ahizeye “Merhaba” diye
seslenmiş, folyoyu bir diyaframa bağlı bir iğnenin altından
geçirdiğinde, aynı sözcüğün yinelendiğini işitmişti.
Bu mekanik-akustik kayıt yöntemi 1920’de elektrikli
sistemlerin ortaya çıkmasına kadar sürdü. Bant kayıt
sistemlerini geliştirmek içinse magnetik ilkeleri kullanıldı.
Bu sistemler, 1935’te magnetik plastik şeridin devreye
girmesiyle ardından da 1960’larda mikro elektroniğin
kullanılmasıyla büyük bir ticarî başarı kazandı.
Morse Alfabesi ve Telgraf1876 yılında Aleksander Graham Bell telefonu icat ettiğinde
iletişim konusunda gerçekten büyük bir devrim yapılmıştı.
Çünkü Bell’in bu buluşundan önce bir mesajı en hızlı
iletmenin yolu, Morse Alfabesiyle telgraf hatlarından
ulaştırmaktı. Morse Alfabesi ilk kez 1835’de Samuel Morse
tarafından oluşturuldu ve 1837’de ilk kez kullanıma
başlandı...
1840 yılında icadı için patent alan
Morse, ilk hattı Baltimore-Maryland
ile başkent Washington arasında kurdu. İncil’den bir
cümleyi içeren ilk mesaj, 24 Mayıs 1844 yılında iletildi.
Morse Alfabesi kısa ve uzun sinyallerin kombinasyonun
Morse Alfabesinin MucidiSamuel Finley Breese Morse(27 Nisan 1791 – 2 Nisan 1872)
7K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
bir sayıya karşılık gelmesinden oluşuyordu. Her sayı da bir
harfe karşılık geliyordu. Ancak bu ilk sistemin kullanımı
kolay değildi, Alfred Veil’in katkılarıyla bazı revizyonlar
geçirerek kısa ve uzun sinyallerin yanına duraklamaların
da kullanıldığı bir iletim dili haline geldi ve Amerikan
Morse Kodu olarak isimlendirildi. Morse ile telgrafın
iletişimde yeni bir yöntem olarak kullanılması, dönemin
en önemli buluşları arasındaydı. Çünkü acil mesajlar atlı
ulak, duman işaretleri, güvercin ve gemiler kullanılarak
iletilebilen bir dönemden telgraf telleri aracılığıyla uzak
mekânlara bilgi aktarımı kolaylaşmıştı. Kısa zamanda,
Morse Telgrafı standart araç, kural ve uzmanlarıyla tam
örgütlenmiş bir kamu hizmeti durumuna gelmişti. Ancak
telgraf kullanımında insan sesinin teller aracılığıyla
aktarılma imkânı yoktu.
Telefonun İcadıYeni bir teknoloji olarak telgrafın icadı, bazı düşünce,
arzu ve ihtiyaçların da önünü açtı. Araştırmacıların
iletişimde devrim yapacak bazı çalışmalar içine girdiğini
görüyoruz. Fakat bu sıralar en büyük hedef, Morse
Alfabesini bir yana bırakıp mesajları normal yazıyla
alabilmekti. Morse Alfabesiyle telgrafın icadının ardından
bu alandaki en önemli yeni gelişme Dubleks adı verilen
çift taraflı haberleşme yani her iki yönden birden mesaj
gönderebilme tekniğinin bulunması oldu. Bu güzel icat iki
kişinin eseriydi: İngiliz Wheatstone (1852) ve Amerikalı
Stearns (1868). Ardından da gençlik yıllarında telgraf
operatörlüğü yapan ünlü Bilim Adamı Thomas Edison bu
gelişmeyi 1871 yılında Guadubleks sistem haline getirdi.
Fakat ara yıllarda İngiliz Davit Hughes’in mesajların
normal yazıyla yazılabilmesi konusunda önerdiği uygun
bir çözüm kayda geçti: Hughes, 1855 yılında alfabe
harflerine karşılık olan bir klavye teklif etmişti. Ama yine
de en köklü çözüm yolu, bir telgraf teknisyeni olan Fransız
Emile Baudot tarafından geliştirildi. 1874’te geliştirilen
bu karma yöntemle yazılı bir telgraf meydana getirmek
sorunu çözülmüş oldu; ayrıca birkaç mesajı birden
gönderme imkânı da sağlanmış oldu. İşte bir icat olarak
telefon, Baudot’nun ilk denemesi sırasında icat edildi.
