denizli İl millî eğitim müdürlüğü kültür sanat...

96
Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisi Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisi MİRYOKEFALON ZAFERİ DENİZLİ’NİN SARNIÇLARI KIBRIS BARIŞ HAREKATI HEDEF 2023 02 42 46 56 03 03 Ç nar I Sayı Ocak 2016

Upload: others

Post on 22-Sep-2019

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

1

Denizli İl M

illî Eğitim M

üdürlüğü Kültür Sanat Dergisi

Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisi

MİRYOKEFALON ZAFERİ DENİZLİ’NİN SARNIÇLARIKIBRIS BARIŞ HAREKATI

HEDEF 2023

02424656

03

03Ç n

arI

Sayı

Ocak 2016

Page 2: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında
Page 3: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

SahibiDenizli İl Millî Eğitim

Müdürlüğü adına Mahmut Oğuz

Denizli İl Millî Eğitim Müdürü

Hüseyin BaşgünDenizli İl MEM Müdür

Yardımcısı

Yazı İşleri MüdürüRamazan Yılmaz

Denizli İl MEM Şube Müdürü

EditörÖmer Faruk Pekuz

Yılmaz Şentürk

Yayın KuruluHasan ŞahinSemih SözerLatife Sert

İsmail ÖzdemirKadir Alper Çetin

Kadriye İrem AkgünSelma Öztürk

Grafik TasarımMurat Yakar

Basın Yayın GrubuRemzi Aktar

Abdurrahman ArslanMuharrem Cansu

ISSNISSN-2147-754X

İletişimDenizli İl Millî Eğitim

MüdürlüğüSaltak Caddesi No:76 Denizli

0 258 265 55 54

[email protected]

Editörden...

Ömer Faruk Pekuz

Yılmaz Şentürk

Geçen sayımızın dosya konusu “Tamgalar”dı. O sayı için de yorulmuştuk ama buna değdiydi. Yayın sonrası bize ulaşan mesajlar hep olumluydu. Ortaya çıkan ürünün takdire layık olması bizi de motive etti. Hemen arkasından tarihimizde önemli bir kırılma noktası olan ve Anadolu’nun tarafımızca yurt edildiğinin işareti olan Miryakefalon Savaşı konulu bir dosyanın hazırlığına giriştik. Çınar dergimizin bir önceki sayısıyla bu sayı biraz da bu yönüyle birbirini ikmal ediyor.Miryokefalon Savaşı’nın nerede yapıldığı ile ilgili tartışmalar son yirmi yıldır daha üst perdeden dillendirilmeye çalışılıyor.Savaşın tarihi değeri, mekan tartışmalarının gölgesinde kaldı. Sahi bu savaş nerede yapıldı? İşte en can alıcı soru ya da filmin en heyecanlı yeri tam da burası.Hakkında onlarca akademik toplantı yapılabilecek kadar çok yüzlü ve derin bir mevzu. Baykara Hocanın cümlesiyle “daha nice tarihçinin ekmek kapısı” bu soruya derginin içi sayfalarında kapı aralamaya çalıştık. Savaşın yapıldığı düşünülen Çivril civarında tam bir hafta sabahtan akşama çekimler yaptık. Muhtemel her üç yeri gördük. Akkale’den yuvarlandık, Düzbel’de terledik, Kufi’de üşüdük.Tuncer Baykara ile mülakat gerçekleştirdik. Bizim için kafa açıcı bir konuşma oldu. Selçuklulardan, Denizli’ye oradan Alp Kara ve Afşin Bey’e uzanan yelpazesi geniş bir metin çıktı ortaya.Yıllardır konu üzerine kafa yoran Münir Sayhan, Ortaçağ Denizlisi hakkında akademik araştırmalar yapan İbrahim Sarı ve Mustafa Yılmaz, alaylı amatör tarihçi Hasan Tiryaki kapak dosyamıza nefes verdiler. Konuyla ilgili akademik yayınları da olan Dr. Metin Türktaş Denizli Efsaneleri’ni yazdı. Servergazi’den Pamukkale’ye sadece bir kuplelik, tadımlık bir yazıyla katıldı aramıza.İbrahim Afatoğlu, bir zamandır üzerinde çalıştığı ve geçen sene iki kapak arasında toparladığı Denizli Sarnıçları’nı dergimiz için ayrıca kaleme aldı. Fotoğrafları görünce bazısı size de tanıdık gelecek. Sularının bereketiyle de meşhur Denizlimizin artık kullanmadığımız sarnıçlarını öğreneceğiz.Geçen sayımızda Kore gazileri ile ilgili bir yazıya yer vermiştik. Bu sayıda da Enver Bilki Denizlili bir gazinin anılarından yol alarak 41. Yılında Kıbrıs Barış Harekatını yazdı.Bunlardan başka müdürlüğümüzün uhdesinde gerçekleştirilen projelerle alakalı bilgileri, özellikle 2023 Projesini tanıyacaksınız. Eğitimin Denizli’de bir markaya dönüşüne şahit olacaksınız.

İyi okumalar dileriz.

Page 4: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

Bir toplumun yükselmesinde, kendini ifade eden mutlu fertlere sahip olmasında ve gelecek kuşaklara aydınlık yarınlar bırakmasında en önemli etken şüphesiz eğitimdir. Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında şimdinin yetişkinleri olarak bizlere büyük sorumluluklar düşmektedir.Yaşadığımız çağa huzur, refah ve güvenin hakim olması için eğitim mekanlarının sayılarının yeterli düzeyde, niteliklerinin dünya standartlarında olması gerekmektedir. Bu süreçte bütün bireylerin ihtiyacı olan eğitimi alabilmeleri için gerekli tedbirler alınmalıdır. Kız-erkek, engelli, dezavantajlı demeden ‘herkese ve hemen şimdi’ felsefesiyle hareket edilmelidir. Bu, her insanın eşit olduğu bir dünyada insanlığın selameti için elzemdir.Denizlimiz her alanda olduğu gibi eğitim alanında da kendine yakışan yerdedir ve bu konumunu yükselterek sürdürecektir. Her geçen gün açıklanan istatistikî raporlar bunu teyid etmektedir. Denizli’de eğitim çalışanıyla, velisiyle, hayırseveri ile ve eğitimin temel öğesi olan öğrencisi ile hedefe odaklanmış bir şehir görüyorum. Bilgi çağı diye adlandırılan bir zamanda yaşıyoruz. Millî Eğitim Bakanlığımızın son yıllarda okulları ve diğer eğitim ortamlarını güncelleyen yaklaşımı sebebiyle bu alanda iyi bir düzeyde olduğumuzu görüyoruz. Taşıdığı değerlerle teknolojik yenilikleri birleştirebilen nesiller geleceğimizin teminatı olacaktır.Teknolojik gelişmeleri takip etmenin yanı sıra değerlerini özümsemiş, geleceğe umutla bakabilen bireyler yetiştirmek için okullarımızda değerler eğitimi çalışmalarına da son hızla devam edilmektedir. İdeal bir nesil yetiştirmek için çırpınan öğretmenlerimizi de burada saygıyla anıyorum. Dergide bu konuda yapılan örnek çalışmalardan bir kısmını göreceksiniz.Milletimiz atalarından miras olarak devraldığı yardımseverlik, ihtiyaç sahibini gözetme gibi güzel hasletlerini yaşatma konusunda kararlıdır. Şehrimizde her hafta bir hayırseverle Millî Eğitime katkı protokolü imzalamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu durum şehrin valisi olarak bizi heyecanlandırmakta Denizlimizin deleceği için ümitlenmektedir. Sözümü Denizli’de eğitime bir tuğla kadar bile olsa katkı vermek isteyen herkese kapımın açık olduğunu belirterek tamamlamak istiyor, bütün eğitim çalışanlarına sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Şükrü KOCATEPE Denizli Valisi

EĞİTİM VE GELECEĞİMİZ

Page 5: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

Toplumların temel dinamiği ve en önemli değeri insandır. Bu sebeple insana yapılan yatırım tüm yatırımlardan önemli ve önceliklidir. Bütün çabamız insan odaklı bir hayatın yeşertilebilmesi içindir. Yürüyeceğimiz yol, geleceğimizin güvencesi olan canparelerimiz yavrularımızın yaratıcılıklarını ve ilgi alanlarını ortaya çıkaracak bir eğitim sistemi olmalıdır. Bu ideal uğruna tüm müktesebatımızı seferber etmeliyiz. Daha önceki senelerde uyguladığımız ve öğretmenlerimizden de öğrencilerimizden de olumlu dönüşler aldığımız Başarı İzleme Projesiyle Türkiye’de edindiğimiz başarıyı koruyabildik. Ancak bunu yeterli görmüyoruz. Her zaman daha yükseğe, daha ileriye ulaşmak için daha çok çalışıp zirveye çıkacağız. Geçtiğimiz haftalarda yayımlanan istatistikler yüzümüzü güldürdü. Denizlimiz 5 yaş grubu okullaşma oranında Ege’de 1. Türkiye’de 3. oldu. Bu bir seviyeyi yakalamak bir şehir için iftihar kaynağıdır. Öğretmen, idareci, veli ve hayırsever herkesi kutluyorum. Okullarımız arası diyaloğu artırmak için uygulamaya başladığımız başka bir projemiz de “Kardeş Okul Projesi” oldu. Projeye tüm okullarımız davet edildi. Gönüllük esasıyla hareket ettiğimiz bu projede çok sayıda okulumuzun istekli olması bizleri ayrıca sevindirdi. 2 yıllık bir süreçte okul ziyaretleri ve birlikte gerçekleştirilecek etkinliklerle bu projenin taçlanacağını düşünüyoruz.Denizli ve eğitim denilince hayırseverleri anmadan olmaz. Bu dönemde de onlarca hayırsever protokolü yaptık. Geleceğimizin garanti altına alınması için gönüllerini açan bu eğitim gönüllülerine İl Millî Eğitim Müdürü olarak saygılarımı sunuyorum. Onlar olmasaydı Denizlimiz bu kadar iyi imkanlı, modern eğitim binalarına kavuşamazdı.Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü ailesi olarak çalışmalarımızı paylaşmak, içinde yaşadığımız zamana tanıklık edecek bir kültür sanat dergisi çıkarmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Yaptığımız çalışmalarda desteklerini hep yanımızda hissettiğimiz Valimiz Sayın Şükrü Kocatepe’ye de desteklerinden dolayı tüm çalışanlarımız adına bu vesile ile şükranlarımı sunuyorum. Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü imkanlarıyla yayımlanan Çınar dergimizin 3. sayısında emeği geçenleri kutlar, tüm okuyuculara saygı ve sevgilerimi sunarım.

Mahmut OĞUZ

İl Millî Eğitim Müdürü

HEDEF 2023

Page 6: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında
Page 7: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

Yazı yazmaktan, fikir beyan etmekten ve insanın düşündüklerini diğer insanlara aktarabilmesinden daha güzel bir şey olmasa gerek... Ayrıca kaleme alınmış her cümle ve bir yerlere iliştirilmiş her yazı tarihe düşülmüş bir nottur, bir anlamdır ve bir değerdir. Bu anlam ve değerler insanoğlu için her zaman ışık olmuştur, yol gösterici olmuştur. Dergimizin bu sayısında Denizlimiz için çok önemli ve özel bir yeri olan Miryokefalon Zaferini dosya olarak ele aldık. Tarihimiz açısından çok önemli bir savaş olmasına ve Denizli sınırları içinde gerçekleşmiş olmasına rağmen Miryokefalon hakkında pek az şey biliyoruz. Editörlerimiz bir hafta boyunca sabahtan akşama alan araştırması için savaşın gerçekleşme ihtimali olan tüm coğrafyayı konunun uzmanlarıyla taradı. O tarama gezilerinde çekilen fotoğraflar bu sayıyı süsledi, -zorunlu olmadığımız sürece- kendi çektiğimiz fotoğrafların dışında fotoğraf kullanmadık. Bu da çalışmamızın özgün yanlarından birini oluşturdu. Çok önemli başka konulara da değindik. Her başlık uzun bir emek ve zaman diliminde ele alınarak konusunda uzman kişilerden faydalanılarak hazırlandı. Bu nedenle derginin başlıklarının bizleri kah tarihin derinliklerine kah yakın tarihe ve geleceğe taşıyacağı inancındayım. Dergimizin bu sayısında işlediğimiz anlam ve değerlerle Denizlimiz için bir nebze de olsa rehber olabilmenin mutluluğunu yaşamaktayız.Bir Millî Eğitim Müdürlüğü’nün yayımlayabileceği derginin standartlarını yukarı doğru zorlayan dergimizin kendilerinden ümitvar olduğumuz editörlerine, alan çekimlerinde dere tepe demeden fotoğraf çeken ve ayrıca tasarım konusunda hep ufuk açıcı yönlendirmeleriyle fikirlerimizi görünür hale getiren grafikçimiz Murat Yakar’a bu vesile ile teşekkür ediyorum.‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ diyen ataların sözünden yola çıkarak ‘tarihi yaşat ki istikbal yaşasın’ sloganı temennisiyle saygılar sunuyor, iyi okumalar diliyorum.

Ramazan YILMAZŞube Müdürü

HER YAZI TARİHE DÜŞÜLMÜŞ BİR NOTTUR

Page 8: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 20168

MİRYOKEFALON ZAFERİ VE ÇİVRİL

MİRYOKEFALON ve DENİZLİ

O GÜN NE OLDU

TARİHİN DÖNÜM NOKTASI

ŞEHİR BELLEĞİNDE SAVAŞ İMGESİ

VAR OLMA SAVAŞI MİRYOKEFALON

BİR BAŞKA AÇIDAN MİRYOKEFALON

TUNCER BAYKARA İLE MÜLAKAT

10

02

06

16

22 26

İÇ

İN

DE

LE

R

MİRYOKEFALON İÇİN KİM, NE DEDİ?

04

28

Page 9: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 1

DENİZLİ’NİN SARNIÇLARI41.YILINDA KIBRIS BARIŞ

HAREKATI

SAVAŞ VE ÇOCUKYILDIZLAR BEYAZ

CENNETTE BULUŞTU

42 46

52 54

İLHAN AKŞİT

EĞİTİM ÇALIŞMALARI

DENİZLİ LİSESİNDEN BİR ÇINAR GEÇTİ

38

DENİZLİ’NİN EFSANELERİ 34

32 UĞUR BORAN

56-85

Page 10: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

MİRYOKEFALON veDENİZLİŞEHİR BELLEĞİNDE SAVAŞ İMGESİ

Yazan Ömer Faruk PEKUZEdebiyat Öğretmeni

Dil, edebiyat ve tarih, bir milletin en değerli hazineleridir. Tarihini bilmeyen millet hâfızasını, belleğini kaybetmiş insan gibidir; ne yapmış olduğunu, ne yapması gerektiğini, dostunu, düşmanını bilemez. Dil ve edebiyatı, o milletin tarihi macerasını, dünya görüşünü, hayata bakışını ve değerlendirişini gösterir. Demek ki, bu üç konu vatan kadar değerlidir.Tarihteki bir 1000 yıl (900-1900 yılları arası) bütün dünya tarihinin en mühim zaman dilimidir. Günümüzdeki milletlerin, siyasi coğrafyanın şekillenmesi, bu yüzyıllarda gerçekleşen olayların sonucunda böyle olmuştur. Anadolu’da, çürümüş Rum varlığının yerinde yepyeni bir medeniyetin abidelerini diken, bu topraklara hayat soluğu üfleyen Selçuklular, yükselişlerini iki büyük savaşla taçlandırdılar: Malazgirt ve Miryokefalon. Tarihini bilmeyen bir toplum geleceğinden emin olamaz. Tarih, bizi biz yapan toplumsal yapı taşlarımızdandır. Bu tarih; savaşlarla, göçlerle, zaferlerle yazılıyor. Görkemli bir tarihin gölgesinde gölgelendiğimiz için bugün bu kadar kendimizden eminiz. Bunun içindir ki; bugün yeni bir yükseliş çağından bahsedebiliyoruz.

Bu topraklar nasıl yurt oldu? Denizli nasıl yurt oldu? Bu sorunun cevabını bilmek her Denizliliye atalarından bir borç aslında. Kanıyla, canıyla Anadolu’yu ve özelde Denizli’yi yurt yapanlara bir şeyler borçluyuz. Bu topraklarda nefes alıyor olmanın, o insanların torunları olmanın getirdiği bir borç... Şüheda kanıyla yoğrulmuş topraklarda yaşamanın getirdiği bir borç... Bu topraklar, binlerce yıldır medeniyetleri bağrından çıkarmış ve bugün Türklerin yurdu olan topraklar... Bahis konumuz bir toprak nasıl ele geçirilir değil elbette. Ancak, bir toprak ele geçirilmeden de yurt olamaz. Miryokefalon Savaşı, bu noktada Denizli’nin yurt olması açısından kritik bir öneme sahiptir. Afşin Bey’in Malazgirt Savaşından bir yıl önce 1070 tarihinde Denizli’nin o günkü yerleşim yeri olan Laodikya’yı ele geçirmesiyle başlayan süreç 1206 yılında son fetihle sonlansa da aradaki en kritik aşama Miryokefalon Savaşı’dır(1176). Miryokefalon Savaşı ile birlikte Bizanslılar, Türklerin bu topraklardan gitmeyeceklerini anlamışlardır. Bu da diğer fetih süreçlerini hızlandırmıştır.

Page 11: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 3

Stratejik hamlelerin zaferiMiryokefalon Savaşı, II. Kılıçarslan’ın yarı felçli haliyle; ordusunun 3-4 katı büyüklüğündeki bir orduyu taktik bir zaferle yendiği savaştır. Bu savaş, Selçuklu ordusu ve bağlı orduların teknik ve stratejik bir üstünlükle galibiyete ulaştığı bir büyük bir savaştır. O günkü teknolojik imkanlarını, sayıca Bizans ordusundan katbekat az olmasına rağmen iyi kullanmış bir ordudan bahsediyoruz. Bu noktada üç noktanın altını çizmekte fayda var: Birincisi, Türklerin o dönemde kullandıkları savaş aletleri olan ok ve yay, atlarla dinamize edilmiş hızlı Selçuklu ordusunun en önemli avantajıydı. Sadece bu yüzyılda değil bu dönemin çok öncesinde Çinli savaş tarihçileri ile sonraki dönemlerde Avrupalı savaş tarihçileri Türk ordularının oklarından övgüyle söz etmektedir. Çünkü diğer milletlerin kullandıkları yaylara göre Türk yayları, at üzerinde atılabilmesi için kanat boyları kısaltılmış; boynuz ve sinir gibi organik malzemelerin kullanılmasıyla atış gücü katbekat artırılmıştı. Diğer milletler yaya okçusu kullandığı halde Türk ordusu at üzerinden ok atmaktaydı. Yine diğer orduların oklarının menzili 250 metreye ulaşırken Türk ordusu 800 metrenin üzerine ok atabiliyordu. Bu teknik bir üstünlüktür. Şehitlik en büyük rütbeİkincisi, elbette manevi olarak donanımı yüksek bir orduydu Selçuklu ordusu. Hem şehitliği arzulayan askerlerden oluşması hem de yeni bir coğrafyaya yerleşmenin getirdiği motivasyon Türk ordularını düşmanından çekinmeyen bir ordu kılıyordu. Şehit olmayı arzulayan bir ordunun önünde hangi kuvvet durabilir!

Üçüncü önemli konu, II. Kılıçarslan’ın stratejik hamleleridir. Selçuklu ordusu Denizli topraklarında daha önce Kazıkbeli Savaşı’nda Fransız ve Alman Haçlılarına uyguladığı taktiği burada da uygulamıştır. Kazıkbeli Savaşı’nda Honaz Dağı’nda Kefe Yaylası civarına konuşlanan Selçuklu ordusu bugünkü Cankurtaran mevkiinde Haçlı ordularını dağdan ok ve yuvarlanan taşlarla, akabinde süvari saldırıları ve kılıç çatışmasıyla ağır bir yenilgiye uğratmıştı. Miryokefalon Savaşında da aynı taktiği uygulayan Sultan Kılıçarslan Bizans’ın ağır yüklerle yüklü ordusunu Miryokefalon’un sarp uçurumlarına yuvarlamıştır. Bu üç maddeden bize düşen ders ise, sadece savaşta değil günlük hayatta da teknik, motivasyon/maneviyat ve taktiğin gençlerimiz ve yöneticilerimiz tarafından üst düzeyde tutulmasıdır. Bunlardan biri eksik olduğunda gerçek başarıyı yakalamak bize uzaktır. Denizli ve MiryokefalonMalesef Miryokefalon Savaşı Denizli’de bilinmemektedir. Sadece savaşın geçtiği yer olan Çivril civarı kısmi olarak savaştan haberdardır. Türklerin Anadolu’daki kaderini bu kadar etkileyen bir savaşın hâlâ bilinmiyor olması büyük bir talihsizliktir. Denizlililer, Miryokefalon Savaşı’nı artık öğrenmeli, hayatlarının bir parçası olarak belleklerine kazımalıdır. Tarih, sadece tarih kitaplarının soğuk sayfalarında hapsedilemeyecek kadar önemlidir. Tarih, şehrin sokaklarına, meydanlarına yayılmalı; okul sıralarından oturma odalarına geçmelidir. Aksi takdirde sadece bir toprak parçasında yaşayacağız. Yaşadığımız yer bir yurt olmayacaktır.

Page 12: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

Niketas Khoniates 1155’te Khonai’de (Honaz-Denizli) doğmuştur. Khoniates, eğitimini Konstantinopolis’te (İstanbul) tamamladı. Bölge yöneticisi olarak çalıştı. 1204’te Konstantinopolis’in Latinler tarafından işgali üzerine, sürgündeki Bizans sarayının bulunduğu Nikea’ya (günümüzde İznik) göç etmek zorunda kaldı.Khoniates, geniş bir bakış açısına sahip olup, Psellos’tan sonra Bizans tarihçiliğinin en parlak ismi sayılır. Khoniates’in diğer önemli çalışmaları dinbilim konusundadır. 12. yy’daki Bizans felsefe hareketine ve dönemin dinsel hiziplerine dair bilgiler içeren eseri de vardır. 1217’de İznik’te hayatını kaybetmiştir. Yazar savaşın görgü tanığıdır ve savaşla ile ilgili şunları söylemiştir:İmparatora Türklerin baskın yaptıkları haber verildi. İmparator atına atlayarak kaleden

fırladı. Türkler sıkı bir savaş düzeninde durmaktaydılar; fakat imparatoru görür görmez dağılarak kaçmaya başladılar. Ancak bu kaçış görünüşteydi. Çünkü hemen geri döndüler ve kendilerini takip edenleri ok yağmuruna tuttular. Bunlar takipçilerini vurmak ve atlarından aşağı atmak için yalancıktan kaçmışlardı. Çünkü bir Türk şöyle yapar: Atını, uçar gibi koşmasını sağlamak için şiddetle mahmuzlar, kendisi iki eliyle yayını kavrayarak geriye doğru ok atar. Arkasından onu geçmek üzere gelen ise onu geçer ama sadece ölmekte. Onu yakalamak isteyen kendisi yakalanır ve birden bire izlenen izleyen olur. İmparator başkentten hareketle Phrygia ve Laodikeia içinden geçip benim doğduğum yer olan müreffeh ve büyük şehir, eski Kolossai, şimdiki Khonai’a (Honaz) geldi. Burada fevkalade büyük, şahane güzellikte ve her bakımdan hayranlık uyandıracak bir sanat

O GÜN NE OLDU?

Page 13: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 5

eseri olan Başmelek Mikhail kilisesini ziyaret etti. Khonai’den imparator, Lampis (Beylerli) üzerinden Kelainai’a (Dinar) yürüdü. Marsyas suyunun karıştığı Menderes’in kaynakları buradadır. Bundan sonra imparator, Khoma (Homa-Gümüşsu) ve Myriokephalon’a geldi. Burası eski ve terkedilmiş bir kaledir. Sultan (II. Kılıçarslan) burada imparatora elçiler göndererek anlaşma ricasında bulunmuştu. Türklerle savaş tecrübesi olanlar, yaşlı başlı bütün danışmanlar, imparatora Türk’ün önerisini kabul etmesinde ısrarla ricada bulundular. Türk savaş gücünün ne kadar kuvvetli ve ne kadar iyi atlara sahip olduğunu söylediler. İmparator ise bu uyarılara önem vermeyerek, henüz hiç savaş borazanı duymamış gençlere kulaklarını çevirdi. Ve Sultanın elçileri hiçbir başarı elde edemeden yurtlarına döndüler. Sultan, Bizans ordusunun Myriokepha-lon’dan hareket ettikten sonra geçmesi gereken Tzibritze Geçidini işgal etti. Tzibritze Geçidi yüksek yamaçlarla çevrelenen uzun bir vadidir. Kuzeye doğru gittikçe dikliği azalır ve yayvan tepeler arasında geniş vadiler halini alır. İşte böylece İmparator hiçbir önlem almadan birliklerini geçide getirdi. Eylül ayı idi. Angelos’un oğulları, Makrodukas ve Lapardas birlikleriyle (öncü birlikler) hiçbir saldırıya uğramadan geçip ilerlediler. Bizanslılar (öncü birliklerle) aralarındaki bağlantıyı ihmal ettiler ve Türkler gittikçe artan sayıda ve bütün güçleriyle sarp ve yüksek tepelerden, aşağıda yürüyüş

halinde bulunan Bizanslıların üzerine atılarak tek tek birliklerin bağlantısını kestiler. Baudouin’in birlikleri bozguna uğrayarak birçoğu yaralandı, birçoğu da öldürüldü. Baudouin de Türkler tarafından etrafı sarılarak öldürüldü. Türkler büyük gruplar halinde Bizanslıların geçebileceği bütün yol ve patikaları tutarak geçidi tıkadılar. Bizanslılar (ve ağır arabalar) arkadan gelenlerin yolunu tıkıyor bu yüzden takviye de alamıyorlardı. Bu sebepten, taarruz eden Türkler tarafından kolayca kılıçtan geçirildiler. Kaçamıyorlardı. Çünkü yolu tıkayan arabalar öndeki birliklerin ne çekilmesine ne de uygun mevzi almasına müsaade ediyordu. Böylece Türklerin oklarıyla öküz ve sürücüsü, at ve binicisi ölüp gitti, çatlak ve yarıklar cesetle doldu. Eğer Bizanslılarda hâlâ kahramanca çarpan bir yürek kalmışsa bu da düşmanların gözleri önüne serdikleri korkunç bir gösteri ile sönüp gitti. İmparator Manuel kendisini bir fare gibi kapana kıstırmış olan barbarlardan kurtuldu; ancak etrafını sarmış olan Türklerin kılıç ve gürzlerinden aldığı çok sayıda yara içinde. Bütün vücudu yaralar içindeydi. İmparator çok korkakça ve namus ve haysiyeti unutmuş bir planı yumurtlamakla meşguldü: Gizlice kaçmak. Tanrı, Türklerin hükümdarını, kendisinden beklenmeyecek bir şekilde davranmaya sevk etti. Sultan, bir barış elçi heyeti yollayarak eski anlaşmaları yeniden yürürlüğe geçirmek istedi. İmparator atı ve kılıcı kabul ederek anlaşmayı yazdırdı.

