filozoflarla birer saat: muhtasar felsefe tarihi / …...maarif nezareti, onu usküp dar - ül...

229
Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi Mustafa Rahmi Balaban İstanbul: Gayret Kitabevi, 1947. 16 Şubat 2005'te EFSİS Özel Koleksiyonu'ndan elektronik ortama aktarılmıştır. © http://www.felsefelik.com

Upload: others

Post on 09-Jan-2020

42 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi Mustafa Rahmi Balaban

İstanbul: Gayret Kitabevi, 1947.

16 Şubat 2005'te EFSİS Özel Koleksiyonu'ndan elektronik ortamaaktarılmıştır.

© http://www.felsefelik.com

Page 2: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

M. RAHMİ BALABAN

FİLOZOFLARLA BİRER SAAT

FELSEFETARİHİ

Buda - Eflâtun - Aristo - Rable - MevlânaCelâleddin - Kınalıoğlu Ali Efendi - Dekart-Paskal - Tomas Kampanella - Lok - Volter-J. J. Ruso • Kant - Erzurumlu I. Hakkı-

Misele - lbsen - Ogiist Kont- Niyazi t. Misrî-

Göte - Muğlalı İbrahim - Sen Simon - Karlayl-Emerson - E. Rönan - Tolstoy - VilyamMoris - Bergson - Nice - Vels - A. Frans-

Jon Devey, v. s.

Sahibi ve Naşiri:

GAYRET KÎTABEVt

Ankara C«d. No. 131 - istanbul

Page 3: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk
Page 4: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

Hakikat Yollarında ;

Filozoflarla birer saat:

Muhtasar

Felsefe Tarihi

Mustafa Rahmi Balaban

G A Y R E T K İ T AB E VIAnkara Caddesi No. 131 <~- İstanbul

I Ş I L M A T B A A S I1 9 4 7

Page 5: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

MUSTAFA RAHMt

Hakikat Yollarında

İmam-ı GazaliSAPIKLIKTAN KURTULUŞ

liddiR ArabiFUSUS NAKŞI

Tiı. FioıırnoyWİLYAM CEYMİS'IN FELSEFESİ

VaridatİZMİR SALEPÇİOĞLU KÜTÜPHANE-

sindeki Arapça elyazma nüshasından tercüme

Mark OrelDÜŞÜNCELER

Bütün bu Eserler bu Ciltte tamamen mevcuttur.

Fiati 250 nefis ciltlisi 300 kuruştur.

GAYRET KİTAPEVİ, ANKARA CADDESİ -İSTANBUL

Page 6: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

Müellif Hakkında..

Mustafa Rahmi Balaban, 1888 de Bergama'nınBalaban köyünde doğdu. Yedi yaşına kadar bu köydegüzel tabiat ve sade hayat içinde büyüdü. Bu iki sevgi,onda, ya; ilerledikçe sönmek söyle dursun, hiç söküle-mez surette kökleşti. Köy okulunda okuduktan sonraBergamada rüşdiye tahsilini yaptı. Sonra müderris Terzi-zade Mustafa efendiden arapça, farsça ve Altunovalıİbrahim Remzi Beyden matematik tahsil etti. Yaz tatil-lerini hep, köyünün ovalarında • tabiatle başbaşa - geçirirdi.Köyüne hâlâ en derin duygularla bağlıdır. Gönlünün buözleyişini, elli yıl sonra şöyle ifâde etmiştir.

OBAMA

Elli yıl önce ne idiysen içimde o sunOnun deniz gibi ova, göz erimin dağlarİkindinde gümüş çay, kıblende meşelikler,Yılda bir gelip toprağına yüz sürebilsem.

Baharda bayırların menevşeli lâleliYazlarda buğdayların altın yıldız sorguçlu.Güzün yamaçların burca burca kekikliYılda bir gelip toprağına yüz sürebilsem.

Tahsil için bu çiçekli ovalardan, kekikli dağlardanayrılıp uzaklara, istanbul'a gitmek lâzımdı. Müsabakaile İstanbul Öğretmen okuluna girerek 23 temmuz 1910

Page 7: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 4 —

da buradan birincilikle mezun oldu. Öğretmen okulunagiderken istanbul Müftisi Fehmi Efendinin mantık vearab edebiyatı derslerine de devam etti. O zamankiMaarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive(Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti.Kırk beş gün Üsküpte pedagoji hocalığı yaptıktan son-ra Maarif Nezareti, onu Adana yatılı öğretmen okulunukurmaca ve müdürlüsüne tayin etti. Adana öğretmenokulu müdürlüsünde üç yıl çalıştı. Buradaki başarısınamukâfaten, Maarif Nezaretf, Rahmi'vi Cenevreye pedagojitahsiline volladı. Cenevre Üniversitesi pedagoji ve felsefeşubelerinde tahsilini tamamladı. O zamanın önlüpsikoloji profesörü pek muhterem merhum Ed.Claparede onu, psiko - pedagoji laboratuarına asistanaidi. İsviçre'de Almanca ve ingilizce de öğrenerekaşağıya yazdığımız eserleri Avrupanın üç dilinden dili»mîze çevirmeğe başladı. Onun en büyük emeli: Avrupave Amerikanın özlü eserlerini dilimize çevirmektir.

Basın hayatına ilk, «İkdam» ın İsviçre muhabirliğiniyapması ve İKDAM gazetesinin sahibi merhum AhmetCevdet Beyin yol göstermesile başladı. 1918 den itiba-

ren Ikdam'da yaziları çıktı. Yurda dönünce Ziya Gökalpmerhumun başkanlığında kurulan üç kişilik mülga Telifve Tercüme Encümeninde (burada öteki âza muhteremVeled Çelebi idi) çalıştı. Gökalp, mebus olunca, oTelif ve Tercüme Başkanlığına tayin edildi. Eserlerininçoğu bu encümende bulunduğu yularda basılmıştır.

Telif ve Tercümeden ayrılınca İzmir AtatürkLisesinde felsefe, Kız öğretmen okulunda pedagoji Ki-7ilçulhı Amerikan kollejlerinde Türk tarihi ve felsefehocalığı etmiş. Kollejdeki on bir yıllık hocalığındadilimize İngilizceden bir çok eserler tercüme etti. Sonraİzmir kız öğretmen okulu müdürlüğüne tayin edildi. Ça-

Page 8: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 5 —

lıştığı konular :Tarih, pedagoji ve felsefedir. Basılan ki-tapları:

Bergama tarihi (Müzeler müdürü sayın Aziz Oğanlaberaber), Eski Kılikya (Çukurova tarih ve tarih-ı tabi-îsi), Çevresinde gezi ile İzmir tarihî, izmir agorasındaneski tapınaklara, Küçük Asyada ölmüş şehirler, Efez,Şart, Kalmoıt Türkleri, Moğol tarihi, Timur ve TüzükâtıBahtıyarname, Çocuklar cenneti, Evvel zamanda, Altınçiftlik, Kristof Kolomb, Avrupada yeni mektepler, Ame-rikada mekâtib-i ibtidaiye ve tâliye, Asrî terbiye vemaarif, Çocuk ruhiyatı, Çocuklar evi, Kadın-erkek, ırklarruhiyatı, Avrupa milletleri ruhiyatı, Tabiat ve insan,Dağda bulunmuş çocuk, Islah-ı ırk, Çocuk ruhiyatı,Terbıyevî ruhiyat laooratuarı, Yeni psikoloji ve pedagoji,İzcilik, ahlâk, Alfabede cümle usulü, Dökroli usulündehesap vs ölçüler, Dökroli usulünde dersleri toplulaştırma,Çocuk büyütmek, Ailede terbiye, Felsefe tarihi, Fihteninhitabeleri, Ruhiyata medhal, Ruhiyat makaleleri, Pestalo-ji, Kant'ın pedagojisi, Baliğler ruhiyatı, Avrupa mede-niyetinin ahlâk kökleri, Fonksiyonel terbiye (M. BabaArıkan'la berabar), Fılozofi vasıtasıyla orta tedrisattareform, Nıkomaha ahlâk, Çocuk ve mektep, Çocuktaeksiklik duygusu, itıyad, Mekteplerde sıhhat demede-ri Halk tekâmülü, Dergâh ı Mevlâna, Halk kitapları: Özde-mır onbaşı, Şehir mi, tövbeler tövbesi, Keloğlan, Dağdeviren, Deli dumrul, Ege bölgesinin iş kaaramanları,Bal çuvalı Hüseyin masalcı, Portakal kahramanı MehmetBafralı, Eskicilikten Tüccarlığa, buğday kahramanı, Çe-kirdeksiz kahramanı.

Şimdi basılmağa başlanan «Hakikat yollarında» serisi:Değerli maarifçimizi bütün okuyucularımıza daha iyitanıttıracaktır.

Tabi

Page 9: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

ÖN SÖZ

Sokrat, yirmi dört asır önce: " Bîz insanlar, hayatve kâinatın hakikat ve mahiyetini anlayamıyoruz.En iyisi mi, kendimize en iyi hal ve hareket yollan seç-me işi ile uğraşalım,, demişti- Durum bugünde öyledir.Her zaman hayat ve kâinatın mahiyet ve hakikatimarama yollarında bulabiliriz. Amma şimdilik her haldeyolun sonunda deliliz. Bugün bu bir hakikatır. Ondansonra gelen ikinci hakikat şudur:

" Hayat ve kâinatın mahiyetini anlayamıyoruz diyeümitsizliğe düşecek değiliz. Onun kadar ve belki ondanda önemli yapılacak iş önümüzdedir: „ kendimizi veçevremizi her gün biraz daha iyiye, doğruya, güreledoğru . hızlandıracak aksiyonlarla, hal ve hareketlerlegürlerimizi, aylarımızı, yıllarımızı,ömrümüzü doldurmak.Ferdçe ve cemiyetçe yükselmek. "

Tarih boyunca her felsefe, bu gerçeğe götüren yol-ları araya gelmiştir. Ve her biri o yollarda birer nişantaşıdır. Ama gerçeğe kimi daha yakın kimi daha uzak

olabilir.Felsefeyi kuru lâf değirmeni yapmayan gerçek filo-

zofların hepsinde bu ilinti bir iç ateşi halindedir.Felsefenin ve filozofun öz değeri bundadır: insanda tekâ-müle hizmet arzusunu engin bir aşk haline getirebilme.

( Filozoflarla birer saat) e, onların hayat ve kâinatınmahiyeti üstüne metafizik teorilerinden ziyade ahlâk ve-içtimaiyat üzerine olan düşüncelerini aldım.

Page 10: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 7 —

İkinci Cihan Harbi sonunda bütün ahlâk! ve insanîdeğerler yıkılmağa yüz tuttu. Yerlerine yenileri konulma-ğa uğraşılmaktadır. Dünya sarsıntısı, yeni değerler kuru -lup kökleşinceye kadar sürecektir. Yarınki dünyadayenilerle bu güne kadar olan değerlerin bir karmasıolacağına göre (Filozoflarla biier saat) bu güne kadarolan değerler üstüne düşüncelerin kısa bir plânçosudur,

R. B,

Page 11: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

Buda[M. Ö. 560 - 480 j

Hindistamn şimal-i şarkîsinde, Himalayalara yakın,Nepal hudutlanndayız. Bu mıntakada ahali, çok karışıktır:Bütanın ilk ahalisi koyu esmer renkli idi. Sonra buralarıTuran ırkı, daha sonra Moğollar ve Tibetliler işgal ettiler.Uzun asırlar süren muharebeler esnasında, kuvvetli birfeodalite teessüs etti. Prenslerin ihtişamı yanında tebaa-nın pek mühim ekseriyeti derin bir sefalet içinde idi.işleri, muharebe ve ziraat idi.

Buralarda yetişen Budanın hayatı da, bu kabîl ha-yatlarda olduğu gibi, bize efsane ile karışık bir haldegelmiştir. Bazı müellifler, böyle bir adamın geldiğindenbile şüphe etmektedirler. Fakat müelliflerin çoğu şöylecekabul ederler.

Milâttan evvel 563 senelerine doğru. Kapilavastonde zengin ve asil bîr aile vardı.

Kendi adı Sidharta ve aile adı da Gautama'dır.Bu adam evlendi, bir oğlu dünyaya geldi. 8u esnadadırki bu adamın hayatında pek büyük bir hâdise vukuageldi: Bir gün sarayından çıkarken, pçk ihtiyar, pekfakir, ayakta gezen öiü gibi sapsarı, hasta bir adamarastgelince bu tesadüf onun vicdanı önüne beşerinsefaletini yaydı. Bu sefaleti, vicdan gözüyle görmeğebaşladı.

Page 12: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

g _

«Bir oğlun dünyaya geldi» diye haber verdiklerizaman, sevinecek yerde : < işte bana bir zincir dahal 1 >dedi.

29 yaşında olan prens; servetinden vaz geçerekgece bir ata binip sarayını terketti; aptalj ^kıyafetindedağlara inzivaya çekildi.

Dervişler gibi köyden köye doloşmağa ve sert birriyazet bayatı sürmeğe başladı. Aynı zamandamütalee ve derin tefekkür ve istiğrak içinde idi de...Böyle derin düşüne düşüne nihayet kendince hayatınsırrını ve insanların takip etmesi lâzım kanunu buldu.O zaman ona BI$ıkw geldi, dediler; "Buda* demek«Işıklı» demektir. O andan itibaren insanlar* yeni yoladavet etti ve müminleri kendi etrafına toplanmağa baş-ladı.

Budajun milâttan evvel 430 senelerine doğru öldü-ğü anlaşılıyor. Kurduğu din, gittikçe bütün orta Asya*ya, bilhassa Tıbete; daha sonra Çine ve Japonyayayayıldı.

2 — Budizmin yarattığı cemiyet :

Budizmin iki türlü saliki vardır. Ekseriyeti teşkileden kısım, mezhebin — aşağıda bahsedilecek — te-mel fikirlerinden başka beş ahlâkî vazife ile kendilerinimükellef tutarlar ki bu beş şey haramdır: Katil, hırsız-lık, yalancılık, sarhoşluk, zina: Fakat daha derin takipetmek istiyenler, daha sert bir hayat yaşarlar. Filhaki-ka aptal kıyafetinde gazen bir kısmın hiç mal ve mül-kü olamaz. Yalnız bir sarı kaftan, bir kuşak, bir avuçpirinç, bir baş piçağı, bir iğne, bir süzgeçleri olabilir.(Süzgeci su içerken, içinde bulunması muhtemel Ölmüşhayvanları yutmamak için kullanırlar.)

Bu dervişler, paraya hiç el süremezier; ve ancakdilendikleri şeyleri yerler. Prensip itibarile bunlar or-

Page 13: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 10 —

manda yaşamak mecburiyetindedirler. Lâkin insanlaramezhebi öğretmek vazifeleri doiayısile, köylerin kıyıla-rında yaptıkları bahçelerde yaşarlar. Dağ başlarındakimanastırlar, epeyice sonra kurulmuştur; ki bunlar bura-lara ancak — açık yerde yaşamanın imkânı olmadığı— yağmurlu mevsimlerde çekilebilirler,

Bu mezhepte dikkate şayan üç mühim şey vardır:Evvelâ kast farkının hüküm sürdüğü bir memlekette,budizm, buna hiç ehemmiyet vermez, hangi siniftanotursa olsun kabul eder. Bu mezhebe giren insan, - iz-divaç ta dahil olduğu halde - bütün diğer içtimaî rabı-talarla alâkasını keser.

[kincisi, hiç bir (hiyerarşi = mertebe silsilesi) tanımaz.En ziyade hürmet gören rahipleri, bir derece ve mertebesebebile degü, yaş ve irfan dolayısıyle hürmet görürler.

Üçüncüsü, ibadet tamamen sadedir : ayda iki defatoplanarak mukaddes kitapları okumaktan ve işlediğigünahları umum huzurunda' itiraftan ibarettir.

Görüyoruz ki budizm, mümkün olduğu kadar dün-yadan yüz çeviren bir cemiyet yapmağa uğraşır. İradîbir fakrü zaruret îçinde yaşanılacak ; siyasî ve İktisadîhayata tamamen lakayt kalınarak münhasıran dinî tedri-sat ve istiğrak içinde ömür sürecek. Fakat bu hal,ancak mezhebin ilk 7amanlarında böyle idi. Zaman geç-tikçe iki yüzden bozuldu tik devrenin sade, ibadetiverine birtakım ( batilalar) ve (şekiller lı kaim oldu;Basmakalıp dualar, (mukaddes yadikâr — reUg-ue'leri)ve mübarek makamları tebcil, bazı hâtıra âbidelerinehac ve saire gibi.

Bir de ruhban için bir (mertebe silsilesi) tesbit edi-lerek manastır hayatı bir usul ve kaide halini aldı. Köy-den köve dilenerek gezen ve vazeden bir ruhban sını-fından, böylece, bugünkü, «Tibet> ve «Siyam» daki,hazır yiyici ruhban alayı meydana geldi; ki bugün bu

Page 14: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

_ ıı __iki memlekette böyle binlerce rahip, manastırlarla doluşehirlerde, köyleri < mukaddes yadigârlar» ve «sihirlimerasimler» ile aldatarak köylünün kanını emmekte-dirler.

Dikkate şayan değil mi ? Büyük bir fikir, bakınıznasıl tereddiye uğruyor. Halbuki bunu yapanlar, o büyükfikri takip ettikleri iddiasındadırlar. Mamafih bu hal,tarihte yalnız Buda mezhebinde değil daha bir çok yer-lerde görülmektedir.

3 — Temel fikirler:

Şimdi mezhebin esas tedrisatına gelelim. «Benaresvazı» na yani müessisin aradığını bulmasını müteakipverdiği ilk vaza göre mezhebin esası dört hakikattetoplanmıştır.

1 — Var olan her şey, elem ve ıztırap çekmefremahkûmdur.

Budanin mülâhaza ve tefekkürdeki başlangıç nok-tast, yukanda gördüğümüz veçhile, mablûkabn içindebulunduğu müthiş sefalettir. Doktrini, esas itibarile,bedbindir. Her nereye baksa feraiık gö'.ür. Fakat bu-nun, birtakım ümitsiz ah ve vah ile gidebileceğinizannetmiyelim.

Yapılacak iş şudur : Her mahlûka daima merhemetetmek. Bu ızdırap hayatına yalnız insan değil böceklerde iştirak etmektedir. Merhamete onlar da lâyıktır.

Herkangi bir mahlûku acı çektirmekten, öldürmek-ten, şiddetle çekinmek; bilâkis ona yardım ftmek, onukurtarmak; bunlar bu tarz düşünmenin şüphesiz tabiîneticeleridir. Buna dair binlerce efsaneleri vardır. Mese-lâ Buda bir gün dağda gezerken, av arayan bir dişikaplana rastgelmiş; hiç korkmamiş. Bunun pençesine

Page 15: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 12 —

geçecek zavallı hayvanları düşünmüş. Amma aynı za>mandafcbu kaplana ve aç bekleyen yavrularına da acı-mış. Nihayet Kaplana av olarak, kendi bedenini sunma-ğa karar^vermış.

2 — Elem ve izdırabın kaynağı arzularımızdır. y

JBu cinan şümul şerrin sebebini, Buda, tamamen ken~cfi içimizde buluyor: Arzular. Arzu, her şahsı; daha üstdaha geniş yaşamağa itiyor. Böyle iğne altında yaşıyaninsan, yalnız başkalarına fenalık yapmak ile kalmıyor.Fakat, hiç aralıksız, bizzat kendi ıztırabını da artırı-yor. Çünkü elde ettiği daha üst hayat şekillerine bütünkuvvetile Dağlanıyor. Ve bunların bazısının; meselâ kay-betme, hastalık, ölüm gibi şeylerle elinden çıktığım gö-rünce daha büyük merak ve izdıraplara düşüyor.

3 — Izdırapların nihayet bulması, arzuların nihayet

balmasıle olacaktır.

Her türlü mal ve mülkten el çekerek hiç bir şeyarzu etmemeğe alışmalıdır. Bu suretledir ki hayattan vehayatın şerlerinden kurtulup <Nirvana> ya kavuşulabilir.eNirvana:» «Mutlak sükûn et > in tevlid ettiği daimî birsaadet içinde yaşamak demek olan «yok olma» dır;ölmezden vevel , kendi arzuları için kendini ölmüş say-madır. Hayatın bütün didinmelerinden ancak böyle kur-tul unabilir.

4 — Her şeyden el çekmek düsturunu tahakkuk et-

tirebilmek için (anayol) u takip etmek lâzımdır. Yani

bizzat Budanın düşüncelerini takip ve onun hareketle-

rini örnek ittihaz etmelidir.

Burada Budizmin, hem psikolojik hem metafizik ba-kımlarından, en güç noktasına parmak basmış oluyo

Page 16: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 13 —

ruz; ki bu cihet, salikler tarafından çok inkişaf ettiril-miştir. Fakat kolay değildir. Budanm gözünde, dünya;gelip g-eçfci hadiselerle dolu ve daima derişen bir medve cezir gibi olup hakikatte hiç bîr şey var değildir.Binaenaleyh hiç bir şey, bizi kendine bağlıyamamalıdır.Bu «ölüş» ve «istikrars'zlık» nazarivesfnl benîmslvebil-mek için, birtakım ruhî miimareseler vapıhr ki bunlarruhu, bn cihanşümul akıntı ummanı içinde bir limanabir meîcee kılavuzluk ed«*rler,

Budizm hakkında; «Allah» sız bir din, derler. Ha-kikatte Budizm, ilâblnrı înkâr etmez. Amma şurası doğ-rudur ki bu din, ilâhlarla meşgul olmaz ve onlara 'birrol avirmnz. Budizm, bilhassa, <amelî ahlâk» tu; insanıbedbahlıktan kurtarmaca matuf bir talimattır. Fakatbaşkalarını »zdırap içinde bırakarak valnız nefsini kur-"1

tarroâk değildir. Her ferdin vazifesi, karşısındakini selâ-mete çıkarmak için çalışmak ve ona selâmet volunuöğretmektir. Budizmîn özü t egoizm»* karsı şiddetli vemütemadi bîr mûcadele'acmaktır. Çünfü butun arzula-rın kaynağı, egoizmdir.

4 — Netice :

!lk bakışta Budizm, bu çünkü zihniyetten çok uzakgibi görünür: Havat ve arzulardan yüz çevirmek, bütünharici faaliyetlerden el ''çekmek ve saadetî, bir nevimahvolma demek olan Nirvananrn sükûnetinde aramakinsani harekete getiren bütün âmileri toptan süpürüpatmak demektir. Bu ise hayata veda etmek olur.

Böyle olmakla beraber Budizmin,kıvmetli ahlâk un-surlarını ihtiva" ettiği de bir hakikattir. Meselâ bedbin-liği ile bile insamn^hassasiyetini uyandırarak ıstırap çe-kenlere karşı alâkadarlığf parhnr. «Başkası nemelâzımbana !> dedirtmez.

Kâinatı böylefıztırap içinde görmekle bundan yal-

Page 17: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 14 —

nız şikâyet ve figan neticesine değil; fakat bütün mah-lûkatı sevme ve acıma; insanın bütün hayvanlar va ne-batlarla ince bir kardeşliği olma neticesine varır. Önesürdüğü tedbirler ise şiddetti ihtirasları Özcüiüğ Egoiz-mi öldürmeğe matuftur, insanı : kendini tanımağa, ken-dine hâkim olmağa, maddî şeylere bağlanıp kalmamağadavet eder.

Şunu da söyleyelim ki, bütün diğer doktrinler, - isrterseniz Ütibiler deyiniz - gibi Budizm de harfi harfinetamamen tatbik edilmiş değildir. Ayni zamanda birçokyüksek ruhların teşekkülüne de hizmet etmiştir.

Eflâtun[M. Ö. 429 - 347J

Eflâtunun en dikkate şayan vasıf [arından |biri içti-maî teşkilât idealine mühim yer ayırmasidır.

1 — Hayatı :

Eflâtun, milâttan önce 429 da Atina da zengin biraileden dünyaya geldi. Sokrat'a talebe oldu; hayatınıokuma, okutma, kitap yazma, uzun seyehatler - bilhas-sa Mısır'a - «ve üç kere Sicilya'ya yapmak ile geçirdi.«Akademus» parkında «Akademi» denilen mektebinitesis etti. Bugünün Akademi adı burdandir.

Eflâtun, uzun hayatı içinde, siyaset ile de çok meş-gul olduu. Eflâtun'un dünyaya geldiği devirde grek si-teleiinin dolgun ve zengin bir hayatı vardır.

Page 18: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 15 —

Bilhassa Atina, en ünlü günlerini; Perikles zamanınıyenice bitirmiştir; henüz zenginliği, refahı devam edi-yordu, fakat dahili ihtilâllerle sarsılmış bulunuyordu.Rejimi Monarşi, zadekân, müfrit demokrasi gibi şekil'den sekile geçiyordu. Nihayet sandalya kavgaları, hü-kümet datbsieri, Tiranlık devirleri de geldi. Diğergreksıteleri de hemen aynı halde idi, hiç bir istikraryoktu.

Böyle bir devirde gelen Eflâtunun iyi bir hüküme-tin nasıl teşkil edileceğini ve bunun idamesini ne suret-le mümkün olabileceğini tetkik etmesi çok tabidir.

Eflâtunun daha genç yaşından itibaren siyasî faali-yeti düjünüyordu. Fakat sonradan hayatını felsefeyehasretmeğe başlayınca, felsefeyi fikirleri ile, devlet a-damları üzerine tesir icra etmeyi ve bu, suretle, tahay-yül ettiği siteyi, yer yüzünde tahakkuk ettirmeği düşün-dü. Buna >Siraköze> tiranı «Deniş» ile olan münasebetide fırsat hazırlıyordu. Sicilyaya ilk seyahatinde Eflâtunubu Tiran büyük bir önemle kabul etti. Gerek Tiran ilegerek bunun damadı «Dion» ile Eflâtun arasında sıkıbir dostluk bağlandı. Bu adam Eflâtun'un hürmetkartilmizleri sırasına girdi. Binaenaleyh Eflâtun siyasî naza-riyelerinin tatbik mevkiine konularak kusursuz bir sos-yetenin kurulabileceğini ümit edebilirdi. Fakat, onun buintizarı boşa çıktı: Ne «Deniş» nede «Dion» böyle birişe teşebbüs etmediler. Amma o, en büyük eserlerindenbiri olan «Cumhuriyet» kitabını o ümitle yazmıştır.

2 — Şe'nî siteyi tenkit:

Eflâtun, bu kitabının sekizinci ve dokuzuncu fasıllarındasiteyi tenkit ile karışıklıkların ve inhitatın sebeplerini göste-rir. Bu filozofa göre sosyete: Bir zaruret dolayisüe ku-rulmuş olup beşerî ihtiyaçları tatmine mecburdur. Bun-da iş bölümü en başta gelen bir kanundur; Site ziraat

Page 19: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 1 6 -

vasıtasiyle temel ihtiyaçlarını elde etmeğe uğraştığı müddetçe. sitenin hayatı normal îdi. Fakat ihracatçılarcabaşladığından itibaren - alabildiğine istifade ve menfaathırsını körüklediğinden - fenalık da başladı. Servet ardın-dan koşma ve zenginlik; yeni yeni ve gittikçe sun'! ih-tiyaçlar doğurttu. Ve bunlarda türlü türlü yeni sanatlarmeydana g-etirdi. Bunların çoğu faydasız ve parazit san-atlardı. Bu suretle iş bölümü, en münasebetsiz ve fay-dasız noktalarına kadar götürüldü. Nihayet nüfusun ço-ğalması ve zenginlik ihtirası sosyeteyi emperyalizmeve muharebeye şevketti.

işte böylece sosyete, fena tanzim edilmiş," fena birorganizasvön halini aldı; fertlerin çoğu kuvvetlerini, fay-dasız faaliyetlere sarfeder bir hale geldi. Ve sosyeteninhayatı ekseriya karmakarışık ve zararlı şekle girdi. Sosyete bu vaziyete düşünce, felâketlerin en büvüfrü olanvatandaşların ahlâkının nasıl bozulacağını da Eflâtun,göz önüne getîrivor. Bu zenginlik meylinin insanlardauyandıracağı ilk his kibir ve ihtirastır. Böyle insanlar;yalnız paraya taparlar, egoistler! Hiç bir nevi vicdankanunu tanımazlar. Serveti elde edince, her türlü ahlâkıçiğniyerek, maddî fhazlar içine gömülürler, (oligarşıkadamın hareketi böyledir.) Bu rejim şüphesiz, zenginle-rin refah ve saadetinden mahrum olan veya kendileriniöyle zanneden bir çok insanların kıskançlığını uyandı-tır. Bu oligarşiyi yıkar ve yerine demokrasiyi kurdurur.Nihayet derrcVrssl de prensip ve mayası icabı. Tiranivigetirir. İşte Eflâtuna göre bozulmanın soyları böyledir.

3 — Ahengin veniden kurulmas» :

Siteyi iyi etmek, onu ifratlardan kurtarmak intizamıtesis etmek ile olur.Takat bu intizamı nasıl tarif etmeli?Eflâtun bu bapta, evvelâ (adalet) tabirini kullanmakta*

[dır. Bu adalet mefhumu <Cümhuriyet> kitabının birinci

Page 20: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 17 -

ve ikinci fasıllarında uzun uzadıya tetkik edilmiştir. Fa-kat Eflâtun, adalet ile ahengi birbirine karıştırır. Filhaki-ka ona göre adalet: uzviyetin muhtelif fonksiyonlarıarasında muvazene ve ahenktir.

Bu fikri, bilhassa, beşer ruhu ile mukayese ederektesbit etmektedir. Mükemmel bir site, iyi tanzim edilmişbîr ruha benzer. Eflâtuna göre bizim ruhumuz, üç un-surdan mürekkeptir. En aşağıda 'fşlih'âlar ve maddi ar-zular bulunur; açlık ve susuzluk g-ibi. En yukarıda akılvardır ki vazifesi; İyilik ve güzellik gribi fikirleri temaşave takip etmektir. İkisi ortasında (irade) vardır ki bu-nun rolü; maddi arzular ile aklın arasını bularak bunlarıferdin hayatına yardımcı kılabilmektir. Bir teşbih ile ifa-de edacek olursak denebilirki bizim içimizde üç şeyvardır.

1 — Yalnız yemeği düşünen bir vahşi hayvan.

2 — Yalnız aklı işliyen 'bir adam.

3 — Aynı zamanda hem vahşi hayvan, hem insan(olan bir arslan.

Eflâtun, «Phedre» kitabtnda ise daha mükemmel,başka bir mukayese yapar ki o da yine buraya gelir. Bi-zim ruhumuz; kendisine iki at kogultnuş bir «arabayabenzer* Bu atlardan biri yükseklere şahlanmak, daimagöklere çıkmak istiyor. Öteki at, yerin dibine'dogru çe-ker. İrade ise bu iki atın kuvvetlerini muvazenelendİrerekarabayı, doğru yolda götürmeğe çalışan bir arabacıdır.

Mükemmel bir site de böyle birbirinden tamamenayri üç sınıftan mürekkep olmalıdır, der.

Temelde: ameleler,çiftçiler, tacirler ki bunların va-iifesi, umumun ihtiyaçlarını temin etmek ve servetlermeydana getirmektir, fakat bu sureti idare etmekteolanlar, tamamen serbest değildirler. Çünkü servetin,

Page 21: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 18 —

idaresine ait talimatnarnaler, şefler tarafından yapıla-caktır. Filozoflar bu sınıfa «tunçlar sınıfı» diyor.

İkinci derecede «gömüşler sınıfı» gelir ki askerler busitenin müdafaasile mükelleftirler.

Nihayet «Altın sınıf» gelir ki bunlar devlet adamla-rı ve yüksek zekâlar olup en yüksek kuvvet ve kudretbunlarln elindedir.

4 — Liderlerinin ve devlet adamlarının yet'ştiril-

mesi :

Bu programın en mühim kısmı hudutsuz salâhiyetemalik olacak olan «Filozof - devlet adamları» nın yetiş*tirilmesi işidir. Memleketi idare edecek olanlarln evsaf»üzerinde, hiç kimse, bu filozof kadar, ehemmiyetle dur-muş değildir. O, idarenin dizginlerini ne soyca asillere,.ne zerrinlere verir. Ancak fikren yüksek adamlaraverir.

Eflâtunun sitesi böylece pek mükemmel bir terbiyesistemi üzerine dayanır. Bütün yurt çocuklarına on se*kız yaşına kadar ayni terbiye verilecek ve bu terbiyeoyun şekli altında olacaktır Cebir ve şiddet usulü ya*saktır On sekiz yaşın sonunda, bir yoklama ite, «Tunç*Iar sınıfı) Ayrılacak. Ötekilere iki sene daha beden ter-biyesi yaptırılarak askerliğe hazırlanacaklar. Yirmi yaşmda bir seçme daha yapılarak devlet adamları nam-zetleri ayrılacak. Bunlar, daha onbeş sene orada muh-telif aralıklı sıkı imtihanlarla mükemmel bir suretde okutulacak. Otuz beş yaşma gelince yeniden on beş senedevam edrcek yoklamah stajlara tâbi olacaklar. Bu sonon beş sene içinde okumaktan ziyade, idaıî ı e askerîmuhtelif makamlarda stajlarda bulunacaklar. Ancak elliyaş ndadır ki nazarî ve ameli her türlü kabiliyeti gös-terdikten sonra bir insan, devlet adamı olabilecek.

Page 22: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

. — 19 —

Kadınlarda, devlst adamı olabilirler. Çünkü bundacins değil ehliyet nazarı itibara alınacaktır.

E lâtunun, milleti sınıflara ayırması da sırf liyakatve istidat sebebiledir. Tunç sınıfının veya askerlerin çocukları muayyen imtihanları verince, devlet adamları sı-nıfına g çebılirier. Kezalik bu yüksek sınıfrn çocuklarımüsabaka imtihanında kazanmazsa aşağı sınıflarageçer.

Eflâtun'un sisteminde bir de (öjyenik) esası vardır.Marizlerin ve sakatların ha vat hakkını kabul etmez.Çocukların terbiyesi de aileye değil devlete yükletilir.

5 — N -tice :

E< âtAin «Cumhuriyet» kitabını yazarken bunu siyasîbir lüva ve hülya maksadile, değil derhal tstoikatınageçilecek b r program diye yazmıştır. Tatbik vaziyetinenasıl geç ieceğini dahi bildiriyordu. Bir hükümet darbe-si yapılarak (Filozoflar konseyi) diktatörlüğü eline ala-cak yanı v^zıytte intibak edemiyen ihtiyar vatandaşlarnefyolunar k, yeni site gençlerle kurulacak.

Ba o s^trinm pek çok haymî kısımları ihtiva ettiğinisöylem, ğe lüzum yok. Fakat pek çok enteresan ve hat-tâ modern f deri havi olduğu da inkâr edilemez. Bun-ların bu, iMsın* z<fer ile iki fa 'delim

Birine Eflâtunun terbıye/e, bilhassa devlet adamlarıterbıyts m r « «i büyük eh mnaiyf ttir O, milletin ida-re şekli « t$i » i doğma te^dûfl rine, askeri kuvvetedin veya SII - smlnrma b ra maz. Yalnız hünere vebilgi e vetu

Baiil^ «-er ki «idare ı$>, avnca bir san'attır;Hikmeti hü ûm t ic-bettMrs- ourda yalan ve hile da-hi caizdir; . , = sut) bu u .» Efâtun bu fikie tama-men muataif. E â 'IK> gö û<sal bîr ştf, filozof ola-cağından t*b,îd hlovof n çok geniş bîr kültürü; en

Page 23: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 20 —

yüksek fikirleri kavrıyabilecek bir ehliyeti akıl ve vicdanın bütün kaidelerine itaati olacaktır.

Liderin, devlet adamlarının zekâ ve dirayeti: Bütünfertleri umumî menfaate boyun ezdirtmekte; ve servetinistihsal ve tevzi işlerini bu esasa göre tanzim edebil-mekte görülür. Servet ancak hakikî ihtiyaçlar ile oran-tılı artırılacaktır. O, ancak bunun içindir ve bunu lider-lrr tesbit edecektir. Bu iş bugün bile, bugünün meşe*lelerinden değil mi ?. Bir nizam altına alınmamış, fazlaistihsal, fazla makinacılık, bazan şahsî servetlerin ifradifızla hususî menfaatler takibi... Meseleleri, devletleriekonomi işlerine müdaheleye sevketmiyor mu ?.

Bütün bu hadiseler gösteriyor ki - Efiâtun'un site-sinde olduğu gibi - daha ahenkli bir cemiyet yaratabil-mek için cemiyet ve milletin menfaatim, fertlerin ve ai-lelerin menfaati üstünde tutmağa daima ihtiyaç vardır.

Aristo(M.Ö. 322 • M.Ö 384)

Bugünkü batı medeniyeti: eski yunan kültürüile tysa dininin bir karmasıdır. Yunan kültürünün belkemiği de Aristo dur. Aristo, 17 yaşında öksüz ka-lınca, akraba ve aile dostlarından Proksen onu( Atama ) ya yanma alarak Atinaya tahsile göndermiş-tir. Atarna Bergamayı Dikiliye bağlayan şosenin kıyısın-Dikiliden beş kilometre kadar içerdedir. Vaktiyle,üzerinde Atarna şehri olan yere bugün (Ağıl kale)^denilmektedir. Aristo burada otuz beş yıl kaldı. Ve en

Page 24: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 21 —

güzel eserlerini burada yazdı. Atama kralı Hermiyas onukardeşinin kızi Pityas ile evlendirdi.

Aristo'ya göre insan için, en yüce erek; kendimizde-ki insanlığa özel kudreti geliştirmektedir. Bu kudret:akıldır. Binaenaleyh bir insanın değeri, bir insan içinen yüce erek: akim, faziletle beraber gelişmesindedir.

Fazilet nedir? - Türlü hal ve hareket tarzlarıarasında iyi niyetle en doğrusu hangisi ise onu seçmekve ifrat, tefrite düşmeden tam " o ı t a " yi güdebilmekte-dir. Meselâ cesaret, (lâzım olduğu tarzda), (lâzlm gel-diği derece)(lüzumunda) itimat veya korku hissetmektir.Zıttarı (korkaklık) ile (inatçılık) tır.

Cömertliğiu ifratı israf, tefriki hasisliktir.Şimdi fazileti şöyle tarif edebiliriz: En doğrn bîr

akıl ve ihtiyat ile ve kendimize nisbetle tam ( itidal = -orta) yi takip ile iradî ve kararlı bir surette hareketedaima hazır olmak.

Ahlâkî faziletin biri aklî, diğeri iradî iki unsuruvardır. Fazıhtli insan: insanlığa özel işi çok iyi yapmakister? yarıî her türlü ifrat ve tefritten çekinir, istihdafettiği gaye, ilk önce bir karar mahsulü değildir: istenirveya istenmez. Fakat bir kerre gaye, saptanınca bunaulaşma vasıtalarını göstermek, akla aittir.

Faziletli olabilmek için: istemek ve bilmek gerektir.İnsanın tabiat ve mizacının: Ahlâk ve faziletin ken-

disinde kolay veya güç teessüs etmesine t.siri vardır.Fazıylet, tabiat mahsulü olmayıp terbiye ve mümaresemahsulüdür. Terbiye ve mümarese ile fazilet, bir tabiatgibi olabilir. Çocuğu, zamanında terbiye etmezsek; ço.ukihtiraslarını takip etmeğe alışırsa attık onun faziletli ola-bilmesi pek güçtür. Elimizdeki taşı bir defa atınca, birdaha elde edemeyiz.

İnsan, en büyük saadeti hareket ve faaliyette bul-

Page 25: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 22 —

duğundan, en yüksek fazilet: hlhmete en uygun faali-yettir.

Kendi derinliğindeki insanlığa özel özü, tahakkukettirilen faziletli insandır ki hakikî insanlık tadını tatarve kendini mesut hisseder.

Faziletli insan, kara günlerinde dahi, mesuliyet his-sini büsbütün kaybetmez. Hayatın inişli, yokuşlu oldu-ğunu bilir.

İnsan, bir içtimaî varlıktır. Yani esas tabiatini teş-kil eden bütün (üf'ule=fonksiyon) larınv sosyal muhitte iş-letmek sizin, fazilet ve saadeti cemiyet içinde amel ha*üne getirmeksizin tam insan olamaz. Cemiyet ol mı yaydı(insanlığa özel mahiyetler) olamazaı. Böylece siyaset, ah-lâkın zarurî bir tamamlayıcısıdır. Daha doğrusu ahlâk,politikanın bir şeklidir. Bu sebeple ferd, kayıtsız veşartsız devletin emri altına girmek mecburiyetindedir.Devlet, her ferdin hal ve hareket tarzını, umumî saade-ti en iyi temin edecek surette sevk ve idare etmelidir.Şahsi entere ile siteninkini birleştirmelidir.

Devlet, terbiye ve kanun işlerini "• fertlerde faziyletiitiyat halini aldıracak şekilde düzenlemelidir.Aristo en raes'ud adım portresini şöyle çizer :

1. Bedenî ve ruhî melekelerinin inkişafı ahenklidir.2. Yaradılışı ve aldığı terbiye iyidir.3. işleri, yolunda gider.4. Servetçe, sıkıntı içinde değildir.5. iyi çocukları ve dostları vardır.6. Aklı en kuvvetli bir surette işlemektedir.7. Tabiî ve içlimaî temayüllerini tatmin edebilmek-

tedir.

— Portresi böyle çizilmiş adam, niçin mesuttur ?.— Aristo : <Bunu metafizikten öğreneceğiz. > diye

Söyle açıklar :

Page 26: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 23 -

tMetafizik diyor ki ;» Allah en mesuttur" Ve saa-deti için haricî hiç bir şeye muhtaç değildir. Kendi na-türü ile bizatihi mesuttur. Saadeti (fiil) den ibarettir. Zi-ra saadet, adalette değildir. Fakat öyle bir fiildir kibuna hiç yorulmaksızın devam edebilir.

Aristo'ya göre insanın saadeti : Tanrı gibi, hiç yo-rulmadan daima en iyiye doğru hal ve harekette bulu-nabilmededir.

Mevlâna Celâleddin(1207-1273)

Felsefeni en büyük işi; hayatın gayesini tayin«etmektir. Niçin yaşıyoruz? Niçin türlü türlü şeylere gönülbağlıyoruz? Bunların hepsi gönül bağlamaya değer şey-ler mi? Hepsinin üstünde, sonuna kadar, sonsuz biraşkla gönül bağlanacak tek bir şey, tek bir hakikat,solmaz tek bir güzel yok mu? İşte her devirde, her bü-yük filozofun radığı en büyük meselelerden biri budnr.

Bizim büyük filozoflarımızdan Mcvlâne Ceiâleddinbu mes'eie ile derin uğ)aşmış kudretli (Feylesof -Şair)dir.

Bugünkü içtimaiyat âlimleri medeniyeti « Daha yük-sek bir hayat» diye tarif etmektedirler.

Bizim büyük filozof aynı mânayı, daha şairene bireda ile:

c Can feşan ey afitâbı-ı maneviMer cihanı küherna binutna nevi»

Page 27: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 24 —

"Ey manevî güneş olan insan. Eski dünyada yeni'likler göstermek yolunda canını feda et,, diyor.

Gönül bağlanmağa değer tek güzel: her zaman,yepyeni daha üst, daha ileri, bir vatan, millet ve dünyayaratmak için bütün kudreti ile çalışmaktadır.

Fakat yepyeni bir dünya yaratmak için böyle (Yenihayat) yaratmağa gerçekten aşık, kendi özcülüğünü(Egoizmini) yakıp mahvetmiş tamamen kendini vatan vemillete hizmete hasreden bir nesil yetiştirmek lâzımdır.

Türk felsefesinde büyük İşlere, derin hakikatlereaşık, pek mühim yer tutar, içimizde «Yepyeni dünya>yaratmağa derin bir aşk, mukaddes ateş yok ise hiçbir şey yapılamaz. En büyük kuvvetler, en derin aşk-lardan kaynar. İçinde aşk olmıyen insan, büyük işlergöremez. Bu türlü aşkı en ince ve en derin terennümeden iki büyük Şair Filozof Yunus Emre ile Celâl dirr

Yunus emre bu türlü aşk hakkında :

«Hamzara kuvvet verir kaadir Çalap aşk erine>

Celâl de bizi her büyük işe saldıracak yepyeni me-deniyet yarattıracak âmilin aşk olduğuna inanır.

«Şat baş ey aşk hoş sevdayı maEy tabibi cümle ilethayi ma>

«Hastalıklarımızın hepsinin tabibi sensin, ey aşk»diyor.

Büyük bir ülküye kendini bir kere tam verip nefsi-ni unutan bir insanda can sıkıntısı, ruh üzgünlüğü, ha'sed, garez, egoizm denilen insan ruhunun seretaniarıolur mu ?.

Yüksek bir ülküye tam ve candan gönül bağlıya-mamak insan için pek tehlikelidir. (Yepyeni dünya) yarratmak aşkı az ise, rnsan ruhça düşkündür. Bu asîl vemerdane aşk, herkesin ve bilhassa yetişmekte olan nes-

Page 28: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 25 —

lin hepsinin kalbinde eski ateşgedelerin ateşi gibi yan-madıkça yeni dünya, yeni hayat kuıulamaz. Vatana enbüyük bir borcumuz yeni neslin gönüllerinde bu ateşitutuşturabiltnek ve bedence, rubca, seciyece kuvvetlivatanperver bir gençlik teşkil edebilmektir.

«Her ki in ateş nedaret nist bat»

«Gönlünde bu ateş olmiyan, yok olsun»

Kalbimizde bu ateş ile namütenahi tekâmül yolunaÇıkınca, önümüzü kesecek bir ilk harami; maneyî mer-tebenin en aşağısında kalmış insanların taktığı egoizm-dir, kaba meteryalizimdir; kendi putudur.

Lâkin maddeye, puta tapanın juhu yoktur.

«Her ki o ten ra perestet can neburt»

Celâ', gönlündeki (Yeni hayat) mukaddes aşki sön-miye yüz tutan, yerlerini altın aşkı sarmağa başlıyaninsanlara :

«Zer taleb keşti hud evvel zer bedi.»

«Sen şimdi altın ister oldun, Hâlbuki gençliğindekendin altın idin» diyor. Ah gençlik. O cidden altındır.Gençlik ömrün altın ve elmas devridir.. Çünkü mukad-des ateş içimizde o zaman tutuşur; derin tutuşunca so-nuna kadar da hiç sönmeden yanar. Ve mukaddes a-teş içimizde hiç solmayan bir algül olur. Diğer bir bor-cumuz : Kendimizdeki egoizm putunu kırarak örnek ol-mak suretile, her taze gönülde hiç solmayan birer algülaçtırabilmektir.

Celâl'e göre, gençliğinde, gönlünde böyle bir algülaçt»rmıyan insan, baharını gafletle geçirmiş demektir.

"O ki gafil hut ez keşti baharO ki danet kimetı in rüzgâr,,

Page 29: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 26 -

Kırılacak ve yakılacak iki put, İçimizdedir: Ego-izm ve meteryalizm. Er büyük başka bir borcumuzu daegoizmi ve materyalizmi nerede olursa olsun, boğ-maktır.

Mevlânadan:

«taşanları yarattığından dolayı Tanrıyı, Melekler it-ham ediyorlardı; Tanrı cevap verdi, taşanların çoğu ma-siyet çamuru içinde süaünecek, fakat bazıları nur içindeyürüyecek ve onların güzellikleri size gıpta verecek.Binaenaleyh ben, bu cihanı, ancak bunlar için tasavvurve icat ettim.»

«Senin benliğin bir dağ gibidir ki güneş görmene,güneşin nurunu almana mâni olur. Benliği aş, benliğin-den gaç ki yüksek hayat yaşıyasın.»

Mevlâna terbiyenin kuvvetine inanır :

"Ger tü senk ü şehre ü mermer şeviÇün besahip, dil resi gevher şevi,,

"Eğer taş, kaya mermer olsan dahi bir kâmil mü-rebbi elinde gevher olursun.,,

Eğoizim yolunda olanlara :

"Meyli tü suyi mügaylanest ü rikTa ki gül çini zi harı mürde rik,,

"Senin gittiğin yol : dikenliğe ve kumluğa gider.Ö.ü dikenlik ve kumlukta nasıl gül bulup dereceksin ?„

"Merhamete nail olmak istersen zayıflara merhamet

et „"Rahm hahi, ber zaifan rahm kün,,

"Ahiri her girye handeestMerdi ahir bin mübarek bendeest,,

Page 30: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 27 —

"Her ağlamanın sonu gülmedir. İşin sonunu g-Öreninsan, mübarektir.,,

"Ademi ra düşmeni pinhan besistÂdemü ba bazer akit kesist,,

"İnsanın gizli düşmanları çoktur. Hazer ve dikkatile hareket eden kimsedir ki akıllıdır „

'Her çi ber tü ayed ez zülumat ü gamAn zi bi bakî ü küstahest hem,,

"Başına gelen elem ve felâketler, sende allah kor*kuşu olmamasından ve küstahlıkla hareketindedir,,,

"Çün garaz amed, hüner poşide şüd,,

' Garazkâr olan kimse, karşisındakinin hünerinigörmez.,,

"Âhır âdem zadei ey na halefÇend pindari tü pesti ra şeref,,

"Ey insan!, mahlûkat zincirinin en üstünde olan a-dem oğlusun. Alçaklığı nasıl şeref zannedersin?,,

Bir de rubailerinden birini alalım :

"Nuri feleKest in teni hakii ma,Reşki melek amedest çalâkii ma,Geh reşk büved firişte ez pakii ma,Geh bigrîzed div zi bipakii ma,,

"Bizim şu kara topraktan olan bedenimiz feleğin nu-rudur. O kesif ten asumanda Öyle sür'atle «çar ki buçalakî, meleklerin bile gıptasını davet eder.

Bazen gök insanları, biz toprak adamlarının temiz-ligini kıskanırlar; bazen de şeytanlar bizim kötülüğümüz-den kaçarlar.,,

Mevlânanın doğumu Belklde 16 Rebilevvel 604^1207).

Konyada ölümü : 5 cemazilahir 672 (1273).

Page 31: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 28 —

Rable(1494-1553)

1 — Havati v« es«rleri

Rable.nin doğum tarihi sağlam bilinmiyor. 1494 deolduğu sanılıyor. Fransada (Touraine) de doğmuştur.Liyon'da bir hastanede operatördü. Kardinal (Balay) abaşkâtiplik ettiği sıralarda onunla, ağır işler alarak Ro-maya bir kaç kez gitti. Çağının hem bilginlerine hemsiyasasına, hele Fransa krallarile Papalık arasındakibağlara inceden inceye bilgili idi.

Komik bir eser olan ve (1532) de Liyonda basılan(Pantagruel) basılmazdan önce bir çok kitapları çıkmış*ti. Ünlü bir yazıcı idi. Yazının ardını koğdu. 1554 de(Gargantua) kitabım bastırdı. Kocalığı ve ölümü üstünebilgimiz yok. 1553 de öldüğü sanılmaktadır.

Ölümünden sonra, onundur diye eserinin beşincibölümü (Li'ıl Sonnante) adile basılmış ise de bu eserinonun olmadığı söylenilir.

Bu büyük fantazi ve komik eserin genel bir kurumuvardır. Şövalye romanı o!up bu kahramanın başındangeçenlerdir. Şaşılacak bir doğum, soysop kütüğü, çocukluk ve açılma, savaş akıtılan, acayip inlerde gezmeler^Hepsinde ölçüsüz bir karikatüıcülük vaıdır. Belki bu-nunla müellif, salt kikâyecilik merakını yerine getirmiş-tir. Bununla beraber bu iki eserinde, zamanının büyükİşleri üstüne diyeceğini demeğe yer bulmuştur. Eseile-rinde, böylece şaka, insanı derin düşüncelere götürür.

Page 32: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 29 —

2 — Tabiata srü"enme :

Rable, Katolik kilisesinin temel inanlarından dışarıçıkmamıştır. Bununla beraber dinle düzeltme istiyenler-dendi. Fakat bu düzeltmenin, g-iirültü çıkarmadan, yön-temli yapılmasını istiyordu. Amma ne Protastart, ne deKatolikleri kandtramıyordu. İki taraf ta ona saldırıyorve o da butun gücile kendini kalkanlıyordu. Protestan-lığı kuranlardan (Kalveni) olduğu denlü, Papayı da çe-kiştiriyordu. Gerçekte ise kendis', herhesin anladığı Hris-tiyan dininin yolcusu değildi.

Onun temel düşüncesi : Tabiata güvenme, dahaaçık söz ile dirime güvenç idi. İnsanların çtktiği acılarıbilmekle beraber, bu, onun nikbinliğini azaltamıyordu.Eserinde: diriklik, çalama sevgisi ve hürriyet taşkın vecoşkundur.

Rable'nin temel eserinde, bu günün önemli düşün-celerinden olan, maddeye bütün gücite sarılarak bundanbir çok iyi bulgu ('cat) lar alana çıkarmak. Beşerin ça-lışmasını ve bulgularını saygı ile anar. Meselâ üçüncüfecisinde (Kenevir) den ve bundan yapılan bez, jiyiro,ip, çadır, yeldeğirmeni kanadı, kâğıt ve başka nesneler-den söyler, ve geleceğin hava yo!c ıluğundan bile sözaçarak, o günlerde de bundan aşılanacağını (istifade)söyler.

Dördüncü faslında hemen hemen tarihi materyalizmin bir şemasını çizer:

"Adam oğlu, daha ilk çağda, ürün almak için topra-ğı sürmeği ve ekinciliği buldu,,,

"Ürünü korumak için silâhlan ve çerıHği buldu „Riyaziyat ile tıbbı ve nücumiyati, gene ürünü, emniyetaltında uzun müddet ilintisiz tutabilmek için buldu.

Su, yel ve kol değirmenleri buldu. Bunları bir yer-

Page 33: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 30 —

den başka yere götürmek için sanaatlar buldu. Geneürünü deniz aşın götürmek için gemiler yaptı

Böylece tabiat ; insanın canını iğneliye iğneliye onuyorulmak bilmez b°r verimliliğe ulaştırmıştır: İyi yaşa-mak için ; tabiatı • iş ve arama ile iyi tanımak gerek-tir. Ancak böylelikle; doğru ve güzel bir (rub) sahibiolabiliriz. Rab'e eski çağın (ahlâksız) bilgisi, (ruhu) vokeder,, sözünü anmak ile beraber, bilgiye, ahlâkın kuru-munda bile oüyük bir yer verir. Mürebbisınin (Gargan-tua) için çizdiği terbiye plânı ünlüdür: Görme ve ara-maya dayanan dolgun bir ansiklopedik bilgi; zihin kül-türü denlu oyun ve belen kültürü de var. (Gargantua)abdaldı. Yani müiebbısi, onu bilgin, gönül ahcı, i>ı yü-rekli, uslu, güler yüzlü bir genç yaptı Okumanın gücü-ne coşkun manı vardı.

