f. braudel-tarih yazıları

Upload: esrasinjar

Post on 07-Jul-2018

229 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    1/279

    FERNAND BRAUDEL

    TARĠH ÜZERĠNE YAZILAR

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    2/279

    FERNAND BRAUDEL

    TARĠH ÜZERĠNE YAZILAR Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay 

    Yirminci yüzyılın en büyük tarihçisi Fernand Braudel bu kitapta tarihin mutfağınıgözler önüne seriyor. Geleneksel   tarihçilikle hesaplaĢma iĢinde baĢı çeken A n n a l e sokulunun sonuncu piri, toplumsal bilimler alanındaki büyük değiĢimleri ve bu aradaoluĢmakta olan yeni tarihçiliği sergiliyor. Buradan da toplumsal bilimlerin tek birdisiplin halinde bütünleĢmeleri ve birleĢmeleri zorunluluğunu vurguluyor.  

    OlmuĢ bitmiĢin, dolayısıyla «değiĢmezin» bilimi olan tarihin kendi mutfağmdakideğiĢmeler çarpıcı boyutlardadır. Bilimin doğrulan bir kerede sonsuza kadar geçerliolmak üzere bulduğuna inananlar bu kitaptan hoĢlanmayacaklardır; ama herĢeyin

    değiĢtiğini ve değiĢmek zorunda olduğunu farkedenler, yani gerçek bir tarihçikumaĢına sahip olanlar için bu kitap bir hazine değerindedir.  

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    3/279

    Fernand Braudel 1902'de Meuse'de doğdu, 1923'tetarih doçenti oldu, 1937de Ecole Pratique des HautesEtudes'ün müdürlüğüne getirildi. Lübeck esirkampında kaleme aldığı çok ünlü II. Felipedöneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası adlı tezini1947'de savunarak doktor oldu. 1949'da Collège deFrance'a seçildi, 1956'da Ecole des Hautes Etudes'ün

    VI. kısmının baĢkanı, 1962' de Maison des Sciences del'Homme'un ilk yöneticisi oldu. Braudel 1985'teülkesinin üç bölümlü tarihinin birinci bölümünütamamlayıp, ikincisi üzerinde çalıĢırken öldü.

    FERNAND BRAUDEL'in baĢlıca eserleri: 

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    4/279

    -  La Méditerranée et le Monde Méditerranéen à l'époque de Philippe II, (2 cilt),

    1949

    -  Civilisation Matérielle, économie et capitalisme, XVe-XVIIIe siècle, (3 cilt), 1979

    -  L'Identité de la France, (3 cilt), 1986-1987

    -  Historié Economique et Sociale de la France, (4 cilt), 1976-1982-  Venise, 1985

    Fernand Braudel'in  "Ecrits sur l'hisloire"  adlı yapıtını Mehmet Ali Kı- lıçbaydilimize çevirmiĢ, Ġmge Kitabevi Yayınları tarafından Ağustos 1992 tarihinde ilkbaskısı gerçekleĢtirilmiĢtir.

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    5/279

    FERNAND BRAUDEL

    TARĠH ÜZERĠNEYAZILARÇeviren: 

    Mehmet Ali KILIÇBAY 

    İMGE kitabevi

    imge Kitabevi Yayınlan: 52 Ağustos 1992 

    imge Kitabevi Yayıncılık Paz. ve San. Tic. Ltd. ġti. KonurSokak No: 3 Kızılay/ANKARA Tel: 417 01 37 -418 19 42-425 52 02

    Fax: 425 6532

    Kapak Tasarım: Ibrahim K. Dinç/Terazi Kapak Baskısı: MF Ltd.ġti. Baskı: Özkan Matbaacılık Ltd. ġti. 

    ISBN 975-533-029-1

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    6/279

    © Bu çevirinin tüm yayın haklan imge Kitabevi Yayınları Ltd. ġii'ne aittir.

    ĠÇĠNDEKĠLER 

    SUNUġ ........................................................................................ 7ÖNSÖZ ................................ ............................... .... .............................. . 9

    I.  TARĠHĠN ZAMANLARI 

    II. Felipe Döneminde Akdeniz VeAkdeniz Dünyası  *Önsöz ......................................................................... 15Tarihin 1950'deki Konumlan ................................... 25

    II.  TARĠH VE DĠĞER ĠNSAN BÎLÎMLERΠTarih ve toplumsal bilimler: Uzun süre  51Ġnsan bilimlerinin birliği ve çeĢitliliği ..................... 93Tarih ve sosyoloji .............................. ......................... 105

    Tarihsel bir iktisat için.............................................. 131Dizisel bir tarih için: Sevilla ve Atlantik 

    (1504-1650) .............................. .............................. 143

    Biyolojik bireyin bir coğrafyası var mıdır?............. 161Bir toplumsal tarih kavrayıĢına dair  181Nüfusbilim ve insan bilimlerinin boyutları ........... 199

    III.  TARĠH VE ġĠMDĠKĠ ZAMAN Bahia Brezilya'sında: ġimdiki zaman 

    geçmiĢi açıklıyor  243Uygarlıklar tarihi: geçmiĢ Ģimdiyi 

    açıklar .................................................................... 259

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    7/279

    SUNUġ 

    Yirminci yüzyılın tamamlanmasına sekiz yıl varken, bu süreiçinde olağandıĢı bir dahinin çıkarak, büyük bir devrimigerçekleĢtirmemesi halinde, yüzyılımızın en büyük tarihçisininFernand Braudel olduğunu söylersek, yanlıĢ yapmıĢ olmayız.Braudel'in neden yirminci yüzyılın en büyük tarihçisi sıfatınıhakettiğini, tarih konusundaki görüĢlerini içeren bu kitabı

    okuduktan sonra daha iyi kavrıyoruz. Tarih bilimi veya sanatı veyahut dâ bir edebi tür olarak tarih

    biçiminde ifade edilebilecek nitelikteki, geçmiĢi araĢtırma iĢiherĢeyden önce bir inĢa faaliyetidir. Yani bir geçmiĢ mimarisidir vebuna bağlı olarak birçok tarz, üslûp, zevk söz konusu olmuĢtur.GeçmiĢi inĢa ederken (yeniden inĢa ederken demiyorum, çünkü buifade asla sadakat gibi bir anlamı içerebilir, oysa geçmiĢi inĢaedenlerin çoğunun böyle bir kaygılan ancak görünüĢte olmuĢtur.Zaten böyle bir kaygılan olanlar da, geçmiĢe ancak seçmeci olarakyaklaĢabileceğinden ötürü, yani eĢyanın tabiatı gereği, mutlakayeni inĢalar yapmak zorunda kalmıĢlardır), bu geçmiĢin hangihususlarının öne çıkartılacağı, tarihçinin meĢrebini, «doktrini»nimeydana getirmektedir. Eğer tekrarlanmayan, ortaya bir kereçıkan, benzersiz ve kısa ömürlü olay ve buna bağlı  olarak «tarihiyapan büyük adamlar» öne çıkartılıyorsa, bu olayanlatıcı (vekayitürü) tarih olmaktadır. Braudel bu tarih anlayıĢına karĢı kavgaverenlerin en önde gelenlerindendir. 

    Braudel'in tarih anlayıĢı, Marc Bloch ve Lucien Febvre ta-/

    rafından kurulan  Annales  tarih okulunun doğrultusunda oluĢ-muĢtur. Bütüncül adını verebileceğimiz bu tarih anlayıĢı, değiĢmeyeetki eden tüm unsurlann hesaba katılmasını gerektirmektedir. Ohalde tarihçi yalnızca tarihçi olmakla yetinemez, geçmiĢi inĢa etmeve bugünü anlama uğraĢında toplum bilimlerinin tümündenyararlanmak zorundadır. Bütüncül tarih anlayıĢı (veya yenitarihçilik) bütün insan bilimlerinin bira- rayâ gelmeleri, tek birtoplumsal bilimin kurulması için mücadeleyi gerektirmektedir.

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    8/279

    Bu kitap Braudel'in bu yöndeki mücadelesinin kilometre taĢlarıolan makalelerini biraraya toplamaktadır. Geleneksel tarihin, tarihidiğer toplumsal bilimlerden ayn gören, ayırmakta ısrarlı olananlayıĢı çerçevesinde koĢullanmıĢ olan tarih okuyucuları ve tabii buanlayıĢa mensup tarihçiler bu kitabın önermeleri üzerinde uzunuzadıya düĢünmeli ve tarih ile diğer insan bilimlerinin birliğe doğruilerlemelerinin bu alanda açacağı ufkun ve olanakların geniĢliğikarĢısında kafa yormalıdırlar. Ne yazık ki, Türkiye'de bu noktanınçok gerisindeyiz.

    Mehmet Ali Kılıçbay ġubat 1992 ÖNSÖZ 

    Bu derlemenin baĢlangıcı bana ait değildir. Bundan iki veya üçyıl önce Polonyalı, sonra da Ġspanyol dostlarım son yirmi yılboyunca bizzat tarihin doğasına iliĢkin olarak yayınladığım bazımakale ve incelemeleri çevirip, tek bir kitap haline getirmeye kararverdiler. Bu Fransızca derleme sonuçta onların bu çalıĢmalarındantüremedir. Eğer o çalıĢma olmasaydı kendim bu iĢi yapmayıdüĢünür müydüm? Provaları okumayı bitirdiğim sırada kendimesorduğum soru buydu. 

    Herkes gibi ben de, banda kaydedilmiĢ kendi sesimi tanı-yamıyorum. Aynı Ģekilde dünkü düĢüncelerimi okuduğumda da,onları hemen tanıyamıyorum. HerĢeyden önce, birbiri peĢineokunan bu makaleler bana eski koĢulları hatırlatıyorlar. KendimiHenri Brunschwig'le birlikte, bitmez tükenmez hapisliğimizsırasında Lübeck kampını arĢınlarken; Georges Gurvitch'in Vaneaucaddesindeki evinde akĢam yemeği yerken; daha da sık olarakLucien Febvre'le konuĢurken veya daha doğrusu Jura'daki eviSouget'deki herhangi bir akĢam esnasında olduğu gibi, onudinlerken yeniden görüyorum; gece geldiğinde, bizi bahçedeki sedirağaçlarının altında, onların gölgelerinin altına çoktan gömülmüĢdurumda bulmuĢtur. Bu kadar çok yankıyla, anıyla beslenen,

    duyulan seslerin doğal olarak yeniden canlandıkları bir düĢünce benim düĢüncem midir? Hem evet, hem hayır. O zamandan bu yanao kadar çok Ģey oldu ki, bugün beni o kadar çok yeni Ģey kuĢatmaktaki! Ben bir polemikçi olmadığım için, kendi yoluna, yalnızca kendiyoluna dikkat eden biri olduğum için, sonunda kendi kendimle

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    9/279

    diyalog kuruyor, polemik yapıyorum -polemik ve diyalogkaçınılması mümkün olmayan çifte bir gerçekliktir ve tabii kisorumlusu olmaya devam ettiğim metinlerden doğal olarakkopuyorum. Dün beni Akdeniz'i yeniden yazmaya yönelten bu aynıduygu olmuĢtur. 

    Bu kez yeniden yazmak söz konusu değildir. Birkaç çok küçükmaddi düzeltmenin dıĢında, bu sahifeler özgün halleriyle veyayınlandıkları tarihlerle ortaya çıkmaktadırlar. Bu durumda onlarabiraz uzaktan ve bütün olarak bakmam mantıklıdır. Bu bütününtutarlı olması hoĢuma gidecektir. Bu bütünde bugün beni hâlâ tarihi-mesleğimiz- çok canlı diğer insan bilimleriyle karĢılaĢtırmayasürükleyen; bunların bizim çalıĢma alanımıza dökülen ıĢıklarını yetarihçinin bunun karĢılığında birĢey isteme, hatta kanaatimizidinleme konusunda oldukça çekingen komĢularımızasağlayabileceklerini görmeye yönelten esas uğraĢı hep biliyorum. 

    Tarihin tek olmayan, ama Ģimdinin ve geçmiĢin toplumsalyapılarına iliĢkin bütün büyük sorunları ortaya tek baĢına koyan,tarihin Ģu esaslı yolu olan süre üzerinde yaralı bir anlaĢmasağlanmalıdır (bunu söyledim ve ısrarla yeniden söylüyorum). Butarihi Ģimdiye bağlayan, onları çözülmez bir bütün haline getiren

    yegâne dildir. Bu esas uğraĢ konusunda, tarihin yenilemeleriufkumuzda belirgin hale gelen Ģimdinin toplumundaki yerikonusunda, tarihin/tarihçinin içinde yaĢadığı topluma kök salmabiçimi hakkındaki düĢüncelerimi açıklamaya belki vaktim olacaktır.Çünkü mesleğimizde beni tutkulu kılan yegâne Ģey, insanlarındeğiĢikliklerin veya geleneğin, arızaların, çekinmelerin, redlerin, suçortaklıklarının veya terklerin karĢısında ve onlarla birliktegözlerimizin önünde dokunmakta olan hayatlarına iliĢkinaçıklamalar getirmesidir.

