fikir özgürlüğü aydinin ekmeğidir düzeltildi 30 01 2015

16
1 FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ AYDININ GIDASIDIR; TUTUCUNUN DEĞİL… Prof. Dr. Ali Demirsoy Joseph Stalin, 1920-1953 yılları arasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerinin en katı ve despot lideriydi. Gerçi İkinci Dünya Savaşında en çok eziyet çeken liderlerden biriydi; neredeyse 25 milyon vatandaşı bu savaşta yaşamını yitirdi. Ülkenin batı kesimi neredeyse yakıldı ve yıkıldı. Stalin, bütün olumsuzluklara karşın, Sovyetlerin alt yapısını yeniden oluşturan ve ayağa kaldıran lider olarak bilinir. Savaştın bitiminde batıda Sovyetlere önemli yerler verildi. Kapitalizmin tam tersi olan komünizm, batı için potansiyel bir tehlikeydi ve bu nedenle komünizmi yıpratmak için her yol denenmeye başlanmıştı. Tehlikeyi etkisiz kılabilmek için başta Stalin olmak üzere, Sovyet yönetimi sert, kanlı ve tam bir diktatörlüğe dönüştü. Fikir adamlarına karşı hoşgörülü olmadı. Bu nedenle aydınlarca hiç sevilmedi. Stalin döneminde halkın büyük bir kısmı mutluydu, yediği yanında, yemediği arkasında, eğitim bedelsiz, sağlık bedelsiz, konut sudan ucuz, iş garantisi var;

Upload: demirsoy

Post on 07-Apr-2016

220 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

Değerli Kardeşim Bu coğrafyanın tanımlanmış evrensel demokrasiye bilinen yollarla ulaşacağını düşünüyor olabilirsiniz. Bunun bu coğrafyada gerçekleşme şansını, onu önleyen düşünme tarzımızı tarihsel bir bakış açısıyla masaya yatırmaya ne dersiniz?

TRANSCRIPT

Page 1: Fikir özgürlüğü aydinin ekmeğidir düzeltildi 30 01 2015

1

FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ AYDININ GIDASIDIR; TUTUCUNUN DEĞİL…

Prof. Dr. Ali Demirsoy

Joseph Stalin, 1920-1953 yılları arasında Sovyet Sosyalist

Cumhuriyetlerinin en katı ve despot lideriydi. Gerçi İkinci Dünya

Savaşında en çok eziyet çeken liderlerden biriydi; neredeyse 25 milyon

vatandaşı bu savaşta yaşamını yitirdi. Ülkenin batı kesimi neredeyse

yakıldı ve yıkıldı. Stalin, bütün olumsuzluklara karşın, Sovyetlerin alt

yapısını yeniden oluşturan ve ayağa kaldıran lider olarak bilinir.

Savaştın bitiminde batıda Sovyetlere önemli yerler verildi.

Kapitalizmin tam tersi olan komünizm, batı için potansiyel bir tehlikeydi

ve bu nedenle komünizmi yıpratmak için her yol denenmeye başlanmıştı.

Tehlikeyi etkisiz kılabilmek için başta Stalin olmak üzere, Sovyet yönetimi

sert, kanlı ve tam bir diktatörlüğe dönüştü. Fikir adamlarına karşı

hoşgörülü olmadı. Bu nedenle aydınlarca hiç sevilmedi.

Stalin döneminde halkın büyük bir kısmı mutluydu, yediği yanında,

yemediği arkasında, eğitim bedelsiz, sağlık bedelsiz, konut sudan ucuz,

iş garantisi var; spor ve sosyal faaliyetler ve onlara katılım hiçbir

dönemde görülemeyecek kadar mükemmeldi.

Halka Stalin’in döneminden sonra da defalarca soruluyor: En mutlu

dönem hangisiydi diye? Çoğu Stalin dönemi diyor. Pekâlâ, iyi de, Stalin

döneminde ifade özgürlüğü yoktu, nasıl oluyor da bu dönemde mutlu

oldunuz? Verilen yanıtlar toplandığında şu sonuç ortaya çıktı: İfade

özgürlüğü aydınların ekmeğidir, bizim değil (Teoman Dural, Haber Türk

TV, 25.01.2014, saat 11.30).