NİKETAS KHONİATES’in HISTORIA adlı eserinden kısaltılarak alıntılanmıştır

Page 14: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

TARİHİN DÖNÜM NOKTASI

Tarihimize dönüp baktığımızda kazanılmış pek çok zafer görürüz. Hele bu zaferler içinde öyleleri vardır ki, geleceği şekillendirecek sonuçlar yaratmış, adeta galip devletlerin talihini değiştirmiştir. İşte, böylesi sonuçlar doğuran zaferlerden biri de Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan ile Bizans Kralı I. Manuel Komnenos arasında 17 Eylül 1176 tarihinde yapılan “Miryokefalon Savaşı”dır.Kılıçarslan’ın bu başarısı ile Malazgirt Savaşı’ndan sonra Türklere kapısı açılan Anadolu’nun adeta tapusu alınmış, Bizans’ın Anadolu’yu Türklerden geri alma hayali kesin olarak sona ermiştir. Bizans İmparatorluğu bu tarihten sonra gerileme ve çökme devrine girerken, 17 Eylül 1176 tarihi Selçuklu Türkleri için ilerleme devrinin başlangıcı olmuştur.Savaş Öncesi Durum26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi sonrası Anadolu’daki Türk varlığını geçici bir işgal sayan Bizans, buraların kurtarılması gereken topraklar olduğunu hiçbir zaman aklından çıkarmıyordu. 1081’de Aleksios Komnenos tahta çıkmış ve kısa sürede Bizans güçlü bir devlet durumuna gelmiştir. Anadolu Selçuklu Sultanlığı ise I.Haçlı Seferi (1096-1099) ile sarsılmış, bunu fırsat bilen Aleksios Komnenos ise Batı Anadolu’daki bazı toprakları geri almayı başarmıştı. Bu buhranlı dönemde, Türkiye

Selçuklu Sultanı I.Kılıçarslan (1092-1107) ve oğlu Sultan I.Mesud (1116-1155) Bizans’a karşı kazandıkları başarılarla Türklerin Orta Anadolu’da tutunmalarını sağlamışlardı.Sultan Mesud’un ölümü üzerine oğlu II.Kılıçarslan (1155-1192) tahta çıkar. Bu dönemde İmparator Manuel ise Balkanlar ve Avrupa’da meşguldü. Bu durum Selçukluların Anadolu’da daha rahat hareket edebilmelerine imkan vermişti. Bunun sonucu olarak, Anadolu’da sayıları yüzbini aşan bir Türkmen kitlesi kendilerine yurt ve otlak bulmak amacıyla Bizans hakimiyetindeki topraklara akınlar yapıyordu.Manuel hem Türklerin bu akınlarına mani olmak, hem de II.Kılıçarslan’ın Anadolu’daki gücünü kırmak için bölgeye çıkmaya karar verdi. Bu amaçla Türkmenlerin yıktığı Dorlaion (Eskişehir) ile Sublaion (Homa-Gümüşsu) kalelerini 1175’te yeniden yaptırdı.Bizans Ordusu’nun Hareketi İmparator Manuel, 1176 ilkbaharında Ayasofya’da yapılan muhteşem bir törenden sonra Frank, Sırp, Macar ve Peçeneklerden oluşan büyük bir orduyla İstanbul’dan yola çıkar. Alışılageldiği üzere Konya’ya Eskişehir üzerinden gitmesi gereken Manuel, bu yolu bırakıp Balıkesir, Akhisar, Denizli (Laodikya) üzerinden, Honaz’a (Khonai) kadar gelir.

Yazan Münir SEYHANCoğrafya Öğretmeni

çınarOCAK 20166

Page 15: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

Honaz’da bir süre konaklayan Bizans ordusu burada bulunan Başmelek Mikhail Kilisesi’ni ziyaret ederek zafer için dua eder. Bu sırada Türkmen süvarileri yaptığı bir gece baskını ile Bizans askerlerine ait ağır savaş malzemelerinin bir bölümünü yakıp, Mikhail Kilisesi’nin değerli taşlarla süslü haçını ele geçirip götürürler.Homa-Sublaion KalesiHonaz’dan hareket eden ordu Dazkırı üzerinden, Dinar yakınından Homa’ya (Khoma) geldi. Bizans’ın Sozopolis (Uluborlu) hariç buradan ileride başka bir müstahkemi (güçlendirilmiş savunma bölgesi) yoktu. Sözü edilen kalenin kalıntıları, bugünkü Gümüşsu Kasabası’nın yaslandığı yamacın üzerindeki platoda yer alır. Plato kasabanın kuzey ve doğusunda olup, 1100-1400 m. yüksekliktedir. Platonun kuzeyinde Akdağ’ın 2000 metreyi aşan sarp kayaları yükselir. Doğu ve güneyini ise Akçay’ın derin vadisi çevirir. Platonun oldukça düz olan bölümlerinde toprak altında iri yapı taşlarına, sütun, sütun başlıkları gibi mimari parçalara rastlanmaktadır. Bu düzlüğün güney kenarında suyu oldukça bol Kayapınar ve Çataloluk kaynakları bulunmaktadır.

Selçuklu Ordusu’nun DurumuBizans ile kesin sonuçlu bir savaşın kaçınılmaz olduğunu anlayan Sultan II. Kılıçarslan da civardaki Müslüman hükümdar ve beylerden de yardım alarak 50.000 mevcutlu bir ordu hazırlamıştır. Ayrıca imparatorun Türkleri gafil avlamaya çalıştığını fark ederek, beş-on bin kişilik Türkmen gruplarıyla Bizans ordusuna yanlardan saldırıp, yıpranmış bir orduyla savaşa girmeyi planlamıştı. Böylece Türk birlikleri Bizans ordusunu gerek yürüyüşleri, gerekse ordugah kurdukları sırada hırpaladılar. Bizans ordusunun geçeceği arazi tahrip edildi, ekinler ve otlar yakıldı; çevredeki bütün su kaynakları kirletildi. Bu yüzden Bizans ordusunda çıkan hastalık sırasında çok sayıda Bizans askeri öldü ya da güçsüz kaldı. Yıkık Miryokefalon KalesiBizans ordusu Homa üzerinden ayrıldıktan sonra bir konak mesafede (21 km.) bulunan yıkık Miryokefalon Kalesi’ne gelir. Burası eski ve terk edilmiş bir kaledir. Kale Bizans tarafından artık o sırada kullanılmamaktadır. Homa’daki Sublaion Kalesi söz konusu kalenin yerini almış durumdaydı.Uzun, dar bir dağ geçidinin girişini denetleyen Miryokefalon

Page 16: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 20168

Kalesi, Eumeneia Kenti’nin (Kurucusu; Bergama Kralı II. Attalos Philadelphos MÖ. 159-138) yaslandığı Sarıbaba Tepesi (Işıklı Kasabası) üzerinde yer almaktadır.Bizans ordusu bu kalenin bulunduğu Eumeneia (Işıklı) mevkiine gelince bir süre burada da konaklamıştır. Menderesin, suyu oldukça bol olan sonuncu kaynağının burada olması bu konaklamayı kolaylaştıran en önemli faktör olmuştur. Peter Thoneman da makalesinde konu ile ilgili olarak “Terk edilmiş Miryokefalon Kalesi’nde durdu. Miryokefalon’da mola veriş anlamsal olarak dikkat çekicidir.” diyerek bu durumun önemine vurgu yapmıştır. Eumeneia MS. III. asırda yörenin en önemli kenti olup Hıristiyanlığın yayılış tarihinde mühim bir yere sahipti. Bu kent büyük din savaşlarının yaşandığı Dioclation (Diocletianus MS. 285–305) döneminde halkıyla beraber yok edilmiştir.Miryokefalon binbaş, binlerce baş anlamına gelmektedir. Niketas’a göre bu kale orada olup bitenlerden dolayı ya da orada bu adın ifade ettiği bir olay meydana geldiği için Miryokefalon adını almıştır.Niketas’ın sözünü ettiği ve binlerce kişinin başını yitirdiği bu olay Eumeneia’nın halkıyla beraber yok edilmesi olayıdır. Böyle bir olay, kolay kolay hafızalardan silinmeyeceği için, şehrin unutulan adı yerine olayı hatırlatan sıfatı akıllarda kalmıştır. Bu durumda Miryokefalon kalenin adı değil, sıfatıdır. Buradaki kalenin gerçek adı ise Eumeneia Kalesi’dir. Arkaik Dönem (MÖ. 720–650) kalıntıları üzerine kurulan Eumeneia Kalesi’nin yıkıntıları üzerine daha sonraları Bizans devrinde bir istihkam daha yapılır (MS. 8. yy). Burasının Arap istilalarına karşı koyabilmek için yapılmış bir istihkam olması muhtemeldir. Miryokefalon Savaşı sırasında yıkık olan bu istihkam kullanılmıyordu. Böylece Eumeneia’dan günümüze kadar uzanan kalenin sıfatı, hemen yanı başında yapılan savaşa sonradan ad olarak verilmiştir. Savaşın BaşlamasıMiryokefalon yıkık istihkamında Manuel’e elçisi aracılığı ile son barış teklifini sunan Sultan’ın bu teklifi de kabul olunmamıştır. Bunun üzerine Kılıçarslan, Bizans ordusunun yoluna devam edebilmesi için Tzibritze (Çivrici) Boğazı’ndan geçeceği kesinleşince, ordusunu bu boğazın yamaçlarına yerleştirir. Tzibritze Geçidi yüksek yamaçlarla çevrelenen uzun bir vadidir. Kuzeye doğru gittikçe dikliği azalır ve yayvan tepeler arasında geniş vadiler halini alır. Güneye doğru ise vadi gittikçe dikleşir ve sarplaşır. Taktik gereği Kılıçarslan’ın da istediği zaten buydu. Çünkü bu boğazla birlikte Türk toprakları başlıyor, böylece savaşın Türk topraklarında yapılması sağlanmış oluyordu. Manuel’in savaş sonrası İngiltere Kralı II. Henry’e gönderdiği mektuptaki “Türklerin ülkesine girer girmez savaş çığlıkları duyuldu.” şeklindeki ifadesi de bunu doğrulamaktadır.Tzibritze GeçitiTzibritze Geçidi, Çivril ilçe merkezinin doğusundan akarak Işıklı Gölü’ne dökülen ve Büyük Menderes Nehri’nin önemli

kollarından biri olan Küfi Çayı vadisi içinde yer almaktadır. Küfi Çayı Çivril sınırları içine girdiğinde, Çapak Köyü yakınlarında dar ve derin bir boğaz özelliği kazanmaktadır. Boğaz, etrafı yüksek tepelerle çevrili olmasına rağmen ulaşıma da elverişlidir. Vadinin bu bölümü gerek topografik yapı, gerekse yön bakımından Niketas’ın ve Manuel’in tarif ettiği Tzibritze Geçidine tamamen uymaktadır.Manuel’in mektubunda “Cybrilcimani”, Niketas’ın kitabında ise “Tzibritze” olarak geçen geçidin adı Çivril yakınlarını ifade etmektedir. Latince yazılmış mektupta geçen Cybrilcimani, Çivril gerisi, Çivril arkası anlamında; Hellen ağzında yazılmış Tzibritze ise bizim okuyuşumuzda Çivrici değerindedir.Alman tarihçi Ladislav Zgusta da Işıklı ve Çivril’de bulunan kitabelerden, bu adı taşıyan yerleşmenin şimdiki Çivril olduğunu belirtmektedir.Mağrur ManuelArka arkaya barış isteğinde bulunmuş olmasından dolayı Kılıçarslan’ın kendisinden korktuğu ve savaşa cesaret edemeyeceğine inanan Manuel, geçide girmeden önce hiçbir tedbir almamış, ovada yürür gibi geçidi geçmek istemiştir. Bizans öncü birlikleri hiçbir engelle karşılaşmadan boğazı geçtiler. Fakat bunların arkasından gelen Baodouin’in birlikleri ise yamaçları tutmuş olan Türkler tarafından önce yoğun bir ok atışıyla yıldırılıp, sonra imha edildiler. Birbirinden kopuk bir şekilde ilerleyen Bizans birlikleri parça parça çevrildiler, arabaları çeken öküzler, atlar, sürücüleri ve binicileri yamaçlardan yakın mesafeden atılan Türk oklarına hedef olup öldüler. Dereler, sırtlar, yamaçlar cesetlerle doldu. Arabalar vadiyi tıkadığından ve Türkler boğazın iki ucunu da kapattığından dolayı öne arkaya kaçamayan Bizanslılar Niketas’ın dediği gibi “Geçit içinde koyunlar gibi boğazlandılar.” Sunulan Barış TeklifiSabah olunca Türkler Bizans ordugahını çevirdikleri sırada beklenmedik bir durum oldu. Sultan, en yetkili adamlarından Emir Gabras’ı imparatora elçi olarak gönderdi. Sultan, Dorylaion (Eskişehir) ve Sublaion’da (Homa) yeniden inşa ettirdiği kaleleri yıktırması karşılığında barış teklifinde bulunmuştu.Böylece 17 Eylül 1176’da Tzibritze (Çivrici) Boğazı’nda Türklerin pususuna düşerek büyük bir felakete uğrayan ordusunu, silah ve ağırlıklarını kaybeden İmparator Manuel; Dorylaion ve Sublaion kalelerini yıktırmayı ve başkente dönünce Sultan’a yüklü bir miktar para göndermeyi kabul ederek anlaşmayı imzaladı. Manuel geri dönerken Sublaion’u (Homa) tahrip etti, ancak Dorylaion’a dokunmadı. Sonuç olarak Anadolu’yu vatan kılan Miryokefalon’u Türklere, bulundukları coğrafyayı çok iyi tanımaları sonucu uyguladıkları taktik ve strateji kazandırmıştır. Bunun gereği olarak yıpratma hareketleri sonucunda düşmanı hırpalamış, morallerini bozmuş, ardından şuursuz bir öfkeyle gelen rakiplerini boğaza çekip, kolayca tuzağa düşürerek yok etmiştir.

Page 17: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 9

Page 18: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201610

MİRYOKEFALON ZAFERİ veÇİVRİL Yazan Münir SEYHAN

Coğrafya Öğretmeni

Page 19: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 11

Çivril Miryokefalon SempozyumlarıAnadolu’yu Türklere vatan kılan bu zaferden günümüze 840 yıl geçmesine rağmen, hâlâ Miryokefalon bilim çevrelerindeki güncelliğini korumaktadır. Savaş esnasındaki bir Bizans askerinin Manuel’e karşı sarf ettiği sözlere kadar pek çok ayrıntısı bilinen bu savaşın yeri konusu hala tartışılmaktadır.Bugüne kadar savaş yeri ile ilgili olarak; Gelendost, Kumdanlı, Karamıkbeli, Sultandağı ve ilçemiz sınırları (Çivril) içinde kalan Düzbel ve Küfi Vadisi dahil, geniş bir coğrafya ortaya konmuştur.Muhtemel savaş yerleri arasında Çivril’in de adının geçmesi üzerine, bu ilçemizde de konu ile ilgili pek çok sempozyumlar düzenlenmiştir.Yıllarca devam eden bu çalışmalar sonucu Miryokefalon Savaşı’nın Çivril’de, Küfi Boğazı’nda yapıldığına dair pek çok bilgi, belge ve kanıt sunulmuş; sentezler yapılmış, tespitlerde bulunulmuştur. Buna göre; Ne, Nerede, Neden, Niçin ?1- Manuel ve ordusunun savaş öncesi en son Khoma-Sublaion kalesine ulaştığı ve buradan ayrıldıktan sonra yıkık Miryokefalon Kalesi önünden geçerek girdiği boğazda mağlup olduğu bilinmektedir. Khoma bugünkü Çivril’in Gümüşsu (Homa) Kasabası’dır. O halde savaş yerini Homa’nın uzaklarında Gelendost, Kumdanlı, Sultandağı, Karamıkbeli gibi yerlerde aramanın bir anlamı yoktur. Eğer bu yerlerin herhangi birisinde olsaydı, dönemin önemli menzillerinin adları kaynaklarda geçerdi.

2- Manuel’in ilk genel sekreteri ve saray tarihçisi Ioannes Kinnamos “Manuel ordusu ile Laodikeia’dan Menderesin kaynaklarının bulunduğu yere geldi ve tarihi rolü burada son buldu.” diyor. Dinar Suçıkan’dan başlayan Menderesin kaynaklarını Gökgöl, Homa-Akçay, Işıklı-Akgöz Pınarları, Cumalar Bakırlı Çay ve Küfi Çayı gibi Çivril’den çıkan pek çok kaynak oluşturmaktadır. Buna göre de savaş yerini Çivril dışında aramak büyük bir hata olacaktır.3- Manuel, savaş sonrası, Kasım 1176’da İngiltere Kralı II.Henry Plantegenet’e yazdığı mektupta savaşın Türk topraklarında ve Türklerin “Cybrilcimani” dedikleri bir bölgenin dar geçitlerinde olduğundan söz etmektedir. Çivril adını işaret eden bu belgenin dışında, Niketas’ın belirttiği, bizim okuyuşumuz ile “Çivrici Geçiti” adlandırması da bunu teyit eder niteliktedir. Burada adı geçen Çivril, Denizli-Çivril olmalıdır. Nitekim Alman Tarihçi Ladislav Zgusta da Işıklı ve Çivril’de bulunan kitabelerde Çivril adının geçtiğini belirtmektedir. “Cybrilcimani” ya da “Çivrici Geçiti” Çivril yakınlarında olmalıdır. Türkiye’de Denizli Çivril’in dışında Çivril adını taşıyan 7 yerleşme merkezi daha vardır. Bunlar Nevşehir, Samsun (2 tane), Tokat, Bolu, Malatya ve Konya sınırları içinde kalan Çivril köyleridir. Bunların içinde Homa’ya en yakın olanı Konya’nın Beyşehir ilçesine bağlı Çivril Köyü olup, Homa’ya uzaklığı kuş uçumu 190 km’dir. Bu durumda Denizli-Çivril’in haricindeki bütün Çivril yerleşmeleri savaşın geçtiği coğrafyanın dışında kalmaktadır.4- Manuel’in önünden geçerek boğaza girdiği yıkık Miryokefalon Kalesi, bugünkü Işıklı-Sarıbaba Dağı üzerindeki

Sarıbaba TepesindenIşıklı, Akdağ ve Çivril Ovası

Fotoğraf: Murat Yakar

Page 20: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201612

Eumeneia Kalesi olmalıdır.Ramsay bu kale için Bizanslı tarihçi Niketas’a atfen “Tam geçidin içinde bina edilmiş.” şeklinde yanlış bir ifade kullandığı için bu kale hep vadi içinde aranmıştır. Niketas’ın eserinin Türkçe çevirisinin yapılması üzerine bu kalenin Küfi Vadisi’ni tutan Eumeneia Kalesi olduğu anlaşılmıştır.Niketas’ın kalenin bulunduğu Eumeneia adından söz etmeyişinin nedeni ise; Eumeneia Kenti’nin büyük din savaşlarının yaşandığı Dioclation (Diocletianus. M.S. 285-305) döneminde halkıyla beraber yok edilmiş olmasıdır.Sayın Baykara da bu konuda şu ifadeyi kullanmaktadır: “Bu antik şehir (Eumeneia) Türkler geldiğinde tamamen boşaltılmış olduğundan adı da unutulmuştur.” Üzerinden 8 asırdan fazla bir süre geçtiği için kentin adı unutulmuş, hafızalarda binlerce başın katledildiği olayın sıfatını yansıtan Miryokefalon adlandırması kalmıştır.5- Miryokefalon Savaşı’nın yapıldığı yerin topoğrafyası hakkında, Bizans kaynaklarının aktardığı özelliklerin hiçbiri önerilen diğer yerlerde görülmediği halde tümü, Küfi Çayı Vadisi geçidinde görülmektedir.Küfi Boğazı başlangıcından itibaren sağa-sola kıvrımlar-büklümler yaparak uzanmaktadır. At nalı biçimindeki bu büklümlerde, akarsuyun çarptığı yerlerde dik yamaçlar, hemen karşısında ise yığınaklar oluşmuştur. Bu yamaçların yüksekliği 50-100 metre, taban genişliği ise 25-40 metre arasında değişmektedir. Boğazın yamaçlarında bir ana duvar gibi yükselen kayalar yer yer sular tarafından yarılıp geçide açılan tali vadiler oluşturmuştur. Niketas’ın 7 adet yarık

olarak tanımladığı bu tali vadilerin 3 tanesi boğazın batı, 4 tanesi ise doğu yamacında bulunmaktadır. Boğazın tabanı ise oturmuş bir vadi niteliğinde olup, hiçbir yerinde araçların ve yüklü hayvanların geçmesini engelleyecek kırılmalar yoktur. Boğaz ‰3 gibi son derece az bir eğimle uzanmakta, onun için tabanındaki su adeta durgun bir su gibi çok yavaş akmaktadır. Küfi Boğazı’nın bütün bu özellikleri tarihi

kaynaklarda anlatılanlara tamamen uymaktadır. Onun için gerek Niketas’ın gerekse Manuel’in tarif ettiği “Çivrici Geçiti” burası olmalıdır.6- Küfi Çayı Vadisi’nden tarihsel bir anayol geçmektedir. Geç Roma Çağı’nda düzenlenmiş olan Peutinger Tablosunda, Çivril yakınındaki Işıklı’dan Küfi Çayı boyunca kuzeydoğuya uzanan bir anayol görülmektedir.Küfi Çayı Vadisi yolunu; Calder ve Bean tarafından yayınlanan Roma yollarını gösteren Küçük Asya Haritası’nda da bulmak mümkündür. Anayol niteliği taşıyan bu yol, Roma ve Bizans devirlerinde devletçe bakımı yapılan birinci sınıf anayollar içindeydi.Bu anayolu MÖ 401’de Batı Anadolu’dan İran’a gidecek olan genç Kyros ve M.S 1098’de Batı Anadolu’yu Selçuklulardan

Page 21: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 13

geri alan Ioannes Doukas’ın ordusu da izlemiştir. Manuel’in 1176’da geçmek isteyip de başaramadığı bu Küfi Vadisi anayolunun, daha sonraki yıllarda da kullanıldığını görmekteyiz. Kanuni Sultan Süleyman, Rodos Adası’nın fethine giderken 7 Temmuz 1522 Pazartesi günü Sandıklı’dan ayrılarak, Küfi Çayı Boğazı’ndan geçmiş ve 8 Temmuz’da Şeyhlü Karyesi’ne (Işıklı Köyü’ne) varmıştır. Bütün bunlardan anlaşılan o ki “Küfi Vadisi Yolu” öyle kuş uçmaz, kervan geçmez bir yol değil, milattan önce de, milattan sonra da kullanılan önemli bir yoldu. Manuel de Konya’ya varmak için bu yolu geçmek istemişti.7- “Miryokefalon Savaşı Küfi Çayı Vadisinde yapılmıştır.”

sonucunu destekleyen en son kanıt ise arkeolojik bulgular olacaktır. Bu bulgulara ulaşmak için de elimizde önemli bir belge bulunmaktadır. Bu belge; aslen Çivrilli olup halen Bodrum’da yaşayan Ziraat Bankası emekli müdürü Ali Çalık tarafından Hasan Gümüş’e gönderilen bir mektuptur. Konu

ile ilgili değerli bilgilerin bulunduğu mektubun içeriği ise şöyledir: Ali Çalık, DSİ Çivril şubesinde 16-17 yaşlarında geçici işçi olarak çalışmaktadır. Yıl 1949 ya da 1950’dir. Muğlalı, Latif Serpil’e ait müteahhit firma ise Işıklı Baraj Gölünü yapmaktadır. Bu arada müteahhit firma kışın yağan yağmurlarla Küfi Çayı’nın taşacağını hesap ederek çayın ovaya açıldığı yerdeki yatağını kepçelerle derinleştirip, temizlemeye başlamıştır. İşte bu sırada temizlenen yatakta bir çok mızrak, ok, kalkan ve parçaları bulunmuştur. Daha sonra bunlar firma şantiyesinin yer aldığı Sundurlu Tren İstasyonu civarındaki merkeze getirilmiştir. Burada öğretim görevlileri veya müze görevlileri

tarafından incelenen malzemeler sonra İstanbul ya da Ankara’ya gönderilmiştir. Ali Çalık, hadiseden 2-3 ay geçtikten sonra şantiyedeki görevlilerden bu malzemelerin Haçlı Ordusu’ndan kalma malzemeler olduğunun tespit edildiğini öğrenmiştir. Verilen bu bilgiler resmi makamlarca doğrulanıp, onların incelenmesiyle 12. yüzyıldan kalma oldukları kesinleşirse; savaşın Küfi Çayı Vadisi’nde yapılmış olduğunu destekleyen çok önemli bir kanıtın varlığı da ortaya çıkmış olacaktır.Sonuç 17 Eylül 1176’da yapılan Miryokefalon Savaşı, tarihi kayıtlarda tasvir edilen savaş yerinin coğrafi ortamına ve diğer delillere göre Kûfi Çayı Boğazı’nda gerçekleşmiştir. Yerinde yapmış olduğumuz coğrafi ve tarihi gözlemler bu görüşü doğrulamaktadır. Çünkü tarihi belgelerde anlatılan Miryokefalon Savaşı için en elverişli coğrafi mekan Kûfi Çayı Boğazı’dır.

Page 22: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201614

Page 23: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 15

Zirvesinde Miyokefalon Kalesi’nin yer aldığı söylenen Sarıbaba Tepesi Işıklı/Çivril

Fotoğraf: Murat Yakar

Page 24: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201616

Anadolu yüzyıllardır farklı medeniyetlerin yaşam alanı olmuş bir coğrafyadır. Tarih boyunca bölgenin jeopolitik konumu ve verimli arazilere sahip olması sebebiyle birçok millet bu coğrafyadan gelip geçmiştir. Bu nedenle Anadolu coğrafyasının her karış toprağı birçok tarihi olaya şahit olmuştur. Türklerin Anadolu coğrafyasına girmeye başladığı tarih net

değildir. Batıya doğru hareket eden Türk toplulukları Büyük Selçuklularla beraber daha sistematik olarak Anadolu’ya gelirler. Bu akınlar doğunun en kadim devlet geleneği olan Türkler ile batının en önemli devleti Bizans’ı karşı karşıya getirmiştir. 1071 Malazgirt Savaşı ile ilk büyük savaş gerçekleşmiştir. Savaşla beraber Türkler hızla Anadolu

VAR OLMA SAVAŞI MYRIOKEPHALON

Yazan Mustafa YILMAZ GSB Denizli Gençlik Merkezi Müdürü

Page 25: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 17

coğrafyasına yayılmışlardır.Bizans devletinin Türk akınlarını durduramaması ve Türklerin batıya doğru ilerleyerek Konstantinapolis’i rahatsız etmeye başlaması büyük bir savaşı daha kaçınılmaz kılmıştır.

Bizans imparatoru Manuel Komnenos Türklerin ilerlemesini durdurmak ve bu coğrafyadan atmak amacıyla girdiği uzun yıllar süren mücadele Türk ve Bizans tarihinin en önemli mücadelesi haline dönüşmüştür. Bu mücadelenin zirve noktası 1176 tarihli Myriokephalon Savaşı’dır. Fakat bu savaşın nerede yapıldığı konusu yıllardır tarih biliminin aydınlatmaya çalıştığı bir konudur.

