fatih akce - deryadan katreler - isikyayinlari...osmanlý devleti kuruluþundan itibaren fetih...

129

Upload: others

Post on 18-Feb-2021

17 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

  • DeryadanKatre ler

  • DERLEYENfatih aakçe

  • DERYADAN KATRELER

    Copyright © Iþýk Yayýnlarý, 2006Bu kitaptaki metin ve resimlerin, tamamýnýn ya da bir kýsmýnýn, kitabý yayýmlayan þirketin

    önceden yazýlý izni olmaksýzýn elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayýt sistemi ile çoðaltýlmasý, yayýmlanmasý ve depolanmasý yasaktýr.

    EditörFatih AKÇE

    Görsel YönetmenEngin ÇÝFTÇÝ

    KapakMernuþ KALKAN

    MizanpajMustafa KAYAN

    ISBN975-278-175-6

    Yayýn Numarasý429

    Basým Yeri ve YýlýÇaðlayan Matbaasý / ÝZMÝR Tel: (0232) 252 20 96

    Mart 2006

    Genel DaðýtýmGökkuþaðý Pazarlama ve Daðýtým

    Alayköþkü Cad. No: 12 Caðaloðlu/ÝSTANBULTel: (0212) 519 39 33 Faks: (0212) 519 39 01

    Iþýk YayýnlarýEmniyet Mahallesi Huzur Sokak No: 5

    34676 Üsküdar/ÝSTANBULTel: (0216) 318 42 88 Faks: (0216) 318 52 20

    www.isikyayinlari.com

  • Ýçindekiler

    Takdim Yerine .....................................................................9

    “Osmanlý” Derken ........................................................ 9

    Bir Baþka Zaviyeden Kuruluþ .......................................... 11

    Niçin Osmanlý Devleti’nin Kuruluþu?.......................... 11

    Kuruluþ Öncesi Kayýlar’ýn Göçü.................................. 12

    Osmanlý Halkýnýn Menþei ........................................... 13

    Yükseliþini Hazýrlayan Temel Esaslar........................... 15

    Netice ......................................................................... 19

    Kuruluþ Devrinde Osmanlý Deniz Siyaseti ........................ 21

    Osmanlýdan Önce Türkler ve Denizcilik ..................... 21

    Orhan Gazi Devri ve Ýlk Donanma Faaliyetleri ........... 22

    Yýldýrým Bayezid ve Yeni Hamleler .............................. 23

    Ankara Savaþý Sonrasý Venedik ile Mücadele ............... 25

    Netice ......................................................................... 26

    Deryadan Katreler ........................................................... 29

    Akýn ve Akýncý Ruhu ........................................................ 33

    Osmanlýlarda Harp Sanayi .............................................. 37

    Yükselme Döneminde Harp Taktiði ................................ 41

    Azamet Devrinde Osmanlý Devleti’nin Dünya Siyaseti .... 45

    Avrupa’da ................................................................... 48

    Kuzey Afrika’da ......................................................... 50

    Orta Afrika’da............................................................. 51

  • Hindistan’da .............................................................. 51Güney-Doðu Asya’da ................................................. 52Orta Asya’da .............................................................. 52

    Gurura Kapýlmadýlar ....................................................... 55Donanma-ý Hümâyûn Akdeniz’de ............................... 57Preveze’den Sonra Kazanýlan En Büyük Deniz Zaferi.. 57Cerbe Geri Alýnýyor .................................................... 59Þanlý Donanma Ýstanbul’da ........................................ 60

    Zigetvar’ýn Meçhul Yiðidi ............................................... 63Orta Doðu’da Dört Asýrlýk Barýþýn Sonu ......................... 67Sultan Abdülhamid’in Dýþ Politikasý ................................ 73

    19. yüzyýlýn sonunda Osmanlý Devleti ........................ 73Abdülhamid’in Dýþ Politikasýndan Misaller ................ 76Dýþ Politikasýndaki Bazý Prensipler ............................. 80Sonuç ......................................................................... 82

    Hicaz Demiryolu ve Sultan II. Abdülhamid Han ..............85Amerikalý Bir Müslüman: Muhammed Russel Webb Efendi ve Osmanlý Devleti .................................... 911912-1913 Balkan Savaþý ve Dersler ............................... 99Ýnanç, Çanakkale ve Ötesi ............................................. 105Çanakkale Þehitlerine..................................................... 109Çanakkale’de Kaybolan Birlik ....................................... 117Osmanlý Tarihini Nasýl Okumalýyýz? .............................. 121

    Yaklaþým ................................................................... 123Osmanlý Misali ........................................................ 124Fazilet Odur ki Düþmanýn Bile Takdir Etsin ............. 127

  • Yayýna hazýrladýðýmýz kitaptaki konular, "Sýzýntý" dergisininfarklý nüshalarýnda farklý akademisyenlerin kaleme aldýðýtarih yazýlarýndan oluþmaktadýr. Gayemiz bu tür kýymetliyazýlarýn -iki kapak arasýna toplayarak- kalýcý olmalarýnýsaðlamaktýr. Eserde yazýlarý bulunan bütün araþtýrmacý veakademisyenlere teþekkürlerimizi sunarýz.

  • Tarihimizi bilmek zorundayýz. Hususiyle de Osmanlýyýbilmek, anlamak zorundayýz. En azýndan tarihten ders

    almak için ecdadýmýzý öðrenmek zorundayýz.

    Takdim Yerine

    “Osmanlý” Derken

    Biz, “Osmanlý” derken ve Osmanlýdan bahsederken, ke-sinlikle bunu bir ýrkçýlýk düþüncesiyle yapmýyoruz. Elbette,böyle þanlý bir ecdadýn evladý olmak ve böyle asil bir soy kü-tüðüne baðlý bulunmak bize onur verir; ancak bunun ýrkçý-lýkla uzaktan yakýndan alakasý da yoktur. Dense dense bunamüspet milliyetçilik denir ki bu da kitap ve sünnet çerçeve-si içindedir.

    Evet, soy kütüðümüzle kývanç duyuyoruz. Çünkü onlarkendilerine düþen vazifeyi hakkýyla ifa ederek, Ýslâm’a omuzvermiþ ve dinî duygu, dinî düþünceyi kýtadan kýtaya taþýmýþlar-dýr. Taþýmýþ ve dokuz asýr Ýslâm’ýn bayraktarlýðýný yapmýþlardýr.

    Osmanlý, Selçuklunun bir devamýydý. “Devlet-i Ebed-Müddet” mefkûresi Selçukluyla baþladý. Bu ideal, Niza-mülmülk’le mektep ve medreselere girdi. Dolayýsýyla da, odönem itibarýyla mükemmel ve mücehhez bir nesil yetiþti.Selçuklunun da Osmanlýnýn da mayasýnda böyle bir gaye-ihayal vardýr ki onlarýn metafizik gerilimleri bu kadar uzunsürebilmiþti.

    Hem biz niçin ecdadýmýzdan bahsetmeyeceðiz ki? Nese-bini söylemenin suç olduðunu iddia eden de kim?

  • Hem onlar aleyhine bu kadar kampanya varken ve dur-madan aðýz dolusu küfürlerle onlara sövülürken, bizim on-larý müdafaa etmemiz neden suç olsun?

    Osmanlý padiþahlarýný karalamak, bize bugüne kadar nekazandýrdý? Mazimizi inkâr hangi terakkiye vesile oldu?Köksüz bir nesil yetiþtirmenin faturasý önümüzde deðil mi?

    Ýnsafsýzlýðýn da bir sýnýrý olur. Ancak; ecdadýmýz için in-safsýzlýkta sýnýr tanýmak kadar dahi bir insaf gösterilmemiþ-tir. Öyle ki iftiranýn en iðrençleri kullanýlarak dokuz asýrlýkþanlý tarih karalanmýþtýr. Bilhassa son altý asýrlýk bir tarih bü-tünüyle karalanmaya ve bir günah destaný gibi gösterilmeyeçalýþýlmýþtýr.

    Sorarým size, Osman Gazi vefat ettiðinde geriye ne býrak-tý? Evet, o bütün bir hayat boyu çadýrda yaþadý ve bir çadýr-da öldü. Elindeki imkânlarla o da bir sarayda yaþayabilir vegününü gün edebilirdi. Ama o ve onun nesli böyle yapmadý;yapmadý ve pek çoðu itibarýyla ömürlerini at sýrtýnda geçirdi-ler. Savaþ meydanlarýnda can veren Osmanlý padiþahlarýnýnsayýsý hiç de az deðildir. Zaten, bu ideal ve yüksek düþüncebittiðinde, Osmanlý da bitmiþtir. Süleyman Þah, Murad Hü-davendigâr, Yýldýrým, Fatih, Yavuz, Kanunî hepsi de “Ý’lâ-yýKelimetullah” yolunda ölmüþtür. Yavuz, hanýmýyla bir aradaolmaya fýrsat dahi bulamamýþ ve hep bir muharebeden diðe-rine koþup durmuþtur. Düþünün ki Yavuz’un sadece iki çocu-ðu olmuþtur. Allah aþkýna bu saltanat sürmek midir?

    Tarihimizi bilmek zorundayýz. Hususiyle de Osmanlýyýbilmek, anlamak zorundayýz. En azýndan tarihten ders al-mak için ecdadýmýzý öðrenmek zorundayýz. Bu gerçekleri di-le getirmek bizler için sadece bir vazife ve mükellefiyettir.Bunun ýrkçýlýkla da hiçbir ilgisi ve alakasý yoktur.

    D e r y a d a n K a t r e l e r10

  • Bir Baþka Zaviyeden KuruluþÝhsan Çomak

    Niçin Osmanlý Devleti’nin Kuruluþu?

    13. yüzyýl sonlarýna doðru Kuzeybatý Anadolu’da orta-ya çýkan küçük bir beylik, yüz yýl gibi kýsa bir süre içerisin-de Anadolu’nun dörtte üçünü, Balkanlarda ise Sýrbistan veBoðdan’a kadar olan topraklarý hâkimiyetine alan bir dev-let hâline gelmiþ, daha sonraki asýrlarda ise Asya, Avrupave Afrika’da çok geniþ topraklara sahip olarak, yüksek birmedeniyet vücuda getirmiþtir. “Selçuklu-Bizans sýnýrýndakiküçük bir beyliðin nasýl olup da dünyanýn en büyük devlet-lerinden biri hâline geldiði tarihçileri hâlâ meþgul eden birsorudur.”1

    Osmanlý Devleti sadece medeniyetiyle deðil siyasi var-lýðýyla da büyük öneme sahipti. Zirvede olduðu dönemlerbir tarafa, yýkýlýþýndan 70 yýl geçmesine raðmen bugün, birzamanlar Osmanlý hâkimiyeti altýnda bulunan ülkelere gitti-ðinizde, o devri az çok bilen veya büyüklerinden dinlemiþolan insanlar “Osmanlý” adýný duyunca saygýyla ayaða kalk-makta ve “Bir daha ne zaman!” diye sormaktadýrlar. Þurasý

  • kesindir ki tesirleri dolaylý olarak hâlâ devam eden böyle birdevletin kuruluþu çok büyük öneme sahiptir. Geçmiþe gele-cek için bakýlmalýdýr. Günümüzde yeni kurulacak devletle-rin, Osmanlý Devleti’nin kuruluþundan almalarý gereken ib-retler ve stratejiler vardýr. Ýþte bu yüzden Osmanlý Devle-ti’nin kuruluþu defalarca incelenmiþ ve tekrar incelenmeyelayýk bir mevzudur. Yazýmýzda Osmanlý Devleti’nin kurulu-þunu inceleyerek devleti ayakta tutan bazý temel dinamikle-ri ve esaslarý tespite çalýþacaðýz.

    Kuruluþ Öncesi Anadolu’daki Siyasi Geliþmeler veKayýlar’ýn Göçü

    13. yüzyýlýn baþlarýndan itibaren Moðollarýn Batýya doð-ru yaptýklarý istilalar sonucu Maveraünnehr, Azerbaycan veÝran’daki göçebe Türkmen ve yerleþik nüfus, Anadolu’yagöç etmeye baþladý. 1243’de yapýlan Kösedað Savaþý’ndansonra bütün Selçuklu topraklarýný iþgal eden Moðollar1277’ye gelindiðinde ise Anadolu’da doðrudan hâkimiyetle-rini kurmuþlardý.

    Anadolu Selçuklu Devleti’nin otoritesinin zayýflamasýn-dan sonra Anadolu’da pek çok Türk beyliði kuruldu. Bu dö-nem “Beylikler Dönemi” olarak adlandýrýlýr.

    Söðüt ve Domaniç yöresinde bir beylik kurmuþ olan Os-manoðullarýnýn atalarý ise, muhtemelen 1071 Malazgirt Za-feri’nden sonra Merv’den Doðu Anadolu’ya gelen Oðuz-lar’ýn en soylu kollarýndan biri olan Kayý boyuna mensub biraþiret idi. Doðu Anadolu’da ilk yurt tutulan bölge Van Gö-lü’nün kuzeydoðusundaki Ahlat yöresidir. Daha sonra þimdiSuriye sýnýrlarý içinde bulunan Caber mevkiine gönderilirler.Selçuklu Sultaný Alaeddin 1231 yýlýnda Ertuðrul Gazi’ye dir-lik olarak Söðüt civarýný verir.2

    D e r y a d a n K a t r e l e r12

  • Ertuðrul Gazi 1281’de ölünceye kadar Kastamonu civa-rýndaki Çobanoðullarý’na tâbi bir uç beyi olarak kalmýþtýr.Yerine geçen oðlu Osman Gazi ise 1300 yýlýna kadar Çoba-noðullarý’na baðlý kalmýþ, bu tarihten sonra ise Konya’dakiAnadolu Selçuklu sultanýna baðlanmýþtýr.3 Ýþte bu tarih Os-manlý Devleti’nin kuruluþu olarak kabul edilir. Ertuðrul Ga-zi zamanýnda beyliðin topraklarý 4800 km2 kadardý. OsmanGazi öldüðünde bu rakam 16.000 km2’ye çýkmýþtýr. OrhanBey ise oðlu 1. Murat’a 95.000 km2’lik bir toprak býrakmýþ-týr.4 Acaba Osmanlýlar bu hýzlý büyümeyi nasýl gerçekleþtirdi-ler? Kanaatimizce bu sorunun cevabýný Osmanlý Devleti’ninkuruluþunda aramak lazýmdýr.