Aslında telefonun icadıyla ilgili yıllar öncesindeki bir
gelişmeyi de kayda geçirmekte fayda var: 1782 yılında
Papaz Dom Gauthey, sesleri 800 m uzağa götürmeyi
denemişti. Ardından bu alandaki ciddi ilk çalışmayı yapan
Amerikalı Charles Page (1812-1873) yumuşak demir
parçacıklarını hızla mıknatıslamak ve mıknatıslığını
gidermek yoluyla sesleri almayı başarmıştı. Meslektaşı
Cenevreli Fizikçi Auguste De La Rive (1801-1873) bunu
geliştirdi ve icat işini, telefonun gerçek ön icatçısı olarak
sayacağımız Alman Fizikçi Philipp Reiss (1801-1873) ele
aldı.
8 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Reiss, uluslararası üne sahip bir bilgin değildi; fakat
oluşturduğu makine sesin titrediği bir zardı ve bu titremeler
elektrik devresini kapatmaktaydı. Bu çalışmaları aşağı
yukarı aynı çalışmalar üzerine yoğunlaşan bir başka
Amerikalı profesörün oğlunun kulağına bir rastlantıyla
çalındı. Bu çocuk 3 Mart 1847’de doğan Aleksander
Graham Bell’di. Graham Bell, babası gibi fonetikle konuşma
mekanizmasıyla ilgileniyor ve sağır-dilsizlerin eğitimiyle
ilgili sorunları çözmeye çalışıyordu. Graham Bell, bu
alandaki incelemeleri sırasında Holmholtz’un “İşitme
Duyusu Açısından Müziğin Fizyolojik Teorisi” (1863) adlı
eserinden, elektromıknatısın etkilediği bir diyapazon
aracılığıyla nasıl sesler elde edilebileceği hakkında fikir
edinmiş ve elektrik konusunda incelemeler yapmaya
başlamıştı.
1872’de ABD’ye göç eden ve Boston Üniversitesine ses
fizyolojisi profesörü olarak atanan Bell, sağırlarla ilgili
projelerini bir yana atmış değildi; hatta bir sağır kadınla
evlenmişti. O kadar ki 1875’te bir telgraf maniplesi
aracılığıyla bir diyapazonu onlar için titreştirmişti.
Günün birinde diyapazonun yerine
mıknatıslı maden parçaları kullandı ve
bunlardan birinin kuru bir ses çıkararak
elektromıknatısa gidip yapıştığını
gözlemledi. Ani bir esinlemeyle irkildi.
Maden parçacıklarının yerine bir zar
yerleştirdi ve zarı titreşimlerine göre direnci değişen
bir elektrik devresine bağladı. Sonra telin öbür ucunda
çalışmakta olan asistanına seslendi: “Bay Watson, gelin! Size
ihtiyacım var.” Watson, şaşkın ve ürkek bir tavırla koşup
geldi: Patronunun sesini telefondan duymuştu.
Bu olay 10 Mart 1876’da olmuştu. O zamanlar ilim
adamları bu icadı Amerika’nın en olağanüstü buluşu
olarak nitelemekteydiler; ama o haliyle çok olduğu da bir
gerçekti. Bir elektrik jeneratörüyle çalışmıyordu. Elektrik
akımını yaratan, vericideki manyetik alanın değişimleriydi
ve bu telden geçerek alıcıdaki elektromıknatısı harekete
geçiriyordu. Bu durumda 10-12 metreyi aşamazdı. Aygıtı
ilk geliştiren Edison oldu (1876). Vericiye bir pil bağlayarak
gücünü artırdı. 1878’de Hughes mikrofonu icat etti ve
böylece zarların titreşimleri sonucu elde edilen sesleri
büyük oranda yükseltmek mümkün oldu. Böylesine
olağanüstü bir buluş, sözgelişi, New York’tayken Boston’daki
arkadaşının sesini duymak görülmemiş bir heyecan yarattı;
olaylara, kıskançlıklara, kinlere ve davalara konu oldu. İlk
davayı açan Amerikalı değerli teknisyen Elisha Gray (1835-
1901) idi. İçine kapanık bir araştırmacı olan Gray, telefonu
Graham Bell’le aynı zamanda bulmuş; ama ne yazık ki
beratını ondan iki saat sonra istemişti. Bu 120 dakikalık
gecikme mahkemelerin, haklarını reddetmesi için yetti.
