gelİŞİmsel nÖrobİyolojİ ve - psikoterapi...6 gelİŞİmsel nÖrobİyolojİ ve baĞlanma kurami...
TRANSCRIPT
GELİŞİMSEL NÖROBİYOLOJİ ve
BAĞLANMA KURAMI
Atölye Çalışması Metinleri
Allan N. Schore
Psikoterapi Enstitüsü
Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları: 65
Gelişimsel Nörobiyoloji ve Bağlanma Kuramı
Atölye Çalışması Metinleri
Allan N. Schore
ISBN 978-605-5548-65-0
Copyright Psikoterapi Enstitüsü
Tüm hakları saklıdır. Yayıncının izni olmaksızın tümüyle veya kısmen yayımlanamaz, kısmen de olsa çoğaltılamaz ve elektronik
ortamlarda yayımlanamaz.
Birinci baskı: Temmuz 2012
Editör: Tahir Özakkaş
İçerik Editörü: Esin Çimen Yayıma hazırlayan: Sevgi Çorabatur
Baskı: İklim Ofset Nişanca Mah. Arpacı Hayrettin Sok. No:21 Eyüp/İstanbul
Tel: 0212 577 77 45 www.iklimmatbaa.com
PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ARAŞTIRMA SAĞLIK ORGANİZASYON VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ.
Eğitim ve Kongre Merkezi: Fatih Sultan Mehmet Caddesi No285 Darıca-İZMİT
Tel : 0262 653 6699 Fax : 0262 653 6698
Merkez: Bağdat Caddesi No: 540/8 Bostancı-İSTANBUL Tel : 0216 464 3119 Fax : 0216 464 3102
www.psikoterapi.com - www.psikoterapi.org - www.hipnoz.com
GELİŞİMSEL NÖROBİYOLOJİ ve BAĞLANMA KURAMI
1 – 2 Ekim 2011
Allan N. SCHORE
Psikoterapi Enstitüsü
v
SUNUŞ
Kısa bir zaman öncesine kadar birbirinden ayrık, bağımsız
birimler halinde her birinin kendi alanından tanımlamaya çal-
ıştığı ancak hepsi aslında aynı şey hakkında olan çalışmalar, ne
kadar sevindiricidir ki, son yıllarda multidisipliner bakış açısıyla
ele alınabiliyor, ortak sorulara ortak cevaplar aranabiliyor. İşte
tam bu noktada Dr. Schore’un çalışmaları bütün söylenenleri
bir arada toplamayı ve bir arada değerlendirmeyi mümkün kı-
lan, üstelik gösterilebilir ve ölçülebilir değerler üretilmesine
zemin oluşturuyor.
Yüzyıllardır süregelen zihin-beden ikileminin çözülmesine belki
de en çok yaklaşılan günümüzde, Dr. Allan Schore’un çalışma-
ları bu çözümün kavşak noktasında bulunmaktadır.
Bugüne kadar soyut ve sanal şekilde algılanan ve ele alınan
bilinç ve bilinçdışı kavramları, Dr. Schore’un çalışmalarında
somutlaştırılmış ve bilinçdışının localizasyonunun kanıta dayalı
yöntemlerle aydınlatılması yönünde ciddi adımlar atılmıştır.
Dr. Allan Schore’un bilimsel çalışmaları aynı zamanda psiko-
terapinin beyinde meydana getirdiği değişikliklerin nörobiyolo-
jik kanıtlarını ortaya koyması açısından da tarihsel öneme sa-
hiptir.
Psikoterapi alanında disiplinlerarası çalışmaların en önemli
isimlerinden olan saygıdeğer bilimadamı Dr. Allan N. Schore’un
birikim ve deneyimlerinden yararlanma fırsatını büyük bir şans
olarak görüyoruz.
