bu ders notlari, sosyal bİlgİler ders kİtaplari ve web ... · o Ġnsanlarımızın eğitim ve...
TRANSCRIPT
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1
BU DERS NOTLARI,
SOSYAL BİLGİLER DERS KİTAPLARI
VE WEB ORTAMINDAKĠ BĠLGĠLERDEN DERLENEREK,
TAMAMEN ÖĞRENCĠLERĠN YARARLANMASI AMACIYLA HAZIRLANMIġTIR.
TĠCARĠ AMAÇLI KULLANILMASI YASAKTIR.
ZEKĠ DOĞAN
SOSYAL BĠLGĠLER ÖĞRETMENĠ
sosyalciniz.wordpress.com
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 2
ĠÇĠNDEKĠLER
1.ÜNĠTE – SOSYAL BĠLGĠLER ÖĞRENĠYORUM……………………………………………………………………………..3
OLAYLAR KĠMLERĠ NASIL ETKĠLĠYOR………………………………………………………………………………………………..……………….3
OLGU VE GÖRÜġÜ AYIRT EDĠYORUM…………………………………………………………………………………..…………………………..3
BĠLĠMSEL ARAġTIRMA BASAMAKLARI………………………………………………………………………………………………………………3
ÇÖZÜM BULUYORUZ……………………………………………………………….………………………………………………………………………4
BEN ETKĠN BĠR VATANDAġIM….…………………………………………………………….…………………………………………………………4
ATATÜRK VE SOSYAL BĠLĠMLER……………………………………………………………………….……………………………………………….5
2.ÜNĠTE – YERYÜZÜNDE YAġAM……………………………………………………………………………………….…..7
DÜNYA BĠR KAĞIDA NASIL SIĞAR…………………………………………………………………………………………………………………7
COĞRAFĠ KONUM…………………………………………………………………………………………………………………………………….……10
FARKLI YAġAM ġEKĠLLERĠ VE ĠKLĠM……………………………………………………………………………………………………………….12
TÜRKĠYE‟NĠN ĠKLĠMĠ………………………………………………………………….……………………………………………………………………14
GEÇMĠġTEN GÜNÜMÜZE YERLEġME………………………………………………………………………………………………………..…..15
UYGARLIKLARIN BEġĠĞĠ………………..………………………………………………………………………………………………………………16
3.ÜNĠTE-ĠPEK YOLUNDA TÜRKLER……………………………………………………………………………………….19
ANAYURTTAN ANADOLU‟YA………………………………………………………………………………………………………………….…….19
ATLI ASKERLERDEN MODERN TÜRK ORDUSUNA…………………………………………………………………………………………20
ĠPEK YOLU……………………………………………………………………………………………………………………………………………………..21
ĠSLAMĠYETĠN DOĞUġU VE YAYILIġI………………………………………………………………………………………………………………22
ĠLK TÜRK ĠSLAM DEVLETLERĠ…………………………………………………………………………………………………………………………26
KÜLTÜRÜMÜZÜN YAġAYAN DEĞERLERĠ……………………………………………………………………………………………………….29
BOZKIRIN SANATKÂRLARI……………………………………………………………………………………………………………………………29
4.ÜNĠTE – ÜLKEMĠZĠN KAYNAKLARI…………………………………………………………………………………………………………..30
DOĞAL KAYNAKLAR VE EKONOMĠ………………………………………………………………………………………………………………..30
TÜRKĠYEDE TARIM HAYVANCILIK SANAYĠ TĠCARET TURĠZM MADENCĠLĠK……………………………………………………31
VERGĠM BANA DÖNÜYOR……………………………………………………………………………………………………………………………..37
5.ÜNĠTE – ÜLKEMĠZ VE DÜNYA…………………………………………………………………………………………………………….…...39
DÜNYADA NÜFUS VE EKONOMĠK FAALĠYETLER……………………………………………………………………………………….....39
KAYNAKLAR VE ĠHTĠYAÇLAR……………………………………………………………………………………………………………………........40
ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLERĠMĠZ……………………………………………………………………………………………………………………….41
YARDIMLAġMA VE ĠġBĠRLĠĞĠ………………………………………………………………………………………………………………………...42
6.ÜNĠTE – DEMOKRASĠNĠN SERÜVENĠ……………………………………………………………………………………………………….43
DEVLETLER VE YÖNETĠM BĠÇĠMLERĠ……………………………………………………………………………………………………………....43
DEMOKRASĠ TARĠHĠNE YOLCULUK………………………………………………………………………………………………………………..44
TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERĠMĠZ……………………………………………………………………………….……………………………..44
BELGELERĠN DĠLĠ……….. …….…………………………………………………………………………………………………………………………. 46
DÜNDEN BUGÜNE TÜRK KADINI………………………………………………………………………………………………………………….47
7.ÜNĠTE – ELEKTRONĠK YÜZYIL………………………………………………………………………………………………………….…….49
HAYATIN ĠÇĠNDEN………………………………………………………………………………………………………………………………….…...49
GELECEKTEKĠ YAġAM………………………………………………………………………………………………………………………….………..49
SAĞLIK ĠÇĠN DAYANIġMA-EMEĞE SAYGI………………………………………………………………………………………….…..…….51
ORTAK DEĞERLERĠMĠZ……………………………………………………………………………………………………………………………………42
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 3
OLAYLAR KĠMLERĠ NASIL ETKĠLĠYOR
OLAY: Meydana gelen ya da ortaya çıkan hal, iĢ veya
duruma olay denir.
YaĢamımız boyunca her gün birçok olaya tanık
oluruz. Bazı olayları televizyon, gazete, dergi,
internet gibi iletiĢim araçlarından öğreniriz. Bazı
olaylar doğrudan bizimle alakalı olup ve ilgimizi
çekerken bazıları da ilgilendirmez.
OLAYLARIN ÖZELLĠKLERĠ
Her olayın birden fazla nedeni olabilir
Her olayın birden fazla olumlu ya da olumsuz
sonucu da olabilir.
Toplumsal olaylar her zaman aynı sonucu doğurmaz.
Her toplumsal olayın farklı sonucu vardır.
Olaylar insanları farklı etkiler. Aynı olaydan birçok
kiĢi farklı Ģekillerde etkilenebilir.
Olaylara sadece insanlar sebep olmaz.
Bir olayın sonucu baĢka bir olayın sebebi olabilir.
Örneğin trafik kazaları; sürücü hataları, yolcu hataları, yol
kusurları ya da araç kusurlarından kaynaklanabilir.
OLGU VE GÖRÜġÜ AYIRT EDĠYORUM
Örnekler:
Türkiye‟nin baĢkenti Ankara‟dır.
Ġstanbul en kalabalık Ģehrimizdir.
Adana‟da Akdeniz iklimi görülür.
Su 100 derecede kaynar.
Örnekler:
En güzel renk mavidir.
Adana Türkiye‟nin en güzel Ģehridir.
Bence pilav en güzel yemektir.
KAVRAM: Bir fikri, bir gerçeği ya da bir nesneyi
soyutlayarak ifade eden terime kavram denir.
Örnekler:
o YeĢil, kırmızı, mavi… bunların hepsini “renk “ olarak
ifade ederiz. Renk bir kavramdır.
o Bir sınıfta bulunan ( Busenaz, Sudenaz, Nisanaz, vs.)
öğrencilerin hepsini birden “öğrenci” olarak ifade
ederiz. Öğrenci bir kavramdır.
GENELLEME: Olgu ve kavramlardan yararlanarak daha
kapsamlı bilgiler elde etmektir.
Örnekler:
Büyük Ģehirlerde nüfus yoğundur.
Karadeniz bölgesinde çok yağmur yağar.
TÜMEVARIM: Parçadan bütüne varmaktır. ( Özelden
genele )
Ülkemizde köyler ilçeleri, ilçeler illeri, iller bölgeleri,
bölgeler de Türkiye'yi meydana getirir.
TÜMDENGELĠM: Bütünden parçaya varmaktır.
( Genelden özele )
Türkiye - Akdeniz Bölgesi - Adana ili – Pozantı ilçesi -
Gökbez köyü
BĠLĠMSEL ARAġTIRMA YAPIYORUM
Bilimsel AraĢtırma: Bilimsel araĢtırma, sistemli bir
Ģekilde veri (bilgi) toplama ve açıklama sürecidir.
BĠLĠMSEL ARAġTIRMA BASAMAKLARI
1- AraĢtırma konusunun ( problemin) belirlenmesi
2- Konu ile ilgili hipotezlerin (varsayımların)
belirlenmesi
3- Kaynak taraması yapma (Bilgi-verilerin
toplanması):
Bilgi toplamak için sözlü kaynaklar ( insanlar), yazılı
kaynaklar ( Kitap, dergi, gazete, internet çıktısı vb. )
ve görsel kaynaklar ( Televizyon programları,
görüntü, resim ve fotoğraflar) kullanılabilir.
Üçüncü basamakta öncelikle seçilen konularla ilgili
kaynak taraması yapılır. Kitaplar, dergiler, gazeteler,
ansiklopediler, internet ve hatta insanlar kaynak
olarak kullanılabilir.
ÇOK BOYUTLULUK: Bir olayın birden çok nedeni ve
sonucu olabilmesine olayların çok boyutluluğu denir.
HĠPOTEZ (VARSAYIM): Doğruluğu henüz deneylerle
kanıtlanmamıĢ ancak araĢtırma sonucunda
kanıtlanacağı sanılan bilgilerdir.
OLGU: Herkes tarafından aynı kabul edilen, kolayca
anlaĢılabilir, kanıtlanabilir ve bilimsel verilere dayanan
bilgidir. Olgu kiĢiden kiĢiye değiĢmez.
GÖRÜġ: KiĢiden kiĢiye değiĢen, insanların kendi
düĢüncelerini yansıtan ve bilimsel verilere
dayanmayan bilgilere görüĢ denir.
SOSYAL BĠLGĠLER 6
ÜNĠTE 1 – SOSYAL BĠLGĠLER ÖĞRENĠYORUM
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 4
En çok bilgi kitaplarda bulunur. En çok kitaplar ise
kütüphanelerde bulunur. Kütüphanelerdeki kitaplar,
bulması ve kullanımı kolay olsun diye “Katalog
Sistemi”ne göre gruplandırılmıĢtır.
Kullandığımız kaynakları; kaynak adı, yazarın adı,
yayım tarihi, cilt ve sayfa numarasını da not almalıyız.
Bilgileri yazarken mutlaka yararlandığımız kitapları
ve kaynakları dipnot Ģeklinde belirtmeliyiz.
4- Varsayımların test edilmesi
5- Rapor yazma (Metin oluĢturma)
ÇÖZÜM BULUYORUZ
HAK: Ġnsanların herhangi bir iĢi yapma yetkisine hak
denir. Hukuk düzeninin kiĢilere tanıdığı yetkilerdir.
YaĢama hakkı, eğitim hakkı gibi.
ÖZGÜRLÜK: KiĢinin baĢkasına zarar vermeden dilediği
her Ģeyi yapabilmesine özgürlük denir. DüĢünce
özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü gibi.
SORUMLULUK: KiĢinin, kendine ve baĢkasına karĢı
yerine getirmesi gereken yükümlülükleri zamanında
yerine getirmesine sorumluluk denir.
Bireyler karĢılaĢtıkları sorunların çözümünde hak,
özgürlük ve sorumlulukları göz önünde
bulundurmalı ve buna göre davranmalıdır.
TEMEL HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER: KiĢinin insanca
yaĢayabilmesi için gerekli olan haklar ve özgürlüklerdir.
Bazı temel haklarımız Ģunlardır:
YaĢama Hakkı: En temel insan hakkıdır. Diğer
hakların kullanılması bu hakkın varlığına bağlıdır.
KiĢi Dokunulmazlığı Hakkı
Konut dokunulmazlığı Hakkı
Eğitim ve Öğrenim Hakkı
Sağlık Hakkı
Din ve vicdan özgürlüğü
DüĢünceyi ifade etme özgürlüğü
Tüketici Hakları: Hakkımızı arayabilmek için
aldığımız ürünün garanti belgesini, fiĢ veya faturasını
mutlaka almalıyız. Tüketici hakları, yasayla koruma
altına alınmıĢtır. Herhangi bir ürün satın alındıktan
itibaren 7 gün içinde hiç bir gerekçe gösterilmeden
geri iade edilebilir.
o Tüketici hakları ihlal edildiğinde,
Belediyelere
Tüketici Hakları Derneğine
Tüketici Hakları Merkezine
Tüketici Mahkemesine
Tüketici Sorunları Ġl/Ġlçe Hakem Heyetine
Reklam Kuruluna baĢvurulabilir.
o Devletin hizmet aksamalarında ise;
Belediyelere,
Muhtarlıklara,
Kaymakamlıklara,
Valiliklere baĢvurulabilir.
Dilekçe Hakkı: Resmi kurumlara istek ve
Ģikâyetlerimizi bu hak ile bildirebiliriz.
Bilgi Edinme Hakkı: Bir kiĢinin bir konu hakkında
bilgi edinmek istemesidir. Her hangi bir kamu
kuruluĢundan istediğimiz konu hakkında bilgi
edinme hakkına sahibiz.
o VatandaĢlık görevlerinden(sorumluluk) bazıları
Ģunlardır:
Seçme ve seçilme hakkı: Hem görev(seçme) hem de
haktır (seçilme).
Kanunlara uymak
Vergi vermek
Askerlik yapmak
BEN ETKĠN BĠR VATANDAġIM
Sosyal Bilimler: Toplumsal olaylar ile insanların sosyal
ve kültürel faaliyetleri konusunda araĢtırma ve inceleme
yapan bilim dalıdır. Sosyal Bilimler hayatın her
alanındadır.
o Sosyal Bilimlere ait bilim dalları: Tarih, Coğrafya,
Psikoloji, Sosyoloji, Ekonomi, Din Bilimleri, Filoloji,
Arkeoloji, Hukuk vb.
Dipnot: Metni yazarken alıntı yaptığımız kısımları
nereden ve kimden aldığımızı gösteren notlardır.
Alıntının yazıldığı sayfaların altına eklenir. Amaç
emek ve bilgi hırsızlığı yapmamaktır. Yazarın adı,
kitabın adı, alıntı yapılan sayfa numarası yazılır.
Kaynakça: Yararlandığımız kaynakların adını
belirtmeye denir. Kitapların son sayfalarında
gösterilir. Yazarın adı, kitabın adı, sayfa sayısı, basım
tarihi ve yeri yazılır.
Normal kurumlara yazılan dilekçeler 30 gün içinde,
TBMM‟ye yazılan dilekçeler 60 gün içinde
cevaplandırılmak zorundadır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 5
o Sosyal Bilgiler dersini niçin görürüz?
VatandaĢlık görev ve sorumluluklarımızı öğrenmek
Etkin ve sorumlu vatandaĢ olmak
Vatanını ve milletini seven vatandaĢlar olmak
Haklarını bilen vatandaĢlar olmak
Türk kültürünü ve tarihini oluĢturan temel öğe ve
süreçleri bilen vatandaĢlar olmak
o Sosyal Bilgiler Dersi;
VatandaĢlık görevi ve sorumluluklarının
öğrenilmesini sağlar.
Öğrencilerin, Türk milletine, bayrağına ve Türk
ordusuna karĢı sevgi, saygı ve güven duygusunu
artırır.
Atatürk ilke ve inkılâplarının öneminin anlaĢılması ve
bunların korunması bilincinin yerleĢmesini sağlar.
Türkiye Cumhuriyeti'nin dayandığı temel ilkeleri
öğretir.
Türk tarihinin öğretilmesini amaçlar.
Hem ülkemizi hem de dünyayı tanımamızı sağlar.
Demokratik yaĢam kurallarını öğretir.
Beraber yaĢama, sorumluluk alma, yardımlaĢma ve
karar verme duygularını geliĢtirir.
Ġnsanların, birbirlerine karĢı olan hak ve
sorumluluklarını kavramalarını sağlar.
Bilimin ve tekniğin geliĢmesinin insan hayatı
üzerindeki etkilerini öğretir.
ATATÜRK VE SOSYAL BĠLĠMLER
Atatürk, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti‟ni
çağdaĢ uygarlık seviyesine ulaĢmak için çalıĢmalar
yapmıĢtır. Atatürk, diğer bilim alanlarında olduğu
gibi sosyal bilimler alanında da eğitime ve bu alanda
araĢtırmalar yapacak kurumlar açılmasına öncülük
etmiĢtir.
Bu doğrultuda:
1- Türk Tarih Kurumu’nun Kurulması
Atatürk, Türk milletinin zengin ve köklü bir tarihe
sahip olduğunu söylemiĢ bu amaçla Türk tarihinin
araĢtırılmasına önem vermiĢtir. Türklerin dünya
uygarlığına katkılarının anlatılması için çalıĢmalar
yapmıĢtır.
Bu çalıĢmalardan biride 15 Nisan 1931 de Türk
Tarihi Tetkik Cemiyeti kurulmasıdır. Kurumun adı 3
Ekim 1935‟te Türk Tarih Kurumu olarak
değiĢtirilmiĢtir.
Türk Tarih Kurumu, Türk tarihi ve Türkiye tarihi ilgili
konuları inceleyen ve elde edilen sonuçları her türlü
yolla yaymayı amaçlamıĢtır. Özellikle, Türklerin
Selçuklu ve Osmanlıdan önceki tarihinin
aydınlatılmasında büyük katkıları olmuĢtur.
BELLETEN (1937), BELGELER (1964), HÖYÜK (1991)
TTK‟nin düzenli aralıklarla yayımladığı yayınlardır.
2- Türk Dil Kurumu’nun Kurulması
o Atatürk milli kimliğimizin ve kültürümüzün ancak
milli bir dil ile korunabileceğini inanıyordu.
o Ġnsanlarımızın eğitim ve kültür seviyelerinin
arttırılması için 1928 yılında yeni Türk harfleri
kabul edilmiĢ, okuma yazma bilen sayısı artmıĢtır.
o 1932 yılında da dilimizin güzelliğini ve zenginliğini
ortaya çıkarmak, dünya dilleri arasındaki saygınlığını
arttırmak ve yabancı dillerin etkisinden kurtarmak
amacıyla Türk Dil Kurumu kurulmuĢtur.
3- Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin (DTCF)
Kurulması:
Türkiye‟de sosyal bilimlerin geliĢmesini sağlamak
ve bu alanda nitelikli eleman yetiĢtirmek
amacıyla Ankara’da 1936 yılında kurulmuĢtur.
Ġsmini bizzat Atatürk koymuĢtur. Birçok bilim dalında
eğitim vermiĢtir. Özellikle arkeoloji bölümü
Anadolu‟da kazılar yapmıĢtır. DTCF, 1945 yılında
Ankara Üniversitesine bağlanmıĢtır.
ATATÜRK’ÜN SOSYAL BĠLĠMLERĠN GELĠġMESĠ
ĠÇĠN YAPTIĞI DĠĞER ÇALIġMALAR
1- 1932 yılında Halkevleri kurulmuĢtur. Yurdun pek
çok yerine yayılan Halkevlerinde halka okuma yazma
öğretilmiĢ, dilin TürkçeleĢtirilmesi sağlanmıĢ, tarih bilinci
yerleĢtirilmiĢ, milli ve manevi değerler topluma
kazandırılmıĢtır.
2- Anadolu‟nun eski dönemlerinin aydınlatılması için
arkeolojik kazılar desteklenmiĢtir. Bu kazılardan çıkan
eserler Anadolu Medeniyetleri Müzesi‟nde
sergilenmektedir.
3- 1924 yılında Topkapı Sarayı müze olarak açılmıĢtır.
4- 1928 yılında Etnoğrafya Müzesi açılmıĢtır. Birçok ilde
müzeler açılmıĢ, eski müzeler onarılmıĢtır. Böylece Türk
milletinin ve Anadolu‟nun zengin kültürel mirasının
insanlara tanıtılması amaçlanmıĢtır.
5- Ayrıca cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye‟den Avrupa
ülkelerine farklı alanlarda öğrenim görmeleri için
öğrenciler gönderildi. Bu öğrenciler arasında Afet Ġnan,
Jale Ġnan, Burhan Toprak, Halet Çambel, Muazzez Ġlmiye
Çığ gibi alanında çok önemli çalıĢmalara yapacak
öğrenciler de vardı.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 6
Yurt dıĢında eğitim gören ve döndükten sonra
değerli çalıĢmalara yapan bazı bilim insanları
Ģöyledir:
Burhan TORPAK: Fransa‟da eğitim görmüĢ, ülkemize
döndükten sonra Ġstanbul Güzel Sanatlar fakültesinde
“Türk Süsleme Sanatları” bölümünün açılmasına
öncülük etmiĢtir. Ayrıca değiĢik konularda eserler
yazmıĢtır.
Prof. Dr. Jale ĠNAN: Almanya‟da devlet bursu ile
arkeoloji eğitimi görmüĢtür. Ülkemize döndükten sonra
yaptığı kazılarla ilkçağ Anadolu tarihinin aydınlatılmasına
büyük katkılarda bulunmuĢtur. Türkiye’nin ilk kadın
arkeoloğudur.
Prof. Dr. Afet ĠNAN: Atatürk tarafından eğitim görmesi
için Ġsviçre‟ye gönderilmiĢtir. Ülkemizde döndükten
sonra Türk Tarih Kurumu’nun kuruluĢunda yer aldı ve
yıllarca da baĢkanlığını yaptı. Atatürk ve Türk Tarihi
konularında pek çok eseri ve kitabı vardır
Prof. Dr. Muazzez Ġlmiye ÇIĞ: Ankara Dil ve Tarih-
Coğrafya Fakültesi‟nde Sümeroloji, Hititoloji, Arkeoloji
ve Tarih bölümünden dersler alarak mezun oldu.
Arkeoloji müzesinde görev yaptı.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 7
DÜNYA BĠR KAĞIDA NASIL SIĞAR?
Yeryüzünde oluĢan olayları, bu olayların nasıl meydana
geldiğini, nerelerde dağılım gösterdiğini ve oluĢturduğu
sonuçların çevresine ve insanlara etkilerini inceleyen
bilim dalına coğrafya denir.
Coğrafya baĢlıca iki bölüme ayrılır:
1. Genel coğrafya 2. Yerel coğrafya
1. Genel Coğrafya kendi içinde ikiye ayrılır:
a) Fiziki Coğrafya: Yeryüzü Ģekillerini, dünyadaki iklim
çeĢitleri ve bitki örtüsü çeĢitliliğini, dünyanın Ģekli ve
Ģeklinin sonuçlarını inceler.
b) BeĢeri ve Ekonomik Coğrafya: Dünya üzerinde var
olan insan topluluklarını, bu insanların çevre ile
iliĢkilerini, ekonomik faaliyetlerini inceleyen bir bilim
dalıdır. Kısaca insanı ve ekonomik faaliyetleri inceler.