Graham Bell’in, icadını telgraf şirketi Western Union’a teklif
edip (1877) reddedilmesinden sonra kurulan Bell Telephone
Şirketi aleyhine; sözde başka mucit, geliştirici ve rakipler
tarafından bir yığın davalar açılmaya başlanmış, bir yandan
Telefonu icad eden İskoç asıllı ABD’li Bilim Adamı Aleksander Grahamm Bell. (Bell, aslında sağır ve dilsizlerin eğitimi için bir düzenek geliştirmek istiyordu.)
9K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
da berat meseleleri çevresinde tatsız didişmeler ve açgözlü
çekişmeler almış yürümüştü. Bütün davalar art arda gerçek
mucidin lehine sona ermekteydi.
Telefon da bir yandan durmadan yayılmakta, teller
şehirlerden şehirlere uzanmaktaydı. Telefon, icat edilmesiyle
birlikte sadece 10 yıl içerisinde önce Amerika’ya sonra
da bütün dünyaya hızla yayıldı. 1880 yılında Amerika’nın
35 eyaleti telefon santraline kavuşmuş ve 70.000 abone
kaydetmişti. Bell, 4 Ağustos 1922’de Halifaks’da öldüğünde
ABD ve Kanada’daki 17 milyon abonelik şebekede ulaşım bir
dakika durduruldu.
Fonografın İcadı1876’da telefonun icadı bunca hayranlık dolu bir şaşkınlık
yarattıktan sonra fonografın etkisi ne oldu, bir gözünüzün
önüne getirin. Oysa bu konu da ani olarak patlak vermemiş,
çalışmalar az çok kulaktan kulağa duyulmuştu. Bilim
adamları uzunca bir süreden beri uğraşmaktaydılar; hatta
1857’de yolu yarılamışlardı bile. O yıl mütevazı bir basın
musahhihi olan Fransız Edouard-Leon Scott (1817-1879),
gerçek bir kaydedici fonograf imal etti. Bu, altında bir
silindirin döndüğü madeni bir sivri uç ve buna bağlı bir
zardan oluşmuştu. Bu zarın önünde konuşulunca ya da
şarkı söylenince sesler sivri madeni uç aracılığıyla silindirin
üzerinde titreşimli izler bırakıyordu. Bu kaydetmenin
tersinin olabileceği yani sivri ucu bu
izlerden bir
daha geçirmek
yoluyla söz
ya da müziği
yeniden
meydana
getirmek
bambaşka bir
alandı elbette. Ve kolay kolay kimsenin aklına gelecek şey de
değildi. Bunu ilk düşünen Charles Cros (1842-1888) adında
bir Fransız oldu. Cros şair, mizahçı ve bilim adamıydı. Bir
yandan şiirler yazıyor, bir yandan da teorik olarak renkli
fotoğraf, gezegenler arası ulaşım ve fonograf tasarlıyordu.
Tasarıları gerçekleşti ve 1877’de Bilimler Akademisine
“paleophone” adını verdiği gerçekte bir fonograf olan
bir aletin planını sundu. Edison’un bu çalışmadan haberi
oldu mu? Yoksa yalnızca bir rastlantı sonucu olarak mı
bilmiyoruz; tıpatıp aynı ilkelere dayanan makinesi için berat
istedi. 1877 yılında Edison’u bu makinenin önünde çocukça
bir şarkı olan “Mary had a little lamb (Mary’nin minik bir
kuzusu var)” şarkısını söylerken görenler, makinenin az
sonra hımhım bir sesle bunu tekrarladığını duydu. Sesleri
özel bir yöntem ve özel bir düzenekle kaydeden ve saklayan
bu alet gramofonun atasıdır. Gramofonun atası olan bu
alet, Türk topraklarına ilk girdiği Osmanlı döneminde
“Sadanüvis” olarak adlandırılmış; fakat daha sonra bu
isimlendirme unutulmuş ve yerine fonograf kelimesi
kullanılır olmuştur.
18 Nisan 1878 tarihinde Thomas Edisonimal edilmiş ilk fonografla birlikte.
Ses kaydedebilen ilk fonograf.
10 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Latince “ses” anlamına gelen foni ile grafo kelimelerinden
türetilmiş fonôgrafos kelimesinden gelmektedir.