    Bu derleme bu sorunların çevresini dolaĢmamakta, sadeceonların dıĢ çemberinin taslağını çizmektedir. BoĢ kalan aralıklara,son yıllar esnasında insan bilimlerinin buluĢmalarına, istatistiğinyerine, bilgisayarların rolüne, toplumsal psikolo ji ve psikanalizleveya bilimsel olmakta çok yavaĢ kalan siyaset bilimiyle bir antlaĢmayapmanın olanakları konusunda verdiğim derslerden bölümler

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    10/279

    10 

    eklemek istemedim. Sorun kesimlerin yenilenmesinden çokbütünselliğe iliĢkin olarak kalmayı südürmektedir. 

    insan bilimleri bütününün bu yeniden yapılanmasının en zorparçası hâlâ, dünün ve yarının tüm zenginlikleriyle karmakarıĢık vekitlesel bilim olan sosyolojiyle aramızdaki çetrefil iliĢkilere yönelikolmaktadır. Georges Gurvitch'in ölümünden beri sosyolojininparçalanması kural veya moda oldu. Bu parçalanma, onun kendineözgü araĢtırmalarının dıĢında kalan bizlere kolay bir kavrayıĢı veyaalana giriĢi yasaklamaktadır. Bugün hangi sosyolog, GeorgesGurvitch'in bütünsel toplum  'unu yeniden ödev olarak üstlenecektir?Oysa eğer mümkünse, komĢularımızın çalıĢmalarıylabütünleĢebilmemiz için bu aletlere, bu kavramlara ihtiyacımız var.KarĢımızda toplumsal bilim uzmanlarının olduğu, yakınlardayapılan -ve bir kez daha hayalkmcı bulduğum- bir tartıĢmada, I.Chiva bana ve tarihçilere gülümseyerek, kendi sosyolojimizi imaletmemizi tavsiye ediyordu, çünkü sosyologlar bunu bize yapılmıĢolarak sunmamaktadırlar. Daha sonra kendi iktisadımızı, kendipsikolojimizi... inĢa etmek. Bu mümkün müdür? 

    Bunu söyledikten sonra, Emmanuel Le Roy Ladurie'ye geçerkentakılmak üzere, bir «istatistik tarih»ten söz ederken, geleceğintarihçisinin «programcı olacağını, yoksa tarihçi olamayacağını»iddia etmenin herhangi bir gerekçesinin olduğundan kuĢkuluyum.Beni asıl ilgilendiren programcının programıdır. ġu an için Ģu veyabu Ģantiyenin mükemmel- leĢtirilmesinden çok, insan bilimlerininbiraraya toplanmasını hedeflemeleridir (acaba informatik sayesindeortak bir dil kurmak mümkün müdür?). Yarının tarihçisi bu dili imaledecektir -yoksa tarihçi olmayacaktır. 

     Paris, 16 Mayts 1969

     TARİHÎNZAMANLARI 

    II. FELĠPE DÖNEMĠNDE AKDENĠZ VE

    AKDENĠZ DÜNYASI 

    ÖNSÖZ 

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    11/279

    15 

    Akdeniz'i ihtirasla sevdim, kuĢkusuz kuzeyden geldiğim için,tıpkı çok sayıda baĢkaları gibi ve birçok insanlardan sonra. Onauzun inceleme yıllarımı sevinçle tahsis ettim -benim için bu, bütüngençliğimden de uzun bir süreydi- Bunun karĢılığında, bu sevincinbirazının ve ıĢığının çoğunun bu kitabın sahifelerini aydınlatmasınıtemenni ediyorum, ideal olan kuĢkusuz, romancılar gibi kahramanıkeyfimize göre yerleĢtirmek, onu gözden hiç kaybetmemek, ve okpskoca birara- dalığını sürekli olarak hatırlamak olacaktır. Ne

    yazık ki, veya ne mutlu ki, mesleğimiz romanın hayranlık vericiesnekliklerine sahip değildir. Temenni ettiğim üzere, bu kitaba ya-naĢmak isteyen okuyucu, demek ki Ġç Deniz hakkında kendianılarını, görüĢlerini de beraberinde getirip metnimi renklen-dirirse ve elimden geldiğince yapmaya çalıĢtığım gibi, bu geniĢvarlığı yeniden yaratma konusunda bana yardımcı olursa, çok iyibirĢey yapmıĢ olur... Denizin görülebildiği ve sevi- lebildiği haliyle,geçmiĢi hakkında olabilecek en büyük belgeyi meydana getirdiğinidüĢünüyorum. Sorbonne'da hocam olan coğrafyacılarınöğrettiklerinden sadece bunu muhafaza edebildiysem de, onu okadar inançlı bir Ģekilde korudum ki, giriĢtiğim bu iĢin tümanlamını o verdi. 

    Akdeniz'den daha sade bir örneğin, tarihle mekân arasındaki bubağları kaydetmek konusunda bana daha fazla yardımcı olabileceğidüĢünülebilir; hele insani ölçüleri içinde Iç Denizin bugünkündençok daha geniĢ olduğu hesaba katıldığında; kiĢilerin daha karmaĢık,karıĢık ve tasnif dıĢı olduğu gözönüne alındığında. Bu kiĢilerölçülerimize ve kategorilerimize sığmamaktadırlar. Onun hakkında«Ģu tarihte doğdu...» gibi basit bir tarih yazmak yararsızdır; onunhakkındaki olayları sadece oldukları gibi aktarmak yararsızdır. 

    Akdeniz bir deniz bile değildir; o bir denizler bütünüdür ve budenizler adalarla dolu, yarımadalarla kesilmiĢ ve dallı budaklıkıyılarla çevrelenmiĢlerdir. Akdeniz'in hayatı ka- ranınkine

    karıĢmıĢtır; Ģiirinin yandan fazlası kırsal, denizcileri köylülerdir;Akdeniz zeytin ağaçlannın,  üzüm bağlannın olduğu kadar, darkürekli teknelerin veya yuvarlak tüccar gemilerinin de denizidir venasıl ki alçı ona Ģekil veren sanatçının ellerinden aynlamazsa, onun

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    12/279

    16 

    tarihi de onu çevreleyen karasal dünyadan aynlamaz. Bir Provenceatasözü  lanso la mare e tente'n teıro  (denizi methet ve karada dur)demektedir.

    Demek ki, Akdeniz'in kesin olarak hangi tarihsel kiĢiliğe sahipolabileceğini ancak zahmetli bir Ģekilde bilebileceğiz: bunun içinsabır, çok gayret ve kuĢkusuz kaçınılmaz bazı hatalargerekmektedir. Okyanus bilimcisinin, jeologun ve hatta

    coğrafyacının Akdeniz'inden daha net birĢey yoktur: bunlar bilinen,

    etiketlenmiĢ, kilometre taĢlan döĢenmiĢ alanlardır. Fakat acabatarihin Akdeniz'i nedir? Yüzlerce uyan bizi ikaz etmektedirler: Ģudeğildir,  bu değildir, kare biçiminde bir çayır hiç değildir. Uzunsüreden beri tanımlanmıĢ, açık, hemen tanınabilir nitelikte olduğuve genel tarihi onun coğrafi sınırlanna göre keserekkavrayabileceğimiz bahanesiyle Akdeniz'in belirlenmesi gerekli birtarihsel kiĢilik olduğu sonucunu ortaya koymayan tarihçiye neyazık. Çünkü Akdeniz'in sımrlannın bizim soruĢturmamızaçısından ne değerleri vardır ki?..

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    13/279

    17 

    Elli yıllık bir süre için olsa bile, bir yandan Heraklessütunlarında, diğer yandan da antik Ilion'un önceden kıyılarınıgözlediği deniz koridorunda sınırlandırılmıĢ bir denizin tarihiyazılabilir mi? ilk olarak ortaya çıkan bu çerçeve çizme sorunları,diğer baĢkalarını davet etmektedir: sınırlamak; tanımlamak,çözümlemek, yeniden inĢa etmek ve duruma göre bir tarihfelsefesini seçmek, hatta benimsemektir. 

    Bir yardımcı olmak üzere muazzam bir makale, anı, kitap, yayın,

    soruĢturma kitlesine sahibiz; bunlardan bazıları saf tarih alanınaaittir; daha az ilginç olmayan diğerleri de komĢularımız etnograflar,coğrafyacılar, botanikçiler, jeologlar, teknologlar... tarafındanyazılmıĢlardır. Dünyada Iç Deniz ve onun yansımasıyla parıldayankaralar kadar iyi aydınlatılmıĢ, envanteri böylesine çıkartılmıĢhiçbir mekân bulunmamaktadır. Fakat, öncellerimize haksızlıketmek tehlikesine rağmen, bu yayın kitlesinin araĢtırmacıyı bir külyağmuru gibi ezdiğini söylemek gerekir mi? Bu incelemelerdençoğu düne ait, kullanıĢsız bir dil konuĢmaktadırlar. Onları il-gilendiren, geniĢ Denizin bütünü olmayıp, mozayiğini meydanagetiren küçük taĢlardan biri; hareketli bütünsel hayatı olmayıp,

    hükümdar ve zenginlerin hayatlarıdır; yani bizi ilgilendiren güçlüve yavaĢ tarih yerine, onlar ortak değerleri olmayan bir çeĢitliolaylar tozu içinde kalmaktadırlar. Bu incelemelerin çoğu yenidenele alınmayı, bütünsel ölçeğe getirilmeyi, yaĢam kazanmak içinayağa kaldırılmayı beklemektedirler. 

    Aynı Ģekilde, geniĢ arĢiv kaynaklan hakkında kesin bilgilerolmaksızın denizin tarihini yazmak mümkün değildir. XVI.yüzyılda hiçbir Akdeniz ülkesi yoktur ki, Akdeniz dünyasının tanıkolduğu yangın, kuĢatma ve her türden felâketlerden kurtarılabilmiĢbelgelerle, gencide iyi donatılmıĢ arĢivlere sahip olmasın. Fakat, bukuĢku duyulması mümkün olmayan zenginlikleri, en alâsındantarihsel olan bu madenleri araĢtırmak ve envanterini çıkartmak için

    tek bir ömür yetmez, bunun için yirmi ömür gerekir veya herbiriömrünü bu iĢe hasretmiĢ yirmi araĢtırmacı gerekir. Belki tarihĢantiyesinde küçük zenaatkâr yöntemlerimizle, çalıĢılmayan bir

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    14/279

    18 

    gün gelecektir... O gün geldiğinde belki de, genel tarihi az veya çakiîk elden kitaplardan değil de, özgün metinlere dayanarak yazmakmümkün olacaktır. Çabam ne kadar büyük olursa ol- ¿ün,ulaĢabileceğim bütün arĢivlerde ayıklama yapmadığımı; kitabımınzorunlu olarak kısmi bir soruĢturmaya dayalı olarak inĢa edildiğinisöylemeye gerek var mı? Önceden biliyo- iiım ki, kitabımınsunuĢları yeniden ele alınacaklar, baĢkalarıyla ikâme edilecekler veben bunu temenni ediyorum. Tarih böyle geliĢmektedir ve

    geliĢmelidir. Diğer yandan, Rönesans ve Reformasyon'un son büyük ateĢ-

    Iferi arasında kalan ve daha onaltıncı yüzyılda kendini göstermekteolan, Ģu sert bir dönem olacak olan XVII. yüzyıl tarafındankronolojik konumu oldukça kötü hale getirilmiĢ olan XVI. yüzyılınikinci yarısındaki Akdeniz, Lucien Febvre'in yazdığı gibi «güzel biryanlıĢ konu»dur. Bu konumun yararını iĢaret etmeye gerek varmıdır? Iç Denizin, dünyanın artık onu merkez almaktan, onun içinve onun ritmine göre yaĢamaktan vazgeçtiği Modern Çağın baĢındane duruma geldiğini bilmek yararsız değildir. Her zaman sözüedilen ani gerileme, bana kanıtlanmıĢ gibi gözükmemektedir;

    veyahut da, herĢey bunun tersini gösteriyora benzemektedir. Fakat,bu dramın dıĢında Akdeniz'in ortaya koyduğu sorunların istisnaibir insani zenginlikte olduklarını ve buna bağlı olarak da, tarihçilerive tarihçi olmayanları ilgilendirdiklerine inanıyorum. Hatta,bunların ıĢıklarını Ģimdiki zamana kadar uzattıklarını; Nietsche'ninbizzat tarihten beklediği kesin anlamda, bunların Ģu «yarar»dan dayoksun olmadıklarını düĢünüyorum. 

    Böylesine bir konunun sunduğu cazibelere varıncaya kadar sözüuzatmayacağım. Bunun sahteliklerini -zorluklarını olarakanlayınız-, ihanetlerini daha önce sıralamıĢtım. Bunlara Ģunuekleyeceğim: tarih kitaplarımızın arasında hiçbir iĢe yarar rehberbana yardım sunmuyordu. Sıvı bir alanı merkez almıĢ olan bu

    tarihsel incelemenin cazibesi büyüktür, ama bundan da ötesi biryeniliğin bütün tehlikelerini de beraberinde getirmektedir.  

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    15/279

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    16/279

    20 

    bırakılacak olursa, oldukça donuk) kendi tarihine kendi kaderine,kendi güçlü hayatına sahip olup olmadığı ve bu hayatın pitoresk birgeri plan örtüsü olmaktan-baĢka bir rolü hak edip etmediğisorulduğunda, beni sonunda esir alan muazzam konunun cazibesiönünde yere çökmek anlamına geliyordu. 

