Çanakkale zaferi

54
Çanakkale Zaferi Hazırlayan: Mustafa Gedik

Upload: mustafa-gedik

Post on 23-Jan-2016

63 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Çanakkale Zaferi ile iglili fotoğraf albümü.

TRANSCRIPT

Page 1: Çanakkale Zaferi

Çanakkale Zaferi

Hazırlayan: Mustafa Gedik

Page 2: Çanakkale Zaferi

2 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Page 3: Çanakkale Zaferi

3 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Sanayi devrimi ile geliĢen Osmanlı düĢmanları, kolladıkları fırsatı sonunda bulmuĢlardı.

GüçlenmiĢ, geliĢmiĢ, Osmanlı’da olmayan teknolojiyi yakalayıp tüm güçleriyle “Hasta Adam” diye

tabir ettikleri Osmanlı üzerine aç kurt gibi saldırmıĢlardı. Birinci Dünya SavaĢı adı altında tüm

dünya, tek dünya Osmanlı’yı bitirme planlarını gerçekleĢtirmek üzereydi. Yanlız hesaba katmadıkları

bir Ģey vardı; Milletimizde olup onlarda olmayan inanç.

Page 4: Çanakkale Zaferi

4 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Allah yolunda, Ġslâm uğrunda canlarını feda eden yiğitlere, ölüler demeyin. Hayır onlar ölü değil,

ebedî hayat ile diridirler. Fakat siz onlardaki hayatın farkına varamazsınız.

(Bakara 154)

Page 5: Çanakkale Zaferi

5 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Kanlısırt’ta dikilen bir gazi alayının sancağı

Page 6: Çanakkale Zaferi

6 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

“BABAN GELĠRSE BENĠ HEMEN ÇAĞIR HA..!”

Balıkesir‟de Ali Sururi İlk okulu karşısındaki boşlukta, eski ayakkabı tamircisi, kır, pala bıyıklı

bir ihtiyar olan Cevdet (Alkalp) dede vardı. Bir akşamüstü konu Çanakkale‟ye gelince ağlamaya başladı.Ve

devametti…:“Rahmetli babam, Hafız Ali Çanakkale‟de kaldığında, anamın karnında yedi aylıkmışım. Onu

hiç tanımadım. Bir fotoğrafı bile yoktu. O günler çok zor günlerdi. Seferberliğin sıkıntıları, Kuvayi Milliye

zamanı, işgalyılları, kurtuluş, yokluk, sıkıntı… Çocukluğumuz hep ekmek peşinde, sıkıntıyla geçti. Ama

anam, benim çocukluğumdan itibaren her sokağa çıkışta, her nereye giderse yanıma gelir ve:

- Oğlum ben pazara gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha..!

- Ben teyzenlere gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha..!

- Ben komşulara gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha..! derdi.

Anam babamı bekledi durdu..Büyüdüm, dükkân açtım. Annem yine her bir yere gidişte dükkâna gelir,

gideceği yeri söyler ve “Babangelirsebeniçağır ha..!” diye eklerdi. Aradan yıllargeçti. Anacığım

ihtiyarladı.Gene hep değneğini kaparak banagelir ve “Baban gelirse beniçağır ha..!” diye tembihlerdi.Günü

geldi ağırlaştı.Ölüm döşeğinde bizimle helalleşti. “Bana iyi baktınız, hakkınızı helal edin” dedi. Bana döndü

yavaşça: “Baban gelirse ona: „Annem hep seni bekledi‟ de!” dedi. Birden irkilerek doğruldu vekapıya doğru

gülümseyerek: “Hoşgeldinbey, Hoşgeldin!” diyerek ruhunu teslim etti.”

Page 7: Çanakkale Zaferi

7 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

275 Kiloluk Mermiyi Kaldırıp Ocean Gemisini Batıran Seyit OnbaĢı

“Türklerin vatan sevgisiyle

dolu olan göğüsleri lanetli

ihtiraslara karĢı daima

demirden bir duvar gibi

yükselecektir.”

Mustafa Kemal ATATÜRK

Page 8: Çanakkale Zaferi

8 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Seyit OnbaĢı

Tek hayatta kalan batarya komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey kahraman evlatlarını kaybetmenin hüznü içindedir.

