yeŞİl kamu bİnasi uygulamalarini teŞvİk eden ve engelleyen etkenlerİn deĞerlendİrİlmesİ

25
YEŞİL KAMU BİNASI UYGULAMALARINI TEŞVİK EDEN VE ENGELLEYEN ETKENLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ Serkan.Yıldız a , Mustafa Yılmaz b , Yrd.Doç.Dr. Serkan KIVRAK c , Doç.Dr.A.Burcu Gültekin d a Kara Harp Okulu Komutanlığı, İnşaat Müh. Böl., Ankara, [email protected] b Kara Harp Okulu Komutanlığı, İnşaat Müh. Böl., Ankara, [email protected] c Anadolu Üniversitesi, İnşaat Müh. Böl., Eskişehir, [email protected] d Gazi Üniversitesi, Teknoloji Fak. İnş.Müh. Böl., Ankara, [email protected] ÖZET II. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan kontrolsüz kalkınma süreci ile ortaya çıkan ağır çevresel sorunların çözümüne yönelik kalkınma ve doğal çevre arasında denge kurulması arayışları [1], insanların ve diğer canlıların yaşamları üzerinde etkili olan tüm faktörleri içinde barındıran, çevreyi ve beşeri sermayeyi dikkate alan, kaynakların optimum kullanımını amaçlayan uzun dönemli bir kalkınma modeli olarak “sürdürülebilir” kalkınmaya odaklanılmasını sağlamıştır [2]. Günümüzde inşaat sektörü büyük hacmi, yüksek doğal kaynak tüketimi ve çevreye olumsuz etkileri nedeniyle, sürdürülebilirlik ilkelerinin uygulanması gereken sektörlerin başında gelmektedir. İnşaat sektörünü sürdürülebilir hale getirme stratejilerinin binalara yoğunlaşması ile birlikte yapı yaşam döngüsü boyunca çevresel ve sosyal sorumlulukların dikkate alınması felsefesi ile tasarlanan yeşil binalar ön plana çıkmıştır. Bugün başta Amerika olmak üzere gelişmiş ülkelerde yeşil bina sektörü inşaat sektörü içerisinde önemli paya sahip hale gelmiştir. Türkiye için inşaat sektörü çalışan nüfusun % 6’ya yakınının istihdam edildiği, gayri safi milli hâsıla (GSMH) içindeki doğrudan payı % 5, dolaylı payı % 30’u bulan [3] önemli bir sektördür. Başta enerji hammaddelerinde dışa bağımlılığımız ve çevre üzerinde artan baskı olmak üzere, bir çok önemli etken yeşil binaların Türkiye için önemini arttırsa da, ülkemizde bugün sadece özel sektörün uygulamalarının görüldüğü, gelişmiş ülkelere kıyasla çok küçük bir yeşil bina sektörü bulunmaktadır. Türkiye İstatitik Kurumu (TÜİK) 2000 yılı verilerine göre Türkiye'de 280 bin civarında kamu binası bulunmasına, okuldan, hastahaneye, resmi dairelerden, yurtlara kadar değişik kullanım amacı ile her yıl yüzlerce yeni kamu binası inşa edilmesine rağmen, neredeyse yeşil bina sınıfına giren kamu binasının olmaması düşündürücüdür. Kamunun sadece sınırlı yasal düzenlemeler ile değil, bizzat uygulamaları ile özel sektöre örnek teşkil etmesi, ülkemizde yeşil binaların yaygınlaşmasının önünü açacaktır. Bu çalışmada kamuda yeşil bina üretimini teşvik eden ve engelleyen unsurların belirlenmesi amacıyla, her yıl

Upload: kho-akademik

Post on 15-Nov-2023

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

YEŞİL KAMU BİNASI UYGULAMALARINI TEŞVİK EDEN VE

ENGELLEYEN ETKENLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Serkan.Yıldıza, Mustafa Yılmaz

b, Yrd.Doç.Dr. Serkan KIVRAK

c,

Doç.Dr.A.Burcu Gültekind

aKara Harp Okulu Komutanlığı, İnşaat Müh. Böl., Ankara, [email protected]

bKara Harp Okulu Komutanlığı, İnşaat Müh. Böl., Ankara, [email protected]

cAnadolu Üniversitesi, İnşaat Müh. Böl., Eskişehir, [email protected]

dGazi Üniversitesi, Teknoloji Fak. İnş.Müh. Böl., Ankara, [email protected]

ÖZET

II. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan kontrolsüz kalkınma süreci ile ortaya

çıkan ağır çevresel sorunların çözümüne yönelik kalkınma ve doğal çevre arasında

denge kurulması arayışları [1], insanların ve diğer canlıların yaşamları üzerinde

etkili olan tüm faktörleri içinde barındıran, çevreyi ve beşeri sermayeyi dikkate

alan, kaynakların optimum kullanımını amaçlayan uzun dönemli bir kalkınma

modeli olarak “sürdürülebilir” kalkınmaya odaklanılmasını sağlamıştır [2].

Günümüzde inşaat sektörü büyük hacmi, yüksek doğal kaynak tüketimi ve çevreye

olumsuz etkileri nedeniyle, sürdürülebilirlik ilkelerinin uygulanması gereken

sektörlerin başında gelmektedir. İnşaat sektörünü sürdürülebilir hale getirme

stratejilerinin binalara yoğunlaşması ile birlikte yapı yaşam döngüsü boyunca

çevresel ve sosyal sorumlulukların dikkate alınması felsefesi ile tasarlanan yeşil

binalar ön plana çıkmıştır. Bugün başta Amerika olmak üzere gelişmiş ülkelerde

yeşil bina sektörü inşaat sektörü içerisinde önemli paya sahip hale gelmiştir.

Türkiye için inşaat sektörü çalışan nüfusun % 6’ya yakınının istihdam edildiği,

gayri safi milli hâsıla (GSMH) içindeki doğrudan payı % 5, dolaylı payı % 30’u

bulan [3] önemli bir sektördür. Başta enerji hammaddelerinde dışa bağımlılığımız

ve çevre üzerinde artan baskı olmak üzere, bir çok önemli etken yeşil binaların

Türkiye için önemini arttırsa da, ülkemizde bugün sadece özel sektörün

uygulamalarının görüldüğü, gelişmiş ülkelere kıyasla çok küçük bir yeşil bina

sektörü bulunmaktadır. Türkiye İstatitik Kurumu (TÜİK) 2000 yılı verilerine göre

Türkiye'de 280 bin civarında kamu binası bulunmasına, okuldan, hastahaneye,

resmi dairelerden, yurtlara kadar değişik kullanım amacı ile her yıl yüzlerce yeni

kamu binası inşa edilmesine rağmen, neredeyse yeşil bina sınıfına giren kamu

binasının olmaması düşündürücüdür. Kamunun sadece sınırlı yasal düzenlemeler

ile değil, bizzat uygulamaları ile özel sektöre örnek teşkil etmesi, ülkemizde yeşil

binaların yaygınlaşmasının önünü açacaktır. Bu çalışmada kamuda yeşil bina

üretimini teşvik eden ve engelleyen unsurların belirlenmesi amacıyla, her yıl

önemli sayıda yeni bina yatırımı gerçekleştiren bir kamu kurumunda çalışan teknik

personelin konuya yaklaşımları irdelenmiştir. Elde edilen sonuçlardan yola

çıkılarak kamuda yeşil bina uygulamalarına gidilmesine yönelik önerilerde

bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Kentsel Dönüşüm, Sürdürülebilir Tasarım, Sürdürülebilir Kentsel

Dönüşüm, Sürdürülebilir Kentsel Tasarım

1. Giriş

Dünya nüfusunun ikiye katlanarak 600 milyonu bulması 0-1500 yılları arasındaki

1500 yıl içerisinde gerçekleşirken, 1750-1900 yılları arasında ki 150 yıl içerisinde

ikiye katlanarak 1.7 milyara ve 1950'den 1980'e yanlızca 30 yıl içerisinde tekrar

ikiye katlanarak 4.8 milyara çıkmıştır [3]. Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra

ortaya çıkan hızlı yapılanma, kapitalist/teknolojik/endüstriyel gelişme ve

kontrolsüz nüfus artışı ile birlikte, doğal sistemler tüm alanlarda çağın dışına itilmiş

ve tüketimin ön planda olduğu kontrolsüz bir kalkınma süreci doğmuştur [4]. Bu

süreç ekolojik dengelerin bozulması, aşırı nüfus, kaynakların tükenmesi, su

kaynaklarının azalması, havanın kirlenmesi, doğada kimyasalların ve ağır

metallerin yayılmaya başlaması gibi problemleri ortaya çıkarmıştır [5]. Kalkınma

ve doğal çevre arasında denge kurulması arayışları, insanların ve diğer canlıların

yaşamları üzerinde etkili olan tüm faktörleri içinde barındıran çevreyi ve beşeri

sermayeyi dikkate alan, kaynakların optimum kullanımını amaçlayan uzun dönemli

bir kalkınma modeli oluşturulmasına [2], bir başka ifade ile “sürdürülebilir”

kalkınmaya odaklanılmasını sağlamıştır. İnşaat sektörü yüksek doğal kaynak

tüketimi ve çevreye olumsuz etkileri açısından sürdürülebilir kalkınmanın en

önemli uygulama alanlarından birisi haline gelirken, sektörü sürdürülebilir hale

getirme stratejileri binalara odaklanmış ve bina yaşam döngüsü boyunca çevresel

ve sosyal sorumlulukların dikkate alınması felsefesi ile tasarlanan yeşil binalar ön

plana çıkmıştır. Türkiye için inşaat sektörü çalışan nüfusun % 6’ya yakınının

istihdam edildiği, GSMH içindeki doğrudan payı % 5, dolaylı payı % 30’u bulan

[3] önemli bir sektördür. Sektörün büyüklüğü, ülkenin başta enerji hammaddeleri

olmak üzere doğal kaynaklarının azlığı ve her geçen gün büyüyen çevre

problemleri gibi önemli etkenler Türkiye’nin yeşil binaları çok daha yoğun olarak

gündemine almasını zorunlu kılmaktadır.

2. Sürdürülebilirlik ve Yeşil Binalar

2.1. Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirlik “çevre değerlerinin ve doğal kaynakların savurganlığa yol

açmayacak biçimde akılcı yöntemlerle, bugünkü ve gelecek kuşakların hak ve

yararları da göz önünde bulundurularak kullanılması ilkesinden özveride

bulunmaksızın, ekonomik gelişmenin sağlanmasını amaçlayan çevreci dünya

görüşü” şeklinde tanımlanmaktadır [6]. Ruckelshaus’a (1989) göre ise

sürdürülebilirlik “ekolojinin en geniş sınırları içinde ekonomik büyümenin ve

kalkınmanın karşılıklı etkileşim ile sağlanacağı ve zaman içinde korunacağı

doktrindir” [7]. Sürdürülebilirlik toplumun sosyal, kültürel, bilimsel, doğal ve insan

kaynaklarının tümünün ihtiyatlı kullanılmasını sağlayan ve buna saygı duyma

temelinde sosyal bir bakış oluşturan katılımcı bir süreci [8] ifade eder. Çoğu zaman

sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma kavramlarının bir arada kullanıldığı

görülmektedir. Kalkınmanın sosyal ekonomik ve ekolojik boyutlarının açık bir

şekilde ele alınması Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunun (WCED) 1987

yılında “Bizim Ortak Geleceğimiz” raporunu yayınlaması ile mümkün olmuştur.