Tahir ÖZAKKAŞ Psikoterapi Enstitüsü Başkanı
vii
İÇİNDEKİLER
ATÖLYE ÇALIŞMASI PROGRAMI ..................................................... 1
1 Ekim 2011 1. Oturum .................................................................................. 5
2. Oturum ............................................................................... 23
3. Oturum ............................................................................... 51
4. Oturum ................................................................................ 71
2 Ekim 2011 1. Oturum ................................................................................ 89
2. Oturum .............................................................................. 106
3. Oturum .............................................................................. 130
4. Oturum .............................................................................. 149
Allan N. SCHORE Hakkında ........................................................ 177
1
GELİŞİMSEL NÖROBİYOLOJİ ve BAĞLANMA KURAMI
ATÖLYE ÇALIŞMASI PROGRAMI
1 Ekim
09:00 – 10:30 Paradigma değişimi Schore’un Düzenleme kuramı ve Uygulamaları
10:30 – 11:00 Kahve Arası
11:00 – 12:30 Sağ Yarımküre bağlanma iletişimleri Bağlanma ve kendilik düzenlemesi
12:30 – 14:00 Öğle Yemeği
14:00 – 15:30 Duygulanım düzensizliği İlişkisel Travma & Çözülme
15:30 – 16:00 Kahve Arası
16:00 – 17:30 İlişkisel travma ve BKB psikopatojenezi
2 Ekim
09:00 – 10:30 Duygulanım Düzenleme Kişilerarası bir psikoterapi modeli
10:30 – 11:00 Kahve Arası
11:00 – 12:30 Terapötik ittifakta öznelerarasılık Öznelerarası alanda örtük iletişim
12:30 – 14:00 Öğle Yemeği
14:00 – 15:30 Düzenleme kuramı ve bağlanma travmasının psikoterapisi - Aktarım & Karşı Aktarım
15:30 – 16:00 Kahve Arası
16:00 – 17:30 Terapötik İttifakta stres düzenlemesinin psikobiyolojisi
Gelişimsel Nörobiyoloji ve Bağlanma Kuramı
Allan N. Schore
1 Ekim 2011
1.
Oturum
Dr Allan Schore:
Çok teşekkür ederim nazik davetiniz için. Eşim ve ben burada
olmaktan gurur duyuyoruz. Belki biliyorsunuz, biz birlikte
yazıyoruz kitaplarımızı. Ve son birkaç yıldır birlikte çalışmaya
başladık. Makaleleri birlikte yazmaya başladık. 46 yıldır evliyiz ve
bu bizim için iyi bir deneyim oldu. Los Angeles’ten size selamlar
getiriyorum, güzel şehrinize. Son 4 gündür buradaydık. Daha
önce hiç Türkiye’ye gelmemiştik. Tüm arkadaşlarımız ülkenizin
ne kadar güzel olduğunu söylemişlerdi. Gerçekten çok şaşırdık ve
çok hoşumuza gitti. Sadece gördüklerimizle ilgili değil, aynı
zamanda, sadece burada değil, her yerde bize gösterilen
misafirperverlikten dolayı. 4 gündür tatildeyiz ama şimdi
çalışmaya başlayacağız ve iki gün boyunca yapmak istediğim bir
çalışma var, üstünde durmak istediğim sizlerle.
Kullanacağımız format; powerpoint slâytlar var. Ben genellikle
bir saat boyunca sunum yapacağım. Sonrada 15 dakika bir
diyalogumuz olur. Bunu iki kere sabah, iki de öğleden sonra
yapabiliriz. O yüzden 8 kez diyalog kurabiliriz diye
düşünüyorum iki gün boyunca. Ayrıca şunu da söylemek isterim.
6 GELİŞİMSEL NÖROBİYOLOJİ ve BAĞLANMA KURAMI
Ben klinisyen bir bilim adamıyım. Bu da şu anlama gelir. Ben 40
yıl boyunca psikoterapi yaptım. Benim bilimsel olarak
yaklaştığım her şey ve hipotezler, bilim kaynaklı değil, klinik
çalışmalarımdan gelen şeyler. Bu konuda kaynak olarak her
zaman hastalarımı kullandım.