O anda bir ses Komutanım beni kurtarın! O sese doğru giden komutan toprağı eşeler ve ilk kurtulan er

Niğdeli Ali‟dir. Komutan ve Ali şehit ve yaralıları toplarken toprak üzerinde dikili duran bir ayağa rastlarlar

ve hemen toprağı kazıp çıkarırlar toprak altında oksijensizlikten baygın olan seyit‟tir. Komutan ve Yüzbaşı

Hilmi Bey Niğdeli Ali‟ye Evladım bu kurtarma işleri ikimizle olmayacak sen Seyit in yanından ayrılma

Boğaz Komutanlığı‟ndan yardım gelene kadar ben yakın birliklerden yardım almaya gidiyorum.

Bir müddet sonra kendine gelen şoku atlatan Koca Seyit Ali ne oldu anlatsana arkadaşlarım komutanım

toplarımız nerde? Diye sorarken gözü ayakta kalan tek topa takılır yattığı yerden oturarak doğrulduğunda

etrafı süzer bakar ki arkadaşlarının vücutları etrafa dağılmış bu manzara karşısında bir yanar dağın lavları

gibi püsküren Koca Seyit ayakta topa doğru koşar Niğdeli Ali şaşkındır Seyit bakar ki top sağlam yalnız

mermiyi kaldıracak mataforası (Vinci) bozuktur.

İşte o anda vatan millet sevgisi bayrak sancak sevgisi ve inancın çelikleştirdiği yerde duran 275 kg‟lık

mermiyi Niğdeli Ali yardımıyla kucaklayarak iki metre yükseklikte bulunan topun merdivenlerinden çıkarır.

Mermiyi namluya sürer ve infilak ettirir. Niğdeli Ali bu merminin hedefe isabet görebilmek için gözetleme

yerine gitmiştir. Gördüğü manzara düşmanın Ocean zırhlısına tam isabet kaydedilmiştir. Bu zırhlı o günkü

18 Mart Deniz Savaşın‟da batırılan üç zırhlıdan biridir. Bu olay bütün savaş sahalarında yankılar uyandırmış

ve sevinç yaratmıştır.

Page 9: Çanakkale Zaferi

9 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Gönüllü Bombacı

"Henüz 13 yaşında bir küçük

delikanlı... Fotoğrafın üzerinde

bir not... "Gönüllü Bombacı"

Başka bir bilgi düşülmemiş...

Duruşuyla, kararlığıyla,

gözlerinden okunan özgüveniyle

"Gönüllü Bombacı"...

Ne yapmıştı da ona bu sıfatı layık

görmüşlerdi?"

Page 10: Çanakkale Zaferi

10 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Kınalı Hasan

Hasan, Yozgat ilinin Sorgun kazasına bağlı Kara Yakuplar köyünden… Daha bıyıkları terlememiş bu

delikanlı, kendisi gibi gencecik arkadaşları ile beraber yayan yapıldak yürüyerek Yozgat‟tan çıkıp

Çanakkale‟ye ulaşmışlar. Burada 64. Piyade Alayı, 1. Tabur, 2. Bölüğe intisap edip çakı gibi Mehmetçik

olmuşlar. Zaten taburlar, alaylar Çanakkale‟de eriyip bittiği için cepheye gelen gönüllülere şiddetle ihtiyaç

vardır. İkinci bölüğün komutanı Yüzbaşı Sırrı Bey, askerlerini savaşa hazırlamak için onların talimlerinden

boş kalan istirahat anlarında onlarla tanışıp konuşmaya başlardı. Böyle bir vakitte Yüzbaşı Sırrı Bey,

Yozgatlı Hasan‟la da tanıştı. Hasan‟ın başındaki kına Sırrı Bey‟in dikkatini çekti. Cepheye gelen askerlerin

sağ ellerinde, sağ elinin üç parmağında ya da sağ ayağının parmaklarında kına görmeye alışıktı Sırrı Bey

ama baştaki kınayı ilk defa görüyordu. Hasan‟a bunun mânâsının ne olduğunu sorduğunda Hasan utandı,

üzüldü ve dedi ki komutanına ”Komutanım, buraya geleceğim vakit anam yaktı bu kınayı. Ben de niye diye

sormadım.” Sırrı Bey”

Öyleyse bir mektup yaz da sor bakalım, biz de öğrenmiş olalım.” Bunun üzerine Hasan: “Ben yazı

yazmasını bilmem ki komutanım.” Sırrı Bey “Öyleyse sen söyle bölük yazıcısı yazsın köyüne, bakalım ne

cevap gelecek”

-Baş üstüne komutanım.

