cadı kazanı 6 (mayıs-haziran 2009)
DESCRIPTION
ASPEG (Anadolu Speleoloji Grubu) e-bülteniTRANSCRIPT
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009
Sayı 6 Mayıs-Haziran 2009 ASPEG E-Bülteni'dir
Karanlığı Fotoğraflamak– Chris Howes 4
KuĢkayası ilkler—Erkin Ozan Yıldız 7
Soğucak Mağaraları—Nuray ġahin 8
Mağara Çekirgeleri—M. Sait Taylan 10
BÜMAK’la Gurbettepe Kuylucu Gezisi
1988—Hadi Ġstanbullu 14
2 Film 1 EleĢtirmen—GülĢen Küçükali 17
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 2
© Tüm hakları saklıdır. Bülten içeriği kaynak belirtmek Ģartıyla ticari olmayan amaçlarla kullanılabilir. Ön kapak fotoğraf : Ender Usuloğlu Arka kapak fotoğraf : Ender Usuloğlu
ASPEG
Anadolu Speleoloji Grubu
www.aspeg-tr.org
Bülten ekibinden..... Geziler hız kesmeden devam ediyor.
Mayıs ve Haziran aylarında da Küre Milli Parkına
gezilerimize devam ettik. Derin kuyluçlardan mi-
nicik mağaralara kadar önümüze ne çıkarsa hari-
talıyoruz. Ocak’dan bu yana 22 harita çizmiĢiz ve
son gezideki 12 mağaranın çizilecek (bu kelimele-
ri yazarken bile birileri biten haritaları gruba atı-
yor) haritaları dahil değil.
ASPEG, bir sevgi pıtırcığı grubu olduğu için hep
mağaraya da girmiyoruz hani..Sualtı AraĢtırma
Derneği Ġstanbul Ģubesi ile tanıĢıp, caz eĢliğinde
yemek yemek, Ali Aytan’ın stand-up (ayakta ya-
pılan) komedisi, gezi yemekleri, zihni sinir proje-
leri deneyelim derken zaman akıp geçti ve yine
bir bülten yayımlamaya geldik.
Arada bir nefeslendik ve kendimizi uzun zaman-
dan sonra Toroslar’a attık. Hazır oralara kadar
gitmiĢken, Balkan Federasyon kampına da katıldık
ve 3 tane sunum yaptık. Birçok yerli yabancı ma-
ğaracıyla muhabbet ettik ve tanıĢtık. Eskilerle bu-
luĢtuk (Eski BÜMAK’lı Hadi, Bülo), bizi kırmadı ve
Hadi güzel bir BÜMAK anı yazısı yazdı.
Ġyi okumalar, sevgiler.
Bu sayıda
Gezilerden ve Etkinliklerden kısa kısa ......... 3
Speleokültür-Karanlığı Fotoğraflamak ......... 4
KuĢkayası Ġlkler ! ......... 7
Soğucak Mağaraları; Aileboyu mağaracılık ......... 8
Bilgi Kırıntıları (Mağara Çekirgeleri) ........ 10
Mağara Fotoğrafları ........ 11
Biliyor muydunuz? ........ 12
Speleosanat ........ 13
BÜMAK’la Gurbettepe Kuylucu Gezisi ........ 14
2 film 1 EleĢtirmen ........ 17
Aramızdan Ayrılan ........ 18
YaĢadıklarımız ........ 19
Bülten Ekibi
Tuğçe Arık (Speleokültür, Biliyor muydunuz?)
Emine Azak (Son okuma)
Gülşen Küçükali (Gezi/Etkinlikler den kısa kısa, Yaşadık-
larımız)
Ender Usuloğlu (Yayına hazırlama, Speleosanat)
Katkıda Bulunanlar: Hadi İstanbullu, Gülşen Küçükali, Ender
Usuloğlu
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 3
GGGeziler ve eziler ve eziler ve EEEtkinlikler tkinlikler tkinlikler kısa kısa...kısa kısa...kısa kısa...
KuĢkayası Gezisi
16-20 Mayıs tarihlerinde, 22 kiĢilik bir ekip ile Bartın,
Yukarıdere Köyü, Göksu Mahallesi sırtında, Küre Dağ-
ları Milli Parkı sınırları içinde yer alan kamp yerini
merkez alarak daha önceden haber aldığımız mağara-
ları ve bölgedeki yeni ihbarlar araĢtırıldı. KuĢkayası 1
ismini verdiğimiz mağara, dikey olmasına rağmen
inanılmaz güzellikte oluĢumlara sahipti. KuĢkayası
1'in yaklaĢık 20 m uzağında ve aynı duvarda tesbit
edilen KuĢkayası 2 Mağarası ölçüldü, haritalandı ve
mağara içinden birçok canlı örneği toplandı.
Gölcük Mağarası ölçüldü ve haritalandı.
Soğacak Yaylası’nda KeĢif ve Harita ÇalıĢması
30 Mayıs 2009 günü Nuray Ada, Murat ġahin ve Bib-
lo'dan kurulu ASPEG aile ekibi Adapazarı / Soğucak
Yaylası'nda yeni keĢfedilen mağarayı araĢtırmak ve
ölçmek üzere yola çıktı. Ekip, Nuray'ın liderliği, Biblo'-
nun co-pilotluğu ve Murat'ın Ģöförlük ve malzeme ta-
Ģıyıcılığı ile Soğucak Yaylası'ndaki mağaraya ulaĢtı. Ġki
kiĢilik aile ekibimiz mağaranın ilk 175 metresini ölçtü.
ASPEG Antalya Ekibinin Akseki Faliyeti
ASPEG Antalya üyeleri ilk faaliyetlerini Akseki'de dü-
zenlediler. Ender, Özgür, Emel, Gökhan ve Sinan'dan
oluĢan ekibin ilk durağı Telefağa Obruk'u idi. Pazar
günü, Ender, Emel ve Sinan; diğer ihbar olan Güver-
cinlik Obruk'unu aramak için yola koyuldu. Obruk
aranırken yol üzerinde 2 mağara bulundu ve hemen
ölçümleri alındı. Ġki günün sonunda elimizde 4 harita
ve güzel anılar kaldı.
BaĢkan Ali Aytan’dan “stand-up” Gösterisi
5 Haziran akĢamı Beyoğlu'nda, Hamam'da idik. Ye-
mek güzel, sohbet çok keyifli idi. Ġlerleyen saatlerde
ise gecenin sürprizi olarak Ali Aytan mikrofonu eline
aldı ve "stand-up" ı yan iĢ olarak yapabileceğini he-
pimize ispat etti. Ayıpınarı Mağarası'nın isminin
Aylapınarı'na dönüĢmesi, PınarbaĢı Buzluk Ġni'nin
kendisi tarafından tek baĢına ölçülmesi hikâyeleri tüm
katılanları yerlere yatırdı.
Aspeg, Sad BuluĢması
9 Haziran 2009 SAD'ın Ġstanbul BuluĢması'nda
ASPEG olarak yer aldık. SAD üyeleri 15,
ASPEG üyeleri ise 8 kiĢi idi.