Tutucu kesim için en büyük baskı alışılagelmiş davranışlarını

değiştirmeye zorlamadır. Değişmeye karşı en büyük direnç bu nedenle

bu kesimde görülür.

Page 2: Fikir özgürlüğü aydinin ekmeğidir düzeltildi 30 01 2015

2

Avrupa’da yakın zamanda (geçen yüzyılda) inanılmaz katliamlar oldu;

kimse sormadı. İnsan Hakları Mahkemesi kurulmaya kalkışılınca,

gerçekleşmemesi için en büyük direniş tutuculardan geldi.

Tutucuların çok önemli bir mantığı oluşmuştur: Ben senin kutsal

bildiğin şeylere dil uzatabilirim; ancak sen benim kutsal bildiğim şeylere

dil uzatırsan seni öldürürüm. Nerede kaldı fikir özgürlüğü? İnandığını

tartışmaya açmaya yanaşmıyorsun; bunu kendine hakaret olarak

görüyorsun. Ancak başkasının inancına saygı göstermediğin gibi, onu

ilkel, basit, küfür olarak görüyorsun. Böyle bir inançta olan bir aile, bir

gelin aldığında, onu kendi inancına çevirmek için her şeyi yapıyor; başka

bir inanca kızını vermemek için de gerekli tüm zorlukları çıkarıyor.

Nerede kaldı inanca saygı?

Dildeki değişime, yeni gereksinimler karşısında yeni kelimeler ve

sözcükler üretilmesine karşı gösterilen direnç de bu kesimden yani tutucu

ve dindar kesimden gelir; çünkü değişime karşı direnç yaşamın her

evresinde ve işlevinde kendini gösterir. Bu durumu Türkiye felsefe

dünyasında önemli bir yer edinmiş olan Sayın Prof. Dr. Teoman Dural

şöyle açıklamaktadır: Mantık yok; akıl son derece kısıtlı olursa böyle olur.

(Teoman Dural, Haber Türk TV, 25.01.2014, saat 11.30). Öztürk’çe

kelimeleri kullanan ve dilimize yeni kelimeler kazandırmaya çalışanların

tümünün komünist ya da solcu olarak nitelendirilmesinin altında da bu

illet yatar…

Fransa’da çizilen karikatürde, Hz. Muhammed kürdan gibi ince

gösterildiği için yer yerinden oynadı. Neredeyse Pakistan’da hükümet

devrilecekti. İyi de kilolu, şişman, obez gösterilseydi daha iyi mi olurdu?

Gül geç, olgun davran…

Özellikle Müslümanlar kısıtlandığı oranda köktenciliğe kayıyor;

böylece batı uygarlığına eşdeğer bir kültürün evrimleşmesi önleniyor.

Page 3: Fikir özgürlüğü aydinin ekmeğidir düzeltildi 30 01 2015

3

Türk siyasetine damgasını vuran AKP’nin birden bire büyük bir güçle

ortaya çıkmasının temelindeki, en azından söylem olarak, en etkili

etmen, türban yasağıdır. Türban yasağı olmasaydı, bu partinin böyle

büyük bir oyla seçilmesi hemen hemen olanaksızdı. Müslüman

dünyasının çıkmazı burada başlıyor, bilime yanaşmıyor; okuyarak

kendini geliştirmeye yanaşmıyor; yasa ya da silah zoru ile değişime

zorlanınca da köktenciliğe kayıyor. Bu nedenle kendini geliştirme şansını

bir türlü yakalayamıyor. Bu gidişle yakalaması da zor; geçmişte Türkiye

Cumhuriyeti bir şans yakalamıştı onu da kullanamadı. Sosyal

evrimleşmenin önündeki en büyük engel dinciler ve tutuculardır.

