bursa İşçi bülteni ocak 2010

8
Bursa İşçi Bülteni İşçi Bülteni Özel Sayı 522 - Ocak 2010 Tekel işçileri gelecekleri, hakları ve onurları için direniyorlar… Tekel işçileriyle eylemli dayanışmayı yükseltelim! Sınıfa karşı sınıf! Direnişteki TEKEL işçileriyle dayanışma çağrısı yapan Bağımsız Devrimci Sınıf Platform’unun (BDSP) konuya ilişkin açıklamasını yayınlıyoruz... Ülkenin dört bir yanından Ankara’ya gelen Tekel işçileri işyerlerinin kapanmasına karşı çıktıkları ve özlük haklarına sahip çıkmak adına direniyorlar. Tekel işçileri sadece kendi hak ve talepleri uğruna değil milyonlarca işçi ve emekçi adına direniyorlar. Tekel işçileri, özelleştirme saldırısı sonucu fabrikaları kapanan, sokağa atılan, işsiz kalan onbinlerce işçi adına direniyorlar. Tekel işçileri, asgari ücret adı altında 546 milyona yoksulluk ve sefalet içinde debelenen milyonlarca işçi adına direniyorlar. Tekel işçileri, kapitalizmin krizi nedeniyle işsizler ordusuna katılan, işten atılan, sayıları her geçen gün daha artan işsizler adına direniyorlar. Tekel işçileri, işgüvencesi isteyen 4B, 4C, sözleşmeli, taşeron, ücretli işçi ve emekçiler adına direniyorlar. Tekel işçileri, çifte baskı ve sömürüye maruz kalan kadın işçiler adına direniyorlar. Tekel işçileri, işçi sınıfının onuru için direniyorlar. Tekel işçileri Türkiye işçi sınıfı adına direniyorlar. Tekel işçilerinin mücadelesi bizlerin mücadelesidir. İşçi sınıfını yıllardır sırtından hançerleyen Türk-İş bürokratlarının Tekel işçilerinin mücadelesini sahiplenmesi mümkün değildir. Yıllardır hükümet olan ve yaptıkları uygulamalarla, çıkardıkları yasalara patronlara hizmet eden, işçi sınıfına açlık, yoksulluk, işsizlik dayatan CHP, MHP vb. düzen partilerinin milletvekilleri Tekel işçileriyle dayanışamaz. Tekel işçilerinin gerçek dostu yine işçi sınıfıdır, devrimcilerdir. Tekel işçileriyle eylemli dayanışmayı yükseltmek tüm işçi ve emekçilerin görevidir, boynunun borcudur. Bulunduğumuz her alanda Tekel işçileriyle dayanışmak için toplantılar düzenleyelim, basın açıklamaları gerçekleştirelim, yürüyüşler, dayanışma geceleri, imza kampanyaları yapalım. Ama hepsinden önemlisi işçi sınıfının en önemli silahı olan üretimden gelen gücümüzü kullanalım. Bir saatlik, bir günlük iş bırakma eylemleriyle, iş yavaşlatmalarla, grevlerle sermaye devletine ve hükümetine gözdağı verelim. Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu

Upload: kizilbayrak

Post on 13-Mar-2016

224 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Bursa İşçi Bülteni Ocak 2010

TRANSCRIPT

Page 1: Bursa İşçi Bülteni Ocak 2010

Bursa İşçiBülteni

İşçi Bülteni Özel Sayı 522 - Ocak 2010

Tekel işçileri gelecekleri, hakları ve onurları için direniyorlar…

Tekel işçileriyle eylemli dayanışmayıyükseltelim!

Sınıfa karşı sınıf!

Direnişteki TEKEL işçileriyle dayanışma çağrısıyapan Bağımsız Devrimci Sınıf Platform’unun (BDSP)konuya ilişkin açıklamasını yayınlıyoruz...

Ülkenin dört bir yanından Ankara’ya gelen Tekelişçileri işyerlerinin kapanmasına karşı çıktıkları veözlük haklarına sahip çıkmak adına direniyorlar. Tekelişçileri sadece kendi hak ve talepleri uğruna değilmilyonlarca işçi ve emekçi adına direniyorlar.

Tekel işçileri, özelleştirme saldırısı sonucufabrikaları kapanan, sokağa atılan, işsiz kalanonbinlerce işçi adına direniyorlar.

Tekel işçileri, asgari ücret adı altında 546 milyonayoksulluk ve sefalet içinde debelenen milyonlarca işçiadına direniyorlar.

Tekel işçileri, kapitalizmin krizi nedeniyle işsizlerordusuna katılan, işten atılan, sayıları her geçen gündaha artan işsizler adına direniyorlar.