Page 11: Çanakkale Zaferi

11 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Bir istirahat anında bölük yazıcısı Hasan‟ın yanına gelir. Hasan söyler, o yazar. Selam kelamdan sonra

Hasan, bulunduğu yerin güzelliğinden, çiçeklerin kokusundan, arkadaşlarının dostluğundan, komutanının

tatlı dilinden bahsettikten sonra, konuyu kınaya getirir.

-Anacığım, kumandanım saçımdaki kınayı sordu, ben bilemedim. Arkadaşlarımın arasında mahcup oldum.

Kardeşlerimi askere gönderirken sakın onların saçlarını kınalama. Onlar benim gibi mahcup olmasınlar.

Kınanın bir mânâsı varsa bildir de kumandanıma söyleyeyim.

Mektup Yozgat yollarına çıkar. Cevap gelir mi gelmez mi, anasına ulaşsa okur mu, okutur mu belli değil.

Lakin Çanakkale‟de sırtlan gibi saldıran düşmana karşı koymak lazım geldiği için ihtiyat kuvvetlerinin fazla

bekleyecek zamanı yoktur. 2. Bölük de savaşın en çetin alanlarında görev yapar. Bu öyle bir harptir ki,

dünyada eşi benzeri olmayan bir vahşet yaşanmaktadır. Anadolu‟nun kınalı koç yiğitleri, ellerindeki kıt

imkanlarla, adeta etten bir duvar örüp düşmana geçit vermeden namusları için, vatan için buruşmaya

başlamışlardır. Bu ateş cehenneminde nice kınalı koç yiğitlerimiz, körpecik delikanlılarımız şehit olmakta,

Avrupalının kan içen canavar makineleri, gemileri, topları Gelibolu‟yu bir kan gölüne çevirmektedir.

Aradan iki ay geçmiştir. Bir gün Yüzbaşı Sırrı Bey‟in bölük karargahına birkaç mektup ulaşmıştır.

Yozgat‟ın Sorgun İlçesi Kara Yakuplar köyünün köy katibi mektubu Hasan‟ın anasına ulaştırmışanasının

söylediklerini de yazıp cepheye yollamış. Mektup da anası şunları yazmış:“Yavrum, Hasanım, Kınalı

Kuzum, mektubun geldi, sanki dünyalar benim oldu. Köy katibi okudu, ben ağladım. Kumandanını pek

sevmişsin, ne güzel! O senin babının yarısıdır. Sakın ola yavrum kumandanının emrinden çıkma, önünden

Page 12: Çanakkale Zaferi

12 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

aykırı geçme. Ateşe bas dese

basasın yavrum. Kars‟tan,

Siirt‟ten, Adana‟dan, Uşak‟tan

arkadaşların olmuş. Birbirinizi çok

sevip iyi geçinirmişsiniz. Elbette

öylesi yakışır yavrum. Onlar senin

dünya ahret hakiki kardeşlerindir.

Sakın onları incitme yavrum.

Südümü sana helal etmem.

Kumandanın saçındaki kınayı

sormuş. Bunda bilmeyecek ne

varmış ki yavrum? Bizim burada

Allah için kurban seçilen koçların

başını kına ile süslerler. Ben de dört kardeşin içerisinde en çok seni sevdiğim için seni Hz. İsmail‟e kardeş

seçtim. O da kurban edilmek istendiğinde kınalanmamış mıydı? Yavrum, kıyamet günü, mahşer yerinde, o

kına senin işaretin olacak, o kalabalıkta seni kolayca bulacağım. Aha işte benim kınalı kuzum da burada

deyip seni bağrına basacağım. Anan Hatçe”

Page 13: Çanakkale Zaferi

13 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

5.Menzil Posta Heyeti

Page 14: Çanakkale Zaferi

14 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Mevzideki 15 Santimlik Obüs Bataryası

Page 15: Çanakkale Zaferi

15 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Yaralı arkadaĢını taĢıyan Anzak asleri.

Page 16: Çanakkale Zaferi

16 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

ANZAKLI ÖMER’ĠN HĠKAYESĠ

1957 yılında İstanbul Tıp Fakültesi‟nden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD‟ye giden doktor Ömer

Musluoğlu görev yaptığı hastahanede başından geçen çok enteresan bir hadiseyi şöyle anlatıyor:

“Amerika „ya gittiğim ilk yıllar ( 1957) lisanım pek o kadar iyi değil. newyork‟da Medical Center Hospital

adlı bir hastahanede görev almıştım. Fakat vazifem kan almak,kan vermek,serum

takmak,elektrokardiyoğrafi çekmek gibi işler.. Hastaya o kadar önem veriyorlar ki yeni doktorlar hemen

direk olarak hasta muayenesine ,tedavisine verilmiyıor. Diğer zamanlarda da laboratuarda çalışıyorum.Bir

hastaya gittim. Yaşlıca bir adam. Tahminen yetmiş beş yaşlarında tabii kendisi ile ingilizce konuşuyorum.