Evrimleşemeyen canlıların tümü geçmişte yok oldu; eğer bu yorumun

aksine; değişmeye direnen bir toplum ayakta kalırsa, bu bilim tarihinde

bir ilk olacaktır.

Yaklaşık 150 yıllık batı kökenli kapitalizm dünyayı ikiye bölmüştür. Bir

tarafta bilimin itici gücüyle kısa zamanda zenginleşen bir kesim; öbür

tarafta dünyadan haberi olmayan, geleceğini dine, duaya, mucizelere

bağlamış, kendi üzerinde oynanan oyunlardan bile haberi olmayan,

çoğunluk yöneticilerini bile doğrudan ya da dolaylı kapitalistlerin

yönlendirmesiyle seçen fakir mi fakir; yöneticilerinin batı bankalarında

milyarlarca doları olsa bile hem fikren hem de madden fakir bir kesim

oluştu. Aslında kapitalist sistemin zenginliği de kendi toplumunun içinde

adil ve yaklaşık değerlerde bölüşülmemiştir. Dünya gelirinin %50’sini

yaklaşık 80 ailenin denetlediği bilinmektedir. Biriken sermaye dünyadaki

fakir kesimin yöneticilerinin yaptığı gibi batı dünyasının bankalarına değil,

bilimsel araştırmalara yatırılıyordu. Ancak bu ailelerin kırıntıları bile,

bulundukları toplumun alt kesimini fakir dünyadan ayırt etmeye yetmiştir.

Bu kesim, sanata, bilime, edebiyata büyük katkıları olan bir topluma

dönüşmüştü.

Page 4: Fikir özgürlüğü aydinin ekmeğidir düzeltildi 30 01 2015

4

Bu gelir ve refah farkı, fakir dünyadakilerin bir kısmını, özellikle dinci

ve tutucuları hırçınlaştırmış ve şiddete yönlendirmiştir. Çünkü bu

toplumlarda, din, yönlendirmek için en önemli güçtür ve akıl ile

bağdaşmadığı için, bu fakir ve bilinçsiz kesimin yönlendirilmesine

soyunanların kullanacağı mükemmel-etkili bir araç olmuştur. Böylece bir

kesimin elinde araç olarak bilim; diğer kesimin elinde ise araç olarak

hiçbir zaman tartışmaya açamadığı kutsal kitaplar yer almıştır. Birisi

hedefini füzeyle noktası noktasına vuruyor; öbürü ise füzenin ucunun

şeklini kutsal kitaplardaki ayetlerde arıyor; şeklini de minarelere

benzeterek kendine pay çıkarmak için çırpınıyor…

Afrika’da kan durmuyor. Afrika coğrafyasında boydan boya kan

akıyor. Çünkü kabile yaşamı sürüyor. Bu cümleyi okuyunca “iyi ki bizde

kabile düzeni yok diye düşünerek” kısa süre de olsa ferahladığınızı

düşünüyorum. Sevinmek için biraz erken davrandınız. Çünkü bu

coğrafya, Müslüman dünyası, devlet düzenine geçse bile, içinde

barındırdığı ağalık, aşiretçilik ve özellikle mezhepçilik nedeniyle, zaten

dincilik ve tutuculuk, özellikle bağnazlık nedeniyle yitirmiş olduğu

yorumlama zafiyetinden dolayı, yularını birkaç çıkarcının eline vermekten

kurtulamamıştır. Bu nedenle demokrasi bu ülkelerde yerleşemez, yasal

olarak yerleşmiş gibi görünse de, özü itibariyle hiçbir zaman demokratik

davranamazlar. Böyle bir köktenciliğin ortak tarafı: İster farklı kabilelerde

yaşayanlar olsun, ister farklı mezheplere mensup olsun, ister farklı

dinlerde olsun; kendinin dışındakileri sapkın ve sapık olarak görmeleri;

hatta açık açık dile getirmeseler bile bilinçaltında kendinden olmayanları

insan olarak bile görmemeleridir. Bu nedenle, Afrika kabilelerinin, farklı

dinlerin, farklı mezheplerin mensupları birbirlerini öldürmekten

kaçınmazlar. Bunu her gün bu coğrafyada utanarak, acı ile görsek ve

duysak da ne yazı ki ülkemizde bile son 50 yıl içinde kardeşin kardeşi

Page 5: Fikir özgürlüğü aydinin ekmeğidir düzeltildi 30 01 2015

5

yaktığına ve boğazladığına tanık olduk. Dinciliğin körüklendiği her ülkede

bu katliamlar azalmayacak, gittikçe artacaktır.