Küre Dağları Milli Parkalar Projesi ÇalıĢmaları
Devam Ediyor
AraĢtırma bölgesinde yeralan Armutlu, Zoni yaylası
çevresinde on kiĢilik bir ekibin yedi günde on iki ma-
ğara haritası ve bir yığın ihbarla döndüğü gezi olduk-
ça verimli geçti. Armutlu'da; Kayadibi Mağarası, Si-
nekli Mağara, Kurtyolu Düdeni, Kurtyolu 1 ve
Kurtyolu 2, Zoni'de ise Zoni Düdeni ölçüldü ve örnek-
ler toplandı.
ASPEG, BSU Kampında
TMB (Türkiye Mağaracılar Birliği) tarafından Antalya
Olimpos'da düzenlenen BSU (Balkan Speleological
Union) kampına katılan Aspeg ekibi iki gece boyunca
üç tane sunum yaptı. Aspeg tarafından yürütülen
araĢtırma projeleri ve mağara haritaları üzerine olan
sunumlar aynı zamanda belgesel niteliği taĢıdığından
izleyiciler tarafından ilgiyle karĢılandı.
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 4
SpeleoSpeleoSpeleo---KültürKültürKültür
GĠRĠġ
Mağaraları ziyaret edenler genellikle baĢlangıçta günı-
Ģığının olduğu ağızları ziyaret ediyorlardı ama özellikle
kraliçe Elizabeth döneminde merak düzeyi giderek ar-
tıyordu.
Meraklı insanlar, gerçek anlamda mağaraların ne ka-
dar ilerlediğini mağaraya girmeden, yüzeyden bir Ģe-
kilde değiĢik yöntemler bularak keĢfetmeye çalıĢıyor-
lardı. Mesela 1600 yılında Robert Dudley,
Derbyshire’daki Eldon Hole mağarasına merak sarmıĢ-
tı. Bu mağaranın ağzındaki karanlık deliğin, sonsuz bir
boĢluğa veya en azından bir iki bin feet derinliğe ulaĢ-
tığı zannedilirdi. Dudley, gerçeği bulmak için, kölesi
George Bradley’i bir ipin ucuna bağlayıp o karanlık de-
rinlikten aĢağı sallandırmıĢtı. Ne yapılsa da ip yetme-
miĢ, zavallı köle yüzeye geri çekilmiĢti. Köle’nin saçları
beyazlamıĢ ve delirmiĢti zaten bir iki gün sonra da
Ģoktan ölmüĢtü.
Böylesi durumlar zaten mağaraları çevreleyen mit ve
kahramanları aydınlatmak için yeterli değildi. 18 ve
19. Yüzyıllarda insanları okuma merakı sarmıĢtı. Bu
sayede kitap sayısı artmıĢ, yazarlara mağaraları öz-
gürce açıklama ve tasvir etme olanağı sağlanmıĢtır.
Gezginlerin uzakları dolaĢarak para kazanmaları ve
deneyimlerini ―oturanlar‖ için kitap haline getirmeleri
önemlidir.
Günümüzde olduğu gibi, resimler kitapların satıĢını
kolaylaĢtırıyordu. Fotoğraf öncesi, tahtaya çizimler ve
gravürler çok önemliydi. Hem çoğaltılabilirler hem de
kitabın içinde satılabilirlerdi. 1800’lerin baĢında gra-
vürcülük oldukça iyi bir iĢti. Yayımcı yayınlayacağı gra-
vürleri iĢ bilenlere havale ederdi. Örneğin, coğrafi bir
resim için, ressam o bölgeye gider, bir çizim veya su-
luboya ile resmeder daha sonra gravürcü bu resmi alır,
plaka üzerine çalıĢır ve baskıya hazır gravür haline ge-
tirirdi.
1900’lü yıllarda , kamuoyu giderek hem daha fazla çe-
Ģit hem de sayısal anlamda çok daha fazla gravürler
ve resimler talep etmeye baĢladı. Bazen bu resimler
renklendiriliyordu. Bütün bunlara rağmen gravür ve
benzeri resimlemelerin problemleri vardı. Bir kere her
zaman doğru değillerdi (çizilen objeye benzerlik) ve
çoğaltmak kolay olmuyordu. Bütün bu problemlere çö-
züm fotoğraftı ve baĢladığında gravür piyasasını tama-
men çökertti.
1839 yılında, Niepce’nin ilk buluĢu üzerine, Fransız
Louis Daguerre, ―daguerret tipi iĢlemi keĢfetti ve Fran-
sız ordusuna sattı. Ordu da bu buluĢtan herkes fayda-
lansın diye paylaĢtı. BuluĢ, metal bir plaka üzerine im-
ge oluĢturmaktı. Kamera büyükçe bir kutu gibiydi ve
önünde bir lensi vardı. BuluĢun, halkın üzerindeki etki-
si olağanüstüydü, özellikle ressamlar ve sanatkarlar
büyük bir ĢaĢkınlığa uğramıĢlardı. Parisli sanatçı Paul
Delaroche, ―bugünden itibaren resim ölmüĢtür‖ diye
beyanat vermiĢti.
Bugün, bu buluĢun yarattığı farfarayı hayal etmek zor.
Fotoğraf çekmek için artık bir ressamın veya gravürcü-
nün yeteneklerini öğrenmek gerekmiyordu. Gravürcü-
ler iĢlerinin engellenmesinden tedirgin oldular hatta
bazı dinlerde buluĢ aforoz edildi. Bununla birlikte,
Daguerre’nin yöntemi baĢarılıydı. Ġngiliz William Henry
Fox Talbot’un yöntemi de. Talbot, Daguerre’den ha-
bersiz yıllardır fotoğraf çekim iĢlemleri üzerinde çalıĢı-
KARANLIĞI FOTOĞRAFLAMAK (YERALTI VE
IġIKLI FOTOĞRAF ÇEKMENĠN TARĠHÇESĠ I)
Chris HOWES
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 5
yordu. Daguerre çalıĢmalarını ilan edince, kendisi
de geri kalmamak için aceleyle çalıĢmalarını yayın-
ladı. Azalmakta olan Ģansını buluĢu ile doğrultmaya
çalıĢan Talbot için neyse ki, iki buluĢ da birbirinden
farklıydı. Daguerre, gümüĢ kaplı bakır levha üzerine
fotoğraf üretirken, Talbot çektiği imge’nin negatifini
üretmek için kağıt kullanmaktaydı. Bu kağıt, yarı
geçirgen hale getirilmek için cilalanıp veya yağlan-
dıktan sonra baĢka bir hassas kağıtla temas ettirilip
normal pozitif fotoğraf elde ediliyordu. Talbot, bu
iĢlemi (sürece) ―Calotype- Kalotip‖ olarak isimlen-
dirdi. Bu iĢlem ümit vaat etmesine rağmen diğeri ile
karĢılaĢtırıldığında pek fazla tanınmadı.
Mağaralar için, giriĢlerinin fotoğraflanması dahil
herhangi bir Ģekilde bir kameranın ne zaman kulla-
nıldığı bilinmemektedir. Fotoğraf daha çok iĢ dün-
yasına aitti. Avrupa ve Amerika’da birçok fotoğraf
stüdyoları açılıyordu ve birçoğu, Daguerre iĢlemini
Talbot’unkine tercih ediyorlardı. Kalotip iĢlemi pa-
tentli olduğu için kullanımı kısıtlıydı ve daha az has-
sas olduğu için daha kötü fotoğraflar çıkıyordu.