    Farketmeden durabilir miydim? ArĢivden arĢive, bu çeĢitli vehareketli hayat karĢısında gözlerim kapalı olarak açıklayıcıbelgelerin izini nasıl sürebilirdim? Bu kadar çok bes leyici faaliyet

    karĢısında  nasıl olur da ekonomik ve toplumsal tariheyönelmezdim? Ne Almanya, ne Ġngiltere, ne ABD, ne de hattahemen yakındaki Belçika veya Polonya'da reddedilmeyen biryüceliğe ulaĢmak için Fransa'da küçük bir grubun hareketegeçirmeye çalıĢtığı bu devrimci tarihe yönelmezdim? Akdeniz'intarihini karmaĢık kitlesi içinde kavramak demek, onlarıntavsiyelerini izlemek, deneylerinin sığınağına girmek, onlarınyardımına koĢmak, bizde yoğrulmuĢ ve sınırlarımızı aĢmayıhakeden yeniden düĢünülmüĢ yeni bir tarih biçimi için mücadeleetmek demekti. Evet bu yeni tarih kuĢkusuz emperyalist bir tarihti,ama ödevlerinin ve olanaklarının bilincinde olan bu tarih ondankoptuğu için, yerine göre bazen adil, bazen de gayriadil bir Ģekildeeski biçimleri parçalamak istiyordu, ama bu adaletsizlik de pekfazla önemli değildi! Tasnif dıĢı bir tarihsel kiĢiyi benimseyerek,onun kitlesinden, isteklerinden, direnmelerinden ve tuzaklarındanve aynı zamanda atılımından yararlanarak, hocalarımızın öğ-rettiklerinden baĢka türlü bir tarih inĢa etmek için tam da iyi birfırsattı. 

    Her eser kendini devrimci olarak hisseder, kendisi için bir-Ģeyler fethetmek ister ve böyle olmaya gayret sarfeder. Akdeniz bizisadece adetlerimizden sıyrılmaya zorlamıĢ olsa bile, bu kadarı dabize hizmet etmiĢ olduğu anlamına gelecektir.

    Bu kitap; herbiri kendi içinde bütünsel bir açıklama denemesi

    olan üç bölüme ayrılmaktadır. Birincisi hemen hemen hareketsiz bir tarihi, insanın onu

    çevreleyen onunla iliĢkileri içindeki tarihini gündeme getirmektir;

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    17/279

    21 

    bu tarih akmakta ve değiĢmekte yavaĢ, sıklıkla ısrarlı geridönüĢlerden ve sürekli olarak yenilenen devrelerden meydanagelen bir tarihdir. Hemen hemen zaman dıĢı olan ve cansıznesnelerle temasta olan bu tarihi ihmal etmeyi, ne de bu konuda bir

    sürü kitabın eĢiğine yararsız yere konulan, madeni manzaralarıyla,tarlalarıyla ve çiçekleriyle çabucak gösteriliveren ve sanki dahasonra bunlar bir daha ele alın- mayacakmıĢ gibi, sanki çiçekler herilkbaharda yeniden aç- mıyorlarmıĢ gibi, sanki sürüler hareketleri

    sırasında duru- yorlarmıĢ gibi, sanki tekneler mevsimlere göredeğiĢen gerçek bir denizde seyretmiyorlarmıĢ gibi ele alınıveren Ģugeleneksel tarihe coğrafi giriĢlerle yetinmeyi istemedim. 

    Bu hareketsiz tarihin üstünde yavaĢ ritmi olan bir tarih farkedilmektedir: eğer ifade asıl anlamından saptırılmıĢ olmasaydı,bunun için grupların ve gruplaĢmaların tarihi olarak, toplumsal tarihdenilebilirdi. Bu dip dalgalarının Akdeniz hayatının bütününü nasılyükselttiği; iĢte kitabımın ikinci kısmında, birbirlerini izler biçimdeekonomileri, devletleri, toplumları incelerken ve nihayet tarihkavrayıĢımı daha iyi aydınlatmak için denizdeki bütün bu güçlerinkarmaĢık savaĢ alanında nasıl etki ettiklerini göstermeye çalıĢırken,

    kendime sorduğum buydu. Çünkü biliyoruz ki, savaĢ saf birbireysel sorumluluklar alanı değildir. Nihayet üçüncü bölüm, geleneksel târihe ayrılmıĢ olanı, eğer

    istenirse insani ölçüde değil de, birey düzeyindeki tarih; PaulLacombe ve François Simiand'ın olaysal tarihi: bir yüzey çırpıntısı,med ve cezirlerin güçlü hareketleriyle meydana gelen dalgalar.Kısa, hızlı ve sinirli salınımları olan bir tarih. Tanım gereği aĢırıduyarlı olan bu tarihte, en ufak adım bütün ölçü araçlarını alarmageçimektedir. Ama bu haliyle bütün tarihler içinde en fazla ihtirasvereni, insanlıktan yana en zengin olanı, aynı zamanda da entehlikeli olanı budur. ÇağdaĢlarının hissettikleri tasvir ettiklerihayatlarının ritmine göre, bizimki gibi kısa olarak yaĢadıktan henüz

    yakıcı olan bu tarihten çekinelim. Bu tarih onlann öfkelerinin,düĢlerinin ve hayallerinin boyutuna sahiptir. Gerçek Rönesans'tansonra XVI. yüzyılda kiĢilerin Rönesans'ı gelecektir. Bu değerli kâğıt

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    18/279

    22 

    yığını oldukça Ģekil bozucu olmaktadır. II. Felipe'nin kâğıtlarınıokuyan tarihçi, onun yerinde oturuyormuĢçasma, bir boyutun eksikolduğu garip bir dünyaya taĢınmıĢ gibi olmaktadır; kuĢkusuz canlıihtirasların dünyası; yaĢayan bütün dünyalar gibi, bizimki gibi kör,kayığımızın sarhoĢ bir tekne gibi üzerinde kaydığı Ģu canlı sularınderinliklerinin öykülerine karĢı kayıtsız bir dünya. Tehlikeli birdünya, fakat çoğunlukla sessiz ve anlamını ancak çok büyük zamandilimleri kavrandığında açığa vuran Ģu gizil büyük akıntıları önce -

    den saptayarak, onun büyülerini ve kötülüklerini defedebi liriz.Büyük gürültüsü olan olaylar çoğunlukla sadece onlar, bu büyükkaderlerin tezahürlerinden ibarettirler ve ancak onlar tarafındanaçıklanabilmektedirler.  

    Böylece, tarihin kat kat düzlemler halinde parçalanmasınoktasına gelmiĢ olduk. Veya, eğer istenirse, tarihin zamanı içinde,bir coğrafi zamanın, bir toplumsal zamanın, bir de bireysel zamanınayırd edilmesine ulaĢtık. Veyahut da, baĢka bir tercih açısından,insanı bir dizi kiĢilik halinde ayırd etmeye ulaĢtık. Belki de en azaffa mazhar olacağım nokta bu olacaktır, hatta gelenekselparçalanmaların da, derinlemesine biri olan yaĢayan tarihiparçaladıklannı ifade etmese bile; hatta Ranke veya Kari Brandi'yekarĢı anlatı-tarihinin bir yöntem olmadığını veya enmükemmelinden nesnel yöntem olmayıp, onunda bir tarih felsefesiolduğunu ifade etmesem bile; hatta önce ifade edip, sonra da buplanlann sadece sunum araçlan olmaktan baĢka bir amaçlannınolmadığını ve yolum ilerledikçe bunlann birinden diğerine geçmeyikendime yasaklamadığımı göstersem bile... Fakat savunma yapmakneye yarar? Eğer bu kitabın unsurlarını kötü bir Ģekilde birarayagetirmekle suçlanırsam, Ģantiyelerimizin iyi kurallarına göre imaledilmiĢ parçaların da bulunacağını umuyorum. 

    Çok fazla geniĢ tutkularımın, büyük görme arzumun ve ih-tiyacımın da eleĢtiriye uğramayacağını umuyorum. Tarih sadece

    duvarlarla kapatılmıĢ bahçelerin incelenmesine mahkûm edilemez.Eğer böyle yapılırsa tarih, zamanın endiĢe verici sorunlarına cevapvermek, insanın çok geniĢ ama çok emperyalist bilimleriylebağlantıda olmak gibi, Ģu andaki görevlerinden birini de ıskalamıĢ

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    19/279

    23 

    olmaz mı? 1946'da ödevlerinin ve uçsuz bucaksız güçlerininbilincinde olan muhteris bir tarih olmaksızın, Ģimdiki zamana ait birhümanizma olabilir mi? Edmond Faral 1942'de «Büyük tarih'iöldüren büyük tarih korkusudur» diye yazmaktaydı. Belki debüyük tarih yeniden hayata kavuĢabilir! 

    Mayıs 1946

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    20/279

    25 

    TARĠHĠN 1950'DEKĠ KONUMLARI1 

    Tarih bugün müthiĢ, ama aynı zamanda yüceltici sorumlu-luklarla karĢı karĢıyadır. Bunun nedeni hiç kuĢkusuz, varoluĢu vedeğiĢimleri içinde somut toplumsal koĢullara bağımlı olmaya hiçara vermemiĢ olmasıdır. «Tarih kendi zamanının çocuğudur».Demek ki kaygısı, bizim kalplerimiz ve düĢüncelerimizin üzerine

    çökenin aynıdır. Ve dün en özel ve en güvenilir olan yöntemlerinin,programlarının, cevaplarının, kavramlarının bugün  hepsi birdençatırdıyorsa, bu bizim düĢüncelerimizin, çalıĢmalarımızın ve dahada önemlisi, yaĢanmıĢ deneylerimizin ağırlığı altında olmaktadır.Öte yandan bu deneyler, Ģu son kırk yıl esnasında bütün insanlıkiçin çok gaddar olmuĢlardır; bu deneyler bizi kendimizin en derinnoktalarına ve buradan da insanların bütünsel kaderine doğru, yanitarihin kritik sorunlarına doğru Ģiddetle fırlatmıĢlardır. Bukendimize acımamız, acı çekmemiz, düĢünmemiz, herĢeyi zorunluolarak sorgulamamız için bir fırsattır. Zaten narin yazı yazma sanatıolan tarih, çağımızın genel bunalımından niçin kurtulsun ki?Yararlarını, hatalarını, emin olduklarını ve düĢlerini her zamantanımaya zamanımızın olmadığı bir dünyayı -yirminci yüzyılın ilkyarısının dünyasını diyelim- ter- kediyoruz. Onu terkediyoruz, veyadaha doğrusu o bizim karĢımızdan kaçınılmaz olarak kayboluyor.

     

    1 1 Aralık 1950'de Collège de Francc'da verilen açdıĢ dersi.  

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    21/279

    26 

    Büyük felaketler her zaman gerçek devrimlere yol açmazlar,ama onları haber verirler ve her zaman da dünyanın düĢünülmesineveya daha doğrusu yeniden düĢünülmesine olanak yaratırlar. Yıllarboyunca dünyanın bütün dramatik tarihini oluĢturan BüyükFransız Devrimi'nin karıĢıklıklarından Saint Simon kontunun derindüĢünceleri, sonra da onun birbirlerine düĢman çömezleri olanAuguste Comte, Proudhon, Kari Marx'ın düĢünceleri doğmuĢtur ki,bunlar o zamandan bu zamana insanların zihinlerini ve akılyürütmelerini etkilemeye devam etmektedirler... Bize daha yakın

    küçük bir örnek. 1870-1871 Fransız-Alman savaĢını izleyen kıĢesnasında, çok sevdiği Bâle Üniversitesinde bulunaa JacobBurchardt'tan daha güvenli bir sığınakta olan bir tanık olabilirmiydi? Ama gene de endiĢenin pençesine düĢmüĢtür, bir büyüktarihe duyduğu ihtiyaç onu sıkıĢtırmaktaydı. O sömestr sırasındaFransız devrimi üzerine ders vermekteydi. Doğru çıkacak olan birkehanetle, bu devrimin yalnızca perdenin açılıĢı, sadece birincisahne; bir devrenin, sürmesi beklenen bir devrimler yüzyılınınbaĢlangıcı olduğunu ilân etmiĢtir. Gerçekte bu bitmez tükenmez biryüzyıl olacak ve dar Avrupa'yı ve dünyanın tümünü kırmızıçizgileriyle belirleyecektir. 1871-1914 arasında Batı uzun bir soluk

    alacaktır. Fakat bu nisbeten huzurlu, adeta mutlu yılların, sankimesleğimizin uyanık kalması için hep insanların acı çekmelerineaçık bir güvensizlik içinde kalmalarına ihtiyacı varmıĢcasına, tarihintutkularını nasıl da gereceğini kim söyleyebilir. 

    Gaston Roupnel'in Tarih ve Kader   adlı sonuncu kitabını  1943'tenasıl heyecanla okuduğumu anlatamam. Bu hayallerle dolu, yanyarıya düĢler içinde kaybolan kehanet kitabı, aynı zamanda«insanların ızdıraplan» karĢısında büyük bir merhametle yüklüydü.Roupnel daha sonra bana Ģöyle yazdı: «(Bu kitaba) 1940Temmuzunun hemen ilk günlerinde baĢladım. Gevrey-Chambertinadındaki köyümden, büyük ulusal yolun üzerinden göçdalgalarının, ızdıraplı göçlerin, zavallı insanlarıri, otomobillerin, el

    arabalarının, yayan insanların, ağlanası bir insan kalabalığının veyolların tüm sefaletinin geçtiğini görüyordum ve bütün busaydıklarını birlikler, silahsız askerlerle karmakarıĢık olarakgeçmekteydiler. Bu devasa panik, iĢte Fransa buydu... YaĢlılık

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    22/279

    27 

    günlerimde tedavisi mümkün olmayan kiĢisel dertlerime, kamusalve ulusal felâketler eklenmekteydi...». Fakat Gaston Roupnel'in sondüĢüncelerinin felâket rüzgârında, büyük ve maceracı tarih yel -kenlerini dolu dolu ĢiĢirerek yol almaya baĢlamıĢtır... Miche - letyeniden Roupnel'in tanrısı olmaktaydı; gene onun bana yazdığınagöre: «Bana öyle geliyor ki, tarihi deha dolduruyor». 