Brundtland Raporu olarak da bilinen söz konusu raporda sürdürülebilir

kalkınmanın en ünlü ve en bilinen tanımı bugünün ihtiyaçlarının, gelecek nesillerin

kendi ihtiyaçlarını karşılama yetisinden noksan bırakmayacak şekilde karşılanması

şeklinde yapılmıştır [9].

2.2. Yeşil Binalar ve Tasarım Esasları

İnşaat sektörü beşikten mezara kadar süren faaliyetleri ve yoğun kaynak kullanımı

ile çevre üzerinde büyük etkileri olan bir sektördür. Yapılaşma faaliyetleri her yıl

küresel olarak kullanılan taş, çakıl ve kumun % 40’ını, doğal ahşabın % 25’ini,

suyun % 16’sını ve enerjinin % 40’ını tüketmektedir [10]. Amerika’da bina sera

gazı salımlarının her yıl 19.000 km yol yapan 22 milyon yeni arabaya eşit olduğu,

şehirlerde ortaya çıkan sera gazı salımlarının % 70’inden fazlasının binalardan

kaynaklandığı ve binaların Amerika’daki enerji tüketiminin % 70’ini

gerçekleştirdiği tahmin edilmektedir [11]. Büyük miktardaki bu tüketim, binaları,

hava ve su kirliliği, doğanın bozulması, ormanların yok edilmesi, biyolojik

çeşitliliğin azalması gibi birçok çevresel sorunun da kaynağı haline getirmektedir.

Şehirlerdeki hava kirliliğinin % 23’ü, sera gazı üretiminin % 50’si, su kirliliğinin %

40’ı ve katı atığın % 40’ı binalardan kaynaklanan çevresel sorunlardır [12].

Bütün bu gerçekler, genelde inşaat sektörünün özelde ise binaların

sürdürülebilirliğini sağlama çabalarını doğurmuş, yeşil binaların inşası ile binaların

enerji tüketiminin, çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin en aza

indirilmesi hedeflenmiştir. Hibrid ve elektrikli otomobillerin otomobil endüstrisinin

yüzünü değiştirmesine benzer şekilde, yeşil veya sürdürülebilir binalar konsepti de

çok daha yavaş olsa da inşaat sektörünün yüzünü değiştirmeye başlamıştır [11].

Yeşil binaların genelde çevrenin korunmasını vurgulayan bir çok tanımı

yapılmaktadır. Yeşil, bir ürün veya faaliyetin çevreye olumsuz etkilerini azaltmak

suretiyle bu ürün veya faaliyetin çevre dostu hale getirilmesini vurgularken yeşil

binalar da genel olarak çevreye zararlı etkileri azaltılan binaları ifade etmektedir

[13]. Dünya Yeşil Bina Konseyi (World Green Building Council-WGBC); yeşil

binaların ilk olarak aşırı enerji ve doğal kaynak tüketimine bir tepki olarak

doğduğunu, zamanla kavramın değişerek etkili enerji kullanımından daha fazlasını

ifade ettiğini belirtmektedir [14]. Yeşil bina, tasarımından yapım, onarım, bakım ve

kullanımına kadar tüm süreçlerde, çevresel değerlere saygının ve kaynakların etkili

şekilde kullanımının ön planda tutulduğu binadır [15]. Amerikan Test ve Malzeme

Birliği (American Society for Testing and Materials- ASTM) yeşil binayı,

belirlenen yapı performansını gösterirken, hem yapım hem de hizmet süresi

boyunca yerel, bölgesel ve küresel ekosisteme verilen zararı en aza indiren ve

ekosistemin fonksiyonlarını iyileştiren bina şeklinde tanımlamaktadır [16]. Burada

sürdürülebilirliğin çevresel boyutuna vurgu yaparken, ASTM aynı zamanda yeşil

binanın kaynak yönetiminde ve hizmet performansında verimi optimize ettiğini,

çevreye ve insan sağlığına verilen zararı en aza indirdiğini de açıkça belirtmektedir

[13]. Hindistan Yeşil Bina Konseyi – IGBC (2012); yeşil binaları “geleneksel

binalara kıyasla daha az su tüketen, optimum seviyede enerji kullanan, doğal

kaynakları koruyan, daha az atık üreten ve canlı sağlığını korunmasını sağlayan

binalar” olarak tanımlar [17]. Yeşil binalar doğal ışık ve iç mekan hava kalitesiyle,

kullanıcıların sağlığını, konforunu, üretkenliğini korur ve geliştirir; yapımı ve

kullanımı sırasında doğal kaynakların tüketimine duyarlıdır ve çevre kirliliğine

neden olmaz, yıkımından sonra diğer yapılar için kaynak oluşturur ya da çevreye

zarar vermeden doğadaki yerine geri döner [18]. Erten’ e göre bir binaya “yeşil

bina” unvanını; yer seçimi, tasarım, innovasyon binada kullanılan yapı

malzemelerinin özellikleri, yapım tekniği, atık malzemelerin yeniden kullanımı

konularındaki seçici yaklaşımlar vermektedir [19].

Akademisyenler ve konunun uzmanları yeşil veya bir başka ifadeyle sürdürülebilir

binaların tasarımına esas çok sayıda ölçüt geliştirmiş ve bunları değişik başlıklar

altında toplamışlardır. Sürdürülebilir bina tasarım esaslarının üç temel ilkesini

kaynakların korunumu, yaşam döngüsü tasarımı ve insan için tasarım olarak

belirleyen ve bu ilkelerden strateji ve yöntemler geliştiren [20] Kim ve Rigdon'un

ortaya koyduğu kavramsal çerçeve bu konudaki en başarılı çalışmalardan birisidir.

Kaynakların korunumu ilkesi enerjinin, suyun ve malzemenin korunmasını içerir.

Andrews’e göre çevreyi üretim ve enerji kullanımından daha fazla etkileyen

herhangi bir insani aktivite bulunmamaktadır [21]. Üretim sürecinden tüketim

sürecine büyük çevresel sorunlar yaratan, büyük ölçüde kömür, petrol, doğal gaz

gibi fosil yakıtlardan elde edilen enerjinin üretim sürecinde doğal kaynaklar tahrip

edilmekte, bu durum toplumların toplumsal yaşantılarını ve sağlıklarını derinden

etkilenmektedir. Enerji tüketim sürecinde ise fosil yakıtların yanması sonucu ortaya

çıkan hidrojen oksit ve kükürt dioksit gibi gazlar hava kirliliğine, asit yağmurlarına

ve sera etkisi yaratarak küresel iklim değişikliğine yol açmaktadır [22]. Enerjinin

korunumu ile yapı yaşam döngüsünde kullanılan ve yenilenemeyen enerji

kaynaklarının miktarı azaltılırken, tükenmekte olan fosil yakıtlarının kullanımının

azaltılması ve yerine doğal enerji kaynaklarından yararlanılması amaçlanır [23]. Su

korunum ölçütleri; yağmur suyunun yeniden kullanımı, su etkin peyzaj tasarımı, gri

suyun yeniden kullanılması ve tasarruflu su donatılarının seçilmesi olarak

sıralanabilir. Stahel malzemenin değerlendirmesi ölçütlerini; üretim aşamasında

gerek duyulan enerji miktarı, üretim aşamasında atık madde ve yan ürün olarak

çıkan zararlı maddeler, malzemenin geri dönüşebilirliği, malzemenin tekrar

kullanılabilirliği, yerel kaynaklardan sağlanabilirliği, merkezi büyük tesisler

dışında üretim ve uygulama olanakları, kişi sağlığı ve ortamın konfor düzeyindeki

etkileri şeklinde sıralamaktadır [24].

Yapım öncesi, yapım ve yapım sonrası evrelerinden oluşan yaşam döngüsü

tasarımı ilkesi kaynakların faydalı olduğu bir şekilden, faydalı olabileceği diğer bir

şekle dönüşebileceği ve faydalı ömrünün hiç bitmeden devam edebileceği bir

sistem yaratma esasına dayanmaktadır [20].

İnsan için tasarım, sürdürülebilir tasarımın üçüncü ama belki de en önemli

ilkesidir. İlke doğal ortamların korunumu, kentsel tasarım, arazi planlaması ve

insan konforuna yönelik tasarım olmak üzere üç önemli strateji içermektedir.

Yapının çevreyle bir bütün olarak tasarlanması, yapının konumlandırılacağı mevcut

arazinin topografya, iklimsel veriler, doğal çevre örtüsü, yapay çevre ögeleri gibi

verilerin belirlenmesi ve değerlendirilmesi gereklidir [25]. Kentsel tasarım ve arazi

planlaması stratejisi, kişi başı yeşil alan miktarının artırılması, kişi başına otomobil

kullanımının azaltılması, bisiklet yolu miktarının artırılması, yaya dostu sokakların

artırılması, karma kullanımına izin veren alanların artırılması, tarıma elverişli olan

verimli topraklarda ve biyolojik çeşitliliğin olduğu yerler ile ormanlık bölgelerde

konut yerleşiminden kaçınılması, toprağa verilen zararın en az seviyede tutulması

gibi bir çok unsuru içerir [26]. İnsan konforuna yönelik tasarım stratejisi, insanların

yaşamlarının % 70’ini geçirdikleri iç mekan dış mekan ilişkisi ile ilgili yöntemleri

içerir ve ısısal, görsel ve işitsel konforun sağlanmasını hedefler. Sürdürülebilir

tasarım, çalışma ve ev ortamlarını zenginleştirerek, verimliliğin artmasını, stresin

azaltılmasını, sağlık ve esenliğin olumlu etkilenmesini sağlayabilir [20].

3. Dünyada ve Türkiye’de Yeşil Binalar

3.1. Dünyada Yeşil Bina Yaklaşımı

Bugün dünyanın birçok ülkesinde yeşil binalar inşaat sektöründe önemli paylara

sahip olmaya başlamıştır. Yeşil bina çalışmalarını yaygınlaştırmak ve hız

kazandırmak için 1988 yılında kurulan Dünya Yeşil Bina Konseyi (WGBC)’nin

2013 yılı itibarıyla üyesi olan ulusal yeşil bina konseyi sayısı 98'e ulaşmıştır.