“Kan vereceğim kolunuzu açar mısınız?” Çünkü adamcağız kanser hastası olduğu halde üstelik kansızdı.

Elimde kan torbası da var tabii ki.. pazusunu açtım. Baktım pazusunda dövme şeklinde bir Türk bayrağı var.

Çok ilgimi çekti benim. Kendisine sormadan edemedim. “Siz Türk müsünüz?” Kaşlarını yukarıya kaldırarak

” Hayır “manasına işaret yaptı. Ama ben hala merak ediyorum: “Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?”

“Aldırma işte öylesine bir şey” dedi. Ben yine ısrarla dedim ki: “Fakat benim için bu bayrak çok önemli.

Dikkatimi çekti. Çünkü bu benim milletimin bayrağı,benim bayrağım…”Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin

derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde sordu:”Siz Türk müsünüz?” “Evet Türk‟üm….” İhtiyar gözlerime

bakarak tanıdık bir göz arıyor gibiydi.

Page 17: Çanakkale Zaferi

17 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Anlatmaya başladı: Yıl 1915. Çanakkale diye bir yer var Türkiye‟de .orada savaşmak üzere bütün Hıristiyan

devletlerden asker topluyorlardı. Ben Anzak‟tım Avustralya Anzaklarından …İngilizler bizi toplayıp dediler

ki: “Barbar Türkler Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar. Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış

durumda . birlik olup üzerine gideceğiz. Bu savaş çok önemlidir.” Biz de inandık sözlerine vaadetlerine…

Savaşmak isteyenler arasına katıldık. Avustralyalı Anzak ihtiyar anlatmaya devam ediyordu:

“Bizim yıkayan İngilizler,Türklere karşı topladığı askerlerin tamamını Çanakkale‟ye sevkediyorlarmış. Bizi

gemilere doldurup Mısır‟a getirdiler o zaman . Mısır‟da şöyle böyle birkaç ay talim gördük. Atış talimi .

ondan sonra da bizi alıp Çanakkale‟ye getirdiler.Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm. Öyle ki denize

düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor,gökyüzünde havai fişekler ,geceyi gündüze çeviriyordu

zaman zaman…Her taaruzunda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatının baharında can veriyordu.

Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti uzaktan gördükçe şaşırıyorduk. Teknolojik yönden çok çok

üstün olduğumuz gibi sayı bakımından da fazlaydık. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey neydi? İlk

başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı gibi Türkler barbarlıktan böyle saldırıyorlar. Meğer

barbarlıktan değil,kalplerinde ki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş . bunu nereden anladığımı

söyleyeyim.

Biz karaya çıktık. Taarruz edemiyoruz. Bizi püskürtüyorlar. Tekrar taaruz ediyoruz. Bizi tekrar

püskürtüyorlar. Tekrar taaruz ediyoruz. Derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim bir dipçik darbesiyle

kendimden geçmişim.

Page 18: Çanakkale Zaferi

18 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Meraktan ağzım açık yaşlı Avustralyalıyı dinliyorum. Savaşın dehşetli anılarını anlatırken hastalığına

rağmen tir tir titremeye başlamıştı. Devam etti:Gözlerimi açtığımda kendimin yabancı insanların arasında

gördüm. Nasıl korktuğumu anlatamam. Çünkü İngilizler bize Türkleri barbar,vahşi kimseler olarak tanıttı

ya…Ama dikkat ettim. Yaralarımı sarmışlar. Bana hiç de öfkeli bakmıyorlar. Kendime geldim iyice bu defa

çantalarında bulunan yiyeceklerden ikram ettiler bana. İyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok çok azdı. Bu

haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı. Şoke oldum doğrusu. Dedim ki; kendi

kendime:Bu adamlar isteseler şu anda beni öldürdüler. Ama öldürmüyorlar… Veyahut isteseler önceden