    Osmanlý Halkýnýn Menþei

    Bu hýzlý büyüme ve geniþleme, emniyet ve düzeni saðla-mak için yeni fethedilen yerlere Türk halkýnýn yerleþtirilme-sini zorunlu kýlmýþtýr. Peki bu halk nereden gelmiþti? Yoksabazý Batýlý tarihçilerin iddia ettikleri gibi, yerli Rumlarý Os-manlýlaþtýrma yoluna mý gidilmiþti?

    Osmanlý sarayýnda yetiþmiþ tarihçilerden öðrendiðimizkadarýyla, Osmanlýlar, Oðuzlar’ýn Kayý boyundan gelmekte-dirler. Bazý tarihçilerin reddetmesine raðmen bu rivayet doð-rudur. Eðer Osmanlý padiþahlarý kendileri hakkýnda bir soyuyduracak olsalardý, soylarýný muhakkak ki Salur ve Kýnýkboylarýndan birine dayandýrýrlardý. Çünkü Oðuz geleneðinegöre hükümdarlar ekseriyetle bu boydan çýkarlar.5

    Öte yandan Gibbons ve Shaw gibi gerçekleri çarpýtma-larýyla ün yapmýþ bazý tarihçiler, Osmanlý halkýnýn zorlaMüslümanlaþtýrýlmýþ Rumlar ve Türk halkýndan müteþekkilolduðunu iddia ederek, Osmanlý Devleti’nin siyasi ve içtimaidinamiklerini Hristiyanlar’a dayandýrmaya çalýþmakta, ör-nek olarak da Köse Mihal’i göstermektedirler.6

    B i r B a þ k a Z a v i y e d e n K u r u l u þ 13

  • “Osmanlý Devleti’nde 14. yüzyýlda hatta 15. yüzyýlýnilk yarýsýnda þöhret kazanan büyük þahsiyetler arasýndaKöse Mihal ailesi gibi Hristiyan dönmeleri çok azdýr. Sel-çuk ve Ýlhanlý ananeleri üzerine kurulmuþ olan bürokrasitamamýyla Türk unsurlardan müteþekkil olduðu gibi idareve ordunun baþýnda bulunanlar da hemen umumiyetleTürklerdir.7

    Bu iddianýn altýnda Türkleri bedevi, medeniyetten veidare kabiliyetinden mahrum gösterme düþüncesi yatmakta-dýr.

    “Osmanlý Beyliðinin ilk kuruluþunda halk göçebe ve ya-rý göçebe olsa bile Anadolu’da Ýlhanlý ve Selçuklulardan ka-lan yerleþmiþ bir þehir geleneði ve teþkilatý vardý. OsmanBey devletini kurarken bu açýdan hiçbir zorlukla karþýlaþ-mamýþtýr.8

    Ayrýca Köse Mihal ve benzeri birkaç Hristiyanýn Müslü-man olduktan sonra Osmanlý saflarýnda önemli mevkileregelebilmeleri Osmanlýlarýn ýrk ayrýmý yapmayan ve “Allahkatýnda üstünlük (ýrk ve soy ile deðil) ancak takva iledir.”ayetiyle belirtilen geniþ müsamaha prensiblerine sýký sýkýyabaðlý kaldýklarýný gösterir.

    Öte yandan, Osmanlý Devleti’nin topraklarý geniþledik-çe Doðudan gelen Türkmenler bu devamlý geniþleyen ve bü-yüyen devletin topraklarýna yerleþmeyi tercih etmiþlerdir.Böylelikle Osmanlýlar fethettikleri yerlerin emniyetini saðla-mada zorluk çekmemiþlerdir.

    Görüldüðü gibi Osmanlý Devleti, iddialarýn aksine ta-mamen Türk halký ve bu halkýn oluþturduðu siyasi ve kültü-rel gelenek üzerine kurulmuþtur.

    D e r y a d a n K a t r e l e r14

  • Osmanlý Devleti’nin Yükseliþini Hazýrlayan Temel Esaslar

    Küçük bir beylik iken büyük bir devlet hâline nasýl ge-lindi? Bu sorunun cevabýný ararken karþýmýza kuruluþ döne-minde yükseliþi hazýrlayan sebepler olarak dinî, siyasi ve sos-yal birtakým amiller çýkmaktadýr. Bu amiller birbirine kenet-lenmiþ ve iç içe olduklarý için kesin bir sýnýflandýrmaya git-mek oldukça zordur. Bu yüzden biz bu sebepleri ana baþlýk-lar hâlinde zikredip, Osmanlý Devleti’nin kuruluþ ve yükse-liþindeki rollerini izaha çalýþacaðýz.

    a) Cihat Mefkûresi: 13. yüzyýl Anadolusuna baktýðýmýz-da Moðol istilasýnýn Anadolu’yu kasýp kavurduðunu ve istik-rarýn bozulduðunu görmekteyiz. “Moðollarýn istilasýAnadolu’da yaþayan Türkler arasýnda cihat mefkûresinin da-ima canlý tutulmasýný saðlamýþtýr.9 Çünkü Moðollar baþkadinlere müsamaha göstermiyor, kendilerine karþý koyan hal-ký soykýrým yaparak sindirme yolunu seçiyorlardý.

    Anadolu’da daima canlý kalan bu cihat mefkûresi dahasonraki yýllarda Osmanlý fetihlerinde önemli rol oynamýþtýr.Osmanlýlar cihat dinamiðine sarýlarak o muazzam ve inanýl-maz fetihleri gerçekleþtirmiþlerdir. Denilebilir ki Moðol iþga-linin belki de tek faydasý Anadolu halký içinde cihat düþünce-sinin daima taze ve dinamik kalmasýný saðlamýþ olmasýdýr.

    Osmanlý Devleti kuruluþundan itibaren fetih siyasetini,cihat mefkûresi doðrultusunda belirlemiþtir. Cihat arzusuOsmanlý toplumunu birlik ve beraberlik içinde tek bir hede-fe doðru yönlendirmiþtir.10

    b) Fetih Siyaseti: Osmanlýlarda mükemmel bir fetih si-yasetinin takip edildiðini görmekteyiz. Derviþler ve tarikatþeyhleri, Hristiyan topraklarýna gidip yerleþiyor ve ahaliyeÝslamiyet’in sevgi ve müsamaha anlayýþýný yaþayýþlarýyla gös-

    B i r B a þ k a Z a v i y e d e n K u r u l u þ 15

  • teriyorlardý. Kurulan zaviyelerde halka yiyecek temini vehastalarýn tedavisi yapýlýyordu. Osmanlý ordusu fetih içingittiðinde ise Osmanlýlarýn korkulacak insanlar olmadýðýnýzaten anlamýþ olan ahali, Osmanlý idaresini, halký ezen Bi-zans ve Balkan devletlerinin idaresine tercih ediyorlardý.

    Öte yandan, Osmanlýlarýn, fethettikleri yerlerde yerliaristokrasiyi ve yöneticileri (çoðunlukla) eski statülerinde bý-rakmalarý11, yeni fethedilecek yerlerde yaþayan zenginlere veyöneticilere Osmanlý egemenliðine girdikleri takdirde eskidurumlarýný muhafaza edeceklerine dair güvence oluyordu.Öyle ki bazen Osmanlý kalelerini koruyan Hristiyan kale ko-mutanlarýna ve týmar sahiplerine rastlanabiliyordu.12

    Görüldüðü gibi, uygulanan bu fetih politikasý, Hristiyanahalide, gelecek Osmanlý idaresinin eski idareden daha iyiolduðu intibaýný býrakmýþ ve Osmanlý Devleti’nin fetihlerin-de çok büyük kolaylýk saðlamýþtýr.

    c) Müsamaha: Kuruluþundan itibaren Osmanlý Devle-ti’nde azýnlýklara ve baþka dinden olanlara karþý dinî, iktisadive sosyal müsamaha ve hürriyet prensiplerinin azami þekildeuygulandýðýný görmekteyiz.

    Azýnlýklar dinî açýdan ibadet ve ayinlerinde serbest; ikti-sadi açýdan, uðraþtýklarý iþ ne olursa olsun (ticaret, çiftçilikya da bir zanaat) Müslüman halk kadar serbest ve ayrýcalýk-lý; sosyal açýdan, giyim-kuþamdan gelenek ve göreneklerekadar hiçbir sahada sýnýrlamaya ya da baskýya maruz býrakýl-mýyorlardý. Yeni fethedilen yerlerin halkýna uygulanan bugeniþ müsamaha Bizans ve Balkan devletlerinin aðýr vergile-ri ve dinî baskýsý altýnda ezilen halký cezbediyordu. Çünküsavaþlarda yenilen devletler zararý halktan vergi olarak alý-yor, ayrýca resmî mezhebin dýþýndaki mezheplere karþý baskýuyguluyorlardý. Böylelikle, çoðu zaman bir þehrin savaþma-

    D e r y a d a n K a t r e l e r16

  • dan alýnmasý veya bir belde halkýnýn ekseriyetle Ýslam’ý ka-bul etmesi gibi durumlar da görülüyordu.13

    d) Komþu Beylik ve Devletlerle Ýliþkiler: Osmanlýlar ge-rek beylik döneminde gerekse devlet olduktan sonra, Müs-lüman komþu beylik ve devletlerle daima iyi geçinmeye ça-lýþmýþlardýr. Ýlk padiþahlarýn Anadolu’daki beyliklere karþýasla hasmane bir tavýr takýnmadýðýný görmekteyiz. Ancak za-man zaman komþu beyliklerdeki karýþýklýklarý önlemek içinmüdahale ettiðine de rastlamaktayýz. Osmanlýlar savaþ yapa-rak toprak elde etmek yerine komþu beyliklerle siyasi evlilik-ler yaparak veya para ile toprak satýn alarak geniþlemeyitercih etmiþlerdir.

    Kýsaca, çevrelerindeki Türk beylikleriyle daima dost ge-çinmeye çalýþmýþ, buna karþý bütün enerjilerini Bizans’a yö-nelterek o doðrultuda geniþlemiþlerdir. Bunun arkasýndaMüslümaný Müslümana kýrdýrmamak ve Allah’ýn dininiHristiyan topraklarýnda yaymak düþüncesi yatmaktaydý.

    e) Tarikatlar ve Derviþler: Tarikat, insanýn birtakým iba-det usulleriyle Allah’ýn rýzasýný kazanmak ve O’na yakýnlaþ-mak için takip ettiði yoldur.

    Derviþ kelimesi genel olarak tarikata girmiþ kiþi için kul-lanýlýr. Tekke ve zaviye denilen yerlerde yaþayan derviþler ol-duðu gibi, köy köy dolaþarak halký irþad eden derviþler devardý.

    Osmanlý Devleti’nde yeni fethedilen topraklara yerleþe-rek burada zaviyelerini kuran derviþler, hem buralara yeniyerleþen Müslüman halký irþad, hem de yerli gayrimüslimahaliye Ýslam’ý teblið vazifesini yerine getiriyorlardý. Gittik-leri yerlere katýldýklarý ordu ile beraber bazen ordudan daönce Ýslam’ýn mesajýný götüren bu hakikat erleri çoðu zamanordu geldiðinde yöre halkýnýn gönlünü fethetmiþ oluyor veaskerî fethi kolaylaþtýrýyorlardý.14 Ayrýca, tarikatlar halk ara-

    B i r B a þ k a Z a v i y e d e n K u r u l u þ 17

  • sýnda dinî inançlarýn daha da kökleþmesini ve manevi coþ-kunluðun artmasýný saðlýyordu.15 Böylelikle Ýslam, halk ara-sýnda bütünüyle uygulanan ve uygulandýkça devleti ve top-lumu daha da yücelten bir dinamik hâline geliyordu.

    Osmanlý padiþahlarý tarikatlarý ve derviþleri daima koru-yup desteklemiþ, þeyhlere karþý saygýyý asla eksik etmemiþ-lerdir.16 Osman Beyin kayýnbabasý Edebali ayný zamanda birtarikat þeyhidir. “Osman, Orhan ve Murat Beyler unvanlarýarasýnda gazi derviþlerin reisi olduklarýný belirtmeye itinagöstermiþlerdir.17

    Kýsaca özetlersek, tarikatlar ve bunlara mensup derviþ-ler Bizans sýnýrýnda bulunmasý sebebiyle Osmanlý beyliðininsýnýrlarý içinde yoðunlaþmýþ ve yeni fethedilen yerlerdeÝslamiyetin yayýlmasý yanýnda Müslüman halkýn manevi he-yecanýnýn yüksek tutulmasý ve Ýslamiyet’in daha iyi yaþan-masýnda önemli rol oynamýþtýr.

    f) Ahilik: Ahilik, kuruluþ dönemi Osmanlý toplumununönemli dinamiklerinden biridir. Ahilik bir meslek birliði ola-rak kurulmuþ, bir beldedeki esnaf ve sanatkârlarýn oluþtur-duðu loncalardý. Fakat daha detaylý incelediðimizde ahilerindaha önemli roller üstlendiðini görmekteyiz.

    Cömertlik, misafirperverlik, yiðitlik, halk için yaþama,halka karþlýksýz verme fakat hiç almama gibi prensiplere da-yanan ahilik teþkilatýnýn asýl gayesi; “Ýnsanlarýn dünya veahirette huzur içinde olmalarýný saðlamaktýr. Bu anlayýþ için,ahiler dünya için ahiretini veya ahiret için dünyasýný terk et-meyen dengeli bir hayat anlayýþý geliþtirmiþlerdir.”18

    Ahilerle devlet arasýnda sýký bir bað vardý. “Ýlk Osmanlýönderleri ayný zamanda merkezileþmiþ devletin savunmalarý-nýn yetersiz kaldýðý yerlerde, halka yardým ve kurtuluþ getir-mek için örgütlenmiþ olan ahi derneklerinin üyeleri, kimi za-man da liderleriydiler.19 Osman Beyin kayýnbabasý Þeyh Ede-

    D e r y a d a n K a t r e l e r18

  • bali ve birçok silah arkadaþlarý, hatta Orhan Beyin kardeþiAlaaddin Paþa bu teþkilata mensuptular.20 Ayrýca bu toprak-larda vakýflar da kurmuþlardý.21 Osmanlý Devleti’nin kuruluþçaðýnda en büyük kuvvet ve dayanaðý bu teþkilat olmuþtur.Toplumda disiplin ve dayanýþmayý saðlayan ahilerin zamanzaman seferlere iþtirak ettiklerini de görmekteyiz. “Ýlk fetih-lerin gönüllü öncüleri, alperenler de denilen”22 ahiler gerek-tiðinde iþlerini býrakarak Allah yolunda cihat eden insanlardý.

