dergisi journal of oriental studies -...
TRANSCRIPT
üsba Şarkiyat Araştırmalan Dergisi
Journal of Oriental Studies
Yıi/Volume: III, Sayı/Issue: 9, Bahar/ Spring 2003
MODERN ARAP KISA ÖYKÜSÜ ı" SabriHMIZ
Çev •. Azmi YÜKSEL ••
Özet: Bu çalışmada modem Arap öyküsünün doğuşu, modem • Arap edebiyahnda kısa öykünün ilk biçimi, kısa öykünün
öncüleri ve Arap dünyasında kısa öykü alanında eser vermiş edebiyatçılar konu edilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Arap Edebiyatı, Kısa Öykü, Modem Arap Öyküsü, Arap Dünyası, Ma.kame.
The Modern Arabic Short Story
Summary: This study deals with the origin, the style and the pioneers of modem Arabic short stories, and the firSt writers in the Arab world.
Keywords: Arabic Literature, Short Story, Modern Arabic Short Story, Arab World, Maqamah.
Sabri HAFIZ'ın "The Modem Arabic Short Story'', Modem Arabic Lilerature. (Ed. M. M. Badawi), Cambridge 1992, s. 278-328 makalesinin ingilizce aslından çevirisidir. Bu çevirinin bilgisayarda yazılmasını sağlayar. öğrencim Doç. Dr. Musa YILDIZ'a teşekkilr ederim. •• Prof. Dr., Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi (azmiyuksel@ yahoo.com)
NÜSHA, YU..: lll, SA YI:9, BAHAR 2003 77
MODERN ARAP KISA ÖYKÜSÜ 1
Giriş: Modem Arap edebiyatmda sosyo-politik olaylar ilc edebiyatın birbirlerini ya
lorıdan etldlemelcri dolayısıyla her ikisini de birbirinden ayırmak oldukça 7.ordur. Öyküden söz ederken sosyo-kültürel boyutun önemi oldukça büyüktür, çünkü öykü insan deneyimine aracılık etmekte ve kendi anemini de omı incelemel'Te bulmakı.adır. Bu bölüm Arap ö}icüsünü, gelişiminin çeşitli evrelerinde anlamak için gerekli bağiarnı kısaca anlamakla ve bu yazın türünün tarihi ile biçimsel ve konu ile ilgili öğelerinin gelişimini de vermektedir. nıe Kenymı Rewiev (30.32, l968·70)'da ya)1mlanan kapsamlı araştırmalar kısa hikayenin en gelişmiş batı killtürlerinde pek önemsenmediğini göstermektedir. Ancak Arap dOnyasında ve gelişmekte ya da yarı-gelişmiş Hindistan, Güney Afrika ve Yugoslavya gibi yerlerde çeşitli sebeplerden dolayı kısa öykü en yaygın ve belki de en önemli edebi ürün olmuştur. .
Arap edebiyatında. bin bir gece masallarına kadar geriye giden başka geleneksel aniatı biçimlerinde izleri bulımsa bile, !asa öykil, modem anlamıyla on dokuzun.cu yQzyılın ikinci yarısında gelişmiş ve yinninci yüzyılın ilk yarısında olgunJuğa crişmiştir. Kısa aniatı biçimlerinin çokça bulunduğu bir killtOrde bir çok bilim adamının Arap öykü ve romanının nereden kaynaklandığı oorusunu sormalan kaçınılmazdı. BaZJian Modern Arap öyküsü ile onun ortaçağdaki biçimleri arasında zayıfta olsa bir bağ olduğunu göstermeye çalışmışlardır. KHisik Arap edebiyatının düz ywda örneklerinin çok olmasına rağmen bilim adamlarının çoğunluğu malaimeyi roman, hikaye ve hatta tiyatronun atası olarak görmüşlerdir. Başkaları ise kısa hikayenin eski ile hiç bir bağlantısının bulunmadığını ve onun tamamen batıdan alındığını ileri sürmüşlerdir. Ama modem Arap öyküsü ile Batı öykü biçimleri ya da klasik Arap öyküsünün ilk biçimi arasındaki ilişki sadece köken balamından değil; ama aynı zamanda d inamik bir me~ tinsel ilişkidir.
Yeni bir edebi tütün ortaya çıkışı, insanların deneyimlerini oluşturan çevrelerini dejpştirm.eden önce. toplum hakkındaki anlayışlarını ve kendi kendilerini algı la
malarını değiştiren uzun ve karmaşık bir süreçtir. Bu geçen yü...ryılın başlanndan başlayarak Suriye (o zamanki biçimiyle; Suriye, Lübnan ve Filistin) ve Mısır'ın sosyal ve kOitürel yaşamının her yönüne yavaşça ginneye devam etmiştir. Arap dünyasının bu bölüınO Haçlılardan bu yana batı ile diyalog kurmanın zahmetine katlanmış ve kendi çeşitli unsurlarını arınonize etmede öncü ve önemli bir rol oynaıruştır. Batı kUltllrfi ile olan diyalog. Napolyon'un Mısır'a ginnesini takiben Muhammed Ali'nin giriştiği ve torunu İsınail tarafından tamamlanan idclialı reform programları geçen yüzyıl içerisinde yeni bir döneme girmişti. İşte bu dönem. yönetim. idare ve edebiyatta batıhlaşmış Mısırlı seçkin bir zümrenin oluşması için temel teşkil etmiştir. Bu seçkin zümrenin hem sayısı hem de bilgi düzeyi yükselmiş ve reformların liderleri haline gelmişlerdir. Diğer bölgelerde kültUrel rönesansı luzlandıran, eğitim. basın, gazetecilik, çeviri ve şehirleşmeyi etkileyecek benzer gelişmeler olııuıştur.
Yeni Bir Okuyucu Kitlesi ve ~ebi Doyarfıhktaki Değişiklik: Eğitimin yaygınlaşmasının yanı sıra basın da yeni bir okuyucu kitlesinin
oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Basımın bulunmadığı yerde, az sayıda el yazma kitaplar dolayısıyla okııma çok smırlanmaktadır. Basım. gazetecilikle doğrudan orantılı olup, her ikisi de yan yana geçen yüzyıl boyunca ilerleme kat etmişlerdir. Gazetenin basımı, İsmail Paşanın zamanında artm ış ve sayısı yirmi yediye yükselmiştir. Onun görevden uzaklaştırılına tarihi olan 1879 yılından asrın sonuna kadar bu sayı sadece Mısır'da 3 to'a ulaşmıştır. Tabii diğer bölgelerde de gazete sayısı buna paralel olarak artmıştır. Osmanlı devletinde 1908 yılında meşrutiyetin ilan edilmesiyle birlikte Irak dahil adı geçen bölgelerde gazete sa)1sı ve kalitesi oldukça artmıştır. O dö· nemde Filistin'de, oruz altısı Kudüs'te olmak üzere, doksandan fazla gazete çıkmak
taydı. Irak' ın ise yetmişten fazla gazetesi vardı. 1897 yılına gelince el-Hilal' e (Ekim)
78 NÜSHA., YIL: III. SAYI:9. BAHAR 2003
oJ/''l_U.l~ l &r&.a .--' 4 ~t••a • _ • .._ __
göre Mısır'da gazete okuyaniann sayısı 200.000 olarak tahmin edilmektedir. Diğer Arap dünyasındaki okuyucu sayısı belki de bu sayıdan daha fiızlaydı.
Lübnarı, sivil bir mücadeleden sonra 1861 yılında ôzerk bölge hAline gelmiştir. Bu özerklik hali ve Avrupa ilc olan güçlü tarihi yakınlığı bölgenin kültürt:l canlanmasında aktifbir rol oynamasını sağlamıştır. Ayrıca bu özerklik, nispi bir duyarlılık. sağl~ş ve çeşitli eğitim projeleri başlatmalarında misyonerleri teşvik etmiş, batı kattil.ril ~le olan ilişkiyi hızlandırmış, Arap dili ve kültürünü ineeleme fiı.aliyetlerini artırmıştır.
İsmail Paşa döneminde edebi eserlerin çevirileri yapıhmŞ ve okuyucu edebi eserlerin geleneği ile tan~ınlnuşıır. Bu da ileride yazar olabilecekler için bir alıştııma alanı oluşturmuştur. İlk dönem çevirmenlerinin bir \-"'ğunun, anlatının çeşitli biçimlerinin gelişmesinde öncQ rolleroynamalan hiç de şaşırtıcı değildir. Btmıda birçok isim anmak mUmkündür. Bunlar: Halil Baydas, Necan SJ(Iki, Kalsfun Nasr 'Avde ve AntOn Ballfuı (Filistin), Necib el-Haddad, Suleymfuı el-Bustani ve Nesib Meş'alaw (Uibnan), Malımüd Ahmed es-Seyyid, Selim el-Batti ve Enver Şa'ül (Irak), Muhammed Kurd 'Ali, Necib Tarrful ve TanyOs 'Abduh (Suriye) ve Hafiz tbratıim, 'Abdulk:adir Hamza. Salih Harndi Hammad (Mısır). Çeviri edebi eserlerin popüler olması, zamanın önde gelen yazarlarını roman ve öykü yazmaya teşvik etmiştir. XIX. yüzyılın sonlarına doğru okuyucu kitlesindeki devamlı artış ve aniatı tfirllnUn (geleneksel ya da çeviri), öykü ve roman yazmanın yollarını açmıştır. Daha da önemlisi bireysellik duygusınnm artışı ve ulusal bilincin belirgjn hıi.le gelmesi kişisel deneyimleri ve tek tek bireylerin algılayış biçimlerini d~ştirdi. Böl~nin banlılarea kolonileştirilmesi ve bunun sonucunda ulusal benlik duygusunu kaınçılayan gilçlü ulusal direniş, yeni yeni eğitim görmüş nesle açık ve seçik bir şekilde yön vermişti. Bu durum. kısa öykUnUn ilk biçimlerinin oluşmasına sebep olmuş ve bu türün ilk örneklerinin gelişmesinde önemli bir rol oynayan yeni bir ifiıde tarzı ortaya koymuştur. tık yazarlar günlük yaşamın lükayeterini anlatmanın bir ihtiyaç olduğunun farkındaydılar. Ancak bunu henüz edebi türün gerekleri çerçevesinde yapabilmiş değillerdi. ÇUnkü kısa öykii teriminin tam olarak karşılık bulması 1920'lerde olmuştur.
Kısa Öytdlolio İlk Biçimi: Kısa öyldlniln en önemli öneülerinden Abdullah Nedim ( 1854-96) toplumun
bütün tabakalarında kolayca hareket edebilen bir hayat sllrmüş ve çeşitli sosyal tabakaları, guruplan ve ırklan inceleyerek birbirine zıt birtakım kültürel oluşumları (geleneksel ve banlılaşmış aileler vs.) hazınedebilınişti. Kendisi daha sonra gelecek yazarlar için kısa öyküde işlenebilecek konulan ve bölgeleri belirlemiş oluyordu. Edebi yaşamına 18701erde başlamış ve gaı.eteci olarak birkaç yıl çalıştıktan sonra haftalık dergiler çıkarmaya başlamıştır. Fransis el-Marraş (1837-73) Selim el-Bustani (1848-84), Nu·ıı:ı.an el-Kasatili (1854-1920) Kahire'de ve daha sonra Beyrut'ta yayımlanan elCiniin ( 1870-85)' da ilkel kısa öyküler yayınlamaya başlamışlarsa da bu türün en güzel örneklerini veren Nedim'dir. Maırilş'la hemen hemen aynı konulan paylaşmaktadırlar; batı düşünce ve ideallerinin kabulü dolayısıyla ortaya çıkan kendilerince kötü etkiler başta gelen konulardı ancak lcullarulan dil açık ve duruydu. Yeni bir dil olduğu açıkça gözilkmekteydi. Kendi 7llmanlarının standartlarına göre Osluplannda bastınlmış bir didaktizm görülmektedir. Nadim ve diğerleri artık dil ve edebi ölçütleri gelenekselcilerden farklı bir okuyucu kitlesine sesleniyorlardı. Onun geleneksel sOslfi ve ağır ifudelerden uzak samimi ve sade olan Oslubu sıradan insanlardan günlük meseleleri ve ilgi duyduklan konulara çok müsaitti. Bununla önemsemek bir okuyucu lcitlesi ediniyor ve 6yldl dilinin gelişmesine de katkıda bulunuyordu. Ağır ve bıktıncı olan geleneksel dil roman ve öykü yazmaya hiç müsait de~ldi. Kendisini düşüncelerini aktarırken bazen alegorik anlatıma da başvurmuştur.
ef-Mahnlsa ile birlil.1e ücretsiz olarak dagıttığı et-Tenkit ve 't-Tebkit adlı haftalık neşriyafmda bu alegorik öykülerinden beşini yayınlamıştır. Milli meseleler in lin plana çıktığı 'U rab i devrimine kadar alegorik öykülerini bu dergide yayımlamaya devam
NÜSHA, YTI..: m, SA YI:9, BAHAR 2003 79
MODERN ARAP KISA ÖYKÜSÜ r
etti. Nedim'in edeb'i ve milli meseldere olan ilgisi hemen başlangıçta bu yeni yçni ortaya çıkan edebi tllr ile ıniili meseleler arosında sıkı bir bağ oluşturdu. Nedim. Bust.Sni ve Mamiş'ın ilk ürünleri incelendiğinde bunlarla o :zamanki sosyo-kOitiirel gerç-ekler arasında çok stkı bir ilişkinin bulunduğu ve işledikleri temalar aracılığıyla okuyucunun ulusal bilincini artumay-a çalıştıklan açıkça g15nllmektedir. Öyküleri ban davraruş biçimlerinin körO körOne takJidi dolayısıyla düşülen tuzaklar, batı düşüncelerini aşın biçimde benimseyerek yabancılaşma. kurtuluşu uyuşturucucia arama tehlikesi, sınıflar arası ekonomik farklılık, fakirierin dramı, yabancıların ri!şvetle yerli halkı bomuıları, sorumsuz erkeklerce terk edilen kadınların drwnı, kadının eğitimi ve hakları, bağımsız ekonomi, dini kurum1arın bozulması, daha çok da ülkesi ve şanlı geçinişi ile iftihar edilmesi ve burıa yakışır bir :şekilde davrarunak.