2. Yerel Coğrafya: Dünya üzerinde herhangi bir alandaki
tüm coğrafi olayları birlikte inceler. Bu alan kimi zaman
bir ülke, kimi zaman bir bölge olabilir.
HARĠTA BĠLGĠSĠ
Harita çizilirken Ģu hususlara dikkat edilmelidir:
Haritayı hangi amaç doğrultusunda kullanacağımızı
belirlemeliyiz.
Bu amaç doğrultusunda bize uygun olan ölçeği
seçmeliyiz.
Haritaya uygun bir isim koymalıyız.
Yönleri düzgün biçimde kullanabilmek için, daima
kuzeyi gösterir bir yön oku kullanmalıyız.
Lejand bölümü olmalıdır.
PLAN: Plan en ayrıntılı haritalardır. Küçük alanlara iliĢkin
detaylı bilgi verir. Okullar, alıĢveriĢ merkezleri, parklar
plan ile gösterilirler.
KROKĠ: Bir yerin kuĢbakıĢı görünüĢünün belli bir ölçeğe
uymadan kabataslak çizimine denir. Ölçeksiz
olduklarından harita değildir. Çoğu zaman bir yerin
adresini tarif etmek için kullanılır.
Uyarı: Planlarda ve haritalarda belli bir ölçeğe göre
küçültme yapılırken krokilerde ölçek yoktur.
HARĠTA ÇEġĠTLERĠ
I. Kullanım Amaçlarına Göre Haritalar
Haritalar kullanım amaçlarına göre iki bölüme ayrılırlar.
A) GENEL HARĠTALAR
Toplumun her kesimi tarafından kullanılan haritalardır.
Topografya haritaları, atlas haritaları, duvar haritaları,
ansiklopedik haritalar, Ģehir haritaları ve turist haritaları
bu gruba girer.
1- Fiziki Haritalar:
Yer Ģekillerini (dağ, ova, plato, vadi vb.) gösteren
haritalardır.
2- Siyasi ve Ġdari Haritalar:
Kıtaların, ülkelerin sınırlarını gösteren haritalar siyasi
haritalardır. Ülke içindeki il, ilçe, kasaba ve köy gibi idari
birimler arasındaki sınırları gösteren haritalara da idari
haritalar denir.
3- BeĢeri ve Ekonomik Haritalar:
Nüfus miktarını, dağılıĢını, yoğunluklarını, göçleri,
insanların milliyetlerini, dinlerini, dillerini, kültürlerine ait
özelliklerin dağılıĢını gösteren haritalara beĢeri haritalar
denir. Ġnsanların ekonomik faaliyetlerini ve bu ekonomik
faaliyetlerin gerçekleĢmesi için gerekli olan mal ve
hizmetlerin dağılıĢını gösteren haritalara ekonomik
haritalar denir.
B) ÖZEL HARĠTALAR
Bu tür haritalar herhangi bir konuyu detaylarıyla
gösteren, dolayısıyla uzmanlaĢma isteyen haritalardır.
Belirli bir alanda uzmanlaĢmıĢ kiĢi ya da kuruluĢların özel
amaçları için hazırlanmıĢ jeoloji, meteoroloji, toprak, bitki
örtüsü gibi haritaları kapsar.
Dünyanın tamamının ya da belli bir kısmının
kuĢbakıĢı olarak ve belirlenmiĢ bir ölçek oranında
küçültülerek bir düzleme aktarılmıĢ haline harita
denir.
LEJAND: Haritalarda kullanılan sembol ve iĢaretlerin
ne anlama geldiğini gösteren tablodur.
Bir çizimin harita sayılabilmesi için;
KuĢbakıĢı çizilmiĢ olması,
Belli bir ölçeğinin olması,
Düzleme aktarılmıĢ olması gerekmektedir.
SOSYAL BĠLGĠLER 6
ÜNĠTE 2 – YERYÜZÜNDE YAġAM
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 8
II. Ölçeklerine Göre Haritalar
A) BÜYÜK ÖLÇEKLĠ HARĠTALAR
Büyük ölçekli haritalarda, yeryüzü Ģekilleri daha az
küçültülerek düzleme aktarıldıklarından daha fazla ayrıntı
gösterirler.
1- Plan: Ölçekleri 1/20.000'e kadar olan haritalardır.
Planların ayrıntı gösterme gücü daha fazladır.
2- Topografya haritaları:
Ölçekleri 1/20.000 ile 1/200.000 arasında olan
haritalardır.
B) ORTA ÖLÇEKLĠ HARĠTALAR
1/200.000 ile 1/500.000 arasında değiĢen haritalardır.
Duvar haritaları orta ölçekli haritalardır.
C) KÜÇÜK ÖLÇEKLĠ HARĠTALAR
Ölçekleri 1/500.000'den daha küçük olan haritalardır.
Atlaslar küçük ölçekli haritalardır.
Büyük ve Küçük ölçekli haritalar arasındaki fark
Büyük Ölçekli Haritalar Küçük Ölçekli Haritalar
Paydası küçüktür. Paydası büyüktür.
Küçültme oranı azdır. Küçültme oranı fazladır.
Ayrıntısı fazladır. Ayrıntısı azdır.
Hata oranı azdır. Hata oranı fazladır.
Daha küçük alanları gösterir. Daha geniĢ alanları
gösterir.
Aynı alan çizildiğinde harita
alanı daha büyük olur.
Aynı alan çizildiğinde
harita alanı daha küçük
olur.
ÖLÇEK
Kesir Ölçek
o Haritalarda uygulanan küçültme oranın kesirle
ifade edildiği ölçeklerdir.
o Kesir ölçekte pay daima 1 ile gösterilir.
o 1/100 000, 1/2 000 000 gibi paydadaki sayı, çizimin
ne kadar küçültüldüğünü ifade eder.
Çizgi Ölçek
Küçültme oranının çizgi Ģeklinde gösterildiği
ölçeklerdir. EĢit aralıklara bölünmüĢ olan çizgi
üzerinde, aralıkların gerçekte ne kadar uzaklığa eĢit
olduğu belirtilir.
20 0 20 40 60 80 km
1cm
Yukarıda verilen ölçekte, haritadaki 1 cm'lik uzunluk,
arazide 2 000 000 cm'yi yani 20 km'yi göstermektedir.
Haritalarda genellikle çizgi ve kesir ölçek birlikte
kullanılır. Çizgi ölçek, kesir ölçeğe göre daha
kullanıĢlıdır. Bunun nedeni harita, fotoğraf veya
fotokopi ile küçültülüp büyütülse de çizgi ölçeğin
gösterdiği uzunlukların değiĢmemesidir. Çünkü bu
iĢlem sırasında çizgi ölçek de aynı oranda
küçültülmüĢ veya büyütülmüĢ olur.
ÖLÇEKLERĠN DÖNÜġÜMÜ
Kesir Ölçeğin Çizgi Ölçeğe Çevrilmesi
Kesir ölçeğin çizgi ölçeğe çevrilmesi için haritadaki 1
cm'nin gerçekte kaç km'yi gösterdiğinin bulunması
gerekir.
Örnek:
1/2 000 000 kesir ölçeğinin çizgi ölçek olarak ifadesi
nedir?
Çözüm:
1
2.000.000
HUÖ
GU
Haritadaki 1 cm gerçekte 2 000 000 cm'ye yani 20 km'ye
eĢittir.
Buna göre, 1 cm'nin 20 km olarak gösterildiği çizgi ölçek
hazırlanır.
20 0 20 40 60 80 km
1cm
Haritadaki küçültme oranına ölçek denir. Ölçek, harita
uzunluğu ile gerçek uzunluğun birbirine oranıdır. Bir
haritanın ölçeği iki Ģekilde gösterilir.
o Kesir ölçeklerde, ölçek ile ölçek paydası arasında
ters orantı vardır. Ölçeğin paydası büyüdükçe
ölçek küçülür, ölçek paydası küçüldükçe ölçek
büyür.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 9
Çizgi Ölçeğin Kesir Ölçeğe Çevrilmesi
Çizgi ölçeğin boyu haritadaki uzunluğu verir. Çizgi ölçek
üzerindeki tüm bölümlerin toplamı gerçekteki uzunluğu
ifade eder.
ÇizgiÖlçeğinHaritaUzunluğuÖlçek
ÇizgiÖlçeğinGerçekUzunluğu
10 0 10 20 30 40 km
ÖRNEK: Yukarıdaki çizgi ölçeğin harita uzunluğu 5
cm'dir.
Buna göre, kesir ölçek olarak değeri nedir?
Çözüm:
Gerçek uzunluk kilometreli olan uzunluktur. Buna göre
10 + 40 = 50 km
10 0 10 20 30 40 km
Haritadaki uzunluk cm‟li olan uzunluktur. Bu da 5 cm
olduğuna göre
H.U. = 5 cm
G.U. = 50 km
Ölçek = ?
5 5 1
50 5.000.000 1.000.000
HU cm cmÖlçek
GU km
ÖLÇEK HESAPLAMALARI
o Harita üzerinden, haritadaki uzunluk, gerçek
uzunluk ve ölçek hesaplamaları yapılabilir.
o Uzunluk hesaplarını hatasız yapabilmek için uzunluk
ölçüsü birimlerini bilmek gerekir. Uzunluk ölçüleri
10'ar 10'ar büyür, 10'ar 10'ar küçülürler.
Metrenin alt ve üst katları:
Uzunluk hesaplamalarında;
Gerçek uzunluk
Harita uzunluğu
Harita ölçeği hesaplanır.
1- Gerçek uzunluk= Harita uzunluğu x Harita ölçeğinin
paydası → GU = HU x HÖ
2- GerçekUzunluk
HaritaUzunluğuHaritaÖlçeğininPaydası
→ GU
HUHÖP
3- HaritaUzunluğu
HaritaÖlçeğininPaydasıGerçekUzunluk
→ HU
HÖPGU
NOT: Formülleri pratik olarak öğrenebilmek için üçgen
tabloyu kullanabiliriz.
NOT: Kilometre cinsinden bir değer istendiğinde beĢ (5)
sıfır silinir. Santimetre cinsinden istendiğinde beĢ (5) sıfır
eklenir.
NOT: Cm km‟ye çevrilirken 5 sıfır silinir. Km cm‟ye
çevrilirken 5 sıfır eklenir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 10
COĞRAFĠ KONUM
Bir yerin Dünya üzerinde bulunduğu konuma coğrafi
konum denir. Coğrafi konum, matematik ve özel konum
olarak ikiye ayrılır.
1- MATEMATĠK KONUM
Dünya üzerindeki bir yerin baĢlangıç paraleline (Ekvator)
ve baĢlangıç meridyenine (Greenwich) göre olan
konumuna matematik konum denir.
Paralellerin Özellikleri
BaĢlangıç paraleli (0°) ve en büyük paralel dairesi
Ekvator'dur.
Ekvator'un kuzeyindeki paralellere kuzey paralelleri,
güneyindekilere ise güney paralelleri denir.
Paraleller, Ekvator'dan kutuplara doğru birer derece
aralıklarla çizilir.
90 tane Kuzey Yarım Küre'de, 90 tane Güney Yarım
Küre'de olmak üzere toplam 180 tane paralel
dairesi vardır.
Dünya'nın Ģeklinden dolayı Ekvator'dan kutuplara
doğru gidildikçe paralellerin boyları kısalır ve
kutuplarda nokta Ģeklini alır.
Birbirini takip eden (ardıĢık) iki paralel arasındaki
uzaklık her yerde eĢittir ve yaklaĢık 111 km'dir.
Bazı paralel dairelerinin özel isimleri vardır.
0° paraleli Ekvator
23°27' kuzey paraleli Yengeç Dönencesi
23°27' güney paraleli Oğlak Dönencesi
66°33' kuzey paraleli Kuzey Kutup Dairesi
66°33' güney paraleli Güney Kutup Dairesi
90° kuzey paraleli Kuzey Kutup Noktası
90° güney paraleli Güney Kutup Noktası
Meridyen ve Özellikleri
Bir kutup noktasından diğer kutup noktasına uzanan,
Ekvator ve paralelleri dik olarak kesen yarım
çemberlere meridyen denir.
Meridyenler, 360° olan Ekvator çemberinin birer
derecelik aralıklara ayrılmasıyla oluĢturulmuĢtur.
BaĢlangıç meridyeni (0°), Ġngiltere'ni baĢkenti
Londra yakınlarındaki Greenwich Gözlem Evi'nden
geçer.
BaĢlangıç meridyeninin doğusunda kalan
meridyenlere doğu meridyenleri, batısında kalan
meridyenlere batı meridyenleri denir.
180 tane doğuda, 180 tane batıda olma üzere
toplam 360 tane meridyen yayı vardır.
Dünya'nın Ģeklinden dolayı tüm meridyenler kutup
noktalarında birleĢirler ve birbirlerini kesmezler.
Buna bağlı olarak tüm meridyenleri uzunlukları
aynıdır.
Ġki meridyen arasındaki uzaklık, sadece Ekvator
üzerinde 111 km'dir. Bu uzaklık, Dünyanın
Ģeklinden dolayı kutuplara gidildikçe azalır ve
kutup noktalarında sıfır olur.
Ġki meridyen arasındaki zaman farkı 4 dakikadır.
Ekvator'dan kutuplara doğru gidildikçe meridyenler
arasındaki uzaklık azaldığı hâlde zaman farkı
değiĢmez.
Aynı meridyen üzerinde bulunan tüm noktalarda
yerel saat aynıdır. Çünkü aynı meridyen üzerindeki
bütün noktalar GüneĢ'in karĢısında aynı anda
geçerler.
Meridyenler, Dünya üzerindeki herhangi bir yerin
matematik konumunun belirlenmesinde yardımcı
olur. Ayrıca meridyenler yardımıyla; Dünya üzerinde
iki yer arasındaki yerel saat farkı da bulunabilir.
Ekvator: Kutup noktalarından eĢit uzaklıkta olan ve
Dünyayı iki eĢit parçaya ayıran daireye Ekvator
denir.
Paralel: Ekvatoru teğet (paralel) geçtiği varsayılan
hayali çizgilere paralel denir.
Ekvator; yıl boyunca gece ile gündüz eĢit-
liğinin yaĢandığı, çizgisel hızın en fazla, yer
çekiminin en az olduğu paralel dairesidir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 11
TÜRKĠYE'NĠN MATEMATĠK KONUMUNUN
SONUÇLARI
Kuzey Yarımkürenin Orta KuĢağı'nda yer alır.
BaĢlangıç Meridyeninin (Greenvvich) doğusundadır.
En kuzeyi (42° Kuzey) ile en güneyi (36° Kuzey)
arasındaki kuĢ uçuĢu uzaklık, yaklaĢık 666 km'dir
(42° - 36°=6° 6x111 =666 km).
En doğusu (45° Doğu) ile en batısı (26° Doğu)
arasında, 76 dakikalık zaman farkı vardır (45°-
26°= 19° 19x4'=76').
Orta KuĢakta yer aldığı için yıl içinde dört mevsimi
belirgin olarak yaĢar.
Kuzeyden esen rüzgârlar hava sıcaklığını düĢürürken,
güneyden esen rüzgarlar ise hava sıcaklığını arttırır.
2- ÖZEL KONUM
Dünya üzerinde bir yerin veya bir ülkenin
kıtalara, okyanuslara, denizlere, iĢlek ticaret yollarına,
boğazlara, kanallara, ekonomik ve siyasi teĢkilatlara,
komĢularına göre konumu ile yer Ģekilleri ve yükselti
özellikleri o yerin özel konumunu belirler.
TÜRKĠYE'NĠN ÖZEL KONUMUNUN
SONUÇLARI
Üç kıtanın (Asya, Avrupa, Afrika) birbirine en yakın
olduğu yerde bulunur.
Üç tarafı denizlerle (Karadeniz, Ege Denizi, Akdeniz)
çevrili bir yarımadadır. Marmara Denizi'ne sahiptir.
Önemli ticaret yollarına ve boğazlara sahiptir
(Ġstanbul ve Çanakkale Boğazları). Bu durum
Türkiye'nin jeopolitik önemini artırmıĢtır.
GeliĢmiĢ Avrupa ülkeleri ile zengin petrol yataklarına
sahip Orta Doğu ülkeleri arasında yer alır.
Ortalama yükseltisi fazladır (1132 m).
Batıdan doğuya doğru gidildikçe yükselti artar.
Dağlar genelde doğu-batı yönünde uzanır.
Sıcaklık ortalamaları batıdan doğuya gidildikçe
azalır.
Yer Ģekillerinin çeĢitli olması, farklı iklim
tiplerinin görülmesine neden olur.
Yüzyıllar boyunca çeĢitli medeniyetlere ev sahipliği
yapması nedeniyle, tarihsel ve kültürel bakımdan çok
zengindir.
DÜNYANIN ġEKLĠ: Dünya‟nın kutuplardan basık
Ekvatordan ĢiĢkin kendine özgü Ģekline geoid denir.
DÜNYANIN HAREKETLERĠ VE SONUÇLARI
Dünyanın 2 türlü hareketi vardır.
1-Dünyanın Günlük Hareketi: Dünya kendi ekseni
etrafında batıdan doğuya doğru 24 saatte döner. Buna 1
gün, harekete ise günlük hareket denir.
Dünyanın Günlük Hareketinin Sonuçları
Gece ve gündüz oluĢur.
Gün içinde güneĢ ıĢınlarının yere düĢme açısı değiĢir
ve buna bağlı olarak gün içinde; sıcaklıklar değiĢir,
Doğudaki bir yerde güneĢ batıdaki bir yere göre
erken doğar ve erken batar.
Doğu ve batı yönleri belirlenir.
Yerel saat farkları oluĢur.
2-Dünyanın Yıllık Hareketi: Dünya, güneĢ çevresindeki
dönüĢünü 365 gün 6 saatte tamamlar. Buna 1 yıl,
harekete ise yıllık hareket denir.
Dünyanın Yıllık Hareketinin Sonuçları
Mevsimler oluĢur.
GüneĢ ıĢınlarının bir yere geliĢ açısı yıl boyunca
değiĢir. Bunun sonucunda; sıcaklık yıl içinde değiĢir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 12
Yıl içinde gece ile gündüz süreleri değiĢir.
Dönence: GüneĢ ıĢınlarının yeryüzüne dik açıyla geldiği
en son sınırdır. 23 derece 27 dakika kuzey ve güney
enlemlerinden geçer. Kuzey yarımküredekine yengeç
dönencesi, güney yarımküredekine oğlak dönencesi adı
verilir.
Kutup Dairesi: 24 saatlik zaman dilimi içerisinde gece ve
gündüz durumlarının yaĢandığı en son sınırdır. 66 derece
33 dakika güney enlemlerinden geçer.
KITALAR ve OKYANUSLAR
o Dünya yüzeyinin % 71‟i Okyanus ve denizlerle, %29‟u
karalarla kaplıdır.)
o Kıta: Kendine bağlı olan adalarla, etrafı denizlerle ve
okyanuslarla çevrili olan büyük kara parçalarına
denir.
o 7 tane kıta vardır: Asya, Avrupa, Afrika Kuzey
Amerika, Güney Amerika, Antarktika,
Okyanusya(Avustralya)
o Okyanus: Kıtalar arasındaki büyük çukurlarda kalan
geniĢ ve derin su kütlelerine denir.
o Okyanuslar büyükten küçüğe; Büyük Okyanus
(Pasifik Okyanusu), Atlas Okyanusu ve Hint
Okyanusudur
NOT: Kuzey yarımkürede karalar güney
yarımküredekilerden daha fazladır. Bu nedenle Kuzey
yarımküre güney yarımküreye göre 1-2 derece daha
sıcaktır.
ZAMAN ( YEREL SAAT ) PROBLEMLERĠ
1-Öncelikle iki nokta arasındaki meridyen farkı bulunur
ve ardıĢık iki meridyen arası zaman farkı olan 4 dakika ile
çarpılır. Böylece yerel saat farkı bulunmuĢ olur.
2-Dünya batıdan doğuya doğru döndüğü için;
Doğuda yerel saat batıya göre ileri, Batıda yerel saat
doğuya göre geridir.
Buna göre;
Batıdaki bir noktanın yerel saati verilip, doğudaki bir
noktanın yerel saati isteniyorsa; doğuda yerel saat
ileri olacağından aradaki yerel saat farkı toplanır.
Doğudaki bir noktanın yerel saati verilip, batıdaki bir
noktanın yerel saati isteniyorsa; batıda yerel saat geri
olacağından aradaki yerel saat farkı çıkarılır.
FARKLI YAġAM ġEKĠLLERĠ VE ĠKLĠM
ĠKLĠM: Belli bir yerde görülen ( sıcaklık, nem, yağıĢ,
basınç, rüzgâr ve bulutluluk gibi ) hava olaylarının uzun
yıllar boyunca gösterdikleri ortalama duruma iklim
denir.
Ġklimi inceleyen bilim dalına Klimatoloji denir.
Sıcaklık, rüzgâr ve yağıĢ gibi hava olaylarının bir
yerde gösterdiği kısa süreli değiĢime de hava
durumu denir.
Hava durumunu inceleyen bilim dalına meteoroloji
denir.
Adana‟da kıĢlar ılık ve yağmur yağıĢlıdır. ifadesi iklim
belirtir.
Adana‟da dolu yağıĢı görüldü. ifadesi hava durumu
belirtir.
ĠKLĠM KUġAKLARI
o Sıcak kuĢak ve ılıman kuĢak, Kuzey Yarım Küre'de,
Güney Yarım Küre'ye göre daha geniĢ alan kaplar.
Bunun sebebi Kuzey Yarım Küre'de karaların
oranının daha fazla olmasıdır.
o Denizler karalara göre az ısınırlar. Oysa karalar çok
ısınırlar. Bu durum Kuzey Yarım Küre'de sıcak ve
ılıman kuĢağın daha geniĢ alan kaplamasına neden
olmaktadır. Yine bu durumun sonucu olarak Kuzey
Yarım Küre Güney Yarım Küre'ye göre 2 °C daha
sıcak olmaktadır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 13
Sıcaklık Ġklim KuĢakları
Ġklim tiplerini üç bölümde inceleyebiliriz:
A) Sıcak iklimler
B) Ilıman iklimler
C) Soğuk iklimler
A) SICAK ĠKLĠMLER
1- Ekvatoral Ġklim:
Bu iklim tipi günlük ve yıllık sıcaklık farklılıklarının
en az olduğu iklimdir.
Amazon ve Kongo havzaları, Malezya, Filipinler ve
Papua Yeni Gine'de görülmektedir.
Ormanların çok gür olması nedeniyle çok sayıda
maymun ve kuĢ türü yaĢar. .
Yıl boyunca yüksek sıcaklık ve bol yağıĢ nedeniyle
bütün yıl yeĢil kalan 40-50 m uzunluğundaki ağaçlardan
oluĢan tropikal yağmur ormanları doğal bitki
örtüsüdür.
Kahve, kakao, kauçuk, ananas, Ģeker kamıĢı, soya
fasulyesi, turunçgiller, Hindistan cevizi, mısır ve pirinç
yetiĢtirilir.
