yeŞİl kamu bİnasi uygulamalarini teŞvİk eden ve engelleyen etkenlerİn deĞerlendİrİlmesİ
TRANSCRIPT
YEŞİL KAMU BİNASI UYGULAMALARINI TEŞVİK EDEN VE
ENGELLEYEN ETKENLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Serkan.Yıldıza, Mustafa Yılmaz
b, Yrd.Doç.Dr. Serkan KIVRAK
c,
Doç.Dr.A.Burcu Gültekind
aKara Harp Okulu Komutanlığı, İnşaat Müh. Böl., Ankara, [email protected]
bKara Harp Okulu Komutanlığı, İnşaat Müh. Böl., Ankara, [email protected]
cAnadolu Üniversitesi, İnşaat Müh. Böl., Eskişehir, [email protected]
dGazi Üniversitesi, Teknoloji Fak. İnş.Müh. Böl., Ankara, [email protected]
ÖZET
II. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan kontrolsüz kalkınma süreci ile ortaya
çıkan ağır çevresel sorunların çözümüne yönelik kalkınma ve doğal çevre arasında
denge kurulması arayışları [1], insanların ve diğer canlıların yaşamları üzerinde
etkili olan tüm faktörleri içinde barındıran, çevreyi ve beşeri sermayeyi dikkate
alan, kaynakların optimum kullanımını amaçlayan uzun dönemli bir kalkınma
modeli olarak “sürdürülebilir” kalkınmaya odaklanılmasını sağlamıştır [2].
Günümüzde inşaat sektörü büyük hacmi, yüksek doğal kaynak tüketimi ve çevreye
olumsuz etkileri nedeniyle, sürdürülebilirlik ilkelerinin uygulanması gereken
sektörlerin başında gelmektedir. İnşaat sektörünü sürdürülebilir hale getirme
stratejilerinin binalara yoğunlaşması ile birlikte yapı yaşam döngüsü boyunca
çevresel ve sosyal sorumlulukların dikkate alınması felsefesi ile tasarlanan yeşil
binalar ön plana çıkmıştır. Bugün başta Amerika olmak üzere gelişmiş ülkelerde
yeşil bina sektörü inşaat sektörü içerisinde önemli paya sahip hale gelmiştir.
Türkiye için inşaat sektörü çalışan nüfusun % 6’ya yakınının istihdam edildiği,
gayri safi milli hâsıla (GSMH) içindeki doğrudan payı % 5, dolaylı payı % 30’u
bulan [3] önemli bir sektördür. Başta enerji hammaddelerinde dışa bağımlılığımız
ve çevre üzerinde artan baskı olmak üzere, bir çok önemli etken yeşil binaların
Türkiye için önemini arttırsa da, ülkemizde bugün sadece özel sektörün
uygulamalarının görüldüğü, gelişmiş ülkelere kıyasla çok küçük bir yeşil bina
sektörü bulunmaktadır. Türkiye İstatitik Kurumu (TÜİK) 2000 yılı verilerine göre
Türkiye'de 280 bin civarında kamu binası bulunmasına, okuldan, hastahaneye,
resmi dairelerden, yurtlara kadar değişik kullanım amacı ile her yıl yüzlerce yeni
kamu binası inşa edilmesine rağmen, neredeyse yeşil bina sınıfına giren kamu
binasının olmaması düşündürücüdür. Kamunun sadece sınırlı yasal düzenlemeler
ile değil, bizzat uygulamaları ile özel sektöre örnek teşkil etmesi, ülkemizde yeşil
binaların yaygınlaşmasının önünü açacaktır. Bu çalışmada kamuda yeşil bina
üretimini teşvik eden ve engelleyen unsurların belirlenmesi amacıyla, her yıl
önemli sayıda yeni bina yatırımı gerçekleştiren bir kamu kurumunda çalışan teknik
personelin konuya yaklaşımları irdelenmiştir. Elde edilen sonuçlardan yola
çıkılarak kamuda yeşil bina uygulamalarına gidilmesine yönelik önerilerde
bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Kentsel Dönüşüm, Sürdürülebilir Tasarım, Sürdürülebilir Kentsel
Dönüşüm, Sürdürülebilir Kentsel Tasarım
1. Giriş
Dünya nüfusunun ikiye katlanarak 600 milyonu bulması 0-1500 yılları arasındaki
1500 yıl içerisinde gerçekleşirken, 1750-1900 yılları arasında ki 150 yıl içerisinde
ikiye katlanarak 1.7 milyara ve 1950'den 1980'e yanlızca 30 yıl içerisinde tekrar
ikiye katlanarak 4.8 milyara çıkmıştır [3]. Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra
ortaya çıkan hızlı yapılanma, kapitalist/teknolojik/endüstriyel gelişme ve
kontrolsüz nüfus artışı ile birlikte, doğal sistemler tüm alanlarda çağın dışına itilmiş
ve tüketimin ön planda olduğu kontrolsüz bir kalkınma süreci doğmuştur [4]. Bu
süreç ekolojik dengelerin bozulması, aşırı nüfus, kaynakların tükenmesi, su
kaynaklarının azalması, havanın kirlenmesi, doğada kimyasalların ve ağır
metallerin yayılmaya başlaması gibi problemleri ortaya çıkarmıştır [5]. Kalkınma
ve doğal çevre arasında denge kurulması arayışları, insanların ve diğer canlıların
yaşamları üzerinde etkili olan tüm faktörleri içinde barındıran çevreyi ve beşeri
sermayeyi dikkate alan, kaynakların optimum kullanımını amaçlayan uzun dönemli
bir kalkınma modeli oluşturulmasına [2], bir başka ifade ile “sürdürülebilir”
kalkınmaya odaklanılmasını sağlamıştır. İnşaat sektörü yüksek doğal kaynak
tüketimi ve çevreye olumsuz etkileri açısından sürdürülebilir kalkınmanın en
önemli uygulama alanlarından birisi haline gelirken, sektörü sürdürülebilir hale
getirme stratejileri binalara odaklanmış ve bina yaşam döngüsü boyunca çevresel
ve sosyal sorumlulukların dikkate alınması felsefesi ile tasarlanan yeşil binalar ön
plana çıkmıştır. Türkiye için inşaat sektörü çalışan nüfusun % 6’ya yakınının
istihdam edildiği, GSMH içindeki doğrudan payı % 5, dolaylı payı % 30’u bulan
[3] önemli bir sektördür. Sektörün büyüklüğü, ülkenin başta enerji hammaddeleri
olmak üzere doğal kaynaklarının azlığı ve her geçen gün büyüyen çevre
problemleri gibi önemli etkenler Türkiye’nin yeşil binaları çok daha yoğun olarak
gündemine almasını zorunlu kılmaktadır.
2. Sürdürülebilirlik ve Yeşil Binalar
2.1. Sürdürülebilirlik
Sürdürülebilirlik “çevre değerlerinin ve doğal kaynakların savurganlığa yol
açmayacak biçimde akılcı yöntemlerle, bugünkü ve gelecek kuşakların hak ve
yararları da göz önünde bulundurularak kullanılması ilkesinden özveride
bulunmaksızın, ekonomik gelişmenin sağlanmasını amaçlayan çevreci dünya
görüşü” şeklinde tanımlanmaktadır [6]. Ruckelshaus’a (1989) göre ise
sürdürülebilirlik “ekolojinin en geniş sınırları içinde ekonomik büyümenin ve
kalkınmanın karşılıklı etkileşim ile sağlanacağı ve zaman içinde korunacağı
doktrindir” [7]. Sürdürülebilirlik toplumun sosyal, kültürel, bilimsel, doğal ve insan
kaynaklarının tümünün ihtiyatlı kullanılmasını sağlayan ve buna saygı duyma
temelinde sosyal bir bakış oluşturan katılımcı bir süreci [8] ifade eder. Çoğu zaman
sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma kavramlarının bir arada kullanıldığı
görülmektedir. Kalkınmanın sosyal ekonomik ve ekolojik boyutlarının açık bir
şekilde ele alınması Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunun (WCED) 1987
yılında “Bizim Ortak Geleceğimiz” raporunu yayınlaması ile mümkün olmuştur.
Brundtland Raporu olarak da bilinen söz konusu raporda sürdürülebilir
kalkınmanın en ünlü ve en bilinen tanımı bugünün ihtiyaçlarının, gelecek nesillerin
kendi ihtiyaçlarını karşılama yetisinden noksan bırakmayacak şekilde karşılanması
şeklinde yapılmıştır [9].
2.2. Yeşil Binalar ve Tasarım Esasları
İnşaat sektörü beşikten mezara kadar süren faaliyetleri ve yoğun kaynak kullanımı
ile çevre üzerinde büyük etkileri olan bir sektördür. Yapılaşma faaliyetleri her yıl
küresel olarak kullanılan taş, çakıl ve kumun % 40’ını, doğal ahşabın % 25’ini,
suyun % 16’sını ve enerjinin % 40’ını tüketmektedir [10]. Amerika’da bina sera
gazı salımlarının her yıl 19.000 km yol yapan 22 milyon yeni arabaya eşit olduğu,
şehirlerde ortaya çıkan sera gazı salımlarının % 70’inden fazlasının binalardan
kaynaklandığı ve binaların Amerika’daki enerji tüketiminin % 70’ini
gerçekleştirdiği tahmin edilmektedir [11]. Büyük miktardaki bu tüketim, binaları,
hava ve su kirliliği, doğanın bozulması, ormanların yok edilmesi, biyolojik
çeşitliliğin azalması gibi birçok çevresel sorunun da kaynağı haline getirmektedir.
Şehirlerdeki hava kirliliğinin % 23’ü, sera gazı üretiminin % 50’si, su kirliliğinin %
40’ı ve katı atığın % 40’ı binalardan kaynaklanan çevresel sorunlardır [12].
Bütün bu gerçekler, genelde inşaat sektörünün özelde ise binaların
sürdürülebilirliğini sağlama çabalarını doğurmuş, yeşil binaların inşası ile binaların
enerji tüketiminin, çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin en aza
indirilmesi hedeflenmiştir. Hibrid ve elektrikli otomobillerin otomobil endüstrisinin
yüzünü değiştirmesine benzer şekilde, yeşil veya sürdürülebilir binalar konsepti de
çok daha yavaş olsa da inşaat sektörünün yüzünü değiştirmeye başlamıştır [11].