Tekel işçileri, işgüvencesi isteyen 4B, 4C,sözleşmeli, taşeron, ücretli işçi ve emekçiler adınadireniyorlar.

Tekel işçileri, çifte baskı ve sömürüye maruz kalankadın işçiler adına direniyorlar.

Tekel işçileri, işçi sınıfının onuru için direniyorlar. Tekel işçileri Türkiye işçi sınıfı adına direniyorlar.

Tekel işçilerinin mücadelesi bizlerin mücadelesidir.İşçi sınıfını yıllardır sırtından hançerleyen Türk-İşbürokratlarının Tekel işçilerinin mücadelesinisahiplenmesi mümkün değildir. Yıllardır hükümet olanve yaptıkları uygulamalarla, çıkardıkları yasalarapatronlara hizmet eden, işçi sınıfına açlık, yoksulluk,

işsizlik dayatan CHP, MHP vb. düzen partilerininmilletvekilleri Tekel işçileriyle dayanışamaz.

Tekel işçilerinin gerçek dostu yine işçi sınıfıdır,devrimcilerdir. Tekel işçileriyle eylemli dayanışmayıyükseltmek tüm işçi ve emekçilerin görevidir,boynunun borcudur. Bulunduğumuz her alanda Tekelişçileriyle dayanışmak için toplantılar düzenleyelim,basın açıklamaları gerçekleştirelim, yürüyüşler,dayanışma geceleri, imza kampanyaları yapalım. Amahepsinden önemlisi işçi sınıfının en önemli silahı olanüretimden gelen gücümüzü kullanalım. Bir saatlik, birgünlük iş bırakma eylemleriyle, iş yavaşlatmalarla,grevlerle sermaye devletine ve hükümetine gözdağıverelim.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu

Page 2: Bursa İşçi Bülteni Ocak 2010

2 Bursa İşçi Bülteni

TEKEL’e bağlı 40’ı aşkın işletmenin kapatılıp özlükhaklarının gasp edilmesine karşı 15 Aralık 2009 sabahıAnkara sokaklarına çıkarak dört bir yanı eylem alanınaçeviren TEKEL işçilerinin Ankara nöbeti Türk-İş GenelMerkezi önünde yağmura ve soğuk hava koşullarınarağmen kararlılıkla sürüyor.

Türkiye’nin çeşitli illerindeki TEKEL’e bağlıişletmelerden Ankara’ya akan işçiler, sermayehükümetinin önerdiği 4-C köleliğini kabuletmeyeceklerini, kadrolu ve güvenceli iş taleplerikarşılanana kadar direnişlerine devam edeceklerini,Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’inyaptığı “eyleme son verin geri dönün” çağrısına da“Ölmek var dönmek yok”, “Kefenleri giydik geridönüş yok” sloganlarıyla yanıt vererek kendilerinesunulan 4 –C köleliğini (10 ay yerine 11 ay maaş vemaaşların da 658 TL yerine 772 TL’den başlayacağı)kabul etmeyeceklerini bir kez daha haykırmış oldular.

Gerek itfaiye işçileri, gerekse demiryolu işçileri gibipolis zorbalığına ve saldırılarına maruz kalan TEKELişçileri yine boyun eğmediler. Polisin gaz bombalarınave coplarına karşı direnişlerini savundular. Devlet vepolis tarafından yürütülen tüm baskı ve zorbalığa karşıngeri adım atmadılar.

Diğer yandan olumsuz hava koşullarına rağmenTürk-İş Genel Merkezi önündeki bekleyişlerinisürdüren işçilerle sınıf dayanışması da büyüyor.

Toplumun hemen her kesiminden TEKEL işçilerinedestek ziyaretleri ve dayanışma eylemlerigerçekleştiriliyor.

TEKEL işçileri, geri dönmemek üzere başladıklarıdirenişlerindeki kararlılığı da bir kez daha gösterdiler. 6Ocak günü yapılan referandumla, oy kullanabilen 8 bin180 kişiden yalnızca otuz işçi direnişin bitirilmesiyönünde oy kullandı. Geri kalan 8 bin 150 işçi ise 4/Cköleliği karşısında talepleri kabul edilene kadardireneceklerini beyan etti.

Direnen TEKEL işçileri, diğer tüm sınıfkardeşlerinden eylemli dayanışma bekliyorlar. ÇünküTEKEL direnişi tüm işçilerin direnişidir. Sermayeninsaldırıları karşısında direnen TEKEL işçileri tüm işçisınıfının hakları için direnmektedir.

TEKEL’de direniş kazanacak!

Karadeniz Dereleri Özgür Akacak!