Rableye göre insan; bilgili, iyi, ertemli olmağa öze-nir ; elverirki ret biye yolu ile bunları ona vermeği bi-lelim.

3 — (Müsamaha v* Bar»8C»l>k "•

Hayat sevmek; Rable, hayata engel olan, hayatıboz&n ye k ran her i esneye düşmandır. Her fırkanınfanatiklerine, baskı taraftarlarına saldırır. Çağının (Hü-manist) leriJe beraber karalı savaşları» vahşet çağlarından kcinaa olduğuna inanır. Yeni zamanların aydın toradamlatımn vazifesi dünyayı bü felâketten kurtarmaktır,der.

(Gargantua) da şöyle bir parça vardır: Kral (Pıkroşoı) bütün acunu almağı kurmuş. Komşusu(Grandgusk^nin üstüne saldırmağı düşünüyor. Bu sonuncu, harbi is-temiyor amma ne yapsın, kendini korumak gerek. Böy-le gününde bik, düşmanın, 'şimdilik sapıtmış sevdik,,gibi bakıyor Düşman ordusundan tutulmuş tutsak bııvzabiti, şu öğüt ile geri yurduna gönderiyor:

Page 34: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 31 -

" Bu çağ, komşuları olan, hristiyan kardeşleri za-rarına acunu almağa kalkacak çağ değil. Eski Herkül-lere, Isüenderlere, Aniballere. Spirelere, Sezarlara... ben-zemeğe özenmek ine ie uyan bir iş değildir. Biz krallık-larımızı, o kitaba %öıe, korumağa ve çevirmeğe buyu-rukluyuz. Komşularımızın yurtdaşlarıni almağa değil ip-tidai insanların ganimet'dediği şeyin bugünkü adı yağ-macılıktır. (PIMOŞOI) saraymda rahat rahat oturup yur-dumu yağmayı ûüşünemesin. Çünkü kendisininkini iyiçevirerek tır ki o.u yükseltebilir. Benimkim yağma et-mek istet se o zatuan kendisininkini yok etmiş olur.

Tannyi severseniz şuradan savulup gidin. Ve kra-ltnizı girdiği çıkmazdan kurtarın. Sizden kurtuluş akçesi istemem Atlarınızı ve silâhlarınızı da size geri ver-sinUr. Komşular ve eski dostlar arasında böyle yapmakyaraşır. Aramızdaki anlaşamama, kan dökmeğe değmezEflâtun derdi KI, Yunanlılar arasında, nasılsa, birbirleri-ne karşı silâha saulmak olursa bunun adı,muharebe olmas n, (bir fi.ne ve fesat çıkt) olsun; ve son.kette soğuk kanlılıkla çözülmeğe çalışılsın.

4 — M»ıt!H«r iren-1*k»»t' (Telem kıt'ssı)

Pıkro>ol uzttnt-, (J. ) di'da şen ve kahraman biradamın çalışması ile, üst geliniyor Ve buna, öğdül ol-mak üzere, ona (Telem) denilen yer veriliyor. Burasıusluların ve mattuiarın oc.ğı oluyor. Bununla, Rable,düşüncesini çiziyor.

Burada orta çağ şatolarının lüksü, konforu ve ince-lifti var.

Bu acu un yalnız t tUnndan ve iyiliklerinden mi aşılanmak (ıstıfdde edilmek) istemlivo ? öyle ise buincelik ve zekâ »it y- j:um; iidır (Telem) de kabal klarayer yoktur. Hctıâ tx>* tf ğa b ie pek değer verilmemiştir.Telem'lıler; cncak güzel konuşmalardan, güzel nesneler»

Page 35: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

__ 22

den, musikiden, okumadan, oyundan tat alırlar. Onlarçok ertemü ve mutludurlar, çünkü ergindirler.

Prensipleri şudur : Ne istersen yap Çünkü iyi ruh-la doğmuş, iyi terbiye edilmi-, iyi insanlarla düşüp kal-kan ergin kişiler, hemen özgider (insiyakî) gidişle er-temü işlere doğru koşarlar ve fenalıktan bütün güçlerileçekinirler. Baskı (zülüm ve istibdat) altında kalan insan-lar ise; hürriyeti (fazilet) yöneminde yürütecekleri yerde,baskı (istibdat) boyunduruğunu kırmağa yürürler. Çün-kü insan, (memnu) nesdeye yelenii (haris) dır.

Bu ütioi diyarında bu geniş hareket örnek bir ha-yat yaratmıştır. Burada, okuma yazma, musiki ve beşaltı dil bilmiyen insan yoktur. Erkekler, şövalyedirler;kahraman ruhludurlar. Kadınlar hem bilgin hem ince-dirler.

Kadınlığın her zerreündî işin eri oldukları gibi (fi-kir) hayatları da pek yüksektirler.

Buraya sinsiler, faizciler, kötü hiç bir nesne gi-remez.

Yalnız sevinç içinde yaşamağa yaraşanlar girebilir.

5 — Net'ce :

Unutmamalıdır ki Rable'nîn eseri, çalışkan bir ada-mın kalem sınamaları biçiminde, komik bir eserdir. Bun-da fikirler yufka, çocukça ve aşrı şişirilmiştir. Bundanötürü hepsini, gerçek diye almak doğru olmaz.

Bununla beraber (ahlâkî temayül) ler bakımındandikkate değer. Bir çok doktrinler derler ki: iç olgunlu-ğu, normal hayatın tatlarına üst tutulmalıdır. Hayatıntatlar na pek düşkün olmamak gerektir. Bunların baş-lantıs; tabiî olan her nesneden insanı yüz çevirtmektir.

Daima ruhla bedeni çarpıştırırlar. "Temel olan bl«rincidir. tkircisine karşı ilişiksiz kalmalıyız,, derler.

Rabie ise, maddi hayata da yer verir. Bu adama

Page 36: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 33 —

göre Avrupanın ayırt büyüklüğünü yapan şey: tabiatıarama ve tanıma ile bu tanıma sonunda, elde edilen ya-ratıcı iş) tir.

Bu yüzden denilebilir ki Rable, bir ütopist değil :bir realisttir. Öyle amma onun ütopistliği şuradadır. Ta-biî olan her şeyin daima iyi olduğuna inanması.. İnsan,salman (hür) olarak ertemi (fazileti) bulabilmek için, ta-biatini kovalaması yeter, der. Bunda Rable, hocası,(Erasm) in izinden yürümüştür. Er asm der ki: Ben doğ-ruluğa akmağa (temayüle) (tabiat) derim... Kuşlar nasıluçmak için, öküzler nasıl sapan için doğmuş ise insanda ertem ve felsefe için doğmuştur.

Eğer bir insan kötü ise o; baskı ve sinsilik (mürai-lik) ile bozulmuştur. Ona salmanlığsnı geri verin, ondadoğruluk, güzel düşünce ve işler hayatını tekrar yaşat-mış olursunuz. İşte burada Rable ütopiye düşüyor'

Kınalı oğlu Ali EfendiIspartada doğmuş, ve hicrî 979 da Edirnede ölmüş-

tür. (Ahlâkî alâi) eserile ünlüdür. Kâtip Çelebi'nin (Keş-fi zunun) da yazdığına göre bu estr; celâli, nasırı, muhsinî ahlâklarına kendi tarafından da ilâveler edilmeksuretile meydana getirilmiştir. Samda Semiz AH Paşayaithafen yazdığından eserine (ahiâkî alâî) adını vermiştir.

Eser bir mukaddeme ile şahsî, ailevî içtimaî ahlâk-lardan bahis üç bölümdür. Ana fikirlerini aldım :

İnsan, hekimane yaşamalıdır. Hikmet nedir ? - Ru-hun, en yüksek derecede ilme ve iyi hareketlere sahipolmasıdır. Hakikî saadet: ilim ve imandadır. Kalbimize

3

Page 37: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 34 —

şüphe sarmamasına ve ilmimizin gittikçe artmasına bü-tün kuvvttimizle çalışalım.

Bizi hekimane yaşatacak iki şey: ilim ve ahlâktır.Ahlâk nedir ? - Evvelâ vicdanı kötü düşünce ve ni-

yetlerden temizlemek, sonra iyi niyet ye düşüncelerledoldurmak.

Fena hal ve hareket, insanda geçicidir. Murat edinceinsan, hal ve hareketini düzeltebilir, insan, hal ve ha-reketini, karakterini, değiştirebilir mi ? - Evet değiştire-bilir, Zira hiç bir karakter, fıtrî değildir. Yalnız bazı İn-sanlarda karakter, taş kesilmiştir. Bunlarda güçlük vardır.Fakat çok uğraşma ile bunlar da muvaffak olurlar. Bugüçlük sebebiledir ki, karakter değişmez, diyenler var.

Rub; ebedîdir. Bedenin harap oluşu, ruha şamil de-ğildir. Beden, ruhî tekemmül ettirme yolunda bir alet-ten ibaret olup saadet arama yollarında bir binektir.

insan ruhu, hayvanlardaki ruhtan iki nokta ile ay-rılır :

1 — (Külliler) ile, harici âlemde (asıl olan şey) inne olduğunu kavraması ile.

2 — Hal ve hareketlerin iyisi ile fenasını ayırt ede-rek iyisini yapabilmek ile,

Hal ve hareket üç türlüdür :Ehli hayvanlarınYırtıcı hayvanlarınMeleklerin

ki gibi.tnsan, bunların ikisi ile hayvanlar âlemine; üçüncüsü

ile melekler âlemine ortaktır. Bu üçten hangisine isterseöyle yapmakta hürdür.

Ata binmiş, yanında köpeği, bir avcıya benzer.Eğer insan, atla köpeği iyi sever ve idare ederse üçüde mes'ut olur. Ama eğer at, istediği yere giderse üçüde bedbaht olurlar. Zira at uzakta bir yeşillik veya su

Page 38: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 35 —

görür gribi olur. Oraya koşar. Ama gördüğü ne otturne su ...

İnsanın aslına, tabiat içindeki mevkiine, ve gelece-ğine bir göz atalım. Asıl ve menşei, (fbni Yemin) in şusözünde hulâsa edilmiştir:

Kâinata cansız olarak girdim.Sonra nebat, sonra hayvan oldum.Şimdi de insanim.insanın tabiattaki mevkii, merdivenin of tasıdır: iyi-

lik yapmak ile en yüksek noktaya yükselebileceği gibi;*fena hal ve hareketlere sapmak ile de en kötü uçurumadüşebilir, insan, ancak kendisini terbiyeye uğraşmakiledir ki mes'ut olur. Saadetinin anahtarı kendi elindedir.Yaradılış, iktizası, iki yöne de yön alabilir. Bu işte kendişine yardımcı büyük bir mürebbiye muhtaçtır.

Müstakbel hayat: bunda (Kınalı oğlu), Efiâtun'un(Misal âlemi) ni kabul eder. Ruh, bedenden ayrılınca(Misal âlemi) ne gidecektir, der. Bu dünyada kazandığıilmi, imanı, iyi hal ve hareketleri; orada güzel bahçeler,köşkler halinde tecelli edecektir. Cennet budur;

Cehalet ve kötü hal ve hareketler ise yılanlar veakrepler halinde tecelli edecektir.

Cennet ve cehennem, ancak ruhta mevcuttur. Ru-humuz bedenden ayrılınca sinemizde : ya yaptığimız iyi-liklerin sembolü bir sevgili veya yaptığımız fenalıklarınsembolü yılan ve akrepler bulacağız.

Materyalistler bu görüşü kabul etmezler. Ama akıllıinsan, o âlemi, ispatlı tanımağa muvaffak olmasa bile,inkâr etmiyerek : (belki) der.

Nasıl yaşamalı? 7 - fazilet ve adalet iıe yaşamalı8

Fazilet: Zekâ, cesaret ve iffet ahengidir. fnsan, bmi ç değerin ahengini ancak daimî bir uğraşma ile sağ-layabilir.

Page 39: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 36 —

İnsan dünyaya bir (tabi! sebep) ile gelmiştir. Tabiatmahsulüdür. Terbiye san'atı iledir ki kendisini ar mah-sulü yapacaktır. Terbiye '• nefsini ve neslini muhafazaiç güdülerini tadilden, hiddetine sahip olmadan, zekâsınıgeliştirmeden ibarettir.

Zekâyı geliştirecek şeyler şunlardır :

1) tyi düşünmeği öğrenmek.2) Matematik vasıtasile zekâya bir kesinlik vermek3) Tabiat ve Tanrı hakkında derin bilgi edinmeğe

çalışmak.

Bu üç şeyi elde ettikten sonra (adalet) e ulaşmağaçalışmalıdır ki şu üç şeye dikkat ile olur :

1) Tanrıya itaat.2) Memleketin kanunlarına itaat.3) Ah; verişte hak geçirmemek.Birinciyi yapmıyan kâfirdir, ikinciyi yaptniyan eşki-

yadır. Üçüncüyü yapmıyan hırsızdır. Her azayı, her kuv-veti kendilerine özel işleri yaptırmak da adalet iktiza-sıdır.

insan, bedenî ve ruhî kuvvetlerini, fazilet elde etmeyolunda harcamaüdır, Eğer dünya, böyle âdil bir ada-mın iradesinde olaydı, cennet olurdu.

Ödevi; fazileti idame etmek olacak bir ruh i]yeni debeden ijyeni kadar gerekli bir şeydir. Bu maksatla ruhadaima iyi hal ve hareketler teklifinde bulunmalıdır. Ziraböyle ekzersizler yapılmazsa ruh, zayıflar, tenbelleşir. Bu(îîiümarcseler) yumuşlardır.

1) ihtiyarlık günlerinde dahi ilme çalışmaktan vaz-geçmemek.

2) Şimdiye kadar elde edilen bilgileri, unutmamağaçalışmak.

Page 40: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 37 —

3) Şehvet ve hiddeti tahrik etmemek. Bilâkis müm-kün olduğu kadar sükûnellegtirmek.

4) Mahrumiyetlere ve acılara dayanmak.5) Kendi hatâlarını aramada çok dikkatli olmak.Terbiye işinde, bilhassa dördüncüsü pek önemlidir.

Büyük hekim Sokrat, eş olarak, en çirkin ve cadalozbir kadın seçmişti. Neye böyle yaptığını soranlara :

— Sabrımı artırmak ve içimden hiddeti koğmakiçin, derdi.

Ruh: Fazla şehvet, hiddet ve ihtiras ile bozulabilir.Bozulunca ilâcı terbiyeye baş vurmaktır. Bunun yolu şu-dur: o, fena hal ve hareketin tersini yaparak bu iyi yol-da uzun müddet uğraşmak.

İnsan, kendisinden mümkünse daha iyi varlıklardünyaya getirmek için evlenmelidir. Evlenipte böyle yap-nnyan şeytanın kardeşidir.

«Çocuğun vicdanı, bir boş levhadır. Oraya ne ister-sek resmedebiliriz. Terbiyenin ilk işi; çocuğu fena tesir-lerden ve fena muhitlerden korumaktır. Zira çocuk, herşeyi taklit eder.

Çocuğun yanında; iyi hal ve hareketleri öğtneli. Fe-na hal ve hareketleri vermeli.

Çocuk, fena bir harekette bulundiyse, sert bir surette azarlamaman. Yaptığı hareketie kötülüğünü tatlı dilile aydınlatmalı. Öğretimine gelince; ona fıtrî kabiliyetinelere ise onu öğretme'i. Bilhassa şuna çok dikkat ede-lim ki tenbeltik, onda itiyat halini almasın. Bilâkis işzevki en derin kökteşsin.

ilerletmek için insan oğlu, cemiyete muhtaçtır. Fa-kat içtimaî hayat, birtakım kargaşalıkları muhtevidir.Eğer bir cemiyette adaletsizlik varsa o zaman cemiyethayatinin, ilerleme yolundaki, avantajları kalmaz; fenaolur. Buna mâni olmak için iki vasıta vardır.

1) Doğru yola gelmek istemeyenleri hizaya getire-

Page 41: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

cek kanunlar yağmak.2) Faziletli insanlar arasındaki gibi sevgiyi geliş-

tirmek.Cahilleri, birbirlerine sevdirmek güçtür. Fakat hal-

kı terbiye ile buna ulaşılabilir. Bu sağlanınca kanunlarapek ihtiyaç bile olmaz. Zira kanun ancak cahiller ara-sındaki anlaşmazlığı kaldırmak içindir. (Sevgt) dünya-sında fert, başkasına ait olan şey için bir haksızlıkyapmağa kalkmaz. Bilâkis elinde olan şeyi bile sevdiğiihsanlarla paylaşır.

Sevgi, adalete bin kere tercih edilir, tnsanhk, ancak(sfcvg') ile yaşar. Bunun içindir ki sosyete de sevgininhükümran olmasına çok çalışılmalıdır.

İnsanlar üçe ayrılır ı1 — Yaradılışta faziletli olanlar ki iyi işler yapmak-

ta hiç güçlük çekmezler. Bunların miktarı azdır.2 — Bilim sayesinde faziletli olanlar. Bunlar düşün-

ce kuvvetile iyi ve kötüyü birbirinden ayırt ederler. Fe-na hal ve hareketlerden uzak kalmaları için bunlara kü-çük bir öğüt yeter. Bunların miktarı ortadır.

3 —. Bu üçüncü grupta olanların doğru yola gel-meleri için kuvvet ve şiddet kullanılması gerektir. Bun-ların miktarı çoktur.

Memleketin dizginleri, birinci guruptan olan insaalarelinde olmalıdir. Bu seçkin insanlar, bir taraftan, mem-leketi hekimane idare etmeliler. Diğer tarafta da vatan-daşlarını iyi terbiye ile onlara doğru yolu göstermeli-dirler.

Vatandaşlar beş gruba ayrılır;1 — Yukarıda söylediğimiz seçkin insanlar.2 — Halk terbiyecileri.3 — Adalet kanunlarının tatbik edilip edilmediğini

kontrol ederler.4 — Askerler.

Page 42: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 39 -

S — Çiftçi, tüccar, san'atçı gibi vatandaşların ihti-yaçlarını sağhyanlar, Eğer bir insan, bu beş gruptanbirine dahil değilse, bu, buğday tarlasında biten vebuğdaylar zararına olan fena ot gibidir.

Vatandaşlar, milletin iyi işlerine bütün kuvvetlerilesarılmalıdırlar. Düşünce ve harekette bir olmalıdırlar. Şe-fin yegâne arzusu, memleketi saadete ulaştırmak olmalı*dir. Eğer bunu şef unutursa memleket, düzensizliğe dü-şer ve her şey karmakarış olur.

Bir devlet dört şeyle yaşar :

1 — Adaletle*2 — Devlet adamlarının ve generallerin birliği ile.3 — Düşmanları arasında tefrika olmasile.4 — Devlet işlerini' ehline vermek ile.

Davlet reisinin, yurdun her bucağında, zeki ve sa-mimi muhabirleri olmalı ve bunlar halkın ve memleketindurumunu reise, dos doğru, bildirmelidirler.

Dekart[1596 -1650]

Dekaıt, yeni çağ felsefesinin babasıdır. Fransanmdünyaya verdiği en büyük filozoflardandır. Hayatı anla-mak için elli üç yıllık ömrünü okumağa, düşünmeğe veseyahate vermiştir. Muhtelif memleketlerde on yedi seneseyahat etti. 1629 dan itibaren de, düşünmek için dahauygun gördüğü HoUandaya çekilerek uzun yıllar oradabîr inziva hayatı içinde düşündü ve insanlığa en faydalıeserler verdi. 1649 da tsveç Kraliçesi (Kristin)m daveti

Page 43: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 40 —

üzerine Stokholm sarayına gitti. Ve 11 Şubat 1650 deorada öldü. Kemikleri on altı yıl sonra Isveçten Parisegetirildi. 21 Mart 1596 da doğmuştu.

Dekart'a göre insanın eti asil vazifesi: insanlaradoğru yolu matematik kadar kesin ve ap aydın göste-recek bir yol arayıp bulmaktır.

10 Kasım 1619 gecesi Neubourgda düşünürken ku-lağına bir ses geldi: Mevcut felsefeyi ıslaha davet edi-liyordu.

Dekart, matematiği yalnız soyutlara (mücerredlere)değil realiteye de teşmil etmek istiyordu. Bu öyle bir(umum! matematik) ilmî olmalı idi ki bütün ilimleri ku-caklasın ve hepsindeki kat'iyet, matematik katiyeti de-recesinde olsun. Dekart'a göre bu, olsa olsa (felsefe)plabifirdi. Ona göre endüstri, tıp, ahlâk, meyvelere benzetilirse, ilimler ağacın dalları. Felsefede ağacın kö-küdür.

Bir memlekette ilimsiz ve felsefesiz endüstri ve di-ğer meyveler elde etmeğe çalı g m ak kuru değnek üstün-de birtakım meyveler bağlamağa benzer. Bir memle-iekette meselâ endüstrinin gelişme derecesi, ilim ye fel-sefe gelişme derecesini asla geçmez.

Dekart, ilimlerin hepsine matematik usulünü tatbikile kâinatı bir makina meselesi haline soktu.

Dekart'a göre akıl, bütün insanlardamüsavidir. İn-sanlar arasındaki fark: aklı, iyi metodla sevkedip etme-memden gelir. En büyük insanlar, en büyük .faziletlereolduğu kadar en büyük fenalıklara da müstaittirier.

«Bütün akıl kuvvetlerimi, takip etmekliğim lâzımgelen metot ve - yolu seçmeğe vermek.» Dekart'ın ilkişi bu oldu.

Bu işe (Dekart); o zamana kadar edindiği ve doğ-ru diye kabul ettiği şeylerin hepsinden şüphe ederekbunların hepsini zihninden atmak ile başladı. Yeni bir

Page 44: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 41 -

arama ile ya bualardan daha iyilerini bulacak yahut es-kilerinin içinde sağlamı varsa onları bir tartacak. Genç*liginde iyi bir tartıya vurmadan aldıkları varsa şimdionları atacak.

Dekart, cemiyet işlerinde gelenekten ağır ağır iler-lenmesini ister, thtiiâl taraftan değildir. <Zira, der, Ce-miyet müesseseleri bir kere yıkılınca, çok fena yıkı-lırlar'»

Fakat şu doğrudur ki ilimde herhangiblr reformolunca bunun ardından bu reiorm, içtimaî müesseseler-le devlete de sarar.

«Ben daha iyilerini edinmek için bütün bilgi vekanaatlerimi şöyle bir tarafa atıyorsam bu; kendi düşün-celerimin daha mükemmel olmasını temin maksadiledir.Ve yalnız kendime ait sahadadır. Hiç -kimsenin benitaklit etmesini istemem. Bu tehlikeli bir şeydir' Zira çokinsanlar, bir kere ötedenberi benimsedikleri ilke pren-siplerden şüphe ederek ana yoldan çıkmağa başladılarmı ondan sonra daha iyi bir yola gidemiyerek bütünhayatları boyunca dalâlette kalırlar.

Gençliğimde ben mantık ile matematiği çok sever-dim. Bunlardan meded umdum. Fakat biraz derin düşü-nünce gördüm ki: mantık, pek çok iyi ve doğru şeylerihavi olmakla beraber içine o kadar lüzumsuz şeyler ka-rışmış ki iyisini lüzumsuzundan ayırt edebilmek, hammermerden bir (Diyana) heykeli çıkarmak kadar güç.

Matematik da o kadar soyut (mücerret) lere dalmışki muhayyileyi bitkin düşürmek sizin zihni terbiye ede-miyecek.

Bu sebeple bunların faydalarını muhtevi ve kusur-larından azade başka bir yol aramalı idim. Bir de ka-nunların çokluğu, kaçamak ve mazeretler tedarikine deyol açacağından kanunları sayıca pek az fakat çoksıkı tatbik edilen bir devlet, en iyi bir devlettir. Binae-

Page 45: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 42 —

naleyh mantıkin lüzumsuz kanun ve kaidelerini atarakbunlardan - tatbikinde bir kere dahi vaz geçmemekşartile - şu dördünün bana yeteceğine kani oldum:

1 — Bedihi olmıyan bir şeyi hakikat diye kabuletmemek*

2 — İnceleyeceğim bir meseleyi, en küçük parçala-rina kadar ayırmak.

3 — En basitten başlayıp mürekkep bilgiye doğruçıkmak.

4 — Hiç bir şey unutulmadığını temin edecek su-rette tam tadat ve yoklama yapmak.

Şimdi ben bu dört prensip ile her şeyimi yenidenyapacaktım. Fakat beğenmeyjp tv yıkmak ve yenisininplânlarını çizmek kâfi değil. Yenisini kuruncaya kadar,şimdi çalışırken içinde oturulabilecek bir ev lâzımdır.İşte bunu temin için kendime üç kaideden ibaret birahlâk yolu çizdim:

1 — Vatanımın kanunlarına, örf ve adaletlerine veçocukluğumdan beri içinde büyüdüğüm dine tamamenriayet, diğer her şeyde ifrat ve tefritten çekinip itidal.Çevremdeki insanların en akıllıları tarafından kabul edilmiş yolda yürüme:

2 — iğlerimde sebatlı ve daima faal olma. Orman*da yolunu kaybeden bir insan ne oturmalıdır, ne dekâh bir tarafa kâh bir tarafa gitmelidir. Yalnız bir isti*kamete gitmelidir. Zira böyle yaparsa, ormanın bir kı-yısına çıkma ihtimali daha fazladır. Böylece ömrümüzüihmal ve lmhal içinde gtçirmiyerek, en doğru yolu bul-mak elimizde olmadığı vakit bile, «doğruya en yakın» agöre hareket etmek en uygundur.

3 — Nizam-ı âlemi değiştirmeğe kalkacak yerde ken-di arzularımı değiştirmeğe çalışmak.

Bu üç kaideyi tek başıma kapanmaktan ziyade in-sanlarla düşüp kalkmak ile daha mükemmel elde ede-

Page 46: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 43 —

ceğime kani olarak hemen seyahate çıktım. Ve dokuzyıl, âlemde oynanan komedyalara oyuncu olmaktan zi-yade seyirci olmağa gayret ederek seyahat ettim.

Bu yıllarda idi ki zihnime euvelce yerleşmiş bütünhatâları köklerinden söküp atmağa başladım. Eski bina-yı yıkarken, sonra yenisinin kurulmasına yarayacakolanlar hıfz edildiği gibi, ben de esassız fikirlerimi attı-ğım sırada, öyle müşahede ve tecrübelerde bulunmaktaidim ki bunlar bilâhare daha sağlamlarını kurmağa ya-radı.

Bununla beraber arama taramaya başlıyalı dokuzseneyi geçti. Henüz âlimler ve filozoflar arasında müna-kaşa edilen büyük meseleler hakkında kat'î bir bilgiyevarmış değilidim. Bunun üzerine bu müşkül meselelerihal etmek için • tanıdıklarımdan uzak kalmak üzere -Hollandsya çekilmeğe karar verdim. Ve Hollandada se-kiz sene hakikat nedir diye düşünmeğe, araştırmağa gi-riştim.

*Yukarıda ahlâkta bazen <doğruya en yakın> bir fi-

kire gerçek imiş nazarile bakılıp riayet etmek lâzımdırdemiştim. Şimdi bunun tam aksini tutnrak mademkiben hakikati aramağa nefsimi hasrettim. Öyle ise zerrekadar şüpheli olan şeyi bile büsbütün batil imiş gibiatmak lâzım geldiği kanaati üstünde yürümeğe baş-ladım.

Uyanık iken malik olduğumuz fikirlerin uyurken dehiç biri bu esnada hakikî olmadığı halde, ayniyle zihni-mize gelebileceğini anlayınca, o vakite kadar zihnimegirmiş her şeyin rüyadan ziyade hakikate muvafık şey-ler olamıyacağını kabul ettim. Ve bu anda bütün biiglve kanaatlerime paydos dedim. Fakat her şeyin böylebatıl olduğunu düşüdmek istediğim sırada bunu düşü-

Page 47: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

_ 44 —

nen (ben) İm bİzzarure bir şey olmak ligi m lâzım gele-ceğine intikal ile; düşünüyorum öyle ise varım = Co-gito ergo sum) prensipini, aradığım felsafenin ilk temeltaşı olarak aldım.

Düşünmek kabiliystim olmasa, velevki tasavvur et-tiğim sair şeylerin cümlesi doğru olsun, kendimin varolduğumu itikat etme için elimde hiç bir delil olamıya-cağınt görerek bundan şunu anladım ki ben, zat ve ma-hiyeti tefekkürden ibaret olup var olmak için hiç birmahalle muhtaç ve hiç bir maddî şeye tabi bulunmıyanbir cevherim. Şöyle ki şu (Ben) denilen şey yani ruh,ben ne isem onunlayım, bedenden tamamile ayrı ve hattâ bilinmesi andan daha kolaydır. Beden mevcut olma-sa bile o yine ne ise tamamen o olaeaktlr.

(Ben) imin büsbütün mükemmel olmadığını ve ben-den daha mükemmel varlığın var olduğunu seziyorum.Bu seziş bana nereden geliyor. Yoklukdan gelemez.Kendimden de gelemez. Zira (en mükemmel); yokluk-tan zuhur edemediği ğibİ (nakıs) dan da zuhur edemez.Öyle ise o sezişin bana öyle bir (varlık) tarafından ve-rilmiş olması kaltr ki o varlık benden mükemmel ve bütün kemalâtı nefsinde cami bir varlık, Yani tanrıdır.En mükemmel bir varlık = Tanrı vardır. Ve bize kemalondan gelir. MüphemÜk ve muğlaklık, Tanrıdan değil,(Yokluk) dan gelmektedir. Yani onlar bizde, tamamen(mükemmei) olmadığımız için müphem ve muğlâktır.

Fakat ihsasların üstüne, (aklî) ye vükselemiyen baziinsanlar, ruh ve Allah gibi maddî olmıyan zihnî suret-leri kayrayamazlar. Halbuki ruh ve Tanrıyı ihsaslarla an-lamağa kalkışmak: Meselâ kulak ve burunun yaptlği,ses ve koku duyma isini; göze yaptırmağa kalkışmakolur.

Dekarı; fizikî âlemi, kâinatı mihaniki kanunlara tâbi

Page 48: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 45 -

bir surette işliyor, görür. «Bana madde ve hareketi ve-riniz, bir âlem yaratayım> der. Ona göre cisimleri bü-tün vasıflarından tecrit mümkündür. Fakat (Hayız) dentecrit mümkün değildir. Demek ki maddeyi yapan ha-izdir. Ve mekânı yapan maddedir.

Maddî olan şeylerin heps', zaman ile, bu gün gör-düğümüz surete gelebilir. Bunu böylece tedricen meyda-na geldiklerini kabul etmek, bir hamlede mükemmel ola-rak yapılmış olmalarından daha kolay aniaşıhr. Hayvan-lara gelince bunlardaki ruh, insan ruhu nevinden Müte-harrik değildir. Ap ayrıdır. Hayvanlar, (binefsihi) birermakinadır. Makina ne iş görürse hayvanlardaki ruh ta okadarc k muayyen ve mahdut görür. Gayrî meş.'ur ma-kina kuvvetidir.

insan ruhu, maddenin kudretinden asla meydanagelemez; bunun ayma halk edilmiş, olması gerektir.Bizim ruhumuz, bedenimizden tamamen müstakil bir ta-biate maliktir. Bedenle beraber ölmez. Hayvanlara öl-dükten sonra bir şey yok Çünkü (hayvar.î ruh), beden-lerile beraber mahv olur. insan ruhu öyle değil, ebe-didir.

Dekart'a göre metot, ilim ve felsefe; insanı tabiatehakim kılabilecek yön almalıdır. Bunun teminine ilk ön-ce (tıbb)ın ilerlemesinden beklemelidir. Bittabi buna tekinsanın ömrü kâfi değildir. Beşeriyet öyle çalışmalıdırki bütün as rlar boyunca insanların hepsi daima bakive mütemadiyen öğrenir tek şahıs gibi olabilmelidir.

İşte Dekar t felsefesine göre : kâinat, kâinatta inşanın mevkii, mukadderi ve gayesi budur.

Page 49: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

46 —

Paskal[1623 — 1662]

(Blaise) Paskal) yüksek matematikçi, fizikçi ve filo-zoftur. Fransanm (Clermont) şehrinde doğmuştur. Dahaon iki yaşında iken (öyklit) hendesesinin isbatlaıtnıhiç kimsenin yardımı olmaksızın kendisi bulmuştur.

16 yaşında iken mahrutlar üzerine yazdığı eser,Dekart'ın hayretini mucip olmuştur.

18 yaşında iken bir hesap makinesi keşfetmiştir,îlk defa havanın ağırlığım veza etmiş, mayiatm muva-zenesini kanunu bulmuş, hesap ihtimalini ve su cende-resini keşfetmiştir.

(Neuilly) köprüsü üstünde bir kaza geçirdi. Ondansonra önünde içine düşecekmiş gibi bir uçurum görme-ğe bnşlamiştır. Bu kazadan sonra dine sarılarak Janse-nist tarikatın (Port • Royal) manastırına çekilerek çileyegirmiş riyazet ile yaşamıştır.

Cizivit tarikatına karşı şiddetli hücumlarda bulun»muştur.

Dahî bir mütefekkir ve muharrirdir. Hrıstiyanlık dinihakkında apolojisi olan (düşünceler) eserini bitiremedenölmüşlür.

Paskal'ın yaşadığı 17 nci asırda en üst rağbetteolan ilim, matematik idi. Tabiatı inceleme ve tabiatilimleri hiç rağbet görmüyordu. Rağbet, soyut ilme idi.Sumut ilme değil. Meselâ Jensenius :

«Tabiatın sırlarını aramanın boş ve faydasız oldu-ğuna söyliyordu. (Malhranş) bile: «insan, bilmem han-gi böcek nasılmış diye aramak için yaradılmadı > di-yordu.

Page 50: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 47 —

Soyut ilim olan matematiğe rağbet : aklın gelişme-sine yarar olduğuna kani olduklarından idi.

Port Royal mantıki der KI : İlimler ancak aklı te-kemmül ettirmek vasıtasile olarak kullanılmalıdır.

Paskal, rasyonalist ve ideelist olan ve yeni ilim he-nüz doğmak üzere bulunan bir asırda, bugünkü mo-dern tecrübe çiler çapında kılı kırk yaran bir âlim idi.Bunu, fizike ait keşifleri göstermektedir.

Paskal, iman iğinin akıl nuhengine varılamıyacağimKatolik olan babası (Etyen) den işitmişti. Bir de (St -Ange) lakaâile anılan ilahiyat doktoru Jak Forion'danda : Din! sırların kuvvetli bir zekâ ile anlaşılabileceğiniduymuştu. O, bu ikisi üstünde uzun müddet düşündü.En son, imana kalb yolu ve şahsi tecrübeler ile varıla-bileceğine kani oldu.

Hemşiresi Jaklin diyordu ki :«Olgunlaşmamış bir insana, bir hakikati kavratmak;

güneşi zamanından bir saat önce doğdurabilmek gibi,imkânsızdır. Tanrı inayeti olmaksızın, bir insana, bütündünyanın belagat ve mantıki bir araya gelse fayda-sızdır. >

Paskal buua İnanıyordu.(Düşünceler) ini yazmak için Paskal, kendinden ön-

ceki (Möntenyi) (Reymond de Sebonde) (Charron) (Pe-re Mersenne) (Pere Grasse) (H. Grotius) gibi mühimmüellifleri dikkatle okumuş, notlar almış vv bunlar üs*tüne derin düşünmüştü. Şimdi ise, yazma metodu bul-mağa kalmıştı.

Paskai'a göre eşya üç sıradır : — Msdda, Zekâ,trade.

Bilgi yolu ikidir: Zihin yolile, aşk yolile.Maddenin kâffesi; yıldızlar, yerler, krallıklar bir zer-

re zekâ bile etmez. Bütün zekâlar da bir araya gelse

Page 51: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 48 —

b!r zerre (Charite = Yarhk) etmez ve varlığı hareketegetiremez.

Zekânın kavram yolundan kalbin kavram yolunageçilemez. Fakat bunlar, mantık bağı ile değil, hür birsurette birleştirilebilir. Bu nevi birleşme ise öteki bağ-dan daha sağlamdır. «Kalbin aklına ve yargılama yolu-na aklın aklı ermez,>

(Filleau de la chaise) der ki : derin inançların çoğuküçük küçük delil ve isbatlara dayanır ki bunlar tekerteker iken zayıf imiştirler. Fakat bir araya gelince, bazıahvalde, o kadar kuvvetlenirler ki reddî imkansızlaşır.

Paskal'ın metodu işte bu oldu : küçük küçük şahsîtecrübeler. Fakat tepsi bi araya gelince kanaat vericive kuvvetli.

Paskal'a gör» Tanr;sız insan, zavallı ve sefildir. Hatta intihara kadar gidebilir. Felsefe ve akıl da, insanı,Tanrıya ulaştıramaz. Tanrı inayeti gerektir. Akıl vemantık yolu başka, iman duygusu başkadır.

İkna kuvvetini haiz yegâne şey şudur; Din hiss-'ninşuurla ahenkli oluşu. Tann, imanı akhmıza muhakemeİle ve kalbimize lûtf ve inayeti ib yerleştirir*. İman, mu-cize ve mantık ile değlî, inayet ile olur. îman işinde,aman, akla muhtaç kalmıyalım. Tanrının kendilerine,imanı, kalb duygusile verdiği insaniar bahtiyardırlar.Yoksa iman, sadece akıl mahsulü, insan! bir şey olmak'tan ibaret kalır. Ve ebedî selâmete ulaştırma aletiolamaz.»

Kalbin Tanrısı, ne (Dekart) m akıl ile bulduğu Tan-rıdır. Ne Payen Filozoflarının bulduğu Tanrıdır. O öylebir Tanrıdır ki ona malik olanların içi sevinç doludur,nur doludur. o n a itimat ve muhabbet doludur. Onaulaşan ondan başka bir gaye aramaz.

Paskal şunu öğretmiştir: Zarfları bozulsa dahi dittin

Page 52: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 49 —

özünün nasıl muhafaza edilmiş olduğu.Din hususunda 17 nci asırda (aklî din) başlamıştı.

Ekseriya t, biiabi, yine muhafazakâr idi. 18 nci asırdaaydınların çoğu dinsizdi. «Din, halk tabakasına gerek.>diyorlardı. Bu asrın büyüklarinde a (Volter) de ise Tan-rıya iman pek kuvvetli idi. Jan Jak Ruso (Tabiî din- Bir Savvalı rahibin İtirafları) ile dini his sahasına çe-virdi. Ve dine din adamlarından daha ziyade hizmetetti.

19 uncu asırda ise din, üç şey ile çarpışmağa baş-ladı :

1 — Aklî tenkid ki her şeyi yıkar ve hiç bir şeykuramaz.

2) Tarihi incelemeler ki İncitin nasıl toplandığı vesairedir. Dini sarstı.

3) Fizik ve tabii İlimlerin inkişafı karşısında mu-kaddes kitabın bu mevzular hakkındaki izahların tevile

muhtaç oluşu.

Fakat iman : ne tenkit fikrine, ne tarihî incelemele-re, ne tabiiyata istinat eder. Onun istinat noktası bun-lar değitdir. Buna rağmen imanın yaşamak isteme hak-kı vardır. Ve şu iki şeyi isteyebilir : •* '

1) Din hissinin ehemmiyet ve faydasını teslimetmek.

2) Akla uymiyor, diye red etmemek. Belki imanınayrı bir bilgi vasıtası vardır.

Birincisini hemen herkes kabul eder. En dinsizlerbile din hissinin içtimaî hayatta nasıl bir bağ ve frenolduğunu kabulde tereddüt etmezler. Farzı -m uhal ola-rak din, hayal mahsulü bir şey olmuş olsa bile cemi-yette bir kuvvet olduğu müddetçe reeldir.

. Bu bapta Emill Boutroux şöyle der.F. 4

Page 53: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 50 —

«Din ve ilim, bizim elimizde kâinatın bütün hazine-lerini açabileceğimiz iki anahtardır. Âlem, muhtelif rea-litelerden değil, (kırışimh = interferente) realitelerdenmürekkeptir ki bu takdir de din ve ilim, fertden ferdeve saattan saata, - kendilerine mahsus tarzda olarak -(Ebediyen beraber = Coeternelle) dir.»

Vinet'e göre iman kapusunu açabilmek üzere mistikbir anahtara lüzum vardır ki buna Paskal : Kalb

Vinet : VicdanBoutroux : Yüksek AkılViktor Jiro : Varlık, irade, his, natür

diyorlar. Kelimeden korkmiyalım. Modern din duygusukendisinin bir az mistik olduğunu itiraftan çekinmez.Yoksa (tabiî din) veya (aklî din) olmuş olur ki Paskalbunlardan nefret eder.

Ancak yeni mistisizim, eskisinden bam başkadır :

Yeni mistisisım, abese inanmak ile iftihar etmez.Felsefe ve ilim, kendilerile beraber, dine de hamle yap-tırdı. Artık din de : daima ilerlemekte olan fizik, aklitenkid ta^hî tenkit, ahlâk ve içtimaiyat doktorinleri kar-şısında, incimad etmiş ve değişmez bir şeymiş gibi dur*muyor. Aklın gözüne bir avuç kül atmağı da düşünmü-yor. Bilâkis gözünü dört açmasını söylüyor. Hattâ psi-kolojiden kuvvet alıyor: Şimdi bir (Şuur altı) keşif edil-di ki bu da, tabiatın bir realitesidir. (Ulvî âlem = Sup-liminal) in hadiseleri de İlmin mevzuu oldu. Yeni misti-sisizmin en mühim noktası itikad ile imanı birbirindenayırmasıdır.

İman : insanı ahlâki ve dinî hareketlere meyletti-ren aksiyon âmilidir. Kalbi, Tanrıya bağlar. Selâmetteolduğuna güvendir.

Page 54: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 51 —

İtikad: Selâmete ulaşma hissi ile ilgisi olmiyan bir-takım fikirlerdir, tasanla, alelade bir surette müterafîktir.Zarurf bir bağ ile değil.

Paskal'a göre iman; isbata muhtaç değildir. Isbat-tan ayrıdır. Ve Tanrı vergisidir. İtikat ise, akıl ve man-tık ile elde edilir, İnsanîdir.

Paskal, Ortaçeğ mistiği değildir. Dini, Çağdaşların-kinden bile ileridedir, Paskal; hem kalbine hem zekâsı-na hem ilmî hakikatlara inanıyordu. Aklın hakkını ak-la dinfnkini dine, ilmin hakkını ilme veriyordu. Ondabu üç kuvvet, en ahenkli bir şekilde birleşik ve kayna-şık idi. 1654 Kasımında vukua gelen (Büyük dönme)sinden önce de, sonra da «aynı zamanda hem âlim hemmümin» idi.

Şu sözü pek meşhurdur :

«İklimin degişmesüe, doğru da eğri de değişiyor.Kutup derecelerinden üç derece yukarı ve aşağı olmakile bütün hukuk ve kanunlar alt üst olabiliyor. Hakikatitul dairesi tayin ediyor. Ne tuhaf bir adalettir ki obir ırmak veya bir dağ ile sınır içine alınıyor. Bir şeyPirenelerİn ötesinde doğru; berisinde yanlış . . .»

Paskal şöyle çalıştı:

1) Bir tar utan ilmin keşfettiği hakikatlan kabuletmek. Diğer taraftan kalbin kaşfettiği hakikatlere doğ-ru da aşk ve şevk ild can atmak.

2) Modern tenkidin din duygusunda açtığı gediklerigünün yenileşmiş alet ve vasıtaları ve şahsî tecrübelerile tamir etmsk.

Page 55: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

Tomas Kampanella[1568 — 1639]

1 — Hayatı I

Kampanella, 1568 de doğdu' Babasr, fakir bir kun-duracı idî. On dört yaştnöa ruhban mektebine giriprahipliğe hazırlanmağa başladı. Kendinde okuma veilim aşkı kuvvetli idi. Bir çok defa, rafizilik ile itham olu-narak Napoli ve Romada engizisyon hapishanelerine atıldı.Sonra 1598 de hapisten çıkarılarak{Kalabra) ya döndü.Ve meslekinin mühim bir hadisesini teşkil eden (Kalabra)suikastı oldu.

On altıncı asrın nihayetlerinde, İspanya kıratlığınatâbi bulunan cenubî ttalyada, halk müthiş bir sefalet,ve prensler ile Papa büyük ahlâksızlık ve fesat için-de idi. Kampaneila, evvelâ vatanını, sonra bütün dün-yayı ıslah ile her yerde adalet ve sevginin hüküm sür-mesini muhayyilesine alıyor. Ümitlerini nücumiyata itika-dından alıyordu. Göklerde yeni güneşler patladığı yeniişaretler gördüğünü soyuyordu. Kıymetti mutlakaiarl 9 ve7 den ibaret olan 1600 senesi «zaman düğümü > olupbaştan başa bir değişme devridir, diyordu. Kendisininde peygamber ve mesih olduğuna inanıyordu. Bir avuças has edindi ve bunları dağa götürerek orada bir nutuk verdi. Amma bundan üç gün sonra, onu yakalayıpNopoli (hapishanesine tıktılar. Orada 67 gün yattı.

Müebbet kalebentliğe ve dört deJa işkenceye (birdefasında elleri aikassna bağiı oiduğu halde otuz altısaat asılı bıraktılar) ama ölmedi. Hapishanede altmışkadar eser ile bir çok şiirler yazdı.

1629 da affolunup evvelâ Romaya, sonra Parisegiderek 1625 te burada yerleşti. (Rîşiiyö) de bir hima-

Page 56: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 53 —

ye bularak projesini yeniden ele almağı umdu. On dör-düncü Loinin, doğumunda, yıldızına baktı; yer yüzündealtın devrini, bunun açacağını söyledi. 1639 da ölümü-nün yaklaşmakta olduğunu sezdi. Deminiken rahiplerimanastırındaki odacığını, kefen gibi beyaz çarşaflar,yeşil nebatlar ile örttü; günlükler tüttürdü ve yedi sey-yareye alâmet yedi mum yaktırdı; matem parçalarıçaldırdı.

21 Mart 1639 da oldu.

2 — Cihangir İmparatorluk :

Karnpanella; dünyayı fenalıklar ile dolu görür. Bun-ların kökü egoizmdir; bundan da Tiranı sofizm (yanlışmuhakeme), ve mürailik doğmaktadır. Bütün tefrikalar,ihtilâflar ve lazyikler bundan çıkmaktadır. «Nefsine mu-habbeti dolayısile insan şöyle düşünüyor: Anasır ve ec-ramın ne zekâsı vardır ne de muhabbet*. Ve bunlarhep bizim için hareket etmektedir. Hattâ başka millet-lerin hepsi de - bizimki müstesna - cahil ve barbar-dır. „

Bir şiirinde, zamanın büyüklerinin zuîmundan şöylebahseder.

«Bu zamanın büyükleri; vücudu beşerden basamak.Ruhlarından esir kuş. Kanlarından içki. Etlerinden zü-hımlarına bir otluk. Izdırap ve göz yaşlarından hiddetler İn e bir oyuncak. Kemiklerinden işkence aletlerinesap. Titrek uzuvlarımızdan, masum olduğumuz haldebile bizi itham ettirecek yalancı şahitler yapıyorlar.»

Halk tabakalarından bahsederken de şöyle der:«Halk, değişken ve geri bir mahlûktur; kuvvetleri-

ni bilmez, darbelere ve yüke tahammül eder. Bir sars-mada her şeyi ters getirebilecek bir çocuğu önüne ge-çirir. Efendileri ona öyle sihirli bir şarap içirir ki o

Page 57: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 54 -

gittikçe ahmaklaşır. Kendi elile kendisini zincire vurur.Yer ile gök arasında olan her şey onundur; amma obilmez. Eğer biri bunu ona haber verirse, onu derhalyere serer ve öldürür.»

İnsanları bu vahşiyane şartlardan kurtarmak içinKampanella; bütün ömrü boyunca bir (cihangir impara-torluk) hülyasını taşıdı ki bunun başında olan insan,dünyada aşk ve hareketi hükümian edecek. Kalabra is-yanı, bu maksatla olup, bununla dünyada ilk mükem-mel hayat kurulacak ve bu, bütün dünyaya örnek ola-caktı. (Kampanella), bununla hiçbir şey yapamayınca,yine evvelki gibi, İspanya kralına, Papaya on üçüncüLui'ye, Rişliyö'ye Padişahlara... Mektuplar, muhtıralar,şiirler yağdırmakta devam etti.

istediği şey: Dünyayı birleştirerek İnsanları bir ida-re altında kardeş gibi geçindirmek idi. Hiçbir yerdencevap alamayınca, projesini hayalen kurmağa özendi :«Güneş sitesi» eserini yazdı. Pek kuvvetli edebi bireser olan bu kitabım 1602 de, uzun süren zindan yılla-rının başında, lâtince yazdı. Amma 1623 de (FrankFortta) basıldı.

3 — Güneş Sitesi :

(Kampanella), hayret verici sitesini, tesadüfen ora-ya ufcrayan bir Ceneviz kaptana hikâye ettirir, Site, birtepenin üstünde olup yedi kuşak ile çevrilmiştir. En or-tada bir mabet vardır ki mihrabına yer ve gökü temsileden küireler resmedilmiştir.

Site, müstesna bir bilgiye sahip, büyük bir âlim ta-rafından idare edilir. Bunun (kudret), (hikmet), (aşk) ad-larında üç muavini vardır. Birincisinin vazifesi: Siteyelâzım maddî kuvveti temin.

İkincisi fen, edebiyat, güzel san'atlar ve teknik ilemeşguldür. Üçüncüsü aile hayatile terbiyen tanzim eder

Page 58: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 55 —

Bu dört büyük devlet adamı, haleflerini, kendileri ta-yin edeceklerdir. Bütün memurları da, halkın teklifi ileonlar tayin ederler. Ayda iki kere, yirmi yaşından yu-karı vatandaşlar toplanarak, Sitenin iğlerini görüşüp ka-rarlaştıracaklardır.

Bu suretle (Kampanella) nın hühûmeti, demokrasiile küçük güzide bir grup arasında bir şeydir.

Güneş Sitenin bariz hattı; mutlak Komünizmdir.(Kampanella), bütün fenalıkların kökünü Egoizm de bulduğundan buna mâni olabilecek yegâne yolu hiç birşahsın hiç bir şeye malik olamamasında görür. Site hü-kümeti, insanlara; ev ve tarla tevzi eder ve her altı ayda bir yenilenir. Sitenin her mehallesinde umumî ambarlar, umumi mutfaklar, umumî yemekhaneler olacak. Ye-mekler hep bir arada yenilecek, bunda kadınlar bir ta-rafa erkekler bir tarafa oturacak. İş de, şehir meclisitarafından tanzim edilerek herkesin işi kendisine gös-terilecek. (Kampanella), günde dört saat çalışmanın kâ-fi geleceğine kanidir. Çünkü Napolide sanatkârlarınçoğu lüks işler ile uğraşmaktadır. O ise her türlü lüks-ün şiddetle aleyhindedir. Bunlar çıkarılınca dört saat

iş yeter, der.Çocukları büyütmeği ve terbiye etmeği de site ken

di üstüne alır. Çocuklar, aileye diğil, devlete aittir.Çccuklara, Siteye en lâzım san'atlar öğredilecek.. mü-savatçılık, bu projede en son haddine kadar götürül-müştür.

4 — Fen ve Ahlâk;

Güreşlilerin fikir hayatı, pek te izah edilmemiştir.Bir çok makineler ve bu arada, yelkensiz ve küreksiz« hayrete şayan bîr makine ile giden gemiler icat edil-diğinden bağsoiunmaktadır. Evlerin duvarları, tezyinihendese şekillerinden mürekkep firesleerle,her devirden

Page 59: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 56 —

büyük adamların resimleriie süslü; bir nevi resimli ansik'.

lopedi gibi...

(Kampanella) nın en çok alâkadar olduğu ş:ynücumiyattır. Yıldıılarm, beşer hayatı üzerine tesiri ol-duğuna inanır. Güneş Sitesinde, yıldızların hareketlerinitakip ile muvazzaf müneccimler var; bunlar Sitenin umu-mî hayatı için yapılacak işler hakkında ( eşref saati)haber verecekler.

Sitenin dini; Katolikliğe pek benzer. Umumi ibadetgünahlarını itiraf, mihrap önünde uzun dua gibi kiKampanetla, Siteyi bir büyük manastır nazarile baki yordemektir. Bununla beraber bütün dünyayı birleştirenichulyasile bir proje yaptığmban hırıstiyanların teferruatın-dan vaz gaçmiş bu'unuyor: Başka dinlerden olanlar dayadırgamasınlar dîye... Meselâ hırıstiyanların mukaddessaydığı eşyadan ve salipten vazgeçiyor. Temel olarak:Sitenin, üç şefi gibi hudret ve hikmet ve merhametsahibi, yüksek bir varlığa tapmağı alıyor. (Kampenellebir çok defa, rafızılik ile itham edildi.

5 — Netice ;

(Güneş Sitesi), hadiselere hiç dayanmadan bir mec-zubun romanına benzer. Esasen (Kampanella), bütünhayatını, asıl realiteden uzak, manastırlarla veya hapis-hanede geçirdiğinden kendini hülya âlemine salıverdi.Dünyanın düzelmesini iki şeyde bekliyor; Komünizm,cihangir imparatorluk.

Birincisile mutlak müsavata varılacağı hulyasındadır.

tkincisile de bütün dünya milletlerini tek bir kuv-vet altında topllyarak insanları kardeş'yapmak hülyasın-dadır. Bu ronesans devri insaniyetçilerin hepsinden dahaileri giderek o zamana kadar hiçkimsenfn öne sürmedi-ği şu büyük fikirleri de ileri attı. Umum! ittifak mesele-

Page 60: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 57 —

sinden Asyanın büyük medeniyetlerin mevkii ve garpmilletlerinin ihtiyacı vardır. Hepsi yoğrulup bir hamuryapılmalıdır.