WGBC’ye kayıtlı 140 binden fazla yeşil bina, 27 binden fazla üye şirket ve yeşil

bina konseylerince eğitim verilmiş 400 binin üzerinde insan bulunmaktadır [27].

Sürdürülebilir binalarda enerji kullanımının %24 ila %50, CO2 salımlarının % 30

ve su kullanımının % 40 azaltılabileceğini savunan [28] ABD Yeşil Bina Konseyi

(USGBC), 2008 yılında hazırladığı raporla 2010 yılında Amerika’daki inşaatların

yaklaşık 23 milyar $ tutarına tekabül eden % 10’luk kısmının yeşil tasarım

kavramları içereceğine yönelik tahminde bulunmuştur [29]. Avrupa Birliği

“Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği’nde ” 2020 yılı itibarıyle enerjide %20

tasarruf sağlanması ve binalardaki enerji ihtiyacının %20’sinin yenilenebilir enerji

kaynaklarından temin edilmesi hedeflenmiştir. Öte yandan AB, enerjide dışa

bağımlılığı ve fosil enerji tüketimini azaltmak ve Birleşmiş Milletler İklim

Değişikliği konusundaki Çerçeve Konvansiyonu kapsamında imzalanan “Kyoto

Protokolu’nün küresel sıcaklık artışını uzun vadede 2ºC’nin altında tutma ve 2020

yılı itibarıyla sera gazı salımlarını 1990 yılı değerlerinin en az %20 altına çekme

taahhüdünü desteklemek amacıyla, AB BEP yönetmeliğinde revizyona giderek,

2020 yılı Aralık ayı itibarıyla AB üye ülkelerinde yeni binaların “yaklaşık sıfır

enerjili” olması ve enerjinin bir bölümünün yenilenebilir enerji kaynaklarından

sağlanmasını hedeflemiştir. [30]. Çin 2011-2015 arasındaki beş yıllık plan

döneminde yeşil bina üretimine açıkça vurgu yapmış, enerji tasarrufu ve salım

azaltımı amacıyla “Yeşil Bina Eylem Planı” 2013 yılı ocak ayında başlatılmıştır.

Plan, 2015 yılına kadar 1 milyar metrekare inşaatın ve yeni bina projelerinin %

20’sinin yeşil bina standartlarına uygun yapılmasını hedeflerken, bir yeşil bina

standartlar sistemi kurulması ve geliştirilmesini öngörmektedir [31].

Bütün bu yaklaşımlar yeşil binaları önemli bir ekonomik sektör haline

getirmektedir. Yatırım projeksiyonlarına yönelik araştırmalara göre, yeşil binaların

2050 yılına kadar 1 trilyon dolarlık bir sektör haline geleceği ve yeşil bina sayısının

artışına bağlı olarak tüm Dünya’daki binalarda tüketilen enerjinin 1/3 oranında

azalacağı tahmin edilmektedir [32].

3.2. Türkiye’nin Yeşil Bina İhtiyacı ve Mevcut Durum

3.2.1. Yeşil Bina İhtiyacı

Hızı azalsa da nüfusun artmaya devam etmesi, gelişmiş ülkelere göre hala yüksek

olan tarımdaki istihdamın hizmet ve sanayi sektörüne kayması, hane halkı sayısının

giderek azalması ve geçmişte inşa edilen konutların büyük bir kısmının depreme

dayanıksız ve niteliksiz olması gibi bir çok nedenle Türkiye'nin başta konut olmak

üzere yapılaşma ihtiyacı önümüzdeki yıllarda artarak sürecek, inşaat sektörünün

bugün ve gelecekte Türkiye için önemli bir sektör olma özelliği devam edecektir.

Hem yapı sektörünün çevreye olumsuz etkileri hem de yapıların yaşam döngüsü

süresince yoğun bir şekilde kullanılan başta enerji hammaddeleri olmak üzere

doğal kaynaklarının sınırlı olması, Türk inşaat sektörünün sürdürülebilir hale

getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Kaynak kullanımı açısından Türk inşaat

sektörüne bakıldığında aşağıda sıralanan sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Kişi başına düşen enerji tüketimi ve enerji yoğunluğu bir ülkenin gelişmişlik

düzeyini ölçmek için kullanılan önemli göstergelerdendir. Yüksek kişi başı enerji

tüketimi, canlı ekonomi, ulaşım araçları ile elektrikli aletlerin yaygın kullanımı ve

yüksek konforlu barınma olanaklarını gösterirken, düşük enerji yoğunluğu aynı

enerji kullanımıyla daha çok katma değer yaratıldığı anlamına gelmektedir [33].

Türkiye’de kişi başına enerji tüketiminin Afrika, Asya ve Çin’den daha fazla,

ancak OECD, Japonya, Ortadoğu, Eski Sovyet Ülkeleri ve Avrupa Ülkelerinden

daha düşük olduğu görülmektedir. Türkiye’de kişi başına enerji tüketimi 1113 kep

(kilogram petrol eşdeğeri), enerji yoğunluğu ise 0,38’dir. Japonya ile

karşılaştırıldığında, enerji tüketiminin Japonya’nın dörtte biri, enerji yoğunluğunun

ise 3,5 katı civarında olduğu görülmektedir. Bu veriler Türkiye’de hem enerjinin

verimli kullanılmadığını hem de ilerleyen yıllarda tüketimin artacağını

göstermektedir [33] ki, 2007 yılı verilerine göre 107 mtep (milyon ton petrol

eşdeğeri) olan birincil enerji tüketiminin 2020 yılında 222 mtep’e çıkacağı şeklinde

tahminler bulunmaktadır [34]. Tükettiği toplam enerjinin % 60’ını petrol ve doğal

gazdan sağlayan Türkiye’nin bu kaynaklar açısından zengin olmadığı ve enerjide

dışa bağımlı olduğu açıktır. Örneğin 2011 yılında 114,5 mtep olan birincil enerji

arzının 90,2 mtep ya da % 78,7’si ithal edilmiştir [35]. Türkiye’nin büyük oranda

ithalat kaynaklı enerji arzının yaklaşık % 35’inin konut ve hizmet sektöründe

tüketildiği görülmektedir. 2013 yılında konutlarda tüketilen enerji miktarı 35 mtep

iken, 2020 yılında bu rakamın 47 mtep’i geçeceği tahmin edilmektedir [36].

Binalarda tüketilen enerjinin % 65’i ısıtma - soğutma, sıcak su ve havalandırma

sistemlerinde, % 20’si aydınlatma sistemlerinde, %15’i beyaz eşya ve elektronik

cihazlar gibi sistemlerde tüketilmektedir [37]. Öte yandan Türkiye’nin toplam

enerji tasarruf potansiyelinin % 30’u binalardan sağlanabilecek durumdadır [38].

Türkiye’nin 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı (BYKP)’nda “yurtiçi enerji

kaynaklarının miktar ve kalite olarak yetersiz ve yüksek maliyetli olması, ithal

enerji kaynakları için gerekli döviz ihtiyacı, aşırı enerji kullanımının çevre sorunu

yaratması gibi nedenlerden dolayı, sanayide ve toplumsal yaşamın her kesiminde

enerji yoğunluk değerlerinin aşağıya çekilmesi, verimliliğin artırılması ve tasarruf

programlarının hayata geçirilmesi sağlanacaktır” ifadeleri ile enerji tasarrufuna

vurgu yapılmaktadır [33]. Binalarda enerji verimliliğinin artırılması ve fosil

yakıtların azaltılması amacıyla 5.12.2009 tarihinde Binalarda Enerji Performans

Yönetmeliği (BEP Yönetmeliği) yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğe göre binalar,

fosil yakıt tüketimlerine göre A sınıfı, fosil yakıt tüketimi ve emisyon salımı en az

olan binayı tanımlamak üzere A, B, C, D, E, F ve G olarak sertifikalandırılacaktır

[39]. 2012 yılında yürürlüğe giren “Enerji Verimliliği Strateji Belgesi 2012-2023”

ile 2023’te Türkiye’nin GSMH başına tüketilen enerji miktarının en az % 20

azaltılması hedeflenmektedir. Bu hedef doğrultusunda belirlenen yedi stratejik

amaçtan biri doğrudan binaları kapsamaktadır. Belgede belirtilen stratejik

hedeflerden bir diğeri de, 2010 yılındaki yapı stokunun en az dörtte birinin 2023

yılına kadar sürdürülebilir yapı haline getirilmesidir [40].

Su, tüm canlılar için vazgeçilmez bir yaşam kaynağıdır. Dünyada kişi başına düşen

su miktarı her geçen gün azalmakta, 50'li yıllara göre yarıya inmiş bulunmaktadır.

Benzer bir sorun Türkiye için de geçerlidir. Türkiye'de son 20 yılda kişi başına

düşen su miktarı 4,000 m³ 'den 1,500 m³'e düşmüş, son 40 yılda 1.300.000 hektar

sulak alan ekolojik ve ekonomik işlevini yitirmiştir [41]. Halen Türkiye 1,500-

1,600 m³/yıl kişi başına düşen ortalama su miktarı bakımından Dünya

ortalamasının oldukça gerisinde bulunmakta ve su sıkınrtısı çeken ülkeler sınıfına

girmektedir [42]. 2030 yılında, Türkiye'nin nüfusu 100 milyona ulaşağı, kişi

başına düşen su miktarının 1100 m³ olacağı ve su fakiri ülkeler sınıfına yaklaşacağı

ön görülmektedir. [41] Yıllık kullanılabilir suyun % 16’sının içme ve kullanma

amaçlı kullanıldığı binalar, Türkiye’de önemli su tüketim alanlarından birisidir

[43]. Konutlarda kullanma suyu miktarı evsel kullanım miktarının % 78’ini

oluşturmaktadır. Bu oranın % 59’u konut dışında bahçe sulamasında, % 19’luk

kısmı ise konut içerisinde kullanılmaktadır [44].

Türkiye dünyanın önde gelen yapı malzemesi üreticilerinden biri olarak demir

çelikte dünyada 10, seramik kaplama malzemelerinde Avrupa’da 3, doğaltaş –

mermerde dünya’da 5., boyada Avrupa’da 6., alçı ve camda Avrupa’da 4.

durumdadır[45]. Bu durum ekonomiye katkı ve istihdam açısından olumlu görünse

de, sektörün yüksek doğal kaynak tüketimi yanısıra yüksek yakıt ve elektrik

tüketimine bağlı sera gazı salımı ve atık oluşumu açısından çevre ve iklim

değişikliği üzerindeki olumsuz etkisi göz ardı edilmemelidir. Yapı malzemeleri

dünyadaki malzemelerin % 40’ını oluşturmakta; her yıl yaklaşık 3 milyon ton taş,

toprak, mineral, ahşap, petrol ve diğer malzemeler çıkartılarak yapı malzemesi

olarak kullanılmak için çeşitli çevresel etkiler yaratan bir dizi işlemden

geçmektedir [46]. Başta Türkiye’nin üretim bakımından 69 milyon Mt (metrik ton)

ile dünyada beşinci, Avrupa’da ise birinci sırada, tüketim bakımından ise 58

milyon Mt ile dünyada 7. sırada bulunduğu çimento sektörü olmak üzere, yapı

malzemeleri sektörü enerjinin çok yoğun kullanıldığı bir sektördür [47]. Her bir ton

çimento için atmosfere yaklaşık 1 ton CO2 salınmakta, dünya’da insan kaynaklı

CO2 üretiminin % 5 kadarı sadece çimentonun hazırlanması sırasında ortaya

çıkmaktadır [48]. Yeşil binalarda temel ölçütlerden birisinin malzemenin

korunumu olması, bu yapıların sürdürülebilir kaynak kullanımına etkisini daha net

ortaya koymaktadır.