    Netice

    Þüphesiz ki Osmanlý Devleti’nin kuruluþ ve yükseliþinde-ki dinamikler bu kadarla kalmýyor. Mesela Osmanlýlarýn Bi-zans sýnýrýnda bulunmasý onlarýn geniþlemesini kolaylaþtýrmýþ-týr. Bizans’ýn çökmekte olan bir devlet olmasý, o sýrada Avru-pa ve Balkanlarda Osmanlýnýn yükseliþine karþý koyacak güç-te bir devlet olmamasý ve Osmanlý toplumunda uç kültürününhâkim olmasý gibi sebepler Osmanlý Devleti’nin yükseliþinikolaylaþtýrmýþtýr. Fakat bize göre bu faktörler tali sebeplerdir.Kanaatimiz þudur ki; bunlar olmasaydý Osmanlý yine büyükbir devlet hâline gelecekti. Çünkü iç sebepler tam teþekkül et-miþti. Toplum her ferdiyle büyük bir yükseliþe hazýrdý. Top-lumda Ýslamiyet fert fert en iyi þekilde yaþanmaya çalýþýlýyor-du. Dinî müessesler yukarýda belirtmeye çalýþtýðýmýz gibi, tamteþekkül ettirilmiþ ve sosyal hayatta çýkacak problemleri çöz-meye hazýrdý. Padiþahýndan askerine, ondan köylüsüne herkesyeni bir kuruluþun aþk ve heyecanýný taþýyordu.

    Osmanlý Devleti’nin kuruluþ mozayiðine baktýðýmýzda,Osmanlý halkýný cihat mefkûresine sýmsýký sarýlmýþ; tarikat-lar vasýtasýyla manevi olarak donanmýþ; ahilik teþkilatýyla daekonomik ve sosyal açýdan düzenli bir yapýya kavuþmuþ ola-rak görmekteyiz. Birkaç yüzyýl içinde üç kýtada topraklarýbulunacak olan yüksek bir devlet ve medeniyetin temelleri

    B i r B a þ k a Z a v i y e d e n K u r u l u þ 19

  • yukarýda belirtmeye çalýþtýðýmýz bu esaslar üzerine atýlmýþ veyükselmiþtir. Hiç þüphesiz ki yeni atýlacak veya atýlmaktaolan temellerde en az bu kadar saðlam olmalýdýr ki üzerinebüyük devlet ve medeniyetler bina edilebilsin...

    Kaynaklar 1 Halil Ýnalcýk, Studies in Ottoman Social and Economic History; The Ou-

    estion of Emergence of Ottoman State, sh. 72

    2 Mehmet Neþri, Kitab-ý Cihannüma, TTK Yay. Ank, 1987 c. 1, sh, 65

    3 Yeni Türk Ans., Ötüken Yay., Ýstanbul; 1985, c. 7 sh. 2815. 12-A.g.e.,sh.2816

    5 Prof. Dr. M. Fuad Köprülü, Osmanlý Devleti’nin Kuruluþu, TTK. Ank.,1988, sh. 69

    6 A.g.e., sh. 37 A.g.e., sh. 128 A.g.e., sh. 12

    9 Ýnalcýk, The Ouestion of Emergence of Ottoman State, sh. 7310 A.g.e., sh. 76

    11 Halil Ýnalcýk, Ottoman Methods of Conguest, sh. 119.12 A.g.e, sh. 114

    13 Osmanlýlarýn azýnlýklara karþý hiçbir baský ve asimilasyon siyaseti uygulama-dýklarýnýn bir delili olarak Ýstanbul’da 1477’de yapýlan hane sayýmý gösteri-lebilir. Bu sayýma göre þehrin % 42’si gayrimüslimlerden oluþmaktadýr. Eðermüsamaha olmasaydý bu oranýn çok daha düþük olmasý gerekirdi, (bkz. Re-building of istanbul by Mehmet II., Cultura Turcica, c, 4,1967, sh.8)

    14 Ö. L. Barkan, Ýstila Devrinin Kolonizatör Türk Derviþleri ve Zaviyeler, Vakýflar Der. S. 2.1942 sh. 283 Ankara

    15 Sina Akþin, ed., Osmanlý Devleti; 1300-1600, Cem Yay., Ýst.; 1989, sh. 24

    16 A.g.e., sh.29

    17 Yýlmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, Ötüken Yay., Ýst., 1983, c.2, sh. 259

    18 Dr. Yusuf Ekinci, Ahilik ve Mesleki Eðitim, M.E.B. Yay., Ýst., 1989, sh. 22

    19 Stanford Shaw, Osmanlý Ýmparatorluðu ve Modern Türkiye’nin Doðuþu,E. Yay., Ýstanbul 1982, sh.32.

    20 Köprülü, a.g.e.,sh. 1321 Shaw, a.g.e., sh. 3622 Yeni Türk Ans. C. 1, Sh. 43

    D e r y a d a n K a t r e l e r20

  • Kuruluþ Devrinde Osmanlý Deniz SiyasetiHalid Aktuna

    Osmanlýdan Önce Türkler ve Denizcilik

    Osmanlý Devleti’nin önemli baþarýlar elde ettiði bir sahada denizciliktir. Denizcilik, Türklerin daha önce hiç bilme-diði bir konu olduðundan, Osmanlý Devleti’nde donanma-nýn geliþmesi diðer müesseselerden daha zor olmuþtur. OrtaAsya’da kurulan Türk devletleri kara devletleri olduðundan,denizcilik bilinmiyordu. Bu devletlerin Basra Körfezi, HazarDenizi gibi denize ulaþtýklarý yerlerde ise, karþýlarýnda deniz-den gelen bir tehlike bulunmadýðýndan denizciliðe lüzumgörülmedi. Türkler ancak Anadolu’ya geldikten sonra ger-çek manada denizle tanýþtýlar. Malazgirt’ten hemen sonraAnadolu’nun büyük bir kesimini fetheden Türkler,Anadolu’yu elde tutmak için kuvvetli bir donanmaya sahipolmak gerektiðini hemen fark ettiler. Bilhassa Batý Anadolukýyýlarýný Bizans, Venedik, Ceneviz ve diðer Latin devletleri-nin taarruzlarýndan korumak için denize açýldýlar. Selçuklu-

  • lar ve Beylikler döneminde zaman zaman Adalar denizininkontrolünü ellerinde tuttular.

    Orhan Gazi Devri ve Ýlk Donanma Faaliyetleri

    Osmanlýlarda denizcilik iki koldan geliþti. Birinci kol,müstakil ve kendi himmetleriyle denize açýlan leventlerdi.Karada akýncýlarýn yaptýðý hizmeti denizde leventler yapý-yordu. Denizciliðin ikinci kolu ise, devletin teþkil ettiði do-nanma kuvvetleriydi.

    Osmanlýlar, Orhan Gazi devrinde Marmara Denizi’neulaþýr ulaþmaz, bölgedeki þartlar gereði donanma kurdular.Hiç denizcilik tecrübeleri olmadýðý hâlde, küçük gemilerleMarmara’ya açýldýlar. Bu donanma, Marmara Denizi’nde fa-aliyet gösterdi ve Bizanslýlarla muhatap oldu.

    Akça Koca’nýn komutanlarýndan Karamürsel Bey, ÝzmitKörfezi’nin güney kýyýlarýný zaptetti ve bu bölgede bir tersa-ne kurarak inþa ettiði hafif ve süratli gemiler ile Bizans do-nanmasýnýn bu kýyýlara yaptýðý taarruzlarý durdurdu. Kara-mürsel ismi verilen bu teknelerin daha sonra yeni þekilleriyapýldý fakat isim ayný kaldý ve yakýn zamana kadar sahil gü-venlik teknelerine verilmeye devam etti. Yine bu sýralardaOrhan Gazi’nin bu küçük donanma ile Bizans üzerine baþa-rýsýz bir seferini görüyoruz.

    1354 yýlýnda Orhan Gazi’nin oðlu Süleyman Paþa ve ko-mutanlarýnýn Çanakkale Boðazý’ný geçerken aðaç kütükleri-ni dana derileri ile baðlayarak yaptýklarý sallarý kullandýklarýrivayet edilir. Bu rivayet Osmanlý tarihçileri arasýnda kabulgörür. Oysa önceki vakalara bakarsak böyle bir rivayetetemkinli yaklaþmak gerekir; çünkü, küçük de olsa Osmanlý-larýn elinde gemiler mevcuttu. Eðer Süleyman Paþa gerçek-ten sallarý kullanmýþsa, bunun sebebi belki de dikkat çekme-

    D e r y a d a n K a t r e l e r22

  • mek veya süratli bir biçimde karþýya geçmek idi. SüleymanPaþa, Gelibolu’yu fethederek Osmanlý donanmasýnýn üssühâline getirdi.

    Osmanlýlarýn Rumeli yakasýna adým atmasý Avrupa’nýndikkatini çektiyse de Rumeli’deki bu ilk fethi Batý Anadolubeyliklerinin yaptýðý vur kaç eylemleri þeklinde deðerlendir-diklerinden, ilk anda tepki göstermediler. Bir süre sonraOsmanlýlarýn fethettikleri yerlere Anadolu’dan göçmennaklederek hýzla yerleþmesi Avrupa’yý ve Bizans’ý telaþlan-dýrdý, ancak, Bizans’ýn gayretleri hiçbir netice vermedi. Or-han Gazi devrinin sonlarýna doðru Haçlýlar, Türklere karþýçeþitli tedbirler düþünerek uygulamaya koydular. ÖncelikleÞark sularýnda sürekli donanma bulundurma kararý alýndý.Gayet muhkem Ýzmir Limaný’nda üslenen bu donanmaAnadolu kýyýlarýndaki halka yýllarca eziyet etti. Diðer birtedbir, Osmanlý üzerine Haçlý Seferi düzenlenmesiydi. Bü-tün giriþimlere raðmen bu davete sadece Fransa’daki SavuaKontu Amadee müspet cevap verdi. Kadýrgalarla gelerekGelibolu’ya saldýrdýlar. Yeterli donanmaya ve mahir deniz-cilere sahip olmayan Osmanlýlar mukavemet edemeyerekmaðlup oldular. Bu suretle elden çýkan Gelibolu 1376’yakadar Bizans’ýn elinde kaldý.

    Yýldýrým Bayezid ve Yeni Hamleler

    Yýldýrým Bayezid’in tahta geçmesiyle beraber Osmanlý-larýn yaptýðý hýzlý fetih hamleleri donanmaya olan ihtiyacýiyice su yüzüne çýkardý. Bu hýzlý fetihler Avrupa’da yankýlaruyandýrdý ve yeni bir Haçlý Seferi üzerinde görüþmeler baþ-ladý. Usta denizci olan Latin devletlerinin Osmanlýlara karþýittifaký, devletin iki yakasý arasýndaki baðlantýyý kesebilir vetehlikeli sonuçlar doðurabilirdi. Ýþte bu sýrada Osmanlý dip-

    K u r u l u þ D e v r i n d e O s m a n l ý D e n i z S i y a s e t i 23

  • lomasisi harika bir surette iþledi. Bu devletlerin ve milletle-rin arasýndaki husumetten istifade edilerek, onlarý kýzdýra-cak hareketlerden kaçýnýldý. Gerçekten o yýllarda Avru-pa’nýn durumu, Osmanlýlara geniþ bir diplomatik ve askerîmanevra sahasý teþkil ediyordu. Papalýðýn gittikçe azalan nü-fuzu, Balkanlar’daki Ortodoks milletlerin Katolik Latinler’ekarþý düþmanlýðý, Venedikliler ile Cenevizliler arasýnda Do-ðu Akdeniz hâkimiyeti yüzünden patlak veren savaþlar, bumilletlerin Osmanlýya karþý ittifaklarýný önlemiþti. Osmanlý-lar bu durumdan son derece mahirane manevralarla istifadeettiler ve bazen bir tarafý bazen de diðer tarafý destekleyerek,büyümeyi sürdürdüler. Öte yandan, Venedikliler ve Cene-vizliler, Osmanlý Devleti’ne karþý hep iki yüzlü bir siyaset iz-leyerek, bütün Haçlý seferlerine donanma ile katýldýlar. Zordurumda olmalarýndan dolayý Cenevizliler, Osmanlýlarla,Venediklilerden daha iyi geçindiler. Osmanlýlar bu iki yüzlüsiyasete karþý mehter takýmýnýn adýmlarý gibi iki ileri bir ge-ri hamle yaparak, bu devletlerin elindeki topraklarý mükem-mel zamanlamalarla fethederken, bir taraftan da denizcilikalanýnda atýlýmlarýný hýzlandýrdýlar. Mesela, Osmanlý akýncý-larýnýn hýzlarýný alamayarak fethettiði Kroya ve Ýþkodrakentleri Yýldýrým Bayezid tarafýndan Venediklilere iade edil-di. Yine bu yüzden, Haçlýlarýn elinde bulunan Aþaðý Ýzmirkalesine ve þehrine dokunulmadý. Batý Anadolu sahillerininfethedilmesi sýk sýk bu sahilleri yaðmalayan Haçlý korsanlarýile problemlere sebep olunca, Yýldýrým Bayezid bir dizi uygu-lama ile denizcilik alanýnda hamleleri baþlattý. Gelibolu’dakadýrgalar için bir liman kazýldý ve bir kule inþa edildi. Bu sý-rada Saruca Paþa komutasýna verilen donanma, adalardakikorsan yataklarýný vurdu. Yine Yýldýrým Bayezid, bölgedeki

    D e r y a d a n K a t r e l e r24

  • korsanlara yaptýrým olarak Anadolu’dan adalara hububat ih-racýný yasakladý.