Louis Degauerre 1851 yılında öldüğünde, bir Fransız
kahramanı oldu ve Amerika’daki fotoğrafçılar, kolla-
rında siyah bir bantla tam 1 ay dolaĢtılar.
Fotoğraf çekme süresi, en aydınlık güneĢ ıĢığında
bile, her iki yöntem için hemen hemen aynıydı; 1
dakika. Stüdyoda portre fotoğrafı çektirmeye gelen
müĢterilerin kafaları oynamasın diye kelepçeleni-
yordu. Lenslerin iyi olmasına rağmen, fotoğraf çek-
me süresini kısaltmak için daha hassas iĢlemlere
ihtiyaç vardı.
Bu problem 1851’de Ġngiliz Frederick Scott Archer
tarafından kalotip iĢlemin üzerinde yaptığı geliĢme-
lerle çözüldü. Birkaç yıl sonra yaptığı ilerlemelerle
çekim süresi kısaltıldı. Negatif imge üretmek için
kağıt yerine cam plakalar kullanıldı. Bu Kalotip’e
göre çok daha iyi fotoğraf üretiyordu ve Deaguerre
yöntemine göre orijinal cam plakadan kopya alın-
ması daha kolaydı. Bu buluĢun adı ― Wet plate
Collodion Photography‖, ―YaĢ Levha kolodyan fotoğ-
raf çekim tekniği‖ konuldu. Bu teknik Degauerre
yöntemini silip attı.
SpeleoSpeleoSpeleo---KültürKültürKültür
Fotoğraftan evvel gravürler vardı. Gravürlerin dezavantajı her zaman tam olarak gerçeği yansıtmıyordu ve
gravürü yapanın hayal gücü zengin olabiliyordu.
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 6
1850’lerin sonuna doğru ―YaĢ Levha‖ metodu yaygın
kullanımda olmakla beraber, profesyonel fotoğraf
stüdyolarında fotoğrafçılar genelde makinalarını
stüdyodan dıĢarı çıkartmıyor ve yerinden oynatmı-
yorlardı. Dolayısıyla, stüdyolarda hala çözülecek
bir problem vardı. Stüdyolar, güvenilir bir yapay
ıĢık kaynağına sahip değillerdi ve tamamen gü-
nıĢığına bağımlılardı. GünıĢığı gitti mi, iĢte gi-
diyordu, duruyordu. Yapay ıĢık kaynaklarının
varolmasına rağmen, 1850’lerin sonunda
bile bu alanda geliĢime ihtiyaç duyuluyor-
du. Düzgün ve güvenilir bir yapay ıĢıklan-
dırma olmadan, madenlerde, mağaralarda
veya yeraltında, yani karanlık ortamlarda
fotoğraf çekmek hemen hemen imkansızdı.
1844’de, Fox Talbot birgün karanlıkların gizemini
açığa çıkarmak için fotoğraf kullanılacağını umdu-
ğunu yazmıĢtı.
Giz, ıĢığın yaratılmasındaydı. Düzgün bir ıĢık kaynağı
ile karanlığın fethi baĢlayabilirdi.
Tercüme eden ve derleyen: Ender Usuloğlu
* Fotoğraflar ve kaynakça: ―To photograph
Darkness, The History of Underground and Flash
Photography‖ Chris Howes, 324 sayfa, 1989, yayım-
cı Alan Sutton Publishing, Gloucester, Ġngiltere
Bir fotoğrafın üretilebilmesi için oldukça ağır malzemeler, karanlık oda için
çadır ve kimyasallar gerekiyordu.
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 7
Kuşkayası; İlkler !Kuşkayası; İlkler !Kuşkayası; İlkler ! Erkin Ozan YıldızErkin Ozan YıldızErkin Ozan Yıldız Ġlk dikey mağara deneyimim Bartın’ın Ulus ilçesinde
bulunan KuĢkayası Mağarası’nda 17 Mayıs 2009’da ol-
du. Bir önceki yazım ilk mağara deneyimimdi, üzerin-
den 6–7 ay geçmiĢ ilk dikey mağara giriĢimle ilgili bir
Ģeyler yazıyorum Ģimdi. Mağaracılık tam anlamıyla bir
heves iĢidir. Sevmeden yapılabilecek bir Ģey değil. Sev-
diğinizde de önünüze birçok engel çıkıyor ama bana
göre bunları aĢabilen dikey mağaracı da olur döĢemeci
de.
Her neyse, KuĢkayası Mağarası sürprizlerle dolu bir
mağara olarak göründü bize. Bu mağarada ilk dikey
mağara deneyimimin yanı sıra ilk kez ölçüm alan bir
gruba yardım da etmiĢ oldum. Çapı 50–60 cm olan bir
delikten girdik mağaramıza. Küçük bir Ģey olacağını
tahmin ediyordum ancak beklediğimizden farklı çıktı.
Ġlk giriĢten sonra 15 metrelik bir iniĢ vardı bu mağara-
da. TĠT yaparak değil merdiven ile gerçekleĢtirdik bu
iniĢi. Aslında TĠT yapmaya o kadar hevesliydim ki iniĢ
yaparken söyleniyordum neden böyle iniyoruz diye.
Hat sağlam değilmiĢ, merdiven kullanmak daha uygun
imiĢ, biz de merdiven kullanmıĢ olduk. Aynı zamanda
ilk kez de merdiven iniĢi gerçekleĢtirmiĢ oldum bu ma-
ğarada.
Merdiven iniĢinden sonra mağara büyük bir galeriye
açılıyor. Böyle bir galeriyi yatay mağaralarda da gör-
müĢtüm elbette. Biraz ilerledikten sonra mağara iki
kola ayrılıyor. Ġkisi de dikey iniĢ Ģeklinde. Barbaros,
eğitimimle ilgili sürekli sorular soruyor haklı olarak.
Ben o kadar hevesliyim ki inmeye onun sorduğu soru-
lara yanlıĢ bir yanıt verirsem indirmez mi acaba diye
düĢünüyorum. Her neyse döĢemeler tamamlandıktan
sonra ilk iniĢimi gerçekleĢtirmek için ipin bağlı olduğu
yere yanaĢtım. Ġlk indiğim iniĢ, spor salonunda çalıĢtı-
ğımız yerden çok farklı değildi. Dümdüz sayılabilecek
bir duvardan aĢağı doğru iniyordum. Spor salonunda
hep prusik ile iniĢ yapıyorduk ancak mağarada Barba-
ros prusik kullanmama izin vermedi. Bir güvenliğin
azalmıĢ olması çok heyecan yaratmadı bende. Zaten ip
ıslandığı için desandör çok zor kayıyordu. YavaĢ bir ini-
Ģin ardından 4 metrekare gibi küçücük bir odaya çık-
mıĢtı mağara ve orada son bulmuĢtu.