“Ses yazmak” anlamına gelen bu kelime diğer dillere
phonograph (ing.), fonograph (alm.), phonographe (fr.)
olarak geçmiştir. 1878’in fonografı bir oyuncaktı; ama
inanılmaz bir gelişme gösterdi; günümüzün elektrofon ve
mikrosiyon plaklarına bir yığın yeni buluş ve icatlara yol
açtı…
Ve GramofonEdison’un fonograf adını verdiği aygıtta ses bir silindir
üzerine sarılı kalay katmanı üzerine kaydediliyordu.
Silindir burgu biçimli bir yatak içinde dönen bir eksenle
çevriliyordu. Böylece kaydedici diyaframın ortasındaki
iğne silindire değdiği zaman kalay yaprak üzerinde helezon
biçimi ince bir çukur açıyordu. Diyaframa ses dalgaları
ulaşınca iğne titreşerek kalay üzerin de bununla uyumlu
ve inişli çıkışlı bir çukur açılıyordu. Kayıt bittikten sonra ses
verici diyaframın iğnesi başlangıç noktasına getirilip silindir
hızla döndürülünce de ses geri veriliyor, kaydedilen sesin
benzeri duyuluyordu. Daha sonraları kalay yerine bir çeşit
mumla kaplanmış silindirler ve ardından da günümüzde
de kullanılan daire biçimli plaklar yapıldı. Bir kez ses
kaydedilince aşındırma ya da elektrolizle kalıp çıkarılarak
kaydedilmiş plağın binlerce örneği yapılabildi. Günümüz
gramofonları plağı döndüren düzen, sesi plaktan alan pikap
başı, sesi yükselten bölüm ve hoparlörden oluşur. Pikap
başı plak üzerine kaydedilmiş titreşimleri iğnesi yardımıyla
alarak elektriksel titreşimlere dönüştürür. Pikap kolu, bu
hareketleri piezo-elektriksel ya da elektromanyetiksel olarak
elektrik işaretlerine dönüştürür.
Elektriksel titreşimler amplifikatöre girip yükseltilmiş olarak
çıkar, oradan hoparlöre gelerek yeniden ses titreşimlerine
(ses dalgalarına) dönüşür ve yayılır.
1877’nin bir sonbahar günü Newyork’ta bir makine tamircisi
dükkanına giren otuz yaşlarındaki genç adam, elindeki
planları göstererek ustaya “Bu makineyi plandaki gibi aynen
yapabilir misiniz?” diye sorar. Makinenin ne işe yaracağını
soran usta: “Bu makine insan sesini uzun süre bozulmadan
saklayabilecek.” cevabını almıştı; ama 40 yıllık makine
ustalığı tecrübesi bu düşünceyi saçma bulmuştu. Genç
adam ile usta bir kavanoz reçeline iddiaya girdi. Usta, tuhaf
makinenin yapımını bitirdiğinde, genç adam yanındaki uzun
boruyu makineye taktı, kolu çevirdi ve boğuk bir ses dükkanı
kapladı. Kayıttaki bir çocuk şarkısıydı: “Mary had a little
lamb! Its fleece was as white as snow!” (Mary’nin küçük bir
kuzusu vardı. Bu kuzunun kar gibi beyaz yünü vardı!) Genç
adam, Thomas Alva Edison insan sesini ilk defa bir yüzeye
kaydeden adam olarak tarihe geçti. Bu aletle bir diyafram,
iğne ve iğnenin üzerinde gezdiği kalay yaprağı kullanıldı.
Kaydetme ve dinleme işleri için iki ayrı sistem vardı. Bu
zamana kadar fonograf olarak adlandırılan alet, 1885’te
11K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
telefonun kâşifi Bell’in kaydetmede balmumu kullanarak
geliştirdiği makineyle birlikte gramofon adını aldı.
İlk defa Graham Bell’in kullandığı silindir disk üzerinde
çalışan Alman Berliner, kaydetme sistemini geliştirerek
plak üzerindeki çizintilerin derinliğine değil de yanlamasına
olmasını sağladı. Berliner’in bu alanda kullandığı plakların
ilkleri, üzerlerine balmumu sıkılmış çinko plaklardı.
Gramofonun adı Berliner tarafından gramofona çevrilerek
bu isimle patenti alındı. Berliner’in gramofona getirdiği
yeniliklerin en önemlisi sadece bir plağa kaydedilebilme
problemini ortadan kaldırarak kopyalanabilen plakları
bulmasıdır.