Yeşil binaların genelde çevrenin korunmasını vurgulayan bir çok tanımı
yapılmaktadır. Yeşil, bir ürün veya faaliyetin çevreye olumsuz etkilerini azaltmak
suretiyle bu ürün veya faaliyetin çevre dostu hale getirilmesini vurgularken yeşil
binalar da genel olarak çevreye zararlı etkileri azaltılan binaları ifade etmektedir
[13]. Dünya Yeşil Bina Konseyi (World Green Building Council-WGBC); yeşil
binaların ilk olarak aşırı enerji ve doğal kaynak tüketimine bir tepki olarak
doğduğunu, zamanla kavramın değişerek etkili enerji kullanımından daha fazlasını
ifade ettiğini belirtmektedir [14]. Yeşil bina, tasarımından yapım, onarım, bakım ve
kullanımına kadar tüm süreçlerde, çevresel değerlere saygının ve kaynakların etkili
şekilde kullanımının ön planda tutulduğu binadır [15]. Amerikan Test ve Malzeme
Birliği (American Society for Testing and Materials- ASTM) yeşil binayı,
belirlenen yapı performansını gösterirken, hem yapım hem de hizmet süresi
boyunca yerel, bölgesel ve küresel ekosisteme verilen zararı en aza indiren ve
ekosistemin fonksiyonlarını iyileştiren bina şeklinde tanımlamaktadır [16]. Burada
sürdürülebilirliğin çevresel boyutuna vurgu yaparken, ASTM aynı zamanda yeşil
binanın kaynak yönetiminde ve hizmet performansında verimi optimize ettiğini,
çevreye ve insan sağlığına verilen zararı en aza indirdiğini de açıkça belirtmektedir
[13]. Hindistan Yeşil Bina Konseyi – IGBC (2012); yeşil binaları “geleneksel
binalara kıyasla daha az su tüketen, optimum seviyede enerji kullanan, doğal
kaynakları koruyan, daha az atık üreten ve canlı sağlığını korunmasını sağlayan
binalar” olarak tanımlar [17]. Yeşil binalar doğal ışık ve iç mekan hava kalitesiyle,
kullanıcıların sağlığını, konforunu, üretkenliğini korur ve geliştirir; yapımı ve
kullanımı sırasında doğal kaynakların tüketimine duyarlıdır ve çevre kirliliğine
neden olmaz, yıkımından sonra diğer yapılar için kaynak oluşturur ya da çevreye
zarar vermeden doğadaki yerine geri döner [18]. Erten’ e göre bir binaya “yeşil
bina” unvanını; yer seçimi, tasarım, innovasyon binada kullanılan yapı
malzemelerinin özellikleri, yapım tekniği, atık malzemelerin yeniden kullanımı
konularındaki seçici yaklaşımlar vermektedir [19].
Akademisyenler ve konunun uzmanları yeşil veya bir başka ifadeyle sürdürülebilir
binaların tasarımına esas çok sayıda ölçüt geliştirmiş ve bunları değişik başlıklar
altında toplamışlardır. Sürdürülebilir bina tasarım esaslarının üç temel ilkesini
kaynakların korunumu, yaşam döngüsü tasarımı ve insan için tasarım olarak
belirleyen ve bu ilkelerden strateji ve yöntemler geliştiren [20] Kim ve Rigdon'un
ortaya koyduğu kavramsal çerçeve bu konudaki en başarılı çalışmalardan birisidir.
Kaynakların korunumu ilkesi enerjinin, suyun ve malzemenin korunmasını içerir.
Andrews’e göre çevreyi üretim ve enerji kullanımından daha fazla etkileyen
herhangi bir insani aktivite bulunmamaktadır [21]. Üretim sürecinden tüketim
sürecine büyük çevresel sorunlar yaratan, büyük ölçüde kömür, petrol, doğal gaz
gibi fosil yakıtlardan elde edilen enerjinin üretim sürecinde doğal kaynaklar tahrip
edilmekte, bu durum toplumların toplumsal yaşantılarını ve sağlıklarını derinden
etkilenmektedir. Enerji tüketim sürecinde ise fosil yakıtların yanması sonucu ortaya
çıkan hidrojen oksit ve kükürt dioksit gibi gazlar hava kirliliğine, asit yağmurlarına
ve sera etkisi yaratarak küresel iklim değişikliğine yol açmaktadır [22]. Enerjinin
korunumu ile yapı yaşam döngüsünde kullanılan ve yenilenemeyen enerji
kaynaklarının miktarı azaltılırken, tükenmekte olan fosil yakıtlarının kullanımının
azaltılması ve yerine doğal enerji kaynaklarından yararlanılması amaçlanır [23]. Su
korunum ölçütleri; yağmur suyunun yeniden kullanımı, su etkin peyzaj tasarımı, gri
suyun yeniden kullanılması ve tasarruflu su donatılarının seçilmesi olarak
sıralanabilir. Stahel malzemenin değerlendirmesi ölçütlerini; üretim aşamasında
gerek duyulan enerji miktarı, üretim aşamasında atık madde ve yan ürün olarak
çıkan zararlı maddeler, malzemenin geri dönüşebilirliği, malzemenin tekrar
kullanılabilirliği, yerel kaynaklardan sağlanabilirliği, merkezi büyük tesisler
dışında üretim ve uygulama olanakları, kişi sağlığı ve ortamın konfor düzeyindeki
etkileri şeklinde sıralamaktadır [24].
Yapım öncesi, yapım ve yapım sonrası evrelerinden oluşan yaşam döngüsü
tasarımı ilkesi kaynakların faydalı olduğu bir şekilden, faydalı olabileceği diğer bir
şekle dönüşebileceği ve faydalı ömrünün hiç bitmeden devam edebileceği bir
sistem yaratma esasına dayanmaktadır [20].
İnsan için tasarım, sürdürülebilir tasarımın üçüncü ama belki de en önemli
ilkesidir. İlke doğal ortamların korunumu, kentsel tasarım, arazi planlaması ve
insan konforuna yönelik tasarım olmak üzere üç önemli strateji içermektedir.
Yapının çevreyle bir bütün olarak tasarlanması, yapının konumlandırılacağı mevcut
arazinin topografya, iklimsel veriler, doğal çevre örtüsü, yapay çevre ögeleri gibi
verilerin belirlenmesi ve değerlendirilmesi gereklidir [25]. Kentsel tasarım ve arazi
planlaması stratejisi, kişi başı yeşil alan miktarının artırılması, kişi başına otomobil
kullanımının azaltılması, bisiklet yolu miktarının artırılması, yaya dostu sokakların
artırılması, karma kullanımına izin veren alanların artırılması, tarıma elverişli olan
verimli topraklarda ve biyolojik çeşitliliğin olduğu yerler ile ormanlık bölgelerde
konut yerleşiminden kaçınılması, toprağa verilen zararın en az seviyede tutulması
gibi bir çok unsuru içerir [26]. İnsan konforuna yönelik tasarım stratejisi, insanların
yaşamlarının % 70’ini geçirdikleri iç mekan dış mekan ilişkisi ile ilgili yöntemleri
içerir ve ısısal, görsel ve işitsel konforun sağlanmasını hedefler. Sürdürülebilir
tasarım, çalışma ve ev ortamlarını zenginleştirerek, verimliliğin artmasını, stresin
azaltılmasını, sağlık ve esenliğin olumlu etkilenmesini sağlayabilir [20].
3. Dünyada ve Türkiye’de Yeşil Binalar
3.1. Dünyada Yeşil Bina Yaklaşımı
Bugün dünyanın birçok ülkesinde yeşil binalar inşaat sektöründe önemli paylara
sahip olmaya başlamıştır. Yeşil bina çalışmalarını yaygınlaştırmak ve hız
kazandırmak için 1988 yılında kurulan Dünya Yeşil Bina Konseyi (WGBC)’nin
2013 yılı itibarıyla üyesi olan ulusal yeşil bina konseyi sayısı 98'e ulaşmıştır.
WGBC’ye kayıtlı 140 binden fazla yeşil bina, 27 binden fazla üye şirket ve yeşil
bina konseylerince eğitim verilmiş 400 binin üzerinde insan bulunmaktadır [27].
Sürdürülebilir binalarda enerji kullanımının %24 ila %50, CO2 salımlarının % 30
ve su kullanımının % 40 azaltılabileceğini savunan [28] ABD Yeşil Bina Konseyi
(USGBC), 2008 yılında hazırladığı raporla 2010 yılında Amerika’daki inşaatların
yaklaşık 23 milyar $ tutarına tekabül eden % 10’luk kısmının yeşil tasarım
kavramları içereceğine yönelik tahminde bulunmuştur [29]. Avrupa Birliği
“Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği’nde ” 2020 yılı itibarıyle enerjide %20
tasarruf sağlanması ve binalardaki enerji ihtiyacının %20’sinin yenilenebilir enerji
kaynaklarından temin edilmesi hedeflenmiştir. Öte yandan AB, enerjide dışa
bağımlılığı ve fosil enerji tüketimini azaltmak ve Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği konusundaki Çerçeve Konvansiyonu kapsamında imzalanan “Kyoto
Protokolu’nün küresel sıcaklık artışını uzun vadede 2ºC’nin altında tutma ve 2020
yılı itibarıyla sera gazı salımlarını 1990 yılı değerlerinin en az %20 altına çekme
taahhüdünü desteklemek amacıyla, AB BEP yönetmeliğinde revizyona giderek,
2020 yılı Aralık ayı itibarıyla AB üye ülkelerinde yeni binaların “yaklaşık sıfır
enerjili” olması ve enerjinin bir bölümünün yenilenebilir enerji kaynaklarından
sağlanmasını hedeflemiştir. [30]. Çin 2011-2015 arasındaki beş yıllık plan
döneminde yeşil bina üretimine açıkça vurgu yapmış, enerji tasarrufu ve salım
azaltımı amacıyla “Yeşil Bina Eylem Planı” 2013 yılı ocak ayında başlatılmıştır.
Plan, 2015 yılına kadar 1 milyar metrekare inşaatın ve yeni bina projelerinin %
20’sinin yeşil bina standartlarına uygun yapılmasını hedeflerken, bir yeşil bina
standartlar sistemi kurulması ve geliştirilmesini öngörmektedir [31].