3.2.2. Mevcut Durum

Türkiye'de yeşil binalara ilgi her geçen gün artmakta ise de, inşaat sektörüne bir

bütün olarak bakıldığında yeşil binaların payının yok denecek kadar az olduğu

görülmektedir. Aslında geçmişte Anadolu medeniyetleri yerel malzemelerin

kullanımından, kışın sıcak yazın serin ortamlara sahip evlerin inşasına, sarnıçlar ile

yağmur ve kar sularının toplanmasından, yerleşimlerin verimli düzlük arazilere

değil tarım toprağı olarak kullanılamayacak tepeler üzerine kurulmasına kadar

günümüzde uygulanmaya çalışılan bir çok yeşil tasarım ilkesini kullanmıştır.

Bugün Türkiye inşaat sektöründe sürdürülebilirlik ilkelerinin hayata geçirilmesine,

daha fazla sayıda yeşil bina inşa edilmesine veya mevcut binaların yeşil hale

getirilmesine geçmişten çok daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyaçtan

hareketle 2007 yılında 25 üyeyle kurulan ve bugün 100`den fazla üye tarafından

desteklenen Türkiye Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK), bütüncül bir

yaklaşım ve ekolojik duyarlılıkla inşa edilmiş bina ve yerleşimler aracılığıyla daha

sağlıklı yaşam ortamlarına kavuşulacağı inancıyla, toplumsal farkındalığı arttırmak

ve inşaat sektörünü bu ilkeler ışığında üretim yapmaya teşvik etmek için

çalışmaktadır [49]. Öte yandan Türkiye'de halen LEED, BREEAM ve DGNB

değerlendirme sistemlerinden sertifika almış veya alma hazırlığında olan yeşil

binaların toplam sayısı yalnızca 315'tir [50]. Bu sayının tüm dünyada 250 binin

üzerinde olduğu [50] düşünüldüğünde bu konuda ne kadar çok çaba sarfedilmesi

gerektiği ortaya çıkmaktır. Diğer taraftan Türkiye'de sertifikalı binaların özel

sektöre ait konut, işyeri, alışveriş merkezi gibi binalar olduğu, mevcut ve her yıl

yeni inşa edilen birçok kamu binası olmasına rağmen kamuya ait çevre dostu bina

sertifikası almış yalnızca iki binanın bulunduğu gözükmektedir. Bu binalar LEED

sertifikasını Gold (Altın) seviyesinde alan Başakşehir Belediyesi Teknoloji

Merkezi ile BREEAM very good sertifikası alan Küçükçekmece Belediye

Başkanlığı Binası’dır. ABD’de ofis binalarında yapılan çalışmada yeşil binaya

geçen firmaların, elektrik faturalarında %24 ile %50, su faturalarında %40 tasarruf

sağlamanın yanısıra işe devamsızlık ve işten ayrılma oranlarında %20 ila %30

arasında azalma gibi çalışan performansına yönelik pozitif sonuçlar aldığı ortaya

konmuştur [51]. Yeşil kamu binalarının hem enerji hem de çalışan verimliliğine

olumlu katkı sağlayacağını söylemek mümkündür. Bu açıdan kamu sadece

kalkınma planları, enerji performansı ve verimliliğine ilişkin yönetmelikler ve

strateji belgeleri gibi yasal düzenlemeler ile yeşil binaları teşvik etmekle

kalmamalıdır. Enerji tüketiminin yüksek olduğu, özel sektöre örnek olma ve

toplum içerisinde yeşil bina farkındalığını artırma potansiyeli taşıyan kendi

binalarının da çevre dostu olmasına dikkat etmelidir.

4. Yeşil Bina Sektörünü Teşvik Edici ve Engelleyici Etkenler

İnşaat sektörünü sürdürülebilir hale getirme stratejilerinden en önemlisi olan yeşil

binaların yaygınlaşması, bir taraftan ekonomik, sosyal, çevresel bazı unsurlarla

teşvik edilirken, başka bazı unsurlar tarafından ise engellenmektedir.

Dünya çapında yapılan bir çok çalışmada düşük işletme maliyeti ve artan bina

değerleri yeşil yapıların en önemli teşvik unsurları olarak ele alınmaktadır [52, 53,

54] Carter sürdürülebilir yapıların ekonomik anlamda diğer faydalarını azalan atık

hacmi, yaklaşan yasal düzenlemelerden korunma, yatırım sermayesine erişim, artan

marka değeri ve itibar şeklinde sıralamaktadır [55]. Enerji verimliliği ve buna bağlı

düşük işletme maliyetleri yeşil binaların çekiciliğini ve piyasa değerini etkilemekte,

günümüzde bankalar ve diğer mali kuruluşlar çevresel ve sosyal etkileri giderek

daha fazla dikkate almaktadır. Yeşil binaların sağlık ve kullanıcı memnuniyeti gibi

sosyal yönleri, kiralama ve satış değerlerini dolayısıyla pazar paylarını

artırmaktadır[56].

Bütün bunlar inşaat firmalarının ekonomik olarak yaşayabilir işletmeler olması

gerçeği ile örtüşerek yeşil binaları teşvik ederken, çoğu zaman yeşil binaların

geleneksel binalara göre daha maliyetli olduğu yönünde ki anlayış önemli bir engel

olmaktadır [57, 54]. Yeşil binalar ile yeşil olmayan binalar karşılaştırıldığında

ortalama maliyetler açısından anlamlı bir fark olmadığı [58] fikrini savunanlar olsa

da genel kanı yeşil binaların daha maliyetli oldukları şeklindedir. Hydes ve Creech

sürdürülebilir yapımın önündeki temel engellerin yüksek sermaye maliyetleri ve

yetersiz piyasa değeri olduğunu savunmaktadır [59]. Geleneksel binalar ile

karşılaştırıldığında yeşil binaların daha yüksek ilk yatırım maliyeti ve

öngörülemeyen maliyet riskleri taşıması korkusu çoğu zaman yeşil bina

uygulamalarına engel olmaktadır [56]. Sodagar ve Fieldson çalışmalarında. ilave

inşaat maliyeti korkusunun önemli olduğunu ortaya koymuşlardır [60]. İlave

maliyet riskleri bilinmeyen teknikler, deneyim eksikliği, yapım sırasında ihtiyaç

duyulan ilave test ve denetimler, üretici ve tedarikçi desteği eksikliği ve

performans bilgisi eksikliği gibi sorunlardan kaynaklanabilmekte, bu ise

müşterilerin yeşil bina uygulamalarına ilişkin çözümleri kabul etmesini

engelleyebilmektedir [59, 61]. Proje performansının sadece ekonomik olarak

değerlendirilmesi ve ekonomikliğin esas alınması yeşil yapım uygulamalarının

önünde önemli bir engel iken yaşam döngüsü maliyeti değerlendirildiğinde yeşil

binaların ekonomik olduğu ortaya çıkmaktadır [62]. Smith ve Baird (2007)

yükselen enerji maliyetlerinin "Yeni Zelanda'da sürdürülebilir binaların birincil

teşvik edici unsurlarından birisi olduğunu tespit etmişlerdir [63]. Kats

sürdürülebilir yapım uygulamalarının ilk maliyetleri % 1 ile % 25 arasında değişen

oranlarda artırmakla birlikte işletme maliyetlerinde sağlanacak tasarruf ile bu

artışın dengelenebileceğini ifade etmektedir [64]. Öte yandan maliyetlerin

belirlenmesi aşamasında, enerji verimliliği kapsamında gerçekleştirilecek

uygulamaların maliyetlerinin olduğundan büyük, sağlanabilecek potansiyel

tasarrufların ise daha küçük hesaplanması [65] bu denge hesabını olumsuz

etkilemektedir. Enerji verimli binaların işletme sırasında büyük maliyet tasarrufu

sunabildiğini ama bunun geniş kitlelere yeterince iyi iletilemediğini savunan Ala-

Juusela vd., çalışmalarında yüksek maliyet tahminlerinin doğru olmadığını, geniş

bir teknoloji ve tasarım çözümü kullanarak çok az ilave maliyetle enerji verimliliği

ve enerji performansında önemli gelişmeler sağlanabileceğini göstermişlerdir [66].

Başka bir sorun ise işletme maliyetlerinden fayda sağlayanlar ile ilk maliyetleri

karşılayan paydaşların farklı olmasının yaşam döngüsü düşüncesinin hayata

geçirilmesini zorlaştırmasıdır [67]. Gomes ve Silva ise inşaat firmalarının kazanca

odaklanarak yaşam döngüsü değerlendirmesine girmeyeceklerini, bu nedenle

pazardan ziyade hükümetin yeşil binaları desteklemesi gerektiğini savunmaktadır

[68]. Yeşil binaların sertifikalandırılmasına ilişkin maliyetler ve uzun tasarım

değerlendirmelerine bağlı olarak uzayan proje süreleri de [69] diğer bazı önemli

engellerdir.

Lübnan'da Majdalani vd. tarafından gerçekleştirilen çalışmada, mal sahipleri ve iş

geliştiricilerin ancak ilave maliyet ve risk yaratmadığı müddetçe uygulamaya razı

olmaları nedeniyle, firmaların sürdürülebilirlik uygulamalarını düşük seviyede

hayata geçirdikleri tespit edilmiştir [70]. Hem maliyete ilişkin hem de genel

anlamda uygulamaya ilişkin yeşil binalara yönelik bir risk algısının olduğu

görülmektedir. Bu risk algısı yeşil bina uygulamalarına yönelik konuların

geleneksel binalara göre daha karmaşık olmasından kaynaklanmakta, böylece yeşil

binaların yaygınlaşmasının önünde önemli bir engel teşkil etmektedir [ 54, 56].