2- Muson Ġklimi:
Bu iklim tipinde yaz mevsimi yağıĢlı, kıĢ mevsimi
kurak geçmektedir.
Sıcaklık ortalamaları 10 °C'nin altına hiç
düĢmemektedir.
Genellikle Güney, Güneydoğu Asya ve Doğu
Asya'da etkilidir.
YağıĢsız dönemde yaprağını döken ormanlar doğal
bitki örtüsünü oluĢturur.
Pirinç, çay, kahve, pamuk, muz, ananas,
turunçgiller, zeytin önemli tarım ürünleridir.
3- Tropikal Ġklim (Savan)
Ġsmini sıcak iklimlerde yetiĢen çayırlardan almaktadır.
Sıcaklıklar bütün mevsimlere yayılır.
Sıcak bir günde yağıĢ görülebilmektedir.
Sudan platosu, Doğu, Güney ve Merkez Afrika'da
sıklıkla görülmektedir.
4- Çöl Ġklimi:
Bu iklim tipinde sıcaklıklar oldukça yüksek,
yağıĢlar ise son derece azdır.
Arabistan yarımadası. Büyük Sahra Çölü,
Avustralya'nın iç kısımları, Kızılkum, Karakum ve
Taklamakan Çölleri bu iklimin görüldüğü yerlerdir.
Bitki örtüsü bakımından oldukça fakirdir. Çoğunlukla
dikenli çalılar ve kaktüsler görülür.
Çöl ikliminin simgesi hurmadır. Yeraltı suyunun
yüzeye çıktığı yerler olan vahalarda sulama ile pamuk,
yer fıstığı, tahıl ve üzüm yetiĢtirilir. Koyun ve deve en çok
B) ILIMAN ĠKLĠMLER
1- Okyanus Ġklimi:
Genellikle karaların batı kıyılarında hüküm süren
bu iklim tipinde yazlar serin, kıĢlar ise ılık geçmektedir.
Bitki örtüsü ormanlardır.
Görüldüğü yerler: ġili'nin güney kıyıları. Batı Avrupa
ve Yeni Zelanda vb.
2- Akdeniz Ġklimi:
Ülkemizde de görülen bir iklim tipidir.
Yazlar sıcak ve kurak kıĢlar ılık ve yağıĢlı
geçmektedir.
Bitki örtüsü makilerdir.
Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin büyük çoğunluğu ile
Orta ġili ve California kıyılarında görülmektedir.
Buğday, arpa, zeytin, turunçgiller, üzüm, pamuk,
Ģekerpancarı yetiĢtirilir.
3- Karasal Ġklim:
Yazlar sıcak, kıĢlar ise çok soğuk ve kar yağıĢlı
geçer.
Denizden uzak karaların iç kesimlerinde
görülmektedir.
Yıllık sıcaklık farklılıkları oldukça fazladır. Bitki
örtüsü bozkır (step) dır.
Buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır, patates, çeĢitli
baklagiller, üzüm, elma, armut, Ģekerpancarı, keten ve
tütün yetiĢtirilen baĢlıca ürünlerdir.
Karasal iklimin görüldüğü alanlarda küçükbaĢ
hayvancılık yapılır. Koyun en çok yetiĢtirilen küçükbaĢ
hayvandır.
C) SOĞUK ĠKLĠMLER
1- Tundra iklimi:
Sıcaklıklar son derece düĢüktür. Yılın büyük bir
bölümü soğuk geçer. Yazlar kısa ve serin, kıĢlar ise
uzun ve serttir.
Bitki örtüsü bataklıklarda bodur çalı, çayır ve
yosunlardan oluĢan tundradır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 14
Sibirya'nın kuzeyi, Grönland kıyıları ve Kanada'nın
kuzeyi görüldüğü yerlerdir.
Tundra ikliminin görüldüğü yerlerde ren geyiği, misk
öküzü ve bizon gibi hayvanlar görülür.
2- Kutup Ġklimi:
Ġklim tipleri içerisinde en soğuk olanıdır. Yılın
büyük kısmında güneĢ ıĢınları görülmez. Hakim bir bitki
örtüsü yoktur.
Görüldüğü yerlere Antarktika, Grönland'ın iç
kesimleri ve kuzey kutbunu örnek verebiliriz.
TÜRKĠYE’DE SICAKLIK DAĞILIġINI ETKĠLEYEN
FAKTÖRLER
1.ENLEMĠN ETKĠSĠ: Dünya‟nın Ģeklinden dolayı,
kutuplara gidildikçe güneĢ ıĢınlarının düĢme açısı
küçülür, atmosferde aldıkları yol uzar. Bu nedenle
kutuplara gidildikçe sıcaklık azalır, ekvatora
yaklaĢıldıkça sıcaklık artar. Buna enlem etkisi denir.
Türkiye‟nin güneyi ekvatora yakın olduğu için daha
sıcaktır. Kuzeye gidildikçe sıcaklık azalır.
2.RÜZGÂRLAR: Türkiye‟de kuzeyden esen rüzgarlar
soğuk, güneyden esen rüzgarlar ılıktır. Bu durum,
ülkemizin kuzey yarımkürede yer aldığını gösterir.
3.YÜKSELTĠ: Türkiye‟de sıcaklıklar yükseltinin etkisiyle
batıdan doğuya gidildikçe azalır. Çünkü doğuya
gidildikçe yükselti artar.
4.DENĠZELLĠK-KARASALLIK: Türkiye‟de kıyılar iç
kesimlerden daha sıcaktır. Kıyılarda denizler ılıtıcı etki
yapar.
5.BAKI: GüneĢ gören yerlerin gölgelere göre daha sıcak
olmasıdır. Türkiye‟de güney bölgeler bakının etkisiyle
daha sıcaktır.
6.DAĞLARIN UZANIġ YÖNÜ: Karadeniz ve Akdeniz‟de
dağlar kıyıya paralel uzandığı için denizin ılıtıcı etkisi iç
kesimlere girmez. Ege Bölgesinde dağlar kıyıya dik
uzandığı için ılımanlaĢtırıcı etki iç kesimlere girer.
TÜRKĠYE’DE GÖRÜLEN ĠKLĠMLER
Türkiye‟de farklı iklimlerin görülmesinin nedenleri:
Üç tarafı denizle çevrili olması
Yükseltisinin fazla olması
Ilıman (orta)kuĢakta yer alması
Yer Ģekillerinin çeĢitlilik göstermesi
1.KARASAL ĠKLĠM
Yazlar sıcak ve kurak, kıĢlar soğuk ve kar
yağıĢlıdır. Sıcaklık kıĢın 0 derecenin altına düĢer.
Ġç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
bölgeleri ile Marmara Bölgesinin denizden uzak iç
kesimlerinde görülür.
Bitki örtüsü bozkır(step)dır. Bozkır ilkbahar
yağıĢlarıyla yeĢeren yaz sıcaklığı ile kuruyan ve sararan
kısa boylu ot topluluğudur.
Buğday, Ģeker pancarı, arpa, çavdar, mercimek
gibi ürünler yetiĢtirilir.
En çok yağıĢ ilkbaharda düĢer.
Konveksiyonel (Yükselim) yağıĢlar görülür.
Ġlkbaharda ısınan hava yükselir. Yükselen hava soğur ve
içindeki nem yağmura dönüĢür. Ġç Anadolu Bölgesi‟nde
ilkbahar aylarında yaygın olarak görülür. Halk arasında
Kırkikindi yağmurları olarak bilinir.
2. KARADENĠZ ĠKLĠMĠ
Her mevsimi yağıĢlı olup, yazları serin, kıĢları ise
ılıktır.
En fazla yağıĢı sonbahar aylarında almaktadır.
Karadeniz Bölgesi‟nin kıyı kesimleri ile Marmara
Bölgesi‟nin Karadeniz kıyılarında etkilidir.
Bitki örtüsü ormandır. Evler ahĢaptan yapılır.
Çay, kivi, fındık, mısır yetiĢtirilir.
Yamaç yağıĢları (Orografik) görülür.
3.AKDENĠZ ĠKLĠMĠ
Yazlar sıcak ve kurak, kıĢlar ise ılık ve yağıĢlıdır.
Evler taĢtan yapılır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 15
Bu iklim Akdeniz ve Ege bölgesinin kıyı kesimleri
ile güney Marmara Bölümü’nde etkilidir.
YağıĢ en çok kıĢın düĢer. Kıyı kuĢağında kar yağıĢı
ve don olayları nadiren görülür.
Doğal bitki örtüsü makidir. Makiler, her mevsim
yeĢilliğini koruyan, kıĢın yapraklarını dökmeyen, kısa
boylu (1-2 m.) ağaç ve çalılıklardan oluĢur. Mersin,
keçiboynuzu, sakız, zakkum, zeytin, erguvan ve defne
maki bitki örtüsüne örnek olarak gösterilebilir.
Turunçgiller, muz, zeytin, pamuk yetiĢtirilir.
Cephe yağıĢları etkilidir. Denizden gelen sıcak hava
ile karadaki soğuk havanın karĢılaĢması ile kıĢın yağıĢlar
olmaktadır.
Marmara Bölgesinde üç iklimin görülmesi tarım
ürünü çeĢidini arttırmıĢtır.
GEÇMĠġTEN GÜNÜMÜZE YERLEġME
TARĠH: GeçmiĢte yaĢamıĢ insan topluluklarının
yaĢamlarını belgelere dayanarak neden-sonuç iliĢkisi
içerisinde inceleyen bilim dalıdır. Tarihi incelerken
geçmiĢi daha kolay algılayabilmek için dönemlere
ayırıyoruz.
YÜZYIL (Asır): Yüz yıllık zaman dilimine denir.
MĠLAT: BaĢlangıç anlamına gelir. Hz. Ġsa'nın doğumunu
da ifade eder. Takvimde 0 olarak kabul edilir.
Bir tarihin hangi yüzyıla ait olduğunu bulmak için;
son iki basamağı silinir ve kalan sayıya 1 (bir) ilave
edilir.
Örnek: 1998 = 1998 geriye 19 kalır. 19+1= 20. yüzyıl
olarak buluruz.
Örnek: 657= 657 geriye 6 kalır. 6+1 = 7. yüzyıl
Kısaca 4 basamaklı tarihlerde ilk 2 basamağa, 3
basamaklı tarihlerde ilk basamağa 1 ilave edilir.
ÇAĞ: Benzer sosyal ve siyasal olayların yaĢandığı
dönemlere denir.
Yazının bulunmasından önceki çağlara tarih öncesi
çağlar (devirler), yazının icadından sonraki çağlara
ise tarih çağları denir.
Tarihi dönemler 2‟ye ayrılır.
A) Tarih Öncesi Devirler(Çağlar): Yazının olmadığı
dönemlerdir. Kullanılan araç gereçlere göre bölümlere
ayrılır.
TaĢ Devri: 1- KabataĢ Devri 2- Yontma TaĢ Devri
3-CilalıtaĢ Devri
Maden Devri: 1-Bakır Devri 2-Tunç Devri 3-Demir Devri
KabataĢ Devri: En uzun devirdir. Hakkında kesin bilgiler
yoktur.
Yontma TaĢ Devri: Yontma taĢ devrinde insanlar,
havalar soğuk olduğundan ve yırtıcı hayvanlardan
korunmak için mağara ve ağaç kovuklarında yaĢarlardı.
Avcılık ve toplayıcılık yaparlardı. Üretim olmadığı
için bu döneme tüketici hayat denilmektedir.
Yontma TaĢ Devri'ne ait kalıntılar, Antalya
yakınlarındaki Karain, Beldibi ve BelbaĢı
mağaralarında bulunmuĢtur.
Cilalı TaĢ Devri
Hayvanlar evcilleĢtirilmiĢ ve hayvanlardan da
yararlanılmaya baĢlamıĢtır. Tarım yapabilmek için düz,
verimli toprak ve su kaynakları olan yerleri seçtiler.
Tarlaya yakın olması içinde bölgedeki malzemelerden ev
yaptılar.
Ġnsanlar belirli yerlere yerleĢmeye baĢladığı için
nüfus artmıĢ, önce köyler sonrada Ģehirler oluĢmaya
baĢlamıĢtır.
Güvenlik amacı ile evler birleĢik yapılmaya baĢlanmıĢ
ve giriĢleri çatıdan yapılmıĢtır. Yine güvenlik için
Ģehirlerin etrafı surlarla çevrilmiĢtir.
Konya yakınlarındaki Çatalhöyük bu yerleĢme
türüne güzel bir örnektir.
Cilalı TaĢ Devri'ne ait kalıntılar Diyarbakır'da
(Çayönü) ve Konya'da (Çatalhöyük) bulunmuĢtur.
MADEN DEVRĠ
Kullanılan madenlere göre sırasıyla bakır, tunç ve demir
olarak üçe ayrılır.
Maden devrine ait kalıntılar, Yozgat (AliĢar),
Çorum (Alacahöyük), Çanakkale (Truva), Kayseri
(Kültepe), Burdur (Hacılar Höyüğü) ve Van (Tilkitepe)'da
bulunmuĢtur.
Bu devirde insanlar üretici hayata geçmiĢ ve
tarım yapmaya baĢlamıĢ ve yerleĢik hayata
geçmiĢlerdir.
En önemli buluĢları ateĢi bulmalarıdır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 16
YERLEġMEDE ETKĠLĠ OLAN FAKTÖRLER
GeçmiĢte:
Ġklim Ģartlarının uygunluğu
Su kaynakları
Verimli tarım alanları
Madenler (Yer altı kaynakları)
Güvenlik ( korunaklı Alanlar )
Ticaret ve göç yollarına yakın olma
Günümüzde:
Sanayi Bölgeleri
UlaĢım olanakları
Eğitim ve Sağlık hizmetleri
Ticaret, Turizm ve ĠĢ Olanakları
Tarım, Ġklim ve Yer Ģekilleri
Anadolu daha ilk çağlardan itibaren insanlar için
tercih edilen bir yer olmuĢtur. Bunun nedenleri;
B) Tarihi Devirler (Çağlar): Yazının icadıyla baĢlar. Tüm
insanlığı etkileyen evrensel olaylara göre bölümlere
ayrılmıĢtır.
1- Ġlk Çağ (MÖ 3200-MS 375) :M.Ö. 3200 yılında
Sümerlerin yazıyı icat etmesi ile baĢlayıp M.S. 375
yılındaki Kavimler Göçüne kadar süren dönemdir.
2- Orta Çağ (375-1453) :Kavimler Göçü ile baĢlayıp,
Ġstanbul‟un fethine kadar süren dönemdir.
3- Yeni Çağ (1453-1789): Ġstanbul'un fethinden, Fransız
Ġhtilali‟ne kadar süren dönemdir.
4-Yakın Çağ (1789-?): Fransız Ġhtilali'nden günümüze
kadar süren dönemdir.
UYGARLIKLARIN BEġĠĞĠ
MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI
Bu bölgede Sümerler Akadlar Babiller Elamlar Asurlar
kurulmuĢtur.
SÜMERLER
Mezopotamya Uygarlığının kurucusu Sümerler‟dir.
Dünyanın bilinen ilk uygarlığıdır.
ġehir devletleri halinde yaĢamıĢlardır. Ur, Uruk,
Eridu, LagaĢ gibi Ģehir devletleri kurmuĢlardır.
ġehir devletlerini yöneten kiĢilere Patesi adını
vermiĢlerdir.
Sümerlerde çok tanrılı din hâkimdi.
Bölgede sulama kanalları açarak ve bataklıkları
kurutarak tarım yapabilecek araziler elde etmiĢlerdir.
Yazıyı kil tabletler üzerine yazmıĢlar ve Ģekiller çiviye
benzediği için çivi yazısı olarak adlandırmıĢlardır.
Bilgi birikimi ve aktarımı kolaylaĢmıĢtır.
Sümerlerin kullandığı yazı, Asurlu tüccarlar
tarafından Anadolu‟ya getirilmiĢ, böylece
Anadolu tarihi çağlara girmiĢtir.
YaratılıĢ ve GılgamıĢ (GılgameĢ) destanları
Sümerlere ait önemli destanlardır.
Dört iĢlemi kullanmıĢlar, sayıları bulmuĢlar ve
çemberi 360 dereceye bölmüĢlerdir.
Sümerler matematik ve astronomide ileri
gitmiĢler ay takvimini yapmıĢlardır, güneĢ
sistemini incelemiĢlerdir.
BABĠLLER
o Babil krallığı Amurrular tarafından Babil merkez
olarak kurulmuĢtur.
o Merkeziyetçi bir krallıkla yönetilmiĢlerdir.
o GüneĢ saatini, Ay ve GüneĢ tutulmasının devirli
olduğunu buldular.
Tarihte, Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki
bölgeye Mezopotamya denir.
ġehirlerini Ziggurat adını verdikleri tapınakların
çevresinde kurmuĢlardır. Zigguratlar çeĢitli amaçlar
içi kullanılmıĢtır: Alt katlar depo ve pazar yeri, orta
katlar dini ibadet ve eğitim, üst katlar gözlem evi
(rasathane) Bu durum astronomi yani gökbilimin
geliĢmesini sağlamıĢtır.
Sümerler yazıyı icat eden ve kullanan ilk
uygarlıktır. Böylece tarihi çağları baĢlatmıĢlardır.
Tarihte bilinen ilk yazılı kanunlar Sümerler
tarafından yapılmıĢtır. ( Urgakina Kanunları )
Sümerlerin bir baĢka önemli buluĢu da tekerlektir.
o En güçlü hükümdarları olan Hammurabi‟nin
hazırladığı Hammurabi Kanunları ile ünlüdür.
o Önemli eserleri dünyanın yedi harikasından biri
olan Babil’in Asma Bahçeleri ve Babil Kulesi’dir.
o Tarihte ilk anayasayı hazırladılar. Bu anayasa
Hammurabi tarafından hazırlanmıĢ ve kısasa kısas
esasına dayanıyordu.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 17
ASURLULAR
BaĢkentleri Ninova’dır.
Asurlu tüccarlar Kayseri‟deki Kültepe ile ticaret
yapmıĢlardır. Kültepe‟deki kazılarda Sümer Çivi yazısı ile
yazılmıĢ tabletler bulunmuĢtur.
Dünyadaki ilk kütüphaneyi baĢkent Ninova‟da
yaptılar ve arĢivcilik faaliyetlerini baĢlattılar.
Çömlekçi çarkını kullanan Asurlular bu sayede hızlı
ve seri kap kacak üretebiliyorlardı.
Ticaretle uğraĢmıĢlar ve Anadolu‟da karum adı
verilen ticaret kolonileri kurmuĢlardır.
ĠLK ÇAĞ ANADOLU UYGARLIKLARI (MEDENĠYETLERĠ)
HĠTĠTLER ( ETĠLER ) MÖ 1200-MÖ 200
M.Ö. 1700'lerde Kızılırmak yayı içerisinde
kurulmuĢlardır.
Devleti krallar yönetirdi. PankuĢ adı verilen meclis
ise krala yardımcı olmaktaydı. Gerektiğinde bu meclis
kralın iĢlerini denetlerdi.
Tavananna adlı kraliçelerde yönetimde etkiliydi.
Medeni hukuk geliĢmiĢtir.
Ekonomileri tarım ve hayvancılığa dayanmaktaydı.
Hitit kralları hem baĢkomutan, baĢrahip ve baĢ
yargıç idi. Askeri, dini ve hukuki otoriteye sahiptiler.
Halk yöneticiler, rahipler, hürler ve köleler gibi sosyal
sınıflara ayrılmıĢtır.
Hititlerde din çok tanrılıdır. Hitit ülkesine “Bin tanrı
ili” denirdi.
Çivi ve hiyeroglif (resim) yazıları olmak üzere iki
çeĢit yazı kullanmıĢlardır.
Frigyalılar tarafından yıkılmıĢlardır.
URARTULAR (MÖ 900 -MÖ 600)
Devlet yönetimi kralın mutlak egemenliğine
dayanıyordu
Çok tanrılı dine inanmıĢlardır.
Bulunduğu bölgede maden çok olduğu için
kuyumculukta ve maden iĢlemeciliğinde geliĢmiĢlerdir
SavaĢ Tanrısı Haldi'ye inanmaları Urartularda
ordunun çok önemli olduğunu gösterir
Dağlık bir bölgede kurulan Urartular düĢmanlardan
korunmak amacı ile taĢtan kaleler yapmıĢlardır.
ĠYONLAR (MÖ 1200-MÖ 700)
ġehir devletleri (polis) halinde yaĢamıĢlardır. En
önemli Ģehir devletleri Efes, Milet, Foça, Bodrum ve
Ġzmir'dir.
Kurulan Ģehir devletlerinde sırası ile krallık, oligarĢik
ve demokratik yönetim Ģekilleri görülmüĢtür. Kurulan
Ģehir devletleri arasında siyasi bir birlik yoktur.
Sümerlerin kullandığı yazı, Asurlu tüccarlar
tarafından Anadolu’ya getirilmiĢ, böylece
Anadolu Tarihi Çağlara girmiĢtir.
Koloni: Bir devletin kendi ülkesinin sınırları
dıĢında egemenlik kurarak yönettiği ekonomik veya
siyasal çıkarlar sağladığı ülke, sömürülen ülke.
Tanrıya hesap vermek için bir yıl içinde olan iyi
veya kötü olayları Anal dediğimiz yıllıklara yazarak,
tarafsız ve objektif tarih yazıcılığını
baĢlatmıĢlardır.
Tarihte bilinen ilk yazılı antlaĢma olan KadeĢ
AntlaĢmasını Mısır ile M.Ö 1280'de imzalamıĢlardır.
Hititler kayaları düzleĢtirerek, tanrı kabartmaları
yapmıĢlardır. Ġvriz ve Yazılıkaya Kabartmaları
Hititlere aittir.
BaĢkentleri HattuĢaĢ'tır (Çorum-Boğazköy).
Doğu Anadolu Bölgesi'nde kurulmuĢtur. BaĢkenti
TuĢpa (Van)dır.
Ölümden sonra yaĢamın devam ettiğini
düĢünmüĢlerdir Urartular, mezarlarını bile taĢtan
oda Ģeklinde yapmıĢlardır Bu mezarlara günlük
hayatta kullandığı değerli eĢyaları da
koymuĢlardır Çünkü Ölümden sonra yaĢamın
devam ettiğini düĢünmüĢlerdir yani ahiret inancı
vardır.
Urartular taĢtan kale yapımında, taĢ iĢçiliğinde
ve kaya oymacılığında geliĢmiĢlerdir.
Tarımı geliĢtirmek için sulama kanalları ve
barajlar yapmıĢlardır. Urartuların yapmıĢ olduğu
ġamran Kanalı günümüzde bile kullanılmaktadır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 18
Deniz ticaretinde geliĢmiĢlerdir. Akdeniz ve
Karadeniz‟de koloniler (ticaret Ģehirleri) kurmuĢlardır.