Bütün bu yaklaşımlar yeşil binaları önemli bir ekonomik sektör haline
getirmektedir. Yatırım projeksiyonlarına yönelik araştırmalara göre, yeşil binaların
2050 yılına kadar 1 trilyon dolarlık bir sektör haline geleceği ve yeşil bina sayısının
artışına bağlı olarak tüm Dünya’daki binalarda tüketilen enerjinin 1/3 oranında
azalacağı tahmin edilmektedir [32].
3.2. Türkiye’nin Yeşil Bina İhtiyacı ve Mevcut Durum
3.2.1. Yeşil Bina İhtiyacı
Hızı azalsa da nüfusun artmaya devam etmesi, gelişmiş ülkelere göre hala yüksek
olan tarımdaki istihdamın hizmet ve sanayi sektörüne kayması, hane halkı sayısının
giderek azalması ve geçmişte inşa edilen konutların büyük bir kısmının depreme
dayanıksız ve niteliksiz olması gibi bir çok nedenle Türkiye'nin başta konut olmak
üzere yapılaşma ihtiyacı önümüzdeki yıllarda artarak sürecek, inşaat sektörünün
bugün ve gelecekte Türkiye için önemli bir sektör olma özelliği devam edecektir.
Hem yapı sektörünün çevreye olumsuz etkileri hem de yapıların yaşam döngüsü
süresince yoğun bir şekilde kullanılan başta enerji hammaddeleri olmak üzere
doğal kaynaklarının sınırlı olması, Türk inşaat sektörünün sürdürülebilir hale
getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Kaynak kullanımı açısından Türk inşaat
sektörüne bakıldığında aşağıda sıralanan sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
Kişi başına düşen enerji tüketimi ve enerji yoğunluğu bir ülkenin gelişmişlik
düzeyini ölçmek için kullanılan önemli göstergelerdendir. Yüksek kişi başı enerji
tüketimi, canlı ekonomi, ulaşım araçları ile elektrikli aletlerin yaygın kullanımı ve
yüksek konforlu barınma olanaklarını gösterirken, düşük enerji yoğunluğu aynı
enerji kullanımıyla daha çok katma değer yaratıldığı anlamına gelmektedir [33].
Türkiye’de kişi başına enerji tüketiminin Afrika, Asya ve Çin’den daha fazla,
ancak OECD, Japonya, Ortadoğu, Eski Sovyet Ülkeleri ve Avrupa Ülkelerinden
daha düşük olduğu görülmektedir. Türkiye’de kişi başına enerji tüketimi 1113 kep
(kilogram petrol eşdeğeri), enerji yoğunluğu ise 0,38’dir. Japonya ile
karşılaştırıldığında, enerji tüketiminin Japonya’nın dörtte biri, enerji yoğunluğunun
ise 3,5 katı civarında olduğu görülmektedir. Bu veriler Türkiye’de hem enerjinin
verimli kullanılmadığını hem de ilerleyen yıllarda tüketimin artacağını
göstermektedir [33] ki, 2007 yılı verilerine göre 107 mtep (milyon ton petrol
eşdeğeri) olan birincil enerji tüketiminin 2020 yılında 222 mtep’e çıkacağı şeklinde
tahminler bulunmaktadır [34]. Tükettiği toplam enerjinin % 60’ını petrol ve doğal
gazdan sağlayan Türkiye’nin bu kaynaklar açısından zengin olmadığı ve enerjide
dışa bağımlı olduğu açıktır. Örneğin 2011 yılında 114,5 mtep olan birincil enerji
arzının 90,2 mtep ya da % 78,7’si ithal edilmiştir [35]. Türkiye’nin büyük oranda
ithalat kaynaklı enerji arzının yaklaşık % 35’inin konut ve hizmet sektöründe
tüketildiği görülmektedir. 2013 yılında konutlarda tüketilen enerji miktarı 35 mtep
iken, 2020 yılında bu rakamın 47 mtep’i geçeceği tahmin edilmektedir [36].
Binalarda tüketilen enerjinin % 65’i ısıtma - soğutma, sıcak su ve havalandırma
sistemlerinde, % 20’si aydınlatma sistemlerinde, %15’i beyaz eşya ve elektronik
cihazlar gibi sistemlerde tüketilmektedir [37]. Öte yandan Türkiye’nin toplam
enerji tasarruf potansiyelinin % 30’u binalardan sağlanabilecek durumdadır [38].
Türkiye’nin 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı (BYKP)’nda “yurtiçi enerji
kaynaklarının miktar ve kalite olarak yetersiz ve yüksek maliyetli olması, ithal
enerji kaynakları için gerekli döviz ihtiyacı, aşırı enerji kullanımının çevre sorunu
yaratması gibi nedenlerden dolayı, sanayide ve toplumsal yaşamın her kesiminde
enerji yoğunluk değerlerinin aşağıya çekilmesi, verimliliğin artırılması ve tasarruf
programlarının hayata geçirilmesi sağlanacaktır” ifadeleri ile enerji tasarrufuna
vurgu yapılmaktadır [33]. Binalarda enerji verimliliğinin artırılması ve fosil
yakıtların azaltılması amacıyla 5.12.2009 tarihinde Binalarda Enerji Performans
Yönetmeliği (BEP Yönetmeliği) yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğe göre binalar,
fosil yakıt tüketimlerine göre A sınıfı, fosil yakıt tüketimi ve emisyon salımı en az
olan binayı tanımlamak üzere A, B, C, D, E, F ve G olarak sertifikalandırılacaktır
[39]. 2012 yılında yürürlüğe giren “Enerji Verimliliği Strateji Belgesi 2012-2023”
ile 2023’te Türkiye’nin GSMH başına tüketilen enerji miktarının en az % 20
azaltılması hedeflenmektedir. Bu hedef doğrultusunda belirlenen yedi stratejik
amaçtan biri doğrudan binaları kapsamaktadır. Belgede belirtilen stratejik
hedeflerden bir diğeri de, 2010 yılındaki yapı stokunun en az dörtte birinin 2023
yılına kadar sürdürülebilir yapı haline getirilmesidir [40].
Su, tüm canlılar için vazgeçilmez bir yaşam kaynağıdır. Dünyada kişi başına düşen
su miktarı her geçen gün azalmakta, 50'li yıllara göre yarıya inmiş bulunmaktadır.
Benzer bir sorun Türkiye için de geçerlidir. Türkiye'de son 20 yılda kişi başına
düşen su miktarı 4,000 m³ 'den 1,500 m³'e düşmüş, son 40 yılda 1.300.000 hektar
sulak alan ekolojik ve ekonomik işlevini yitirmiştir [41]. Halen Türkiye 1,500-
1,600 m³/yıl kişi başına düşen ortalama su miktarı bakımından Dünya
ortalamasının oldukça gerisinde bulunmakta ve su sıkınrtısı çeken ülkeler sınıfına
girmektedir [42]. 2030 yılında, Türkiye'nin nüfusu 100 milyona ulaşağı, kişi
başına düşen su miktarının 1100 m³ olacağı ve su fakiri ülkeler sınıfına yaklaşacağı
ön görülmektedir. [41] Yıllık kullanılabilir suyun % 16’sının içme ve kullanma
amaçlı kullanıldığı binalar, Türkiye’de önemli su tüketim alanlarından birisidir
[43]. Konutlarda kullanma suyu miktarı evsel kullanım miktarının % 78’ini
oluşturmaktadır. Bu oranın % 59’u konut dışında bahçe sulamasında, % 19’luk
kısmı ise konut içerisinde kullanılmaktadır [44].
Türkiye dünyanın önde gelen yapı malzemesi üreticilerinden biri olarak demir
çelikte dünyada 10, seramik kaplama malzemelerinde Avrupa’da 3, doğaltaş –
mermerde dünya’da 5., boyada Avrupa’da 6., alçı ve camda Avrupa’da 4.
durumdadır[45]. Bu durum ekonomiye katkı ve istihdam açısından olumlu görünse
de, sektörün yüksek doğal kaynak tüketimi yanısıra yüksek yakıt ve elektrik
tüketimine bağlı sera gazı salımı ve atık oluşumu açısından çevre ve iklim
değişikliği üzerindeki olumsuz etkisi göz ardı edilmemelidir. Yapı malzemeleri
dünyadaki malzemelerin % 40’ını oluşturmakta; her yıl yaklaşık 3 milyon ton taş,
toprak, mineral, ahşap, petrol ve diğer malzemeler çıkartılarak yapı malzemesi
olarak kullanılmak için çeşitli çevresel etkiler yaratan bir dizi işlemden
geçmektedir [46]. Başta Türkiye’nin üretim bakımından 69 milyon Mt (metrik ton)
ile dünyada beşinci, Avrupa’da ise birinci sırada, tüketim bakımından ise 58
milyon Mt ile dünyada 7. sırada bulunduğu çimento sektörü olmak üzere, yapı
malzemeleri sektörü enerjinin çok yoğun kullanıldığı bir sektördür [47]. Her bir ton
çimento için atmosfere yaklaşık 1 ton CO2 salınmakta, dünya’da insan kaynaklı
CO2 üretiminin % 5 kadarı sadece çimentonun hazırlanması sırasında ortaya
çıkmaktadır [48]. Yeşil binalarda temel ölçütlerden birisinin malzemenin
korunumu olması, bu yapıların sürdürülebilir kaynak kullanımına etkisini daha net
ortaya koymaktadır.
3.2.2. Mevcut Durum
Türkiye'de yeşil binalara ilgi her geçen gün artmakta ise de, inşaat sektörüne bir
bütün olarak bakıldığında yeşil binaların payının yok denecek kadar az olduğu
görülmektedir. Aslında geçmişte Anadolu medeniyetleri yerel malzemelerin
kullanımından, kışın sıcak yazın serin ortamlara sahip evlerin inşasına, sarnıçlar ile
yağmur ve kar sularının toplanmasından, yerleşimlerin verimli düzlük arazilere
değil tarım toprağı olarak kullanılamayacak tepeler üzerine kurulmasına kadar
günümüzde uygulanmaya çalışılan bir çok yeşil tasarım ilkesini kullanmıştır.