Livane Kültür ve Sanat Derneği 2 Ocak günü yaptığı eylemleKaradeniz’de yapılmak istenen Hidro Elektrik Santrallerine (HES)karşı mücadele çağrısı yaptı. Dernek Binası önünde yapılan açıklamadaşunlar ifade edildi:

İkizdere, Fındıklı Abu-Çağlayan, Arılı, Pisğala, Çayeli Senoz,Papart, Yusufeli, Fırtına, Hemşin, Trabzon, İspir, Rize, Artvin, Amasya,Ordu ve Giresun bölgelerinde firmaların 341 HES yapmak içinbaşvuruda bulunduğu belirtilirken, 73’ünün yapımına izin verildiği,72’sinde çalışmalara halen devam ettiği, 17’si için se mahkemelercedurdurma kararı verildiği vurgulanan açıklamada yüzyıllardır üzerindeyaşadıkları vadilerinin para için katledilmek istendiği belirtildi.

Açıklama ‘Su ve çevre hakkımızı sattırmamak, memleketimize sahip çıkmak için elimizden geleni ardımızakoymayacağız’ denilerek duyarlı tüm kurumlar mücadeleye çağrıldı. İlerici kurumların da destek verdiği eylemçekilen horonlarla sona erdi.

Page 3: Bursa İşçi Bülteni Ocak 2010

Bursa İşçi Bülteni 3

Kapitalist sömürüye, yoksulluğa,

açlığa karşı elele, mücadeleye!

Gıda sektöründe çalışan bir işçiyim. Çalıştığımişyerlerinde süresiz çalışma, esnek çalışma gibi yasalolmayan ancak patronun uyguladığı keyfi kurallar var.Üstelik çırak-kalfa-usta ilişkisinin en yoğun yaşandığısektörlerden biri.

Kapitalist sistem, sömüreceği işçileri kadın-erkek,çocuk-yaşlı-genç demeden ağır koşulları dayatarakçalıştırıyor.

Kapitalist sistem tamamen insan emeği sömürüsüüzerine kurulmuştur. Sistem için önemli olan üreten(insan) değil üretilen üründür ve bu ürünlerden nasıl dahafazla kar elde edilebileceğidir. Ürettiğimiz ürünleri dahipara karşılığında alıyoruz.

İşe yeni başlayan, mesleki bilgisi olmayan işçiarkadaşlarımızın yasal olan haftalık izinlerine dahisaldırıyorlar. Hatta şiddet bile uygulandığı oluyor ve dahabirçok hak gaspları da. Ama bunun gerisinde, patronlarınbu kadar ileri gidebilmelerinin arkasında iş yerlerinindışında, fabrikaların veya atölyelerin dışında büyük birişsizler ordusunun olması yatıyor. Biz bütün işkollarındanişçilerin birlik ve beraberlikten yoksun olmamızdankaynaklanıyor. Biz işçiler birlikte olursak, omuz omuzaverirsek saldırılara ve hak gasplarına karşı bilinçli birkalkan oluruz emeğimizi sömürenlere ve satanlara karşı.

Kapitalizm yeri geldiğinde işçi kanı dökmekten bilegeri çekilmiyor. En son olarak Mustafakemalpaşa’dakimaden ocağında meydana gelen grizu patlamasıylayaşamını yitiren 19 işçinin çalışma arkadaşlarıyla yapılanröportaj, kapitalist sistemin bu konuda ne kadar ilerigidebileceğinin somut bir kanıtı oldu. Yaşanan işçiölümlerinden sonra medyaya yansıyan maden ocağındaalınması gereken önlemlerin alınmaması ve patronun dahafazla kar elde edebilmek için gerekli denetimleriyaptırmaması da ek bir örnekti.

Biz işçiler kapitalizmin sömürüsüne, yoksulluğa, açlığakarşı elele, devrimci mücadele vererek onları yok edebilir,insanca yaşayabileceğimiz günleri kurabiliriz.

Genç bir gıda işçisi

Milyonlar sefalet ücretine mahkum edildi...

Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!Geçtiğimiz ay, yine bir oyuna tanık olduk. Her yılın

aynı döneminde aynı oyuncularla oynanan birortaoyunuydu bu. Önemli de bir oyun tabi. Zira oyununsonucu sadece oyuncuları değil, hemen herkesi iyi yada kötü etkiliyor.

Oyunun içeriği de belli: On beş adam bir arayageliyor (bu sene olduğu gibi, beşi olmayabiliyor bazen),yaklaşık 70 milyon insanın geçiminin nasıl olacağınınkararını veriyor. Ama maalesef her oyun, sonunda açlıkve sefalet getiriyor bu yaklaşık 70 milyon’a.