Bir kısmı kısa öykünün tam olgunJaşmamış ilk biçimleri olan bu ürünler, gerçek verileri ve somut ayrıntıları alegorik bir biçimde kullanma, başlıkların çift anliunlı kelimelerden seçilmesi ve imalı, manidar olmaları, meseleleri canlı ve açık bir biçimde ortayu koyma. karmaşık ve hassas konuları irdelemcdeki, mec8zi yaklaşım gücü, olayların geçtiği, yer, zaman, çevre vs.nin yüzeysel ve detaysız oluşu, olasılıklan yok etmeksizin karakterler ve önemli durumlarla alay etmek için miıahı sanatsal bir biçimde kullanma gibi birtakım edebi stratejileri de geliştirıniştir.
Öykn Denemeleri: İlk tohumları 1870'te e/-Cinan'da atılan ve bir kaç yıl sonra Nedim'in çalış
masındagelişen ve 1929 yılında Mahmı1d T8hir Uşin'in Hadfsu '1-K.arye 'sinin basımı ile olgunluğa erişen kısa öykünün gelişimi yarım asırlık bir çalışma ve enerji gerektirmiştir. Bu süreç Arap danyasının kültfirel yönden gelişmiş bölgelerinde iki ana gurupta toplanan yazarlar tarafindan sürdürülmüştür. Bunlardan birincisi Nedim' in çalışmalarında çerçevesi verilen sosyo-kültürel değişim sonucu ortaya çıkan gerçekleri ve yeni deneyimleri, makôme formunu yeniden canlandırıp çeşitliliğini ve ufkunu geliştirerek ifiıde etmek istemişlerdir. İkincisi ise Şukr1 'Ayy8d'ın 'öykü denemesi ' dediği ve doğrudan doğruya Nedlm'in yazım türünden kaynaklanan melez, kırma bir türle aynı amaca ulaşmak istiyorlardı. Öte yandan Irak'ta 'öykü denemesi'nin kendilerine has bir şekli olan ve anlatıda er-Ru 'ya'yı bir biçim olarak kullanan ldlçük bir gurup yazar da bulunmaktaydı.
Birinci grupla ilgili olarak Ned1m, Muhammed el-Muveylihi ve babası İbrahim elMuveylihl gibi gazeteciler, Ahmed Şevlô, Hlifiz gibi şairler ve Muhammed Lutfi Curn'a gibi çevinnenter eski makfune türünde bir çok eser ortaya koymuşlardır. Bu yeni makô.me/er amaç, dil ve biçim bakımından eskilerden ve hatta birkaç yıl öncesinde EbO's-Seoa' el-Alfisi (Irak. ö. ı 854), Nasif el-Yazici, ~ıJdlla et-Turk (ö.828), Ahmed Ffuis eş-Şidy§k (1805-1887), lbrruunı el-Ahdeb (ö.1891) ve Abdullah Fikri (1834-1890) gibi gelenekçiler tarafından yazılanlardan tamamen farklı idi. Nedim de kitabında maktime türünü kullanmıştı. Ancak daha sonra gelenler kitabın genelini göz önünde tutarak değerlendirmelerde bulunmuşlar ve kendi eserlerini kısa öyküden çok romanın öncüsü olarak görmüşlerdir. Böliiaüeri arasında ilgi kurup uyum sağlayarak kısa öykü biçimine en çok yaklaşan makô.meler Curn'a'nınkilerdir. Başkalarının aksine o, uzun bir süre yazmaya devam ederek yeni biçimi geliştirmeye çalışmış ve yaptığı işin farlanda olduğunu göstermiştir. Ikinci eseri olanfi Vadi'I-Humflm girişinde edebiyatın el-Hakiki (Gerçekçi) ve el-Hay{ı/i (Hayali) olmak üzere ikiye ayrıldığını söylemektedir. Bunlardan birincisi Honore de Balzac ve Emile Zola'nın ikincisi Walter Scott ve Alexandre Durnas'ınkidir. Kendisi birinci türde, yani gerçekçi türde ('ala esasi'l-hakika) yazacağını belirtmektedir.
Ancak, onun yaratıcı yazılarına gelince özellikle son kitabı Leyôli'r-Rfıhi '1-Hô 'ir (1912)'deki olgunlaşmış olanları bile yaratıcı bir aniatıdan çok uzak g6z0kmek1edir. Onun bu eseri romantik bir yapıdadır. Bunu, eserinin Şukri 'Ayyad'ın ifadesi ile ' romantizmin patlaması ' dönemine ait olduğu için değil ama duygu yüklü olup daha
80 NÜSHA, YIL: m, SA Y1:9, BAHAR 2003
SABRİ HAFIZ 1 AZMI YÜKSEL
sonraki T<?mantik eserleri de filzlaca etkiteyeceği için söylüyoruz. Curn'a'nın eserleri konuların çerçevelerini çiımiş ve gerekli havayı estinniştir. Onun SOS}Cl!
adaletsizJikler ve yoksulların sefalerine olan ilgisi ve bunu izleyen duygusallık ve sızlanmalar daha sonraları yazılacak olap birçok romantik kısa öyleünün standart motifi haline gelea:ktir. Omm ilcinci önemli konusu olan aşk .~ı de popüler bir konu olmuştur. KaslDl Emin'in eserlerinden esinlenen (içüncü konusu kadınlara eşit baldan saglama meselesi de daha sonriıki romantik yıızarlar için çÖk ilgi çekici gelmiştir. Sosyal faktörlerden ziyade his ve duygu}ara daha çok. ağırlık verdiği görülmeldedir. Roıııanti.mı daha çok eski biçimlere karşı çıktığı için keı)di yazı. «lrllnfi de makıime kalıplarından kurtarmak istemiştir. ·
Romantizmin Etkileri: Cubran Halil Cubran, 'Ara'isu'l-Muriıc'u 1906'da. el-Muteme"ida'yı 1908'de
yayıınlaınıştır. Öte yandan yine aynı yıllarda Mustafu Lut.fi el-ManfuiUti (1876-1924) oldukça duygusal ve etkili yazılarını 1907'de ei-Mueyyed hastınrken Abdurrahman Şukri de ilk romantik yazılanru 1909'da yayımlamaya başlamışnr. Bu Orünler arasında en etkili olanlar Cubran ve Men.faluti'ninkile.rdi. Romantiım geleneksel kalıplardan uzaklaştığı için, yeni okuyucu kitlesinin ihtiyaçlan ve değişikliklere karşı duyarlı olan yazarlar bu «lrlln belli yllnlerini geliştirerek kısa llykilnfin kolayca kabulU için gerekli ön ha.zırlıklarla okuyucuyu hazırlamaya çalışıyorlardı. Cubrfuı. Menfaluu ve diğerleri makfınıe formunu yeni bir kılıkta tekrar firetmeyc çalışmamışlardrr. Onlar ne olduğunun pek farkında olmadıklan yeni bir biçimi samirniyetle ortaya koymaya çalışmaktaydılar. Batı öykü ve romaruru asıl yazıldıkları dillerden okuyarak yada Arapçaya yapılan çevirilerinden tanıyorlardı. Ama onlar Arap kısa öyküsünün öncü· leri olmayı istemeleten çok bir takım düşüncelerin aklarılma gereğinden hareket ederek bunu sağlamaya çalışıyorlardı.
Cubrfuı, eserlerini Mehcer'de (Kuzey Amerika) yazdığı halde, olayların geçtiği yer kendi ülkesi olan Lübnan'dı. Bu eserlerin etkisi yakın doğu kısmı başta olmak üzere bütün Arap düııyasında hissedilmelcteydl. e/-Mehcer gazetesinin editörü olan bir arkadaşı tarafindan rivaytit ya da hikôyôt diye adlandırdığı kısa öykülerinde Cubran dilenciden prense, gO.nahkardan evliyaya. kadar toplumun çeşitli katmanlannm duygularını anlatmaya çalışmaktadır. Fakat öykülerl. bu duygulan abartarak. zenginin çilesini ve aşkın ısnrabmı aşm derecede romantikleşmiş bir şekilde vermektedir. Cubn1n bütün bu işlediği konuları, erkeklerin kadınlara karşı tutumlan başta olmak üzere bütün sosyal ve politik baskılar ile ülkede hfirriyetin yokluğuna bağlamaktadır. Nedim gibi onunda kadınlar hakkındaki göı1lşil erkekler hakkındaki gl:irüşünden genellikle daha olumludur. Onun Hıristiyan din adamlan ve kuruıniarına getirdiği eleştiriler Nedim'in riyıikar şeyhler hakkındaki eleştirilerine benzemektedir. Öyküleri henüz tam gelişmemiş olup güçsüz ve tutarsızdır, ancak Nedim'inkinden daha entelektüel ve olayların akışı ile işlevsel tanımlama ve betimleme bakımından daha derin bir anlayışı sergilemektedir. Ama ya van ve basit öğretisel amaçlan öykülerinin etkinliğini zedelemektedir.
Cubran'ınki gibi ei-Menfu.Hlti'nin eserleri de öncü yazarların eserleri arasında üslup ve duygu gücü bakımından sivrilmekted.ir. Bu onun katkılarının önem.ini., okuyucu kitlesinin öyküye olan ihtiyacmı canlı tutması bakımından, artırmaktadır. O bu konuda başarılı olmuşbır çünkü yazılarını seçkin yada entelektüellere de~il akıllı sıradan insanlara yani halka yönlendinniştir. Onun tanınm.ış eseri el- 'Abarôt'ta (1915) rivayol kasira diye adlandırdığı losa öyküleri ince bir Oslup ve güçta duygular uyandı· ran sözcükler kullanılarak yazılmıştır. İçerisindeki duygusal tahrikler ustalıkla yapı!· mıştır. Ama onun üslup yeteneği eserlerindeki kusur ve eksiklikleri kapatamamalrtadır. Bu eksikiiider metnin dengesini bo2IDakta ve çeşitli öğelerin uyumlu bir biçimde birleşip bütünleşmesini engellemektedir. el- 'Abardt'ın başansından oldukça etkilenen ayıu ekolün bir yazan olan Mustafu Sadık er-Rafi'i (1880-1937) el-Mesôkin (1917)
NÜSHA. YIL: ID, SAYI:9, BAHAR 2003 81
MODERN ARAP KISA ÖYKÜSÜ f
adlı kitabındaki Miskine ... Miskine başhklı öyküsü ile ilk olgun kısa öyküyü ol~turmaya çok yaklaşmıştır. Sosyal dengesizliği işleyen bu öyküde uyumlu bir yapı, güçlü ka.ralcta tanımalan, başlığın ustaca kullanılınası ve olayların makul bir biçimde gelişmesi açıkça gözlem!enmeb.-tedir. Ne var ki yazarın süslü üslubu ve gereksiz yere araya girip bir takım didal..-tik mesajlar vermesi öyküyü bo:zmak-tadır.
Abdulilah Ahmed' in (Irak kısa öyküsü uzmanı) Kuttiibu 'r-Ru ya diye adlandırdığı üçüncü grup yazarlar da geleneksel makôme kahbından bağımsız olan aniatı biçimleri denemişlerdir. Çalışmal.annı etkili bir dergi olan Tenvinı '1-Eftôr'da 1909 yılından itibaren yayınlamaya başlamışlar ve başka yayın organlarına da taşarak 1921 yılına kadar devam etmişlerdir. Nedim 'in kısa öyküleri gibi bu yeni tür de genç yazarların hayallerini süslemiş ve başarı dereceleri farklı farklı da olsa bir takım denemelerde bulurım~lardır. el-Muveylihi Hadis 'lsa lbn Hişfİm'da rüyayı edebi bir araç olarak kullanmıştır; ancak Irak kısa öyküsünün bu tÜI deneyimleri olmamıştır. Bunların öykUieri Nedim'inkiler gibi zamanın milli meseleleri ile ilgili ahlaki mesıglar veren didaktik. öyldlleridir. Bu tür öykillerin en gUzel örnekleri Ata Emin'in sonraki çalışmalarıdır. Ata' oldukça sade bir kullanmıştır.