Bugün Türkiye inşaat sektöründe sürdürülebilirlik ilkelerinin hayata geçirilmesine,
daha fazla sayıda yeşil bina inşa edilmesine veya mevcut binaların yeşil hale
getirilmesine geçmişten çok daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyaçtan
hareketle 2007 yılında 25 üyeyle kurulan ve bugün 100`den fazla üye tarafından
desteklenen Türkiye Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK), bütüncül bir
yaklaşım ve ekolojik duyarlılıkla inşa edilmiş bina ve yerleşimler aracılığıyla daha
sağlıklı yaşam ortamlarına kavuşulacağı inancıyla, toplumsal farkındalığı arttırmak
ve inşaat sektörünü bu ilkeler ışığında üretim yapmaya teşvik etmek için
çalışmaktadır [49]. Öte yandan Türkiye'de halen LEED, BREEAM ve DGNB
değerlendirme sistemlerinden sertifika almış veya alma hazırlığında olan yeşil
binaların toplam sayısı yalnızca 315'tir [50]. Bu sayının tüm dünyada 250 binin
üzerinde olduğu [50] düşünüldüğünde bu konuda ne kadar çok çaba sarfedilmesi
gerektiği ortaya çıkmaktır. Diğer taraftan Türkiye'de sertifikalı binaların özel
sektöre ait konut, işyeri, alışveriş merkezi gibi binalar olduğu, mevcut ve her yıl
yeni inşa edilen birçok kamu binası olmasına rağmen kamuya ait çevre dostu bina
sertifikası almış yalnızca iki binanın bulunduğu gözükmektedir. Bu binalar LEED
sertifikasını Gold (Altın) seviyesinde alan Başakşehir Belediyesi Teknoloji
Merkezi ile BREEAM very good sertifikası alan Küçükçekmece Belediye
Başkanlığı Binası’dır. ABD’de ofis binalarında yapılan çalışmada yeşil binaya
geçen firmaların, elektrik faturalarında %24 ile %50, su faturalarında %40 tasarruf
sağlamanın yanısıra işe devamsızlık ve işten ayrılma oranlarında %20 ila %30
arasında azalma gibi çalışan performansına yönelik pozitif sonuçlar aldığı ortaya
konmuştur [51]. Yeşil kamu binalarının hem enerji hem de çalışan verimliliğine
olumlu katkı sağlayacağını söylemek mümkündür. Bu açıdan kamu sadece
kalkınma planları, enerji performansı ve verimliliğine ilişkin yönetmelikler ve
strateji belgeleri gibi yasal düzenlemeler ile yeşil binaları teşvik etmekle
kalmamalıdır. Enerji tüketiminin yüksek olduğu, özel sektöre örnek olma ve
toplum içerisinde yeşil bina farkındalığını artırma potansiyeli taşıyan kendi
binalarının da çevre dostu olmasına dikkat etmelidir.
4. Yeşil Bina Sektörünü Teşvik Edici ve Engelleyici Etkenler
İnşaat sektörünü sürdürülebilir hale getirme stratejilerinden en önemlisi olan yeşil
binaların yaygınlaşması, bir taraftan ekonomik, sosyal, çevresel bazı unsurlarla
teşvik edilirken, başka bazı unsurlar tarafından ise engellenmektedir.
Dünya çapında yapılan bir çok çalışmada düşük işletme maliyeti ve artan bina
değerleri yeşil yapıların en önemli teşvik unsurları olarak ele alınmaktadır [52, 53,
54] Carter sürdürülebilir yapıların ekonomik anlamda diğer faydalarını azalan atık
hacmi, yaklaşan yasal düzenlemelerden korunma, yatırım sermayesine erişim, artan
marka değeri ve itibar şeklinde sıralamaktadır [55]. Enerji verimliliği ve buna bağlı
düşük işletme maliyetleri yeşil binaların çekiciliğini ve piyasa değerini etkilemekte,
günümüzde bankalar ve diğer mali kuruluşlar çevresel ve sosyal etkileri giderek
daha fazla dikkate almaktadır. Yeşil binaların sağlık ve kullanıcı memnuniyeti gibi
sosyal yönleri, kiralama ve satış değerlerini dolayısıyla pazar paylarını
artırmaktadır[56].
Bütün bunlar inşaat firmalarının ekonomik olarak yaşayabilir işletmeler olması
gerçeği ile örtüşerek yeşil binaları teşvik ederken, çoğu zaman yeşil binaların
geleneksel binalara göre daha maliyetli olduğu yönünde ki anlayış önemli bir engel
olmaktadır [57, 54]. Yeşil binalar ile yeşil olmayan binalar karşılaştırıldığında
ortalama maliyetler açısından anlamlı bir fark olmadığı [58] fikrini savunanlar olsa
da genel kanı yeşil binaların daha maliyetli oldukları şeklindedir. Hydes ve Creech
sürdürülebilir yapımın önündeki temel engellerin yüksek sermaye maliyetleri ve
yetersiz piyasa değeri olduğunu savunmaktadır [59]. Geleneksel binalar ile
karşılaştırıldığında yeşil binaların daha yüksek ilk yatırım maliyeti ve
öngörülemeyen maliyet riskleri taşıması korkusu çoğu zaman yeşil bina
uygulamalarına engel olmaktadır [56]. Sodagar ve Fieldson çalışmalarında. ilave
inşaat maliyeti korkusunun önemli olduğunu ortaya koymuşlardır [60]. İlave
maliyet riskleri bilinmeyen teknikler, deneyim eksikliği, yapım sırasında ihtiyaç
duyulan ilave test ve denetimler, üretici ve tedarikçi desteği eksikliği ve
performans bilgisi eksikliği gibi sorunlardan kaynaklanabilmekte, bu ise
müşterilerin yeşil bina uygulamalarına ilişkin çözümleri kabul etmesini
engelleyebilmektedir [59, 61]. Proje performansının sadece ekonomik olarak
değerlendirilmesi ve ekonomikliğin esas alınması yeşil yapım uygulamalarının
önünde önemli bir engel iken yaşam döngüsü maliyeti değerlendirildiğinde yeşil
binaların ekonomik olduğu ortaya çıkmaktadır [62]. Smith ve Baird (2007)
yükselen enerji maliyetlerinin "Yeni Zelanda'da sürdürülebilir binaların birincil
teşvik edici unsurlarından birisi olduğunu tespit etmişlerdir [63]. Kats
sürdürülebilir yapım uygulamalarının ilk maliyetleri % 1 ile % 25 arasında değişen
oranlarda artırmakla birlikte işletme maliyetlerinde sağlanacak tasarruf ile bu
artışın dengelenebileceğini ifade etmektedir [64]. Öte yandan maliyetlerin
belirlenmesi aşamasında, enerji verimliliği kapsamında gerçekleştirilecek
uygulamaların maliyetlerinin olduğundan büyük, sağlanabilecek potansiyel
tasarrufların ise daha küçük hesaplanması [65] bu denge hesabını olumsuz
etkilemektedir. Enerji verimli binaların işletme sırasında büyük maliyet tasarrufu
sunabildiğini ama bunun geniş kitlelere yeterince iyi iletilemediğini savunan Ala-
Juusela vd., çalışmalarında yüksek maliyet tahminlerinin doğru olmadığını, geniş
bir teknoloji ve tasarım çözümü kullanarak çok az ilave maliyetle enerji verimliliği
ve enerji performansında önemli gelişmeler sağlanabileceğini göstermişlerdir [66].
Başka bir sorun ise işletme maliyetlerinden fayda sağlayanlar ile ilk maliyetleri
karşılayan paydaşların farklı olmasının yaşam döngüsü düşüncesinin hayata
geçirilmesini zorlaştırmasıdır [67]. Gomes ve Silva ise inşaat firmalarının kazanca
odaklanarak yaşam döngüsü değerlendirmesine girmeyeceklerini, bu nedenle
pazardan ziyade hükümetin yeşil binaları desteklemesi gerektiğini savunmaktadır
[68]. Yeşil binaların sertifikalandırılmasına ilişkin maliyetler ve uzun tasarım
değerlendirmelerine bağlı olarak uzayan proje süreleri de [69] diğer bazı önemli
engellerdir.
Lübnan'da Majdalani vd. tarafından gerçekleştirilen çalışmada, mal sahipleri ve iş
geliştiricilerin ancak ilave maliyet ve risk yaratmadığı müddetçe uygulamaya razı
olmaları nedeniyle, firmaların sürdürülebilirlik uygulamalarını düşük seviyede
hayata geçirdikleri tespit edilmiştir [70]. Hem maliyete ilişkin hem de genel
anlamda uygulamaya ilişkin yeşil binalara yönelik bir risk algısının olduğu
görülmektedir. Bu risk algısı yeşil bina uygulamalarına yönelik konuların
geleneksel binalara göre daha karmaşık olmasından kaynaklanmakta, böylece yeşil
binaların yaygınlaşmasının önünde önemli bir engel teşkil etmektedir [ 54, 56].
Yeşil binaların geliştirilmesi ve uygulanması için, gelişmekte olan ülkelerde
birbirlerine benzer şekilde eğitim, kapasite, teknoloji ve poitikalara ihtiyaç
duyulduğu [62], Güneydoğu Asya bölgesinde sürdürülebilir yapımın önündeki en
önemli engellerin bilinç eksikliği, sürdürülebilir tasarım ve inşaat konusunda
eğitim eksikliği, daha yüksek maliyet algısı, zorlu ihale süreçlerine bağlı düşük
fiyat teklifleri, profesyonel kapasite yetersizliği ve düzenleyici kuralların eksik
olduğu [71], inşaat firmalarının sürdürülebilirlik uygulamalarını gerçekleştirecek
kapasitelerinin olmadığı [72] şeklindeki tespitlerin bir çoğunun bu risk algısının
kaynaklarına ve konunun karmaşıklığına işaret ettiğini söylemek mümkündür.