Yeşil binaların geliştirilmesi ve uygulanması için, gelişmekte olan ülkelerde

birbirlerine benzer şekilde eğitim, kapasite, teknoloji ve poitikalara ihtiyaç

duyulduğu [62], Güneydoğu Asya bölgesinde sürdürülebilir yapımın önündeki en

önemli engellerin bilinç eksikliği, sürdürülebilir tasarım ve inşaat konusunda

eğitim eksikliği, daha yüksek maliyet algısı, zorlu ihale süreçlerine bağlı düşük

fiyat teklifleri, profesyonel kapasite yetersizliği ve düzenleyici kuralların eksik

olduğu [71], inşaat firmalarının sürdürülebilirlik uygulamalarını gerçekleştirecek

kapasitelerinin olmadığı [72] şeklindeki tespitlerin bir çoğunun bu risk algısının

kaynaklarına ve konunun karmaşıklığına işaret ettiğini söylemek mümkündür.

Kapsamlı bir çözüm olarak sürdürülebilir yapım, paydaşlar arasında iyi bir işbirliği

ve etkili iletişimi gerekli kılarken, en önemli zorluklarından birisi inovasyon, yeni

bilgi ve öğrenmeyi gerektirmesidir [73]. Araştırma ve geliştirme yeşil binaların

değerinin ve ekonomik olarak yaşayabilirliğinin gösterilmesi açısından son derece

önemlidir. Sürdürülebilir gelişim paydaşların koordinasyon, iletişim ve ağ oluşumu

içerisinde inovasyonu teşvik etmelerine ihtiyaç duyar [74]. Diğer taraftan çeşitli

ekonomik teşvik ve mali düzenlemeler, uygulamalar deneyimle maliyet etkin hale

gelene kadar inovasyonu harekete geçirebilicek ve yeni alternatiflere talep

oluşturabilecektir. [75]. Zainul-Abidin, birçok paydaşları (hükümet, geliştiriciler,

müşteriler, alıcılar/son kullanıcılar, müteahhitler, danışmanlar, üretici/ tedarikçi,

diğerleri) içeren sürdürülebilir yapıma ulaşmak için bilinç, ilgi ve bilgi ile

başlanması gerektiğini, pek çok gelişmekte olan ülkede sürdürülebilir yapıma

ilişkin bilinç eksikliğinin inşaat firmalarının motivasyonunu düşürebildiğini

savunmaktadır [76]. Benzer şekilde Bartlett ve Howard inşaat profesyonellerinin

yaşam döngüsü maliyeti ve binaların çevresel etkilerinden daha fazla haberdar

edilmeleri gerektiğini, bu sayede daha sürdürülebilir seçimler yapmak için anahtar

paydaşları teşvik edebileceklerini ileri sürmüştür [77]. Williams ve Dair

sürdürülebilir yapımın önündeki en önemli engellerden birisinin müşterilerin talep

eksikliği olduğunu, yeşil bina konusunda halkın bilinçlendirilmesinin talebin

yükselmesini sağlayacağını savunmaktadır [78]. Böylece yeşil bina konsepti ve

faydaları konusunda oluşacak sürekli bir toplumsal bilinç, talebe ve bu talebi

karşılayacak üretimin doğmasına neden olacaktır [79].

Yeşil binaların kollektif bir ürün olarak ekonomik maliyet ve faydalar dışında

başka sosyal maliyet ve faydalar da üretmektedir [80]. Örneğin Manoliadis vd.

Yunanistan'da gerçekleştirdikleri çalışmada yeşil binaların ana teşvik nedenlerini

enerji ve kaynakların korunumu, arazi kullanımına ilişkin düzenlemeler ve kentsel

planlama politikaları olarak belirlemişlerdir [81]. Günümüzde bir çok firma

işlerinin merkezine çevreyi ve sürdürülebilirlik politikalarını yerleştirdiklerinden,

faaliyetlerini yeşil binalarda sürdürmeyi tercih etmektedirler. Literatürde yeşil

binalarda mesai yapan çalışanlarda verimliliğin arttığı, işin cazip hale geldiği,

hastalık izinleri ve devamsızlıkların azaldığı ifade edilmektedir [82]. Heerwagen

sürdürülebilir binaların kaliteleri ve özellikleri ile iş dünyasının ilgisini çektiğini

belirtmektedir. Yüksek performansları ile sürdürülebilir binalar organizasyonların

ürünlerini (işgücünü çekme, iş verimi ve müşteri ilişkileri) artırmakta, böylece

azalan maliyetler ve yükselen katma değer ile ilave faydalar sağlamaktadır [83].

Kurumsal sosyal sorumlulukla ilgili taahhütte bulunan firmaların sürdürülebilir

binalara olan ilgisi daha fazladır. Örneğin perakendeciler rekabet unsuru olarak

çevresel sorumluluğu önemsemektedir. Lider aktörler ticari binaların çevresel

anlamda yaşam döngüsü performansını önemsemekte ve bu kullanıcı ya da sahibi

olarak binalara yaklaşımlarını etkilemektedir[56].

Devlet desteği yeşil binalar için anahtar teşviklerden birisidir [62]. Yapılan bazı

çalışmalar ile hükümetlerin yeşil bina uygulamalarını yaygınlaştırmak için yeterli

politikalar geliştirmedikleri ve teşvik sağlamadıkları tespit edilmiştir [54, 52]. Oysa

birçok çalışma yönetimlerin yasal düzenlemeleri, standartları ve politikalarının

yeşil binaları teşvik etmek için en verimli yollardan biri olduğunu göstermektedir

[84, 78, 53, 54]. Bu düzenlemeler, bina standartları gibi normatif düzenleme

araçları, etiketleme gibi bilgilendirici düzenleme araçları, sertifika programları gibi

ekonomi ve pazar temelli araçlar, vergi ve destek gibi mali enstrümanlar ve

teşvikler, kamu liderlik programları gibi gönüllü eylemler olabilecektir [85]. Taylor

Wessing’ e göre İngiltere'de sektörü sürdürülebilirliğe yönlendirmek maksadı ile

kullanılan çeşitli düzenleyici kontroller, politik girişimler, teşvik ve caydırıcı

tedbirler kullanılmaktadır [86].

Dünya literatüründe yeşil bina üretiminin teşvik edicisi ve engelleyecisi olarak

geçen yukarıdaki hususların, çevre, ekonomi, sosyal ihtiyaçlar, pazar, eğitim ve

organizasyon gibi bir çok değişik başlık altında toplanması mümkündür [88, 87,

89, 45] Bu bakış açısı ile yukarıda sıralanan hususları aşağıdaki şekilde

özetlenebilir:

Azalan bina yaşam döngüsü maliyeti ve işletme giderleri ile çalışan verimliliğinin

olumlu yönde etkilenmesi yeşil binaları ekonomik anlamda teşvik ederken,

yükselen kiralama ve satış fiyatları pazar anlamında teşvik sağlamaktadır. Tüm

dünyada çevre ile ilgili kaygıların artması ve bu yönde yapılan düzenlemeler,

enerjinin korunması, fosil yakıtlar kaynaklı enerji kullanımının azaltılması, suyun

ve malzemenin korunumu gibi ilkelerle tasarlanan yeşil binalara çevresel anlamda

teşvik sağlamaktadır. Artan çevre duyarlılığı, yeşil binaları organizasyonlar için

saygınlık ve prestij unsuru haline getirmektedir. Yeşil binaların ısısal, işitsel ve

görsel konfor sağlama gibi özellikleri ile daha sağlıklı ve daha verimli yaşam

ortamları sunması, sosyal anlamda teşvik edici unsurlardır.

Yeşil binaların daha fazla yaygınlaşmasını engelleyen unsurların başında ilk yapım

maliyetinin yüksek olduğu şeklindeki genel kanının geldiğini söylemek

mümkünüdür. Devlet teşviğinin yetersizliği önemli bir engel olarak görünmektedir.

Hem sektörde çalışan profesyonellerin hem de talepte bulunacak kullanıcıların

yeşil binalar ve faydaları konusunda yeterli bilgi sahibi olmamaları, arzın da talebin

de büyümesini engellemektedir. Yapı sektöründeki firmaların yeşil bina

konusundaki deneyim eksikliği, proje sürelerinin uzamasına ve ilk maliyetlerin

artmasına sebep olmaktadır. Bazı ülkelerde ihalelerin en düşük teklifle

kazanılması, yeşil yapı malzemeleri ve yapı teknolojilerinin gelişmemiş olması gibi

hususlar pazar anlamında yeşil binaların yaygınlaşmasını engellemektedir.

5. Araştırma

Türkiye'de yeşil binalara olan ilgi giderek artmakla birlikte, gelişmiş ülkelere göre

sektör hala çok küçüktür. Özel sektörün konut, ofis, alışveriş merkezi gibi değişik

yeşil bina uygulamaları olmakla birlikte, kamunun sahip olduğu yeşil bina yok

denecek kadar azdır. Oysa yeşil kamu binalarının, tekil faydalarının ötesinde, örnek

olma ve yeşil bina bilincinin yaygınlaşmasını sağlama gibi potansiyelleri

bulunmakta, Türkiye'de yeşil binaların yaygınlaşması açısından kamunun öncülük

etmesi büyük önem taşımaktadır. Yeşil binalara kamudaki bakış açısını ortaya

koyabilmek, kamuda yeşil bina uygulamalarını teşvik eden ve engelleyen unsurları

belirleyebilmek için gerçekleştirilen bu çalışmada, literatür araştırması ile

belirlenen teşvik edici ve engelleyiciler ile Gündoğan [88]’ın çalışmasında

kullanılan anket formu esas alınmıştır. Kamu çalışanları için geçerli olabilecek

hususlara göre düzenlenen anket formuna, hem yeşil binalar konusunda detaylı

bilgi sahibi hem de kamu inşaat faaliyetlerinde deneyim sahibi kişilerle yapılan

görüşmeler doğrultusunda son şekli verilmiştir. Kamuda yeşil bina üretimini teşvik

edici hususlar ekonomik, çevresel, sosyal ve organizasyonel nedenler başlıkları

altında, engelleyici hususlar ise ekonomik, sektörel, farkındalık/eğitim ve

organizasyonel nedenler başlıkları altında toplanmıştır. Anketin ilk bölümünde

katılımcılardan, belirlenen hususların ilgili kurumda yeşil bina üretiminin teşvik

edilmesinde veya engellenmesinde ne derece etkili olduğunu beşli likert ölçeğine

göre değerlendirmeleri istenmiştir. İkinci bölümde katılımcıların kişisel bilgileri

yanısıra yeşil bir bina inşa edilmesinde paydaşların ne derece önemli olduğunu

değerlendirmeleri istenmiştir. Anket formu ilgili kamu kurumunun inşaat

faaliyetlerini yürüten biriminin merkez ve taşra teşkilatlarında çalışan 43 kişi

tarafından doldurulmuştur. 11’i mimar, 20’si inşaat mühendisi, 5’i makine

mühendisi ve 7’si elektrik mühendisi olan katılımcılar işyerlerinde halen

yürüttükleri görevi 21’i kontrol, 11’i etüt ve proje, 4’ü kesin hesap ve 7’si diğer

olarak belirtmiştir.