Lok[1632 — 17D4]

Ronessans ile tecrübeye dayanan yeni ilim zihniyetidoğduktan bir müddet sonra on yedinci yüz yılın sonra-larında başlayıp on sekizinci asrın sonralarına kadarsüren asra (Nur asrı) deniiirr. Nur asrında, insani vecemiyeti ilgilendiren bütün devlet, terbiye siyaset, ahlâkve din meseleleri, yeni ilimlerle bilinmiş olan akıl ışığıaltında incelendi. Bütün bunları nakle ve vahye değil,akla dayama yolları arandı.

ilkönce Ingilterede, sonra Fransada daha sonraAlmanyada başlayan bu cereyana felsefe tarihinde (ingi-liz tecrübî felsefe ekolü) adı verilir. Bunun kuruducuLok'tur.

Lok 29 ağustus 1632 de, Bristol civarında dünyayageldi. O sıralarda ingiltere iç tarihi biraz karışık idi.Avukat olan babası parlamento tataftnda bir süvarialayının başına geçmek suretiyle İhtilâle iştirak etmişti.Babası; Lok,u hürriyet fikirleri içinde büyüttü ve terbi-yesine çok dikkat etti. Lok, sonra, terbiye üzerindezamanın en değerli bir eserini yazdı: «Çocnkluğa zaru -rî olan itaat, gittikçe yerini hürriyete bırakmalıdır»esasını tavsiye eder ki babası, onu böyle büyütmüştü.

Altt yıl devam ettiği Westminster okulunda, ozama-

Page 61: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 58 —

nm metodu olan gramer usulü ile, eski dilleri okudu.Lok, buradan: < Hiç kavrayamadığı konulardan lâtincetahrir mevzuları verildiğinden, anlar anlamaz her şeyiezberlettiklerinden şikâyetçidir.

1652 de Oksfort Üniversitesine talebe olunca buradaPüritanizm ile Sukolâstik yanyana idi. Lok'u bu iki çere*yanın ikiside tatmin etmiyordu. Lok'un felesfî zekâsınıuyaran; Dekart'm eserlerini mütalâası oldu.

Rahip olmağı düşündü. Fakat din meselelerinde,düşünceleri dar çerçiveler içine girmiyordu. Dinin-ayinve »aslarından ziyade- ahlâk kısmına önem veriyordu.Bu sebeple rahip olmaktan vaz geçerek tıbba intisapetii. Doktor olduktan sonra politika ile de uğraştı.Whigs partisine girdi. Bu partinin en ünlü adamlarındanKont de Shafterbury'ye intisap ile o aileye sekreterlikdoktorluk, mürebbillk yaptı.

Fakat bu parti düşünce Lok, bir müddet Hölandayasığındı; orada bazı eserlerini yazdı. 1689 da tngiltereyedöndü ve 1690 da felsefe tarihinde en önemli ve başa-rılı bir eser sayılan: Essoy on hunan understanding»eserini bastırdı. Eserde ahlâk meseleleri incede inceyeelenerek, zekâmızın hangi meseleleri kavrıyabilir hangi-lerini kavrayabilir, hangilerini kavrayamıyacağım aranil-maktadır. Eser dört bölümdür.

1 — Fikirlerin ve ilkelerin fikrî olduğu meselesinitenkid.

2 — Bütün fikirlerin tecrübeden doğduğu.

3 — Dilin düşünce üzerine tesiri.

4 — Çeşitli bilgiler ve bilginin hudutları.

Kral (Güyom Doranj) zamanında Lok, yüksek biritibar aahîbi idi. Kral ve devlet adamlanla yakından te-

Page 62: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 59 —

maşta idî. Devlet adamlarına: basın hürriyeti, müsamaha,içtima! yardım müesseseleri kurma tavsiye ederdi.

Din kakkındaki fikirlerini 1692 de basılan: « TheReasonabieners of christianity as deliveret in Scripturc „eserinde anlatmıştır.

Lok'a göre din: tabiat ve akıl kanunlarını genişlet-mek suretile selâmet ve saadete nasıl varılabileceğiniGösteriyor. Esası, sevgidir. Teslis ve saire gibi şeylerdeğildir,

Holandada iken, (Kuikîr) mezhebinden biriyle sıkıdostluk içinde yaşadı. Kıral Gilyom, Bu mezhebi içie-den anlamak için, Londrada bulunan içtima yerlerine,mütenekkiren, giderdi, buralara gidişte krala Lok'tarefakat ederdi.

Fakat tecrûbî felsefesine ve sevgiye dayanan dini,rahipler tarafından hoş gözle gÖTülmiyordu. Bunlardanbilhassa Worcester başrahibi Stillinfleet, ona şiddetlehücum etti. Lok da şiddetli cevaplar verdi. Bu münaka-şaları skolâstik felsefenin yeni doğmakta olan tecrübefelsefesine karşı son çarpışmalarıdır.

Lok'un eserleri, yüksek tahsil gençliği tarafındanda seve seve* okunuyordu. Amma kilisenin dayandığıhıristiyanhk çerçevesi içine girmiyen bu fikirleri, gençli-ğin okumasını Oksfort'un SkolâsJk üstatları doğrubulmuyorlardı. Bu sebeple Lok'un eserlerinin üniversite-ye sokulmasını yasak ettiler. Lok, bu haberi alınca :«Bazi insanlar, büyük meseleler üzerine gözlerini dörtaçmağı bilmiyorlar vsya dört açmıyorlar, diye herkesinde öyle yapması gerekmez.» dedi. Zaman ona hak verdi: tecrübe felsefesi aiıp yürüdü. Skolâtik görüş batti.Lok, ömrünü evlenmeden geçirdi. Asthmeden uzun yıl-lar hastalık çekerek nihayet 1704 te öldü.

Page 63: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 60 —

Eserleri okunduktan sonra (Lok) kargımızda şöylebelirir: Dostlarına karşı derin sevgili. Şahsî ve siyasîhürriyete derin meftuniyet.

Ölmezden bir yıl önce, sonradan deist (*) bir mu-harrir olan Ant Collins'e yazdığı mektupta :

«Hakikati, hakikat olduğu için sevmek; bu dünya-da beşer tekâmülünün en önemli kısmı ve bütün fazilet-lerin fideliğidir» demişti.

Lok'a göre bilgilerimiz ve fikirlerimiz, fıtrî değildir,tecrübe mahsulüdür. Tanrının varlığı hakkındaki fikrimizdahi, isbat edilmiş bilgi mahsulüdür. Kâinat bir realite-dir. (Var olan bir kudret olmasa bu realite varolamaz.)

(Non-entity cannot produce any real being.)Bu takdirde ezelî bir (var olan) var demektir. Ve

bu ezelî (var olan); madde olamaz. Zira madde, düşün-ceyi meydana getiremez..

Lok'un dini, kendi felsefesiyle bağdaşabiliyordu.Tanrı varlığını böylece isbattan sonra, akıl vasıtasiyle(Tıbbî din) i kurmuş olduğuna inanıyordu. Ahlâkın daancak böyle bir dine dayanması gerektir, diyordu. İn •sanlarda saadete ulaşma için tabiî bir meyil vardır. Buna ulaştıracak kanunu ararken insan şuna varır: Gerekkendinin gerek başkalarının saadeti ancak şu eski düs-turdadır :

< Kendimize nasıl muamele edilmesini istiyorsak,başkalarına karşı muamelemiz o olmalıdır,»

(*) Deizm: Akla dayanarak Tanrıya inanan ta-biî din.

İn anı Tanrıya bir karınca bile çeker götürür.

Page 64: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 61 —

Bu hareket düsturunun otoriter kıymeti olabilmekiçin bunun Tanrı muradı ve Tanrr iradesiyle tutulmaktabulunmuş olması gerektir, diyor.

Lok, (Tabiî din), e karşı geniş müsamahalı olmaklaberaber kendi şahsî inancı, vahiyli dinedir. 1695 ilkba-harında şöyle yazıyordu: <Bu kış, Isa dininin ne oldu-ğunu inceden inceye eledim. Mukaddes 1 itabı da derinderin didikledim: Mezhepleri ve sistemleri şöyle bir ta-rafa £ tarak özde kalarak.»

Lok'a göre vahiy ve ilham; akıl üzerine kurulmuşolan tabiî dinin bir genişlemişidir. Diğer taraftan akılda vahiy ve ilham mahsulü olan dinin daimî kontrolcu-sudur. Lok'a göre iman; akıl ile varılmış istidlallere de-ğil, olağan üstü bir hal Ue mintarafıllah meb'us olduğu-nu söyliyen Yalvacın sözüne inanmağa dayanır.

Bu takdirde bir ilham ve vahiy karşısında olup ol-madığına karar verme iş!, akla kalmış bir iştir. Aklınreddettiği bir şeyi, iman bize asla kabul ettiremez. Zira,insan nazarınna, herhangi bir vahiy ve ilhamdan ziya-de, fikirler ve prensipler arasındaki tutarlık daha de-ğerlidir.

Tanrı varlığı hakkında şu muazzam ve muhieşemtabiat, yeter burhanlar vermekte ise de vahiy yine za-rurîdir. Zira'insanlar, akıl ve muhakeme kuvvetlerini enuygun kullanmamak derecesine de düşebilirler. Türlüsebeplerle, batıl fikirlere saplanıp kalmış kilise adamla-rının tesirleri altında kalabilirler. Aklın gösterdiği selâ-met yolunu ancak bir avuç insan bulabilir ki bunlar dakütleye müteessir olamazlar, insanların çoğu, yolu aydınlatabilecek kadar akıllarını geliştirmeğe ne vakit ve za-maniarı müsaittir ne de zekâ ve istidatları., işte Yalvaçaklı aydınlatmağa takviyeye ve yardıma gönderilmiştir.Yalvac'ın talimlerini ve örnekliğini hayatları en güç iş-ler arasında yuvarlanmak ile geçen insanlar bile kav-rayabilirler.

Page 65: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 62 —

Lok - Alman filozofu Wolff İle beraber - (Dinî ras-yonalizm) in müessisidir. Yazıları ve dine bakışı 18 in-ci asrın bütün mütefekkirleri üzerinde derin tesir yap-mıştır. Volter ile ikinci Frederik bunların başında ge-lirler.

Burada en çok dikkati çeken bir nokta şudur kibu dint rasyonalizmi, bir demokratik ceryan da meyda-na getirmiştir ve bu, daima böyle olagelmiştir. Yaniher yeni bir din ceryam, bir demokratik hareket uyan-dırmıştır. Lok, rahiplerin teolojisine karşi mücadele aç-makla aklî bir din istiyordu. Bu, ayni zamanda vahiyede dayanmış olsun amma bu vahiy, akıl ile çelişik ol-masın. Lok'a göre, biz aklımızın tabiî nuru ile ahlâklı-lığa, ahlâk kanununa yükselebiliriz. Ancak bu takdirdebu kanunun vaziinin Tanrı olmuş olması noktasi nok-san kalır.

* *

Din meselelerini akıl ve tecrübî felsefe menşurun-dan geçiren (Tabiî din) şu beş maddeye imanı tavsiyeeder :

1 — En yüksek, her şeyin yaratıcısı bir varlıkvardır.

— 2 — Buna ibadet etmelidir.

3 | Bu ibadetin en mühim kısmını vicdana müste-nit ve dindarlığa merbut olan fazilet teşkil eder.

4 — İnsan kusur ve hatalarından nadim olmalı vebunları terketmelidir.

5 — İyilik ve kötülük hem bu dünyada hem ötekidünyada mükâfat ve mücezatını bulur.

Tabiî dine göre, bu beş şeyden başka hepsi, dala-vereci rahiplerin uydurmasıdır. Bu ekolden J. Toland,

Page 66: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 63 —

1720 de, tabiî dinin esaslannı ve ayin plânlarınıçizmişti.

(Tabiî din) çiler esas itibariyle, vahiy dinine muha-sım değildirler. Netice ve mahsul itibariyle ikisini debir görüıler.

Tabiî din münevveıler için, kilise itikatları kütleiçindir» diyenleri vardır. Muhafazarkâr (Tory) Partininsiyasi muharrirlerinden (Bolinbrok. 16781751 ) şöylediyordu. «Kilisenin mütenakız fikirlerini aramızda konu-şabiliriz. Amma bunu kütle içinde yapmamalidir. Ziraonlar, kütlenin itaatim temin etmektedir. Münevverlerve liberaller, onların ağzına bir gem daha takacaklarıhalde gemlerden birini çıkarmakla fenalık etmiş oluyorlar.

* * *ingiliz tecrübî felsefe ekolünün Fransadaki mümes-

sili (Volter 1726- 1728) dir. Volter felsefesini 1726 -1728 de İngilteredeki ikametinde kurmuştur. Tabiî dinin

[ şu üç itikadının en hararetli bir müdafiidir: Tanrı,hürriyet, lâyemutiyet.

İlhada karşı şiddetle mücadele etmiştir. «tlhadi tel'-in ederiz. Batılalardan nefret ederiz. Tanrıyı ve beşari-yeti severiz,,,

Tanrı olmasaydı onu icat etmek lâzım gelirdi. Bütüntabiai' onun varlığını müjdeler.,,

< Tanrı bize aklı, yaratılan eşyanın mahiyyetinenüfuz İçin değil, bizi hakka ulaştırmak için vermiştir.

« Halkın kendisini terbiye ve tenvir etmeğe ne za-manı ve ne de ihtidan vardır. Bu sebeple kütlenin birkısmı cağil kalacaktır. Fakat bunlar ukalâlık etmeğebaşlarlarsa o zaman herşey mahvolmuştur.,,

Fransaya, tngiltereden gelen nur felsefesi, Volter'inelinde böyle idi. Fakat Volter'den sonra, yıkıcı bir mad-deciliğe ve şüpheciliğe götürenler de oldu.

Page 67: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

64

Volter[ 1694 - 1778 ]

Volter; hem müsbet fikirlidir, hem de Rasim veKarney ayarında tiyatro şairidir. Hele (Henriade) ileF.ansanm hamra ve Vhjil çapında epik bir şairdir. Fel-sefî fikirlerini, en ziyade, 2746 veya 1747 de yazılmışolan (Zadig) inde görürüz.

1 — Voltere göre bakım :(Zadig) bir hikâyedir. Bu hikâyenin başında kahra-

manın portresini çizmiştir. Belli başlı çizgilerini alalım •*(Babil) de kral (Moabdar) zamanında (Zadig) adın-

da bir genç var.Bunun zaten ey i olan yaradılışı, terbiye ile bir kat

daha takviye edilmiştir. Genç ve zengin olmasına rağ-men, ihtiraslarını tadil etmeği, onlara gem vurmağıbiliyor. Her vakit kendisinin haklı olamıyacağma kani;

İnsanların zayıf noktalarına hürmet etmeği biliyor,(Zerdeşt) in birinci kitabından okuyup öğrendi ki '• öğ-renci, rüzgârla dolmuş bir balondur; bir iğne ile doku-nuluverince fırtınalar kopar.

Cömert idi. Nankörler bile ona minnet ve şükranhisleri beslerdi.

Eski «Kaidelilerin ilimlerine ve zamanın tabiat hak-kındaki bilgi ve prensiplerine vekıftı.» Bu birkaç satırbile Volterin yaşadığı asrın'düşünce vasatisi gözönünegetirilince ne kadar noânahdır.

Volter, aki telâkkisinde; Rönessans'tan beri öne sü-lülen Erasm'ların, La fontenleriu, Fontenel'Jerİn telâkki-lerine sadıktır.

Temel fazilet: arzulara ve ihtiraslara gem vararakiçimizin rahat olmasına temin etme ve itidaldir.

Page 68: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 6 5 -

Vaîter, ötedenberi meşhur olan, vecizeleri öne sür-mekle kalmıyor; Bunlara mühim iki şey daha ilâveediyor.

Âlicenaplık, ilmî kültür. Ayni fikri teklif eden diğermüellifler: Şahsın kendi saadetini elde etme vasıtalarınıarıyorlardı; Onların hakim telâkkisi, böylece (ferdiyetçi)idi. 18 inci asırda tesanüt hissi ve vazifesi kuvvet-lenmişti.

Volter şiddetle ısrar ediyor ki fazilet: karşılık bek-{emeksizin başkalarına faydalı olmaktan ibarettir. Tabiatkanunlarını öğrenmede ise, Volter : (Nevton) un takdir-kârı ve yayıcısıdir. Bu itibarla riyaziyat, fizik ve astro-nomiyi çok sever. Bunları öğrenmede, yalnız birtakımgüzel keşifler mecmuesı değil, ayni zamanda ruhu hür-riyete kavuşturan, insanı batıl şeylerden kurtaran, aklagöre hareket ettiren birer etki de görür.

Volter'in bu düşüncesi tamamen moderndir.

2 Zadigf'in tiim I

<Zadig> yolunu yıldıza bakarak tayin ediyordu.(Orion) bur çile, göğün en parlak sabitesi olan (Siryüs)yıldızı, onu kutuptaki (Sehii) sn bite s in e doğru sevk edi-yordu. Bizim gözümüze küçük birer kıvılcım gibi görü-nen bu büyük ziya küreleri karşısında hayrete düşerdi.

Bizim arzımız da onlardan biri..Öyle iken arz, bize nasıl büyük ve asıl görünüyor..

Tabiatın karşısında bu his içinde bulunduğu zaman, in-sanlar hakkındaki düşüncesi şöyle idi:

Bir küçük çamur zerresinde birbirini parçalamağauğraşan böcekler...

Bu teşbih; (Zadig) e kendisinin ve Babilin hakikattene kadarcık olduğunu hatırlatrdı. O zaman ruhu, (mu-tenanı) ye kadar yükselerek duyumlarından tecerrüt et-

F. 5

Page 69: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 66 —

mi; bir halde kâinatın lâyete gayyer nizamını temasaederdi. Kâinatın büyüklüğünü anlamakla insan kendi küçüklüğünü anlar. Ufku genişler. Her şeye, kâinatın bü-yüklüğü nispetile hükmeder.

Gaye, havastan ve maddî huzuzattan tecerrüt ede-]rek, beşeri çarpınma ve ihtirasların üstünde daha yük-sek bir âleme kavuşabilmektir.

His, burada dinî bir şey olur.Fakat Zadiğin en ziyade hayretini mucip olan şeyin

altını çizelim :Kâinattaki nizam ve intizam :(Paskal) da kâinattaki nizam karşısında bir nevi

korkuya düşerek; her şeyde bizim aklımızın eremiyecsğianlaşılmaz bir sır görürdü. Zadig ise bilâkis kâinattadâhilerin bizim gözlerimiz öıüne serdiği büyük kanun-ların mekanizmasını görür. Her şey namütenahi ve yük •sek bir zekâ tarafından sevk ve idare edilmektedir.

Fakat bu namütenahi zekâ, mahiyet itibarile bizim-kinden başka değildir; Çünkü bizim zekâmız da, onuntesirlerini anlıyabiliyor, der.

Votter'in (Deizm) i : böylece bir* ilim ve akıl di-nidir.

3 — Müsamaha ;

Şimdi Volterin en mühim bir hususiyetine geliyoruz:Müsamaha.

Biliyoruz ki Volter, müsamaha için çok mücadeleetti. Acaba müsamahayı nasıl anlıyordu ?..

Voltere göre müsamaha şu demektir : ne olursa ol-sun akidelerinden dolayı bir adam hapse atilamaz, veöldürülemez.

Bu, bir siyasî kaidedir. Volter, bunun en hür taraf-tarıdır. Buraya kadarı bir kanun ev polis meselesindenibarettir. Amma o daha İleriye de giderek der ki iyi

Page 70: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 67 —

niyet sahibi insanların hepsini (tabiî din) dediği bir müş-terek itikatta toplamak mümkündür. (Tabiî din) de olan -lar diğer dinlerin hepsine de müsamaha gözile baka-caklardır.

Bu mesele (Zadig) kitabının «akşam yemeği) başlıklıon üçüncü faslında izah edilmiştir. •

Bir panayırda bir akşam yemeğinde bir Mısırlı, birKaideli, bir Çinli, bir Hintli, bir Yunanlı, bir Golü bir-leşiyor. Zadig de bunların arasındadır.

Bunlardan her biri, kendi mensup olduğu dinin birtuhaf ve acayip kısmını, meselâ biri mumyalanmış ölü-lere ibadeti; öteki balık başlı bir mabuda ibadeti dahaöteki meşe öksesine ibadeti... anlatıyor.

Derken aralarında münakaşa kızışıyor. Döğüşmeküzerelerken Zadig araya giriyor :

tik evvel, en kızgın olan (Selt)e hakkın var, ver bana şu ökseyi dedi. Yunanlının fesahetini methetti. Ha-sılı hepsinin hiddetini yatıştırdı. Sonra onlara dedi ki«dostlarım, kavganız manasızdır. Çünkü hepiniz ayni fi-kirdesiniz.

Selte: siz bu meşeye ve öksesine değil fakat bun*îarî yaratana tapıyorsunuz, değil mi ? dedi:

Elbette...E, siz Mısırlı üstat 1 siz öküze değil o. öküzü yara»

tana tapıyorsunuz değil mi ?Evet...Kaideli, ziz balığa değil, balığı ve denizi yaratana

tapıyorsunuz değil mi ?Evet...Hintli ile Çinli de, sizler gibi birer (illet iulâ) kabul

ediyorlar.Yunanlının ne güzel şeyler söylediğini pek iyi anla-

madım. Amma onun da sizler gibi bir (en yüksek var-lık) kabul ettiğine eminim.

Page 71: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

• — 68 — .

Yunanlı, tamamen öyle, dedi.— Öyle ise hepiniz ayni fikirdesiniz. Ortada kavga

edecek hiçbir şey yok.

Voltere göre, her hangi bir dic; ibadetin şekli üze-rinde tsrar ederse tehlikeli bir şey olur. İnsanlar arası-na tefrika saçar. Ve onları birbirlerile muharebeyekatar.

Volter, dinlerin hepsinde müşterek bir noktanın bu-lunabileceğine kanidir.

O nokta şudur: Kainatı tanzim ve idare eden yük-sek ve hâkim bir zekâya inanma, tşte böylece dinlerinhepsi ayni derecepe yanlış veya ayni derecede doğ-rudur.

«Yalnız benim iddiam doğrudur.> dediğinden vebunu zorla kabul ettirmeğe uğraştığından itibaren han-gi din olursa olsun, çirkindir.

(Tabiî din) hududunda kalınca makuldür, Ve buayni zamanda, insanları birleştirir. v

Volterin bu telâkkisi, şüphesiz, münakaşa edilir. Birtelâkkidir; Ve bugün ne dinciler' ne de rasyonalistleritatmin edememektedir.

Amma 18 inci asırda bu telâkki, geniş ve barıştı-rıcı bir telâkki idi.

4 — Şerrin kalkması için beşerin çalışmasına imanMevcudatı hakimane idare eden, namütenahi kudret sa-hibi bir varlığa inanmasile, Volter, klâsik ahlâkçılar gi-bi; herşeyin (imkânın en iyi derecesinde idare edildiği»ne: şer dediğimiz şeylerin bizim anlıyamıyacağımız se-bepler neticesi olduğuna ve fakat bunların prensip ' iti-barile lâzım ve iyi bulunduğuna kanidir. Esasen bu mevKU asırlardanberi Eşlenmiş olup birçok eserler neşredil'misti. Volter de 17 inci fasıl olan (Hermit) te bu mev

Page 72: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

._ 69 —

zu üstüne, zamanına kadar olan muhakemelere, dahamanalı bir muhakemelere, daha manalı bir muhakemenev'î Hâve eder.

(Zadig), bir gün rastladığı bir münzevî ile, yolculu-ğu çıkıyor. Görüyor ki bu adam yolda : misafirperverve âlicenap bir adam sayıyor. Hasis ve fena, bir ada-ma para veriyor. Teyzesinin pek iyi bir surette kabulettiği bir genci suda boğuyor. (Zadig) in itirazlarınakarşı münzevî bunlara, beşerin aklı eremiyeceğini söy-lüyor, ve anlatıyor.

— Eğer o genç yaaşasadı teyzesinin kâtibi olacaktı;kaatii olmazdan evvel onun bu dünyadan çekilip gitmesidaha iyidir. Bunu dedikten sonra, münzevî bir melekkıyafetine giriyor, ve :

— İnsanlar, hiçbir şey anlamaksızın hüküm verirler,diyor. Zadig:

— Bu genci suda boğmaktan ise onu terbiye edipfaziletli yapmak daha iyi değil midir ? diye soruyor.

Melek cevap veriyor:— Eğer faziletli olup yaşasaydı onu, evleneceği ka-

dın ile kendi oğlu öldüreceklerdi.— Demek ki böyle felâketler ve cinayetler zarurî

öyle mi ?

Ve bu felâketler, İyi insanların başına gelecek ha ?— Bunların hepsi ya imtihan, ya ceza, yâ mükâfat

ya tedbir ve ihtiyat... Biçare fani! Tapmaklığın lâzımşeylere karşı mırıldanmağı kes.

— Fakat.Zadiğ, böyle, fakat, derken meleğin uçup gitmiş

olduğunu gördü. Anladi ki bu nevi muhakemeler boş...Diz çöktü ; o büyük kudrete taptı ve teslim oldu.

Bu masalı iyi izah edebilmek için şurasını iyice bil*mek lâzımdır ki bunun muhteviyatı ötedenberi söylene

Page 73: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 70 —

gelen şeylereir. Ve. mesleğe söylendiği fenalığın hikmetve sırrı önünde eğilmek meselesi an'anevi bir vaizdir.Volterin ilâvesi: Zadig'ln tekrar tekrar itirazı, ve son(fakat) i dır. 8u (fakat) ta derin bir isyan kokusu vardır.

Eğer dünya, bizimkinden çok yüksek bir zekâ tara-fından idare ediliyorsa Volter dört çevremizde görülenfenalıkların ehemmiyetine karşı isyan ediyor. Ve banabir (fatalite) olmak üzere kabul edemiyor. Ve suna ina-nıyor ki : insan ıslâh edilemiyecek bir şeyi [ıslah eder,fenayı faziletli yapar.

insanın vazifesi (faydalı fiil ve hareket) sahibi ol-maktır.

Yükselme, bununla olacaktır.Hikmet ve akı), hoşğörlük ve iyi hal ve harekettir*.işte Volter'in ülküsü.

Jan Jak Ruso[ 1712 - 1778 ]

Ruso her şeyden ziyade bir şairdir. Nutuklar, nazarikitaplar, romanlar, onda reeiiteden ziyade rüya ve ha-yallerini daha temiz ifadeye birer vasıtadır. Ona (Üto-pist) diyorlar; kritik etmek için.. Amma ona şair naza-lile bakmak daha doğrudur.

1 — Rusoya göre, ölküç hayat:

Ruso, sistemini teşkil eden eserlerinin hepsinî 1746- 1762 seneleri arasında, bidrenbire bir fışkırma şeklin-de meydana getirmiştir.

Page 74: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 71 —

Sisteminde belirgin nokta sadeliktir. Sadelik ile :sun'î, ve aşırı incelmiş fena zevklerden - ki bunlar bü-yük şehirlerde inkişaf eder. - kurtulduğumuz gibi; yineancak sadelik iledir ki kendimize asude ve devamlı birsaadet temin edebiliriz. Başkalarına iyilik ile muamele;meşguliyetlerin ciddisini seçme; tabiat ile temas, açıkkalbli ve güvenle dostluk bu örnek sadeliğin temel un-surlaridır. Fikir itibarile, vakıa, bunlar yeni değildir,

Ruso'nun yeniliği; bu sadelik hayatını ifadedeki can-lılık, özlülük derin samimiliktir. Seleflerine üstünlüğü bu-radadır.

Ruso'nun aşık oiduğu hayat: gürültülerden uzak,ayak değmemiş bir ormanda, doya doya sükûnetin ve(cemiyeti hatır) m ladini tatmaktır. însan ancak böyleyerde, kendindeki iyiliği yine böyle bir yerde asıl yara-dılışındaki öz hayatın ve fazileti hürriyeti çizebilir.

2 - Tabiî Terbiye :

Hikmet; insanları hu sade ve temiz hayata hazırla-maktadır. Ruso, bir terbiye romanı olan (Emil) inde iş-te bunu çizmiştir. Bir müddet bir köyde ikameti, Ruso'-ya Parisin (monden) hayatı aleyh'ne şiddetli bir hicvi-ye yazdırmıştı.

3 — Pedagojisi :

Kelimelerden, kaidelerden, uydurma ezberlerden,basma kaltp edebiyat ve fenden ibaret olan ve cebirinzibatı ile idare edilmekte bulunan kollejler aleyhineateş püskürür. Sathî bir müşahit Emiii, belki cahil birköylü çccuğu zannedecektir. Rüso ona hiç ehemmiyetvermez. Emil, bildiğini sağlam bilir. Çünkü onu kenditecrübesiie kendi hür teşebbüsü ile, oyun ile el IşıTe,müşahhas çeyler üstünde tefekkür ve mülâhaza ile elde

Page 75: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 72 —

etmiştir. Hürriyet ile saadetin; daima iyi ve heminanehayatta olabileceğini bir kere daha hatırlayalım :

Emil, çocukluğunun olgunluk çağma geldi. Bir ço-cuk hayatı yaşadı. Hiç bir zaman; tekâmül edeceğimdiye, saadetini feda etmedi; Bilâkis bunlar biribirini yardımladı.* Bünyesi, müsait olduğu nîsbette kendi yaşınamahsus akıl ve dinayeti elde ettikçe mes'ut ve hür oldu.Eğer ecel orağı bizim ümitlerimizin çiçeğini biçerse nehayatında ne de ölümünde ağlanacak bir sebep olmaz.Biz ona şöyle bir acıya sebep olduk, diye merak ede-cek bir şeyimiz yoktur.»

Böyle büyütülen çocuk, yainiz egoistlikier ardındakoşmaz mı ? 18 yaşına kadar Emilin sade «hür ve mes*ut» olmağı öğrenileceğine bakılırsa öyle gibi zanno-lunur.

Fakat Ruso, şuna kanidir ki böyle hareketinin sebe-bi; hassasiyetini ve isabetli hüküm kabiliyetini terbiyeetmektir. Bunların terbiyesinden İse, tabiî bir netice olarak, fazilet doğacaktır. Ahlâkî hayat, böylece takviyeve terbiye edilen temayyüllerin tezehhür ve inkişafındanibarettir. (Adalet) ile (iyilik) ikizdir. Birbirinden ayrıl-mazlar, iyilik etmek öyle bir faaliyettir ki bunda kendi-mizi mes'ut ve bahtiyar hissederiz. Bunların hepsi has-sasiyette toplanmıştır. Emil, iyiliği kendisine emreyle-dİğt için değil, bütün çocukluk hayatı iyilik istikamette-de yürümüştür de ondan yapar.

Çağı gelince, şu yüksek hakikati, aydın kavramasıyeter: "fiil ve hareketlerimizin ahlâkiyeti, onlar hakkın-daki hükümlerimizdedir. Eğer iyi bir şeyin hakikaten iyiolmasını istiyorsak kalbimizin derinliklerinden fiillerimiz-deki gibi - iyi olması lâzımdır.

Adaletin ilk mükâfatı o iyiliği» yapmakta olduğumu*zu hissettirmektir. Eğer ahlâki iyilik bir insanın notura-

Page 76: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 73 —

rasına tevafuk ediyorsa o insan ne kadar iyi ise ruhve teşekkül itibarile de o kedar sağlam ve mükemmelolur. Kendi içimizi yoklıyahm. Bizi başkalarının saade-ti mi, yoksa felâketi mi müteessir ediyor?. Başkalarınabir iyilik yaptığımız zaman mı, yoksa fenalık yaptığımızzaman mı hoş bir intiba duyuyoruz?. İnsanın kalbindeahlâkî bir şey olmamış olaydı kahramanca ve hare-ketler karşısında nasrl hürmet ve takdir duyardı ?...

« . . . . Tabiate muti olalım. O zaman onun nasılbir tatlılıkla hüküm sürdüğünü ve bundaki güzelliği se-zeriz. Ruhların derinliklerinde fitri bir adalet ve fazilethissi vardır. Bununla gerek kendimizin, gerek başkaları-nın hakkında bir hüküm veririz. Ben buna (vicdan) di-yorum. '

( Sauvalı bir rahibin itiraçı )

FHhahika Ruso'nun vardığı bu netice, ötedenberi va-rilagelmiş bir neticedir. Fakat bundaki orijinallik, vicda-nı insiyak ile birleştirmiş, bunlar ayni şeydir demiş ol-masındadır. İnsanı diğer hayvanlardan ayıran en mü-kemmel ifadesi vicdandır. Vicdanın hükümranlığı ise; tabiatimizin hür bir süratle inkişaf ettirilmesi ile teminedilir.

t.

3 — Mükemmel Cemiyet :

Ferde ait düşüncesinden sonra şimdi de cemiyeteait düşüncesine gelelim. Ruso'nun (Kontrasosyal) i, mü-kemmel devlet nazariyesini tarif eder. Bazı müelifler Rusoya itiraz ile derler ki: tarihde böyle karşılıklı riza ilebir (içtimaî mukavele) yapılmış değildir. Bunun yapıl-madığını Ruso da çok iyi bilir. Fakat o, istikbalde ve-ya (sadece muhayyilesinde) öyle farzetmektedir.

Ruso'nun (Cumhuriyeti)i de hayalidir. Devlet nazari-yesini müşahhas maddelerle tasvir edecek yerde, bir ta-

Page 77: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 74 —

kim hukuk kiadeieri öne sürer ve cemiyetlerin bunayaklaşmasını tavsiye eder.

. Pek kesafet!? olan bu eserini tahlil etmiyeceğiz. Yalnız bir kubbenin kilit taşı mesabesinde olan fikrini zik-redeceğiz : Vatandaşların hürriyetlerini kuruma me-selesi.

Rusoya göre, eğer hürriyet yok ise, ne saadet olur,ne de haysiyet. Zamanındaki cemiyetleri, cebir üzerinemüesses görüyoruz, insan hür doğmuştur, amma her yer-de demir bağdadır.

Bu acı müşahede, Rusoya bir çok protestolar önesürdürüyor:

Bir millet ttaata mecbur kalıp ta itaat ettikçe iyiyapıyordur. Boyunduruğu sarsa bildiğinden itibaren sar-sarsa daha iyi yapıyordur. Kuvvet, maddi bir kudret*tir. Bundan ne surette bil ahlâtdilık çıkabilir ?. Bu hal-de şuna kani olalım ki kuvvet (hak) ki yapmaz. Ve an-cak (haklı kuvvetlere) itaat olunmak mecburiyeti vardır.

Hürriyetten vazgeçmek; insanlıktan, hukuku beşer*den ve hattâ vazifelerinden vazgeçmek demektir.

Rusoya göre cemiyet içinde yaşamak insanı bazıfedakârlıklarda bulanmağı mecbur etmektedir. Çünküher cemiyet elbet bir disiplin ister. Bu ise şahsî hürri-yetin tahdidi demektir. Ülküç bir sosyete; hürriyet iledisiplini barışık tutabilen ve hu riyete zarar vermeksi-zin cemiyet hayatından istifade ettirendir. Öyle bir ce-miyet şekli bulmahdtr ki bütnn (müşterek ve umumîkuvvet), her şahsı ve hepsinin mal ve mülklerini koru^malı ve müdafaa etmeli. Ve her bir şahıs (bütün) ile bir-ieşmiş olduğu halde gene kendisine itaat etsin ve tekbaşına imiş kadar da hür olsun.

Bunda temel şart ; medeni müsavattır. Kuvvet vedehâ itibarüe insanlar müsavi olmıyB^iUrler amma hu-kuk ve mukavelede müsavi olmalıdırlar.

Page 78: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 75 —

Bu prensiplerin tam tatbik edilmesi için «bir ma-butlar milleti» yani esasen mükemmel fertler lâzımdır.Bir millet buna ne kadar ziyade intibaka uğraşırsa okadar mükemmelledir.

4 — Netice :

Rusonun doktrininin belirgin vasıfları şunlardır: Ken-diliğinden ve ani olan hassasiyete itimat etme, hürriyetvasıtasüe saadete nail olma. Rusoya gör& ahlâk haya-tının büyük kanunlarını, akıldan ziyade, kalbin hamlesüe,his kuvvetile sezebiliriz. Ruso, insana, düşün, âlimanehareket et, ilâh.,, denilecek yerde; en temiz heyecanla-rını dinle, der. Vicdanın sadasinı heyecanda duyar. Bu he-yecanlar insamn en temiz kuvvetidir. Ve bunların kıymeti(tabiaten anî) oluşlarındadir. Bundan şu netice fcikar kiinsan, eğer hur değilse insan değildir, fnsan ancak hür-riyet içindedir ki hem sevinç hem fazilet bulur; bütünmanevi zenginliklerini tadar ve duyar ve başkalarına doğ'ru da taşar. Ayni hareket ve kuvvet ile hem kendini,hem de başkalarını sever.

Erzurumlu İbrahim Hakkı[ H. 1115 — 1186 ]

Yalnız tasavvufta değil, zamanının bütün ilimlerindederin vukuf sahibi olan Erzurumlu İbrahim Hakkı - adlarıMehmet Tahir merhumun « Osmanlı müellifleri'nde yazıl-diğı veçhile - çoğu türkçe, bir kısmı arapça ve acemce,39 eser sahibidir. Bunlardan (Marifetname) si ile (Divan)ı matbudur. (Marifetname) bir nevi ansiklopedidir.

Page 79: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 76 —

İbrahim Hakkı, (Hasankale) de- [Hakka riza, Hadi'mi aşk, Nuru mahz] terkiplerinden ebced hesabile çıkan1115 te dünyaya gelmiştir. Babasının adı Osmandır.Babası, Hasankaleden Erzuruma gidip yerleşmiştir,

İbrahim Hakkı, tahsjlini Erzurumdayapmıştır. Acem'ceyi, Erzurum müftüsü (Hazık Mehmet) ten öğrenmiştir.Tahsilim ikmalden sonra seyahate çıkarak (Siirt) köyle-rinden (Tellü) ye uğradı. Orada büyük tasavvuf çalardan(İsmail) in ktzile evlendi. Ve bu köyde yerleşerek eser-lerini yazdı. H. 1186 da yetmiş bir yağında öldü.

Biz burada, İbrahim Hakkının yalnız (insan) hakkın-daki fikirlerini alacağız.

(Marifetname) müellifine göre insan; kitabı ci-handan bir mecmua olup kâinatın mümessilidir. Menşeitibarile insanın zencir halkaları şöyledir: < Ana rahmin*den önce damarlarda kan, andanmukakaddem gıdayı pederve mader olmuştu. Ândan mukaddem hayvan! olmuştu.Andan mukaddem nebatî olmuştu. Andan mukaddem|eczayı anasır mümtezici hâk) idi. Ve toprak hâktenmukaddem cismi mutlak idi. Ve andan mukaddem, tabiatıkülliye idi ve andan mukaddem cevheri mücerret idi. „

Böylece insan varlık zencirinin bütün halkalarını geç-miş bulunuyor.

nsanın bedeni, İbrahim Hakkıya göre, âlemi asgarve ruhu âlemi ekberdir. Beden ve ruhile insan, (nüshai-cümiei âlem) dir. Hem madde, hem ruh âlemi, insandatamamile mevcuttur:

Mevsimleri, insan ömrünün devreleri temsil eder:Bahar, çocukluğu. Yaz, gençliği. Sonbahar, olgunluk ça-ğını. Kiş, ihtiyarlığı.

Page 80: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 11 -

Bütün hayvanları, insanın aklı temsil eder.Gadap, köpeği. Tasallut, aslanı. Kibir, kaplanı.

Haset, kurdu. Hile, tilkiyi. Gaflet, tavşanı. Tama, karın-cayı. Hasislik, fareyi. Kin, deveyi. Adavet, yılanı. Obur-luk, sığırı. Şehvet, merkebi..

Diğer taraf tan aklı ameli, mimarlığı. Kuvvei mümey-yize, tıbbr; gönül de âlemi melekutü temsil eder. Cema-datın misali ise insanın azalarıdır.

Bütün varlık, insanda nihayet bulmuştur.

Varlığın üstü, odur:

Bu cihan varlığı boş buldu nihayet sendeVarlığın aşka değiş eyle feragat sen de

insanın (nüshai âlem) olduğu şu kıt'ada şairanebir eda ile icmal edilmiştir:

Ey nüsha-i tamme-i ilâhi ki tüyiVey ayine i cemali-i sahi ki tüyiBirun zîtü nist her çi der âlem hestEz hud betaleb her ançi hahi ki tüyi

İnsan, her türhl iyiliklerden ve kötülüklerden mü-rekkep bir macundur. Meleklik ile hayvanlığın halitası*dır. Eğer hayvanlığa meylederse hayvanlıktan daha aşa-ğı düşer. Melekliğe meylederse melekten daha yüceolur. Bu maaldeki nazmı şudur:

Ademî zade Tuife macunestKân ferişteh şirişte ez hayvanGer bedin meyi mi küned kem zinVer beden meyi küned bin ez an.

İbrahim Hakkıya göre hayvanlar, sırf şehvetten.Melekler sıif akıldan yaratılmıştır, insanisa akıl -H şeh-vetten halkedilmişiir. Aklını, şehvetine galebe ettirebilirsemeleklerden daha yüksektir. Aksine ise behayimden daha

Page 81: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 78 —

aşağı düşer. Zira "Meleklerden her birinin makamlmnlûmdür ki ebeden anda kalır. Ve insan ise tekmilinefs ile makamı malûmundan âlâlara terrakki edebilir.Şehveti aklına galip gelen insan ise, eğerçî ol suretteadamdır. Lâkin sirette behayimden kemdir. Zira ki hiz-meti behayim, taata bedeldir. Ve haktan gaflet eden an-lardan adaldtr. (daha çok dalalettedir)

ibrahim Hakkıya göre insanlar üç sınıftır:

1 — Avamın ûç putuna (yemeğe, uykuya, cinsîmünasebete) tapanlar. Bunlar hayvan sıfatlıdırlar. Asılmakamlarına yükselemezler. Âleme gelmekten maksadınne olduğunu anlamamışlardır.

2 — Havasın dört putuna (nefse, çoluk çocuğa^mala, mansaba) mail olanlar. Bunlar âleme gelmektenmaksadın (kesb-i kemal) olduğunu bilmekle beraberdört puta da mey yaldırlar. Bunlar da bu âleme gelmektenmaksat, hasıl olmuş değildir. Asıl makamlarına avdetederler ama daha yüksek makama vasıl olamazlar.

3 — Yedi putu kıranlar. Bunlar bo âieme gelmektenmaksadın (Kesb-i kemal) olduğunu bilirler. Asıl makam-larından daha yûks.ek makama vasıl olurlar.

Âlemin illet-i gayiesi, nevi beşerdir. İnsanhayatının gayesi de: Bütün fenalıklardan sıyrılarakyüksek ahlâka ve ebedî hayata ulaşmak*"- Ebedî hayatî< hayvan ve melek mertebelerin kateaîp insanî kâmilmertebesine vasıl olmaktır. „

İbrahim Hakkı, Isanın: «Bir kimse iki kere doğma-dıkça metekuti semavata giremez,, sözünü ele alarakikinci doğumun; «Sıfatı zememei hayvaniyeden ve kedu-ratı muzlimei nef saniyeden sıyrılıp melek-haslet ol-mak,, olduğunu söyler.

Bunun birinci şartı, gönle akan beş nehrin getirdiği

Page 82: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 79 —

mûteaffin çamurları temizliyerek ondan sonra pek uya-nık olmakdır. " Havas-1 hamse-i zahireden derabedengelip kalbe mümteli olan envai nükuş ve fünun ve esnafıefkâr ve zununu günagûnun kimi salih kimi fasit kimimüfsit olduğu için deruni dilde evsafı zemime cemoluptemekkün edip kalmıştır,, Evvelâ burayı temizleyip son-ra kalbin dibinden temiz menbalar fışkırtmalıdır.

İbrahim Hakkiya göre, hayatın gayesi böylece, ah-lâkan namütaenhiye doğru yükselmektir.

Bu mümkün mü?

ibrahim Hakkı, Mevlânâ'nın şu beyti ile cevap verir :

Ger tü senk ü sahre vü mermer şeviGer besahib dil t esi gevher şevi

" Sen, taş kaya ve mermer olsan da bir terbiyecinineline düşersen cevher olursun.,,

Böylece ibrahim Hakkı, terbiyenin kudretine inanır.Kâinatın illeti gaiyesi, nevi beşer ohiuğu gibi, nevi

beşerin illeti gaiyesi de: cemadlıktan, nebatlıktan, hay-vanlıktan daha yükseklere şahlanarak "bu âleme gelmek-ten maksadın kesb-i kemal olduğunu bilen,, mükemmelinsanlardır.

.*ibrahim Hakkı, şu beyti ile her zerreyi bir (Turisi-

na) halinde görür:

Âlemi mîsal Turdur her zerresi pür nurdurAşkınla can mesrurdur beyhuş olup ister lika

İçi ferahtır da :

Vüs'atı meşreple daima cennetteyim- Hatırım hoştur ne olsa hoş gelir nimetteyim.

* *

Page 83: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

.— 80 -

Divanını, 1168 de bitirmiştir.

Divanından iki parça alıyoium "•

Hoş o demler kim sürerdi canımız canan ileOi vatandan düşmüşüz bu gurbete nisyan ileHayf kim dostu unutmuş kalmışız düşman ileGelmişiz dünya değirmeninde nöbet beklerizDane ten'un olunca murğ- canı eğleriz

Âlemi aşkı unutmuş gafilâne söyleriz.Ol görünse imdi biz kevnü mekânı neylerizVehki ol manayı koymuş surete meyleylerizGelmişiz dünya değirmeninde nöbet beklerizDanei ten un olunca murğ canı eğleriz.

* **Katreyiz âlemde lâkin dilde derya olmuşuzCevheriz dehrin bisatı özre yekta olmuşuzSeyrimiz sahray-ı dildir gayri yerden fariğizKendi sahramızda seyyahız ki sahra olmuşuzBerkimizle yakmışız biz hudnemahk perdesinGayriden pünhamz ama dilde peyda olmuşuzBiz bu bahri aşkı blka'nn mu selsel mevciyüzGerçi zenciriz veli biz metni derya olmuşuzKimseyi incitmek incinmek değildir şanımızYargarı cünaley z şefkatla g-üya olmuşuzinciten nadana hem dostuz dualar eylerizKim kamudan blzbize mahvı temaşa olmuşuzAşıkız misli Zeliha dilberiz Yusuf gibiBiz bizi sevmekte (Hakkı) ferdü tenha olmuşuz.

Page 84: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 81 —

Kant[ 1724 — 1804 ]

Etnanoel Kant, (Konigsberg) de uzun profesörlükve mütefekkirlik mesleğini bitirirken, hayatının akşamınadoğru, «Daimî sulh üzerine taslak> (1795) ile «HukukDoktrinin metafizik prensipleri» ni (1797) neşretti. Buiki eserinden, bütün 18 inci asır boyunca tesir eden,bazı prensipleri alalım. Beşerin yükselmesine imanı olanfilozofların fikirlerinin varisi akıl nurundan feyz ve kud-ret alici ve Fransız ihtilâlinin dikkatli ve sempatik mü-şahidi olan Kant, yer yüzünde adalet ve sulbün hüküm-ran olması imkânına inanır. Ve bunun ş artlarını çizer.

1 — Sulhcunun vazifesi ••

Bir muahedeye dayanan ve iki haip arasında birfasıla demek olan mütarekeden ayri, daimî bir sulh, ha-yalden ibaret mi ?

— Bunun hayal isdat edilemez, ispat ediiemeyinceaksini düşünmek hakkımızdır. Kant bu reydedir.

Filhakika Kant'a göre herhangi bir şeyi ispat veyared edilemiyorsa bu takdirde bir ispat ve red arasındabizim için ahlâki bir hal ve hareket ve vazife olabile-cek suretle bir karar vermek lâzımdır.

"Bu halde v/cdan, şunu emreder. Hali tabiide nesen ile ben arasında, nede teşekkül etmiş devletler ara-sında kavga olmamak lâzımdır. Binaenaleyh, bu iş ba-şarılabilir gibi hareket etmeli ve bu maksatla buna gö-türülecek en uygun (Teşkilât) lar kurulmalı ve muhare-belere nihayet vermelidir.

F. 6

Page 85: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 82 -

Basit bir hadiseden bir muhakemeye varabiliriz.«Tabiat bütün insanları, muayyea şu arz çerçevesi içi-ne sokmuştur. Meskenleri arzdır.» Her biri arzdan birparçaya mutasarrıftır. Fakat menşede hepsinin hakkıvardı. Yani arzın hepsi, insanların hepsinindi. Bu vazi-yet, insanların birbirlerinden münasebette ve mübadele-de bulunmasını müstelzimdir. Böyle bir <münasebetikuvvetin tesadüflerine bırakamaz. Bu münasebeti; bü-tün insanlar için muteber adalet prensiplerine, (Umumîhukuk) a tâbi kılmak icap eder. Kantin (Kozmopolitik)adım verdiği bu (Hukuk), herkes tarafından tanındığın-dan itibaren «Daimî sulh> bir realite olacaktır.

Böyle bir şey tanzim edilmedikçe fertier ve devlet-ler, kendi aralanndaki münasebetlerde: (hakkın en kuv-vetliye ait olduğu) esasını kabul etmişler demektir kibu hernekadar aralarında bilfiil muharebe ilân edilme-miş ise de, bir harp halinden başka birşey değildir. Buadaletsizliklerin en büyüğüdür. Bunu nasıl durdurma-lıdır.

2 — Ebedî ve daimî sulh muahedesi ;

Kant, buna, devletler arasında bir sulh yaptırmaklahallediyor. Bu muahede de arazi şartları ve galip vemağlubu hatırlatacak hiç bir şey yok. Mühim maddele-rini alalım.

1 — «Hiç bir sulh muahedesi, eğer muharebeyeyeni başlama hakkında gizli bir maddeyi muhtevi ise, omuahede sayılamaz.»

Bu ilk şartın gayesi: Hakikî sulh ile (zahiren birsulh gibi görünüp te adi bir mütarekeden ibaret olan)yalancı sulhu birbirinden ayırt etmektir. Bütün intikamsebeplerini kökleyip atmak lâzımdır. Bu, eski politika-nın: «bir devlelin şerefi, kendi kuvvetini artırmasında'dır.> telâkkisine nihayet vermekle olur.

Page 86: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 83 —

2 — "Küçük büyük hiç bir müstakil devlet, başkabir devlet tarafından veraset, mübadele, hediye veyasatın alma suretiyle ele geçtrilemez „

Kant, burada bir devletin (bir şey) değil, (manevîşahsiyet) olduğunda ısrar eder. Binaenaleyh herhangibir devleti maddi bir mal gibi telâkki etmek ahlâksız*hkfır.

3 — Zaman ile daimî ordu lâğvedilmelidir.18 nci asrın sonlarından itibaren Kant, (Silâhsızlan-

ma) esasını öne sürüyor. «Ordular sulhu koruyacak yerde onu tehlikeye koyuyor. Milletler arasında dişe kadarsilâhlanma müsabakası husule getiriyor. Ve bunun birhududu da "yok" diyor.

Bunlar güzel fikirler amma ne çere ki içinde yaşa-dığımız dünya, filozofların hülya âlemi değil realite âle-midir. Bugünkü insanlar henüz bu rüyayı, realite yap-mak endişesinden çok uzak.

4 — "Hiç bir devlet, diğer devletin konstinosyonu-na ve hükümetine müdahele edilemez..

Kendinin daha medenî olduğunu iddia ile başkamemlekete medeniyet götürmekle insaniyete hizmet etil-ğini söyleyen müstevlilerin, müstemlekecilerin bu iddia-larım, asla ispat edilir bir şey değildir.

5 — «Harp halinde iken hiç bir devlet: sulhun ia-desini ve karşılıklı emniyeti f?yrî mümkün kılacak ha-reketlerde bulunmalıdır; zehirli şeyler kullanma ve sairegibi.,,

Bu madde, evvelki döıt madde ile aynı plân üstünekonulamaz. Evvelkiler (Daimî sulh) un umumî şartları-dır. Bu son madde ise; herhangi bir sebeple harp pat-layıverirse bunun barışmağı güçleştirecek şekilde olma-masını istihdaf eder. Düdyada (Daimî sulhun) tesis işi-ne bununla başlamalıdır.

Page 87: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 84 —

3 — Sulhun şartları ve garantileri:

Kant, ebedî sulh ideali için nazarî programını çiz-dikten sonra bunun ne gibi şartlara tahakkuk edebile-ceğini arıyor ve büyük prensip öne sürüyor.

A) Her devletin sekli (Cumhuriyet) olmalıdır. Kantdevletin ayni zamanda (Demokratik) olmasını da İstiyor.Ona göre ( Cumhuriyet ) ile ( Demokrasi ) birbirininayni değil, farklıdır. Teferruata giremiyelim. YainızKanther ne şekilde olutsa olsun (Otokrasi) yi yani tek biradamın harp ve sulha karar vermesini istemez. Harbingetireceği felâketlere dayanmağa vatandaşların kararvermesini ister. Kant'a göre millet bu karan verinceharbin felâketlerini az hisseder, kendim karar verdim,der. Ve milletler de harbi kolay göze alamaz. Haibuki(Otokrat) bir rejimde kral, en adi sebaplerle harbe ka-rar verebilir. Ve diplomasi buna her zaman sebeplerbulabilir.

B) Ummmî hukuk, müstakil devletler federasyonu-na dayanmalıdır.

Bu 13 inci asırda (Birleşmiş Miletler) fikrinin kendi-sidir. Kant, gür sesiyle bağırdı ki :

"Devletlerin üstünde bir (Otorite) tanımak ve bu(Otorite) nin adaletten ayrılan devletleri adalete sokma-sı lâzımdır.,,

tki iptidaî insan, aralarındaki ihtilâfı halde bir niza-ma tâbi olacak yerde, mütemadiyen kavga etseler bun-lara vahşi nazariyle takılıyor. Bu iş milletler içinde böy-le değil mi ? Halbuki bir devlet, kendi fevkinde öy!ebir otorite kabul etmeğe yanaşmıyor. Amerika kırmızıvahşileriyle Avrupa vahşileri arasındaki fark, birincilerdüşmanlarını bazen yerler. İkinciler ise düşmanlarınıtebaları arasına sokarlar ve bunları daha geniş istilâlar-da âlet gibi kullanırlar.„

Page 88: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 85 —

Kant'a, göre, devletler ne zaman kendi üstlerinde(hâkim ve yüksek bir adalet) müessesesi kurabilirlerseancak o zaman medenîyiz diyebilirler.