Yabancısı olduğunuz bir şey anlatmıyoruz. Çok iyibildiğiniz bir şeyi anlatıyoruz aslında: “Asgari ÜcretTespit Komisyonu” denen şeyi. 5’i işverenleri, 5’ihükümeti ve 5’i de işçileri(!) temsil eden 15 kişidenoluşuyor bu komisyon. Patronlar adına TİSK, işçileradına da Türk-İş yer alıyor komisyonda. Fakat Türk-İşbu oyunu beğenmediği için çekilebiliyor bazen bukomisyondan; bu sene olduğu gibi. Peki mücadele?Şimdilik yok öyle bir şey!

Geçen ay sonunda çalışmalarını tamamlayankomisyon yeni zam oranlarını açıkladı: 2010 yılının ilkaltı ayı için %5.2, ikinci altı ayı için de %4.3! Yani,şimdiye kadar 546,48 lira olan asgari ücret, bundanböyle, ilk altı ay 577,01 lira, ikinci altı ay da 599,58 liraolacak.

Peki bu ülkede açlık ve yoksulluk sınırlarının kaçliralardan başladığını bilmeyen var mı? Ya da en temelihtiyaç maddelerine yapılan ardı arkası kesilmeyenzamlardan haberdar olmayan kaldı mı? Öyleyse asgariücrete yapılan bu zam “kaşıkla verip kepçeylealmaktan” başka ne olabilir?

Bir avuç insanın, yaklaşık 70 milyonu açlık vesefalete mahkum eden bu kararları alırken yukarıdasorduğumuz soruları düşünmemelerinin nedeni neolabilir? Örgütsüzlük! Bizlerin, işçi ve emekçilerin,örgütlü bir güç olarak ortaya çıkamamamız. Nasırlıyumruklarımızı bu ortaoyunun oynandığı masayavuramamamız.

Sadece asgari ücret konusunda da değil. Sermayesınıfının tüm saldırılarına karşı örgütlü bir mücadelevermedikçe dayatılan bu açlık, sefalet ve sömürükoşullarını değiştirmemiz mümkün olmayacaktır.

Page 4: Bursa İşçi Bülteni Ocak 2010

4 Bursa İşçi Bülteni

Bursa’da bir süre önce kurulan “İşten AtmalarYasaklansın Platformu” çalışmalarına devam ediyor.Bursa’nın çeşitli yerlerinde imza standları açarak iştenatmaların yasaklanmasını isteyen platform, bununyanında M. Kemalpaşa’daki patlama ve ölen işçilerleilgili eylem ve ziyaret de örgütledi.

Platform, ayrıca, 13 Aralık günü kriz ve buna bağlıolarak yaşanan işten atılmalarla ilgili işçi forumudüzenledi. Saat 17.00’de Ördekli Kültür Merkezi’ndeyapılan ve 200’e yakın kişinin katıldığı forumda, salona“İşten atmalar yasaklansın! İşsize iş! Bursa Platformu”pankartı asıldı.

Açılış konuşması, Bursa Mustafakemalpaşa’dayaşanan patlamada 19 işçinin yaşamını yitirmesininnedenlerinin teşhir edilmesiyle başladı. Forumunyapıldığı günün aynı zamanda Erdal Eren’in ölümyıldönümü de olduğu belirtilerek tüm devrim şehitlerianısına saygı duruşunda bulunuldu.

Yaraşır: Krize karşı bireysel öfke

toplumsal öfkeye dönüşmeli

Panelistlerden ilk sözü Tez-Koop-İş Sendikası GenelEğitim Danışmanı Volkan Yaraşır aldı. Yaraşır,kapitalist kriz ve bugün ortaya çıkan krizin tarihselkökeni üzerine bir sunum yaptı.

Emek-sermaye çelişkisini aktararak kapitalizmdeüretimin kolektif olarak yapıldığını fakat üretimaraçlarının özel mülkiyetin elinde olduğunu belirtenYaraşır, sermayenin yapısının canlı emek ve cansızemek üzerine kurulu olduğunu söyledi. Yaraşır, bukonuyu örnekler vererek açıkladı.

Bugün yaşanan krizin 1873-1893 sürecindekinebenzer olduğunu ve köklerinin 1974-75 yıllarınadayandığını belirten Yaraşır, o dönemde yaklaşık 1,5milyar insanın kapitalist sisteme entegre edilmesininbunda etkili olduğunu ve gelinen yerde de bu büyükbunalımın bir depresyon aşamasına geldiğini söyledi.2008’de patlayan krizin finans sektörden reel sektöresıçradığını belirttikten sonra krizlerin kapitalizmindoğasında varolduğunu sözlerine ekleyen Yaraşır,kapitalist kriz tiplerini kısa dönemli krizler ve büyükbunalımlı krizler olarak iki başlık altında topladı.