Katılımcıların her bir başlık altında verdikleri cevaplara ilişkin göreli önem

katsayıları hesaplanarak, öncelikle her bir başlık altında sıralama elde edilmiştir.

Göreli önem katsayısı aşağıdaki formülasyonla hesaplanmıştır.

IRI : Göreli önem katsayısı (Index of Relative Importance)

W : Her bir katılımcının o önermeye ilişkin verdiği 1 ile 5 arasındaki

ağırlıktır. Burada 1 kesinlikle katılmıyorum, 2 katılmıyorum, 3 nötür, 4 katılıyorum

ve 5 kesinlikle katılıyorum şeklindedir.

A : En yüksek ağırlık değeridir. Bu durum için 5’tir.

N : Toplam katılımcı sayısıdır.

Buna göre yeşil binaları teşvik eden ekonomik, çevresel, sosyal ve organizasyonel

nedenlere ilişkin göreli önem katsayısına göre yapılan sıralamalar sırası ile Tablo

1-Tablo 4’de sunulmuştur.

Tablo 1. Yeşil Binayı Teşvik Eden Ekonomik Nedenler

No Teşvik Edici nedenler yerine Etkenler olabilir mi? IRI

1 Yıllık enerji harcamaları daha düşüktür. 0.87

2 Yeşil bina yatırımı çok iyi ekonomik geri dönüş sağlar. 0.83

3 Yıllık su tasarrufu daha yüksektir. 0.80

4 Çevresel maliyetler ve emisyon maliyetleri düşüktür. 0.78

5 Yeşil binaların ekonomik ömrü daha uzundur. 0.76

6 Şikâyetlerle uğraşma maliyetleri daha düşüktür. 0.68

7 İdame ve onarım masrafları düşüktür. 0.62

8 İlk yapım maliyeti eşit veya daha azdır. 0.42

Katılımcılar yeşil bina uygulamalarını teşvik eden en önemli ekonomik nedenler

olarak enerji harcamalarında düşüş, iyi ekonomik dönüş ve su tasarrufunu ifade

etmişlerdir. Burada ilk yapım maliyetinin eşit veya daha az olduğu önermesine

genel itibarıyla katılmıyorum cevabı verilmiştir. Yeşil binaların teknolojik ve

kullanılan malzme özellikleri dolayısıyla idame ve onarım masrafları ile

şikayetlerle uğraşma maliyetlerinin düşük olduğu şeklindeki önermelerin göreli

önem katsayılarıda daha düşük çıkmıştır.

Tablo 2. Yeşil Binayı Teşvik Eden Çevresel Nedenler

No Teşvik Edici IRI

1 Binaların çevreye olumsuz etkisini azaltır. 0.87

2 Doğal kaynak kullanımını azaltarak ekosistemi korur. 0.86

3 İklim değişikliği kontrolüne yardımcı olur. 0.80

4 Hava ve su kalitesini arttırır. 0.80

Yeşil binaların özelliği gereği, çevresel nedenlerin başta çevreye olumsuz etkileri

azaltmak olmak üzere tamamı yüksek önem katsayısına sahiptir. Bu konudaki

farkındalığın oldukça yüksek olduğu anlaşılmaktadır.

Tablo 3. Yeşil Binayı Teşvik Eden Sosyal Nedenler

No Teşvik Edici IRI

1 Bireylerin yaşam kalitesini artırır. 0.85

2 Gelişmiş iç mekan kaliteleri ile daha sağlıklı yaşam olanağı sunar. 0.84

3 Kullanıcılarının konfor, zindelik ve memnuniyetini yükseltir. 0.76

4 Güvenliği ve emniyeti artırır. 0.69

Yeşil binaların bireylerin yaşam kalitesini artırdığı ve daha sağlıklı yaşam olanağı

sunduğu şeklindeki önermeler en önemli sosyal nedenler olarak belirlenmiştir.

Tablo 4. Yeşil Binayı Teşvik Eden Organizasyonel Nedenler

No Teşvik Edici IRI

1 Kurumun itibarını ve imajını arttırır. 0.87

2 Enerji korunumu gelişimine liderlik eder. 0.86

3 Toplumsal sosyal sorumluluk bilinci yayar. 0.85

4 Yeşil bina deneyimi başka alanlarda kullanılabilir. 0.81

5 Tanınırlılığı arttırır. 0.77

6 Genç ve eğitimli insanların ilgisini çeker. 0.76

Organizasyonel nedenler olarak kurumun itibar ve imajının artırılması, enerji

korunumu gelişimine liderlik ve toplumsal sosyal sorumluluk bilinci yayma ön

plana çıkmıştır. Yeşil binaların teşvik edicilerine toplu olarak bakıldığında doğası

gereği çevresel nedenlerin ön plana çıktığı, en önemli üç nedenin ise enerji

tasarrufu, çevreye az zarar verme ve kurum itibar ve imajını artırma olduğu

görülmektedir.

Yeşil bina uygulamalarının önündeki ekonomik, farkındalık/eğitim, sektörel ve

organizasyonel nedenlere ilişkin göreli önem katsayısına göre yapılan sıralamalar

sırası ile Tablo 5-Tablo 8’de sunulmuştur.

Tablo 5. Yeşil Bina Uygulamalarının Önündeki Ekonomik Engeller

No Engelleyici IRI

1 Başlangıç yapım maliyeti çok yüksektir. 0.73

2 İlk maliyet geri dönüşüm süresi uzundur. 0.68

3 İşletme, bakım onarım ve tamir masrafları yüksektir. 0.67

4 Yeşil bina teknoloji ve malzemeleri çok pahalıdır. 0.64

5 Yeşil bina yatırımının ekonomik dönütü düşüktür. 0.55

Katılımcılar yeşil bina uygulamalarının önündeki en önemli ekonomik engeli

başlangıç yapım maliyetinin yüksekliği olarak belirtmişlerdir. Diğer ekonomik

engellerin göreli önem katsayılarının düşük olduğu görülmektedir.

Tablo 6. Yeşil Bina Uygulamalarının Önündeki Farkındalık/Eğitim Engelleri

No Engelleyici IRI

1 Kurum bünyesinde yeşil bina hakkındaki bilgiler yetersizdir. 0.85

2 Yeterli deneyime sahip uzman personel eksiği vardır. 0.85

3 Teknik personel teşvik edilmemekte ve imkân sağlanmamaktadır. 0.84

4 Danışman ve eğitim programları yeterli değildir. 0.82

5 Karışık olmasından dolayı yeşilin anlamı genel olarak bilinmiyor

ve bu konuda belirsizlik söz konusudur. 0.68

6 Yeşil binanın çevresel ve finansal performansını takip ve ölçmek

için sağlam bir sistem yoktur. 0.62

7 Maliyet-fayda değerlendirmesinin sonuçları garanti değildir. 0.53

Farkındalık/eğitim engelleri genel olarak daha önemli görülmüştür. Bilgi, eğitim,

uzman personel ve teşvik eksikliği bu konuda öne çıkan engeller olmuşlardır.

Tablo 7. Yeşil Bina Uygulamalarının Önündeki Sektörel Engeller

No Engelleyici IRI

1 Yeşil bina üretimi için yeterli sayıda tecrübeli yüklenici yoktur. 0.74

2 Yeşil bina projelendirilmesinde deneyimli yeterli sayıda proje

müellifi yoktur. 0.73

3 Türkiye için geliştirilmiş bir sertifika sistemi yoktur. 0.64

4 Yüksek standartlar şart koşulmaktadır. 0.62

5 Var olan düzenlemeler yeniliklere engel teşkil etmektedir. 0.62

6 Sertifikalı yeşil bina malzemeleri bulmak zordur. 0.59

7 İnşaat sektöründe teknoloji yeşil bina üretimi için yeterli sevide

değildir. 0.54

8 İnşaat sektörü yeniliklere ve değişimlere muhaliftir. 0.50

Sektörel engellerin başında yeşil bina konusunda deneyimli yüklenici ve proje

müellifi olmaması gelmektedir. Diğer sektörel engeller daha az önemli olarak

değerlendirilmiştir.

Tablo 8. Yeşil Bina Uygulamalarının Önündeki Organizasyonel Engeller

No Engelleyici IRI

1 Üst yöneticiler yeşil binaları öncelikli görmemektedir. 0.86

2 Yeşil bina üretiminde tek merkezli yönetim bulunmamaktadır. 0.86

3 Kamu ihale kanunu kaynaklı sorunlar bulunmaktadır. 0.85

4 Yeşil bina üretimi için yeterli kaynak yoktur. 0.81

5 Yeşil binalar standart tip yapılaşmaya engel teşkil etmektedir. 0.77

Organizasyonel engeller içerisinde üst yöneticilerin tutumu, tek merkezli olmama

ve kamu ihale kanunu kaynaklı sorunlar öne çıkarılmıştır. Yeşil bina uygulamaları

önündeki engellere toplu olarak bakıldığında organizasyonel ve farkındalık/eğitim

öğretim engellerinin ön plana çıktığı, ekonomik ve sektörel engellerin daha az

önemli olduğu görülmektedir.

Katılımcıların paydaşların önemini değerlendirmeleri sonucunda elde edilen

sonuçlar Şekil-1 de verilmiştir. Burada yüklenicinin daha az önemli görülmesinin

muhtemel nedeni iyi bir proje ve iyi bir kontrolle inşaatın düzgün şekilde

gerçekleştirilebileceği düşüncesinden kaynaklandığı değerlendirilmektedir.

Şekil-1 Yeşil binada paydaşların önem seviyesi (5 en önemli 1 en önemsiz)

3,79 3,56 3,51

2,84 2,63

0

1

2

3

4

5

Proje Müellifi

Kontrol Teşkilatı

Üst Yönetim Kullanıcı Yüklenici

6. Sonuçlar, Değerlendirme ve Öneriler

Sürdürülebilir veya yeşil binalar özellikle gelişmiş ülkelerin inşaat sektörlerindeki

paylarını her geçen gün artırmaktadır. Bu durum sektöre yenilik katma isteğinin

değil, sürdürülebilir kalkınma arayışları kapsamında inşaat sektörü kaynaklı

ekonomik, çevresel ve sosyal bir çok problemi çözme çabasının sonucu olarak

ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin, büyük oranda dışa bağımlı olduğu enerji ihtiyacının

her yıl %4 ila %5 civarında artmaya devam etmesi, 2030 yılında su fakiri ülkeler

kategorisine geçeceğinin tahmin edilmesi, mevcut yapı stokunun enerji

verimsizliğin yanısıra iç ortam kalitesi, konfor düzeyi, çevre, hijyen ve insan

ihtiyaçlarını karşılama açısından da yetersiz ve sağlıksız olması, büyük kentlerinin

büyüyerek tarım arazilerini ve doğayı hızla tahrip etmesi gibi onlarca problemi

nedeniyle, yeşil binalara olan ilgisini artırması ve sektörü hızla büyütmesi

gerekmektedir. Bu çalışmada, kamunun yeşil binalar konusunda öncülük etmesi

gerektiği düşüncesinden hareketle, kamuda bu tür uygulamaların teşvik edicilerinin

ve engelleyicilerinin neler olduğunun tespitine çalışılmıştır. Bu amaçla her yıl

onlarca yeni yapı yatırımı gerçekleştiren bir kamu kurumunda çalışan teknik

personelin konuya bakış açıları ortaya konmuştur.