Kapsamlı bir çözüm olarak sürdürülebilir yapım, paydaşlar arasında iyi bir işbirliği
ve etkili iletişimi gerekli kılarken, en önemli zorluklarından birisi inovasyon, yeni
bilgi ve öğrenmeyi gerektirmesidir [73]. Araştırma ve geliştirme yeşil binaların
değerinin ve ekonomik olarak yaşayabilirliğinin gösterilmesi açısından son derece
önemlidir. Sürdürülebilir gelişim paydaşların koordinasyon, iletişim ve ağ oluşumu
içerisinde inovasyonu teşvik etmelerine ihtiyaç duyar [74]. Diğer taraftan çeşitli
ekonomik teşvik ve mali düzenlemeler, uygulamalar deneyimle maliyet etkin hale
gelene kadar inovasyonu harekete geçirebilicek ve yeni alternatiflere talep
oluşturabilecektir. [75]. Zainul-Abidin, birçok paydaşları (hükümet, geliştiriciler,
müşteriler, alıcılar/son kullanıcılar, müteahhitler, danışmanlar, üretici/ tedarikçi,
diğerleri) içeren sürdürülebilir yapıma ulaşmak için bilinç, ilgi ve bilgi ile
başlanması gerektiğini, pek çok gelişmekte olan ülkede sürdürülebilir yapıma
ilişkin bilinç eksikliğinin inşaat firmalarının motivasyonunu düşürebildiğini
savunmaktadır [76]. Benzer şekilde Bartlett ve Howard inşaat profesyonellerinin
yaşam döngüsü maliyeti ve binaların çevresel etkilerinden daha fazla haberdar
edilmeleri gerektiğini, bu sayede daha sürdürülebilir seçimler yapmak için anahtar
paydaşları teşvik edebileceklerini ileri sürmüştür [77]. Williams ve Dair
sürdürülebilir yapımın önündeki en önemli engellerden birisinin müşterilerin talep
eksikliği olduğunu, yeşil bina konusunda halkın bilinçlendirilmesinin talebin
yükselmesini sağlayacağını savunmaktadır [78]. Böylece yeşil bina konsepti ve
faydaları konusunda oluşacak sürekli bir toplumsal bilinç, talebe ve bu talebi
karşılayacak üretimin doğmasına neden olacaktır [79].
Yeşil binaların kollektif bir ürün olarak ekonomik maliyet ve faydalar dışında
başka sosyal maliyet ve faydalar da üretmektedir [80]. Örneğin Manoliadis vd.
Yunanistan'da gerçekleştirdikleri çalışmada yeşil binaların ana teşvik nedenlerini
enerji ve kaynakların korunumu, arazi kullanımına ilişkin düzenlemeler ve kentsel
planlama politikaları olarak belirlemişlerdir [81]. Günümüzde bir çok firma
işlerinin merkezine çevreyi ve sürdürülebilirlik politikalarını yerleştirdiklerinden,
faaliyetlerini yeşil binalarda sürdürmeyi tercih etmektedirler. Literatürde yeşil
binalarda mesai yapan çalışanlarda verimliliğin arttığı, işin cazip hale geldiği,
hastalık izinleri ve devamsızlıkların azaldığı ifade edilmektedir [82]. Heerwagen
sürdürülebilir binaların kaliteleri ve özellikleri ile iş dünyasının ilgisini çektiğini
belirtmektedir. Yüksek performansları ile sürdürülebilir binalar organizasyonların
ürünlerini (işgücünü çekme, iş verimi ve müşteri ilişkileri) artırmakta, böylece
azalan maliyetler ve yükselen katma değer ile ilave faydalar sağlamaktadır [83].
Kurumsal sosyal sorumlulukla ilgili taahhütte bulunan firmaların sürdürülebilir
binalara olan ilgisi daha fazladır. Örneğin perakendeciler rekabet unsuru olarak
çevresel sorumluluğu önemsemektedir. Lider aktörler ticari binaların çevresel
anlamda yaşam döngüsü performansını önemsemekte ve bu kullanıcı ya da sahibi
olarak binalara yaklaşımlarını etkilemektedir[56].
Devlet desteği yeşil binalar için anahtar teşviklerden birisidir [62]. Yapılan bazı
çalışmalar ile hükümetlerin yeşil bina uygulamalarını yaygınlaştırmak için yeterli
politikalar geliştirmedikleri ve teşvik sağlamadıkları tespit edilmiştir [54, 52]. Oysa
birçok çalışma yönetimlerin yasal düzenlemeleri, standartları ve politikalarının
yeşil binaları teşvik etmek için en verimli yollardan biri olduğunu göstermektedir
[84, 78, 53, 54]. Bu düzenlemeler, bina standartları gibi normatif düzenleme
araçları, etiketleme gibi bilgilendirici düzenleme araçları, sertifika programları gibi
ekonomi ve pazar temelli araçlar, vergi ve destek gibi mali enstrümanlar ve
teşvikler, kamu liderlik programları gibi gönüllü eylemler olabilecektir [85]. Taylor
Wessing’ e göre İngiltere'de sektörü sürdürülebilirliğe yönlendirmek maksadı ile
kullanılan çeşitli düzenleyici kontroller, politik girişimler, teşvik ve caydırıcı
tedbirler kullanılmaktadır [86].
Dünya literatüründe yeşil bina üretiminin teşvik edicisi ve engelleyecisi olarak
geçen yukarıdaki hususların, çevre, ekonomi, sosyal ihtiyaçlar, pazar, eğitim ve
organizasyon gibi bir çok değişik başlık altında toplanması mümkündür [88, 87,
89, 45] Bu bakış açısı ile yukarıda sıralanan hususları aşağıdaki şekilde
özetlenebilir:
Azalan bina yaşam döngüsü maliyeti ve işletme giderleri ile çalışan verimliliğinin
olumlu yönde etkilenmesi yeşil binaları ekonomik anlamda teşvik ederken,
yükselen kiralama ve satış fiyatları pazar anlamında teşvik sağlamaktadır. Tüm
dünyada çevre ile ilgili kaygıların artması ve bu yönde yapılan düzenlemeler,
enerjinin korunması, fosil yakıtlar kaynaklı enerji kullanımının azaltılması, suyun
ve malzemenin korunumu gibi ilkelerle tasarlanan yeşil binalara çevresel anlamda
teşvik sağlamaktadır. Artan çevre duyarlılığı, yeşil binaları organizasyonlar için
saygınlık ve prestij unsuru haline getirmektedir. Yeşil binaların ısısal, işitsel ve
görsel konfor sağlama gibi özellikleri ile daha sağlıklı ve daha verimli yaşam
ortamları sunması, sosyal anlamda teşvik edici unsurlardır.
Yeşil binaların daha fazla yaygınlaşmasını engelleyen unsurların başında ilk yapım
maliyetinin yüksek olduğu şeklindeki genel kanının geldiğini söylemek
mümkünüdür. Devlet teşviğinin yetersizliği önemli bir engel olarak görünmektedir.
Hem sektörde çalışan profesyonellerin hem de talepte bulunacak kullanıcıların
yeşil binalar ve faydaları konusunda yeterli bilgi sahibi olmamaları, arzın da talebin
de büyümesini engellemektedir. Yapı sektöründeki firmaların yeşil bina
konusundaki deneyim eksikliği, proje sürelerinin uzamasına ve ilk maliyetlerin
artmasına sebep olmaktadır. Bazı ülkelerde ihalelerin en düşük teklifle
kazanılması, yeşil yapı malzemeleri ve yapı teknolojilerinin gelişmemiş olması gibi
hususlar pazar anlamında yeşil binaların yaygınlaşmasını engellemektedir.
5. Araştırma
Türkiye'de yeşil binalara olan ilgi giderek artmakla birlikte, gelişmiş ülkelere göre
sektör hala çok küçüktür. Özel sektörün konut, ofis, alışveriş merkezi gibi değişik
yeşil bina uygulamaları olmakla birlikte, kamunun sahip olduğu yeşil bina yok
denecek kadar azdır. Oysa yeşil kamu binalarının, tekil faydalarının ötesinde, örnek
olma ve yeşil bina bilincinin yaygınlaşmasını sağlama gibi potansiyelleri
bulunmakta, Türkiye'de yeşil binaların yaygınlaşması açısından kamunun öncülük
etmesi büyük önem taşımaktadır. Yeşil binalara kamudaki bakış açısını ortaya
koyabilmek, kamuda yeşil bina uygulamalarını teşvik eden ve engelleyen unsurları
belirleyebilmek için gerçekleştirilen bu çalışmada, literatür araştırması ile
belirlenen teşvik edici ve engelleyiciler ile Gündoğan [88]’ın çalışmasında
kullanılan anket formu esas alınmıştır. Kamu çalışanları için geçerli olabilecek
hususlara göre düzenlenen anket formuna, hem yeşil binalar konusunda detaylı
bilgi sahibi hem de kamu inşaat faaliyetlerinde deneyim sahibi kişilerle yapılan
görüşmeler doğrultusunda son şekli verilmiştir. Kamuda yeşil bina üretimini teşvik
edici hususlar ekonomik, çevresel, sosyal ve organizasyonel nedenler başlıkları
altında, engelleyici hususlar ise ekonomik, sektörel, farkındalık/eğitim ve
organizasyonel nedenler başlıkları altında toplanmıştır. Anketin ilk bölümünde
katılımcılardan, belirlenen hususların ilgili kurumda yeşil bina üretiminin teşvik
edilmesinde veya engellenmesinde ne derece etkili olduğunu beşli likert ölçeğine
göre değerlendirmeleri istenmiştir. İkinci bölümde katılımcıların kişisel bilgileri
yanısıra yeşil bir bina inşa edilmesinde paydaşların ne derece önemli olduğunu
değerlendirmeleri istenmiştir. Anket formu ilgili kamu kurumunun inşaat
faaliyetlerini yürüten biriminin merkez ve taşra teşkilatlarında çalışan 43 kişi
tarafından doldurulmuştur. 11’i mimar, 20’si inşaat mühendisi, 5’i makine
mühendisi ve 7’si elektrik mühendisi olan katılımcılar işyerlerinde halen
yürüttükleri görevi 21’i kontrol, 11’i etüt ve proje, 4’ü kesin hesap ve 7’si diğer
olarak belirtmiştir.
Katılımcıların her bir başlık altında verdikleri cevaplara ilişkin göreli önem
katsayıları hesaplanarak, öncelikle her bir başlık altında sıralama elde edilmiştir.
Göreli önem katsayısı aşağıdaki formülasyonla hesaplanmıştır.
IRI : Göreli önem katsayısı (Index of Relative Importance)
W : Her bir katılımcının o önermeye ilişkin verdiği 1 ile 5 arasındaki
ağırlıktır. Burada 1 kesinlikle katılmıyorum, 2 katılmıyorum, 3 nötür, 4 katılıyorum
ve 5 kesinlikle katılıyorum şeklindedir.
A : En yüksek ağırlık değeridir. Bu durum için 5’tir.
N : Toplam katılımcı sayısıdır.
Buna göre yeşil binaları teşvik eden ekonomik, çevresel, sosyal ve organizasyonel
nedenlere ilişkin göreli önem katsayısına göre yapılan sıralamalar sırası ile Tablo
1-Tablo 4’de sunulmuştur.