İslam Kültürünün şahlandığı dönem olarak bilinen dönem, El-Cahiz,

İbn-i Rüşd, İbn-i Tufeyl ve İbn-i Bacce, İbni Sina ve Farabi’nin yaşadığı

dönemdir. Çünkü bu kişiler Latince okuyabiliyorlardı ve Latince yazılmış

kitapları okuyarak, bilimi, felsefeyi ve evrensel bilgiyi özümsediler;

özümseme ile kalmayıp, İspanya-Endülüs üzerinden Avrupa’ya

yayılmasına ve Avrupa’nın aydınlanmasına önemli zemin hazırladılar.

Batı dünyası, yaşamında dinin baskılayıcı ve yönlendirici etkisini

Yakın Çağ’ın başında ortadan kaldırdı ve bir anlamda insan aklını özgür

bıraktı. Hem bilimsel hem de sosyal gelişmeler ve iyileştirmeler bu

evreden sonra patlarcasına gelişti. İnsan fikrinin özgür bırakılmadığı hiçbir ortamda özgün fikir üretilemez, özgün fikir üretilemeyen herhangi bir ortamda da hiçbir sosyal ve bilimsel atılım ve gelişme olmaz.

Özgün fikrin üretilemediği ortamlarda biat kültürü gelişiyor. Çünkü fikir

üretemeyen bir toplum, çarpık da olsa fikir üreten birilerinin ağzına

bakmaya başlıyor ve biat kültürü yerleşiyor. Ağaya, şeyhe, tarikat

liderine, sözüm ona demokrasiye geçilmiş ise parti başkanına, o günkü

lidere, kadınsa evdeki kocaya biat kaçınılmaz olur. Biat bu nedenle dinin

ve inancın birinci koşuludur.

Ancak insanın yatmasından, kalkmasına, yemesinden, içmesine,

giyiminden, kuşamına, devlet idaresinden, kadın-erkek ilişkisine, hatta

mal bölüşümüne, miras hukukuna, gelir-giderin paylaşımına kadar,

yaşamın her evresinde karşılaştığımız durumlara müdahale eden ve

Tanrısal yönlendirme söylemi altında toplumları baskıya alan dini öğretiyi

masaya yatırıp koşullara göre yeniden yorumlamadan kaçınanlar

çıkmazdan kurtulamadı; böyle giderse hiçbir zaman da kurtulamayacak.

Page 6: Fikir özgürlüğü aydinin ekmeğidir düzeltildi 30 01 2015

6

Şu anda dünyada İngilizce konuşan ”çağdaş uygarlık ya da

medeniyet olarak adlandırılan” bir İngiliz-Amerika kültürü egemendir. Her

gün de güçlenmektedir. Bu nedenle bu uygarlığı düşman bilen insanlar

bile çocuklarına anaokulundan itibaren İngilizce öğretme peşine

düşmüşlerdir. Sis dağılıyor, gelecek görünmeye başlıyor: Şu anda çeşitli

dillere mensup uygarlıklar, korkarım ki kalıntı medeniyetler olma, erime,

ortadan kalkma ve çağlarının sonuna gelmekte olan medeniyetler

durumuna düşmektedirler. Eğer çözülme ve erime böyle sürerse,

önümüzdeki yıllarda, uygarlıklar arası sürtüşme hiçbir zaman küresel

ölçekte olmayacaktır; çünkü savunacağınız bir uygarlığınız

kalmayacaktır.