Myriokephalon Savaşının Hazırlık SafhasıBizans imparatoru anlaşmaya yanaşmamış ve ordusu ile birlikte 1176 yılında İstanbul’dan hareket etmiştir. Bizans ordusunun sayısı ve ağırlıkları hakkında çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Osman Turan, Kinnamos, Süryani Mihail ve İbn ül Azrak’tan verdiği bilgiler doğrultusunda bu sayıların sırasıyla 3000, 5000 ve 70.000 araba ve 700.000 süvariden oluşmaktadır. Bu sayıların muhakkak ki abartılı olduğu görülmektedir. Ama ordunun büyüklüğü hakkında bize bilgiler vermesi yönüyle önemlidir.Kılıçaslan ise kendi birlikleri ve Türkmenlerden oluşan hızlı hareket edebilen güçlü bir ordu oluşturmuştur. Bizans kaynakları Sultan’ın şarktaki hükümdarlardan yardım aldığını beyan etseler de bunu ispatlamak oldukça zordur. Bu ordu içinde Türkmenlerin, önemli bir yer tuttuğu muhakkaktır. Çünkü kendilerine vatan arayan bu göçmen grupların Bizans İmparatorluğunu yenerek kendilerine yurt bulması sağlanacaktır.İmparator Manuel İstanbul’dan hareket ederek Eskişehir bölgesine gelmiştir. Fakat bir anda Eskişehir yolunu takip etmek yerine Denizli istikametine yönelmiştir. Böylece İmparator, Selçukluları gafil avlamayı düşünmüş; bu istikametten hareketle başkent Konya üzerine yürümeyi amaçlamıştır. Kılıçaslan ise iki ordunun sayıca farkının çok yüksek olmasından dolayı meydan muharebesinden kaçınmıştır. Askerlerinden küçük birlikler kurarak düşmanın sağ ve solundan çapul yaptırıp yıpratmaya, köyleri ve iaşe imkânlarını tahribe çalışmıştır. Sınır uçlarını dolduran sayısız Türkmen de beş on bin kişilik birlikler halinde düşmanı yürüyüşte veya ordugâhlarda hırpalıyor ve böylece yıpranmış bir düşman kuvvetiyle karşılaşılmaya çalışıyordu. Bizans ordusunda bir de salgın hazım hastalığı baş göstermişti. Bu salgın Bizans ordusunu oldukça yıpratmıştır.Myriokephalon Savaşının GelişimiBizans ordusu Denizli’den hareketle Menderes yukarılarından Homa ve oradan da Myriokephalon denilen dar ve sarp bir vadiye girdi. Kılıçaslan bu arada bir barış teklifinde daha bulundu fakat imparator teklifi yine reddederek sulhun ancak Konya’yı ele geçirdiği zaman yapılacağını Kılıçaslan’a bildirdi. Kılıçaslan bu barış teklifinin reddedilmesi ile birlikte savaşın kaçınılmaz hale geldiğini görmüş Myriokephalon vadisinin çıkış noktasına bir pusu hazırlamıştı. İmparator pusudan habersiz vadinin “Tzibritze Geçidi” denilen çıkış yerine doğru hareket etmiş fakat Sultan’ın ani saldırısına maruz kalmıştır. Bizans ordusu uçurumlarla çevrili bu dar vadide Türklerin ani saldırısı sonucu çok direnmesine rağmen sayısız kayıp vermiştir. Geri çekilmek isteyen Bizans ordusu arkadan da çevrilerek ağırlıkları yağmalanarak dağılmak zorunda kalmıştır. Böyle bir sonucu beklemeyen Manuel gece yarısına kadar dayanmış fakat ondan sonra sulh teklifinde bulunmak zorunda kalmıştır. Hazırlanan sulha göre Eskişehir ve Sublaion istihkâmlarının yıktırılması ve savaş tazminatı ödenmesi şartı ile barış yapılmıştır.

Page 26: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201618

Myriokephalon Savaşı’nın Nerede Yapıldığı MeselesiMyriokephalon Savaşı’nın nerede yapıldığı meselesi yıllardır tarih camiasını uğraştıran bir meseledir. 19. Yüzyılda başlayan çalışmalar günümüze kadar sürmüş ama tam anlamıyla bir sonuca ulaşılamamıştır. Bu çalışmamızda şimdiye kadar ortaya atılan teorileri göz önüne alarak savaşın Denizli ile bağlantısı konusunda bir değerlendirme yapmaya çalışacağız. Ayrıca

yeni bir teori de ortaya koymaya çalışarak savaşın Denizli il sınırları içinde olduğunu ispata çalışacağız.Myriokephalon Savaşı’nın Nerede Yapıldığına Dair Genel Bir Değerlendirme Ve Yeni Bir TeoriMyriokephalon Savaşı’nın nerede yapıldığına dair en önemli kaynak o dönemden kalmadır. Niketas Khonitas’ın (Honazlı Niketas) Historia’sı olarak tarih literatürüne giren kaynak temel alınarak birçok teori ortaya atılmıştır. Bu teoriler genel olarak incelendiğinde, Çardak Geçidi teorisi hariç diğer bütün teoriler Homa merkez alınarak Isparta’ya doğru uzanan Akdağlar boyunca uzanan dağlar etrafında toplanabilir. Çardak Geçidi teorisi ise yer olarak bunlardan ayrılır. İmparator Manuel’in

Lampis’ten sonra geçeceği ilk geçit olan Çardak Geçidi’nde savaşın yapıldığı iddia edilmektedir. Fakat bu geçitte savaşın olması pek mümkün gözükmemektedir. Çünkü Lampis’ten sonra Myriokephalon Kalesi’ne ulaşmıştır. Büyük ihtimal bu kale Çardak Geçidi’nden sonra olmalıdır. Biz bütün bu teorileri ve Niketas Khonitas’ın Historiasını inceledikten sonra yeni bir teori ortaya koymaya çalıştık. Ortaya koymaya çalıştığımız bu teoriyi harita üzerinde

güzergâhını gösterdikten sonra dayanak noktalarını ortaya koymaya çalışacağız.Myriokephalon Savaşı’nın güzergahını çizerken ve savaşın Harıl Boğazı adı verilen yerde yapıldığını iddia ederken aşağıdaki dayanak noktalarını oluşturmaya çalıştık:Bizans ordusu Lampis’ten (Çardak) hareket ettikten sonra Myriokephalon Kalesine ulaşmış olmalıdır. Çünkü Niketas Lampis üzerinden Kelainai (Dinar) üzerine yürüdü demektedir. Ardından Khoma ve Myriokephalon Kalesine geldiğini ifade etmektedir. Bu cümlelerden hareketle denilebilir ki İmparator Manuel, Dinar üzerine yürürken Khoma ve Myriokephalon kalelerine gelmiştir. Niketas yine önce Myriokephalon’u

Page 27: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 19

tanıttığına göre Lampis’ten sonra uğrayacağı ilk yer yıkık dökük bir halde olan Myriokephalon Kalesidir. Bu nedenle araştırmalarımızı Çardak–Homa(Gümüşsu)-Dinar üçgeninde yoğunlaştırdık. Bu üçgen içerisinde yıkılmış kale kalıntılarını bulmaya çalıştık. İlginçtir harita 1 üzerinde göstermeye çalıştığımız noktada yıkılmış kale kalıntılarına rastladık. Bu kaleyi merkez alarak yaptığımız araştırmalarda en yakın geçit ya da boğazın Harıl Boğazı olduğunu gördük.

Araştırmamızın ikinci noktasını yer isimleri üzerinden yapmaya çalıştık. Türklerin Anadolu coğrafyasına girmesi ile birlikte birçok Bizans kenti Türkçe isimleri ile anılmaya başlanmıştır. Fakat Türkler bu yerleşimlere isimler verirken çoğu zaman eski isimlerine sadık kalmayı yeğlemişlerdir. Örneğin; Khoma’yı Homa olarak, Laodikya’yı Ladik olarak isimlendirmişler; Khonai kentine Honaz ismi vermişlerdir. Burada dikkat çeken nokta; Türkler, yerli halktan duydukları yer isimlerini kendi dillerine en uygun hale getirerek Türkçeleştirmişlerdir. Bu nedenle Myriokephalon Kalesi’nin ismi de muhakkak bölgede kalmış olması gerekir. Çünkü Niketas’ın dediği olaylar sebebiyle kaleye böyle bir isim verilmiştir. Yani Türkçesi ile “bin kelle” adı verilmiştir. Myriokephalon söylenişine ve anlamına benzer yer isimlerine baktığımızda yine çok ilginç bir yer ismine rastlamaktayız: Harita 1 üzerinde gösterdiğimiz kalenin hemen altında “Mire” yani “bin” anlamını taşıyan bir köy bulunmaktadır. Bu köye günümüzde “Yayla” adı verilmiştir. Üçüncü dayanak noktamızı oluşturan cümleler Niketas’ta aynen şöyle geçmektedir: “Türkler görünmeye başlamışlardı. Küçük çarpışmalarla Bizans’a saldırmaktaydılar. Bunlar Bizans’ın önünden giderek, bunların hayvanlarına yem bulamamaları için de kaynak ve kuyuları pislemişlerdi. Bizanslılar da esasen orduda salgın halini alan bir hazım hastalığından mustaripti. Bu cümlelerden hareketle salgın hastalık halinde orduyu rahatsız eden bir durumda imparatorun yapması gereken tek şey ordunun dinlenmesi ve temiz su ihtiyacının karşılanmasıdır. Temiz ve bol su ihtiyacının karşılanacağı bölgede iki yer

mevcuttur: Dinar ve Homa. O dönemde Homa’nın Bizans’ın en önemli istihkâm kalelerinden biri olduğu düşünülürse bu yöne doğru hareket etmesi muhtemeldir. Lampis bölgesinden Homa bölgesine geçilen en rahat yol da bizim çizmiş olduğumuz güzergâhtır.Dördüncü dayanak noktamızı ise bu güzergâh üzerindeki köylerde yapılan kaçak kazılar sonrası bulunan savaş malzemeleri oluşturur. Özellikle ikinci harita üzerinde gösterilen Çiftlik Köyü ile Özdemirci yerleşimi arasında farklı şekillerde ok uçlarının bulunması ve savaşın yapıldığı alan bölgesinde ok uçlarının yoğunlaşması farklı bir kanıt olarak sunulabilir. Ayrıca köylülerle yaptığımız konuşmalarda bölgede bol miktarda Bizans parasının bulunduğu ifade edilmiştir. O çevrede büyük bir Bizans yerleşimi bulunmadığına göre bu kadar çok Bizans parası nereden gelmiştir. Bu soruya en güzel cevap herhalde şu olmalıdır: Bizanslılar yanlarında bol miktarda para getirmişler ve savaş sırasında bu para etrafa yayılmış olmalıdır. Niketas da Türklerin ordu parasını çevreye saçtıklarını ifade etmektedir. Yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı Manuel ordusunu Lampis’ten hareketle Çardak Geçidinden geçirmiş, ardından Sarıkavak köyü, Mire köyü, Çiftlik köyü, Kızılören köyü ve Karaağaç köyü istikametini takip ederek bugün Denizli il sınırları içerisinde yer alan Özdemirci Belediyesi ve Kıralan Belediyeleri arasında yer alan “Harıl Boğazı” adı verilen yerde

Page 28: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201620

Konya’ya yürümekte olan Manuel Komnenos’un ordusu başına geleceklerden habersiz Çivril’in Gümüşsu kasabasında yer alan Khoma’ya ulaşır. Gümüşsu ismi yeni bir isimdir. Bu kasabanın halen bilinen yaygın ismi Homa’dır. Homa, Bizans’ın bu coğrafyadaki son kuvvetli şehridir. Homa’da o dönemde ismi Sublaion olan bir istihkam bulunmaktadır. Bu istihkamda asker, erzak takviyesi yapılır. Çünkü Homa’nın sırtını verdiği Akdağ, artık Türklerle Bizans arasında doğal bir sınır olmuştur. Gelecekte Türklerle doğal sınırlarında bir çarpışmanın kaçınılmaz olduğunu önceden gören İmparator; Sublaion (Homa) ve Gorlaion (Eskişehir) istihkamlarını yenilemiş, surları güçlendirmiş, asker takviyesi yapmıştı. Bizans ordusu Homa’dan takviye aldıktan sonra Miryokefalon kalesine uğrar ve kaçınılmaz sonla Tribritze geçidinde karşılaşır. Türk ordusuna yenilen Bizans ordusu dağılmış, İmparator beklemediği bu yenilgi karşısında ne yapacağını bilmez bir hale gelmişti. Muzaffer komutan Sultan 2. Kılıçarslan savaşın başından beri tekrar tekrar sunduğu barış teklifini yineledi. Kılıçarslan’ın amacı daha fazla can kaybını önlemekti. Denizli bölgesi zaten akın akın gelen Türkmenler tarafından peyderpey fethedilmekte idi. Sultan, Bizanslıların zaten yenildiklerini görerek Selçukluların gelecekte Denizli ve civarında fetihlerini kolaylaştıracak bir adım attı. Homa’daki ve Eskişehir’deki Bizans kalelerinin yıkılması şartıyla Miryokefalon Savaşı’nı sonlandıran anlaşma imzalandı. Manuel Komnenos, Homa’da Sublaion Kalesi’ne gelerek kaleyi tahrip etti. Böylece Bizans’ın bu bölgedeki en önemli kalesi yıkılmış oldu. Bu durum, Denizli’nin 1206’da fethedilmesini kolaylaştırmıştır.

ZAFERİN

YIKIK

ŞAHİDİSUBLAION KALESİ

Yazan Yılmaz ŞENTÜRKEdebiyat Öğretmeni

Page 29: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 21

Sublaion Kalesi Homa/ÇivrilFotoğraf: Murat Yakar

Page 30: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201622

Bir sonbahar günü, hava soğuk ve rüzgârlıydı. Takvimler 17 Eylül 1176’yı gösteriyordu; ortalık kasırgadan toz ve duman içerisindeydi. Yer Denizli, Çivril ilçesi Gümüşsu beldesi ve önündeki düzlüktü. Bugün büyük bir kısmı baraj gölü altında kalan geniş bir düzlük... Bir tarafta bir yıldan uzun zamandır bu topraklarda hüküm süren Doğu Roma İmparatorluğu ordusu, diğer tarafta her geçen gün Anadolu içerisine ilerleyen Selçuklu Alperenleri... Bir tarafta 2. Kılıçaslan, diğer tarafta 1. Manuel Komnenos... Bir tarafta Müslüman Türk milletini Anadolu’dan silip atmaya niyetlenmiş yüzbinlerce kişilik Kutsal Roma İmparatorluğu ve Macaristan başta olmak üzere Hristiyan

Avrupa ordusu, diğer tarafta ilay-ı Kelimetullahı güneşin battığı yöne doğru yaymaya çalışan Selçuklu İslam Ordusu...Bizans ordusu bin yıldan uzun süredir savaşma kabiliyetine sahip onlarca komutan, yüksek coğrafya bilgisine sahip kılavuzlar, üç binden fazla savaş arabası… Bunların bir kısmı “Grejuva-Rum ateşi” ve taş gülleler atan mancınıklar, uzun menzilli mızrak atan ağır oklar taşıyan arabalar... Katran – keçe - savaş mühimmatı ve gıda ile su taşıyan arabalar...Diğer tarafta at üzerinde vur-kaç taktiği uygulayan

MİRYOKEFALON

BİR BAŞKA AÇIDAN

Yazan A. Hasan TİRYAKİ Araştırmacı Yazar

Page 31: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 23

SERAP HANIMIN

DİKKATİNE

SAYIN ARKADAŞIMAÇILMALI FÖYÜN İKİ SAYFASI

BURAYA GELECEK

Page 32: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201624

SERAP HANIMIN

DİKKATİNE

SAYIN ARKADAŞIMAÇILMALI FÖYÜN ARKA İKİ SAYFASI BURAYA GELECEK

Page 33: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 25

Hasan A. Tiryaki’nin TeorisiLaodikya’dan sonra Honaz’a uğrayan Bizans ordusu Kaklık bölgesinde ikiye ayrılmış; bir grup ordu Baklan ovasından, İmparatorun dahil olduğu ordu Lampis, Sarıkavak üzerinden yürümüştür. Işıklı Ovasına ulaşan Bizans ordusunun karşısına Dinar üzerinden gelen Selçuklu ordusu çıkmıştır. Kumdanlı civarından başlayarak 1950’lerde kurulan Işıklı Barajının da bulunduğu ova boyunca geniş bir alanda savaş gerçekleşmiştir.

Çınar Dergimizde ortaya konan Miryokefalon Savaş alanı teorilerinin üçünün ortak yönü Bizans ordusunun gidiş güzergahının aynı olması ve Akdağ’ı geçememesidir. Savaş alanı teorileri savaş buluntuları ve alan tespiti üzerinden yapılmaktadır.

Mustafa Yılmaz’ın TeorisiHonaz’dan yola çıkan Bizans ordusu iki koldan (Baklan Ovası-Sarıkavak köyü) bugün Özdemirci kasabasının bulunduğu yere ulaşmıştır. İmparatorun içerisinde bulunduğu kol Mire köyü (Yaylaköy) üzerinden yürümüştür. Bizanslılar, Üç Tepeler mevkisini tutmuş olan Selçuklu ordusuyla karşılaşmıştır. Özdemirci ile Üç Tepeler arasındaki vadiler boyunca sıkıştırılan Bizans ana ordu kolu Selçuklu ordusu tarafından imha edilmiştir.

Münir Seyhan’ın TeorisiBizans ordusu, Işıklı Ovasını geçerek Eumenia’nın yıkık kalesine (Miryoke-falon kalesi) ulaştı. Işıklı’nın zengin su kaynaklarında dinlenen Bizans ordusu, Küfi Çayı Vadisine girdi. Akdağ’ın Sandıklı tarafını tutmuş olan Selçuklu ordusu menderes yapan vadi boyunca, yüksek tepelerden ve Küfi’ye açılan yan vadilerden saldırarak Bizans ordusunu Küfi Çayı Vadisinde imha etti.

Miryokefalon Savaşı’nın Yeri Hakkındaki Teoriler

Page 34: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201626

Prof. Dr.

TUNCER BAYKARA

İLE DENİZLİ TARİHİNE YOLCULUK

Selçuklu Tarihi çalışmalarıyla fikir dünyamıza katkıları olan hemşehrimiz Prof. Dr. Tuncer Baykara hocamızla bir mülakat gerçekleştirdik.Çınar Dergisi: Hocam; Türk tarihi ve Selçuklu tarihi açısından Denizli ve çevresinin önemi nedir?

Prof. Dr. Tuncer Baykara: Denizli 12. ve 13. yüzyıllar itibariyle Diyar-ı Rum’un bir parçası. Sonraki yıllardaki adıyla da Anadolu’nun bir parçası... Türk yurtlarının benzer bir köşesi... Coğrafi özellikleri Anadolu’nun öteki beldelerine de benziyor. Fakat bir dönemde, yaklaşık 50-60 yıl kadar uç olduğu için, iyi uç olduğu için epeyce Türkmen nüfusu

Röportaj Yılmaz ŞENTÜRKÖmer Faruk PEKUZ

RİBATRibat; sözlükte “bağ” anlamına gelmesine rağmen terim anlamı olarak “sınır, hudut ve karakollarda düşman saldırısından ülkeyi korumak için nöbet tutan askere, sınır boylarında askerlerin ikamet ettiği kışla, karakollara ve at sürüleri” demektir. Anadolu’daki ilk fetihlerden Miryokefalon Savaşı’na uzun bir zaman geçtiğinden Anadolu’da fethedilen yerlerin ve Anadolu’ya yerleşmeye başlayan Türkmenlerin güvenliği ribatlarla sağlanmıştır. Ribat olarak kurulan karakollar sınır daha ilerilere taşınınca ribat olma özelliğini yitirerek tekkelere dönüşmüştür. Ribatlarda şehit olan askerlerin kabirleri tekkelerin çevresinde halk tarafından kıymetlendirilerek korunmuştur.

Page 35: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 27

buraya yığılmış. Ve yığıldığı için de Anadolu’nun diğer yerlerine göre bu Türkmen nüfus Denizli’ye daha fazla isim bırakmış. Uç; düşmanla veya diğer ülkelerle olan sınır anlamına geliyor. 12. ve 13. yüzyıllarda da oldukça önem arz ediyor. Uçlarda olanlar savaşabilecek insanlardır. Sınırda olanın gece gündüz uyanık olması lazım, adeta silahıyla uyuması lazımdır. Ribat, hudut karakoludur. Hudut karakolundaki 10-15 kişilik askeri birliğin, serdengeçti grubunun gece gündüz uyanık olması lazımdır. O mumun gece gündüz yanması lazımdır. Tekkelerde de ışık daima yanar. Orada bir ışık vardır ve insan vardır, tıpkı vaktiyle ribatlarda olduğu gibi. Bu açıdan Denizli bölgesi uç olduğu için 12. yüzyılda sınır Çivril ve Işıklı’nın doğusundaki boğazlardı. Ve nitekim Miryokefalon Savaşı da burada, sınırlarda gerçekleşmiştir. Önce Karaağaç ovasının (Acıpayam Ovası) doğusu sonra batısı sınır olmuştur. Yören Dağları ve Bozdağlar zamanla hudut olmuştur. İşte bu dönemde Karaağaç Ovasından, Honaz Dağının etrafından Denizli Ovası’na inen boğazlar çok büyük öneme sahipti. Denizli Ovası’na indiğimiz yerde üç dört tane Tekkeköy vardır. Ribatların etkin kullanıldığı zamanlarda burada şehit düşenler oranın yakınına gömülmüştür. Bazen o ribat elden çıkar, çevresinde savaşlar, çatışmalar olur, sonra tekrar alınır. Karaağaç Ovasından Denizli’ye gelen yolda eskiden ribat olan sonradan tekke olan mekânlar bulunmaktadır. Tespit edebildiğimiz dört tekke bulunmaktadır. Çınar: Sayın hocam, “Selçuklular ve Beylikler Çağında Denizli” kitabınızı “Alpkara ve Gıyaseddin Keyhüsrev”e ithaf ettiğinizi söylüyorsunuz. Alpkara kimdir ve onun Denizli tarihi açısından önemi nedir?Baykara: Bu insanları rahmetle anmaya vesile olsun bu sorunuz. Alpkara ismi, kaynaklarda uzun zaman yanlış okunmuş bir isim. Grekçe’nin yazım özelliklerinden dolayı... Hakkında birkaç bilgi haricinde çok şey bilmediğimiz Alpkara, Denizli’yi yurt yapan isimlerin başında geliyor. Denizli civarına gelen ilk akıncılar olan Afşin Bey’den sonra Laodikeia’yı ele geçirdiğini ve Bizans ordularına karşı savunduğunu görüyoruz Alpkara’nın. Bu durum da

Alpkara’yı Denizli tarihi açısından vaz geçilemez bir yere koyuyor. 800 adamı var Alpkara’nın. Böyle küçük bir orduyla Laodikia’yı savunmak savunmak imkânsızdır. Honaz ise dar bir kale durumunda ve kurulduğu mevki açısından savunulması daha kolay bir yerdir. 800 askerle Honaz’ı savunabilirsiniz ama Laodikeia’yı savunamazsınız. Dolayısıyla Alpkara doğuya doğru çekilmiştir. Denizli’ye yerleşmiş ismi bilinen ilk komutan olması bakımından önemlidir.

KARAAĞAÇ OVASI:Karaağaç Ovası, Denizli’nin bugünkü Acıpayam ve Serinhisar ilçelerinin yer aldığı ovadır. Acıpayam’ın eski adı Garbîkaraağaç’tır. Garbî, “batı” demektir. Isparta’nın bir ilçesi olan Şarkîkarağaç ile Garbîkaraağaç ilçelerinin Karaağaç isimleri, karışmaması için “doğu ve batı” olarak adlandırılmıştır. Karaağaç Ovası, Denizli bölgesinde Türklerin planlı olarak yerleştirildikleri bir coğrafyadır. Denizli’nin fethi yıllarında farklı obalar, iskân politikasına bağlı olarak bu coğrafyaya yerleştirilmiştir. Karaağaç Ovasında her köy farklı bir işlevle buradadır: Serinhisar, bardakçılık ve urgancılık; Yatağan, demir işleyiciliği, bıçakçılık; Yeşilyuva, deri işleyiciliği ve ayakkabıcılık... Karaağaç Ovası aynı zamanda Türk boylarının isimlerini koruması açısından da önemli bir yeri vardır: Dodurga, Yıva, Kızılhisar...

Page 36: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201628

Çınar: Denizli topraklarında Türkler ve Batılılar tekrar karşı karşıya geliyorlar mı?Baykara: Tabii ki. Mesela 1147 senesinde Fransız Haçlıları Kudüs’e giderken bu topraklardan geçtiler. Öncelikli hedefleri Antalya idi. 2. Haçlı Seferi sırasında Efes’ten yola çıkarlar ve Menderes boyunca gelirler. Karacasu Kuyucak civarında Menderes’in güney yakasında, bir dönem Aydınoğulları zamanında Yeni Şehir olarak adlandırılan Antiochia vardır. Tepede Bizans harabeleri halen durmaktadır. İşte oraya “Yayla Yolu”ndan gelen Türkler Antiochia’da Fransız haçlılarını karşılarlar. Yayla Yolu; Burdur-Karaağaç Ovası-Geyre yoludur. İlk temas Antiochia’da olur, Fransızlar Türk ordusunu püskürtürler. Kazıkbeli SavaşıAraştırmalardan edindiğimiz sonuca göre, Türk ordusu 1147’de Yatağan Kefe Yaylasında ordusunu konuşlandırıyor. Çünkü Kefe Yaylasının bulunduğu yer çok muhkem bir mevki. Haçlı ordusunun nereden Antalya’ya ilerleyeceğini bilemeyen Türkler muhkem mevkilerden Haçlı ordusunu takip ediyor. Haçlı ordusunun takip edebileceği farklı yollar var. Antiochia’dan Geyre tarafına dönüp Karaağaç Ovasına gelebilir. Laodikeia’ya uğrayıp Honaz Dağı’nın doğusundan veya batısından Karaağaç Ovasına gelebilir. Veya Dinar üzerinden Antalya’ya yönelebilirler. Türk ordusu Fransız haçlılarının hareketlerini muhkem mevkilerinden takip etmektedir. Haçlılar ne tarafa yönelirse karşılarına çıkabilecekleri bir yer tutmuş oldular. Gördüler ki, Haçlılar Kazıkbeli’ne yöneldiler. Bunun üzerine Türk ordusu Honaz Dağı’nın güney sırtından Kazıkbeli’ne inerek Fransız haçlılarının karşısına çıktı. Kazıkbeli dediğimiz mevki bugün Cankurtaran Çukur Köyü civarıdır. Çınar: Peki, hocam, Denizli’nin son fethi nasıl gerçekleşiyor? Denizli’nin

fethinde kimler rol alıyor?Baykara: Gıyaseddin Keyhüsrev 1180’de ailenin en küçüğü olarak Uluborlu’da babası tarafından melik tayin edilince yanında kendisinin akranı iki namlı arkadaşı ile Denizli havalisine hükmetmeye başladı. Yanındaki arkadaşları; Esedüddin Ayaz Bey ve Mübariziddin Ertokuş Bey idi. Batı topraklarının müsait durumu Gıyaseddin Keyhüsrev’in hoşuna gidiyor. Keyhüsrev ve orduları 1180’li yıllarda “Yayla Yolu”ndan yazın Burdur, Karaağaç Ovası, Sarıova, Yarengüme, Kızılcabölük, Geyre yolundan Antiochia’ya geliyorlar. Bu bölgeler o dönemde Bizans’ın elinde. Türk orduları sadece saldırıp geri çekiliyorlar. Gıyaseddin Keyhüsrev, Antalya’nın fethine yönelmeden önce arkasını güvene almak amacıyla Esedüddin Ayaz’ı bu bölgenin en muhkem kalesi olan Honaz’a gönderiyor. Esedüddin Ayaz Bey, Honaz kalesine yükleniyor ve fethediyor. Ona Mübariziddin Ertokuş Bey de yardımcı oluyor. Honaz’ın bu fethi bu bölgenin son fethidir, artık bayrak burada dalgalanmaktadır. Bu tarihten de önce yerleşmeler olsa da bu fetih artık bu bölgenin uç olarak yerleşime açılmasını sağlamıştır. Velhasıl Denizli’nin son fethi 1206’dır. Çınar: Günümüzün Denizli şehrini Laodikeia şehrinden farklı mı değerlendirmek gerekir?Baykara: Şimdi o dönemde Tonuzlu şehrinin inşasına şahit

oluyoruz. O şehri inşa eden de Alaeddin Keykubat’ın oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev’dir.