Tablo 1. Yeşil Binayı Teşvik Eden Ekonomik Nedenler
No Teşvik Edici nedenler yerine Etkenler olabilir mi? IRI
1 Yıllık enerji harcamaları daha düşüktür. 0.87
2 Yeşil bina yatırımı çok iyi ekonomik geri dönüş sağlar. 0.83
3 Yıllık su tasarrufu daha yüksektir. 0.80
4 Çevresel maliyetler ve emisyon maliyetleri düşüktür. 0.78
5 Yeşil binaların ekonomik ömrü daha uzundur. 0.76
6 Şikâyetlerle uğraşma maliyetleri daha düşüktür. 0.68
7 İdame ve onarım masrafları düşüktür. 0.62
8 İlk yapım maliyeti eşit veya daha azdır. 0.42
Katılımcılar yeşil bina uygulamalarını teşvik eden en önemli ekonomik nedenler
olarak enerji harcamalarında düşüş, iyi ekonomik dönüş ve su tasarrufunu ifade
etmişlerdir. Burada ilk yapım maliyetinin eşit veya daha az olduğu önermesine
genel itibarıyla katılmıyorum cevabı verilmiştir. Yeşil binaların teknolojik ve
kullanılan malzme özellikleri dolayısıyla idame ve onarım masrafları ile
şikayetlerle uğraşma maliyetlerinin düşük olduğu şeklindeki önermelerin göreli
önem katsayılarıda daha düşük çıkmıştır.
Tablo 2. Yeşil Binayı Teşvik Eden Çevresel Nedenler
No Teşvik Edici IRI
1 Binaların çevreye olumsuz etkisini azaltır. 0.87
2 Doğal kaynak kullanımını azaltarak ekosistemi korur. 0.86
3 İklim değişikliği kontrolüne yardımcı olur. 0.80
4 Hava ve su kalitesini arttırır. 0.80
Yeşil binaların özelliği gereği, çevresel nedenlerin başta çevreye olumsuz etkileri
azaltmak olmak üzere tamamı yüksek önem katsayısına sahiptir. Bu konudaki
farkındalığın oldukça yüksek olduğu anlaşılmaktadır.
Tablo 3. Yeşil Binayı Teşvik Eden Sosyal Nedenler
No Teşvik Edici IRI
1 Bireylerin yaşam kalitesini artırır. 0.85
2 Gelişmiş iç mekan kaliteleri ile daha sağlıklı yaşam olanağı sunar. 0.84
3 Kullanıcılarının konfor, zindelik ve memnuniyetini yükseltir. 0.76
4 Güvenliği ve emniyeti artırır. 0.69
Yeşil binaların bireylerin yaşam kalitesini artırdığı ve daha sağlıklı yaşam olanağı
sunduğu şeklindeki önermeler en önemli sosyal nedenler olarak belirlenmiştir.
Tablo 4. Yeşil Binayı Teşvik Eden Organizasyonel Nedenler
No Teşvik Edici IRI
1 Kurumun itibarını ve imajını arttırır. 0.87
2 Enerji korunumu gelişimine liderlik eder. 0.86
3 Toplumsal sosyal sorumluluk bilinci yayar. 0.85
4 Yeşil bina deneyimi başka alanlarda kullanılabilir. 0.81
5 Tanınırlılığı arttırır. 0.77
6 Genç ve eğitimli insanların ilgisini çeker. 0.76
Organizasyonel nedenler olarak kurumun itibar ve imajının artırılması, enerji
korunumu gelişimine liderlik ve toplumsal sosyal sorumluluk bilinci yayma ön
plana çıkmıştır. Yeşil binaların teşvik edicilerine toplu olarak bakıldığında doğası
gereği çevresel nedenlerin ön plana çıktığı, en önemli üç nedenin ise enerji
tasarrufu, çevreye az zarar verme ve kurum itibar ve imajını artırma olduğu
görülmektedir.
Yeşil bina uygulamalarının önündeki ekonomik, farkındalık/eğitim, sektörel ve
organizasyonel nedenlere ilişkin göreli önem katsayısına göre yapılan sıralamalar
sırası ile Tablo 5-Tablo 8’de sunulmuştur.
Tablo 5. Yeşil Bina Uygulamalarının Önündeki Ekonomik Engeller
No Engelleyici IRI
1 Başlangıç yapım maliyeti çok yüksektir. 0.73
2 İlk maliyet geri dönüşüm süresi uzundur. 0.68
3 İşletme, bakım onarım ve tamir masrafları yüksektir. 0.67
4 Yeşil bina teknoloji ve malzemeleri çok pahalıdır. 0.64
5 Yeşil bina yatırımının ekonomik dönütü düşüktür. 0.55
Katılımcılar yeşil bina uygulamalarının önündeki en önemli ekonomik engeli
başlangıç yapım maliyetinin yüksekliği olarak belirtmişlerdir. Diğer ekonomik
engellerin göreli önem katsayılarının düşük olduğu görülmektedir.
Tablo 6. Yeşil Bina Uygulamalarının Önündeki Farkındalık/Eğitim Engelleri
No Engelleyici IRI
1 Kurum bünyesinde yeşil bina hakkındaki bilgiler yetersizdir. 0.85
2 Yeterli deneyime sahip uzman personel eksiği vardır. 0.85
3 Teknik personel teşvik edilmemekte ve imkân sağlanmamaktadır. 0.84
4 Danışman ve eğitim programları yeterli değildir. 0.82
5 Karışık olmasından dolayı yeşilin anlamı genel olarak bilinmiyor
ve bu konuda belirsizlik söz konusudur. 0.68
6 Yeşil binanın çevresel ve finansal performansını takip ve ölçmek
için sağlam bir sistem yoktur. 0.62
7 Maliyet-fayda değerlendirmesinin sonuçları garanti değildir. 0.53
Farkındalık/eğitim engelleri genel olarak daha önemli görülmüştür. Bilgi, eğitim,
uzman personel ve teşvik eksikliği bu konuda öne çıkan engeller olmuşlardır.
Tablo 7. Yeşil Bina Uygulamalarının Önündeki Sektörel Engeller
No Engelleyici IRI
1 Yeşil bina üretimi için yeterli sayıda tecrübeli yüklenici yoktur. 0.74
2 Yeşil bina projelendirilmesinde deneyimli yeterli sayıda proje
müellifi yoktur. 0.73
3 Türkiye için geliştirilmiş bir sertifika sistemi yoktur. 0.64
4 Yüksek standartlar şart koşulmaktadır. 0.62
5 Var olan düzenlemeler yeniliklere engel teşkil etmektedir. 0.62
6 Sertifikalı yeşil bina malzemeleri bulmak zordur. 0.59
7 İnşaat sektöründe teknoloji yeşil bina üretimi için yeterli sevide
değildir. 0.54
8 İnşaat sektörü yeniliklere ve değişimlere muhaliftir. 0.50
Sektörel engellerin başında yeşil bina konusunda deneyimli yüklenici ve proje
müellifi olmaması gelmektedir. Diğer sektörel engeller daha az önemli olarak
değerlendirilmiştir.
Tablo 8. Yeşil Bina Uygulamalarının Önündeki Organizasyonel Engeller
No Engelleyici IRI
1 Üst yöneticiler yeşil binaları öncelikli görmemektedir. 0.86
2 Yeşil bina üretiminde tek merkezli yönetim bulunmamaktadır. 0.86
3 Kamu ihale kanunu kaynaklı sorunlar bulunmaktadır. 0.85
4 Yeşil bina üretimi için yeterli kaynak yoktur. 0.81
5 Yeşil binalar standart tip yapılaşmaya engel teşkil etmektedir. 0.77
Organizasyonel engeller içerisinde üst yöneticilerin tutumu, tek merkezli olmama
ve kamu ihale kanunu kaynaklı sorunlar öne çıkarılmıştır. Yeşil bina uygulamaları
önündeki engellere toplu olarak bakıldığında organizasyonel ve farkındalık/eğitim
öğretim engellerinin ön plana çıktığı, ekonomik ve sektörel engellerin daha az
önemli olduğu görülmektedir.
Katılımcıların paydaşların önemini değerlendirmeleri sonucunda elde edilen
sonuçlar Şekil-1 de verilmiştir. Burada yüklenicinin daha az önemli görülmesinin
muhtemel nedeni iyi bir proje ve iyi bir kontrolle inşaatın düzgün şekilde
gerçekleştirilebileceği düşüncesinden kaynaklandığı değerlendirilmektedir.
Şekil-1 Yeşil binada paydaşların önem seviyesi (5 en önemli 1 en önemsiz)
3,79 3,56 3,51
2,84 2,63
0
1
2
3
4
5
Proje Müellifi
Kontrol Teşkilatı
Üst Yönetim Kullanıcı Yüklenici
6. Sonuçlar, Değerlendirme ve Öneriler
Sürdürülebilir veya yeşil binalar özellikle gelişmiş ülkelerin inşaat sektörlerindeki
paylarını her geçen gün artırmaktadır. Bu durum sektöre yenilik katma isteğinin
değil, sürdürülebilir kalkınma arayışları kapsamında inşaat sektörü kaynaklı
ekonomik, çevresel ve sosyal bir çok problemi çözme çabasının sonucu olarak
ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin, büyük oranda dışa bağımlı olduğu enerji ihtiyacının
her yıl %4 ila %5 civarında artmaya devam etmesi, 2030 yılında su fakiri ülkeler
kategorisine geçeceğinin tahmin edilmesi, mevcut yapı stokunun enerji
verimsizliğin yanısıra iç ortam kalitesi, konfor düzeyi, çevre, hijyen ve insan
ihtiyaçlarını karşılama açısından da yetersiz ve sağlıksız olması, büyük kentlerinin
büyüyerek tarım arazilerini ve doğayı hızla tahrip etmesi gibi onlarca problemi
nedeniyle, yeşil binalara olan ilgisini artırması ve sektörü hızla büyütmesi
gerekmektedir. Bu çalışmada, kamunun yeşil binalar konusunda öncülük etmesi
gerektiği düşüncesinden hareketle, kamuda bu tür uygulamaların teşvik edicilerinin
ve engelleyicilerinin neler olduğunun tespitine çalışılmıştır. Bu amaçla her yıl
onlarca yeni yapı yatırımı gerçekleştiren bir kamu kurumunda çalışan teknik
personelin konuya bakış açıları ortaya konmuştur.