Berliner’in bu alanda yaptığı diğer bir önemli çalışması da
gramofon sanayinin kurulmasına ön ayak olmasıdır.
İlk gramofondan Berliner’in yaptığı gelişmiş olanına kadar
gramofonlar; diyafram, kaydedici iğne, ses kaydedilen
plak ve bir borudan meydana geliyordu. Herhangi bir ses
gramofona söylendiği zaman, diyafram titreşerek kaydedici
iğneyi harekete geçirir. İğne, plak üzerinde çeşitli hareketler
yaparak plağı çizer. Bu sesler dinlenilmek istenildiği zaman
ise plak döndürülerek çizintiler üzerinde yürüyen iğne
diyaframı titreştirir. Diyaframın titreşmesiyle meydana
gelen küçük çapta ses dalgaları ucu huni biçiminde açılmış
bir boruyla yükseltilerek duyulacak şekle getirilir. 20.
yüzyılda teknolojiyle birlikte gramofon da büyük gelişmeler
göstermiştir. Önceleri kolla çalıştırılan gramofonlar,
çeşitli gelişmelerden sonra elektrik motoruyla işlemeye
başlamıştır. Hızı ayarlanabilen bu motorlar sayesinde bir
plağa değişik miktarda kayıt yapmak veya kaydedilmiş
sesleri istenilen hızda dinlemek mümkün olmuştur.
Gramofonun gelişmesinde plak önemli bir yer tutar.
Günümüzde kullanılan plaklar mikroyivli PVC disklerdir.
Bu plakların en önemli özelliği pratikte kaydetme imkânı
bulunmamasıdır.
1899 tarihli “Bunu duydunuz mu?”
başlıklı Edison Fonograf Konseri
reklam afişi
1910’lu yıllarda çekilen bu fotoğrafta, Alman kökenli ABD vatandaşı Emile Berliner, ilk icat disk kayıt gramofon makinesiyle.
12 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Plakların doldurulmasında özel bir ana plaktan istifade edilir.
Bundan çıkarılan kopyalar gramofonlarda kullanılır. Plakların
bu özelliği bir dezavantajdır.
Ancak kaydedilen seslerin aslına çok yakın bir nitelikte
dinlenebilmesi, bunu önemli bir faktör olmaktan
çıkarmaktadır. Yine yüzyılımızda büyük gelişme
gösteren pikap kafaları ve iğneleri günümüzde plak ve
iğnenin yıpranmaması için elden geldiğince hafif olarak
yapılmaya çalışılmakta, sesin niteliği içinde bu kısımlar
kıymetli taşlardan imal edilmektedir. Otomatik pikaplarda
herhangi bir plak bittiği zaman, makineye müdahale
edilmeksizin plak değiştirilebilir. Plakların bu özelliği bir
dezavantajdır. Ancak kaydedilen seslerin aslına çok yakın
bir nitelikte dinlenebilmesi, bunu önemli bir faktör olmaktan
çıkarmaktadır. Yine yüzyılımızda büyük gelişme gösteren
pikap kafaları ve iğneleri günümüzde plak ve iğnenin
yıpranmaması için elden geldiğince hafif olarak yapılmaya
çalışılmakta, sesin niteliği içinde bu kısımlar kıymetli
taşlardan imal edilmektedir. Otomatik pikaplarda herhangi
bir plak bittiği zaman, makineye müdahale edilmeksizin plak
değiştirilebilir.
Bugün ilk gramofondan beri kullanılan huni biçimli
boruların yerini, hoparlörler almaktadır. Bunlardan elde
edilen ses metalik olmakla birlikte borudan elde edilenden
daha nettir. Günümüzde ismi değişen gramofon, artık
pikap diye isimlendirilmektedir. Gramofonun yaygın olarak
kullanılmasını sağlayabilecek olan bu kadar cazip gelişmeler
dahi, teyp cihazlarının pikapların yerini almasına mani
olamamıştır. Teyp cihazları, gramofona oranla kaydedilen
sesin daha net olarak ve uzun süre sonra dinlenebilmesi,
daha kolay kullanılabilmesi, pratik olması ve bu cihazlarda
kullanılan kasetlerin ucuz ve daha çabuk çoğaltılabilmesi
ve üstüne başka kayıt yapılabilmesi gibi kolaylıklar
sayılabiliyordu.