öldürebilirlerdi. Halbuki beni cephenin gerisine götürdüler. Biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı.Bu

duygularla “Yazıklar olsun bana” dedim. “Böyle asil insanlarla niye ben savaşıyorum ben . Niye savaşmaya

gelmişim. Bu İngiliz milleti ne yalancıymış ne kadar Türk düşmanıymış”diyerek pişman oldum. Ama bu

pişmanlığım fayda etmiyor ki… Bu iyiliğe karşı ne yapsam düşündüm durdum günlerce…..Nihayet bize

serbest bıraktılar. Memleketime döndüm. İşte memlekette Türk milletini ömür boyu unutmamak için koluma

bu dövme Türk bayrağını yaptırdım. Bu bayrağın esrarı bu işte.Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken

o devam etti:Talihin cilvesine bakın ki o zaman ölmek üzere iken yaralarıma iyileştirerek ,sıhhate

kavuşmama çaba sarfeden Türkler idi. Şimdi de Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba

sarfeden bir Türk…

Ne garip değil mi? Avustralya „dan Amerika‟ya gelirken bir Türkle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim.

Size minnettarım. Siz Türkler gerçekten çok merhametli insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar… Buna bütün

Page 19: Çanakkale Zaferi

19 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

kalbimle inanıyorum.Peşinden nemli gözlerle “Bana adınızı söyler misiniz? Dedi. “Ömer” cevabını verdim.

Gayet merakla tekrar sordu:Peki niçin Ömer ismin, vermişler sana ?Babam müslümanların ikinci halifesi

isminden ilham alarak bana Ömer adını vermiş.Yahu senin adın müslüman adı mı ?Ben “Evet, Müslüman

adı” deyince yüzüme baktı baktı,birden doğrulmak istedi. Ban mani olmak istedim. Israr etti.Ama niye ısrar

ediyordu?İhtiyarın ısrarına dayanamayıp yatakta oturmasına yardım ettim. Gözleri dolu soluydu. Yüzüme

bakarak dedi ki:Senin adın güzelmiş. Benim adım şimdiye kadar Mr. Josef Miller idi. Şimdiden sonra

“Anzaklı Ömer” olsun.Olsun. Peki doktor beni müslüman eder misin?Müslüman olmak zor mu ?Şaşırdım.

Nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar gelmişti. Meğer o yaşa gelinceye kadar içten içe hep

düşünüyormuş da kimseyle konuşamadığı için ,soramadığı için konuşamıyormuş..Tabii dedim müslüman

olmak çok kolay.Sonra kendisine imanın ve İslamın şartlarını anlatırım. Kabul etti. Hem kelime-i şahadet

getiriliyor, hem de çocuklar gibi ağlıyordu.Yaşlılık bir yandan,hastalık bir yandan b,ir de yıllardan beri

içinde kavuşmak isteyip de bilemediği için kavuşamadığı İslamiyet‟e olan hasretin sona ermesi bir yandan

bu yaşlı gönlü duygulanmıştı. …Mırıldandı:Siz müslümanlar tesbih çekersiniz bana da bir tesbih bulsan da

ben de yattığım yerden tesbih çekerek Allah‟ımı ansam olur mu?Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş

esnasında Hakkı‟ı zikretmeyi ihmal etmiyormuş. Neyse uzatmayayım hemen bir tesbih bulup kendisine

getirdim.

Page 20: Çanakkale Zaferi

20 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Hasta yatağında tesbih çekiyor,biz de gerektiğinde tedavisiyle ilgileniyorduk. Fakat benim için o daha bir

başkalamıştı. Müslüman olmuştu.Bir gün yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica ettim.Beni yalnız

bırakma olur mu?Ne gibi Ömer amca ?Ara sıra gel de bana İslamiyeti anlat!sen çok güzel şeylerden

bahsediyorsun. O sözleri duydukça kalbim ferahlıyor.O günden sonra her gün yanına gittim. Bildiğim

kadarıyla dinimizi anlattım. Fakat günden güne eriyip tükeniyordu.Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum .

hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum. “Doktor Ömer! Lütfen 217 numaralı odaya

gelin!”Dedim ki içinden “Bizim Ömer amca galiba yolcu?”hemen yukarı çıktım. Odasına vardığımda

gördüğüm manzara aynen şöyleydi:Sağ elinde tesbih açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk

bayrağı,göğsünde imanı ile ,koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu.Hemen başucuna oturdum.

Kendisine kelime-i şehadet söylettirdim. O şekilde kucağımda teslim-i ruh etti….Bir Çanakkale gazisi

görmüştüm. Yıllar sonra da olsa Müslüman Türk milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip

olmuştu.“Ne yalan söyleyeyim,ağladım.”