    Bizim çağımız felâketten, devrimden, beklenmedik olaydan,sürprizden yana fazlasıyda zengindir. Toplumsalın gerçeği, insanıntemel gerçeği yeniden keĢfedilmektedir ve bu istense de istenmese

    de, bizim eski tarihçilik mesleğimiz elimizin altındatomurcuklanmaya ve çiçek açmaya hiç ara vermemektedir. Evet nekadar da çok değiĢiklik olmaktadır! Tüm toplumsal simgelerin veyahemen hemen hepsinin -ve bunlardan bazılarının uğruna, dün fazlatartıĢmadan ölebilirdik- içerikleri boĢalmıĢtır. Sorun, onlarınkıstasları ve ıĢıklan olmadan yaĢayıp yaĢayamayacağımız değil de,hem yaĢayıp, hem de rahatça düĢünüp düĢünemeyeceğimizdir.Tüm entel- lektüel kavramlar sapmıĢ veya kopmuĢtur. Onubilmeden, konumu dıĢında kalarak üzerine yaslandığımız bilim,XIX. yüzyılın Ģu sığınağı ve yeni yaĢama nedeni olan bilim, birgeceden ertesi sabahla sert bir Ģekilde dönüĢüm geçirerek, farklı,

    prestijli, ama istikrarsız; her zaman hareket halinde, ama ulaĢılamazbir hayat yaĢamak üzere yeniden doğmuĢtur, ve biz artık onunlauygun bir diyalog kurmak için ne olanağa, ne de zamana herhaldehiç sahip olamayacağız. Tarih de dahil tüm tolumsal bilimler aynıĢekilde evrim geçirmiĢlerdir, bu evrim daha az seyirlik bir biçimdeolmasına rağmen, en az benzeri kadar belirleyicidir. Yeni bir dünya,neden yeni bir tarih de olmasın? 

    Öylesine ki, dünkü ve daha önceki üstatlarımızı Ģefkatle, amabiraz saygısızca anacağız. Bizi affetsinler! ĠĢte Charles- VictorLanglois ve Charles Seignobos'nun ince kitapları; bugün herhangibir kimseye hitap etmesi olanaksız olan, ama dün, hem de uzunsüre belirleyici olan, 1897de yayınlanan Ģu Tarihsel İncelemelere Giriş. 

    ġaĢırtıcı bir menzil, ilkeler ve birçok öneriyle tıka basa dolu bu uzakkitaptan, bu yüzyılın  baĢındaki tarihçinin portresini çıkartmakkolay bir iĢtir. Bir ressamı, bir manzara ressamını düĢünelim.Önünde ağaçlar, evler, tepeler, yollar, tamamen sakin bir manzara

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    23/279

    28 

    vardır. GeçmiĢin gerçeği de tarihçinin karĢısında böyledir-sağlaması yapılmıĢ, tozu alınmıĢ, yeniden inĢa edilmiĢ bir gerçek-.Ressam bu manzaranın hiçbir unsurunu, ne çalıları, ne de dumanısektirmemek durumundadır... Hiçbir Ģeyi ihmal etmemelidir: Fakatressam gene de kendi kiĢisini unutacaktır, çünkü sanki gerçeğiürkütmeden gafil avlamak gerekiyormuĢçasma, sanki tarihi bizimyeniden inĢalarımızın dıĢında doğmakta olduğu haliyle yakalamak,yani ham malzemeler ve saf olaylar halinde yakalamak

    gerekiyormuĢçasma, gözlemciyi ortadan silecektir. Gözlemci hata

    kaynağıdır ve eleĢtirinin onun karĢısında uyanık kalmasıgerekmektedir. Charles-Victor Langlois hiç gülümsemeden «insanıniçgüdüsü, suyun içindeyken boğulmak için gereken herĢeyiyapmaktadır; yüzmeyi öğrenmek kendiliğinden hareketleriengelleme ve baĢkalarını icra etme alıĢkanlığını kazanmaktır. AynıĢekilde eleĢtiri alıĢkanlığı da doğal değildir; kazanılması gerekir veancak tekrarlanan alıĢtırmalardan sonra organik hale gelebilir. Böy-lece tarihsel çalıĢma en mükemmelinden eleĢtirel bir çalıĢmadır;eğer bu alana içgüdülere karĢı savunma yöntemleri öncedengeliĢtirilmeden girilirse, burada boğulunur.» diye yazmaktadır.

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    24/279

     

    29 

    Tarih alanındaki belge ve malzemelerin eleĢtirisine karĢısöylenebilecek herhangi bir Ģeyimiz yoktur. Tarihse zihniyet, tabanıitibariyle eleĢtireldir. Fakat kendiliğinden olması gerekentemkinliliklerin ötesinde, bir yeniden inĢadır; Charles Seignobosbunu keskin zekâsıyla iki veya üç kez belirtme ferasetinigöstermiĢtir. Fakat bu kadar temkinlilikten sonra, eleĢtiri tarihegereken atılım için yeterli olmaya devam etmekte midir?

    Eğer bu geriye doğru yolculuğumuzda daha da ilerlersek, bukez çok büyük dehalara, bir Coumot'ya, bir Paul Colombe'a, yani

    bu öncülere -veya baĢta Michelet olmak üzere, bir Ranke, bir JacobBurckhardt, bir Fustel de Coulanges gibi, dehaları gülümsememiziengelleyecek kadar büyük olan çok büyük tarihçilere- baĢvuracakolursak kuĢkusuz böyledir. Ancak -herhalde gene Michelet'yi,hepsinin en büyüğü olan ve ne kadar da çok dahiyane parıltıyasahip olan Michelet'yi dıĢta bırakırsak- bunların cevaplarının bizisorularımıza uymayacağı da aynı derecede doğrudur: bugününtarihçileri olan bizler baĢka bir çağa, zihnin baĢka bir macerasına aitmiĢiz duygusuna sahibiz. Öncelikle de mesleğimiz bize artık Ģusakin, güvenli, yalnızca çalıĢma ve sabır gerektiren giriĢim olarakgözükmüyor. Mesleğimiz bize, teslim olmak için yalnızca cesaret veçalıĢmamızı bekleyen tarihin tüm maddesini kuĢatabildiğimizinancını vermemektedir. Ranke' nin 1817'de, henüz çok gençken,Goethe'yi heyecanla paylarken ettiği «tarihin sağlam zemini» sözükadar bizim düĢüncemize yabancı birĢey olamaz.sinlikle, çok önceden hazırlanan ve bu yüzyılın baĢından önce bilehiç kimsenin artık tutkularını ve aceleci sonuçlarını kabul etmediğiĢu tarih felsefesinin iflasının içinde değildir. Zaten ancak Ģöyle birtaslağı çizilmiĢ olan bu bilim-tarihin iflasında da değildir. Dün,bilim ancak öngörürse bilim olur denilmekteydi: ya kâhin olacaktı,ya da bilim olmayacaktı. Biz bugün tarih de dahil, hiçbir toplumsalbilimin kehanete yönelik olmadığını ve buna bağlı olarak, eski oyunkurallarına göre hiçbirinin bilimin güzel adını almaya haklarınuv

    olmadığını düĢünüyoruz. Zaten iyice farkedilmesi gereken birnokta olarak, kehanet ancak tarihin sürekliliği halinde mümkünolabilirdi. Bunu tüm tarihçiler değilse bile, tüm sosyologlar Ģiddetlereddetmektedirler. Fakat bu bulanık bilim terimi ve ondan türeyen

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    25/279

    30 

    tüm sahte sorunlar üzerinde tartıĢmanın ne yararı vardır? Dahaklasik, ama çok daha kısır olan tarihte nesnellik ve öznelliktartıĢması için de aynı durum geçerlidir. Ancak filozoflar belki dealıĢkanlıktan ötürü olsa gerek, bu konunun üstünde durdukça,hakikiyi inceleyen en Ģanlı bilimlerin de aynı anda hem nesnel, hemde öznel olup olmadıklarını kendilerin sorma cüretinigöstermedikçe, biz de bu tartıĢmaları yapıp duracağız. Antitezzorunluğuna inanmaktan kolaylıkla vazgeçebilecek olan bizimgibiler, alıĢılmıĢ yöntem sorunlarımızı memnuniyetle bu

    tartıĢmanın dıĢında bırakacaklardır. Tarihin sorunu ressam ile tablove hatta ne kadar cüretkâr bir önerme olarak kabul edilirse edilsin,tabloyla resim arasında değil de, bizzat manzarada, hayatıngöbeğinde yer almaktadır. 

    Hayatın bizzat kendisi gibi, tarih de bize elden kaçan, hareketli,birbirlerine çözülmez bif Ģekilde dolanmıĢ ve birbiri peĢi sırayüzlerce farklı ve çeliĢkili çehreye bürünebilen bir sorunlar yumağıolarak gözükmektedir. Bu karmaĢık hayata nasıl yaklaĢılabilir veonu kavramak veya en azından ona dair birĢeyleri kavramak içinonu parçalara nasıl bölmek gerekmektedir? Çok sayıda giriĢimcesaretimizi daha baĢtan kırabilir. 

    Tarihin artık Ģu veya bu egemen faktörle açıklanmasınainanmıyoruz. Tek yanlı  tarih yoktur. Tarihe yalnızca ne çar-pıĢmaları veya uyuĢmaları insanların tüm geçmiĢini belirleyenırklar mücadelesi; ne ilerleme veya çöküntü unsuru olan güçlüekonomik ritmler; ne sürekli toplumsal gerilimler; ne Ranke'ninbireyi ve geniĢ genel tarihi yücelttiğini söylediği Ģu yaygınruhanilik; ne tekniğin egemenliği; ne de toplulukların hayatlarıüzerindeki gecikmeli sonuçlarıyla Ģu bitkisel ilerleme olan nüfusartıĢı egemen olmaktadır, insan bir baĢka türlü karmaĢıktır. 

    Fakat çoğu tekile veya hemen hemen tekile indirme konu-sundaki bu giriĢimler, bizim tarihsel incelemelerimizde, biryüzyıldan fazla bir süredir, önceli olmayan bir zenginleĢme

    anlamına gelmiĢlerdir. Bu giriĢimler bizi tedricen bireyin ve olayınaĢılması yoluna sokmuĢlardır; bu aĢma çok önceden öngörülmüĢ,hissedilmiĢ, ucu gözükmüĢtür, ama tam olarak ancak bizimkarĢımızda ortaya çıkmaktadır. Belki de tüm dönüĢümleri içeren ve

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    26/279

    31 

    özetleyen belirleyici adım budur. Ama bu böyledir diye, olaylarıngerçeğini veya bireylerin rolünü inkar etmiyoruz, bu çocuklukolurdu. Üstelik bireyin tarihte çoğu zaman bir soyutlama olduğunfarketmek gerekmektedir. YaĢayan gerçek içinde hiçbir zamankendi üstüne kapanmıĢ bir birey yoktur; bireysel maceraların hepside daha karmaĢık bir gerçeğe, toplumsalın gerçeğine, sosyolojinindediği gibi «karĢılıklı kesiĢen» bir gerçeğe dayanmaktadır. Sorun,rastlantılara bağımlı olduğu bahanesiyle bireyseli reddetmek deği,onu aĢmak, onu kendinden farklı güçlerden ayırmak, ke/fi bir

    Ģekilde yüceltilen kahramanların rollerine indirgenmiĢ bir tarihetepki göstermeye iliĢkin olmaktadır: bütün bu yarı- tanrılara yöneliktapınılara inanmıyoruz, veya daha basit olarak Treitschke'nin tekyanlı ve gururlu sözüne karĢıyız: «insanlar tarih yapar». Hayır, tarihde insanları yapar ve onların kaderlerini biçimlendirir, yapanıbelirsiz olan, derin ve çoğu zaman sessiz olan bu tarihin belirsizfakat muazzam alanına yaklaĢma zamanı gelmiĢtir.