Müslümanlığın ise birçoğumuz tepki gösterse bile “Orta Çağdaki

bilgiyi, Ön Asya’dan Avrupa’ya taşımanın ötesinde” insanlığa

kazandırdığı hiçbir şey yoktur.

Müslüman ülkelerin ve dini araç olarak kullanan yönetimlerin ne yapıp

ne yapamayacağını anlamak için Türkiye’deki Adalet ve Kalkınma

Partisinin seyrüsefer defterini incelemek yeterli olur. AKP tam bir

demokrasi söylemi ile sahneye çıktı, vesayet güçlerine ateş püskürdü, üç

Y’yi (yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar) ortadan kaldırmanın rehberleri

olacağına yemin etti. Tüm dünya AKP’yi göklere çıkardı; çünkü kol kola

girebileceği bir bileşim olasılığı çıkmıştı. Çünkü dini söylemlerle yola

çıkmış bir Müslüman partisi demokrasinin evrensel olmaz ise olmazlarına

sahip çıkıyordu. Avrupa rüzgârını ve Amerika tezgâhı arkaya alınarak o

güne kadar vesayet gücü olarak bilinen silahlı kuvvetler yola getirildi.

Varlığı ve yokluğu tartışılır hale geldi. Görünürde hem Türkiye için hem

de batı için demokrasinin yolu açılmıştı. Belli ki Batı Dünyası Müslüman

mantığını yeterince tanıyamamıştı. AKP’nin derdi Türkiye’ye demokrasi

getirmek değildi. Onun derdi giyim kuşamı demokrasinin önemli bir

Page 7: Fikir özgürlüğü aydinin ekmeğidir düzeltildi 30 01 2015

7

öğesiymiş gibi sunarak onunla ilgili yasakları kaldırmak suretiyle, uzun

süre kendine arka bahçe görevi yapmış olan türbanlı kesimin sırtını

sıvayarak yola devam etmekti. Orduyu etkisiz hale getirerek, kendini

koşulsuz yeni vesayet gücü haline getirmekti. Başkanlık sistemi için

yapılan konuşmalar bunun devamı olacaktır. Batı bunu anladı; ancak iş

işten geçmişti. Yolsuzluk, yasak, yoksulluklarla mücadele ise, raflar boş

mu kalacaktı. Onlar rafa kaldırıldı.

Demokrasinin (hatta herhangi bir rejimin) olmaz ise olmazı olan

hukuk ve adalet; halkın gerçeği öğrenmek için tek kaynağı olan basın

özgürlüğü ise dünya sıralamasında ne yazık ki dün yamyam olarak

bildiğimiz ülkelerin altına düşürüldü… Bütün bunlar bir ülkenin geleceği

açısından büyük tehlike olabilir; ancak daha büyüğü, değişmeye bir türlü

yanaşmayan bir kesimin olanı biteni anlamaya karşı göstermiş olduğu

dirençtir…

Türkiye’de basın özgürlüğü kısıtlandı. Mahkemeler taraflı oldu,

aydınların üzerinde baskı arttı diye batı dünyasında sürekli rapor

hazırlanıyor; söyleniyor; yazılıyor ve çiziliyor. Ancak bütün bunlar halkın

oyunu hemen hemen hiç etkilemiyor. Çünkü Türkiye’de gazete ve kitap

okuyanların sayısı, nüfusu Türkiye’nin onda biri olan bir Avrupa

ülkesinden daha az. Kaldı ki okunan gazete, dergi ve kitapların niteliğine

bakılırsa, sırasıyla din, spor, aşk, siyasi dalaverelerin açıklanması ve

magazin ile ilgili yayınların oranı neredeyse tüm yayınların %90’ını

oluşturuyor. Bu nedenle basın özgürlüğü bu toplumu hemen hemen hiç

ilgilendirmiyor.