Page 21: Çanakkale Zaferi

21 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Askerlere Yemek Dağıtımı

Page 22: Çanakkale Zaferi

22 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal'in Ġstanbul'dan Gelen Misafirlerle GörüĢmesi

Page 23: Çanakkale Zaferi

23 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Page 24: Çanakkale Zaferi

24 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

1 Mecidiye Borç

Kocadere köyünde büyük bir sargı yeri kuruluyor. Kimi Urfalı, Kimi

Bosnalı, Kimi Azerbaycanli, Kimi Adıyamanlı, Kimi Gürünlü, Kimi Halepli çok sayıda

yaralı getiriliyor…Bunlardan biri Lapsekinin Beybaş Köyündendir ve yarası oldukça ağırdır.

Zor nefes alıp vermektedir. Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine

yapışır. Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından. „Ölme

ihtimalim çok fazla… Ben bir pusula yazdım… Arkadaşıma ulaştırın…‟ Tekrar derin nefes alıp, defalarca

yutkunur: „Ben…Ben köylüm Lapseki‟li İbrahim Onbaşından 1 Mecidiye borç aldıydım… Kendisini

göremedim. Belki ölürüm. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin‟ „Sen merak etme evladım‟ der Komutanı,

kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okĢar. Az sonra komutanının kollarında Ģehit olur ve son sözü

de “söyleyin hakkını helal etsin” olur…

Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor. Bunlardan çoğu daha sargı yerine

ulaştırılmadan şehit düşüyor. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor.

İşte yine bir künye ve yine bir pusula. Komutan göz yaşlarını silmeye daha fırsat bulamamıştır. Pusulayı

açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır. Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine ne de göz yaşlarına

engel olamaz…

Page 25: Çanakkale Zaferi

25 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

PUSULADAKİ

NOT:

“Ben Beybaş

Köyünden

arkadaşım

Halil‟e 1 mecit

borç verdiydim.

Kendisi beni

göremedi. Biraz

sonra taarruza

kalkacağız. Belki

ben dönemem.

Arkadaşıma

söyleyin ben

hakkımı helal

ettim.”

Anafartalar Grup Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, karagâh önünde arkadaĢları ile birlikte

Page 26: Çanakkale Zaferi

26 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

KALANLARA SELAM OLSUN

Bu dunyadan gider olduk,

Kalanlara selam olsun.

Bizim icin hayir dua,

Kilanlara, selam olsun.

Ecel buke belimizi,

Soyletmeye dilimizi.

Hasta iken halimizi,

Soranlara, selam olsun.

Tenim ortaya acila,

Yakasiz gomlek bicile.

Bizi bir asan vech ile

Yunanlara, selam olsun.

Yunus Emre

Page 27: Çanakkale Zaferi

27 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Siperlerde DüĢman Gözetleyen Mehmetçikler

"Çanakkale Muharebeleri, bir

hayat müdafaasıdır. Çanakkale

Muharebelerinin sonunda ya

kanlı bir ölüm yahut Ģanlı bir

yaĢamak vardır. YaĢamak,

ancak bu muharebeleri

kazanmakla mümkün olacaktı.

Türkler, Çanakkale’yi yaĢamak

için müdafaa ettiler."

Page 28: Çanakkale Zaferi

28 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Page 29: Çanakkale Zaferi

29 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Page 30: Çanakkale Zaferi

30 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Page 31: Çanakkale Zaferi

31 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Çanakkale'de Bowet zırhlısını batıran top ve eratı

"O gün sahil bataryalarımızda bulunan askerler, subaylar ve komutanlar cidden takdir edilecek bir

fedakârlıkla, yani cesaretin sabrın sonuna kadar toplarını kullanmışlar, vazifelerini ifa etmişlerdir.

Düşünün ki birçok çökmeler, infilâklar, yangınlar, kayıplar arasında, daimi ateş karşısında, tahrip edici

ateşler altında, bunlar hiç titremeden vazifelerini yapmışlardır."

Mustafa Kemal ATATÜRK

Page 32: Çanakkale Zaferi

32 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Top BaĢındaki Ġngiliz Askerleri

“Birinci Dünya Savaşı‟nın En Berbat Savaşı” olarak adlandırdıkları Çanakkale Savaşındaki

yenilgilerini hazmedemeyen İngilizler, bugün bunu başarısız liderliğe, Türk askerleri ve bölge

hakkında yetersiz istihbarata ve Türk güçlerinin olağanüstü direnmesine açıkça

bağlayabiliyorlar.

Page 33: Çanakkale Zaferi

33 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Gemideki Genç HemĢire Tarafından Çekilen Ġngiliz Askerleri Ġstirahatte.