Çok tanrılı dine inanmıĢlardır.
Halk çeĢitli sosyal sınıflara ayrılmıĢ, kölelik yaygındı.
Anadolu'da kurulan ilkçağ uygarlıkları içinde en
geliĢmiĢ ve ileri düzeyde olanıdır. Çünkü Ġyonlar, Ön
Asya'dan gelen ticaret yollarının bitiĢ noktasında
oldukları için ve doğu batı arasında köprü vazifesi
görürlerdi.
FRĠGLER (MÖ 750 – MÖ 600)
Orta Anadolu'da Sakarya Nehri çevresinde
kurulmuĢtur.
BaĢkentleri Gordion (Ankara yakınlarındaki Polatlı)
dır.
Ülke krallıkla yönetilirdi. Krallarına Midas unvanı
verilmiĢtir
Fibula adı verilen çengelli iğneler yaptılar.
Madencilikte ilerlemiĢlerdir.
Frigler hiç çivi kullanmadan mobilya yapabiliyorlardı.
Ağaç iĢlemeciliği ve mobilyacılıkta ilerlemiĢlerdir.
Frigler Krallarını ve soylu kiĢileri Tümülüs denilen
yığma mezarlara gömerdi. Ağaçtan iĢlenerek üzeri
toprakla örtülen mezar çeĢididir. Diğer ölülerini ise
geometrik Ģekillerle süslü Kaya Mezarları‟na
gömmüĢlerdir.
Çok tanrılı inanca sahip olmuĢlardır.
LĠDYALILAR (MÖ 700 - MÖ 546)
Lidyalılar ise Menderes ve Gediz ırmakları arasında
kurulmuĢtu.
BaĢkentleri Manisa yakınlarındaki Sard'dır.
Tarım, hayvancılık ve ticaret baĢlıca geçim kaynakları
olmuĢtur.
Kara ticaretinde geliĢen Lidyalılar ürettikleri malları
Kral Yolu ile Mezopotamya‟ya gönderir oradan da
ihtiyaçlarını alırlardı.
Zengin olan Lidyalıların ordusu da paralı
askerlerden oluĢurdu. Bu durum kısa sürede
yıkılmalarına neden olmuĢtur.
Lidyalılar, Frigler gibi Tümülüs tipi mezarlar
yapmıĢlarıdır
Çok tanrılı inanca sahip olmuĢlardır.
Altın iĢletmeciliği, heykeltraĢlık, dokumacılık ve
seramikte ileri gitmiĢlerdir. Ülke krallıkla yönetiliyordu.
Demokratik ve özgür düĢünce ortamı
olduğu için bilim ve felsefede geliĢmiĢlerdir.
Önemli bilim adamları arasında; Herodot,
Pisagor, Tales, Homeros ve Hipokrat yer
almaktadır.
Efes Artemis Tapınağı Ġyonların önemli sanat
eserlerinden biridir. Ġyon edebiyatının en önemli
eseri Ġlyada ve Odessa destanlarıdır.
En önemli tanrıları Kibele adı verilen toprak ve
bereket tanrıçasıydı.
En önemli geçim kaynağı tarımdı. Bu nedenle
tarımla ilgili ağır cezaları vardı. Öküz öldüren ya
da saban kırana ağır cezalar verilirdi.
Tapates adı verilen halı ve kilimleri çok
meĢhurdu. Dokumacılıkta ilerlemiĢlerdir.
Ġlk Çağda Anadolu'nun en iĢlek ticaret yolu olan
"Kral Yolu" nu yapan Lidyalılar, bu yol ile doğu -batı
kültürlerinin kaynaĢmasını sağlamıĢlardır. Kral Yolu
Sard‟dan baĢlar Mezopotamya‟da Ninova‟da biterdi.
Lidyalılar ticareti kolaylaĢtırmak amacı ile parayı
icat ettiler. Böylece takas usulü DeğiĢ-TokuĢ usulü
sona erdi. Ticaret kolaylaĢtı. Ekonomik hayat canlandı.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 19
TÜRKLERĠN ANA YURDU
ANAYURTTAN ANADOLUYA
Türklerin ana yurdu Orta Asya'dır. Orta Asya;
Doğuda Kingan Dağları, Batıda Hazar Denizi,
Güneyde Himalaya Dağları, Kuzeyde Sibirya ile çevrili
bölgedir.
ORTA ASYA’DAN GÖÇLERĠN SEBEPLERĠ
1- Nüfus artıĢı ve otlakların yetersiz kalıĢı,
2- Olumsuz iklim Ģartları (Kuraklık, Ģiddetli kıĢlar)
3- Kendi aralarında ve diğer kavimlerle olan
mücadeleler
4- Salgın hastalıklar
5- Türklerin Dünya hakimiyeti düĢüncesi (GüneĢin
doğduğu yerden, battığı yere kadar her yeri
fethetme arzusu)
6- DıĢ baskılar (Çin ve Moğol baskıları)
GÖÇLERĠN SONUÇLARI
1- Orta Asya kültür ve medeniyeti dünyanın değiĢik
bölgelerine taĢınmıĢtır.
2- Göç etmeyip, Orta Asya'da kalan Türkler, ilk Türk
Devleti olan "Asya Hun Devleti"ni kurmuĢlardır.
3- Göç eden Türk boyları gittikleri yerlerde yeni Türk
Devletleri kurarlarken, oralardaki bazı devletleri de
yıktılar.
ASYA HUN DEVLETĠ (BÜYÜK HUN DEVLETĠ)
o Kurulduğu tarih kesin olarak bilinmemektedir.
o Bilinen ilk hükümdarı Teoman'dır. Teoman'dan
sonra yerine oğlu Mete Han geçmiĢtir.
o Asya Hun devleti Mete Han zamanında en geniĢ
sınırlarına ulaĢmıĢtır.
o Mete Han döneminde; "onlu sistem"e dayalı ilk
düzenli Türk ordusu kuruldu.
o Çinliler Türk akınlarına karĢı koymak için Çin
Seddini yaptılar.
o Büyük Hun Devleti veraset sistemi ve Çin siyaseti
nedeniyle Doğu ve Batı Hun Devleti diye ikiye ayrıldı.
o Orta Asya Türk devletleri ile Çin arasındaki
mücadelelerin asıl nedeni Ġpek Yolu’na hakim
olmaktır.
Çin Siyaseti: Çin, göçebe hayatı yaĢayan ve
savaĢçılıkları geliĢmiĢ olan Türk Ordusu karĢısında çaresiz
kalıyordu. Hatta Türk Akınlarını durdurmak için Çin
Seddi'ni yaptırmıĢtı. Buna rağmen Türkleri
durduramamıĢtı. Bu durum karĢısında çaresiz kalan Çin
Ģu siyaseti takip etti:
1- Çin prenslerini Hun Hakanlarıyla evlendirerek,
prensesin yanında Hun sarayına çok sayıda hizmetçi
gönderdiler. Bu hizmetçiler casusluk faaliyetinde
bulunarak, Türkler hakkında bilgi topladılar.
2- Türk Beylerine hediyeler göndererek, onları
kendilerine bağlamaya ve ekonomik olarak Çin'e bağımlı
yaĢamaya alıĢtırdılar.
3- Türk Beylerini birbirlerine karĢı kıĢkırtarak, Türk
devletinin parçalanmasını sağladılar.
AVRUPA ( BATI ) HUNLARI VE KAVĠMLER GÖÇÜ
KAVĠMLER GÖÇÜ (375)
Batı Hunları, Balamir komutasında, MS. 374 yılında
Volga (Ġtil ) nehrini aĢarak Batı'ya (Avrupa'ya) doğru
ilerlemeye baĢladılar. Türklerin bu ilerlemeleri
karĢısında önlerinde bulunan Vizigot, Ostrogot,
Vandal, Sakson, Frank, Germen gibi birçok kavim
hareketlenerek Türklerden kaçmaya baĢladılar.
Böylece Batı Hun Türklerinin, sebep olduğu bu
büyük yer değiĢtirme olayına tarihte Kavimler Göçü
adı verilir.(375)
KAVĠMLER GÖÇÜNÜN SONUÇLARI
Ġlk çağ kapandı, Ortaçağ baĢladı.
Roma Ġmparatorluğu; Doğu ve Batı Roma
Ġmparatorluğu olmak üzere ikiye ayrıldı.(395)
Avrupa’nın yapısı değiĢti. Ġngiltere, Fransa gibi
Avrupa devletlerinin temeli atıldı.
Barbar kavimler arasında Hristiyanlık yayıldı.
Avrupa'da Feodalite (Derebeylik) adı verilen
yönetim biçimi ortaya çıktı.
SOSYAL BĠLGĠLER 6
ÜNĠTE 3 – ĠPEK YOLUNDA TÜRKLER
o BaĢkenti Ötüken‟dir.
o Tarihte bilinen ilk Türk devletidir.
o Destanları Oğuz Kağan Destanı’dır.
o Türkler Çinlileri yenmiĢler ve vergiye bağlamıĢlar
ama Çin‟e yerleĢmeyi düĢünmemiĢlerdir. Çünkü
Çin çok kalabalık olduğu için Türkler ( milli
benliklerini ) kültürlerini kaybetmekten,
kalabalık Çinliler arasında eriyip yok
olmaktan korkmuĢlardır.
Veraset Sistemi: Türklerde devlet, hükümdar ailesinin
ortak malı sayılırdı. Ve ülke hükümdarın sağlığında
oğulları arasında paylaĢtırılırdı. Bu durum taht
kavgalarına ve devletin yıkılmasına neden olurdu.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 20
AVRUPA HUN DEVLETĠ
Kavimler göçünden sonra Avrupa‟ya gelen Hunlar
tarafından kurulmuĢtur.
Ġlk hükümdarları Balamir, en önemli hükümdarları
Attila'dır.
Attila‟nın amacı; büyük bir devlet kurmak, Doğu
Roma ( Bizans) ve Batı Roma Ġmparatorluklarını
egemenlik altına almaktı. Bizans‟ı vergiye bağlamayı
baĢarmıĢtır.
Attila ölünce iç karıĢıklıklar, Bizans saldırıları ve taht
kavgaları yüzünden yıkılmıĢtır.
GÖKTÜRK ( KÖKTÜRK ) DEVLETĠ
552'de Bumin Kağan önderliğinde Ötüken merkez
olmak üzere kuruldu.
Hunlardan sonra Türk boylarını bir araya toplayan
ikinci Türk devletidir.
Bumin Kağan'ın yerine geçen Mukan Kağan
zamanında devlet en parlak dönemini yaĢadı.
Göktürk Devleti, Çin entrikaları sonucu, 582 yılında
Doğu ve Batı Göktürkler olarak ikiye ayrıldı.
Daha sonra Doğu ve Batı Göktürkleri Çin hakimiyeti
altına girdiler.
II. GÖKTÜRK DEVLETĠ ( KUTLUK DEVLETĠ )
Göktürk Devleti‟nin Çin hakimiyeti altına
girmesinden sonra Türkler 50 yıl boyunca
bağımsızlık özlemi ile yaĢadılar.
682 yılında Kutluk Kağan önderliğinde Çin‟e karĢı
ayaklanma baĢarılı olmuĢ ve 2. Göktürk (Kutluk )
Devleti kurulmuĢtur.
Bilge Kağan'ın ölümünden sonra zayıflayarak Basmil,
Karluk ve Uygurlar'ın isyanı sonucu yıkıldılar.
ORHUN YAZITLARI (GÖKTÜRK KĠTABELERĠ)
Gök Türklerden günümüze kalan en önemli eser
Orhun Yazıtlarıdır. (Göktürk Kitabeleri)
Bu kitabeler Bilge Kağan, Kültigin Kağan ile Vezir
Tonyukuk adına dikilmiĢtir.
Bu yazıtları Danimarkalı Wilhem Thomsen (Vilyım
Tamsın) çözmüĢtür.
Bunlar Türk tarihi ve Edebiyatının ilk yazılı
belgeleridir. Bundan önceki Türk tarihini Çin
kaynaklarından öğreniyoruz.
Bu yazıtlarda Göktürk Tarihi ve Türk Uygarlığı
hakkında önemli bilgiler verilmektedir.
UYGURLAR
Kutluk Bilge Kül Kağan tarafından kuruldu.
BaĢkenti ( merkezi ) Karabalgasun‟dur.
Maniheizm'i benimsediler. Mani dini et yemeyi ve
savaĢmayı yasaklıyordu. Bu sebeple Uygurlar savaĢçılık
özelliklerini kaybettiler.
Tarım, sanat, ticaret alanında çok ilerlemiĢlerdir.
18 harfli Uygur Alfabesini hazırladılar.
Tahta harflerden matbaayı oluĢturdular, pamuktan
kağıt yaptılar.
Destanları TüreyiĢ Destanı ve Göç Destanıdır.
840 yılında Kırgız Türkleri tarafından yıkıldılar.
ATLI ASKERLERDEN MODERN TÜRK ORDUSUNA
Eli silah tutan herkes askerdir. Bu yüzden Türklere
asker millet denmiĢtir.
Mete ilk düzenli orduyu kurmuĢtur. Bu tarih (M.Ö
209) aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetlerinin kuruluĢ
yılıdır.
Mete onlu sistemi getirmiĢtir.
BaĢlıca silahları, ok, yay, kılıç, kalkandır.
Feodalite (Derebeylik): Ortaçağda Avrupa‟da
hakim olan toprağa dayalı bir yönetim sistemidir.
Toprakta çalıĢan köylüler toprakla birlikte alınıp
satılabilirdi.
Tarihte Türk adını ilk defa devlet adı olarak
kullanan ilk topluluktur.
Ġlk Türk alfabesini kullanmıĢlardır. (Göktürk
alfabesi)
Destanları Ergenekon Destanı‟dır.
Ünlü hükümdarları Bilge Kağan döneminde,
kardeĢi Kültigin ve vezir Tonyukuk ile birlikte, en
parlak dönemlerini yaĢadılar.
YerleĢik hayat geçen ilk Türk devletidir.
(Tarım ile uğraĢtıkları için )
Uygurların yerleĢik yaĢama geçmelerinde etkili olan
faktörler;
Mani dinini benimsemeleri ( Çünkü mani dini et
yemeyi yasaklıyordu. Bu sebeple tarımla
uğraĢmıĢlardır.)
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 21
GÖÇEBE HAYAT - YERLEġĠK HAYAT
Çadırlarda yaĢarlar - Evlerde yaĢarlar.
Hayvancılık - Tarım ve ticaret
TaĢınabilir eĢya - TaĢınamaz eĢya
SavaĢçıdırlar - SavaĢçılık geliĢmemiĢ
Kalıcı eser yoktur - Kalıcı eser vardır.
Hunlar, Göktürkler - Ġlk defa Uygurlar
ĠPEK YOLU
Ġpek Yolu‟nun Asya Hunları döneminde keĢfedildiği
bilinmektedir. Bu yol Çin‟den baĢlayıp Hatay veya
Ġstanbul‟a kadar gelmektedir. Buradan da Avrupa'ya
giderdi.
Ticaret yolu üzerinde 30-40 km aralıklarla,
tüccarların dinlenmesi için yapılan büyük kaleye
benzeyen kervansaraylarda konaklamıĢlardır. Kervanları
saldırılardan korumak amacı ile yüksek surlardan
yapmıĢlardı.
Ġpek Yolunda değerli taĢlar, ipek, kağıt, porselen,
baharat, seramik gibi ürünler taĢınırdı.
Ġpek yolunda sadece mallar taĢınmamıĢ ayrıca, bu
kervanlar sayesinde çeĢitli milletlere ait kültürel
etkileĢimler de olmuĢtur. DeğiĢik kültürlerin,
inançlarından dillerine, çalgılarından masallarına,
yemeklerinden oyuncaklarına kadar birçok kültürel değer
de aktarılmıĢtır.
ORTA ASYA TÜRK DEVLETLERĠNDE KÜLTÜR VE
UYGARLIK
DEVLET YÖNETĠMĠ
Ġlk Türk Devletlerinde devlet iĢleri Kurultay (Toy )
adı verilen mecliste görüĢülürdü.
Devleti yöneten kiĢilere Han, Hakan ve Kağan
ünvanları verilirdi. Hakan'ın eĢine Hatun (Katun) denirdi.
Hatun da devlet yönetiminde etkilidir ve gerektiğinde
hükümdarın vekili olarak devleti yönetir, elçileri kabul
ederdi.
Ülke doğu-batı veya sağ-sol Ģeklinde ikiye ayrılarak
yönetilirdi. Doğuda hükümdar, batıda ise yabgu ünvanı
verilen hanedan üyelerinden biri otururdu. Bu uygulanan
yönetim Ģekline ikili yönetim denir.
ORDU
GeniĢ bozkırların ortasında her an saldırıya açık,
savunmasız bir coğrafyada yaĢayan Türkler, mücadeleci
ve savaĢçı bir karakter kazanmıĢlardır. Türklerde
askerlik bir meslek olarak görülmemiĢtir. KarĢılaĢılan
saldırılarda kadın – erkek, çoluk-çocuk ayırt etmeden
herkes düĢmana karĢı koymuĢtur. Bu nedenle Türklerde
ordu-millet anlayıĢı vardır.
Mete ordusunu on, yüz, bin, on bin kiĢilik bölümlere
ayırmıĢtır. Bu nedenle bu uygulamaya onlu sistem adı
verilmiĢtir.
Eski Türklerde orduda; kargı, yay, ok, kılıç ve kalkan
gibi taĢınabilir silahlar kullanılırken günümüzde ise; ateĢli
silahlar kullanılmaktadır.
HUKUK
Türkler, yarı göçebe yaĢam tarzını benimsedikleri için
geliĢmiĢ bir yazılı kültüre sahip değillerdi. Yazılı hukuk
kuralları da bulunmazdı.
Türklerde sosyal ve siyasal yaĢamı düzenleyen yazılı
olmayan hukuk kurallarına töre adı verilirdi. Töre; adalet,
eĢitlik ve iyiliğe dayanırdı. Töreye kağan bile uymak
zorundaydı.
Çin'in ġian kentinden baĢlayıp Orta Asya'dan ve
Anadolu'nun çeĢitli yerlerinden geçerek Ġstanbul'da
birleĢen ve oradan da Avrupa'nın içlerine giden
önemli ticaret yoluna Ġpek Yolu denir.
Türkler göçebe oldukları için;
Hapis cezaları çok uzun sürmezdi
Ev –saray-tapınak gibi mimari eser yapmamıĢlardır.
Çadır kullanmıĢlardır
Sanat eserleri kemer-kilim gibi taĢınabilir eserlerdir.
Hayvancılıkla uğraĢmıĢlardır.
Atı evcilleĢtirmiĢler bu uzak yerlere göç etmelerini
kolaylaĢtırmıĢtır.
Ata binmek için pantolon giymiĢlerdir.
Türkler teĢkilatçı bir yapıya sahip olduklarından
yıkılan bir devletin yerine hemen yenisini
kurabiliyordu. Türklerin birçok devlet kurmalarında ve
ayrı siyasal varlıklar altında yaĢamalarında bağımsız
yaĢamaya düĢkün olmaları etkili olmuĢtur.
Türkler hükümdarlık yetkisinin kendilerine Gök
tanrı tarafından verildiğine inanıyorlardı. Bu yetkiye
Kut denirdi. Kutun kan yoluyla babadan oğula geçtiği
kabul ediliyordu. Kanında kut olan herkes devlet
yönetiminde hak sahibiydi. Bu nedenle Türklerde ülke
hanedan üyelerinin ortak malı sayılmıĢtır. Bu inanıĢ
hükümdar öldüğünde hanedan üyeleri arasında taht
kavgaları yaĢanmasına neden olmuĢtur.
Ġlk düzenli ordu teĢkilatı Büyük (Asya) Hun
hükümdarı Mete Han tarafından kurulmuĢtur. Bu
yüzden günümüzde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
kuruluĢ yılı olarak Mete Han'ın tahta çıktığı M.Ö
209 yılı kabul edilir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 22
DĠN VE ĠNANIġ
Türklerin asıl dini Gök Tanrı inancıydı. Dünya'yı Gök
Tanrı'nın yarattığına, kimin ülkeyi yöneteceğine Gök
Tanrı'nın karar verdiğine inanıyorlardı.
Türkler, ölülerinin ardından yuğ adı verilen cenaze
törenleri düzenlerlerdi. Ölümden sonraki yaĢama
inandıkları için ölünün değerli eĢyaları ve silahları da
mezara konurdu.
Türkler din konusunda hoĢgörülüydüler. Farklı
dinlere inananların ibadetlerini serbestçe yapmalarına
izin vermiĢlerdir. (ġamanizm, Maniheizm)
Uygurlar, Maniheizm (Mani) dinine inanmıĢlardır.
Avlanmayı, et yemeyi ve savaĢmayı yasaklayan bir din
olduğu için savaĢçılık özelliklerini kaybetmiĢlerdir.
EKONOMĠK VE SOSYAL HAYAT
Türk devletlerinde halk sınıflara ayrılmazdı.
Toplumda eĢitlik vardı. Toplumun en küçük birimi (oguĢ)
aileydi. Ailelerin birleĢmesiyle sülale ( Uruğ), sülalelerin
birleĢmesiyle boy ( aĢiret), boyların birleĢmesiyle
budun( millet), budunların birleĢmesiyle devlet( il)
meydana geliyordu.
Aile ( oguĢ) > Sülale ( uruğ) > Boy ( aĢiret) > Budun (
millet) > Ġl ( devlet)
Orta Asya'nın iklimi ve yeryüzü Ģekillerinden dolayı
Türklerde ekonomini temelini hayvancılık
oluĢturuyordu. Koyun ve at yetiĢtirilen önemli
hayvanlardır. Atı evcilleĢtiren ilk toplum Türklerdir.
Orta Asya Türkleri içerisinde Uygurlardan itibaren
yerleĢik yaĢam baĢlamıĢ ve tarımsal faaliyetler
görülmüĢtür.
YAZI, DĠL VE EDEBĠYAT
Türklere ait en eski yazı Köktürkler'e ait 38 harfli
Köktürk alfabesidir.
Köktürk alfabesiyle yazılmıĢ en önemli eser, Türklere
ait ilk edebi ve tarihi eser olan Orhun Abideleri'dir. II.
Köktürk Devleti'ne ait olan bu eser; Bilge Kağan,
kardeĢi Kültigin ve vezir Tonyukuk adına
dikilmiĢtir.
Orhun Abideleri'nin özellikleri
YazılıĢ tarihi M.S. 8. yüzyılın baĢlarına dayanmaktadır.
Türk adının geçtiği ilk Türkçe metindir.
Kitabeleri 1893'te Danimarkalı Wilhelm Thomsen (
Vilhem Tamsın) okumuĢtur.
Türk tarihini, toplumun yaĢam biçimini ve dünyaya
bakıĢ açısını ortaya koyar.
Kitabelerde yöneticilerin halkı aydınlatması ve
yaptıklarını hesabını halka vermesi söz konusudur.