    Ankara Savaþý Sonrasý Venedik ile Mücadele

    Ankara Savaþý’ný takip eden Fetret devrinden sonraMehmed Çelebi tek baþýna tahta oturunca denizci devletler-le dostane münasebetler kurarak diplomatik tedbirlere de-vam etti. Ankara Savaþý’nýn ardýndan Timur, Haçlýlarýn elin-deki Aþaðý Ýzmir kalesini ele geçirmiþ ve Aydýnoðlu CüneydBeye vermiþti, kaleyi almak için þehri karadan kuþatan Çele-bi Mehmed’e Rodos þövalyeleri de denizden donanma ileyardým etti. Þehri ele geçiren Mehmed Çelebi, Rodoslularýnönceden yaptýrdýðý muazzam kaleyi bir gecede yýktýrýverdi.Bu durumu gören Rodos þövalyelerinin üstad-ý azamý, kale-nin yeniden yapýlmasýna izin verilmediði takdirde aðýr do-nanma ile Osmanlý kýyýlarýna saldýracaklarýný söyleyinceMehmed Çelebi, Ýzmir yerine Bodrum Kalesi’ni þövalyelerevererek bu badireyi atlattý. Bu hareketi ile hem bu fesad yu-vasý yok edildi hem de Haçlý donanmasý boðazlardan birazdaha uzaklaþtýrýlmýþ oldu.

    Bir süre sonra Kiklad adalarýnýn valisi Türk gemilerinesaldýrýnca Venediklilerle münasebetler bozuldu ve ilk mühimOsmanlý-Venedik deniz savaþý 1416 tarihinde Gelibolu’dameydana geldi. Baskýna uðrayan ve henüz gemilerinde topbulunmayan Osmanlý donanmasý imha edildi. Bu tekneler-deki Türkler ve Türklere gönüllü hizmet eden Hristiyanlaröldürüldü. Osmanlý donanmasýnda gönüllü hizmet eden La-tinlerin bulunmasý, Osmanlýlarýn bunlarýn denizcilik bilgi-sinden istifade ettiklerini göstermektedir. Daha sonra Bi-zans’ýn aracýlýðýyla barýþ imzalandý. Çelebi Mehmed, bundanböyle Venedik gemilerine saldýran Türk korsanlarýna düþ-

    K u r u l u þ D e v r i n d e O s m a n l ý D e n i z S i y a s e t i 25

  • man muamelesi yapýlmasýný kabul etti. Bu korsanlar (yani le-ventler) zaten kendi baþlarýna denize açýldýðýndan, bu mad-denin taviz olduðunu düþünmek yanlýþ olur. II. Murad za-manýnda Selanik þehri yüzünden Venediklilerle iliþkiler tek-rar bozuldu. Bizanslýlar þehri Venediklilere satmýþ, ancakOrtodoks Selanik halký Katolik Latinlerin idaresini kabul et-memiþti. Öte yandan, II. Murad da bu þehrin Latinlerin elin-de olmasýna asla razý olmayacaðýný bildirdi. Avrupa’ya gidenyollar üzerinde bulunan bu liman kenti Venedik gibi denizcibir devlete býrakýlamazdý. Kýsa bir süre sonra II. Murad ken-ti fethetti. Buna kýzan Venedikliler tekrar Gelibolu’ya saldýr-dý. Limanýn bir zincirini kýrmalarýna raðmen Türkler, Vene-diklileri bozguna uðrattýlar ve amiral gemisini batýrdýlar. Birsüre sonra Venedikliler yeni bir donanma ile Çanakkale Bo-ðazý’nýn Anadolu istihkâmlarýný zaptederek muhafýzlarý öl-dürdüler. Bu olaylardan sonra Venedikliler, Eðriboz Ada-sý’nýn elden çýkmasýndan, Osmanlýlar ise Venedik donanma-sýnýn kýyýlara taarruzundan çekinerek anlaþmayý uygun bul-dular. Donanmanýn bu baþarýsýna raðmen II. Murad’ýn Var-na Savaþý öncesi Anadolu’dan Rumeli’ye Ceneviz gemileriy-le geçmesi, Osmanlý donanmasýnýn hâlâ istenilen seviyedeolmadýðýný göstermektedir.

    Netice

    Fatih’e kadar, mühim bir mesele olmasýna raðmen do-nanmaya yeterince önem verilemedi. Kara savaþlarý, Bi-zans’ýn fitneleri sonucu çýkan þehzade isyanlarý, Timur yenil-gisi ve denizde alýnan maðlubiyetler donanmanýn geliþmesi-ni geciktirdi. Düzenli kara ordusunun I. Murad zamanýndateþkil edilmesine raðmen, düzenli bir donanma ancak Fatihdöneminde oluþturulabildi. Kuruluþ devrinde, hatta Fatih

    D e r y a d a n K a t r e l e r26

  • zamanýnda bile donanmada kara ordusu komutanlarý ve ka-ra askerleri görev yapýyordu. Devlet, II. Bayezid zamanýnakadar denizciliði ve donanmayý kurumlaþtýramadý. Bununsebebini yukarýda belirttiðimiz gibi, Türklerin denizci birmillet olmayýþýna baðlayabiliriz.

    Kuruluþ devrinin donanma faaliyetlerine bakarsak, bun-larýn genel tarih açýsýndan pek mühim olmadýðý görülür. An-cak bu devirde alýnan maðlubiyetlerin yeni kurulan bir dev-lete aðýr darbeler olarak yansýyacaðý da bir gerçektir. Ýlâ-yýKelimetullah’ý gaye edinen Osmanlýlar, hiçbir tecrübeye sa-hip olmadýklarý bu konuda aldýklarý maðlubiyetler ve düþ-tükleri zor durumlardan gerek askerî, gerekse siyasi tedbir-lerle sýyrýlmýþ, büyük bir azim, cesaret ve kararlýlýkla bu çe-tin þartlarýn üstesinden gelerek neticede dünyanýn en güçlüdonanmasýna sahip olmuþlardýr. O dönemde Osmanlýlarýnyaþadýðý bu süreç siyasi ve askerî tarih açýsýndan fikir vericive ufuk açýcý mahiyettedir.

    Kaynaklar

    - Hammer; Büyük Osmanlý Tarihi (Trc. Mehmet Ata) C:1, Ýkra Okusan,Ýstanbul-1989

    - Uzunçarþýlý, Ýsmail Hakký; Osmanlý Tarihi C:1, Türk Tarih Kurumu Yayýn-larý, Ankara-1988

    - Uzunçarþýlý, Ýsmail Hakký; Osmanlý Devletinin Merkez ve Bahriye Teþkila-tý, Türk Tarih Kurumu Yayýnlarý, Ankara-1988

    - Öztuna, Yýlmaz; Büyük Türkiye Tarihi C:10, Ötüken Yayýnevi, Ýstanbul-1983

    - Baþtav, Þerif; Bizans Ýmparatorluðu Tarihi Son Devir, Türk Kültürünü Araþ-týrma Enstitüsü, Ankara-1989

    - Hoca Saadettin Efendi; Tacü’t-Tevarih (Hazýrlayan: Ýsmet Parmaksýzoðlu),Kültür Bakanlýðý Ankara-1992

    - Mehmet Neþrî; Neþrî Tarihi (Yayýnlayan: Faik Reþit Unat, Mehmet a. Köymen) Türk Tarih Kurumu, Ankara-1987

    - Oruç Beð Tarihi, (Hazýrlayan: Atsýz) Tercüman 1001 Temel Eser.

    K u r u l u þ D e v r i n d e O s m a n l ý D e n i z S i y a s e t i 27

  • Deryadan KatrelerÇetin Sungur

    Kuruluþ devri Osmanlý tarihi hakkýnda en eski ve enönemli bilgiler veren kitaplarýn baþýnda þüphesiz Aþýkpa-þazâde (Derviþ Ahmet Aþýki)’nin “Tevârih-i Âl-i Osman”(*)adlý eseri gelmektedir. Müellif, II. Murad ve Fâtih devirleri-ni bizzat yaþamýþ ve savaþlara katýlmýþtýr. Onun 1482 tari-hinde 80 yaþlarýnda iken kaleme aldýðý eser, bu bakýmdan daayrý bir önem taþýr.

    Aþaðýdaki yazýda Osmanlý adaletinden “Deryadan birkatre” misali Aþýkpaþazâde’nin eserinde geçen þekliyle nu-muneler bulacaksýnýz.

    Osman Gazi Eskiþehir’de, hamam yöresinde pazar kur-durdu. Etrafýn kâfirleri dahi gelirler, iþlerini görürlerdi. Birgün Bilecik’in pazarcý kâfirleri gelmiþ ve hem Germiyan(Kütahya)’dan dahi gelmiþler. Bilecik’de iyi bardak yaparlar-dý. Yükle pazara satmaða getirmiþler. Germiyanlýnýn birisibunun bir bardaðýný almýþ, hiçbir þey vermemiþ. Bu kâfir ge-lip Osman Gaziye þikâyet eylemiþ. Osman Gazi dahi ol kiþi-yi getirmiþ, belki doðmuþ, kâfirin hakkýný alývermiþ. Gayeteyyü yasak etmiþ ki, Bilecik kâfirlerinin avretleri dahi Eski-

  • þehir pazarýna gelirler, emn ü eman ile, pazar iderlerdi. Os-man’ýn idaresine gayet i’timad etmiþlerdi ki: “Bu Türk bi-zimle iyi doðruluk ider.” derlerdi. (s.11-12)

    Orhan Gazi, oðlu Süleyman Paþayý fetih için Göynükve Mudurnu taraflarýna gönderdi. Ol vilayetlerin hepsi Or-han Gazi’nin adaletini iþitmiþlerdi. Süleyman Paþa bu yörehisarlarýný zaptetti. O kadar adalet gösterdi ki, bütün ovilâyetlerin halký “Ne olurdu?.. Bunlar bize kadim (en eski)zamandan beð olsaydýlar.” derlerdi. Çok köyler bu Müslü-manlarý ve yaþayýþlarýný görünce Müslüman oldular. (s.43)

    Yýldýrým Bayezid Bursa’da iken Hamid (Isparta ve civa-rý) vilayetinin halký Han’a feryada geldiler. “-Han’ým Kara-manoðlu bizim hâlimizi periþan ediyor, bize zulm ediyor.”dediler. Bayezid Han dedi ki: “Hak Teâlâ inayet ederse va-rayým, O’nu insafa getireyim.” dedi. Yýldýrým’ýn ordusuylaaniden Karaman topraklarýna girmesi üzerine Karamanoðluþehirden kaçtý. Þehir halký kaleye girerek, kale kapýsýný ka-pattýlar. Harman vakti idi; Konya meydanýnda arpa, buðdayçaçlarý (yýðýn) yýðýlmýþtý. Halkýn bir yýllýk alýn teri ve el eme-ði ortada kalmýþtý ve elden çýkmýþ sayýlabilirdi.

    Bu esnada Osmanlý askerleri surlara vardýlar ve “Gelinbize arpa, saman satýn.” dediler.

    Ne kadar enteresandýr; savaþ için geldiði insanlardanpara ile zahire satmalarýný talep etmek 21. asýr insanýnýn ak-lýnýn alamayacaðý bir olay.

    Onlar da birkaç adam gönderdiler ki, “Görelim sözlerigerçek midir?” Geldiler, Bayezid Hân’a haber verdiler. Handahi birkaç adam gönderdi ki: “Satsunlar. Kimseye zulm ol-masun. Arpalarýný kendi muratlarýnca satsunlar!” dedi. On-lar dahi muratlarýnca sattýlar, akçalarýný aldýlar. Þehir halkýbu adaleti görünce þehri teslim ettiler. Etraf þehirlere haber

    D e r y a d a n K a t r e l e r30

  • vardý ki: “Bu gelen padiþah gayet adildir.” O þehirlerdenadamlar gelip Aksaray, Niðde ve Kayseri’yi kendi istekleriy-le Osmanlýya teslim ettiler. (s. 71-72)

    Karamanoðlunun Macarlarla, Osmanlýya karþý ittifakagirmesi üzerine önce Macarlarýn üzerine gidildi. Daha sonraSultan Murad “Ahdin kaný (hani) niçün bunun gibi iþ ettin?”diyerek Karaman topraklarýna girdi. Karamanoðlu “Benimsuçumu affetsin.” diye sultana elçi gönderdi. Kýlýcýný ve gü-cünü daima Batýya karþý kullanan Sultan Murad, Karama-noðlunu affetti ve and verdi: “Þimdiden sonra hiçbir suretledüþmanlýk etmeye!” Sultan Murad Han Gazi dahi bir tek ki-þinin çöpünü zulm ile aldýrmadý ve almadý. Zira bu Osman-lý hanedanýnýn âdetleri adalet üzerinedir. (s. 121)

    Baþta Anadolu insaný ve topyekûn bir insanlýk, kuvvetihakla beraber temsil edecek, hakký tutup kaldýracak, hak er-lerini beklemektedir.

    * Aþýkpaþazâde, Tevârih-i Al-i Osman, Ýst. Matb.Amire, 1332

    D e r y a d a n K a t r e l e r 31

  • Akýn ve Akýncý Ruhu

    Çetin Sungur

    Pek seri hareketlerinden dolayý Osmanlý Türklerinin ha-fif süvari kuvvetleri bu sýfatla tanýnmýþlardýr. Avrupa sýnýrýn-daki eyalet ve sancaklarda bulunurlar; bir program ve plandahilinde yaz ve kýþ akýn yaparlar, düþmanýn umumi duru-mu, mühimmat depolarý, stratejik yerleri hakkýnda mühimmalumat toplarlardý.

    Akýncý; öncüdür, serdengeçtidir, fedaidir ve bir gönüleridir. Yolu açan, arkadan gelenlere zemin hazýrlayan odur.Fakat çoðu kez bu yolda baþlarýný ve canlarýný feda ederler.Belirtmiþtik, akýncý fedaidir. Osmanlý, Rumeli’ne adýmatýnca bu zor misyonu omuzlayan akýncý oldu. Akýn, birkara sevda, akýncý ise bu meþakkatli yolun kara sevdalýsý-dýr. Ama nasýl bir karasevda? Evliya Çelebi, Viyana yakýn-larýnda Kasým Voyvoda þehitleri ziyaretgâhýna gittiðindekýrk yerde yýðýn hâlinde 12.000 akýncýnýn silahlarýyla bir-likte yattýðýný anlatýr.

    O ayný zamanda bir idealisttir. Ýdeal sahibi olmayanlarbu ocakta yer bulamazlardý. Bu kudsi ocak, ateþîn çýraklarý-nýn kalp ve kafalarýný yoðurarak tam bir hizmet eri yaptýktan

  • sonra Avrupa’nýn derinliklerine gönderecektir. Bu iþ çok de-rin ve kavi bir iman gerektirirdi. Nitekim “Kelle koltukta, ke-feni boynunda “ bir vazife üstlenmiþtir. Cihat ideali, millîmefkûreler ve bilinmez ufuklara akma, akýncýyý Avrupa içle-rine binlerce defa çekip götürmüþtür.