Benim ardımdan Emine iniĢ yaptı ve ölçümü tamamla-
dık. Ardından Kemal indi. Dar alanda çoğaldık Ali Ya-
maç’ın deyimiyle. Orada iĢimiz bittikten sonra çıkıĢa
geçtim. Barbaros yukarıda beni bekliyordu. ÇıkıĢın so-
nuna geldiğimde güvenliğimi alarak düz bir yere geç-
miĢtim. Ardımdan Emine ve Kemal geldiler. Ġlk mağara
iniĢim 4 metrekarelik bir odaya açılmıĢtı, eğlenceliydi
fakat tatmin olmamıĢtım. Çok yetersiz gelmiĢti. Diğer
koldan da inmek istiyordum. Kendime göre ilk ama kö-
tü olmayan bir iniĢ gerçekleĢtirdiğimi düĢünüyordum.
Nitekim diğer kola da inmeme izin verildi. Bu iniĢ biraz
daha farklı idi. Bir tane istasyon geçiĢi yaptıktan sonra
bir sütun ile karĢılaĢıyorduk. Travertenler döĢeme ya-
pılmasını zorlaĢtırıyordu. DöĢeme ipi sütuna sürtüyor-
du, Barbaros sütunu kırarsam bana yapacaklarını yuka-
rıda anlatmıĢtı Sütunun sağından ve solundan olmak
üzere iniĢ sırasında da ikiye ayrılıyordu bu mağara. Biz
ilk gün sağından gittik. Çok derin olmayan bir göl ile
sonlanıyordu. Ali Ethem abi fotoğraf çekiyordu onunla
karĢılaĢtık bu kolda. Modellik de yaptım o gün bu ma-
ğarada. Her iĢe yaradım sayılır. Fotoğraflama iĢi bittik-
ten sonra Emine gelmiĢti. Ölçümü tamamlayıp çıkıĢa
geçtik. Sütunun solundan giden kolu çok merak ediyor-
dum ama Barbaros kimsenin girmesini istemedi o kola.
Çok fazla sarkıt ve dikitlerin olduğunu söylemiĢti. Ġpin
çok sürttüğünü travertenlerden dolayı dübel çakamadı-
ğını söylüyordu. Neticede o gün o kola giremedik. Ġkin-
ci yaptığım iniĢ ilk yaptığım iniĢe göre daha keyifliydi.
Sütuna gelmeden desandörü kilitleyip yürümek gereki-
yordu. Farklı bir geçiĢ vardı. Keyif vericiydi. Ġlk dikey
mağaram minicik bir delikten sonra büyük galerisi olan
ve iniĢleri kısa sayılmayacak bir oluĢumdu. Ölçüm, mo-
dellik, örnekleme, TĠT ve merdiven iniĢi yapmıĢ oldum
KuĢkayası Mağarası’nda.
Ġkinci mağaram Kadıharmanı Kokurdanı olmuĢtu.
KuĢkayası’ndan daha heyecanlı idi orası. Kocaman bir
delik nasıl da oluĢur öyle çözememiĢtim. Her neyse, ilk
dikey mağara deneyimim baĢarılı bir Ģekilde sonuçlan-
mıĢtı, yardım eden herkese teĢekkürlerimi sunarım.
Fotoğraf: Ġlker Gürbüz, Kadıharmanı Kokurdanı
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 8
Bilindiği gibi Murat, ben (Nuray) ve
Biblo gezmeyi çok severiz. Yaylalar,
göletler tercihimizdir. Ġlkbahar geldi,
yaylalar Ģenlendi ve biz yaylalara çık-
mazsak olmaz. Tabii ki artık sadece
yaylalara gidip gezmek yok. Artık biz
birer ASPEG üyesi olarak bölgede var
olan mağaraları da bulmak ve incele-
mekle yükümlüyüz. Bir gün öncesinden
Soğucak Yaylası incelemesi yaparken
googlemaps’te yaylanın kuzey tarafın-
da bir bölgede, bir mağaranın iĢaretle-
miĢ olduğunu görerek heyecanlandık.
Fotoğrafları da vardı. Fotoğraflarda
mağara çok güzel aktif bir mağara Ģek-
linde gözüküyordu.
Sabah erkenden yola koyulduk ve
ASPEG ruhu ile mağara aramaya baĢla-
dık. Tahmini koordinatlar elimizde,
google-maps haritası elimizde ilerliyo-
ruz. Gün boyunca ormanın içinde ara-
dık aradık, ancak bulamadık. Biz ümidi-
mizi kesmedik ve yaylanın yamacını
baĢka bir yoldan aĢarak geçelim iste-
dik. Bir yol denedik , kapanmıĢ. Ġkinci
bir yol daha denerken yolda su istas-
yonlarını kontrol eden bir ekip gördük
ve ― biz buralarda bir mağara arıyoruz‖
diye bir umut ıĢığı bekleyerek sorduk.
Ġçlerinden bir amca bizim aradığımız mağaranın var-
lığını biliyor ama bu yol gitmez oraya diye de söylü-
yor. Ama yaylanın güneyinde baĢka bir mağaranın
tarifini veriyor. Biz heyecanlanıyoruz ve o mağaranın
yoluna koyuluyoruz. YaĢasın diyoruz elimiz boĢ dön-
meyeceğiz. BeĢ
saatlik bir arama-
dan sonra bir ma-
ğara bulma heye-
canı ile enerji do-
luyoruz. Amcanın
bize tarif ettiği
mağarayı buluyo-
ruz. Mağaranın
ağzında balçık ve
hayvan izleri var.
Murat ile ben taze
mağaracı heyecanı
ile giriyoruz ama
acemilik baĢa bela
fenerimiz yetersiz.
Bir de giriĢte hay-
van ayak izleri
gördük ya.. Biz
yusuf yusuf… Eli-
mizdeki fotoğraf
makinesinin flaĢı
ile bir iki fotoğraf
çekip kendimizi dıĢarıya atıyoruz
ama sonuçta bir MAĞARA BULDUK…
Bir sonraki hafta sonu gideceğimiz
mağara hazır. Ali’den tulumları Mu-
rat’tan ölçüm setlerini ve eğitimini
aldık ve ilk ölçümün heyecanı ile gü-
zel mağaramızın yoluna koyulduk.
Ağzından dolayı mağaranın gitmeye-
ceği Ģeklinde bir önyargımız oluĢtu.
Hemen ölçüp bitiririz biz bu mağara-
yı ayaklarındayız ve sonra da o defi-
necinin bulup bizim bulamadığımız
mağara aklımızda. Biz o mağarayı
nasıl bulamayız. Hırs yaptık bir ke-
re .
Mağaranın ağzına geldik. Bu defa
her Ģeyimiz var. Tam bir mağaracı
Ģeklinde, yedek fenerlerimizi unut-
madık tabii ki. Girdik ve hadi bir yü-
rüyelim dedik. Mağara gidiyor. Su
kanalının ağzını değiĢtirmek için içe-
ride tahribat yapmıĢlar belli ki. Bir
geçide geldik taĢlar oynuyor, ve su
sesi. Murat ― Dönelim taĢlar oynuyor
bir Ģey olmasın. Sonra ekiple tekrar
geliriz.Aman akan suya düĢmeyelim‖
Ben ısrar ediyorum ―Duvar kenarın-
dan geçelim‖.
Ölçemeden çıktık demek de yiğitliğe sığmıyor hani.