Sözü edilen her üç grup, her biri değişik biçimde olmak ılzere, kısa öyldlnün yerleşip gelişmesinde katkıda bulunm~tur.
Kısa Öykünün Öncüleri: . 19201ere gelince bu türele yazma denemesinde bulwıan yazarlıırın çoğunluğu
öykii geleneğini makômenin sınırlan dışına çıkarıp geliştirmenin daha verimli otacağının farkına varmışlardı. Cum'a'nın çalışmalannda (eserlerinde) açıkça gösterildiği gibi makameden uzaklaştıkça gerçek daha iyi bir biçimde aktanlacaktı. Öte yarıdan bu geleneksel antatı biçiminden kopmanın Osmanlının bölgedeki egemenliğinin zayıflaması ve Arap dünyasının batı ile olan ilişkisinde yeni bir dönemin başladığı bir za. manda olması bir tesadüf değildir. Birinci dilnya savaşı soncasmda Arap dünyasırun bu bölgesindeki bütün ülkeler İngiliz kolonisi olm~lardı. Bu durum yabancı egemenliğine karşı yapılan mücadelede ulusal benliğin gelişmesini luzlanc4rmıştır. Zamanın acil çözüm bekleyen politik, sosyal ve killtürel meseleleri hakkında okuyucmıun bilincini artırmak için. yazılı sözlere duyulan ihtiyaç bütün bu gereksinimleri ifude edebilecek yeni bir yazım türünün gelişmesine hız kazandırmıştır.
Bu türlin öncüleri, hem kısa öykünün biçimsel sınırlamalan hem de işiemek istedilderi konuların niteliklerini biliyorlardı. Bölgedeki sömürge idaresine karşı yapılan önemli ayaklanmaların hepsi (Mısır 1919, Irak ve Filistin 1920, Suriye 1920 ve 1922) belirgin bir ulusal bilincin sonuçlan olup modern Arap kısaöyküsünün doğuşu ile yalandan ilgilidir. Ayrıca. bu ayaklanmaların hastınlması bir tür başarısızlık ve büsran duygusu yaratmaktadır ki bu da Frank O'Connor'un ayrıntılı bir biçimde belirttiği gibi (The Lonely Voice, London 1963) kısa öykü için bir iletken görevi görmektedir. Bu yeni yeni ortaya çıkantürün temsilcileri arasmda şunları sayabiliriz; Filistin'de Ham Baydas (1875-1949}, LObnan'daLebibeH!şim (1880-1947}, edebiyatın mehcer boyutunu temsil eden Abdulİnesih Haddad (1881-1950) ve Miha'il Nu'ayme (1889-1988), Arap yakındoğu kültıırel hareketleri ile Mısırdaki karşılı~ arasındaki bağı sergileyen İsa (189?-1922) ve Şihı1te Ubeyd (189?-1961), Mısırda Muhammed Teymür (1892-1921) ve Irak'tan Mahmud Ahmed cs-Seyyid (1901-37). Bu yazarlar, a)nı zamanlarda çalışmalarını geliştirmeye çalışan ama pekte birbirlerinden haberdar olmayarı bir çok yazar arasmda en seçkinleri idi. Bunlar birbirlerinin ya:zdıklarıoa karşılık vermekten daha çok, edebi duyarlılıktalci değişikliğe ve yeni okuyucu kitlesinin isteklerine cevap veriyorlardı. ·
Filistin edebiyatmın öncülerinden olan Baydas kendi dergisi olan en-Nefii 'isu'l'Asriyye (l908-l4)'yi çıkardığında kısa öykü üretme arzusunda idi. lşe Rusçadan çevirilerle başladı, ama çok geçmeden kendi roman ve öykülerini yazmaya başladı. Tabi ki iyi lanıdığı ve çevirisini yaptığı Rus edebiyatından oldukça etkilenmişti.
82 NÜSHA, Yll.: m, SAYI:9, BAHAR2003
------~ .. - ---- -·------·- -
SABRİ HAFIZ 1 AZMl YOKSEL
Çıkardığı dçrginin ilk sayısına yazdığı girişten, onun roman ve öykünün ne olduğunu, önemini ve: okuyucular arasındaki popUierliğini kavrarlığını görmek mümkündür. Ancak kendi öyldllerini yazınaya ba.'fladığında roman ve öykünün ne olduğunu bilmekle onu gerçelde~tirmek yani yazarak örneklemek arasında çok fark olduğunu göstermiş olayordu. Baıı öylctilerinde gı:tçek ile hayalin fiırkmı tartışmakta, di~rlerinde ise mitolojik. tarihi, felsefi, pedagojik. sembolik ve hatta sosyal çatılar kwmaktadı.r. Ancak bu deneyimlerinin çoğu. yazarın araya girmesi, sıkıcı eğitsel havası, gereksiz ahlaki mesajlar, sürpriz ve değişikliklerin Stkçayapılması dolayısıyla zedelenmektedir.
Baydas gibi Lebibe Haşim de öncelikle bir çevirmendi ve başarılı bir dergi olan Feıôıu 'ş-Şark (t906-39)'ın editörüydü. Bu dergide bir dizi öykG yayınlamış ve daha sonrada bunları bir kitapta toplamıştı. Yeteneği olmasına ~en, gazetecilikteki hüneri, öykll anlatabilmesi, dilinin sadeliği ve nispeten karmaşık bir planı sürdürebilmesi onu basit öykü akımının öncüsü yapmıştır. Onun öykiilai daha çok ayrmtıh ve duygusal aşk öyküsü anlatan uzım öykülerin bir özeti gibidir. Ama belirtmek gereidr ki o, öyküyü kadın okuyucularına sevdirebilrniştir.
Okuyucuların sayısıru artının kitaplardan birisi de Haddfuf'ın Hiktiyôtu '1-Mehcer ( 1921) adlı koleksiyonudıı.r. Bunların bir kı s nu Mehcer de, diğer bir kısmı ise değişik süreli yayınlarda basılmıştı.r. Bu öyknler ç.oğunlukla yabancı ülkelere göç etmiş Arapların oralarda, kendi ülkelerinden uzak yerlerde karşılaştıkları sorunları konu edinrnektedir. Ama konulan, beklentiler ilc gerçekler arasındaki zıtWdar ve sıcak ve sevecen memleketlerinden uzaklardaki yaşamın sıkıntı larıdır. Göçmenler. başta etnik değerler ve kadın-erkek ilişkisi gibi uyumda zorlandıkları kültürel furkldıklar yaşamaktadırlar. Terk ettikleri diyariarın özlemi içindedirler. Bu çalışmanın olumlu katkısı, geçmişi idealize edip romantikleştirmek yerine sıla özlemini iğneleyici bir biçimde gülmece yoluyla ele almasıdır.
Melzcer'deki yurttaşlarırun aksine, Nu'ayme Lübnan ile olan gilçlfi ilişkilerini sürdürdü ve oranın gerçekleri hakkındaki sağlam bilgilerini ( 19 I 4-25) yıllan arasında yazdığı ilk öykülerine (özellikle es-Sii 'ilı dergisinde yayımlanan) aktardı. Bu öykiUer türün öncülerinin en olgun eserleri ile rahatlıkla boy ölçüşebilir nitelikte olup, sıınıı1sal deneyimin ve uygulama tekniklerinin ne olduğunun anlaşıldığmı göstermektedir.
İlk Önemli Katkılar: Suriyeli iki kardeş 'İsa ve Şibata 'Ubeyd'nin özel bir durumu vardır ki bu da Arap
öyküsünün bir birlik ve bütünlük içerisinde olduğunu ve değişik coğrafi kökenieri arasında kesin bir çizgi çizmenin oldukça mr olduğunu g6stermektedir. Onlar Suriye'de doğmuşlar ama bir çok Suriyeli entelektüellerin yaptığı gibi, Mısır'a giderek edebi faaliyetlerini orada sürdürmüşlerdir. Daha yetenekli olan 'İ.sıi 'Ubeyd 1919 yılında Mısırda yapılan ihtilalin lideri olan Sa'd Zaglill'e ilk kitabını ithafetmişti. Ancak her ikisinin de öykülerindeki karakterler Mısırlı değil de Suriyeli idiler. •isa 'Ubeyd daha yirmilerinde iken ölmüş olmasına rağme.n, bu kısa ama verimli yazarlık döneminde dram, roman, kısa öykü ve edebi eleştiri alanlarında eserler verebilmiştir. Kısa öyküde 'lsa iki, Şih§te ise bir kitap yamuştı.r. Ama her ikisi de kitaplarına ayrıntılı girişler yazmak suretiyle başlamışlar. Bu girişlerde, yeni bir edebi türe olan ihtiyacı belirterek ülkenin bağımsızlığı ile belli bir ulusal bilinci ol~tıı.rma arasındaki organik bağ ve etkil(:şimi vurgulamışlar ve yerli edebiyatın yaratılması gereği üzerinde durmuşlardı.r. Bütiin bunlar onların, yaratıcı yazın türleri ol~turma çabası olan ilk denemeler ve öykü sanatını daha iyi anlama ve kavrama gayretlerindeki eksikliklerin farkında olduklarını göstermektedir. Gelecekteki edebiyatın doğru gözlemler, yaratıcı hayal gücü ve psikolojik analizler üzerine otıı.rtulmasını istemektedirler; yaşam hiç abartıya gidilmeksizin olduğu gibi, bUtOn çıplaklığı ile verilmelidir. ÇUnkll bu lhsan Hanını Mezlıebu '1-Hakika'nın girişinde adlandırdığı gibi realizmdir. Betimleme, karakter tanımlama, dil, diyalog, olasılığın yada gerçeği benzemenin canlılığı, hareket,
NOSHA, YIL: m, SA YI:9, BAHAR 2003 83
MODERN ARAP KISA ÖYKÜSÜ f.
karakterin motivasyonu açısından onların reali.ırn ·~e öykü sanatı anla)'ışlan ~enılilerinden öncekilerden çok daha ü~tündü: Kadın-erkek ilişkilerinin aslim ,göstcnnc ve özellikle Hıristiyan çevrelerindeki aile yaşamıiun 'gizli yönlerini ortayaçikanna çabaları bakımından onların öyküleri benzerleri diıha önce bulunmayan öykülerdir. On!ar orta sınıfkadınJarın yaşamlarının değişik boyuttarım açığa çık(/Ian ve. kadın öıgürlü-ğün!i değişik yönlerden işleyen kimselerdir. · · ' -
Ama konuları, küçDk bir sosyaf çevrede oluŞan evlilikteki eşler arasındaki uyumsuzluklar ve bunun doğurduğu ciddi sonuçlardır. Ancak onlar, ulusun istekleri ile bireylerin bunları gerçekleştirebilmeleri .arasırıdak:i geril~ıİı, çok evl~likten doğan sorunlar ve şehir ile kırsal kesim arasındaki gerilim, gibi bir' çok başka konuları da işlemişlerdir. Öte yandan öykülerinde çeşitli düşünce ve bilgilerini aktıimıak 'için pek çok konu işlemişler ve bu da öykülerinin önemli bir kısmının dengeli ve iyi planlanmış kısa öyküler olmak yerine daha uzun çalışmaların birer özeti haline gelmelerine sebep olmuştur. .. ·
Yirmi dokuz yıl gibi kısa bir ömür sürmesine rağmen Muhammed Tcymfır genelde Mısır kısa öyküsünün öncüsü sayılır. Avrupa'da üç yıl süresin~ Fransız ve Avrupa edebiyatı hakiondaki bilgisini geliştirerek I 9 I 4 yılındaMısır'a dllndüğünde o, yeni bir Mısır tiyatrosu yaratmak, öykü., roman ve edebi eleştiri alanlinmda yeterli bir ifade biçimi oluştumıakta çok istekli ve heyecanlıydı. Edebi bağımsızlığıiı siyasal ba- · ğımsızlıktan ayrı düşünülemeyeceğinin farkındaydı. Dolayısıyla da milli bir edebiyatın oluşturulmasının ulusal bir görev olduğunu ve ulusal benliğin şekillerunesine, istek ve amaçlarnun ifudesine yardımcı olacağını biliyordu. Başlangıçta, dikkatinin aslan payını tiyatro aldı; ama hemen sonra 1917 yılında yenilikçi bir dergi olan 'es~Sufor da kısa öyküler yayımlamaya baŞladı ve bu öykiller kendisinin ölümünden sonra ı 922 de ma Tertihu '/- 'Uyıin adlı bir kitapta yayım.landı. Onun yaşamdaki çelişkileri çeşitli yönleri ile yakalamaya çalışan ve gerçek Mısırlı karakterleri anlatan öyküleri yeni yeni ortaya çıkan bu türün amacını açık bir şekilde ortaya koymada önemli· bir rol oynamıştır; geleneksel pedagojİk rolü aıaltacak ya da tamamen onun yerine geçecek belli birulusal ve manevi fonksiyon. , · .
