dinegitimi...din ÖÖretimtnln kuramsal temellerj 147 liştirilecek kabiliyetlerle ilgilidir ve bu...

15
i . 1 1 1 1-· . . .... , . . . DINEGITIMI . . DERGISI

Upload: others

Post on 31-Dec-2019

11 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

i .

ı 1 1

1

1-·

. ı .

. ...., . . . DINEGITIMI

ARAŞTIRMALARI . . DERGISI

DİN ÖGRETİMİNİN KURAMSAL TEMELLERİ (Zihin Gelişimi Açısından Bir Deneme)

A. Problem

Doç.Dr.Mualla SELÇUK A.Ü. İlattiyar Fakültesi

Din Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Örgün eğitim kurumlarımızdaki mevcut problemlerden biri, öğ­rencilere ulaştırılan bilgilerin kuramsal temellerinin gözardı edilmesi me­selesidir. Kuramsal (teorik) temel, herhangi bir dersin öğretim programı geliştirilirken, ders kitapları yazılırken veya öğrencilerle iletişime geçilir­ken takınacağımız tavn belirler. Öğrencilerin, olayları ve olguları anlam­Iandırma çabalarına katkıda bulunur, onları fikirlerio arka planını

görmeye alıştırır. Kurantın önemsedi"ği bir eğitim ve öğretim anlayışı, düşünen, sorgulayan ve derinliği olan öğrencilerin yetişmesine hizmet eder1•

Biz yetişkinler, sahip olduğumuz dini ve ahlaki değerleri, din öğre­timi vasıtasıyla yetişmekte olan nesle aktarma gayreti içindeyiz. Eğitim­

öğretim sürecinde, öğrencilerimizin geçmişten devraldığımiZ kültürel mi­rastan haberdar olmalarını, bu mirasla tanışmalarını ve mensubu olduğu­muz dini öğrenmelerini istiyoruz. Bunu istiyoruz, çünkü bu konuda haklı gerekçelerimiz var. Çocuklar ve gençler, dini bilgileri öğrenirlerse iyi in­sanlar olacaklar diye düşünüyoruz. Onlar, dinlerini doğru anlar ve uygu­larlarsa, toplum sağlam bir zemin üzerine oturur kanaatini taşıyoruz. Bu düşüncelerden hareketle, öğrencilerimize "Küçüklerinizi sevin!", "Büyüklerinizi sayuı!" diyoruz. Derslerde, "Dinimiz doğru olmamızı, ça-

I.Ahmet İnam, "Eğitimin Sorgıılaum~sı Için Oneriler~'. Bilim ve Teknik Dergisi, Ocak 1994, TÜBİTAK, Ankara 1994, s.82-85.

!46 DiN EGITlMl ARAŞTIRMALARI

lışkan olmamızı. bilgili olmamızı istiyor! siz de böyle davranm! ", "Sizler de ahlaklı ve bilgili iyi birer insan olun! İnandığınız ilke ve değerlere uy­gun hareket ederseniz mutlu olursunuz" şeklinde ifadeler kullanarak on­lan bilgilendirip eğitmeye çalışıyoruz.

Ancak, bilgilendirip eğitmeye çalıştığımız öğrencilerimiz, bu sözle­rin benim hayatım için önemi ne? Ben bunları ne yapacağım? Bunlar ne işime yarayacak? Bu bilgileri niçin öğreniyorum? Mutlu olmak için mi? Ahlaklı yaşamak için mi? Neden ahlaklı davranayım? Niçin inanayım? Kul olmak ne demektir? Bana anlatılanları nereye oturtayım? Zihnime mi? Kalbime mi? Yoksa davranışlarıma mı yansıyacak bana öğretilenler? şeklinde sorular sormaya başladıkları zaman, bu soruların cevaplanyla il­gili olarak öğretmenden dinledikleri kalıp bilgiler ve ezberledikleri kural­lar yetersiz kalıyor. Bir öğretmenimizin aşağıdaki sözleri, eğitim sistemi­mizdeki bu sorunu, somut bir şekilde ortaya koymaktadır:

"Sınıfa giriyorum, öğrencilerin elinde su tabancaları, su tabaneası bulamayanlar ise bir poşete su doldurmuş, poşeti delmiş, herkes birbirini ı slatıyor, kavga dövüş almış başını gidiyor. O zaman onlara, yaptıklarının kötü olduğunu anlatmak gerekiyor. Onlara dinimizin, in sanları

sevrnemizi emrettiğini, başkalarına zarar vermenin günah olduğunu anlatıyorum. Fakat, dinleyen kim!"

Öğretmenimizin bu sözleri,., öğrencilerimizi malumat He işime yara­yacak sorusunu s0racak şekilde yetiştiremediğimizi göstermektedir.

Eğitimeiter olarak, aynı soruyu bir de kendimize soralım:

Aktardığımız malumat öğrencinin ne işine yarayacak? Niçin Din kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi okuyor öğrencilerimiz? Dini bütün bir insan olmak için mi? Yoksa bu ders bir "kültürlenıe" dersi midir? Ders, kültürel mirası aktarma vasırası olarak görül.üyorsa, öğrenciler bu kültürle ne yapacaklardır? Din! ve ahlaki bilgiler zihinde "istif" mi edilecek? Yoksa bilgiler bir bilinç düzeyine gelmeli, aklın önünü açmalı, zihni ış ı tınalı

mıdır?

Bu yazımda, din öğretiminin nasıl bir dünya için nasıl bir insan ye­tiştirmesi gerektiği sorusuna cevap aramaya çalışacağım. Din öğretiminin kurumsal temelleri ile ilgili bir deneme sunacağım. Bu denemeyi, din öğ­retimi-zihin gelişimi ilişkisi ile sınırladım.