Baskın çıktım, ve ilerledik. Bu arada kafamızda çift
led ile ilerliyoruz. Ġlerledik ve mağara güzelleĢmeye
biz sakinleĢmeye baĢladık . Alttan Ģırıl Ģırıl su akıyor
ve biz yüksek tavanlı koridorda güzel güzel ilerliyo-
ruz.
SakinleĢtik ama
g ö r d ü ğ ü m ü z
kollara girmek
hala Murat’ın
vizesine bağlı.
G i r m i y o r u z .
Sonra bir kaya
bloğunun önün-
de durduk ve
tırmanamaya-
cağımızı anla-
dık.
Ben bile anla-
dım. Tamam
dedik ölçüme
baĢlıyoruz.
GiriĢe ilerliyo-
ruz.
Soğucak mağaraları; Soğucak mağaraları; Soğucak mağaraları; Aileboyu mağaracılıkAileboyu mağaracılıkAileboyu mağaracılık Nuray ġAHĠNNuray ġAHĠNNuray ġAHĠN
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 9
Murat’a klino ve pusulayı
verdim.- Bir gece öncesin-
den öğretmiĢim. Ben hem
not alacağım hem uzunluk
ölçeceğim.
Murat ―sen yanlıĢ yapıyor-
sun. Ölçüm böyle yapıl-
maz!‖.
Tamam gerginleĢtik yine he-
yecanımız gitmemiĢ sakin-
leĢmemiz gerek.
Ben ― Murat burada bu iĢi
ben biliyorum. Ali ve Lumi
ile ölçüm yaptım ve dün de
Eğrikavuk bana tekrar anlat-
tı. Bu iĢi biliyorum‖.
Evet yine sakinleĢtik. Kollara
girmek için vize kalkmadı
ama biz kaya bloğuna kadar
3 saatte 175m ölçerek çık-
tık.
Mağaradan çıktığımızda Biblo gözleri yaĢlı bir Ģekil-
de bizi bekliyordu ve içimiz eridi. Onu sakinleĢtirdik
ve diğer mağarayı aramaya koyulduk. Aklımızdan
gitmemiĢ ki o mağara. Onu bulmalıyız…
Bu defa doğu tarafından dolanarak yamacı inmeye
karar verdik. Aracımız iyi güzel gidiyor. Ama yollar
hep kullanılmamaktan kapanmıĢ. Araç çamurlara
giriyor. Biz bulacağız. Ancak 2 saatlik bir
offroad’dan sonra yine ulaĢamamanın hüznü ile dö-
nüĢ yoluna koyulduk. Bir sonraki gezide o mağara
bulunacak…
Ekip Lideri ve ekip: Murat ġahin, Nuray ġahin
Ölçüm: Nuray ġahin
Kurtarma: Biblo
Fotoğraflar: Murat, Nuray ġahin
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 10
* Bizimle ilginç bir bilgiyi paylaĢmak isterseniz; [email protected]’a e posta atın lütfen.
Bilgi KırıntılarıBilgi KırıntılarıBilgi Kırıntıları
Mağara Çekirgeleri
Dünya üzerinde geniĢ bir yayılıĢa sahip olan mağara
çekirgeleri (Orthoptera, Rhaphidophoridae), 9 alt fa-
milyaya ait birçok cins ve tür ile temsil edilmektedir.
Ülkemizde bulunan mağara çekirgelerinin de dâhil ol-
duğu Dolichopodinae ve Troglophilinae alt familyaları,
2 cinse ait 10 tür ile temsil edilmektedir.
Mağara çekirgeleri morfolojik olarak birbirine oldukça
benzeyen, uzun bacaklı ve uzun antenli, küçük gözlü
ve zayıf pigmentasyon gösteren türler içerir. Gece ak-
tif olan mağara çekirgelerinin yakalanmasında
―dikkatli yüzey tarama‖ metodu kullanılmaktadır. Ma-
ğara çekirgelerinin, mağara içerisinde yarasa dıĢkısı
ile beslendikleri, gece ise mağaradan çıkıp mağara
giriĢine yakın yerlerdeki bitkiler, likenler vb besinlerle
beslendikleri tespit edilmiĢtir. Mağara içerisinde bulu-
nan örümcekler için önemli bir besin kaynağı oluĢtu-
ran mağara çekirgeleri, ana galerilerden ziyade yan
galerileri ve mağara ağzına yakın yerleri tercih etmek-
tedirler. Akdeniz, Ege, Ġç Anadolu, Güneydoğu Anado-
lu, gibi sıcak bölgelerde mağaralarda bululan bu çekir-
geler, Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgeleri gibi soğuk
iklime sahip bölgelerde orman vejetasyonunda da bu-
lunabilmektedirler.
Türkiye'de yaklaĢık 40.000 civarında mağara olduğu
düĢünülmektedir ancak bunların yaklaĢık 2400’ü keĢ-
fedilmiĢtir. Bu kadar önemli sayıda karstik alan ve
mağaraya sahip olan ülkemizde, mağara çekirgeleri
en az çalıĢılmıĢ ve incelenmiĢ gruplardan birisidir. Ya-
pılmıĢ olan bu kısıtlı çalıĢmalar da yabancı araĢtırma-
cılar tarafından yapılmıĢtır. Bu eksikliği gidermek
amacıyla hazırlamakta olduğum doktora tezi kapsa-
mında Türkiye mağara çekirgelerinin detaylıca araĢtı-
rılması hedeflenmiĢtir.
AraĢ. Gör. Mehmet Sait TAYLAN
Akdeniz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Biyoloji Bölümü
0242 3102250
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 12
Biliyor Biliyor Biliyor muydunuzmuydunuzmuydunuz???
ORTADOĞU’NUN EN ESKĠ MAĞARA-CILIK DERNEĞĠ NEREDEDĠR? Kimine göre Türkiyemiz bir Ortadoğu ülkesidir, bazen
küçük Asya diye geçer, bazen Avrupalısınız derler ama
çoğu zaman birçok literatürde Ortadoğu ülkelerinin için-
de sayarlar. ġimdi, Ortadoğu’daki en eski mağaracılık
derneği deyince büyük ihtimalle aklımıza Mağara AraĢtır-
ma Derneği gelecek…Maalesef…
Ortadoğu’nun en eski derneği, LÜBNAN MAĞARABĠ-
LĠM KULUBÜ (Speleo Club Du Liban)’dür.
Lionel Gorra diye genç bir Lübnanlı’nın, Fransızlarla be-
raber 1940’larda Jeita mağarasına girmesi ile derneğin
tohumları atılmıĢtır. Mağaranın içinde gördüklerinden o
kadar çok etkilenmiĢtir ki, döner dönmez yakın arkadaĢ-
ları ile beraber organize olup mağaraları keĢfetmeye
baĢlarlar. Girdikleri Jeita mağarasında ilerledikçe, grup-
ları çoğalmaya baĢlar, yavaĢ yavaĢ mağaracılık hakkında
bilgiler toplanır ve dernek fikri ortaya çıkmaya baĢlar.
1951 yılında kurulan kulüp, 1957 yılında resmileĢir.
Derneğin kurucu üyeleri Lionel Ghorra, Sami Karkabi,
Raymond Khawam ve Albert Anavy’dir.