ÖykÜleri Nedim'in belirlediği konuların dışına çıkınamış olsa bile,' Teymfır öykülerini o dönemde geçerli olan duygusallıktan uzak tutabilmiştir. Dolayısıylaonun eski konulan (toplumdaki alkol ve uyuşturucu tutkunluğu, aile içindeki uytim, çok ihtiyaç duyulan eneıji ve yetenelderio iyi kullarulamaması, sosyal eşitsizlik; batı yaşam tarzının aldatıcı çekiciliği ve Mısırlıların düşman karşısındaki dağınıldığı) sunuş ve işleyiş biçimi kendisinden öncekilere nazaran sanatsal yönden daha ileri ve cfuha etkilidir. Ancak öyküleri kendi içsel bellekleri, motivasyonu, gerçek bağlan ve değer ölçeklerinde bütünlüğü sağlayamamıştır. Daha öncekilerin tamamen göz ıifdı ettiği, olayların geçtiği yerleri betimlerken bile anlatısının doğruluğuna okuyucularını inandınnak için onların bildikleri, bar, kahve, sokak ve cadde gibi gerçek yerlere referans vermesine güvenmektedir. Bu da, Wayne Booth'ın 17ıe Rhetoric of Fiction'unda (Chicago 1961, s.3-16) dediği gibi, verdiği olgu ve bilgileriri sorgulanmaksızın kabul edilmesini isteyen yazann okııyucular üzerindeki suni otoritesirıin bulurunayışının yerine geçiyor gibi göziikınektedir. Teymftr, geleneksel nesir ve öykü anlatımı alışkanlıklarından kendini tamamen kurtamııştır. Kendisini buna göt!iren şey, onun yeni deneyim ve düşüncelerin ifadesi için uygun bir aniatı tarzını istemesi, değişen edebi duyarlılığı görmesi ve buna bağlı olarak okuyucuların isteklerine karşılık veıinek arzusu olmuştur. Karakter tanımlamalarında, benzerlik ve zıtlığı etkili araçlar olarak kullanma. ironiden ustaca yararlanma ve metinlerine mektup, günlük ve i:ıuna benzer şeyleri kullanarak anlatının ufkunu geliştirme açısından öncülük yapmıştır.
Türün son önc!lsü Mahmud Ahmed es-Seyyid bir çevinnendi ve çevirilerini Türkçe'den yapıyordu. Erken ölümüne rağmen çeşitli makaleler, üç roman ve enNekebtit {1922), et-Talti'i' (1929) vefl Sac mine':z-Zemdn (1935) başlıklı kitaplarda
84 NÜSHA, YU..: ID., SA YI:9, BAHAR 2003
toplanan öyküler yazabilmiştir. Bu öykülerin en önemli özelliği koouları ve ça1ılan bakımından yeni bir edebi türü geliştirmek en güzel örneklerini vermek için aşın bir istekliliği yansıtrnasıdır. Son iki kitapta birinci kitaptaki bazı öyküler üzerinde yeniden çalışarak eksikliklerini giderme, konu ve al.1arış bakunından geliştirmeye çalışmanın teşebbüsleri görülmektedir.
Yeni Türün Olguolaşmas•~ Müttefik güçlerin kazandı~ L Dllnya Savaşından soora ' bagun.sızlık konusunda
verilen vaatler tutıılmamıştJ. Bu durum. ulusal mil.ı:adelelerin yoğıınlaşması. siyasal dfişüncede çoğulcululc ve bir kaç siyasal partinin laırulınasma yt?l açmıştı. Kentsel burjuvazi arasında ortak benlik duygusu ve bireysel özgünlük ve serbestlikler gitgide artıyordu. Yazarlar artık kendilerini birer öğretmen değil de sosyal, entelektüel ve hatta siyasal açmazlar içindeki fertler olarak görüyorlardı. Bu da Arap öyküsünün gelişiminde kendisini Oç belirgin yönde gösterdi: 1 920'lerin düş kırıklığı atmosferinde öykünün olgunlaşmasında gerçekçi e~limin kemaleerişmesi-ve romantizmin cazibesini arttırmasında Edebi hareketlerin aktif oldu~ Mısır gibi ülkelerde bu üç olgu birbirinden ayn ve farklı idi. Arap dünyasının başka bölgelerinde ise, çoğu zaman tek bir yazann eserinde bunlar yan yana. birbirine karışmış olarak görlllmektedir. Dolayısıyla diğer Arap ülkelerindeki karşılıldarına bakmadan önce bu ilç olguyu Mısırdaki oluşumlarını belirlemek gerekecektir.
Arap öyküsünün olgunlaşmasmda asıl katkıda buimıanlar (Mısrr'da) Mahrınid TeymOr (1894-1973), Mahmud Tahir Uşin (1894-1954) ve 1925 yılında ilk haftalık dergileri olan el-Fecr' i çıkaran Cemci 'otu '1-Medreseti '1-Haaıse'nlıı. diğer üyeleridir. Mahmıld TeymOr, Muhammed TeymOr'un küçük kardeşi idi ve omm yeni bir edebi türü ortaya koymak için gösterdiği çabasından çok etkilenmişti. Fakal o ağabeyinden farklı olarak babalan Ahmed TeymOr' un (1871-1930) saglam klasik kültilıilnden de etkilerunişti. Babaları evinde kendisini sık sık ziyaret eden doğubilimcilerden etkilenmiş olan geleneksel edebi}'atın ileri gelenlerinden birisi idi. Mahmud TeymOr eserlerini başlangıçta Mübôsstinu '1-Mısri ("Mısırlı Maupassant") takma adıyla yaymlanmışn ancak çok geçmeden bundan bıka:rak kendi admı lrullanmaya başladı. Büyük bir titizlik ve gayret içerisinde çalışarak. roman ve tiyatro eserleri yanı sıra otuzdan fazla kitap oluşturacak yüzlerce öykü yazdı. Böylece o kerıdi nesli arasında en çok öykü yazanlar arasına girmiş oldu. Mesleğinin ilk yıllarında Avrupa'ya Oç sefer gitti ve bir defilsında İsviçre'de iki yıl kaldı. Bu seyahatler, yabancı dil bilgisini artınnasında. sanat ve insan hakkındaki düşüncelerini geliştirmesinde yardımcı oldu. Maupassant, Tolstoy, Turgenyev ve Chekhov'un eserlerinden çok etkilendi. Öykü yazmaya büyük bir tutku ile başlamış ve ilk öykü kitabı eş-Şeyh C um 'a'ya yazdığı girişinde öykünün çok yakın bir 2alllanda diğer bütün edebi tilrlerin yerini alacağını söylemişti ancak iki yıl sonra bunu söylediğine pişman olup bu ifadesini düzeltmişti.
O zamanın en üretken öykü yazan idi: 1925-30 yıllan arasında beş öykü kitabı ile bir roman yayınlamıştır. Bu romana birde öykü eklemişti. Fakat öykü dünyası dar, konulan sınırlı ve karakterlerinde ise çeşitlilik yoktu. Bütün b ımiara rağmen çok yazması okuyuculan bu yeni tilre alıştJrmıştır. Bu dönemde yazdığı öylailerin bir çoğunda. ihmal edilmiş kederli eşler (kadın) ve servet ve sağlığını şehvet uğruna heba eden havai erkekler gibi ağabeyinin işlediği ana konular işlenmektedir. TeymOr o sorurnsuz ve kayıtsız kahramanlarıru, asıl motivasyonlanru anlamaksızın bu durumlara nasıl düştüklerini açıklayarak sert ahlaki yaklaşımlar ve alaylarla ele almaktadır. Bununla birlikte ağabeyinin işlediği diğer bir konuyu yani geleneksel şeyhlerin dünyasını işlerken başarılı olmuştur: bir kaç öyküsünde onlara sert eleştiriler getinniştir. Teymiir kardeşler ve onlardan önceki bir çok öykü yazarı, akılcı ve aydın yeni Arap entelektüelleri ile metafizik: eğilimli geleneksel düşünce tarzına sahip eski nesille arasındaki köklO mOcadeleyi aksenirmektedirler. Entelektüel liderlik peşinde olan bu yeni aydın kesim, eski aydın şeyhterin halktan gördükleri aşırı saygıya artık dayanamıyorlardı.
NÜSHA. YIL: ID, SA Yl:9, BAHAR 2003 85
MODERN ARAP KISA ÖYKÜSÜ 1
Onları halk yığınlarının kalpterindeki yerlerinden söküp atmak istemişler ve bilgelik ve dindarlık maskesinin gerisinde acımasız, cahil, şehvet düşkünn ve hatta deli kimseler bulwıduğunu göstermek gibi zor bir görevi Ustlenmişlcrdi.
Böylece kısa öykü, halkı etkilemek için bir araç ve gelenekçi aydın kesimi ve onun sosyal statDsUnU yönetmek için bir silah ()!muştu. TeymOr'un öykülerinde bu konu yanı sıra istek ve fualiyetlerine kulak ttkayan bir toplumdaki genç yazar ve sanatçıların çıkmazı da işleniyordu. Bu dönemde edebi yetene~ en üst düzeyine ulaştığı öykülcri, el- 'Avde de olduğu gibi karakterlerinin iç dünyalarını keşfettiği öyldlleridir. Bu olgun ve iyi yazılmış öykü, torunwıu yaşaımrun OOak ooktast yapıp mman akışından habersiz bir şekilde, onun şehlrden dönınesiıü bekleyen bir büyükanne hakkındadır. Öyküdeki birey ile prototip arasındaki denge, bu basit durumu karınaşık dinamiklerini anlamayan kimselere karşı hayatın ne kadar acımastz olduğunu gösteren derin ve anlaşılmast güç bir duruma dönüştünnektedir. Burada Chekhov türü bir yaklaşımın etkisi ile Teymfu, öyldlnün çeşitli öğeleri arasındaki hassas dengeyi Icwmalda ve ilaıa edici bir insan karakteri ve doku, yapı ve çatışma bakımından olgun bir öykü durumu yaratmaktadır.
Teymfir'un, kısa öykünün Mısır edebi yaşamında kökleşmesini istemesi, yazın kent dışına yaptığı gezilerde gözlemlediği kırsal yaşamın her yönilnü ve babasını çevreleyen geleneksel aydınların dünyasından anladığı şeyleri kullanmasına neden olmuştur. Yerel ortarnları kullanmış ama bunların dar sınırlarını aşamamıştır. Ama yine de onun eserleri Arap kısa öyküsünün sanatsal ve düşünsel değerlerini yüceltmiştir. Özellikle ümidini yitirmiş, yaralı ve yenik kişileri tanımlamadaki dikkati öykünün gelişmesinde atılmış yeni bir adımdır. Onun öyldlleri, kısa öykilnQn yazarın gerçelderi nasıl bulduğunu anlattığı bir girişe dayandınlmasının önemini azaltmış ve hatta bunu tamamen ortadan kaldıracak bir yolun açılmasmda öncülük etmiştir. TeymOr'un öy~ külerinin dönüp dolaştığı sanatsal sorun öykünün dili, yapısı, kapsamı ve sırurları meselesidir,
Aslında dil meselesi l9201i yıllarm yazar ve eleştirmenleri arasında uzun tar~ tışmalara konu olan bir mesele idi. Dili, kurgusal edebiyatın yaratıcı bir eserindeki estetik ve yapısal fOnksiyonunun dinamik durumu açısından değil, geleneksel nesir dilinin statik durumu açısından tartışıyorlar&. Teymfir'un, dili anlamın ayrılmaz bir parçası değil de, anlam taşıyan bir araç olarak görmesi onun öykiinlin ne olduğwm ve fonksiyonu haklandaki anlayışı ile bir uyum içindedir. Çalışmalanndaki antatı onun karakter ve eylemler hakkında okuyucusunun bilmesiıü istediği şeyleri 'anlatmaya' dayanmaktadır. O, bir kaç çalışması dışında, okuyucusuna, kahramanlarının üç~ yutlu gösterildiği olaylardaki gelişimlerini sunamamıştır. Ayrıca, kalıram.aıılann duygu ve düşüncelerini daha iyi anlayabilmek için okuyucularını olayların derinliğine de indiremediğinden dolayı onlar yazann tarumlamalarırun do~lugunu inceleyenıemektedirler. TeymOr'un dil ve dogrudan anlatımdaki duygusallıgı ve eksiidiideri geleneksel okuyucu ile bu yeni edebi türlin arasında bir köprü oluşturduğundan dönemin bazı eleştirmenleri tarafindan övülmüştür. Teymtlr'un çalışmaları (eserleri) bu yeni edebi tllıii güçlenmesinde ve edebi çevrelerin önde gelenlerinden önemli destekler almasında kayda de~er bir rol oynamıştır.
Yeni Ekolün UfukAçıca Rolü: TeymOr'un eksiklikleri" çağdaşı yetenekli Uşin ve Yeni Ekolün üyelerinden bir
grup tarafindan giderilmişti: onların edebiyat sahnesine girmeleri modern Arap öyküsil tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Uşin'in yazdıldan, hem biçim hem de içerik yönünden daha önceki ve çaMaşlarının yazdıklarının doruk noktasım temsil etmektedir. O aynı zamanda modern Arap öyküsünün gelişmesinde belirleyici rol oynayan, okuyucu kitlesiıü genişle~en ve o dönemdeki yeni duyarlılığın özelliklerini belirleyen, çok yönlü bir edebi gurup olanYeni E kol Un en önde gelen O yesi idi. Bu etkili ekolün yazarlan tamamen Rus edebiyatının büyüsüne kapılınışi ar ve onu temel ilham
86 NÜSHA, Yfi.: m, SA YI:9, BAHAR 2003
:SA!:SKJ ti.J\J<!L. 1 ALIVII T Ul\.~t:.L.
kaynağı olarak gönnüşlerdir. Kendilerini, ihtilal öncesi Rus edebiyat dünyası ile özdcşleştireiek (Filistin'deki çağdaşları gibi) eserlerinden çok etkilenecelderi Pushk.in. Gogol, Lermontov, Turgenyev, Dostoyevsky, Tolstoy, Chekhov, Gorky ve Art.zybashevi okuınuşlardır.