B. Din Öğretimi Programı ve Öğrenci

Program Geliştirme alanında yapılan çalışmalar, herhangi bir dersin eğitim müfredatına dahil edilmesi gerçekleşecekse, söz konusu ders için bazı ölçütlere işaret ederler. Bu ölçütlerin büyük bir kısmı öğrencide ge-

DIN ÖÖRETiMtNlN KURAMSAL TEMElLERJ 147

liştirilecek kabiliyetlerle ilgilidir ve bu ölçütler soru şeklinde şöyle sırala­nabilir1.

l.Ders, öğrencinin kendisi ve çevresfyle iletişiminde ona ya­rarlı olabilecek farklı bir bilgi ve düşünce şekli oluşturabilir mi? Öğrencinin iç V!! dış iletişimini daha etkin bir hale getirebilir mi?

2.Bu ders, öğrencinin kabiliyetlerinin gelişmesine ve öğrenci­nin bir form kazanmasına yarClımcı olabilir mi?

3.Ders, öğr~ncinin zihin eğitimine katkıda bulunabilir mi? Bir başka deyişle, söz konusu ders, öğrencinin karar verme, akıl yür ütme, öğrenme, araştırma, sorgulama, yorumlama ve anlamaya yönelik zi­hinsel çabalarını zenginleştirip besieyebilir mi?

• Yukandaki sorulan, Din olgusunun programda yer alması meselesi etrafında cevaplamak gibi bir durumla karşı karş ıya kaldığımızda, din eği­timcileri olarak cevabımız, elbetteki Evet ... sözcüğü ile başlayacak ve muhtemelen şöyle devam edecektir. "Bütün diğer dersler gibi, din dersi de öğrencilerin gerekli bilgi, beceri ve anlayışı kazanmalarma ve kişilik­Lerini geliştirmelerine yardım edebilir".

isHi.m Dini'nin eğitim ve öğretim anlayışını göz önünde bulundura­rak bu soruları cevaplandırırsak yine olumlu karşılık vereceğiz; örneğin 3. soruya cevap olarak şöyle açıklamalar yapabiliriz. "Düşünmeyi, eleştir­

meyi, "niçin" ve "nasıl"ı kurcalamayı emreden bir kitaba iman eden gençlerimizin zihinsel kabiliyellerinin geliştiri/nıesi işi, mensubu bulundu­ğumuz İslamiyelin bir gereğidir. Yüce Allah, qüşünme melekernizi doğru kullanmamızı istiyor. Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah, zanna, tahmine, şartlanmışlığa, heva ve hevese, eksik bilgiye dayanan düşünce ile "gerçek düşünce"yi birbirinden ayırıyor. Yani, düşüncelerimize olumsuz ve olumlu düşünce olmak üzere değer biçiliyor. Gerçek düşünce ile bunun karşısında yer alan arzulara ve hevesiere dayanan düşüneeye değer biçme işi, düşüncenin kararlara, tercihlere yansıması ve davranışlarla kaynaşması

safhasında meydana geliyor. Böylece sorumluluk, emanet ve halifelik kavramlan anlam kazanıyor''.

Şimdi de aynı soruların sonuna bir "nasıl" sözcüğü ekleyerek, bu sorulan so rup cevaplandırmayı deneyeli m. Yani nasıl bir din öğretimi uy-

!.Michael Grimmit, Wlıat Can 1 Do in R.E. Maylıew-Mc Crimmon, second edilion, Great Wakering 1982. s.16; karşılaştır: A. Bank, M.Henerson, Laurel Eu., A prrıcrical Guide to Program Plmming: A Teaclıing Models ApproociL Teachers College Press, New York 1981 , s.3; James T. Sears-J.Dan Marshall (ed.by.), Teaclıing aııd Thinking Abow Curriculımı. Critica/ bıqııiries, Teachers College, Columbia University 1990, s.37-38.

148 DİN EÖlTlMt ARAŞTIRMALARI .l guladığırruzda, sözünü ettiğimiz hususlann gerçekleşmesini sağlanz? soru­suna cevap arayalım.

C. Nasıl Bir Din Öğretimi?

Temelinde, insana saygı, düşüneeye saygı, ahiili olana saygı, hürri­yete saygı ve kültürel mirasa saygı olan bir din öğretiminden yanayız. Burada aklınıza şöyle bir soru gelebilir. Ne demek düşüneeye saygı? Peki ya insana, hürriyete, ahlaki olana saygı ne demek? Bir de kültürel mirasa saygıdan söz ediyorsun? Yıllar yılı, çocukluğumuzdan başlayarak eğiti­mimizde herkes, ailemiz, okulumuz, çevremiz, birçok şeye saygı duyma­mız gerektiği fikrini kafamıza sokuşturmak için uğraştı durdu. Büyüklere saygı, topluma saygı. .. Saygı duyacağımız kişilere, nesnelere, fikirlere işa­ret edilmiş, ama niçin saygı duyacağımız konusunda belli belirsiz bir ta­kım anahatların dışında bize bir şey öğretilmemiştir. Saygının önemi vur­gulanmış, oysa saygılı bir tavrın ne demek olduğu anlatılmamıştır.

Önümüze bir dizi kural konmuş, onların pratik anlamının ne olduğu ise bize gösterilmemiştir. Ne olmamız gerektiğine dair kurallarla çevrili bir dünyada kendimizi bulamaz olduk. Kurallan pratiğe geçirme noktasında, kimi zaman saldırgan, kimi zaman fanatik, kimi zaman teslimiyetçi, kimi zaman korkak ve yetersiz görüldÜk.