Lübnan Mağarabilim Kulübü, bugüne kadar hiçbir ulusla-
rarası kongreyi kaçırmamıĢ ve en son 2006 yılında 2.
Ortadoğu Mağarabilim Sempozyumunu düzenlemiĢlerdir.
Çok detaylı bir kütüphaneleri ve müzeye sahip olmaları
da ayrıca takdire Ģayandır.
Türkiye’deki ilk derneğin 1964 yılında kurulduğu düĢü-
nülürse, Temuçin Aygen’in, kurucu üyelerden Sami
Karkabi ile uluslararası sempozyumlardan tanıĢması ve
dost olmaları, Türkiye’de dernek kurma fikrine eminim
olumlu katkıda bulunmuĢtur.
1997 yılında katıldığım uluslararası mağaracılık sempoz-
yumunda, en çabuk ve en hızlı Lübnan’lı mağaracılar ile
kaynaĢmıĢtık. Kan çekiyor galiba...
Detaylı bilgi için: http://speleo.org.lb/new/index.php
Derleyen ve çeviren: Ender Usuloğlu
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 13
SpeleosanatSpeleosanatSpeleosanat
S a r k ı t l a r ı n d a
Beni hiçbir zaman sevmedin
Dudak burmaların Kaya gibi bakıĢların
Bana yarasaları sevdirdi _adıysa sen benim yarasa sevgilimdin
_çünkü gecelerin rüyalarımı dizginleyemediği anda sevdim Sev dememiĢtim ama umarsız haline kabil değildim
Titreyen dudaklarımda kusursuz değildim
Sana göre cansız bir yaprak mı neydim
Gazelini kovan ağaç mı
Yoksa kuzey kısmında çimlenen üĢüyen çayır m ı
Ben karanlığındım senin
Mağara tortusu olmuĢ sanki tenim Sen sevmesen, ben seni
____s a r k ı t l a r ı n d a
____d i k i t l e r i n d e
En kor aleve düĢmüĢ yarasa yanını sevdim…
Kör sevdamı sevdim…
Kadir Yasan (ÇağdaĢ ġair)
Fotoğraf: Ender Usuloğlu
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 14
BÜMAK’la Gurbettepe Kuylucu BÜMAK’la Gurbettepe Kuylucu BÜMAK’la Gurbettepe Kuylucu AraştırmasıAraştırmasıAraştırması--- Bir Gezinin Öyküsü
Hadi İSTANBULLU*
20/7/1988
Gezi Öncesi
Her Ģey Osman Tunalı’ya telefon etmemle baĢladı.
Ne zamandır uzun bir geziye ihtiyacım vardı. Sıkıntılı
iĢ ortamı ve monotonluk beni rahatsız ediyordu. Os-
man telefonda yaz kampı için Kastamonu’ya gide-
ceklerini, bayram tatiliyle on gün sürecek bir gezi
olacağını söyledi. Bir diğer grup da Toroslara gidi-
yormuĢ fakat benim için tarihler uygun değildi. Kala-
balık bir grupla gideceğiz geziye. BÜMAK’ın emektar
mağaracıları, yeniler ve dıĢarıdan benim gibi mağa-
racılığa kulüp dıĢından ilgi duyanlar. Bölgenin daha
önce çekilmiĢ fotoğraflarını görünce gitmek için sa-
bırsızlanıyorum.
1.Gün
Boğaziçi Üniversite bahçesinde gece 23:00’e doğru
araba ufukta görünüyor. Otobüs beklerken küçüğü
geliyor. Hepimiz ĢaĢırıyoruz. O kadar çok eĢya var
ki; mağara malzemeleri, sırt çantaları, yiyecek mal-
zemeleri, küçük otobüsün sadece eĢyalara yeteceği-
ni düĢünüyorum. Genel bir moral bozukluğu var.
Aracı bulan arkadaĢa isyanlar baĢlıyor. Gidip gitme-
me konusunda kararsızlıktan sonra arabanın arka-
sından dört koltuğu sökerek eĢyaları arabaya doldu-
ruyoruz.
Toplam 14 kiĢiyiz. Yola 3 kiĢi daha biniyor. Grupta
3’te Amerikalı var. Biri Tucker. Daha önceleri de
BÜMAK’la gezilere katılmıĢ. Deneyimli biri. Kız arka-
daĢı ve kardeĢiyle beraberler. Grup arkadaĢlarımızın
çoğu BÜMAK’tan. DıĢarıdan olanlar ise Sabah gaze-
tesinden bir bayan arkadaĢ. Tübitak’ta çalıĢan Se-
mih ve arkadaĢı, CerrahpaĢa’dan biri ve ben. Ben
pek yabancı sayılmam artık önceki geziden-AYVAĠNĠ
-çoğu Bümak’lı arkadaşları tanıyorum. Sanırım bu
gezi de aynı tatlılıkla geçecek. Özellikle ateĢbaĢı mu-
habbetleri. 24’te yola çıkıyoruz, gündüz 2’de kampa
gelebiliyoruz. Yol sık kullanılmadığından dar ve bo-
zuk. Dar ve çukur yerlerden Ģoförün ustalığı ve de-
neyimi sayesinde aĢıyoruz. Uzun bir yolculuktan
sonra hepimiz yorgun ve açız fakat gördüğümüz gü-
zel manzara bunları unutturuyor. Bulunduğumuz yer
bol ormanlık geniĢ bir alan çevresi ağaçlarla kaplı bir
geniĢ bir çukur. Mağara hemen önümüzde. Her taraf
yemyeĢil. KuĢ cıvıltıları güzelliği bütünlüyor.
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 15
Köylülerden bir kaçı mandalarını otlatıyorlar. Bize
bölge hakkında bilgi veriyorlar ve birçok baĢka ma-
ğaralar olduğundan bahsediyorlar. Zamanımız olursa
diğerlerine de bakacağız. Buraya gelince meraktan
hemen mağaraya gittik. Mağaranın çok büyük bir
giriĢ ağzı var. Bana Mersin-Erdemli deki Cennet ma-
ğarasını hatırlatıyor fakat burası daha büyük. Çok
dikkatli yürüyoruz, Buna rağmen birkaç kiĢi kayıyor.
Önden gidenler kaygan taĢlara dikkat etmemizi söy-
lüyorlar. 30 metre aĢağıdan giriliyor. Yukarıdan bak-
makla yetiniyoruz. Su yaz olduğu için çok az. KıĢın
çok suyun aktığı belli, bölge çok yağmur aldığından
büyük bir su kütlesi mağaradan giriyor. Kısa bir ma-
ğara turundan sonra yemek hazırlıkları baĢlıyor.
Odunlar geliyor. Baltayla odun kırıyorum. Odun çok,
ateĢ sürekli yanacak. Yiyecekler yavaĢ yavaĢ ince-
lendiğinde türlü konservelerinin gelmediği anlaĢılı-
yor. Yiyecek sorumlusu arkadaĢ araba sorunuyla
ilgilendiği için fazla ilgilenememiĢ. Yağ sorunu da
var fakat cumartesi Jeep’lerle gelecek olan grup ol-
duğundan fazla dert etmiyoruz. Çorbadan sonra su-
cuklar geliyor. Apikoğlu, tam 60 kangal. Hepimiz
saldırıyoruz. Sucuklar çok baharatlı olduğundan yi-
yenlerin çoğu midelerinden Ģikayetçi oluyor. Hava
kararmaya baĢladı. Bir grup mağaraya girmek isti-
yor fakat herkesin çok yorgun olunduğu söyleniyor.