    Evliya Çelebi akýncýyý þöyle tarif eder: “Gazileri daimakýlýcý belinde, tüfengi elinde adamlar olup, þeb-ü ruz (gece-gündüz) silahlarý ile yatarlar. Hatta gusl eder iken ve namazkýlar iken bile alat-ü silahlarý yanlarýnda amade durur. “

    Baþka topluluklardan ocaða asker alýnmaz. Akýncý ol-mak için Osmanlý Türkü olmak þarttýr. Yaptýðý iþ, en ufak birhatayý, gecikmeyi affetmez bir özellik taþýr. Þahsi bir hata,bir akýncý birliðinin mahvýna sebep olabilir.

    Ocakta, cesaret ve yiðitliðin yanýsýra bilgi ve kültüresastýr. Ekserisi Almanca, Lehçe, Macarca ve Ýtalyanca’yýana dilleri gibi konuþur. Çünkü Venedik, Polonya ve Al-manya Devlet-i Âli ile hemhuduttur. Akýncý sýk sýk bu ülke-lere girip çýkar.

    Akýncýlarýn muntazam teþkilâtlarý vardý. Akýncý kanunu-na göre bin akýncýya bir binbaþý, yüz akýncýya bir yüzbaþý veon akýncýya onbaþý kumanda ederdi. Akýncý birliklerinin nezaman, nerede olacaðý belli olmazdý. Düþmanla karþýlaþýrsaderhâl küçük takýmlara ayrýlýr; hücum eden kýsým bir muka-vemete uðrarsa, arkadaki takým yýldýrým sürati ile hücumageçerdi. Pek ani ve sert olan hücum düþman saflarýný sarsarve parçalardý.

    Akýnýn “akýn” ismini alabilmesi için mutlaka baþlarýndaakýncý beyinin yani kumandanýnýn emri altýndaki bütün as-kerlerle yapýlmasý gerekirdi. Her akýncýnýn ismi, hüviyeti,eþkâli ve hangi mýntýka akýncýlarý olduðunu ihtiva eden def-

    D e r y a d a n K a t r e l e r34

  • terleri vardý. Bu defterlerin biri devlet merkezindeki defter-

    hanede diðeri ise eyalet kadýlýklarýnda muhafaza edilirdi.

    Akýncýnýn maaþý yoktur; akýna çýkmalarý emredilince

    düþman hududuna kadar yetecek þekilde yiyecek verilir, da-

    ha sonra ihtiyaçlarýný kýlýçlarýnýn hakký olarak akýna gittiði

    yerlerde elde ederlerdi. Yiyecek iþleri de kendileri gibi hafif-

    ti. Atlarýnýn eðerine asýlý kuþhane denen küçük yayvan ten-

    cere ile iþlerini görürlerdi, akýncýnýn yemeðe ve uykuya ayý-

    racaðý kadar bol vakti yoktur.

    Toplu olarak bir yerde bulunmazlar, Rumeli’nin muhte-

    lif kýsýmlarýnda hizmete hazýr beklerlerdi. Her mýntýkanýn

    ayrý kumandaný olup, mensup olduklarý kumandanlarýn aile

    isimleri ile anýlýrlardý. Turahanlý akýncýlarý (üsleri Mora),

    Mihalli akýncýlarý (Sofya, Semendire) Malkoçoðlu akýncýlarý

    (Silistre taraflarý) v.s.

    Fatih, II. Bayezid ve Kanuni devrindeki akýnlar fev-

    kalade hayret uyandýrýcý mahiyette olmuþtur. Bayezid dev-

    rinde Venedik, Dalmaçya ve Transilvanya, Kanuni devrinde

    Macaristan ovalarý ile Almanya topraklarý, akýncýlarýn hede-

    fi olmuþtur.

    Divan-ý Hümayun sefer yönünü çok önceden akýncý be-

    yine haber verir ve akýncýlar hazýrlýklarýný yaparlardý. Harp

    sýrasýnda ordunun önünde saða sola yayýlarak ordunun keþif

    kolu hizmetini görüp, ordunun yolunu açarlardý. Bu surette

    düþmanýn pusu kurmasýna mâni olurlardý. Bunun için asýl

    ordudan 4-5 gün daha ilerde giderlerdi. Hafif süvari birlik-

    lerinden teþekkül ettikleri için düþman topraklarýnda inanýl-

    mayacak derecede süratli ilerler, etrafa þaþkýnlýk verirlerdi.

    A k ý n v e A k ý n c ý R u h u 35

  • Avrupa, akýncý olmaksýzýn savaþ kazanýlmayacaðýný Os-manlýlardan yüzyýllar sonra öðrendi ve kurduðu akýncý teþ-kilatýna “komando” dedi.

    Dün Moskova varoþlarýndan Orta Afrika’ya, Hint Ok-yanusun’dan Atlantik’e kadar kutlu sancaðý taþýyanlar hepakýncý ruhuna sahip insanlar oldu. Yarýn da bu vatan ve top-raklar için koþacak olanlar ancak akýncý ruhuna sahip insan-lar olacaktýr.

    Kaynaklar - Uzunçarþýlý, Ýsmail Hakký, Osmanlý Tarihi, c.l. Ankara, 1982. Uzunçarþý-

    lý, Ýsmail Hakký, Kapýkulu Ocaklarý, c. 2, Ankara, 1984. Öztuna, Yýlmaz,Büyük Türkiye Tarihi, c. 18, Ýstanbul 1978.

    D e r y a d a n K a t r e l e r36

  • Osmanlýlarda Harp Sanayi

    Yusuf Çelik

    Asya, Avrupa ve Afrika’nýn kilit noktasý hüviyetindeolan Anadolu’da beylik kuran Osmanlýlar, kuruluþ devrindedahi birçok devletle mücadele etmek zorunda kalmýþtý. Ni-tekim bu mücadele zaman zaman ayný anda yedi-sekiz dev-lete kadar çýkmýþtý. Bir de Osmanlýlarýn Ýslamiyeti temsil et-me makamýnda bulunmalarý, Haçlý grubuyla yýllar sürenamansýz mücadelelere girmelerine sebep olmuþtu.

    600 yýllýk bir tarihe imzasýný atan Osmanlý Devleti’ningüçlü bir harp sanayiine sahip olmasý kaçýnýlmazdý.

    Avrupa ordularýnda çok sonralarý kullanýldýðý anlaþýlantüfek, II. Murad zamanýnda Osmanlýlar tarafýndan kullanýlý-yordu. Varna ve II. Kosova meydan muharebelerinde mütte-fik Avrupa ordularýnýn maðlub edilmesinde tüfekli piyadele-rin önemli payý olmuþtur.

    V-l füzelerinin temelini teþkil eden alev füzeleri ilk de-fa Ýstanbul’un fethinde kullanýlmýþtýr. Yýllar sonra bu çalýþ-ma prensibini 20. yüzyýl mühendisleri ele alarak geliþtirmiþ-lerdir.

    Germi Hisarý kuþatmasýnda Sultan II. Murad, Germekulesi önünde kurdurmuþ olduðu seyyar tophaneyi, Hitler,ancak Rusya seferi sýrasýnda taklit edebilmiþtir.

  • Giderek geliþen top sanayiinde, Yavuz Sultan Selim za-manýnda bir kademe daha atlayarak yivli toplarýn dökümü-ne geçilmiþtir. Batý dünyasý ise bunlarý ancak 1868 yýlýndaAlmanya’da yapabilmiþtir. Ayrýca bu padiþahýmýz zamanýndatoplara hareket mekanizmasý verilmiþ ve 360° lik bir çevre-yi dövme imkânýna kavuþturulmuþtur. Ridaniye seferinde,yine tarihte ilk defa peþi peþine 5-10 gülle atabilen toplarkullanýlmýþtýr. 820 cm’lik dev toplar da bu dönemin mahsül-lerindendir. 16.yüzyýlýn ikinci döneminde Balyemez adýnda17 ton aðýrlýðýnda 281 kg’lýk gülleler atabilen þaheserlerimal edilmiþtir.

    Devletin çeþitli bölgelerinde tophane, humbarahane, fi-þekhane, baruthane, tersane denilen fabrikalar vardý. Aynýzamanda harp malzemeleri imal eden bu ve benzeri fabrika-lar, kurulduklarý merkezlere büyük zenginlikler saðlýyordu.Mesela Sofya’nýn güneyindeki ufak bir kasabada kurulan 17demir fabrikasý, o bölgeyi epey kalkýndýrmýþtýr.

    Osmanlý ordusunun silahlarý birkaç yýlda yenilenir vedaha mükemmelleriyle deðiþtirilirdi.

    Anadolu’nun üç tarafýnýn denizlerle çevrili olmasý, Os-manlý Devleti’nin deniz gücüne de önem vermesini gerektir-miþtir.

    Fatih Sultan Mehmet, padiþah olduðunda kadýrgacý sa-yýsý 30 civarýndaydý, vefat ettiði zaman ise bu sayý 250 harp,500 nakliye gemisine ulaþmýþtý. Fatih Sultan Mehmet’in Ha-liç’te inþa ettirdiði tersane ayný anda 200 gemiyi tezgâha ko-yabilecek kapasitede idi. Bu tersanedeki iþçi sayýsý ise60.000’i bulmuþtu.

    Osmanlý Devleti’nin 16 ve 17. yüzyýllardaki baþarýsýnýn se-beplerinden birisini de mükemmel bir gemi inþa tekniðine veesaslý bir gemicilik bilgisine sahip olmasýna dayandýrabiliriz.

    D e r y a d a n K a t r e l e r38

  • Bu dönemde Süveyþ’den Tuna’ya, Karadeniz’den Cezayir’ekadar yayýlmýþ 140 adet tersanesi olan devletin 500 parçaüstün vasýflý harp gemisi olmak üzere 4000 parçalýk donan-masý vardý.

    Belli bir dönemde Osmanlýlar, çaðýn icap ettirdiði ilimve tekniði bayraklaþtýrýp Hakkýn, hakikatin ve adaletin mü-messili olmuþlardýr. Günümüzde ise süper güçlerin kontro-lündeki harp teknolojisi milyonlarca masumun ölmesine,yüzbinlerin açlýk ve sefalet çekmesine sebep olmaktadýr.Gönlümüz Osmanlýlarýn torunlarýnýn tekrar ilim ve fennevakýf olup her türlü geliþmenin Hak ve adalet doðrultusun-da kullanýlmasýna vesile olmasýný temenni etmektedir.

    Kaynaklar 1 Necdet Sevinç, Osmanlý Sosyal ve Ekonomik Düzeni. 2 Aydýn Anak, Denizin Sesi Dergisi Mart, Nisan 1988 sayýsý Anadolu’da

    Tersanecilik.

    O s m a n l ý l a r d a H a r p S a n a y i 39

  • Yükselme Döneminde Harp Taktiði

    Dr. Emin Manisalý

    Osmanlý ordularý yükseliþ devrinde kendilerinden çokdaha kalabalýk ordularla karþýlaþmýþ ve büyük zaferler eldeetmiþlerdir. Osmanlý Devleti’nin yükselmesinde, zaferlerinelde edilmesinde tatbik edilen savaþ taktiðinin payý çokbüyüktür.

    Osmanlýlarda bir savaþýn önce siyasi hazýrlýðý yapýlýrdý.Savaþýlacak devlet ve çok defa devletlerin jeopolitik vaziyetigöz önüne alýnýr, müttefikleriyle olan baðlarý koparýlmayaçalýþýlýrdý. Bu, çok incelik ve dikkat isteyen bir iþti. ÇünküOsmanlý Devleti bazen, Fatih Sultan Mehmet zamanýndaolduðu gibi 20 küsur devletle birden savaþýr hâlde bulunurdu.

    Savaþýlacak kuvvetlerin hesabý iyice yapýldýktan sonraorduyu savaþa hazýrlama çalýþmalarý baþlardý. Osmanlýordusu daima savaþa hazýr, meslekleri askerlik olan bir kuru-luþtu. Ancak orduyu toplamak ve savaþ alanlarýna götürmekönemli bir meseleydi. Ne kadar kuvvetin, ne zaman venerede yýðýnak yapacaðý ve hangi yollarýn geçileceði karar-laþtýrýlýrdý. Bu yollarýn hangi konaklarýnda ne miktar yiye-cek, yem ve cephane bulundurmak icap edeceði hesaplanýr,

  • bu yerlerin sancak ve alay beylerine kadý ve naiblerine emir-ler gönderilir, yol üzerindeki depolarýn mevcudu öðrenilir-di. Geçilecek yollarýn ve köprülerin vaziyeti, ne kadarzamanda ve ne kadar kuvveti geçirebileceði incelenirdi. Çokdefa ordu yürüyüþe geçmeden önce yollar, son bir defabakým ve kontrolden geçirilirdi.

    Seferin nereye yapýlacaðý önce beylerbeyi ve sancak bey-lerine bildirilirdi. Fakat çok defa son ana kadar gizli tutulur-du. Mesela: Akkoyunlulara karþý Otlukbeli Savaþý’nýn hazýr-lýklarýnýn hangi devlete karþý yapýldýðý, padiþahtan baþkaherkesçe meçhul idi. Fatih, Trabzon Rum devletine karþýseferinde de böyle yapmýþ ve düþmaný gafil avlamýþtý.Nitekim son çýktýðý seferin nereye olduðuna, günümüzekadar tarihçiler karar verememiþlerdir. Çünkü seferin dahabaþýnda Fatih vefat etmiþtir.

    Yavuz da Mýsýr seferine çýkarken, Ýran üzerine gidildiðipropagandasýný yapmýþtýr. Sultan Ýbrahim zamanýnda Giritseferine giden Osmanlý donanmasý, Malta’ya gidiyorzannediliyordu. Girit sularýna iyice yaklaþýnca, Kaptan-ýDerya Yusuf Paþa, padiþahýn mühürlü hatt-ý hümayununuaçmýþ, amiraller seferin Girit üzerine olduðunu öðren-miþlerdi.

    Bu gizlilik, yabancý haber alma teþkilatlarýna karþýydý.Osmanlýlarýn da Avrupa ve diðer ülkelerde son derece gizlive mükemmel bir haber alma teþkilatý vardý. Avrupa ve Asyadevletlerinin son durumlarý, bütün teferruatýyla Divan-ýHümayuna bildirilirdi.