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    27/279

    32 

    Hayat, dünyanın tarihi, tüm özel tarihler kendilerini bize birolaylar dizisi olarak sunarlar: olaydan, her zaman dramatik ve kısaeylemleri anlıyoruz. Bir çarpıĢma, devlet adamlarının bir buluĢması,önemli bir söylev, baĢat önemde bir mektup tarihin anlarıdır. Birgece Bahia'da fosforlu alazları olan parlak bir alev tarafındankuĢatılmıĢ olmanın anısını korudum: bu ateĢin soluk ıĢıklarıpatlıyor, sönüyor, yeniden yanıyor, ama geceyi gerçektenaydmlatamıyorlardı. Olaylar da böyledir: onların saçtıkları ıĢıklarınötesinde, karanlık egemenliğini sürdürür. BaĢka bir anı, akıl

    yürütmemi daha da kısaltmam için bana yardımcı olacaktır.Bundan yirmi yıl kadar önce, Amerika'da çok önceden ilân edilenbir film, benzersiz bir sansasyona yol açmıĢtı. O zamandan bu za -mana hüzün verici bir Ģekilde Birinci Dünya SavaĢı haline gelmiĢolan Büyük SavaĢa iliĢkin ilk hakiki film olduğu söylenmekteydi.Bir saatlik süre içinde bize çatıĢmaların resmi anlarını yenidenyaĢama olanağı, bazıları Ġngiltere Kralı V. George, diğerleri BelçikaKralı veya italya Kralı veya Almanya imparatoru veya bizimCmhurbaĢkammız Raymond Poincare tarafından yapılan elli kadarkıta teftiĢine katılma olanağı sağlandı. Büyük askeri ve diplomatiktoplantıların çıkıĢında, ünlü ama unutulmuĢ bir sürü insanın

    geçidine tanık olma olanağı sağlandı, bu durum sinemanın buuzakta kalmıĢ yıllardaki kesikli giriĢimini daha da gerçekdıĢı vehayaletlerin geçidi haline getirmekteydi. Gerçek savaĢa gelince, obirkaç sinema hilesi ve düzmece patlamayla temsil edilmiĢti: yani  bir dekor.

    Hiç kuĢkusuz bu örnek de, birĢeyler öğretmeye çalıĢan tümörnekler gibi aĢırıdır. Fakat kroniğin, geleneksel tarihin, Ranke'ninsevgili olayanlatıcı tarihinin bize geçmiĢe ve insanların almterineiliĢkin olarak sunduklarının çoğu zaman bu dar imgeler olduklarınıitiraf ediniz... IĢıklar ama, bunların aydınlığı yoktur; olaylar ama,insanlığı kapsamazlar. Bu olayanlatıcı tarihin her zaman «gerçektencereyan ettikleri haliyle olaylar» deme iddiasına sahip olduğunukaydediniz.Ranke bu sözü sarfettiğinde, ona derinlemesine inanmıĢtır.Gerçekte bu tarih kendini, Ranke'nin içten pazarlıklı tarzı içinde biryorum, gerçek bir tarih felsefesi olarak sunmaktadır. Bu anlayıĢa

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    28/279

    33 

    göre, insanların hayatına dramatik kazalar egemen olmaktadır vebu iĢ tarih içinde zuhur eden, çoğu zaman kendi kaderlerinin vebundan da çok bizimkilerin efendisi olan istisnai kiĢilerinaracılığıyla olmaktadır. Ve Ranke «genel tarih»ten söz ettiğinde,bunun sonuçta bu istisnai kaderlerin kesiĢme noktasında olduğunudüĢünmektedir,  çünkü her kahramana baĢka bir kahramangerekmektedir. Bunların ĢaĢırtıcı yanılsamalar olduklarını hepimizbiliyoruz. Veya daha adil olmak üzere, bunun dar bir dünya görüĢüolduğunu, araĢtırıla araĢtırıla ve gündeme getirile getirile bildik

    hale gelen ve tarihçinin bu dünyanın hükümdarlarını ziyaret et-mekten zevk aldığı bir dünyaya bakıĢ olduğunu söyleyelim; üstelikbu dünya tüm içeriğinden kopartırmıĢtır ve böylece bu alanda çokiyi niyetle tarihin tekdüze, her zaman farklı, ama hep aynı, tıpkı birsatranç oyununun binlerce kombinezonu gibi, sonsuza kadarbenzer konulan, her zaman aynı olan duyguları, iĢlerin ebedi veacımasız bir Ģekilde geri dönmelerinin damgası altında gündemegetiren bir oyun olduğuna inanı- labilir.

    Ödev iĢte tam da tarihin bu birinci marjını aĢmaktadır.Toplumsal gerçeklere kendilerinde ve kendileri için yaklaĢmak gerekir.Bundan ortaklaĢa hayatın tüm geniĢ biçimlerini, ekonomileri,

    kurumları, toplumsal mimarileri, nihayet uygarlıktan, özellikleuygarlıkları anlıyorum, yani dünya tarihçilerin hiç kuĢkusuz cahiliolmadıkları, ama bazı ĢaĢırtıcı öncüler hariç, çoğu zaman tarihçininçevresinde suç ortaklığı içinde vakit geçirdiği istisnai bireylerineylemlerini açıklamak için veya sanki açıklamak için konulmuĢ gibiolan bir dip örtüsü olarak gördükleri tüm gerçekler. 

    Devasa bakıĢ açısı ve akıl yürütme hataları, çünkü böylelikleuyuĢturulmak, aynı çerçevenin içine sokulmak istenilen Ģeyler deaynı süreye, ne de aynı yöne sahip olan hareketlerdir; bunlardanbazıları insanların kısa ve elden kaçıp gidi- veren hayatlarınınzamanıyla bütünleĢirken, diğerleri bir günün, bir yılın fazla birĢeyifade etmediği, bazen de koca bir yüzyılın sürenin bir anını

    meydana getirdiği toplumların zamanıyla bütünleĢmektedirler.AnlaĢılması gereken nokta; tek ve basit bir akıĢı olan bir toplumsalzaman yoktur; binlerce hızı, binlerce yavaĢlığı olan toplumsal birzaman vardır ve bunun gazetecinin, kronikçinin veya geleneksel

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    29/279

    34 

    tarihin zamanıyla hiçbir ortak yanı yoktur. Böylece ben,uygarlıkların gayya kuyusu gibi derinlikleri, yapısal ve coğrafiçizgiler itibariyle özellikle yavaĢ olan bir tarihin gerçekliğine ina -nıyorum. KuĢkusuz uygarlıkların en değerli çiçekleri ölümlüdür,kuĢkusuz bunlar önce parlamakta, sonra sönerek baĢka biçimleraltında yeniden çiçeklenmektedirler. Fakat bu kopuĢlarsanıldığından çok daha nadir, çok daha aralıklıdırlar ve özelliklebunların hepsi de eĢit Ģekilde tahrip olmamaktadır. ġunu söylemekistiyorum, Ģu veya bu uygarlık alanında toplumsal içerik, onu

    komĢu uygarlıklardan derinlemesine ayırmayı sürdürecek olanbazı derin yapı çizgilerine zarar vermeden, iki, üç kez tamamenyenilenebilir.

    Öte yandan uygarlıkların tarihinden de yavaĢ, adeta hareketsizolan bir tarih de, insanların kendilerini taĢıyan ve besleyen topraklaolan iliĢkilerinin tarihidir; bu hep tekrarlanan, sürmek içintekrarlanan, yüzeyde değiĢebilen ve değiĢen, fakat sanki zamanınısırmalarının ulaĢamayacağı bir noktadaymıĢ gibi kendini inatlasürdüren bir diyalogtur. ekonomik kaderlerle, toplumsal yapılarla, uygarlıkların çoğuzaman düĢük bir ilgi uyandıran çok sayıdaki sorunlarıyla uğraĢan

    herkesin, XVIII. ve hatta XIX. yüzyılın en tanınmıĢ allâmelerininçalıĢmalarının bunların karĢısında, bize ĢaĢırtıcı bir kolaylıktagözüktüğü araĢtırmaların karĢısında bulunduğumu söyleyebilirmiyim? Yeni bir tarih ancak, bu yeni sorulara cevap veren muazzam

    bir belge yığınının gün ıĢığına çıkartılması halinde mümkündür.Ben tarihçinin alıĢılmıĢ ze- naat türü çalıĢmasının Ģu andakitutkularımıza cevap verebileceğinden bile kuĢku duyuyorum.Bunun ortaya çıkartacağı tehlike ve çözümünün gerektirdiğigüçlüklerle birlikte, takım çalıĢması yöntemlerinin dıĢında herhangibir kurtuluĢ yoktur. 

    Demek ki koskoca bir geçmiĢin yeniden inĢa edilmesi ge-rekmektedir. ġu ortaklaĢa hayatların en basit gerçekleri için bile,

    bitmez tükenmez ödevler kendilerini sunmakta ve dayat-maktadırlar: konjonktürün kısa süreli ekonomik ritmlerinden sözediyorum, iĢte Floransa'da 1580-1585 arasında kesin olarakbelirlenmiĢ oldukça canlı bir gerileme bunalımı, çabucak bir çukur

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    30/279

    35 

    halinde derinleĢmiĢ ve sonra bu çukur aniden dolmuĢtur.Floransa'da ve çevresinde yapılan araĢtırmalar bu bunalımın, otarihlerde Fransa ve Yukarı Almanya'dan ayrılarak ülkelerinedönen ve bazen de dükkânlarını bırakarak Tos- kana'da toprak alanFloransa'lı tüccarlarınki gibi, oldukça açık izler tarafından iĢaretedildiklerini göstermiĢlerdir, ilk bakıĢta çok açık olan bu bunalımadaha iyi bir teĢhis koymak, onu tutarlı fiyat, yerel çalıĢma vs.dizileriyle saptamak gerekmektedir, ama bu noktaya gelindikten

    sonra da, bunalımın Toskana'ya mı özgü olduğu, yoksa genel mi

    olduğu sorunu kendini hemen dayatmaktadır. Bu bunalıma aynısıralarda Venedik'te ve Ferrara'da da kolaylıkla rastlıyoruz. Fakatacaba bu bunalım ani ısınmasını nerelere kadar duyurmuĢtur? Ke-sin alanını bilmeden, doğasnı belirleme olanağımız yoktur. Öyleysetarihçinin tüm Avrupa arĢivlerine yolculuklar yaparak, allâmelerinolağan olarak cahili oldukları dizileri araĢtırması mı gerekmektedir?Bitmez tükenmez bir yolculuk, çünkü herĢeyi tarihçinin kendininyapması gerekmektedir. Felâket hiçbir zaman tek gelmediği için,Hind ve Çin'le uğraĢan ve XVI. yüzyıldaki değerli maden akımınaUzak Doğu'nun hükmettiğine ve buradan hareketle de dünyanıntümünün ekonomik hayatının ritmini belirlediğini düĢünen bu

    tarihçi, Flo- ransa'nın baĢının belâda olduğu bu yılların, zamaniçindeki çok küçük bir kaymayla birlikte Uzak Doğu'da baharat vekarabiber ticareti alanındaki sıkıntılı yıllara denk düĢtüğünükaydetmektedir. Bu ticaret o tarihlerde Portekizlilerin zayıfellerinden, yeniden becerikli Müslüman tüccarların eline geçmiĢ veHind Okyanusuyla Sonda adalarının bu eski müdavimlerininötesinde, Hindli kervancılar aracılığıyla, herĢey sonunda tç Asya veÇin tarafından yutulmuĢtur. Bu kadar basit alanlardaki araĢtırmabile kendiliğinden dünya turu yapmaktadır.

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    31/279

     

    36 

    Ben de birkaç genç tarihçiyle birlikte, XVI. yüzyılın genelkonjonktürünü incelemekle uğraĢtım ve gelecek günlerde bunlarısize aktarabileceğimi umuyorum. Bu konuda da dünyamrttümünün kendini dikkatlerimize dayattığını size söylememe gerekvar mıdır? XVI. yüzyıl konjonktürü yalnızca Venedik veya Lizbon,Anvers veya Sevilla, Lyon veya Milano değildir, bunlara ilâvetenkarmaĢık Baltık ekonomisi, Akdeniz'in eski ritmleri, Atlantiğin veIberyalılar ile Çin  jonque\annm Pasifiğinin önemli akımlarıdır vebirçok unsuru da bilhassa atlıyorum. Fakat ayrıca XVI. yüzyıl

    konjonktürünün aynı zamanda bir yandan XV. yüzyıl ve diğeryandan da XVII. yüzyıl olduğunu da söylemek gerekir; yalnızcafiyatların bütünsel hareketi değil, aynı zamanda bu fiyatların farklıdemeti ve karĢılaĢtırılmalarıdır; genel fiyatlar tekil fiyatlardan dahahızlı veya daha yavaĢ artmaktadırlar. ġarap ve gayrimenkulfiyatlarının diğer hepsinden daha hızlı arttığında kuĢku yoktur. Buda toprağın yeni zenginlerin servetlerini kendine nasıl çekip,emdiğini ve eğer deyim yerindeyse hareketsizleĢ- tirdiğini bizegösterecektir. Koskoca bir toplumsal dram. Bu durum aynızamanda inatçı ve istilacı bağ ve Ģarap uygarlığını da açıklayacaktır:fiyatlar bunun böyle olmasını istemektedirler, böylece Sevilla'dan,

    Portekiz kıyılarından veya Granada'dan Kuzey yönüne Ģarap dolufıçılar taĢıyan filolar büyümektedirler; aynı Ģekilde Brenner geçidiüzerinden Almanya'ya her yıl Friuli ve Venezia'nın yeni Ģaraplarınıve Montaigne'nin yerinde zevkle tattılığı hoĢ Ģarapları götüren Ģuaraba nehirleri, Ģu carretoni de büyümektedir... 