Türklere ait ikinci alfabe Uygurlar tarafından
kullanılan 18 harften oluĢan Uygur Alfabesidir.
Türklerde daha çok sözlü edebiyat geliĢmiĢtir. Sözlü
edebiyatın en önemli ürünleri destanlardır. Halk
arasında dilden dile aktarılarak günümüze kadar
gelen Türk destanları Ġslamiyet'in kabulünden sonra
yazıya geçirilmiĢtir.
SANAT
TaĢınabilir özellik gösterir. Çünkü Uygurlara kadar
göçebe yaĢadılar.
Maden iĢletmeciliği, özellikle demircilikte
ileridirler.
Resim ve heykel yapımı, halı ve kilim dokumacılığı da
görülür.
Ġlk Türk devletlerinde bir çocuk kahramanlık
göstermeden ad konmazdı.
Ġlk Türk devletlerinde ölüler “Yuğ”adı verilen cenaze
törenleri ile gömülürdü.
Ġlk Türklerde müzik önemli yer tutardı. Kopuz önemli
müzik aletidir.
Nevruz bahar bayramıdır. Selçuklulardan itibaren
Osmanlılarda ve günümüzde kutlanır. 21 Mart baharın
baĢlangıcı sayılır.
ĠSLAMĠYET’ĠN DOĞUġU VE YAYILIġI
ĠSLAMĠYET'TEN ÖNCE ARAP YARIMADASI’NIN
DURUMU
Siyasal Durum: Ġslamiyet'ten önce Arap
Yarımadası'nda siyasi birlik yoktu. Halk kabilelere
bölünmüĢtü. Bu dönemde insanlar genelde güneyde
Yemen bölgesi ile Mekke ve Medine Ģehirlerinin
bulunduğu Hicaz bölgesinde yaĢıyorlardı.
Sosyal ve Ekonomik Hayat: Mekkeliler ticaretle,
Medine'liler ve Taif'liler çiftçilikle geçimlerini sağlarlardı.
Mezarların etrafına, kiĢinin öldürdüğü düĢman
sayısı kadar küçük heykeller dikilirdi. Buna balbal,
mezarlara ise kurgan denirdi.
Türklerin dıĢ politikasının esasını Ġpek Yolu'na
egemen olmak düĢüncesi oluĢturmuĢtur. Türkler
ticareti geliĢtirmek için komĢularıyla anlaĢmalar
yapmıĢlar, yabancı tüccarlara kolaylıklar sağlamıĢlar
ve ticaret yollarının güvenliği için seferler
düzenlemiĢlerdir.
En ünlü Türk destanları Ģunlardır:
Büyük Hun Devleti- Oğuz Kağan Destanı
Köktürk Devleti- Ergenekon ve Bozkurt Destanı
Uygur Devleti- TüreyiĢ ve Göç Destanı
Kırgızlar- Manas Destanı ( en uzun Türk destanıdır.)
ġu (saka)-Alper Tunga
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 23
Ukaz denilen yerde her yıl panayır düzenlenirdi.
Araplar'da kölelik yaygındı. Erkekler istediği kadar
kadınla evlenebilirdi. Kadının boĢanma ve miras hakkı
gibi sosyal hakları yoktu. Kız çocukları ya öldürülür ya da
diri diri toprağa gömülürdü. Bu yüzden Ġslâmiyet'ten
önce Arabistan'da yaĢanan döneme Cahiliye Devri
denir.
Din: Arap Yarımadası'ndaki insanların çoğunluğu
puta tapardı. Ayrıca Musevilik, Hıristiyanlık, ZerdüĢtlük
dinine inananlar vardı. Az da olsa Hz. Ġbrahim'in dinine
inanan ve Hanif denen kiĢiler de Arabistan'da yaĢarlardı.
YENĠ BĠR DĠN-ĠSLAMĠYET DOĞUYOR
Hz. Muhammed Dönemi
Hz Muhammed 571 yılında Mekke'de doğdu.
Mekke'nin ileri gelen HaĢimoğulları soyundan olan
Hz Muhammed'in annesinin adı Âmine, babasınınki
Abdullah'tır.
Doğmadan önce babasını, 6 yaĢında ise annesini
kaybetmiĢ olan Hz. Muhammedi önce dedesi
Abdulmuttalip sonra da amcası Ebu Talip himaye
etmiĢtir.
Doğruluğu ve dürüstlüğü sayesinde "El-
Emin"(güvenilir kiĢi) unvanını almıĢtır.
Hz. Muhammed hayatının hiçbir döneminde putlara
tapmamıĢ ve sık sık Hira(Nur) Dağı'nda kendi iç
dünyası ile baĢ baĢa kalmıĢtır.
610 yılında Hira Dağı'nda bulunduğu sırada Hz
Cebrail aracılığı ile peygamberlikle görevlendirildi.
Hz Hatice, Hz Ali, Hz Ebubekir ve Hz Zeyd
Ġslamiyet'e ilk inananlardır.
Kısa sürede Mekke'de yayılan Ġslamiyet, Mekkeli
müĢrikler tarafından tepkiyle karĢılanmıĢtır. EĢitlik ve
sosyal adalet ilkeleri üzerine inĢa edilmiĢ olan Ġslam
dini tek tanrı inancını getirmiĢtir. Bundan dolayı
putlara tapan' Mekkeli müĢrikler Müslümanlara karĢı
iĢkence ve baskı uygulamıĢlardır.
Mekkeli müĢriklerin ileri gelenleri Hz Muhammedi
öldürmek için harekete geçtiler.
Mekke'de ticaret yapan Medineliler Hz
Muhammed'e ve tebliğ ettiği dine inanmıĢlardı.
Medineli Müslümanların çağrısı üzerine Hz
Muhammed Hz. Ebubekir ile birlikte Medine'ye
hicret etti. (622)
Hicretin Sonuçları
o Ġslamiyetin yayılması kolaylaĢmıĢtır.
o Mekke'den göç edenlere "Muhacir", Medineli
Müslümanlara da "Ensar" adı verilmiĢtir. Böylece
Yahudiler ile birlikte Medine'de üç grup oluĢmuĢtur.
o Bu grupların anlaĢmaları (vatandaĢlık sözleĢmesi) ile
birlikte Ġslam devleti kurulmuĢtur.
o Hz Muhammed devlet baĢkanı kabul edilmiĢtir.
HZ. MUHAMMED DÖNEMĠ SĠYASĠ OLAYLARI
Bedir SavaĢı (624)
Muhacirler Mekke'de bıraktıkları mallarına karĢılık
Mekke kervanına el koymuĢtur. Bunun üzerine
Mekkeliler ile yapılan savaĢı Medineli Müslümanlar
kazandı.
Ġslam savaĢ hukuku doğdu. SavaĢta elde edilen
ganimetlerin 1/5'i devlet hazinesine, 4/5'inin ise savaĢa
katılanlara verileceği kararlaĢtırıldı.
SavaĢta esir düĢenler fidye ödemeleri veya Müslüman
gençlere okuma-yazma öğretmeleri karĢılığında serbest
bırakıldı.
Uhud SavaĢı (625)
Mekkeliler, Bedir yenilgisinin intikamını almak için,
Medineli Müslümanlara savaĢ açtı.
Uhud dağı eteklerine yerleĢtirilen okçuların yerlerini
terk etmeleri üzerine, Halid bin Velid komutasındaki
müĢriklerin saldırısı sonucu Müslümanlar bu savaĢı
kaybetmiĢtir.
Müslümanların Mekkeli müĢrikler karĢısında
aldıkları ilk ve tek yenilgidir.
Hendek SavaĢı (627)
Mekkeli müĢriklerin Müslümanları tamamen ortadan
kaldırmak istemelerinden dolayı, müĢrikler tekrar
harekete geçti.
Hz Muhammed, Ġranlı Müslüman komutan Selman-ı
Farisi'nin tavsiyesi ile Medine Ģehrini hendeklerle
çevirdiler ve savunmada kaldılar.
o Hicret, hicri takvime baĢlangıç olarak kabul edildi.
Müslümanların Mekkelilere karĢı kazandığı ilk
zaferdir.
Esirlerin okuma-yazma karĢılığında serbest
bırakılması, Ġslamiyet'in eğitime verdiği önemi
gösterir.
Bu savaĢ Müslümanların son savunma savaĢı
olmuĢtur.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 24
Hudeybiye AntlaĢması (628)
Hz Muhammed 628 yılında Kabe'yi ziyaret etmeye
karar verdi. 1500 Müslüman'la beraber yanlarına
sadece kılıç alarak Kabe'yi ziyaret etmek için yola
çıktı.
Hudeybiye mevkine gelindiğinde Hz Osman elçi
olarak gönderildi ve Kabe'yi ziyaret için izin istendi.
Mekkelilerin Hz Osman'ı alıkoymaları üzerine savaĢ
kararı alındı. Bunun üzerine Mekkeliler barıĢ istedi.
Yapılan antlaĢmaya göre;
Ġki taraf arasında 10 yıl savaĢ yapılmayacak.
Müslümanlar o sene Hac yapmayacak; ertesi yıl 3
gün süreyle silahsız olarak Kabe'yi ziyaret
edebileceklerdi.
Bu madde Mekkelilerin Müslümanlardan çekindiğini
gösterir.
ReĢit olmadan Ġslamiyet'i seçen Mekkeliler
Medine'ye alınmayacak, ancak Mekke'ye sığınan
Müslümanlar geri verilmeyecekti.
Her iki taraf da istedikleriyle antlaĢmalar
yapabileceklerdi.
Mekke'de Ġslamiyet daha hızlı yayılmaya baĢladı.
Hayber Kalesi'nin Fethi (629)
ġam ticaret yolunu tehdit eden Mekkelileri
Müslümanlar aleyhine kıĢkırtan Yahudiler üzerine bir
sefer düzenlendi. Yahudilerin elindeki Hayber Kalesi
fethedildi.
Mute SavaĢı (629)
Bir Müslüman keĢif kolunun Bizans'a bağlı Gassaniler
tarafından pusuya düĢürülüp öldürülmesi sonucunda
Gassaniler üzerine sefere çıkılmıĢtır.
Hz Muhammed sefere katılmadı. Ġslam ordusu Bizans
karĢısında baĢarısız olmuĢtur.
Bizans ile yapılan ilk savaĢtır.
Mekke'nin Fethi (630)
Mekkelilerin Hudeybiye AntlaĢmasının maddelerine
uymaması üzerine Hz Muhammed Mekke'nin fethi
için harekete geçti. Önemli bir direniĢle
karĢılaĢmadan Müslümanlar Ģehri ele geçirdi. Kabe
putlardan temizlendi. Böylece Ġslamiyet'in yayılıĢı
kolaylaĢtı.
Huneyn SavaĢı ve Taif Seferi (630)
o Müslüman olmayan Arap kabilelerin Müslümanlara
karĢı birleĢmesi üzerine Hz Muhammed hareket
geçti. Huneyn Ģehrinde yapılan savaĢta putperestler
yenilgiye uğradı.
o Huneyn‟den kaçan putperestler Taife sığındılar.
Buraya yapılan seferden sonuç alınamadı. Ama daha
sonra Ģehir kendiliğinden Ġslamiyet'i kabul etti.
Tebuk Seferi (631)
Bizans Ġmparatorluğu'nun büyük bir ordu ile
Arabistan'a yürüdüğü haberi alınınca Hz Muhammed
sefere karar vermiĢtir. Ancak Tebük Ģehrine varılınca
haberin asılsız olduğu anlaĢılmıĢ ve geri
dönülmüĢtür.
Tebük seferi Hz Muhammed'in son seferi
olmuĢtur.
Veda Hutbesi (632)
Hz Muhammed, 632 yılında hac görevini yerine
getirmek için kalabalık bir kafile ile Mekke'ye giderek
son kez Hac görevini yerine getirmiĢtir. Arafat'ta
yaklaĢık 150000 kiĢiye bir konuĢma yaptı. Hz
Muhammed bu hutbede:
Kuran-ı Kerim'in tamamlandığını,
Cahiliye devrinin kapandığını,
Kan davalarının sona erdiğini,
Faiz ve zinanın haram olduğunu,
Bütün Müslümanların eĢit olduğunu belirtti.
Hz Muhammed 8 Haziran 632'de Medine'de
vefat etti.
DÖRT HALĠFE DÖNEMĠ (632-661)
Halife, Ġslam devletinde din ve adalet baĢkanıdır.
Hz Muhammed'in vefatından sonra sırası ile Hz
Ebubekir, Hz Ömer, Hz Osman ve Hz Ali halife olmuĢtur.
Hz. EBUBEKĠR DÖNEMĠ (632-634)
Ortaya çıkan yalancı peygamberler sorununu
çözdü.
Zekat ve vergi vermeyen, dinden dönen kabileler ile
savaĢarak Müslümanları tekrar Medine etrafına
topladı.
Ġlk kez Arap Yarımadası dıĢında fetihlere baĢladı.
Yermuk SavaĢı ile Bizans, ilk kez mağlup edilmiĢtir.
Hudeybiye AntlaĢması ile;
Mekkeliler, Müslümanları hukuken tanımıĢ
oldular.
Müslümanların ilk taarruz savaĢıdır.
Gaza (Gazve): Hz Muhammed'in bizzat katıldığı
savaĢlara denir.
Seriye: Hz Muhammed'in katılmadığı savaĢlara
denir.
Dört halife döneminde halifeler seçimle iĢ baĢına
geldikleri için, bu döneme "Cumhuriyet Dönemi"
denilmektedir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 25
SavaĢlarda hafızların Ģehit olmaları üzerine Kur'an
ayetleri kitap haline getirilmiĢ ve böylece Kur'an
değiĢmeden günümüze kadar gelmiĢtir.
Hz. ÖMER DÖNEMĠ (634-644)
Seçimle baĢa geldi. Adaleti, doğruluğu ve cesareti
ile ün yapmıĢtır.
Bizans, Ecnadeyn SavaĢı ile bir kez daha yenilgiye
uğratılmıĢ, Suriye ve Filistin'in fethi tamamlanmıĢtır.
Kuzey Afrika'nın fethine baĢlanarak, Mısır'ın tamamı
fethedildi.
Sasaniler ile yapılan Kadisiye (636), Celula (637) ve
Nihavent (642) savaĢlarının sonucunda Ġran ve Irak
toprakları Müslümanların eline geçti, Sasani
Ġmparatorluğu'na son verildi.
Bu geliĢmelerden sonra Müslümanlar, Türkler ile
komĢu olmuĢlardır.
Hz Ömer zamanında teĢkilatlanma çalıĢmalarının
yapılma sebebi; fetihlerle ülke sınırlarının geniĢlemesidir.
H. OSMAN DÖNEMĠ (644-656)
o Ġran'ın fethi tamamlanmıĢtır.
o Ġlk defa Müslümanlar ile Türkler karĢı karĢıya
geldi. Kafkasya'ya giren Ġslam orduları Hazarlar ile
yapılan savaĢta yenilerek geri çekildiler.
o Kuzey Afrika'nın fethi tamamlanmıĢtır.
o Hz. Osman'ın kendi soyundan olanları valiliklere
ataması huzursuzluklara yol açtı. Bundan dolayı Hz
Osman bu durumdan rahatsız olanlar tarafından
Ģehit edilmiĢtir.
Hz. ALĠ DÖNEMĠ (656-661)
Hz Ali döneminde siyasi sebeplerden dolayı
Müslümanlar arasında; Cemel Vakası, Sıffin SavaĢı,
Hakem Olayı yaĢandı.
Fetihler durdu.
Ġç karıĢıklıklar arttı.
Ġslam'da ilk ayrılıklar yaĢandı.
EMEVĠLER (661-750)
661 yılında Muaviye tarafından ġam merkez olmak
üzere kuruldu.
Hz Hüseyin'in Ģehit edildiği Kerbela Olayı yaĢandı.
Emeviler ilk Arap parasını bastılar. Arapçayı resmi
dil olarak kullandılar.
Doğuya ilerleyerek Türklerle mücadele ettiler:
Türklerin yaĢadığı Semerkant ve Buhara, Ġpek Yolu
üzerinde ve deri mamulleri ile kağıt satarak zenginleĢen
Ģehirlerdi Semerkant “Zengin Ģehir” anlamına
gelmekteydi. Emeviler Ġpek Yolunun denetimini ele
geçirmek için bu Ģehirlere saldırmıĢlardır.
Cebelitarık boğazını geçerek Ġslamiyet‟i Ġspanya‟da
(Avrupa‟da) yaydılar. Tarık Bin Ziyad Komutasında
Ġspanya‟ya geçerek Ġslamiyetin burada yayılmasını
sağladılar. Emevilerin yıkılmasından sonra burada
Endülüs Emevileri kurulmuĢtur.
Emeviler Ġspanya‟da cami, kütüphane, medrese gibi
eserler yapmıĢlardır. Bu medreselerde Hristiyanlarda
eğitim görmüĢtür. Bu durum Ġslam uygarlığının Avrupa
tarafından tanınmasına neden olmuĢ ve etkileĢim
olmuĢtur.
Günümüze kalan tek eseri El Hamra Sarayıdır.
Önemli Ģehirleri Gırnata ve Kurtuba idi.
750 de Ebul Abbas tarafından yıkıldılar.
ABBASĠLER (750-1258)
Abbasi Devleti, Hz. Muhammed'in amcası Abbas'ın
torunlarından Ebu'l Abbas tarafından 750 tarihinde
kuruldu. BaĢkenti Bağdat‟tır.
Abbasi hükümdarları, Emeviler gibi Arap
üstünlüğüne dayalı bir devlet kurmadılar.
751 yılında Çinlilerle Talas SavaĢı yapıldı.
Harun ReĢit Dönemi Abbasilerin en parlak dönemi
oldu.
Bizans sınırlarında "Avasım" denilen Türk
ordugâhları kurdurdu.
Kur'an-ı Kerim kitap haline getirildi.
Fethedilen topraklar adı verilen yönetim
birimlerine ayrılmıĢtır. Bu illere valiler tayin edilmiĢtir.
Düzenli ordu ve ordugâhlar kurulmuĢtur.
Mali ve askeri amaçlı divan örgütü kurulmuĢtur.
Devlet hazinesi kurulmuĢtur.
Adli teĢkilat kurularak illere kadılar tayin edildi.
Ġkta sistemi uygulanmaya baĢlamıĢtır.
Hicri takvim kullanılmaya baĢlandı.
o Ġslam devletinin ilk donanması bu dönemde
kuruldu.
o Kur'an-ı Kerim çoğaltılarak önemli merkezlere
gönderildi.
Halifeliği saltanata (babadan oğula geçen
sistem) dönüĢtürdüler.
Ġstanbul ilk defa Müslümanlar tarafından
kuĢatıldı.
Emeviler Arap milliyetçiliği yapmıĢ ve Arapları
üstün tutan bir politika izlemiĢlerdir. Emevilerin
bu politikası Türklerin Müslüman olmasını
geciktirmiĢtir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 26
Abbasiler bilime önem verdiler. Harezmi gibi birçok
bilgin bu dönemde yetiĢti. Bilim adamları ve Ģairler
korunmuĢ Bağdat ilim merkezi olmuĢtur
Abbasi Devleti, Moğollar tarafından yıkıldı.
TALAS SAVAġI 751
SavaĢ, Abbasilerle Çinliler arasında olmuĢtur. Nedeni
Maveraünnehir (Seyhun ve Ceyhun Nehirleri arasındaki
verimli bölge) Bölgesini Çin‟in ele geçirmek istemesidir.
Türklerin Abbasileri desteklemesi ile savaĢı Araplar
kazanmıĢtır. Böylece;
Abbasiler, Emeviler gibi Arap milliyetçiliği yapmamıĢ
ve hoĢ görülü bir yönetim sergileyerek Arap olmayanlara
da devlet yönetimden yer vermiĢlerdir.
Abbasi Türk yakınlaĢması Türklerin Ġslamiyeti
kabulünde etkili olmuĢtur.
Kağıt, Matbaa, Barut, Pusula gibi Çinlilerin
bulduğu bazı buluĢları Talas SavaĢında Müslümanlar da
öğrenmiĢtir.
Türklerin Ġslamiyeti kabul etmesinde Ģunlar etkili
olmuĢtur:
o Abbasilerin hoĢgörülü tutumu
o Ġslam Dini ile Göktanrı dini arasındaki benzerlikler
o Ġslamiyet'te ve Türklerde kurban kesme ve Ahiret
inancının olması
o Türklerdeki Cihan Hakimiyeti düĢüncesi ile
o Ġslamiyet'teki Cihat anlayıĢının benzemesi
Talas SavaĢı Türk-Ġslam tarihinin baĢlangıcıdır.
Türklerin Ġslamiyeti kabulü Milli kimliklerini
korumasını sağlamıĢtır.
ĠLK TÜRK ĠSLAM DEVLETLERĠ
KARAHANLILAR (840-1212)
Uygur Devleti yıkıldıktan sonra 840-1212 tarihleri
arasında, Türkistan ve Maveraünnehir'de kurulan ilk
Müslüman Türk devletidir.
Karahanlılar; Karluk, Çiğil, Basmil, Yağma ve diğer
Türk boylarından meydana gelmiĢtir
Bilge Kül Kadir Han tarafından kurulmuĢtur.
Satuk Buğra Han döneminde Ġslamiyet hızla
yayılmıĢ ve Ġslamiyet resmi din haline gelmiĢtir.
Karahanlılar, halkının tamamı Türk olan bir bölgede
kurulduğu için resmi dili, konuĢma dili ve edebi dili
Türkçedir. Bu sayede yeni bir Türk-Ġslam kültürü ve
edebiyatı doğmuĢtur.
Yusuf Kadir Han'ın ölümünde sonra oğulları arasında
çıkan taht kavgaları sonucunda ülke Doğu ve Batı
Karahanlılar olmak üzere ikiye ayrıldı.
DEĞERLĠ MĠRAS
Ġlk Türk –Ġslam eserleri Karahanlılar döneminde
verilmiĢtir. Bunlar: Divan-ı Lügat’it Türk ve
Kutadgu Bilig’dir.
Eserde 7500 kelimenin anlamı atasözleri ve deyimlerle
açıklanmıĢtır. Eserin sonunda Türklerin yaĢadığı yerleri
gösteren Türk Dünyası Haritası vardır. Ayrıca 24 Oğuz
boyunun tablosu verilmiĢtir. Unesco, doğumunun bininci
yılında 2008 yılını KaĢgarlı Mahmut yılı olarak kabul
etmiĢtir.
GAZNELĠLER (963-1183)
Gazne Devleti, Afganistan'ın Gazne Ģehrinde
kurulmuĢtur.
Kurucusu Alp Tekin'dir.
Gazneliler en parlak dönemini Sultan Mahmut
döneminde yaĢamıĢtır. Sultan Mahmut, Ġslamiyet'i
yaymak için Hindistan'a 17 sefer düzenlemiĢtir.