Umumî hatlarını çizdiğimiz bu sistem, hangi vasıta-ialarla tatbik edilecek ? İptidaîlik devrinden yüksek hu-kuk ve adalet devrine geçit nasıl kurulacak ? Kant'ınbu noktaya dair olan fikirleri, mübhem ve kısadır. Bu-nunla beraber şu fikrini zikredelim.

Ebedî sulhun mümkün olduğuna inanan mütefekkir-ler, fikirlerini herkese açabilmeli. Ve tezlerini, devlelterarasında muharebeyi normal görmeğe alışmış, diplomat-ların tezleriyle çarpıçtırabilmelidlr. Bu da ancak devletadamlarına açık- olması umuma müsaade edilmemesi lâ-zım gelen sahaya herkesi müsaade etmek gibidir kitehlikeli bir şeydir. Hem de mutlak bir söz ve hükümhürriyeti İster.

Demek ki bütün bunları yaparsa, (zaman) ve (tekâ-mül yapacak. Bugünkü dünyada her devlet, komşumyapsın diyor.

4 — Netice :

Kant'ın eseri bir roman değildir. Uzun uzun düşü-nülmüş, milletter arasmaa sulhu idameye kâfî dereceyarıyacak, birtakım prensiplerdir. Bunlara (Monteskiyö)ile (Ruso) dan almış ilhamları da vardır. Realize edilmesimückün bir program çizmiştir, islerseniz ütopi deyinizfakat realist bir ütopi,.. Nitekim bugünkü (Milletler Ce*miyeti) Kant'ın programının ayni idi. Ondan mülhemdi.

Kant'ın bu eserinde çok canlı, fikirler olmakla bera-ber; sulh için bundan başka yol yok demek te doğrudeğildir. Kant 18 inci asrırın adamı gibi düşünüyor, vebilhassa • hadiseleri göz önünde tutarak • fertlere, hu*

Page 89: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 86 —

kuka ve vazih fikirli zekâlara hitab ediyordu. Bugün isehadiseler değişti, harbin bünyesi, sebepleri ve neticeleribaşka mânalar aldı. Bugün içtimaî hayatta (Kütle)nin hissiyatı ve ihtirasları çok nazarı itibara alınmaktadır. Buitibarla Kant'ın eserinin bugüne göre ikmali lâzımdır,denilebilir.

Göte[1749 _ 1S32]

Her büyük devrin, her büyük adamın kendine .mahsus bir hayat telâkkisi vardır. Bu görüce göredir ki:insanlar, kendilerine bir hayat yolu çizerler. Büyük sairGöte kendi hayat görüsünü ( Faust) unda üç fasıldaanlatır.

1 — Hayat

Faust, bu dar hayattan ve zaman zaman her saha*sim dolaştığı beşerin ilimlerinden bıkmış usanmıştır.Hayatı mânâsız buluyor, ilimleri de - Kâinatın esrarınavâkıf kılamadığından - kuru ve yanlışlarla dolu görüyor.

"Felsefe, hukuk, tib, teoloji... Bunların hepsinihararat ve sebat ile tedkik ettim. En sonunda; bunlarailk beşladıgım gündeki gibiyim. Fakat dışa bakıncatantanalı isimler aldım: Doktor, allâtne ve saire..

Ben bugün şunu biliyorum ki : biz insanlar bir şe-yin künhüne vakıf olamayız; işte benim beynimi yakans e y . . . w

Page 90: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 87 —

Şimdi o fevkalbeşer bir ruha sahib olup arzın çoküstüne yükselmek ve kâinatın esrarına vakıf olmak isti-yor. Buna o kadar haristir ki bazen bir gurur içindekendini kaybediyor. Fakat derhal, o yüksek hayal bulut-larından her günkü hayatın küçüklüğü içine, arza düşü-yor.

Onu kanatlandıran hayal, ümitle dolu bir haldeebediyete uzanmak istemişti. Şimdi İse, bütün saadethülyaları, zaman denilen uçurum İçinde boğulup gittiğin-den itibaren küçük bir sahaya razı kalbimizin derinliğin-de bir endişe, itminansızlık yatmaktadur. Ve yeni yeniıstıraplar uyandıran budur. Bizim olmıyacak şeyler içinağlıyoruz. Ve kaybetmediğimiz, elimizde olan şeyler içfnde daima ağlıyoruz. Tozlar içinde sakin bir böcek kigıdasını aramak için dolaşırken, oralarda gezen bir ada-mın ayakları altında çiğnenmiş ve ölmüş . . . .

Bütün bu meseleleri arayıp taramaktan yorulmuş vehepsinden eli boş dönmüş olanFaust, şimdi yalnız (za-rurî) olan şeyler ve prensipsiz, aklına her geleni yap-mağa mail . . Susuzluğunu, kendini her avantüre salı-vermekle teskin edecek. Evvelden ( iş ve hareket)diyordu. Şimdi (akla gelen avantür) diyor. Çorak tee-müllerden ziyade (Bizi İten hamleler) daha kıymetlidirdiyor.

Istıraplı hazlara, kinli aşklara, ümitszilik içinde puyansûkûtlere kendimi salıverdim. Fen zevkini tadıp aşmışolan yüreğim, bundan sonra, hiç bir ıstıraba kapalı de-ğildir. Bütün beşeriyeti alakadar eden her şeyi kendivarlığımın en derin noktasında temerküz ettirmek isti*yorum. Ruhumla, en yüksek, en gizli olan şeye ulaşmakistiyorum. Ruhun kavradığı iyi ve kötü her şeyi yüreğimetıkmak, ruh gibi kabarmak ve nihayet ruh gibi parçaparça kırılmak isterim..

Page 91: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 88 —

Bunlarla Faust'un istediği şudur:Prensipsiz, kanunsuz, kayıt ve tahditsiz bîr hayat...

Kör arzu ve kuvvetlerin hâkim olduğu bir hayat . . .2 — Faust'un Hayat Tecrübeleri ;

Göte, orta zamanın efsanesinden istifade ile, Faustve şeytan (Mefistofeles) arasında bir sözbağı (Kontrato)yaptırır. Bu bağ sayesinde Faust türlü türlü sihir kuv-vetlerine maliktir ki bu sayede her türlü heyecanlarınıtadabilecek, avantürlere bas vurabilir. İçkiden, aşktansihirbazların binbir marifetlerinden, facialardan, impara-torlar saraylarında müşavirlikten, kahramanların, fatih-lerin yaratıldığı hayalî âlemlerin içine dalıp çıkmadanve saîreden hep usanmıştır. Göte, bu âlemlerin her bi-rine dair fikirleri öne sürmüştür. Büyük şair bunlarınhepsinin hulâsasını (Ormanlar Mağaralar) adlı monolo-gunda şöyle tesbit etmiştir.

"Yüce Tanrı sana yalvarmca bana herşeyi verdin...Malikâne olmak üzere bana muhteşem tabiatı, ve tabiatten istifade için de bana kuvvet verdin. Gözlerim önü-ne canlı varlıkların uzun silsilesini yaydın. Asude orman-lardaki, havadaki, sulardaki kardeşlerimi bana öğrettin.Benim nazarımda parlak ay, yavaşça göklere doğruyükseliyor. Ratip fundalıklarda kayalar boyunca, geçmişzamanların gümüş gölgelerini dolaşıyor, görüyorum.Bunlar tefekkürün kuraklığını biraz serinleştiriyor.

Ah, insan asla mükemmel bir şeye malik olamıya-cak.. Yüce Tanrı; bana bu nefis şeylerle beraber, artıkbundan sonra kendisinden vazgeçemiyeceğim bir arka-daş, yani (Akıl) da verdin ki, soğuk ve sert olan bu arkadaş, senin ihsan ettiğin o şeylerin hepsini benim ken-di nazarımda bile hiçe indiriyor. O, benim göğsümdeöyle bir vahşi ateş tutuşturdu ki beni her güzellik haya-line çekiyor...

Page 92: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 89 —

Böylece arzudan, haz ve eğlenceden geçiyorum. Vehaz içinde iken ondan bıkıp başka arzu özlûyoaum...

Faust'nn avantürden avantüre koşması onda iki ru-hî halet yaratıyor. Her bir hareket ve avantürde onunkudretinin arttlğına hükmolunabllecek gibidir. O zamanzekâsı, hayatın sırlarına daha iyi nüfuz ediyor, kudretiartıyor ve bir an geliyor ki vecd ile en yüksek saade-te ulaşıyor. Fakat bu an yüksek vecd ve istiğrak anla-larında iken bile içine bir zehirdir akıyor. Kendini zen-ginleştiren ve kudretlerinden tecrübe ve avantür, aynizamanda onu çürütüp bozuyor, kızdırıyor.

Margit'i sevip dururken onu bedbahtlıklar içine atı*yor, deli ediyor, nihayet öldürüyor. Elindeki hükümdar-lık kudretinin bir seraptan, ibaret olduğunu anlıyor. Enmükemmel güzellik takibinde iken ona ulaşır ulaşmazgörüyor ki ondan eser kalmamış, böylece her zafer,ayni zamanda bir muvaffakiyetsizliktir de. Her zaferkendini mahvediyor. Ve kalan eser; teessür ve neda-metten ibaret oluyor. Bununla beraber zaptolunamaz birirade ile Faust, yeniden öne atılıyor:

Beşerin hayatı binbir renkli in'ikâslardır. Biz yalnızmeş'aleyi yıkmak istiyoruz. Ve döit çevremiz ateş de-nizinden ibarettir.

Faust, hayatı böyle ayni dakika içine muhabbet vekın, haz ve elem, ümit ve yeis sıkıştırarak geçiyor.

3 — Faust'un Hakimliği :

Faust'u ömrünün sonlarına doğru, yüz yaşında, şi-mal denizi kıyılarında uzanan bir krallığın sahibi bulu-yoruz. Şimdi o, derin bir eddişs içindedir. Hatiralarınıgözleri Önünden geçiriyor. Ve şöyle düşünüyor. :

«Ömrümü bana kâfi gelecek şeylerle iktifa ederek

Page 93: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 90 —

rek ve iktidarım haricinde olanlarını terkederek yaşa-yacak yerde, dünyanın bir ucundan öte ucuna koşarakve hazzı en son damlasına kadar tadarak geçirdim. Haz-zin her defasında (daha, daha...) dedim. Hayatım birfırtına ve gürültü içinde geçti..»

'Şimdi hesap ve hikmet ile hareket ediyorum. Neakılsızdır o kimse ki kendini bulutların üstüne, benzer-lerinin üstüne çıkmış hayal eder... İnsan, bu arza dörtelile sarılmalı, Çünkü kıymetli bir adam elinde arz, dil-siz bir şey değildir.»

Böylece Faust, hikmetin esas noktasına dönüyor:Aldatıcı hayallerle beyhude harap olmamak, benzer

leri arasında arz üzerinde kalmak; şeniyetleri iyisezmek :

Faust'u bu noktadan idealizmin zıt noktasında gö-rür gibiyiz. Fakat şunu unutmıyalım ki o, bu vaziyetekuvvet ve arzularının uzun süren bir disiplinden sonravarmıştır. İlk evvel bir çok tecrübelerle olgun ve dol*gun bir hale geldi. Eski enerji selinden, şimdi, bulundu-ğu sükûnet halinde, yalnız yorulmaz bir İş iradesi kal-mıştır. Nihayet kör olan Faust, uzun ömrünün son da-kikasında maiyetindeki adamlarını toplayıp söyle der:

"Ben hikmetin en soy özü olarak şuna inamaorum,yaşamağa değer hayat şudur: İnsanlara hizmet etmekve onları hürriyete kavuşturmak, insan odur ki her gü-nünü, tehlikeleri hiç düşünmeksizin, kendini bu işe ve*rir. Gençliğinin hararetini, sonra olgunluğunun ve ihti-yarlığının hakimliğini hep bu işe verir. Ben böyle birfaaliyeti hür bir vatan üstünde, hür bir millet bir ara*smda yaşamak suretile görerek bahtiyar olabilecek mi*yim? tşte o zaman arzdaki günlerimin izlerini artık asır-lar silemez. Böyle bir saadeti şlmdidan hissetmekle benömrümün en güiel dakikalarını yaşıyorum.»

Page 94: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 91 —

"Bu kuvveti, beden ve ruhumuzu bütün kudretle-riyle kuvvetlendirelim, içinde yaşadığımız âleme intibakettirerek herkesin istifade edeceği faydalı işe hasretme-ği bilelim.,,

işte Faust'un verdiği yüce ders.

5 — Netice :

Göte'nin vardığı netice şudur : Arz üzerinde arzadört elile sarılarak; ne pek maziye bağlanarak, ne defevkelâde bir istikbal umarak hali hazırı mükemmel yapmağa çalışmalıdır. Amel, mahdut, muayyen fiil ve ha»raketlerin muvaffakiyetli tesirine inanır. Bütün kuvvet*terin birleştirilmesi lüzumunda şiddetle İsrar eder. Gö-te'ye göre :

Ancak beşeriyetin tuyeti mecmuası, hakikî tek in-sandır. Beser sayının her zaman muvaffakiyet ile baş-lanmadığını ve hayale düşmesinin ihtimali de bulundu-ğunu biliyor. Fakat şuna en derin inanıyor ki hiç ara-sız, yenilenen ve kahramanca takip edilen cehit - mu-vaffakiyetsizlikler ve güçlükler arasında - bizi en niha-yet saadet ve selâmete ulaştıracaktır. Göte'ye göre dünya: aslından bir kaos değildir; Kâinat (bos bir şey),çocuk bir (tekrar başlayış) değildir. Her zaman, (var-sık), (yokluk) dan üstündür.

Page 95: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

92 —

Robert Ovn[1771 — 1858]

ingiliz endüstri adamlarından olan ve 1858 de ölenO vn, yeryüzünde, çabucak, bir ülgüç bir sosyete kurmn-

ğı tasarladı ve oldukça dikkate şayan neticeler elde etti.Sistemini, (Ahlâkî yeni dünya) eserinde anlatmıştır.(Ütopik ) lerin beşidir.

1 — Şahsı menfaat msselesi.

Ovn da -Ruso, Furye vesaire gibi- cemiyetteki fena-lıkların sebebini: Merkantilizmde yani şahsı menfaat ar-dında kokmada görür. Vakıa bütün sosyalist sistemlerinazimet noktası budur. Yalnız Ovn' merkantilizmin bilhas-sa bozucu ve inhilâl ettirici kuvveti, ve paraya tapmanıntevlif ettiği ahlâksızlıklar üzerinde durur.

Toptan ve parekende ticarette, tecrübem vardır.Tüccarlık, ihracatçılık, nazarî ve amelî çiftçilik yaptım.Terbiye meselesinde keşiflerim ve insan seciyesini anla-mada mühim tecrübelerim var. Prenslerin devlet adam-larının, filozofların, ekonomistlerin, mülkî ve askerî adam-ların, tüccarların, bankacıların, hepsinin fikirlerinin neolduğunu bilirim. Bunların hepsi şunun ardından koşu-yor. Kendi işini, mümkün olduğu kadar pahalıya satmakbaşkasının işini, mahsulünü, mümkün olduğu kadar ucu-za almak.

tşte bu sistem neticesidir ki, hepsi alçalıyor, yalancıoluyor, sun'î oluyor. Böyîe olan cemiyette, yeni yetişençocuklar, hemen hemen mihaniki olarak (ezenler) ve(ezilenler) diye iki kısım oluyor. Ezilenlerin en basit

Page 96: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 93 —

tabiî haklarından tutun da inkişaf ve tekâmül, hürriyetve saadet haklarına kadar hepsi ayaklan altında kalıyor.

Bu suretle: (Şahsi menfaat ardından koşma), (şah-sı ahlâkın inhilâli), ve nihayet (içtimaî şirazenin bozur-ması) birbirini hemen mukadder bir surette takip edenbir zincirin üç halkasıdır. >

2 — Muhif ve terbiyenin determinizmi.

(Ovn) a göre ilâç, sosyalizmdir. Amma bünyastterbiye ve ahlâk ile örülmüş bir sosyalizm. Sistemenintemeli şudur: Ferdin fiil ve hareketleri, aldığı tesirlerinneticesidir. Şahsı mesuliyet meselesi ise bir hayaldenibarettir. Binaenaleyh; ancak muhitinde büyük bîr deği-şiklik yaparak tesir icra edebiliriz: Cemiyet, terbiyemetodu vasıtasiîe, nasıl adam isterse öyle teşkiledebilir.

„ Mesuliyet prensibi, kendinden beklenilenin aksiniverdi. Bu delicesine fikiıden ve insanların buna, sankikendi seciyelerini teşkil ediyormuş gibi bakmalarmdan-dir ki; cehalet, sefalet, hasislik, bütün fena ihtiraslar,cinayetler ve nihayet muharebe doğfdu. Bunu kaldırınızhepsi düzelir, hepsi sıhhate, ilme, tekâmüle, saadetedoğru istikamet alır. Sosyeteye hiç bir tesir icra edemi-yen şahsı mesuliyeti kaldırıp bunu cemiyete yükletiniz.Görürsünüz ki o zamak cemiyet, fert üzerinde her şeyyapabilir. Ancak bu suretledir ki âdem oğlu, en yüksekmukaddeietine ulaşabilecektir."

Bunun husule gelebilmesi için; ülki bir içtimaî mu-hit yaratacak kudretli bir iradenin müdahalesi lâzımdır.Hiç bir hayalci, hiç bir ütopist; cemiyeti selâmete çıka-racak kanunları zoria kabul ettirmekle muzaffer, muvak-kat bir diktetörden vazgeçemez. SenSimon' bir zamankendi projelerin Napolyon tarafından taibik edileceğini

Page 97: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 94 —

zannetmişti, Furyer projesini tatbik içi lâzım olan mil-yonları verecek bir zengin bekledi. Zengin bir fabrikacıolan Ovn' projelerinden birini tatbike kendi koyuldu.Fakat (sultavî • otoriter) olan bu müdahale muvakkattir.Bir kere muhit, mükemmelleştirilince; sonra artık İkanyoluna girerek (otorite) faydasız bir hal olacak.

Ovn öyle zannediyor ki müstakbel sitede, faydasızhale gelmiş bir müeyyide, kaybolup gidecektir.

3 — Ovnun terbiye sistemi t

Terbiye hangi temele dayanmalıdır. Şahsı ve ferdîbir ahlâki müstelzim olan adalet olmaz. Ovn'a göre mu-habbet ve merhamet olmalıdır. «Merhamet kâinatı idareeden kanun olmalıdır. Bütün faziletlerin temeli: merha-mettir. Bu, tamamen insanî mânada olup mistiklik ile hiçalâkası yoktur. Ovn, pek müphem bir surette (deist)tir. Kâinatı idare eden bir (illet i ulâ) kabul eder, fakatbunun (anlaşılamaz) olduğunu söyler. Ovn'un sitenin plâ-nın tatbikinde önden istimdada lüzum yoktur, der.

"Site de dünyaya gelen her fert, doğduğundan iti-baren: iyi itiyatlar ve iyi seciye temin edecek bedenîzihnî, ahlâkî, ve ilmî terbiye alacak. Reel bilgisi zenginolacak. Bununla beraber çocuğun şahsiyetine hürmetedilecek; iki çocuğu birbirinin ayni yapmağa uğraşıl-mıyacak.

Hepsi ayni tedrisatı, ayni prensipleri alacak. Veyaşlarına, kuvvetlerine ve istidatlarına göre işgal edi-le çekler.

Sitenin ihtiyaçlarını temin edecek İşler, fertlerintemayül ve zevklerine göre tevzi edilecek. Makina yar-dzlmile bu zarurî ihtiyaçları tatmin edecek işler, gittikçeazalacaktır.

Page 98: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

Bütün çocukların terbiyesi, doğduklarından itibarensiteye ait olacaktır. Fakat ana babalan her ne zamanisterlerse görebileceklerdir. Her iki cinste (kadın ve er-kek), ayni terbiyeye ayni hukuka, ayni hürriyete malikolacaktır.

izdivaç; karşılıklı sempati ile oiacaktır. Şahsî men-faatler veya (monden mülâhazalar) tesiri altında olmıya-caktir. Makul sebeplere müsienit İse talak caizdir. Fa-kat teşci edilmiyecektir.

Sitede, yalnız burada doğaniar ikamet edilecektir;ve bunlar dünyaya geldiklerinden itibaren yeni hislerve adaletler; ve tabiat kanunlarından çıkarılmış fikirlerile terbiye edileceklerinden (şahsî mülkiyet olmıyacaktır.ihtilâflara, cinayetlere ve sefalete sebep olan budur.

Sitenin her âzası, ilâhî ve tabiî kanunlara dikkatetmeği itiyat etmiş olacaklarından fertlerin mücazat vemükâfata ihtiyaçları olmıyacaktır.

4 — Sivasî teşekkül :

Şahsî menfaat rejiminden, ülküç site [rejimine nasılgeçilecek?. Ovn, ilk evvel site yapıp bunu örnek gös-termenin kâfi olduğuna kanidi. Iskoçyada bir «Yeni Lanarks adında işçi sitesi kurdu ve yirmibeş seneden faz-la, hakikaten örnek bir halde, yaşattı. Elde ettiği ahlâ-kî netice, cidden dikkate şayan îdi. Sitenin malî idaresitamamen kapitalist nizam üzere idi: yalnız Ovn, keli-menin tam mânasile (iyi patron) luk ediyordu. Fakatsitesinin başından çekilince her şey çabucak yine es-kisi gibi oluverdi.

1848 de, kendi fikirlerinin, Fransada tekrar ele alın-dığını zannetti. Ve bunun az zamanda bütün dünyayıtutacağın, umuyordu. Her komün 20—25 bin arasındanüfusa malik olacak. Grupman tarzı, milliyet şeklinde

Page 99: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 96 -

değil, federalist şeklinde olacak. Komünler: Onar, yü-zer, biner, ilâh. toplanıp bütün arzı tutacak. Ve eskihudutlar olmıyacak Dahil! hükümetlerine gelince, Ovn,en sadesile iklifa ediyor. Vatandaşların hepsi: Akıl vealdıkları terbiye itibarile müsavi addediliyor, aralarındatek bir fark vardır ki o da tecrübeleri yani yaşlandır.

"Bu sitelerdeki insanlar, ortaklığın prensiplerini iyi-ce öğrendikten, yani tefekkür ve fiilde muhakemeliolduktan sonra, her sitenin dahil! işleri, âzası30 • 40 yaşlarında olan insanlardan mürekkepbir umumi mectisi tarafından görülecek ve bu, mü-teaddit komiteleri ayrılabilecek haricî işleri ise, âzası 40,60 yaşlarındaki insamardan mürekkep bir heyet tarafin-dan görülecek. Altmış yaşına gelince vatandaşlar mec-lislere resmen iştirakten muaf tutulacak.

Bunların hepsi muhakemeli insanlar olduğundan seç-me ve ihraç gibi şeylere lüzum yoktur.

Ovn, siteler arasındaki münasebetleri tanzim içinayrıca rmntaka meclisleri de ihdas ediyor. Bundan baş*ka bir de siteler arasındaki itilâfları halle memur hakemheyeti de düşünüyor.

Bu vasıtalar, elbet basit şeylerdir. Fakat onun te-mel fikri: Terbiyenin mutlak kudretidir: her ferde terbi-yenin en yüksek dirayet ve aklı verebileceğidir. Böyleolunca, şüphesiz, haricî bir disipline hacet kalmaz. Ru-so, ctçtimaî mukavelo sinin tatbiki için bîr «Mabutlarmilleti» yani en iyi bir millet lâzım olduğunu söylüyor•du. Ovn bunun muhal bir şey olmadığını ve "muhit,,ile "terbiye., sayesinde bnna ulaşabileceğini iddia eder.

5 <— Netice :

Ütopik sosyalizmin en ütobiği, Ovn'unkidir, deiler.

Page 100: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 97 —

"Muhit» ve "mektep,, in mutlak tesiri, mûfritanedir. VeOvn, birinci sinıf bir mütefekkir değildir. Fakat iki şeyinnutmamahdır:

1 — Kendi tesis ettiği sitede hiç olmazsa kısmenmuvaffak olmuştur. Bu gösteriyor ki katiyet ve sebatile çalışma, bir içtima! muhit üzerine iyi tesir icraediyor.

Ovn'un terbiye itimadı, boşuna değildir. Sosyeteninferde karşı olan kudreti ve mesuliyeti inkâr edilemez.Bundan en iyi neticeler elde etme yollarını aramalıdır.

Misele[1738 — 1874]

Tarihçi Mişeleyi burada (filozof—şair) ligi yönün-den araştıracağız. Onun elinde (tarih), geçmişi yenidenuzun sırayla taş taş üstüne koyarak kuran bir yapıdeğil; dirik ve gürültülü akışlarında insaniyetin hayatınıariyan ve ona yeni bir mâna veımeğe çalışanbir vasıtadır. Belgelere dayanan bir mevzu üze-rinde ilerleyip giderken birdenbire : Kişinin hayvanlar-la, tabiat ile, ( cemiyet) ile. . . münasebetine dairateşin şerhlere geçiverir. Minelenin öz {fikirlerini) top-layan ( eseri) 1864 de basılmış olan (La Bible Çel'Humanite — insaniyet incili) dir.Viktor Hûgonun (yüz-yılların efsanesi) şiir halinde idi. Buda bir nevi aşıtlarınefsanesi amma mensurdur. Misele bunda, mukaddes

F 7

Page 101: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

edebiyatlar boyunca, cihanşümul bir ahlâk ülküsü teşek-külü seyrini arar. Görelim.

1 — Tabiat aşkı*

Beşerin hakimliğinin ilk kaynağı: Tabiat aşkıdır.Mfşele, bunun en ulvî ifadesini, Hindin (Ramayana) epo-pesinde bulur. Bugünkü (Hindiyanist) ler, buna sun'îbir şür nazarile bakıyorlarsa da Misele bu eserde baş*langiç devrenin berrak saflığını, İlk ilham izlerini görür.Eserdeki: dağların, ırmakların, ormanların parlak vecanlı tesvirlerini, heyecanla över; ve bunların letafetin-de, şefkatin en güzel dersini görür:

«Akşam, güneşin kızgın şuaları ganjda sönerken vehayatın gürültüleri kesilirken; ormanın kıyısındaki inceyoldan bu âleme bir bakalım: Sulh ve sükûn içindeen tatlı in'ikâslarla parlayan, sevişen ve hep bir ağızdanterennüm eden, çok mütenevvi ve aynı zamanda tekbir âlem yani kesret içinde vahdet görürüz. Bu Ramya-nadır. işte ilk intiba. . . Bu kadar tatlı ve güzel, başkahiç bir şey yoktur. Gittikçe derinleşen bir iyiliğin nefisşuaı (Vişnö) şiiri güzelleştirmektedir.,,

Tabiat aşkının alâmetlerinden biri: hayvanlara kar-deşcesine bir muhabbettir. Bu muhabbeti, Misele kadarterennüm etmiş adam azdır. Hint şiirlerine, Misele ken-di duygularını serper; ve insanlarla hayvanların eskiefsanelerdeki ilk yakınlıklarını ve akrabalıklarını gösterir,ki bu, insanların ilerilemesine çok yardım etmiştir: Asu-de asude yavrusunu emziren mukaddes ineği, göç eder-ken beraber giden kocaman köpeği, muhteşem fili kah-raman Ramaya yardım eden büyük maymunları methe-der (Valmiki) nln şiir sanatını nasıl bulduğunu da hatır-latır:. Bir kahraman, bir avcı tarafından yaralanmıştı;

Page 102: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

(Valmlki) buna ağlarken, faikına varmaksızın, sesi a-henkli çıkmağa başladı; şiir bundan doğdu.

Biz insanlar, cansızlara ve canlılara ne kadar derinbağlanırsak hayatımız da ö nisbette zengin ve derin olur.

2 — Is askı!

Bu tabiat aşkının; atalete, rahavete, temaşa ve istiğ-rakla iktifaya sevkedeceği zannedüebİIin Fakat hayatı,pek dolgun iş ile geçen Misele, işin büyüklüğü veehemmiyeti üstünde elbet duracaktı. 1$ örneklerini Fir-devsinin şehnamesinde, Yunan efsanesi Herkülde bulur.

Mişeleye göre Herkül, iyi ve kahraman bir kuvvet-tir. Halk gibi dayanıklı ve mütevazidir. Apollon gibi zâ'degânhk şerefi yoktun Herkül, kısa yapılı, kara yağız,sade ruhlu, heyacanlı bir köylüdür, amma büyük biradaletçidir; yardım ve hizmet etmeği sever. Fena veşerir devleri öldürür; her yerde namuskârane ve sulhçahayatı yaratır; her gittiği yeri medenlleştirir.

"Onun ruhunu yaşatan, onu ebedi gençliğin arkada-şı kılan, istikbalin genç ve canlı bir kahramanı yapan:mütevazî ve ulvî çalışkanlık rolüdür; kahraman ameleoluşudur. ,,

Herkül hiç bir şeyden yılmad', hiç bir şeyden nef-ret etmedi. İnsanlar arasında suh hakkını tesis ederektabiatı, sulhleştirdi ve medenileştirdi; dağları deldi; çaylan akıttı; toprağa ve arza hakim oldu, temizledi, yarattı.

O , ikinci halik ve artist prometenin cesur işçisi,sağ kolu ve kalbi olup, arzı ona hazırladı.

3 — Hürriyet : .

Herkül ile Promete arasında bu münasebet neden?...Mişeie, Prometeyi eski zamanın en büyük efsanesi ola-

Page 103: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 100 -

rak kabul eder. işte efsaneyi şerhederken, o münasebe-ti de anlatır.

Misele, Protneteyis insaniyetin hakikî kurtarıcısı na-zarile bakar. Hsrkül yani cesurane ve yorulmaz iş : ta-biata ve felâketlere, hakim olarak, bejer hayatı için za-rurî olan şartları hazırlar.

Fakat bu, kâfi değildir. İnsanın,en yüksek tekâmülnoktasına varabilmiş! için hürriyet fikrinden ilham al-ması ve hür hareketi şarttır. Promete, göklerden ateşalarak adam oğluna vermeslle: mabudiarin hâkimiyet va-sıtasını yani nur ve irfanı, adam oğullarının hürriyetinevasıta yaptı. Bununla insan, ihtira ve icat kabiliyetinenail oldu ve tabiate hâkiml:ğini hazırladı.

Misele, Prometeyi, mabudiarin despotluğuna karşı is-yaı ctniş göîterir. "Zervcire vurulmış,, Titannm vermişolduğu yüksek ders, zalimlere karşı kinidir ve en sononları yere sermesidir.

Zekâsı vasıtasile hürriyete kavuşmuş ve bu sayededünyaya halcim olmuş olan adam oklunun vazifesi: hür-riyete daha ziyade ehemmiyet vermektir. Hürriyet şun-dan ibarettir: Doğru olmıyan her kanunu, her şeyi red.

Promete, hakikî kanunu yani vekar ve hürriyet için-de yaşamağı ve bu yolda icap ederse en güç ve çetinacıları göze almağı temsil eder.

4 — Adalet ;

Hayat aşkı, işe tapma ve hürriyet ihtiras»; beşerîtekâmülün nişan ve mânâsıdır. Karışıklık, şiddet,müiâhazasız hiddet olmamak ta gene beşerî tekâmülneticesidir, tasanın realize etmek mecburiyetinde olduğuen büyük şey: Adalettir ki bu her ferdin hsr türlü hu-kukî temamiyeüni Unan eler. Mişelenln anladığı ada-

Page 104: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 101 —

let; umum! ve koltektif bir şey olup umumun eseridir.Bütün beşeriyetin buna sarılması en şerefli bir iş olacak-tır.

Bu meseleden dolayıdır ki tarihin, orta zaman hak-kındaki hükmü pek şiddetli ye acıdır. Mişeleye göre;eski Hindin, İranın, Yunanın geçirdiği büyük derslerdensonra (orta zaman), bir kölelik ve hüzün devjdlr. Di-nî (Nas —Dogm ) lann ezici ağırlığı, o devirde fikrive hayatı felce uğratmıştır. Bu (Nas) lar; ebedî zelleyeyani daha çocuk hareket etmezden evvel onu fenalık ilemahkûm kılmağa inandırmak istiyorlar. Adaletin teessü-sü için, haik tabakalarının bu gayri insanî naslara karşıisyan etmesi lâzımdır.

"... Ufukta iki (kule—tur) gördü: Biri kilisenin,biri de derebeyinin... iki kulenin de mânalarını anla-mağa başladı. Kilisenirjki her zeman dan dan dan... ça-lınıyordu. Derebeyininki hiç... Fakat ayni zamanda kal-binin derinliklerinden bir ses gürledi. Bu ses; diyordu:Bir gün gelecek...

"Evet bir gün gelecek, adalet hâkim olacak! Bırakboş çanları; varsın onları rüzgârlar sallasın.. Bundan hiçşüphe etme.. Esasen bu bapta (şüphe) bile imana doğ-ru atılmış mühim bir adımdır. İnan, ümit et ! Yarınlarakalan (hakkın) hükümran olacağı gün gelecektir... O(hak) bir gün, bütün âleme naslara hükmedecektir. Bu(hüküm günü) nü» adu ihtilâldir.,,

Böylece, Hügo gibi Misele için de Fransız ihtilâli,beşerî inkişafın bir senbolü, birbirinden ayrılmıyau hür-riyet ve adaletin zaferidir. Hügo gibi Misele de: hürri-yete kavuşan beşerin namütenahi tekâmüle nail olacağı-na inanır.

" Hür beşeriyet, bütün büyüklüğü ile her yere git'

Page 105: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 102 —

•sin... ilk ataların içtikleri kaynaklardan içsin. Muazzammesaisi ile, her sahaya uzanan iş ile, Tıtapımn ihtiyaç-Harile ona çok hava, çok su, geniş gök — yok, yok,bütün gökler ! —Feza ve ziya, namütenahi ufuk, arzımev'ud lâzım... „

5 Ahlâki vazife

t$te beşerin bütün mazisinden çıkan ve şâirin ateşlimuhayyilesile istikbale doğru uzanan kanun. Her birimizbunun tahakkukuna ne suretle ysrdım edebiliriz ?

— Kalbi bu aşk ile çarpan insana ilk evvel: müca-dele, yaratma, işe ve dünyaya bağlanma, iş ve dünyayıyeniden yoğurma ye yükseltme yollarında kullanmaküzere çelik ve kahramanca irade lâzımdır. Misele, açık-tan açığa, (eski halita) yani hiristiyanlık ve kilise aley-hindedir. Çünkü hirasttyanhkta : insanı, işten yüz çevir*ten ve rehavet yeren bir hülya görür. İnsanı, reel hayat-tan uzaklaştıran enerjiyi birtakım hülyalara ve boş dü-şüncelere sarf ettiriyor, der. Mişeleye göre insan; yere,Herkül ve Promete gibi sarılmalıdır.

Modern inşan için ruh kuvveti : tüm ile vicdanınbİrleşmesİndedir. ilim, daha doğrusu tarih İlimlerininmecmuu iledfr ki insan, nevi beşerin temel birliğini an-lıyarak, bütün beşeriyeti — hepsinin mütemadi çalışma*sı ile yükselecek — tek bir varlık gibi telâkki edebilir.Bu fikrin büyüklüğü, başka bütün ümitlere bedeldir.Başkaca dinlerin vaitlerine, insanın ihtiyacı yoktur. İn-san, taliini kendi yaratan, ve hiç durmadan adaletedoğru yükselen bir varlıktır. Vicdanın istediği imam,ilim böylece rasyonel bir tarzda kurar.

Mişelenin bize verdiği yüksek nasihatler, üç kelimedetoplanabilir: Temizleme, temerkü?, büyüklük.

Page 106: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 103 —

Temizleme: Kalbten mistik boş hülyalar! atma.

Temerküz: Hakikati, sağlam, dosdoğru ve mertçesi-ne bir kuvvet ile arama.

Büyüklük: Gittikçe daha asîl daha kudretli, bugünügeçmekte daha ateşli bir insaniyet yaratmağa kahra-manca bir ihtiras.

6 — Netice

Misele ile Hügo ve Bethoven'in fikirleri arasında sı-kı bir yakınlık vardır. Bu büyük romantik şairler, ekse-riya zannolunduğu gibi, sadece zamanlarının ıztiraplarmıve fenalıklarını tasvir etmiş değildirler. Eserlerindekiruh, destan! bir kahramanlık ile adam oğlunun büyük-lüğe doğru hamlesine itimadından örülmüştür. Bazensaf, fak^t kudretli, açıl ve nikbinane bir rüya...

Niyazi-i MısrîBüyük mutasavvıflardan olan Niyazi, (Malatya -

Aşpozi) de doğarak tahsilini Mardinde, sonra Mısırdayaptı. (Mısıî) lâkabı bundandır. Mısırdan dönüşünde

( Elmalı)da (Sinan-ı Ünsml)den de feyiz aldı. Divanında(Elmalı) nın adı geçer:

Dost illerinin menzili ki âlî göründüDerdle derman olan (Elmalı) göründü

Page 107: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 104 —

Sonra Bursada yerleşti. Fakat bazı tasavvufî sözleriüzerine (Vanî) efendinin mûzevvirtiği ile ikinci Ahmedzamanında Midilliye sürüldü. Bir müddet sonra affoluna-rak Istanbnla, Edirneye gitti. Müteakiben yine Konyayasürüldü.

" Ruh-i M srî mahfer-i âliye pervaz eyledi „" Eyliye Mısrî efendi kasr ı adni câyigâh

Mısralarm delâlet ettiği 1105 Hicrîde ötdü.

On dört eseri vardir. Mutasavvıflar arasında (Di-van)! p;k meşhurdur. Divanında Niyazi: N:reden gelipyolculuğumuzun nereye olduğuunu dünya hayetındakivazifemizi bildirir. Biz buraya onun yalnız bunlar hak-kındaki düşüncelerini alıyoruz.

Geldiğimiz âlem

Niyaziye göre " insan, ezelde Tanrıya nedim İdi.Rnh âleminden bu madde âlemine imtihan için indiril-di :

Sen nedim idin ezılde ol şah ileimtihan için gelübsin bu ileİnlemek sana yaraşır derd ileHem gözün kan ağlıyacak çağdır.

Bir şiirinde de :

Ey garip bülbül diyarın kandedirBir haber ver gülizarin kandedirSen bu ilde kimseye yar olmadınVar senin elbette yârın kandedir

Gökte uçarken seni indirdilerÇarı unsur bentlerine vurdularNur iken adın Niyazi koydularŞol ezelliğe itiyadın kandedir.

Page 108: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 105 -

Dünyadaki vazifemiz :

Vazifemiz, aslımızla kaynaşmaktır; aslımıza ulaşmak-tır :

Can bu ilden göçmeden cânânı bulmazsa ne güçYârini terketmeden yârânı bulmazsa ne güçSureti insan içi hayvan olursa kişininTaşlar ile dövünüp insanı bulmazsa ne güç

• Âdemin gönlü evinde bahri umman gizlidir.Daima susuz gezip ummanı bulmazsa ne güç.Şol fakir olup gezenlerde hazine dopdoluSây edip ol genz bi pâyânı bulmazsa ne güçHerkesin derdine dermanı yine derdindedırDerdinin içindeki dermanı bulmazsa ne güç.Bunda gelmekten murad çünkim hakkın irfanıdırEy (Niyazi) kişi ol irfanı bulmazsa ne güç.

Aslımıza ulaşabilmek için evvelâ kimseye düşmanolma:

Adavet kılma kimseyle sana nefsin yeter düşman.Ki asla senden ayrılmaz ömr ü âhır olunca tâ.

Sonra, Tanrı tecellisi olan bütün yaratıkları sev.Tanrıyı sev:

Candan talep kıl yâriniVir canı bul didarınıYok eyle kendi varınıKim var ola çânân sanaÇürüklerin hep sağ olurZehrin kamu bal yağ olurDağlar yemişli bağ oiurCümle cihan bostan sana.Güçtür kati hakkın yoluDergahı hem gayet uluSıdk ile olmansan kulu

Page 109: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 106 —

Etmez yolu asan sana.Kolluğa bel bağlar isenŞam-u seher ağlar isenSular gibi çağlar isenTiz bulunur umman sanaBülbül oluben ötegörGül gibi açıl tütegörAşk oduna can atagörGülizar olur niran sanaYüzün ( Niyazi ) ile hâkDerdile bağrın eyle çakKalbin sarayın eyle pâkŞayet gele Sultan sana.

Kimseye zulüm etme 8

" Mazluma sen kıyarsanAllah sana kıyadır.

Cahillikten kurtulup nura kavuş »

Zulmet cehli bırak sen iste nur-ı hikmetiCennetin zevkin dilersen cümle irfanvndadır.

* **

Cennet-i irfana dahi} olananınKande baksa gördüğü dtdar olur.

Bugünkü cennet i itfana dahil olsalar uşakYarınki vaadolan huri veya gulmani neyierlerBugün âmâ otan yarın dahi âmâ olur elbetAçagÖr can-ı gözün kim bi basar danayı neyler.Gönül duymazsa vİcdanile Allahı hakikatcaMücerret dildeki ilim veya irfanı neyierler.Ne hasıl şol ibadetten liya ve aceb ola andaGider şerri gönülden hakka kim tuğyanı neyierler.

Page 110: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 107 —

Hakikati, kendi ruhunun derinliklerinde ara;

Derman arardim derdime derdim bana derman imişBurhan arardım aslıma aslım bana but han imişSağ ve solum gözler idim dost yüzünü görsem deyuBen taşre arardım ol can içinde can imişöyle sanurdum ayruyım dost gayrıdır ben gayrıyımBenden görüp işiteni bildim ki ol cânân imişSavmu salât ve hac ile sanma biter zahit işinlnsan-ı kâmil olmağa lâzım olan i.fan imiş.

Amma bunun için gönülde ateş gerek •

Her kimin kim derd ü haktan yüreğinde olsa dağÂkibet dermna irüp cân-ı gönlü ola sağLeyk derdi olmıyantn derdine hiç çare yokGönlü ölmüştür anın yanından ol daim irağNefs odur kim cehil karagöy kaplar gönlüRuh odur kim ilmi nuru gönlüne yakar çırağTutyay-ı marifetle ruşen it canın gözünGöresin cânânı her yüzden ola dağ üstü bağ

Hidayete ulaşmak için Tanrıya şöyle yalvarır ;

Lûtfunla insan eyledin vaslınla hândan eyledinHicrinle hayran eyledin tût'eyle açıver yolumSaldın şikâre çün beni âdem olup bulam seniBağladı dinay i denî lûtfeyle açtver yolumŞaşırdı bizi nefs-i bed eyledi her yolları sedEy lûtfu çok senden meded lûtfeyle açıver yolumBu can yine vuslat diler sen şah ile vahdet dilerVarmağa dil nusret diler lûtfeyle açıver yolumHer kande kâmil görürüz bakıp ana yerinürüzDönüp sana yalvarırız iûtfeyle açıver yolum

Page 111: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 108 —

Niyazi her zerrede Tanrıyı görerek mesuddur :

Ben cemal-i hakkı cümle şeyde zahir görmüşemBu mürayaya aninçun bakdığımca hürremem.

* *

Vech i mutlak günde yüzbin çehreden yüz gösterirYerde gökte anı yazar cümle-i nakkaşlar.

Her ne kim fevkalalâ tahtesserada var dururZatı vahiddir veli göründü nice bin sıfatZat birdir evsafına gayet yok dururGör bu fanusu ki anın şem î oldu nur-ı zatZahir-u batın kamusa bir fenerdir gayri yokŞem i insan oldu fanus cemi İ mütnkinatEy Niyazı âdem oldu çün cihanın şulesiBabş-ı âdem deminden âleme ruh ül-hayat.

Niyazi'ye göre yollar, görünüşte ayrı ise de. hakf-

katte birdir •

Şol daneleri gör biter eşcar olur evvelSırrİlc içinden yine esmera gelürlerHer tohumu neden aldın ise eksen anı bilHer cins yine bittiği escara gelürlerHiçbiri izinden çıkıp ahar yola gitmez.Her birisi bir yol ile pazara gelürlerYollan ne var ayrı ise hep sana âşıkCümle seni ister sana didara gelürlerElbette bu bağ içine kim girse (Niyazi)Harın görüp evvel sonu galizara gelürler.

Page 112: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 109 —

ömrünün sonuna doftru duvulanacıt'

Küs rahlet çaldı mevt amma henüz can bihaberAsker-i azaya lerze düştü Sultan bihaberGünde bir taşı bina ı ömrümün düştü yerrCan yatur gafil binası oldu viran bihaberDit bekasın dost fenasın istedi mülk i teninBir devasız derde düştüm ah ki lokman bihaberBir ticaret kılmadım ben nakdi ömr oldu hebaYola geldim leyk göçmüş cümle kervan bihaberÇün gel oldu yalnız girdim yola tenha garibDide giryan sine püryan aklı hayran bihaberAzığım yok yazığım çok yolda türlü korku varYolum alursa nola ger div ü şeytan bihaberYol eri yolda gerektir çağ ve çıplak aç ve tok(Mısrîya ) gel dedi sana çünkü cânân bihaber.

Murşidden maksad :

Sen seni bilmektir ar.cak pîre ülfetten garezNoktayı fehmeylemektir ilmü iı fandan garezHalkı bunca enbiya kim geldi davet eylediVahdetin sırrı bilinmektir o davetten garezSanii gör günde yüzbin türlü sanat gösterirKendüyi göstermek içindir p sanattan garezHep celâlin perdesidir küfr-ü isyandan muradBahr vücudun katresidir fazlı ıahtnetten garezNefsini bilen erermiş bir tükenmez devlete

(Fakrı fahri) dir Niyazi bii o devletten garez

Gör, kulak . . . . n?sil olmalı ?

Bir göz ki anın olmıya ibret nazarındaOl düşmanıdır sahibinin baş üzetînie

Page 113: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 110 —

Kulak kt öğüt almıya her dinlediğindenAkıt ana kurşunu hemen sen deliğindenŞol el ki anın olmıya hayr u hasenatıVerilmez ana cennet ilinin deracatıAyak ki ibadet yolunu bilmez anı kesÖğrensin anı mescit önünde kapıda asBir dil ki hakkın zikri ile olmıya mutadÖrmesin ol et paresine dil deyu adNefsim dime 5 ol dideki iletir seni 5 er reNefs odur anın fıkr-u meyli ola hayreGönül müdür o kim içi vtsvas ile dolmuşKibr ile hased askeri her yanını almışŞol can ki fakat cismi diri tuta dime canHayvanda da vardır o damarlarda tutulan kanCan ol ki (nefehat) dedi Kur'anda ana hakOl nefha-i rahmaniyedir bu sırr-ı mutlakOl ruh-u izafiye ki irdi odur insan

0 noktai kübradır olan suret i insanİnsanda dinür ana dahi âdem-u mânaHem ruh-ı musavverdir o hem âkıl-ü danaZira ki cihana niye geldiğini bildiMaksud olunan nautiab-ı âlâsını buldu01 nefha imiş diri tutan cümle cihanıOl r>efha imiş ziynet eden bağ-ı cenanıOl nefha ile oldu imaret bu avalimOl nefha İle doldu kamu yedi ekalimOl nefha ile gözü açıklar görür ibretOl nefha ile işidilür mâna i hikmet

Niyazi, zamanının derin mutasavvıflarından yüce birzat idi.

Page 114: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 111 —

Birgili Mehmed Efendi(Hicrî 928 — 981)

Müderris Pir Ali efendi oğlu Mehmed, 928 de Bah-kesirde doğdu. Osmanlı İmparatorluğunun en. yüksekdevri, Kanuni Suttan Süleyman zamanında yetişti. Balı-kesirde babasından bir müddet tahsil ile tstanbuia gide-rek tahsilini tamamladı. Sonra ( Baj ramiye ) den Abdür-rahman Karamanîye intisabetti. Bu zatın delâleti ileEdirne askeiî kassatm oldu. tnfisalinden sonra, (mahsu-li kısmet) ten almış olduğu paralan sahiplerine iadeiçin Edirneye avdet etti. Sonra dünyadan büsbütün eletek çekmek istemiş ise de şeyhinin İsrarı üzerine ted-ris ve vaizden vaz geçmiyerek Padişahın hocası Ataul-lah tarafından Bîrgtde tesis edilen medrese müderrisli-ğine tayin edildi, ömrünün sonuna (981 Hicrî ) kadarorada tedris ve telif İle meşgul oldu. Hayatının sonları-na doğru İstanbuia gelip Veziri azam Mehmet paşa ilemülakat ederek (umuru ibad = Devlet işleri ) hakkın-daki fikirlerini anlattı. Bunları korkusuz söylemekten çe-kinmezdi. Hattâ biraz ileri gidip olağanüstü bir taassupiltizam ederdi. Hattâ Kuran okuma gibi dinî işlere veibadetlere mukabil ücret almanın haram olduğunu ilti-zam ederek zamanın alimleri ile şifahî ve tahrirî pekçok münakaşalarda bulundu. Fikrinin galebesi, vakıflarınbutlanını intaç edeceğinden vaktin şeyhülislâmı Ebussuudefendi münakaşaları menetti.

Mehmed Tahlr bey ( Osmanlı Müellifleri ) nde Birgilinin 27 eserini zikreder. 981 de 53 yaşında Taundanöldü.

* *

Page 115: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 112 —

ahlâk hakkındaki düşüncelerini (TarfkaMMuhamraediyye) sinde yazmıştır. Aşağıkİ satırlar o ese-rin tahlilidir:

Ahlâk (huy), insanda yerleşmfş bir kuvvet ve me-lekedir. Bu kuvvet sebebiyle ne/s anî fiil ve hareketler,sahibinden, tereddüdsüz zuhur eder.

Ahlâkı tebdil mümkündür. Zira Kuranda; kâfirlerişirk ve küfürden ve müminleri m a siy yet ten men ile bun-ların zıddı olan hasletleri edinmeleri ernredıitnektedir.Bu emir ahlâk tebdilinin imkânına delildir. Mümkün ol-masaydı bu emir ve nehiyler abes olmak lâzım gelir.

Hadis i şerif de, ahlâk tebdilinin mümkün olduğunadelil:

(Hassinu ahlâkıküm ve tahalleku biahlâkillâh =ahlâkınızı güzelleştiriniz ve Tanrı ahlakıyla ahlâklanmiz)emridir. "Hattâ vahşî hayvanları bile me'nus ve serkeşatı yavaş ederler.,, Ancak şa var ki tabiatler mütehâllifolmakla bazısı çabuk düzelir bazısı geç . . .

Bütün ahlâkın, hâl ve hareketlerin kaynağı uçtur:

1. — Akiî kuvvet: itidaline riayet gerektir. (Innaliaheye'mürü biladl) tefsirinde müfessirler, üç kuvvetin herbirinde itidale memur olduğumuzu söylemişlerdir. Aklîkuvvetin itidaline ( hikmet ] denilir. Bununla doğru veyanlışı ayırt ederiz. İfratına {Cerbeze) deıler ki bilinmesimümkün olmayan şeyleri arama, kaza ve kaderdenbahsetmeğe ve tezvir davalarına bu kuvvetle yapışırlar.Tefrft/ne sahip olan ise doğru ve fğriyî ayırt edemez.

2, — Gaz3bî kuvvet : Bunun itidali (şecaat ) dir.iyidir, ifratı (tehevvür) dür, kötüdür. Tefriti (korkakhk)dır. Sahibini, lâyık olan işe girişmekten ahkor, zarar-lıdır.

Page 116: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 113 —

3. — Şahvanî kuvvet: Nefsin mülayim tarafınahareketidir, itidali (iffet) dir. Yerine getirilmesi caizve meşru olan arzuları yerine getirmekdir. Tefritise sahibini, meşru müştehiyyattan ahkor, zararhdir.

Bu üç kuvvette makbul olan :

HİKMET ŞECAAT İFFETdir.

Bütün iyi ahlâklar bu üçten doğar.Hâl ve hareketi düzeltmenin yolu: Evvelâ kalbden

kötü huyları atmak sonra onu iyi huylarla süslemek,doldurmaktır,

( Kötü huylar), ruhun hastalıklarıdır. Maraz bilinme-dikçe muâlece olmaz. İnsan, her şeyden önce, kandinefsini :

1. Derunî tefehhus ile,2. Seldik dostların hatırlanması ile ,3. Düşmanların kendi hakkındaki söyledikleri ile,

Anlamağa uğraşmalıdır. İlk mertebe ilâç, kendisin-deki kötü huyu iptida giderme, sonra zıddı olan iyihuya müdavemet etme yoludur. Zira ilâç, zıddı ilidir.

İkinci mertebe ilâcı : Kişi kendi nefsine serzenişedip, gizli ve aşikâr bu çirkin huyu daima levm etmeyoludur.

Üçüncü mertebe ilâcı : O kötü huyun karşısındakikötü huy ile amel etmekdir. Yani meselâ kibirden kur-tulmek için tevazüden aşağı olan tezellül ve temellükübir mikdar nefsine mutad etmeli, tâ ki kibirden vaz ge-çip tevazua döne. Bu da tesir etmezse :

Dördüncü mertebe ilâcı : Güç riyazetler ile nefsinecebreylemeli. Nezirler, yeminler, vaitlerde bulunmalı.

* *F. 8

Page 117: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 114 —

Bir gün Hazret-! Muhammed, Ebu Hûreyre'ye:

— Ya Ebu Hüreyrej iyi huya yapış, dedi. O da sor-du:

— İyi huy nedir, Ya Resulallah ?

— Senden kesilen mümini sıla edesin (Sana küseniziyaret edesin) . Sana Zulüm edeni affedesin, Seni mah-rum edeni sen mahrum etmezsin; cevabını aldı.

Kötü huylar bağlıca yedidir :

Küfür, Kötü bid'ât, Riya Kibir, Hased Bahîl, tsraf.Bunların dört evelkilerinden yakasını kurtaran, kötülük-lerden kurtulmuş sayılır.

Hazret-i Muhammed bir hadisinde: "Zaman bozulun-ca kavmin ulusu, erzel-i nas olur,,

Diğer bir hadisinde de : (İyi insanların korkaklığın-dan, şerirlerin cüretinden Altaha sığınırım ), Buyurmuştur.

* * *

İbadet ve sülükten murad, Veli ve keramet sahibiolmak değildir.

Şehadet ve sıddıklar makamına vâsıl olmaktır.Şehadet mertebesi: Bütün Tanrı buyruklarım icraya

kaadir olmadır.Sıddık mertebesi '• Menahiyi terk ile nefsini kendine

muti kılma, şehvetleri terk hususunda sağlam kalıpdaima istikamet üzere olmadır.