Saygı adına zorla empoze edilen tavırların insanın ufkunu açmadığı ,

sağlam temellere ~ayanmayan kaöullerin kişiliği geliştirici, zenginleştinci ve koruyucu bir rol oynamadığı şeklinde yorumlayacağım bu sözlere ka­tılmamak mümkün değil. Yanlış veya çarpık saygı anlayışı, ideal olanı ha­yata geçirebilmede, dünyada olup bitenlerin ne anlama geldiği, hayatın hangi yöne doğru seyrettiği ve gelecekte ne gibi şekiller alabileceği ko­nusunda kişiye yardımcı olamaz. Böyle bir saygı anlayışı, giderek otorite­lerden korkma veya "pasif bir olumlama"ya dönüşür ki, bu durumda karşımıza çıkan, kuralların paketiediği insanlar görünrusüne şaşmamalı. ·

Saygı kelimesini burada, üzerinde düşünmek, tanımak, anlamak, sorgulamak ve değerlendirmek anlamında kullanıyorum. Saygı, bir duygudur; sevgi gibi. Ancak saygının bir de faaliyete dönük, kişinin dav­ranışında kendini gösteren yönü var. Saygıyı bir davranış· türü. bir faaliyet olarak tanımlıyorum. Ben burada saygmın eylem boyutu üzerinde duru­yorum. Saygı duymak, düşünmeyi, tanımayı, anlamayı, sorgulamayı ve sonra bir değerlendirmeye gitmeyi gerektirir. Mesela temelinde insana saygı fikri olan bir eğitim anlayışı, insanın ne olduğu üzerinde düşünür, insanın varlık şartlarını değerlendirir. İnsana saygı, insanı bütün yönleriyle ele alma eğilimini de beraber getirir. İnsana saygı, onun yaptıklarını tanı­mak, anlamlandırmak, onun düşüncelerine ve iç alemine nüfuz etme ça­basını da taşır. İnsanın biyolojik yapısı var, beslenmesj, korunması, sağlık

ı

ı l \

DİN ÖÖRETİMtNiN KURAMSAL TEMEI...LER1 149

şartlan, kültürel, toplumsal, tarilll çevresi var, geçmişe ait hatıralan, gele­ceğe ait umutlan ve kaygılan var. İnsanın bir gelişim çizgisi var, bir de sü­rekli değişimleri var. Dünya her an onun zihninde farklı şekillenir, her an bir kaptan bir kaba aktanlır. Korkulan, sevgileri, heyecanlan, nefret ve is­tekleri, inançtan, değer yargıları, tutumlan ile insan, gün geçtikçe yeniden keşfediliyor. İnsanı konu alan İlahi' ve beşeri bütün izahlar, insanı tanıma­nın, anlamanın ve yorumlamanın yöntemlerini zenginleştiriyor. İnsanla uğraşan bilim dallarının sürekli artmasına karşın, insanı bütün yönleriyle tanıyabilecek bir bilgi seviyesine henüz erişebileceğimizi zannetmiyorum.

Saygılı bir tavır içinde olmak, insanı denge'ye götürür. İnsanın ha­yatının her anında dengeli" davranması güçtür. Kur'an diliyle söylersek, "insan, mahiyeti itibariyle dengesizdir. Kendisine kötülük dokundu mu hemen telaşlanır ve kendisine iyilik gelince, bu iyiliğin başkalarına da gitmesini engeller"'· " ... Insana bir şer dokundu mu hemen üzgünlük ve ümitsizlik içinde boğulıır. Ama kendisine dokunan kötiilükten sonra ona rahmetimizi tattırınca, "Ben buna layıkım" der ... insana bir nimet verdik mi yüz çevirir, yan çizer. Fakat ona kötülük dokundu mu yalvarıp dıı­rur"2. " ... Biz onun darlığmı (sıkmtısını) kaldırınca, bize yalvarmamış gibi hareket eder"3• İnsanın bu dengesiz karakteri, onu bir aşınlıktan öte­kine sevkeder. İnsanın istikrarlı olma hali diyebileceğimiz dengede olma veya orta yolda olma ise aşınlıkların törpülendiği bir alandır.

İnsanın tabiatı, yani sahip olduğu donanımlan ve bu ·donanımları kullanabilmesi meselesi, bütün eğitim sistemlerini meşgul eden bir konu­dur. İnsanın, her yöne gelişme kabiliyeti vardır. Bir vandan aceleci, telaşlı, bencil ve yukarıda tasvir edildiği gibi nanKör, ooıir yandan da akıllı, s~ven, sakınan, paylaşabilen, iyi işler yapabilen insan. Her ikisi de aynı insan. İnsan ne iyi ne kötü, insan hem iyi bem kötü. Hem biri, hem öteki var insanda. İnsanda mevcut zıt uçlar, zıt kutuplar, artılar, eksiler hep doğru davranışlara zemin hazırlayan birer ortam olarak görülmelidir. Böyle bir ortamda, ancak sürekli bir çaba ve hareket içinde olan, gayret ye meşakkatle yoğrulan bir kişilik kendini kurup oluşturabilir. Böyle bir kişilik Cenab-ı Hakk'ın şu sözlerle anlattığı başarıyı gerçekleştirebilir. "Nefse ve onu şekillendirene andolsun ki, Allalı ona bozukluğunu ve iyiliğini işlemiştir. Nefsini temizleyen kurtulur, ama onu kirletip örten ziyana uğramıştır" 4.

"/nsa,nın kendine saygı "sını koruması prensibi, eğitim kitaplafında çok işlenen prensipterden biridir. İyiye götüren duygu ve eğilimleri kuv-

l.Mearic 70/19-21. 2.Fussilet 41/49-51: 3.Y0nus 10/12; aynca bkz. Hiid 1119-10; lsra 17/83. 4.Şems 9117-10