Grubun hazırlanması gitmesi çok vakit alacağından
bundan vazgeçiliyor. En iyisi yarın sabahtan gitmek.
AteĢ muhabbeti ateĢli ateĢli devam ediyor. Muzır
fıkralar gırla gidiyor. Dalga, gırgır, Ģamata devam
ediyor. NeĢeli bir gece geçiriyorum. Yağmur hafiften
çiselemeye baĢladı. Yatma vaktinin geldiği söyleni-
yor. Herkes buna uyarak çadırlarımıza dönüyoruz.
Uzun ve yorucu bir yoldan sonra güzel bir uyku çeki-
yoruz.
2.GÜN
Sabahleyin yorgun bir Ģekilde uyanıyorum. ArkadaĢ-
ların çoğu kalkmıĢ bile. Kahvaltıda tahin, peynir, ek-
mek ve çay var. Zevkle kahvaltımızı yapıyoruz. Ek-
mek tükenmek üzere, iki arkadaĢ gönüllü olarak kö-
ye ekmek almaya gidiyorlar. Diğer grup çevre gezi-
sine çıkıyor. Ben kalmayı tercih ediyorum.
Metin su kaynağı uzakta olduğundan suyu bir boruy-
la taĢıyan icadını yapıyor. Temizlik ve içimlik suyu-
muz bile ayrı. Su kaynağı çok soğuk, kana kana içi-
yorum. Su, bir yerlerde toplanıyor ve Metin uzman
ve mucitliği ile bunu iyi değerlendiriyor. ArkadaĢımız
yeni bir Ģeyler keĢfetmeye ve yaratıcılığa meraklı.
AkĢama doğru köylüler çok lezzetli mısır ekmeği ge-
tirmiĢler, bizlere yardımcı olmaya istekliler ve me-
raklılar. Yıllardır birlikte yaĢadıkları, büyüdükleri ma-
ğaralara girmek istemiyorlar. Onlar için bizler Ģehir-
den gelmiĢ cesaretli gençleriz. Gezi grubu döndü çok
yorulmuĢlar. AkĢam gene ateĢ baĢı tatlı muhabbet-
ler ve yemek faslı sonra herkes yatıyor.
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 16
* Hadi ĠSTANBULLU eski bir BÜMAK’lıdır. Kendisiyle BSU Kampında karĢılaĢtık, ricamızı kırmadı ve eski ge-
zilerden bir anı yazdı. Eminim okuduğunuzda kendi hikayenizi okuyormuĢ gibi olacaksınız.
AraĢtırma yaptığımız ―Gurbettepe Kuylucu‖
mağarası’na geldiğimiz günden beri girmek için
sabırsızlanıyordum. SRT kullanmasını öğrendim.
Mağaralar kimilerince karanlık ve ürkütücü gel-
se de beni hiç etkilemiyor. Maceraya, değiĢikli-
ğe olan tutkumu nedir bilemiyorum mağarada
fazla güçlük çekmeden 240 metre derine gidip
gelebildim, tecrübesizliğime rağmen. Bu durum
bende kendine güven ve güçlülük hissi verdi.
Mağara bir sürü engellerle doluydu. Levent,
MKB ve benden oluĢan 3 kiĢilik ekiple girdik
mağaraya. Bizden önceki ekibin kaldığı yerden
mağaranın haritasını çıkarmaya devam etmekti
görevimiz. Ekip arkadaĢlarım mağaraya önce-
den iki kez gidip geldiklerinden yolu iyi biliyor-
lardı. Zaman zaman bot kullanmak gerekiyordu,
cadı kazanlarını geçmek için. Mağarada yol üze-
rinde su dolu küçük göllere ―cadı kazanı‖ deni-
yor. Bot sürekli yanımızdaydı. Sürüyle oluĢmuĢ
küçük gölleri botla, bazen yürüyerek bazen de
baca geçiĢleriyle aĢıyorduk. Botu taĢımak ayrı
bir dertti. Hem mağaranın haritasını çıkarmaya
çalıĢıyor, hem de bot taĢıyorduk ve sırtımızdaki
ağır malzeme çantalarıyla birlikte. Çantamda
yedek karpit, yiyecek, enerji için Ģekerleme, ilk
yardım malzemeleri, piller, kuru giysiler, tamir
malzemeler vs. vardı. Bir sürü engeli aĢıp so-
nunda dibe ulaĢtık. Dipte küçük bir göl karĢıladı
bizi, bu mağaranın Ģimdilik sonu demekti çünkü
malzemelerimiz buraya kadar yetiyor. DalıĢ el-
bisesi ve malzemeleriyle mağara devam edilebi-
lir ama çok tehlikeli.
Biraz dinlendikten sonra geriye dönüĢ baĢlıyor.
DönüĢümüz daha zorlu olacak çünkü yokuĢ yu-
karı gideceğiz. Mağaradaki yardımlaĢmayı, da-
yanıĢmayı yaĢamda çok az yerde görebilirsiniz.
Tek baĢımıza geçemeyeceğimiz yerlerden, aĢıl-
maz kayalardan, geçit vermez cadı kazanların-
dan yardımlaĢarak ilerleyebiliyoruz. Tarif edile-
mez bir mutluluk bu. Yerin kat kat derinliklerin-
de bizler bitiĢe ulaĢmaya çalıĢan sporcular gibi-
yiz. Zifiri karanlıkta karpit lambasının yolumuzu
aydınlatan az ıĢığında canla baĢla ilerledik. Hari-
ta iĢi bitmiĢti. Ben yazıyordum, uzunluk, yük-
seklik, en, klino, pusula… Bunlar her istasyonda
ayrı ayrı hesaplanıyordu. Ġçerisi soğuktu, her
birimiz en az belimize kadar ıslanmıĢtık. Ben
yün don ve kazaklarla, sıkı sıkı giyindiğim ve
devamlı hareket ettiğimden üĢümüyordum. On
iki saattir içerdeydik. Hiç farkında olmadan sü-
rekli çalıĢtığımızdan ve yürüdüğümüzden çabu-
cak akmıĢtı zaman. Öğlen ikide girmiĢ sabaha
karĢı iki de kampa dönmüĢtük.
Islak, yorgun, bitkin, üzerimizde bir sürü ağır-
lıkla kampta bizi neĢeyle karĢıladılar. Bu karĢıla-
madaki coĢkuyu yaĢamak tüm yorgunluğumuza
değdi. ġansımıza sıcacık çorba ve yemek de
var. ArkadaĢlarımızdan bir kısmı bizi çıkıĢımıza
kadar beklemiĢ. AteĢin çevresine toplanmıĢlar
bize bakıyorlar; ―mağara savaĢçılarına !!‖.