    Teknikler tarihi; tekniklerin belirsiz, özenli, daima kesintiyeuğrayan basit tarihi, çünkü ip çoğu zaman kopmaktadır, veya dahadoğrusu sorguya çekilecek belgeleri bulmak aniden olanaksız halegelmektedir; bu teknikler tarihi de geniĢ manzaralar sergilemekte,çok geniĢ sorunlar ortaya koymaktadır... XVI. yüzyılda Akdeniz,blok olarak ele alınan Akdeniz bir dizi teknik dram yaĢamıĢtır. Topo tarihlerde teknelerin dar gövdelerine yerleĢmiĢtir ve ne kadar da

    yavaĢ olarak. Teknik sırlar o tarihlerde Yukarı Nil ülkelerine veyaOrta Doğu'nun içlerine aktarılmıĢtır. Bunun her seferinde sert so-nuçları olmuĢtur... Gene o tarihlerde baĢka, ama daha sessiz birdram, tekne tonajlarında yavaĢ ve ilginç bir azalmayla birlikte

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    32/279

    37 

    ortaya çıkmıĢtır. Gemi gövdeleri giderek daha ölçülü ve hafif halegelmektedir. Venedik ve Raguza büyük gemilerin vatanıdır; onlarınyük teknelerinin su çekimi bin ton ve yukarısına çıkmaktadır.Bunlar denizin büyük yüzer gövdeleridir. Fakat kısa bir süre sonraher yerde deniz devlerine karĢı Rum, Provence, Marsilya veKuzeyin küçük teknelerinin zaferi belirginleĢmektedir. Marsilya'da  tartaneların,  seate- lerin, minik teknelerin zafer saati çalmıĢtır. Bukayıkları avuçta tutmak mümkündür; bunlar yüz tonu nadirenaĢmaktadırlar. Fakat bu cep tekneleri kendilerini iĢ baĢında kanıt-

    lamaktadırlar. En küçük rüzgârdan yararlanıp yol almakta; tümlimanlara girmekte; birkaç günde, birkaç saatte yüklemeyapmaktadırlar; oysa Raguza gemileri yüklerini yutabilmek içinhaftalar ve aylar harcamaktadırlar. 

    Bu büyük Raguza yük gemilerinden biri talih eseri, hafifMarsilya teknelerinden birini yakalarsa, yüklerine el koymakta vemürettabatı denize attıktan sonra, rakip tekneyi bir an içinde yoketmektedir, bu cins olaylar büyük ile küçük arasındaki mücadeleyibir an için aydınlatmaktadırlar. Fakat bu çatıĢmanın Iç Deniz'lesınırlı olduğunu düĢünürsek hata ederiz. Büyükler ve küçüklerdünyanın yedi denizlerinde sürtüĢmekte ve birbirlerini

    yenmektedirler. Bunların Atlantik' teki mücadelesi, yüzyılın enbüyük mücadelesidir. îberyalılar Ġngiltere'yi istila edecekler midir?Bu, Yenilmez Armada varken ve sonrasında sorulan sorudur.Kuzeyliler Iberya yarımadasını ısıracaklar mıdır ve Cadiz seferiveya Iberya Ġmparatorluğunu ısıracaklar mıdır ve Drake ileCavendish'in ve birçok baĢkalarının seferleri... Ġngilizler ManĢ'ı, îberyalılar CebeĠitarık'ı tutmaktadırlar... Bu üstünlüklerden hangisidaha avantajlıdır? Fakat esas olarak Portekiz  caracalan  mı, ağırĠspanyol kalyonları mı, yoksa ince kuzey yelkenlileri mi üstegelecektir, bir yanda 1.000 ton, diğer yanda 200, 100, bazen de 50ton? Çoğu zaman eĢitsiz olan bu mücadele, bu Iberya devlerindenbirini bir Lilliput tekneleri bulutu tarafından kuĢatılmıĢ olarak

    gösteren, o dönem gravürlerinde canlandı- rılmıĢtır. Küçüklerbüyüğü bunaltmakta, darbeleriyle çökertmektedirler. Onu elegeçirdiklerinde altın, değerli taĢlar, birkaç baharat kolisini almakta,sonra da muazzam ve yararsız tekneyi yakmaktadırlar... Ama acaba

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    33/279

    38 

    tarihin son sözü bu fazlasıyla açık özet midir? îberya'nın direnmesisürdüyse, bunun nedeni Cenevizlilerin ifadesiyle, Antillere gidenkalyon konvoylarının Tanrının rehberliğinde hiç kazayauğramadan hedeflerine varmaları ve oradan gümüĢ yüklü olarakgeri dönmeleridir; bu da Yeni Dünya madenlerinin Iberyalıefendilerinin hizmetinde kaldıklarını göstermektedir... Gezilertarihi, bizatihi bir tarih değildir. Onu çevreleyen ve destekleyendiğer tarihlerin arasındaki yerine yerleĢtirilmesi gerekmektedir.Böylece gerçek açığa çıkmayı reddetmemekte, ama bizden bir kez

    daha saklanmaktadır.

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    34/279

    39 

    Tekrarlıyorum, her sorun daha iĢin baĢında karmaĢıklaĢmakta,yüzeyde ve enlemesine geniĢlemekte, sürekli olarak yeni uğraĢufukları açmaktadır. Bunu size, bu yıl dersler esnasında sözünüedeceğim ve sizin de kuĢkulandığınız gibi yalnızca XVI. yüzyılınhesabına yazılamayacak olan, bu yüzyılın imparatorluk tutkusukonusunda anlatma olanağım ola çaktır. Hiçbir sorun, asla tek birçerçevenin içine girmemektedir.

    Eğer ekonomi ve teknik alanından ayrılarak uygarlıklar alanınagirilecek olursa; eğer bir veya iki yüzyıl içinde derin kırıklar haline

    gelen ve onların ötesinde insanların hayat ve ahlâkına iliĢkinherĢeyin değiĢtiği Ģu sinsi, adeta göze gözükmeyen çatlaklardüĢünülecek olursa; ortaya çıkmakta yavaĢ olan ufuk geniĢlemekteve daha da yoğun bir Ģekilde karmaĢıklaĢmaktadır. Genç bir Ġtalyantarihçi sabırlı araĢtırmaların arkasından, ölüm fikrinin ve ölümünzihinde canlandırılma tarzının XV. yüzyılın ortasına doğrutamamen değiĢtiği duygusuna sahip olmuĢtur. O sıralarda derin birçukur açılmıĢtır; öte dünyaya yönelik, göksel -ve sakin- bir ölümünyerine, her insanın (ruhu ve adeta bedeninin tamamı) önceden fazlakasılmadan geçtiği, ardına kadar açık bir kapı olan öte dünyayayönelik, huzurlu ölüm yerine, daha o sıralarda bile aklın ilk

    belirtilerini taĢıyan insani bir ölüm geçmiĢtir. Bu tutkulu tartıĢmayıkötü özetliyorum. Fakat gerçek yüzünü göstermekte yavaĢ olan buyeni ölüm, karmaĢık Ren ülkelerinde çok daha önceden doğmuĢveya doğuyora benzemiĢtir; bu da iĢte araĢtırmayı yönlendirmekteve bizi uygarlıkların Ģu sessiz, ama emredici tarihiyle temasageçirmektedir. Bu durumda Reformasyön hareketinin alıĢılmıĢdekorunun ötelerine yelken açacağız, tabii ki bu iĢi alacağımıztedbirlerden ve yürüteceğimiz sabırlı araĢtırmalardan ötürüelyordamıyla yapacağız. Müminler için yazılmıĢ kitapları vevasiyetnameleri okumak, kutsal alana iliĢkin belgeleri toplamakveya belgelerin saklandığı arĢivleri iyi koruyan kentlerdeki,örneğin Venedik'teki Ģu adetlerin denetimine yönelik olan ve

    değerini belirlemenin olanaksız olduğu «kara arĢivler»i,  Inquisitoricontra Bestemmıe'yi elden geçirmek gerekecektir. 

    Fakat bildiğiniz üzere, bu yeni malzemelerin gerekli ve bitmeztükenmez ayıklanması iĢine sığınmak yeterli değildir. Bu

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    35/279

    40 

    malzemeleri yöntemlere tabi kılmak gerekmektedir. Hiç kuĢkusuzbu yöntemler, hiç değilse bazıları bugünden yarınadeğiĢmektedirler. Ekonomi, istatistik alanlarındaki yöntemlerimizindeğerlerini on veya yirmi yıl içinde kaybetmeleri büyük birolasılıktır, tabii bunun ardından sonuçlarımız tartıĢılacak, yereçalınacaktır; herĢeyi kısaca söylemek üzere, nis- beten yakın tarihlimalzemelerin kaderi bunun böyle olacağını bize göstermektedir. Bubilgileri, bu malzemeleri ayrıca ayağa kaldırmak, onları insanlarınölçüsünde yeniden düĢünmek ve eğer mümkünse, hayata onların

    kesinliklerinin ötesinde yeniden bakmak  gerekmektedir: hayatıngüçlerinin birbirlerine nasıl bağlandıklarını, nasıl dirsek temasındaolduklarını veya sürtüĢtüklerini ve ayrıca bunların azgın sularınıçoğu zaman birbirlerine nasıl kattıklarını göstermek söz konusudur.Yani herĢeyi tarihin genel çerçevesi içinde yerli yerine oturtmakiçin, zorluklara, temel" çeliĢki ve zıtlıklara rağmen, aynı zamandahayatın da birliği olan tarihin birliğine saygı duyulması için herĢeyiyeniden kavramak gerekmektedir.

    Bunlar çok ağır görevlerdir diyeceksiniz. Hep mesleğimizingüçlükleri düĢünülmektedir; onları inkâr etmeden, acaba bir kezolsun tarihin yeri doldurulamaz kolaylıklarını iĢaret etmek

    mümkün değil midir? Bir ilk incelemeden, tarihsel bir konununoluĢumuna iliĢkin esas unsuru ortaya çıkartamaz mıyız? Mücadelehalindeki güçlerden hangilerinin üste geleceğini önceden biliyoruz;önemli olayları, «sonuçlan olacak olanları», geleceğin sonundakendilerine teslim edilecek olan- lannı önceden farkedebiliyoruz.Muazzam bir ayrıcalık! Güncel hayatın birbirine kanĢmıĢ olanolaylarının içinden kim bu kadar kesin bir Ģekilde, sürekli olanlageçici olanı ayırabilir? Oysa bu ayırım toplumsal bilimaraĢtırmalarının kalbinde, bilginin kalbinde insanın kaderlerininkalbinde, insanın baĢat sorunları alanında yer  almaktadır. Biztarihçiler bu tartıĢmaya kolayca dahil olduk. Örneğin, sosyologlarıntartıĢtıkları toplumsal kaderin sürekliliği ve süreksizliğine iliĢkin

    muazzam sorunun en baĢta bir tarih sorunu olduğunu kim inkaredebilir? Eğer büyük kopuĢlar insanlığın kaderlerini parçalarabölüyorlarsa, eğer herĢey kopuĢların ertesinde yeni tarihlerleyeniden ayağa dikiliyorsa ve hiçbir Ģey artık dünkü alet veya

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    36/279

    41 

    düĢüncelerimizle açıklanamıyorsa, demek ki bu kopuĢların gerçeğitarih alanında yer almaktadır, insanların hayatının çeĢitli tümzamanları arasında istisani ve kısa buluĢmalar olmuĢ mudur,olmamıĢ mıdır? Bu bize ait devasa bir sorudur. Her yavaĢ ilerlemebirgün sona erer, gerçek devrimlerin zamanı aynı zamanda güllerinaçtığını gören zamandır da. 

    IV

    Tarih hayatın bizzat kendi tarafından, herhalde tehlikeli olan bukıyılara sürüklenmiĢtir. Daha önce de söylediğim üzere, hayatbizim okulumuzdur. Ama onun derslerini almakta ve onlarıanladıktan sonra sonuç çıkartmakta tek baĢına değildir. Tarih fiilidurumda herĢeyden önce, Ģimdiki zamanın konjonktürlerine ondandaha fazla duyarlı olan genç insan bilimlerinin muzafferilerlemesinden yararlanmıĢtır. Elli yıldan beri bir dizi emperyalistinsan biliminin doğduğunu, yeniden doğduğunu veya serpildiğinigördük ve bunların geliĢmesi biz tarihçiler için, her seferinde Ģoklar,karıĢıklıklar, sonra da muazzam zenginleĢmeler anlamına gelmiĢtir.Tarih bu yakın tarihli geliĢmelerden herhalde en fazla yarar

    sağlayan disiplindir. Tarihin coğrafyaya veya siyasal iktisada veyahut da sosyolojiye

    olan borçlarını uzun uzadıya anlatmaya gerek var mı? Tarih için enverimli eserlerden biri, belki de hepsinin en verimlisi, tarih kökenlive yönelim gereği coğrafyacı olan Vi- dal de la Blache'ın eseriolmuĢtur. Ernest Lavisse'in Büyük Fransa Tarihi'nin eĢiğinde, 1903'te yayınlanmıĢ olan  FransaCoğrafyasının Tablosu'nun yalnızca Fransız coğrafya okulunun değil,aynı zamanda Fransız tarih okulunun da baĢat eserlerinden biriolduğunu memnuniyetle söyleyeceğim. Ġktisatçı haline gelen filozofFrançois Simiand'm baĢat eserine de tarihin neler borçlu olduğunu

    bildirmek için tek bir söz yeterlidir ama ne yazık ki Simiand'm sesiburada, Collège'de çok kısa bir süre boyu duyulabilmiĢtir. Onuninsanların maddi hayatının bunalımlarına ve ritmlerine iliĢkinolarak keĢfettikleri, Ģu son yirmi yıl boyunca tarihe yapılan en yeni

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    37/279

    42 

    katkı olan, Ernest Labrousse'un parlak eserini mümkünkılmıĢlardır. Uygarlık tarihinin, Collège de France'm gerçek Ģankaynaklarından biri olmuĢ olan Marcel Mauss'un prestijliöğretisinden neler kapmıĢ olabileceğini düĢününüz. Biz tarihçilereuygarlıkları mübadeleleri ve ufalanabilir yanlarıyla incelemeyi,uygarlıkları günün yıldızlarının fazlasıyla hizmetinde olan dünkütarihçiliğin aĢırı ĢiĢirdiği Ģu mükemmellik ve  nitelik alanınındıĢıdaki ilkel gerçekleri içinde izlemeyi ondan daha iyi kimöğretebilmiĢtir? Son olarak da, Georges Gurvitch'in sosyolojisinin,

    kitaplarının ve hepsinden fazlası parlak sohbetlerinin bana kiĢiselolarak sağladığı malzemelerini ve yeni yönelimleri zikredeceğim. 