    Ordu birliklerini toplamaya memur komutanlarýnmesuliyeti büyüktü. Bir tek gün kaybýna bile tahammülyoktu. Yýldýrým Bayezid, Niðbolu için 43 günde yýðýnak yap-týrmýþtýr ki bu, o devir devletlerinde görülmemiþ, aklýn

    D e r y a d a n K a t r e l e r42

  • almayacaðý bir þeydi. Yýðýnak alanlarý, her ihtimal gözönünde bulundurularak seçilirdi. Yýðýnak alaný çokemniyetli olsa bile, gene de bütün ihtiyat ve koruma tedbir-leri ihmal edilmezdi. Yýðýnak yapan birlikler, derece derecebirbirine baðlýydý. Yýðýnak bitmeden, savaþ baþlamazdý.Osmanlý ordusu normal olarak günde 20-25 km. yürürdü.Ayný asýrlarda Avrupa birliklerinin günlük ortalamayürüyüþü ise 10 km. idi. Bu hususiyet, bütün manevra veteþebbüs kabiliyetinin Osmanlýlarýn elinde olmasý demekti.

    Avrupalýlarýn 16. yüzyýl strateji kaideleri “Toplamak,yavaþ ve az yürümek, müsait yerde durup beklemekti.”Osmanlýlarýn strateji kaideleri ise, bugünkü kaidelere dahauygun olup: “çabuk toplanmak, mümkün olabilen hýzlayürümek, düþmaný hemen yakalayýp yok etmek” ten ibaret-ti. Düþman henüz birleþmemiþse parça parça yok edilmesineçalýþýlýrdý.

    Osmanlý ordusu savaþ alanýnda dört bölüme ayrýlýrdý.Merkez, sað, sol kanatlar ile ihtiyatlardý. Ýhtiyatlara çokehemmiyet verilirdi. Düþman, ihtiyatlarýmýzý yok sanarak,Osmanlý saflarýna iyice dalýnca; önce çok üstün olanOsmanlý toplarýyla yýpratýlýrdý. Sonra merkezde bulunanpadiþahýn veya “Serdar-ý Ekrem” denilen baþkomutanýnemriyle ihtiyat kuvvetleri iþe karýþýrdý.

    Ýhtiyat kuvvetleri son anda iþe karýþýnca, baþkomutaniki kanadý kýskaç gibi kapatarak düþmaný yok ederdi.Baþkomutan, ordusunun bütün birliklerine hâkimdi.Emirleri dakikasý dakikasýna yerine getirilirdi, birliklerinisatranç taþý gibi rahatça sevkedebiliyor, bütün komutanlarýnýtanýyordu. Osmanlý ordusunun en büyük üstünlüklerindenbiri de bu hususiyetti. Çünkü Avrupa ordularý, birleþikkuvvetler, dilleri, milliyetleri, hükümdarlarý, komutanlarý

    Y ü k s e l m e D ö n e m i n d e H a r p T a k t i ð i 43

  • ayrý birlikler hâlinde Osmanlý ordusunun karþýsýna çýkýyor-du. Her komutan ancak kendi birliðine söz geçirebiliyor,baþkomutan unvanýný taþýyan Avrupa hükümdarýnýn iktidarýdoðrudan doðruya kendine baðlý kuvvetlerden öteyegidemiyordu.

    Osmanlý ordusunda askerlik bir meslekti. Savaþ çýkýncaasker toplanmaz, bu iþi meslek seçmiþ, devletçe belirli yer-lere yerleþtirilmiþ maaþlý veya týmarlý muharipler toplanýrdý.Sulh zamanýnda talim ve terbiye çok sýký tutulurdu. Osmanlýsilahlarý, daima en modern silahlardý. En küçük yýpranmadadeðiþtirilir, yenileri verilirdi. Bu iþle “cebeci” sýnýfý uðraþýrdý.

    Osmanlý Devleti’nin bitmek tükenmek bilmeyen mali veiktisadi kaynaklarý, en büyük ve en mükemmel ordu vedonanmalarý en iyi þekilde savaþ alanýna götürebilecek güçve kuvvetteydi.

    Osmanlýlarýn yükselme çaðlarýnda yaptýklarý savaþlar,18. ve 19. asýrlarda Friedrich, Napolyon vb. Avrupalý komu-tanlarýn yaptýklarý savaþlardan; gerek alýnan neticeler,gerekse savaþa katýlan kuvvetlerin savaþa þevki bakýmýndançok daha büyük ve ehemmiyetlidir.

    Osmanlýlar, bu savaþlarla asýrlarca sürecek olan bircihan devletinin temellerini atýyorlardý.

    D e r y a d a n K a t r e l e r44

  • Azamet DevrindeOsmanlý Devleti’nin Dünya Siyaseti

    Çetin Sungur

    Fernand Grenard, Osmanlý Devleti’nin kuruluþu için:“Bu yeni imparatorluðun kuruluþu, insanlýk tarihinin en bü-yük ve en þaþýlacak vakalarýndan biridir.” der ve devam eder:“Onlarýn kaderlerindeki en büyük fevkaladelik baþlangýçlarýoldu; böylesine büyük bir netice için pek küçük olarak iþebaþladýlar. Ama bir defa iktidarlarý yayýlýp, saðlamlaþtýktansonra, girdabýn içinde tek sabit nokta oldular. Onlar yarýma-dada rüzgârýn tesiriyle oradan oraya dalgalanan muhtelif un-surlarý etraflarýnda toplayan bir cazibe çekirdeðiydi.” 1

    Söðüd’ün baðrýnda sessiz sedasýz çimlenen bu filiz kýsazamanda etrafýna dal budak saldý ve kökleþti. Öyle ki Avus-turya Elçisi Busbecg’in ifadesiyle “karþýlarýna çýkmanýn çýl-gýnlýk sayýldýðý bir güç” hâline geldiler.

    Dünyanýn dört bir tarafýnda baþaklar verecek olan bumuhteþem devletin tohumlarý alp-erenler, gazi-derviþler vegarip-yiðitler tarafýndan atýlmýþtýr. Onlarýn çile ve ýztýrapla-

  • rý, alýn terleri, gözyaþlarý bir cihan devletinin temeli ve har-cý olacaktýr.

    Uç ananesi daimi gaza, Osmanlý Devleti’nin kuruluþu-nun ve yükseliþinin dinamik amilleridir. Onlar bu uç-gaziananesinden hareketle 15. asýrdan itibaren bütün Ýslamdünyasýnýn koruyucularý rolünü benimseyeceklerdir. Gaza,cihanþümul hâkimiyet için hamlelerin, devletin askerî karak-terinin ana prensibidir ve öyle kalmýþtýr.2

    Müslüman Türkler, Ýslam ülkelerinin bütünüyle müda-faasýna, Allah tarafýndan kendilerinin görevlendirilmiþ ol-duklarýna ve Ýslam milletlerinin varlýðýna, kendi millî varlýk-larýnýn kalkan olmasý gerektiðine inanýyorlardý.3

    Osmanlý hükümdarlarý Fatih devrinden itibaren “en bü-yük gaziler” sýfatý ile anýlýyordu. Kanuni Sultan Süleyman’ýncülusunda, Mekke þerifi, gönderdiði mektupta “Sizler Ef-renç’den (Avrupa) ve emsalinden memleketler fethetmeklebizden ve bütün Ýslam sultanlarýndan üstün bulunuyorsu-nuz.” diyordu. Osmanlý sultanlarýnýn “Hilafet-i Kübra”yasahip olmalarý, bütün Ýslam dünyasýnýn, Hristiyan dünyasýnakarþý koruyucusu, Ýslam’ý himaye edebilecek fiilî kuvvet vekudrete sahip, Ýslam’ýn en büyük sultaný manasýnda anlaþýlý-yordu. Bu devirde Osmanlý Devleti hiç þüphesiz, bir Anado-lu - Balkanlar devleti durumundan, bir “Dünya Devleti” du-rumuna yükseldi.

    O zamanki dünyada hiçbir mühim mesele yoktu ki Os-manlý politikasý ilgilenmesin ve aðýrlýðýný hissettirmesin... Su-matra’dan Toulan’a, Mombasa’dan Astrahan’a kadar Osman-lý kuvvetleri dünyanýn dört köþesinde faaliyette idiler. Onlarýnbu dünya politikasý daima gaza fikrine dayanýyordu.4

    Osmanlýlar geniþ bir coðrafya ve dünyayý temsil ettikle-ri için hemen her sahada zirveyi tutma, rakiplerinden öndeolma mecburiyetindeydiler. Çoðu kez, bir anda birkaç yerde

    D e r y a d a n K a t r e l e r46

  • mücadele hâlindeydiler ve devletin gücü ve imkânlarý, bumücadeleyi sürdürecek durumdaydý.

    Mesela 1538 yýlýnda Barbaros Hayreddin Paþa, donan-masýyla Akdeniz’e açýlýrken, Mýsýr Valisi Süleyman Paþa, Ký-zýldeniz’den Hint Okyanusu’na hareket etmektedir. Bu su-retle Türk donanmalarý bir taraftan Adalar deniziyle, Akde-niz hâkimiyetini elde ederken, bir taraftan da Kýzýldeniz,Umman Denizi ve Hint Okyanusu Osmanlý satvet ve hâki-miyetine açýlýyor, ayný anda Kanuni Sultan Süleyman Boð-dan (Kuzey Romanya) seferine çýkarken, diðer taraftan dabir Osmanlý donanmasý ve ordusu Hindistan sahillerine çý-kartma yapýyordu.5

    Bu devirde Türk deniz siyasetinin esasý þu idi; Türk do-nanmasý, dünyanýn geri kalan bütün donanmalarýnýn topla-mýndan daha güçlü olmalý ve daima bu seviyede tutulmalýidi. Belki gemi sayýsý bakýmýndan deðil, fakat gemilerin mü-kemmelliði, efradýn talim ve terbiyesi, deniz topçusununmenzil üstünlüðü bakýmýndan bu husus 16. asýr boyuncagerçeðin ta kendisi olmuþtur. Bilindiði gibi dünya tarihindeOsmanlý Devleti’nden sonra ancak iki devlet, Ýngiltere ileABD ayný deniz siyasetini gerçekleþtirmeye muvaffak olmuþ-lardýr.6

    Osmanlýlar, Ýslam dininin verdiði iman ve kudretle 16.asýrda “Cihan hâkimiyeti mefkûrelerinin” zirvesine ulaþýyor-lardý. Gerçekten Osmanlýlar birçok eski kavim, din, medeni-yet ve imparatorluklarýn hüküm sürdüðü üç kýtanýn ortasýn-da ve Akdeniz havzasýnda dünya nizamýný ve Osmanlý sulhu-nu (Pacta Ottomana) kuruyorlardý. Muazzam imparatorlukAvrupa ortalarýnda, Akdeniz ve Hint denizi civarýnda, Afri-ka ve Arabistan çöllerinde, Kafkas ötelerinde ordularý veyahudut gazileri ile daima cihat yaparken, bu milletler camiasý,bir dünya nizamý ve sulhu içinde yaþýyorlardý.7

    A z a m e t D e v r i n d e D ü n y a S i y a s e t i 47

  • Osmanlý Devleti’nin takip ettiði dýþ politikanýn ana hat-larý þöyleydi:

    Avrupa’da:

    Osmanlý Devleti daha kuruluþtan itibaren gaza sahasýolarak Batýyý seçmiþtir. Kuruluþtan yarým asýr sonra 14. asrýnikinci yarýsýnda Avrupa’ya adým atmýþlar, bu andan itibarende bütün Avrupa’yý karþýlarýnda bulmuþlardýr.

    16. asýrda da devletin asýl ilgi odaðý Avrupa’dýr. Devlet,en büyük gayretini ve imkânlarýný buraya taþýmaktadýr. Mec-burdur... Zira Avrupa’nýn denetim ve kontrol altýnda tutul-masý hayati önem taþýmaktadýr. Bu devirde Avrupa, gerekkara ve gerekse denizlerde Osmanlý gücü karþýsýnda tama-men çaresizdir. Hele 1526 Mohaç Savaþý’nda Avrupa’nýn engüçlü ordularýndan birine sahip olan Macaristan krallýðýnýn,krallarý ile birlikte birkaç saat içinde tarihe gömülmesi, diðerdevletler için korkunç bir tecrübe olacak ve ayný akibete uð-ramaktan þiddetle kaçýnacaklardýr.

    Osmanlýlarýn, Avrupa’da takip ettikleri siyaset genel ola-rak þöyle idi; Osmanlý topraklarýnýn güvenliðini tehdit ede-bilen, yahut politika ve faaliyetleri ile Müslümanlar için birtehlike teþkil eden bütün Hristiyan devletlere karþý askerîharekât yaparak onlarý hareketsiz veya takatsiz býrakmaktý.8

    Devlet, bazen Avrupa devletlerinden birini diðerlerinekarþý koruyor ve himaye ediyordu. Mesela Pavye Muharebe-si’nde, Osmanlýlarýn, Avrupadaki en büyük rakibi Alman im-paratoru V. Þarl’a esir düþen Fransa Kralý I. Fransuva’ya bumaksatla yardým edilmiþti. Fransýz kralý, Osmanlý Devle-ti’nin lütuf ve mürüvvetine sýðýnarak kendisinin kurtarýlma-sýný istiyordu. Kanuni “Sen ki Françe vilayetinin kralý Fran-çesko’sun...” diye hitap ettiði meþhur mektubunu göndere-rek yardým edeceðini söylüyordu.9

    D e r y a d a n K a t r e l e r48

  • Fransa uzun müddet gerek kara, gerekse denizden Os-manlý yardýmý almýþtýr. Türk donanmasý Nice’i zaptetmiþ,Toulon’da Osmanlý hâkimiyeti hüküm sürmeye baþlamýþ, þe-hir Grenard’ýn ifadesiyle “sarýklý küçük bir Ýstanbul’a” dön-müþtür.