Kamuda çalışan teknik personellerin yeşil binaların ilk yatırım maliyetinin daha

yüksek olabileceği ancak yaşam boyu maliyetinin çok daha düşük olduğunun

bilincinde olması önemlidir. Yeşil binaların, kamu binalarının en önemli israf

kaynaklarından olan enerji ve su gibi doğal kaynakların korunmasına katkı

sağlayacağı konusunda görüş birliği söz konusudur. Çevrenin korunması

konusundaki hassasiyetin artırılması durumunda, çevreye olan olumlu katkısına

ilişkin herhangi bir tereddüt bulunmayan yeşil binaların kamuda uygulanmasının

da önü açılacaktır. Kamu, toplumun bütün kesimlerinin hizmet verdiği veya hizmet

aldığı okul, hastane, resmi daire, yurt gibi binaları inşa etmek üzere yeni yatırımlar

gerçekleştirmektedir. Yeşil binaların bireylerin yaşam kalitesini artırdığına ve

sağlığı olumlu etkilediğine ilişkin görüş birliğinin doğal sonucu olarak, engeller

ortadan kaldırıldığında yeşil kamu binaları inşa edilmesine olan isteğin artacağını

söylemek mümkündür. Kurum itibar ve imajına katkı sağlama özellikle karar verici

konumunda bulunan üst yöneticileri yeşil bina uygulamalarına teşvik edecektir.

Kamunun yeşil bina uygulamalarının önündeki en önemli engellerin

farkındalık/eğitim ve organizasyonel engeller başlıkları altında toplandığı

görülmektedir. Bu durum kamuda özel sektör gibi bir dinamizm olmaması,

çalışanların kendilerini geliştirme zorunluluğu hissetmemesi, yenilik uygulamaktan

ve risk almaktan kaçınmaları gibi nedenlerin doğal sonucu olduğu

değerlendirilmektedir. Genel olarak engellerin üst yönetimlerin insiyatifi ile

aşılabileceği, başta kendi tutumlarını değiştirmek olmak üzere, personeli teşvik

etmek, eğitim ve danışman desteği sağlamak, kanunlarda gerekli düzenlemeleri

yapmak gibi tedbirleri almaları gerektiği görülmektedir. Sektörel engellerin,

kamunun yeşil bina talepleri ile birlikte hızla aşılabileceğini, özel sektörün kısa

zamanda kendini yeni duruma adapte edebileceğini söylemek mümkündür.

Ekonomik engellerin daha az önemli görülmesi, yeşil kamu binalarını

yaygınlaştırmak açısından önemli bir avantaj sağlamaktadır.

Bu çalışmada kamuda yeşil bina uygulamalarının teşvik edicilerinin ve

engelleyicilerinin neler olduğu bir kamu kurumu çalışanlarının görüşleri

doğrultusunda tespit edilmeye çalışılmıştır. Türkiye’de iki yapı dışında henüz

kamuda yeşil bina inşaatı gerçekleştirilmediği için, araştırmaya katılan kamu

personelinin yeşil binalar konusunda bilgisi olmakla birlikte uygulama tecrübesi

bulunmamaktadır. Dolayısıyla değişik uygulamalar gerçekleştirdikten sonra

katılımcıların görüşlerinin değişmesi, daha farklı engellerin veya teşvik edici

unsurların ortaya çıkması veya tespit edilen unsurların önem seviyelerinin

değişmesi kuvvetle muhtemeldir. Buradaki amaç kamu binalarının çevre dostu

olması konusunda farkındalık yaratmak, olası teşvikleri ve engelleri önceden tespit

ederek kamu uygulamalarının önünü açmaktır. İleride uygulamaların artması ile

elde edilecek deneyimler ışığında aynı konuda yeni çalışmalar yapılması

gerekecektir. Ayrıca çalışma bir kamu kurumunda gerçekleştirildiğinden, farklı

kamu kurumlarını da kapsayacak şekilde genişletilmesinin ve tüm kamu kurumları

için genelleştirilip genelleştirilemeyeceğinin görülmesi faydalı olacaktır.

KAYNAKLAR

[1] Tıraş, H., Sürdürülebilir Kalkınma ve Çevre: Teorik Bir İnceleme, Sütçü

İmam Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler F. Dergisi , Cilt: 2 Sayı: 2

Kahramanmaraş, (2012).

[2] Low, N., Gleeson, B., Elander, I. Consuming cities the urban environment in

the global economy after the Rio Declaration, London, Rutledge (2002).

[3] Maç, N., İnşaat Sektör Raporu, Erişim Tarihi: 13.04.2015, http://www.kto.

org.tr/d/file/insaat _sektoru_rapor.pdf. (2007)

[4] Clayton, M.H. ve Radcliffe, N.J., Sustainability—A systems approach,

Edinburgh; Westview Press, (1996)

[5] Ozmehmet, E. Dünyada ve Türkiye Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımları,

Erişim Tarihi: 12.02.2014 http://journal.yasar.edu.tr/wp-content/uploads/2012/11/

vol_3_no_12_ Ecehan_OZ_ Makale.pdf

[6] Keleş, R., Kentbilim Terimleri Sözlüğü, İmge Yayınları, Ankara, Türkiye,

s.112. (1998).

[7] Ruckelshaus, W. D., Toward a Sustainable World. Scientific American,

261(3), 66-175(1989).

[8] Gladwin, T.N., Kennelly, J.J. ve Krause, T-S., Shifting Paradigms For

Sustainable Development: Implications For Management Theory And Research,

Academy of management Review, Vol:20, No:4, pp:874-907 (1995).

[9] Brundtland Report (WCED, 1987).

[10] Roodman, D. M. ve Lenssen N., Building Revolution: How Ecology and

Health Concerns Are Transforming Construction, Worldwatch Enstitüsü,

Worldwatch (1995)

[11] Wang, N. ve Adeli H., Sustainable Building Design Journal Of Civil

Engineering and Management ISSN 1392-3730 print/ISSN 1822-3605 online 2014

Volume 20(1): 1–10 doi:10.3846/13923730.2013.871330 (2014)

[12] Dixon, W, (2010), The Impacts of Construction and the Built Environment,

Erişim Tarihi: 13.04.2014, http://www. willmott dixongroup.co.uk/assets/

b/r/briefing-note-33-impacts-of-construction-2.pdf

[13] Burnett, J., Sustainability and Sustainable Buildings The Hong Kong

Institution of Engineers Transactions, Vol 14, No 3, pp1-9 09 Apr 2013.

[14] WBGC, The Business Case for Green Building: A Rewiev of the Costs and

Benefits for Developers, Investors and Occupants. Erişim Tarihi: 12. 03. 2015,

http://www.worldgbc.org /files/1513/ 6608/0674/ Business_Case_For_Green_

Building_Report_WEB_2013-04-11.pdf, (2013)

[15] Vyas, S., Ahmed, S., Parashar, A. , “BEE (Bureau of energy efficiency) and

Green Buildings”, International Journal of Research, 1, 23 -32 (2014).

[16] ASTM International, Standard Guide for General Principles of Sustainability

Relative to Buildings, Designation: E 2432-05. (2005).

[17] IGBC, Green Building Defined, Erişim Tarihi: 19.05.2015,

https://igbc.in/igbc/redirect Html.htm?redVal =showAboutusnosign

[18] Çapkın, D. F., Yeşil Mimari Olarak Tanımlanan Projelerde Ekolojik Yapım

Sistemlerinin Yeri, Yüksek Lisans Tezi, Beykent Üniversitesi, İstanbul, (2010).

[19] Erten, D., Yeşil Yatırım, Erişim Tarihi: 21.12.2015, http:// www.gmtr.com

[20] Kim, J.J., Rigdon, B., Sustainable Architecture Module. In Qualities, Use and

Examples of Sustainable Building Materials; Graves, J., Ed.; University of

Michigan: Michigan, MI, USA, (1998).

[21] Andrews, R.L., Managing the Environment, Managing Ourselves, New

Haven, Connecticut: Yale University Press, (1999).

[22] Tuna M., Enerji Çevre ve Toplum, II. Çevre Enerji Kongresi, 15-17 Kasım,

İstanbul, (2001).

[23] Yellamraju, V., Evaluation and Design of Double-Skin Facades for Office

Buildings in Hot Climates BS Thesis, Teksas: A&M University, (2004).

[24] Stahel, H. P., “Baukunst und Gesundheit”, AT, İsviçre,(1990).

[25] Aktuna, M., Geleneksel Mimaride Binaların Sürdürülebilir Tasarım Kriterleri

Bağlamında Değerlendirilmesi, YTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi,

İstanbul, (2007).

[26] Esin, T. ve Yüksek, İ., Çevre Dostu Ekolojik Yapılar, 5. Uluslararası İleri

Teknolojiler Sempozyumu (IATS’09), 13-15 Mayıs 2009, Karabük (2009).

[27] WGBC, World Green Building Council Annual Report 2012/2013.

Erişim Tarihi:12.04.2015, http://www.worldgbc.org/files/7013/8186/5425/World

GBC_Annual _ Report_2013_Final.pdf

[28] USGBC, Leadership in Energy and Environmental Design (LEED) Rating

System [online], Erişim Tarihi : 17.05.2015, http://www.usgbc.org/ DisplayPage.

aspx?CategoryID=19

[29] Turner, C. ve Frankel, M., Energy Performance of LEED for New

Construction Buildings: Final Report. Washington DC 20056, U.S. Green

Building Council (USGBC) [online], Erişim Tarihi : 24.04.2015 http://www.

newbuildings.org/downloads/Energy_Performance_of_LEED-NC_Buildings-

Final_3-4-08b.pdf

[30] Seppanen, O., “AB BEP Yönetmeliği”, Türk Tesisat Mühendisleri Derneği

Dergisi, sayı: Mart-Nisan 2010.

[31] Ye, C., L., Cheng, Z., Wang, Q., Lin, H., Lin, C., Liu, B., Developments of

Green Building Standards in China, Renewable Energy 73 115-122, (2015).

[32] UNEP, Towards a Green Economy: Pathways to Sustainable Development

and Poverty Eradication, UNEP /GRİD-Arendal, Naorabi. , (2011).