Bugün yaşanan krizin de büyük buhranlı bir krizolduğunun altını çizdi.

Kapitalizmin tarihi boyunca yaşadığı ve yaşamaktaolduğu krizleri anlatan Yaraşır, bunların nedenleri vesonuçları üzerine kapsamlı bir açıklama yaptı. Krizdönemlerinin sonucunda iki olasılığın ortaya çıktığınıve bunların da devrimin imkanı ve karşıdevrim tehdidiolduğunu belirtti.

Ardından sözü Türkiye’ye getirdi ve işsizliksorununa değindi. 2010 yılında Türkiye’de 7,5-8milyon işsiz olacağını tahmin ettiğini söyleyerekişsizlerin örgütlenmesinin önemine değinen Yaraşır, üstkimlik olarak tanımladığı sınıf kimliğininiçselleştirilmesinin önemine vurgu yaptı. Bursa’da birkent grevi beklediğini ve bunun potansiyelinin deolduğunu belirtti.

Kriz dönemleriyle beraber kapitalizmin kendisiniyeniden yapılandırmaya gittiğini ve bunun sınıfhareketinin yeniden yapılandırılmasını doğurduğunubelirten Tez-Koop-İş Eğitim Danışmanı, işçi sınıfınınkrize karşı ne yapması gerektiği konusunda bilincininaçık olması gerektiğini, işgal, grev ve direniş gibieylemlerin yanında çeşitli örneklerle ortaya çıkanbireysel öfkenin toplumsal öfkeye dönüştürüldüğündesistemin alaşağı edilebileceğini söyledi. Yaraşır, sisteme

İşten Atmalar Yasaklansın Platformu’nunçalışmalarından…

Page 5: Bursa İşçi Bülteni Ocak 2010

Bursa İşçi Bülteni 5

sessiz kalmanın onun suç ortağı olmak demek olduğunusöyleyerek sözlerini noktaladı.

Ardından Bağımsız Tekstil İşçileri Sendikası(BATİS) Genel Başkanı Metin Burak konuşma yaptı.Burak, sözlerine Mustafakemalpaşa’da meydana gelengrizu patlamasının sorumlularının devlet ve kapitalistlerolduğunu belirterek başladı. Bu patlama üzerindenkapitalistlerin ve devletin teşhirini yaptı ve sorumlularıncezalandırılmasını istedi. Ayrıca 25 Kasım’dagerçekleşen grevin ardından yaşanan saldırılarıaktararak KESK yöneticileri üzerindeki baskıların sonbulmasını istedi.

Kapitalizmin ve krizlerinin tarihi üzerine kısaca birdeğinme yapan Burak, krizin Türkiye’ye yansımalarınıve bunun somut örneklerini anlattı. Devlet ve tümorganlarının işçi sınıfına karşı olduğunu vemücadelesinin önüne engel olduğunu söyleyerekişsizliğin işçilere korku saldığını hatırlattı. Sermayeyekarşı örgütlü mücadelenin gerekliliğine vurgu yaparakkriz karşısında örgütsüz bir işçinin içine düşeceğidurumu somut örneklerle açıkladı. Burak’ınkonuşmasının ardından panelin ikinci bölümünegeçilmek üzere ara verildi.

Kürsü işçilerindi

İkinci bölümde kürsü işçilere bırakıldı. İlk sözüdirenişinin 214. gününe ulaşan Entes işçisi GülistanKobatan aldı. Kobatan’ın kürsüye çağırılması sırasındasalonda “Direne direne kazanacağız!” sloganı atıldı.Entes patronunun kriz bahanesiyle kendisini iştenattığını ve kendisinin de işten atmalara karşı sergilediğiduruşun işçi sınıfına örnek olması gerektiğini belirtenKobatan, bu tutumunun havzada ve Entes’te ortayaçıkardığı sonuçları anlattı. Entes patronunun emekdüşmanı yüzünü teşhir ederek direnişinin sorunlarınadeğindi, sınıf dayanışmasının eksik kaldığını, çünkü budirenişin yeterince anlaşılamadığını ifade etti. MehaTekstil deneyiminden de söz eden Kobatan, hukuksalmücadelenin yanında fiili-meşru mücadelenin öneminevurgu yaptı. Kobatan’ın konuşması “Zafer direnenişçilerin olacak!” sloganıyla karşılandı.

Kürsüden ikinci olarak grevdeki Asemat fabrikasınınbaştemsilcisi Yusuf Yıldız söz aldı. 31 Aralık 2008’denberi grevde olduklarını belirten Yıldız sınıfdayanışmasının eksikliğine vurgu yaptı. İlk 1,5 ayiçerisinde yapılan üç ziyaretin ardından tamamen yalnızbırakıldıklarını belirterek grevci işçilerin yaşadığımaddi ve manevi zorlukları anlattı. Yıldız sınıf

dayanışmasının eksikliğine ve yükseltilmesi gerektiğinetekrar vurgu yaparak konuşmasını bitirdi. Yıldız’ınkonuşması “Asemat işçisi yalnız değildir!” sloganıylakarşılandı.