    Bazen Osmanlý Devleti’nin diplomatik yollarla bazýmemleketlerin içiþlerine müdahale ettikleri ve kendi siyaset-lerine uygun, taraftar hükümdarlarýn iþ baþýna geçmesini sað-lamaya çalýþtýklarý görülür. Ancak bu müdahale, günümüzemperyalist-sömürgeci devetlerin müdahaleleriyle karýþtýrýl-mamalýdýr. Zira bu devletlerin açýk veya gizli bütün müdaha-leleri çýkarlarý doðrultusunda olup ölçüleri “Hak kuvvette-dir.” Yani kuvvetli olan haklýdýr... Osmanlýlarýn tavýrlarý iseaçýklanacaðý gibi tamamen müdafaalarý ile ilgilidir ve ölçü“Kuvvet Haktadýr.” yani haklý olan kuvvetlidir. Osmanlýlarýnmüdahale ettikleri devletlerden biri de Lehistan dedikleri Po-lonya’dýr. Avrupa’daki Osmanlý topraklarýnýn kuzeyinde ol-duðu için, devletin kuzey siyaseti bakýmýndan çok mühim biryeri vardýr. Kanuni devrinde Polonya, Avusturya ve Rus-ya’nýn tehditleri üzerine Osmanlý Devleti’ne yanaþmýþ ve je-opolitik zaruretlerden dolayý Osmanlý-Lehistan ittifaký doð-muþtur.

    1572 yýlýnda Lehistan kralýnýn varis býrakmaksýzýn öl-mesi, Osmanlý Devleti’nin dikkatlerini buraya çekmiþtir. Zi-ra; Avusturya, Rusya, Ýsveç ve Fransa kendi namzetlerininseçilmesi için Polonya Diyet Meclisi’ne baský yapmaktadýr.Rus veya Avusturya namzetlerinden birinin Lehistan kralý se-çilmesi Osmanlý Devleti’nin kuzey siyaseti için büyük birtehlike demekti. Ýstanbul, kendisinin göstereceði bir namze-din seçilmesine karar verir. Bu kati karar II. Selim’in Lehis-tan Diyet Meclisi’ne gönderdiði 11 Mart 1573 tarihli fer-manda þöyle ifade edilmiþtir;

    A z a m e t D e v r i n d e D ü n y a S i y a s e t i 49

  • “Fermân-ý celîl-ül-kadrime mugayir (aykýrý) içünüzdenbirinün kabulü hususunda gaflet ve tekâsül olunup beynü-nüzde (aranýzda) ihtilâl zuhur idüp rýzâyý þerifüme mugayir,hariçden kimesne (kimse) getüresüz, bir veçhile özrünüz ma-hall-i kabulde vaki olmaz.”10

    Ýstanbul, önce Stefan Batory’yi, sonra da Ýsveç prensi Va-sa’yý seçtirdi. Bu, paþalara hitab ederken kullanýlan formülleyazýlan bir emirdir: “Mucibince amel oluna!” Bir yeniçeri su-bayý da Viyana’ya gelerek bir Alman namzedi çýkarmamalarý-ný teblið ediyor, böylece padiþah ona, kendi himayesinde mu-hafaza edilen Polonya ile meþgul olmamasýný ihtar ediyordu.11

    Kuzey Afrika’da:

    16. asrýn baþlarýnda Kuzey Afrika da merkezî bir devletve güç yoktu. Bu durum Ýspanya ve Portekiz’in gözündenkaçmamýþtý.12 Bu devletler Endülüs Ýslam hâkimiyetine sonverdikten sonra, ayný þeyi Kuzey Afrika’da da yapmak üzereharekete geçtiler. Kendilerine engel olabilecek bir güç de gö-zükmüyordu. Nihayet Ýspanyollar, Ýber Yarýmadasýnda Müs-lümanlara karþý henüz bitirdikleri ehl-i salip (Haçlý) seferineAfrika’da devam etmek için Cezayir’e çýktýlar. Kuzey Afrikakýyýlarýnýn önemli liman ve kalelerini birer birer ele geçiri-yorlardý.13 Hristiyanlar, sahilin önemli yerlerini tutmuþlar veAfrika’yý tehdide baþlamýþlardý. Ýþte her þeyin bittiði sanýldý-ðý bir anda Osmanlýlar Kuzey Afrika’da göründüler.

    G. Yver’in belirttiði gibi, Türklerin geliþi, Hristiyanlarýnilerlemelerini durdurup, Afrika’da Ýslamiyeti kurtardý. Ýs-panyollarýn, Endülüs’te yaptýklarý katliam ve mezalimin ay-nýsýný Afrika’da da yapacaklarýnda þüphe yoktu. Osmanlýlar,Kuzey Afrika’da kuvvetli ve muntazam idareleriyle bir sükûnve istikrar amili oldular.14 Bölge halký 16. asýr boyunca hergeçen gün daha da geniþleyip yükselmekte olan Osmanlý

    D e r y a d a n K a t r e l e r50

  • hilalinin gölgesi altýnda asýrlarca, her türlü baský ve müdaha-leden uzak bir hayat yaþadý. Afrika sahillerine gaza ve cihatiçin Anadolu’dan gelen ve çok iyi yetiþtirilmiþ “Leventler”ordusu, mükemmel bir þekilde donatýlmýþ bir deniz filosu ilebütün Akdeniz üzerinde devletin planladýðý politikayý her anuygulamak üzere hazýr beklemekteydi.15

    Orta Afrika’da:

    Orta Afrika ve Ekvator civarýnda da gözler Ýstanbul’açevrilirdi. Afrika’nýn hemen ortasýnda bulunan Bornu Sul-tanlýðý da Osmanlý Devleti ile siyasi, kültürel, askerî müna-sebetler kurmuþtu. Onlarýn yardým istekleri üzerine Osman-lýlar, Bornu ordusunda ateþli silahlar kullanmak ve öðretmekiçin Orta Afrika’ya gelmiþlerdir.16

    Hindistan’da:

    Osmanlýlarýn Batý Akdeniz ve Kuzey Afrika’daki faali-yetleri üzerine Avrupalýlar baþka bölgelere yöneldiler. Porte-kizliler 16. asrýn baþýndan itibaren Hint Okyanusu’nda gö-rünerek, Hindistan ile Yakýndoðu arasýndaki baðý kýrmak is-teyeceklerdi. Hatta Kýzýldeniz’e girerek, hac yollarýný kapat-maya çalýþýyorlardý. O zaman Ýslam dünyasýnýn ümit gözleri,Hristiyan dünyasýna karþý 200 yýldan beri baþarý ile savaþanOsmanlýlara, Anadolu gazilerine döndü. Portekizlilere karþý,Ýslam’ýn bu gaza cephesine Anadolu’dan “Levent’lerin koþ-masý gecikmedi.17

    Portekizliler, Hint Okyanusu’nda gözüktükleri zamanHindistan zayýf ve siyasi birlikten mahrumdu. Batý Hindis-tan’ýn yerli Müslüman hükümdarlarý ilk defa kuzey geçitle-rinden deðil de denizden gelen Portekiz tehlikesine karþý ko-yabilmek için kendilerini yeterli derecede kuvvetli bulmaya-

    A z a m e t D e v r i n d e D ü n y a S i y a s e t i 51

  • rak, Ýslam dünyasýnýn yegâne deniz kuvvetine sahip Osman-lý Devleti’nden yardým talebinde bulunmuþlardý.18

    Osmanlý Devleti takip ettiði politika gereði derhâl hare-kete geçti. Süveyþ Limaný’ný, kurduklarý “Hint Donanmasý”için bir üs hâline getirmiþler ve bir “Hint Kaptanlýðý” ihdasetmiþlerdi. Kaptanýn görev sahasý Kýzýldeniz, Hint Okyanu-su ve Güneydoðu Asya’nýn güvenliði idi.

    Güneydoðu Asya’da:

    Portekizliler, Hint Okyanusu’nun doðusundaki adalarýda zapta çalýþýyorlardý. Bu adalardaki hükümetler içinde enkuvvetlisi Açe Ýslam Devleti olup, Sumatra adasýyla Malakayarýmadasý bunlara aitti. Portekiz müdahalesi üzerine Açeelçileri Ýstanbul’a gelerek yardým istediler. Osmanlý Devleti,Hint filosunu harekete geçirmiþ, gönderilmesi gereken si-lah, harp araç-gereçleri ve teknik elemanlar sevk edilmiþ 19

    bunlarýn bir kýsmý bir daha geri dönmeyerek oralarda yer-leþmiþlerdi.

    Osmanlý Devleti’nin bu bölgedeki faaliyeti 16. asýr bo-yunca Portekiz’in ve daha sonra Ýspanya’nýn Ortadoðu -Hindistan yolunu kesme çabalarýný boþa çýkartmýþ, KuzeyAfrika örneðinde olduðu gibi, Afrika’nýn doðu sahillerinin,Hindistan ve Güneydoðu Asya’nýn Endülüs’ün akibetine uð-ramasýný önlemiþtir.

    Orta Asya’da:

    16. asrýn ikinci yarýsýndan itibaren Ruslar, Orta AsyaTürk illerini ele geçirmeye baþladýlar. Kazan Hanlýðý’nda, Ýdilboyunda, bütün Orta Asya’da Osmanlý padiþahý “Halife-iruy-i zemin” olmasý hasebiyle adý ve saný çok büyüktür. Ha-lifenin adý bura ahalisi nazarýnda efsaneleþmiþ ve yücelmiþtir.Fakat mesafenin çok uzak olmasý, Ýstanbul ile münasebeti

    D e r y a d a n K a t r e l e r52

  • imkânsýz kýlmakta idi. Ruslarýn, Türkistan’dan gelen ve Hac-ca gitmek isteyen Müslümanlara birçok müþkülat çýkarmala-rý ve hac yolunu kapamalarý üzerine Orta Asya Müslümanla-rý “Rum Sultaný”na yani Osmanlý padiþahýna mektup ve elçi-ler göndererek “Moskof keferesinin zulümlerine nihayet ver-mesini istiyorlardý Osmanlý Devleti önce diplomatik yollaolayýn üzerine gitmiþ ve hac yolunun açýlmasýný istemiþtir.Çar IV. Ývan gönderdiði cevabi mektupta, Osmanlý Devleti’-ne “sadakat ve istikâmetle ubudiyet ve dostluk üzere” olmakistediklerini, Buhara ve Semerkant’dan gelen Müslümanlariçin de tedbir aldýklarýný söylemektedir.20

    Azamet ve izzet devrimizde, deðil ordu göndermek, Ýs-tanbul’un gönderdiði bir mektup bile bu kadar etkili oluyor,Ruslar, Müslümanlar için gerekli tedbirleri aldýktan baþka,ubudiyet (kulluk, hizmetkârlýk) ve dostluk üzere olmak iste-diklerini belirtiyorlardý.

    Sonuç olarak Osmanlý Devleti bilinen dünyanýn hemenher köþesinde faal ve etkili bir siyaset takip etmektedir. Bü-tün bir Ýslam dünyasýnýn korunmasý, müdafaa edilmesi dev-letin asýl vazifesidir. Ve bu vazifeyi asýrlarca bihakkýn yerinegetireceklerdir.

    Bugün: Filistin’den, Batý Trakya’ya, Keþmir’den Filipin-ler’e, Eritre’den Azerbaycan’a, Türkistan’a ve topyekûn Or-ta Asya’ya kadar aðlayan, ah u efgân eden, ayaklar altýndaezilen hep bizim insanlarýmýz... Biz þu anki periþanlýk ve ça-resizliðimiz içerisinde “Devlet-i Âl-i Osman”ýn büyüklüðünübir kez daha anladýk ve yokluðunu hissettik. Devletlerinikaybeden Ýslam dünyasý darmadaðýn, periþan, öksüz ve ye-tim kaldý.

    Kosova ovasýnda temsil ettiði dava ve insanlar için ölenMurad-ý Hüdâvendigâr’ýn Kosova’daki türbesini ziyarete ge-

    A z a m e t D e v r i n d e D ü n y a S i y a s e t i 53

  • len Priþtineli yaþlý bir ananýn þu sözleri ne kadar manidar, nekadar iç yakýcýdýr:

    “Biz burada O’nun yetimleriyiz!” 21

    1989 Haccýnda, Fas Yüksek Devlet Konseyi Üyesi Prof.Dr. Ahmed Ma’ul Ayneyn ise þunlarý söylemiþtir: “Þu andabütün âlem-i Ýslam ayný ýzdýrap içinde... Ne zaman âlem-iÝslam’a sahip çýkýp bizi de sevindireceksiniz?” 22 Çok geniþ bircoðrafyada mazlum ve maðdur insanlarýn feryadý lisan-ý hâlle-riyle hep ayný þeyi söylüyor: “Ne zaman sahip çýkacaksýnýz?”

    Kaynaklar 1 Fernand Grenard, Asyanýn Yükseliþi ve Düþüþü, Ýst. 1970, s. 112.2 Ýnalcýk; Prof. Dr. Halil, Türk Dünyasý El kitabý, Ank. 1976, s. 981.3 Kafesoðlu, Prof. Dr. Ýbrahim, Türk Fütuhat Felsefesi, Ýst. 1971, s. 8.4 H. Ýnalcýk, a.g.e., s. 981.5 Daniþmend, Ý. Hami, Ýzahlý Osmanlý Tarihi Kron, c. 2, Ýst. 1948, s. 203.6 Öztuna, Yýlmaz, Büyük Türkiye Tarihi, c. 3, Ýst. 1983, s. 455.7 Turan, Prof. Dr. Osman, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkuresi Tarihi, Ýst.

    1980, s.419.8 Asrar, Dr. Nisâr Ahmed, Kanuni Sultan Süleyman Devrinde Osmanlý

    Devleti’nin Dinî Siyaseti, Ýst. 1971, s. 83.9 Uzunçarþýlý, Prof. Dr. Ý. Hakký, Osmanlý Tarihi, c. 2, Ank. 1983, s. 400.10 Daniþmend, c. 3, s. 9.11 Grenard, a.g.e., s. 98.12 Ýlter, Aziz Samih, Þimali Afrikada Türkler, Ýst. 1937, s. 11.14 Ýlter, a.g.e., s. 3.15 Hitti, Prof. Dr. Philip K, Siyasi ve Kültürel Ýslam Tarihi, c. 2, Ýst. 1979,

    s. 1146.16 Orhonlu, Cengiz, Osmanlý-Bornu Münasebetlerine Aid Belgeler, Ýst.

    1970, s. 123.17 Mughul, Dr. M. Yakup, Osmanlýlarýn Hint Okyanusu Politikasý, Ýst.