Keramet ve velilik, Allah vermişidir. Kisb ile değil-dir. İnsanın bunda medhali yoktur. Yalnız bu makamanail olanlar çokluk tasavvufun zahir amellerinde veibadetlerinde velilere benzemeğe uğraşarak - böylemücahede edenler arasından olur. Yoksa veli olma ve

Page 118: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 115 —

keramet için riyaziyet ve halvet eden biçare mağrur dö-şer. Hem velilik iki turludur:

1 ) Vilâyet-! amme: Kişi buna ibadetle nail olur.Hadiste buyurmuştur ki " nevafil ile Tanrıya yakınlıkkesbetmeğe çalışan insan, şu makama gelir ki Tanrı onamuhabbet eder,,

2) Vilâyet-i hassa: Amel ve kisbile ele girmez. Al-lah verisidir. Nitekim Enbiyaya nebilik kisble değildir.

* #

Bir kişi halvet ve riyazette idi. Seyyid Ali Havas ona:

— Halvetten çık. Sana kısmet olan hasıl olur. Vi-lâyet-i hassa istiyorsan ona amel siz nail olunur. Şeyhinseni otuz yıl halvette aç tutsa Veli olamazsın, dedi.

O adam inad etti, çıkmadı, tki gün sonra açlıktanöldü. Seyyit Aliye haber verdiler :

— Nefsini açlık ile öldürdü, intihar etti. Namazı kı-lınmaz, dedi.

Riyazetle veli olmağa çalışmak, Mugaylân ağacı di-kip hurma vere, söğüt dikip elma vere diye ümit bağ»lamaktır. 8u asla olmıyacaktır.

* * *

Birgi, Ödemiş ilçesine bağlı bir bucaktır. Ödemişikiyüz yıllık bir kasabadır. Ama Birgi ta İyonya devrin-denberi yaşamaktadır. İyonya devrinde adı (Dios—Tanrı şehri ) Bizans devrinde ( Kriştopolos = İsâ şehri }idi.

( Timolos = Bozdağ ) m çamlı eteklerinde, kıyılarıkiraz bahçeleriyle süslü, suyu bol, içinden çay da geçenbir yerdir.

Page 119: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 116 —

Konya Selçuk Devleti batarken, yerinde kurulanbeğlik Devletlerden biri, Aydinogulları Hükümeti, Birgi-de Milâdî 1299 da kurulup 1403 de Osmanlılara intikaletmiştir. Aydmogulları sülâlesinden Birgi tahtına yediHükümdar çıkmıştır. Bunların en kahramanı: 1328 deizmir fatihi Gazi Umur'dur.

Birgide (Aydınoğlu camii ) en güzel eserlerimizdenbiridir.

Muğlalı İbrahim Şahidi[ Ölümü 931 H. ]

Şahidi, hictî onuncu asır tasavvufculannın en değeriilerindendir. Muğla'da doğdu, Konya mevlevihane-sinde gelişti. Türkçe, Arapça ve Acemce, üç dilde, za-manının en felsefî mevzularını nazma çekmiş bir zattır.Türkçe eserinin adı (Güişen-i vahdet); Arapça eserininadı ( Gülşen-i esrar ), Acemce eserinin adi ( Gülşen-itevhid) tir.

Bu eserlerinin üçü de devrinin büyük bir ülküsünüvahdete bağlanıp "kesretten azat,, olmak yollarınıgösterir:

Bilmek istersen bu vahdet sırrınıBulma g istersen bu bahrin dürrîniCehdedip bu nameyi yadedesinCanını kesretten azat edesinNam-ı name Gülşen-i vehdetdururMurgu cana kandı pür lezzetdurur

Page 120: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 117 —

Şahidi, (Gülşen-i vahdet) inde insan simasınamistik bir bakış ile bakıp öylece marta verir:

Güyya mir'ati haktır ruyi yarAksi hüsnü haktır anda aşikâr

Bu nükuçile bezendi ruyi dostGer bidani, nist gayrü cümle ust '

(Yar)în yüzündeki azaları, blrbirlerile konuşturur(Yar) in zülfüne karşı şöyle hitap ettirir:

Ey nice zahitleri tersa kılaaEy nice âbitieri rüsva kılanEy nice serkeşleri ram eyliyenTaat ü zikre peşiman eyüyenDiileri sevda ile viran edenMtırgu canı tutmak için dam edenOlmuş iken niceler ehli yakîaKûşei meyhanede kılan mekînSofinin gönlün perişan eyliyenEşkini bidillerin baran edenSattıran teşbih ile seccadeyiAldıran brrkuze safı badeyiHücresin âlimlere zindan edenTerkitahsil ettirüp rindan edenKârini terkettiren kâr ehlineArım terkettiren âr ehline:

(Yar) in yüzündeki azalardan böylece bahsettiktensonra :

Kıble-i ehl-i safedır ruyi yarMazhar-ı hüsn-ü hudadtr ruyi yar

Page 121: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 118 -

der. Ülkü olan sonsuz güzelliğe Tanrıya ulaşmakiçin bütün çirkin huylardan silkinmek gerektir:

Cümle ahlâkı zemime ey püserOldu zulmat-ı hicabat-ı beşerCümlesinden bunların geçmek gerekBade ezan vahdet meyin içmek gerek

* * *Mistiklerin hemen hepsi gibi (Şahidi) de (Panteist)

tir.

Her ki oldu aşık ol pür nurdurKande varsa âna göre (Tur') dur.

Ve :

Kande baksam ol görünür gözümeNatık oldur hem benim bu sözüme

der. Ve bütün bu türlü türlü varlıklar ardındaonu sezmeği düşünmiyen ham insanlar hakkında :

Kible kimdir bilmedi ol birader. Denk—-veş durmayıp iner çıkar

Görmeyip bunda hakkın didarınıAhrette görmek ister (Yar) ini(Yar) ini bu gün gören yarın görürGörmiyen bu gün kaçan yarın görür.

Der.

Felsefenin en derin mevzuu (Aşk) tır. (Şahidi) ,(Gülgen-i vahdet) inin sonunda aşkı ele alarak:der ki :

Aşk imiş peyda eden bu âlemiAşk imiş şeyda eden bu âdemiAşk imiş tekvin edip icat edenAşk imiş bünyad edip Sbat eden

Page 122: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 119 —

Aşk imiş yine anı kılan harapAşk imiş tebeddül ve inkılâp

* * *Acemce yazdığı (Gülşen-i tevhld) i ise: 6 cilt (Mes-

nevi ) nin her bir cildinden yüzer beyit alarak tahmisedilmek sur etile meydana gelmiştir.

Malûm olduğu üzere mistiklere göre, hakikate ulaş-ma : (akıl) ile değil (hislerin tasfiyesi) ile mümkündür.Şahidinin bu mesele üzerine kuvvetli beyitleri var:

Akli tü perdeest pişi çeşmi canEz tü an maşuk zan ruyest nihan

"Basiret gözünün önünde, akim, bir perdedir. Bun*dandir ki maşukun yüzünü göremiyorsun,,,

Aşkı hak çün badi sarsar şüd vezanİn gamami akılra berd ez meyan

"Eğer sende hak aşkı bir bora gibi eserse o zamanbu akıl buiutu aradan kalkar.,,

Bununla beraber bu demek değildir ki aklın hiç kıy-ın eti yok. Hayır. (Btrter) olan hakikâti kavramada akılkuvvetsizdir. Yoksa nefse hâkim olan akıldır:

Nefsi har bendeest akleş hâkim es tÇün mutu emir nebut zalimest

" Merkep gibi olan nefs, ( beden ) köledir. Sahibive hâkimi akıldır. Eğer nefis, emre itaat etmezse zalim-dir.,,

Şahidi, bize, kültürlü insanlarla düşüp kalkmağı tav-siye eder :

Ger tü hesti hemnişini arif an,Keşf kerded ber tü esrari nihan

" Ariflerle düşüp kalkarsan tabiatın gizli sırlarına va-kıf olursun.,,

Page 123: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 120 —

Beden putuna tapanların ilim ve irfanından fayda ol-ımyacağmı da şöyle anlatır.

Ehli tenra ilm ü kudret şüd dalâlEhli dilra ber kûşayed perübal

"Ten ehlininin elinde ilim ve kudret, dalâlete götürenbir şey olur. Hakikaten arif ve gönül sahibi insanlardaise kanaat olur.,,

Şu beyitte de '•' Evvelâ kalbini tertemiz yap, Sonramaşuku davet et,, der:

Hane-İ dil evvelâ halvet bikünBadezan maşukra davet bikün

Arapça (Gülsen-i esrar) ı da, (panteist) görüşlerinintasvirleriie doludur.

• • • •

Bunlardan başka, İzmir millî kütüphanesinde bir de(Tuhîe-i Şahidi) eseri vardır ki bu mübtedilere Acemceöğretmek içindir. Bir mısraı acemce, bir mısraı bununmânasını anlatan tûrkçe olanları da vardır :

Her çi bihahİ rev hah der tüHer ne dilersen var iste sende

Çendi şitabi begüneh in revişet ta begücaNice iversin yazığa bu gidişin kandeye dek.

Bir de (Gûlüstan şerhi) vardır.

* * *

(Şahidi) nin mezarını ziyaret ettim. Mezer taşındakiyazı şudur:

Page 124: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 121 —

Gedayım Şahidii mevleviyimDiyarı Menteşada MuğlaviyimBihamdillah ki merdi maneviyimKi gavası buharı mesneviyimŞahidiye her kim eylerse duaİde mahşerde şefaat MuslafaMerhum ve mağfur ve rabbilgafurHasben lillah Şahidi ruhiçûn fatiha

Sene931

* **Şahidiye göre hayatın gayesi: şu binbir renk ve şe-

kil altında dalgalanan yüce hak ve hakikati sezip ona âştkolmak ve en yüksek ahlâk ve seciyeye yükselmektir.

Sen Simon[ 176a — 1825 ]

Sen Simon, on dokuzuncu asrın içtimaî ve iktisadîıslahatçüarmdandır. Bunun izi üstünde, sonra, birçok ıs-lahatçılar yürümüştür. Ama asıl kurucusu budur.

1 Hayatı:

Kont Hanri Sen Simon, Şarlman torunlarından oldu-ğunu söylerdi. (Pikardi) de 1760 da doğdu. Genç zabit-liğinde, Amerika istiklâl muharebelerine iştirak etti.

Page 125: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 122 —

Amerikanın teessüsü, ona, yeni bir evrensel demokrasi-nin doğmak üzere olduğu intibaını verdi. AmerİkadanFransaya döndüğünde ordudan çekilip iş hayatına atıldı.Franstz ihtilâli esnasında halk tarafını tutarak ateşli bir(sankülot) oldu. Fakat ayni zamanda millî servet üzerinemülâhaza ve tetkiklerde de bulunuyordu. (Direktua»)zamanında zengindi, (imparatorluk) zamanında ise, ek-mek parasına muhtaç kaldı. (Restorasiyon) devrinde bir(mektep) reisi ve muharrir idi. Dört çevresini, heyacan-lı talebeleri çevirdi; (Augı Tiyeri) ile (Aug. Kont) bun-lar arasında idi. Bir dergi tesis ve hatıralarını neşretti,öyle ümitsizlik buhranları da geçirdi ki birinde, intiharıbile kurmuştu. Ama modern devrin meşini olmak ümidikendinde kuvvetli idi; intihar buhranından çabucak sıy-rıldı. 1825 de öldü.

2 Yeni güzide önderler (liderler):

Dünyayı, temelden değiştiren hâdiselerin şahidi olanSen Sfmon, yaşadığı günlerin bir dönüm başı olduğuna;ve bunun derin buhranlar meydana getirdiğine kanidir.Ona göre (uzvî devir) ler yani muvazene ve intizamdevirleri olduğu gibi bir de (buhranlı devir) ler vardırki bunda herşey parça parça tuz buz olur; ama bir ni-zam ve intizamın yeniden kurulması için...

18 inci asrın sonu işte, böyle devirlerden biridir.Burada İş; bundan, ahenkli yeni bir cemiyetin yepyeniunsurlarını çıkarmaktır.

Orta zamanın damgası; katolik papazlarının idareişlerine nüfuzlu tesirleri idi. Papazlık, orta zamanın idea-li idi. 19 ncu asır dâhi bir nevi (güzideler) istiyordu.Fakat bunlar; orta zamanınki gibi, rahip değil, kelime-nin modern mânasiyle, âlim olacaktı. Âlimler, önderolacak, ve idarenin dizginleri onlara verilecek. Sen Si-mon bunu, oldukça acaip bir ütopi şeklinde arzeden

Page 126: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 123 —

" Nevtonun mezarı önünde,, bir kayıt açılacak ve ka-yıt olunanlara:

«Üç riyaziyeci, üç fizikçi, üç kimyager, üç fiziyolo-jist üç edebiyatçı, üç ressam, üç müzisyen seçmelerisöylenecek. Bu yirmi bir kişilik heyetin adı; " Nevtonkonseyi,, olacak. Bunların ilk işi: Fenlerin umum! siste-mini o suretle tetkikten geçirmek olacak ki meselâ biriçtimaî hadise, tıpkı astronomik bir hadise gibi, önce-den anlaşılacak.

«Mevton konseyi» dünyayı dört devlete ayıra»ak,bu dört şubeden her birinde, yukarıki gibi, yirmi birerkişilik heyetler bulunacak., kadınlar da hem seçileceklerhem seçebilecekler. Her (konsey) bir mabet yükseltecekki bunların her birinde Nevton şerefine birer mihrap,birer (makam) bulunacak...

3 Milletler birliği ve ilerileme :

Nevton konseyi, bir (arsıulusal) teşekküldür*. SenSimon'un düşüncesi, böyle bir milletler fedarasyonu teş-kiline müteveccih idi. (İmparatorluk) devri sonunun mu-harebeleri, Sen Simonu, sulhun kurulması ve idamesimeselesi üzerine kuvvetle çekti. 1814 ilk teşrininde,(Tiyeri) ite müşterek:

«Avrupanın yeniden teşkili, yahut Avrupa milletleri-ni millî istiklâllerini muhafaza ile beraber bir devletidaresi altında toplamanın vasıtaları ve iûzumu»

Adında bir kitap neşretti. Bu bir nevi bu günkü(milletler cemiyeti) nazariyesi idi. Temel fikirleri şunlardır:

" içtimaî bağlar gibi, siyasî bağlar da vardır. Bunabenzer vasıtalardır ki insanlar arasında tesanüd teminedilmelidir. Fertlerin birleşmesinde olduğu gibi, milletle-rin birleşmesinde de (müşterek müesseseler] ve bir [or-

Page 127: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 124 -

ganizasyon] lâzımdır. Böyle olmadıkça, her geyin halli;kuvvete bırakılmış demektir.

Avrupanln birtakım muahede ve kongrelerle sulhakavuşacağını zennetmek, bir içtima! heyetin (konvansi-yonler) ve itilâflarla yaşamasını istemek gibidir. Her ikitarafın da iradelerini birleştirecek, hareketlerini müşah-haşlandıracak, menfaatlerini müşterek kıldıracak, angaj-manlarını sağlamlaştıracak şeyler lâzımdır.

Uzun mülâhaza ve çalışmalardan sonra Avrnpamilletlerinin müşterek menfaatleri tezi üzerinde kararkıldım. Ancak fcununladır ki fenalıklara ve tehlikeleiekarşı durabileceğine haniim..

Bunun kuvve-i müeyyidesi hani? yalnız ümtddenbaşka birşey yok:

" Şairlerin muhayyilesi, altın devrini, insaniyetinbeşik devrine, ilk zamanın cehalet ve kaba çağına advermiştir. Fakat o devreye (demir devri) demek dahadoğru. olur. Beşerin altın devri, arkamızda değil, önü-müzdedir, içtimaî nizamın tekâmülündedir. Atalarımızonu asla görmüş değildirler. Fakat çocuklarımız, birgüngörecektir. Bizim işimiz onlara yol açmaktır...

4 Parabole:

Hayatının son senelerine doğru, Sen Simon'un faali-yeti pek feyizli idi. Gittikçe daha aydın „olmak üzereşunu ilân ediyordu ki, dünyayı idare edecek eller, birin-ci kitabındaki gibi tamamen mütefekkirler değilse de -müstahsiller olacaktır. (Teşkilâtlı iş) devrinin geleceğinisöylüyordu. Bu mevzua dair ve gürültüler koparan beyannamesi, meşhur (Parabol) u dır ki bu sebeblemahkemeye bile sevkedilmişti, fakat beraat etti.

" Farzedelim ki Fransa bir günde, ouz bin insankaybetsin bir günde; kral ve ailesi: Ticaretin kodaman*

Page 128: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 125 —

lan, yüksek memurlar yüksek rütbedeki papazlar vesaireile on binde büyük arazi sahibi öte dünyaya g-öçmüşolsun... Bu bir umumî matem olacaktır. Ama çok geçme-den kolayca anlaşılacaktır ki bunun tamiri kabildir. „

". Şimdi bir de şunu farzedelim; Fransa bir gündeotuz bin değil üç bin kişi kaybetsin. Fakat bunlar ara-sında, her sanat şubesinden her fenden, iş ve tecrübesahalarından ellişer insan ölsün. Bu, öyle bir felâketoiur ki Fransayı, milletler arasındaki mevkiinden birdenbire düşürür. Böylece, Fransada iktidar mevkiinde bula-nup bunun imtiyazlarından istifade edenlerin büyük kıy*met ve ehemmiyeti yoktur. Fakat ne çare ki bugündevletin temeli olan işçilere, mühendislere, âlimlere lâyıkoldukları kıymet ve mevki verilmemektedir,, der.

Ve bundan şu neticeyi çıkarır :

" Bunlar bugünkü politikanın en mühim noktasınıaçmaktadır. Bu hal gösteriyor ki içtimaî organizasyon,henüz az tekemmül etmiştir. İnsanlar, henüz kendileriniistibdad ve hile ile idare etmiye müsaade etmektedirlerve nev'ibeşer, -politika dilile söyliyelim- henüz ahlâksız-lık içinde yuvarlanmaktır. Bütün işlerde, ehliyetsiz insan-lar, ehliyetli insanları ve işleri idareye uğraşmaktadırlar.

Bunun için otorite ve idare dizgini, hakikaten ehliolanlara verilmelidir: " Cemiyet; asilzadelerin ve ruhba-nın boyunduruğundan kendisini sıyırarak, siyasî iktidarmevkii: Her günün maddi kuvvetlerini idare edenlerinmütemadiyen fikri kuvvet! yükseltenlerin eline verilmelidir...

5 '— Yeni hiristiyanlık

Sen Simon zamanında Frasanın Hıristiyanlık ile ra-bıtası henüz sağlam idi. Sen Simon bundan istifade et-mek istiyor, iktidar mevkiinde böyle bir değişiklik, an-cak bu nevi istifade ile olacağına kanidir. Şimdi artık,

Page 129: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 126 —

gençliğindeki gibi (Nevton konseyi) yapmıyor.H (ümani-ter) fikirlerini, hiristiyanhk haplarının içine sarıyor.

" Ahlâk, temel ve en mühim sayılacaktır. Ibadedve nas, ikinci derecede kalacaktır. Her sınıftan bütünmüminlerin dikkatleri, ahlâk meselesi üzerine çekilecektir...Kasdettiği bu ahlâk, müstahsil ahlâkıdır; her şeydenevvel işin ve bilginin organizasiyonuna dair olacaktır.

Sen Simon bir yazısında, incilin: " Başkasına mese-lâ şöyle,, düsturu: " insan, çalışmaya mecburdur,, düs-turu ile değiştirmek istemişti.

Şimdi hiristiyanlığın formüllerini genişleterek, onlarakendi nazariyelerine uygun mâna veriyor.

încilin en başa koyduğu " fakirlere yardım „ esasınıkendi sosyalizmine temel atıyor: " bütün sosyete, en fa-kir smıfm maddî ve manevî varlığının ilerlemesi için çalışmakmecburiyetindedir. Sosyete o suretle tenkil edilmelidir kibu büyük maksada, en uygun ulaşabilsin. „ Bu suretleherkes, cemiyetin en düşkünleriyle daima meşgulolacak.. Ve bu, sadece hissî bir sebebten değü, sosye-tenin muvazenesi, her türlü ilerlemenin şcniyet halinegelmesi ve en iyilerinin iktidar mevkiine g-eçebilmesi içinbu politikanın takibi lâzımdır da ondan .„ der.

6 — Netice

Sen Simon'un taiebeierf, üstadlarının doktrinim* birdin gibi göstermek istediler. Mabedi, rahibi gizli olanbir din...

Filhakika bu müellifte ve hayatında acaiplik, karmakarışıklık ve fevkalbeşer iddialar vardır. Fakat bu gün ço-cukça gördüğümüz kısımlarını atınca orijinal ve hadsîgörüşleri de az değildir. Meselâ, ilmin ve işin her işinşeyden üstün tutulması, siyasî iktidarın ilim ve iş adam-

Page 130: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 127 —

larına verilmesi, içtimaî, teşkilatı şahsî menfaat üzerinedeğil hakikî medeniyete müteveccih istihsal üzerine yap-ma, arsıulusal sağlam rabıta tesis etme, Avrupa sulhumeselesini sağlam bir realite haline getirme, fakirlerehakikî hayat tadı taddırma; işte Sen Simon'un bağlıcafikirleri.

Ogüst Kont[ 1798 —1846]

Kontun hayatı ve esari hakkında birbirine zıd çokizahlar vardır. Bunun kasdettiği pozitivizm değildir. Tıpki Dekart'ın zihniyecilik hırsını, "Usul hakkında nutuk,,kitabındaki birkaç prensip, tam bir surette, ifade ede»mediği gibi. Bunula bereber Kont'un hayrete şayan te-mûlûnü tahlile çalışalım.

1 — Hayatı

Montpeilierde, 1798 de, doğdu. Parise tahsilini ik-male gelerek Sen Siraon ile münasebete girişti; veona talebe oldu. Meşguliyeti, büyük mikyasta, üstadının-ki ile beraber idi. Nihayet (Müsbet felsefe) eserini mey-dana getirdi. Uzun bir çalışma mahsulü olan bu eser,ilk evvel, muhtıra, makale ve halk dersi şeklinde par-ça parça idi. Kont'un hayatının ilk kısmı; can sikınldan,oldukça güç uzun dimağ hastalığı içinde geçti ; bir ker-

Page 131: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 128 —

re intihara bile te ebbüs etmişti. Kont, 1844 de (Klotilt)ile tanışarak ona â;ık pldu. Fakat bu, 1846 da öldü.Kont, bu his buhranı altında ( Müsbet din ) sisteminikurdu ki bunu M(üsbet felsefe) eserinin (1846 • 1851 )sonlarında izah eder. Ölümü 1857 dedir.

2 —Sen Simon'un halefi olarak Kont

Üstadı Sen Sitnon ile çalıştığı esnada Kont'un başlı-ca düşüncesi, cemiyetin tanzimi meselesi idi. Fransız ih-tilâli sonuna varmıştı. Amma her şeyi de yıkmıştı. 1815den sonra derlenip toplanmağa başlamış oian bu cemi-yet : hangi itikad ve disipline dayanacağını kestiremi-yordi!. Mütefekkirlerin en büyük işi; cemiyetin üstüne da-yanacağı temel itikad ve fikirleri tayin ve tesbit etmekidi.

Bununla beraber bu fikir, bütün büyük romantik-ierin zihnini işgal ediyordu. Bu romantiklerin hepsi, be-şerî tekâmülü tarihte bulduklarını zannediyorlardı. Kontda bir filozof tarihçi oldu. Sen Simonun (kritik devre)ve ( uzvî devre ) nazariyesini kabul ederek buna dahabir derinlik ve katiyet verdi.

Kont'a göre Fransız ihtilâli; Avrupanın üç asırdan-beri görmediği son ve en şedid bir ihtilâldir. Uzvî vedisiplinli bir devir olan orta zamandan sonra Lüter'invicdan hürriyeti hakkındaki isyanile ihtilâlin ilk safhasıbaşladı. Sınıf imtiyazlarını mahveden müsavat ve hür-riyetin Haniyle eski sosyete, temelinden yıkıldı. Şimdibinayı yeniden yapmak lâzım.

— Bu binayı, hangi usule dayanarak yapmalı?

— Kont, o sırada, yaln:z fenne itimad ediyordu.Eğer sosyetelerin hayatı, bir kimya hadisesi gibi katiyetletahkik edilebilse, hepsi halledilmiş olacaktır. Bütün bilgiler,ilk evvel, teolojik halde idi; yani hadiseler mabudların

Page 132: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 129 —

müdahalesi ile izah ediliyordu. Sonra metafizik devre gel-di; hadiseler indî sebeplere atfedildi. Şimdi pozitif dev-redeyiz Pozitif bir içtimaiyat ilmi kurmak lâzım. (SenSimon, fizik sosyal tabirini kullanıyordu ) Astronomidenriyaziyattan fizikten, kimyadan sonra, içtimaiyat da birilim halini alacaktır. Bir kerre bu kat'! itim halini alsao zaman insaniyetin tarihi aydınlanacak; milletlerin tari-hi seyri ve ak i seti evvelceden görülebilecek ; nesillerinistikbali hakkında evvelceden - tıpkı husuf ve kûsuftaolduğu g-ibi hüküm verilecektir.

Bu telâkki, iki esaslı neticeyi müstelzimdir. Birinci-si, her şeyin tabiî kanunlar dahilinde vukua geldiğidir;mevcut olan herşeyin beş hassemiz altında olduğudur,ikincisi, cemiyetlerin seyir ve te-âmülünde (fatal) birşey olduğudur; cemiyetlerin de, canlılar gibi "buhranlar,,ve "yeniden düzelmeler,, halinde münavebe kanununatâbi olduğudur. Konta göre bir adamın idaresinin, cemi-yetleri değiştirebileceği meselesine pek ititnad edilemez.O adamın, tıpkı bir ağacın büyümesi üzerine bir tesiryapamtyacağı gibi.

Umumî bir harekete karşı durmak boştur. Kütle,nereye gitmek mecburiyetinde İse, oraya gidecektir. Bizbu hareketleri tahlil edebiliz, anlıyabiliriz, hatta evvelceden görebiliriz bile .. Fakat istikametini değiş tire meyiz.fgte Kont, bu kanaatte idi.

3 Solri tüel hükümet fikri

Kont, 1844 ten itibaren, yeni bir dinin (papa)sı gibidir. Buna sebep, şüphesiz ki, (Klotlt) e t.sadüfetmesidir. Bu yıl, onun İçin mukaddes bir ysidir. Sev-gilisinin ölümünden sonra ona, sanki sağ imiş gibi, uzunmektuplar yazmakta devem , etti. "reüsbtt politika,, sıiçin, kara topraklara karışm ş Leylâsile müşteıek yazmış

F. 9

Page 133: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 130 —

gibi "eserimiz,, der. "Pozitivizm ilim hali,, Leylâsı ilekendi arasında bir diyalogdur. Renan, böyle hallere"mukaddes akılsızlık,, derdi.

Eğerki Kont, bu esnada, usulü dairesinde sistemhaline sokulmuş bir rüya içinde yaşıyorsa; bu, İlk ya-zılarında görülen temayüllerinin gayri mahdut bir su-rette ifrata vardırılmasindan başka bir şey değildir. Üs*tadı Sen Simona bu noktada da sadık kalarak, Spiritüelbir hükümet fikrine büyük bir mevki veriyor; ve garbîAvrupanm ancak bu suretle yeni bir nizam altına alınabi •leceğlni soyuyordu.

Böyle bir teşekkül için de, orta zamanın papalığınıörnek alıyordu. Kont, o zaman ne dindardı, ne hiristîyan-dı. Amma bir merkeze bağlı bir cihangirlik istiyor, tsayıdaha doğrusu ilk hiristiyanhğı hiç sevmiyor; çünkü buhiristiyanlık; hissî bir karma karışıklık, ahlâk! bir anar-şidir. Konta göre hiristiyaniığın iyiliği, ancak kilise tara-fından inzibat altına alındıktan sonra görülmeğe başlamış-tır; bunu ancak tek bir başa yani papaya malik olupbütün hirjstiyanlık âlemini Birleştirmiş olmasına borçludur.Bu sebeple hem (Bosüe) nsn " galikanizm,, denilen ru-hanî idare tarzının hem de Protestanlığın aleyhindedir.

Kontun istediği: papa (Hildebrund) un veya (üçün-cü tnosan) m devridir. Yeni bir iman ile öyle bir idarekurmak istiyor.

4 — Üv içtimaî sınıf

Kont; tarih felsefesinden çıkardığı müsbet ve izafiye-ci neticelerin zıddına olarak ; beşerin hayatını tamamenkafi temeller üstüne kmuyor. Ü.opisinin ana hattı: Sos-yeteyi üç sıntfa ayırmastdır: Sakerdostlar, Patriyicatlır,Proleterya.

Page 134: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 131 .r-

Sakerdostlar; Pozitivİst rahiblerdir. idarenin dizginibunların elinde olacak. Bu, hayatın bütün kanunlar.nıbilen ve umum! ahengi temin eden • aynı zamanda hemâlim, hem muhayyilesi zengin- insanlardan mürekkeb birheyettir.

Kont, bu adamların nasıl yetiştirileceği hakkında uzunİzahat vermiştir. Bunların heyete kabulü, müsaadei mahsusave istisna tarikile olacaktır. En üstte başrahip var. Papagibi amma bu, hem cismanî hem ruhanîdir. Halefini dekendi tayin edecektir. İlk başrahip, Kont olacak. Ammatilmizleri arasında halefinin kim olacağını bildirmedi.

Patriçiyallar: " maddî kudret „ tir. Cemiyetin teknikve ekonomik idaresini Sakerdos heyetin göstereceğiveçhe dahilinde bunlar temin edecektir.

Proletarya: Bunlar da hergünkü işleri yapacaklardır.Kontta, içtimaî sınıf fikri kat'îdir. Bir proleter, hiç birsuretle, üstteki sınıfa geçemez. Bunun hiç bir mülküolmıyacaktir. Patriçiyenlere mülkiyet hakkı verir.

Böyle bir teşekkül; demokrasiye ve Fransız ihtilâlininülküsüne tamamen aykırıdlr. Amma Kont, proletaryanınmikdarını o suretle hesap etmiştir ki her biri, müemmenbir hayat sahibi olabilecektir. Çünkü Konta göre nüfusunkesafeti hiç bir yerde, kilometre murabbaı başına 64 ki-şiyi geçmemelidir. Hem Sakerdoltar hükümeti; içtimaî işi,egoist gayelere doğru istikamet aldirtmaz. Ve her insanıumumî menfaate uygun surette ahenkli hareket ettirir.

Bu takdirde, ferdî saadet: Boş hürriyetten ve hayalîbir müsavattan değil, karşılıklı hürmet ve fedakârlıktandoğacaktır. Bu pozitif nizam ve devlet: Şahsî hukukkabul etmez. ( Hak ) yok (Vazife) var. Ancak vazifehissi, bütün vatandaşları birleştirip kuvvetlendirecektir.

Page 135: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 132 —

5 — Pozitivist din

Sistemin sağlamlığı •• Şüphesiz, bütün fertlerin bir-birleriyle ahlâkî kaynaşmasına; herbirinin kendi men-faatinden vazgeçerek teessüs etmiş nizama gönül bağla-masına tâbidir. Bu: kat'î ve müttefikan inanılmış birdin ister. Pozitivist din, binayı çimentolar. Rusonun(içtimai mukavele) sine, medenî din bir realite simasıverdiği gibi.

Bu dinin Allahı; insaniyettir. İnsaniyet: (maşerî birvarlık) olup buna ancak beşerin ilerilemesine en iyi hizmetedenler iltihak eder hiztnet etmiyenler iltihak edemez.Hakikaten büyük olan insanlar, bu sebeple, bizim var-lığımıza hâkim olmakta devamdadırlar. "İnsaniyet: Di-rilerden ziyade, ölülerden mürekkebtir ,, formülü, bu su-retle, derin bîr mâna kazanmaktadır. Bu takdirde, büyükadamlara tapma tabiîdir. Nasara azizlerine, hiristiyanlarınperest'ş ettiği gibi.

Biliyoruz ki Kont; yirmi sekizer günlük on üç aylıbir takvim yapmıştı. Bu takvimde ayların her birine,tarihin büyük adamlarının adlarım verdi. Sevgilisi (KIo-tüt), 15 Ağustos bayramını temsil eder.

Kontun Pozitivist dini, kotoiikliğin şekfllerini alır.Teslisi (insaniyet-yerfeza ) dir: Meryemi (Klotiit) dir.Mukaddesatı ; yedi yerine dokuzdur. Klotilt'in ya-zılarından dualar da yaptı. Kont, yeni mabetlerin vemihrapların nasıl yapılacağı hakkında bir de mimarî önesürdü.

Bütün bu teferruat, (zaman raman tutarlı) insanlarınisine benziyor. Fakat Kontun, bunlardan mak-sadı: sönmüş bir katolıklik şeklinden, yeni içtimaî hayatdesturlarını istifade ettirmek içindir. Yeni diride katoük-liğin hürriyet aleyhtarlığı bile vardır: Kont, kütüphanenin

Page 136: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 133 -

kitaplarını kendi seçiyor (İSO tene ) . . Bunları Saker-dos heyeti azaları okuyacak . . diğersınıfların okumağaihtiyaçarı yoktur. Okuma yerine düşünme, onlar için,daha faydalıdır. Ahlâkin temel prensiplerini, onlara, umumiçin düşünmekle muvazzaf olanlar, ya duvar ilânları yaresmî gazete şeklinde bildireceklerdir.

6 — N?tice

Kontun eserinin sistematik şeklini kıitik etmek pekkolaydır. Amma teferruatından, eşkâlinden vaz geçip tetemeline bakarsak; Kontun istediği şey: Âlimane vemüeessir bir içtimaî kurum, sağlam tesanüd, içtimaîvezife, disiplinli bir elbirliği ve. bunların neticesi olanbeşerî tekâmüldür.

Muhabbet, intizam, ilerileme; İşte Kontun bayrağın-daki kelimeler . . .

Karlayl[ 1795 — 1881 ]

ilk evvel profesördü; fakat çobuk usanarak tarihve felsefe ile uğraşmağa başladı muvaffakiyet senelerigeç geldi. Hattâ cesaretsiz düştüğü, zamanlar bile oldu,fakat sebat etti. Bizim buradaki araştırmalarımız yönün-den tahlil edilecek eseri 1841 de basılan «Kahramanlar( Reşad Nuri tarafından dilimize çevrilmiştir) veKahramanlara Kült» dür. Karlayl için beşerin tarihive dünya; her asırda yetişen birkaç büyük adamdan

Page 137: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 134 —

ibaret demektir. Ahlâkî ülkü de o büyük adamlarabenzemektir. Bu bakımdan Kari a yi, Mişele'ye benzer.

1 — Cesaretin ilâhlaşttrllmas*:

Kahramanlar galerisi, (Paganizm— Putperestlik)devrindekilerle baslar. Grek — Roma devrinden dahaevvel, İskandinavya paganizmi, iptidailiği devimden Eddaile başlar. Karlayl, adam oğlunun ilk büyüklüğünü oradagörür: sade kuvvet, tabiî ve mukavim bir vahşet. Bu eskiefsanelerde, Karlayl'e göre, başka hiç bir yerde bulunma»yan şiddetli hayat duyguları vardır. Bütün kâinatı, kuvvetliköklere malik, bir ağaç gibi telâkki etmek, canlılarınuzvî vahdetine kani olmak değil midir?

(Edda) dakf mabut, Valhalîamn sahibi Öddin veyahut Votandır. Bu şimal ( Zöys) ü : Muharipler mabu-du olup fnsanlann kalbinde askerî şecaat ülküsüdür.Döşeğinde ölmek istemiyen sert iskandinavyalının ruhunu,Karlaylın sarp ve şedid muhayyilesi ikmal eder. Çar-pışmalarda kocamış bu kahramanlar, rahat döşeğindeölmekten nefret ettiklerinden, deniz üstünde bir ge-miye yatarlar ve gemiye ateş verdirerek yaktırırlar.Böylece hem batma, hem yangın içinde ölürler.

Karlayl böyle bir idealin, insanları, ilk vahşi şiddetesevkedeceği tehlikesini görmüyor mu acaba? dersiniz;nnutmıyalım ki Karlayl, bir tarihçidir ; beşeriyeti daimadeğişmekte görmektedir. (Oddin) in ahlâkı, beşeriyetiçin, en son ahlâk: değidir; beşerin çocukluk devrineait olup manevî hayatının IIK taslağıdır. Biz o devredencesaret, acılara ve ölüme ehemmiyet'vermeme zevkini birarmağan olarak saklamalıyız. Fakat bu faziletlerin muha-rebeden başka yerlerde kullanılabileceğini de bilmeli-yiz. Bunlar diğer manevî müktesebat ile ahenkleştirilme-Hdir; der.

Page 138: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 135 —

2 Hıristiyanlık devresi:

Paganizm; insanlara verebileceği hakikati verdik-ten sonra öldü. Hıristiyanlık doğdu. Karalyl, hıristi-yanlığın (muhabbet ve merhamet) ahlâkını alır. [ Maama-f ifa peygamber tipi olarak yaptığı tahlil; Isa değil Muham -meddir. J Şüphesiz bu, Eddanın muhariblik ülküsü ilezıddır. Bunları ayrı ayrı almak, ona göre, madalyanınbir tarafını görmek gibidir. Karlayl, (mutlak muhabbet)üzerine ilk hiristiyanhktan ziyade orta zamanın tanzimedilmiş teokratik ve feodal hinstiyanlığına 11, İp, 13üncü asırlara mütemayildir. Kar layla göre bu asırlar,tarihin en muhteşem devridir. Bu devrin yüksek ifadesi(Dante) nin "ilâhî komedi» sinde izah edilmiştir.

(Dante)nin şiiri: Cehennemden, yani hastalardan, cina-yetlerden cennete yani tekâmüle doğru yükseliş esile, beşerhayatının tam bir sembolüdür. Karlayla göre bu eserin enmühim kısmı; (âra*) tır. Bu kısımda günakârlai; kendikendileriyle, kendi hatalarile mücadele ederler. En yük-sek ahlâkhğın zembereyi (peşimanlık hissi) dir. Pişmanlı-ğı en iyi tasvir eden eser, ise işte bu (araf) tır.

Oddin, müminlerinden bedenî ve maddî bir şecaat vecesaret isterdi. Amma (araf) ta mücadele yerini ve ma-hiyetini değiştirdi. Artık insan peşiman olmak ile, yük-sek vazifesinden haberdar olarak, kendi içindeki fenalıktemayülünü atmakla mükellef olduğunu anlıyor. Binaenaleyhilk zaman hayatının öğrettiği mücadele prensibi, kokdensökülüp atılacak değil; yerini ve şeklini değiştirecekkendi içimiz ile mücad le olacak.Tarihte her devir, ken-dinden evvelkini tamamlar. (Dante), hıristiyanhk dev-rini temsil eder. Edda ise paganizm devrini temsilediyordu.

Page 139: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 136 —

3 — Modem anlayış

Bozulma ve ölümden, orta zaman da kendini kur-taramadı. Rönessans devrindenberi (modern devir)dediğimiz bir devre başladı. Bu devir, henüz teşekküldevresini bitirmiş, ve her şeyi taayyün etmiş sayılamaz.Orta zaman medeniyeti, en yüksek noktasına varabilmesiiçin on asırlik bir zaman geçmişti. Modern medeniyetiçiu de belki o kadar bir zaman lâzımdır.

Fakat modern medeniyetin eskisi üzerine yeni mane-vî servetler koymuş olduğunu görüyoruz. Karlayla göre:Modera medeniyetin başlangıcı Şekspirin zuhuriyledir.Bunun karş sında.Karlayl, Dantedekinden daha ziyade hay-rete düşer. Şeksp:r; belki bir zekâ kahramanı ve prensiolmaktan ziyade dâhi şair olarak görünür. Karlayla, göreŞekspirin eseri; beşer tarihinin tam bir aynasıdır ki başkahiç bir eserde görülmez. Burada tarih bile ; eşsiz çiz-gilerle t es bit edilmiştir. Meselâ İngilterenin orta zama-nı, hiç bir yerde, Şekspirin tarih! dramları kadar vuzuhile tasvir edilememiştir.

Ekseriya denilir ki Rönessansm başlıca icadı:(fenne müteveccih zekâ) dır. Nesnenin hakikatini bulmağayönelmiş müşahede ve muhakeme zihniyetidir. Ve bun-lar da (Galile), (Kepler) gibi âlimlere verilir.

Karlay], ise bunlardan ziyade Şekspiri alır. Sebebibu şair, bir hayalci değil, kâinat üzerine gözlerini dörtaçıp beşeıî ihtirasları, hayatın mânasını, ruhların derin-liklerini anlayan ve gören bir mûşadecidir. Böyle kıymetlibir müşahedeci olan bu şair, gözlerini, fizikçiler gibimaddeye dikerek her şeyi kuru formüllere ve rakamlarabağlanmış; veya tarihî ve tabiîciler gibi, iğneledik-leri böceklere ve nebatlara kapanmış değildir. Ondamüşahedecilik ve sanat, beşer hayatını görmeğe müte-

Page 140: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 137 —

veccihtir. Fennî tahlillerden daha toplu, daha manalıdır,işte Karlaylın, Şekspiri tercihi bundandır; onu böyle görür.

4 — Samimiyet

Karla yi; modern devrin başlamasından itibaren in-sanların, zakâ, ve ilme fazla güvenerek, çorak ve kı-sır bir gurura düşeceklerinden ve bunun neticesi olarak,eski ve orta zamanların temin ettiği kudretlere arkadöneceklerinden korkar. Bu sebeple daima şunu tekrareder ki: Formüllerin içine kapanmış nazariyecilere, herzaman her yerde, hakikaten yaşı/anlar, ve aksiyoniçinde bulunanlar tercih edilir. Karlayl, bız>; hayatın gelipgeçici ve egoist konvansiyonlarından çekip çıkararak,hayatın her dem taze ve sağlam noktalarına sevketmekister. Hayat ile "samimi „ olmakltğ.mız lâzımdır. Karlaylbu "samimî,, kelimesini çok kullanır. Bundan anladığımâna nedir? Misallerle gösterir.

Modern devrin kahramanları, bilhassa, "Reforma., nın-kiler arasından (Lüter) ile (JohnKnox) u alır. Karlaylnazarında reformanm mâna ve ehemmiyeti, samimiyetinmürailik üzerine galebesiledir. O devirde Papalar, haki-katte, imanlı kimseler değildi; papazlara verdikleri paramukabilinde günahların affolunması (indüijans), bununen açık delilidir. Din, böyle dolandırıcılık ve politikavasıtası oluyordu.

(Lüter) in insanlığı, bu fesat devrinde, vicdanın se-sini işittirememesidir. Bu ses (kî Knox'un da böyledir):Sert ve dik, iyi ve gür bir sestir. İnsanı yeniden disvedoğru tutar.

Karlayl, reformacılardan sonra, muharrirler hakkındada aynı vaziyeti alır. Bunların arasından (Johnson)( Ruso), ve ( Burns ) u yani oylara müracatı tavsiyeedenleri, bir takıp düzme şeylere karşı baş kaldıranlarıalır.

Page 141: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 138 —

(Johnson ): Derin doğruluk taraftarıdır. Bunu terennümetmiştir.

(Burns): Köylü bir şair olup ilhamlarını isten aiır.Eserleri tabiatın çiçekleri gibidir. Ve en popüler şeni-yetler üzerinedir.

Rusoya gelince onun hakkında KarlayI, oldukça sert-tir. Amma zâflarına gururuuna, sinirliliğine rağmen Ru-soda bir (ilâhî kıvılcım) görür; Rusonun eserleri (de-rin samimiyet) hissine bir davettir.

KarlayI; sosyeteleri yoğuran ve sevkedenler ( ki bun-lara kral der ) arasında, ( Krom ve 1) : alır. " Onun sun'îşatafatı yok; kuvvetli ve vicdanlı bir amele gibi çalışıyor.İçi dışı bir. Müraî değil" der. Napolyonda Kromveldençok aşağı bir kahramanlık görür. Çünkü Napolyonunnüfuz ve kudreti, yalan üzerine: halkın aldatilabilecağifikrî üzerine dayanıyordu, der. " bir bülten gibi yalan ettabiri, Napolyonun zamanında çıkmıştır. KarlayI; Napol-yonun işlerinde ve sözlerinde öyle hile ve komodilergörür ki bunlar Kromvelde yoktur, der.

5 — Netice

KarlayI şu iki fikre inanıyor.

Birincisi beşerin hayatı, tarih, safhalara ayrılmıştır.Bu safhaların her birinin evç noktaları ve kendilerinemahsus faziletleri vardır.

İkincisi; yüksek şahsiyetler,büyük rol oynar. Birin-ci fikir bize şunu öğretir ki hiç bir devreyi küçükgörmemelidir. Vahşet devrinde bile (yüksek) şeylervardı.

İkincisinden öğreneceğimiz şudur : Bize, beşerin is-tikbali hakkında mettçesine nikbin, kuvvetli ve zenginbir ülkü lâzımdır.

Page 142: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 139

Emerson[1803 - 1882 ]

Emerson, (Boston) de eski bir püriten aileden dün-yaya geldi: ilk evvel (pastör — rahip) olmağı düşündü.Fakat imanını - hiç olmazsa dar mânada • kaybedince,bu meslekten vazgeçti. Avrupaya seyahate çıktı. Olduk-ça uzun seyahatten sonra memleketine dönerek, resmîmemuriyetinden başka, konf; ranslariyle ve kitaplariyleahlâkî fikirlerini yay mı ya başladı. (Konkars) taki evi,lâik vaizlerin ocağı gibiydi. Avrupa, Amerika ve hattâta Hindistan ile gittikçe artan muhaberesi nüfuzunu heryere yayıyordu. (Konkors hekimi) namı verilen Emerson,fikriyat ve ahlâkiyata hasrettiği hayatını, derin sükûnetiçinde nihayetlendirdi.

1. Ruha ve manava itimat

Emersonda, ilk aldığı dinî intihalardan, ateşli, (Spi-ritüalist) bir îman vardır, ki hiç bir vakit kiliseye tâbideğildir. Emersona göre (asıl olan) madde değil, ruhtur.Ruh, eşya üzerine tesir ederek, eşyayı değiştirebilir;hattâ eşyayı, yaratabilir bile...

Emerson, bu tezini müdafaaya çalışırken, AmerikanınEndüstri ve Merkanti! medeniyete kendini vermeğe baş-ladığını hatırlarsak onun sözleri bir kat daha önem ka-zanır. Emersonun doğduğu yer, sade bir dindarlık vesağlam protestanlık ile meşbuğdu. 1840 - 1850 arasındaki yeni lngilterede insanları, para ve servet ardına takılmış görüyoruz. Emerson; paranın ve maddi iştiha veihtirasların üst tutulması aleyhinde çok çalıştı.

Page 143: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 143 —

Em er sona göre bizim saadetimiz; insanın her şeydenevvel, ruh ve düşünce olduğu hakkındaki kanaatin de-rinlisine bağlıdır. Bu, bütün diğer hakikatlerin kendisi-ne tâbi olduğu ana bir kakikattir.

Fakat kalplerimize bunu nasıl nakş edebiliriz? Şüp-hesiz ki bu, fennin hakikatları gibi değildir. Duyum ilemuttali olamayız; akıl ile de ispat edemeyiz. Fakat Emer-sona göre, en yüksek hakikattar, hiç muhakeme ve mu-akaleye muhtaç olmaksızın, mütearifeler gibi apaçıkolan hakikatlardır; amma şu şartla ki bunlar;, hiçbir ha-ricî kuvvet, hiç bir kilise bize teklif etmeğe kalkmasın.Emerson, bilhassa (ilham) a inanır. Bunun içindir ki in-sanlara kılavuzluk ve talim edenler arasında şairleri ter-cih eder; bunlar esas itibariyle ilham alan insanlardır, der.

Bu itikada, sağlam bir iyimserlik müterafıktır. Fena-lıkların bir çoğu kendinde yerleşen maddenin, kâinatınsathi bir safhası olduğuna kanidi. Emerson, hayata iti-mat eder. Hekimin düşüncesi, şairin ilhamı bize birta-kım hayalât değil, sağlam ve şerefli realiteler ilân et-mektedir, der.

2 — Sürüye Katılmama, Şahsiyet.

Bu prensiplerden nasıl bîr ferdî ahlâk ilkesi çıkacak?Emersonun yazılarında en çok tekerrür eden şey; ferdi-yete davettir. Bu da, îpsen gibi: "Evvelâ, olduğun gibigörün! „ diyor. Biliyoruz ki 19 uncu asrın ortalarınadoğru Amerika; bir zenginleşmiş tüccarlar sosyetesi ha-linde olup Monoto-ı bir iz içinde idi. Böyle bir sosye-tede, insanlar para kazandırıcı şeyler müsabakası mustesna, başka hiç bir şeye karşı canlı değildirler. Giydiklerielbiseden konuşma tarzlarına kadar hepsi komşuyu tak-lid ve müşabehet kanununa tâbidir; hepsi birbirinin ay-nidir. Emerson, böyle bir sosyetede; insanları ferdiyetedavet ediyordu.

Page 144: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

__ 141 -

Emersona göre, bu taklit bu konformizm, ruhunölümüdür. Taklit; bir barbarlık ve intihardır. İnsan; bukölelik ağırlığını ve boyunduruğunu silkmesi; birde şahsîdüşünce ve duygusu nispetinde insandır. Modern şekillerde ise hayat, insanı, bir sürüye katıyor. Halbuki İnsanadüşünce istiklâli lâzımdır. Ta ki koşa gitmiyecek olsadahi, hiç korkmazsızm söylemeğe cesaret edebilsin, tnsar,ayni zamanda monden sun'îliklere hiç ehemniyet vermeğe de alışmalıdır. İyi ve temiz bir insanm hayattabiraz da münzevi kalacağı tabiiîdir.

Medeniyetin zahiri ve itibarî kısmının bir bağınabağlanmak; zindanda kalmağı veya ruhun solmasınıkabul etmek demektir.

Sürüye girmiyen insan, geri bir insan değildir. Böy-le bir hürriyet içindr, yaşamıyan insan, hakikî bir hayatsürüyorum sanmasın. Bunları terkedeisek, buna mukabilbir hazineye kavuşuruz : Kendini tanıma hiss% venefsine itimad kudreti Sürüye tâbi olmadan, (Konfor)boyunduruğuna girmeden, kendi düşünce ve duygusHeyaşama ile insan kendisinin, zanolunduğundan dahaziyade, zengin ve kuvvetli olduğunu keşfediyor.

Sürünün bir yansısı, bir kopyas olacak yerde insan,kendi varlığından haberdar oluyor ve hakikaten hakikîbir fett oluyor. Bir insanın şahsiyeti, basma kalıp fikir-lere ve kör göreneğe karşı aldığı zıd vaziyet'erlesağlamlasın

Emersonun, bu ferdî kültüre ait fikirlerine, terbiyeyedair olan düşünceleri de bağlanabilir. Filkakika Emer-son, yeni terbiyenin hazırlay c lanndandır. Her çocuğaayni şeyi vermeğe çalışan eski terbiye ve kollejin aley-hindedir. Her mizaca, her zekâ t'pine göre türlü türlüokullar istemektedir. Bilhassa çocağun veya gencin, mi-

Page 145: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 142 -

kanıkî ve haricî, müşterek bir disipline tâbi olmayarakhür çalışması meselesi üstünde çok durmuştur. Bu fikir-ler, hep (faal mektep) e doğru gelen fikirlerdir.

3 — Demokrasinin Tenkidi :

Emersonun ahlâk prensibi, kendi zamanındaki Ame-rikan sosyetesinin zıddınadır. Siyasetteki fikirleri nasıl ?İçinde yaşadığı ve o zaman dünyanın hemen yegânecumhuriyeti olan Amerikan demokrasisi ve cumhuriyetihakkındaki fikirleri nedir?

Bu babtaki fikirleri mütehavvil ve ekseriye şiddet-lidir. Demokrasinin temel prensipleri olan: Hürriyet,müsavat; ona tehlikeler ve aniaşümamazhklar ile dolugörünüyor. Zarurî olan yegâne hürriyetin, derunî hürri-yet, fikir hürriyeti o'ldug-unu tekrar eder. Siyasî hür-riyeti ise ekseriya; umumî faydası olan bir işe iştirakiredden ibaret katıyor. Müsavat ise; tesviyecilik ve fptî-zalcilık gibi ifratlara sevkeder. Bu; (söröcöJüğ) e ve(konformizm) e verilen parlak ve asîl bir isim, diyor.

Bu mülâhazalardan sonra Emeasonun, daraokrasialeyhinde söyllyeceği zannolunur değil mi? — Hayır,aleyhinde değildir. Bunu, diğer rejimlerin hepsine terciheder. Ve demokrasiyi meth için şöyle güzel bir teşbihde yapar: "Monarşi, teçhizatça mükemmel, fakat şiddetlirüzgarlara maruz kalarak ekseriya devrilen bir gemidir.Demokrasi bir saldır; üstünde insanın ayaklan ıslanırama daima yoluna devam eder. Bütün hesap sonundaötekinden daha iyidir.,,

Emersona göre her şeyin başı: Ahlâkın hür inkişafı-dır. Buna en müsait rejim ise şüphesiz demokrasidir.Kendi zamanındaki Amerikan demokrasisine itirazı şunoktalardadır: "öyle bir demokrasi ki, deT, idare eden-ler, halkm mümessiliyiz diye kendilerini hür zannediyor-

Page 146: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 143 —

lar; halbuki hakikatte bir kaç mübteze! fikir ve hattâdaha fenası kese doldurma yolları etrafında toplanmışinsanlardır.,, O zamanki Amerikanın; içyüzü ahlâkî kö-lelik olan yalancı hürriyetine, sadece bayalığı yapanmüsavatına bakıp der ki bu : Yüksek ülküyü aşağılat-maktan, başka bir şey değildir. Bununla beraber şunada kanidir ki, hürriyete götürecek yegâne yo! da hakikîdemokrasidir.

4 Spiritfiel hükümet

Emerson un en ütopik yerine g-eldik. Siyaset üzerineolan fikirleri, malûm olan bütün sistemlerden başkadır.Emersona göre monarşik, aristokratik demokratik şekil-lerin hepsinde de hükümet, herhangi bir dereceyekadar maddî refah temini ile mükellef tutuluyor. Büyükhata işte bu noktadadır. Çünkü servet ve refah teminetmek söz konusu hükümet için daima bir müdahalesistemi de mevzuubahs demektir. O zaman hükümetzor döner, çok masraflı bir çark olur. Memnun olma-yanlar da çok olur.