Bana mağaracılığı tanıĢtıran, sevdiren, ilk gün-
den beri sıcak dostluğunu ve ilgisini hep duydu-
ğum BÜMAK’lı dostlarıma sevgi ve saygıyla…
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 17
2 Film 1 Eleştirmen2 Film 1 Eleştirmen2 Film 1 Eleştirmen ! Cavern (Mağara)
Mağaraya cenabet girerek hakkın rahmetine kavu-
Ģan ―survivor‖ insanlarının baĢına gelenleri ibretle
izleyeceğiniz bir yapım. Yönetmen, gerilim ve korku-
yu karanlıkta çığlık atan insanlar ve titreyen kamera
olarak algılamıĢ olacak ki filmde baĢka bir atraksi-
yon yok. Durup dururken zannedersin mağara
adamların baĢlarına yıkılıyor da kamera o nedenle
sallanıyor. Bir de elemanlar kaçarken kameranın
ters durması bu da baĢka bir dahiyane fikir.
Ekibin mağara giriĢindeki arenaya çıkmıĢ gladyatör
tavrı kahramanca ancak karanlık darallarda dengeyi
sağlayamayan kameraman izleyenlerin kâbusu ola-
cak. Ġlk olarak Mağara keĢfi (!) yapma hevesindeki
mağaracılar birbirilerine karĢı önceden garez besle-
diklerinden kendilerini iç çekiĢmelerin göbeğinde bu-
lur. EleĢtirilerin merkezindeki ekibin lideri sevgilisini
sel kazasında öldürmekle hükümlüdür. ― Allah belanı
verir‖ diyerek ileride yaratığa karĢı yem olarak kul-
lanılan çikolata renkli lider bu sırada ekipteki diğer
kızla kırıĢtırmayı da ihmal etmez. Film beyaz perde-
ye kan, intikam, dost kazığı, aĢk ve ihtiras gibi ma-
ğaracılıkla uzaktan yakından alakası olmayan duy-
guları baĢarıyla yansıtıyor.
Ekipte sağ erkek kalmadığında ―dünyayı kurtaran
adam‖ filminden kalma kostümlerle gezen yaratığın-
da gerçek yüzünü görüyoruz. Ġki mağaracı kadını
cariye yapma hevesindeki cani, romantik bir kamp
ambiyansında piĢirdiği mağaracıyı ikram ederken
kızlara gerçek niyetini belli eder. Filmde cinsel açlığı
olan mağara canlılarının mağaracılara zararlarına
vurgu yapılmıĢ. Yetersiz ıĢıklandırma yüzünden ge-
rim gerim gerileceğiniz daha fazla saçmalar mı kor-
kusuyla yerinizde duramayacağınız film, yeni edini-
len sevgilinin elini tutmak için götürebileceğiniz bir
tür değil.
The Descent (Cehenneme Bir Adım) Besin kaynağı mağaracılar olan korkunç yaratıklar
mağaralarda korku salmaya devam ediyor. Güzel
özgür ve tutku dolu beĢ kadın kafalarına kasklarını
geçirip bilmeze doğru yolculuğa çıkar. Ancak ihtiraslı
bir mağaracının oyunuyla bilinmeyen bir mağarada
bilinmeyen yaratıklarla baĢ baĢa olduklarını anladık-
larında kaçıĢ için çok geç olacaktır. Yarasanın sonar
sistemine sahip, suda uyuyan ve tahminen romatiz-
ma hastası olan bu mağara canlılarının tür teĢhisi bu
filmin bilinmezlerinden. Sürekli çığlık attıklarından
yaratıkların nokta atıĢı yaptıkları kızlar yine tutama-
dıkları çenelerinin kurbanı olacaktır.
Mağarada japone kollu ve dekolteli kıyafetleriyle
üĢüme belirtisi göstermeyen ekibi korkutan mağara-
daki yarasalar olduğunda mağaracıların arasının za-
ten mağara canlılarıyla pek iyi olmadığı anlaĢılıyor.
Prodüksiyonun kostüm ve makyaj konusunda mas-
raftan kaçmadığı anlaĢılan film, izlerken birkaç kez
sıçrama birkaç saniye nefes tutma ve ―vah vah, ayy
yazık‖ dedirtme baĢarısına sahip.
Filmin alt metninde ―Kız baĢınıza bilmediğiniz mağa-
raya girmeyin. Mağarada koĢarsan düĢersin, düĢer-
sen seni yerler. Mağara canlıları kusmuklu olur. Ba-
banın döĢemesi bile olsa güvenme Ģeklinde‖ Ģeklin-
de mesajlar da var.
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 18
Aramızdan AyrılanAramızdan AyrılanAramızdan Ayrılan
CLAUDE CHABERT
BÜMAK’ta mağaracılık yaparken artık tarihini hatır-
lamadığım bir zamanda Claude Chabert Istanbul’a
gelmiĢti. Ayvaini Mağarası’nın haritasını bitirebil-
mek için gittiği geziden dönmüĢtü. Bizimle tanıĢ-
mak istemiĢ ve Bebek kahvesinde buluĢmuĢtuk.
Daha evvelden hiç görmediğim Claude Chabert’i
görmek beni heyecanlandırmıĢtı çünkü aldığım ilk
mağaracılık kitaplarından (Atlas of The World
Caves) birisinin yazarıydı. Oral’lar dan çok duyar-
dık ismini. Claude Chabert, Fransa’nın 1970-1990
arasında çok sık mağaracılık yapan, Türkiye’yi ve
Türk mağaracıları tanıyan ve uluslararası mağara-
cılık camiasında tanınan bir mağaracıydı.
Heyecanlı mağaracı dediğimiz mağaracılardandı.
Oturur oturmaz ilk dersimi aldım. Bir mağarada
sıfır noktası nereden alınır onu öğretti. Ardından
bizzat kendisinin de araĢtırmaya katıldığı Tilkiler
Düdeni’nin bitmediğinden, bazı yerlerin devam et-
tiğinden bahsetti. Ġkinci dersimi de aldım. Mağara
bitmez. Biz gidemeyiz o kadar.
Onu ikinci görüĢüm 1997 yılında Uluslararası Ma-
ğaracılık Kongresi’nde Ġsviçre’deydi. Bir kokteylde
karĢılaĢtık ve muhabbet ettik biraz.
En son Bülent ağabey’den haberi geldi, öldü diye..
Musevilerin bir lafı vardır, çok beğenirim. ―Bir kiĢi
ancak ismi anılmadığı zaman ölür‖.
Claude Chabert, toprağın bol olsun !.
Ender Usuloğlu
ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009 19
YaşadıklarımızYaşadıklarımızYaşadıklarımız
Mağaracılık yan gelip yatma yeri değildir ! :)
BSU kampı bahane, kızlar Ģahane di mi Sinan ! Uyuyan güzel ! bazıları ayrıcalıklı galiba !
GeviĢ getiren,etinden sütünden kılın-dan faydalanılan bir hayvan: Yalakta domaltozorus, beee!
Kavimler göçünde araya kaynamaya çalıĢan Aspeg’liler bulundu
Ben mağaracının zeki çevik ve de dans edebileni-ni severim
Minareden at beni in aĢağı tut beni
Kelebek öpücüğü
Lejyoner Stili TırmanıĢ
Fotoğraflar: Egemen Erkanlı, Ender Usuloğlu