    Tarihin bu son yılları boyunca komĢularının kazanmaları vegıdalarıyla nasıl zenginleĢtiğini açıklamak için örnekleri artırmayagerek yoktur. Tarih kendine gerçekten yeni bir beden inĢa etmiĢtir. 

    Fakat eğimlileri, bazen de hayranlıkları tarafından iĢgâl altındatutulan tarihçilerin kendilerini de ikna etmek gerekmekteydi. BirkuĢağın tümünün güçlü ve zengin geleneklerin etkisinde kalarak,entellektüel bir devrimin yararlı zamanının, ona katılmadanıskaladığı sıklıkla olmaktadır. Ama ne mutlu ki, adeta her seferindebirkaç kiĢinin daha hassas, kendi zamanlarının bu yeni düĢünce

    akımlarını algılamaya daha yatkın oldukları da olmaktadır. Annalesd'histoire économique et sociale  dergisinin 1929'da Strasbourg'daLucien Febv- re ve Marc Bloch tarafından kurulmasının Fransıztarihçiliği için belirleyici bir an olduğu aĢikardır. Onlardanhayranlık ve minnetle söz etmeme izin verilsin, çünkü benim ikincikuĢaktan bir iĢçisinden ibaret olduğum, yirmi yıllık çaba vebaĢarılarla zenginleĢmiĢ bir eser söz konusudur. 

    Bugün bu hareketin kökeni itibariyle güçlü özgünlüğünüvurgulamak ve anlamaktan daha kolay birĢey yoktur. LucienFebvre genç dergisinin baĢına Ģöyle yazmıĢtı: «tarihçiler geçmiĢinbelgelerine etkinlikleri kanıtlanmıĢ, eski yöntemleriniuygularlarken, sayıları giderek artan insanlar bazen ateĢli bir

    Ģekilde olmak üzere, faaliyetlerini çağdaĢ toplum ve ekonomilerinincelenmesine tahsis etmektedirler... Tabii ki bunlardan herbiri

    meĢru bir uzmanlık alanında çalıĢıyorsa, kendi bahçesini çalıĢkanbir Ģekilde iĢliyorsa ve gene de komĢusunun eserini izlemeye

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    38/279

    43 

    çalıĢıyorsa, bundan daha iyi birĢey olamaz. Fakat duvarlar o kadaryüksektir ki, çoğu zaman hiçbir Ģey görmek mümkünolamamaktadır. Oysa bu çeĢitli gruplar arasındaki entellektüelalıĢveriĢler daha sık olabilseydi, yöntem ve olayların yorumlanmasıkonusunda ne kadar değerli öneriler, ne kadar büyük kültürkazanımları, sezgiler alanında ne geliĢmeler olurdu. Tarihingeleceği buradadır ve tabii yarım tarih olacak olayların doğruanlaĢılmasına dayalıdır. Biz bu korkunç kopukluklara karĢı çıkmakistiyoruz...» 

    Henüz tüm tarihçileri teker teker ikna edememiĢ olan, ama onlaristeseler de istemeseler de genç kuĢağın tümünü damgalamıĢ olanbu sözleri büyük bir memnuniyetle tekrarlıyoruz. Ġsteseler deistemeseler de, çünkü güçlü olan herĢey gibi  An- nales de sağlıklıheyecanlar ve inatçı husumetlerle karĢılaĢmıĢtır, ama mesleğimizinmantığı, olguların gerçeği ve araĢtırmanın en yeni alanlarındaolmanın ayrıcalığı -bu araĢtırma maceracı olsa bile- ondanyanadırlar, hep ondan yana olmuĢlardır.

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    39/279

     

    44 

    Burada bir tarihçi topluluğunun önünde, bu uzun ve çok yönlümücadeleden söz  etmeme gerek yoktur. Herkesin tanıdığı, ünlüöncelimin eserinin geniĢlik ve çeĢitliliğinden söz etmeme de gerekyoktur: herkes Lucien Febvre'in II. Philippe ve Franche-Conte; Toprak

    ve İnsanın Evrimi; Ren, Luther'irıi, Rabelais ve XVI. yüzyılda dinselinançsızlık  adlı kitabını ve en son tarihli olan, Ģu  Margueritte deNavarre hakkındaki nitelikli incelemesini bilir. Buna karĢılık, kendizamanının düĢüncesine ve tartıĢmalarına en büyük entellektüel veinsani katkısını oluĢturduklarını hiç tereddüt etmeden söylediğim

    sayılamayacak kadar çok makalesi ve mektubunun üzerindeduracağım. Tüm konuları, tüm tezleri, tüm bakıĢ açılarını iĢte bualanda özgürce ele almıĢ ve bunu öylesine bir keĢfetme vekeĢfettirme sevinciyle yapmıĢtır ki, ona gerçekten yaklaĢabilenlerinhiçbiri bunun karĢısında duyarsız kalamamıĢtır. Onun tarafındanböylelikle ortaya atılan bütün düĢüncelerin tam hesabını kimseçıkartamaz ve biz de ona bu hızlı yolculukların hepsindekatılamadık. 

    Açıkçası, onun dıĢındaki hiç kimse, tarihin komĢu toplumsalbilimlerle çatıĢma ve uyumlarının arasındaki yolumuzu saptamayaehil olamazdı. Mesleğimiz ve etkinliği konusundaki özgüven

    duygusunu bize ondan daha iyi kimse veremezdi. Makalelerindenbirinin baĢlığı «YaĢasın Tarih» idi; güzel bir baĢlık ve bir program.Tarih onun için asla kısır bir allâmelik, bir cins sanat için sanat,kendi kendine yeterli bir allâmelik olmamıĢtır. Tarih ona herzaman, sadece biz tarihçilerin kul lanmasını bildiğimiz ve oolmasaydı ne geçmiĢ veya Ģimdik zaman toplumlarının, ne  debireylerin hayatın edasına ve sıcaklığına sahip olabilecekleri Ģudeğerli, ince ve karmaĢık koordinattan -zaman- hareketle, insanınveya toplumsalın bir açıklaması olarak gözükmüĢtür. 

    Lucien Febvre'in bütünler, insanın her cepheden görülen toplamtarihi karĢısında tamamen hassas kalmayı sürdürürken, tarihin yeniyeni olanaklarını berrak bir Ģekilde kavramıĢken, aynı zamanda bir

    hümanistin incelmiĢ kültürüyle, her bireyin zihinsel macerasındaözel ve yegâne olan Ģeyi hissetme ve ifade etme yeteneğini dekorumuĢ olması, Fransız tarihçiliği için hiç kuĢkusuz bir lütûfolmuĢtur. 

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    40/279

    45 

    Toplumsal bir tarihin tehlikesini hepimiz farkediyoruz:

    insanların hayatının derin hareketlerinin seyri esnasında, kendihayatıyla, kendi kaderiyle mücadele halinde olan her insanıunutmak; her bireyin her zaman telâfisi mümkün olmayan bir kiĢiolduğunu unutmak, belki de inkâr etmek. Çünkü tarihin oluĢunuiçinde birkaç kiĢiye haksız olarak verilen büyük rollere karĢıçıkmak, tabii ki bireyin birey olarak yüceliğini inkâr etmek ve birinsanın baĢka bir insanın kaderinin üzerine eğilmesinin yararınıgörmezden gelmek demek değildir.

    Biraz önce de söylediğim gibi, en büyükleri de dahil, insan larbize tarih alanındaki öncellerimizden daha serbest olarakgözükmemektedirler, fakat bunların hayatlarına duyulan ilgi bunedenle azalmamıĢ, tersine artmıĢtır. Ve güçlük ilkeler düzleminde,bireysel tarihin zorunluğunu toplumsal tarihle uyuĢturmakdeğildir; güçlük her ikisini aynı anda hissedebil- me yeteneğinesahip olabilmekte ve birine tutkuyla bağlanırken, diğerine burunkıvırmamaktadır. Lucien Febvre tarafından ortaklaĢa kaderleryoluna sokulan Fransız tarihçiliğinin, zirvedeki zihinlere karĢı olanilgisini bir an için bile kaybetmemiĢ olması bir vakıadır. LucienFebvre Luther'in, Rabelais'nin, Michelet'nin, Proudhon'un,

    Stendhal'in çevrelerinde tutkuyla ve inatla yaĢamıĢtır; bu gerçekprenslerin arkadaĢlığından hiçbir zaman vazgeçmemiĢ olması onunözgün yanlarından biridir. Çok özel olarak onun en parlak kitabıolan Luther'i düĢünüyorum ve burada onun bir an için, gerçektenözgür, kendi kaderine ve tarihin kaderine egemen olan bir kiĢiyiistemiĢ olmasından kuĢkulanıyorum. Ama onu yalnızca isyankâr veyaratıcı hayatının ilk yıllarından, Almanya'nın ve yüzyılınkaderinin onun üzerine artık sarsılmaz bir Ģekilde kapandığı günekadar izlemiĢtir. 

    Bu Ģiddetli zihinsel tutkunun Lucien Febvre'i herhangi birçeliĢkiye sürüklemiĢ olduğunu sanmıyorum. Tarih onun içinmuhteĢem bir Ģekilde açık bir giriĢim olarak kalmıĢtır. Febvre

    aslında doğal olmasına rağmen, yeni zenginliklerin demeti- nibağlama arzusuna hep direndi. ĠnĢa etmek her zaman kendinikısıtlamak demek değil midir? Ve iĢte eğer yanılmıyorsam, bizimkuĢaktan tüm büyük tarihçiler, en büyükleri ve bu nedenle en güçlü

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    41/279

    46 

    Ģekilde bireyselleĢmiĢ olanları kendilerini onun düĢüncesininıĢıklarında ve atılımı içinde rahat hissetmiĢlerdir. March Bloch'un,Georges Lefebvre'in, Marcel Ba- taillon'un, Ernest Labrousse'un,

    André Piganiol'ün, Augustin Renaudet'nin herbiri kendi tarzındabaĢat olan eserlerini nelerin zıtlaĢtırdığını vurgulamama gerekyoktur. Bütün bu eserlerin önce kapı aralığından Ģöyle bir görülen,sonra da bundan yirmi yıl kadar önce bilinçli bir Ģekilde yayılmayabaĢlanan bu tarihle hiçbir çaba olmadan uyuĢmaları garip değilmidir?

    Belki de bugünkü Fransız tarih okulunun gücünü veren buolanaklar demetidir. Fransız Okulu? Bir Fransız bu sözü telâffuzetmeye ancak cüret edebilmektedir ve bu sözü bir daha etmeyetereddüt etmektedir. Ama durumumuz dıĢarıdan bu kadarkarmaĢık gözükmemektedir. Genç bir ingiliz profesörü yakınlardaĢöyle yazmaktaydı: «Eğer tarih çalıĢmalarımıza yeni bir ilhamgelecekse, bu bize çok olası olarak Fransa'dan gelebilir: Fransa buyüzyılda, Almanya'nın geçen yüzyılda oynadığı rolün benzerinioynuyora benzemektedir...» Bu cins yargıların bize cesaret verdiğinive iftihar duygusu uyandırdığını söylemenin gereği var mıdır? Buyargılar bize aynı zamanda olağanüstü bir sorumluluk yükü, ona

    lâyık olamama kaygısı da vermektedirler.

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    42/279

     

    47 

    Konferansımın sonunda sanki biraz rastlantısal olarakkarĢılaĢıyormuĢum gibi gözüken bu endiĢeden bana, daha ilksözümü telâffuz etmeden önce bile eĢlik ettiğini iyi biliyorsunuz.Kim sizin aranızda yer alırken kendinden kaygı duymazdı ki? Nemutlu ki gelenek iyi bir danıĢmandır, en azından üç tane sığmaksunmaktadır. Bunlardan bir tanesi konferans metnininokunmasıdır; itiraf ediyorum ki, hayatımda ilk kez konferansımıokuyorum, bu benim rahatsızlığımı yeteri kadar belirtmiyor mu?Bir programın arkasına, en önem verdiği fikirlerinin gerisine

    saklanmak: kuĢkusuz perde bizi iyi saklayamaz. Son olarak da,kendini daha az yalnız hissetmek için dostluklarını ve sempatiduyduklannı anmak. Bu sempati ve dostluklar minnettar anılarınıniçinde her zaman mevcutturlar. Bundan onbeĢ yıl kadar önceçağrıldığım Yüksek incelemeler Okulu'ndaki büyüğüm veyaakranım meslekdaĢ- larımın sempatilerinin eksikliğini hiççekmedim, özellikle sayelerinde öğrencilerimizin gençliklerinitanıma zevkini tattığım Sorbonne'da. Çok aziz diğermeslekdaĢlarım burada da üzerime titriyorlar. 