Sosyal ve politik bakımından yönlenmiş olan bu genç yazarlar gurubu Max Weber'in 'ideal tipler' diye adlandırdığı şeyinde farkında .idiler. Bu ideal tipleri çalışmalarına aksettirme çabası, onların milli bir öykil edebiyatı ( .. edeb kasasi kavmi") yaratma çağnlarınm temelini oluşturuyordu. HafiBhk dergileri e/-Fecr, onlarm bu yeni düşUhcelerini daha çok kimseye yaymış, yazarları öykü yazmaya yüreklendinniş ve köklü ve saygın dergilerin de öyldileri yayınlamaları için gereken zemini hazırlamıştır. Edebiyat için yeni eleştiri ölçnleri de koymuştu; eaebi yazılar siyasi ve ideolojik yazıların bir benzeri olmayacak aksine edebi çalışmalarla diğer sanatsal ifade araçları arasındaki ilişkisinin altını çizen bağımsız önemli bir faaliyet olacaktır. Bu çalışmalanndaki vurguyu. siyasi referanslarından kaldırarak sosyal ve e~tici roiO de feda etmeksizin, sanatsal biçime çekmiş ve yeni bir yerli edebiyat fikrinin oluşmasına yardım etmiştir; bu edebiyat yerel durumların belirlemeleri ile sınırlı kalmayıp bu deneyimin insani yönlerini gösterebilmiştir. Laşin öykü yazınaya çok erken bir yaşta, 192 ı yılında başlamış, fakat ilk öykü denemelerini yayınlamaktan çelcinerek onları 1924 yılının sonlarına kadar olgunlaştınnayı sürdümıüştür. O tarihten itibaren yazdıklannı sık sık el-Fecr de, bu derginin kapanmasından sonra da diğer bazı dergilerde yayınlamıştır. Öykülerinin büyük bir bölümü, daha yirmi li yıllar sona ermeden gözden düşroeye başlayan Yeni Ekolün anlayışı doğrultusunda oluşturulmuş olan ilk koleksiyonu Suhriyyetu'n-Nôy 1926'da ikincisi olan Yuhkô Enne ise 1929 yılında yayınlanmıştır. Bu koleksiyonlarda o, tutarlı bir sanatsal bakış açısı geliştirebilmiş ve gurubunun yeni fikirlerini uygulamaya koyabilınişti.
lçine kapalı orta sınıf bir ailenin oğlu olan Laşin. tabii olarak eserlerinde kahramanları ve değerler üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu dünyarun dışında yada kenarında kalan alt tabakadan küçük bir grup bulunmasına ~en, onların merkezde yer almaIanna hiç müsaade edilmemiştir. Laşin'in dünyasında, alt tabaka karakterleri du:ymiı bir şekilde ve dikkatlice aniatılmakla birlikte onlar açık bir şekilde küçümsenip aşağılanmışlardır. Öykillerinin bir çoğunda olayların geçtiği yer kentler olup buralarda da iki salme üzerinde yoğwılaşmaktadır: birincisi kentteki orta smıfın evlerinin içi ikincisi ise kahveler, devlet daireleri ve Kahire'de fulcirlerin yaşadığı kalabalık sokak ve caddelerdir. O, okuyucu kitlesinin büyük bir bölümünü oluşturan orta sınıfin yaşamında kısa öyküyil köldeşmesi için, bu edebi tarle şehir yaşamını sosyal yönden aynntılı bir biçimde işlernek istiyordu. O, :zamanın sosyal yaşamanın çeşitl.i yönlerini, daha olgun öykülerle, kendisinden öncekilerin işledilderi konulan ele alarak işlemiştir. Modem Arap kısa öyküsünün o :zamanki temel konularını işlemesi yanı sıra, şehir ile larsal kesim arasındaki hassas çatışmayı da ele alarak, geliştirip ön plana çıkarmıştır.
Hadiso'I-Karye; Bir Döoüm Noktası: La.(ın'in başyapıtı Haaısu '1-Karye'si incelenince onun mükemmel bir yapıya
sahip olduğu görülecektir. Bu kitap, okuyucunun, artık öykü denemeleri yapma dönemini kapatıp, olgunlaşmasına yol açan bu öyküyQ anlayıp kavrainasını sağlamıştır. Bu önemli bir yapıttır, çünkü hem yerli, gerçekçi ve tutarlı Arap öyldlsUnün doğuşunu ortaya koymakta hem de dikkatini,o zamanki modem Mısır ve hatta Arap dünyasının diğer kısmının içinde bulunduğu kavşağa yani dönDm noktasına, yoğunlaştınnaktadır. Bu kavşakta modemiım ile geleneksel dini düşüncelerin yanı sıra, kentsel görüş ve değerler ile kırsal görüş ve değerler arasında da büyük çatışmalar bulunmaktaydı. Böyle olmakla birlikte eser bu karmaşık meseleleri, yukanda sözQ edilen sonuç çıkarmalar gibi bir tu.zaga düşmeksizin ele alıp işleyebilmekt.edir. Basmakalıp şeyler
NÜSHA. YIL: lll, SAY1:9, BAHAR 2003 87
MODERN ARAP KISA ÖYKÜSÜ 1
kul larunasına rağmen abartıdan kaçınmakta ve gerçeğin sanatsal sunuşwıa çalışmaktadır.
Öyk:ü, anlatıcının ben'li anlatımı kullanarak köyde gc.:çirdiği bir gQnü aniatmasıyla başlar. Anlatıcı güzelliği ve tazeliği ile büyüleruniş ama sefaletieri çevrenin sınırsız güzelligine tam bir tezat teşkil eden zavallı köylülerin durumuna şaşınnışnr. Köyl!llcrin bu ·dururnuna acıyıp dertlerini paylaşmak isteyince, kendisini köye davet eden arkadaşı onunla alay edip onu duygusallıkla suçlar. Hemen başlangıçtan itibaren öykü bu iki karşıt görüşü ortaya koymakta ve öykn boyunca da bu görüşler arasındald gerilimi sürdürmektedir. Bu da öyküye kabul edilmelerini ııoğlamok ve okuyucunun dikkatini çekmek için çeşitli görüşlerin birbirleri ile yarıştığı çok sesli bir anlatım tarzını kazandırmaktadır. Akşam olunca, hayali kırsal yaşam ile köylerdeki gerçek yaşam hakkındaki bu iki zit kentsel g5riiş, köylülerin tek eğlence türü olan akşam sohbetlerine, iki şehirlinin katılınası ile tartışılmaya açılır.lşte burada öykü. esas öykü ile o akşam anlatılanlar arasındaki etkileşim le başlatılan çok yönlt1. girift bir aniatı biçimini kullanmaktadır. Bu iki öykü. şehirli iki ziyaretçi ile geleneksel aydm önderi temsil eden köylülerin dini imam arasındaki fikir ayrılığı aracılığı ile, bir biri ile çatışmaktadtr. Köy yaşamı ile ilgili tamamen farldı bir görüş ileri sQnnekle kalmayan imam, içeriden öyküler anlatmak suretiyle öykü içinde etkili olmak vetanınmak istemektedir. Kırsal ve kentsel aydınlar arasındaki çatışma (bir bakıma, gelenekselcilerle yeni yeni ortaya çıkan aydınlar arasındaki çatışmayı temsil etmektedir) öyküdeki iki ayn öykünün bir biri ardınca anlatı lması yoluyla yapısal bir düzeyde aksettirilmektedir.
Laşin, ild nedenle bu öyküye Hadisu '1-Karye ("Köyün Konuşması") adını
vennektedir. Bunlardan birincisi, okuyucunun dikkatini, öykünün yapısının özünü oluşturan akşam sohbetlerine çekmek. ikincisi ise metnin üçte birinden fuzlasını aşmayan ve öykünün içsel kurgusunu oluşturan zina ve öç alma trajedisi yerine, aniatı başında, seyrinde ve sonundaki konuşmaları vurgulamak ve öykünün asıl konusunun bunun olduğunu belirtmektir. Onun, hem kentsel ve kırsal anlatıcılar arasındaki güç çatışmasına hem de öykünün asıl kalıramanının trajedisine ilgi duyması bunun böyle olduğunu göstermektedir. İşte olayın içine giren ve öykü içindeki çeşitli çelişkiler ve aksini iddia etmelere şekil veren bu konuşmadır. Öyküdeki asıl yapı öğelerinden biri öne sürülen savtarla kendini özdcşleştirmektir. Laşin'in dahiy§ne bir hareketi ile kahraman köylülerin desteklediği bir kişi olmakta ama aynı zamanda ondan kopup ayrilabilmekte ve ona tepeden bakarak sosyal merdivenleri çıkabilmek için sarf ettiği gülünç çabaları ile de alay edebilmektedir. Anlatıcı, yenilik isterken, heyecanlı ve samimidir ama. hayatını mahvedip köylüleri kandırarı şehirli kimselerin yaptıkları açısından bakıldığında, ne kadar erdemli olursa olsun sadece konuşmanın bir anlamı yoktur. öte yandan anlatıcının görüşlerini ortaya koyuş biçimi, köylnler bir yana, şehirli arkadaşının bile anlamada zorluk çektiği bir biçim olup derdini iyice anlatarnamaktadır ki bu da, yeni aydınların kendi toplumlannda etkili bir rol oynayamadıldarının bir belir-tisidir. ·
Öykü, zengin, üslupta ekonomik ve iki belirgin ldlltilr arasındaki çatışmarun derin bir analizini yapan bir yapıdadtr. Laşin sanatsal bir denge kurarak kelimeleri şiirsel ölçülere varan bir değerde kullanmaktadtr. Olay ve karakterleri anlatmak için değişik ışıklar saçan hatırlayıcı. fikir verici semboller kullanılmaktadır. I..aşin, salınenin anlatımını, imatar yoluyla olay ve karakterleri zenginleştinnek ve öykü unsurlarını bütünleştirebilmek için kullanmaktadır. O, bu ve diğer bir çok öyküsOnde, özellikle zıt karakterler ve metin içindeki karmaşık ilişki ağında olmak üzere insana alay gibi gelen kötü rastlantı öğelerini kullanmakta ve yapıda bir denge ve paralellik kumıal.:tadırlar. İki değişik karakter grubu arasmdaki kutuplaşma. okuyucunun metindeki anlam katmanlarını kavrayabilmelerini sağlayan, öykü içerisindeki temel karakterler benzer ve zıtlıklarını ortaya koyan dikkatle işlenmiş bir ağ ortaya koymaktadır. Öykü, yazarın
88 NÜSHA, Yll.: ID. SA YI:9, BAHAR 2003
SABRİ lfAFIZ 1 AZMi YÜKSEL
girişini anlatıya entegre etmek için çok ikna edici bir çabayı .ortai,ı koymaktadır ki bunu da yazarın girişini, hem öykünün yapısı, hem de dokuswıun ayrılmaz bir parçası yaparale işlevsel bir hale getirmek suretiyle yapmıştır.
Romantik ve Gerçekçi Normlar Arasmda Bocalama: 1920'1erin sonunda Teyını1r ve Laşln'in eserleri Mısır'daki Yl!rli Arap öyküsünün
oluşum dönemini tamamlatmıştır. Tcymfır romantik öykünün temellerini atarken, Laşin gerçekçi öykünün kesin kurallanın koymuştu. Ancak Arap dünyasının diğer lasımlannda kısa öykünün olgunlaşıruısı bir kaç yıl sonra oldu. Bu edebi türün gelişimi: Arap yakın doğusu ve Irak'ta, Teymfır'un eserlerinde olduğ4 gibi, gerçekçi ögelerin büyük ölçüde duygusallık ve romantizmle karıştığı bir yol izledi. 1930'1u yıllarda hiç bir Arap kısa öykü yazan, 1929 yılında yayımlanan Laşin'in başyapıtma rakip olma bir yana ona derıle olabilecek bir eser verebilrniştir.