Bu sabah bir giriş yapmak istiyorum. Ve iki gün boyunca beynin
sağ yarımküresi ile ilgili konuşacağım. Ama bu sabah normal
gelişim, öğleden sonrada anormal gelişimle ilgili konuşmak
istiyorum. Yarında bu modellerin uygulaması ve
psikoterapisinden bahsetmek istiyorum. Sizi uyarmam lazım, 41
yıl California’da yaşadım ama bir yıl New York’ta yaşamıştım. O
yüzden bazen çok hızlı konuşurum. Özellikle zihnim koşmaya
başladığı zaman çok hızlı konuşursam üstüme bir şey fırlatın ve
beni yavaşlatın.
Masterson’dan bir alıntı ile başlamak istiyorum, son kitabından.
Masterson’un son kitabında sağ beynin nörobiyolojisi ile ilgili bir
bölüm var. “Nörobiyolojik beyin araştırmaları ile birlikte ortaya
çıkan bilgi patlamasının en iyi şekilde bütünleştiren ve ifade
eden kişi Allan Schore’dur.” dedi. “Ve burada sunulan görüşlerim
üzerinde çok derin etkileri olmuştur.” dedi.
Şunu söylemek isterim ki; 1998’de New York Üniversitesi’nde,
yansıtmalı özdeşim üzerine bir konuşma yaptım. Konuşmanın
sonunda bir meslektaşım geldi. Kendini tanıttı ve ismini
söylemeden evvel dedi ki: “Son 30 yılda duyduğum en iyi
konuşma buydu.” Ben de bunun çok büyük bir iltifat olduğunu
düşündüm. Adını söyledi bana. Masterson’dı. Ve o günden
beridir son 10 yılda Masterson ile çok ilişkimiz oldu. 1970’lerdeki
Kernberg ve Kohut’un çalışmalarıyla birlikte onun çalışmalarını
izledim. 2008 yılında Amerikan Psikoloji Birliği’nin ödülünü
1.Gün / 1. Oturum 7
almaya layık görüldüm. Orada yaptığım konuşma ‘Paradigma
Değişimi, Sağ Beyin ve İlişkisel Bilinçdışı’ konuluydu. Daha
sonra, bir sonraki yıl Amerikan Psikoloji Birliği’nde tüm üyelerin
bulunduğu bir genel kurul konuşması yaptım.
Psikoloji şu an bir değişim içinde. Açık ve gözlemlenebilen,
belirgin, bilinçli, sözel, rasyonel, mantıksal sol yarımküreden
(SoY); üstü kapalı, entegratif (Bütünleştirici), bilinçdışı, sözsüz,
bedensel odaklı duygusal sağ yarımküreye (SaY) bir geçiş yapıyor.
Ve bu paradigma geçişi bütün bilimlerde aynı anda meydana
geliyor. Yani son 20 yılda çalışmalarım duyguların önemi üzerine
ve sağ beynin bilinçaltı farkındalık altında işlev gören süreçleri
üzerine oldu.
2003 yılında bu duygulanım süreçlerinin kendiliğin özünde
yattığını ve bu olayların içsel psiko-biyolojik niteliği nedeniyle
bedensel odaklı olayların bebeklikten başlayıp yaşam boyu süren
insan gelişimi modellerinin beyin, zihin, beden tanımlamalarına
dönüştüğünü söyledim. Bu değişim aynı zamanda sol beynin
bilişinden, sağ beynin bilinçdışılığına geçiştir.
Beynin sol tarafı bilinçli cevaplarla ilgilidir. Ama sağ yarımküre
bilinçdışı cevaplarda rol oynar. Sağ yarımküreyi ne kadar çok
anlarsak ve gelişmesi ile ilgili ne kadar bilgi edinirsek o zaman
bilinçaltımızın erken dönemde yaşadığımız ilişkilerimizden ne
kadar etkilendiğini de o kadar anlayabiliriz.