Emersona göre hakikî hükümet: sadece zekâ, ah-lâk ve faziletin inkişafile meşgul olmalıdır. Hükümetinişi; fertlerin zekâ ve fazileti inkişafına yardım ederekdaha iyi olmalarını temindir.

Farara böyle bir hükümet teşekkül etse ve yalnızfikir ve fazilet ile uğraşsa, etrafındaki kurt devletleronu ne yapmaz ?

— Emerson buna cevaben de: "her hakikî kuvvet,ruhtadır, hakikî medeniyeti yapan madde değildir.Bir medeniyeti kurarken evvelâ maddeyi düşünmemelidir.Medeniyeti yapan: fikrin hamlesi, ümit, aclalet aşkı,inan ülküdür ki ancak bunların yüksel m esil e arz üzerin-

Page 147: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 144 —

de en iyi bir varlık ve medeniyet kurulabilir. Eğer böylebir sosyete teşekkül edebilseydi hakîm, hür, âlicenapolan fertleri arasında maddî şeylerden dolayı hiç birihtilaf olmazdı. Böyle bir sosyete, kendini haricî düş-manlara karşı da daha iyi müdafaa eder. Esasen Emer-sonun hayaline göre böyle bir rejim kuran milletin buyüksek hareketi, cihan efkârı umutıiyesine tesir ilediğer milletleri de ayaklandırabilir. I ! ! Hani öyle dünya, ey aziz mütefekkir ! i !

Em er sonun ana fikirleri bunlardır.. O istiyor kiAmerikanın- klâsik ( Biznesmen — tüccar ) tipinden ;yanhz ruhun tekâmülü ile uğraşacak bir sosyete çıkar-sın. Amerikanın : para ve Konfor htrsınl azaltmak veruhta muvazene hasıl etmek istiyor.

Ernest Rönan[ 1823 - 1892 ]

Fransanın (Bretagne) bölgesinden olan (Rönan ),rahip olmak üzere hazırlanıyordu. Okuldaki muvaffaki-yeti dolayısı ile onu liâhiyat seminerine kabul ettiler.Sonra Hıristiyanlığa imanım kaybedince lâik hayata gir-

Page 148: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 145 —

di. Tarih etütlerile, Musa ve İsa dinlerinin menşei hak-kındaki eserlerile büyük ün kazandı. Fakat asla ihtisasıiçinde kapanıp kaimad*. Kendinde din kafasından başka;Şair ve ahlâkçı kafa da vardı. Hattâ politika işlerine bi-le karışmak istedi. Onun zihnini en ziyade işgal eden;beşerin mukadderatına müteallik meselelerdir. Eserlerin-de, bir çok renkler ve şekiller altında, hayatın mânasınıve inkişafı şartlarını anlamağa uğraşır.

1 — İlim ve hürriyet vasttasile ilerleme

Rönan, Hiristiyanlık ile ilg-isini kestikten sonra ken-dini bütün kuvvetile fikrinin değişmesinde büyük âmilolan tarih ilimlerine verdi.

tik büyük eseri olan 1843 de yazılıp fakat pek çokbasılan «ilmin istikbali», bu babtaki heyecanını göster-mektedir. O, tarih, bilhassa lisan, itikatlar, fikirler tarihi;zekâyı, diğer ilimlerin hepsinden ziyade inkişaf ettirece-ğine ve bizi kaynağı hayat olabilecek hal ve hareketdüsturlarına sevkedeceğine inanır. Beşeriyeti, ta menşe-lerinden itibaren, tarih vasıtasile tanımıyor muyuz? O,bize; büyümesi, hastalıkları ve maddî, mânevi ihtiyaçlarıolan bir canlı varlık gibi görünmektedh.

Böylece tarib, hayatın derin anlamını gözlerimiz önü-ne sermektedir.

Tarihi böyle görüşten alnacak en kuvvetli ders ne-dir? Tarih bize: Daima daha güzel şekillere, daha yük-sek hayata, daha zengin ve daha aydın düşünceye doğ-ru giden bir didinme gösteiiyor "Okyanusların derinlik-lerinde ot gibi yaşjyan kör ve sığır deniz yıldızı hay-vancıklar ndan,, kendilerinden ders aldığımız en yüksektakdire değer insanlara kadar hepsinde bu yükselenkuvvet, bu biraz d-aha ziyade yükselme ihtiyacı, dahaşuurlu, daha âlicenap, daha asîl olma arzusu vardır.

F. 10

Page 149: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 146 —

Bunun içindir ki, istikbalde öyle bir nevi insan zu-hur edecektir ki onun bugünkü insanlara nispeti; bugün-kü insanlarla hayvanlar arasındaki nispet gibi olacaktır.

«Böylece (Allah), istikbalde olacak. Bugün yok.Amma oluyor. Bütün varlıkların cehtile Allah, her günbiraz daha kendi kendini yaratmaktadır» der.

Amma bu ceht, hürriyet ister. Her fert kendindeen iyi ola» şey ne ise onu, hür bir surette inkişaf ettir-melidir. Rönan, bütün zincirlerden, kendini kurtarmıştır.Başka insanlar için de hürriyet ister. Aramak, düşün-mek ve doğru işin bize öğrettiklerini söylemek içinhürriyet lâzımdır, der.

Rönan'ın temel düşüncesi şudur : "Kâinatın gayesiruhun inkişafıdır. Bu inkişafın şartı da, "hürriyettir,,

2 — Endişe, ivimserlig-e dönme

Rönan'ı; Misele, Hügo gibi romantiklere yaklaştıranbu itimat, 1870 — 1871 hadiseleri ile çok sarsıldı. Me-deniyetin tekâmülü için her ikisinin de varlığına kaniolduğu iki millet arasındaki muharebe, Paris yangını veKomün'ün ezilmesile başhyan dahilî kan dökülme, üçün-cü. Repûpliğin mütereddit, karışık ve güçlüklü başlan'gıcı Rönan'ı kararsızlığa ve endişeye düşürdü.

Bununla beraber bir müddet küsuftan sonra, umumîtekâmül imanı gene doğdu. Fakat bu defa önemli dü-zeltmeler yaptr. Bunu (Felsefi diyaloglar) eserinde* görü•rüz ki bu eser 1871 de yazılıp 1875 de düzeltilip basıl-mıştır. Evvelâ bu tekâmül fikri, bu müstakbel Allahmlealize olabilmesi meselesi: (Gayri mahdud zaman) ve(bir çok tecrübelere ve muvaffakiyetsizliklere rağmendaima yeniden başlama) ister. Hayat hamlesi : Küçükbir deliği olan camekândan çıkmağa uğraşan bir böcekgibidir.

Page 150: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 147 —

Bu böcek, binlerce defa cama çarpıp düşecektir;fakat bu teşebbüsünü sayısız denilecek kadar çok tek-rarlarsa en son muaffak olacağı şüphesizdir. Muaffakiye-ti vâdeden: Gayri mahdud zamandır.

Saniyen bu cehtin çokluğu, tabiate büyük bir israfımucip olmaktadır. Tek birinin zaferi için milyonlarcamahlûk feda edilmektedir. Milyonlarca (gubar-ı tal') ser*piliyor; ancak bir kaç çiçek ve nseyva husule gelebilir.Kuvvetin böyle pek fazla miktarda kayboluşudur ki ha-yatın ve dünyanın kanunudur. Muntazam kütlede, yüz;binlerce insan yetişip ölüyor: Ender olarak tek bir müs-tesna yetişip onların ceht ve rüyasını temsil ve tekâmü-'lün bir realite olduğunu ispat etsin, diye...

Hattâ muhtemeldir ki tekâmülün en son ve muhte-şem noktasına beşeriyet,— yolunu kayıp veya hatâlarıyüzünden intihar etmesi sebebile, varamıyacakhr.

Arzımız roahvolabilir. Fakat şurası kafidir kî hayat,başka yerde, bizimkinden başka şartlarla, devam edebilir.

Öyle ise beşer tarihinin, beklenilmiyen sukutları,anlaşılmayan durgunluğu bizi hayrete düşüremez. Beşertarihi muntazam bir yükselme çizgisi olmaktan uzaktır.Bütün bu büklümlerden ye karışıklıklardan sonra ruhunmuhteşem yoluna g-elinmiş olsun yeter. İnsanların bir günnereye varacağını hiç kimse anhyamaz ve mutlak su-retle hiç kimse hükme.demez. Anma şu yeter ki itima-dını ve istikbâle imanını kaybetmesin, iyi' niyet sahibiolsun; ve şimdi namütenahi uzaklıklarda bulunan fakaten son, o namütenahi içinde kavuşulacak olaa tekânülü arama yolunda bütün kuvvetile çalışsın.

3 — Ahlâk

Hayatta alınacak hakimane vaziyet nedir? Her dü-şünce ve duyguya karşı ayni zamanda hem hürmetkar

Page 151: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 148 —

olma hem de serbest kalmadır. Eğer inanırsak ki, kâinat;muazzam ve pek müsrifane ceht ile, alaca karanlıklarSçinde yükselen bir tekâmül içindedir; o zaman diyeme-yiz ki, bu cehtlerin yalnız biri kıymetlidir de ötekilerdeğildir. Bağlanmamak şartile, samimî her tecrübeyebaş vurmak mecburiyetindeyiz. Fakat şuna da inanırız kisamimi her düşüncele bir hakikat kıvılcımı, bir gü-zel tip bir hü'mete şayan nokta vardır. Ancak bu su-retledir ki samimî herşeyi; güzellik ile karş Iıyabiliz. Vehakikati hür ve müstakil bir fikir ile hiç durmadan araş-tırabiliriz. Rönan'in "akropol üstünde duası,, bu suretleifade edilebilir. "Malik olunan iman,, asla bir zincir olma-malıdır. O, ölü mabutların kırmızı kefenlerine, itina ilesarıldıktan sonra artık onunla alâkamız yoktur.

Bu halde, ekseriya zannolunduğu gibi RÖnan; sırfkendi tecessüsünü tatmin için bir fikirden diğer fikregeçen ve hiç bir fikir üstünde duramıyan bir mütefek-kir mi? — Asla...

Rönan'a göre insanın büyük ödevi kâinatı idealyüksekliğine doğru giderken, bütün kuvveti ile kollamak*tır. Fazilete, fedakârlığa inanmak; insanın en yüksekasaletini teşkil eder. Rönan kendisi bütün hayatinca:Yorulmak bilmiyen, çelik iradeli, kendisine karşı set t,bedensel ac larına önem vermez, kafasiyle, kuvvetüesnağrur, Gs'üne aldığı işten derin şuurlu bir adamdır.

Pek orijinal bir fikri de vardır ki, sudu?:

Kahraman ruhlu insanlar; güç ve sert bir hayataâşık oldukları ve en yüksek kıymetlere taptıkları halde;kütle, rahatı arar. Kahraman ve halîcn insan,kütlenin bu!h ilini biür, bununla beraber hor görmez. Bilâkis kütleyimazur görür.

Berer hayatının saadet yığınını arttırmak. lâztas.

Page 152: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

. • , — 1 4 9 —

Yoksa insanlara kefaretten, Isanin insanları affetmekiçin nefsini feda etmesinden bahsetmeni eli. insanlarlaiyilikten, şen olmadan, müsamahadan, güler yüzlülükten,mukavemetten konuşmalıdır. Öte dünyaya ait ümitlerzail oldukça bu fani insanları; hayata tahammül edilirbir şey nazarı ile baktırmağa alıştırmalıdır. Yoksa ken-dilerine karşı isyan ederler. Hayat ancak meyveleri ile,ancak muvaffakiyetlerle değerlidir. Eğer insanların yaşa-masını istiyorsak, hayatı tatlı ve arzu edilir bir halesokmalıdır.,.

içtimaî ahlâkın en tehlikeli hatâsı: Huzuzatın toptanatılmasıdır. Halâsız ve pek mükemmel bîr fazilet; ruhanaristokrat pek az insanlara nasip olur. Herkesten bunuisteyemeyiz. Bukadar yüksek ve asil bir zekâ ve seciye-ye malik olanlara ne mutlu; elbet onlar bulunduklarınoktadan inmezler. Fakat eski gol ahlâkı, bu kadafyüksekliğini herkesten istemez. Gol ahlâkına göre,selâmete çıkmak için kütleye; iyilik, cesaret, şen olmaAUaha itimat kâfidir. „

Rönan, böylece, dereceli ahlâka razıdır. Müştereknokta; hayatı hoş görme ve ona hizmet edip yükselt-mek iradesine malik olmadır.

4 — Rönan ve demokrasi

RÖnan'a göre en önemli sosyal mesele; kütleniniktidar mevkiğine gelmesidir. Fransada liberal imparator-luk Komün ve Cumhuriyet eski aristokrasinin son gün-lerini yaşamakta olduğunu göstermektedir. Kütlenin ikti-dar mevkiine gelmesi acaba medeniyet için bir tehli-ke olur mu ? İntizamsızlıklara ve bayağılıklara sebepolur mu ? diye düşünüyor. Kütle; fikrî şaherserleri anla-yıp yaratabilecek mi ? Yalnız maddî menfaatlere tapanbir cemiyet meydana gelirse ya... diyor > ..

Page 153: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 150 —

Dahilî sava; zamanında, Rönan, bundan korkmuş •îu. « Felsefî diyaloglar » eserinde, müstakbel sosyetedebunu önlemek için, idareyi âlimlerden mürekkep bir ku-rula verir. Bunlar fikren o kadar yüksek olacaklar ki, hemsilâhı hem tekniği bunlardan daha iyi kullanabilenbulunmıyacak bunlar; hizmetlerinde yıldırımlar olan Olim-pin ( yan Allah ) lan olacaklar. Bunların mutlak ve iyi-likte en üst hükümranlığı, yine kendilerinin yaratacakla-rı âtimane mekanizmalarda temin edilecek. Kütle, ancakitaat ve inkiyat ile mükellef alacaktır.

Fakat bu bedbinane görüşten sonra; Rönan, bifâhareinkişaf yolunda olan demokrasiyi uygun görmeğe başlıyor.Bu tekâmül biribiri ardına çıkan iki dramında da görü-lür. (Caliban) ve ( L'Eau de Jouvece). Rönan bun-da Şekspirin ( Bora ) eserindeki şahsiyetlerden istifadeeder. (Celiban) da (Prospero) yeniden Milân dukasıolunca Calibanm idare ettiği bir halk isyanını müteakiptahtını kaybediyor.

( Ariel) in tekrar kullandığı eski feerik kıymetler,bu defa, hiç tesir etmiyor. Yani artık halk, iktidar mev-kiinin, m< butların ve kralların olduğuna inanmıyor.

Bu bir katastorof mu ?— (L'Eau de Jouverce) de evetProspero, aramalarında ve çalışmalarında serbest

bırakılınca, güzelliğin ve hikmetin ne olduğunu dahaiyi anladı.

Caliban, mesuliyet hissi altında înceleşerek iyi birdevlet adamı oldu. Zekâsı açık.... Eeki efendisineneler borçlu olduğunu şimdi anlıyor. Filhakika onu koğ-muş ve yerine kendisi oturmuştu. Fakat artık ona karşı nebir kini var ne de, hiddeti. Bilâkis onu himaye etmekistiyor. Amma Prospero eceli ile öldü. Buna hacet kal-madı.

Page 154: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— İ51 —

Caliban, feleğin garip bir cilvesi olarak, ArleHnvelinimeti oluyor. Halk kuvveti, tecrübe ile olgunlaşarakve hakîmleşerek ruhun mukadderatına emin bir bekçiolur.

5 — Netice

Rönan'ın hikmeti: lyilikçi, tatlılık ile nikbinlikten mü-rekkeptir.

Bu tatlılık ekseriya cesur, mağrur bir iradeninm ey vasidir. Nikbinlik; hayatın her safhasında ümidve ülkü bulabilen anlayışlı ve akkitn bir nikbinliktir..

Con Ruskin1819 — 1900

Ruskin, muharrirlikte ve sanat münekkitliğinde çabu-cak ün aldı, herkesten saygı gören, zengin ve meşhurolan bu muharrir de, Tolstoy gibi modern şehirlerdekiiççilerin sefaletini ve 1858 — 1871 seneleri arasındakiiçtimaî hadiseleri gördü. Bunlar onun kalbine şiddetlibir yumruk vurdu. Bundan sonra yazı ile, söz ile, paraile hayır müesseselerine yardım etti. Şimdi tasavvur edece-ğimiz bir ahlâk prensibi yapmağa başladı. Büyük servetinibu işe sarfettİ. Hattâ bazı cemiyetler teşekkül ederekRuskin'in prcsiplerini yaşamağa özenenler bile görüldü;Fakat bunların ömürleri pek kısa oldu. Bununla beraber

Page 155: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 152 —

Amerikarîa böyle bir şehir vardır ki halâ (Ruskin) adıtaşımaktadır.

V — Tabiat Hissi.

Rusodanberi, modern edebiyatta mühim bir yertutmuş olan ( Tabiat hissi ), Ruskinde pek kuvvetlidir.Çocukluğundan itibaren Ruskin tabiatın, güzelliklerinekar$ı çok hassas idi. Kendi tabiri ile tabiat karşısında"gözleri kafasından fırlıyordu „. • •

Onun için tabiat : Büyük mürebbiye ; ve sevinç ;safiyet ve âîicsnabane hislerin kaynağı idi. (Görmek)düşünmeğe başlamak demektir. Dikkatli bir müşahadealtında, her şey bir mâna kazanır ve bundan insan, il-hamlar alır:

"Müşahededen elde edilecek derunî sevinç: Ebedîve lâyefnadır. Bunlar hayatın vasıtaları değil, hayatmgayesidir. Hasselerimizin tevlit ettiği hazlar, hayatınen yüksek hazlarındandtr. Eğer bunlar dağınık ve par-ça parça okcak yerde, meselâ gözünkü gruplaştırılsave ehenkleştiriise kıymetli tablolar meydana gelir kîbundan meserret, hayret ve itminan doğar.»

Bu; kâinatın umumî ahengınden ilâhi bir plânınvarlığına intikal meselesi eski bir fikirdir. Ruskin, bunutasvirlerindeki derinlik ve kat'iyct ile yeniler.

2 — Güzellik dini :

Tabiatı peresttşten sonra, güzelliğe tapma da kolay-dır. Bütün büyük sanat eserler?, bunu göstermektedir.Ruskin, bu yoldan olan rolünü, tenkitçilik ve tarihçiliktegöstermiştir. Fakat bir tablo veya statüyü överken, aslasadece teknikte kalmış değildir. Şaheserlerde daimaahlâk! bir unsur görür. Sanatın vereceği ders hakkındaen iyi tahlili, belki, (Yedi lâmba) daki tahlilidir.

Page 156: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 153 —

Birinci lâmba: Fedakârlık lambasıdır. Yani yalancılüksü, serveti atmaktır. Hakikî güzellik : ovalar, dağlar,denizlerdir..

İkinci lâmba: Doğruluktur. Sanat, aldatıcı ve hayalîdeğildir. Samimiyetle tabiattan alınmış şekiller ve man-zaralardır. Resimdeki kuvvet ve kudret, hakikatten do-ğar. Bir ağacın kuvvetle serpilmesi gibi. Güzellik •' kuv-vetli, hakikî ve sade ahsnkten başka bir şey değildir.Güzelliğin alâmeti: tezyinattı sadelik ve sadakattir. Faz-la süslere bürünmüş olması değildir.

Artistin diğer üç lâmbası da : Hayat, hafıza, hürri-yettir. Yani bir eserin vücude gelişinde hâtıra zenginli-ğinin ve duyuş tazeliğinin, bir nizama iradî mutavaatolan hürriyet hissinin de mühim tesiri vardır. Bu türlühürriyet, o demektir ki bununla ait is t, kendi kudretin-den daha üst bir şey realize eder.

Bu şartlar, kuru ve biraz skolâstikçesinedir. Yalnızşunu hatırımızda tulahm ki: Güzel eserler yaratmakveya sadece bunları anlamak İçin; insiyakî bir suretteahlâk kanunlarına uyarak yaşamak lâzımdır. Tabiateperestiş hissinden ayrılmaz bir halde olan yüksek san'atıanlamak; ancak doğru kalblerin ve asîi ruhların işidir.

3 — İçtimaî mesele :

Bu güzellik dininden yalmz bir avuç insan mı istifadeedecek? — Ruskinin büyüklüğü, bunu herkes için iste-mesi ve bu yolda uğraşmasıdır. Tabiat,n bir manzarasıveya bir sanat esen karşısında hayran kalan bu bediiyatçı;insanların çoğunun vaziyetleri, bu güzelliklerden istifadeedecek gibi değildir; çirkindir, bayağıdır, sefilânedir.Yaşadığı devreye: makine devri, maddî ihtiras devri,bayağılaşmış proletarya devri der. İngiliz zihniyeti aley-hindedir:

Page 157: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 154 —

* Büyük bir millet, kendi çocuklarının binlerce hattâon binlercesini pamuğun fiati üzerine bir tesir yapacakmı diye, bu müeadelede hangi tarafın haklı olduğunuhiç düşünmiyerek - birbirleriyle mücadsle ve kıtalesevketmez.

Büyük bir millet; bange/lerin fakir tabakayı soyan-ların hile ile, hileli iflâslar ile kasalarını doldurmalarınagöz yumarken veya Cinde topların tehdidi altında zavallı halka afyon satarak insanları zehirliyen katillerifngilterede büyük arazi satın almasına müsaade ederkenfakir bir çocuğu beş altı ceviz çaldı diye zindana, at*maz.

Büyük bir millet, sermayedarlara haftada altı pensdaha ziyade varidat getirecek diye, fakir çocuklarınıgübrelik sisleri içinde öldürmez. Ve üstesine bir de, bubapta, müraiyane ve şeytanetkârane senpati gös-termez.

Büyük bir millet: kızlarım erkek kardeşlerinin önündekesen ve bütün gençlerini Beharın köy mezbehalanndakikuzulardan daha sur'atle, bir satırda kesen (Polonyakatliâmı) bir adama (Rus çarına) sefir göndermez.

Bu acı sözler, Tolstoyu hatırlatıyoruz. Bu : müraî,haris ve cani gördüğü ingiliz sosyetesine karşı isyanbayrağını kaldırmaktır.

4 — Fazla makinecillk aleyhtarlığı

Ruskin'e göre deva sadeliğe, itidale ve hikmete dön-mektedir. Modem sanayi, ingiliz cemiyetine çok fenalıkyapmıştır. Burada Ruskin doktrininin en ütopik noktasınaparmak basıyoruz.

«Bir insanı, siz ya bir alet veya bir insan yapabilir-siniz. Fakat ikisini birden yapamazsınız. İnsanlar makinegibi öyle dakikası dakikasına, elifi elifine kat'iyetle ça-

Page 158: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 155 -

Iışmak için yara di İmiş tır. Eğer insanın parmaklarındanbir çarkın dişleri gibi bir i; ve ölçü ve kollarındanbir perkâr gibi daire çizmek beklerseniz o zaman o in-sanı evvelâ insanlıktan çıkarmak lâzım gelir. Ne kadaruğraşsamz. insan, makine olmaz. Eğer insanın elindençıkan bir şeyin olmasını isteyince ve ona böyle makinekatiyeti gibi telâkki etmekten vez geçince insan tembelve mütereddit oluyorsa, gene zararı yok. Çünkü bu halile beraber onda en yüksek bulutlar kadar yüksek baş-ka bir halde doğar. Bu bulutlar siyah veya patlak olabilir.Bunun da ehemmiyeti yoktur. Amma bu bulutların arka-sından başka bir güneş doğacaktır ; başka bir tecellizuhur edecektir.,,

Milyonlarca amelenin eseretinc derin sebep ; bumihaniki ve seri iş meselesidir.

Ruskin, vatandaşlarına şu tavsiyede bulunuyor :

" Kafi zaruret olmadıkça, hakikaten (icad) olmayanbir şeyi imal etmeyin.,,

Taklidi ve herhangibir kopyeyi asla teşci etmeyin;meğer ki büyük eseflerin hâtırasını muhafaza etmekiçin ola.,,

5 — Yabani zeytin, zafer tacı :

Maşfniztn ve merkantilizm sebebile mihverinden çokuzaklaşmış olan hayatın gayesini gene tam mihverinegetirerek söylemek istersek hayatın ereği şudur: Sevim*li, feyizlij ve hür bir sulh.,, Ruskin, bunu yabanî zeytindalı sembolünde pek güzel tasvir eder.

«Zafer tacı, yabani zeytin gibi olmalıdır. Yabanîzeytin, hiç kimseden itina görm eksizin, büyür. Kayalarısalkım salkım çiçekleriyle, büyük yeşil dallarile şenlen*dirmez. Çiçekleri kar yağmışa benzer. Meyvesi de; boz

Page 159: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 156 —

yaprakları ve düğümlü düğümlü daliarı arasında ufaktefektir. Muhteşem değildir. İşte hayat, buna benzemelidir.O, şatafatsız, tantanasız ve tatlı bir hayat sembolüdür.

Açık ve temiz kalblüik, karşılıklı itimat ve aşk, baş-kalarını sulh ve sükûnet içinde görme, başkalarının acı-larına ortak, olma; bütün bunlar; ve üstümüzdeki lâci-vert gök, güzel ırmaklar, arzın güzel çiçekleri, varlıkâleminin hududsuzluğu ve sırları bu hayatın ve dünya^nın en büyük servetleridir. (Yabani zeytin tacı)

Bu büyük artist, eserini böyle, bir rüya ile bitiriyor.Ülküsü; incdeşmiş basitliğe ve az çok ilerileraîş köylü-lüğe, altın devre donmekdir Bununla beraber Ruskin;lüzumundan fazla sanayileşmenin zararlarım yük ek se-sile ilân etmiştir. Bütün insanlara da kalb ve tuhua ha-kikî hazinelerini yan! faziletin esasını teşkil eden beşeiîve tabiî güzelliklerden istifadeyi tavsiye eder.

Rişar Vağner[1813 — 1883]

1813 de Lsyibziğde doğan Vağner, musiki debâsileünlüdür. Fakat unutmamalıdır ki o, bütün güzel sanat-larla: Şiirle, tiyatro ile, musuki île halkı, budunu yük-seltmek sevdasında idi. Güzel bir tesadüf, onu (Bavyera)kralına dost yaptı. Kral, ona (Bayrot) da (ahlâk ve sa-nat mabedi) ni kurduracak parayı verdi. En kuvvetlişairane eseri (Nibelung'in yüzüğü tetralojisi) dir. Bunun

Page 160: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 157 —

musiki örgüsü için Vağner, yirmi seneden fazla çalışmış-tır. BJ eserin felsefî kıymeti hakkında çok münakaşalaryapılmıştır. Eser, pek vâzth değildir. Bununla beraberkaba saba bir tahlili yapılabilir. Vağner, bunu yazarkeneski iskandinav efsanelerinden istifade ile ona istediğigibi kendi düşünce ve duygularını vermiştir. TıpkıViktor Hügonun (Asırların efsanesi) nde yaptJğı gibi.

1 — Altının şeamet ve melaneti:Bütün mukaddes efsanelerde olduğu gibi burada da

başlangıç; insanın kibir ve hırs yüzünden boşanarakdünyaya saldırdığı gûndenberi her iyi şeyi yıkan birse»amet ve mePânettir.

Mabutlar devlere (Valhalla) yüksek meskenini inşaettirmek istediler. Ve İnşaat bedeli olmak üzere onlara(Altın yüzük) vermek istediler. 8u yüzük (Nibelung)Ren kızlarından çalınıp getirilmiştir.

Burada altın: Fena ihtiras, maddî ve fena muamele-ci kudreti temsil ediyor. Esas itibarile altin, insanı bo-zucudur. Ve zaten zülüm ve cinayetlere sebeb olmağadevam etmektedir.

Kendilerine verilen altın yüzüğün başında, iki devkavgaya tutuşuyorlar. Ve Fahner, kardeş Fasoliyi öldü-rüyor. Bu hazineye tek başına sahip kalınca, bunu dahaiyi muhafaza ve müdafaa edebilmek üzere dev, dahamüthiş bir dragon oluyor.

Fakat bu altını, herbangîbir yerde, kullanıyor dadeğil. Bunun ihtirasındaki ahmaklık şu sözünde pekaçık ifade etnoiştii: "Uyuyorum ve zenginim, malikimi,,Ahmak ve kısır bir malikiyet, yııt.cı ve kaba bir hasislik.

Altının şeameti, iki sebebten neşet ediyor: Mabut-larda büyük zülumkârhk. Fahnerde de kaba bir egoizmdoğurtmasından...

Page 161: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 158 -

Bazıları derler ki Vağ-ner, bununla baçka şey kas-tetmektedir. Şöyie ki: Mabutların Valhallasi; servet üze-rine kurulmuş eski sosyeteyi; Fafner de: Doymaz hırs-larile dimağ ve kalbleri kararıp keselerini doldurmaktanbaşka bir şey düşünmeyen burjuvaziyi temsil eder.

(Dresde) de Saksonya kralının kilise baş mugannisiolan Vağner, 1848 ihtilâline iştirak etti, diye nefyolun-muştur. O devirde, bu işler için hiç müsamaha edilmi-yordu. Hakikatte ise Vağner, politika cereyanlarına fi-len karışmış değildir. İhtilâlciliği, hissî bir temayüldenibaretti.

2 — Kurtaricı kahraman.

renahk, dünyanın içindedir. Bizi fenalıktan, ancak,muvaffakiyete ezelden namzet bir kahraman kurtarabilir.Eserdeki; kahraman Sigfrit ile mabut Votan arasındafarzolunan efsaneyi akrabalığı bir tarafa bırakalım. Sigf-rit, bize Mime tarafından — Fafnerden altın yüzüğü zor-la aldırmak maksadiy[e — bir ormanda büyütülmekteolarak takdim ediliyor: Kuvvet ve kudretini, gençlikkaynağından ve iptidaî devrin hür usaresinden alan te-miz ve kuvvetli bir genç. Bu delikanlı: Bir atlet gibigürbüz, bir çocuk gib; (kendiliğinden) li; ormanlara alış-kın insanlar gibi har şeye yakındır. Bu itibarla Mimeninsun'i mürailiği ile taban tabana zıttır. Şunun üstüne par-mağımızı iyi basalım ki şair, buna mübtezel bir mükem-meliyet portresi çizmiyor. Sigfrit, coşkun bîr yarahhşınsağiamiiklaaına, kaprislerine, çocukluklarına tamamenmaliktir. Ormanda da hayvanca bir istirahat içinde ya-şamak istemiyor. Dağda, yanında kendine benziyen birinsanın, bir ruh kardeşinin bulunmamasından muztariptir.Mime, ondan ruhan pek uzaktır*- O, arkadaşlık hususun-da, aydan bile, Mimeye tercih eder.

Page 162: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 159 —

Sig-frit: "Senden deha iyi bir arkadaş anyacağım.Ormanın ta ortalarında, yanıma iyi bir arkadaş gelipoturur mu diye, düdüğümü öttürdüm. Balkandan birayı çıktı geldi; homurdanarak beni dinlemeğe başladı.Belki daha iyi başka birini de bulabilirdim. Fakat bubile, senden daha iyi idi,,

"Ormandan çıkıp kaçmak ve buraya bir daha hiçdönmemek. Ben hürrûm ve bunu yapabilirim. Beni tutanhiç bir şey yok. Sen, sen benim babam değilsin. Benimyurdum, uzaklarda... Yüzen balıklar gibi sevinçli, ispi-noz kuşu gibi hür; nereye istersem gidebiliirim. Or-manda esen rüzgâr kadar hürrüm...,,

3 — Tabiatle kaynaşma

Bu muhteşem vahşicik bize, istikbal için pek vâdhgörünüyor. Fakat bunun*, bir şimal Herkülü olabilmesiiçin: Devleri öldürmesi, zincire vurulmuş masumları kur-tarması, ruhunun açılıp kuvvetlenmesi ve engin hisleriçine dalması lâzımdır. Bunun için (tabiatle kaynaşma)şarttır. Vağner bunu müzikden bekler. (Ormanın mırıl-tıları) senfonisi; ağaçların hışıltısı arasında kaybolmuşSiğfriti tasvir eder. Bu (panteistik) hayaller, onda, azgizli kalmış her şeyi nasıl uyandırdığını gösterir. Buteshir eden-güzellik karşısında, anasının hayali gözününönünden gitmiyor.

"Ben, yalnız şimdi bu serin ormanı seviyorum, gü-nün güzelliği bana, şimdi gülüyor. Karşımda oimantürkü çağırıyor. Ah anam! Anamın simasını gözüm önü-ne nasıl getireyim? Ah getiremiyorum. Şüphesiz ki açıkrenk ve parlak gözleri, geyiklerin karacaların gözleri gi-bi parlak imiştir; yok yok bunlarınkinden de güzeldir.iz t irap içinde beni dünyaya getirmiş ve hemen ölmüş..Niçin ölmüş? Bütün insanların analarr, benimki gibi,oğullarını dünyaya getirmek ıztirabından ölecek mi?

Page 163: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 160 —

Aman ne actklı şey... Ah, anamı göreydirn, anamı gö-reydim... „

Ormanın hışıltsile, Sigfril'in kalbinde doğan bukuvvetli hislerle, zekâsıda bambaşka oluyor; kuşlarındillerinden bile anlamağa başlıyor. Bu sayededir ki son-ra, Mimenin suikast teşebbüsünden kendini kurtarıyor.

Şigfritte gayri meş'ur bir cesaret var. "O, korkununne olduğunu bilmez. „ Mime, onu orman içinde korkut-mak istedi. "Ormanda uz klarda her şey sallanırken,her şey vız vız vızıldarken, mırıldarken, oralardan ge-çen bir vahşi homurdanırken, etrafında herşey hareketederhen insanın azaları titremeğe baslar hasseleri karmakarış oiur başı dönmeğe başlar, kalbi göğsünden dışarıfırlayacak gibi çarpar. „

Buna karşı Sigfrit şöyle diyor:

"Filhakika bu, fevkalâde birşey olur. Fakat bunuduyan kalbim gene demir gibi... Bu dehşet, bu titreme,bu karma karış olma: Bsn bunları tatmak isterim. Haniya?,,

Bu pervasız cesaretin sembolü: Sigfrit'in kendi dök-tüğü (Nothunğ)kılıcıdır ki ilk işi Fafneri yok etmek ol-muştur.

Mimenin teşvikile Sigfrit, ormanın içinde, Dragonunini yanma sokuldu. Düdük sesini müteakip Dragonininden çıkt.: Bu dağ gibi büyüklüğü ve çirkinliği, Sigf-riti korkutmak şöyle dursun onunla çocukça istihza et-meğe ve gülmeğe başladı. Hamle hamleye giriştiler;kavga kızıştı. N.hayet Sigfrit Dragonun kaibine, kılıcınıTam bu sırada Mime de Sigfriîi öldürerek mei'un yüzü-ğe tek başına sahip olmak istiyor. Fakat onun bu ni-yetinden; Sigfrit, öten bir kuş vasıtasıle haberdar oldu;onu da bir kılıçta yere serdi.

Page 164: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 161 —

5 — Pervasız cesaret

Şimdi Sigfrit, altın yüzüğe sahip. Bu da kendindenevvelkiler gibi ayni mel'anete düşecek mi? Va £r,cr,"Tetraloji,, sinin son kısmında onu da bu akıbete dü-şürüyor; ve katfolunan (Sigfrite) e yas havas! çalıyor.Fakat Sigfrit, şimdilik kahramanlık ve kurtarıcılık seciye»sini tamamen muhafaza etmektedir. Filhakika o cltmdanve hazineden nefret ediyor. Bir kuşun sesine meftunolup onun ardından, ormandan çıkıp gidiyor; uzaklardabir kayanın dibine varıyor. Votaı?, buraya — başkasebeblerle — kızı Brünhildeyi, ebedî uykuya daldırarakhapsetmiş.

Kayanın dört çevresinden tıhsımlı ateşi geçen kah-raman, mabudeyi uykusundan uyandırmış* İşte o zamanikisinin de kalbinden bir zafer sevinci ve aşk tajm ş.

Sigfrit' "Nur içinde yatsın beni doğuran ana: Mn-kaddes ve var olsun beni besliyen toprak ! Çünkü be-nim sevincimi gören şu gözleri gördüm!.,

Brünhilde. "Nur içinde yatsın seni doğuran ana:Mukaddes ve var olsun seni besleyen toprak] Yalnızsenin gözlerinin beni görmeğe hakkı vard1. Ben ancaksenin için uyanacaktım! Ey Sigfrit, Sigfrit! Uyarıcı bah-tiyar kahraman! Seni ne kadar sevdiğimi eğer hileydin..,,,

Nihayet bu, sevinç te bir titreme ile bitiyor. (Brnn-hilde) attık mabudlardevrinfr, kendi gururları yüzünden,kapandığı; ve yeni bir insaniyet devrinin — hür ve ce-sur Sigfrit nesli devrinin — başladığını ilân ediyor.

Bünhilde: "Ey kahraman çccuV, ey ulvî çocuk, eymuhteşem seferlerin gayri meş'ur hazinesi ! Ben, senitebessüm ederek sevmeliyim! Valhal'in parlak devrindendaha parlak devirler aç! Hoşça ka!, ey mabutların par-lak ihtişamı! Ey ebedî ırk ! Daima sevinç içinde yaşa 1

F. 11

Page 165: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 162 —

Karanlık uçurumlardan (tnabudların kara püskülü)gölgesi yükseliyor. Bu saat, benim için, Sigfrit'in yıldızıparlıyor; onun ruhu altındayım. Her şeyim onundur; de-rin ve yüksek aşkım, mütebessim ölümüm hep, heponundur.

6 — Netice

Pek mufassal olan Tetrolcjiden yalnız şu birkaçsembolü olsun hatırımızda tutalım:

Mabudların Valhaliası: Başkalarını ezme sarhoşluğu-nun ifadesi, göz yaşlarile inşa edilmiş Tiraninin timsalive kibir abidesidir.

Fafner: Hayvan! ihtiras. Kanlarla sulanmış hazine*lerden kısır ve hayvanı zevk ve istifadedir.

Sigfrit: Yeni hayat, taze ve ilk enerji ile dolu, or-man bahan. Tabi! saf ve sadelik ile lirik ateşin zaferidir.

Tolstoy[1828 —1910]

Zengin bir kont, zabit, köylü centilmen, ünlü muhar-rir olan Leon Tolstoy «1828 — 1910» .ömrünün sonyarısında; insanların çoğunun mahkûm olduğu yoksullukacısını düşünerek ve insanlarda görerek pek müteessiroldu. Bu duygudan sonra, kalemini bu adaletsizliğe kar-şı şiddetle kullanmağa ve yegâne selâmet yolu gördüğükendi doktrinini yaymağa başladı.

Page 166: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 163 —

1 Kendimize karşı samimiyet

Tamamen temiz bir hayatın ilk çattı: Her günkühayatın dışına ait sun'îiiklerini kabul etmekten mütevel-lit fenalıkları apaçuc anlamaktır. İtiyat o kadar kuvvet-lidir ki: Bize, mütebeddil, monoton, boş ve egoist birömür sürmeği, iyi ve faziletli gösterir. Rusonun izindenyürüyen Tolstoy; modern cemiyetlerin fenalaştığına, bozulduğuna, insanların ıstıraplarını çoğalttığına kanidir.Bütün hatâların kaynağı şudur: Boş, kısır ve hattâ fenaolan şeyleri normal görmek.

tasan, kendi özüle büyük bir mücadele; veya dıştankuvvetli bir darbe iledir ki itiyadın pençesinden yakası-nı kurtarıp hakikî sefaletini idrak edebilir.

Tolstoyu uyandıran darbe; 1884 te Moskovanın fa-kir bir mahallesini dolaşırken vaki olmuştur. Buradandönüşte yeis ve dehşete düştü. Egoistlikten mütevellitbir cehalet neticesinde bunu şimdiye kadar öğrenemediğinden, vaki olan sükûtu ile, kendisini bu işi tasvipeder mevkide görmek ile kendini itham etli.

Tolstoyun böyle vicdan şahlanmaları, idrakinde anîşimşek çakmalar, bilhassa "fvan lllıtch'in ölümü,, eserin-de çoktur. Zengin bir memur, mühim bir burjuva olanIvan, bir kaza neticesinde başına gelen uzun veisdırap-lı bir hastalıktan sonra ölmek üzeredir.

Ölüm döşeğinde bütün mazisini, şerit gibi, gözününönünden geçiriyor: İyi ve faydalı hiçbir şey yapmadığı-na kani oluyor. Adamım, diye gezmiş; amma sadecekesesini doldurmağı düşünmüş; müraî, adî bir şey...

Mazisi böyle gözünün önüne gelince ona bir sıkıntıbasıyor.

"Bu manevî ıstırap ona, bu gece düşündüğü şu fi-

Page 167: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 164 —

kirden geliyordu: Eğer benim bütün hayatım «olmasılâzım geldiği gibi yani iyi» olmazsa benim halim ne olur?

İlk evvel: Hayır, hayat böyle değildir, diyordu. Fa-kat bir an evvel düşündü ki bu bir hakikat olabilir. Na-dir de olsa bazen, yüksek sosyeteye karşı duyduğu is-yanları hatırladı. Bu isyan zamanları bunları çabucakdağıtsa da hayatının en kıymetli zamanlarıyle... Memu-riyetîndeki hizmetleri, aiie hayatını tanzim!, mondenşeylere alâkast neye yarardı? Birden bire bunlara arka-sını döndü; ve bütün hayatı boyunca bunları acı acıhatırlad'. Sabahleyin hizmetçisini, sonra refikasını, kızınıdoktoru görünce, bunların her hareketi ve her sözü ogece kendisine zahir olan hakikati, kat'iyetle tasdikettird'. Kendini, onlarda -sanki aynada gibi- gördü. Ar-tek tamamen anladı ki şimdiye kadar geçen hayatı,müthiş ve muazzam bir yalandan ibaretmiş...

Bu halde şimdi ilk vazife: Kendini ve etrafını tetkiketmek ve olmaklığımız lâzım geldiği gayet vâzih birfikir edinmektir.

Ahlâkî rehaveti, içinde bulunan adi vaziyet He mem-nun olmağı Tohtoyun eseri kadar sarsan hiç bir eseryoktur,

2 — içtimaî valan:

Behemehal kurtulmak , mecburiyetinde olduğumuziçtimaî yalan nedh?

— "İnsanlar, grup halinde olunca, bir şeyi sadeceekseriyetin iyidir, demesiyle hepsinin de böyle demesi...İnsanlar beşer tarihinin cinayetlerle dolu olduğunu görüıler, ve tasdik ederler. Fakat onlan, ona benzer şey-leri kendi zamanlarında görünce hiç ses çıkarmazlar,, der.

Tolstoy Çarların zuîmunun tevlit ettiği bu safsatayakarşı «Nıkola Pa!kin> eserinde ateşler püskürür:

Page 168: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 165 -

"Ayni çirkin şeyler var; fakat biz görmüyoruy. Tıp*ki dedelerimizin de kendi zamanlarındaki çirkinliklerigörmedikleri gibi,,. Bu, her zaman böyle olmuştun Biz-de de böyle olacaktır. Yaptığımız hatâlara karşı biz deköileştik. Bizim zamanımızda da mazinin çirkinliklerivar. Üç yüz bin adam, zindanlara atılmış, can çekişiyor;bunların çoluk çocukları da açlıktan ölüyorlar. Milyonlar-ca adam fabrikalar esaretinde, bedenen ve ruban mah-volmaktadır. Bütün bu korkunç manzaralar, müstakbelnesilleri, bugünkülerin canlılığı ve hissizliği karşısında,deiin hayrete düşürecektir.

3 — Ahlâk

Hastalığı böylece tesbit ettikten soma bunun devasıne?

— Deva, sadece ahlâkîdir. Tolstoya göre; insanlar,despotların zulmünü normal telâkki ve kendi kendilerinialdatmakta devam ettikleri müddetçe ilimlerin ve mü-esseselerin ilerlemesinin hiç kıymet ve ehemmiyeti yoktur.Başkalarına yardım ve cömertlik ile mûterafik değilse,bizim böbürlendiğimiz, san'at ve ilim, birer mefsedetve egoizm vasıtasından başka bir şey değildir.

öyle ise asıl temel iş: Kalbimizi temizlemektir. Dörtel ile içtimaî ahlâka, cemiyet için yaşamağa sarılmaktır.

4 — Din

Tolstoy, Hiristiyanl.ğın formalitelerine düşmandır.Bunun için Rus kilisesi, onu aforozlamiştır. Yanliz Tols-toy; İsanın "Sağ yanağına bir tokat vurana, sol yana-ğınl da çevir!,, sözünün kayıtsız ve şartsız taraftandır..

5 — Yeni hayat . .

Tolstoy'a göre manevî varlığımızı, böyle samimi vesağlam ahlâk üzerine kurarak hakikî «yeniden doğma»

Page 169: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 166 —

mizı temin etmek lâzımdır. Son romanı olan «Resurrec-tion- Bâsü badelmevt» inde bunu tasvir eder.

Eserin kahramanı olan «Nekuldof», büyük bir şah-siyet olup, Moskovada jürüiğe seçiliyor. Bu sırada mah-kemeye her türlü fenalıkları yapmış ve nihayet katil ileitham edilmiş bir kadın geliyor. Mahkûm olan kadınSibirya zindanlarına sevkedlliyor.

Nekuldofun kalbine, iki şey doğuyor: Biri beşerinadaletinin şekli, sathî, egoist bir içtimaî nizamı idameyesky olup vicdanı tatmin etmediği ve bunun nefrete şa-yan bir komedi olduğu.

Diğeri, hüküm giyen bu kadın evvelce ailesinin hiz-metçisi idi. Koğdu. Böylece onu sefalete attı.

Hem vaktile patronu oluşundan hem de şimdi hâkimmevkiinde bulunuşundan kendini bu mesele karşısındaiki kat mes'ul sayıyordu. Normal düşütçe, bu hadiseyitamamen tabiî bulur. Halbuki o, nedamet ateşleri içinedüşüyor. Ve hatâsını tamir etmeği arıyor. Kadını, zin-danlarda arayıp bularak izdivaç teklif ediyor. Sibiryayaonunla gideceğini beyan ediyor. Zengin ve münevverolan bu kont, kendini zararlı bir kadının hizmetine has-retmek üzere hepsini terkediyor. O kadın ki cahildir,çirkindir, içkiye düşkündür ve cemiyet onu, içinden at-mıştır. Kont için bu, müthiş, uzun bir tecrübe ve uğraş•ma oluyor. Fakat bütün bu çalışmaları neticesinde «ye-ni hayat» a götüren <Bâsü badelmevt» i hissettikçe te-mel ahlâk kanunlarım daha kuvvetle anlamağa başlıyor:Her mahlûku candan sevmek, fenalıktan daima çekinmek.

6 — Netice:

Tolstoy, Ruso gibi, içtimaî yalanlara karşı en gürbağıran; trajik şefkatli, yakıcı samimiyetli, iyiliğe karşı

Page 170: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 167 —

eşsiz ihtiraslı bir ahlâkçıdır. Donmuş ve tembel ruhlarıhareket ve hararete getirmek için haykırır. Sesi 19 un-cu asrın en kuvvetli ve keskin ahiâk mayası ve sami-miyete davet edicfsidir.

Ibsen[1828 — 1936]

1828 de doğan Nerveçli Ibsen, dram şiirleriyle ûnkazanmazdan evvel, çok fakirlik çekti. Norveç, İtalyaMünihte dolaştı. Edebiyatta romantizme saliktir. Eserleriahlâkîdir.

1 — Hürriyet :

Büyük romantiklerden Hügo ve Misele gibi, Ibsen debeşer hürriyetinden pek yüksek neticeler bekler. Hürri-yet deyirce anladığı şey: içtimaî konvansiyonun dar,

miskin ve felce uğratan şeylerin tamamen zıddıdır,Ibsene göte cemiyetlerin yarattığı ahlâk birtakım (ba-tıla • prejüje) lerden ve hakikatte ahlâkî bir kıymeti ol*mayıp itiyatlardan doğan hal ve hareket kaidelerindenibarettir. Bunda ötedenberi gelmiş işleri yapmakla insankendim faziletli ve iyi zanneder, ve gittikçe gereneğin

içine saplanır, gider.

Bu nevi ahlâka düşman olan Ibsenin, ferdin böylebasma kalıp ahlâka karşı isyan ederek, nihayet hâkîk!ahlâkı bulmasını tasvir eden dramları pek kuvvetlidir. Bu

Page 171: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 168 —

bapta ve cesaret: herkesle beraber (Çarşambadır Çarsamba) demlyerek, ancak kendi kalbinin derinliklerin*den kendiliğinden gelen hissiyata - tek başına kalmakpahasına da olsa itaat etmektir.

" Hak bellediğin bir yola yalnız gideceksin! ? mıs-raını şiar edinmektir.

Bu ruhî haleti, en iyi temsil eden eseri «Bebenin evi>adlı dramıdır. Eserin başlıca şahsiyetleri (Helver ) ilekarısı (Nora) dır. Bu adam, tamamen basma kalıpve batıl fikirlerle yoğrulmuş âdi bir insan... Bir meselehakkında nasıl düşüneceği evvelden belli.,. Evinin için-de hayat, tamamen monoton; tıpkı cmsz bebeklerinvarlığı gibi... Bu vaziyet karşısında, karısının ruhundabir is/an patlıyor; ve zannediyor ki vazifesi: bu zindan-dan kurtularak daha ziyade hareret ve hamle ile yaşa-maktır.

2 — Ferdiyetçiliğin hudutları:

Ibsenin bu hürriyetçiliğine bakıp ta insanı tamamenserbest bıraktığını ve intizamsız bir hürriyet ve anarşiyeteşvik ettiğini zannetmiyelim. Fert için hürriyet isteyişiferdin büyük işler meydana getirmesi içindir. Yoksainsanı bozmak ve ahlâksızlık yapmak değildir. Bununiçin başlıca iki şart lâzımdır:

Birincisi, madd! ve dar egoizmi kırmak. Buna dairen güzel piyes: (Per Gynt) tir.

Ibsen, bu eserinde bizi bir kere yer altında yaşayanve şiarları < Yalnız kendini kayır! , olan mahlûklarınyanına; bir kere de kapısında < Burad? herkes, bir fı-çı gibi, kendi içine kapanır! > yazılı bir tımarhaneyegötürür.

(Per Gynt), kendisini bütün arzu ve ihtiraslara kap-tırmış bir egoisttir. Ibsen bu eserinde gösterir ki İnsanın

Page 172: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 169 —

zevke tabiî kaprislerine bi/akması; dolgan ve ahenklibir insan hayatı yaşamak değil, bilâkis insanlıktan vaz-geçerek, hayvanlığa inmesi demektir.

Hakikî ferdiyetçi, akdye ve seciye ferdiyetçidir ki;her şeyden ruh kuvveti, nefsine halcim olma, hislerdesebat ve iç sükûneti ister. Maddi ve kaba huzuzata kat'iy-yen gönlü akmaz. Her türlü kibir gururlara sayısızcan sıkıntılarına sebep olan (atnour propre — izzet-inefis) ile, ruhan derlenip toplanarak iç sükûnetine kavuş-mağa sevkeden (amour de soi — kendine sevgi ve say-gı) arasındaki zıddiyeti Jan Jak Ruso tamamen göster-mişti. Ibsen, ayni dersi yenilemiştir.

ikinci şart şudur: Ammenin kanaatları üstüne çtkmı ş olan ferdiyetçi; henüz bir batılalardan siikinemiyenlere otoritesini kullanarak, " siz benim gibi yükselin! „dememelidir. Bunun faydasi olmaz. Hsr fert ancak mu-faza ve irade kuvveti iledir ki, hakikate ulaşa bilir.Yoksa bu dışarıdan herhangibir nas (döğme) veya kanunile verilemez. Kütle ile yüksek şahsiyetler arasındabu noktadan, bir çok ihtilalar olacaktır. Kütlenin kabulettiği akideleri ve düzeltmek ve ve insanları gittikçeyanlış yoldan kurtarmak istfyenlere karşı, kütle maalesefsoğuktur. Bazen halk, halk aşıklarına, halk düşmanı na*zariyle bakar.

Ibsenin kahramanlarından biri olan (Brand ) , zekâve iradesinin kuvvetine rağmen muvaffak olamadı.Sebebi; henüz daha kanatları tüylenmemiş olanları uçur-mak istemişti.

Çok zarif ruhları, nura tahammül edebilmek üzerebirdenbire ve en kuvvetle tenvire çalışmak, onları ta-mamen kaybetmek ve ıstıraba düşürmek demektir. (Vah-şi Ördek) eseri bunu temsil eder.

Page 173: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 170 —

3 — İrade kahramanı

Hakikate, icabında, tek başına ulaşabilmek; egoizmtuzağına düşmemek, kendi ulaştığı yüksek noktaya küt-leyi maharetle çekmeği bilmek: fşte Ibsenin aradığı kah-raman. Onun istediği kahramanın portresini, en benzersurette, belki (Brand) eserinde görürüz. Bu dram, 1864Slesvİg muharebesinden sonra, politikanın adiliği vedarlığı tesirile yazılmıştır.

Bunda alelade hayat, en sönük renklerle tasvir edil-miştir. (Bebek evi) zindanı, burada boğucu ve hüzünlübir peyizaj ile yerini değiştirmiştir: Buzlu sisler arasındakaybolmuş bir Norveç fiyort1]'. Burada harap bir köyünevleri falegierin gölgesine sıkışmıştır. Burada yaşıyanfakir balıkçılar; açlığa, hasisliğe, kıskançlığa kurbangitmek üzeredirler. Başlarına geçmiş olan mahdut kafa-lı adam köy ağası; bu zavallı sürüyü bu sefil ve acıklıvaziyette tutmak için onları itiyat ve akideleri içindehapsetmekten başka hiçbir şey düşünmüyor.