[33] Narin M. ve Akdemir S., “Enerji Verimliliği ve Türkiye”, UEK-TEK 2006

Uluslararası Ekonomi Konferansı, Türkiye Ekonomi Kurumu, 11-13 Eylül 2006,

Ankara.

[34] Özyurt, G. ve Karabalık, K., “Enerji Verimliliği, Binaların Enerji Performansı

ve Türkiye’deki Durumu”, Türkiye Mühendislik Haberleri Dergisi, 457 (54), 32 –

34. (2009).

[35] Bayrak M. ve Esen, Ö., Türkiye’nin Enerji Açığı Sorunu ve Çözümüne

Yönelik Arayışlar, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 28,

Sayı: 3, ( 2014).

[36] İZODER, Isı Yalıtımı Planlama Raporu 2010 – 2023, Erişim Tarihi:

10.06.2015 http://www.izoder.org.tr/tr/dokumanlar/isi_yalitimi/izoder_isi_yalitim_

raporu.pdf

[37] Acuner, E., Binalarda Enerji Verimliliği, Erişim Tarihi: 02.02.2015

http://www.emhk.itu.edu.tr

[38] KILKIŞ, Ş., Net-Sıfır Binalar ve Kentler İçin Akılcı Ekserji Yönetim Modeli,

11. Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresi,17-20 Nisan, İzmir (2013).

[39] Cakmanus, İ., Kaş, İ., Künar, A., Gülbeden, A., Yüksek Performanslı

Sürdürülebilir Binalara İlişkin Bir Değerlendirme, Yeşil Bina, Haziran (2010).

[40] Çamlıbel, M., E., 2023 Yılında Türkiye’de Yeşil Binalar, Ekoyapı Dergisi, 10,

42-45, (2012).

[41] Bal, E., Su Hayattır, Hayatınızı Koruyun, Erişim Tarihi: 02.04.2015

http://www.yesiloji.com/yesilhaber/su-hayattir-hayatinizi-koruyun

[42] Alpaslan, N., Tanık, A., Dölgen, D., Türkiye’de Su Yönetimi Sorunlar ve

Öneriler, TÜSİAD Yayın No: T/2008-09/469, (2008).

[43] Çakmak, B., Yıldırım, M., Aküzüm, T., Türkiye’de Tarımsal Sulama

Yönetimi, Sorunlar ve Çözüm Önerileri. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası II. Su

Politikaları Kongresi. Cilt I, s.215-223, Ankara, (2008).

[44] Şahin, N. İ., Manioğlu, G., “Binalarda Yağmur Suyunun Kullanılması”,

Tesisat Mühendisliği 125, 21 – 32, (2011).

[45] TOBB, Türkiye İnşaat Malzemeleri Sektör Görünüm Raporu 2011, Erişim

Tarihi: 01.05.2015, http://www.tobb.org.tr/Documents/yayinlar

[46] Erten, D., Yeşil Binalar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Bölgesel Çevre

Merkezi, Ankara, Erişim Tarihi: 04.05.2015,

http://www.rec.org.tr/dyn_files/20/5924-V-YESIL-BINALAR.pdf.

[47] ATIG Yatırım Menkul Değerler, Çimento Sektörü, Erişim Tarihi: 24.04.2015

http://www.atig.com.tr/Arastirma/Raporlar/tr/cimentosektor.pdf

[48] Candemir, B., Beyhan, B., Karaata, S., İnşaat Sektöründe Sürdürülebilirlik:

Yeşil Binalar ve Nanoteknoloji Stratejileri, Sis Matbaacılık, İstanbul, (2012).

[49] Türk Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği, Erişim Tarihi: 04.05.2015,

http://www.cedbik.org/

[50] The Green Building Information Gateway, Erişim Tarihi: 08.05.2015,

http://www.gbig.org

[51] Konut Haberleri, Erişim Tarihi: 28.04.2015, (http://www.konuthaberleri.

com/cevre-dostu-binalarda-simdi-sira-kamu-kurumlarinda-47571.htm)

[52] Zhang, X., Shen, L., Wu, Y., Green Strategy For Gaining Competitive

Advantage in Housing Development: A China Study, Journal of Cleaner

Production, 19 , 157-167, (2010).

[53] Pitt, M., Tucker, M., Riley, M., Longden, J., Towards Sustainable

Construction: Promotion and Best Practices, Construction Innovation, Vol. 9, No.2,

201-224, (2007).

[54] Chan, E.H.W., Qian, Q.K., Lam P.T.I., The Market for Green Building in

Developed Asian Cities-the Perspectives of Building Designers, Energy Policy,

37, 3061-3070, (2009).

[55] Carter, E., Making Money from Sustainable Homes: A Developer’s Guide,

CIOB/PDM Consultants, (2007).

[56] Häkkinen, T. ve Belloni, K., Barriers and Drivers for Sustainable Building,

Building Research &Information, 39(3), 239-255, (2011).

[57] Yudelson, J., Green Building Through Integrated Design, New York:

McGraw-Hill Companies, Inc, (2009).

[58] Davis Langdon- Global, Erişim Tarihi: 12.04.2015,

http://www.davislangdon.com

[59] Hydes, K. ve Creech, L., Reducing Mechanical Equipment Cost: The

Economics of Green Design, Building Research & Information, 28(5/6), 403–407,

(2000).

[60] Sodagar, B. ve Fieldson, R., Towards a Sustainable Construction Practice,

Construction Information Quarterly, 10, 101–108, (2008).

[61] Larsson, N., ve Clark, J., Incremental Costs Within the Design Process for

Energy Efficient Buildings, Building Research & Information, 28(5/6), 413-418.

(2000).

[62] Serpella, A., Kortb, J., Verac S., Awareness, Actions, Drivers and Barriers

of Sustainable Construction in Chile, Technological and economic development of

Economy, ISSN 2029-4913 Volume 19(2): 272–288, (2013).

[63] Smith, J. ve Baird, G., SB07 Presentations, Erişim Tarihi: 12.08.2014,

http://sbo7presentations.co.nz

[64] Kats, G. ve Capital, E., The Cost and Financial Benefits of Green Buildings: A

Report to California Sustainable Building Task Force, California, (2003).

[65] Bartlett, E. and Howard, N., Informing the Decisionmakers on the Cost and

Value of Green Building, Building Research & Information, 315–324, (2000).

[66] Ala-Juusela, M., Huovila, P., Jahn, J., Nystedt, A., Vesanen, T., Energy Use

and Greenhouse Gas Emissions from Construction and Buildings Final report

provided by VTT for UNEP, Paris, UNEP. (2006)

[67] Bordass, W., Cost and Value: Fact and Fiction, Building Research &

Information, 28(5/6), 338–352, (2000).

[68] Gomes, V., Silva, M. G. D., Exploring Sustainable Construction: Implications

From Latin America, Building Research & Information 33: 428–440, (2005).

[69] Ang, S. L., ve Wilkinson, S. J., Is the Social Agenda Driving Sustainable

Property Development in Melbourne, Australia Property Management , 4-5.

(2008).

[70] Majdalani, Z., Ajam, M., Mezher, T., Sustainability in the construction

industry: a Lebanese case study, Construction Innovation 6: 33–46, (2006).

[71] Shafii, F., Ali, Z. A., Othman, M. Z., Achieving Sustainable Construction in

the Developing Countries of Southeast Asia, in 6th Asia-Pacific Structural

Engineering and Construction Conference, Kuala Lumpur, Malaysia. (2006).

[72] CIB Report Publication 237, Agenda 21 on Sustainable Construction, (1999).

[73] Rydin, Y., Amjad, U., Moore, S., Nye, M. and Withaker, M., Sustainable

Construction and Planning. The Academic Report. Centre for Environmental

Policy and Governance, The LSE SusCon Project, CEPG, London School of

Economics, London, (2006).

[74] Gerlach, A., Sustainable Entrepreneurship and Innovation, Centre for

Sustainability Management, University of Lueneburg, (2000).

[75] Dewick, P. ve Miozzo, M., Sustainable Technologies and the Innovation–

Regulation Paradox Futures, 34, 823–840, (2002).

[76] Zainul-Abidin, N. Investigating the Awareness and Application of Sustainable

Construction Concept by Malaysian Developers, Habitat International 34: 421–

426, (2010).

[77] Bartlett E. ve Howard, N., Informing the Decision Makers on the Cost and

Value of Green Building, Building Research and Information, 28:5, 315-324.

(2000)

[78] Williams, K., ve Dair, C., What is Stopping Sustainable Building in England?

Barriers Experienced by Stakeholders in Delivering Sustainable Developments.

Sustainable Development, 15(3), 135-147, ( 2007).

[79] Toronto Green Development Standard Report (2006), Erişim Tarihi:

12.05.2014, http://www.toronto.ca/planning/environment/greendevelopment.htm

[80] Kohler, N., Long-term Design, Management and Finance for the Built

Environment, Building Research & Information, 36(2), 189–194, (2008).

[81] Manoliadis, O., Tsolas, I., Nakou, A., Sustainable Construction and Drivers of

Change in Greece: a Delphi Study, Construction Management and Economics 24:

113–120. (2006). http://dx.doi.org/10.1080/01446190500204804

[82] Bond, S., Best of the Best in Green Design: Drivers and Barriers to

Sustainable Development in Australia, 2010 PRRES Conference, Sydney. (2010).

[83] Heerwagen, J., Green Building, Organizational Success and Occupant

Productivity, Building Research & Information, 28(5/6), 353–367, (2000).

[84] Wilson, J.L. ve Tagaza, E., Green Buildings in Australia: Drivers and

Barriers, The University of Melbourne, Business Outlook and Evaluation, (2004).

[85] Koppel, S. ve Urge-Vorsatz, D., Assessment of Policy Instruments for

Reducing Greenhouse Emissions from Buildings. Report for UNEP SBCI. Central

European University, Budapest, (2007).

[86] Taylor Wessing LLP. , Behind the Green Facade, Erişim Tarihi: 15.05.2015,

http://www.taylorwessing.com/sustainability/docs/taylor_wessing_sustainability_re

port.pdf

[87] Perrett G.A., The Key Drivers and Barriers to the Sustainable Development of

Commercial Property in New Zealand, A Dissertation Submitted in Partial

Fulfilment of the Requirements for the Degree of Master of Property Studies at

Lincoln University, (2011).

[88] Gündoğan, H., Motivators And Barriers For Green Buildıng Construction

Market In Turkey, A Thesıs Submıtted in Partial Fulfillment of The Requirements

for the Degree of Master of Science in Civil Engineering Middle East Technical

University, Ankara (2012).

[89] Djokoto1, S.D., Dadzie1, J., Ohemeng, E., Barriers to Sustainable

Construction in the Ghanaian Construction Industry: Consultants Perspectives,

Journal of Sustainable Development; Vol. 7, No. 1; ISSN 1913-9063 E-ISSN 1913-

9071 Published by Canadian Center of Science and Education, (2014)