Psikosomatik araştırma dergisinde; “Sağ beyinde sözsüz,
bilinçdışı süreçler meydana gelirken sol beyinde sözlü ve bilinçli
süreçler meydana gelir.” denilmektedir. Açık, bilinçli olan sol
yarımküre, üstü kapalı, bilinçaltı olan ise sağ yarımküredir. Sol
yarımkürenin sağ yarımküreden daha fazla bilinçli işlevlerde
dominant olduğunu gördük. Yani burada beynin iki parçası değil,
8 GELİŞİMSEL NÖROBİYOLOJİ ve BAĞLANMA KURAMI
kortikal ve alt kortikal sistemden bahsediyoruz. Her birinin
kendi işlevleri ve kendi sistemleri var. Sanki aynı beynin iki
parçasıymış gibi görünüyor olabilir ama aslında birbirinden çok
farklılar. Birine ‘rasyonel beyin’ öbürüne de ‘duygusal beyin’
denmiştir. Sözel beyine karşı sosyal beyin… Bilinçli zihin ve
bilinçdışı zihin… Açık ve kapalı kendilik sistemleri… Bu ikili
karşılaştırmalar birçok bilimde kullanılmıştır ve bu, iki sistemi
çok iyi, doğru bir şekilde tarif etmektedir.
İnsan beynindeki sağ yarımküre sol yarımküreden daha büyük ve
daha ağırdır. Paradigma değişimi; aynı zamanda bilişten
duyguya, düşünmeden hissetmeye doğru bir geçiştir. Motivasyon
ve Duygu Dergisi’nin editörü Ryan: “Bilişsel yaklaşımların 30
yıllık hakimiyetinden sonra motivasyon ve duygu süreçleri
yeniden ve güçlü bir şekilde ilgi odağı haline geliyor.” diye
yazmıştır. 1970’lerde, 1980’lerde bilişsel psikolojideydik. Şimdi ise
duygusal bio-psikolojik psikolojiye doğru ilerliyoruz. Jaak
1.Gün / 1. Oturum 9
Panksepp (2008) “Radikal nöro-davranışcılık gibi, bilişsel devrim
de duyguları kasıtlı olarak gözden ve gönülden uzak tutmaya
çalıştı. Artık bilişsel bilimin yeniden öğrenmesi gereken şey,
eskiden gelen duygusal sistemlerin neokortikal bilişsel
süreçlerden oldukça bağımsız bir gücünün olduğudur.” demiştir.
Bazı kısa bilgiler vermek istiyorum. Duygu nedir? Ve neden biz
duyguların uyumlaşmacı niteliğine dikkat ediyoruz,
odaklanıyoruz? Ki bu da duyguların odak noktasıdır. Richard
Lane Psikosomatik Birliği’nin başkanıdır ve şöyle demiştir:
“Birincil duygusal tepkiler uyumlanmacı oldukları için türlerin
evrimi boyunca muhafaza edilebilmiştir. Amaç veya ihtiyaçların
karşılanma boyutuna dair çevre ile etkileşim halinde anında
değerlendirme sağlarlar. Değişen koşullara uyumlanmak için
organizmayı davranışsal, fizyolojik, bilişsel ve deneyimsel olarak
yeniden ayarlarlar.” Bu duygusal bir sistemin işlevidir, düşünen
sistemin değil. Bu duygular çok hızlı bilinçaltı değerlendirmeler
ile yapılır. Duygularımız bizim için kişisel olarak neyin önem
taşıdığını bize haber verirler. Ve bu duygular çok hızlı meydana
gelir. Bir düşüncenin bilincimize çıkması 250 milisaniye, yani bir
saniyenin 4’te 1’i kadar sürer. Ama 30 milisaniye içinde duygu
tepkisi veririz, çok çok hızlı. Doğa bizi bu şekilde yarattı. Bu
duygular aynı zamanda bizim için uyumlanmacı anlamlar taşıyan
olaylara verdiğimiz tepkileri, ilişkisel olaylarda vereceğimiz
tepkileri de bize bildirirler. Yani bir ilişkide neler olduğunu bize
haber verirler. Bowlby “Bir duygu, zihindeki temel ama çok güçlü
tutumların ve potansiyel eylemlerin sözsüz iletimidir.” demiştir.