Çınar: O şehir bugünkü Bayramyeri’nde mi inşa edilmiştir?

Baykara: Orası ve devamından söz edebiliriz. Bu Denizli şehridir

ve Lâdik şehrinden farklı bir yerleşimdir. Lâdik ismi henüz tamamen terkedilmemiş olan ve tamamen harap olmamış olan Laodikeia şehri için Türklerin verdiği isimdir.

Tuncer Baykara kimdir?1940 yılında Denizli, Yatağan’da doğdu. İzmir Atatürk Lisesinden ve İstanbul Üniversitesi Tarih bölümünden mezun oldu. Ord.Prof.Dr. Zeki Velidi Togan’dan doktora dersi aldı. Erzurum Atatürk Ünv, Hacettepe Ünv, Ege Ünv, Kırgızistan-Bişkek Manas Ünv’de görev yaptı. Prof. Baykara’nın 30 kitabı, 350 kadar makalesi

bulunmaktadır. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü tarafından

hakkında “Tuncer Baykara Armağanı” isimli eser yayımlanmıştır. Ayrıca “Tuncer

Baykara, Ben Kendim Ve Tarihçilik Yolunda Kırk Yıl” isimli eseri kaleme almıştır. Türk kültürüyle

ilgili çalışmalarını kitaplaştırdı. Selçuklu Tarihi konusunda yaşayan en önemli akademisyendir.

Page 37: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 29

Çınar: Hocam farklı bir konuya değinirsek, bu sayımızda Miryokefalon Savaşını irdeliyoruz. Siz, Miryokefalon Savaşı hakkında ne düşünüyorsunuz?Baykara: Biraz önce de belirttiğimiz gibi Miryokefalon’a kadar yaklaşık yüz yıl boyunca bu topraklarda Türk askerleri var, yavaş yavaş buraya gelerek yerleşen evler, keçe evler var. Ama Işıklı – Homa - Dinar çizgisine kadar o zamanlar Bizans toprağı... Yani dağlar aramızda sınır gibi düşünülebilir. Miryokefalon Savaşına sebep olan Bizans ordusunun yürüyüşünün hedefi Konya’dır, bunu akılda tutmak gerekiyor. Daha önceki Bizans seferlerinde Eskişehir üzerinden gelen Bizans orduları orada bozguna uğruyorlar birkaç sefer. Bu sefer Laodikeia üzerinden geliyorlar. Çınar: Buradaki Bizans yerleşimlerine mi güveniyorlar?Baykara: Tabi bu da düşünülebilir. Bizans ordusu büyük bir ordu olarak geliyor. Konya’ya gitmek için kendi rehberleri de var. Ancak geçebilecekleri geçitler arasından birini tercih etmek zorundalar. İşte soru burada düğümleniyor. Bu geçitlerden hangisi olabilir? Doğal olarak Dinar’ın hemen doğusundaki geçidi kullanabilirler ama onu kullanmıyorlar. Başka bir yol seçiyorlar, kuzeye dönüyorlar. Bazı araştırmacılar Işıklı’ya kadar çıkarıyorlar bunu, Kufi Boğazı civarına… Daha güneyden Düzbel civarından bahseden araştırmalar var. Günümüzde geçen yollara da bakmak gerekiyor, Konya güzergâhını tahmin etmek için. Türk ordusunun Dinar civarını tutmuş olma ihtimali gibi ihtimalleri de düşünmek gerekiyor. Aslında Dinar’dan geçen güzergâh en rahat ve kestirme yol. Ama orayı güvenlik probleminden dolayı, Türkler oraya pusu kurduğu için tercih etmediklerini düşünüyorum. Dolayısıyla Dinar’dan Homa’ya yöneliyorlar. Benim kanaatim Işıklı veya Düzbel civarında bu savaşın olabileceğidir. Aslında bu işin tespiti bu kadar zor olmamalı. Ok uçlarını ve savaş kalıntılarını takip ettiğimizde

savaş meydanını bulabiliriz, ancak maalesef bu konuda bir arkeolojik çalışma yapılmamıştır. Senirkentli eski bir müzeci vardı, rahmetli oldu. 1983’teki Tarih Sempozyumunda bir bildiri sundu. Düzbel’in doğusundaki köylerde çok sayıda ok ucu bulunmaktadır demişti. Ben de savaşın bu coğrafyada olduğu kanaatindeyim. Şunu da gözden ırak tutmamak lazım: Işıklı’nın oradan, Kufi Boğazından iki büyük ordu geçti. Kuzeyden Güneye… Birisi Timur’un ordusu, diğeri Kanuni’nin Rodos’un fethine giden ordusu... Yani dolayısıyla mevzubahis toprakların büyük orduların geçiş güzergâhı olduğunu unutmayalım. Çınar: Okuyucularımız için, özellikle genç okurlar için hayatta neler tavsiye edersiniz, ne söylersiniz. Baykara: Öncelikle gençlerimiz/insanlarımız kendilerinden nefret etmesinler, kendi kültürlerinden nefret etmesinler, kültürlerini sevsinler. Kendileriyle gurur duysunlar. Türk ile Müslüman birbiriyle özdeştir. Türk’ün güzel hasletleri vardır. Kendine has düğünü, ölümü vardır. Âdet ve geleneklerimizle, kendimizle barışık olmamız lazımdır. “Köy usulü” diyerek küçümsenen ne kadar çok âdetimiz var bizim. Misafire ihtiram, vefa, yardımlaşma... Hayatın tüm yönleri bizim insanımızda vardır. Bizim insanımız şehirli olsun, köylü olsun bu geleneksel değerleri bilir. Çınar: Değerli Hocam, son olarak, Denizli’yi yurt yapanlar desek hangi üç ismi verirsiniz?Baykara: Afşin Bey, Alpkara ve Gıyaseddin Keyhüsrev.Çınar: Muhterem Hocam, bize zaman ayırdığınız ve bu kıymetli bilgileri paylaştığınız için çok teşekkür ederiz. Baykara: Ben teşekkür ederim.

Page 38: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201630

MİRYOKEFALON İÇİN

KİM, NE DEDİ? Myriokephalon Savaşı’nın Yeri Üzerine Yapılan AraştırmalarTürk tarihi açısından büyük ehemmiyete sahip Myriokephalon Savaşı’nın nerede vuku bulduğu hususunda çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Burada Kemal Turfan, Ayasofya eski müdürü Feridun Dirimtekin, roma hukukçusu Kudret Ayiter, Hüseyin Şekercioğlu, Osman Turan, Ekkehar Eickhoff ve Bilge Umar’ın yaptıkları araştırmaları inceleyeceğiz. 1-Kemal Turfan, Myriokephalon Savaşı’nın yerini tespit etmek amacıyla Bizans Ordusunun son hareket üssü olan Homa merkez olmak üzere 40 km yarıçapında bir araziyi taramış, Dinar-Çivril arasında uzayan Yukarı Menderes havzası ile Aşağı Sandıklı Ovasını ayıran 70 km uzunluğundaki Akdağ silsilesini beş yerinden aşarak yaptığı araştırmaların sonunda şu sonuca varmıştır: Myriokephalon kalesi, İslam ve Türk İstilaları sırasında yağma ve tahribe uğramış olan Eumenia’nın harap kalesidir. Bu şehrin kalıntıları, Denizli Çivril’in Işıklı kasabasının kuzeyinde Sarıbaba Tepesi’nin üstünde ve eteğinde bulunmaktadır. Savaşın yapıldığı “Tzybritze geçidi” ise bu kasabanın 14 km. kuzeyine başlayarak kuzeye doğru uzanan ‘Yukarı Küfi Boğazı’dır.

2-Kudret Ayiter, Bizans ordusunun Kelainai’ye (Dinar) ve oradan da Choma (Homa-Gümüşsu) ve Myriokephalon kalesine gelmesini esas almış ve savaş alanının Kelainai’den çok uzak olmaması gerektiğini düşünmüştür. Kelainai’nin doğusundaki Kumalar dağı üzerindeki geçitleri bizzat kendisi giderek incelemiştir. Fakat burada incelediği geçitlerin hiçbirinin kaynaklara uymadığını belirttikten sonra savaş yerini Akdağ ile Burgazdağı yöresinde aramayı tercih etmiştir. Burada üç geçitten söz etmektedir:a) Işıklı’nın doğusunda Yuva köyünden başlayan ve Kavakalan’ın yakından güneyinden geçen, Sorbun köyüne ulaşan Bakırbeyli. Kötü hava şartlarından dolayı tam inceleyememiştir. b) Göniksiz Dağı’nın dik yamacına yaslanarak yükselen, Yıldız Dağı ile Yeldeğirmeni Dağı’nı sağda bırakarak Comoğlu köyüne ve oradan Sorbun’a varan dağ geçidi. Bu geçit çok ufak ve kısa bir iki yer hariç hep sırttan gittiğini bildiren Kudret Ayiter, burasının Myriokephalon savaş alanı ile hiçbir ilgisi bulunmadığını da ileri sürmektedir. c) Gezmi Boğazı Yolu: Sarıbaba tepesi yanında başlayan boğazın Çakal ve Osman köylerinden geçtiğini ve boğazın içinde bir derenin aktığını belirten Ayiter kötü hava şartlarından dolayı

Yazan Yrd. Doç. Dr. İbrahim SARI Dumlupınar Üniversitesi

Page 39: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 31

Osman köyünden sonra geçidi takip edememiştir. Ayrıca köylülerden Sarıbaba tepesi üstünde bir kale harabe olduğunu işitmiş fakat burayı da inceleyememiştir. Bu araştırmasını sonra tamamlamak isteyen Kudret Ayiter’in vefatı nedeniyle çalışma sağlığında tamamlanamamıştır. 3-Feridun Dirimtekin de savaş yeri üzerinde çalışmalar yapmış, netice olarak da Myriokephalon Kalesini Düzbel’de savaşın yapıldığı Tzybritze boğazını da Düzbel’in doğusunda Tuzla Boğazında göstermektedir.4-Osman Turan ise, Bizans ordusunun Denizli’den çıkarak Menderes yukarılarında Homa ve oradan da Myriokephalon denilen sarp bir vadiye girdiğini Sybrize denilen çıkış yerinde sultanın kurduğu pusuya düştüğünü bu yerin Kumdanlı olduğunu ileri sürmektedir.5-Hüseyin Şekercioğlu makalelerinde savaşı Myrioftlon olarak adlandırmakta ve dipnot kullanmamaktadır. Savaş yeri olarak Eğridir gölünün kuzeyindeki Gelendost ovası ile anılan alanı göstermektedir. 6-Bilge Umar, arkadaşı olan Kudret Ayiter’in vefatı üzerine onun yarıda kalan çalışmaları sonuçlandırmıştır. Kısa bir tarihi özetten sonra, Anadolu’nun tarihsel coğrafyasında Dinar, Karadilli, Çay yolunun Batı Anadolu’dan Konya’ya gidişte bir ana yol olarak önemini ilkçağ örnekleriyle vurgulamıştır. Bundan sonra savaşın gerçek yerinin belirlenmesine olanak veren kalıntıları sıralar, kaynakların anlattığı topoğrafik özelliklerin tümünün Kufi Çayı geçidinde görüldüğünü ve savaş yerinin burası olduğu sonucuna varır. Ayrıca Myriokephalon kalesi olabileceğini düşündüğü üç yerden bahsetmektedir.a) İlkçağ kenti Eumeneia’nın ardılı ve şimdiki Işıklı’nın ortaçağdaki atası olan küçük hisar (bu hisarın kalıntıları

Işıklı Gölü ve parkının tam karşısındadır). Ancak bu hisar, geçidin içinde olmadığı için bu hisarın Myriokephalon kalesi olamayacağını düşünmektedir.b) Kudret Ayiter’e, yöre köylülerinin söz ettiği, 1261 metre yükseklikteki Sarıbaba Tepesi üzerindeki kale yıkıntısı.c) Tam Kufi Çayı Vadisi içinde Işıklı-Sandıklı arası orta yerde, Kufi çayına Yel değirmen Dağı eteği boyunca akarak güneydoğudan gelip katılan Kestel Çayının adından o yörede bulunduğunu öğrendiği ortaçağ kalesi. Bu kalenin denetlemek isteyeceği yolun da ancak ve ancak Kufi Çayı vadisini izleyen tarihsel yol olacağını bildirmektedir. 7-Ekkehard Eickhoff ise Hoyran/Kumdanlı’nın kuzeydoğu yakınındaki Kırkbaş köyünün adına bakarak burasını Myriokephalon kalesinin yeri saymıştır. Savaşın Kırkbaş -Terziler köyleri arasında Sağırköyü üzerinden kuzeye, Akharım’a giden vadide yapıldığını savunmaktadır. 8-Abdülhaluk Çay; Bizans ordusunun Homa’dan hareketle,..Homa-Düzbel-Kartı-Haydarlı-Karadilli-Uzunpınar-Karamık güzergâhını izlediğini ve savaşın Karamık belinde meydana geldiğini savunmaktadır. Kırtaş-Gökoluk-Süpürgelik vadisinden sonra 3-4 km daha batıda Karamık beli geçidi yer almaktadır. Abdulhaluk Çay burasının verilen bütün tarihi bilgilerin ışığında savaş yeri olması icap ettiği tezini ileri sürer. Yukarıda görüldüğü üzere, neticelerini incelediğimiz araştırmaların farklı sonuç ihtiva etmesi savaş yerinin tespitini zorlaştırmaktadır. Myriokephalon savaş yerinin kesin olarak belirlenebilmesi için tarihçi, arkeolog ve topoğraflardan oluşacak bir ekip toplanmalı, araştırmacıların vardıkları sonuçlar incelenerek kesin bir sonuç çıkarılmalıdır.

Işıklı Gölünden AkdağFotoğraf: Murat Yakar

Page 40: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201632

O SİZE HİÇ GÜLÜMSEDİ Mİ?

Özlemle anıyoruz

UĞUR BORAN

Bazı insanlar vardır; kısacık hayatlarını o kadar yoğun, anlamlı ve dopdolu yaşamışlardır ki, ürettikleri değer ve bu değerin sürekliliği dolayısıyla siz onları çok uzun yıllar yaşamış zannedersiniz. Genç yaşta Hakk’a uğurladığımız Uğur Bey de yaşça küçük olmasına rağmen, taşıdığı asalet, vakar, halet-i ruhiye ve görüp geçirmişliğiyle sanki bizlerden daha çok yaşamıştı ve dokunduğu gönüllerde, temas ettiği yüreklerde yaşamaya devam edecekti.İnsanoğlu tabiatı itibariyle özellikle ilk yetişme çağlarından itibaren ya kendilerine özgü bir ortam oluşturarak ya da daha önceden oluşmuş, zaten var olan ortamlardan kendi mizaç ve karakterlerine uygun birine dahil olarak sosyal hayatlarını sürdürür. Uğur, hem kendi ortamını oluşturma konusundaki becerisi hem gireceği ortamları seçme konusunda gösterdiği dikkat ve titizlik hem de oluşan ya da oluşturulan bu ortamların sağladığı fayda ve sürekliliğin temini için yaptığı katkılarla da öne çıktı.

Bazı insanlar vardır; fedakarlıkları, cömertlikleri ve diğergamlıkları ile temayüz ederler. Hatta onlar, kendileri ya da aile efradından çok, başkaları için yaşamayı bir hayat prensibi olarak belirlemişlerdir.Yirmisekiz Şubat’ın keskin ayazında, binbir zahmet, sıkıntı ve heyecanla kurduğumuz, büyümesi için arkadaşlarımızla birlikte zaman ve emek harcadığımız Sivil Toplum Kuruluşunun kirasını ödemekte zorlandığımız günlerdi... Uğur’u bir kurban bayramı arifesinde, gecenin yine ilerlemiş bir saatinde evine bırakırken, o gün aldığı sürücü belgesi sınav ücretini, bütün sıkışıklığına ve “kardeşim git önce kurbanlığını al” ısrarlarıma rağmen “yok abi, önce kirayı ödeyelim sonra kurbanlığı alırız” deyişini unutmak mümkün mü?Bazı insanlar vardır; hemen her şeyin, her olayın, her gelişmenin odağına kendilerini yerleştirirler. En zeki, en başarılı onlardır. Kendilerini öyle pazarlarlar ki, eğer Allah

Yazan Halit ORTAKÖYMEMURSEN Kurucu İl

Başk-Eski SGK Yönetim Kurulu Üyesi

Page 41: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 33

onları yaratmamış olsaydı halimiz nice olurdu düşüncesine bile kapılabilirsiniz. Bu durum, onları son derece dayanılmaz, katlanılmaz kılar da bir türlü farkına varmazlar. İticilikte o kadar ileri giderler ki, mümkünse bir an önce yanlarından ayrılmak, uzaklaşmak istersiniz. Buna mukabil, yine bazı insanlar vardır ki; ansızın çıkagelirler ve o gelişleri sizin için bir huzur, bir sürur, bir umut vesilesidir. Hep yanıbaşınızda olmalarını arzularsınız. Onlarla dost olmak, dost kalmak, muhabbet etmek ufkunuzu açar. Bir süre uzak kaldığınızda özlersiniz. Sırlarınızı, dertlerinizi paylaşır, geleceğe dair plan ve projeler üretirsiniz. Her şeyden önce güvenirsiniz, dayanırsınız, yaslanırsınız.Mübarek bir ramazan-ı şerif akşamında yine yollara düşüp gittiğimiz uzak bir ilçede, iftardan sonra yaptığımız çalışma ve temasların ardından, dönüş yolunda keyifsizliğinin sebebini sorduğumda; önce ortamı bozmamak için “bir şey

yok abi” dese de bir başka arkadaşın, hakkında mesnetsiz iddialarla soruşturma açılacağını söylemesi üzerine: “Biz kardeşiz. Bu yola birlikte çıktık. Birbirimizi yarı yolda bırakır mıyız hiç? Üzülme, ne olursa olsun yanındayız.” dediğimizde nasıl da duygulanmış ve buğulu gözlerle “Hocam, iddiayı duyduğunuzda benden şüphe duyacağınız konusunda tereddüt etmiştim. Görevimden istifa edip öyle hukuk mücadelesi vermeyi düşünüyordum. Bana güvenmenize çok sevindim. Mademki, insanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır, şimdi bunun için daha çok çalışmak boynumuzun borcudur” demesini ve yol boyunca artık tek bir kelam dahi etmeden ama lisan-ı hal ile konuşarak gelişimizi unutmak mümkün mü?Bazı insanlar vardır; onlarla karşılaştığınızda kendi medeniyetimize özgü bir altyapıyı, kimliği, kişiliği temsil ettiklerini hisseder, o ruhu taşıdıklarına dair bir sezgiye kapılırsınız. Hızla değişen ve ne yazık ki değiştiren gündeme, hayatın her türlü karmaşasına inat, nasıl sabitkadem kaldıklarına şaşırırsınız. Konuştuklarında hemen ne kadar malumatfuruş olduklarını anlarsınız. Onlar, yaptıkları görevlerle ilgili çok derin bilgilerin yanı sıra çok engin bir analitik zihne de sahiptirler. Fikirlerinde tek başlarına kalsalar dahi onu ısrarla savunurlar, doğruyu bulma adına uyarıda bulunmayı görev bilirler.Uzun tartışmalardan sonra bir mevzu üzerindeki tasarrufumuzun yönü hakkında nihayet bir karara varmış, bunu ilgili mercilerle görüşeceğimi belirtmiştim. Onun, ısrarla beni ikna etmeye çalışmasını, baktı ki olmayacak, en sonunda “Abi lütfen biriktirdiğimiz bu saygın krediyi doğru kullan” ikazıyla aklımızı başımıza getirmesini ve yine doğru yöne adım atmamıza vesile oluşunu nasıl unuturuz?Hayatımızda çok şeyler değişti gerçekten. Daha dün, fotoğrafçıya gidilir, siyah beyaz resimler çekilir, evin en büyüğü ile en küçüğünün resimleri, fotoğraf albümlerinin aynı sayfalarında itina ile buluşturulurdu. Bu albümler, evlerimizin, ailelerimizin en kıymetli eşyaları arasındaydı. Şimdi ise dijital fotoğraf makinalarının ve cep telefonlarının hafıza kartlarının insafına kalmış her an yok olmaya mahkûm resimlerimiz var. Galiba dostluklar da öyle. Dost olmanın, dost kalmanın sebebi, şekli ve sıhhati de değişti. Her an her şey olabilir. Harikulade yolunda gidiyor gibi görünen dostluklar, aynı dijital resimler gibi hiçbir sebep olmaksızın bir anda sona erebilir.Bitmesini hiç istemediğim dostluğunu, kardeşliğini, “abi” deyişini, “hocam” deyişini ve en çok da tebessümünü gün geçtikçe daha çok özlüyorum.Müşterek arkadaşlarımıza, bir zamanlar Malcolm X şehid edildiğinde Orson Welles’in cenaze töreninde yaptığı konuşmada söylediği sözden mülhem olarak “Uğur, gözlerinizin içine bakarak size hiç gülümsemiş miydi?” diyorum sadece...

Page 42: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201634

Günümüzün en yaygın anlatılarından biri olan efsaneler, halkın hayal gücünden doğan ve dilden dile söylenirken bu hayal gücüyle şekil değiştirerek olağanüstü nitelikler kazanan; eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen anlatmalardır. Efsaneler, gizemli bir yapıya sahiptir. Efsaneyle insan; ruhlar, devler, cüceler, orman-su-rüzgâr, hayvanlar, dağlar, cadılar, büyücüler gibi bilinen ve bilinmeyen şeylerle tanışır. Bu konular efsanedeki asıl ilgi odağını oluşturur. Bu olağanüstülükler

dışında savaş, insanlığın ilk zamanları yani kozmik dönemdeki halleri gibi gerçekler de bu çerçeve içine sığdırılır. Efsanenin başlıca niteliği, inanırlığının yüksek olmasıdır. Onun anlattığı şeyler doğru, gerçekten olmuş diye kabul edilir. Efsane anlatıcısı anlattığı efsanenin doğruluğunu ispat etmeye çalışır. Bunun için “annemden duyduğuma göre, büyüklerimden işittiğime göre olay şöyle olmuş, böyle gerçekleşmiş” gibi deliller gösterir. Efsanelerin bir başka niteliği de düz konuşma diliyle ve her türlü üslup kaygısından yoksun, hazır kalıplara

DENİZLİ’NİN EFSANELERİ Yazan Dr. M. Metin TÜRKTAŞ

Pamukkale Üniversitesi

Page 43: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 35

Servergâzi’nin ayak izi

yer vermeyen kısa bir anlatı oluşudur. İçinde bir ya da birkaç motif ihtiva eder. Efsaneler günümüzde oluşabilir ve tarih sahnesine çıkabilirler. Kaynaklarını, mitolojiden, tarihten, dinden ve günlük olaylardan alabilirler. Kendine has bir anlatıcısı ve anlatma zamanı yoktur. Üslûp kaygısı gütmeyerek üslûbunu ve malzemesini gelenekten alır. Çoğu zaman olağanüstü kişi, kavram ve olaylara yer verir. Her zaman olmasa da genellikle olayın geçtiği yer ve zaman bellidir. Millî değerlere sahiptir ama aynı zamanda bazı evrensel değerleri de bünyesinde barındırır. İşlev bakımından öğüt verme ve örnek gösterme yöntemiyle toplumsal inanç, kural ve davranışları devam ettirmeye çalışır. Dünya, yüzey şekilleri, insan, diğer canlılar, vb kavramların kökeni ve işlevi hakkında açıklayıcı bilgi vermeye çalışır. İnsanın; evreni, doğayı anlama gayretinin bir sonucu olarak ortaya çıkar ve

insanın akıl erdiremediği olayları açıklayarak onda zihinsel rahatlama sağlar.Denizli’nin EfsaneleriDenizli’de bir mahalleye de adını veren ve Denizli tarihinde çok önemli bir yere sahip, din büyüğü ve komutan olarak bilinen Servergâzi hakkında birçok efsane oluşturulmuştur. Bunlardan iki tanesi şöyledir:Servergâzi’nin Kılıcının KeskinliğiServergâzi Mahallesi’nde bulunan Servergâzi Türbesinin yukarı kesiminde, ortasından kılıçla düzgün bir şekilde yarılmış hissi veren büyükçe bir kaya vardır. Efsaneye göre Servergâzi Hazretleri burada düşmanla savaşırken kılıcını denemek için kayaya vurmuş ve kaya kılıcın keskinliği ve vuruşun şiddetiyle ortasından ikiye ayrılmış. Bu yüzden, bölge halkı bu kayayı kutsal saymakta ve zaman zaman onu ziyaret etmektedir.Servergâzi’nin Ayak İzi

Servergâzi Hazretleri’nin türbesinin güney batı yönünde yukarıda, büyükçe bir kaya üzerinde, bir tanesi yalın sol ayak, biri ayakkabılı ayak, diğeri de çarıklı ayak izine çok benzeyen üç tane iz vardır. Yöre halkı bu ayak izlerinin Servergâzi’ye ait olduğunu söylemektedirler. Servergâzi Hazretleri’nin bu taş üzerinden aşağıdaki düşmana ok attığına, ok atarken de

ayak izlerinin burada kaldığına inanılmaktadır. Bu kaya, üzerindeki ayak izleri vesilesiyle kutsal sayılmaktadır.