    Bu konuma Augustin Renadet ve Marcel Bataillon'un fazlasıylabüyük teveccühleriyle geldim. Hiç kuĢkusuz, kusurlarıma rağmen

    XVI. yüzyılın dar vatanına mensup olduğumdan ve AugustinRenaudet'nin îtalya'sıyla, Marcel Bataillon'un Ġspanya'sını çoksevdiğim ve hâlâ da katıksız bir Ģekilde sevmekte olduğum için.Onlara nazaran bir gece ziyaretçisi olmamı kaale almadılar. II.Felipe'nin ispanya'sı artık Eras- mus'unki değildir, Tiziano'nun veyaCaravaggio'nun italya'sı artık kendini aydınlatma konusundaMuhteĢem Lorenzo'nun ve Michel-Angelo'nun Floransa'sınınunutulmaz ıĢıklarına sahip değildir... XVI. yüzyılın akĢamı! LucienFebvre 1560'tan sonra insanların hüzünlü olduklarından söz etmeyiadet edinmiĢti. Evet hüzünlü insanlar, bu insanlar hiç kuĢkusuz tümdarbelere, tüm sürprizlere, diğer insanların ve kaderin tümihanetlerine, tüm acı çekmelere, tüm gereksiz devrimlere tes lim

    edilmiĢlerdi. Etraflarında ve bizzat kendilerinde bir sürü bitmeztükenmez savaĢ. Heyhat, bu hüzünlü insanlar bize kardeĢlerimizkadar benzemektedirler.

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    43/279

    48 

    Sevgili meslekdaĢlarım, 1933'te yeniden kurulan modernuygarlık tarihi kürsüsü sizin sayenizde korunacaktır ve onunsürekliliğini sağlama Ģerefi de bana düĢmektedir. Bu çok ağır birĢereftir. Dostluklar, sempatiler, iyi niyet, insanın kendiderinliklerinde duyduğu iĢine dört elle sarılma arzusu, onunkitaplarının kıyısında, bizatihi yorulmaz düĢüncesinin izindetanımladığım muazzam ödevin bugün bile ona dayandığı birinsanın, aslında sessiz kaldığına hiçbir zaman inanmamamızıngerektiği Jules Michelet'nin sesinin, bu kurumun Ģanı için onun

    aracılığıyla yeniden yıllar boyunca duyulduğu büyük ve sevgiliLucien Febvre'imizin halefi olamayacağımdan tamamen bilinçliolarak ve sahte bir tevazu göstermeden kuĢku duymamıengellememektedirler.

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    44/279

     

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    45/279

    51 

    TARĠH VE TOPLUMSAL BĠLĠMLER 

    UZUN SÜRE1 

    insan bilimlerinin genel bir bunalımı söz konusudur: bunlarınhepsi de yalnızca yeni bilgilerin yığılmasından ve akıllıcaörgütlenmesinin yapılmayı beklediği ortaklaĢa bir çalıĢmagerekliliğinden olsa bile, kendi geliĢmelerinden bunalmıĢdurumdadırlar; bunların hepsi de isteseler de, istemeseler deiçlerinden en çevik olanlarının kaydettikleri geliĢmelerdendoğrudan veya dolaylı olarak etkilenmiĢlerdir, ancak artık onlaraçerçeve olarak hizmet edemeyecek gerici, sinsi bir hümanizmaylagene de mücadele halinde kalmaktadırlar. Bunların hepsi dediğerlerine nazaran daha büyük veya daha düĢük bir berraklıkla,bugün gerekli açılımı tahmin edilen eski ve yeni araĢtırmaların

    devasa bütünü içindeki yerleriyle uğraĢmaktadırlar. Ġnsan bilimleri bu güçlüklerden ek bir tanımlama çabasıyla mı,

    yoksa fazladan bir keyifsizlikle mi çıkacaklardır? Belki de bukonuda yanılsama içindedirler, çünkü (çok eski temcit pilavlarınaveya sahte sorunlara geri dönme pahasına) bugün amaçlarını,yöntemlerini, üstünlüklerini tanımlama iĢiyle dün olduğundandaha fazla meĢgûldürler. ĠĢte onları birbirlerinden ayıran veyaayırmayan veyahut doğru dürüst ayıra-

    mayan sınırların üzerinde hırsla kavgaya tutuĢmuĢlardır. Çünkübunların herbiri aslında kendi evinde kalmanın veya oraya geri

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    46/279

    52 - 

    dönmenin hayalini kurmaktadır. Bazı tekil bilginler yakınlaĢtırma iĢiniörgütlemeye giriĢmektedirler: Claude Lévi-Strauss 2  «yapısal»antropolojiyi lengüistik tarafından geliĢtirilen usullere doğru,«bilinçsiz» tarih ufuklarına doğru ve «niteliksel» matematiğin çocuksuemperyalizmine doğru itmektedir. Antropolojiyi, siyasal iktisadı,lengüistiği ...  iletişim bilimi  adı altında birbirlerine bağlayacak birbilime yönelmektedir. Ama kim sınırların bu aĢılmasına ve bu grup-landırmalara hazırdır? Bizzat coğrafya, bir hayır veya bir evet uğrunatarihten kopabilir!

    Ama adaletsiz olmayalım; bu kavgaların ve bu redlerin bir yararıvardır. Yeni merakların kökeninde zorunlu olarak, kendini baĢka lannakarĢı kanıtlama arzusu bulunmaktadır: diğerini inkâr etmek, onuzaten tanımaktır. Bundan da fazlası, toplumsal bilimler bunu açıkçaistiyor olmamakla birlikte, kendilerini birbirlerine dayatmakta, herbiri

    toplumsalın bütününün «toplamı»nı kavrama eğilimine girmektedir;herbiri kendi evinde oturduğunu sanırken, komĢusunun sınırlarınıçiğnemektedir. Ġktisat kendini kuĢatan sosyolojiyi keĢfetmekte, tarih-herhalde insan bilimlerinin en az yapılanmıĢ olanı- çok sayıdakikomĢularının verdikleri tüm dersleri kabul etmekte ve bunlarıyansıtmaya gayret etmektedir. Böylece çekincelere, muhalefetleresakin cehaletlere rağmen bir «ortak pazar»ın kuruluĢ taslağı

    çizilmektedir, daha sonra her bölümün belli bir süre için çok daha darkiĢisel bir yola girecek olmasına rağmen, gelecek yıllarda bu ortakpazar denenmeye değer birĢey olacaktır.

     

    2 Anthropologie Structurale, Paris, Pion, 1958, passst'm ve özellikle s. 329. 

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    47/279

    53 

    Ama herĢeyden önce birbirimize yaklaĢmamız gerekmektedir, buacil bir iĢlemdir. ABD'de bu birleĢme günümüz dünyasının kültürelalanlarında, area studies olarak ortaklaĢa araĢtırmalar biçiminde ortayaçıkmaktadır; bu iĢ herĢeyden önce bir social scientists takımı tarafından,bu çağın siyasal devleri üzerinde yürütülmektedir: Çin, Hind, LatinAmerika, ABD. Bunları tanımak hayati bir sorundur! Öte yandan butekniklerin ve bilgilerin ortak hale getirilmesi sırasında, bu iĢekatılanların hiçbirinin kendi özel çalıĢmasına saplanıp kalmaması,daha dün olduğu gibi diğerlerinin söyledikleri, yazdıkları ve

    düĢündükleri konusunda kör veya sağır kalmaması gerekir! BunundıĢında, toplumsal bilimlerin biraraya toplanmasının tam olması; eneski olanlarının, fazla vâatkâr olan, ama bunları yerine getirmeye okadar da ehil olmayan eh yenilerin uğruna feda edilmemeleri gerekir.Örneğin, bu Amerikan giriĢimlerinde coğrafyaya hemen hiç yerverilmemekte, tarihe ise çok düĢük bir alan tanınmaktadır. Ve zatenhangi tarih söz konusudur? 

    Disiplinimizin son yirmi veya otuz yıl içinde tanık olduğubunalımlardan, diğer toplumsal bilimler hemen hiç haberdardeğillerdir ve eğilimleri hem tarihçilerin çalıĢmalarını, hem de tarihintoplumsal gerçeğinin iyi bir hizmetkârı, ama beceriksiz bir satıcısıolduğu yanını görmezden gelme yönündedir: toplumsal gerçeğin bu

    yanını Ģu toplumsal süre; yalnızca geçmiĢin özü olarak kalmayıp, aynızamanda güncel toplumsal hayatın kumaĢı da olan, insanlarınhayatının Ģu çoklu ve çeliĢkili zamanlan meydana getirmektedir. Budurum tüm insan bilimleri arasında ortaya çıkan tartıĢmada tarihinönemini, yararını veya daha doğrusu mesleğin kendinden, tarihçinintekrarlanan gözleminden ortaya çıkan süre diyalektiğinin önemini veyararını vurgulamanın bir nedenini daha oluĢturmaktadır, çünkü bizegöre toplumsal gerçeğin merkezinde, an ile yavaĢ akan zamanarasındaki canlı, samimi ve sonsuza kadar tekrarlanan bu zıtlıktandaha önemli hiçbir Ģey yoktur. Ġster geçmiĢ, ister güncellik söz konusuolsun, insan bilimlerinin ortak metodolojisi açısından bu toplumsal

    zamanın çoğulluğu karĢısında oluĢacak bir bilinç vazgeçilmezniteliktedir.Demek ki tarihten, tarihin zamanından uzun uzadıya söz

    edeceğim. Bu sözlerim bu derginin okuyucuları olan, bizim araĢtırmaalanlanmızdaki uzmanlaĢmıĢ kiĢilerden çok, insan bilimlerindekikomĢularımız iktisatçılar, etnograflar, etnologlar (veya antropologlar),

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    48/279

    54 

    sosyologlar, psikologlar, dilciler, nüfusbilimciler, coğrafyacılar, hattatoplumsal matematikçiler veya istatistikçilere yönelik olacaktır. Bizbütün bu komĢularımızı yıllar boyunca, deneyleri ve araĢtırmalarıitibariyle izledik, çünkü tarihin onların peĢine takılarak veya onlarlatemas ederek daha da aydınlandığını düĢündük (ve hâlâ öyledüĢünüyoruz). Herhalde bizim de onlara verecek bazı Ģeylerimizvardır. Tarih alanındaki yakın tarihli deney ve giriĢimlerden, zamanınçoğulluğu ve uzun zamanın istisnai değerleri konusunda, giderekkesinleĢen bir kavram çıkmaktadır (bilinçli veya bilinçsiz, kabul

    edilmiĢ olarak veya olmayarak). Bu kavram, komĢularımız olantoplumsal bilimleri tarihin kendinden -binbir suratlı tarih- daha fazlailgilendirmek durumundadır. 

    ITARĠH VE SÜRELER 

    Her tarihsel çalıĢma geçmiĢ zamanı bölümlere ayırır, onunkronolojik gerçekleri arasından, az veya çok bilinçli tercih veönceliklere göre seçim yapar. Kısa zaman, birey, olay karĢısındadikkatli olan geleneksel tarih bizi uzun zamandan beri hızlı, dramatik,

    kısa soluklu anlatısına alıĢtırmıĢtır. Yeni iktisadi ve toplumsal tarih, devrevi salınımı araĢtırmasının. öncephesine koymakta ve bunun süresi üzerinde durmaktadır: bu tarihserapla, aynı zamanda fiyatlann iniĢ ve çıkıĢlarıyla ilgilenmektedir.Böylece bugün anlatının (veya geleneksel «konuĢma»nın) yanı sıra,geçmiĢi gündeme geniĢ dilimler, onar, yirmiĢer veya elliĢer yıllıkdilimler halinde getiren bir konjonktür anlatısı bulunmaktadır. 

    Bu ikinci konuĢmanın iyice ötelerinde, daha uzun soluklu, bu kezçapı yüzyıllık olan bir tarih bulunmaktadır: uzun, hatta çok uzunsürenin tarihi. Bu formül iyi de olsa, kötü de olsa bile bu benim, olaysaltarihi Paul Lacombe'tan sonra ilk vaftiz edenlerden biri olan FrançoisSimiand'ın iĢaret ettiğinin tersini ifade etme konusunda alıĢık olduğum

    bir ibare haline gelmiĢtir. Bu formüllerin pek önemi yoktur;tartıĢmamız her halükârda birinden diğerine, zamanın bir kutbundanötekisine, anlık olandan uzun süreye uzanacaktır. 

    Ama bu kelimelere kesin bir Ģekilde güvenmek olanaksızdır.Örneğin olay kelimesi böyledir. Ben kendi hesabıma onu kısa sürenin

  • 8/18/2019 F. Braudel-Tarih Yazıları

    49/279

    55 

    içine yerleĢtirmek, oraya hapsetmek isterim: olay patlayıcıdır, XVI.yüzyılda denildiği gibi «dakikası dakikasına haber»dir. Yanıltıcıduvarlarıyla çağdaĢların bilinçlerini doldurmaktadır, ama aleviningörülmesiyle kaybolması bir olmaktadır. 

    Filozoflar bize bunun hiç kuĢkusuz, kelimenin anlamının büyük birbölümünün yokedilmesi oldu