Sultan Mahmut'tan sonra yerine Sultan Mesut
geçmiĢtir.
Sultan Mesut, Selçuklularla Dandanakan SavaĢı'nı
yapmıĢ ve devlet yıkılma sürecine girmiĢtir.
Abbasiler Türk askerleri ve aileleri için Irak‟ta
“Samarra” kentini kurdular. Bu dönemde birçok
Türk, Abbasilerde önemli görevlere geldi.
Orta Asya‟nın Çin hakimiyetine girmesi önlendi.
Türkler Müslüman olmaya baĢlamıĢtır.
Ġslamiyeti ilk kabul eden Türk Boyu Karluklar
Ġslamiyeti Kabul Eden Ġlk Türk Devleti
Karahanlılardır.
Karahanlılar’ın Önemli Özellikleri
Ġslamiyeti kabul eden ilk Türk devletidir.
Karahanlılar, Ġslamiyeti kabul etmekle birlikte
Türklük bilincini kaybetmediler ve millî
benliklerini korudular.
Türkçeyi resmî dil olarak kabul ederek,
Türkçenin geliĢmesine katkıda bulundular.
Türk - Ġslam kültürünün temellerini atarak, bu
alanda ilk yazılı eserleri verdiler.
Divan-ı Lügat’it Türk (Büyük Türkçe Sözlük):
KaĢgarlı Mahmut tarafından yazılmıĢtır. Amacı
Türkçenin Arapçadan zengin bir dil olduğunu
anlatmak ve Türkçeyi öğretmek için yazmıĢtır.
Kutadgu Bilig (Mutluluk Bilgisi): Yusuf Has
Hacip tarafından yazmıĢtır. Bu öğüt ve ahlak
konusunda bilgiler verir. Ġnsanların iyi olması için
neler yapması gerektiğini anlatır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 27
Gazne Devletinde, Sultan Mesut'un ölümünden
sonra iç karıĢıklıklar yaĢanmıĢ ve devlet Gurlular
tarafından yıkılmıĢtır.
Sultan Mahmut döneminde sarayda 400‟e yakın Ģair
olduğu söylenmektedir. Gazneli Mahmut bilime ve
sanatçılara önem verir onları korurdu.
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETĠ(1038-1157)
Tuğrul ve Çağrı Beyler tarafından kurulan devlet,
adını dedeleri Selçuk Bey'den almıĢtır.
1038‟de Tuğrul Bey NiĢabur Ģehrinde kendi adına
hutbe okutup para bastırmıĢtır. Böylece Büyük
Selçuklu Devleti kurulmuĢtur.
Selçuklular, Gaznelilerle 1040‟da yaptıkları
Dandanakan SavaĢı’nı kazanarak bağımsızlıklarını
ilan etmiĢlerdir.
Tuğrul Bey, 1055 yılında Büveyhoğulları'nın baskısı
altında kalan Abbasi Halifesi'ne yardım etmiĢ ve onu
kurtarmıĢtır. Bunun üzerine Halife, Tuğrul Bey'e
"Doğunun ve Batı'nın Sultanı" ünvanını vermiĢtir.
Tuğrul Bey'den sonra yerine Çağrı Bey'in oğlu
Alparslan geçmiĢtir.
Alparslan döneminde Selçukluların Doğu Anadolu'da
etkili olmaları üzerine Bizans Ġmparatoru Romenos
Diogenes, hazırlamıĢ olduğu ordusuyla Selçukluların
üzerine yürümüĢtür.
1071 yılında Malazgirt Ovası'nda Büyük Selçuklu
Devleti ile Bizans Ġmparatorluğu arasında yapılan
savaĢta Selçuklular çok büyük bir zafer kazanmıĢtır.
Malazgirt SavaĢı‟nın kazanılmasında Bizans
ordusunda paralı askerlik yapan Peçenek ve Oğuz
Türkleri'nin Selçuklu tarafına geçmeleri etkili
olmuĢtur.
Alparslan'ın ölümünden sonra yerine oğlu MelikĢah
geçmiĢtir.
MelikĢah dönemi devletin en geniĢ sınırlara ulaĢtığı,
kültür-uygarlık seviyesi bakımından en üst düzeye
eriĢtiği dönemdir.
MelikĢah 1092 yılında ölmüĢtür. Ölümünden sonra
devlette sürekli taht kavgaları olmuĢtur. Bu Ģekilde
zayıflayan devlet, 1141 yılında yapılan Katvan
SavaĢı'nın kaybedilmesiyle yıkılıĢ sürecine girmiĢtir.
Bu dönemde devleti ayakta tutmaya çalıĢan Sultan
Sencer'in 1157 yılında ölümüyle Büyük Selçuklu
Devleti yıkılmıĢtır.
ĠLK TÜRK ĠSLAM DEVLETLERĠNDE KÜLTÜR VE
UYGARLIK
Devlet Yönetimi: Karahanlılar Ġslamiyet'i resmi din
olarak benimsemiĢ ama devlet yönetiminde Ġslamiyet
öncesi Türk devletlerinde görülen özellikle
sürdürmüĢlerdir. Kut anlayıĢı, devletin hanedanın ortak
malı olması, ikili yönetim gibi uygulamaları devam
ettirmiĢlerdir. Hükümdarlar unvan olarak Han, Hakan ve
Kağan'ı kullanmıĢlardır.
Gazneliler "Sultan" unvanını kullanmaya baĢlamıĢ;
hükümdarlar hakimiyetlerini Abbasi halifesine
onaylatmıĢlardır.
Büyük Selçuklu Devleti de Arap ve Fars (Ġran)
etkisinde kalmıĢtır.
Selçuklu hükümdarları ailelerinin erkek üyelerini yani
Melikleri ülke yönetiminde tecrübe kazanmaları için,
ülkenin çeĢitli bölgelerine yönetici olarak
göndermiĢlerdir.
Biruni: Harezm'de doğmuĢtur. Gazneli sarayında
büyük saygı görmüĢtür Fizik, astronomi ve
matematikte çalıĢmaları vardır.
Gaznelilerin Özellikleri
Egemenlikleri altına aldıkları bölgede farklı
milletlerin bulunması Gaznelilerin yıkılmasında etkili
oldu.
Arapların ve Ġranlıların etkisinde kaldılar. Resmî
yazıĢmalarda Arapçayı, sarayda Türkçeyi, edebiyat dili
olarak Farsçayı kullandılar.
Çok uluslu yapıya sahip oldukları için millî
birliği sağlayamadılar.
Dandanakan SavaĢı'ndan sonra Anadolu'ya
yönelen Selçuklular, Bizans'la savaĢmıĢlardır.
1048’de gerçekleĢen Pasinler SavaĢı,
Selçukluların Bizans'a karĢı kazandığı ilk
zaferdir.
Malazgirt SavaĢı sonucunda
Anadolu'nun kapıları Türklere açılmıĢ,
Türkler Anadolu’ya yerleĢmeye baĢlamıĢ,
Anadolu'nun TürkleĢmesi ve ĠslamlaĢması
baĢlamıĢ,
Bizans'ın savunma gücü kırılmıĢ,
Anadolu'da ilk Türk beylikleri kurulmuĢtur.
Dönemin ünlü veziri Nizamülmülk devlet
teĢkilatlanması alanında önemli çalıĢmalar
yapmıĢtır. Kurduğu Nizamiye Medreseleri ile
eğitimi geliĢtirmiĢ, "Siyasetname" adlı eserinde
ise devlet yönetimi ile ilgili bilgiler vermiĢtir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 28
Ordu Sistemi: Ġlk Müslüman Türk devletlerinde ordu
sistemleri birbirine benzerdi. Ordu düzenli ve
disiplinliydi.
Ġlk Türk - Ġslam devletlerinin ordularını büyük ölçüde
Türkler oluĢtururdu.
Gazne ordusu; köleler, düzenli birlikler, eyalet
askerleri, ücretli askerler ve gönüllülerden oluĢurdu.
Gazne ordusunda baĢka uluslardan askerler de
bulunurdu. Çoğunlukla atlı birliklerden oluĢan Gazne
ordusunda, filler de kullanılırdı.
Büyük Selçuklu ordusu; merkez ordusu, hassa
ordusu, ikta askerleri, Türkmenler, bağlı
devletlerin ve beyliklerin askerlerinden
oluĢuyordu
Büyük Selçuklu Devleti'nde askerî sistem toprağa
bağlı olarak düzenlenmiĢtir. Ülke toprakları vergi
gelirlerine göre ikta adı verilen bölümlere ayrılmıĢ ve
bu topraklar komutanlara hizmetleri karĢılığında belli
bir süre ile verilmiĢtir.
Sosyal ve Ekonomik Hayat: Ġlk Müslüman Türk
devletlerinde halk genellikle geleneklerine bağlı bir
yaĢam sürüyordu. Ġslam dinî ile uyuĢmayan âdetler
kaldırıldı.
Türk töresi halkın yaĢamında belirleyici oldu. Türk
olmayan uluslar devletin hoĢgörüsü sebebiyle kendi
kültürlerini devam ettirebildi.
Halkın büyük bir kısmı yarı göçebe olduğu için
ekonominin temelini hayvancılık ve tarım
oluĢtururdu. ġehirde oturanlar ise devlet
memurlukları ve ticari iĢlerle uğraĢırdı. Doğudan
gelen ticaret yollarının hâkimiyetini ellerinde
bulunduran Türk devletleri bu yollardan yararlanarak
zenginliklerini artırdılar.
Büyük Selçuklu Devleti'nde ticari gelirlerin
artırılması amacıyla ticaret yolları güvenlik altına
alındı ve ticari faaliyetleri geliĢtirmek amacıyla
kervansaraylar yapıldı.
Edebiyat, Bilim ve Sanat: Ġlk Müslüman Türk
devletlerinde Türkçe, Arapça ve Farsça kullanılırdı.
o Karahanlılar Türkçeyi resmî dil olarak ilan ettiler.
Ancak diğer Türk devletlerinde halkın çoğunun Arap
ve Ġranlı olması sebebiyle Arapça ve Farsça kültürel
alanda ön plana çıktı.
o Arapça ve Farsçanın bilim ve edebiyat alanında ön
plana çıkması Türkçenin geliĢimini zayıflatmıĢtır.
o Hükümdarlar bilim faaliyetlerine önem vermiĢ ve
ülkelerinin çeĢitli yerlerinde medreseler yapmıĢlardır.
o Büyük Selçuklu Devleti veziri Nizamülmülk'ün
Bağdat'ta yaptırdığı Nizamiye Medresesi dönemin
en önemli bilim ve kültür merkezi durumuna geldi.
o Medreselerde dinî bilimlerin yanında tarih, coğrafya,
matematik ve fen bilimleri de okutulurdu.
o Farabî, Ġbni Sina, Harezmî, Birûni, Ömer Hayyam
ve ZemahĢeri bu dönemde yetiĢmiĢ önemli bilim
adamlarıdır.
o Ġslam dininin resim ve heykel yapımını yasaklaması
sebebiyle minyatür, kakmacılık, hattatlık gibi
süsleme sanatları geliĢme gösterdi.
o Türk - Ġslam sanatının kaynağı Orta Asya'daki Türk
kültürüne kadar dayanır. Türk - Ġslam devletlerinde
mimari geliĢti ve yeni sanat anlayıĢları doğdu. Bu
dönemde çok sayıda mimari eser yapıldı.
Karahanlılar döneminde baĢlayan hastane kurma
faaliyetleri Selçuklular döneminde geliĢti. Ayrıca
cami, kümbet, kervansaray, han, hamam gibi
mimari eserler yapıldı.
Melikleri gönderirken yanlarına da her bakımdan
tecrübeli "Atabey" denilen kiĢileri
görevlendirmiĢlerdir.
Devlet yönetiminde önemli iĢlerin görüĢüldüğü
divan oluĢturulmuĢ ve bu divan hükümdara
danıĢmanlık yapmıĢtır.
Ġkta sistemi ile;
Devletin hazinesine yük olunmadan, düzenli bir
ordunun kurulması sağlanmıĢtır.
Bulundukları bölgelerin güvenlikleri, ikta
sahiplerinin yetiĢtirdiği askerler tarafından
sağlanmıĢtır.
Toprağa dayalı köle sisteminin oluĢması
önlenmiĢtir.
Üretimde süreklilik ve artıĢ sağlanmıĢtır.
Ġkta sisteminde toprak üzerinde üretim yapan
çiftçi, vergisini o bölgeye gönderilen komutana
verirdi. Komutan da verginin bir kısmıyla geçimini
sağlar, bir kısmıyla da orduya atlı asker yetiĢtirirdi.
Böylece devlet hazineden masraf yapmaksızın her
zaman hazır bir orduya sahip olurdu.
Toplum içerisinde sosyal sınıf ayrımları yoktu.
Ancak meslek grupları kendi aralarında çeĢitli
teĢkilatlar kurmuĢlardı.
Lonca adı verilen bu teĢkilatlarda aynı mesleği
yapanlar kendi aralarında birlik kurarak bir
denetim mekanizması oluĢturmuĢlardır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 29
Toprak Yönetimi: Türk Ġslam devletlerinde toprağın
mülkiyeti devlete aitti. Topraklar halka iĢlemesi için
verilirdi. Toprağı iĢleyen halk, ekip biçme hakkına sahipti.
Tarımsal üretime önem verilmiĢ, bu düĢünceyle
birlikte üretimin devamlılığı ve kaliteyi artırmak için
toprağı boĢ bırakanın elinden alınarak baĢkalarına
verilmiĢtir.
Büyük Selçuklu Devleti'nde toprak, kullanılıĢ
amaçlarına göre 4'e ayrılmıĢtır.
Bunlar;
: Gelirleri hükümdara ait topraklardır.
Gelirleri devlet memurlarına ve savaĢta
yararlılık gösterenlere maaĢ karĢılığı verilen arazilerdir.
KiĢiye ait topraklardır. Bu araziler alınıp
satılabilir ve miras olarak bırakılabilirdi.
Elde edilen gelirler, sosyal amaçlı hizmet
yapan kurumlara ayrılan topraklardır.(cami, medrese,
hastane gibi sosyal kurumlar) Bu topraklar, satılamaz ve
baĢkalarına miras bırakılamazdı.
Hukuk: Türk-Ġslam devletlerinde hukuk sistemi ikiye
ayrılmıĢtır. Adli iĢlerde „‟örfi ve Ģeri" hukuk kuralları
uygulanmıĢtır.
Örfi hukuk kuralları, adet, gelenek, görenek, töre
kavramlarını içerir.
ġer‟i hukuk kuralları ise dinsel kurallara göre ortaya
konmuĢtur. Adli iĢlere kadılar bakmaktaydı. Ordu
mensuplarının davalarına ve büyük davalara ise
kadıasker bakmaktaydı.
KÜLTÜRÜMÜNÜZÜN YAġAYAN DEĞERLERĠ
Ġlk Türk Devletlerinde yeni doğan bir çocuğa
kahramanlık göstermeden ad konmazdı.
Ölüler “Yuğ” adı verilen cenaze törenleri ile
“Kurgan” denilen mezarlara gömülürdü.
Eski Türklerde dini törenleri yöneten kiĢiye “Kam”
denilirdi
Mezarların baĢına o kiĢinin öldürdüğü düĢman sayısı
kadar “Balbal” denilen taĢlar dikilirdi
ġiirini, aĢk, doğa, kahramanlık gibi konularda, sazıyla
birlikte söyleyen Ģairlere Ġslâm‟dan önce “ozan”,
“baksı”, “kam” “Ģaman” denilirken, Ġslâm‟ın
kabulünden sonra “aĢık” ya da “saz Ģairi” denmiĢtir.
Ayrıca Baksı Türkmenlerde destan anlatıcısı,
Özbeklerde destancı ve falcı, Kazak ve Kırgızlarda ise
büyücü ve duahan manalarında kullanılmaktadır. Ve
Kam dini törenleri yönetirdi.
Ġlk Türklerin hayatında müzik önemli yer tutardı.
”Kopuz” önemli müzik aletleri idi.
Ergenekon destanında Türklerin Ergenekon denilen
yerden demirden dağı eriterek çıktıklarını anlatan
“Nevruz” bahar bayramıdır. Bayramın kutlandığı ay
ilk Türk devletlerinde yılın ilk ayıdır “yeni gün”
anlamına gelmektedir. Ġlk Türklerden itibaren
Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde kutlanan
Nevruz günümüzde de kutlanmaktadır. Nevruz’a
göre 21 Mart baharın baĢlangıcıdır. Nevruz günü,
Nevruziye adlı Ģiirler Hükümdara sunulmuĢ ve yine
bu isimle yapılan macunlar halka dağıtılmıĢtır.
Kültürel öğelerimizden bir diğeri olan düğünler ise
geleneklerimizin yüzlerce yıldır yaĢatıldığı
değerlerimizdendir. Düğünlerde kültürümüzü
yansıtan maniler söylenir, müzik eĢliğinde türküler
okunur, davul zurna eĢliğinde halaylar çekilir.
BOZKIRIN SANATKÂRLARI
Orta Asya‟da yapılan kazılarda Türklere ait pek çok
esere rastlanmıĢtır. At koĢum takımları, arabalar,
elbiseler, süs eĢyaları, müzik aletleri, kumaĢlar ve
“Pazırık halısı” olarak tanınan halı ve bu eserlerden
bazılarıdır. Bu halı dünyanın en eski ve en ünlü
halısıdır.
Türkler yaĢam tarzlarını eserlerine yansıtmıĢ ve
eserlerini hayvan ve av motifleriyle
süslemiĢlerdir. Kurt, kaplan, geyik ve yırtıcı kuĢlar en
çok rastlanan motiflerdir.
Uygurlardan itibaren resim sanatında ilerlemeler
kaydedilmiĢ ve genelde günlük yaĢantılar ve dini
törenler resmedilmiĢtir.
Ġslamiyet’in kabulünden itibaren de cami
kervansaray ve türbe gibi değiĢik mimari yapılar
yapılmıĢtır.
Camiler Ģehir merkezlerine yapılırdı ve ulu cami adını
alırdı. Camiler yalnızca ibadet edilen yerler değil aynı
zamanda halkın eğitim gördüğü, halkın bir araya
geldiği, sosyal ve kültürel faaliyetlerin yapıldığı
yerlerdir.
Cami yakınına, zamanla çeĢitli ihtiyaçları karĢılamak
üzere hastane, okul, aĢevi, kütüphane, hamam,
kervansaray, medrese vb. yapılar inĢa edilmiĢtir ve
bu yapılar ”külliye” adını almıĢtır
“Kervansaray”, ticaret yolları üzerinde kurulan
konaklama yerleridir. Daha küçük olanlarına da
“han” denirdir.
Ġslamiyet‟ten önce olduğu gibi Türk Ġslam devletleri
döneminde de madencilik önemli sanatlardan olmuĢ
ve eserler verilmiĢtir.
Günümüze madenden yapılma ibrik, bakraç,
mürekkep kutusu, mangal, Ģamdan, kazan gibi
eserler ulaĢmıĢtır. Seramik ve minyatür geliĢen diğer
sanatlar olmuĢtur.
Özbekistan da bulunan Ribat-ı Melik kervansarayı,
Türkmenistan da bulunan Selçuklu Sultanı Sencer’in
türbesi günümüze ulaĢan yapılardır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 30
DOĞAL KAYNAKLAR VE EKONOMĠ
TÜRKĠYE’DE TARIM
Ġnsanların ihtiyaçlarını karĢılamak amacıyla toprağı
iĢleyerek ürün elde etmesine tarım denir. Bu faaliyet,
topraktan çeĢitli ürünlerin elde edilmesinin yanı sıra
hayvancılık ve ormancılık faaliyetlerini de kapsar.
Ülkemizde nüfusun yaklaĢık yarısı (% 48,4) geçimini
tarımla sağlamaktadır.
Cumhuriyet döneminde tarım olanaklarını
artırmak için;
Sulama, gübreleme, tohum ıslahına önem verildi.
Tarımda makineleĢme ile birlikte modern tarım
yöntemleri uygulanmaya baĢlandı.
Ziraat Bankası, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Tarım
Kredi Kooperatifleri kuruldu.
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile Fırat ve Dicle
nehirleri üzerinde barajlar, hidroelektrik santralleri ve
sulama tesisleri yapıldı.
Tarımda Verimi Etkileyen Faktörler
1- Toprak ve bakımı: Topraktan en verimli Ģekilde
yararlanmak için teknolojik yeniliklerin uygulanması
gerekir. Toprağın bakımı; toprağın sürülmesi,
çapalanması, yabancı otlardan ayıklanması, erozyonla
mücadele ile sağlanır.
2- Sulama: Su, bitkiler için en önemli maddedir.
Toprağın uygun zamanlarda ve yeterince sulanması
gerekir.
Ülkemizde tarım alanlarında sulama
yaygınlaĢtırılırsa;
o Ġklim koĢullarına bağımlılık azalır.
o Üretimde süreklilik ve artıĢ sağlanır.
o Nadas yöntemi bırakılarak toprak her yıl
kullanılabilir.
o Aynı araziden yılda birden fazla tarım ürünü
alınabilir.
o Çiftçinin üretim geliri artar.
o Sebze yetiĢtirilen alanlar geniĢler.
o Sanayi bitkilerinin ekim alanları geniĢler.
3- Gübreleme: Toprağın besin ve mineral bakımından
zenginleĢtirilmesidir. Toprağın gübrelenmesi sonucunda
birim alandan elde edilen ürün miktarı artar.
4- Tohum ıslahı: Ülke Ģartlarına en uygun tohumu
üretmek için yapılan çalıĢmalara denir. Ülkemizdeki
Tohum Islahı Ġstasyonları, Devlet Tarım ĠĢletmeleri, Devlet
Üretme Çiftlikleri ve Ziraat Fakülteleri gibi kuruluĢlar
kaliteli tohum elde etmek için kurulmuĢtur.
5- MakineleĢme: Üretim iĢlemlerinin geliĢmiĢ araçlarla
yapılmasıdır. Tarımda makineleĢme sonucunda toprak
daha iyi ve kısa sürede iĢlenir. Tarımsal üretim ve verim
artar.
6- Ġlaçlama: Tarımda verimi ve kaliteyi artırmak için
çeĢitli hastalık ve böceklere karĢı ilaçlama yapılmasıdır.
7- Toprak analizi: Yapılan toprak analizi ile toprağın
hangi tür bitkilerin yetiĢtirilmesine elveriĢli olduğu
belirlenir.
8- Çiftçinin Eğitimi: Verimin artırılması için çiftçilerin
eğitim düzeyinin yükseltilmesi gerekir. Çiftçi, hangi tarım
aletini nasıl kullanacağını bilmeli, hangi tohumun
kullanılacağı ve ne kadar gübreleme yapılacağı
konusunda gerekli olan bilgiye mutlaka sahip olmalıdır.