Hierapolis (Pamukkale) Antik KentiGünümüzde Pamukkale Antik kentinde bulunan yapılardaki büyük kayaların oraya nasıl konulduğuna dâir şu efsane anlatılmaktadır:

Page 44: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201636

Nuh Aleyhisselam zamanında insanların boyları minare kadar uzunmuş. Onun için büyük kayaları kaldırabilir, büyük yapılar yapabilirlermiş. Şimdiki Hierapolis (Pamukkale) Antik Kentinde gördüğümüz büyük kayalar, o insanlar tarafından kaldırılarak oralara konmuş. Sonradan insanların boyları gittikçe kısalmış ve kısalmaya da devam edecekmiş. Bir gün gelip, askerler mercimek dalına silah asacak kadar küçüleceklermiş.Cin DeliğiHierapolis (Pamukkale) antik tiyatrosunun alt tarafında, Apollon tapınağının yakınında bir kapı; kapının üzerinde istiridye kabuğu motifi ile süslü bir girinti yer almaktadır. Bu kapıya yaklaşınca içeriden akarsu sesi duyulmaktadır. Deliğin içerisinden karbondioksit gazı çıkmakta ve hâlâ çıkan bu gaz, özellikle yaz aylarında oraya yaklaşan kuşları öldürebilmektedir. Kapı son yıllarda bu gaz tehlikesinden insanları korumak amacıyla taşlarla örülmüş, sadece küçük bir kısmı açık olarak durmaktadır. Bu delikle ilgili şu efsane anlatılmaktadır: Deliğin olduğu yerin etrafı duvarlarla çevrili olduğu için orada biriken gaz hava akımıyla temizlenmiyor dolayısıyla oraya yaklaşan canlıları zehirliyormuş. Burada yaşamakta olan halk, bu delikten çıkmakta olan gazın etraftaki kuş ve benzeri canlıları öldürüşünü hayretle izlemekteymiş. Bunu fırsat bilen dönemin papazları, kendilerinin yeraltı tanrılarıyla aralarının iyi olduğunu halka göstermek amacıyla, halkı gazın olduğu yere davet eder, kendisi başına eteğini geçirerek gazın zararlı etkisinden kurtulur, bunu da halka bir güç olarak gösterirlermiş. Bazen de yine halkın güvenini kazanabilmek için halkın önünde bu mağaraya bir boğa sokarlarmış ve boğa kısa zamanda zehirlenerek ölürmüş. Arkasından papazın kendisi mağaraya girermiş ve hiç nefes almadan biraz bekledikten sonra sağ bir şekilde dışarı çıkarmış. Sonra da kendilerinin yeraltı tanrıları ile aralarının iyi olduğunu, tanrının sevgili kulu oldukları için delikten zehirlenmeden çıktıklarını söyleyerek halkın üzerindeki güçlerini artırmaya çalışırlarmış. Bu deliğe yaklaşan ya da içerisine giren canlılar zehirlendiği için sonradan buraya Cin Deliği adı verilmiştir.Pamukkale EfsanesiVaktiyle herkesin çirkinliği ile alay ettiği ve gerçekten de çok çirkin olan çoban bir kız varmış. Bu kız çirkinliğinden çok

şikâyetçi imiş. Bir gün çoban kız Pamukkale travertenlerinin olduğu yerde koyunlarını otlatırken kaygan zeminden ayağı kaymış ve yuvarlanarak su birikintisinin içine düşmüş. Bir müddet düştüğü su birikintisinin içinde baygın halde yatan kız nihayet uyanıp oturmuş. Bu arada suda çok güzel bir yüzün aksini görmüş ve buna çok şaşırmış. Gördüğü bu akis kendi yüzüymüş. O sırada al ata binerek ava çıkmış olan dönemin kralının oğlu oradan geçiyormuş. Su birikintisinin içinde oturan çok güzel çoban kızı görünce bir müddet öylece onu izlemiş ve kıza âşık olmuş. Hemen atından inip kızı sudan çıkararak atının terkisine bindirip saraya götürmüş. Sarayda herkes bu çoban kızın bu güzelliğine hayran kalmış. Prens, çok

Page 45: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 37

güzel olan bu çoban kızla dillere destan bir düğün yaparak evlenmiş.O zamandan beri güzelleşmek isteyen bayanlar Pamukkale sularına girer, güzelliklerine güzellik katmak isterlermiş.Yukarıdaki efsanelerde de görüldüğü gibi efsaneler, insanların günlük hayatta gördükleri bazı olayları ya da nesneleri anlamlandırmaya çalıştıkları anlatılardır. İnsanlar bu anlatılarda çoğunlukla benzerliklerden hareket etmekte ve bunun etrafında mantıklı ya da mantığa yakın efsaneler üretmektedirler. Denizli’de bunlara benzer gerek dinî kökenli gerek turistik amaçlı gerekse o yere mânâ kazandırmak için üretilmiş çok sayıda efsane bulunmaktadır.

Denizli efsaneleri hakkında daha fazla bilgi için Metin Türktaş’ın Denizli Büyükşehir Belediyesi Kültür yayınlarından çıkan Denizli Efsaneleri, adlı esere bakabilirsiniz.

Page 46: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201638

DENİZLİ LİSESİNDE 30

YIL GÖREV YAPMIŞ

İLHAN AKŞİT HOCAYLA

GÖRÜŞTÜK

Hocam öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?Benim adım Mustafa İlhan AKŞİT. 1934 Yatağan doğumluyum. Babam 1940’ta vefat edince hiç gelirimiz yoktu. 3 kardeştik. En büyük gelirimiz neydi bilir misiniz? Cuma günleri medreseden çıkanların elini öperdik. Onlar da 5 kuruş para verirlerdi. İşte bizim gelirimiz buydu. Benim zekâ durumum iyi olduğu için Baha AKŞİT amcam, beni okutmak için İstanbul’a götürdü. İstanbul Halıcıoğlu İlkokulu’nda okudum. O zamanlarda Beşiktaş’ta bulunan Şeref Stadı’nda diploma töreni yapılırdı. Okulun mezunlarından olduğum ve okulu 1. bitirdiğim için törende o sene

DENİZLİ LİSESİNDEN BİR ÇINAR GEÇTİ

Konuşan H. Mücahit ATMACA Türkçe Öğretmeni

Page 47: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 39

bakanın elinden diplomayı ilk ben aldım. Hatta gazetelere falan haber olarak çıkmıştı. Tabi o zaman gazeteyi biz nereden bulalım. Hocam, okurken ne gibi zorluklar yaşadınız?Öğrencilik hayatım boyunca hiç gelirimiz yoktu. Yazın köye gelince tarla işleriyle uğraşırdık. Önemli mesele ise köye gelince tüm büyüklerim tahsil hayatıma devam etmemi öğütlerlerdi. Halıcıoğlu Ortaokulu’nda eğitimime devam ettim. O zaman maalesef öğretmenler “Köylü çocuğu, ne işin var okulda? Gidin evinize, tarlanıza.” derlerdi. Orta 2’de derslerimin iyi olmasına rağmen bütünlemeye bıraktılar ve sınıfta kaldım. Bunun üstüne okula gitmeyip Yatağan’a medreseye döndüm ve Kuran, Arapça, Tefsir öğrendim. Baha amcam sınıfta kalmamdan hoşlanmadı. Daha sonraları kaldığım sınıf olan orta 2’yi Denizli Lisesi’nde okudum. Mezun olduktan sonra Baha amcama yük olmayayım diye Gönen Öğretmen Okulu’na gittim. Öğretmen Okulu’nu bitirdiğimi duyan Baha amcam “Ne demek öğretmenlik? Ben onu doktor edecektim.” diye kızdı ve bir daha benimle ilgilenmedi. 1954’te Öğretmen Okulu’nu birincilikle bitirdim.Balıkesir Necatibey Eğitim Enstitüsü’nden 1957’de mezun oldum ve Denizli Lisesi’ne öğretmen olarak atandım. Denizli Lisesi’ne 23 yaşında göreve başladığımda görev yapan

öğretmenler kendi öğretmenlerim oldukları için benle alay ettiler. “Bak bak, daha dünkü çocuk geldi de öğretmen oldu” diye... Fakat meslekte çok iyi olduğum için 2 ay içinde okulda meşhur bir öğretmen oldum. Hocam, amcanız doktor olmanızı isterken öğretmen oldunuz. Sizce daha mı iyi oldu? Ben öğretmenliği daha çok sevdim. Önüme gelen öğrencileri yetiştirdim. Devamlı onlarla ilgilenirdim. Sınıfa girdiğim zaman sorardım : “Aranızda geri zekâlı var mı?” Hiç kimse geri zekâlıyım demiyor tabi ki. “O zaman herkes en az 5 alacak. 5’ten aşağı not alan dayağı yer.” Aradan 15-20 gün geçtikten sonra öğrencilere : “Sen, sen, sen zeki çocuklarsınız. Sizler 10 alacaksınız. 10’dan aşağı aldığınız not zayıf sayılır. O zaman da döverim.” derdim. Bunun üzerine o çocuklar çok çalışıp üstün başarı gösteriyorlardı. 29 yıl öğretmenlik yaptım. Meslek hayatım boyunca köylü çocuklarına “Bak evladım, ben köylü çocuğuyum. Siz de köylü çocuğusunuz, çalışın adam olun.” diyerek özel ilgi gösterirdim. Onları devamlı ikaz ederdim. Nitekim onlar da çalışıp başarılı oluyorlardı. Meşhurların içinde baya talebem oldu. Ali Marım talebemdi. Nihat Zeybekçi, talebem olduğunu kendisi söyledi. Hatta Nihat Zeybekçi’ye “Sen zeki çocuksun, 10 alacaksın. Düşük not alırsan dayağı yersin. ” demişim. O da 6 almış dövmüşüm. Bu olaydan sonra 9 bile almamış hep 10 almış. Hayatınızda büyük yeri olan Denizli Lisesi için neler söylemek istersiniz?Denizli Lisesi her zaman iyi bir okul olmuştur. Denizli Lisesi’nin başarılı olmasının sebebi eski öğretmenlerin olmasıdır. Öğretmenler, öğrenciler okusun diye gayret gösterirlerdi.

Page 48: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201640

Sınıflar ortalama 60 kişiydi, yalnız benim sınıflarım 100 kişiydi. Hatta 114 kişilik sınıfım oldu. Sıra yetmediği için pencerenin önünde sandalyede oturan öğrencilerim oldu. Fakat sınıftan “çıt” çıkmıyordu. Dönem sonuna doğru ücretsiz kurs açıyorduk. Dersi zayıf olan öğrencilere kursa gelmeyi mecbur kılıyorduk. 1970’te hacca gittim, okulda kıyamet koptu, lisede görev yapan bir Fizik öğretmeni hacca nasıl gider diye. Çok şükür utanacak bir durum yaşamadım. Yalnız bazı çocuklara dayak attığımız için mezun olduktan sonra karşılaştığımız öğrencilerimin elini sıkıp helallik istedim. İlginç olan ise öğrencilerim “Hocam asıl sen hakkını helal et. Elini değil ayağını öpsek hakkınızı ödeyemeyiz.” şeklinde cevap verirlerdi. Görev hayatınız boyunca hangi kademelerde çalıştınız?Denizli Lisesi’nde Gece Lisesi yöneticiliğinde bulundum. Gece Lisesi’ndeki öğrencilere de benden büyük olsa bile aynı nasihatleri verirdim. Günümüzle kıyas edildiğinde öğretmenlik şimdi daha mı kolay?Eskiden çocuğa ilgi daha fazlaydı, öğrenciyle daha çok

ilgilenilirdi. Eskiden ana-baba emeğine değer verilir ve zayi olmaması için daha çok uğraşılırdı. Özellikle bekârlık dönemimde okuldan sonra kahvehaneleri dolaşıp öğrencilerin peşinde koşardım. Kötü yola meyleden öğrencilerimin düzelmesi için uğraşırdım. Daha sonraları beni gören öğrenciler kahvelerden kaçışırlardı. Öğrenciler hakikaten fakirdi. Tarlasının hasadını yapıp ele geçen parayı okul için harcayan öğrencilerim çoktu. Fakir çocukların üstünde daha çok dururdum. Okusunlar da ana-baba emeği boşa gitmesin diye. Fizik öğretmeni olmanıza rağmen çok kitap okuduğunuzu işittik.Benim ecdadım medrese hocasıydı. O sebeple çok okurdum. Hoşaf bulaşığı kadar da olsa Peygamberimizle akrabalığı olan biriyim ben. Medreseyi kuran zat, Koca Hacı Mustafa Efendi medreseye yakından uzaktan gelen öğrencileri kabul ediyor. Akseki kazasından gelen, Kara Molla lakaplı Mustafa isimli talebe, “Benim Peygamberle akrabalığım var.” diye zaman zaman söylermiş. Bunu duyan diğerleri Mustafa’yla dalga geçerler. Zeki ve çalışkan bir öğrenci olmasına rağmen bunu duyan herkes onunla alay eder. Bu olaylar üstüne Koca Mustafa Efendi, talebesi Mustafa’yı medreseden atmaya karar verir. Fakat rüyasında Peygamberimizi görür ve Peygamberimiz ona “Ahfadımdan (neslimden), ona ikram et.” der. Koca Mustafa Efendi gece yatağından kalkar ve Mustafa’ya kızını vermeye karar verir. Ağlaya ağlaya medreseye gelir, Mustafa’yı

Page 49: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 41

yatağından kaldırıp kararını söyler. Ben bu olayda adı geçen Kara Molla Mustafa’nın torunuyum. Sülalemde küslük olduğunda akrabalarımı çağırıp “Bak efendi, sende hoşaf bulaşığı kadar Hz. Peygamberden akrabalık var. Küslük olmaz.” deyip barıştırırdım. Bana ne hocasısın dediklerinde, “Metafizik hocasıyım.” derdim. Metafizik, fizik ötesi anlamındadır. Bizim asıl ilgilendiğimiz kısım “ötesi”dir. Öğretmenlere tavsiyeleriniz nelerdir? Mandolin, keman, piyano çalmasını çok iyi bilirim. Yazılı bestelerim var. Farklı şeyler bilmek güzel olur. Öğrencilerime empati kurardım. “Ben de siz gibi köylü çocuğuyum.” derdim. Halden anlamak lazım. Her öğrenciye ayrı davranmak gerek. Dersleri eğlenceli geçirmek faydalı olurdu yalnız eğlencenin dozunu öğretmen ayarlamalıdır. İş çığırından çıkmamalıdır. Ders anlatılırken ciddiyetten taviz verilmemelidir.

Page 50: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201642

DENİZLİ’NİN SARNIÇLARI

İslam Ansiklopedisi, sarnıç maddesinde “sarnıç” kelimesi “Su depolamak üzere yapılmış üstü kapalı veya açık havuz anlamındaki Arapça ‘sıhrîc’den gelmektedir” diye tarif edilmiştir. Divânu Lügati’t-Türk’te “Deve derisinden yapılan su tulumu; ağaçtan oyulmuş kap” ifadesiyle geçer. Bölgemizdeki sarnıçlar; insanların ve hayvanların su ihtiyacını karşılamak maksadı ile kar ve yağmur sularını biriktirmek için inşa edilmiş mimari, tarihi ve kültürel değeri olan su yapılarıdır. Bu yapıların önemli bir kısmı Osmanlı döneminde, bir kısmı da Cumhuriyet döneminde yapılmışlardır. Sarnıçlar, toprak altında kalan ve suyun biriktirildiği bölüm olan hazne, istinat duvarı da denilen gövde ve

üzerini örten çatı olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Daire veya dikdörtgen şekilli istinat duvarı üzerini örten kubbe veya tonoz, taşların ters gerilim tekniğine göre dantel gibi işlenip örülmesiyle ayakta durmaktadır. Sarnıçlar, genellikle dere taşıyla, bazıları kırma taşla, nadiren kesme taş ile yapılmışlardır. Taşları tutturmak için, önceleri yağlı çamur, sonraları Horasan harcı, geç dönemde ise kireç-kum karışımı harç kullanılmıştır. Bu yapıların büyük çoğunluğu, hayırsever insanların su hayratı olarak yaptırdıkları sarnıçlardır. İslam kültüründe “Kuyu açmak, sarnıç, çeşme ve sebil yaptırıp “dehri suvarmak” “(ihtiyacı olanlara) uzun zaman su vermek” bir çeşit ibadet olarak görülmüştür. Su, kültürümüzde

Yazan İbrahim AFATOĞLU Araştırmacı Yazar

Page 51: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 43

Yazan İbrahim AFATOĞLU Araştırmacı Yazar

hayat, dayanışma, paylaşma ve güzellik demektir. Asla israf edilmez ama kimseden de esirgenmez. Bu sarnıçları yapanlar, bunu bir ibadet olarak görmüşlerdir. Hatta köyün birisinde hacca gitmenin ön şartlarından birisi olarak kabul edilmiş, niyetlenen bütün hacı adaylarının bir sarnıç yaptırması yerel icap haline getirilmiştir. Yaptığımız araştırmalara göre Denizli Bölgesi’nde; 64 Tavas, 3 Kale, 5 Beyağaç, 71 Çal, 31 Güney, 5 Acıpayam, 2 Çardak ve 1 Merkezefendi ilçe sınırları içerisinde olmak üzere toplam 182 sarnıç bulunmaktadır. Bu sarnıçların en az 100 tanesi tarihi, coğrafi, kültürel ve mimari açıdan, yine hemen hemen hepsi yaban hayatı ve faydasal önemi açısından korunması ve yaşatılması gereken su yapılarıdır. Ama bunlardan sadece 14’ü ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından koruma altına alınabilmiştir. O da sadece kâğıt üzerinde korunmaktadır. Gerçekte hiçbirinin korunduğunu söylememiz mümkün değildir. Özellikle tarihî ve mimarî değeri yüksek olan birçok sarnıçın yılların verdiği yorgunluk ve ilgisizlikten dolayı ya yıkılmış ve harabe halinde ya da yıkılmak üzere olduğu görülmektedir.Yukarıdaki sayısal değerlerden de anlaşılacağı üzere Denizli Bölgesi’ndeki sarnıçlar Tavas, Çal ve Güney olmak üzere üç ilçemizde yoğunluk görülmekte ve bulunduğu bölge açısından önemli fiziksel farklılıklar göstermektedirler. Bu üç ilçemizdeki sarnıçlardan birkaç tanesini kısaca tanıyacağız:

Tavas SarnıçlarıTavas Bölgesi sarnıçları, Muğ la Bölgesi sarnıçlarının mimarisinden etkilendiği için, silindir biçimlidir. İran’da görülen sarnıçlara benzemektedirler. İlk örnekleri taş kubbeli, sonra ağaç çatı ve ağaç örtü, daha sonra ağaç çatı ve teneke örtü, en son olarak da beton çatı ve beton örtülü şekilde inşa edilmişlerdir. Bu bölgedeki sarnıçların büyük çoğunluğunun içerisinde su vardır ve dağlarda olanların geneli çobanlar tarafından halen kullanılmaktadır.Tarihî, mimarî, kültürel ve coğrafî değeri en yüksek sarnıçlardan biri olan Tavas Goca Sarnıç; eski Yarangüme (Tavas)–Kale kervan yolu üzerindedir. Düzgün silindir biçimli ve kubbe örtülü, kesme taş yapılı bir sarnıçtır. Kapının üzerinde Osmanlıca “Hicri 1227 (Miladi 1812) tarihinde, Hacı Efendizade Osman Ağa tarafından yaptırıldığı” yazan kitabesi bulunmaktadır.Denizli Bölgesi sarnıçları içerisinde kesme taşla yapılan üç sarnıçtan birisidir. Taşlar, 1800’lü yılların başında, kağnı ve at arabaları ile Tavas’a 500 kilometre uzaklıkta bulunan Konya–Sille’den getirilmiştir.Osmanlı İmparatorluğu’nun kudretli padişahı Kanuni Sultan Süleyman 1522 yılında Rodos seferinde Tavas, Muğla ve Bodrum üzerinden geçmiştir. Yaz aylarında gerçekleştirdiği bu seferinde, ordunun su ihtiyacını karşılamak için Tavas Bölgesi’ndeki kubbeli sarnıçların

Tavas Goca Sarnıç

Page 52: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201644

ilk örneklerini Mimar Sinan’a yaptırdığı rivayet edilmektedir. Bu şekilde temiz ve kaliteli su bulundurma imkânını öğrenen yöre halkı, o yıllardan beri ihtiyaç görülen yerlere sarnıç yapmaya devam etmişlerdir.Çal SarnıçlarıÇal Bölgesi sarnıçları genellikle, dikdörtgen biçimlidir. İlk örnekleri beşik tonoz çatılı, taş örtülü; sonra taş yapı ve düz beton çatılı, son olarak da tamamı beton yapılı sarnıçlar yapılmıştır. Halen yeni sarnıçlar yapılmaya devam edilmektedir. Çal yöresinde 6 tane de merdivenli kuyu sarnıcı dediğimiz sarnıç da bulunmaktadır. Bu sarnıçlar tarihi sarnıçlardır ve görülmeye değer yapılardır. Bu bölgedeki sarnıçların büyük çoğunluğunun içerisi su

doludur ve halen çiftçiler tarafından kullanılmaktadırlar.Çal Bölgesi’nin mimari ve kültürel açıdan en değerli sarnıçlarından birsi Çal–Bahadınlar Okul Sarnıcıdır. Köyün girişinde ilköğretim okulu yanındadır. Dikdörtgen biçimli, beşik tonoz örtülü, taş yapılı bir sarnıçtır. Emsallerine göre oldukça derin ve uzun bir sarnıçtır. Dere taşı ile yapılmıştır. Girişin sağ tarafında, Latin Alfabesiyle “Hakiki insanlar, insanlara faide verenlerdir -1953” yazan kitabesi bulunmaktadır. Sarnıcın sağ yan tarafında, başka hiçbir sarnıçta olmayan, duvarla çevrili bir alan bulunmaktadır. Bu alan bütün köy kadınlarının çamaşır yıkamaları için, toplumsal çamaşırhane olarak yapılmıştır. Güney SarnıçlarıGüney bölgesi sarnıçları silindir, kare ve dikdörtgen biçimlidir. Geneli üstü açık sarnıçlardır. Bu bölgedekilerin ilk örneklerinden üçü, kapalı sarnıçtır. Sonra yapılan sarnıçların tamamı üstü açık sarnıç olarak yapılmıştır. Üstü açık olduğu için ölçü değerleri ve depolayabildiği su miktarı bakımından Denizli’nin en büyük sarnıçlarıdır. Bu bölgedeki sarnıçların pek azının içerisinde su vardır ve bunların pek azından faydalanılmaktadır.Güney–Çal yolunun 5. kilometresinde, yol kenarında bulunan Cevizli ve Cevizli Gölü Sarnıcı yan yana yapılmış olan açık ve kapalı sarnıçlara iki güzel örnektir. Cevizli Sarnıcı silindir biçimli, kubbe örtülü, taş yapılı bir sarnıçtır. Kubbesi toprak seviyesindedir. Kitabesinde “1940, sahib-ül hayrat vel-hasenat, Ayvazoğlu Mustafa karısı Elif ” yazmaktadır.

Çal Bahadınlar Okul Sarnıcı

Güney Cevizli Gölü Sarnıcı Tavas Garipköy Sarnıcı

Page 53: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 45

Cevizli Gölü Sarnıcı taş yapılı açık bir sarnıçtır. Küçük bir göl büyüklüğündedir ve yöre halkı bundan dolayı Cevizli Gölü diye tarif etmektedirler. Hem Osmanlıca hem de Latin alfabesiyle “1978, zafer hakkın, eser halkındır. Cevizli Gölü Sarnıcı” şeklinde kitabesi bulunmaktadır. Sarnıçlar; ihtiyaç sahiplerine su sağlayan basit su depoları değildir. Sarnıçlar; suyun değerini en iyi anlayan ve anlatan “ab-ı hayatın” muhafaza edildiği hazinelerdir. Bu hazinelerin içerisinde; yörenin mimari anlayışının ifadesi vardır, suya verilen kutsallık ve önemin ölçüsel değeri vardır, Zekât ibadetinin ifasında ulaştığı en cömert ihsanı vardır, yöresel tarihin düştüğü not vardır. Sarnıçlar, ‘konar–göçer Yörük Kültürü’nün kilometre taşlarıdır. Sarnıçlar, ıssız dağ başlarında uçan ve kaçan hayvan ve haşeratın sebeb-i hayatıdır. Sarnıçlar; kervan

yollarından geçen ve göçen yolcuların vuslat umududur. Ve yine sarnıçlar; ova diplerinde nev-i nebatatın can suyudur. Sarnıçlar; Türk–İslam kültüründe, daha da ötesi yerleşik yaşama geçen insanlık tarihinde suyun değerini en iyi anlayan ve anlatan su yapılarıdır. Tanımayan sevmez; sevmeyen sahip çıkmaz; sahip çıkmayan aynı zamanda korumaz. Bu topraklarda yaşadığımızın nişanesi ve Anadolu’da az olan milli kültür ürünlerimizin son numunelerin koruması ve yaşatılması, bu topraklarda hür ve bağımsız yaşama kararlılığımızın bir göstergesi, atalarımıza ve şehitlerimize vefa, geleceğimize ve çocuklarımıza borcumuzdur. Bu sebepten dolayı dağ tepelerinde ve ova diplerinde unutulmuş, tarihi, mimari, kültürel ve coğrafi kıymetleri olan, milli kültürümüzün önemli su yapıları sarnıçların titizlikle korunması gerekmektedir.