Yine Asemat’taki direnişçi işçilerden FıratYıldırım’ın yaptığı konuşmada fabrikada yaşanan süreçanlatıldı. Yıldırım, sendikaların işçilere sınıf bilincivermediğini belirtti ve “Yaşasın onurlu mücadelemiz”sözleri ile konuşmasını bitirdi. Yıldırım’ın konuşmasıda “işçilerin birliği sermayeyi yenecek!” sloganı ilekarşılandı.

İşten atılan Asemat eski baştemsilcisi Erkan Özkanda söz alarak grev sürecini anlattı. Sınıf dayanışmasınıneksikliğine vurgu yapan Özkan, sendikal bürokrasiye dedeğinerek konuşmasını sona erdirdi.

Direnişçi işçilerin konuşmalarını tamamlamasınınardından panel çeşitli sektörlerde çalışan işçi vekurumlar adına yapılan konuşmalarla devam etti.

Konuşmaların bitmesiyle soru cevap bölümünegeçildi. Bu bölümde Volkan Yaraşır ara akımlarındöneminin bittiğini, şimdi yapılması gereken tek şeyinsınıf devrimciliği olduğunu vurguladı. Yenilenen sınıfhareketine eski reflekslerle cevap verilemeyeceğini buanlamda da siyasal öncünün kendini yenilemesigerektiğini söyleyerek konuşmasını bitirdi. Metin Burakda “Herkes, Gülistan yoldaş gibi işten atma saldırılarınakarşı gösterdiği tutumu gösterebilmiş olsaydı patronlarkriz bahanesiyle işçileri işten atmaya cesaretedemeyeceklerdi” dedi ve Entes ve Asemat işçilerinedesteklerini sunarak sözlerini bitirdi.

Page 6: Bursa İşçi Bülteni Ocak 2010

6 Bursa İşçi Bülteni

Tarih 29 Aralık 2005. Bursa’da kurulu bulunan ÖzayTekstil adlı tekstil atölyesi yürek burkan çığlıklara evsahipliği yapıyor gece vardiyasında. Patron, gecevardiyasında çalışan kadın tekstil işçilerinin üzerinekapıları kilitleyerek çıktı. İçeride yangın çıktı ve kapılarkilitli olduğu için kaçma şansı bulamadı işçiler. Bununsonucu 5 kadın işçi acı bir şekilde, yanarak yaşamınıyitirdi.

İşçilerin ölümüne neden olan patron mahkemetarafından da suçlu bulundu. Ancak yaptığı çok düşükmiktardaki ödeme karşılığında kefaletle serbest kaldı.İlk başta sorumluları cezalandıracakmış gibi hareketeden mahkeme, ölen işçilere maddi bir bedel biçti vekatliamın sorumlusu olan patronu serbest bıraktı.

Tarih 10 Aralık 2009. Yer bu kez bir maden ocağı.Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesine 30 kilometreuzaklıktaki Bükköy Madencilik İşletmesi’nde gecemeydana gelen grizu patlamasında 19 maden işçisiyaşamını yitirdi. Öncesinde adeta “geliyorum” diyen bu“iş kazası” ihmaller zincirinin ardından geldi.Üretimdeki maliyeti en aza indirerek karını arttırmakisteyen işletme sahibi, iş güvenliği için gerekenönlemleri almayarak işçilere ölümün davetiyesiniçıkarmıştı. Ve sonunda ölüm randevusuna sadık kalarak19 maden işçisinin yaşamını sonlandırdı.

Patlamanın ardından davalar açıldı. Sorumlular

yargılanacaktı sözde. Ama mahkeme işletmeyi geçici

bir süreliğine kapatmakla yetindi. Üstelik yine ölen

işçiler için bir fiyat biçildi. Ailelere kan parası verilmesi

önerildi. Böylece herkes mutlu olacak ve katliam

unutulacaktı. Ama aileler bunu kabul etmeyerek

insanlık onurunun ne demek olduğunu bir kez daha

hatırlatmış oldular.

Bunlar yaşanan tek örnekler değil elbette. Ülkenin

hemen her yerinde benzer iş cinayetleri yaşanıyor.