Page 34: Çanakkale Zaferi

34 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Sipherde düşman bekleyen askerlerimiz

Page 35: Çanakkale Zaferi

35 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Aynalı Silahı ile Siperde Bir Anzak Askeri

Page 36: Çanakkale Zaferi

36 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Avustralyalı Elion Cammbell’in Hatıra Defterinden Alınan Bir Gerçekte ġöyle Yazar;

“Ateşkes sırasında Türkler şehitlerini gömüyorlardı. Arkadaşlarımızdan birkaç kişi gönüllü olarak onlara

yardım etmek istedi ve bu korkunç görevde dost ve düşman iş birliği yaptılar…” İşte bu sırada yapılan

konuşmalarda açlığını hissettiren bir Mehmetçiğe, bir Avustralyalı asker sığır eti ve bisküvi getirir.

Mehmetçik bu hareket karşısında hislendi. Sonunda görev tamamlanmıştı. Her iki tarafın da askerleri

siperlerine çekilmiş bekliyorlardı. Vurulan silah arkadaşlarına son vedalaşma bitmişti.Türk subayı bir kaç

adım ilerledi ve selam verdi. Bizim subaylarımız da selam aldılar. Böylece ateşkes sona ermişti.

Düşmanlarımızın nezaketlerinde bir yüce ruhluluk, bir soyluluk vardı. dünya şövalyeliğinin kutsal emaneti

onlardaydı sanki. Birkaç hafta sonra Avustralyalı askerler Türk siperlerine karşı büyük bir saldırıya geçerler.

Mücadelenin şiddetli bir anında Avustralyalı bir asker ağır şekilde yaralanarak Türk siperlerinin yakınına

düşer. Yaralı asker acılı bir şekilde can çekişmeye başlar. Bundan sonrasını Cambell şöyle anlatıyor:

“Mermi yağmurunun ortasında bir Türk, siperden fırlayarak yaralı askerimizi sırtına aldı ve bizim hatlara

doğru taşımaya başladı. Türk, sırtındaki Avustralyalı ile birlikte yaralanmadan siperlerimizin korkuluklarına

ulaştı ve sırtındaki arkadaşımızı kıyıdan aşağıya yavaşça bıraktı… Sonra bu Türk kendi hatlarına doğru

yöneldi. Fakat birçok yerinden yaralanıp yere düşmeden önce ancak üç ya da dört adım atabilmişti. Ve

oracıkta şehit düştü. Meçhul bir şekilde, fakat kahraman olarak şehit düştü.

Yaralı Avustralyalı, aç Türk‟e sığır eti ve bisküvi getiren askerdi. Onu sırtında siperlerimize taşıyan Türk,

onun kumanya verdiği askerdi.”

Page 37: Çanakkale Zaferi

37 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

“Türklerden Gelen Yemek Kokularıyla Anzaklara ĠĢkence Yapıldı”

Evet, the Daily Telegraph adlı gazetenin attığı baĢlık tam olarak böyle.

Page 38: Çanakkale Zaferi

38 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Abi KardeĢ Askerde Ġki Anzaklı, Ġkisi De Gazi

Page 39: Çanakkale Zaferi

39 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Cemaatle Bayram Namazını Kılan Ordumuz

Page 40: Çanakkale Zaferi

40 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!

Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir.

Mevlana Celaleddin Rumi

Page 41: Çanakkale Zaferi

41 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

“Tayyare”leriyle Osmanlı Askerleri

Page 42: Çanakkale Zaferi

42 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal

Bu öyle alelâde bir taarruz değil,

herkesin baĢarılı olmak veya ölmek

azmiyle harekete hazır olduğu

taarruzdur. Hattâ ben komutanlara

Ģifahen verdiğim emirlerde Ģunu

ilâve etmiĢimdir:

- "Size ben taarruz emretmiyorum,

ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye

kadar geçecek zaman zarfında,

yerimize baĢka kuvvetler ve

komutanlar geçebilir."

Page 43: Çanakkale Zaferi

43 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Kahraman Mehmet ÇavuĢ

"Sağ kolumu kaybettim. Zararı

yok. Sol kolum var. Onunla da

pekâlâ iĢ görebilirim. Beni üzen

ve yeniden birliğime katılarak,

düĢmanla çarpıĢmama engel

olan Ģey, yaramın henüz

kapanmamıĢ olmasıdır.

Hastahaneden çıkıp, harbe

iĢtirak edemediğim için beni

mazur görünüz. Affediniz

komutanım."