Tavas Gümüşdere Sarnıcı

Tavas Sofular SarnıcıTavas Kozlar Üçkuyular

Page 54: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201646

Kıbrıs Adası, Akdeniz’in doğu kısmında, Türkiye’nin güneyinde, Suriye’nin batı kısmında yer alır. MÖ 7000 yılından beri insanların yaşadığı Kıbrıs adası, stratejik bir konuma sahip olduğu için Dünya liderliğine soyunan birçok ülke açısından oldukça önemlidir. Adı, Latincede ‘cyprum’dan (bakır) gelir. Dağlık bir adadır. En önemli dağları Girne ve Trodos dağlarıdır. Romalılar, Bizanslar, Araplar ve Venedikliler tarafından ele geçirilen ada, 1 Ağustos 1571’de Osmanlı idaresine geçti. Osmanlı idaresi, çeşitli olaylar sonucunda nüfusu azalan, hasara uğrayan, düzeni bozulan

KIBRIS

41. YILINDA

BARIŞ HAREKATI ve BİR GAZİNİN HATIRALARI

Yazan Enver BİLKİAraştırmacı Yazar

Page 55: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 47

Kıbrıs’a kısa bir süre sonra, Anadolu’da göçebe hayatı süren yörükleri göndermeye başladı. Kıbrıs’a ilk gönderilenler Orta ve Güney Anadolu’daki Karaman, İçel, Bozok, Alanya, Antalya, Kadirli, Uşak, Manavgat, Selendi, Mamuriye, Karataş yörelerinden seçilmişlerdi.1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı çıkınca, zor durumda kalan Osmanlı Devleti, Kıbrıs’ı bir müddet idare etmesi için 1878’de İngiliz kontrolüne bırakmıştı. Bu olay şöyle gelişmiştir: O zamanki İngiliz elçisi Osmanlı Padişahına çıkıp; “Rusya’nın saldırısı karşısında İngiliz donanması Londra veya Malta’dan gelmeye çalışırsa geç kalır. Kıbrıs’ta olursa Osmanlı’ya yardım eder.” diyerek çok stratejik bir yerde olan Kıbrıs’ın İngiltere’ye verilmesini ister. Batum, Rusya tarafından iade edilirse geri verileceğini belirtir. O sırada yeni padişah olan II. Abdülhamit konunun Başvekil Sadık Paşa’yla görüşülmesini ister. Rüşvet gibi ahlâk dışı işlerle uğraşan satılmış, hırsızlığı ve hainliği o günkü kamuoyunda sabit bulunan Sadık Paşa, Kıbrıs’ın terkini büyük oranda tamamlar. Geri kalan işlemleri de yerine geçen

ve bir hafta kalan Mütercim Rüştü Paşa 4 Haziran 1878’de yapılan anlaşma ile tamamlar. Fakat 1914’te çıkan 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti, İngilizlerin karşısında yer alınca İngilizler, adayı 5 Kasım 1914’te tek taraflı olarak kendilerine bağladıklarını yani ilhak ettiklerini iddia ettiler. Osmanlı, ilhakı Lozan Anlaşması ile kabul etmek zorunda kaldı. İngilizler, adadaki Türklerin vakıf topraklarına el koyunca, birçok Türk buradan ayrılıp Türkiye ve Avrupa’ya, özellikle de İngiltere’ye gidip yerleşmiştir.Rusya ve Hristiyan ülkeler Türkiye ile Türk Dünyası arasına Bulgaristan ve Ermenistan’ı; İngilizler ve Amerikalılar Türkiye ile Müslümanların arasına İsrail’i; Yunanlılar da araya, ilhak etmeye çalıştıkları Kıbrıs’ı sokmaya çalışmaktadır. Yani Türkiye dört bir taraftan kuşatılmaya çalışılmaktadır. Kıbrıs’ta yaşayan Rumlar, 20. yüzyılın başından itibaren 1959 yılına kadar silahlanmışlardı. Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan kısa bir süre sonra Türklerin ellerindeki silâhları toplamışlar ve onları yok etmek için birçok defa olay çıkarıp evleri, iş

Page 56: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201648

yerlerini, hatta camileri basmışlardır. Bu olaylarda Türkleri makineli tüfeklerle tarayıp evlerini yağmaladılar. Bunun üzerine Yunanistan, Türkiye ve İngiltere 1959’da anlaşıp Kıbrıs’ta bir devlet kurulmasına karar vermişlerdir. Halkı da Rum ve Türklerden oluşan cumhuriyetin kurulmasına Rumlar bir müddet seslerini çıkarmamışlardı. Rumlar, burada sayıca çoğunluk olduklarından, cumhuriyet kurulduktan sonra her zaman huzursuzluk çıkartarak Türkleri kaçırtma yoluna girmişlerdir, 1963’te, 1967’de katliamlar yapmışlardır. Rumlar, 21 Aralık 1963 Cumartesi günü Lefkoşa’da soykırım başlattılar. Sokaklarda Türk avı başlattılar. Camilere bile ateş edildi. Rum basınında Türk azınlığın “Noel’de” isyan ettiği duyuruldu. Buna “Kanlı Noel” denilir. Rumlar silâh dağıtıp “Soykırım” başlatmıştı. Rum lideri Makarios, anayasayı kendi istediği şekilde değiştireceğini ilân etmişti.Rumların Yunanistan’a bağlanma istekleri hat safhaya

çıkınca, 15 Temmuz 1974’te bir ihtilâl yapılarak Yunanistan ile birleştiklerini iddia ettiler. Bunu kabul etmeyen Türkiye, garantör devletlerden diğer ikisine yani Yunanistan ile İngiltere’ye çağrı yapınca birçok toplantı yapıldı. İngiltere ve Yunanistan ayak sürümeye çalışıp işi, silahlı Rumlar lehine olacağı için oluruna bırakınca Türkiye; oradaki Türklerin hakkını korumak ve adanın Türkiye için stratejik önemini düşünerek, 20 Temmuz 1974 Cuma sabahı müdahale etti. Deniz, hava ve kara birlikleri Kıbrıs’a ortaklaşa çıkartma yaptı. Türkler, adanın kuzeyinde toplanırken, Rumlar güneye yığıldı. Bir kısmı Yunanistan ile başka ülkelere gidip yerleştiler. Bunun üzerine Türkiye ile savaşı göze alamayan Yunanistan’daki cunta hükümeti istifa etti. Savaşın olma ihtimalini hesap eden Rumlar, çok iyi hazırlanmalarına, silâh alıp stok yapmalarına rağmen, Türkiye’nin uyguladığı savaş taktiği ile Kıbrıs fiilen ikiye ayrıldı. Bu harekâtta 498 Türk askeri ile 338 Türk Mücahit şehit olmuştur. Bu arada 1924 Denizli Tavas doğumlu

Page 57: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 49

komutan Albay İbrahim Karaoğlanoğlu da kör bir kurşun ile şehit oldu.Denizli’den de Kıbrıs Barış Harekatına katılan askerler vardı. Denizli’den Kıbrıs Barış harekatına katılan Hüseyin Asıltürk, kendisiyle yaptığımız görüşmede harekata ilişkin şunları anlattı: “20 Temmuz 1974 akşamı gemiye bindik. Gemiler her şeyiyle hazır olduğu için, hemen denize açıldık. Sabaha doğru Girne Limanına ulaştık. O sırada Türkiye ile Kıbrıs arasında deniz ve gökyüzü çok hareketliydi. Gidip gelen uçakları, gemileri takip etmek çok zordu. Biz ne olduğunu öğrenip anlayıncaya kadar kendimizi savaşın içinde bulduk. Görevli olarak gittiğimiz yerde hemen o gün mecburen çevre güvenliğini sağladık.Akşam üzeri araçlara binerek güneye doğru harekete geçtik. O saatlerde bile birçok yerden silâh sesleri geliyordu. Herhalde bizim geleceğimizi tahmin etmişlerdi. Bu yüzden korkudan eteklerinin tutuştuğu ortaya çıktı.”Beşparmak TokadıBeşparmak Dağları, Kıbrıs’taki en yüksek dağlardan birisiymiş. Orası keçiboynuzları ile dolu idi. 21 Temmuz günü oradaki ormanlara ulaştık.

Orayı görünce, yaşadığım Çal’ın Belevi mahallesinin doğusundaki Baklan ilçesinin dayandığı Beşparmak Dağı’nı hatırladım. Kıbrıs’taki bu dağda Rumlar, bir gün önce Türklerden, beş parmaktan oluşan Osmanlı tokadını yemişlerdi.Çok hızlı hareket etmemiz gerektiğinden yiyecek, içecek getirenler bizim hızımıza yetişemiyor, bizi bulamıyorlardı. Bu yüzden biraz sıkıntı çektik ama şaşkınlığımızı, açlığımızı, yorgunluğumuzu keçiboynuzu ağaçlarının dibine oturup meyvesini toplayıp yiyerek geçirmeye çalıştık. Ondan bol bol yiyerek heyecanımızı ve açlığımızı giderip rahatlamaya çalıştık. Daha önce oraya gelen Türk askerleri, dibine düşen olgun keçiboynuzlarını topladıklarından biraz yüksekte bulunanları toplamamız gerekti. Ağaca çıkan arkadaşlar, ağacın tepesinde biraz gözlem yapıp çevreyi tanımaya çalışıp aşağıdakilere bilgi veriyordu. Bu sırada gelen görevliler bizi, birliğimize tahsis edilen koğuşlara götürdüler. Rumlar daha önce orada kalıyorlarmış. Ama Anadolu’dan barış için gelen Türk’ün ayak seslerini duyunca, kaçacak in, mağara aramışlar. Bunu, orada bulduğumuz sayısız malzemeden anlamıştık. Yalnız biz, götürüldüğümüz yeri pek iyi bilmiyorduk. Sonradan oranın, Girne’nin güney tarafında, yani üst tarafında bulunan dar bir boğaz olduğunu fark ettik. Orada biraz kalıp güvenliği sağlayıp geceledik. Sabah yine araçlara binip yola çıktık. Bu sırada çok dikkatli olduğumuzu söylemeye gerek yok. Yola çıktıktan sonra Serdarlı tarafına gittik. Orada bir hafta kadar kaldık. Bu sırada rüyamda hep yaşadığım köyümü yani Belevi’yi görüyordum ve 1915’lerde Yemen’de savaşan dedemden anlatılan hatıralar hatırıma geliyordu. Bu sırada “Ben de şehit olur muyum acaba?” diye düşünüyordum.Ateş AçarlardıBiz levazım birliği olduğumuzdan o güne kadar bize çatışmaya girmek nasip olmadı. Biz daima gıda depolarını korumak için çalıştık. Çünkü biz yöreyi ve yöredeki düşman birliğinin yerini bilmiyorduk. Bu

Page 58: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201650

sırada sık sık bizim olduğumuz yere doğru seri ateş açılırdı ve de anında cevabını alırlardı. Çok şükür bunlardan kaybımız olmadı. Çünkü düşmanlar çok yakınlarda olduğundan etrafımızda çok sayıda Türk askeri vardı ve çok iyi nöbet tutup Allah için, vatan için, Türk ve de Rumlar için çok iyi gözcülük yapıyorlardı.Susuz KalıncaKısa sürede arkadaşlarımız çevre araştırması yaptılar. Biraz ileri tarafta, 25 kadar Rum askerinin barındığı bir sığınak tespit edildi. Bizim askerler onlara saldırmadılar; fakat teslim oluncaya kadar bir tek şey yaptılar. O da içecekleri suyu engellemekti. Biz o sıcakta su içmelerini engelleyince daha fazla dayanamadılar ve saklandıkları yerlerden çıkıp teslim oldular. Bu sırada onlar kadar biz de tedirgindik, çünkü herhangi birisi bir şey yapabilir, sayısız can kaybına sebep olabilirdi. Orada yapılan aramada, onlara bir ay yetecek kadar eşya ve mühimmat ile yiyecek, içecek stoku yaptıkları görüldü. Onların içinde içki bile vardı. Biz, yiyeceklerin zehirlenmiş olduğu düşünerek hemen hiç kullanmadık. Orada sayısız silâh ve mermi bulundu. Onların içinden, silâhlarımıza uyan mermileri ve el

bombalarını aldık. Onları, düşmandan alınıp da bize tahsis edilen depoya götürüp yerleştirdik. Diğerlerini de kısa süre içinde imha ettik. Bu sırada çıkan sesi duyan Rumların, korkudan ne yapacaklarını şaşırdıkları ve Türk askeri görmemelerine rağmen silâhlarını bırakıp, ellerini havaya kaldırdıklarını gören arkadaşlar vardı. Onlar buna kahkaha ile şahit olduklarını söylüyorlardı. Onlar, başka yerde de kaçan Rum gördüklerinde alay ediyordu.Silahsız EvlerArkadaşlarımız ve ben mühimmat götürdüğümüz bir yerde birçok silâhsız sivil Türkün şehit edildiğini gördük. Buranın Türkçe adı sanırım Atlılar köyü imiş. Buradaki Türklerin çocuk, kadın, ihtiyar demeden katledilmesi bizim nefretimizi çekti; fakat yapacak bir şey yoktu. Tek amaç, Rum çete veya eşkıyaların yeni katliamlar yapmasını önlemekti; yani yeni katliamlara imkân vermemekti. O sırada yakın yerlerde bir Rum görsek, “ne yapacağımızı ancak Allah biliyor.”Depolar Vakit buldukça, hem yöreyi tanımak, hem de yiyecek bulup temizlik yapmak için çevreyi kolaçan etmeye gidiyorduk. Gittiğimiz yerlerde birçok silâh deposu bulduk. Hepsinin içi gıcır gıcır, hiç kullanılmamış silâhlarla doluydu. 7.65’lik bir toplu tabanca benim çok dikkatimi çekmişti ama alma imkânım olmadı. Alıp getirme imkânım olsaydı çok iyi olacaktı. Hüseyin Asıltürk, Çal Belevi 1953 doğumlu Denizli’de

ikamet ediyor. Foto: Süleyman İnan

Page 59: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 51

Depolarda açılmamış sayısız miktarda mühimmat sandıkları da vardı. Bunları görünce, onların bizden ne kadar çok korktuğunu tahmin edip gülüyorduk. O sırada kendi kendimize;“Demek korkudan Türklerin evlerinde bulunan dolma av tüfeklerini toplamışlar.” diyorduk. Biz biraz daha gecikseymişiz, bu yeni silâhlarla tüm adadaki Türkleri katledeceklermiş. Ama Allah’tan Türkiye vaktinde Kıbrıs’a ayak basmış.SusturuluncaBir gün birkaç arkadaş depoda görevliydik. O sırada bir alarm verildi. Biz hemen görev yerlerimize koştuk. Baktım, biraz ileride olan bir Rum, omzunda bulunan bir silâhı bize doğru

doğrultmuş; ateş etmek için nişan alıyordu. Bu sırada ben görevimi yapmak için bir ağacın arkasında yerimi aldım. O sırada bize ateş etmek isteyen Rum asker susturulup bertaraf edildi. Arkasında başka Rum askeri olup olmadığı kontrol edildi, fakat bulunamadı. Demek ki o kendini bilmem ne için feda etmişti. O zaman hepimiz rahat bir nefes aldık.

Hüseyin Aslıtürk’ün anlattıkları sadece bir gazinin hatıraları... Aslıtürk gibi nice gazinin hatıraları Denizli’de anlatılmaktadır. Bu hatıraların duyanlar tarafından yazıya geçirilmesi önemlidir. Yazıya geçirilmeyen hatıralar unutlup gitmeye mahkumdur. Yeni nesiller, bu insanlara hatıralarını derleme gibi bir borçla yükümlüdür. Dileğimiz bu hatıraların unutulmaması ve hepsinden önemlisi yeni Kıbrıs Harekatlarının olmamasıdır.

Page 60: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201652

Page 61: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 53

SAVAŞ VE ÇOCUK

Ürkek bakışlarıyla yürürken çocuk,Acımasızca geçiyordu zaman

Unutmamışken henüz hayallerini,Daha vaktim var, derken

Sormadan ona,Her şeyini bir bir eziyordu zaman.

Başka dünyalarda başka başka hayatlar vardıSavaştan, yokluktan uzak…

Biliyordu çocuk,Ve çocukça yaşamak istiyordu.

Boş arsalarda topun peşinden koşmak varken Top seslerinden kaçıyordu, Nereye gittiğini bilmeden.

Anlatamıyordu,Kimseye duyuramıyordu sesini.

Nasıl vereceklerdi ona,Çaldıkları çocukluk günlerini?

Yaşamak istiyordu çocuk,Koşup oynamak,

Korkudan değil, sevinçten ağlamak.Nasıl bir şeydi acaba,

Savaştan uzak yaşamak?İzinsizce geldiler,İstemeden aldılar.

Sormadan vurdular.Alacaklıyken hayattan, borçlu oldular,

Savaşta yalnız kaldı çocuklar...

Gülsüm GEZESınıf Öğretmeni

Page 62: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201654

İlk insanın varoluşuyla beraber gökyüzünü tanıma ve inceleme, gördüklerinden sonuçlar çıkartma gayreti de ortaya çıkmıştır. İnsanoğlunun Evreni kavrama ve gök olaylarını bilimsel bir yaklaşımla keşfedip tanımlaması binlerce yıldan bu yana da süregelmektedir.Özellikle 1960’lı yıllardan bu yana süregelen uzay uçuşları ve

uzay teknolojisinin baş döndürücü hızla gelişmesi, insanlığı artık başka gezegenler keşfetmeye ve özel bir proje olarak 2020’li yıllarda Mars gezegeninde yaşama projesine kadar götürmüştür.Öte yandan gelişen iletişim teknolojisi ile bilginin çok hızlı şekilde yayılması ve elde edilmesi özellikle de uzay keşiflerini

YILDIZLAR BEYAZ CENNETTE BULUŞTU

Yazan Tahsin DEMİRCİLERFizik Öğretmeni - Gözlemevi Sorumlusu

EĞİTİMDE İYİ ÖRNEKLER

Page 63: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 55

EĞİTİMDE İYİ ÖRNEKLERson derece heyecan verici ve ilgi çekici duruma getirmiştir. Bu konu, iletişim araçlarını mükemmel şekilde kullanan genç kuşakların öncelikli ilgi alanı olmuştur.Gelişmiş ülkelerin birçoğunda ya kamu veya özel eğitim kurumlarının bünyelerinde kurdukları gözlemevleri ya da özel teşebbüslerin kurdukları Bilim Merkezleri gençleri Gökbilimle buluşturup ciddi çalışmalar yapmaktadır. Ülkemizde geri kaldığımızı düşündüğümüz bu alanda ilk basamak olarak gençleri bilgilendirmenin, bilinçlendirmenin ve bilimsel düşünmeye sevk etmenin en uygun yolunun öğretmenlerimizi eğitmekten geçtiğinin bilincinde olduk.İşte bu noktadan hareket ederek, yıllardır önceliği öğretmenlerimize vererek konferanslar, seminerler, atölye çalışmaları ve gözlem şenlikleri düzenleyen ekibimiz 21-27 Temmuz 2015 tarihleri arasında 4005-TÜBİTAK Bilim ve Toplum Yenilikçi Eğitim Uygulamaları kapsamında hazırladığı ve TÜBİTAK tarafından desteklenen “Yıldızlardan Yıldızsılara” isimli projeyi başarıyla uygulamıştır.Projemize davet ettiğimiz toplamda 40 Fizik ve Matematik Öğretmenlerimize yedi gün süresince teorik ve pratik olarak Gökbilim konularını anlattık. Ülkemizin seçkin üniversitelerinde görev yapan Prof. Dr. Dursun Koçer, Prof. Dr. Zeki Aslan, Prof. Dr. Ethem Derman, Prof. Dr. Serdar Evren, Prof. Dr. Osman Demircan, Doç. Dr. Memduh Sami Taner hocalarımızın yanında konunun uzmanı öğretmenlerimiz Ümit Fuat Özyar, Mert Koçer, Aslı Nacar, Harun Bacanlı ve Astrofotoğrafçılık alanında kendini yetiştirmiş Uğur İkizler katılımcılara eğitmenlik yaptılar. Başarılarıyla bizleri yurtdışında temsil eden Türk Astrofizikçilerden, NASA’da görev yapan Dr. Umut Yıldız ve OXFORD’da çalışmalarını yürüten Dr. Selçuk Topal programımıza internet üzerinden katılarak telekonferans yoluyla Gökbilim alanındaki yeni keşifleri ve gelişmeleri anlattılar.

Bir haftalık programımızda katılımcı öğretmenlerimize;Astronomi Tarihi, Gökcisimlerini tanıma ve görünür hareketleri, Yıldız bilgisi ve Yıldız Evrimi, Güneş Sistemi ve üyeleri, Gök Koordinat Sistemi; Işık Kirliliği, Gökbilime ve ekonomiye etkileri; Teleskop yapabilme ve teleskopla gözlem teknikleri ile Gökyüzü fotoğrafçılığı konularında ayrıntılı eğitim verildi. Ayrıca Hierapolis Antik Tiyatrosunda gerçekleştirilen etkinliğimizde antik dönem kıyafetleriyle o döneme ait Gökbilim çalışmaları teatral olarak canlandırılmıştır.Nalan Kaynak Anadolu Lisesi bünyesinde bulunan gözlemevinden Ay, Satürn, Venüs gözlemlerinin yanında derin uzay cisimleri (M13 küresel küme, Andromeda gökadası, M57 Ring Nebula vb.) gözlemleri yapılmıştır. Proje sonrası aldığımız olumlu geri dönüşler proje ekibimizi motive etmekle kalmayıp daha büyük projelerin hazırlanması için yeni ufuklar açmıştır. Milli Eğitim Bakanlığımızın çağrısı üzerine Gökbiliminin yaygınlaştırılması amacıyla tüm Türkiye’yi kapsayacak, bu alanda liselerimizde de bilimsel çalışmaların yapılabilmesine imkân tanıyacak daha geniş kapsamlı bir projenin hazırlıklarına başlamış bulunmaktayız. Projemizin gerçekleşmesi halinde Dünyada bir ilk olarak yaklaşık 40 gözlemevi TÜBİTAK liderliğinde birbiriyle senkronize olarak ortak bilimsel çalışmalar yapacaktır. Proje eğitimlerinin Denizli ilimizde verilecek olması ilimiz adına da gurur verici olacaktır.Her zaman olduğu gibi çalışmalarımızda bizlere desteğini esirgemeyip yanımızda olan Denizli Valiliğimize, İl Milli Eğitim Müdürlüğümüze, Merkezefendi ve Pamukkale İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerimize, Büyükşehir ve İlçe Belediyelerimize, İl Turizm Müdürlüğümüze, Kaynak Holding’e ve bizleri en güzel şekilde ağırlayan Akköy Sema Abdurrahman Karamanlıoğlu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Uygulama Oteline çok teşekkür ediyoruz.

Page 64: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201656

Bazı tarihler, toplumların yaşamında bir kırılma noktası oluşturur. On binlerce yıllık kadim bir geleneğin devamı olan tarihimizde de önemli kırılma noktaları vardır. Bunlardan başlıcaları 751 Talas Savaşı, 1071 Malazgirt Savaşı, 1453 İstanbul’un fethi ve 1923 Cumhuriyetin ilanıdır. 2023 yılı, Cumhuriyetin kuruluşunun 100. Yılı olarak

ülkemize yeni bir heyecan katmıştır. Cumhuriyet tarihine baktığımızda özellikle son yıllarda Türkiye’nin sürekli bir ivme ile yükseldiğini görmekteyiz. Ağır sanayi hamlelerinden savunma sanayi yatırımlarına, teknolojik yenileşmeden enerji hamlelerine kadar pek çok alanda Türkiye hızlı bir atılım içerisindedir. Eğitimin de bu alanların hepsinin çatısı durumundadır. Dolayısıyla 2023 Türkiyesi için eğitim

Hedefolmadan

amaca ulaşılmaz

DENİZLİ 2023’E HAZIRLANIYOR

Page 65: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 57

üzerine ne kadar kafa yormamız gerektiği aşikârdır. Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıldönümü olan 2023, Türk Milletinin yeni bir çağa başlangıcının yıldönümü olacaktır. Bu itibarla Denizli, eğitimde 2023 yılında sorunlarını çözmüş, gelecek perspektifini oluşturmuş, yenilikçiliğin ilke olarak benimsendiği yeni bir döneme girecektir. Günümüzü dizayn eden ülke ve kurumların günümüz stratejilerini yıllar önce belirlediklerini görmekteyiz. Ülkemizin ve şehrimizin iktisadi ve beyin gücünü etkin kullanılabilmesi için planlı bir gelişim modeli öngörülmelidir. Geleceğini planlayamayan kurumlar, geleceğin inşasında rol alamazlar. Geleceği birlikte planlama öngörüsüyle Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğünün hazırladığı, Denizli Eğitiminde Hedef 2023 Vizyonu Projesi ile 2015’ten 2023’e kadar Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü’nün yapacak olduğu yenilikçi çalışmaların tamamının kapsandığı bir çalışma planlandı. Süreç içerisinde yaşanacak gelişmeler, karşılaşılan yenilikler projeye yeni açılımlar kazandıracaktır. Dolayısıyla Denizli Eğitiminde Hedef 2023 Vizyonu Projesi sürekli değişerek yenilenen, dinamik bir proje olarak tasarlanmıştır. Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğünün bu konudaki vizyonunda, eğitimde marka bir şehir olan Denizli’nin 2015-2019 ve 2019-2024 yıllarını kapsayan iki stratejik plan döneminde gerçekleştirilecek faaliyetler yer almaktadır. İnsan odaklı bir eğitim sistemini benimseyen kurumun, akademik başarıyla birlikte sosyal ve kültürel yönden

kendini yetiştirmiş, sadece bilgi yönünden değil, sanat ve spor dallarında da kendini geliştirmiş, katılımcı, özgüven sahibi, millî değerlerine bağlı bir neslin yetişmesi için gerekli her türlü altyapı ve eğitim ortamlarını oluşturacaktır. Denizli; insanları, kurumları, şehir yapısı olarak dinamik bir şehir… Dolayısıyla kendi içerisinde sürekli bir gelecek perspektifi barındırmaktadır. Denizli’nin hedefi; eğitimcileri, hayırseverleri, eğitim yöneticileri ile eğitimde hep bir üst basamağa tırmanmaktır. Heyecanını gençlikten, değerlerini kadim tarihinden, fikirlerini tecrübeden alarak geleceğimiz inşa edilecektir. Denizli’de eğitimin iki kanadı olan Millî Eğitim Müdürlüğü ve Pamukkale Üniversitesi’nin işbirliği, Denizli’nin 2023 vizyonuna ulaşmasında en önemli itici gücü olacaktır. Bu anlamda 30 Eylül 2014 tarihinde ilimizin eğitimine katkı sağlayacak fikir ve projelerin gün yüzüne çıkması açısından, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyeleri, hayırseverlerimiz, Eğitim Sendikaları, Meslek odaları, Sivil toplum kuruluşları, okul idarecileri, öğretmenlerin katılacağı Eğitimde Hedef 2023 Eylem Planı Çalıştayı gerçekleştirilmiştir.Eğitimde Hedef 2023 Eylem Planı Çalıştayına 32 STK, 11 kurum, 412 katılımcı katıldı. Katılımcılar 38 masa etrafında, 12 tema altında, 76 oturum gerçekleştirdi. Çalıştay süresince konunun uzmanları eğitimde yeni bir aşamaya geçilecek çözüm önerileri ve yeni fikirler ifade ettiler. Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü ArGe Birimi tarafından

Page 66: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201658

çalıştay sonuçlarının kamu ile paylaşılması amacıyla “Denizli Eğitiminde Hedef 2023 Eylem Planı Çalıştayı Raporu” hazırlanarak yayımlandı. Bu raporda, her oturumda tavsiye kararı olarak alınan maddeler ortaya konuldu. Raporun hazırlanmasının üzerinden geçen 6 ayda raporda tespit edilen bazı konular eylem planına alındı. Raporda tespit edilen ve 2015 – 2019 Stratejik Planda yer alan görüşler şöyle: Eğitim ortamları, okulların dış ve iç görünüşü; öğrencilerin psikolojik ve pedagojik özellikleri, yaş grupları dikkate alınarak renklendirilmeli; il ve ilçe müdürlüklerince okullara alınan katkı amaçlı boyalar bu çerçevede değerlendirilerek alınmalı. Okullarımıza risk analizi ve iş güvenliği çalışmaları yapılmalıdır. Okul bahçelerinin düzenlenmesi konusunda belediyelerle iş

birliği yapılmalıdır. Okullarımızda engelliler için her alana ulaşım ve rahat kullanım çalışmaları yapılmalıdır. İhtiyacı olan okulların tespit edilerek İŞKUR işbirliğine de gidilerek yardımcı personel ihtiyacının karşılanması gerekmektedir. Eğitim bölgesi çerçevesinde yakın okullar arasına sosyal - sportif faaliyet binaları yapılarak okulların ortak kullanımına açılmalıdır. Özellikle ortaokul yapımında hayırsever desteğinin arttırılması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Okullarda sportif aktivitelerin yapılacağı donanım ve tesislerin eksiksiz olması gerekmektedir. Kültürel faaliyetleri gerçekleştirecek fizikî mekânlar oluşturulmalıdır. Bunun için tiyatro ve sinema salonları oluşturulmalıdır. Okul koridorları; kültürümüzü yansıtan, öğrenci seviyesine uygun, bilinçaltına hitap edecek, millî ve manevi değerlerimizi yansıtan yazı, söz ve görsellerle donatılmalıdır.