Yeni gelen Pastur Brand, bu durgun muhitte, bütünruhları tutuşturabilecek, bir alev gibi beliriyor. Çelik biriradesi var. Büyük işlere şahlanıyor, kahramanca hare*ketlere susamış bir adam. Nursuz bir hayat yaşamaktannefret ediyor:

«İnsanı hür kılan da, yaşatan da iradedir. Küçükler-de de büyüklerde de aynidir. Her şey dökülüp saçıldığıperişan olduğu halde o bütündür. Ey benim doğduğumbu derelerde güç bir hayat yaşıyan insanlar; geliniz ba-na! ruhlarımızı bîrbirne dayıyarak, can ve gönüllerimizibirleştirerek temizleme işine baş vuralım; kararsızlığı al-aşağı edelim; yalanı susturalım ve genç bir arslan olaniradeyi uyandıralım. Herkes için tek bir gaye vardır.Bîr tunç levha olmak; bunun üstüne Tanrı ne isterse yazar»

Page 174: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 171 -

Brand, kendini dinleyen insanları; dirik, cesur ve te-miz adam yapmak istiyor. Muhit, evvelâ kendini iyikarşılıyor. Amma sonra ıstırap ve fedakârlık devresigeliyor. Brand düaünöyör ki ruhları uyandırmak için halve harekette çok sağlam olmak lâzımdır; öyle hareketediyor, ölüm döşeğinde olan anasını hasisliğinden vaz-geçmediği için ziyarete gitmiyor. Hasta düsen çocuğunun,Fiyordun sert iklimine dayanamıyacağını doktorlar, söy-liyorlar; o vazifesinin başından ayrılıp gitmeği reddedi-yor ve çocuğunu kurban veriyor. Hasılı Brandın hayatıyüksek bir manevî inkilâp yapmak teşebbüslerîle dolu;lâkin sonu muvaffakiyetsizlik... Brand, insanları; dar vemiskin akidelerinden; dar ve maddeci kiliseden kurtara-rak onları ebedi, yüksek ahlâkî hakikatlere taptırmak(şiir Iisanıle, en yüce tepelere çıkarmak) istiyor. Kütle,evvelâ orun ardından gitmeğe niyetlenmiş görünüyor.Fakat çürük bir niyet... Yola dizilip tepeye doğru çık-mağa başlayınca, yol biraz güçleşir güçleşmez kütledecesaretsizlik ve mırıldanma başlıyor. Ha bire gayret...Biraz daha ilerleyip yorulunca, köy ağası arkalarındanyetişiyor: "Koşun, sürüler ile balık geldi!,, diyor. Kütletepeden koşa koşa iniyor; her günkü maddî ihtiyaçları-nın ardından koşmağa başlıyorlar. Tek başına kalanBrand, bir avalanş altında öiüp kalıyor. O, mükemmelbir (adam) olmağı bildi; fakat imkânı olmıyan bir şah-lanma istemesiyle kendini mahvetti: Bütün kütlenin, ken-disini taklit etmesini istedi.

4 — Üçüncü hükümranlık:

Bununla beraber ibsenin son sözü bedbinane değil-dir. Büyük romantik şairler gibi lbsen de, beşeriyetindaha şerefli devresi geleceğine bir (üçüncü hükümran-lığa) inanır. Yalnız bunu pek mübhem tasvir etmiştir,tik hükümranlık, fatihlerin idi: Maddî ve askeiî kuvvete

Page 175: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 172 -

dayanıyordu. Kalplerde ve ruhlardı derin bir İtaat itiya-dı bıraktı; ve sonra beşeriyeti düşürdü.

kinci hükümranlık, (Apotre — Havari) lerîn idi.Bunlar hal ve hareketletile takdire değer insanlardı am-ma bunlar unuttular ki iradelerin kuvvetlenmesi ve ile-rilemesi, ferdin kendi içinden gelmelidir: haricî bir ik-nadan değil. Onlarda işte bundan muvaffak olamadı.

Bugünün insanları, daha doğrusu bunların en iyile-ri, derunî hürriyet hissini tam bir surette inkişaf ettirme»liler, içleri ne ise dışları da öyle olmağı aramalılar, hîrzaman her yerde vicdanlarının iyi ve doğru dediği şeyiistemeli ve bu adalet hissine göre hareket etmeği bilme-liler. Ancak bu suretledir ki hakikî insaniyeti yaratabile-ceklerdir.

Bu büyük ülküyü kim reaüze edecsk? lbsen: "Tanı-ma ağacı ile salip ağacının birleşmesi,, diyor. Tanımaağacı; kuvvet, haz ve meserreti; salip ağacı ise ıstırapve fedakârlığı temsil ediyor.

Bunnnla lbsen belki şunu demek istiyor: tasanınkalbinde kibir ve haz hüküm sürerse insanı bozar. Yal-nız ıstırap İse kansızlaştırır.

Her iki nevi de tek basma hâkim olunca bizi gaflettebırakır. Amma memzuç olurlarsa en dolgun bir hayatyaşamış oluruz: O zaman ruh alevlenir ve enerji uyanır.

Bu ikisinin birleşmesinden yalnız ferdî kahramanlıkdeğil saadet ve bahtiyarlık ta doğar.

Burada Ibsenin kastettiği saadet, maddî realiteler mi?Yoksa sadece: Saadeti felâketlerle çarpışmakta bulan vekendi kendine kâfi gelmeği, kimseye boyun eğmemeyibilen, mert ve ahenkli bir ruha malikiyet mi? Bunu pekiyi seçemedik. Çünkü. Ibsenin şairane teşbihlerini, kal1 iifadelerle tercemeye imkân yok.

Page 176: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 173 —

5 — Netice:

Fransız romantikleri, hakikatte ferdiyetçi değildirler.Çünkü kahramanları, kendi kalplerine doğan vazifeyemisyoner varlıklarını vakfedeceklerdir. Ve bütün insani-yeti temsil ve ona hizmet edeceklerdir.

Ibsenin kahramanı ise ne baştır, ne hizmet edicidir,fçi ne ise dışı o OIÎ çaktır; fikren müstakildir. Vaziyet-terinde ve tiklilerinde tamamen samimîdir. Ülküsünürealize etmcsile, örnek ve yüksek bir insan olmuştur. İç-timaî yalanlar arasında temiz ve gürbüz bir kuvvet ve(ferdî yükselme) imkânının canlı bir hücceti şeklindeyükselir.

Vilyam Moris( 1834 - 1899 )

Vilyam Morİ5, fıtıî mevhibelerin tenevvüu, âlicena-bane faliyetlf, ateşli nikbinliği ile dikkate şayandır, I§cişâir ve muharrirdir.

1 — Hayatı ve eseri

1834 te orta halli bir aileden dünyaya geldi, Kollejve üniversitede iyi tahsil etti. Rahipliğe girecekti:vazgeçti. Şairliğe döndü. ( Rosetti) gibi şairler : ( Bur-ne joves) gibi ressamlarla dostluğu varch. Biihassa(Ruskin) in tesiri aifrnda kaldî. ve bunun başlıca fikir-

Page 177: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 174 —

lerini, ihtirasla, benimsedi. Şiirler ve hikâyeler yazmaklaberaber resme ve yağlı boyaya da çalışıyordu. Bir kaçarkadaşı ile beraber bir (tezyini sanatlar) evi açtı; çokün kazandı. Buna biraz sonra ('•kırmızı ev) denildi.Burada evlerin ve resmî binaların tezyin işlerile uğraşı-yordu. Renkli camlar, dıvar resimleri, halı ressamlığıve saire yapılıyordu. < Kırmızı ev > büyük muvaffekiyetkazandı. Moris, bundan cesaret alarak, kitabettik yapma-ğa özendi; ve ( Kelmscott) da bir matbaa ve bir dekitabçı dükkânı açtı. Basacağı kitapların tipoğrafinive resimlerini kendi yapıyordu. Bu işlerle beraber eser-ler de yazıyordu. 1891 de „ Hiç bir yer,, kitabını yaz-dı ki bununla ütopistler sırasına girdi. Moris tarafındıntekrar basılan bir eser de ( Toris Mor) un " Ütopi,, si-dir. Bütüı bu işleri yanında; konferans vermeğe vehalk terbiyesi için çalışmağa da vakit bulabiliyordu.Uzun, çalışkan, ve müstakil bir hayattan sonra 1899 daöldü. Heyecanlı ve genç ruhlu bir adamdı.

2 — içtimaî mesele ve sanat

Sanat ve güzellik ahlâkının ne olduğunu (Ruskîn)de görmüştük. Ona en ziyade nüfuz edenlerdenbiri (Moris) tir. Ostadı Ruskin gibi, Moris te şunakanidir k>, insan için en büyük bedbahtlık: sevmeğiişi yapmak mecburiyetinde kalmaktır. Halbuki bu halMakinecilik ve seri hayatına girdiğinden itibaren heryerde hemen bir kaide gibi oldu. " Sevinç ile yapılım*yan herhangibir iş, yapılmağa değer bir iş değildir.

Böylece, iş; bir kölelik ve alçaltıcı bir şey oldu.Bu mesele, 10 uncu asn işgal eden en mühim mesele-lerden biridir. Teknik o kadar ilerledi ki işçiyi, fabrikalarin ; insanların uzaklaştırıcı çirkin ve karanlık nokta*lanna attı. Buna ilâç olmak üzere sosyalist doktrinlerin

Page 178: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 175 —

öne sürdüğü şey: menfaatin ilgasıdır. Moris'in öne sür*düğü fikir: işi, yeniden bir sevinç kaynağı yapmaktır.Bu da encak en mütevazi işin de artistik bir suretteyapılması ile mümkündür.

Ruskinden soma Moriste:

< Sanat, işine karşı insanın duyduğu zevkten ibare-ttir. İnsan, bir işi zevk duyarak yaparsa onda şahsî birtam g ası olur; ve o iş, güzelliğin az çok bir ifadesi olur.Sanat; muesır bir muharriri şu formülünü : " iş bu;eğlence değil. „ yok etmektedir. >

Diyor. Buna varabilmek için artist ite el sanatlarısahihleri arasındaki duvarı kaldırmak lâzımdır.

Morise göre her sanatın, zevk ve zekâ ile yapılmağa müsait bir yeri vardır. Bunun içindir ki meslek! ter*biyeye ve bilhassa resme çok ehemmiyet verir. Fakatel sanatları yaptıkları şeyler de amelî ve kullanılanpeyler olmalıdır. Altın, inci, kıymetli kumaş ve sairegibi maddî lükslerin yerine, mahirânebir iş ile meydanagelebilecek gayet ucuz bir şey üzsrine yapılacak şekilkaim olmalıdır.

Sanat, bu suretle aristokrasiye münhasır kalmaktankurtulur, demokratlaştırılmış olur. Herkes, ucuzca, sanat-tan istifade edebilir. Böyle olduğundan itibaren sanateserlerin müşterileri çoğalır ve eJ işlerine ve sanatla-rına güzellik girer. Ve bu sayede amele de, hakkını al-mış olur.

İçtimaî sanat, halk sanat; sulh ve saadetin kaynağı;ve yükseltici, hayat verici bir Hümanizmin vasıtasıolacaktır.

Moris, bütün içtimaî meselelerin bununla halledilipbiteceğini zannediyor değildi. Nihayet İngiliz sosyalist

partisine girdi, O zaman tngilterede bunu yapmak, bü -

Page 179: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 176 —

yük bfr cesaretti. Bu da gösteriyor ki ona göre içtimaîmeselenin sanat yüzünü halletmek kâfi değildir, iktisadîve siyasî meseleler de var. Bununla beraber Morisinsosyalizmi, halk teibiyesinden ibarettir; ve bu terbiyedezevki yükseltmek isi, meselenin can evi elmalıdır.

3 — "Hiç bir yer,, eserini Moris, müstakbel sosye-teye aid bir ütopi lomanının bir kaç faslı gibi gösterir.Bütün bu nevi eserlerde görüldüğü veçhile, hâkim fikir:Müşterek hayatta ve bütün vatandaşların tam müsavatı-dır, takat içinde yaşanılan muhit: Sevinç, ziya ve güzel-lik muhiti olacakar. Bunlar bir filozofun mülâhazaları de-ğil bir artistin rüyasidir.

Moris, romanına eğlenceli bir mukaddeme ile girer:Bir akşam, bir dostu ile müstakbel sosyete hakkındakonuşmuşlar. Münakaşa, hararetli ve mübhem geçmiş..Sonra balık istifi gibi yer altı trenine binip evine gitmiş.Ve o gece modem hayatın çirkinliğinden, baş döndürü-cü süratinden, ve hazinliğînden canı sıkılıyor. Bu reali-teden, hayal ve rüya âlemine kaçıyor ve o zaman bu«Hiç bir yerde...» kitabını yazıyor. Açık gökte güneşintatlı ve ilik bir harareti ile insanın içi neşe ile doluyor.Şehirlerin içinde dumanlı fabrika bacaları yok. Müellifinevi de «misafirler evi» oluyor.

Bu «misafirler evi» rsde; hürriyetin ve genişliğin ta-dı tadılıyor. Her şeyde ahenk ve güzellik var. insanlarınhepsi, genç görülüyor; çünkü hepsi mesuddurlar. Şugüzel tâbir; Morisindir: «Tasalı insanlar arasında çabukihtiyarlanır. >

İnsanlar; sıhhatli ve güzeldirler^ Tem'z giyinmişlerdir.Zarif bir surette dıralara bürünmüş kadınlar, geçtikleriyerlere küçük lavanta çiçeği dalları saçıyorlar. Evlerininve erkeklerinin işlerini kendileri görüyorlar. Çünkü evişi, âdi bir iş değildir. Blâkis hürmete değer iştir.

Page 180: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 177 --

Bundan başka «bir hanım için evini maharetli tanzimedebilmek bir zevktir. >

Morisin yeni şehri, bugünkü «Septe Jarden» tipidir,Evler, bahçeler, içindedir. Evin ön tarafım tezyin bilebir sanat eseridir. Evlerin içleri de temizlik, ahenk vegüzellik örneği.

Çocuklar; hürriyet içinde ve oyun ile terbiye edile-cektir. Rusonun (ETHI) I gibi bir terbiye eski mânadamektep yok. Çocuklar, grup, grup ormanlarda, kırlarda, plajlarda oynıyacaklar. Kendi kendilerine yüzmek,ot biçmek, ormanlarda küçük midilli beygirler üstündensıçramak, biraz yapıcılık ve marangozluk öğrenecekler-dir. Böyle kendiliklerinden bir çok şeyler öğrenmişolacaklardır. *

Morise göre şahsi mülkiyetin ilgas', insanda çalışmazevkini azaltmaz. Gönül arzusile ve hürriyet ile oluncaiş -oıta zamandaki gibi angarya değil- , sevimli olur.Yeni adamın, her iş hoşuna gidecektir. Çünkü o, haki-kî ihtiyaçlarını bilir ve yalnız faydalı olan şeyleri imaleder. İmal ettiği şeyleri de neşe içinde imal edeı; çünküayrıca dinlenme için kâfi zamanı ve geliri vardır. Her-kes, tutacağı işi tayinde serbest olacak. Seciyesi veşahsî zevki, yaptığı işde görülecektir. Bu suretle her işhoşa giden bir idman olacaktır ve hiç kimse bundançekinecek değildir. Bu taktirde işçilerin gayretini arttır-mak için bi takım mükâfatlar ihdasına lüzum kalmıya-caktır. "işin mükâfatı; hayatın kendisidir,,, Birtakım"birleşmiş atölyeler,, de var ki buralarda, herhangibir iş icabt, birleşmesi lâzımgelen işçiler birleşerek ça-lışmaktadırlar. Kezalik başka bîr grup - kuvvet ve*me-haretlerini göstermek için- bir yolun tamiri ile meşguldür.

Şehirlerden köye dönüş, halkta yeniden sıhhî birmuvazene tesis etmiştir. Ve köyler şen ve şataret içinegömülmüştür. Cinayetlerin çoğu yok olmuştur. Ceza

F. 12

Page 181: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 178 -

kalmamış; csza fikri bile, tahammül edilemez bir şey ol-muş. Feriler arasındaki musavalsızük nasıl yok olmuşİse milletler arasndaki rekabet te yok oinsu^. Mes'utve neşeli ve " şahsî serveti atıp saadete kavuşmuş ol-an bu insanlar; tabiî bir faaliyet ve bahtiyarlık sevinciiçinde bir arkadaşlık hayatı yaşamaktadır.

4 — Netice

Bu mucizelerin nasıl usule geldiğini Moristen sortnı-yalım. Çünkü o da, bunların rüya olduğunu saylıyor.O, bu rüyalarını, bir sistem hahne koyacak kadar fikirkuvveti gösterememiştir. Yalnız moriste, dikkate değerşey; sanat üzerine olan fikirleri ilâ sosyetenin düşkün-Kiğü sebebi üzerine olan fikridir. Morise göre bu düş-künlüğün sebebi; iş iie makine arasındaki ahenksizlikiie bir de büyük mikyasta istihsal hırsıdır. Moristenevvel Ruskin de bu mealde fikirler öne sürmüştü. Am-ma o, umumî sahada, lükse karşı mistik bir fesahatiie soz söylemekle kahniştt. Fakat Mbris, bunu i- İlegösterdi. Morisin sözleri, bugünkü (teknik rasyonalizas-yon) karşısında masal gibi kalsa bile onun şu kanaatiher zaman dikkat ve hürmete şayan kalacaktır: " E-ğer is, insanı boğmağa ve hayatını çirkinleştirmeğesebep oluyorsa o iş, derin bu surette gayri ahlâkîdir.

Page 182: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 179 —

W. Ceymis(1842 — 1910)

Vilyam Ceymis, 1842 de (Ncwyork) da dünyayageldi. Babası mistik bir filozoftu. Kendinden biryaş küçük olan kardeşi ( Hanri ) ile beraberFr an saya tahsile geldiler. Fransada ( Şarko ) ve diğerakü hastalıkları mütehassıslarının derslerime devam etti-ler. Hanrı, İngilterede kalarak nihayet ingiliz vatandaşıoldu Vilyam, Ameri kaya dönerek, genç Amerikan dev-letinin ruhunu pek iyi kavrayıp ona en uygunbir şekilde hitap etmeyi bildi. Amer ikada hiç bir filo-zofun elde edemediği başarı ve halk arasında ünkazandı.

( M . D . = Master Degri ) sini 1870 de HarvardÜniversitesinden aldı. 1872 den itibaren ölümüne kadar( 1910 ) burada hocalık etti. ilk önce Anotomi, Fiziyo-Ioji ve nihayet felsefe hocalığı.

I89O da yazdığı ( Psikoloji) si, anatomi ve fizikötesi tahlillerle doludur. Psikoloji olaylarını, ince verenkli tahliller yapma merakı onu Felsefeye çekip gö-türdü. Ceymis'e göre, Fizik ötesi demek: eşyayı en açıkbir tarzda düşünebilme çalışmaları demektir.

Felsefeyi şöyle tarif eder:Eşya hakkında en iyi anlaşılabilecek bir şekilde dü-

şünmek.

Ceymis, 1900 den sonra yalnız Felsefe ile uğraştı.Felsefî ilk eseri ( The will to belive = inanmak iradesi1897 ) idi. 1902 de bir Psikolojik izahlar şaheseri olan(Varicties of Religions Expeiiencis = Dinî tecrübe baş-lıkları) nı yayınladı.

Page 183: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 180 —

1907 de mejhur ( Pragmatizm ) ni 1909 da ( A P-luralîsttc Univers — Çoklu kâinat ) île ( Hakikatin mâ-nası )

Ölümünden bir yıl sonra 1911de ( Bazî Felsefe me-şeleri ) 1912 dr de ( Radikal Amprizm denemeleri )çıktı.

Ceymis, Felsefesini bilhassa bu son eserinde enaçık anlatmıştır. Tahlile ben de oradan başlıyacağım.

Pragmatizm

Ceymis'in düşüncesi ddma eşya üzerindedir. Bu me-selede işe psikoloji ile başlamış ise bu, onun karanlıklariçinde dolaşmayı sevmesinden değil; fikri : haricî vemaddî realitenin bir aynası gibi kabul etmesindendir.Ceymis'e göre bu, bazılarının sandığından çok daha zi-yade İyi bir aynadır ; Hiyum'un sandığı gribi sadeceayrı fikirleri kavrayıp yansıtmakla kalmaz. Her şeyi birdöküm ve mâna içinde götür.

Bu dokum, eşyanın - koku, lems ve kalıp şeklinde- bir mutâsıdır. Eski ingiliz atomcu Psikoloji, - ki eş-yayı yan yana gelmiş ayrı ayrı fikirler olmak üzerealırlar. - Fizik ve Kimyanın bir kopyasından ibarettir.

Düşünce bir akımdır. Fikir ve duyguların bir de-vamlı akımıdır. Bu akım içinde fikirler meselâ kandakiyuvarlaklar gibi geçmektedir. Akım, bir nisbetlersistemidir.

Araçsızlık, aktüalite ve reaHte aşkıdır ki Ceymislpragmatizme çekip götürmüştür. Fransız Ekolünün ap-açıklığına vurgun olan Ceymis, Cermen Fizik ötesininPedantesk terimlerini hiç sevmez. (Haris) ve başkalarıHegel felsefesini Amerikaya sokmak istediklerinde, bunusokmamak için tıpkı bir hastalığa karşı uğraşan karan-

Page 184: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 181 —

na doktorları ve memurları gibi uğraktı. Ceymis, OFelsefeye : " Bir kuru lâf harmanı „ der.

Ceymis, 1878 de ( Ch. Peirce ) in „ Fikirlerimizinasıl vâzıhlaştinrız?» başlıklı bir makalesinde: «Bir fikrindoğruluğunu anlamak için onun bir iş. meydana getirtipgetirtmediğine bakmalıyız. Yoksa sonu gelmez müna-kaşalardan başka bir şey çıkmaz. Bu da şüphesiz kifaydasız bir şey demektir. «demişti.

Ceymis, işte bu ilkeye sarıldı. Eski fizik ötesi prob-lemlerini bu mehenge vurmağı sınadı. Onları bu mehen-ge vurunca bir kimyevî tertipten elektrik akımı geçir-mek gibi bir hal oldu. Bunlar Öyieaçık mâna kazanmış-oldular ki sanki Eflâtun'un meşhur mağarasından biröğle güneşi altıea çıktılar.

Ceymis, bundan ilhanı alarak, (hakikat) in yeni birtarifini yaptı, iyilik ve güzellik gibi, (hakikat) de: objek-tif bir nisbettir. Nasıl ki (hükümler) ve (zaruretler) deböyle bir nispet meselesidir. Tabiat kanunları, ebedî vedeğişmez; (objektif nesnel) hakikat olarak alınır. (Spi-noza), bunu felsefenin temeli olarak almıştır.

Hakikat demek; bir tecrübenin formülleşmesi, pra-tik hayata uygun ve başarılı olması demektir. Varılacaközel neticelerin önceden doğru hesaplanmasıdır. Yoksaherhangibir nesnenin kopyaları değildir.

"Nasıl hal ve hareketimiz için uygun olan yolunadı (doğruluk) sa, düşüncelerimiz için uygun olan şeyde hakikattir.

(Uygunluk), geniş ve uzun vadeliliği de içine alır.Hakikat (iyi) nin bir türlüsü olup ondan tamamen ayrıbir sınıf değildir. Hayat yolunda iyi olan her şey, aynızamanda hakikattir de."

Pragmatizm, bîr fikrin menşeini arayacak y&rde,onun meydana getiidiği neticelere bakar.

Page 185: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 182 —

Pragmatizm; ilkeler, kategoriler, zarurî farz olunan-lar üstünden aşarak da sona, neticelere, meyvelerebakar.

Skolâstik: Eşyanın mahiyeti nedir sorusunun ceva-bını aradı; karanlıklarda dalıp kayboldu.

Darvenizm: menşe nedir? sorusuna cevap aradı.(Neblöz) lere daldı.

Pragmatizm: (sonu ne?) yi aradı.

Bu suretle o, düşüncenin yönünü, geleceğe ve aksi-yona çevirmiştir.

— İnsan, iradesine sahip mî?

— Elbette. Zira Determinizmce inanacak olursakHint mistiklerinden farkımız olmaz.

İnsan, filân ve falan felsefeyi kabul ediyorsa bu(nesnel gerçek) i elde ettiğinden değil bünye ve miza-cına uygun geliyor da ondan... Burhanları bizi dikteeden, zaruretlerdir. Zaruretleri dikte eden burhanlardeğildir.

Mizaçlar bu bapta iki türlüdür:1 — Yumuşak ruhlular: dindarlığa mütemayildirler.

Belirgin ve dağişmez nasları, beşer hürriyetini kabulederler. İdealist, iyimser ve münisttirler.

2 — Sert ruhlular: dinsiz ve materyalisttirler. Fata-Üst, Ploralistik, karemser ve septikdirler.

Bazt mizaçlar da bu ikisinden birer parça katılarakmeydana gelmiştir. Meselâ Ceymis, hadiselere kıymetvermede ikinciden; Determinizim'i reddetmede birincimizaçtan olmak üzere ikisi karmasidir.

Böyle ikisini armonize edebilecek bir fehefe var mı?

Ceymis, bunu kurmağa uğraşmıştır.

Page 186: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 183 —

Eğer sürmekte olduğumuz hayattan daha iyisiniyaşatabilecek bir hayat varsa;

Eğer bizi bu sürmekte olduğumuzdan daha iyi ha-yata ulaştıran bîr fikir varsa.

Onları almalıyız. Uyanık olma ve ahlâki hayat için,Tanrıya iman pek mühimdir. Bunu ispatlamak için Cey-mis, her türlü dinlerdeki insanların tecrübelerini (Dinîtecrübeler) adındaki eserinde göstermiştir.

Ceytnis, manevî öte hayata inanır.

Ceymis'e göre her insanda gerek ferd, gerek cemi-yet için ayrıca ihtiyat enerji daima vardır. Bu ihtiyatenerjiyi insanlar ve milletler, muharebelere harcamakta-dırlar. Halbuki bunu asıl:

Gene toprak açma, kanal kurma, bataklık kurut-ma... gibi (tabiatle mücadele) de harcamahdtrlar.

(Tain) in her terakkiyi: (ırk, muhit ve zaman) avererek ferde kıymet vermemesini, Ceymis, doğru bul-maz; ona göre esas, ferddir. Her şey, hattâ felsefe bilebir vasıtadır, öyle bir hükümet lâzımdır k(, der, vazife-sinin ferdlere hizmet olduğunu iyi kavrasın ve yapsın.Diğer taraftan öyle bir felsefe lâzımdır ki kâinatı bir(şema) gibi değil; bir uçsuz bucaksız sergüzeşt sahasıg-ibi alsın, yani: Kâinata, bir çok mağlûbiyetler ve başa-rısızlıklarla dolu olmasına rağmen başarı ve zafer eldeetmeği bilen insanlara, bunları vereceği telâkkisini ilhamederek, insanı iğnelesin.

Tehlikelere ve başarısızlıklara rağmen cesaretle iler-leme telâkkisini eski Yunanlılardan kalma bir anıt taşüzerindeki yazı pek güzel açıklar:

«Gemisi, fırtına ile batmış bu sahilde gömülü bir

Page 187: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 184 —

gemici size-yelken açmağı tavsiye ediyor ıBirçok cesur gemiler - biz burada batarken •Fıttinaya mukavemet etmektedirler.»

Pragmatizm, son zamanın ilim - din mücadelesinde -Kant ve Bergson gibi • Materyalizmin elinden dini kur-tarmağa çalışmıştır. Prağmatizm'in kökü:

Kant'ın amelî aklında,Şopenhavr'm (irade) sinde,Darvin'in: (En lâyık olan yaşayacaktır) mda,Her şeyin değerini (geniş fayda) ile ölçen

(umumî menfaat) felsefesinde,ingiliz tecrüfcî felsefesindeVe Amerikan hayat telkinlerinde

Jdir. (Con Doi) der ki: Kâinatı bir (olup bitmiş) bir şeygibi değil de bir şans sahnesi gibi almak, Cemis'in ya-aşdıği günlerdeki Amerikan hayatını aksettirmektedir.

Ceymis, Bakon'un tecrübî ingiliz felsefesini bir keredaha hayatta kendisine çevirmek istemiştir, ve çevir-miştir. Yoksa felsefenin eski (Hakikatin ne olduğu mese-lesini) hal ettiğine kendide kani değildir. Bunu, ölmez-den biraz öce yazarak masasının üstünde bulunan şuyazısı pek iyi anlatmaktadır:

Kesin bir hükt"m ve netice yok. Zaten birkat'î hü-küm var mı ki ona dayanarak biz de bir neticeye va-rabilelim? (8u, budur). Denebilecek bir şans, ve tavsiyeedilebilecek bir öğüt yok. Hoşça kaim, Aliaha ısmarladık.

Akıl ve mantıkla vanlamiyan, İnsanın mukadderihakkındaki bu büyük hakikate (Ceymis), (The Wıll toblieve — inanmak iradesi) ile vardı.

Page 188: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

•— 185 —

Niçe(1844 — 1900)

Üniversite prefösörlüğü ile işe başlıyan Niçe, eskiyunan edebiyatını derin mütalâa ve tetkikten sonrakendine mahsus bir Felsefe öne sürdü; ve neticelerinde1870 ten sonra verdi. ( Vağner ) ile ilk evvel hürmet-kar bir dostluk içinde yaşadı. Sonraları aralarındaŞiddetli kalem münakaşaları oldu. Nicenin hayatı;inzivada, hastalıkla ve ıstıraplar içinde ve nihayet deliolmakla bitti. Felsefesi, modern Avrupa üzerine en derinbir tesir yapmıştır. Son Almanyamn da en büyük mu-harrirlerindendir.

1 — Gerileme fikri:

Niceye göre avrupa gerilemektedir. Bütün felsefesinibu fikir üstüne kurar. Müelliflerin çoğu, modern devrinileri olduğunu ve daha da ilerlemekte olduğunu söyler,iikrinde iseler de Niçe ; bu maddî ve adi zenginliğinaltında ; hakikî enerji ve kahramanane büyüklükyoksulluğu görmektedir. Yaşadığı devir hakkındaEgoizm, bayağılık, korkaklık devri» der. Bir çok insan-ların avamın ; fen ve tekniğin inkişafı diye övündüğüşeyler ; fenalığı şümullendirmekten başka bir şey değildirAlmanya, maddî refaha daldıkça o, asıl ilerlemenin buolmadığını cesaretle bağırmıştır. 1870 - 1871 Alman muzaf-feriyetinin, vatandaşlarını yükseltmekten ziyade bozupalçalttığını söyler. Vağner'i ilk evvel âdeta perestiş edi-yordu; sebebi bu büyük dâhinin sıfatında; yorgun veuyuşmuş bir milleti uyandıracak hakikî bir din prensibigörüyordu. Sonradan Vağnerden nefret etmesi; onun(Bayrot) itak muvaffakiyetini, bir insanı kibre düşürecek

Page 189: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 186 —

kadar tantanalı ve bunda merkantil bir zihniyet görme-sindedir.

Niceye göre beşeriyetin büyük devresi; eski Yunanile Rönesans devresi, bilhassa İtalyan intibah devrpsi-dir. En fena bozulma, hırîstiyanhk ile başlamıştır. Nıçehıristiyanlığın en büyük düşmanıdır. «Batıyordu amtna,maalesef, Lüter diriltti» der. Ona göre demokrasi vehürriyet gibi modern fikirler, hıristlyanlığm meş'um veiğiâl ettirici tesirlerini zamanımızda dahi devam ettir-mektedir. Beşerin hayatı, böylece, inişli çıkışlıdır. Dev-rimiz en düşük devirdir, der.

Fakat Nicenin bir de (ebedî dönüş) nazariyesi var-dır. Üstün devirler, gene gelecektir. Felsefesinde, nuradoğru çıkmanın yollarını gösterir.

2 — Beşerin ülküsü:

Bu halde gâb ilerliyen bu hayatin mânası nedii?Şimdi kendinden bazı parçalan alalım:

"İyi nedir? — İnsanda, irade ve kudreti yükseltenher şeydir.

Fena nedir? — Kökü zâfta olan her şey...

Saadet nedir? — Bir mukavemeti yenme ve kudre-tin arttığını duymadır.

Bulunduğu halden memnun olma değil, fakat dahaziyade kudret sahibi olmayı arama. Her şeyden evvelsulh değil, fakat harp... Miskin faziletli değil fakat de-ğerli ve yüksek kıymetli olma...

Zaifler ve geriler mahvoisun; İşte insana muhabbe-timizin birinci prensibi. Zaitlere ve gerilere yardım et-mek mi? — Bundan daha zararlı bir şey var mı? Zaif-tere ve deklâselere yardımı emreden hiristiyanlıktandaha muzir bir şey yoktur.

Page 190: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 187 -

"İtalyan Rönessans'ı, modern medeniyetin bütünmüsbet şekillerini ihtiva ediyordu: tefekkür hürriyeti,istibdada boyun eğmemek, kültür zaferi, fenne ve beşe-rin fennî mazisine karşı heyecan, şahsî hürriyet, doğrufikirlere hararetle sarılmak, sathîlikten Ve gösterişten nef-ret.. Bu, on asır süren orta zamanın, her fenalığa rağ-men, en son vardığı altın devir idi.,,

"Yer yüzünün en güzel çiçekleri: kuvvetli, hür, sa-mimî, kendilerini her gün biraz daha en kvvetli ve enyüksek yapmağa uğraşan bir (güzideler zümres') dir.Fakat bu mertebeye yükselmek: pek asîl ruhlu kahra-manlara, (fevkalbeşer) lere nasip olur.

8u kahramanların işlerile zaif ruhluların ve kölelerin{küçük faziletlerim) mukayese etmeğe kalkmak; onlarıbirtakım rüyalara sevketmek ve aldatmak demektir.Hıristiyanlığın yaptığı işte budur.

'İsaHa veya onun havarisi (Pol) da sevmediğimşudur: Küçük irsanlarm kafalarına öyle şeyler doldu-rulur ki sanki onların (küçük faziletlerinin) bir ehemmi-yeti varmış..

Fakat beşeriyete bu, pek pahalıya mal oldu: Bun-lar, adam oğlunun en değerli vasıflarının kıymetini dü-şürdüler; cesaret ve kahramanlık meylinin yolunu sapıt-tırdılar; insanı kendi kendini mahvetmeğe kadar götür-düler. Hıristiyanlığın, sürünün bu (küçük faziletleri), in-sanı asla (ebedî hayata) ulaştıramaz. Koyun kafalılık veyumuşaklık bu dereceye çıkarılınca bu dünyada şöyledursun, ahır ette bile hiç bir şey beklenemez.

Beşerin tekâmülü için insanları asiller ve kölelerdiye ikiye ayırır. Birinciler; dünyanın gürbüzleri, ikinci-ler hastalarıdır. Bunu, pek ateşli anlatır:

"Gürbüzlerin, kudıettileri, (mes'ut olma)haklarından

Page 191: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 188 —

şüphelenmesi ne büyük ve ne meş'um bir hatâdır. Butersine dönmüş dünya kahrolsun! bu utanılacak derecedeyumuşamış hisler kahrolsun, Hastaların gürbüzleri dehasta yapmasına meydan verilmemelidir; yer yüzündeen yüksek noktai nazar bu olmalıdır. Buna ulaşmakiçin, evvelâ gürbüzlerin hastalardan ayrılması, onlarlakarışmaması lâzımdır, öyle ise, bırakınız temiz havagirsin... Hastahaneierle timaı han eleri, medeniyet üe kom-şu yapmayınız. İyi arkadaş, ya bizim arkadaşımız olu-nuz. Yahut bizden ayrılıp inzivaya çekiliniz.

Dostlar, işte ancak böylelikledir ki kendimizi —hiçolmazsa bir müddet— bizi tehdit eden iki müthiş bula-şık hastalıktan koruyabiliriz.

1 — İnsandan nefret etmeden,

2 — İnsana pek fazla merhamet etmeden.

3 — Fevkalbeşer;

İlk bakışta bu ahlâk.: sert kavgacı ve egoist görü-nür. Vakıa sertliğini, neticede itiraf eder; çünkü böyleolmak zarurîdir, der.

Kavgacılığı da doğrudur. Fakat şunu ilâve etmekşartiyie ki bundan (ferdî cehd) mânası anlaşılsın, Kol-lektif, anonim ve teknik bir muharebe değil.

Egoistliğe gelince: Niceye göre, bir gerinin hasta-nm ve zaifin egoistliğe hakkı yoktur. Amma beşeriyetiyükselten bir adamda olunca bu, bilâkis bir fazilettir:

Bu seçme, gittikçe yükselen bir insaniyet meydanagetirecektir. Bununla Nicenin pek meşhur (fevkalbeşer)meselesine geliyoruz ki bu (üst insanlar), bugünkü be-şeriyetin yirine kaim olacaktır.

Burada sesinin tonu, artık filozof gibi değil,şairanedir. Liriktir, coşkundur. Muakis kutuptan

Page 192: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 189 —

bir Isa gibi olarak kendini, dünyayı, hıristîyanhk zehi-rinden kurtarmağa davetli görür. Asıl (iyi haber—İnci!)foeiiimkf; hıristiyanlığın incili fena haber, yıkıcı haberdir,der.

"Ben, size (üst insanın ne olduğunu söyiiyeyim:«Üst insanın, her engele üst gelmek mecburiyetinde olanbir varlıktır,,,

"Şimdiye kadar her varlık, kendinden daha üst birşey yarattı. Siz bu büyük dalganın geriye çekilişi misi-niz? Daha açık tabir ile (insanın üstünde bir varlık)olacak yerde hayvanlığa dönmek mi istiyorsunuz?,,

"İnsana nisbetle maymun nedir? Mukayese edilemi-yecek kadar geri bir şey değil mi? (Fevkalbeşer) ya-nında, bugünkü insan da öyle bir mahlûk kalır.,,

"Siz solucandan insana kadar yükselen bir yolgeçtiniz. Amma sizde solucanlıktan çok şey kaldr. Ev-velden maymun idiniz. Şimdi de insan, maymundandaha maymundur.,,

"İnsan; hayvan ile (üst insan) arasındaki uçurumaIcurulmuş bir köprüdür,,,

"İnsanda büyük olan şey, köprü olma istidadıdır,t Yan i alelade insan olmıyarak (üst insan) olmaktı?],,

"İnsan, şöyle diye bilmelidir: ben, şimşeklerin ön-cüsüyöm, bulutlardan düşen ağır bir damlayım. Fakatbu damlanın adı: (üst insan) dır..,

Nice diyor ki, hıristiyanlığm aîlahı ölmüştür. Bun-dan sonra, arzda (üst insan) hükümran olacaktır. Bunuizhar için «arza ve toprağa sadık kalmak> lâzımdır.

4 — Netice

Nicenin ahlâkı, e s k j _ ^ k jcıyjnetlejlnita bilhassaîııristtyanlığmkinin' tamamen zîddlnidîr7~Hârfi harfine

Page 193: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 190 —

ahnsrsa htrisHyanhk esasen ütopik bir şeydi. Bütün mah-lû'ilara müfrit bir muhabbet ve merhamet: en gerileren Önlerdir fikri; fenalığa karşı mukavemet etmemek vesaire bu dünyada olmıyacak şeylerdir.

Niçeninkinde muakis kutuptan ifratlar vardır; yalnızkuvvete tapar. Bu müteazzim ahlâkın tehlikeli noktalarıoîacsğı şüphesizdir. Fakat hayat bunu da -hirisîlyanlığ»yaptığı gibi- düzeltir. O zeman enerj yi ve kahramanlığıtahrik eden bir vasıta olur.

Nicenin (üst adam) i, kendi iştihalannı tatmin edenbir insan değil, kahramanca yüksek idlere sarılan veyepyeni bir insaniyet yaratan bir varlıktır.

Anatol Frans( 1844 — 1924 )

Romancı Anatol Frans, insanlığın istikbali ile hara-retli meşgul olmuştur. Esasen bu mevzu ile meşgul o-lacağı tabiî idi de . . . Çünkü Frans, temel kültürünü ta-rihten aldı, Taiihçİ idi. Maziye zevki ve vukufu, onu ko-layca İstikbale ait düşüncelere sevkedebilirdi. Eserleritedkik edilince görülür ki Fransm istikbal hakkındaüç muhtelif görüşü vardır.

Birincisinde hâkim olan, fennî mülâhazalardır.Beşerin hayatı namütenahi olmayan tabiat şartlarına da-yanmakta olduğundan, fanidir gelip geçicidir Nevi beşs-

Page 194: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 191 —

rin ömrünü pek te geniş olmıyan bir zaman sahasındagörür. Güneşin harareti kesildiği gün nev-i beşer deyok olacaktır. Bunun tasviri de « Epikürün bahçesi »eserindedir. ( Maamafıh şunu da kaydedelim ki bugünküfizikçiler; güneşin soğumasını o kadar uzak zamanlarda görüyorlar ki nevi beşer için hemen hemen namüte-nahi bir devre göstermektedirler),

İkincisinde hâkim olan telâkki, (Septik filozofu)nunkidir, Frans'm esas fikri, beiki budur. Bunu «Jeromcoignard'ın fikirleri» eserinde izah eder. Bu felsefeyegöre insan, bir şeyi tamamen anlıyatnamak zâfında her-kese karşı müsamaha ve gâieryüziülük ile hareket et-mek kaynağı bulmalıdır. Bu telâkki, şüphesiz, terakkifikrine inanmaz. Ancak hakîmane hareket edenler, ken-dilerini kurtarabiliiler. Sosyeteler ise «yıkma ve yenidenyapma» gibi bir batıl devir üstünde dönerler.

"Ce'Iie des Piyoninsn eserinin son fasılları bu tezitasvir eder.

Üçüncüsü, Dreyfus meşalesinin, Anatol Frans'm ruhve hayatında uyandırdığı heyecan ve nikbinliktir. Ohâdise karşısında Frans, ihtilâl ülkücülüğüne, içtimaîaksiyona inanmıştı. Mösyö Bergeret, Parise ayak ba-sınca nikbin oluyor; ve adalet ve hakikatin en son za-rurî zaferini ilân ediyor. Renan'ın statüsü önünde Frans:«İnsaniyet, ağır ağır, fakat durmadan ve daimî bir su*rette hakimlerin rüyalarinı tahakkuk ettirmektedir.,, der."Beyaz yol üzeıinde,, eserinde, Frans, ütoplye benzerbir şey yapar. Bunda Vılyora Moris ile Vels'den ilhamalmıştır.

2 — Usul ve istikbal hakkında tahmini

Evvelâ şunu söyliyelim ki Anatol Frans'a göreütopi, serseri bir hülya değildir. Fennî bir şeydir. Nok-

Page 195: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 192 —

ta i azimet?, mevziidir. Vebadîsatm tetkiki ile çizilen mün-hanî üstünde devam eder.

"Mademki insan cemiyetlerin mazisi, kısmen bizcemalûmdur. O mazinin mabedi ve neticesi de bize tama-men meçhul kalamaz. Bazı içtimaî hadiseleri müşahede-miz altsndi bulundurmak ve bunların ne gibi şartlaraltında vuktîa geldiğini tarif ve tayin etmek mümkün-dür. Meselâ, işin şrkli, birtakım derişikliklere maruzkalmıştır, fik evvel esi?ter çalışıyordu; sonra satın almanköleler. Daha sonra ücretliler. Buna bakarak, yeni biristihsal şekli daha tesbit edilebilir. Bir asırdanberi kü-çük sanatlar yerine büyük sanatlar sermayesi kaim ol-du. Şimdi bu sermaye yerine kaim olacak şekil ara-nılabüîr.

Ortazaman derebeylerinin elinden kuvvet ve kudre-tin nasıl istirdat edildiğini mütalâa etmekle, bugün şahsîmülkiyet şeklinde olan istihsal vasıtalarının istikbaldebırgün nasıl bir şekil alacağı da anlaşılabilir.

Başka bir misal daha alalım; Dinlerin hayat ve me-matı hakkında beşerin bazı tecrübeleri var. BilhassaRomanın (taaddüd ele) devrini, oldukça iyi biliyor. Buezah devreye göre, bugün inhitatına şahit olduğumuzhıristiy anlığı tasavvur ve temsil edebiliriz.

Müstakbel beşeriyetin kavgacı mı. sulhçu mu ola-cağı da ayni suretle aranılabilir.

Bu zaviyeden bakılınca ütopi, kalbimizin arzu ettiğibîr şeyi tahakkuk ettirmek için hayalimize kuvvet ver-mek demek değildir. Ta menşedenberi hadiselerin akışıitibarile bir (tıtimal), bir (içtimaî faraziye) dlr.

Bunu-ila beraber bu çeşit "fennî,, nin kıymeti, el-bette tam ayar değildir. Çünkü istikbalde olacak şeklitayinde, geniş mikyasta rol oynıyan, muharririn hissibir tercihi oluyor.

Page 196: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 193 —

3 — 2270 senesinde hayat

Anatol Frans, tahayyül ettiği yeni âlemi rüyasındagörüyor :

Parmaklıklarının arkası yeşil yapraklı nebatlarlasüslü, muhtelif şekillerde fakat hepsi mini mini, penbeevler bulunan uzun bir cadde boyunca gidiyordumKırlarda aîev ve dumanlar saçan çelik (sirk) lar var.Bu mintakada bir korku kanad germişti. Makinelerinçıkardığı gürültü, kafamı patlatıyor. Girdiğim cadde;güme güme ağaçlarla süslü ve içinden çay geçen birçayır ile nihayetleniyor. Burada inekler otluyordu. Göz-lerim bu tazelikler ile mest iken dümdüz ve doğru biryoldan birtakım gölgelerin koştuğunu gördüm. Hasılettiği rüzgâr, yüzüme vuruyordu. Bunlar trenler veotolar idi.

Anatol Frans'ın rüyasında bizi alâkadar eden tren-ler, çayırlar değil, şehir ile köy arasındaki tezadınkalkmasıdır. Nakil vasıtalarındaki terakki, şehirler aha-lisinin dağılmasına müsait bir şekle girmiştir. Büyükşehirler, (metropolis) ler yerine, Frans.. öyle bir nüfusmuvazenesi yapıyor ki vatandaşlar, fabrikada altı saatçalıştıktan sonra, zarif konforlu ve oldukça münzevievlerine çekilebilecekler. Herkes, işinden çıkınca bir"epikör,, inzivası tadı tatabilecek,

4 — Kollekivizim, federalizim, sulhçuluk.

Anatol Frans'ın ütopik cemiyetinin prensipleri, ori-jinal şeyler değildir. Eski bildiğimiz kollekivizimdir.Yalnız bunun sadece istihsal vasıtalarına ait bir işti-rak olduğu pek vâzih olarak görülür,

"Hipolik, sana diyorlar ki bizim sosyetemiz; şahsîmülkiyetin tamamen ilgası üzerine kurulmuştur ve senzannediyorsun ki kullanılan eşya ve moblelerde d ahi

F. 13

Page 197: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 194 -

şahsî mülkiyet yoktur. Amma bu böyle değil. Bizimlâğvettiğimiz mülkî şahsiyet, istihsal vasıtaları, toprak,kanallar, madenler, yollar ve sairedir. Bir lâmba veyabir koltuğun mülkiyeti değil. Bizim yıktığımız şey; işinmeyvelerini bir şahsın veya bir grup eşhasın yemesiihtimalidir. Yoksa etrafımızdaki kullandığımız eşyanınmülkiyetini yıkmadık."

Federalizmi ise; Avrupa milletleri arasındaki hu'dutları kaldırmaktır. Avrupa federasyon devresine gi-rerek federal bir komite tarafından idare olunacak.Sulh: müessir ve ahenkli bir organizasyon mahsulü ola-caktır. Bu suretle harb de kalkmış olacak.

5 — Eski sosyeteden yenisine geçid

Kapitalist eski sosyeteden, adalet ve aklın icabet -tirdiği yeni sosyeteye geçid nasıl olacak? AnatolFrans'a göre Avrupada bu geçid, büyük karışıklıklarave ihtilâllere sebep olacak ve sonunda yeni nizam do-ğacak. Frans, geçen asır Avrupasını şöyle tasvir eder:

'"Yirminci asrın nasil iktisadî karışıklıklar doğurdu-ğunu biliyorsun Kapitalizmin hakim olduğu son yüzsene içinde, istihsaldeki ahenksizlik ile rekabetteki de-licesine hareketler; felâketler meydana getirdi. Kapita-Hstler ile patronlar pek büyük gruplar teşkil ederek;istihsali tanzim ve rekabeti kaldırmağa teşebbüsler et'tiler. Fena anlaşılan ve fena tanzim edilen bu teşebbüs-ler, uçurumlar içine yuvarlanıp gitti. Bu anarşi devresiboyunca sınıflar mücadelesi de körcesine ve müthişoldu. Proletarya gâh galip, gâh mağlûp oldu. Kendisinesinde de mücadeleler yaptı; kendi kozuna hizmeteden şefleri attı; karanlıklar içinde, intizamsız bir mü-cadeleye girdi. Kendi içinden partilere ayrılması vehatâları yüzünden tamamen kaybettiği s.annolunuyor-du. Bununla beraber daima az çok kazandı."

Page 198: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 195 —

Anatol Frans'a göre ihtilâl, Avrupa milletlerininçoğunda, devam etmektedir. Ona göre Avrupa millet-lerinden her biri bir (rasyonalizm) devresi geçirdiktensonra nihayet uçurumun öte başında ön dört emeKçi-nin muvakkat diktatörlüğü ile bir federasyon ittihadıkurulacak.

«Bazılar» derler ki bu 14 adam; büyük Lir dehave müthiş bir enerji gösterecek de öyle olacak. Diğerbazıları da bu 14 ler, vasati tipte adamlar olup işleringidişi bunları, kendileri dahi istemedikleri halde, öyleyeni bir içtimaî nizam kurmağa mecbur edecek. Şurasıkafi ki bunlar Avrupanın bu yeni cereyanına karşıgitmiyecekler.»

Bu son ibare gösteriyor ki tarih kültürü derin olanAnatol Fransr «kahraman> lara tapmıyor. Yani cemi-yetleri yaratanın müstesna adamları olduğuna inanmı-yor. Bir yüksek cemiyetin*, ancak herkesin kendi işiniçok iyi yapmasile olacağına kani bulunuyor.

5 — Netice

Anatol Frans'ın ütopisi, günün meselesi üzerinedir.Ve sanki fennîdir de... Eseri, orijinal bir şey olmayıpfikirleri (Popularize) etmekten ibarettir.

H. G. Vels[ 1866 — 1947 ]

İşte yirminci asrın başlarında kurulmuş bir ütopidaha... Anatol Frans, Han Reyner, Vels, üçü birdenhemen ayni tarihte birer ütopi edebiyatı yaptılar...Fakat ilk ikisi kendi muhayyilelerine dayandıkları hal-1

Page 199: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 196 —

de; üçüncüsü, eserine terbiyevî bir karakter verdiğiniiddia etmektedir.

1 — istikbali keşif metodu

Vels, ününü: fennî usulü mahirane kullanmasınaborçludur. Bunu yalnız okuyucunun muhayyilesini ka-maştırmak için değil, bir içtimaî faraziye şeklinde gös-terir. Filân tabiî şart ve vaziyet, değişince veya enyüksek noktasına varınca beşerin hayatı için ne gibineticeler verir? Halihazır vaziyetini, istikbale doğruuzatınca ne netice alınacak? "Zaman istikşafı makine-si,, ile "Uyuyanlar ne vakit uyanacak?,, eserleri bun-dan bahseder.

İstikbal hakkındaki fikirleri, iyimser değildir. Ro-manlarında kara bulutlarla ve felâketlerle dolu olangünler de vardır. Fakat bunlara da metodla, muhake-meme ile, aklı selim ile varır.

'istikbal hakkında haberler,, başlıklı yazıları; par-ça parça bazen şehircilikten, bazen teknikten, bazenahlâktan bahsedip, toplu ve vazıh bir noktai nazarveremediği .için o kadar da dikkate şayan değildir.Fakat "Modern bir ütopi,, eseri, Vels'in sistematik ese-ridir. Bunda hayal ile felsefe birbirine karışıktır. Ammabazı yerleri de müphemdir.

2 — Yeni insanlık

Mesele : ilerilemiş yeni bir hayatı, sadece hayaienkurmak veya bu gün mevcut olan hayatın zıddını al-mak değildir. Vels'e göre ütopi ; bu günkü varlığınnormal ve muvazeneli bir surette inkişafıdır. Onda;bugünün müesseselerini ve kendi tesisatlarımımı dahauygun ve daha tesirli bir tarzda -bulmalıyız.

iş bu muhayyel hayatı, herhanğibîr uzak adadakurmak ta değildir. Vels'in ütopisi, arzımıza benzer.

Page 200: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 197 —

Yalnız arz ve hayatımız, o muhayyel hayatın bir müs-veddesidir. Orada sosyete parçalanmış değildir, dil debirdir. însanlar. yarı göçebe haldedir. Şöyle ki her nezaman nerede isterlerse orada hazırdırlar. Dünyanınherhangibir eyaletinde yerleşmeye ihtiyaçları yoktur,içtimaî rejimleri de şöyledir;

"Bütün dünyada hüküm süren, tek bir devlet ola-cak Toprak bu devletindir. Mahallî büyük hükümetler vebelediyeler, araziye feodalite tarzında mütesamftırlar.Bunlar işletirler. Bütün enerji kaynaklarının sahibi hü-kümettir. Gıdayı devlet veya mümessilleri istihsal ede-cek. Devlet intizam ve asayişi temin edecek; yollarabakacak adaleti idare edecek ; nakliyatı dernhte ede-cek ; işleri tevzi edecek. Bütün istisalâatı kontrol veidare edecek. Devlet tarafından istihsal olunan enerji,ve tediye ettiği ücretler, denizlerden bulutlara çıkanve bulutlardan dağlara, ovalare denizlere düşüp genedenizlere ulaşan sular gibi olacak. Bu ırmaklar sistemigibi; denizler ile bulutlar arasında, geniş şahsi teşeb-büsler sahası olacak ve devlet, bu teşebbüslerin hürçalışmasını temin edecektir. Yükseklikler ve çukurlararasıada olan bu metevassıt sahadır ki asıl yeni haya-tın cevheri ve meyvesi teşekkül edecektir, insanî nok-tai nazarımıza göre dağların ve denizin yaratılma-sı sebebi. Bu ikisi arasındaki yerlerin ikamet edilmeğeyarar bir hale getirirmek içindir. Böylece devlet, fert-ler için tesis edilmiştir. Devlet, ferd için. Kanun, hür-riyet için Dünya, tecrübe etmek ve değiştirilmekbaşka kahplaa sokulmak için vardır.

İşte model ütopinin temel kanaatleri .. .

3 — Ütopiden bir manzara

Vels'in maddî teşkilâtının teferruatına girmiyerekyalnız mühimlerini zikredelim : Evlerin, bugünkü gibi

Page 201: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 198 —

hizmete muhtaç olmiyacak surette teşkili: hastalıklarıve cinayetleri gittikçe yok eden sıhhî bir siyaset; ge-rileri ve bedbahtları terbiye edip yetiştirebilecek biriçtimaî siyaset. • .