Kamuda çalışan teknik personellerin yeşil binaların ilk yatırım maliyetinin daha
yüksek olabileceği ancak yaşam boyu maliyetinin çok daha düşük olduğunun
bilincinde olması önemlidir. Yeşil binaların, kamu binalarının en önemli israf
kaynaklarından olan enerji ve su gibi doğal kaynakların korunmasına katkı
sağlayacağı konusunda görüş birliği söz konusudur. Çevrenin korunması
konusundaki hassasiyetin artırılması durumunda, çevreye olan olumlu katkısına
ilişkin herhangi bir tereddüt bulunmayan yeşil binaların kamuda uygulanmasının
da önü açılacaktır. Kamu, toplumun bütün kesimlerinin hizmet verdiği veya hizmet
aldığı okul, hastane, resmi daire, yurt gibi binaları inşa etmek üzere yeni yatırımlar
gerçekleştirmektedir. Yeşil binaların bireylerin yaşam kalitesini artırdığına ve
sağlığı olumlu etkilediğine ilişkin görüş birliğinin doğal sonucu olarak, engeller
ortadan kaldırıldığında yeşil kamu binaları inşa edilmesine olan isteğin artacağını
söylemek mümkündür. Kurum itibar ve imajına katkı sağlama özellikle karar verici
konumunda bulunan üst yöneticileri yeşil bina uygulamalarına teşvik edecektir.
Kamunun yeşil bina uygulamalarının önündeki en önemli engellerin
farkındalık/eğitim ve organizasyonel engeller başlıkları altında toplandığı
görülmektedir. Bu durum kamuda özel sektör gibi bir dinamizm olmaması,
çalışanların kendilerini geliştirme zorunluluğu hissetmemesi, yenilik uygulamaktan
ve risk almaktan kaçınmaları gibi nedenlerin doğal sonucu olduğu
değerlendirilmektedir. Genel olarak engellerin üst yönetimlerin insiyatifi ile
aşılabileceği, başta kendi tutumlarını değiştirmek olmak üzere, personeli teşvik
etmek, eğitim ve danışman desteği sağlamak, kanunlarda gerekli düzenlemeleri
yapmak gibi tedbirleri almaları gerektiği görülmektedir. Sektörel engellerin,
kamunun yeşil bina talepleri ile birlikte hızla aşılabileceğini, özel sektörün kısa
zamanda kendini yeni duruma adapte edebileceğini söylemek mümkündür.
Ekonomik engellerin daha az önemli görülmesi, yeşil kamu binalarını
yaygınlaştırmak açısından önemli bir avantaj sağlamaktadır.
Bu çalışmada kamuda yeşil bina uygulamalarının teşvik edicilerinin ve
engelleyicilerinin neler olduğu bir kamu kurumu çalışanlarının görüşleri
doğrultusunda tespit edilmeye çalışılmıştır. Türkiye’de iki yapı dışında henüz
kamuda yeşil bina inşaatı gerçekleştirilmediği için, araştırmaya katılan kamu
personelinin yeşil binalar konusunda bilgisi olmakla birlikte uygulama tecrübesi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla değişik uygulamalar gerçekleştirdikten sonra
katılımcıların görüşlerinin değişmesi, daha farklı engellerin veya teşvik edici
unsurların ortaya çıkması veya tespit edilen unsurların önem seviyelerinin
değişmesi kuvvetle muhtemeldir. Buradaki amaç kamu binalarının çevre dostu
olması konusunda farkındalık yaratmak, olası teşvikleri ve engelleri önceden tespit
ederek kamu uygulamalarının önünü açmaktır. İleride uygulamaların artması ile
elde edilecek deneyimler ışığında aynı konuda yeni çalışmalar yapılması
gerekecektir. Ayrıca çalışma bir kamu kurumunda gerçekleştirildiğinden, farklı
kamu kurumlarını da kapsayacak şekilde genişletilmesinin ve tüm kamu kurumları
için genelleştirilip genelleştirilemeyeceğinin görülmesi faydalı olacaktır.
KAYNAKLAR
[1] Tıraş, H., Sürdürülebilir Kalkınma ve Çevre: Teorik Bir İnceleme, Sütçü
İmam Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler F. Dergisi , Cilt: 2 Sayı: 2
Kahramanmaraş, (2012).
[2] Low, N., Gleeson, B., Elander, I. Consuming cities the urban environment in
the global economy after the Rio Declaration, London, Rutledge (2002).
[3] Maç, N., İnşaat Sektör Raporu, Erişim Tarihi: 13.04.2015, http://www.kto.
org.tr/d/file/insaat _sektoru_rapor.pdf. (2007)
[4] Clayton, M.H. ve Radcliffe, N.J., Sustainability—A systems approach,
Edinburgh; Westview Press, (1996)
[5] Ozmehmet, E. Dünyada ve Türkiye Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımları,
Erişim Tarihi: 12.02.2014 http://journal.yasar.edu.tr/wp-content/uploads/2012/11/
vol_3_no_12_ Ecehan_OZ_ Makale.pdf
[6] Keleş, R., Kentbilim Terimleri Sözlüğü, İmge Yayınları, Ankara, Türkiye,
s.112. (1998).
[7] Ruckelshaus, W. D., Toward a Sustainable World. Scientific American,
261(3), 66-175(1989).
[8] Gladwin, T.N., Kennelly, J.J. ve Krause, T-S., Shifting Paradigms For
Sustainable Development: Implications For Management Theory And Research,
Academy of management Review, Vol:20, No:4, pp:874-907 (1995).
[9] Brundtland Report (WCED, 1987).
[10] Roodman, D. M. ve Lenssen N., Building Revolution: How Ecology and
Health Concerns Are Transforming Construction, Worldwatch Enstitüsü,
Worldwatch (1995)
[11] Wang, N. ve Adeli H., Sustainable Building Design Journal Of Civil
Engineering and Management ISSN 1392-3730 print/ISSN 1822-3605 online 2014
Volume 20(1): 1–10 doi:10.3846/13923730.2013.871330 (2014)
[12] Dixon, W, (2010), The Impacts of Construction and the Built Environment,
Erişim Tarihi: 13.04.2014, http://www. willmott dixongroup.co.uk/assets/
b/r/briefing-note-33-impacts-of-construction-2.pdf
[13] Burnett, J., Sustainability and Sustainable Buildings The Hong Kong
Institution of Engineers Transactions, Vol 14, No 3, pp1-9 09 Apr 2013.
[14] WBGC, The Business Case for Green Building: A Rewiev of the Costs and
Benefits for Developers, Investors and Occupants. Erişim Tarihi: 12. 03. 2015,
http://www.worldgbc.org /files/1513/ 6608/0674/ Business_Case_For_Green_
Building_Report_WEB_2013-04-11.pdf, (2013)
[15] Vyas, S., Ahmed, S., Parashar, A. , “BEE (Bureau of energy efficiency) and
Green Buildings”, International Journal of Research, 1, 23 -32 (2014).
[16] ASTM International, Standard Guide for General Principles of Sustainability
Relative to Buildings, Designation: E 2432-05. (2005).
[17] IGBC, Green Building Defined, Erişim Tarihi: 19.05.2015,
https://igbc.in/igbc/redirect Html.htm?redVal =showAboutusnosign
[18] Çapkın, D. F., Yeşil Mimari Olarak Tanımlanan Projelerde Ekolojik Yapım
Sistemlerinin Yeri, Yüksek Lisans Tezi, Beykent Üniversitesi, İstanbul, (2010).
[19] Erten, D., Yeşil Yatırım, Erişim Tarihi: 21.12.2015, http:// www.gmtr.com
[20] Kim, J.J., Rigdon, B., Sustainable Architecture Module. In Qualities, Use and
Examples of Sustainable Building Materials; Graves, J., Ed.; University of
Michigan: Michigan, MI, USA, (1998).
[21] Andrews, R.L., Managing the Environment, Managing Ourselves, New
Haven, Connecticut: Yale University Press, (1999).
[22] Tuna M., Enerji Çevre ve Toplum, II. Çevre Enerji Kongresi, 15-17 Kasım,
İstanbul, (2001).
[23] Yellamraju, V., Evaluation and Design of Double-Skin Facades for Office
Buildings in Hot Climates BS Thesis, Teksas: A&M University, (2004).
[24] Stahel, H. P., “Baukunst und Gesundheit”, AT, İsviçre,(1990).
[25] Aktuna, M., Geleneksel Mimaride Binaların Sürdürülebilir Tasarım Kriterleri
Bağlamında Değerlendirilmesi, YTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul, (2007).
[26] Esin, T. ve Yüksek, İ., Çevre Dostu Ekolojik Yapılar, 5. Uluslararası İleri
Teknolojiler Sempozyumu (IATS’09), 13-15 Mayıs 2009, Karabük (2009).
[27] WGBC, World Green Building Council Annual Report 2012/2013.
Erişim Tarihi:12.04.2015, http://www.worldgbc.org/files/7013/8186/5425/World
GBC_Annual _ Report_2013_Final.pdf
[28] USGBC, Leadership in Energy and Environmental Design (LEED) Rating
System [online], Erişim Tarihi : 17.05.2015, http://www.usgbc.org/ DisplayPage.
aspx?CategoryID=19
[29] Turner, C. ve Frankel, M., Energy Performance of LEED for New
Construction Buildings: Final Report. Washington DC 20056, U.S. Green
Building Council (USGBC) [online], Erişim Tarihi : 24.04.2015 http://www.
newbuildings.org/downloads/Energy_Performance_of_LEED-NC_Buildings-
Final_3-4-08b.pdf
[30] Seppanen, O., “AB BEP Yönetmeliği”, Türk Tesisat Mühendisleri Derneği
Dergisi, sayı: Mart-Nisan 2010.
[31] Ye, C., L., Cheng, Z., Wang, Q., Lin, H., Lin, C., Liu, B., Developments of
Green Building Standards in China, Renewable Energy 73 115-122, (2015).
[32] UNEP, Towards a Green Economy: Pathways to Sustainable Development
and Poverty Eradication, UNEP /GRİD-Arendal, Naorabi. , (2011).
[33] Narin M. ve Akdemir S., “Enerji Verimliliği ve Türkiye”, UEK-TEK 2006
Uluslararası Ekonomi Konferansı, Türkiye Ekonomi Kurumu, 11-13 Eylül 2006,
Ankara.
[34] Özyurt, G. ve Karabalık, K., “Enerji Verimliliği, Binaların Enerji Performansı
ve Türkiye’deki Durumu”, Türkiye Mühendislik Haberleri Dergisi, 457 (54), 32 –
34. (2009).