Okul kütüphaneleri izbe yerlere değil, ulaşılabilmesi kolay alanlara yapılmalıdır. Meslek lisesi öğrencilerinin eğitim ortamları dışında da sosyal olarak farkında olmalarını sağlayıcı ve öz güvenlerini arttırıcı çalışmalar yapılmalıdır. Okullarımızda eksik atölye donanımları tamamlanmalı, eski olanları yenilenmelidir. Meslek okulundan mezun olmuş ve hayatta başarı sağlamış model olabilecek kişiler okula çağırılarak örnek olması sağlanmalıdır. Okulöncesi eğitim hakkında velilerin bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Öğrencilere okuma alışkanlığı kazandırmak için velilere bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Okullarda yapılan okuma çalışmalarına veliler de ortak

edilmelidir. İlçe Millî Eğitim Müdürlüklerince öğrenci okuma alışkanlığını artırmaya yönelik yarışma tarzı ödüllü aktiviteler yapılmalıdır. Eğitimin kalitesinin artırılabilmesi için okullar arası iletişim artırılmalıdır. Okul içi ve okullar arası sosyal ve kültürel etkinlikler (özellikler riskli bölgelerdeki okullarda) artırılmalıdır. Yeni okul binaları yapılarak ikili öğretime son verilmelidir. 4+4+4 eğitim sistemiyle beraber birbirinden ayrılan eğitim kademeleri aynı bina-bahçeyi kullanmamalıdırlar. Bu binaların ayrılması için yeni okullar yapılmalıdır. Ailelerin, Yöneltme/Meslek seçimi konusunda eğitilmeleri gerekmektedir. Okullardaki rehber öğretmenlerimiz “Kariyer Psikolojik Danışmanlığı Yeterlilikleri” konusunda, üniversite işbirliği ile hizmet içi eğitime alınmalıdırlar. Uyuşturucu ve zararlı alışkanlıklar konusunda güvenlik

Page 67: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 59

ve eğitim tedbirleri alınmalı, ilimize özgü hazırlanacak “Uyuşturucu ve Zararlı Alışkanlıklarla Mücadele Eylem Planı” uygulamaya konulmalıdır Akademik başarı kurslarının yanı sıra, özellikle kişisel gelişimi tamamlayıcı kurslar (Öfke kontrolü, Zorluklarla Mücadele, İletişim...) açılmalıdır. Parçalanmış ailelerle ilgili olarak belediye ile işbirliği yapılıp, bu ailelerin çocuklarının eğitimi konusunda, çalışmalar yapılmalıdır. Ortaokullara meslek liseleri tarafından ziyaretler gerçekleştirilmeli, alanında uzman kişiler tarafından popüler meslekler tanıtılmalıdır. Alan ve dal açılırken istihdam alanları iyi planlanmalı, ilçelerdeki ihtiyaç olmayan meslek okulları kapatılmalı, sektörün ihtiyacına yönelinmelidir. Öğretmen niteliklerini arttırıcı tedbirler alınmalıdır.

Sektör temsilcileriyle birlikte yapılacak çalışmalarla sektörün fikirlerinin eğitim alanına yayılması sağlanmalıdır. Rehber öğretmenler popüler meslekler konusunda eğitilmelidir. Öğrencilerin, İş-Kur’ un ilgi tutum envanterine katılmaları sağlanmalıdır.Kurumlarımızda memnuniyet araştırmaları yapılmalıdır. Millî Eğitim Müdürlüğü ile Pamukkale Üniversitesi arasında imzalanan yüksek lisans protokolüne devam edilmelidir. Öğretmenlerin alan bilgisi, pedagojik formasyon, iletişim, sınıf yönetimi, liderlik, planlama, ölçme-değerlendirme, kurum kültürü, zaman yönetimi, stres ve çatışma yönetimi, etkili öğretim yöntem ve teknikleri, drama çalışmaları, teknoloji kullanımı, etkili hızlı okuma, diksiyon vb. günün koşullarına göre ihtiyaç duyduğu bütün alanlarda eğitim almasına olanak verilmelidir. Bu alanda Pamukkale Üniversitesi-İl Millî Eğitim Müdürlüğü ve STK işbirliğine gidilmelidir. STK ve özel sektörden alınan belgeler Millî Eğitim onayı ile akredite edilerek alanında uzmanlaşan öğretmenlere bilgilerini diğer öğretmen arkadaşlarıyla

paylaşma olanağı verilmelidir. Öğretmenlerimizin moral ve motivasyonunu üst düzeyde tutmak amacıyla sosyal-kültürel faaliyetler yapılmalıdır. Okullarda yönetici ve öğretmenlerin öz verili çalışmaları ile gerçekleştirilen projelerde yer alan öğretmen ve yöneticiler üst makamlarca takdir ve teşvik edilmeli, mutlaka ödüllendirilmelidir. Okullarda öğretmenlerimizi onore etmeye yönelik etkinlikler yapılabilir. Maddî ve manevi ödül sistemi çok iyi çalıştırılabilirse öğretmenlerimizin hem eğitim hem de sosyal aktiviteleri üst düzeye çıkacaktır. Okullar il ve ilçe MEM yetkililerince sık sık ziyaret edilmelidir. Özel Eğitim okullarını diğer okullar ziyaret edip görmelidir. İkili eğitim yapan okullarda normal eğitime geçilebilmesi açısından ihtiyaç duyulan binaların acilen yapılması gerekmektedir.

Sektörlerde yaşanan teknolojik gelişmelere uygun donanımın okullarda bulundurulması sağlanmalıdır. Meslekî ve teknik liselerde meslekî uygulamalar dışında öğrencilerin sosyal ve sportif etkinlikler yapacakları fizikî ortamların da yapılması gerekmektedir. Öğretmenlerin meslekî niteliklerinin arttırılmasına yönelik hizmetiçi eğitim veya ilgili sanayi ve hizmet sektörlerinde işbaşında eğitim projelerinin geliştirilerek GEKA’ya proje bazlı başvuruda bulunulması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Öğretmen ve yöneticilerce İŞKUR ziyaretleri yapılarak meslekî bilgi envanteri hakkında bilgi sahibi olarak bu bilgiyi eğitim çalışmalarına yansıtmalarının sağlanması için ziyaret programları yapılmalıdır. Yerel veya ulusal düzeyde düzenlenen fuarlara öğrencilerin (özellikle son sınıf öğrencileri) götürülerek okudukları alanlardaki son gelişmeleri takip etmeleri ve böylece öğrencilerin ufuklarının açılması sağlanmalıdır. Meslekî ve teknik liselerin katılımlarıyla yenilikçi fikirlerin ilgi çekici hale getirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.

Page 68: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201660

Okullarda hangi alanların açılacağına karar verilmeden önce piyasa araştırması yapılarak, İŞKUR, sanayi ve iş dünyasını temsil eden sivil toplum kuruluşları ile görüşülerek okulun bulunduğu bölgede öncelikle ihtiyaç duyulan alanlar belirlenmelidir. Sığınmacılara yönelik uyum programları hazırlanmalıdır. İzcilik eğitimi için sık sık lider eğitim programları oluşturulmalı, izcilik çalışmaları özendirilmelidir. Sene başı ve sene sonu seminer çalışmalarında orta öğretim kurumlarında görevli yönetici ve öğretmenler, kaynaştırma eğitiminin önemi ve uygulanması konularında kurs ve hizmet içi seminer yoluyla bilgilendirilmelidir. Öğrencilere ortaokul seviyesinden itibaren ‘Hedef belirleme’ konusunda rehberlik hizmetleri verilmelidir. Halk Eğitimi Merkezlerinde yetişkin eğitimi için atölye açılmalı, alan ile ilgili kişiler görevlendirilmelidir. Özel eğitim velileriyle sosyal etkinlikler yapılmalıdır. Özel eğitim için özel eğitimle irtibatlı tüm paydaşların söz sahibi olacağı bir çalıştay yapılması gerekmektedir. İlimizin büyükşehir statüsü kazanmasından dolayı Merkezefendi ilçemize de BİLSEM ve RAM açılmalıdır. Çocuk oyunları ve sporları teşvik edilerek çeşitli oyun, eğlence, şenlik ve yarışmalarla yaygınlaştırılmalı, ödüllerle pekiştirilmelidir. Geleneksel çocuk oyunları her yıl geliştirilerek okullarda öğretilmeli, planlı faaliyetler haline getirilmelidir. Kardeş Okul Projesi yeniden başlatılarak maddî durumu iyi olan bir okulun, maddî durumu iyi olmayan bir okulu misafir okul olarak davet etme yöntemiyle çeşitli sosyal aktiviteler yapılmalıdır. Öğrencilere okuma alışkanlığı

Page 69: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 61

kazandırılarak sosyal etkinlikler ihtiyaç haline getirilmelidir. Okul kitaplıkları zenginleştirilmeli, okulların ihtiyaçlarını karşılayacak

bağımsız mahalle kütüphaneleri kurulmalıdır. Ayrıca okullarda kütüphane dışında okuma alanları oluşturulmalıdır.

Değerler eğitiminde tespit edilen konularla ilgili el kitapçıkları hazırlanarak velilere gönderilmelidir. Avrupa Birliği Projelerine öğrencilerin daha etkin katılımı sağlanmalıdır. Daha fazla öğrencinin AB projelerine katılımının sağlanması ve öğrencilerin desteklenmesi gerekmektedir.

Page 70: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201662

Orhan Abalıoğlu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesine Mercedes-Benz Laboratuvarı AçıldıAçılışta yapılan konuşmada İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz; “Meslekî eğitim denildiğinde Orhun Abidelerindeki Bilge Kağan’ın “Türk Milletinin adı şanı yok olmasın diye gece uyumadım, gündüz oturmadım” sözleri aklıma geliyor. Meslekî eğitim için çok çalışmak gerekiyor. Meslekî eğitimde model bir iliz. 51 adet meslekî eğitim veren okulumuz var.

Denizli’nin eğitim alanındaki yüksek başarısı, her zaman gurur duyduğumuz

medar-ı iftiharımız Orhan Amcamız ve diğer hayırseverlerimizin destekleri ile gerçekleşiyor. Sayın Orhan

Abalıoğlu’nun bize kazandırdığı okullarla meslekî eğitimde çığır açtı. Bugün meslekî eğitim alanında yine güzel bir olaya şahitlik ediyoruz. Mercedes-Benz firması okulumuza güzel ve güzel olduğu kadar çok değerli bir atölye kazandırdı. “Meslekî eğitim

KALİFİYE TEKNİK ELEMANLARIMIZ YETİŞİYOR

Page 71: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 63

Axor 3240 Mercedes marka kamyon, 1 adet benzinli motor, 1 adet diferansiyel ve 1 adet vites kutusu yerleştirilmiştir. Ayrıca laboratuvar için gerekli olan teçhizat ve ekte sunulan malzeme, şirket tarafından temin edilerek öğretime hazır hale getirilmiştir.Protokol kapsamında ilimiz Mercedes-Benz yetkili servisleri Çeşmeliler ve Hastalya tarafından Mercedes-Benz

laboratuvarına dönüştürülürken 11. sınıflar bu laboratuvarda eğitime başlamıştır. 11. sınıf öğrencileri haftada iki gün laboratuvar eğitimi alacaklar. 11. sınıf sonunda öğrenciler sözlü ve yazılı sınava tabi tutularak, başarı sıralamasına göre ildeki tüm Mercedes Benz servislerinin ihtiyaçları kadar öğrenciler seçilerek haftada 3 gün servislerde de stajları kapsamında eğitim alacaklardır.

memleket meselesidir.” sloganını Denizli ilinde gerçekleştirmek için azmettik. Mercedes-Benz firmasına, Denizli Çeşmeliler Yetkili Servisi ile Hastalya Otomotiv yetkililerine çok teşekkür ediyorum.Sevgili gençler, burada bu araç gereçler ile okulunuzu donatmak çok önemli. Ancak daha önemlisi bu cihazları çok iyi kullanabilmek ve aktif kullanımını öğrenmektir. Burada eğitiminizi en iyi şekilde alarak mesleğinizde liyakatli olarak mezun olmalısınız.Denizli piyasasında kendini iyi yetiştirmiş teknik elemanı boşta göremezsiniz. Yoktur diyorum ve bunu iddia ediyorum. Çünkü bize bu yönde çok talep geliyor. Denizli’nin meslekî ve teknik anlamda iyi yetişmiş elemana çok ihtiyacı var. Burada öğrencilerimize düşen iş, çok çalışarak okullarında kendilerini geliştirmektir. ” dedi. Mercedes-Benz Satış Sonrası Hizmetler Müdürü Ergiz Esen konuşmasında “Meslek Liselilerimiz Geleceğin Yıldızları

Projesi ile sektöründe kaliteli teknisyen yetiştirmeyi hedefliyoruz. Bu proje, kurumumuza büyük heyecan ve keyif veriyor. Amacımız meslekî ve teknik anadolu liselerini Mercedes-Benz araçları ve ekipmanları ile donatarak araçların tüm teknik bilgilerini gençlere öğretmektir. Burada eğitim gören gençlere servislerimizde de staj yaptırarak okullarından mezun olduklarında servislerimizde sertifikalı eleman olarak çalışabileceklerdir. Projeye destek veren herkese teşekkür ederim.” dedi. Konuşmaların ardından Orhan Abalıoğlu Meslekî ve Teknik Anadolu Lisesi Motorlu Araçlar Teknolojisi Alanına Mercedes-Benz Laboratuvarı’nın açılışı protokol ve davetlilerce yapıldı. Açılışın ardından atölye ve derslik gezildi. Protokol ve davetlilere yetkililer tarafından bilgilendirme yapıldı.Orhan Abalıoğlu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Motorlu Araçlar Teknolojisi Alanı 750 m2 olup bu alanın 264 m2si Mercedes-Benz Laboratuvarı için ayrılmıştır. Proje kapsamında Motorlu Araçlar Teknolojisi laboratuvarına 1 adet

Millî Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü ile Mercedes-Benz Türk Anonim Şirketi arasında “Meslek Liselilerimiz Geleceğin Yıldızları Projesi” kapsamında imzalanan Mesleki Eğitim İşbirliği Protokolüyle Orhan Abalıoğlu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Motorlu Araçlar Teknolojisi Alanına Mercedes-Benz Laboratuvarı kuruldu.

Page 72: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201664

OKUL, ÖĞRENCİNİN TEK ADRESİ

Merkezefendi Erbakır Fen Lisesi 12. sınıf öğrencilerine yaz tatilinde Ücretsiz Destekleme ve Yetiştirme Kursları verdi. Bu kurslar kapsamında yaz tatili boyunca öğrenciler YGS ve LYS için okullarında ücretsiz kurslardan faydalandı.

Erbakır Fen Lisesi yaz tatilinde boş durmayarak öğrencileri ile yoğun bir çalışma ortamı oluşturdu. Bu programda, öğrenciler hafta içi saat 08.30’da okullarında açık büfe kahvaltı ile güne başlayarak, sabahtan 4 saatlik ders performansı gerçekleştirdiler. Öğle yemeği ve dinlenme molasının sonrası 2 saatlik bir çalışma ile günü tamamladılar.Denizli İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz, öğrencileri ziyaretinde güne birlikte kahvaltı ederek başladı. Kahvaltı sonrası Ücretsiz Destekleme ve Yetiştirme Kursları ile ilgili açıklamalarda bulunan Müdür Oğuz şunları söyledi:“Eğitim öğretim çalışmaları kapsamında Ücretsiz Destekleme ve Yetiştirme

Kurslarımızı yerinde görmek istedik. 6528 Sayılı Kanunda yapılan değişikliklerle Destekleme ve Yetiştirme kurslarımız hayata geçirildi.Okullarımızda öğretmenlerimiz tarafından verilen kurslarımız bu sene de titizlikle devam ediyor. Geçen yıllara oranla kurslardaki çıtamızı daha da yukarı taşıdık ve 250 okulumuzda bu kurslara yer vereceğiz. Denizli Millî Eğitim Müdürlüğü olarak amacımız öğrencilerimizin başarı seviyesini daha da yukarı taşımaktır.Şunun bilinmesini istiyorum. Üniversite sınavlarında çıkan sorular okullarımızdaki müfredat dahilindedir.

Page 73: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 65

Ücretsiz Destekleme ve Yetiştirme Kursları ile Öğrencilerimizin Hizmetindeyiz

Okullarımızda yapılan Destekleme ve Yetiştirme Kurslarımız da müfredat doğrultusunda öğretmenlerimizce verilmektedir. Velilerimize buradan çağrıda bulunuyorum. Öğrencilerimizin bu kurslara katılmalarını sağlasınlar. Kurslar öğrencilerin eksik kaldığı, zayıf oldukları konuları biraz daha pekiştirmelerini ve kendilerini yetiştirmelerini sağlayacaktır. Öğrencilerimiz sadece bir dersten değil ihtiyaç duydukları kadar dersten kurs alabilecekler. Okul müdürlükleri ile planlamalarını yaparak kurslarına başlayabilecekler. Ayrıca, Bakanlığımız tarafından 40 bin soruluk bir soru bankası oluşturuluyor. Okullarımızda büyük titizlikle verilecek olan bu kursları öğrencilerimiz günü gününe ve istikrarlı bir şekilde takip ettikleri sürece başarıya ulaşacaklardır. Amacımız eğitim öğretim çıtasını daha da yukarıya taşımaktır. Esas hedefimiz de

bireysel değil kitlesel başarıdır.Buradan tüm öğretmen ve öğrencilerimize başarılar diliyorum.”Ayrıca Erbakır Fen Lisesinin başarı çıtasının çok yüksek olduğuna değinen Müdür Oğuz “Okulumuzun sınavlarda yerleştirme oranı %90-95’ler civarında. Gönül isterdi ki tüm okullarımızda bu orana ulaşabilsek. Bunun için çaba sarf ediyoruz. Erbakır Fen Lisesi bir marka. Bunun mimarı başta öğretmenlerimiz, velilerimiz ve öğrencilerimizdir. Arkadaşlar hedefiniz yüksek olsun. “Hedefi olmayan yelkenliye rüzgâr bile yardım etmez.” Yaz tatilinde okulumuzda böyle bir kursun olması gurur kaynağı. Hepinize başarılar diliyorum.” dedi.İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz kahvaltının ardından öğrencilerle birlikte dersliklere geçerek kursların işleyişini yerinde gördü.

Page 74: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201666

ENERJİMİZ ÇOCUKLAR İÇİN

Yaşadığımız Dünya,

Hayatımız

Enerji ve Enerjimiz

Geleceğimiz İçin

Page 75: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 67

Denizli Valiliği’nde gerçekleştirilen protokol törenine Vali Yardımcısı Ali Şanlıer, İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz, Zorlu Enerji Grubu adına Zorlu Enerji Kurumsal İletişim Müdürü Esra Çakır katıldı.

İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz konuşmasında; “İlimizin yetiştirmiş olduğu işadamlarımızdan değerli hayırsever Ahmet Nazif Zorlu Beyefendi bu güne kadar eğitimimize modern okul binaları ile destek vermişti. Buldan Ahmet Nazif Zorlu Anadolu Lisesi, Hacı Mehmet Zorlu Çok Programlı Anadolu Lisesi, Hakkı Dereköylü Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi bu okullardan bazıları… Zorlu Grubu şimdi de bir sosyal sorumluluk projesi ile ilimiz eğitimine destek veriyor. Bu kapsamda Zorlu Enerji Grubuyla çok özel bir protokole imza atıyoruz.

Evlatlarımızın geleceği için sosyal sorumluluk projeleri geliştirerek aslında bu ülkenin geleceğini hazırlıyoruz. Bu

ülke kolay kazanılmadı. Yarınlarda insanımızın hayatını idame ettirebilmesi için doğal kaynakların kullanımından çevremizin korunmasına, araç kullanımından yiyecek içeceklerimize kadar tüm konularda yeni nesillerimizin bilgilendirilmesi gerekiyor. Zorlu Enerji Grubuna çok teşekkür ediyorum. Çok hassas bir konuda protokol yapıyoruz. “Enerjimiz Çocuklar İçin” adlı sosyal sorumluluk projesi kapsamında Sarayköy ilçesinde bulunan 11 okulumuzda 3 ve 4. sınıf öğrencilerinin bilinçlendirmelerini amaçlayan bir protokol imzalıyoruz. Hayırlı olmasını temenni ediyorum.” dedi.

Zorlu Enerji Kurumsal İletişim Müdürü Esra Çakır konuşmasında “Hem günümüzün hem geleceğimizin çok ilgili konusu, sürdürülebilir kalkınma... Gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme olanaklarından ödün vermeksizin bugünün ihtiyaçlarını karşılayabilecek kalkınmadan bahsediyoruz. Gelecek

olan çocuklarımız. Gelecekteki enerji sorunlarımızı çözecek olanlar da çocuklarımızdır.” dedi.

Yapılan konuşmaların ardından protokol imzalanarak hayata geçirildi.

“Enerjimiz Çocuklar İçin” projesi doğrultusunda ilkokul üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencileri için üç ana içerik başlığı belirlendi: Yaşadığımız Dünya, Hayatımız Enerji ve Enerjimiz Geleceğimiz İçin. Bu üç ana başlık ile 20 dakika süreli sunumlar hazırlanarak, çocuklara ilgili konu hakkında temel bilgi ve mesajlar verilecek. Güçlü bir akademik kurul ile içerik ve oyunları geliştirilen proje kapsamında sınıf uygulamalarında çocuklara eğitim almış öğretmenleri tarafından önce eğitim modülleriyle ilgili bilgi verilecek; ardından da eğitim modüllerinde yer alan mesajları tamamlayan interaktif oyunlar çocuklarla birlikte oynanarak bilgiler pekiştirilecek.

Geleceğin enerjisi yenilenebilir enerji

sistemlerini ve enerjinin verimli kullanılmasını gelecek nesillere doğru aktarabilmek amacıyla Zorlu Enerji

Grubuyla “Enerjimiz Çocuklar İçin” Projesi protokolü imzalanarak hayata geçirildi.

Page 76: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201668

ÖZEL SPORCULARIMIZDAN ÖZEL BAŞARI

En Özel Şampiyonluk

Türkiye Özel Sporcular Spor Federasyonu Down Sendrom Yüzme Milli Takımıyla İtalya’da düzenlenen ”Avrupa Yüzme Şampiyonası”na katılan Denizli Çamlık Özel Eğitim Merkezi öğrencisi sporcumuz Muhammed Tuğrul Şahin 25 metre

kelebek stil yüzmede “AVRUPA ŞAMPİYONU” oldu. Muhammed Tuğrul Şahin aynı yarışmada 200 metre serbest yüzmede ise Avrupa üçüncülüğü kazanarak ülkemize 2 madalya kazandırmış oldu.Voleybolda Türkiye DerecesiÖzel Sporcular Erkekler Voleybol Şampiyonasında

Voleybolcular Türkiye

Şampiyonları

Page 77: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 69

Denizli Çamlık Özel Eğitim Merkezi öğrencileri sportif başarıları ile Denizli’nin ve Türkiye’nin gururu oldular.

Denizli Çamlık Özel Eğitim Merkezi öğrencileri şampiyon oldu.

Samsun’un 19 Mayıs ilçesinde 19 Mayıs Gençlik ve Spor Kompleksinde gerçekleştirilen şampiyonada bölgelerinden gelen 8 takım, eleme usulüne göre birbirleriyle karşılaştı. Final maçında İstanbul Vala Gedik Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi öğrencilerini 2-0 yenen Denizli Çamlık Özel Eğitim Merkezi öğrencileri şampiyon olarak ilimize döndü.

Ayaklarının tozu ile ilimize dönen Denizli Çamlık Özel Eğitim Merkezi Müdürü Yavuz Yıldırım, Müdür Yardımcısı Rengin Tillem, Beden Eğitimi Öğretmenleri Onur Karakuşoğlu, Nazan Bulut, şampiyon takım öğrencilerinden Emre Yavuz, Emir Sami Onarır, Mehmet Kamar, Oğuzhan Turşucu ve Aydın Horzum’u İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz makamında kabul etti.

Şampiyonluk kupasını İl Millî Eğitim Müdürüne takdim eden sporculara Müdür Oğuz başarılarının anısına hediyeler verdi.

Muhammed Tuğrul Şahin Avrupa Şampiyonu

Page 78: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201670

DENİZLİLİ HAYIRSEVERLERİMİZ EĞİTİM YATIRIMLARINDA TÜRKİYE’YE ÖRNEK

Denizli, eğitim yatırımlarına sorunsuz devam ediyor. İlimizde, devletimizin eğitime verdiği desteğin yanı sıra azımsanmayacak oranda hayırseverlerimizin de verdiği katkı Denizli eğitiminin yapısal yükselişinde büyük pay sahibi. Bu durum, Denizli’yi sadece bölgemiz değil ülkemiz genelinde örnek şehir haline getiriyor.

Page 79: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 71

Denizlili hayırseverlerimizin desteği ile yapım çalışmaları devam eden 9 okul ve eğitim kurumunun üçünde fiziki gerçekleşme oranı yüzde 100’e ulaştı. DENTAŞ AŞ tarafından yaptırılan 120 öğrenci kapasiteli Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi ile AYDEM AŞ tarafından yaptırılan 200 öğrenci kapasiteli pansiyon binasının yanında 3 adet 44 derslikli okul binası yapımı devam etmektedir.

Hayırsever İşadamı Orhan Abalıoğlu tarafından her biri 40 derslikli olmak üzere toplam 160 derslikli 4 adet okulun kaba inşaatları ise tamamlanmıştır. İkmali için keşif çalışmaları yapılmaktadır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Fevzi Tokat Ortaokulu ve Güngör Aslan Anadolu Lisesi’nden oluşan 3 adet 70 derslikli okul yapımı için de arsa ve proje çalışmaları devam etmektedir. Hayırseverlerimizin tüm bu katkılarının toplam değeri ise 38 milyon lirayı aşmıştır.

Vali Şükrü Kocatepe, Denizli’nin müteşebbis insan yapısının her kesim tarafından bilindiğini ve diğer kentlere de örnek gösterildiğini söyledi. Denizlili işadamlarının kazandıklarını yine kendi kentlerinde değerlendirme gibi bir alışkanlığa

sahip olduğunu, bunun da Denizli’ye çok şeyler kattığını ifade etti. Valimiz Şükrü Kocatepe, eğitimdeki başarıda hayırseverlerimizin de çok katkısı olduğunu söyleyerek başta öğrenciler ve eğitim çalışanları olmak üzere tüm Denizlililer adına hayırseverlerimize teşekkür etti.

Vali Kocatepe sözlerini şöyle sürdürdü: “Sizlerin devletimizin eğitimdeki yatırımlarına verdiği bu destekler, gençlerimizin başarıları ile perçinleşiyor. Denizlili gençlerimiz sizlerin verdiği bu desteklere sahip çıkarak, başarılarını katlıyor ve başarı çıtasını sürekli yukarı taşıyorlar. Sizlerin desteği olmasıydı, birçok okulumuz tam gün eğitime geçemeyecek, öğrencilerimiz kalabalık sınıflarda sıkıştırılmış bir ortamda ve yetersiz araç gereçle eğitim göreceklerdi. Oysa şimdi öğrencilerimiz daha ferah bir ortam ve sınıflarda, modern araç gereçlerle eğitim görüyorlar.

Ben hayırseverlerimize başta eğitim olmak üzere verdikleri tüm destekler için tekrar teşekkür ediyor şükranlarımı sunuyorum. Allah hayırlarını kabul etsin, aileleri ile birlikte kazançlarını bereketli kılsın.” dedi.

Page 80: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201672

OKULLAR KARDEŞLERİNİ BELİRLİYOR

“Kardeş Okul Projesi” hayata geçirildi. Müdürlüğümüzün yaptığı çalışmayla 19 ilçemizden 137 okul kardeş oldu. Proje kapsamında ortak bir tema üzerinde yoğunlaşmış kardeş okulların her türlü bilgi, deneyim ve donanımı ortak bir sinerji oluşturularak paylaşılması hedefleniyor.

İlimizde bulunan okulların öğrencileri, öğretmenleri, velileri ve okul idarecileri arasında bir etkileşim-iletişim ortamını kurmaya yönelik geliştirilen projeyle okulların özellikle ders dışı sosyal, kültürel, sportif etkinliklerle bir araya

gelmesi, birlikte unutulmaya yüz tutmuş geleneklerimizin canlandırılması gibi etkinlikler düzenlenmesi öngörülüyor.

Projenin tanıtım toplantısı Merkezefendi ilçesi Barbaros Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde düzenlendi.

Toplantıya İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz, Strateji Geliştirme Hizmetleri Şube Müdürü Ramazan Yılmaz ve gönüllü olarak projede yer almak isteyen 19 ilçeden 137 okul müdürü katıldı.

Page 81: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 73

Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü ARGE biriminin hazırladığı ve okullarımız arası kaynaşmayı artırmaya yönelik bir proje olan “Kardeş Okul” projesi hayata geçirildi.