150 DiN EÖtTtMl ARAŞTIRMALARI

vetlendirmek, kötülüğe sebep olanları ise zayıftatıp etkisini azaltmak için, kişinin kendisine olan saygısını güçlendirmek yoluna gidilir. Kişinin kendine saygısı olması demek, onun gururlanması, sahip olduğu yetenek­leri alıartması ve böbürlenmesi demek değildir. Kendini önemsiz ve hakir görerek ümitsizliğe kapılması demek de değildir. Çünkü her iki tutum da bir aşınlığın ifadesidir. Birinci tutumun tipik bir modeli şeytandır. Ademe secde etmeyi reddetti, sahip olduğu yetenekleri abarttı, gururu onun Adem'i tanunasını engelledi. Tavrının gerekçesini de: "Ben ondan üstü­nüm, beni ateşten yarattm, onu çamurdan" ifadesiyle açıkladı 1 • İkinci tutum da Allah'ın hoşlanmadığı bir durumdur. Ümitsizlik ve karamsarlık Kur' anda kötülenmiştir. "Allah 'ın rahmetinden ümidinizi kesnıeyiniz, zira kafirlerden başka kimse Allalı'uı rahmetinden ümidini kesmez"2 ayeti, bu konteksteki ayetlerin sade_ce ~ir tanesidir. İnsanın yaşam serüvenindeki çelişkiler, gerilimler, ifrat ve tefrlt diyebileceğimiz aşırılıklar, hep dengenin bir tarafa kayması ve dolayısıy.la bozulmtrsı hadisesidir. Olumsuzluklar yaşanacaktır, fakat önemli olan dengenin bozulmamasL, aşınlıklardan birine saplanıp kalınmamasıdır. O halde sorunlarımızın üzerinde konuşabilmeye, kendimizi anlamaya, bu anlam arayışımızda vahyin bize söylediklerini düşünmeye, kendimizle konuşabilmeye . ve kendimizle hesaplaşmaya hazır olalım. Bu çaba kendimize olan saygımızı korumanın gereğidir.

Bu bağlamda öğrencilere, ~lah'la her an beraber olma şuurunun insan şahsiyetini korumadaki rolü anlatılabilir. Allah'ı hatıriama'nın her türlü ahlaki gerginliğin üstesinden gelmeye yardımcı olabileceği

hissettirilebilir. "Nerede olursamz olun, O sizbı/e beraberdir"3 ayetinin hayatlarındaki yeri farkettirilebilir. Hayatın problemleri karşısında

Kur'an'ın getirdiği çözüm yollarından öğrenciler haberdar edilerek, dengeli bir tavrın, yani orta yolda plmanın ne demek olduğu onlara öğretilebilir. Hayattaki iniş ve çıkışlarda, Allah'a inanmanın değeri hakkında bilgi verilebilir ve öğrencilere, imanlannın aksiyon haline gelebilmesinin örnekleri sunulabilir. Başarı-yenilgi, ilerleme-gerileme, sevinç-üzüntü, mutluluk-hüzün, bunlar hayattaki değişimierin tabii birer parçasıdır. Bunlardan birine saplanıp diğerini görmezlikten gelmek doğru değildir. Sıkıntılar kapımi çalmışsa, paniğe kapılmam, ·bahane bulmam, ümidimi kesmem, kendime acımam, "Muhakkak her güçlükle beraber bir kolaylık vardır"4 vurgulu söyleminden aldığım manevi enerji ve "Biz, Alla/ı'a aidiz ve biz O'na döneceğiz"S Kur'ansal gerçeğine olan inancım,

LArlif 7111-17 ayrıca bkz. Hicr 15129-33. 2.Ylısuf 12/87; ayrıca bkz. AnkebOt 29/33; Zümer 39/53 3.Hadid 57/4 4.İnşir§h 94/5-6 5 .Bakara 2/155-156

l

ı

1 1

ı

--DiN ÖÖRETiMlNtN KURAMSAL TEMELLERİ ısı

beni yeni çözümler bulmak için harekete geçirir, böylece bütün gücümü seferber ederim. Aynı şekilde başarının da bana Allah'ı unutturmasına izin vermem. Çünkü bilirim ki, bugün en üst nokfadax_sarn, yann en alt noktada olabilirim. Bu başarı bana Allah'ın bir lütfudur. Bugün çıkmışsam yarın inebilirim. Bugün etrafımda olanlar yarın bana sırt dönebilirler. Kur'an ifadesiyle. söylersek, "Sürekli olan sadece Allah 'tır" 1• .

Kur'an'ın hayatımızın kalitesini yükseltmek için sunduğu reçeteler-' den yararlanmanın yollarını keşfedebildiğimiz ölçüde, ilişkide olduğumuz

kişiler ve içinde bulunduğumuz durumla ilgili olarak insanca bir bakış açısı kazanabiliriz. Öyleyse, nasıl bir din öğretimi konusuna verebilece­ğimiz cevap, yavaş yavaş şekillendi: inancı sayesinde kişiyi, hayatın üs­tes~nden gelmeye kabiliyetti kılacak bir din öğretimi. Böyle bir din öğ­retimi, bir taraftan insanı, ümitsizlik, kaygı, şüphe ve her türlü korkuya karşı güçlü kılarken, öte taraftan insana, varlıkla ilişki kurabilecek yeni motivasyonlar sağlar, olay ve olguları anlamiandırmaya yardım edebilir.

I.Kasas 28/88

152 DIN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

Nasıl bir din öğretimi sorusunu cevaplandırabilmek için bir fikir ağacı• geliştirdik (Bakınız şekil: Nasıl bir Din Öğretimi). Ağacın kökle~ rine İnsana Saygı, Düşüneeye Saygı, Hürriyete Saygı, Ahlaki Olana Saygı ve Kültürel Mirasa Saygı kavramlarını yerleştirdik.

Saygılı bir ravnn insanı, eşyayı, tabiatı, çevreyi, toplumu, çağı anla­mak, sorgulamak veya sonra bir değerlendirmeye gitmek demek oldu­ğunu söyledik. Böyle bir tutumun, dengeli bir tutuma veya İslam Dini'nde ifadesini bulan şekliyle orta yolu bulmaya zemin hazırlayabile­ceğine işaret ettik. Şimdi burada fazla ayrıntılara gitmeden, fikir ağacının köklerinde yer alan kavramlarla ilgili bazı hatırlatmalarda bulunacağız.