[35] Bayrak M. ve Esen, Ö., Türkiye’nin Enerji Açığı Sorunu ve Çözümüne
Yönelik Arayışlar, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 28,
Sayı: 3, ( 2014).
[36] İZODER, Isı Yalıtımı Planlama Raporu 2010 – 2023, Erişim Tarihi:
10.06.2015 http://www.izoder.org.tr/tr/dokumanlar/isi_yalitimi/izoder_isi_yalitim_
raporu.pdf
[37] Acuner, E., Binalarda Enerji Verimliliği, Erişim Tarihi: 02.02.2015
http://www.emhk.itu.edu.tr
[38] KILKIŞ, Ş., Net-Sıfır Binalar ve Kentler İçin Akılcı Ekserji Yönetim Modeli,
11. Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresi,17-20 Nisan, İzmir (2013).
[39] Cakmanus, İ., Kaş, İ., Künar, A., Gülbeden, A., Yüksek Performanslı
Sürdürülebilir Binalara İlişkin Bir Değerlendirme, Yeşil Bina, Haziran (2010).
[40] Çamlıbel, M., E., 2023 Yılında Türkiye’de Yeşil Binalar, Ekoyapı Dergisi, 10,
42-45, (2012).
[41] Bal, E., Su Hayattır, Hayatınızı Koruyun, Erişim Tarihi: 02.04.2015
http://www.yesiloji.com/yesilhaber/su-hayattir-hayatinizi-koruyun
[42] Alpaslan, N., Tanık, A., Dölgen, D., Türkiye’de Su Yönetimi Sorunlar ve
Öneriler, TÜSİAD Yayın No: T/2008-09/469, (2008).
[43] Çakmak, B., Yıldırım, M., Aküzüm, T., Türkiye’de Tarımsal Sulama
Yönetimi, Sorunlar ve Çözüm Önerileri. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası II. Su
Politikaları Kongresi. Cilt I, s.215-223, Ankara, (2008).
[44] Şahin, N. İ., Manioğlu, G., “Binalarda Yağmur Suyunun Kullanılması”,
Tesisat Mühendisliği 125, 21 – 32, (2011).
[45] TOBB, Türkiye İnşaat Malzemeleri Sektör Görünüm Raporu 2011, Erişim
Tarihi: 01.05.2015, http://www.tobb.org.tr/Documents/yayinlar
[46] Erten, D., Yeşil Binalar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Bölgesel Çevre
Merkezi, Ankara, Erişim Tarihi: 04.05.2015,
http://www.rec.org.tr/dyn_files/20/5924-V-YESIL-BINALAR.pdf.
[47] ATIG Yatırım Menkul Değerler, Çimento Sektörü, Erişim Tarihi: 24.04.2015
http://www.atig.com.tr/Arastirma/Raporlar/tr/cimentosektor.pdf
[48] Candemir, B., Beyhan, B., Karaata, S., İnşaat Sektöründe Sürdürülebilirlik:
Yeşil Binalar ve Nanoteknoloji Stratejileri, Sis Matbaacılık, İstanbul, (2012).
[49] Türk Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği, Erişim Tarihi: 04.05.2015,
http://www.cedbik.org/
[50] The Green Building Information Gateway, Erişim Tarihi: 08.05.2015,
http://www.gbig.org
[51] Konut Haberleri, Erişim Tarihi: 28.04.2015, (http://www.konuthaberleri.
com/cevre-dostu-binalarda-simdi-sira-kamu-kurumlarinda-47571.htm)
[52] Zhang, X., Shen, L., Wu, Y., Green Strategy For Gaining Competitive
Advantage in Housing Development: A China Study, Journal of Cleaner
Production, 19 , 157-167, (2010).
[53] Pitt, M., Tucker, M., Riley, M., Longden, J., Towards Sustainable
Construction: Promotion and Best Practices, Construction Innovation, Vol. 9, No.2,
201-224, (2007).
[54] Chan, E.H.W., Qian, Q.K., Lam P.T.I., The Market for Green Building in
Developed Asian Cities-the Perspectives of Building Designers, Energy Policy,
37, 3061-3070, (2009).
[55] Carter, E., Making Money from Sustainable Homes: A Developer’s Guide,
CIOB/PDM Consultants, (2007).
[56] Häkkinen, T. ve Belloni, K., Barriers and Drivers for Sustainable Building,
Building Research &Information, 39(3), 239-255, (2011).
[57] Yudelson, J., Green Building Through Integrated Design, New York:
McGraw-Hill Companies, Inc, (2009).
[58] Davis Langdon- Global, Erişim Tarihi: 12.04.2015,
http://www.davislangdon.com
[59] Hydes, K. ve Creech, L., Reducing Mechanical Equipment Cost: The
Economics of Green Design, Building Research & Information, 28(5/6), 403–407,
(2000).
[60] Sodagar, B. ve Fieldson, R., Towards a Sustainable Construction Practice,
Construction Information Quarterly, 10, 101–108, (2008).
[61] Larsson, N., ve Clark, J., Incremental Costs Within the Design Process for
Energy Efficient Buildings, Building Research & Information, 28(5/6), 413-418.
(2000).
[62] Serpella, A., Kortb, J., Verac S., Awareness, Actions, Drivers and Barriers
of Sustainable Construction in Chile, Technological and economic development of
Economy, ISSN 2029-4913 Volume 19(2): 272–288, (2013).
[63] Smith, J. ve Baird, G., SB07 Presentations, Erişim Tarihi: 12.08.2014,
http://sbo7presentations.co.nz
[64] Kats, G. ve Capital, E., The Cost and Financial Benefits of Green Buildings: A
Report to California Sustainable Building Task Force, California, (2003).
[65] Bartlett, E. and Howard, N., Informing the Decisionmakers on the Cost and
Value of Green Building, Building Research & Information, 315–324, (2000).
[66] Ala-Juusela, M., Huovila, P., Jahn, J., Nystedt, A., Vesanen, T., Energy Use
and Greenhouse Gas Emissions from Construction and Buildings Final report
provided by VTT for UNEP, Paris, UNEP. (2006)
[67] Bordass, W., Cost and Value: Fact and Fiction, Building Research &
Information, 28(5/6), 338–352, (2000).
[68] Gomes, V., Silva, M. G. D., Exploring Sustainable Construction: Implications
From Latin America, Building Research & Information 33: 428–440, (2005).
[69] Ang, S. L., ve Wilkinson, S. J., Is the Social Agenda Driving Sustainable
Property Development in Melbourne, Australia Property Management , 4-5.
(2008).
[70] Majdalani, Z., Ajam, M., Mezher, T., Sustainability in the construction
industry: a Lebanese case study, Construction Innovation 6: 33–46, (2006).
[71] Shafii, F., Ali, Z. A., Othman, M. Z., Achieving Sustainable Construction in
the Developing Countries of Southeast Asia, in 6th Asia-Pacific Structural
Engineering and Construction Conference, Kuala Lumpur, Malaysia. (2006).
[72] CIB Report Publication 237, Agenda 21 on Sustainable Construction, (1999).
[73] Rydin, Y., Amjad, U., Moore, S., Nye, M. and Withaker, M., Sustainable
Construction and Planning. The Academic Report. Centre for Environmental
Policy and Governance, The LSE SusCon Project, CEPG, London School of
Economics, London, (2006).
[74] Gerlach, A., Sustainable Entrepreneurship and Innovation, Centre for
Sustainability Management, University of Lueneburg, (2000).
[75] Dewick, P. ve Miozzo, M., Sustainable Technologies and the Innovation–
Regulation Paradox Futures, 34, 823–840, (2002).
[76] Zainul-Abidin, N. Investigating the Awareness and Application of Sustainable
Construction Concept by Malaysian Developers, Habitat International 34: 421–
426, (2010).
[77] Bartlett E. ve Howard, N., Informing the Decision Makers on the Cost and
Value of Green Building, Building Research and Information, 28:5, 315-324.
(2000)
[78] Williams, K., ve Dair, C., What is Stopping Sustainable Building in England?
Barriers Experienced by Stakeholders in Delivering Sustainable Developments.
Sustainable Development, 15(3), 135-147, ( 2007).
[79] Toronto Green Development Standard Report (2006), Erişim Tarihi:
12.05.2014, http://www.toronto.ca/planning/environment/greendevelopment.htm
[80] Kohler, N., Long-term Design, Management and Finance for the Built
Environment, Building Research & Information, 36(2), 189–194, (2008).
[81] Manoliadis, O., Tsolas, I., Nakou, A., Sustainable Construction and Drivers of
Change in Greece: a Delphi Study, Construction Management and Economics 24:
113–120. (2006). http://dx.doi.org/10.1080/01446190500204804
[82] Bond, S., Best of the Best in Green Design: Drivers and Barriers to
Sustainable Development in Australia, 2010 PRRES Conference, Sydney. (2010).
[83] Heerwagen, J., Green Building, Organizational Success and Occupant
Productivity, Building Research & Information, 28(5/6), 353–367, (2000).
[84] Wilson, J.L. ve Tagaza, E., Green Buildings in Australia: Drivers and
Barriers, The University of Melbourne, Business Outlook and Evaluation, (2004).
[85] Koppel, S. ve Urge-Vorsatz, D., Assessment of Policy Instruments for
Reducing Greenhouse Emissions from Buildings. Report for UNEP SBCI. Central
European University, Budapest, (2007).
[86] Taylor Wessing LLP. , Behind the Green Facade, Erişim Tarihi: 15.05.2015,
http://www.taylorwessing.com/sustainability/docs/taylor_wessing_sustainability_re
port.pdf
[87] Perrett G.A., The Key Drivers and Barriers to the Sustainable Development of
Commercial Property in New Zealand, A Dissertation Submitted in Partial
Fulfilment of the Requirements for the Degree of Master of Property Studies at
Lincoln University, (2011).
[88] Gündoğan, H., Motivators And Barriers For Green Buildıng Construction
Market In Turkey, A Thesıs Submıtted in Partial Fulfillment of The Requirements
for the Degree of Master of Science in Civil Engineering Middle East Technical
University, Ankara (2012).
[89] Djokoto1, S.D., Dadzie1, J., Ohemeng, E., Barriers to Sustainable
Construction in the Ghanaian Construction Industry: Consultants Perspectives,
Journal of Sustainable Development; Vol. 7, No. 1; ISSN 1913-9063 E-ISSN 1913-
9071 Published by Canadian Center of Science and Education, (2014)