9- Pazarlama: Ürünün bozulmadan tüketim ya da
iĢleme merkezlerine ulaĢtırılıp satılmasına pazarlama
denir. Ülkemizde çiftçilerin olumsuz yönde etkilenmesini
engellemek için devlet, çiftçiye önceden taban fiyattan
ürün alma garantisi verir. Bu uygulamaya destekleme
alımı denir. Tahıllar ve Ģeker pancarı gibi temel besin
maddeleri destekleme alımları yapılan ürünlerdir.
Bunun dıĢında özellikle Cumhuriyet Dönemi'nde
önemli tarım yatırımları yapıldı. Bunlar; üreticilerden
ürünleri satın alıp depolayan Toprak Mahsulleri Ofisi,
Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri gibi
kuruluĢlardır.
Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde sulama
sıkıntısının fazla olması sebebiyle tarım alanları
nadasa bırakılmaktadır.
yarı kurak bölgelerde tarlanın sürülerek,
suyunu biriktirmesi için bir yıl boĢ bırakılmasıdır.
Toprakların nadasa bırakılmasını önlemenin tek yolu
ise sulamadır.
Engebenin fazla olduğu Karadeniz ve Doğu
Anadolu bölgelerinde tarımda makine kullanımı
oldukça sınırlıdır.
Türkiye'de tarımın geliĢtirilmesi için yapılan en
büyük proje Güneydoğu Anadolu Projesi
(GAP) dir. Bu proje ile Fırat ve Dicle nehirleri
üzerinde yapılan barajlarla sulama sorununun
çözülmesi ve üretimin artırılması
amaçlanmaktadır.
SOSYAL BĠLGĠLER 6
ÜNĠTE 4 – ÜLKEMĠZĠN KAYNAKLARI
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 31
TÜRKĠYE'DE TARIMI DESTEKLEYEN KURULUġLAR
Tarım ĠĢletmeleri Genel Müdürlüğü (TĠGEM): Bitki ve
hayvan üretimini artırmaya, ürünleri çeĢitlendirmeye ve
kaliteyi yükseltmeye çalıĢır.
Tarım Kredi Kooperatifleri (TKK): Üreticilerin ürünlerini
değerlendirmek ve fiyat düĢüĢlerine karĢı üreticilerin
zarar görmesini önlemek amacıyla destekleme yapar.
Devlet Su ĠĢleri (DSĠ): Kurduğu bent, gölet, baraj ve
sulama Ģebekesiyle tarımdaki sulama ihtiyacını karĢılar.
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO): Özellikle tahıl
ürünlerinin alım ve satıĢını yapar. Genellikle stok tesisini
ve korunmasını sağlar. Bu ürünlerin piyasada istikrarını
sağlar.
Ziraat Bankası: Verdiği kredilerle üreticileri destekler.
ÇeĢitli yatırımlarıyla tarımın geliĢmesine katkıda bulunur.
Çaykur: Çay üreticilerini korumak için kurulmuĢtur.
TariĢ: Ege bölgesindeki üreticilerin çeĢitli ürünlerini satın
almak ve aldığı ürünleri iĢleyerek tüketiciye sunmak için
kurulmuĢtur.
Fisko Birlik: Karadeniz Bölgesi'nde yetiĢtirilen ürünleri
(baĢta fındık) iĢleyerek piyasaya sürmek için kurulmuĢtur.
Gülbirlik: Akdeniz Bölgesi'nde gül üreticilerini korumak
için kurulmuĢtur.
BAġLICA TARIM ÜRÜNLERĠMĠZ
TAHILLAR
Buğday: Yurdumuzda en çok üretilen ve tüketilen
tahıldır.
Un, ekmek ve makarna üretiminde kullanılır.
Buğday, yetiĢme döneminde yağıĢ, olgunlaĢma
döneminde kuraklık ister.
Ülkemizde en fazla Ġç Anadolu Bölgesi'nde (baĢta
Konya Ovası) yetiĢtirilir. Marmara ve Akdeniz
bölgelerinde de üretimi yapılır.
Buğday, sürekli yağıĢ almasından dolayı Karadeniz
kıyılarında, düĢük sıcaklıkların görülmesinden dolayı
da Doğu Anadolu Bölgesi'nin yüksek kesimlerinde
yetiĢmez.
YağıĢların bol olduğu yıllarda üretim artarken kurak
geçen yıllarda üretim azalır.
Arpa: Buğdaydan sonra en çok yetiĢtirilen tahıldır.
Soğuğa ve sıcağa dayanıklı olup buğdaya göre daha
kısa sürede yetiĢir. Bu nedenle buğdayın
yetiĢemediği daha soğuk ve yüksek yerlerde de
üretimi yapılır.
Arpa, hayvan yemi olarak ve ekmek yapımında
kullanılır. Bira sanayisinin ham maddesidir.
En çok Ġç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Ege
bölgelerinde yetiĢtirilir.
Çavdar: Buğdayın ve arpanın iyi yetiĢemediği yerlerde
yetiĢir.
o Ġç Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi'nin yüksek
kesimlerinde yetiĢtirilir.
o Fazla sıcaklıklardan zarar görür. Yayla iklimini sever,
düĢük ısıya dayanabilir. Bunun için buğdaya göre
daha fakir topraklarda ve yükseklerde tarımı
yapılmaktadır.
o Tanesinden ekmek ve bira, saplarından hasır
Ģapka yapılır. Sandalye yapımında ve hayvan
yemi olarak da yararlanılır.
Yulaf: Serin, yüksek, nemli bölgeler ile sıcak ve kurak
yörelerde yetiĢtirilir.
Daha çok hayvan yemi olarak kullanılan yulaf, Ġç
Anadolu, Akdeniz ve Marmara bölgelerinde ekilir.
Yulaf unu besin maddesi olarak da kullanılır.
Mısır: Fazla su ve sıcaklık isteyen mısır, bu özelliğiyle
diğer tahıllardan ayrılır. Yaz yağıĢlarının ve sulama
imkânlarının bulunduğu yerlerde yetiĢtirilir.
Akdeniz, Karadeniz, Marmara ve Ege bölgelerinde
üretilir.
Doğal yetiĢme alanı Karadeniz Bölgesi'dir. Ancak
temel besin maddesi olarak tüketildiği için bölge
ticaretinde önemli yer tutmaz.
Mısır üretiminin yaklaĢık yarısı Akdeniz
Bölgesi'nde yapılır. Mısır üretiminin son yıllarda
artıĢ göstermesinde sanayi ham maddesi olarak alkol
ve yağ imalatında kullanılması etkilidir.
Yemeklik yağ üretiminde ve hayvan yemi olarak
kullanılır.
Pirinç: Çeltik bitkisinin tohumlarının kabuklarından
ayrılması ile elde edilir.
Sıcak ve nemli iklim koĢullarında yetiĢen bir tarım
ürünü olduğundan akarsu boylarında ve sulak
ovalarda yetiĢir.
Ülkemizde pirinç üretimi tüketimi
karĢılayamamaktadır. Bu nedenle yurt dıĢından
pirinç ithal edilmektedir.
Ülkemizde en fazla Marmara (Meriç Ovası),
Karadeniz (Tosya - Boyabat) ve Akdeniz
bölgelerinde üretilir.
Çeltik tarlaları sivrisinek ve kurbağa gibi canlıların
üremesi için uygun ortam olduğu için, üretimi
yerleĢim merkezlerine yakın kesimlerde
yapılmamaktadır. Bu nedenle üretim alanları devlet
tarafından sınırlandırılmıĢtır.
SANAYĠ (ENDÜSTRĠ) BĠTKĠLERĠ
o Türkiye'de tahıllardan sonra en çok yetiĢtirilen tarım
ürünleridir. Sanayi bitkileri doğrudan tüketilmeyip
fabrikalarda iĢlenerek kullanıma hazır hâle
getirilen ürünlerdir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 32
PAMUK: Dokuma sanayinin ham maddesidir.
Alüvyal toprakları sever. YetiĢme döneminde bol su
ve yüksek sıcaklık, olgunlaĢma ve hasat döneminde
tam kuraklık ister.
En çok Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Ege Bölgesi
(Büyük Menderes, Küçük Menderes, Gediz ovaları),
Akdeniz Bölgesi (Çukurova, Antalya Ovası), Güney
Marmara Bölümü ve Doğu Anadolu Bölgesi'nde
(Malatya, Elazığ, Iğdır ovaları) yetiĢtirilir.
TÜTÜN: Sigara sanayinin ham maddesidir.
YetiĢme döneminde bol su, olgunlaĢma döneminde
de yüksek sıcaklığa ihtiyaç duyar.
Türkiye, dünyanın kaliteli tütün üreten ülkeleri
arasında yer alır.
Tütün üretimi belli bölgelerde toplanmıĢtır. Bu
durum kaliteli tütün üretimi sağlamak için üretimin
devlet kontrolünde olmasından kaynaklanır.
Ülkemizde en çok Ege Bölgesinde yetiĢtirilir. Bu
bölgemizi sırasıyla Güneydoğu Anadolu, Karadeniz
ve Marmara bölgeleri izler.
Yüksek kaliteli ürün almaya elveriĢli olmayan
sahalarda üretimi devlet tarafından engellenmiĢtir.
ġEKER PANCARI: ġeker sanayinin ham maddesidir.
ġeker pancarı yurdumuzun hemen her yerinde
yetiĢtirilebilmesine rağmen kıyıya yakın alanlarda
tarımı yaygın değildir.
Nemli topraklarda iyi geliĢir. YağıĢların yetersiz
olduğu yerlerde ise sulama yapılarak üretilir.
En çok Ġç Anadolu Bölgesi’nde yetiĢtirilir. Daha
sonra Karadeniz ve Marmara bölgeleri gelir.
ġekerpancarı hasat edildikten hemen sonra
tüketilmesi gerektiğinden, Ģeker fabrikaları
üretim alanlarına yakın yerlerde kurulmaktadır.
ÇAY: Sıcaklık farkları fazla olmayan ılıman, yağıĢlı bir
iklim ile kireçsiz ve yıkanmıĢ toprak ister.
o Türkiye'de sadece Doğu Karadeniz Bölümü'nde,
Giresun'dan Gürcistan sınırına kadar olan kıyı
Ģeridinde yetiĢir. Üretilen çayın büyük bölümü
Rize'den sağlanır.
o Çay, ekim alanı en dar olan sanayi bitkimizdir.
AYÇĠÇEĞĠ: Alüvyonlu toprakları ve sıcağı sever.
Tohumlarından yağ çıkarılan bitkiler arasında en
önemlisidir.
Ekim alanı yaygındır. BaĢta Marmara Bölgesi'nin
Trakya kesimi olmak üzere, Ġç Anadolu ve
Karadeniz (doğu kıyıları hariç) bölgelerinde de
yetiĢtirilir.
KETEN-KENEVĠR: Ilık ve nemli iklimlerde daha çok
yetiĢir.
Keten lifleri, keten kumaĢ ve kâğıt yapımında
kullanılır. Tohumlarından boya yapımında kullanılan
bezir yağı elde edilir.
Kenevir bitkisinin lifleri ise halat, ip, paspas gibi
kaba dokumalarda kullanılır.
En fazla Batı Karadeniz Bölümü'nde üretimi yapılır.
HAġHAġ: Yazları sıcak geçen ve orta derecede yağıĢların
görüldüğü yerlerde yetiĢir.
o HaĢhaĢ ilaç sanayinde kullanılır ve tohumlarından
yağ elde edilir.
o HaĢhaĢ bitkisinin meyvesinde bulunan ve afyon
sakızı adı verilen maddeden uyuĢturucu özelliği
olan morfin elde edilir. Bu nedenle haĢhaĢ üretimi
devlet kontrolünde yapılır.
o HaĢhaĢ üretiminin büyük bir bölümü Ege
Bölgesi'nde yapılır. Afyon, Denizli, Kütahya, UĢak,
Konya, Isparta ve Burdur'da üretimi yapılır.
ZEYTĠN: KıĢların ılık geçtiği Akdeniz ikliminde yetiĢen ve
ekonomik değeri yüksek olan bir bitkidir.
Bir kısmından yağ elde edilir, bir kısmı ise sofralık
olarak tüketilir.
Ege Bölgesi (Edremit, Ayvalık arası) yağlık, Marmara
Bölgesi sofralık zeytin üretiminde baĢta gelir.
Akdeniz Bölgesi'nde daha fazla gelir getiren
ürünlerin ekilmesi tercih edildiğinden zeytin
üretimi az yapılmaktadır.
Az miktarda olmakla birlikte Doğu Karadeniz
Bölümü'nde de zeytin üretilmektedir.
SUSAM: Akdeniz ikliminde yetiĢir.
Yağ ve tahin üretiminde kullanılır.
Güneydoğu Anadolu, Akdeniz, Ege ve Marmara
bölgelerinde üretilir.
Zeytin, ayçiçeği, susam, keten, mısır, fındık ve pamuk
yağ elde edilen sanayi bitkileridir.
ANASON: Rakı ve içki yapımında kullanılır.
Burdur (% 50) üretimde birincidir. Burdur'u, Muğla ve
Antalya illeri izler.
BAKLAGĠLLER
FASULYE: YetiĢme döneminde yağıĢ veya sulama ister.
Ege ve Marmara bölgelerimizdeki ovalar ile
Çukurova ve Batı Karadeniz Bölümü'nde fasulye
tarımı yaygındır.
SOYA FASULYESĠ: Yazları sıcak ve yağıĢlı geçen iklim
Ģartlarında yetiĢir.
En çok Akdeniz Bölgesi'nde üretilir. Orta ve Batı
Karadeniz kıyıları ile Ege ve Marmara'da üretimi
yapılır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 33
BAKLA: BaĢlıca yetiĢme alanları Güney Marmara ve Ege
Bölgesi‟dir.
YEġĠL MERCĠMEK: Kuraklığa çok dayanıklı bir bitkidir.
YeĢil mercimek en fazla Ġç Anadolu Bölgesi'nde,
kırmızı mercimek ise Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nde üretilir.
NOHUT: Baklagiller içinde üretim bakımından ilk sırayı
alır.
o Ġç Anadolu, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde yetiĢtirilir.
MERCĠMEK: Baklagiller içinde nem isteği en az ve
kuraklığa en dayanıklı olan bitkidir.
Kırmızı mercimek üretiminde Güneydoğu
Anadolu, yeĢil mercimek üretiminde ise Ġç Anadolu
Bölgesi baĢta gelir.
Ġç Anadolu Bölgesi baklagil üretiminde ilk sırada yer
alır.
Yumrulu Bitkiler: Ürünü toprağın altında olan, düĢük
sıcaklıklara dayanabilen patates, soğan, havuç, turp,
sarımsak gibi bitkilere yumrulu bitkiler denir.
TÜRKĠYE’DE MEYVECĠLĠK
FINDIK: Nemli iklim, kıĢ ılıklığı ve humuslu toprak ister.
o Ana vatanı Karadeniz kıyılarıdır. Ordu, Giresun,
Trabzon ve Samsun illerinde ülkemiz fındığının
%80'i üretilir. Fındığın geri kalan kısmı Marmara
Bölgesi'nde Ġzmit Körfezi çevresinden elde edilir.
o Yıllık üretimi ile Türkiye, dünyadaki fındık ihtiyacının
yarısından fazlasını karĢılar. Bu nedenle fındık
önemli bir ihraç ürünüdür.
ÜZÜM: Ülkemizde yetiĢme alanı en geniĢ olan ve en çok
üretilen meyvedir.
Üzüm bitkisine asma, üzüm yetiĢtirilen yerlere bağ
adı verilir.
OlgunlaĢma döneminde yüksek sıcaklık ister.
Bununla birlikte soğuğa en dayanıklı bitkilerden biridir.
Üzüm üretiminde ilk sırayı Ege Bölgesi alır. Bu
bölgeyi Güneydoğu Anadolu, Ġç Anadolu, Marmara ve
Doğu Anadolu bölgeleri izler.
Türkiye kuru üzüm ihracatında birincidir.
ĠNCĠR: Soğuğa karĢı dayanıksızdır.
Ege Bölgesi'nin kıyı kesimleri, Akdeniz, Marmara ve
Karadeniz Bölgesi ile Güneydoğu Anadolu’nun
soğuk olmayan kesimlerinde yetiĢtirilir.
Ġncir, kuru ve yaĢ olarak tüketilir.
Kuru incir ihracatımız geliĢmiĢtir.
ELMA: Üzümden sonra yetiĢme alanı en geniĢ meyvedir.
DüĢük sıcaklıklara dayanıklıdır.
En fazla Ġç Anadolu Bölgesi'nde üretilir.
TURUNÇGĠLLER( NARENCĠYE)
o Turunçgil, mandalina, portakal, limon gibi meyvelere
denir.
o Yüksek sıcaklık ve bol su ister. Don olaylarından
olumsuz etkilenir. Bu nedenle sıcaklığın 0°C'nin
üstünde olduğu yerlerde üretilir.
o En fazla üretim Akdeniz Bölgesi’nin kıyı kesiminde
yapılır. Daha sonra Ege, Marmara‟nın güneyi, Doğu
Karadeniz Bölümü‟nün (Rize ve çevresi) kıyılarında
yetiĢtirilir.
MUZ: Tropikal bir meyvedir.
KıĢ sıcaklık ortalamalarının yeterli olduğu Alanya -
Anamur arasında üretilir.
Ülke ihtiyacını karĢılamak için ithal edilir.
TÜRKĠYE’DE SEBZECĠLĠK
Ülkemiz, farklı iklim tiplerinin görülmesi nedeni ile
sebze tarımına uygundur.
Ülkemizde sebzelerin en erken yetiĢtiği yer Akdeniz
Bölgesi, en geç yetiĢtiği yer ise Doğu Anadolu
Bölgesi'dir.
Seracılık faaliyetlerinin geliĢmiĢ olmasından dolayı en
çok sebze üretimi Akdeniz ve Ege bölgelerinde
yapılmaktadır.
Akdeniz Bölgesi'nde turfanda sebzecilik geliĢmiĢtir.
Seracılık (Turfandacılık)
Cam veya plastikten yapılan seralarda mevsimi
dıĢında meyve ve sebze üretme faaliyetlerine seracılık
(turfandacılık) denir.
Seracılık güneĢli gün sayısının fazla olduğu Akdeniz,
Ege, Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde
yapılır.
TÜRKĠYE'DE HAYVANCILIK
Ekonomik değeri olan hayvanların üretilip,
beslenmesi ve pazarlanması iĢlerine hayvancılık
denir.
Hayvancılık özellikle yüksek ve engebeli yerlerde,
ekime dikime elveriĢli olmayan bölgelerde, halkın
yaĢayıĢında birinci derecede rol oynar.
Karadeniz kıyılarında bulutlu gün sayısının fazla
olması, Doğu Anadolu'da kıĢ mevsiminin soğuk ve
uzun geçmesi, Ġç Anadolu'da ise yaz kuraklığının erken
baĢlaması sebze üretimini sınırlandırmıĢ ve seracılığı
engellemiĢtir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 34
Türkiye, geniĢ çayır ve meralarıyla hayvan
yetiĢtirilmesine elveriĢli bir ülkedir.
Hayvan sayısı bakımından önemli bir zenginliğe
sahiptir. Dünyada 9. Orta Doğu'da ve Avrupa'da 1.
sırada yer alır.
Ülkemizde hayvancılık faaliyetleri, mera
hayvancılığı ve ahır hayvancılığı olarak ikiye ayrılır.
Mera hayvancılığı doğa koĢullarına bağlı olarak
yapılan hayvancılıktır. Et ve süt verimi düĢüktür. En
çok Doğu Anadolu Bölgesi'nde yapılmaktadır.
Ahır hayvancılığı yıl boyunca hayvanların ahırlarında
beslenmesidir. En çok Marmara Bölgesi'nde
yapılmaktadır. Ahır hayvancılığı daha çok sığır
yetiĢtirilmesinde uygulanmaktadır.
BÜYÜKBAġ HAYVANCILIK: Manda, sığır, deve, at,
eĢek gibi hayvanlar büyükbaĢ hayvanlardır.
Ülkemizde en çok sığır yetiĢtirilir.
o BüyükbaĢ hayvancılık daha çok Erzurum Kars
Platoları ile Doğu Karadeniz Bölümünde yapılır.
KÜÇÜKBAġ HAYVANCILIK: Türkiye'de en çok
yapılan hayvancılıktır. Bu gruba giren hayvanlar
koyun, kıl keçisi ve tiftik keçisidir. KüçükbaĢ
hayvancılık daha çok Ġç Anadolu Bölgesi‟nde yapılır.
o Koyun en çok Ġç Anadolu‟da, kıl keçisi Akdeniz‟de,
tiftik keçisi Ġç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi‟nde yapılır.
KÜMES HAYVANCILIĞI: Tavuk, horoz, hindi, kaz,
ördek gibi hayvanlara kümes hayvanları denir. En
çok Güney Marmara, Ege Bölgesi, Orta ve Batı
Karadeniz bölümlerinde yetiĢtirilir.
ĠPEK BÖCEKÇĠLĠĞĠ: Ġpek böceği, doğal ipek elde
etmek için yetiĢtirilen ve dut yaprağı ile beslenen bir
hayvandır.
o Türkiye'de Bursa, Denizli, Elazığ, Ankara, Antalya,
Amasra ve Diyarbakır'da ipek böcekçiliği
yapılmaktadır.
ARICILIK: Bal ve balmumu elde etmek için arı
beslenme faaliyetine arıcılık denir. Türkiye'nin iklimi,
bitki örtüsünün çeĢitliliği, üstün nitelikli arı türleriyle
arıcılığa elveriĢlidir. Türkiye'nin her bölgesinde
arıcılık yapılır.
BALIKÇILIK: Yurdumuzun üç tarafı denizlerle çevrili
olmasına rağmen balıkçılık yeteri kadar
geliĢmemiĢtir.
o Türkiye'de tutulan balığın denizlerimize göre
dağılımı Ģöyledir; Karadeniz %85, Marmara Denizi
%10, Ege Denizi %3, Akdeniz %2'dir. Akarsu ve
göllerimizin olduğu yerlerde ise tatlı su balıkçılığı
yapılmaktadır.
Türkiye'de balıkçılığın yeterince geliĢmemesinin
baĢlıca nedenleri:
Balıkçılığın daha çok kıyı balıkçılığı olarak yapılması,
açık deniz balıkçılığının yaygın olarak yapılmaması,
Modern tekne ve yöntemlerle balıkçılığın
yapılmaması,
Halkın balık tüketimi konusunda yeterli bilince sahip
olamaması,
Kaçak, usulsüz ve aĢırı avlanmaların yaygın olması,
Son yıllarda su kirliliğinin artması,
Su ürünlerinin iĢleneceği sanayi tesislerinin yetersiz
olması,
Su ürünlerinin saklanabileceği soğuk hava
depolarının yetersiz olması,
Türkiye'de Hayvancılığın GeliĢmesi Ġçin Gerekli
KoĢullar
Türkiye, hayvancılığın geliĢmesi için önemli bir
potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin değerlendirilmesi
için aĢağıdaki koĢulların uygulanması gerekir.
o Çayır ve mera hayvancılığı yerine, besi ve ahır
hayvancılığının yaygınlaĢtırılması,
o Yem üretiminin artırılması,
o Hayvan soylarının iyileĢtirilmesi (ıslahı),
o Otlakların ıslah edilmesi ve korunması, aĢırı ve erken
otlatmanın engellenmesi,
o Süt dana ve süt kuzu ile doğurgan hayvanların erken
kesiminin önlenmesi,
o Hayvan hastalıklarıyla mücadele edilmesi,
o Üreticilere yönelik hayvancılık eğitiminin
yaygınlaĢtırılması,
o Hayvan üreticilerine teĢvik kredilerinin sağlanması,
o Üreticilerinin pazarlama olanaklarının geliĢtirilmesi.