Mehmet ÇavuĢ'un hastaneden

yazdığı mektuptan

Page 44: Çanakkale Zaferi

44 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Arıburnu'nda 19 ncu Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, Esat PaĢa ve diğer komutanlar

"O kahramanlar, baĢlarında fedakâr

subayları olduğu halde,

durdurulamayan saldırılarıyla ilk

düĢman hattını bire kadar boğdular.

Bundan baĢka önlerine rastlayan,

yardıma gelen bütün düĢman

birliklerini periĢan ettiler. "

Mustafa Kemal ATATÜRK

Page 45: Çanakkale Zaferi

45 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Çanakkale civarında eğlence yapan birlik

Page 46: Çanakkale Zaferi

46 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Cephe Gerisinde Ekmeklerini PaylaĢan Mehmetçikler

Page 47: Çanakkale Zaferi

47 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Çanakkale'de Atlı Topçu Subayları

Page 48: Çanakkale Zaferi

48 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Yedinci Tümen Karargâhı Abdurrahman Bayırı'nda düĢmanın çekilmesini müteakip sahili ve

düĢman siperlerini seyrederken

Page 49: Çanakkale Zaferi

49 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Yaralı Türk Askerine Yemek Yediren HemĢire

Page 50: Çanakkale Zaferi

50 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Elinizde bulunan bu albümde yazan Çanakkale hikayeleri ve yaz(a)madığım daha niceleri gerçek

üstü, mucizevi Ģeyler gibi gelebilir kulağa ama, savaĢı kazanmamız da, Ģu an Dünyanın boĢlukta kendi

etrafında dönmesi de, GüneĢle arasında bulunan hassas denge gibi bir mucize değil mi?

Mustafa Gedik

Page 51: Çanakkale Zaferi

51 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Kaynaklar

http://www.tsk.tr/8_tarihten_kesitler/8_3_canakkale_muharebelerinden_kesitler/resim3.htm

http://www.ekrembugraekinci.com/resimler/DB%2024.03.10.jpg

http://www.dailytelegraph.com.au/news/national/anzacs-tormented-by-cooking-aromas-by-the-

turks/story-e6freuzr-1226158540050?nk=3e6fd258bbbba032c4031c5a7e0a6e03

http://www.tsk.tr/8_tarihten_kesitler/8_3_canakkale_muharebelerinden_kesitler/resimler/20.j

pg

http://www.telegraph.co.uk/history/world-war-one/10596251/Unseen-First-World-War-

photographs-show-troops-at-play.html

http://www.history.co.uk/locations/gallipoli

http://www.tsk.tr/8_tarihten_kesitler/8_3_canakkale_muharebelerinden_kesitler/emir5.htm

http://www.tsk.tr/8_tarihten_kesitler/8_3_canakkale_muharebelerinden_kesitler/resim66.htm

http://www.telegraph.co.uk/history/world-war-one/10563803/Anzacs-will-be-honoured-in-war-

centenary-No-10-says.html

http://www.tsk.tr/8_tarihten_kesitler/8_3_canakkale_muharebelerinden_kesitler/resim73.htm

http://www.tsk.tr/8_tarihten_kesitler/8_3_canakkale_muharebelerinden_kesitler/resim2.htm

http://www.ataturkinkilaplari.com/cs/48/seyit-onbasi-%E2%80%93-hikayesi---canakkale-

savasi-anilari.html

Page 52: Çanakkale Zaferi

52 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

http://www1.gantep.edu.tr/~sgurkan/siir/yunus4.html

http://www.tsk.tr/8_tarihten_kesitler/8_3_canakkale_muharebelerinden_kesitler/resim4.htm

http://www.tsk.tr/8_tarihten_kesitler/8_3_canakkale_muharebelerinden_kesitler/resim32.htm

http://secmehikayeler.com/kahramanlik-hikayeleri/muhtesem-bir-canakkale-hatirasi-cevdet-

dede-baban-gelirse-beni-hemen-cagir-ha.html

Page 53: Çanakkale Zaferi

53 | Ç a n a k k a l e Z a f e r i

Bu fotoğraf albümü kar amacı gütmeden internetten çeşitli kaynaklardan derlenmiştir. Dileyen

yazdırıp kullanabilir yada pdf olarak kopyasını dağıtabilir fakat bu albüm parayla satılmaz, ticari amaçlar

için kullanılamaz.

Mustafa Gedik

2015

Page 54: Çanakkale Zaferi

@drmustafagedik