Osmanlı Döneminde Fonograf ve Gramofon Fonograf İstanbul’daSes kayıt aygıtları 1895 yılında ses kaydı yapmak ve bu
ürünleri pazarlamak için dünyanın en elverişli kentlerinden
biri olan İstanbul’a ulaştı. Fonografı İstanbul’a ilk getiren
Sigmund Weinberg’dir. 1868 Romanya doğumlu bir Polonya
Yahudisi olan Weinberg, Türk sinemasının gelişimi ve
yaygınlaşmasında önemli bir yere sahiptir. 1908 yılında
Beyoğlu’nda sürekli film gösteren ilk sinema salonu olan
Cinema Pathe’yi açmış ve ilk konulu filmi, Moliere’in “Zoraki
Nikâh” romanını Türk sinemasına uyarlamıştır. Müzik
ve sinema konusunda faaliyet gösteren Fransız firması
Pathe’nin İstanbul’daki temsilcisi olan Weinberg’in bu kişisel
özelliklerinden dolayı o yıllar fonograf
sinemayla birlikte anılmaktadır.
Erken dönemlerde gerçekleşen Türkiye kayıtları Almanya ve
İngiltere’deki fabrikalarda basılarak mamul hale getirildikten
sonra gemilerle taşınarak ithal malı olarak satılıyordu. Bu
1880 yıllarda Osmanlı’ya gelen Fonografın iptidai örneklerinden.
erken dönem kayıtlara ait kalıpların yurtdışında kalması
anlamına gelir ki özellikle ilk 10 yıl kayıtları hem sayıca
çok hem de repertuar açısından çok önemlidir. Yaşanan iki
dünya savaşının pek çok koleksiyonluk belgeyi yok etmesi,
özellikle de Alman fabrika arşivlerinin tamamen kaybolması
kayıt tarihimiz açısından üzüntü vericidir. Feriköy ve
Yeşilköy fabrikaları faaliyete geçtikten sonra şirketlerin ürün
örneklerini, kalıplarını, sair belge ve malzemeyi saklama
alışkanlığı edinememiş olması da önemli bir kültürel mirasın
günümüze erişimini engellemiş oldu.
İlk Türk kayıtlarıBatılılaşma ve yenileşme çabasındaki Türk toplumu bu alete
ilgi duyuyordu. Zengin etnik mozaiğiyle iyi pazar olacağı
firmalarca çabuk anlaşılan İstanbul’a ilk kayıt ekibi 1900
yılında geldi. The Gramophone Company şirketi teknisyenleri
170 kadar kayıt gerçekleştirdi. Ardından Emil Berliner
Şirketi de 1900-1912 tarihleri arasında yaklaşık 3 bin kayıt
gerçekleştirdi. 1903 yılından itibaren piyasaya sürülen
plaklar tek yüzlü olarak basıldı. 1904-1910 yılları arasında
özellikle kadınlar gramofondan gelen sesleri dinlemekle
yetinmişler, seslerini plaklara verme konusunda ödünsüz
katı bir tutum sergilemişler. 1930’lu yıllarda plak altın çağını
yaşıyor, Cumhuriyetin ilanıyla gelen yenileşme, batılılaşma,
çağdaşlaşma gibi kavramlar, Türk toplumunu sıkı sıkıya bağlı
bulunduğu geleneksel yapısını kırmaya zorladı. O günlere
kadar Ermeni, Rum ve Çingene kadınlara özgü bir şeymiş
gibi görünen sahneye çıkma, şarkı kanto söylemek gibi işleri
Türk hanımlar da kolaylıkla yapar oldu.
Fikriye Hanım sesini plaklara veren ilk Türk kadınıydı
ve onun baş aktristi olduğu Süreyya Operet Topluluğu
da yine Ermeni operet saltanatına son veriyordu. Hafız
Sami, Hafız Osman, Hafız Aşir, Tamburî Cemil Bey
imparatorluk döneminde ki yaygın ünlerini çoğalan bir ilgiyle
sürdürüyordu.
Dâru’l-Elhân Heyeti tarafından Fonografla derlenen ilk türküViyana’daki öğrenimlerinden yeni dönen Seyfettin Asaf ve
Mehmet Sezâi kardeşler 1925 yılında resmî olarak ilk kez halk
ezgilerini derlemek ve notaya almak üzere Batı Anadolu’ya
gönderildi. Bu notaya alınan ezgilerin 76 tanesi “Yurdumuzun
Nağmeleri” adı altında bastırıldı.