1930'larda Irak'ta ca•fer el-Halili, yO.zyılın başlangıcında Misır'da yazılan öykü! erin benzerlerini yazmaya devam etti. Bmılar, geleneksel koıru1ar ve öykli arılayışlanna dayanmakta olup, Arap halk geleneğinden kaynaklanmaktadır. Ancak Zunlin Eyyfib ( 1908-88) ve Abdulhak Fadıl (do. 1910) •ın 1930 yıllardaki eserleri TeyınCır'un eserlerindeki hem içerik hem de şekle çok şey borçludur. Fadıl ve Eyyfib sırasıyla 1934 ve 1935 yıllannda öykülerini yayımlamaya başladılar, ancak ikincisi daha üretkendi ve 1937-1939 yıllan arasında altı öykü kitabı yayımladı. Mısır'daki emsalleri gibi onlar da Rus edebiyatından etkilerunişler, ve eserlerini uzun girişlerle mazur göstermeye çalışmış'lardır ki bu da özellikle Eyyüb'un bir çok eserinde olduğu gibi eserlerini kısa öyküden daha çok edebi denemelere yakın olmasına sebep olmuştur. O, siyasi meseleler, ahlak bozukluğu, akraba kayırma ve ikiyüzlülük konulan ile yakından ilgilenmiş ve bürokrasiye şiddetli saidıniarda bulunmuştu. Memleketin kıymetli varlıklan olarak görüp durumlannı iyileştirmek için köklü değişiklikler istediği iki ezilmiş grubun (kadın ve köylüler) meselelerini aynı anlayışla ele almaktadır.
Teymfır gibi bu yazarlar da, kısa öyküyü sanatçı ve yazarların toplum içindeki sayguılıklannı artırmak için kullanmışlar ve yeni yeni ortaya çıkan aydınlan çok olumlu bir değerlendirme ile ele alıruşlardır. O dönemde kendisinin en iyi öykü koleksiyonu olan Burc Bcibil'de (1937) Eyyiib, karakterleri inceleme ve onların ınotivasyonlanru analiz etme yeteneğini göstermektedir. O, bunu Dostoyevsky'yi okıımasına borçiudur. Uk öykülerinin bir Ç{)ğunda, diyalog ve ilkel betimlemelere fazlaca güvenilmesi, yazann öyküdeki varlığına fazlaca önem vermiş ve öykünün etkileyiciliğini zedelemiştir. Eyyüb'wı çok eser vermesi daha az üreten Fadıl'ın olgun eserlerini gölgede bırakmıştır. Zeki bir eleştirmen olan Fadıl, yazarlığının ilk dönemlerinde, hemşerisininkilerden daha tutarlı eserler vermiştir. Fadıl'ın akıcı dili ve diyaloglardaki ustalığı, daha olgun öyküler yaratmada, tanımlamalarmda daha tutarlı olması ve kurgularının motivasyonunun inandırıcı olmasına katkıda bulunmaktadır. İbrahim Abdulkadir Miizini' nin öykülerinin etkisinin kolayca görüldüğü onun ince m izah duygusu, sosyal reform mesajları verme yükünden kurtannıştır. Belki de Tevfik ei·Hak:im'in etkisinde kalarak, mitolojik öğeler de kullanmıştır. Bu da omm ilk kitabı Mizah ve md Eşbeh'teki bir çok öyküniliı aniamca zenginleşmesini sağlamıştır.
Suriye'de Subhl Ebü Garum'in ilk kitabı Eğdni'I-Leyl (1922), Cubrfuı ve Haddad'daki romantik havayasadik kalmış ve Suriye'nin bağımsızlığı ile ilgili milli meseleler hakkında fikirleri işlemiş de, daha öncekilerin ilkel öykülerini daha ileri götürüp gelişticememiş tir. 'Ali Hakk1 (1911-84), Ra bi' ve Harif( 1931) ve Muhammed en-Neccdr, Kusur Dimaşk adlı kitapları ile Suriye'deki öyküyil ileri götürerek, daha özenle ele alınan bir aniatı türü haline getirmişlerdir. Onlar, sosyal gerçeklerin değişik yönlerini keşfedip, Şam orta sırufinın günlük yaşamını konu edinerek, amacına daha bir yaklaşan yerli bir kısa öykü üretmeye çalışmışlardır.
Filistin'de l930'ların en önemli öykü yazarı Necati Sidki (d.l905) olmuştur. Kendisinden önceki Baydas gibi o da mesleğine bir çevirmen, eleştirmen ve Rus ede-
NÜSHA, YIL: In. SA YL'9, BAHAR 2003 89
MODERN ARAP KISA ÖYKÜSÜ I
biyatı öğrencisi (Moskova Üniversitesinden mc:ı:ımdur) olarak başlaı:ruş olup birkaç dili iyi bilmektedir. Uzun aralıklarla ve az öykü yazmış olmasına rağmen o. f:ilistinlilerin kafularını milli meseleleri ve Avrupalı siyonistlerin o bölgeye akışlarını öykülerinde işlemiştir. Geniş kültürü ve edebi teknikler hakkındalci ayrıntılı bilgisi olmakla birlikte, öyküleri sanatsal tutarlılıktan u.z:aktır ve öykü yapısı ve tanımlamaları zamanının çok gerisinded.ir.
Lübnan'da Halil Takiyuddin'in çalışmaları, t930'larda bu türün gelişmesinde en önemli katkılar olarak görülmektedir. Bu, çağdaşı MarUn 'AbbUd'un (Ulbnan kırsal kesim folldorundan esinlenerek skeç ve didaktik öykü karışımı t1lrllnde yazınaya devam etmiştir) ilkel çalışmaları ile karşılaştırıldığında ve yine o dönem yazarlarından çokyetenekli Tevfik Yüsuf'Avvad'ın (191 l-1989) eseri ortaya çıkıncayakadar, doğ
ruydu. Takiyudd"ın'in çalışmaları, göç eden LObnanlılar ve onların ana yurtları arasındaki ilişkilerini iyi kavrayıp işlemesi bakımından önemlidir. Sevgiliye olan aşkla vatana olan aşk arasındaki karşılıldı etkileşimi yeni bir boyuta taşımıştı r. Birçok yurttaşı gibi o da dilin li ri k yönüne daha fazla e~lmiş ve dağ köylerindeki yaşamın sıkıcı lığını telafi için hayal gücünü kullanmıştır.
Öykii Eğilimleri ve Sosyo-Politik Gerçekler: TOrün oluşma dönemi tamamlandıktan sora. bu yeni yeni oluşan biçimi, göıilş ve
dilşOncelerini ifade etme aracı olarak kullanmaya çalışan yazarların sayısı hızla artmaya başladı. Bunun yanı sıra değişik ok'Uyııcu kitleleri oluşmuş ve basılan öykü sayısında da artışlar olmuştur.
l930'dan 1960 yılına kadar geçen devrede Arap dünyasında bir takım çatışma ve zıtlaşmalar ortaya çıkmıştır. Bunlar, bir takım önemli savaşları da içeren 1 930'ların ekonomik krizi ile başlayan sosyal ve politik ayaklanmalar yanı sıra. çeşitli ulusal ve yurtsever hareketler ve bölgenin tümünde büyüyen düşünce ayrıJıkları ve çalkalanrnalar~ kaynaldaruyordıL Bu dönem tarihi olaylarla doleydu; olayiann artırdığı bağımsızlık emelleri boşa çıkmış ve yerini acı ve ısnraba terk etmişti. Mısır, Irak ve Filistin' de ayaklanma ve isyanlar olmuş, siyasi adam öldürmeler artmış, rüşvetçilik yaygınlaşmış, Filistin'in yitirilmesi dolayısıyla çıkarı bir sürü sorun, milli ve solcu ideolojiterin ortaya çıkışı ve sorunlu siyasi bağunsızlıldar. Bu dönemin son ıamanlannda, bir birini izleyen askeri müdahalelere sebep olan, ordunun siyasete karışması gittikçe belirgin bir hale gelmiştir.
Dönemin sosyo-politik temel gerçelderi ile Modem Arap Öyküsünün yönlendiği üç edebi eğilim arasında bir benzerlik var gibi gözükmektedir. O sıralardaki birkaç azınlık hükümetin temsil ettiği köktenci siyasi çevreler bulunmaktaydı. Onlar, popOler ~msızlık ve sosyal değişiklik istelderini göz ardı etmeyi seçmiş ler, işgalci güçlerle uzlaşmışlar ve statükoyu benimseyerek, birtakım baskıcı önlemler alınmasını yada uyulmayacak sözler verilmesini gerektirecek bile olsa, kendilerine büyQk çıkarlar
sağlamışlardır. Ikinci siyasi güç de, Mısır'da Vefd partisinin temsil ettiği milliyetçilikti. Suriye ve Irak'taki benzer hareketler, dinaminnleri, reformİst ideolojileri ve siyasi, ekonomik ve kültürel bağımsızlık tutkulan ile öne çıkıyordiL ÜçüncOsü, radikal öğrenciler ve küçük çoğu zaman da gruplar ayrılmış solcu aydınlar tarafindan temsil edilen isyankar, popüler hareketti. Bunlar, mevcut kunıınlann yapısını reddediyor ve kendi politik görüşlerini daha büyük bir destek sağlamak için çeşitli işgalci güçlere kızgınlılannı yöneltiyorlardı. Onlar birlik sağlayamamışlardı, ama birçok yeni düşOnce ve idealler sunmuşlar ve bazen de bunların bir kısmının radikal uygulamasını yapmışlardır Id bu da büyük bir faaliyet ve canlılığa yol açımştır.
Bu Uç sosyo-politik güç, üç değişik ulusal benlik anlayışını temsil etmekte ve çağdaş Arap öyküsündeki üç temel edebi eğilimle paralellik göstermektedir. Birincisi, bu türün en üretken öncü yazarı olan Mahmud TeyınCir'un eserlerinin tabii bir ürünü idi, ancak 1930'1arın en etkili öykü yazarı Mahmud Kamil'in eserlerinde duygusal yöne doğru önemli bir ivme kazanmışhr. Şukri Ayyad'ın söylediği gibi Kamil, sosyal
90 NÜSHA, YIL: llL SA Yl:9, BAHAR 2003
SABRİ IlAFIZ 1 AZMİ YÜKSEL
ve siyasi .statükoyu kabul eden hatta ondan yararlanan orta sınıflan kimselerin bulunduğunu ortaya koymak-tadır. Bunlar, yeni burjuva ~amlarının tadını çıkarmaya başlamışlar ve bir tür behcit Fransız-Arap yada İngiliz-Arap mentaHtesi geliştirerele Batı idealini benimsenıişlerdir. Kiimil, ilham ve şöhretiru bu yeni sınıftan aldı; yazılannı, onlara ve on larm ayncalıklarmm hayallerini ktmm fulcir kesime yönlendİrmiş ve onlar için 'Arap aşk öyküsü' dediği şeyi icat etmiştir. ikinci edebi itici güç de Arap kısa öyküsünün bir tutarlılık ve olgunluğa erişmek yolunda tabii gelişimin devam edişi idi. Bu yaklaşımın genel prensipleri iz!~iş. ulusal benliğin çeşitli )'I'Jnleri ortaya çılcarııaralc, bu yöndeki d!lşler, istek ve arzular dile getirilmiştir. Bu eğilim, Laşin'in seçkin katkıları ile zirveye ulaşan l920'1erin 'Yem Ekol' ün mensuplarının çalışmalarında aynntılı bir biçimde ele alınıp geliştirilmesinde görillcH!ğli gibi, gerçekçi bir çerçeve içerisinde katkıda bulunmuştur. Dolayısıyla bu ekolün, en genç ama. en yeteneldi üyesi Yahya Hakk:i'nin (b.l905) çalışmaları ile başlayıp, Arap dOnyasındaki bazı yeteneldi ya:zmları tarafindan devam ettlrilerek geliştirilmesinde şaşılacak bir şey yoktur. Çağcıl öykünün gelişmesine yol açan üçüncü eğilim ise, ilham aldıkları sosyo-politik gerçelder kadar bölük pörçük ve dağınıktı. Sezgileri güçlü olan öncüleri, birkaç yeteneldi yazarın üzerindeki devamlı etkilerine rağmen, tabü olarak dönem boyunca kenara itilmişlerdi.
Romantik Öykü: Arap öyküsünde romantizmin doğup gelişmesinin 1930 ve 1940'1ı yıllara
rastlaması sadece bir tesadüf değildir. 1930'1arın kasvetli ve ulusal ernellerin gerçekleşmesi için uygun şartları oluşturamamas ı, bazi romantik konuların gelişmiş için uygun bir atınosferdi. nk sanayileşme denemeleri zayıf kalmış ve insanların ne hayal gücünü kaınçılayabilmiş ne de yeru bir döneme girme havası estirebilmişti. Ulusal bilincin uyanması ve bunun sonucunda ulusal gayretin yaygınlaşması, gerçekçi smruşla etkisi hafifletilmemiş sanatsal bir ifude gerektinniştir. Gerçekçi sunuş, böyle bir harekete çoğu zaman ters düşmekte ya da en azından etkisini azaltmaktadır. Kültürel boyuta ise, yeru. klasisiını. özellikle şiirde, :zaten zirveye çoktan ulaşmış ve çöküş dönemine başlamıştı. Realizm, gün geçtikçe artan okuyucu kitlesinin dikkatini çekemiyor ya da, mutlu bir şekilde sona erip, okuyucudan ciddi isteklerde bulıınmayan kurgusal edebiyata karşı olan susuzluğunu gideremiyordu.