Mahkeme ve adalet deyince, halkın önemli bir kısmı, boşanmaların,

kira ihtilaflarının, miras anlaşmazlıklarının, yapılan darp ve sataşmaların

halledildiği yerler olarak anlaşılıyor. Fikirlerin yargılanması, rejime ve

çarpıklıklara yönelik yorumların yasal takiplere uğraması halkın

Page 8: Fikir özgürlüğü aydinin ekmeğidir düzeltildi 30 01 2015

8

gündeminde bulunmamaktadır. Bu nedenle batı dünyasında

demokrasinin en büyük düşmanı olarak görülen fikir özgürlüğü, basın

özgürlüğü, yasaların tarafsızlığı ve bağımsızlığı bu coğrafyanın insanına

sivrisinek vızıltısı gibi geliyor.

Birileri kalkıp, bu duruma bakıp da “benim oyum ile çobanın oyu bir

olmamalı” deyince, sistemin en zayıf noktasına dikkat çektiği için kızılca

kıyamet kopuyor. Aslında bu söylemde bir hata olduğu için herkes ona

karşı çıktı. Aslında çoban denmesi bir hataydı; ne de olsa çobanlık bir

meslektir; insanın niteliği ile ilgili değildir. Açıkça bu söylemde ana hedef

belliydi: Niteliği olmayan, dünyadan haberi olmayan, bilmeyen, yorum

yeteneği olmayan, değişime direnç gösteren, yeniliklere kapısını

kapamış, kendi düşüncesinin dışındakileri tehlike olarak gören ve onu

bastırmaya çalışan bir kesimin oy kullanarak bir ülkenin geleceğini

düzenlemesi ve doğruyu bulmasındaki yanlışlık dile getirilmişti.

Değişmeye kapılarını kapatmış bir toplum, yeni koşullara göre

değişebilen bir yönetimi belirlemesi olsa olsa şansla olabilir.

Bu coğrafyadaki toplumların, özellikle tutucu kesimlerin çok büyük bir

eksikliği vardır: Okumama. DESAM (Demokrasi ve Eğitim Stratejik

Araştırma Merkezi) tarafından 2014 yılında yapılan bir çalışmada1

Avrupa Birliği ülkelerinde okuma alışkanlığı oranı %21 olmasına karşın,

Türkiye’de sadece %0,01 (yani on binde bir). Bu çalışmaya göre bu

kesimin okuduğu kitapların içeriği de okunma oranına göre: Fıkra ve

magazin, namaz hocası, dua ve aşk ile ilgili kitaplar. Dört kişilik bir ailenin

cep telefonu gideri ayda 213 TL iken, 4 kişilik ailenin kitap gideri ayda

değil yılda sadece 6,5 TL; bu kitapların çoğu da evdeki çocukların bir

yerlere girebilmesi için alınan test-soru kitapları. UNESCO (Birleşmiş

Milletler, Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) tarafından 2014 yılında yapılan 1 DESAM, 2014: Kitap Okumama, Türkiye’nin En Önemli Sorunlarından Birisi Olarak Görülmelidir!

Page 9: Fikir özgürlüğü aydinin ekmeğidir düzeltildi 30 01 2015

9

çalışmada Türkiye kitap okuma sıralamasında 84’üncü; ihtiyaç olarak

gördüğü şeyleri sıraladığında ise kitaba ihtiyacı 235. sırada görülüyor.

Demek ki halkımız için yaşamında kitaptan daha önemli 235 şey varmış.

Yılda sadece 6,5 saat okuyor. Şimdi ben soruyorum? Mucize mi

bekliyorsunuz? Sanatta, bilimde, sosyal ilişkilerde yaratıcı olan, üreten;

demokrasinin gereklerini yerine getiren, doğru düşünen, doğru

yorumlayan, haklara, yasalara saygılı; kendinin dışındaki değerlere

saygılı, lider suntasından kurtulmuş, özgün düşünebilen, fikir ve basın

özgürlüğünü olmaz ise olmazlar listesine alan, oyunu doğru kullanmayı

namus bilen, talandan, yalandan, yalakalıktan, çalmadan, çırpmadan

arınmış bir kesim mi bekliyorsunuz? Mucizeler devri ne yazık ki çoktan

kapandı…

Sonuçta, fikir özgürlüğü, basın özgürlüğü, hukukta tarafsızlık ve

bağımsızlık sloganı ile bir partiyi yıpratacaklarını, demokrasiyi bu

sloganlarla getireceklerini düşünüyorlarsa fena halde yanılıyorlar. Bir

topluluk ve yönetim tefessüh eden ahlaki kurallardan nemalanmaya

başlamışsa, o topluluğun söylemlerle düzeltilmesini unutun.