İnsana Saygı: Bu kavramla ilgili yukarıda yaptığımız açıklamalan yeterli bulduğumuz için burada şu iki hususa dikkat çekmekle yetinece­ğiz: "Insanın onurunun de'tertni biln~ek" ve "Insanın kendini geliştirme­sinin önemini farketmek" insana saygının önemli iki il.kesidir.

Düşüneeye Saygı: Düşüneeye Saygı'dan kastımız, sadece din öğre­timinde, artık "aktarmacı zihniyet"ten kurtulalım ve biz de düşönür bale gelelim, meselesi değildir. Düşüneeye saygı; "Benim doğrum" yegane doğrudur, benim dışımdakiler ise hep yanlıştır, şeklindeki hırsımızdan da sıynlmayı ihtiva ediyor. Düşünsel çabaların sonucunu, tek doğru ve pek çok yanlış seviyesine indirgerneye çalışmak bir hırstır. Benim doğrum, en doğru yol olabilir. Hatta sadece dc;ığru olmakla kalmayıp .gerçeğin bütü~

nünü de yansıtabilir. Ancak ben, kabullerime itiraz edilmesine katlanma~ dıkça veya kendim onları sorgulamadığım müddetçe onlara olan bağlılı~ ğım bir peşin hüküm mesabesindedir. Bu durum kabullerimi veya doğru­larımı zayıflamak, hayatımdaki etki güçlerini yitirmek ve kaybolmak teh~ likesi ile karşı karşıya bırakır. Kabullerim giderek alışkanlık ve suni bir tekrara dönüşebilir. Bir fikri, her ti,irlü itiraza rağmen hala ayakta duruyor olduğu için kabul etmekle, o fıkrin itiraza uğramasına müsaade etmemek ve onu savunmacı bir tarzda koruyarak doğruluğunu kabul etmek arasında bir fark olsa gerektir.

İnançlarımızın ve kabullerimizin örtülü ve açık dayanaklan var. Bu dayanaklar, kişiliğimizden , yetiştirilme biçimimizden, tarihimizden, kültü­rumüzden kaynaklanabilir. Bunların farkında olmak, bunlar üzerinde yo~ rum yapmak, doğru ile yanlışın ayırdında olmak, sağlam olanı bulup çı­karmak ve sonunda bir yargıya varmak, ancak saygılı bir tavır sooucund~ mümkün olur.

l.Fikir ağacı oluşturmak, genelde ele alınan konunun çok yönlü olduğunu göstermek amacıyla başvurulan bir öğretim tekniğidir bkz. A, B.ank ve diğerleri, A Practical Cu ide to Program Planning, s. 120- l 22.

pa

DİN ÖÖRET1MiNIN KURAMSAL TEMELLER1 153

Düşünmenin bir eğitim işi, bir arama, bir araştırma işi olduğunu unutmayalım. Düşünebilmek kadar, dinlemesini bilmek, farklılıklara ta­hammül edebilmek de bir eğitim işidir. Düşünebilmek, düşündüğünü

söyleyebilmek, fakat karşısındaki insanı ineitmeden söylemek. Dinleyebilmek, karşısındakini susturmadan dinleyebilmek, duyduklarına katılmaşa da, fikirler üzerinde düşünebilmek ve onları sorgulamak ... Bu tavırlar dinin insana kazandırmak istediği tavırlardır.

Düşünen kişi kendisi ile bir anlamda konuşur, tartışır, kendisi ile yüzleşir •. kendini muha.tap alır. Fakat bir de insanın kendi varlığını hisset­mek ihtiyacı var. İşte bu hissedişi ona kendi dışındakiler sağlar. Kendimizi anlamak için de başkalannın varlığına muhtacız. Çok yönlü bakış açıları içinde kendimiz olabilmeyi başarmalıyız. Düşünceden korkmayalım. İnsan doğru düşünebilir, yanlış düşünebilir, hata da yapabilir. "Rabbimiz, unutur ya da yamlırsak bizi sorumlu tutma"1 duasını bize öğreten Cenab-ı Hak değil midir?

Hürriyete Saygı: İnsanın ferdiliğine ve şahsiyetine olan saygıını ve şahsiyetin mümkün olan en geniş bir çeşitlilik içinde gelişebileceğine dair kanaatimi belirttikten sonra, insanın gelişmesine ambargo koyan her tu­tumun da insanın hürriyetine saygısızlık olduğunu ifade etmek isterim. İsterse Allah'ın emirlerini yerine getirmek istiyorum desin, isterse başka bir merciin farketmez. İnsanı ezen-, kişiliğini zedeleyen, onun bağımsız karar vermesini engelleyen her baskı, insan hürriyetine saygısızlıktır. İnsanlar kendi iyiliklerini, kendi doğru bildikleri yolda arama hürriyetine sahiptir. Herkes kendi akıl sağlığının ve tercihlerinin sahibi olabilmelidir.

Öğretmen-öğrenci ilişkisinde, boyun eğme, emir, yükümlülük gibi kavramların, öğretmenin lugatından çıkması gerektiğini düşünüyorum.

Din dersinde öğretmen, bilgiyi bir tutsaklık aracı olarak kullanmayacaktır; öğretmen, öğrencisinin karşısına bir otorite iddiası ile değil, sadece o alanda yetişmiş, fakat eksiklikleri de olabilecek bir insan olduğu gerçeği ile çıkabilmelidir.

Öğretmen, kişisel tercihlerini dayatmayacak, öğrencilere, kendi ter­cihlerini yapabilecek ortamı hazırlayacaktır. Öğretmen, ideolojik bir tavır da takınmayacaktır. İdeolojik bir tavır, öğrencinin zihin dünyasında, dü­şünce ve eylemin birbirinden uzaklaşmasına ve kopmasına sebep olur. Böyle durumlarda bilgiye anlam verme güçleşir ve bilgi, insaniann üze­rinde tasarruf etmeleri gereken bir olgu olmaktan çıkıp, insanları kullanan bir "nesneye", bir "·şey"e dönüşebilir. Allah'ın dininin, bir tabu ve baskı

l.Bakara 2/286

154 DIN EÖlTİMl ARAŞTIRMALARI

aracı haline getirilmesinden insanlık büyük yaralar almıştır ve almaya de­vam etmektedir.