Tabiatı yüceitme ve güzelliğini canlandırma, kısa öyküde egemen bir d!lşüncedir. Bu romantik düşünce, Arap yazarnun memlekc:tine olan derin tutkusunu alevlendirınelde kalmamış, aynı 23IIlanda bağımsızlık mücadelesinde okuyucunun milli duygulan nı güçlendinneye de yaramıştır. Okuyucu yeni bir etkinlikte eğitmiş ve etrafi ile olan ilişkisim güçlendiımiştir. Bunun doğal sonucu olan, sanat ve sanaıçıyı yüceltme hem Arap toplumundaki sanat ve sanatçının konumuna karşı bir tepki hem de Batı romantizminin büyük etkisinin bir ürünüdür. Bilindiği gibi, Batı romantizmi sanatçının üstün yeteneğim vurgulamış ve sanatın fonksiyonunu. insan beyninin çeşitli yönlerilli keşfetmek ve akli düşünce sınırlarının ötesinde olup sıradan insanın algılayamadığı kainatı algılayabilmek olarak görm!lştllr. Romantik yazıların kahramanı, hem bilinmeyen dOnyayı keşfeden hem de bu dOnya ile okuyucu arasında k.ahine benzer bir aracılık yapan ya:zmın bizzat kendisidir. Duygunun, geleneksel kabul edilebilir ölçütterin dışına çıkarak abartılmasına duygusallık denmektedir. Arap kısa öyküsündeki duygusallık. genelde duygusal tepkilerin özümlenememesi ve bu duyguların yaratıcı eserin mantığı ve iç kuralları çerçevesinde haklı gösterilmeye çalışılmasının bir sonucudur. Romantik kahraman içinde yaşadığı ve çalıştığı topluında yeterince tatmin ederneyeceği duygu düşünce ve hayalleri olan bir kimse olarak gösterilmektedir. Dolayısıyla, beklentiler yerine gelmediği zaman acı ve üzüntü yaygı.nlaşmakta ancak, umutsuzluk ve çaresizliğin en sıkıcı olduğu bir zamanda yazar, mevcut ahlak anlayışının fistfinde yeni bir ahlak ölçeği ile, kendi hayalinden bir ip ucu vermektedir. Buna rağmen, romantik kahraman bir vaiz değildir, o kendi düşleriru gerçeğe tercih eden ve
NÜSHA, YIL; Jll, SA Yl;9, BAHAR. 2003 91
MODERN ARAP KlSA ÖYKÜSÜ I
kurtuluşu çoğu zaman aşkında ya da sanatında bulan bir kimsedir. Onun aşkı ve: sanatı belli bir amaca yönelik araçlar olmayıp kendileri tek başlarına birer amaçtır! ar. Ne yazık ki güzelliğin peşinde olduğunu söyleyen Arap romantik kısa öykü yazarı, çoğu .zaman kendi eserinin bölümleri arasındaki plan, düzen ve ilişkileri gözden kaçırmaktadır. Ama, estetik değerler ve duygu katmanlarrm kelimelerfe ifiıde etmeye oldukça önem göstermektedir.
Modem Arap öykOsOnde Oç kategori belirlemek mOmkOndür. Birincisi, romantik duyarlılığı oluşturarak geliştirmeye çahşan daha ciddi romantik eserler, ikincisi öyküyü daha geniş bir okuyucu kitlesi orasında popüler hale getirmeyi amaçlayan ticari türden olanlar, üçüncüsü yanlış bir şekilde sosyal gerçekçilik olarak bilinen sosyalist romantiklerin eserleridir. Birinci kategoride, romantik düşünce sisteminin gelişmesi, genelde Arap öyküsünün gelişiminde izlediği yol, özelde ise gerçekçi eğilimin izlediği yoldan ayrı düşünülemez. Bu kategorideki eserler bu yeni edebi türün hem biçim hem de içerik açısından katlada bulumnuşlardrr. Bunlar, aynı zamanda biçirnin alanını genişletip Arap okuyucusunun kültürel yaşamında kökleşmesini istemiştir. Çiinkü. bu kategorideki romantik öykünün amaçları, realistik olanlarınk:ine benziyor ve dolayısıyla bu amaçlar örtüşiiyar ve bir çok yazar da fark gözetmeksizin her iki kategoride de yazıyorlardı.
Bu kategorideki eserleri, Mısırlı yazarların eserleri, özellikle de Mahmud Teymiir'un öyküleri ile birlikte ele almak uygun olacaktır. Bu, bize romantik ve gerçekçi değerlerin örtüşmesine güzel bir örnek olabileceği gibi romantizmin, Arap kısa öyküsünün gelişme döneminden beri bulunduğunu gösterecektir. Teymür'un öyküleri 1930 ve 1 940'1ı yıllarda eski modeli tamamen terk etmeksizin önemli değişikliklere uğrarnışnr. 1 920'lerin didaktik havası ve sosyal boıııklukları betimleme girişimleri yavaş yavaş kaybolmuştur. Bunların yerine okuyucu. güzel doğa salıneleri ve yüce tutkuların zevkine vardırma çabası almıştır. Sevgi, güçlü romantik değerleri bulunan başka ikincil konuların etrafinda döndüğü bir eksen olmuştur. Sevginin temiz ve saf olması, bir çok aşk öyküsünde duygusal ilişkinin ön şartıdır; çünkü o, cinsel ilişkiyi günah, ahmakJık, çirkinlik ve bayağılıkJa ilişkilendirmekted.ir.
Aşk konusu ile yakından ilişkisi olan diğer bir konu da. Teymür'un demik romantik düşüncelerden açıkça etkilenıniş olan, sanat ve sanatçıyı ele altştır. Teymfir'un eserlerinde romantik konuların ortaya çıkışı, onun ilk eserlerindeki orta ve alt sırufların yerine, bir grup aristokrat, sanatçı aydın ve az sayıdaki aşırı karakterleri koymasıyla eş zamanlı olmuştur. Bu da, tabiat giizelliği gibi beğenilerini ifade edebilecek kimselerin takdir edebilecekleri romantik konulan işieyebilmek için neredeyse znrunluydu. Tabiat, sevgi, hürriyet ve alıengin sembolüdür, dolayısıyla tabiattan uzaklaşmak dayarulmaz olup, her zaman çirkin ve maddi olan şehre götürür.
Diğer bir romantik öykü yazan da, öyküye siyasi bir boyut katmak isteyen Muhammed Emin Hassı1ne (1908-1958?)'dir. Kendisi, es-Siyôsetu '1-Usbü 'iyye'nin 28 Haziran 1930 tarihli nüsbasında basıl~ 1930 edeb1 bild.irgeye (ed-Da've i/ô Halid Edebi n Kavmi/Ulusal Bir Edebiyat Ortaya Koymaya Çağn) imza atan altı kişiden birisidir. Bir çok çağdaşı ve meslektaşlannkinde oldu~ gibi omm romantizmide milliyetçilik havasıyla tarumalctadır. Avrupa'daki tabiatın güzelliğinden hoşlanan ve Ulbnan dağlarına neredeyse tapan TeymOr'un aks\ne HassOne Mısır'ın pastoral köy manzaralarını betimleme ve oraların dinsel yaşwrunın büyüsünü ortaya çıkannadan zevk alıyordu. Onun öyküleri, kırsal Mısır'ın gii.zelliğini yüceltiyor ve bunu da güçlü bir dini havayla birleştiriyor ve böylece de kahramanı avutup trajik talihsizliğine dayanabilmesini sağlıyordu. Bir çok romantikle olduğu gibi, onun rüyalan da gerçeğin tam aksidir (tersidir) ve tabii olarak ta gerçekle yO.z yüze geldiğinde param parça olmal-tad ır.
Romantizm, doruğuna ulaşmak için, yetenekli ve üretken bir yazar olan Sa'd Mellivi'yi (1916-1985) beklemek durwnundaydı. Şahira'da romantik kahramanın
92 NÜSHA, YIL: m, SA Y1:9, BAHAR 2003
SABRİ HAFIZ 1 AZMl YÜKSEL
tam ve tutarlı bir tanımlaması vardır; o, sadece düş ve bayallerle dolu bir masum.~ ~ı. korkunç bir atmosf~:r ve bozuk bir tophnnla yüz yilzekalan çok yetenekli, sezgisi giiçUl duyarlı bir sanatçıdır da. Diğer önemli etkileşim de sanatla aşk arasındadır çünkü Şahira, bazen etkili ve dokunaklı bir biçimde, romantiznıjn sevilen iki konusunu bir araya getirm.ektedir. Buna ilaveten aşk, romantisiım.le ya da başka bir romantik konu ile ilişk:ilendirilmelcte ve bununladahaönceki aŞk ilişkileri verilmekte ve sevecen bir şekilde am lmaktadır. Çocuğun dünyaya bakışı ile yetişkinin dilnyaya bakışı aıasıiıdalci fiırklılık MdOO'nin işlediği temd l--onula:rdaiı. birisi olup, romantik başkaldırı konusunu çok sevmclctedir. Onun öyldlleri hoşnutsuzluk ve yabancılaşma . duygularını vurgulamakta ve bunları, gerçekleşmesi ınii.ınldin olmayan hayalleric karşı konulmaz yok etme arzulan {kendi kendini yok etme dalül) arasında gidip gelerek Byron türü bir kahramaola ilişkilendinııelcıedir. ~ romantiktc olduğu gibi Mekk~vi de çogu zaman yOceltti~, canlandırdığı ve bir mutluluk ve Omit kaynağı tabiata aşıkttr. Ama o, eserleri, romantik düşüncelerin tutar!Jlığı ve yapının gQçlendirilmesi hususunda devamlı ve önemli bir gelişme gösteren tek romantik yazardır.
Suriye'de Muzaffer Sultan (ö.l913), Muıid es-Siba'i (ö.I914}, Bedi' Haleki ( ö. I 922) ve Ulfet U mar el-idiibi (I 9 12)'nin öyküleri, Hassfuıe'nin va1anperverlik anlayışını, İdlibi'nin ilk iki kitabmı tanıtan Teymiir'un romantik duyarlılığı ile birleştirmektedir. Vatanperveri ik öğesi, onların eserlerinin önemli kısımlanndan birini oluşturmaktadır. Öyleki Bedi' Haleki'nın çok okunan ve etkili kitabı et-Turlibu'I-Hazin temel konusu olan Filistin meselesi etrafinda dönüp durmaktadır. Bu üç yazann öyküleri, hem sosyal gerçekleri yansıtmak isteğini hem de kısa öyküyü didaktik, ahiakl ve vatanperverlik amaçlar için kullanma ihtiyacını sergilemektedir. Onlar, çogunlukla Mısır'daki meslektaşlarının işledikleri konuları işlemektedirler. Bununla birlikıe onlar milli meseleleri vurgulamaktadular. el-İdlibi, k.adınlann kaygılannı işlemiş veoolann, ince ruhlu ve romantik diişlere sahip olmalarına karşın, sadece var olduklannı. yaşamlarının pek anlamlı olmadığını göstenneye çalışmıştır. Kendisi, Suriye ve Arap yakın doğusunun di~er yerlerinde yaşayıp büyümeye devam eden. duygu, doku ve hava bakımından zengin ama yapı balaınından zayıf olan kadın yazarlar geleneği başlatan kişidir. Yol göstericisi Teymfir gibi kendisi de üst tabakaya hitap etmiş olup, onun yitip gitmekte olan sosyal merasim ve normlara olan ilgisi. öykülerine belli bir sosyal renk katmış ve onları geçmişin degerli belgeleri haline getirmiştir.
Romantik ekolün en önemli Suriyeli öykü yazarı Abdusselam el-'Uceyli'dir (d.l919). Kendisi 1940'1arın başlarındayazınaya başlamış ve Arap dünyasındaki dikkatli okurların ilgisini çekmiştir. 1948'deki Filistin savaşına bir gönüllü olarak katılmıştı. Bu tecrübe, bir çok öyküsüne malzeme oluşturmuş ve yazılarında milliyetçilik ögesini arttırmıştır. İbrih.im (1898-1953) YOsufİdris (1927-1991) de old~ gibi, tıp tahsili etmesi, kendisine dikkatli bir gözlem olanağı sağlamış ve sorunun özü ile ilgili çeşitli bulgulan belirleme inı.kfuıı vermiştir ki bu da eserlerindeki akla uygunluk derecesini artıran ve yapılarında uyum sağlayan bir özelliktir. Onda, Meklaivi'nin deneyimlerindeki duyarlılık ve düşünce özgQrlağü bulunmaktadır. Sanat, sanatçının top· lurndaki yeri ve sanatsal üstünlüğün geçerliliği konulannda da Mekkıivi kadar ilgilidir. Onun gibi kendisi de, sanatçının kutsal bir yaratıcı güce sahip olduğuna inanmaktadır ancak, sanatçı yaşamm önemsiz ve sıradan şeyleri ile engellenmekte ve kadir bilmez ve vurdumduymaz bir toplwn tarafindan yadsınmaktadır. Metafizik öğelerin derin cazibesi ve anlaşılmaz kör talih, öykülerine bir karamsarlık ve bir tür anlam· sı.zlık katmakta ve öykülerinin bir çoğuna da melankoli hakim olmaktadır.