Evrensel açıdan ya da küresel olarak baktığımızda bu gelişmelerin bir

başka seçeneği olabilir miydi? Olabilirdi. Ancak kapitalizmin bilime verdiği

çok büyük destek ve kapitalizmin kazanmak için her şeyi mubah gören

tavrı nedeniyle bu şans yitirildi. Bu konuda çok yazıldı-çizildi; herkes

kendi penceresinden baktı. Ancak böyle bir yazının sonunda bir analiz ve

yorum yapmadan yazıya son verme, önemli bir eksiklik olur.

İnsanın ve kaynakların bu denli sömürülmesine karşı Avrupa’da

gelişen fikir akımı, sonunda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerinde

Komünist bir idare şeklinin ortaya çıkmasına zemin hazırladı.

Önyargılarımızdan kurtulup da baktığımızda Komünizm, herkese iş, aş,

sağlık, eğitim eşitliği sağlayan; doğal kaynakları olabildiğince koruyan; ırk

Page 10: Fikir özgürlüğü aydinin ekmeğidir düzeltildi 30 01 2015

10

ayırımını (ya da etnik ayırımı) ve dini ret eden; solidaritet adı altında

dünyada alın teri ile çalışan herkesin dayanışma içinde olacağı (emeğe

saygılı olunacak), her dil ve kültüre saygılı bir yönetim modeli olarak

başlayacaktı. Böyle bir modelin kapitalizm için büyük bir tehlike olduğu

aşikârdı. Çünkü sömürülecek kesimi ortadan kaldırıyordu. Zenginlik

paylaşılacaktı. Belirli elde birikmiş olan zenginlik ortadan kalkınca,

sanata, bilime ayrılacak pay da azalacaktı; bu da kapitalizmin yaratıcı ve

üretici dinamiğini önleyecekti. Batı kapitalizmi elindeki gücü sonunu

kadar kullanarak yerleşmekte olan komünizm üzerine yürüdü. Onu

silahlanmaya zorladı; ekonomik gücünü zayıflattı. Bu hücumları en çok

dünyanın sömürülen kesim olan, kural olarak dinciler, tutucular ve tutucu

milliyetçiler aracılığıyla gerçekleştirdiler.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuramsal olarak beklenen komünist

yönetimi hiçbir zaman hayata geçiremeden çöktü. Emekçilerin umudu bir

başka bahara kaldı…

Şu anda insanı insan olarak gören, her düşünceye ve ırka hoşgörülü

olabileceğini düşündüğümüz, bilime ve sanata saygılı, dogmalarından

arınmış, laik dünya düzenini benimsemiş, elimizde kalan tek

sarılabileceğimiz seçenek, bilinçli, seciyeli, uygar ve deneyimli insanların

“Sosyal Demokrasi ya da duruma göre Sosyalizm” ile kuracağı yeni

bir dünya düzeni olabilir.

Prof. Dr. Ali Demirsoy, 30.01.2015

Değerli Kardeşim

Bu coğrafyanın tanımlanmış evrensel demokrasiye bilinen yollarla

ulaşacağını düşünüyor olabilirsiniz. Bunun bu coğrafyada gerçekleşme

Page 11: Fikir özgürlüğü aydinin ekmeğidir düzeltildi 30 01 2015

11

şansını, onu önleyen düşünme tarzımızı tarihsel bir bakış açısıyla

masaya yatırmaya ne dersiniz?