Dorpat ise şöyle demiştir: “Yetişkinlerde ve çocuklarda, ama
özellikle çocuklarda, özellikle kişiler arası ilişkilerle ilgili hayati
bilgilerin iletildiği ve alındığı esas araç duygulardır.” Dorpat
bunu söylediğinde terapi modelleri üzerinde oldukça etkili oldu.
10 GELİŞİMSEL NÖROBİYOLOJİ ve BAĞLANMA KURAMI
Duygusal beyin dediğimiz sağ beynin limbik sisteme bağlı olduğu
görülmüştür.
Limbik sistem duygusal süreçlerin sistemidir. Aynı zamanda
otonom sinir sistemlerine de bağlıdır. Sağ beyin duyguların
tanınmasında, ifade edilmesinde ve iletilmesinde çok büyük rol
oynar. Scientific American Dergisi’nde şöyle yazmaktadır: “Sağ
beyin sadece insan ve hayvanlar için değil tüm omurgalılar için
geçerlidir. Sol yarımküre bildik, aşina olunan koşullarda, yerleşik
davranış örüntülerinin denetiminde uzmandır. Sağ yarımküre ise
yeni şeylerin işlenmesinde rol oynar.”
İki kişi arasındaki yeni bir duygu veya yeni bir durum, her tür
yeni bir duygusal öğrenme şekilleri sağ beyinde meydana gelir.
Gözçukuru Yüzeyi
BEYİN SAPININ
BÖLÜMLERİ
Bulbus
Orta Beyin
1.Gün / 1. Oturum 11
Sağ yarımküre tehlikeye ve acil durumlara hızlı cevap verebilen
bir ağa sahiptir. Bir tehlike varsa sağ yarımküre bunu anlar. Ve
öncelikli olarak çevremizden gelen zorlukları işler, işlemden
geçirir. Mesela, stres ve acı kendimizi korumamızı sağlayan
cevaplardır. Savunma mekanizmaları, kaçış gibi kendini koruma
tepkilerini yönetir. Sağ beyin hemen harekete geçer, beklemez.
Bir kişi hafif stresli bir zorluk karşısında olduğu zaman, hafif bir
narsisistik yaralanma gibi, başlangıçta gösterdiği başa çıkma
girişimi sol prefrontal korteksten gelir. Çünkü sol prefrontal
korteks daha az duygusal ve daha motor ağırlıklıdır. Hayatımızda
karşılaştığımız streslerin çoğu genellikle ılımlıdır ve başa
çıkılabilir şeylerdir. Ve sol yarımküre bu konularda dominanttır.
Ama bu stresle başa çıkılamadığı zaman veya stresin dozu
yükseldiğinde, orta düzeyde stres olup veya şiddetli bir stres
haline geldiği zaman sağ prefrontal korteks dominant hale gelir.
Bütün insanlarda sol yarımküre düşük seviyede stres içindir.
Fakat stres yükseldikçe otomatik olarak sağ yarımküreye geçiş
yaparız.
Sağ yarımküre uyarıcıları eşzamanlı olarak analiz edebilir. Sol
yarımküre bir defada sadece bir şey yapabilir. Ben şu an
konuşuyorum. Siz de dizisel olarak bunu değerlendiriyorsunuz.
Ama sağ yarımküre her şeyi bir araya getirir. Yani sağ yarımküre
herhangi bir uyarıcıya, konuşma uyarısına bile sol yarımküreden
daha hızlı, daha erken yanıt verir.
Sesin duygusal tonu, prozodisi vardır. Bir de sözel içeriği vardır.
Sözler hasta tarafından işlenmeye başlamadan önce ses tonunuz
onda bir etki yaratır. Sol yarımküre sağ yarımküreden sonra
etkinleşir. Her zaman önce sağ yarımküre etkinleşir, sonra sol.