Din Dersi'nde öğretmen, Allah rızası için iş yapma ile Allah adına iş yapma arasındaki inceliği öğrencilerine farkettirmelidir. Allah için, yani Allah rızası için iş yapma ile Allah adına iş yapma aynı şey değildir. Allah için iş yapma, yaratıcıyla beraberlik şuuru içinde bir eylemde bulunmaktır. Bu eylem doğru olabilir, yanlış olabilir, eksik olabilir. Allah adına iş yapma ise, Allah adına hareket etme hak ve yetkisine sahip olma yanılgısıdır. Bilindiği gibi, ister İlahi kaynaklı olsun, ister beşert kaynaklı olsun, bir ilkenin kendisi ile onun uygulanması arasındaki süreçte pek çok faktör devreye girer. ilkenin kendisi ile onun uygulaması özdeşleştirilemez. Konumuzia ilgili olarak J<onuşacak olursak, Kur'an metni ilahldir; fakat onun uygulaması insanldir. Her insan, Allah'ın mesajını kendi kapasitesi, içinde yaşadığı zaman diliminin fonksiyonları ve koordinatları çerçevesinde anlayacak, anlamlandıracak, yorumlayacaktır. Hiç kimsenin kendi anlayışını Allah adına 'hareket ediyorum iddiasıyla, zorla empoze etmeye hakkı yoktur.

Din öğretirninde, belletici ve baskı altına alıcı bir yaklaşımın yerini, konuları çözümleyici ve yorumlayıcı bir yaklaşım almalıdır. Şahsen katıl­sak da katılmasak da yapılacak yorumlara, ortaya atılacak yeni fikirlere · ihtiyacımız vardır. Allah'ın rızasını gözeterek yapılan anlama, anlamian­dırma ve yorumlama faaliyetine karşı olmak yerine. mevcut anlayışlardan birini, ilahı mesajın kendisiyle özdeşleştirerek insanlara bunu zorla kabul ettirme şeklinde tezahür eden tutuma karşı olmak lazımdır, diye düşünü­yoruz. Çeşitliliğin ve fikir zenginliğinin olduğu ortamda, muhakeme gücü ve seçme kabiliyeti teşvik edilecektir.

Ahlaki Olana Saygı: Fikir ağacımızın köklerinde yer alan kavram­lardan biri de Ahlaki Olana Saygı kavramıdır. Din öğretiminin ahlak ol­gusu ile ilgisini tartışmak isteğimizde, öncelikli olarak şu hususlar ön plana çıkar: İnsanoğlunun, baş döndürücü bir dünya meydana. getirme­sine rağmen, bu dünyanın hakkını verecek ahlaki olgunlukta insanlar ye­tiştirmede başarısız kaldığını söylemek mümkündür. Hayatımııda zihin huzuru, vicdanı ile barışık olma, ruh zenginliği gibi hallerin eksikliğini hissediyoruz. Teknik açıdan olağanüstü imkanlara sahip olsak bile, halen yeterince güçlü bir ahlaki yapıya sahip olmadığımızı belirtmeliyiz.

İyinin ne olduğunu bilen insanın da her zaman iyiyi yapamadığını kendi kişisel tecrübelerimizde veya çevremizdeki insanlarda müşahede ediyoruz. İşte burada inancın teşvik edici yönünden istifade etmek, din eğitimcilerine düşüyor. Güzel sözler söylemek, konferanslar vermek, öğütlerde, tavsiyelerde bulunmak, örnek insanlar, örnek durumlar anlat-

\ 1

ı

DlN OOREfiMtNt:N KURAMSAL TEMELLERİ 155

mak yetmiyor. Çünkü insanın hayatında ağır basan ve onun yonünü tayin eden şey, sözlerden çok yapılan işler ve eylemlerdir.

Bir çağın ahlaki yapısına, doğruluk, dürüstlük, insan sevgisi, çalışma, yardımseverlik, cana, mala saygı gibi kavramlar hakimse, o zaman bu özellikleri taşıyan insanlar ön plana geçer. Hayır, eğer çağın yapısı bozul­muş, gayri ahlaki kavramlarla düşünülmeye başlanmışsa, o vakit de bu tip davranışlar serdedenler ön plana geçerler. Çocukları ve gençleri etkileyen şey hayatın kendisidir. Siz, istediğiniz kadar öğrencilerinize tarihten par­lak örnekler veya çok sağlam ilkeler sunun, içinde yaşanılan çağın ahlaki bir sorgulamasını yapmadığımı sürece, onları -en iyi ihtimalle- gerçekler­den kopan ve hayal dünyasında yaşayan kişiler haline getirirsiniz.