Bir de, eserin en mühim parçalarından şunu zik-redelim :

"Merkezde; binlerce profesörü ve onbinlerce tale-besile kudretli bir üniversite var. Burada fikir ve mu-akale cereyanlarının büyük mecmuaları; fen ve felse-feye aid olgun kitaplar; halkın boş zamanlarını güzel-leştirmek için en güzel edebî eserler meydana getiri-liyor. Üniversitenin yanıbaşında muazzam kütüphanelerve pek zengin müzeler var. Buraya, asil bir sarayagirer gibi, giriliyor. Büyük kemerler üstünde cam kub-beler... Sonbahar aylarında, bu kubbelerin altında mis-tik akşam karanlıkları güzellikleri... Caddeler, son as-nn dört köşeli kutulara benziyen mimarisinden kurtul-muş, gerek madedleri ve Roma münhanileri tarzındabinalarla süslü.., Gotik tarzın, evvelden taşlarda mey-dana getirdiği güzellik, yeni başka malzemelerin tabiigüzelliklerinde yaşamakta... Umumi yolların sağ ve soltaraflarındaki (Platform) larda şen insanlar yürümek-te... Bu yollar, palmiyelerle, küçük ağaçlarla ve statü-lerle süslü geniş bir meydana çıkıyor... Ötede, sa-bah aydınlığı içinde, denize doğru akan, kıyıları ağaçlıbir ırmak,.* Binlerce insan, geniş meydana doğru gidipgelmekte...

Görüyoruz ki Vels'in ütopisi, modern şehirlerdegörülen bir şeydir. Yalnız bunda fennî, sınaî ve şehrîmedeniyet daha mükemmel tatbik edilmiştir. Yani me-deniyetin nimetlerinden herkesin istifade etmesi düşü-nülmüştür.

4 SamurayilerEserin en dikkate şayan kısmı, dokuzuncu fasıldır.

Page 202: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 199 -

Bu fasılda muhayyel sosyetenin mukadderatını elinealacak seçme insanlardan bahsedilmektedir. Bu muhay-yel sosyete: ne bir imparatorluktur; ne de liberal de-mokrasidir. Ruhan asıl ve idareye fıtraten müsteid birzümre tarafından idare edilecektir. Vels, şu fikirdenyürür; İçtimaî hakikatleri bulabilmek ve bunları insan-Jara teklif edebilmek için; idarenin başına öyle adanvlar getirmelidir ki bunlar ne şahsî menfaatlerini ve ra-hatlarını düşünsünler; ne de sadece iktidar mevkiindebulunmak arzularını tatmin için idarenin başında bulunsunlar... Hayır, hayır, idare adamlarında şu mezi-yetler olmalıdır. Hasbiyet, düşüncede ihtisas, mesleğinikat'î surette tayin ve kabul.,.

Vels, bu türlü idarecilere, Japoncadan alarak, Sa-murayi'ler sınıfı diyor.

Bütün dünyayı idare edecek olan cihan devletini,bu Samurayi'ler idare edecek. Fakat bu sınıf, kilitlen-miş bir kast değildir. Çünkü bu sınıfa kabul veyabundan ihraç olunma; (prensip) i kabul veya reddet-meğe tâbidir. Bu güzide sınıf; iktidar mevkiini, âdiinsanların hırsını kabartacak surette şatafatlı tutmaz.İktidar mevkiinde ancak vatandaşla! ı ahenkli bir su-rette idare etmek için bulunur. Prensibe, rejime imanetmiyenler tabii iktidar mevkiine getirilmez.

Gene bu idareciler; ilca ve heyecanlan inzibatlaş-tıracaklar ve vatandaşların ahlâkını, cehd ve teşebbüskabiliyetlerini inkişaf ettireceklerdir.

Bu işde Vels, dinî tarikatlerin mümarese usullerin-den istifade etmişe benziyor. Filhakika gayesi bunapek yakındır. Vels'in istediği de; sebat, düşünce, tesa-nüd ve enerji itibarile en yüksek bir sınıf yaratmaktır.

Vels Samurayilerle olduğu kadar herhangibirdin ile mukayese ederler. (Prensip) i= ayinsiz ve nas-sız felsefî bir (deizm) dir; bir nevi dindir.

Page 203: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 200 —

"Bir muhayyel sosyetenin dininde temel prensip;hıristiyanlığın «aslı zelle» fikrini kabul etmemektir.Vels'e göre insan, iyidir. Samurayiler, dini de snsuzlukgibi, hayatın gizli ritmlerinden ayrılamıyan bir şeyikabul ederler. Susuzluk, gurur ve diğer bütün arzularkendilerini tatmin eden bir çok vasıtaların mevcudolduğu bir devirde- nasıl bozulabilirse dini teşkil edenarzular huzmesi de, fena ve lâkayd insanlar tarafındanbozulabilir. Vels'in dini; Samurayüere: mabedleri tiyat-ro gibi olan şaşaalı, günlük kokulu, ergenon musikiiidinleri alkoldan teselli aramağı menettiği gibi- mene-der. Samurayiler, dinlerin kabuklarına, kozmogonilere,formüllere bağlanmazlar. Onlar, bunların üstündedir.Onları harekete getiren kaynak: şahsiyetlerinde, mülâ-hazah ve sükûnetli tefekkürierindedir.,,

5 — Netice

Vels, bu modern ütopsinin: masallar âleminde birseyahat olmadığına kanidir, "müsbettir; ayni zamandahem sağlam, hem yumuşak metodu vardır,, der.

Vels'i tedkik edenler de: programının tanziminde:"imkân,, ile "makul olma,, arzusunun, fantazi ve masal-alıktan üst tutulmuş olduğunu söylerler. Velş'in eseri,bir romanlaştırılmış sosyolojidir.

John Dewey1856

Con Doi'ye göre felsefe : ilim naziresini ve dinîmeseleleri ikinci plâna bırakarak; beşerin yardımlaşma-sı ve beşer hayatının tekâmülü meselelerini ikinci plânaalıp aydınlatmalıdır.

Page 204: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 201 —

Bu ancak; her nesil, kendinden sonraki nesli dahamükemmel yetiştirmekle mümkündür. ( Doi ) nin felse-fesi : Terbiye meselesini merkez olarak alan bir felse-fedir. Bu zatın baş eserleri şunlardır: Avni Başman'ıntercüme ettiği ("Demokrasi ve terbiye, ) ve M. BahaArıkan'ın tercüme ettiği " Nasıl düşünüyoruz ? „ adlıkitaplarıdır. (Doi) de Spenser gibi, terbiye işinde,edebiyattan ziyade tecrübî bilgileri tavsiye eder.Fakat bu tecrübî ilimlerin, gençlere kitaplar va-sıtasıyla değil, bizzat pratik işlerle mal edilme-sini ister. ( Liberal terbiye ) taraftarı değildir.(Liberal terbiye) demek, bilfiil hiç iş görmiyen (serbestmeslek) sahibi insanlar yetiştirme demektir ki bir Aris-tokraside boş vakitleri çok olan insanlara bu belkiuygun bir şeydir. Bir Demokrat ve Endüstri memleke-tine hiç gelmez. Endüstri ve demokrasi memleketi ol-mak istiyen bir millet; çocuklarına bilgiyi, kitaplarladeğil, bizzat iş ile vermek mecburiyetindedir. Orta çağdöküntüsü Skolâstik usul ile beceriksiz ye sonradangörme insanlar yetişir. Fakat yalnız bir iş başındakiarkadaşlıktır ki demokrat insanlar yetiştirir.

Endüstrici bir memlekette- okul, küçük çapta biratölye ve cemaat olmak gereğindedir. Burada her han-gi bir şeyi öğrenme: pratik ve deneme ve hatâ(Trial and errorj metodiyle olacaktır. Burada disiplinve güzelliğe de içtimaî ve iktisadî nkam için zarurîgöziyle bakılacaktır.

Bu takdirde terbiyeye: bir (olgunluğa hazırlık) gö-zü ile değil; iş vasıtasiyle ruhun hiç arasız gelişmesi,ve hayatın hiç arasız aydınlanıp durması göziyle ba-kılacaktır. Başka bir deyim ile okul, zihnî gelişmeninbir (iş alet) i olacaktır, ötesi işlerdeki tecrübelerimiz-den edeceğimiz istifadeye bağlıdır. Hakikî terbiye vekabiliyeti okulu bitirip hayata girdikten sonra elde

Page 205: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

909 —

ediyoruz. Bunun içindir ki terbiye denik^ şey, meza-rın kapısına kadar devam edecektir.

ENSTRÜMANTALtZM — ALETÇİLİK

(Doi) nin tekâmül nazariyesi telâkkisindeki husu-siyet şudur: Beden gibi ruh da, hayat mücadelesinde,en aşağı şekliden başlayarak tekâmül etmiş bir şeydir.Onun azimet noktası, darvenizimdir. Dekart'm* "mad-dî varlıkların vücut sahasına tedricen çıkmış olduğunukavramak, birden bire ve mükemmel olarak kavramak-tan daha kolaydır,, söziyle bû oluş, daha mantıkî olu-yor ve sonra Darvinin "neviyierin menşei,, nazariyesimeseleyi tamamlıyor. Darvinin neviler hakkındaki sözü(Galile) nin: (e pur si muove — bununla beraber yerdönüyor.) Ne eşittir ki o bununla oluşu (tekevvünî) vedeneysel (tecribî) fikirleri yani bir kavram ile incelemeğe başlıyordu

Eşya ve kâinat, tabiatüstü sebepler bakımındandeğil, bulundukları muhitteki mevki ve işlevlik (Fonk-siyon) lan bakımından izah edilmeğe muhtaçtır.

(Doi) bir tabiatçidır. Kâinatı: -tamamen bize taal-lûk ettiği noktalardan hadisatın cereyanına hâkim ola-mıyacak surette - idealize ve rasyonalize etmeği hiçdoğru bulmaz. Şopenhavr'ın (irade) si, Bergson'un(hayat hamlesi) hakkında: "bunlar mevcut olabilir.Ancak bunlara âdeta perestiş edercesine bir mevkivermek doğru değildir.,, der% Yine der k i : şu kâinatkuvvetleri, insanın yaratıp taptığı kuvvetler kadar- ekseriya - her şeyi tahrip edici değildir. Ülûhiyet,bizim içimizdedir. Şu ( nötre ) tabiat kuvvetlerindedeğildir.

Zekâ, (yalnızlık) âleminden bu iş ve hareket dün-yasına insanların seyyâl ve kaypak işlerini görmek -içindir. Yese inanmaklığ mız lâzımdır. (Doi) de Beykın,

Page 206: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 203 —

Hobs, Spenser ve S. Mili ayarındaki pozitivistlergibi, metafiziğe, Teolojinin bir yansısı nazariyle bak-maktadır. Felsefenin derdi: felsefe meseleleriyle dinmeselelerinin birbirine karıştırılmış olmasındadır. 'Pla-tonun eserlerini okuyunca alıyorum ki felsefe, siyasîbir esas ve misyon ile yani âdil biv içtimaî nizamınne olduğunu aramak kaygusiyle başlamıştır. Fakat birmüddet sonra, öte âlemi aramağa dalmıştır. Alman fel-sefesinde dinî işler, ingiliz felsefesinde de içtimaî en-dişeler asıl felsefî meselelerin gelişmesine engel olmuş-tur, iki asır boyunca : otoriter dinle, federal aristokra-siyi temsil eden idealizm ile dinli ve müterekkî demok-rasiyi aksettirmeğe (ihsascıhk) arasında hararetli müca-deleler devam etmiş ve bu mücadele hâlâ bitmemiştir.Bu sebeple biz hâlâ Ortaçağ zihniyetinden tamamenkurtulmuş değilizdir. Modern çağ; (bütün sahalardanatüraiistik görüş ve telâkki kabul edilmedikçe) başla-mıştır denilemez. Fakat bu; ruhun maddeye ircaı de-mek olmayıp ruh ile maddeyi teolojik bir telâkki iledeğil biyolojik bir telâkki ile kavramah demektir. Her-hangibir muhitte bir uzuv veya uzviyet itki ve tepki-lerle yoğuruîarak bir şekil alır. Biz şuurun (Statü) sü-nü değil, tepki çeşitlerini incelemek zorundayız. Dimağbizde, herhangi bazı hareket ve ( behavior ) larımıziçindir. Kâinatın künhünü bilmek için değildir. Düşün-ce, herhangibir şey karşısında bir (yeni intibak)aletidir. Tıpkı bacak ve diş gibi o da bir alettir. Fi-kirler, işi tam bir tertip ve düzeltme yolunda hayalîtecrübe ve temaslardır. Fakat Sperıser'in anladığı tarz-da pasif tertipten düzeltmeler değildir. "Muhite tambir intibak demek, ölüm demektir. Bütün tepkilerdeesas nokta : muhiti ve tabiatı kontrol etme arzusudur."Felsefenin işi : haricî âleme nasıl vukuf peyda edebi-

Page 207: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 204 —

liriz ?l|olmayıp _ - ne gaye ve maksat uğrunda - haricîâlemi kontrol|altına almağı nasıl elde ebebilirizdir.

_ Felsefe : ihsasları ve bilgiyi tahlil etmek değil, bil-giyi ve arzuyu sentezleştirebilme ve ahenkleştirebil-medin

(Fikir) i anlayabilmek için onu kendi hususî duru-munda ne olduğunu kavrayabilmek gerektir. Düşün-mek ve muhakeme etmek mantıktaki (mukaddeme) ler-le deği! (güçlük) lerle karşı karşıya gelmekle olur.(Güçlük) karşısında insan bir faraziye kurar. Sonrabu' faraziyeyi, müteaddit müşahede ve tecrübelerdengeçirir. Tefekkürün ilk mütemayiz vasfı: olayları kar-şılıyabilmek ve onları en son noktasına kadar incele-yebilmektir.

Bundan başka tefekkür, içtimaî bir mahsûldü de.,Yalnız hususî bir hadise ve muhitte değil herhangibir kültür muhitinde de mevcuttur. Cemiyet nasıl fertlerin mahsûlü ise fert de içinde yaşadığı cemiyetinmahsulüdür. Çocuk, içinde bulunduğu cemiyetin: âdet-lerine, tarzlarına (oylaşma — Konvansiyon) larına, di-line ve kelimenin fikirlerine ve mânasına bağlıdır. Vebunlarla yoğurulur. İçtimaî muhitin bir timsali olur.Bu okadar çabuk vukua gelmektedir ki bunu biyolojikbir veraset zannedenler bile vardır. Speaser bileKant'm kategorilerinin yani tefekkür şekil ve itiyatla-rının doğuşul (irsî) olduğuna kani idi, ki bunların bü-yük insanlardan çocuklara verilmiş zihnî itiyatlarıniçtimaî bir geçişi olması daha ziyade muhtemeldir»Umumiyetle iç güdülerin rolü hakkında ifrata düşül-mektedir. Halbuki en kuvvetli içgüdü olan cinsî insi-yak bile, içtimaî bir terbiye ile mühim miktarda tadilve kontrol edilebilmektedir. Tıpkı bunun gibi kazanç,teveffuk ve hakimiyet insiyakları da içtimaî tesirler

Page 208: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 205 -

ve terbiye ile tadile uğratılabilir. İnsan tabiatinin de-ğişme derecesine bir hudut yoktur. (Olmaz) yok.

İLİM VE SİYASET

(Doi) ye göre en önemli şey: mütemadi bir artmave ilerlemedir. En son gaye: mükemmeliyet değil, te-kâmül yolunda daimî bir çalışma hayatı yaşamaktır.-En iyi insan: bulunduğundan daha iyi olabilmek içindaima didinmekte olandır; dinamik olandır. Vardığısonuç ne olursa olsun mühim olan netice değil, daimaharekette ve didinmekte olmadır. En fena insan da:bozulmağa başlayıp da iyi olmak için az uğraşan in-sandır. Böyle bir telâkki, insanı kendi nefsine karşışedit ve başkalarına karşı insanî harekette bulundurur.

(İyi olmak) demek itaatli ve zararsız olmak demekdeğildir. (Beceriksizlikle arkadaş olan bir iyilik^ topal-dır. Eğer zekâ yok ise dünyanın bütün faziletleri insa-nı kurtaramaz Cehalet şuursuzluk ve köleliktir. Mukad-deratımızı değiştirme, ancak zekâ ile olabilir. îradehürriyeti, hal ve hareketin bilgi nuru ile aydınlan-ması demektir. (Nedenlik) kanununun ortadan kalkışıdeğildir.

Bir doktor veya mühendis, karşısında bulunduğumeseîeya bilgisi nispetindedir ki hareketlerinde hürdür.Bununla belki hürriyetin anahtarının ne olduğunu kav-rayabiliriz. Hasılı en sağlam güvenilebilecek şey içgüdü değil, düşüncedir. Çevremizde gittikçe daha kuv-vetli teşekkül etmekte olan endüstri hayatının sun'îmuhitine, intrikah meselelerine iç güdü bizi intibakettirebilir mi?

Fizik mekanizmine hâkim olma sayesinde, maddeâlemine kâfi derecede hâkim olarak onu epeyce insan*ların hizmetine alabildik.

Fakat tabiat âlemini kontrol altına alabilmekten

Page 209: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 206 -

henüz çok uzağız. Kariyi, Roskin, Tolestoy endüstrihayatının aleyhinde olabilirler. Amma şunu unutmama-lıdır ki medeniyet; ilmin ilerlemesi ve hayata tatbikiile yükselecektir.

Ahlâk ve felsefe, ilk başlangıç noktasına dönme-lidir ki bu ( hikmeti sevme ) ulup bütün iyiliklerinanasıdır.

Siyasî yeni kuruluş, ancak içtimaî meseleleri tabii-yat ilmine dayanarak haletmekle orantılı olacaktır. Hal-buki bizde siyasî felsefe henüz, metafizik durumdadır.Bir mücerretten öteki mücerrede konuyoruz. Mücadele,mücadele: sonunda elde bir kazanç yok. İçtimaî has-talıklarımızı : demokrasi, aristokrasi, endividüalizm yesaire gibi beylik, umumî devalarla düzeltemeyiz. Hermesele için kendisine göre • yoksa umumî nazariyelerdeğil - . hal faraziyeleri bulmak gerektir. Bir meseleyien verimli hal yolu (deneme ve hatâ) metodudur.

Tecrübî metod şunu ister :1) Umumî görüş yerine en ince noktalara kadar

tahlil,2) Mizaçtan mütevellit kanaat yerine o meseleye

mahsus metodla tahkik ve tetkik,3) Topu hakkında müphem umumî kavrayış yerine

bütün küçük parçalarını iyi kavrama.

İçtimaiyat, ahlâk, siyasiyat ve terbiyede de böyletez ve antitez halinde birçok karşılıklı nazariyeler var:

Disiplinciük — HürriyetçilikFerdiyetçilik — SosyalizmUmumî kültürcülük — FaydacılıkYenicilik — Gelenekçilik

gibi.Evvelden bir vakit, fizik sahası da böyle karşı-

lıklı umumî nazariyelerle dolu idi. Aydın değildi. Fa

Page 210: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 207 —

kat tecrübî metodun ilerlemesiyle karşılıklı iki nazari-yeden hangisinin doğru olduğ-u anlaşıldı ve bu doğruolanı yaşadı. Öteki unutuldu gitti.

Felsefenin rolü; işte bu içtimaî tezatlar üstündetecrübî metotta çalışarak hangisinin doğru olduğunubulmaktır.

Felsefenin asıl işi : "însan ve kâinattaki rolünüarama ve aydınlatma,, iken o buau bırakarak (Episte-moloji — bilgi nazariyesi) denilen eski bir meseleyetakılıp kalıyor. Bu eski meselenin bence bugün değerikalmamıştır. Vakıa biz bu meseleyi hal etmiş değiliz.Ancak bunu şöyle bir tarafa bırakabiliriz. Şimdi asıl(insan ve kâinattaki rolü) meselesi üstünde çalışmalıyız.Diğer her şey gibi, felsefe dahi kendisini (lâiklaştır-mak — sekülarize) zorundadır. Toprak üstünde kala-rak ilk önce bu toprak üstündeki hayatı aydınlat-malıdır.

Felsefenin vazifesi: kendi zamanındaki içtimaî, ik-tisadî, ahlâkî... bozukluklara, insanlar arasındaki anlaş-mazlıklara hal çareleri bulmaktır. Bu mânada anlaşıl-mış bir felsefe üstünde çalışma ile, nihayet öyle filo-zoflar yetişir ki bunları krallıklar tahtlarına oturtmayaraşır. Platon'un : Krallar, filozoflardan olmalı. Veyafilozoflardan kral yapmalı,, demesi budur.

Hanri(1859 - 1941)

Hanri Bergson, 1859 da Musevi bir aileden dünya-ya Pariste geldi. Babası Mişey Bergson yüksek piya-

Page 211: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 208 —

nist ve kompozitör, idi. 3 ocak 1941 de sabah saat9 da Par iste öldü. Kondorse lisesinde talebe ikenhem ebediyatta hem matematikte pek kuvvetli idi.Yüksek Öğretmen Okulunda felsefeyi seçince matema-tik hocası ona :

Yüksek bir matematikçi olacak idin; dimek Filo-zof olacaksın ha... » dedi. Felsefeye matematikten gel-di. Yüksek Öğretmen Okulunda iken - sağlam bir me-todu yok, diye - Metafiziği küçümsüyor, ona şüpheligözle bakıyordu. İlim genişlemeğe ve kâinat muammasınımekanist bakışlarla çözmeğe uğraşıyordu. O za-man pek moda olan Alman felsefesini red ileSpenser ve doktorinine: > son teferruata kadar nesleyedayandığından «• bağlanıyordu, Bergson, mübhem şey-lerden ve genel hükümlerden nefret eder.

1881 den 1883 e kadar (Angers) lisesindeki hoca-lığı müteakip ağregasyon imtihanını kazandıktan son-ra ( Klermant -Ferran) daki ( Paskal) lisesine tayinedildi. Ve asil felsefî fikirleri, burada şekillendi. (Pas-kal) da burada geometriden felsefeye geçmişti, O za-manki kuvvetli felsefe cereyanları şunlardı:

Fransada: (Taine) in ihtibarî maddiyeciliği,İngilterede: (Spencer) in tekümüliyeci lâedriciliği,Almanyada Heckel in : Darvenci materyalizmi.

Bütün bu cereyanların müşterek noktası şudur:ve bütün hadiselerin yalnız bir nevidir. Ve yalnız birnevi bilgi ile yani bir nevi ilmî bilgi iie çözülür. İlminen küllisi de genel matematiktir. Binaenaleyh metafizik, felsefe diye bir şey yoktur. Bilgi yolu ayrı birpsikoloji de yoktur. Bilinç — şuur bir gölge yani dimağ hareketlerinin bir neticesidir. Ayrıca müstakil birbilinç yoktur. Bilinç, bedenin emrindedir. Betlen iseevrensel mihanikiyetia ve maddî âlemin bir parçasıdır.

Page 212: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 209 -

Binaenaleyh irade ve hürriyet denilen şey vehimdenibarettir.

O, Spenserin kâinat karşısındaki mekanist izahınıderinleştirmek yollarında idi. Fakat o esnada şunakanı oldu k i : mekanizmin kâinatı, ne kendi kendim'yaratabilir, ne de tekâmül edebilir. Ne ise odur. Veöyle kalacaktır.

Bergson, işe, zamanının felsefî telâkkilerini tenkitile başladı. Bergsona göre bilinç (şuur) halleri (miktarye kemiyet) değil, (şiddet ve keyfiyet) olu'p bunlarölçülemez. Ancak sezilip kavranabilir.

Zaman : saat kadranı ile ölçülen ve namütenahitaksim! kabil olan boş ve mücerred bir şey olmayıp(ki bu rıyazî zamandır), her anı başka başka oluşlarlatecelli eden bir oluşlar akışıdır. Bu takdirde (reel za-man); daima akış halinde olan bilinç halleridir. Vebilinç halleri kemiyet olmadığı için taksim ve mesahaedilemez. (Bilinç), keyfiyetlerden mürekkep ( çokluk )dur. Kemiyetin çokluk olması mantıkan ve aklen(olamaz bir şey) ise de bu bir olaydır.

Bu anlayışa göre ruh: ne atomlardan teşekkületmiş bir ( mozayık ) dır. Ne de bir (tek cevher ) dir.Onda hem (kesret), hem (vahdet) vardır.

Bergsondan önceki filozofların kabul ettikleri za>man: mütecanis ve mesahası kabil bir şeydir. Bergsonagöre ise zaman: türlü muhtevalar ile şuur akışıdır.Hakikî zamanı ancak şuurumuzda kavrayabiliriz. Vebunun her anı: başka başka keyfiyetlerden ibaret yeniyeni hallerdir. Bu (an) ların her birinde (mazi) çınlarve (istikbal) in) sesleri yansır.

Bergson'dan öncekiler, istikbali; mazi'yardımı ilekuracaklarına kani idiler. Bergsona göre ise (olacakolan şey) olmazdan önce keşfedilemez. O daima yeni

' ' F. 14

Page 213: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 21Ö —

tecellilere gebedir. Şuur sahibi varlık için yaşamakîdaima tekâmül istikametinde değişme yolunda olmak-tır. İşte (gerçek zaman) budur, (mekân) ise: bir (say •rure — zaman) ki yaratıcı değildir.

Bergsona göre hayatın dinamizmi, oluşlar akışın-daki yenilikler, bizim zekâmızın kavrayamayacağı şeylerdir. Zekâmızın yalnız cansız madde üzerinde bunukavrayabilir. Çünkü zekâmızın yapılışı öyledir.

Şuur : îcatkâr bir hafızadır. Bir ırmaktır ki daimayeni yeni ve önceden görülemiyen manzaralar meyda-na getirerek akmaktadır. Derunî hayatımız; henüz ken-disini arayan bir şiir çerçevesi halindedir. Pratik hayattalepleri, bize kendi haricimizde yaşamak itiyadımveriyor. Böylece (sathî ben) imiz, (derin benimiz) isaklıyor. Fayda ve menfaat kaygılarından uzaklaşıve-rince (derin ben) i miz canlanıyor. Ve ondan kaynayanilhamları seziyoruz. Artistik veya dinî bir heyecan enderinliklerimizden? kaynayan en güzel düşüncelerimiziaksettirir.

Maddeye yönelmiş ilmin göremediği nokta budur.Amma bunsuz ise ilim olmaz. Zekâyı canlı ve diriktutan odur. Eğer dallarda usare dolaşımı olmamışolaydı ağaçta ne yapraklar, ne de meyveler olurdu.Bir ağacı tanımak demek; onun kabuğunu soyup bak-mak ve meyvelerini saymak mı demektir? (Reel) ingayrişahsî görünüşü üstünde, (Bergson) elinde değnekile dolaşan su arayıcılar gibidir. O bize gösteriyor kitoprak altında temiz bir su bizzat kendi terütazeliği-miz var. Ve canlılığımızı ona medyunuz, ölü değiliz.Ruhumuzun derinliklerimizden yükselen müziği duyma-ğa çalışalım. - Müzisyen ve şair, şu veya bu dereceşuurunun entim ihtizazlarını sezip ifade edendir. Şiir

Page 214: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 211 —

her insanın derinliklerinde yatmakta olan bir kudrettir.Herkes kendi hayatının artisti olabilir. Ve olmalıdır.Şekillenmek istiyen şiir: "herhangi bir söz ile, biraksiyon ile, çevremizdeki varlıklara karşı alacağımızbir durum ile, hasılı gönlün etrafına saçacağı iyiliklerile,, ifade edilecektir. Bergson "sathî ben,,imiz altında-ki "derin ben,, imizi açıp göstermek ile bize insanahürmet etmeği öğretiyor. Her şuur olan yerde bir şiirimkân ve ihtimali vardır.

Oluş duygusu, bizi tinsel "Spirituel,, faaliyetimizahengine ulaştırıyor. Bizi billur haline getirip tahditeden halden alarak düşüncelerimizi meydana getirencereyan içine bırakıyor. Bizi "olup bitmiş,, den alıp"olmağa başlayan,, ile temasa getiriyor. "Hal,, de"istikbal,, in doğuşunu • hiç bitmiyen ebedî bir bahargibi - seziyoruz.- Bir hastalıktan sonra kuvvetimiz tek-rar yerine gelirken yeni intihalara gömülüyoruz.

Hayat, bizde yeniden canlanıyor; kendimizi yenileş-miş intihalarımıza, hâtıralarımıza, bırakıyoruz. Manevîızdıraplar ise, bilâkis, bir ( durdurma ve tevkif) teş-kil ile dokumda bir (yırtılma) bir ( kopma ) hasıl olur.Burada daimî bir ( artmak ve zenginleşme ) yoktur.Artık bu, çiçeklenecek bir bahar değil, her şeyi hapis •te tutacak bir kıştır. Bundan kurtulmanın çaresi :kendimizi (zorlu ve sabit fikir) den kurtarıp içimizdendaima doğmağa amade olan yeniliğe can atıp sarıl-madır. Sevinç, ruhun natürel iklimidir. Bu da ancak( hayata güven ) olan yerde olur. Güçlüklerin hepsiniancak ruhî zenginlik ile yene biliriz. Ve bu zenginlikbize, hiç durmaksızın îasılasız verilmektedir. Derinlik-lerimizden kaynayan merhamet ve inayet, lûtüf ve şük-ran ihtizazlarını söndürüp yok etmiyelim.

* *

Page 215: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 212 •—

Derunî hayalımız böyle daimî çiçeklenme «halindeokınca bunu bir kimya maddesi gibi tahlil ile basit un-surlarını ayırma ve sonra tertip yapmanın bir ilmî de-ğeri varmı dır ? Böyle yapmak bile olsa olsa ancakbir (realite fantomi) elde edilmiş olur. ( T a i n e ) :

Ben ,, i elemanter ihtisaslardan teşkil eder. " Epife-nomenciler,, şuurun özel vasfı olan "yaratıcılık,, ıkabul etmiyorlar. Bir kimyevi maddenin filan şartlarıaltında şöyle olacağı nasıl kat'ı ise " şuur „ un istik-bali de mazisi ile tayin edilir, diyorlar ki Bergson' Şuurun bilâvasıta mûtalası „ eserinde hiç bir say•

yure " dure nin kendinden öncekinin aynı olmadığınıcanlı zaman m riyazi zaman gibi olmadığını, onun

zıddı halinde olduğunu gösterdi. Şuurdan «şuura bir' kendiliğindenlik „ vardır. Aksiyon yapıldıktan sonra

der ki, determinizm., bu işi neden yaptığınızı izah e-debilir. Fakat karar ve hareket vuku bulmazdan öncene yapacağını asla tayin edemez, insan gelişindentanıla bilen bir varlık değildir. Tekerleklerin şu kadarzamanda ne kadar devir yapacağı hesaplanan bir ma-kine değildir. İnsan, mukadderatını kendi dokur. Mü-tcaddid hal ve hareketlerinden daima en iyilerini se-çe seçe " kendi vasıtasıyla kendisini yaratan = creati •on de soi pour soiw bir varlıktır.

Bir fiil ve hareket "ben,, in kendisine iştirak ettiği,sarıldığı nispette hürdür. Eğer onunla «ben,,i mizin kü-çük bir parçası ilgilenmiş ise ö zaman gerçek hür de-ğildir. Ve bizi asla ifadelendirmiyordun Hür fiil ve ha-reket tecessüt etmeğe şahlanan bir istektir. O kuvve-tim, müptezel muhakeme usulünden almaz. Onû ifade-de rvızan güçlük çekeriz. Çünkü bizi büsbütün cazi-bes almıştır.

nr "yuca duygu,, için hayatını feda eden

Page 216: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 213 —

insanda bunun gerektiriri sebepterini başka bir insannakıs görebilir. Fakat onun nefsini fedasındaki yüksekifade, her türlü akıl ve muhakeme yıllarından üsttür."Bir annenin çocuğunu kurtarmak için kendini denizeatması, yurt müdafaasında serden geçti gibi, akıl vemuhakeme gözü başka, iç gözü başkadır. Tomurcuk-lanıp çiçeklenme yolunda olan iç âlemimizi kurutupçöl haline getirmiyelim.

**.

Bergson, deneye çok önem verir. Esasen şuurunne olduğunu anlamak için, onun kendinde nasıl yaşa-dığını anlamak ile işe başlamak gerekmez mi? Bergsondeneye sadık kalarak daima "olaylar hattı — ligne defait,, nı kovalar. Realiteyi daima yeni bakışlarla göz-ler. Hayatı, cansız bir şeymiş gibi inceleme, ilmî birşey olmaz. "Karanlık gecede dalgalar arasında bir ge-mi bocalamakta; amma süvari yolundan emin değil.İşte birtakım füzeler ki meydana getirdikleri aydınlıkçizgilerinden gemi yoluna devam edebiliyor.,,

Bergson felsefede bu aydınlatma rolündedir. Alimmetodlu, artist ruhludur. Ona göre güzellik, hakikatinsimasıdır. Hakikat aşkı ile şairdir. Nasıl ilim, insanameçhul ülkelere hâkim kılmış ise filozof da ruh âlemiüstündeki perdeyi kaldırmak ve bizi ruh ile temasagetirme ile ödevlidir. Bu işi Bergson bir şiir dili ileyapmaktadır. Ve bütün keşiflerin başlangıcı bir şiirşimşeği iledir.

Bergson, ruhu, maddenin bir fosforlaşmasıdır diyendogmatik bir ilmin daha ilerisinde görüyor. O sırada"Charcot,, ve "Broca,, ntn "lokalizasyon serebral,, na-zariyesi hüküm sürmede idi. Hatıralar, dimağda; "klâs-

Page 217: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 214 —

sor,, deki klişeler gibi gedilmekte değildir. Bundadimağ, sadece bir hatırlatma organıdır Hâtıralar, ma-zimizin içinde . canlı bulunduğu şuur içindedir. Veaksiyon isteyince uyanmağa hazır bulunmaktadırlar.Dimağ mekanizması sadece onu meydana getirmeğeyarayan kareketleri husule getirmeğe yarar. Hafızahastalıklarında afete uğrayan ; hatıralar değil, hatıralarıharicileştiren vasıtalardır, 1896 da bu görüşü açıkla-yan Bergson'un (Madde ve hafıza ) eseri çıktığı za-man, pratisyen doktorlar arasında bir şaşkınlıktır baş-ladı. ( P. Mari) (Arnold - Pick ) gibi âlim doktorlarilmî incelemeler sonunda bu görüşe katıldılar. Zurih Di-mağ Anatomisi Enstitüsü Müdürü Monakow > ben Ber-gsonda bir norolojist dehâ görüyorum. « dedi. bu me-seleye ; tamamen ebediyeti, meslesiyle ilgilidir. (Ruhîenerji) bahsinde Bergson şöyle der. ölümden sonra.şuurun yok olacağım gösteren tek sebeb : ölümü mü-teakip bedenin tarumar olmasıdır. Ama eğer şuurunbedenden hemen hemen tamamen ayrı ve müstekil ol-duğu tebeyyüm edince O görüş ve sebebin bir (değerikalmaz. > Bu eseri ile Bergson, "ölmez „ in kendiiçimizde olduğunu gösterdi.

Fakat dışımızda dilsiz bir boşluk içinde monotonve yuvarlanmada olan tabiatın ruh ile hiç bir münase-beti yok mu? Hürriyetten mahrum ve varlıkları mah-veden bir kâinat içinde, hür olarak teemmüle ve tefek-küre dalmak mukadder mi ? Gönlümüzün kurak ve hergün-kü meşguliyetlerden fütura düştüğü zamanlarda, mucize-siz bir realite önünde rüyamızın sönüp öldüğünü hissede-riz. Bazen (Varlık ) bizi alâkadar etmediği ve varlığıboş ve mânâsız gördüğümüz anlarda nasıl büyük ağır-lık duyuyoruzdur.

Fakat meseleye böyle bakış ; iptidaî bir ilimciliğin

Page 218: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 215 -T

şuura bakması kabindedir. Bu durumda biz (sathîben) insizin düzenlediği bir şekil karşısında değ-ilmiyiz ?Her gerçek bilgi, ona bir (iştirak etme == partici-

,pation ) dir. her şeyi parçalamağa, kesmeğe, katılaş-mış, faydalanma için soyutlaştırmağa alışkın olan zekâmızbize ancak ( statik bir taplo ) arz eder. Irmağın üstüne

"bir köprü kurar ; ama İrmağın derinliğine dalmaz. Sem-patinin bir bütün cehti olan ( sezme = intuition ) dırki realitenin en derin noktalarına daldırır. Ancak (de-

vrin ben)i mizdir ki bize evenmsel ilhamın kapılarını»açar. Yalnız bir gramer yönünden inceleyince bir şiir-den ne duyup anlarız?Onu kavarmak için ritmini sez-mek, şiiri kendi özünde tekrar yaşamak gerektir.

Şübhesiz ki ham madde " cansızdır, hendesedir,zarurettir. „ Fakat canlıları teşkil etme yolundaki ( ham-le = Elan ) da [ kendiliğinden hareket „ " hür intihapmeydana gelmiş bulunuyor. Tekerrür etmekte olan " halde, hayat ; hareketleşmiş değildir. Maziyi istikbale doğ-ru sürüklemektir ; Hafıza, hıfzetmekte olduğu hayatı -kendi yeniliğini tecelli ettirmek suretiyle - icat ediyor.Şuur da tıpkı böyledir. Tinsel feyiz ve derinliğimiz dirki bizi engin yüksek şuur ile birleştirir. Derunî haya-tımızdır ki bizi kâinatın genel hayatı ile birleştirir.

Madde arasına fırlatılmış olan şuurun, türlü türlücanlı yarattıkları destanı, asla onun gelmemiş birdestan olup bunda zafer ve bozgunluk biribirini kova-

. lar. Bir tarafta kaybedilen savaş, öte tarafta kazanılır.Karamserlik içinde, «Hürriyet> imkânsız sayılırken, yi-ne bu karamserlik içinde hürriyet aydınlığı da parlar.Kendi özünü, muhtelif eserleriyle ifadelendirmeğe çatı-şan bir artist gibi, hayat da binlerce sayısız şekilleraltında görünerek deterrninzmi, cansızlığı yenme teşebbüslerindedir. Yalnız insanladır ki hayat, kendine özel

Page 219: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 216 —

hareket üstüne şahlanarak - gayesine doğru yaklaşmak-tadır. «Her zeki varlık, kendini aşma etkisini taşımak-tadır,» Her şuuriyle insan; hayatın ve bizim fikir vehareketlerimizin bağlanıp çözülmelerinden ibaret olancihan tarihinin en büyük başarısıdır.

Hiç sezilemez sandığımız realitede şimdi bir kur-tuluş cehdi hissediyoruz. Oda bizim gibi, sonsuz |bir«özel — aspiration» içindedir.

Evet, bu muazzam hayat nefhası, cvarhk> lan ha-rekete getirmiştir, Fakat herbiri kendi hudutları için-dedir. Tıpkı bir tek fikre yönelmiş bir şiirin birbirinebağlı mısraları gibi. Gerçekleştirdiği ilhamı, kâh ayanbeyan şekillendiriyor; kâh dumanlar altında bırakıyor.Hayat, bütün ifadelerinde bunu tecelli ettirmektedir:

Hayvanın içgüdü, kendi nevinde pek mükemmeldir.Fakat daima yalnız kendi mihverinde döner.

Zekâ ise, dairesini sonsuz olarak genişletmekledir.Fakat zekâda içgüdüdeki^ emniyet ve kat'iyet yoktur.

Böcekler sosyetesinde: Ferd, organizmin bir hüc-resinde; zincirin bir halkasıdır, biyolojik bir âlettir.

İnsan sosyetesinde: Ferd, itiyat ve ahlâkî vecibelertesiri altında hareket eder. Bir taarruza karşı müşterekmüdafaada, birbirlerine daha sık yaklaşırlar.

Tabiî sosyete: Yabancıya karşı kapalıdır. Kendisi-ni koruyan mabutlara karşı ibadet eder. Harp, bu sos-yetenin çok servdiği birşeydir. İnsan, "birtakım âletleryaparak maddeye karşı kor. Fakat bunu yaparken, ken-di şuurunu taşlaştırma, ruhunu unutarak kendini mad-de içinde hapsetme tehlikesine de maruz kalır.

Muzaffer ^bir ilerileme olabilmek için bir (hamle

Page 220: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

- 217 —

bolluğu) ile (kapalı) yi açarak kendi sosyetesi ötesin-bütün (insanlığı) kucaklıyabiimek gerektir, Mümtaz in-sanlar, ilk hayat hamlesini böyle uzatarak, derin sevgikaynağı olan Tanrıya kadar şahlanabilirler, ki §hilkahnhikmeti de bu derin sevgidir. İnsanlığın tinsel mükte*sebatı, bu yüksek şuur ve vicdanlarda tecelli eder.

Spenserin mekanizmi üstüne düşünen matematikçiBergsön, felsefeye nereden başladı nereye vardı? O dabirgün geldi, Paskal gibi, «mukadderimizin ve kâinatmânasının ne olduğu meselesinin, geometride üç dairemeselesinden daha önemli olduğunu düşündü.

Bergson, dinî mistisizmin üstünlüğünü; bunun insa-na verdiği itimat hissUe aksiyon kudretinhe görür:

Eski kurun filozofu: (Temaşa: Dontemplation) dakalır.

Budist: Hayattan kaçarak inzivaya çekilir.

Mistik dinci ise: Aksiyona sarılır. Yeri göğe yakJaştırmağa çalışır.

Bergson felsefesi:. İnsanın hürriyet ve kudretinikabul eden felsefedir. Ona göre tarihte bir (fatalite)yoktur. Hiçbir engel yoktur ki irade onu yenemesin.Ruh, herşeye kadirdir. Ve biz selâmetimizi ruhda ara-malıyız. Teknik, ruhu hizmetinde olmalıdır. Teknik, ih-tiyaçlarımızı tatmin için yapılmıştır. Zekâ birtakımâletler yapar ki bu sayede insan, böcekler sosyetesindeolduğu gibi bir (âlet) halinde kalmasın, diye.,. Berg-son:Kendinde tinsel yaratıcılık kudreti bulunan ferdî şuurunüstünlüğüne kanidir.

Page 221: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

— 218 —

Bize sevgi içinde tekrar tekrar cehdi, şimdiki bu-lunduğumuz halden hiçbir zaman memnun olmamağı,daima daha üste doğru bütün kuvvetimizle şahlanmağıtavsiye eder. İnsanlar, görünen, dış âleme çok sarıl-dıklarından, görünmeyen ve bütün varlığın kaynağıolan «hakikî ben» imiz ihmale uğramış bulunmaktadır.

Bergsona göre hilkat, bir heyecandan, derin sev-giden fışkırmaktadır, insan hayatının mânası şudur:«Her an kendi vasıtasiyle kendisini yaratıcı hale ge-tirmek. Uğraşa, didine azı çoğaltmak suretiyle şahsiye-tini genişletmek ve derinleştirmek ve böylece dünyayakendi meselesinden birşey eklemektir.»

«Hakikî felsefe: Soyut fikirler üstüne tefelsüf. et-mek değil, ilme, izlemesi gerekli yeni yollar göster-mektir.»

«Tekniğin, endüstirinin, ilmin ilerlemiş olması, ah-lâkın da ilerilemesini istilzam etmez. İnsan, çok bilgilifakat ahlâkan çok geri olabilir.»

Ahlâk; feragat ve fedakârlığı düşmanlara bile şa-mil kılma yolanda acı ıztıraplara dahi tahammül edenkişideki «yaratıcı oluşlar silsilesi» dir.

«Ahlâk ve dinin iki kaynağı> adlı eserindedir ki:İnsan, kendi, kalbinden, Tanrı o kalpten faydala-

nacak kadar temiz olmayan şeyleri atmalıdır. Ö zamaninsan Tanrıyı kendi içinde hisseder. Fakat bu kâfi de-ğiidir. Daha üst dereceye tırmanarak insan, Tanrınınbir aksiyon âleti olabilmelidir. Bu mertebeye gelen in-san, kendinde sonsuz bir hayat hamlesi sezer. Büyük,iyi işlere sarılır. Ve başarır. Ve hiçbir yorgunluk duy-maz. Derin bir aşk içinde kendini aksiyona, insanlarahizmete verir. Bu aşk; insanın Tanrıya aşkı değil, bun-dan çok daha üst olan; bütün yaratıklara karşı olanAllahın sevgi ve aşkıdır.

Page 222: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

Bu halde, Bergsona göre mükemmel insan, gön-lüne Allah sevgi ve düşüncesi taşımak ile kalan insandeğil, iradesini; Tanrının insanlara sevgisi yoluna hiz-inete vakfedebilen insandır,

Bergsonun ömrü bir teemmül ve murakabe içindegeçti. Ancak hakikat aşkı iledir ki yazdı ve söyledi. O,hareket ve oluşlar akışı, «geceler gebedir* filezofudur.

Bergson, «açık sosyete> yani bütün insanlar birbi-rinin kardeşidir fikrinde olduğundan AlmaRİarın Parisiişgalleri zamanında Yahudilere yaptıkları zulümler ara-sında oda, zulme uğradı. Amma hiç şikâyet etmedi;çilesini çekti. Irkdaşlarından ayrılmak bile istemedi.

Bergson felsefesi: insan, insanlığın üstüne şahla-narak Tanrıya doğru yön alma felsefesidir. Hayatı ile

d e buna canlı bir misal vermiştir.

S O N

Tarih Boyunca AhlâkMustafa Rahmi Balaban'ın bu çok mühim kitabı

tabedilmektedir.

Yakında neşredilecektir.

Page 223: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

Gayret kütüphanesindeki kitaplardanbazıları

KuruşTürkçe sözlük " yeni harflerle büyük lügat „ 2ooYeni Türkçe lügat M. Bahaettin 350Türkçeden Fransızcaya, büyük lügat Ali Feraz 150

„ „ küçük lügat Ali Feraz 100„ „ lügat Cemil Cahit' 20

Almanca • Türkçe küçük lügat Sadullah 50Kamus Fransavî " Fransızcadan Türkçeye „ 500Resimli küçük lügati fenniye 100Türkçeden Fransızcaya Resimli Kamus Kelekyan 1200Türkçeden İngilizceye büyük lügat J. Redhouse 2000Fransızba metod Berlitz ve tercümesi 25012 Lisan mükâleme 50Efali Fransavî cetveli Ekrem 35Kendi kendine İngilizce alfebe Nüzhet Paşa 35

„ „ Almanca „ Nüzhet Paşa 35„ „ İtalyanca „ Nüzhet Paşa 35„ „ Rusça „ Sudi 35,. „ Rumca „ Marta oğlu 35

Almanca tesîli tercüme Mehmet Tahir 75Almanca tesili mükâleme > » 7 5Almanca - Türkçe nahif tercümesi 100İngilizce gremer 1 inci Halil 75

„ 2 inci Halil 150Fen ve izdivaç, resimli Besim Ömer 75Çocuk büyütmek, ,„ „ „ 75

Gebelik. „ „ „ 60Nüfuz meselesi „ „ „ 35Bebek beslemek, resimli Dr. Zeki Cemal İ0OGebelik, doğum, lohosa, resimli „ ,. „ 100

Çocuk düşürmek, „ „ „ ,, 100Kadın rahatsızlıkları „ ,, „ ., 10O

Page 224: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

KuruşÇocuk hastalıkları Yeni harf „ „ „ „ 25ÖÇocukların istidatları Dr. Pol 50Mufassal resimli tavukçuluk Cafer 250Türklerin tarihi umumisi 1 - 7 Deguignes. H. Cahit 1500Hüriyetİlim ve dinAsri demokrasilerSenaiyi nefisenin menşeleriDekartm felsefesiEflatun külliyetiHisler ve fikirlerHanım kitabıKarikatörHalukun defteriRubaiyat Ömer HayyamHayat ve kitaplarAbdulhak Hâmit ve mülâhazatıŞerminTiryaki sözleri

Hüseyin CahitHüseyin CahitHüseyin Cahit

" "•> »

Samiha CemalRaif NecdetAzmi beyFazıl AhmetTevîik fikretHüseyin Daniş.Ahmet Şuayp

felsefiyesi Rıza TevfikTevfik Fikret

Cenabı SahabettinDemokrasi ve mesaili iktisadiye Hüseyin CahitNasrettin HocaYarım TürklerHârîstan ve gülistanDaima hilekâr (2 cilt)Milliyet nazariyeleriHendesei sanai 2 ciltElektrik ve tatbikat sanaiyesi 2Otomobil ve traktör resimli

Köprülüzade FuatAka Gündüz

Ahmet HikmetAli ReşatMehmet İzzet

>t >>

cilt, resimli SalâhattinSalâhattin

Fen mesahaye arazi ve topografya KömürciyanMesahaya HendeseyeMihaniki RiyaziDemir Köprüler

KömürciyanSalim

Nazarî Hesap, Mesail yeni harfle SalimHesap tefazulî

200200200200

60400100200100200400150500

7510075

10050

250100100250150150150

200

500300

50500

Page 225: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

Doğramacılık, Silicilik, Marangozluk TalâtRefik

Murat beyM Murat

Mahmut ŞevketCorci ZeydanS ey fi Emir Ali

Hüseyin CahitKemal Paşa

Resimli tarihi umumî 1-6Tarihi umumî 1-6Ebulfaruk tarihi 1 - 7Teşkilâtı kıyafeti askeriyeMedeniyeti islâmiye tarihi 5 ciltMusavver tarihi islâmİslâm tarihi 'İo cilt,,Osmanlı tarihi "3 cilt,,Tarih siyasî, asrı hazırda Avrupa 3 cilt Sinyoboş,Eski İstanbul, resimli Celâl EsatBaşımıza gelenler , Arifİstibdattan Hakimiyeti MilHyeye 1-2

Ahmet RasimAvrupa harbinden alınan psikolojisi dersler

G LebonUsul Defteri Malî 2 inci ciltMalûmatı TicariyeMalûmatı iktisadiyeUsul defteri TicarîHocasız usul defteri

„ MuhasebeEsnafın Hazır Hesop TüccarîsiUsul Defteri 1 — 4 cilt •Amerikan Usul DefteriAmelî Hesapİlmî HesapHesap Nazarîİlmî Hendesetim! CebirAmal ErbaaKendi Kendi fotoğrafçılık resimliİhtisas muhaseb >erı

î. ArapyanHarnit

Cavit1. ArapyanSerkeis Nihat

II II

Kömürcüyan

Kömürcüyan

Çapraş kaydek»Şimendıfercilik - - 2 N

Kimya 9 - 10 - I 3 ciltKimya Bakalo sıRiyazi ve cep ' u?ası

FikretNaki bey

» »F. Sabri

50O200O100O1500

İ0O1000250-

200O10001500

200300

200

150250150250150200200200300100100100100

50505035

25025

30G35115010O

Page 226: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

Dahili ihtiraklı makinalar,Demir TeknolojisiAğaç isleri teknolojisi 1-2Kimyayı sanayi 2 ciltHesabi sanayi

Abdülkerim„ Osman HüsnüYusuf ziyaMühendis M. AzmiSalih Murat

Cihan muvazenesinin bozulması 2 cilt Ali ReşatTürkiye nasıl doğdu ?Hava Edebiyatı

Ömer Rıza

İnsanlığın başlangıçları, resimli "yeni harf,,^.3

Tâvimden yapraklarAdabı MuaşeretKadın meselesiOkunacak mektuplartdâlCidalSimonSon EmelEylülSon yıldızKadın kalbiSabir Efendinin geliniSefiJJer 1-5Mevut HükümÇingenelerDağların çocuğuGünahkârlarDamgaSarı Odanın esrarıSiyah kokulu Kadın

Dr. R- VernoM' SadıkSaffet Ziya

Gregor Petrof

250250250200

801001001003002001001003025

Sami Paşa Sezai 50Mehmet RaufCelâl SaherMehmet Rauf

«" »

Saffet Nezihi

7530

150250200250

Ercümend Talu 50Viktor HugoHalide EdipOsman Cemal

Heluk CemalReşat NuriGaston LoroGaston Loro

500200200175200100150150

Mesnevi şerif 1 - 6 tercüme ve şerhi Abidin Paşa 1400Kitabı Mukaddes "büyük hacımda ciltli,,incili şerifMezamirAsrî din fikirleri Seri 1 "11Asrî Din fikirleri Seri 2 "6Garpta dua yeni harfie

kitap,, L. Lûtfikitap,, L. Lûtfi

Lee Vrooman

40015075

150100

10

Page 227: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk
Page 228: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk
Page 229: Filozoflarla Birer Saat: Muhtasar Felsefe Tarihi / …...Maarif Nezareti, onu Usküp Dar - ül -Muallimin Rüşdive (Orta öğretmen okulu) pedagoji hocalığına tayin etti. Kırk

Fiatı : 350 - Ciltlisi : 500 Kr.

İstanbulda, Ankara Caddesinde 131 No. luGayret Kitabevinde satılan ı

Kur'an ve islâm (Zaman zihniyetiyle) 2 Kısım

Ruh Ansiklopedisi (Spiritüalizm) CiltliRuh Âlemi (Spiritizm, Fakirizm,

Manyatizm) CiltliRuh Kuvveti (Spiritizme tecrübeleri) Ciltli

Pratik Manyatizma ve İpnotizma Ciltli

Ruhlar Konuşuyor ,,

Allah

Ruhlar Arasında

Medyomluk

Ruh ve Kâinat (Mecmua) 1 den 12 Ciltli

Abdûlkadir GeylâniMuhiddini Arabî

Ruh ve ölüm Ötesi (İslâm tasavvufu)

İslâm Aslanı Hazreti AliKırklar Meclisi (En güzel Bektaşi Şiirleri)

! Hakikat YollarındaTarih Boyunca AhlâkFelsefe Tarihi (Filozoflarla birer saat)Tanrı Buyrukları ve İnsan AlemiKıyamet ve Alâmetleri-Cennetlikler,

Cehennemliklerİnsan ve RuhYaşayan Ölü Ciltliİnsan ve Şeytan „Yolcu Nereye Gidiyorsun ,,Son Menzil „Yusufçuk ,,Ateş AğacıMabette Bir GeceMesih Paşa İmamı „Kimyayı SaadetHazret OftadeAziz Mahmut Hüdal

-nühim eserler :

Cemil Conk Paşa

L. Kuday • S. Âkay

,,

W. Crooks

Dr. Debi

M. Afşaroğlu

Dr. Bedri Ruhselman

..

Mustafa Ertuğrul

K. Burcuoğlu

M. Rahmi Balaban

A, iaşnar

Samiha Ayverdi

„ .,

» n

» >»

tmam Gazali

Krş.

200

750

750

500

500

300

300

400

330

1000

200

300

150

100

125

300

350

400

250

250

100

250

250

350

250

250

200

200

300

50

50

25