2015-2016 ve 2016-2017 eğitim öğretim yıllarında uygulanacak ve paydaşları arasında ilimizde bulunan tüm (Resmi-Özel) ilköğretim ve ortaöğretim kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının bulunduğu projenin açılış toplantısında bir konuşma yapan İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz, “Denizli Millî Eğitim Müdürlüğü olarak bir farklılık yaratmalıyız. Tüm birimlerimizle çok iyi bir çalışma sergilemek zorundayız. Okul öncesinde, TEOG sınavlarında, YGS ve LYS’de gösterdiğimiz başarının sahibi ilk önce hep beraber sizlersiniz. Sonra müdürlüğümüz, öğretmenlerimiz, velilerimiz ve tabii ki sevgili çocuklarımızdır. Bu başarının devamı için şevkle çalışmaya devam etmeliyiz.

Kardeş Okul Projesi’ne başvuran okullarımıza çok teşekkür ederim. Okullar arasındaki diyaloğu geliştirmeye, okul-aile birlikleri, öğretmenler, okul müdürleri ve öğrenciler arasındaki kaynaşmayı sağlamada bu projenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu projenin amacına ulaşması için canla başla çalışacak olan siz değerli meslektaşlarımı en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Kardeş Okul’u el ele tutuşarak kardeşçe sonuca ulaştırmak dileğiyle başarılar diliyorum.” dedi.

Daha sonra projenin tanıtım sunumunu yapan Millî Eğitim Şube Müdürü Ramazan Yılmaz, katılımcıları projenin detayları konusunda bilgilendirdi.

Page 82: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201674

TOPRAĞI KORUYORUZCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde gerçekleştirilen “Geleceğimi Koruyorum” konulu sosyal sorumluluk projesi Denizli’de başladı.

Millî Eğitim Bakanlığı ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının işbirliğinde ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde gerçekleştirilen “Geleceğimi Koruyorum” konulu sosyal sorumluluk projesi kapsamında 23 Nisan Anaokulu minikleri tarafından sergi düzenlendi ve çeşitli etkinlikler yapıldı.

Serginin açılışı öncesi konuşan İl Milli Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz “Farkındalık oluşturma adına yapılan sergi geleceğimiz

adına son derece önem arz ediyor. İlerleyen süreçte gerek su alanında gerekse de toprak alanında ciddi sıkıntıların olacağından bahsediliyor. Yavrularımıza bugünlerden başlamak üzere bunların önemini çok iyi öğretmemiz gerekiyor. Özellikle anaokulundan başlayarak temel eğitimde, ortaöğretimde insanlar, bitkiler ve hayvanlar açısından su ihtiyacının ve toprağın önemini öğretmeliyiz. Neslimizin hayatını devam ettirebilmesi için suya ve toprağa her zaman ihtiyaç duyulacaktır. Farkındalık yaratma adına yapılan bu çalışma

Page 83: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 75

23 Nisan Anaokulu

Öğrencileri “Geleceğimi Koruyorum”

Sergisi ile Farkındalık

Oluşturdular.

edilecek. Aynı zamanda ülke topraklarının kıymeti ve toprağın korunması üzerine okulöncesi ve ilkokul öğrencilerinde farkındalık oluşturmak amacı ile çalışmalar planlanmaktadır.

Geleceğimi Koruyorum Projesi ile; kısıtlı olan doğal kaynakların etkin, verimli ve ekonomik kullanılması için koruyucu anlamda çevre duyarlılığı yüksek bir nesil yetiştirilmesi amaçlanıyor. Yeni yetişen nesillerde toprak bilinci oluşturulması için bir dizi etkinlik gerçekleştirilmek isteniyor. Bu projenin hedef kitlesi

olarak seçilen ilköğretim düzeyindeki öğrenci grubuna hitap eden “toprak ve su” temalarının işlendiği bir takım faaliyetler gerçekleştirilecek. Etkinliklerde hikâye kitapları, bulmaca, animasyon CD’leri, afiş ve broşürler kullanılacak konu dâhilinde resim yarışmaları yapılacaktır. Ayrıca büyükşehirlerde yaşayıp, tarım faaliyetlerinin uzağında ve kent yaşamıyla bütünleşik bir biçimde büyüyen genç neslin, sahip olduğumuz kısıtlı kaynakları doğru, verimli ve sürdürülebilir bir biçimde kullanımına yönelik, bilinç yaratmayı amaçlamaktadır.

Cumhurbaşkanımızın değerli eşleri Emine Erdoğan Hanımefendinin himayelerinde Millî Eğitim Bakanlığı ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından gerçekleştirilmektedir. Projenin tüm il geneline yaygınlaştırılması konusunda öğretmenlerimizden ve velilerimizden büyük beklentilerimiz var.” dedi.

Proje ile dönüşümü mümkün olmayacak kadar zor olan toprağının, kaybedilmesi halinde yerine başka bir kaynak kullanılamayacağı yeni nesillere anlatılmak isteniyor. Projede, toprağın sadece insanlar için değil hayvanlar ve bitkiler için de vazgeçilmez bir kaynak olduğu, yapılan araştırmalara göre bir parmak (2,5 cm) kalınlığındaki bir toprak tabakasının oluşması için 300 ile 1000 yılın geçmesi gerektiği ifade

Page 84: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201676

EĞİTİM HERKES İÇİN

Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü, çeşitli rahatsızlıklarından dolayı okula devam edemeyen 57 öğrenciye “Evde Eğitim Hizmeti” veriyor. Hastanelerde çeşitli rahatsızlıklarından dolayı sürekli tedavi gören ve okula gidemeyen 66 öğrenci de Hastanede Yatarak Eğitim Hizmeti’nden yararlanmaktadır.

İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz evde eğitim hizmeti alan bedensel ve zihinsel engelli Havvanur Tahtakım’ın evine giderek ziyarette bulundu.

İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz, Şube Müdürü Fikret Sarısoy ve Polis Amca Özel Eğitim ve Uygulama Merkezi Okul Müdürü Hakan Tokat, okul öğretmenleri ile Havvanur Tahtakım’ı ve ailesini evinde ziyaret etti.

123 Öğrencimiz

Yerinde Eğitim İmkânlarından

Faydalanıyor.

Page 85: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

Havvanur’un eğitimini yerinde gören ve Millî Eğitim Müdürlüğünden isteklerini soran Millî Eğitim Müdürü Oğuz, “İnşallah bu çocuklarımız Cenab-ı Allah tarafından en kısa zamanda şifa bulur. Havvanur çok güzel bir kızımız. Hayatta kimse, ne zaman, ne olacağını bilemez. Bugün sağlıklıyız ama yarın ne olacağımızı bilemiyoruz. İlimiz özel eğitim alanında çok iyi yerlerde. Bu değerli yavrularımızın hayatlarını biraz daha kolaylaştırmak için çaba gösteriyoruz. Engelli çocuklarımız için yakın gelecekte yaşam evleri tarzında yurtlar kurulması için bakanlıklarımız tarafından çalışmalar yürütüyor. Her zaman yavrularımızın ve ailelerinin yanındayız.” dedi.

Zorunlu eğitim çağında olan engelli çocukların “Evde Eğitim Hizmetinden” yararlanabilmesi için tam teşekküllü hastanelerden “Evde Eğitim Hizmeti Almalıdır” raporu alarak Rehberlik Araştırma Merkezine (RAM) başvurmaları gerekiyor. Rehberlik Araştırma Merkezlerinde vatandaşlara “Evde Eğitim Hizmetleri” konusunda gerekli bilgilendirmeler ve yönlendirmeler de yapılmaktadır.

Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü, çeşitli rahatsızlıklarından dolayı okula devam edemeyen öğrencilerimize bulundukları evlerde ve hastanelerde eğitim veriyor.

Page 86: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201678

HER ŞEY ÇOCUKLAR İÇİN

Kale Ya-Tu Otomotiv

Hürriyet İlkokulu tarafından hazırlanan

GEKA projesiyle Denizli’de ilk kez

kitlesel olarak “Montessori Eğitici

Eğitimi” kursu verildi.

Page 87: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 79

“Montessori Işığı Kale’de Projesi”yle, 15 yönetici ve öğretmene 12 gün sürecek 96

saatlik hızlandırılmış teorik ve uygulamalı “Montessori Eğitici Eğitimi” kursu verildi.

Projenin kabul edilmesinden sonra Kale İlçe Milli Eğitim Müdürü Nurettin TIKIM ve GEKA

Genel Sekreteri Süleyman Alata tarafından protokol imzalandı. GEKA tarafından kabul gören Teknik Destek

projesi 42 proje arasından Denizli’de eğitim alanında kabul edilen üç projeden biridir.Projenin kabulünün ardından katılımcı öğretmenlerle birlikte “Montessori Işığı Kale’de Projesi”nin nasıl yürütüleceği ile ilgili İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Ersal Ersin Avcı tarafından bilgilendirme toplantısı yapıldı. Montessori Işığı Kale’de Projesi kapsamında kullanılacak materyaller tanıtıldı. Bu materyallerin öğretmenler tarafından sınflarda nasıl uygulanacağı anlatıldı.Kurs kapsamında öğrencilerin duyu alanlarına hitap edebilecek ve öğrenmelerine yardım edecek materyallerin sunuldu. Teorik derslerin ardından uygulamalı eğitime geçerek kursa katılan öğretmenlerden öğrendikleri birer materyali video kamera ile kayıt yaparak sunmaları istendi. Katılımcı öğretmenlerin kurs sonunda aldıkları sertifikaları ile yeni eğitim öğretim yılında öğrencilerine faydalı olacakları ve etkili bir seminer dönemi geçirdikleri vurgulandı.

Montessori Eğitim Felsefesi nedir?Maria Montessori, 20. yüzyılın başlarında her bir çocuğun bireyselliğine azami ölçüde uyan bir pedagoji geliştirir. Bu, çocuğun bireysel becerilerine ve ilgi alanlarına, bireysel öğrenme hızına ve karakter özelliklerine uygun bir pedagojidir.Bu, başka eğitim sistemleriyle karşılaştırıldığında çocuklara sağlanan olanaklar sayesinde, kendi seçimlerinin eğitimcinin onları isteklendirmesinin yerine geçtiği kendi eylemleri sonucu hataların denetlenebildiği bir eğitim sistemidir.Montessori eğitimi temelde kişiliğin oluşumu üzerinde durmaktadır. Maria Montessori bunu açıkça şu şekilde ifade etmektedir: “Eğitimde metot değil, insan kişiliği göz önüne alınmalıdır.”Çocuğun güçlü bir karakterde yetişmesini sağlamak için “bir bakıma fiziksel ve ruhsal bir hijyene” ihtiyaç vardır. Bu durumda yetişkinlerin görevi çocuğun içindeki yeteneği ve gizil gücü uyandırmak ve onları gelişim sürecinde desteklemektir.Montessori okullarında çocuklar, istedikleri materyalle, istedikleri zaman, istedikleri yerde çalışırlar. Dolayısıyla Montessori yönteminin özü, çocuğa önceden hazırlanmış bir çevrede kendi kendini geliştirebileceği şekilde hareket ve faaliyet özgürlüğü tanımayı amaçlayan, kendi kendine oluşan ve gelişen bir yöntem ve sistem anlayışıdır.

Page 88: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201680

DENİZLİ MESLEKİ EĞİTİMİNDE HEDEF 2023

Denizli İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz yaptığı açılış konuşmasında “Bugün çok önemli bir mesele için bir araya geldik. Mesleki anlamda ilimizin geleceğini garanti altına alabilmek için çalışmaktayız. Mesleki eğitim memleket meselesi, bireysel anlamda insanın hayat meselesidir. Meslekî eğitim iş sektörünün, fabrikaların her şeyi. Denizlili iş adamlarından sürekli aynı talebi duyuyoruz: “Ara eleman ihtiyacımız var.” Meslek liselerimizin sayısını artırıp oradan yüzlerce öğrenci mezun etmekten yöne değiliz. Biz mezun ettiğimiz öğrencilerimizi ara eleman değil “Aranan Nitelikli Eleman” olarak yetiştirmek istiyoruz. Meslek lisesi öğrencileri; ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için bilgili, donanımlı ve

meslekî anlamda kendisini iyi yetiştirmiş vizyon sahibi bireyler olmalıdır. Eğer bunları gerçekleştiremediğimiz ve sivil toplum kuruluşları ile sanayi bölgelerimizle işbirliği sağlayamadığımız takdirde sadece meslek lisesi mezunu, işsiz ve niteliksiz gençler yetiştirmiş oluruz. Öğrencilerimize teorikte ve pratikte kaliteli eğitim verebilirsek ve iş sahasında bilgili donanımlı, atölyelerde alanındaki makinelerde her şeyden anlayan bireyler olurlarsa ülkemizin geleceğine büyük yatırım yapmış olacağımıza inanıyorum. İlimizde 70 adet meslekî eğitim veren kurumumuz var. Her birinde kaliteli ve nitelikli eğitim vermek için gecemizi

Page 89: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 81

Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü, Denizli Sanayi Odası ve İŞKUR ortaklığında, Güney Ege Kalkınma Ajansı desteğiyle “Denizli Mesleki Eğitiminde Hedef 2023 Projesi” gerçekleştirildi.

gündüzümüze katıyoruz. Çalışmalarımızda bize desteklerini esirgemeyen valiliğimize, üniversitemize, sivil toplum kuruluşlarımıza ve hayırseverlerimize çok teşekkür ediyorum. Göreve ilk başladığım dönemde okul öncesi eğitim kurumlarımızın sayısı bir elin parmakları kadardı. Şu anda devletimizin yatırımları ve hayırseverlerimizin büyük katkıları ile ilimizde 68 tane o k u l öncesi eğitim kurumu var. Okul öncesinde Türkiye genelinde ilk üçün içerisindeyiz. Ege bölgesinde birinci sıradayız. Mesleki eğitim alanında da aynı başarıyı elde etmek istiyorum. Buradan okul müdürü arkadaşlarıma düşen iş, sahadaki iş kolları ile iyi diyalog kurmalarıdır” dedi.Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Rıza Erdem konuşmasında “Mesleki eğitimi iki yönüyle vurgulamak lazım. Bunlar meslek liseleri ve yüksek öğretimdir. Biz mesleki eğitimin yükseköğretim kısmını en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyoruz. yükseköğretimde nitelikli insan gücünü daha da artırabilmek için her arayış içerisindeyiz. Millî eğitim müdürlüğü ile de çalışmalarımızı işbirliği içerisinde yürütmekteyiz” dedi.Protokol konuşmalarının ardından Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Ramazan Yılmaz, “Denizli Mesleki Eğitiminde Hedef 2023” projesini hakkında katılımcılara sunu eşliğinde bilgilendirme yaptı. Proje kapsamında Denizli’de faaliyet gösteren ve ileri gelen 200 firma temsilcisi, 100 meslek örgüt temsilcisi, 300 ortaokul 4. Sınıf ve mesleki teknik lisede okuyan öğrenci grubu, 300 aile ve 100 mesleki ve teknik ile rehber öğretmeniyle yüz yüze görüşme yapılarak uygulanan anketin analiz sunumu PRP Araştırma ve Danışmanlık Şirketi yetkilisi Baykal Özcan tarafından yapıldı. “Denizli Mesleki Eğitiminde Hedef 2023 Projesi” hakkında konuşan Hayırsever İşadamları Osman Aydınlı, Ahmet Çalışkan ve Mustafa Özpek; Projede, meslekî eğitimde ve kaliteli meslek elemanlarının yetişmesindeki sorunların son derece mükemmel bir şekilde analizinin yapıldığını, bundan sonraki en önemli adımın kurumlar arası işbirliği ve koordinasyonun kurularak tespit edilen konuların çözümlenmesi olduğunu vurguladılar.

Page 90: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201682

Millî Eğitim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında 2010

yılında imzalanan protokol ile ülkemizde başlatılmış olan Beslenme Dostu Okul Programı çerçevesinde ilimizde eğitim öğretim veren üç okul daha sertifika almaya hak kazandı.İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz yapmış olduğu konuşmasında “Okullarımız her geçen gün standartlarını yükseltiyor. Modern ve sağlıklı eğitim alanları oluşturarak eğitim kalitesini ve başarısını artırmayı hedefliyoruz. Çocuklarımızın, gençlerimizin sağlıklı büyümeleri çok önemli. Sertifika almaya hak kazanan arkadaşlarıma yaptığı çalışmalardan dolayı teşekkür ediyorum” dedi.“Beslenme Dostu Okul Projesi” ile okullarda sağlıklı beslenme ve hareketli yaşam konularında duyarlılığın artırılması ve bu konuda yapılan iyi uygulamaların desteklenmesi ile okul sağlığının daha iyi düzeylere çıkarılması hedeflenmektedir. Bu anlamda okullarında proje kapsamında gerekli çalışmaları yapan Aydem Fen Lisesi, Perihan Kıbrıslıoğlu Anaokulu ve Hacı Semiha Kulaklı Anaokulu müdürlerine Perihan Kıbrıslıoğlu Anaokulunda düzenlenen törenle sertifikaları verildi.

Ortaokul ve ortaöğretim kurumlarında öğrenim gören

öğrencilere ders saatleri dışında ve hafta sonlarında derslerde başarılarını artırmak ve sınavlara hazırlamak üzere Ücretsiz Destekleme ve Yetiştirme Kursları hayata geçirildi.Mezun öğrencilerimize ise aynı kurslar ücretsiz olarak halk eğitim merkezlerinde verilmektedir. 2015 Temmuz ve Ağustos aylarında yaz dönemi kursları da kurumlarımızda açılarak öğrencilerimize hizmet vermiştir.Böylece velilerimize yük olmadan öğrencilerimizin okul eğitimini destekleyici, hazırlayıcı kursların devlet eliyle verilmesi ve yaygınlaştırılması amaçlanmıştır. Millî Eğitim Bakanlığın kurslarda örgün ve yaygın eğitimle ilgili okutulabilecek dersler ve haftalık ders saatleri çizelgeleri oluşturuldu. İl geneli gerekli planlamalar tamamlandı. Kurs kayıtlarında öğrencileri doğru yönlendirecek rehber öğretmenlerde görev alacak ve böylece okul müfredatları ile sınırlı dersler branş öğretmenleri ve rehber öğretmenler yönetiminde gerçekleştirilmiş olacaktır. 2015-2016 Eğitim Öğretim yılında 246 okulda/kurumda 2077 derslikte kurs açılmıştır.

Beslenme Dostu Okullar

Sertifikalarını AldıOkullarımız Haftasonunda da

Öğrencinin Hizmetinde

Page 91: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 83

Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğünün “Başarıyı İzleme ve

Geliştirme Projesi” kapsamında ortaöğretim öğrencilerine yönelik hazırladığı ‘Kariyer Günleri’ etkinliğinde öğrenciler, Oxford Üniversitesi Uzay Mühendisi ve Astrofizik uzmanı Dr. Selçuk Topal ile buluştu.İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz kariyer günlerinin açılışında yaptığı konuşmasında “Bugün sizlerle bir araya getirdiğimiz katılımcımızı gördüğünüzde aklınıza ‘Ben de Oxford Üniversitesinde eğitim alabilir miyim, doktora yapabilir miyim?’ sorularının geldiğini görüyorum. Kariyer günleri 1-2 saatlik bir program gibi görünse de sizlerin geleceğinin şekillenmesinde önemli bir yeri var. Bütün planlamalarımızı yaparken gençlerimizi alanlarında çok iyi kişilerle bir araya getirmeyi hedefliyoruz. Selçuk hocamıza bizlere ve sizlere ayırdığı bu değerli vaktinden dolayı çok teşekkür ediyorum. İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz’un konuşmasının ardından “‘İçinde Yaşadığımız Evren” konulu sunum yapan Oxford Üniversitesi Uzay Mühendisi ve Astrofizik uzmanı Dr. Selçuk Topal sunum sonrası öğrencilerin sorularını cevapladı.

İlimiz Çivril ilçesine 19 km uzaklıktaki 14 öğrencisi, 1 öğretmeni

bulunan ve birleştirilmiş sınıf olarak eğitim veren Sundurlu İlkokulu ülke genelinde bir ilke imza atarak “Okul Yolu Bilgi Sokağı” projesini hayata geçirdi.Sundurlu Mahallesinin okul yolu üzerinde bulunan bir sokağı; Sundurlu İlkokulu ve Pamukkale Üniversitesi işbirliği ile eğitim sokağına dönüştürüldü. Proje ile sokağın kenarlarındaki duvarlara okulda öğrenilen bilgilerin anlatımları, kısa notları ve görselleri çizildi. Öğrencilerin ders başarılarını arttırmayı, okulda öğrenilen bilgileri okula geliş gidişte tekrar ettirmeyi amaçlayan projede Türkçe, Matematik, Hayat Bilgisi gibi derslerde işlenen konulara ait kısa bilgi notları ve görseller boya aracılığıyla duvarlara aktarıldı.Türkiye’de bir ilk olma ve örnek bir uygulama olma özelliği taşıyan proje, duvarların taban boyasını öğrenci veliler desteğiyle uygulandı.

Kariyer Günleri

İlham Veriyor Okul Yolu

Bilgi Sokağı

Page 92: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201684

İl Millî Eğitim Müdürlüğüne bağlı Merkezefendi Çamlık Özel Eğitim

Uygulama Merkezi tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” dolayısıyla etkinlik gerçekleştirdi. Çamlık Özel Eğitim Uygulama Merkezi yöneticileri, öğrencileri, otizmli çocuklar ve aileleri Denizli Valiliği’nden başlayarak Gazi Bulvarı boyunca kortej oluşturdu. Çınar Meydanında İsmail Tosunoğlu Özel Eğitim İş Uygulama Merkezi öğrencilerinden oluşan Mehter Takımı konser verdi. Otizme dikkat çekmek ve toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla gerçekleştirilen etkinlikte konuşma yapan otizmli çocuk annesi Birsen Yurtseven “İki çocuk annesiyim. Çocuğum Canberk otizmli. Aslında otizmli çocuklar engelli değil. Onların özel eğitimle normal yaşantılarına devam etmeleri mümkün. Tabi burada ailelerin çocuklarına yaklaşımı da çok önemli. Çok çabuk sinirleniyorlar. Eğer küçük yaşlarda onlara sevgi ile yaklaşır, ilgi alanları iyi tespit edilebilirse, büyüdüklerinde daha sorunsuz bir yaşam sürebilirler” dedi.

Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü ve Pamukkale Üni.

Eğitim Bilimleri Enstitü Müdürlüğü arasında “Öğretmen Eğitimi” programına ilişkin protokol imzalandı. 2017 yılında bitecek protokol kapsamında 5.000’e yakın öğretmenin eğitim alması amaçlanıyor.Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü ve Pamukkale Üni. Eğitim Bilimleri Enstitü Müdürlüğü arasında imzalanan “Öğretmen Eğitim Merkezi” protokolü kapsamında, yaşam boyu öğrenme, eğitimdeki gelişmeler, yeni uygulamalar ve bilimsel çalışmalar alandaki uzman bilim insanları tarafından Millî Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı okullardaki öğretmenler ile paylaşılacak. Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü ve Pamukkale Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü tarafından imzalanan iş birliği protokolü, öğretmenlerin eğitimdeki yenilikleri ve gelişmeleri yakından takip etmeleri, alanlarında bilgi, beceri ve iletişim seviyelerini artırmayı amaçlamaktadır.Proje kapsamında öğretmenlere 17 alanda seminer verilecek ve seminerler 2017 yılı Aralık ayında sona erecek.

Öğretmen Eğitim Protokolü

İmzalandıÖzeliz, Farklıyız

Farkında mısın?

Page 93: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 85

Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü bünyesinde görev yapan

rehberlik öğretmenleri tarafından uzun ve yorucu bir program sonunda “Psikoeğitim Kitap Serisi” yayınlandı. Valilik, Büyükşehir Belediyesi ve İl Millî Eğitim Müdürlüğü’nün destekleri ile hazırlanan ve basılan ‘Psikoeğitim Kitap Serisi’ şiddetin önlenmesi, yılmazlık eğitimi ve bağımlılıkla mücadele başlıklı üç ana konuda okullardaki rehber öğretmenlere ışık tutacak. Kitaplar; cd, broşür ve afiş olarak da desteklendi. Kitapların tanıtım toplantısında İl Millî Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz, eğitimin sadece derslerin öğrenilmesi ya da akademik anlamda gösterilen başarılar ile gerçekleşmediğini, aynı zamanda öğrencilerin psikolojik, sosyal ve duygusal anlamda sağlıklı gelişimlerinin gerçekleşmesi ile de gerçek başarının elde edilmiş olacağını belirtti. Toplantıda kitapların hazırlanmasında görev alan 18 öğretmen Pamukkale Kaymakamı Veysel Beyru tarafından ‘Başarı Belgesi’ ile ödüllendirildi.

İl Millî Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı öğretmen ve yöneticilere yönelik

olarak Pamukkale Üniversitesi tarafından verilen Tezsiz Yüksek Lisans Programı Denizli Valiliğinde imzalanan protokol ile yenilendi.Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğüne bağlı her tür ve kademedeki resmi ve özel kurumlarda görevli kadrolu öğretmen, eğitim uzmanı, her kademedeki yöneticiler, şube müdürü ve maarif müfettişleri “Her Kademedeki Yönetici ve Öğretmenlere Yönelik Tezsiz Yüksek Lisans Yaptırılması” programına katılabilecek. Eğitim programını bitirenlere Pamukkale Üniversitesi tarafından “Tezsiz Yüksek Lisans” diploması verilecek. Önceki yıllarda da uygulanan programla bugüne kadar 90 idareci ve 45 öğretmen olmak üzere toplamda 135 personel “Tezsiz Yüksek Lisans” diploması aldı. Tezsiz Yüksek Lisans Programının uzatılması için yapılan yenileme protokolünün geçerlilik süresi ise 3 yıl olacak.

Rehber Öğretmenlerimiz

‘Psikoeğitim Kitap Seti’ HazırladıEğitimciler Kendini

Yeniliyor

Page 94: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 201686

Geçmiş zaman olur ki...

BOA-C.MF.7905-1

[Denizli Kadısı’ndan Sadrazam’a]Denizli’nin Delikliçınar mahallesinde bulunan ve halkın katkılarıyla yaptırılmış olan medresenin müderrisi Şeyh Mustafa oğlu Seyyid Şeyh Ahmed ölmüştür. Bu vefat nedeniyle medresedeki eğitim işi aksamaktadır. Bu yüzden yeni bir müderris atanması gerekmektedir. Vefat eden Şeyh Ahmed’in oğlu Seyyid Sadullah müderrislik için bizce uygun bir kişidir. Seyyid Sadullah’ın Delikliçınar mahallesindeki medreseye müderris olarak atanmasını ve kendisine yeni bir görev beratı verilmesini rica ederim. Son karar elbette efendimizindir. 6 Aralık 1835, [imza] Denizli Kadısı Ali Faiz

[Sadrazam’dan], Gerektiği şekilde tevcih edilsin. 18 Nisan 1836

Hazırlayan Muzaffer ÇETİNAraştırmacı/Yazar

Page 95: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

çınarOCAK 2016 87

Objektiften

1929 Cumhuriyet BayramıKatip Çelebi Mektebi (Şimdiki Arif Yalınkaya İlkokunun yerinde idi)

Page 96: Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğü Kültür Sanat Dergisidenizliarge.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2016_05/10024710_cinar_3.pdf · Bu sebeple geleceğimizin şekil almasında

denizli.meb.gov.tr