12 GELİŞİMSEL NÖROBİYOLOJİ ve BAĞLANMA KURAMI
Sol daha yavaştır, sözeldir. Bireysel bir sinyal önce bedenden sağ
yarımküreye, sonra sol yarımküreye gelir.
Toplum & Çevre
ToplulukAnlam & Maneviyat
Aile
Sol
YarımküreDil
Sağ
Yarımküreİmgelem
Limbik SistemMotivasyon & Duygu
Beyin SapıOtonomik işlev, uyarılma & acı
sistemlerinin düzenlenmesi
Örgütlenme Düzeyi
Bu tabloyu, şemayı bayağı kullanacağım. Beyin sapı duygusal
sisteme, limbik sisteme çıkar. Bu iki gün aslında bunların
üzerinde konuşulacak.
Bu paradigma değişiminin bir başka yönü de duyguların
bilinçdışı işlenmesidir. Sol her zaman bilinçli olarak işlem yapar,
1.Gün / 1. Oturum 13
sağ taraf bilinçdışı olarak. Korku bilinçli olmayabilir. Kişi
korktuğunun tam olarak farkına varmadan bile korku tepkisi
uyanabilir. Duygularda olduğu gibi, artan duygusal deneyimlerin
anıları, kişi tam bunun farkında olmadan nispeten bilinçdışı bir
düzeyde gelişebilir. Stres hormonları yükselebilir. Denge durumu
bozulabilir. Kortizol düzeyleri yükselebilir ama kişi bunun
farkında olmayabilir. Çünkü o sırada bilinçdışı bir korku
yaşıyordur.
Peki, bu sırada korku nasıl bilinç yüzeyine çıkabilir? Buradaki
fark, sağ beyin ile sol beyin arasındaki farktır. Sağ amigdala
bilinçdışı olarak korkuyu işlemden geçirebilir ama beden, kaçma
veya savaşma cevabını vermeye hazır hale gelebilir, bilinçdışı olsa
bile.
Brain Cognition Dergisi’nden gelen bir bilgi; bilinçdışı negatif
duyguların işlenmesinde sağ yarımküre baskındır. Ve bunun
psikanaliz için çok büyük önemi vardır. Bilinçli duyguları tedavi
etmek için ki, davranışcı terapi bunu yapar, kişinin bilinçdışı
negatif durumlarına eğilmek lazımdır. Çünkü orada incelenmesi
gereken çok önemli şeyler vardır.
Duygusal uyaranların işlenmesi netice olarak soldan çok daha
fazla sağ yarımküre tarafından yapılır. Science Dergisi’nde klinik
olanla bilimsel olanın görüş birliğine vardığını, örtüştüğünü
görüyorum. Sosyal psikologlar insanların dünyayı hızla
tartmasına, kararlar vermesine, hedefler koymasına olanak
tanıyan uyumlanmacı bir bilinçdışı süreç keşfetmişlerdir. Üstelik
insanlar bunları zihinleri tamamen başka bir şeyle meşgul iken
yapmaktadır. Dünyayı anlama ve buna göre eyleme geçmeye
yönelik bu kadar etkin, güçlü ve hızlı bir araç olmasaydı hayatta
kalamazdık. Bağlanma ilişkisi ile oluşturulan bu güçlü bilinçdışı
14 GELİŞİMSEL NÖROBİYOLOJİ ve BAĞLANMA KURAMI
işler bilinçli zihin tarafından yapılamaz. Yani bu döneme ve bu
çalışmalara bilinçdışının yeniden keşfedilmesi diyebiliriz.
Sağ beyin Freud tarafından tarif edilen, erken dönemde gelişen,
bilinçdışı sistemdir. Freud’un tarif ettiği bu sistem, insanın
duygu, biliş ve davranışını yönlendiren birincil güçlerin temel
kaynakları olduğudur. Tabi bizim bahsettiğimiz bilinçdışı ile
Freud’un tarif ettiği bilinçdışı arasında bayağı bir fark var.