1900’lerin en modern ses kayıt ve dinletme cihazı olan
fonografın, türkülerin derlenmesinde kullanılması, şüphesiz
Türk Müzik Tarihi ve bilhassa Türk Halk Müziği Araştırmaları
Tarihi açısından büyük önemi vardı.
Zira halk müziği ürünleri ülkemizde kültür, sanat ve
bilim camiasına ilk kez notalar dışında, bilhassa sahada
doldurulan bu plaklar vasıtasıyla tanıtılabilmişti. Başlayan
derleme gezileri 1927, 1928 ve 1929 yıllarında sürdürüldü.
Dört derleme gezisinde toplam 1.000 kadar türkü, ses
kaydı alınarak veya doğrudan notası yazılarak tespit edildi.
Dört derleme gezisinin sonucu olarak da 12 türkü defteri
yayımlandı. Bu defterlerde 600 kadar türkü notası yer aldı.
Bir “kır gramofonu” ile gençler piknikte.
14 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Mustafa ÖzkanKimdir?
11 Ocak 1967 Muş doğumlu olan Mustafa Özkan aslen Erzurumludur. Asıl mesleği dış cephe kaplamacılığı olan Mustafa Özkan, bir zamanlar sadece hobi gözüyle baktığı gramofonlarla uğraşmayı zaman içinde meslek haline getirmiştir.Yaklaşık 25 yıldır gramofon tamirliği ve antikacılık yapan Özkan’ın gramofon sevgisi, daha sonraları “Gramofon Yusuf” olarak anılan dedesi Yusuf Bey’in alacağına karşılık aldığı gramofonu Muş’taki evlerine getirmesiyle başlamıştır.Kadıköy Antikacılar Sokağı’ndaki dükkânında birbirinden kıymetli yüzlerce gramofon, radyo, taş plak gibi eserler bulunan Özkan, eskicilerden ya da sahiplerinden satın aldığı gramofonları temizliyor, tamir edip bakımını yapıyor ve insanların beğenisine sunuyor. Mustafa Özkan’ın antika dükkânı; Aşk Oyunu, Unutma Beni gibi birçok film ve diziye ev sahipliği yapmıştır.
16 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
17K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
19K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Mustafa Bey’in modifiye ederek yaptığı 1930’lu yıllara ait Columbia markalı Borulu Gramofon
20 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Mustafa Bey’in modifiye ederek yaptığı 1940’lı yıllara ait Borulu Gramofon
21K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930’lu yılların Borulu Gramofonu
22 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1920’li yıllarda Türkiye pazarına yapılan Borulu Gramofon
23K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Mustafa Bey’in modifiye ederek yaptığı 1920’lı yıllara ait Borulu Gramofon
24 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Montaja hazır Borulu Gramofon
25K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Mustafa Bey’in modifiye ettiği 1930’lu yıllara ait Sahibinin Sesi 5 Numara Borulu Gramofon
26 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Mustafa Bey’in modifiye ederek yaptığı 1930’lu yıllara ait Columbia Marka Borulu Gramofon
27K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1999’da Mustafa Bey’in İzmir’de parçalanmış bir şekilde alıp orijinaline uygun bir şekilde modifiye ettiği ve Şark Köşesinde misafirlerine müzik ziyafeti yaptığı Gramofon
28 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Mustafa Bey’in modife ederek yaptığı 1930’lu yıllara ait Columbia Markalı Borulu Gramofon
29K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Mustafa Bey’in modife ederek yaptığı 1930’lu yıllara ait Borulu Gramofon
30 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
31K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Mustafa Bey’in modife ettiği 1935 yılına ait Sahibinin Sesi 4 Numara Borulu Gramofon
32 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Mustafa Bey’in modife ederek yaptığı 1935’li yıllara ait Columbia Marka Borulu Gramofon
33K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
34 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1890’lı yıllara ait Edison’un yapmış olduğu Silindir Plaklı Fonograf
35K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1940’lı yıllara ait Alman yapımı Çocuk Gramofonu
36 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930’lu yılların İngiliz yapımı Salon Gramofonu
37K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1915 yılına ait Amerikan yapımı Büyük Boy Yatay Sanora Gramofon. Her iki tarafında Plak Koyma Haznesi olan bu gramofonun ön tarafında açılır kapak, sol tarafında sesi açıp kapama kolu bulunmaktadır.