Trajedi ve Kayıp İ7Jeri: Filistin romantik kısa öyküsünün bir çoğunda, özellikle ilk dönemlerinde, derin
bir melankoli hakimdir ve bu. her zaman güçlü bir milliyetçilik duygusu ile yan yanadır. Vatanlarını kaybetme şokunun verdiği yıkım, hedefe varmadaki hareketsizlik, sığınınacı kamplarındaki ağır şartlar ve geleceklerinin belirsizliği çaresizlik ve
NÜSHA, YIL: lll. SA YI:9, BAHAR 2003 93
MODERN ARAP KISA ÖYKÜSÜ I
acıya neden olmuş ve bu da haliyle Filistin edebiyatının her türünde ak.setmiştir. Bu tütde yazan Filistinli yazarların başlıcaları Malunıld Seyfuddin elalriini (1914-1974). 'isA en-Na'üri ve Semire 'Azzam (ı 927- ı 967)' dir. tran. gerçclçtcndc Filistin kısa öyküsünün Teymfir'udur. Çünkü, bu türün kökleşmesi ve geleneklerinin filistin toplumu yaşamında benimsenmesi için bayük bir istekle çok eser yaıımştrr. Ülkesini yitiım~ den önce yazrlığı eserleri ile sonrakiler karşılaştınldığında, Filistiniiierin kendi kendileri.ıll nasıl algıladıkları, ulusal benlikleri ve gelecekleri hakkındaki düşüncelerinin nasıl değişikliğe uğradığı açıkça görülmektedir. Soo iki eseri yurtlanndan sürülen Filistinliferin sorun dolu yaşamlan ve trajik durıımlanna hasredilmiştir t.aınB.nıen: onlar zorla çıkarıldıkları cennet vatanlarının düşleri ile yaşamaktadırlar. en·Na'firi'nin öyküleri Filistin trajedisinin çeşitli siyılsi sebeplerini, kurbanlannm içinde bnlwıduklan gerçeklerle beraber işlemektedir. Ama Filistiniiierin çilelerini çok geniş biçimde ve büyük bir duyarlılıkla ele alan Semire 'Azzfundır; Kendisi nesiinin kısa öykü yazarları içerisinde en yetenekli olanıdır. Edebi yaşamının en olgun devresinde, genç yaşta ölmesine rağmen, on beş yıldan daha kısa bir zamanda dört öykU kitabı yayınlamıştır.
Semire, romantik akımın önde gelen kadın yaıandır; SUfi 'Abdullah (d.l925), Necibe el·'Assıll (d.l921), Cabhibiyye Sıdki (d.l927), Vidad Sekak.ini, Nevat esSa'davi (d. 1930) Ulfat 'U mar el-İdlibi gibi Mısır ve Suriye'deki meslektaşlan belki de daha çok eser vermişlerdir ama bunlardan ancak bir kaçı onun seviyesine gelebilmişlerdir. Eserlerindeki geçmişi aşın derecede idealize etme, ya:ygm olan karamsarlık ve kasveti daha da artırmı~tır. Fakat öykülerinin bir çoğundaki yıkıcı, tahrip edici öfke, kahramanların iyi niyetten doğan donkişotvari işler yapmalarına sebep olmakladır ki pu da kendi kendini yok etmeye sebep olmakta ve trajik olayların karakterleri sıkıştırmasına yol açmaktadır. Konulan çoğunlukla romantik olup çatışma, daima çok duyarlı kişi ile karakterine kabul edebildiği ne de değiştirebildiği travmatik ve patolojik bir bağlam arasında olmaktadır. O, çoğu zaman bir kadın gözüyle bakılan tutarlı bir öykü suİunakriı başanlıdır; onun mekan ve sosyal geleneklerle sınırlanması, kapalı dünyanın olasılıklannı artırmaktadır ki bu da bazı öykülerdeki önemli durumları, gerçek ortamlar ve mantıki gelişimin ö~esine yani, düş ve fiıntezi dünyasına götürmekt~ dir. Bazen·bu durum, 'Azzam'ın şiirsel dili ve ince, anlamlı ayrıntıları duyarlı bir biçimde betimlemesi dolayısıyla artmaktadır. Onun kadın kahramanları güçlü bir idealiım duygusuna sahiptir ki bu da onları, başta erkekler olmak llzere, toplumun diğer fenlerinden ayırmaktadır. Onlar duyarlı olmakla birlikte saf ve oldukça da kolay incinebilen kimselerdir; tek silahlan olan güçlü idealizmleri ile çürümüş sosyal değerler ve erkek hakimiyetine karşı koymaktadırlar.
Bu cU5neınlerde Lübnan'ın başta gelen öykü yazarlan Nu'ayıne ve Sa'id Takiyuddin'dir; birincisinin dikkati birkaç edebi tnrn dağı~tı, ama ikincisi 1940-1955 yıllannda Lübnan'ın çok fual ve üretken öykü yazarıdu. Onwı öykUleri, Lübnan toplumunun temel özelliği olarak gördüğü şeyi, yani göç edenlerle yurtta kalanlar ara· sındaki bölünmüşliiğü içeımektedir. H~r ikisi de anavatana tutkundur ve onun güzelliği ve sosyal çevresini anlatmak istemektedirler. Anavatan, onun dünyasında, duygu ve hayal in ana kaynağıdır ve coğrafi sırıırlanrun ne kadar uzağında olursa olsun Ulbnanlılan ile anavatanJan arasındaki bağ zayıflarsa, sapma ve yok olma kapılan açılacaktır. Dürzü toplumunun yaşamı m özlemle anlat.ıiıakta ve eniann katı ahiılle kurallarıru ve sade ve onurlu yaşamlarını bUyük bir taktirle anmaktadır. Para, bu dünyada her türlü kötülüğün kaynağı ve kişi ile kökleri arasındaki bağı ineitici bir şey olarak göste-rilmektedir. .
1930 ve 1940'Iı yıllarda öykü yazımı azalmakla birlikte Irak'ta romantik eğilim oldukça popüler olmuştur. Bu konuda asıl katkı, yukanda erken dönem eserlerini incelediğimiz Eyyüb tarafından yapılmıştır. Kendisi 1940 ve 1950'lerde yazımını sürdürdüğü kısa öykUnUn başta gelen yazarıdır. O, bu dönemde üretiminin zirvesine ulaşmış ve aynı zamanda politikaya da girmiştir. Politik yaşarnı eserlerinde belirgin
94 NÜSHA, YIL: III. SA YI:9, BAHAR 2003
SABRi HAFIZ 1 AZMi YÜKSEL
izler bırakmıştır. Bu dönemdeki temel konusu sosyal eleştiri olmaya devam etti ama onun sunuşu ve felsefesi bakış açısı çogunlulda romantik olmaya devam etti. Öykülerini Ingiliz işgaline karşı mücadelede ve siyasi meselelerio de~şik yönlerini aniatmada bir araç olarak kullanarak, Hassfuıe'ye benzer bir biçimde vatanperverlik öğesini vurgulamıştır. Bu da onu, yetkililer karşısında büyOk sıkıntılara soktu~dan, anlatısını maskclemek için simge, filntezi ve yabancı mekanlar gibi değişik edebi stratejiler kullanmasına neden olmuştur.
Duygusallık; Iki Farklı Aşm Uç: Romantik Arap öyküsünün duygusal türü, görünlkde iki yöne yönelmiştir; ha
yalperest ve sosyalist Romantizmin, insan deneyiminin belli yönlerini güçlü bir biçimde vurgulaması, bir çok romantik eserde, duygusal bir havayı yaygınlaştırmaktadır. Gerçeğe de kavramsal bir yaklaşım sergileyerek. abartına, yüceitme ve mükemmelliğe meyletmektedir ki bütün bunlar duygusallığın tükenmez kaynaklarıdır. Duygusal eserlerin başarılı olması ve hatta yaygınlık kazanmaları Arap kısa öyküsünün sanatsal gelişim sürecini engellemiş ve amatörlerle dikkatsiz kimseleri cesaretlendirmiştir. Ancak, bu eserler, özellikle 1930'larda iyi edebi eserlerin az olduğu ve uzun arnlıklarla ortaya çıktıkları bir zamanda, öykünün popüler hill e gelmesi ve daha geniş bir okuyucu kitlesinin öykü gelene~i tanıması bakımından önemli bir rol o~tır.
Mısır'da MahmUd Kamil, Arap öykü tarihinin önemli bir isimdir. Çünkü o, bu yeni edebi türün, 1930-1945 yıllan arasında yaygınlaşıp başarıya ulaşması yanı sıra hem okuyucular hem de yazarlar arasında saygınlık k.azanına.sında önemli lcaı.kılan olmuştur. Kendisi başarılı bir avukattı. Başarısını ve var olma nedenini öyküye borçlu olan e/-Cdmi'a dergisini 1932 yılında çıkarmaya başlamıştı. Genelde bu derginin, özelde de kendi eserlerinin başarılı olması, ı 937'de bir yayın evi kurulmasına ve gittikçe sayıları artan edebi eserleri basmak üzere haftada iki defu yayımlanacak olan bir dergi çıkanlmasına neden olmuştur. Ne yazıktır ki o, şimdilerde fazlaca hatırlanmamakta ve eserleri anı lı nca da ciddi eleştirmenler ve ukala aydınlar tarafindan duygusal öykünün babası olarak görülerek küçümsenmektedir. Onun dünyasında, sosyal sorunlarını bir tarafa itip duygusal ve ahlaki meselelerine eğildi~ orta ve üst sınıftan insanlar bulunmaktadır. Dolayısıyla aşk, şiir, ince duygular ve tatlı bir müzikle bağdaştırılmış erişilemeyecek bir heıdeflir. Kamil çürüyen sosyal değerlere çatmakta ve kadınlara eşit haklar verilmesini istemektedir. Bir çok öyleüstinde kadın, kapalı sosyal çevrenin çaresiz kurbanlan olarak gösterilmekte ve özellikle de erkeklerin onların durumlarını anlayamadıkları ya da geçirdikleri kültürel değişimin boyutunu kavrayamadı.klan ifade edilmektedir. Bundan hareketle işlediği başka bir konu da batı yaşam tarzı ile Mısır yaşam tarzı arasındaki çatışmadır. Bu çatışma, neredeyse kentsel-kırsal çatışmaya benzetilerek işlenmektedir. Batı, özellikle de Paris yaşamı, medeniyet, kültür ve sanatın cenneti olarak görülüp büyük bir saygı ve özlemle anlatılmaktadır. 1930 ve 1940'h yıllarda duygusal kısa öykü yazarlan arasında en popüler olanı Kamil olmakla birlikte, başkalan yanı sıra Habib Tevfik (1909-1974}, lbrruum Huseyn ei'Akkad {1910-1983), Emin YüsufGurab (191 1-1970) ve daha sonraları Servet Abaza (d.I926) gibi kimseler de bulunmaktadır. Bunlardan bazılan, duygusallığın romantik ve didaktik öğelerle ve bazen de çok az da olsa gerçekçi bir hava ile karıştığı Kamil'in.kine benzer eserler yazmayı sürd!lrmüşlerdir. Yüsuf es-Sibıi'i {1917-1978), Muhammed 'Abdulharıro 'Abdullah (1913-1971), İhsan ' Abdulkuddüs (1919-1990), lbrahim el-Virdfull {1919-1991) ve Ca:zibiyye Sidki (d.l927) gibi kimseler Kfuni.l'in duygusallığıoı canlı tutmaya çalışmışlardır. Bımu da sadece konu, teknik ve karakterlerini yeniden oluşturmakla kalmayıp, eserlerindeki romantik unsurlan geliştirerek onları sosyal ya da pastoral ayrıntıtarla birleştirmişlerdir.
Kamil'in Filistinli izleyicileri şunlardır; 'Abdulharnid Yasin (1908-1975), Nebil el-Hfiri, Muhammed Edib el-'Amiri (d. 1907) ve 'İsa en-Nô.'firi. Suriyeli izleyenleri Munid es-Siba'i (d.l907), Vasfi el-Bunni (1915-1983), Muhammed Ali Şalak
NÜSHA. Yll..: m, SA YI:9, BAHAR 2003 95
MODERN ARAP KISA ÖYKÜSÜ l
(d.l9J 5), Vidad Sekaklnl (I 918-l 986), SelmB.el-Hafffir el-Kuzbarl (d. 1922), İskender LUkA (d.l929) ve 'Abdulaziz Hiliil (d.l933). Lllbnanlı iıleyici!cri Ha!ll HindavT ( 1905-I 976) ve Nesi b Ni mr (d. I 925). Iraklılar ise Ca' fer ei-Halili ( d.l908). Mi r Basri (d.l91 1), Şa.Jüm Derviş (d. 1913) ve ldmUrı Sabri (1921-1 975)'dir. Bütü.ıı bu yazarların eserleri fok popüler olmuşlar ve olcuyuculan dikkatlerini o zaman ortaya konan daha ciddi eseriere çekilmesini önlemişlerdir. Bu eserlerin yaygınlaşması ve görünürdeki popülerliği daha ciddi yazarların işlerini zorla.ştmnışlardır. Çünkü ciddi yazarlar, kısa öykü hakkındaki yanlış ve yarım yamalak düşünceleri silip yCt"lerinc daha doğrularını koyma gibi iki yönlü sorunla baş etmek durumundaydılar.
96 NÜSHA. YTI...: nı, SA Yl:9, BAHAR 2003