Psikanalistler, özellikle son yüzyılda Masterson, Kohut,
Winnicott gibi gelişimsel psikanalistler, aslında sağ yarımküreyi
tanımlıyorlardı. Terapist olmayan meslektaşım Dan Tucker şöyle
diyor: “Sağ beynin sözel olmayan kanallar yoluyla, duygusal
iletişim üstüne uzman olması, güdüsel olarak yüklenmiş
psikanalitik bilinçdışına yakın bir zihin alanın var olduğunu
göstermektedir.”
Freud’un bilinçdışı günlük yaşam üzerine verdiği bilgiler hala
bugün bile şimdiye kadar modern, bilişsel veya sosyal psikolojide
yapılan tanımlardan çok daha spesifik ve ayrıntılıdır.
Bilinçdışı zihin hala birçok psikoloji bilim adamı tarafından
‘gerçek’ bilinçli zihnin gölgesi olarak görülmektedir. Ama şu
anda elimizde şunu gösteren veriler vardır ki, bilinçdışı zihin
bilinçli zihinden kesinlikle daha az ayrıntılı değildir. Bilinçaltı
sadece rüyalarda gelen bir şey değildir. Sürekli işler, bize günlük
hayatta ve bedenimizde neyin anlamlı olduğunu söyler. Statik bir
bellek deposundan farklı olarak araştırmacılar artık ilişkisel
bilinçaltına gönderme yapıyorlar. Bilinçdışı zihinlerin birbiriyle
ilişki kurmasından bahsediyoruz. Bilinçdışı zihinlerin birbiriyle
iletişim kurmasına bazıları yansıtmalı özdeşim diyorlar, bunun
nasıl olduğuna dair ayrıntılar nörobilimden geliyor.
1.Gün / 1. Oturum 15
Duyguların düzenlemesi genelde bilinçli eğitim süreçleri olarak
tanımlanır. Bu süreçler yoluyla sahip olduğumuz bilinçli
duyguları deneyimleme, ifade etme biçimlerimizi bilinçli ve
gönüllü olarak etkilemiş oluyoruz.
Bilinç üzerine çok fazla çalışma yapılıyor olsa da, Nörobilimde
çalıştığımız duyguların düzenlemelerinin çoğu bilinçdışında işler
aslında. Ryan: “Hem araştırmacılar hem de uygulamacılar, insan
davranışının başlatılması ve düzenlemesinin anlaşılmasına
yönelik salt bilişsel yaklaşımların sınırlarını kavramaktadırlar.”
diye belirtmektedir. Ben de kendi çalışmamda, psikopatoloji ve
psikoterapide bilinçdışı duygulanım düzenlemenin bilinçli
duygulanım düzenlemeden daha önemli ve asli olduğunu
belirttim.
Duygulanımı düzenleme çabaları, hoşa gitmeyen hisleri azaltıp,
hoşa gidenleri arttırma çabası insan güdülenmesindeki itici
güçtür. Fonagy şöyle diyor: “Çocuk gelişiminin tamamını
kendilik düzenlemesinin genişlemesi ve artışı olarak
düşünebiliriz.”
Posner ve Rothbart “Kendilik düzenleme sistemlerinin gelişimi
belki de yetişkinlik hayatında değişime açık olabilir. Bu da
terapide yapılmaya çalışılan şeye temel oluşturur. Yani bu
düzenleme kapasiteleri tedavide merkezi bir rol oynar.” diyorlar.
2008’de eşim ve ben modern bağlanma kuramı üzerine bir
makale yazdık. Bowlby’nin insan gelişiminin biyolojik ve
psikolojik modellerini bütünleştirme yönündeki esas amacına
paralel olarak, mevcut kliniksel ve deneysel odağın, fiziksel
temelli duygulanım süreçlerinin bilinçli olmayan bir şekilde,
etkileşimli olarak nasıl düzenlendiğine yönelen bu odağın