Bunlar şehrimizde meydana gelen iki çarpıcı örnek

yalnızca. Patronların kar hırsı, gerekli iş güvenliği

önlemlerini almamaları, işçilerin yaşamının hiçe

sayılması… Devletin gerekli denetimleri yapmaması, iş

cinayetlerinden sonra bile sorumluları gerektiği gibi

yargılayıp cezalandırmaması, daha da ileri giderek, ölen

her işçiye bir fiyat biçmesi ve patronları bu fiyatı

ödeyerek serbest bırakması… İşte patronların ve

devletin kesişme noktalarından yalnızca biri. İşte

kapitalizmin görünen ve vahşi yüzü.

Ama bir de “başka yüzler” var yaşamda. İşçi ve

emekçiler ya bu “başka yüzü” görecekler ya da

kapitalizmin vahşi yüzüne bakmaya devam edecekler.

Bu “başka yüz” ne mi? İşçi sınıfı iktidarı, sosyalizm…

Atölyelerden, fabrikalardan madenlere…

Kapitalizm işçi öğütüyor!

Page 7: Bursa İşçi Bülteni Ocak 2010

Bursa İşçi Bülteni 7

Merhaba kardeşler...

Sermayenin biz işçi ve emekçilere yönelik çok yönlü,planlı ve kapsamlı saldırılarının pervasızca uygulandığı2009 yılını geride bıraktık. Bu saldırılarını 2010 yılındada sürdüreceklerini, daha yeni yılın ilk gününde hayatgeçirdikleri zamlarla göstermiş oldular.

Asgari ücrete yaptıkları 24 TL’lik sadaka zammını,henüz cebimize girmeden benzine ve TEKEL ürünlerineyapılan zamlarla geri aldılar. Böylelikle bir kez daha bizişçi ve emekçilerle dalga geçmiş oldular. Kriz döneminde“aynı gemideyiz” diyenler, bizleri açlığa, yoksulluğa,işsizliğe mahkum edenler yine karlarına kar kattılar.

Kısacası yaşamlarımız ve iş koşullarımızdeğişmeyecek, hatta bundan sonra daha da kötüyegidecek, tabii ki suskun kaldıkça. Metal, petrokimya,tekstil, inşaat, kısaca çalıştığımız her sektörde sabahtanakşama kadar köle gibi çalışmamıza, patronlarınkarlarına kar katmamıza rağmen yine yoksullukla karşıkarşıya kalan bizleriz. Sanki açlık, sefalet ve yoksullukkaderimizmiş gibi. Oysa ki, gözle görülen her şeyi,fabrikaları, okulları, hastaneleri, köprüleri, uçağı, gemiyi,bizler üretmemize rağmen, bu değerleri yaratmamızarağmen, açlık, sefalet ve yoksulluk asla kaderimizolmamalı, değil mi kardeşler?

Şimdi söyleyeceklerim, elbette sizler için yeni şeylerdeğil ama tüm yaşadıklarımız başta kendimize olmaküzere birbirimize olan güvensizliğimizden kaynaklanıyor.Ve bu koşullar, bizler elimizi birleştirmediğimiz,kenetlenerek mücadele etmediğimiz sürece dedeğişmeyecek.

Bizle bugün için hayata farklı pencerelerdenbakabilir, farklı ideoloji ve siyasi düşünceler deolabiliriz. Kimimiz Kürt, kimimiz Türk, Alevi veya Suni,sağcı veya solcu olabiliriz. Fakat hepimizin ortak çıkarıve tasası aynıdır. İyi bir iş, insanca bir yaşam için ücret,çocuklarımızı iyi giydirmek, iyi içirmek, yaşlandığımızdaiyi bir emeklilik vb. şeyler isteriz. Birbirimizden farkımızolmayarak, aynı olumsuz koşulları paylaşarak yaşıyoruz.Çalıştığımız tüm sektörlerde kimliğimiz, düşüncelerimiz,mezhebimiz farklı olsa da aynı sömürü koşullarınamaruz kalıyoruz. Kriz bahanesiyle birlikte iştenatılıyoruz. Sorumlusu olmadığımız krizin faturasını

birlikte ödemeye zorlanıyoruz. Yani, kısacası, sermayepatronlarının aç gözlülüğü kendini yaşamımızdagösteriyor. Ve sermaye düzeni, yani kapitalist sistemdevam ettikçe bizim isteklerimiz gerçekleşmeyecek.Birey olarak istesek de vermeyecekler. İstediğimiz gibibir yaşam koşullarını ancak ve ancak mücadeleyeatılarak alabiliriz. Krizin faturasını ödememek istiyorsak,insanca bir yaşam, insanca çalışma koşulları istiyorsakmücadeleden başka çıkar yolumuz yok.