Burada, "alılak'i fikirler" ile, "ahlaklı lık" adına ileri sürülen fikirler aras,ındaki ayınma dikkat çekmek istiyorum. Evrensel değerler diyebile­ceğimiz doğruluk, dürüstlük, insan haklan gibi ahlaki fikirler etrafında herkes birleşir. Dindar olan bir aile ile herhangi bir dine bağlı olmayan ailenin de çocuklarında ·görmek istedikleri erdemlerdir bunlar. Ancak bu kavramların hayata geçirilmesi noktasına gelindiğinde, kişilerin menfaat­leri, toplumların ve grupların çıkar hesaplan, değişik siyasi-ideolojik yak­laşımlar, insanların düşüncelerinde ve eylemlerinde etkili olurlar. Bu fak­törler, kişi lerin ahlaki bir karar verip verememesinde belirleyici bir rol oynarlar ve çoğu kez ahlaki fikirler, ahlaklılık adına ileri sürülen fikirlere, uygulamalara dönüşürler. Bu nedenle, çocukların ve gençlerin ahlak eği­timinde dinle temellendirilenı bir ahlak anlayışını savunuyoruz. Amaç ahlaklı insanlar yetiştirmekse, inanç boyutunun ihmal edilmemesi gereki­yor. Herkesin bildiği iyi'nin yanına sevab'ı katabilmek, herkesin bildiği kötü'nün yanına günah'ı ekleyebilmek, ahlaka yepyeni bir şekil kazandırı­yor. Allah korkusunu ve Allah sevgisini, insanı, yönsüz, desteksiz ve şaşkın bırakabilecek her türlü uygulamada koruyucu bir güç olarak gö­rüyoruz. Allah korkusu ve Allah sevgisi, insanı, vicdanına cevap vermeye her an hazırlıklı tutar, yani ahlaki fikirterin mümkün olduğu kadar büyük bir bölümünün davranışa kılavuzluk etmede itici güçler haline gelmesini sağlar.

Kültürel Mirasa Saygı: Kültürel Mirasa Saygı, tarihi birikime ba­kabilmek, geçmişin günümüz açısından yerini, değerini ve fonksiyonunu tahlil ve tesbit edebilmek demektir. Kendimizi inşa ederken, tarihin mesa­jını çözebilmek ise şüphesiz çok yoğun bir fikri ve ilmi çabayı gerektirir. Geçmişe kör bir teslimiyeti, tarihi otoritelere kör bir itaati, yani toptan

!.Dinle temellendjrilen ve din dışı temellere dayanan ahlak teorilerinin değerlendirilmesi hakkında bkz. Recep Kılıç, Alılakm Dini Temeli, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., Ankara 1992.

156 DİN EGlTiMİ ARAŞTIRMALARI

onaylamayı veya bunun karşısında toptan inkara varan tutumlan, kültürel mirasımızı anlama çabarruzın önünde duran engeller olarak görmekteyiz. Kültürel Mirasa Saygı, ne geleneğe sığınmak ne de gelenekten kaçmaktır.

Kültürel miras konusunda bir engelimiz daha var, o da, tarihi biri­kimimizde değerli ve güzel olduğunu zannettiğim.iz her ne varsa ögrenci­lerimizin kafasına doldurmak temayülümüz ... Oysa artık çocuklanmizın öğrenmesi gereken muhtevayı seçmede bazı kriteriere sahip olabilmeliyiz. Din öğretiminde gençler hangi muhtevaya ihtiyaç duymaktadır? sorusuna bu yazı kapsarrunda verilebilecek cevap: Öğrenciler için sahip olunmaya değer muhteva, hayatın problemlerini çözmede kullanabilecekleri muhtevadır şeklinde olacaktır. Bir din eğitimeisinin dediği gibi "Eğitilmek demek, akıllı bir şekilde nasıl ca/ı il olunacağını bilmek de­mektir". Eğitim görmjiş \<işi IJ.~tün malumatı bilmez, fakat hangi ı:naluma­tın bilinmeye değer, hangilerinin biJinıneye değer olmadığını bilir'. İhtiyaç duyduğunda bilgi elde etmek için nereye gidileceğini bilir. Bunlara ilave­ten kendisini, hayatın önemli meselelerinden uzaklaştınp, zihnen ve ruhen yıpratan küçük meseleler kitlesini de ezmeyi bilir1• Geçmişi, öğrencile­

rimizin önüne bir bilgi tomarı olarak yığmayalım. <5eçmiş ~irikimimizi onlara ne ilginç bir tarih olduğu için öğretelim, ne de çok güzel edebi anlattınlar taşıdığı için nakledelim. Kültürel mirasi, yetişmekte olan neslin, Allah'la, kendileriyle ve diğer insanlarla olan iletişimlerini düzenlemele­rinde bir yardım ve ilham vasıta~ı olarak sunabilelim. Böyle bir anlayışın sonucunda yöntemimiz de değişecektir. Bu yöntem, zihiİılere bilgi İstif­lerneye değil, düşünmeye, anlamaya, karşılaştırmaya, değerlendirmeye, kı­sacası öğrencinin keşfetmesine önem verecektir.

D).Dersler ve Hedefler

Buraya kadar yazdıklarırruz, din öğretimi ile ilgili yaklaşırrurruzı be­lirlemeye yönelikti. Bir başka deyişle, din öğretiminin kuramsal temelle­rini atmaya çalıştık. İnsana, düşünceye, hürriyete, ahUika ve kültürel mi­rasa saygıyı temel alan bu kuramsal bakıŞ açısı, din. öğretimine karşı takı­nacağımız tavn gösteriyor. Bu kuramsal bakış, din dersinin müfredat programı geliştirilirken, ders kitapları yazılırken veya öğrencilerle dini konularda iletişime geçilirken göz önüne alacağımız hususlara işaret edi.:. yor. Din öğretimi ile ilgili yaklaşırrurruzı, "öğrencinin bilincinin gelişme­sini sağlayacak koşulları oluşturmak ve öğrenciye hayatın problemlerini çözebilmesinde yardımcı olacak yolları göstermek" şeklinde formüle et­tikten sonra, şimdi de böyle bir yaklaşımın öğrenciye katkılannı somut bir biçimde göstermeye çalışalım.

l.Bianche, Carrier, Hoıv Slıall 1 Learn to Teac/ı Religion?, Harper and Brothers Puplishers, New York 1950, s.44.

·:~

DIN ÖÖRETİMINlN KURAMSAL TEMELLERl ıs?

Fikir ağacıımza baktığımızda, ağacın ürünleri olarak görünen bazı kavramlarla karşılaşacağız. Bu kavramlar, Kendi Başına Düşünme

Kabiliyeti, Eleştirel Zihniyet, Seçme Kabiliyeti, Hayatın Anlamını Keşfetme ve inancını Aklıyla Bütünleştirme olarak sıralanıyar ve bunlar öğrencide geliştirmeyi hedeflediğimiz kabiliyetleri gösteriyor.