38 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1920’li yılların İngiliz yapımı tam Salon Gramofonu
39K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1920’li yılların İngiliz yapımı tam Salon Gramofonu
40 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930’lu yıllara ait büyük otomatik Columbia MarkaSalon Gramofonu
41K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930’lu yıllara ait Sahibinin Sesi Büyük Salon Gramofonu
42 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1920 yılına ait Amerikan yapımı Büyük Salon Gramofonu
43K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930’lu yıllara ait İngiliz yapımı elektrikle çalışan Sahibinin Sesi Gramofon ve Amerikan yapımı Markoni Radyo.
44 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
45K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1915 yılına ait Büyük Salon Gramofonu
46 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930 yılına ait Amerikan yapımı Salon Gramofonu
47K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
48 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930 yılına ait İngiliz yapımı Yatay Salon Gramofonu
49K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930 yılına ait Alman yapımı Seyahat Gramofonu
50 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Bir Osmanlı subayına ait olan ve orijinalliği korunan Gramofon
51K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
52 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1935’li yılların Yarım Salon Gramofonu
53K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Yarım Salon Gramofonu
54 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Yarım Salon Gramofonu
55K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
56 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Yarım Salon Gramofonu
57K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930’lu yılların çift zemberekli otomatik Yarım Salon Gramofonu
58 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930’lu yılların Sahibinin Sesi Yarım Salon Gramofonu
59K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1940’lı yıllara ait elektrikli Columbia Marka Yarım Salon Gramofonu
60 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930’lu yılların Sahibinin Sesi Yarım Salon Gramofonu
61K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930’lu yıllara ait Odeon Marka Yarım Salon Gramofonu
62 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
63K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Yarım Salon Gramofonu
64 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1935’li yılların Sahibinin Sesi 5 Numara Çanta Gramofonu
65K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930’lu yıllara ait kapağında plak kutusu olan İngiliz yapımı Büyük Çanta Gramofonu
66 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930’lu yıllara ait Sahibinin Sesi 4 Numara Çanta Gramofonu
67K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
68 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
69K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Fransız yapımı Çanta Gramofonu
70 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930-1935 İngiliz yapımı üzerinde plak koyma aparatı olan Sahibinin Sesi Otomatik Çanta Gramofonu
71K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
72 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930-1935’li yılların İngiliz yapımı Küçük Çanta Gramofonu
73K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Farklı model Çanta Gramofon
74 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
75K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930-1935 İngiliz yapımı üzerinde plak koyma aparatı olan Sahibinin Sesi Otomatik Çanta Gramofonu
76 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
1930’lu yılların Fransız Gramofonu
77K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Alman yapımı Laterna
79K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Farklı Markalarda Gramofon Ses Aynaları (Ses Aynaları, Gramofon çalışmaya başladığında sesin ilk çıkış yeridir.)
80 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Farklı markalarda Plak Temizleme Silgileri
Gramofon Objeleri
Osmanlı Dönemi Gramofon İğne Kutusu
81K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Farklı markalarda Plak Temizleme Silgileri
Gramofon reklam aynası
Gramofon aksesuarları
84 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Gramofon Aksesuarları (Devir Ayarı, Yağdanlık, Fiber İğnesi Kesme Makası, Gramofon İğne Bileğici, Fiber Kutusu, Ahşap Kullanılmış İğne Kutusu)
85K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Gramofon Marka ve Devir Ayarları
Farklı Markalarda İğne Kutuları
Çeşitli ebatlarda Gramofon İğneleri
89K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
90 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Cumhuriyet Dönemi Plak Kapakları
91K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Osmanlı Dönemi Plak Kapakları
92 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Laterna Plakları
93K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Osmanlı Dönemine ait Taş Plak
94 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Kayserili Miran Ateş’in deneme Taş Plağı
95K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Cumhuriyet Dönemine ait Taş Plak
96 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
İlk çıkan Taş Plak
97K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Tamburi Cemil Bey’in Kemençe ile Ferahnak Taksim Taş Plağı
99K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
100 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
101K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
102 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
103K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
104 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
105K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
106 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
107K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
108 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
109K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
110 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
112 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
114 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Çanta Pikap Radyo
115K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Ahşap Pikap Radyo
116 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Ahşap Pikap Radyo
117K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n
Çanta Pikap Radyo
118 K o l e k s i y o n e r M u s t a f a Ö z k a n