Sermaye sınıfının bizlere yönelik planlı ve kapsamlısaldırılarının arkasında biz işçi ve emekçilerindağınıksızlığı, örgütsüzlüğü yatmaktadır.Dağınıklılığımız ve örgütsüzlüğümüz onları bugün içingüçlü kılıyor. Bizler tam da bu dayatmalara birlikte veörgütlü bir tarzda karşı koyarsak, saldırıların tamamınıolmasa da, en azından bir kısmını frenleyebiliriz.

Kardeşler!

Tüm zenginlikleri bizler, emeğimizle, alınterimizleyaratıyorsak, bizleri kölece yaşam koşullarına maruzbırakan sermayeye ve onun asalak patronlarına, yanikapitalist sisteme bir sözümüz olmalı. Doğası gereğiinsanın insan tarafından sömürülmesi olan bu düzendenbir beklentimiz olmamalı. Onlar nasıl kendi kuruludüzenlerinin çıkarları için hareket ediyorlarsa, bizler de,kendi sınıf çıkarlarımız için bir an önce harekete geçmekzorundayız. Bunun için gerekirse dişe diş bir mücadeleyeatılmalıyız. İnsanca bir yaşam, özgür bir gelecek içinsesimizi, gücümüzü ve mücadelemizi birleştirmekzorundayız. Açlığın sefaletin ve yoksulluğun kaderimizolmadığını unutmayalım.

Bursa'dan sınıf bilinçli bir işçi

Açlık, sefalet ve yoksulluk kaderimiz değildir!

Page 8: Bursa İşçi Bülteni Ocak 2010

İşçi Bülteni Özel Sayı: 522 * Fiyatı: 25 Kr * Ocak 2010 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Ayten Özdoğan * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Simsar Sk. 5/3 Fatih/İstanbulTel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat. Davutpaşa Cd. Güven Sanayi Sitesi C Blok No: 242 Topkapı / İstanbul Tel: (212) 577 54 92

TEKEL’e bağlı işletmelerinkapatılarak özlük haklarının gaspedilmesine karşı Ankara’dakidirenişlerini sürdüren Tek Gıda-İşSendikası üyesi TEKEL işçileriyledayanışma eylemleri artarak sürüyor.Cuma akşamları düzenlenen AKPyürüyüşlerinde işçilerin öfkesi vekararlılığı hakimdi.

8 Ocak’ta yapılan eylemde FomaraMeydanı’nda toplanan Türk-İş BursaSendikaları AKP İl Binası'na kadargerçekleştirdikleri yürüyüşle hükümetinTEKEL işçilerine yönelik saldırılarınıprotesto ettiler.

Saat 17.00'de toplanan Türk-İş üyesiTek Gıda-İş, Türk-Metal, TÜMTİS veYol-İş üyesi işçiler “Türk-İş BursaSendikaları” pankartı açaraksloganlarla Bursa AKP İl Binası'nayürüdüler. BDSP’nin çağrısıylaBursa’daki ilerici devrimci kurumların bir araya gelerek oluşturdukları TEKEL İşçileriyle Dayanışma Platformueyleme “TEKEL işçileri yalnız değildir! Yaşasın Sınıf Dayanışması” pankartı ile katılırken, ÖDP, Emek Partisi,TKP ve Halkevleri de eylemde yerini aldı.

Bursa AKP İl Başkanlığı önünde işçilere seslenen Türk-İş 8. Bölge Temsilcisi Mehmet Kanca 15 Aralık 2009tarihinden beri devam eden TEKEL işçilerinin mücadelesinin her türlü baskılara rağmen 25 gündür sürdüğünüvurguladı. Tüm muhalefete ve tüm direnişlere rağmen TEKEL’in özelleştirildiğini, fabrikaların depo halinegetirildiğini, çalışanlara iş verilmediğini ardından da kapatma kararı alındığını söyledi.

Hükümetin 12 bin TEKEL işçisine çözüm olarak sunduğu 4/C’nin kölelik düzeni olduğunu belirten Kanca,TEKEL işçisinin ve tüm emekçilerin kölelik düzenine karşı direndiğini ifade etti. Kanca Başbakana seslenerek,TEKEL işçisin önüne koyulan sandıktan 9628 işçinin eyleme devam kararı çıktığını belirti.

“TEKEL işçisi yalnız değildir!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Geliyor geliyor genel grev geliyor!”,“Hükümet istifa!”, “Vatanı satanı biz de satarız!”, “Ölmek var dönmek yok!” sloganlarının atıldığı eylemde“4/C’ ye hayır!”, “Yetim hakkı yemedik tütün tozu yedik”, “Yan gelip yatmadık. Yatırıldık!” dövizleri taşındı.

Eyleme bini aşkın emekçi katıldı.

TEKEL işçisi yalnız değildir!

İletişimSönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel

(224) 220 84 92

[email protected]