    11975, s. 10.18 Mughul, Yakup, Portekiz Tehlikesi Karþýsýnda Osmanlý Müslüman Hind

    Münasebetleri, Ýst. 1975, s. 38.19 Uzunçarþýlý, a.g.e., s. 503.20 Kura, Prof. Dr. A. Nimet, Türkiye ve Ýdil Boyu, Ank. 1966, s. 76-78.21 Bakiler, Y. Bülent, Üsküpten Kosovaya, Ýst. 1970, s. 124.22 Akgündüz, Doç. Dr. Ahmed, Belgeler Gerçekleri Konuþuyor 2, Ýzmir,

    90, s. 25.

    D e r y a d a n K a t r e l e r54

  • Gurura Kapýlmadýlar

    Asým Uður

    1560 senesinin baþlarý... Deryalarýn ünlü akýncýsý TurgutPaþa, Trablusgarb’da beylerbeyi (orgeneral) olarak vazifegörmektedir. Turgut Paþa ayný zamanda Tunus’la, Akde-niz’in en mühim deniz üslerinden birisi olan Cerbe’nin dehâkimidir. 75 yaþýnda bulunan büyük kaptanýn, saçý ve saka-lý bembeyaz olmasýna raðmen, dinç ve hareketli olduðu gö-rülür. Bu arada þanlý denizcinin birkaç gün önce kendisineÝspanya’dan ulaþan bir haberin tesiriyle düþünceli ve üzüntü-lü olduðu da gözlerden kaçmaz...

    O günlerde Avrupa’nýn en zengin ülkesi olan Ýspan-ya’nýn baþýnda II. Felipe bulunuyordu. Kral büyük bir emekve para sarfederek güçlü bir donanma meydana getirmiþti.II. Felipe bu donanmayý epeydir tasarladýðý bir emelini ger-çekleþtirmek için kullanacaktý... Kralýn gözü Kuzey Afrikakýyýlarýndan baþka bir þey görmüyordu... Gerek Batý Akde-niz’de gerekse Kuzey Afrika’ da olsun Ýspanya’yý tehdit edenciddi tehlikeler kralý rahatsýz ediyordu. Nasýl rahat olabilir-di ki? Türkler Preveze’den bu yana Ýspanya donanmasýný

  • Akdeniz’den kovmuþlardý. Ýspanyollar, Turgut Paþadan daçok çekmiþlerdi. Zira bu yaman Türk amirali korkusuz le-ventleriyle; Türklerle Müslümanlara karþý denizlerdeki has-mâne hareketlerinden dolayý kendilerine Akdeniz’de hayathakký tanýmýyordu.

    II. Felipe’ye göre Turgut Paþaya aðýr bir darbe vurulma-dýkça Ýspanyollar Akdeniz’ de rahat yüzü göremiyeceklerdi.Ýstanbul’dan yardým gelmeden Turgut Paþa imha edilmeliy-di. Turgut Paþa ortadan kaldýrýlýnca Akdeniz’de rahatça do-laþabilecekleri gibi Kuzey Afrika kýyýlarý ile Akdeniz’in kalbisaydýktan Cerbe de ellerine geçecekti.

    Turgut Paþa, Ýspanyollarýn Endülüs Müslümanlarýný kit-leler hâlinde nasýl katlettiklerini, onlarý nasýl diri diri yaktýk-larýný çok iyi biliyor; çocukluk günlerinin bu acýklý hatýrasý-ný zihninden çýkarýp atamýyordu. Ayrýca Ýspanyollar, deniz-cilik kaidelerini de hiçe sayarak Türk forsalarýna da merha-metsizce muamele ederlerdi.

    Fatih zamanýnda en parlak devrini yaþayan Türk Ýstihba-rat Teþkilatý Kanunî zamanýnda da ehemmiyetini koruyordu.Turgut Paþa da istihbarata deðer veriyordu. Adamlarý vasýta-sýyla II. Felipe’nin bütün niyet ve faaliyetlerini öðrenmiþti.Turgut Paþanýn en büyük endiþesi Cerbe adasý idi. ÇünküCerbe’de sadece 1000 Türk askeri bulunuyordu. Þu günler-de orayý takviye ve tahkim etmek imkânsýzdý. Ýþte Turgut Pa-þayý en çok düþündüren ve üzen husus buydu. Durumu der-hâl Uluç Ali Reis’le Ýstanbul’a bildirdi.

    Paþa yanýlmamýþtý. Haçlý donanmasý ile ordusu 10 Þu-bat 1560’da Cerbe’ye müteveccihen Sicilya’dan ayrýldý.Müttefik Haçlý kuvvetleri Ýspanya, Almanya, Papalýk, Mal-ta, Toskana Büyük Dükalýðý, Ceneviz Cumhuriyeti, Mona-ko Prensliði ile Ýtalya’daki devletlerden meydana gelmiþti.

    D e r y a d a n K a t r e l e r56

  • Armada 200 gemiden müteþekkildi. Gemilere en az 30.000asker bindirilmiþti.

    2 Mart 1560’da Cerbe sularýna giren Haçlýlar beþ günsonra adaya asker çýkardýlar. Türk askerleri kendilerininotuz katý olan düþman ordusu ile beþ gün savaþtý. Adanýn30.000 kiþilik bir düþman karþýsýnda müdafaasýnýn imkânsýzolduðunu gören Turgut Paþaya tâbi olan þeyh, Türk askerle-rinin eþya ve silahlarýný götürmeleri þartýyla teslim teklifiyaptý. Türk askeri tamamen çekildikten sonra ada, Haçlýlarateslim edildi. Haçlýlar ilk iþ olarak, Cerbe kalesini tamamenyýkarak yerine daha saðlam ve daha yüksek bir kale yaptýlar.Kaleyi iyice tahkim ettikten sonra içine 50 topla 2200 askeryerleþtirdiler.

    Donanma-ý Hümâyûn Akdeniz’de

    Turgut Paþanýn gönderdiði haberden sonra Türk Donan-masý hemen hazýrlýða baþlamýþtý. 4 Nisan 1560 senesindeDonanma-ý Hümâyûn, Kaptan-ý Derya Piyale Paþa kuman-dasýnda Akdeniz’e açýldý. Donanmada 120 gemi bulunuyor-du. Eðriboz’da donanmaya 24 parçalýk nakliye gemileri deiltihak etti. Gemilere mühimmat ve erzak yüklenmiþti. Bukeyfiyet bize milletimizin ikmal ve iaþe iþlerine ne kadar çokehemmiyet verdiðini gösterir. Trablus’da bulunan Turgut Pa-þa, Piyale Paþaya düþman donanmasýnýn Cerbe’de beklediðihaberini ulaþtýrdý.

    Preveze’den Sonra Kazanýlan En Büyük Deniz Zaferi

    Donanmamýz Ýstanbul’dan ayrýldýktan tam 35 gün son-ra 9 Mayýs akþamý Cerbe’nin üç mil açýðýna geldi. Turgut Pa-þa henüz Trablusgarb’taydý; donanmaya iltihak edememiþti.Zira Haçlýlar her an Trablusgarb’a saldýrabilirlerdi. Durum

    G u r u r a K a p ý l m a d ý l a r 57

  • iyice belli olduktan sonra, ancak muharebenin üçüncü gü-nünde donanmaya katýlabildi.

    Haçlýlar Türk donanmasýnýn azameti karþýsýnda paniðekapýlmýþlardý.

    “ Türkler geliyor!” diyerek baðýrýp çaðýrmaya baþladýlar.Hatta, Haçlý kuvvetlerinin baþkumandaný olan Sicilya Kralnaibi, Donanma-ý Hümâyun’un geldiðini duyduðu anda sa-vaþma fikrinden cayýp Sicilya’ya kaçmaya karar verdi. Do-nanmaya da hareket emrini vermeyi ihmal etmedi. Ýspanyol-lar baþkumandaný firar fikrinden zorlukla caydýrdýlar.

    Hâlbuki kuvvetler dengesi Osmanlýnýn tamamen aley-hindeydi. Aþaðý yukarý yarý yarýya. Haçlýlar ayrýca yeni tah-kim ettikleri ve kendi üslerine çok yakýn bir yerde harb ede-ceklerdi.

    Piyale Paþa hemen harb divanýný topladý. Divan’da Bar-baros’un yetiþtirdiði gün görmüþ deniz kahramanlarý olanamiraller, düþman donanmasýnýn mutlaka imha edilmesiniistiyorlardý. Kaptan-ý Derya da ayný fikirde olduðundan,düþmanýn imha edilmesine karar verildi. Preveze’de uygula-nan taktik benimsenmiþti.

    Merkezde kaptan-ý derya Piyale Paþa bulunacak, sað ka-nada Turgut Paþa, sol kanada da Uluç Ali Reis (Kýlýç Ali) ku-manda edeceklerdi. Seydi Ali Reis de ihtiyat filosundan me-suldü. Piyale Paþa, 14 Mayýs 1560 sabahý kesif bir topçu ate-þiyle düþmana saldýrýlmasý emrini verdi. Türk donanmasýçok ustalýklý bir manevra ile ikiye ayrýlmýþ; düþmaný iyiceþaþkýna çevirdikten sonra bozmuþtu. Kanuni Sultan Süley-man Hanýn saltanatýnýn ilk yýllarýnda (1526) Türk ordusu ikisaatte koca Macar ordusunu nasýl imha ettiyse, Cerbe’de deBarbaros’un ünlü leventleri Haçlý armadasýný iki saatte imha

    D e r y a d a n K a t r e l e r58

  • etmiþlerdi. 30.000 binden fazla olan düþman askerinin20.000’i öldürüldü. Geri kalanlarýn çoðu yaralý olarak tek-nelere atlayýp Cerbe’ye kaçtýlar. Baþkomutanla amiral GianAndrea Doria yaralý olarak kaçabildiler.

    Haçlý armadasýnda bulunan pek çok prens, amiral ve ge-neral esir edildi.. Haçlý donanmasý tamamen periþan oldu veimha edildi. En az 70 gemi batýrýldý. 21 Harb gemisiyle 26nakliye gemisi Türklerin eline geçti. Fakat bunlarýn çoðu ha-sar gördüðünden ancak 19 tanesi Ýstanbul’a götürülebildi.Turgut Paþa, muharebenin üçüncü günü, 12 Kadýrga ile Cer-be’ye ulaþabildi. Kaçmaya çalýþan düþman gemilerinin iþiniiki günde bitirivermiþti.

    Avusturya elçisi Busbecg, 200 gemiden müteþekkil Haç-lý donanmasýndan sadece birkaç geminin kurtulabildiðini ha-týralarýnda kederli bir þekilde anlatýr.

    Osmanlý ordusunun zayiatý Preveze’de olduðu gibi çokaz olmuþtur. 1000’e yakýn þehid verilmiþ; bir iki tane de kü-çük gemi batmýþtý.

    Hezimet haberi Ýtalya ve Ýspanya’da büyük bir teessüruyandýrmýþtý.

    Türk Ordusunun eþsiz zaferi milletimiz arasýnda veÝslam âleminde büyük bir ferahlýk meydana getirmiþti.

    Cerbe Geri Alýnýyor

    Muharebe, Cerbe’nin çok yakýnýnda cereyan ettiði içinkaçýp kurtulanlarýn büyük çoðunluðu adaya sýðýnmýþtý. Cer-be’yi ünlü Ýspanyol generali Don Alvaro de Sandi savunu-yordu. Kalede 8800 kiþilik bir kuvvet birikmiþti.

    Piyale ve Turgut Paþalar, Cerbe’yi 14.000 kiþilik birkuvvetle karadan ve denizden muhasara ettiler. Kuþatma

    G u r u r a K a p ý l m a d ý l a r 59

  • tam 63 gün sürdü. Tarihçilerin kaydettiðine göre Don Al-varo, son Ýspanyol askeri ölünceye kadar kaleyi büyük birazimle savundu. 30 Temmuz 1560 senesinde Cerbe gerialýndýðýnda 8800 kiþilik düþman ordusunun tamamý imhaedilmiþti. Don Alvaro, askerinin hepsi yok edildikten son-ra, bir iki kiþilik maiyetiyle gemiye binip kaçmak isterkenesir edildi. Ýspanyollar bu muharebede en deðerli þövalye-lerini kaybetmiþlerdi.

    Þanlý Donanma Ýstanbul’da

    27 Eylül 1560 cuma sabahý þanlý Donanma-ý HümâyûnÝstanbul’a giriyordu. Cihan padiþahý Kanuni, Topkapý Sara-yý’nýn sahilindeki Alay köþküne gelmiþti. Vezirler ve elçileryakýnýnda bulunuyordu. Binlerce Ýstanbullu muzaffer Türkdenizcilerini görmek için sahilleri doldurmuþtu.

    Manzara gerçekten ihtiþamlýydý: Donanmanýn önünde,seren direkleri kýrýlmýþ, 19 büyük düþman harb gemisi gidi-yordu. Binlerce düþman esiri baþlarý açýk bir hâlde gemileringüvertelerine doldurulmuþtu. Avrupa’nýn en tanýnmýþ prens,asilzade, amiral ve generallerinin bulunduðu esirler kafilesiise Piyale Paþanýn gemisine bindirilmiþti. Büyük düþmanbayraklarý, kadýrgalarýn arkasýnda denize serilmiþti.

    Dünyanýn en mahir denizcileri olan Piyale Paþa, TurgutPaþa, Uluç Ali Reis, Seydi Ali Reis ve benzeri kahramanlarýnidaresinde olan Türk donanmasý gerçekten göz kamaþtýra-cak bir manzara sergiliyordu.

    Âlim, þair ve kahraman padiþah, böylesine parlak ve ke-sin bir zafer karþýsýnda bile en küçük bir sevinç eseri göster-mediði gibi yakýnýnda merasimi seyreden vezirlere ve elçile-re dönüp “Ýþte insan bütün bunlarý görüp de gurura kapýla-

    D e r y a d a n K a t r e l e r60

  • malý, her þeyin yüce Yaradan’ýn inayetiyle olduðunu fikredipO’na þükürler etmelidir.” der.1

    Hatta o tarihte Ýstanbul’da bulunan Avusturya elçisiBusbecg, bu muzaffer donanmanýn Ýstanbul’a giriþini üzün-tüyle takip ettiðini anlattýktan sonra, bu durumu da doðru-lar ve hayretle Kanuni için þu sözleri yazmaktan da kendinialamaz. “Ben de iki gün sonra padiþahý Cuma namazý için sa-rayýndan çýktýðý zaman görmüþtüm. Yüzünde her zamankigibi vakar ve hüzün ifadesi vardý. Sanki kazanýlan zaferinkendisi ile