Düşünme, .zihniyet, hayatın anlamı, inanç ve benzeri terimierin ta­nım lamalannda karşılaşılan güçlükler herkesçe bilinmektedir. Bunun için bu kavramların tanımından okuyucuyu muaf tutacağım. Ancak, öğrencide

geliştirilmesi hedeflenen kabiliyetler olarak ele alındığında, söz konusu terimlerin, Din Dersi'nde hangi anlama geldiklerini göstereceğim. Dersler, sadece öğretim programında mevcut oldukları için önemli ve değerli sayı­lamazlar. Dersler, öğrencinin gelişimine katkıda bulundukları ölçüde önemlidirler ve değerlidirler. Herhangi bir ders, öğrencilerine sadece şöyle seslenebilir: "içinizden kim daha fazla bilgi parçacığı toplar, daha çok ezberler ve daha çok hatıriayıp iyi not alırsa, o kişi başarı/ıdır!" Başka bir ders ise, öğrencisine şöyle seslenebilir: "Sana şu dersi öğretiyo­rıun, çünkü sen, bunu öğrenirsen, şunları şunları kazanacaksm. Bu ders/e hayatm arasmda şu şu bağlar var, onları farkedeceksin. Şu şu kabiliyet­lerin gelişecek ... "

Sonuçta her ders şu veya bu şekilde kendi sesieniş biçimini, yani hedefini belirlemelidir. Okuduğu dersin hedefinin ne olduğunu bilmek, öğrencinin en tabii' hakkıdır. Dersin anlamlandırılamadığı, amacının, hede­finin belirgin olmadığı durumlarda, huzursuzluklara ve çatışmalara kap; açılır. Bu bağlamda eski bir eğitim geleneğinden esinlenerek, "Ne demek istiyorsun?" sorusunu sormak, amacın netleşmesine yardım eder. Eski ve yeni eğitim anlayışlarının mukayese edildiği ·bir kitapta yapılan bazı açık­lamalar, amacın belirgin hale getirilmesi hususunda akla gelebilecek iyi bir örnektir. Kitabın yazarı özetle şöyle diyor1: Ne için eğitim yaptığımızı bilmek önemlidir. Biri çıkıp da size "-Demokrasi için eğitim yapıyoruz" diye bir açıklama yaparsa, siz ona şu soruyu sorun "-İyi bir demokrat nasıl olmalı?" "Özgür düşünce için eğitim yapıyoruz" şeklindeki bir açıklama karşısmda sorulacak soru ise: "-Özgür düşünce, nasıl bir dii­şürzce biçimidir?" tammlayımz olmalıdır. "Sosyal eşitlik" amacıyla ya­pılmak istenen bir eğitimde "eşitlik" tammz netleştirilmelidir". Anıacmı, "Iyi bir karakter gelişimi" olarak gösteren bir eğitim anlayışmın ise ön­celikli olarak ortaya koyması gereken husus, "iyi bir karakterin özellik­leri"nin ne olduğudur.

Biz, din öğretimindeki amacımızı "hayatın problemlerini çözme yeteneğine sahip, düşünen bilinçler yetiştirmek" şeklinde tanımlıyoruz.

LE. B. Castle, Ancient Educatio11 and Today, Penguin Books, ı 96 ı , s.204

158 DiN EÖiTfMl ARAŞTIRMALARI

Bize sorulabilecek muhtemel bazı sorular şunlardır: "Problem çözme ye­teneğine sahip bir bilinç nasıl olmalı? Veya sözünü ettiğiniz bilince sahip bir öğrenci nasıl bir öğrencidir? Hayatın problemlerini çözebitmek için, öğrencinin hangi kabiliyetleri geliştirilmelidir?" Bu soruların cevaplarını "fikir ağacımızın ürünlerine" bakarak veriyoruz. Söz gelişi şöyle diyo­ruz:

"Bu öğrenci, düşünebilen, eleştiri cesaretine sahip, tercihlerinin dayanaklarım bilen, kendini ve hayatı anlamaya çaba/ayan ve inancını aklıyla bütünleştirebilen bir öğrencidir".

E. SONUÇ

Din öğretiminin kuramsal temelleri ile ilgili yapılacak çalışmalar, öğrencide gelişmesini istediğimiz h edef davranışlar'ın belirlen~esine yardımcı olacaktır. Böylece Din Kültürü ve Ahlak :Silgisi derslerinde öğ­rencilerin, düşüncelerinde, hareketlerinde ve duygularında meydana gel­mesi beklenen değişiklikler açıkbğa kavuşacaktır. Muhtevruun öğrencide nasıl bir davranış geliştireceği, yani öğretme-öğrenme sonunda elde edile­cek ürünün açıkça tanımlanması, öğretmenlerimizin başarılı olma şansım arttıracaktır. Bu durumda öğrencilerimizin sıkça dile getirdikleri, "Biz ne yapıyoruz?; Bizinıki de bir uğraş mıdır?"; "Anlattıklarımız ne işe yarı­yar?" gibi soruların kaynağı olan güvensizlik duygusu da azalacaktır.

Öğretmen, öğrenciden ne istediğini tamamıyla bilmeli. Ayrıca, öğrenci de öğretmenin ne istediğinden haberdar 'edilmelidir.

Bu yazının kaygıları çerçevesinde ulaşılan sonuç ise şudur:

Din öğretimi bir zihin eğitimi olabilmelidir; öğrenciye aklını kullanmanın ve insan onuruna yaraşır bir hayat sürmenin yollarını göstermelidir. Bu hedef, din öğretiminin genel hedefidir. Örgün eğitim kurumlarının çeşitli kademeleri ve sınıf seviyeleri için ara hedefleri. tesbit etme işi ise, Program Geliştirme alanında yapılacak farklı çalışmaların ko­nusudur.