TÜRKĠYE'DE ORMANLAR
Türkiye'de ormanların dağılıĢını etkileyen en önemli
faktör nemlilik ve yağıĢtır. Bununla birlikte; yer Ģekilleri,
yükselti, toprak özellikleri gibi faktörlerde ormanların
dağılıĢını etkiler.
Türkiye'deki ormanların %79'u kıyı bölgelerinde
yer alırken, iç bölgelerde orman varlığı yalnızca % 21
'dir.
Karadeniz'de nem oranının yüksek olması nedeniyle
ormanlar deniz seviyesinden itibaren baĢlar. Bölgede,
her mevsim bol yağıĢlı olması nedeniyle gür
ormanlar yetiĢir.
Ġç bölgelerde yağıĢların yetersiz olması ve belli
dönemlerde kuraklığın etkili olması nedeniyle, ormanlar
geniĢ alan kaplamazlar. Ġç kesimlerde ormanlar,
genellikle daha nemli olan yüksek kesimlerde
toplanmıĢtır.
Türkiye'de orman varlığını korumak ve ağaçlandırma
çalıĢmalarıyla orman alanlarını geniĢletmek amacıyla,
çeĢitli kuruluĢların çalıĢmaları vardır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 35
Bunların baĢlıcaları; Orman Bakanlığı, TEMA (Türkiye
Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları
Koruma Vakfı), ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini
Koruma ve Tanıtma Vakfı), Doğal Hayatı Koruma Derneği
(DHKD) ve Çevre Gönüllüleri Derneği gibi kuruluĢlardır.
Ormanların Önemi
Canlı yaĢamı için gerekli oksijeni üretir.
Erozyonu önler.
Ġçinde barındırdığı bitki ve hayvan varlığını korur.
Askerî ve stratejik yönden yurt savunmasına katkı
sağlar.
Kıyılarda, kumulların içerilere sokulmasını engeller
Temiz havası ve doğal güzellikleriyle turizme katkı
sağlar.
Havanın temizlenmesine ve atmosferdeki nem
dengesinin korunmasında düzenleyici rol oynar.
Sel, çığ, taĢkın ve heyelan gibi doğal afetleri önler.
Ormanların Korunması
Sayısız yararları bulunan orman varlığını korumak ve
geliĢtirmek için aĢağıdaki önlemlerin alınması gerekir.
Tahrip edilen orman alanlarının ağaçlandırılması,
Orman yangınlarına karĢı önlemlerin alınması,
Sulak alanlarda çabuk büyüyen ağaçların (kavak,
okaliptüs, diĢbudak, söğüt vb) yetiĢtirilmesi,
Yakacak odun için çabuk büyüyen ağaçların
kullanılması gerekir.
SANAYĠ
Hammadde veya yarı iĢlenmiĢ maddelerin kullanıma
hazır hale getirilmesi için kurulan tesislere sanayi
(endüstri) denir.
Sanayinin kurulması için gerekli Ģartlar
- Hammadde
- Sermaye
- Enerji
- ĠĢgücü
- Teknik eleman
- UlaĢım
- Pazar
- Yeryüzü Ģekillerinin elveriĢliliği
TÜRKĠYE'DEKĠ SANAYĠ KOLLARI
1. Besin (Gıda) Sanayisi
Hammaddesi tarım ve hayvansal ürünlere dayalı olan
sanayidir. Sanayi kolları içerisinde ikinci sırayı alır. Besin
sanayisi, tarım ürünlerinin yoğun olarak yetiĢtirildiği
merkezlere yakın yerlerde kurulmuĢtur.
Önemli besin sanayi kolları;
ġeker fabrikalar (Karadeniz kıyısı hariç her yerde),
Çay fabrikaları (Rize),
Un fabrikaları, makarna ve bisküvi fabrikaları
(özellikle Ġç Anadolu),
Zeytinyağı fabrikaları (Ege ve Güney Marmara'da),
Ayçiçek yağı fabrikaları (Trakya'da),
Tütün fabrikaları (Ġstanbul, Ġzmir, Bitlis, Samsun,
Tokat vb.),
Ġçki fabrikaları (Ġstanbul, Tekirdağ),
Konserve ve salça fabrikaları (Marmara, Ege, Akdeniz
bölgeleri),
Süt ürünleri fabrikaları (Ġzmir, Edirne, Kars, Ġstanbul).
2. Dokuma, Tekstil ve Deri Sanayisi
Türkiye'de en geliĢmiĢ sanayi koludur. En fazla iĢçi
bu sektörde çalıĢır. Üretimin çoğu ihraç edilir.
Pamuklu dokuma; Adana, Antalya, Ġzmir, Aydın,
Nazilli, Manisa, Kayseri, Malatya, Ġstanbul ve Bursa.
Bursa'da ipekli dokuma, Gemlik'te suni ipek fabrikası
vardır.
Yünlü dokuma; Ġstanbul, Hereke, Bursa, Ġzmir, UĢak.
Halıcılık; Isparta, UĢak, Gördes, Kayseri, Simav
Deri ve kösele iĢleme; Ġstanbul, Ġzmir, Bolu ve UĢak.
3. Maden Sanayisi
Demir - çelik; Karabük, Ereğli, Ġskenderun, Kırıkkale,
Sivas, Ġzmir
Alüminyum; SeydiĢehir.
Bakır iĢleme fabrikaları; Samsun, Murgul.
4. Makine Sanayisi
Bursa, Ġstanbul, Ġzmit, Adapazarı, Konya, Adana'da
otomobil, kamyon ve otobüs fabrikaları
EskiĢehir ve Adapazarı'nda lokomotif ve vagon
fabrikaları
Ġstanbul, Tuzla, Pendik, Gölcük ve Ġzmir'de gemi
tersaneleri bulunmaktadır.
Kırıkkale ise savaĢ sanayinin merkezidir.
5. Kimya Sanayisi
Ġlaç fabrikaları; Ġstanbul, Ġzmir, Ankara, Adapazarı
Lastik fabrikaları; Ġzmit, Adapazarı, KırĢehir
Gübre fabrikaları; Mersin, Bandırma, Elazığ,
Kütahya, Tekirdağ ve Ġskenderun.
6. Orman Ürünleri Sanayisi
En fazla Karadeniz Bölgesi'nde geliĢme göstermiĢtir.
Kâğıt ihtiyacımızın bir kısmını ithal etmekteyiz.
Kâğıt fabrikaları; Ġzmit, Balıkesir, Çaycuma
(Zonguldak), TaĢköprü (Kastamonu), TaĢucu (Ġçel),
Dalaman (Muğla), Aksu (Giresun), Çay (Afyon) da
bulunur.
Petrol Rafinerileri
Petrokimya; Batman( Batman ), Ġzmit (ĠpraĢ),
Mersin (AtaĢ), Ġzmir (Aliağa), Kırıkkale (Orta
Anadolu Rafinesi) de bulunmaktadır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 36
Mobilya sanayi; Adapazarı, Ankara, Ġnegöl, Ġstanbul,
Ġzmir, Kayseri
7. Çimento, Cam, Seramik Sanayisi
Hammaddesi taĢa, toprağa bağlıdır.
o Çimento fabrikaları; Türkiye'nin her bölgesine
dağılmıĢtır. Ġhraç ürünlerimizdendir. Ġstanbul, Ġzmit,
Adana, Ġzmir, Denizli, Ordu, Elazığ.
o Cam fabrikaları; Ġstanbul, Denizli, Mersin, Kırklareli,
Sinop
o Seramik fabrikaları; Çanakkale, Bilecik, Kütahya,
Ġstanbul, Ġzmir
TĠCARET
Ülkeler arasında veya ülke içinde kâr amacıyla ya-pılan
alıĢ-veriĢe ticaret denir. Ülke içinde yapılan ticarete iç
ticaret, ülkeler arasında yapılan ticarete de dıĢ ticaret
denir.
ĠÇ TĠCARET: Ülke içinde yapılan ticarete iç ticaret
denir.
Ülkemizde; hayvansal maddelerin her yerde
üretilmemesi, nüfusun dengesiz dağılımı, bölgeler
arasında yetiĢtirilen tarım ürünlerinin farklı olması ve
sanayi kuruluĢlarının dengesiz dağılımı gibi
nedenlerden dolayı çok canlı bir iç ticaret
yapılmaktadır.
Ġç ticaretin yapıldığı yerler pazar, hâl, dükkân,
mağaza, panayır ve fuar gibi isimler alır.
DIġ TĠCARET: Ülke dıĢına yapılan ticarete dıĢ ticaret
denir.
DıĢ ticaret ihracat (dıĢ satım) ve ithalat (dıĢ alım) dan
oluĢmaktadır. DıĢ ticareti, ürün miktarı, ürün kalitesi,
ürün fiyatı, iç tüketim ve ulaĢım Ģartlan gibi hususlar
etkilemektedir.
Türkiye 1980'li yıllara kadar tarım ve maden ürünleri
ihraç edip, iĢlenmiĢ sanayi ürünlerini ithal
etmekteydi. 1990'lı yıllarda sanayi ürünlerinin
ihracattaki payı % 90'a çıkmıĢtır.
Türkiye’nin En Fazla Ġthalat (DıĢ Alım) Yaptığı
Ülkeler: Almanya, Rusya, Ġtalya, Fransa, Ġsviçre, Ġngiltere
Türkiye'nin En Fazla Ġhracat (DıĢ Satım) Yaptığı
Ülkeler: Almanya, Ġngiltere, ABD, Ġtalya, Hollanda,
Fransa, Ġspanya, Rusya.
ĠTHAL ETTĠĞĠMĠZ MALLAR: Petrol, doğalgaz, kömür, iĢ
makineleri, elektronik ürünler, saat, otomobil ve yedek
parça, gemi, uçak, ilaç ve sağlık ürünleri, optik ve ölçü
aletleri, muz, kakao, kauçuk, kahve, pirinç, Ģeker, et,
kalay, alüminyum, kağıt, içki, sigara, elektrikli makineler,
v.s.
ĠHRAÇ ETTĠĞĠMĠZ MALLAR : Pamuk, tütün, fındık,
turunçgiller, kayısı, kuru üzüm, kuru incir, ceviz, Antep
fıstığı, halı, mobilya, otomobil, otobüs, çimento, beyaz
eĢya ürünleri, demir çelik ürünleri, cam ve cam ürünleri,
krom, bor mineralleri, bakır, mermer, pamuklu dokuma
ve konfeksiyon ürünleri, ayakkabı, deri v.s.
TURĠZM
Turizm: Ġnsanların gezip, görmek, eğlenmek, dinlenmek
amacıyla yaptığı gezilere denir.
Turizm faaliyeti milli sınırlar içinde gerçekleĢiyorsa "iç
turizm" ülkeler arasında oluyorsa "dıĢ turizm" adını
alır.
Turizmin sağladığı yararlar:
Ülke içindeki birlik ve beraberlik duygusunu geliĢtirir.
Uluslararası yakınlaĢma ve samimiyet sağlar.
Ülkeye döviz girdisi sağlar, ekonomiyi güçlendirir.
Ticareti canlandırır. UlaĢım ve haberleĢme olanakları
artar.
ÖNEMLĠ TURĠZM MEKÂNLARIMIZ:
Tarih turizmi: Ġstanbul, Edirne, Bursa, Çanakkale, Efes,
Milet, Meryem Ana Kilisesi, Aspendos, Çorum'da
Alacahöyük, Trabzon'da Sümela Manastırı, Medeniyetleri
Müzesi, Anıtkabir, Kayseri'de Kültepe, Adıyaman'da
Nemrut Dağı heykelleri
KıĢ Turizmi:: Bursa'da Uludağ , Antalya'da Saklıkent,
Kayseri'de Erciyes, Bolu‟da Kartalkaya, Çankırı'da Ilgaz,
Kars'ta SarıkamıĢ, Erzurum'da Palandöken Dağı
Deniz Turizmi: Balıkesir-Erdek, Ġstanbul-ġile-Silivri
ÇeĢme, KuĢadası, Bodrum, Didim, Marmaris, Datça
Antalya, Alanya
Doğa Turizmi: Balıkesir'de Manyas KuĢ Cenneti,
Denizli'de Pamukkale Travertenleri, Antalya'da Düden ve
Manavgat ġelaleleri, Ġnsuyu ve Karain mağaraları, Cennet
- Cehennem Obrukları, NevĢehir‟de Peri Bacaları,
Aksaray'da Ihlara Vadisi, Bolu'da Abant ve Yedigöller,
Trabzon'da Uzungöl
NOT: En çok ihracat ve ithalat yaptığımız ülkeler
yıllara göre değiĢiklik gösterebilmektedir. O nedenle
bu bilgiler güncel olmayabilir. Ders kitabındaki
istatistikleri esas alınız.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 37
VERGĠM BANA DÖNÜYOR
VatandaĢların, herhangi bir karĢılık beklemeden
kazançlarının bir bölümünü devlete vermelerine
vergi denir.
Devletin, kendi kaynakları ile ülke için gerekli olan
yatırımların tamamını yerine getirmesi mümkün
değildir. Bu nedenle devletin bu konuda vatandaĢın
desteğine ihtiyacı vardır. VatandaĢlardan alınan
vergiler yine toplum yararı için devlet tarafından
kullanılır.
Bir kurumun hangi vergi dairesine vergi ödediğini
gösteren ve iĢ yerinin duvarında asılı olan belgeye
vergi levhası denir.
Ülkemizde devlete ödenen birçok vergi çeĢidi vardır.
Bunlardan gelir vergisi, vatandaĢların bir yıl içinde
elde ettikleri gelirin belli bir oranda
vergilendirilmesidir.
Vergi sadece kiĢilerden değil, Ģirketler, kooperatifler,
iĢ ortaklıkları gibi kurumlardan da alınır. Buna
kurumlar vergisi denir. Ev gibi gayrimenkul
sahiplerinin ödediği vergiye de emlak vergisi denir.
Vergi mükelleflerinin bir vergi döneminde sağladığı
kazancı bildiren belgeye vergi beyannamesi denir.
Vergi mükelleflerini tespit eden vergiyi denetleyen
ve toplayan resmî daireye vergi dairesi denir.
HAYAT VEREN PROJE (GAP)
Bir bölge idaresidir.1989‟da BaĢbakanlığa bağlı
olarak kuruldu. Amacı; bölge kapsamına giren illerde;
konut, sanayi, madencilik, tarım, enerji, ulaĢım gibi
hizmetler ile bölgeyi hedef alan araĢtırmaların
yaptırılmasıdır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi bir tarım ve hayvancılık
alanıdır. Toprakları verimli ve geniĢ düzlükler halindedir.
Tarımda en önemli sorun sulamadır. Bu amaçla
bölgede GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) adı ile
bilinen çalıĢmalarla (baraj, kanal, tünel) tarım alanlarının
sulanması ve buraların değerlendirilmesi düĢünülmüĢtür.
Buna paralel olarak çeĢitli sektörlerin geliĢmesi
sağlanacaktır.
MADENLER
Maden: Yeraltından çıkarılan ve ekonomik değeri olan
maddelere “maden” denir.
Bir madenin iĢletilebilmesi için gerekli Ģartlar
Ģunlardır:
-gereç),
kalitesi), madenin değeri,
olması (rezerv=madenin miktarı),
müsait olması.
Cumhuriyet dönemi ile birlikte madencilik alanında
yapılan çalıĢmalar Ģunlardır:
Bilimsel çalıĢmalara baĢlandı.
Etibank, 1935 yılında yapılacak çalıĢmalar için
gerekli olan sermaye için kuruldu.
1935 yılında yer altı maden kaynaklarımızı
araĢtırmak için Maden Tetkik ve AraĢtırma Enstitüsü
MTA kuruldu.
Yatakların iĢletilebilmesi ve değerlendirilebilmesi için
“Maden Kanunu” çıkarıldı. (1950)
Madenlerimizin bir kısmı enerji kaynağı, bir kısmı ise
çeĢitli sanayilerin hammaddesi olarak değerlendirilir.
ENERJĠ KAYNAKLARI
Enerji: ĠĢ yapabilme gücüne denir. Yenilenebilir enerji
kaynakları ve yenilenemez enerji kaynakları olarak 2‟ye
ayrılır.
Yenilenebilir Enerji Kaynakları:
1-GüneĢ: GüneĢten gelen ıĢık ve ısı sayesinde elde
edilen enerjidir.
2-Rüzgar: Rüzgarın gücünden elde edilen enerjidir.
3-Hidroelektrik: Barajlarda suyun yüksekten akıtılması
ile elde edilen enerji kaynaklarıdır.
4-Jeotermal Enerji: Yer altından çıkan sıcak su
kaynaklarıdır.
Yenilenemeyen Enerji Kaynakları
Doğalgaz, Petrol, TaĢ Kömürü, Linyit
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP),
Türkiye'nin tarımla ilgili olarak hazırlanmıĢ en
büyük projesidir. Projenin yapımı hâlâ devam
etmektedir.
Bu proje Dicle ve Fırat nehirleri üzerinde
yapımı planlanan barajlar, hidroelektrik santraller
ve sulama tesislerini kapsamaktadır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 38
MADENLER
Kullanıldığı Alan ve
ĠĢletmeler
Çıkarılan Yerler
DEMĠR: Demir-çelik
sanayisinin temel
hammaddesidir.
Demir-çelik fabrikaları:
Karabük, Ereğli ve
Ġskenderun‟daki demir-çelik
fabrikalarıdır
Divriği, Hekimhan, Hasan
Çelebi (Sivas-Malatya arası);
Kayseri, Adana, K.MaraĢ arası;
Develi, Edremit (Balıkesir);
Simav (Kütahya); Poyas
(Ġskenderun)
BAKIR: Elektrik ve elektronik
sanayisinde kullanılır. Bakır
üretiminde Dünyada 1.yiz
Samsun‟da Karadeniz Bakır
ĠĢletmeleri
Küre (Kastamonu); Murgul
(Artvin);
Ergani-Maden(Elazığ); Ġzmir
(Dikili-Torba)
KROM: Demir-çelik
sanayisinin hammaddesidir.
Çeliğin sertleĢtirilmesinde ve
paslanmaz çelik üretiminde
kullanılır.
En önemli ihraç
maddemizdir. (Üretimde
Dünya 3.)
Fethiye-Köyceğiz (Muğla),
Guleman-Maden (Elazığ)
Bursa, EskiĢehir arası,
Kayseri, Sivas, Adana,
K.MaraĢ
Denizli, Kütahya.
BOR: Jet ve roket yakıtı, cam,
elyaf, sabun, deterjan, tekstil
boyaları, porselen, ilaç
sanayi, fotoğrafçılıkta
kullanılır.
Susurluk, Bigadiç, Sındırlı
(Balıkesir)
Seyitgazi (EskiĢehir), Emet
(Kütahya)
M. KemalpaĢa (Bursa)
BOKSĠT: Alüminyum ham
maddesidir. Uçak, ve
otomobil endüstrisi ile ev
eĢyası yapımında...
Konya (SeydiĢehir)
Ġskenderun, Muğla, Adana
KÜKÜRT: HaĢerelere karĢı Keçiborlu (Isparta) Denizli
(Sarayköy), Burdur.
KURġUN-ÇĠNKO: (Yahyalı,
UlukıĢla, Kütahya)
Elazığ (Keban),
Akdağmadeni
CĠVA: Eczacılık, elektrikli
aletlerin yapımında kullanılır.
Konya (Sarayönü), Ġzmir
(ÇeĢme)
MANGANEZ: Demirin çeliğe
dönüĢtürülmesinde kullanılır.
Artvin (Borçka), Zonguldak
(Ereğli)
TUZ: Yemeklerde, kimya
sanayiinde.
Tuzgölü, Ġzmir Çamaltı,
Çankırı
OLTU TAġI: Tespih, süs taĢı Erzurum (oltu)
LÜLE TAġI: Pipo ve süs
eĢyası
EskiĢehir
MERMER: Heykel, inĢaat
iĢleri, süsleme.
Manisa, Kütahya, Muğla,
Aydın Çanakkale, Bursa,
Gemlik, Erzurum
ZIMPARA TAġI: Cila Ġzmir, Aydın, Muğla.
ENERJĠ KAYNAKLARI
Kullanıldığı Alan Üretilen Yerler
TaĢ Kömürü (Maden Kömürü):
Demir-çelik ve kimya sanayisinin
hammaddesidir. Termik
santrallerde kullanılır; ihtiyacı
karĢılamaz.
Zonguldak (Kilimli, Kozlu,
Ereğli)
Linyit: Sanayide, ısınmada ve
elektrik enerjisi üretiminde
kullanılır. Ülkemizin ihtiyacını
karĢılar.
Termik santraller: MaraĢ
(AfĢin-Elbistan) (ilk), Zonguldak
(Çatalağzı), Manisa (soma),
Kütahya (Seyitömer) (Tunçbilek),
Muğla (Yatağan), Ġstanbul
(Ambarlı), Sivas (Kangal),
Kütahya (Tunçbilek,
Değirmisaz) Manisa (Simav);
K. MaraĢ (Elbistan) Amasya
(Çeltik), Ankara (Beypazarı)
Çorum (Dodurga)
Petrol: Birçok alanda kullanılır.
% 85‟i ithal edilmektedir.
Rafineriler: Batman,
Ġzmir (Aliağa), Ġzmit (TüpraĢ),
Mersin (AtaĢ) Kırıkkale (Orta
Anadolu)
Raman, Garzan (Siirt),
Diyarbakır, ġanlıurfa, Mardin,
Adıyaman ve Adana.
Doğal gaz: Çabuk tutuĢan,
yanıcı özelliği olan, yüksek ısı
veren, kirlilik yapmayan yakıt.
Kırklareli (Hamidabat),
Mardin (Çamurlu),
Hidroelektrik santralleri: Su
gücünden enerji elde
edilmesidir. Elektriğin %35‟i bu
yolla elde edilir. Yani
potansiyelin % 25‟ini
kullanmaktayız.
GAP ile Fırat ve Dicle üzerinde
21 baraj, 17 hidroelektrik
santrali kurulması
öngörülmektedir.
Fırat üzerinde: Atatürk,
Keban, Karakaya
Kızılırmak: Hirfanlı,
Kesikköprü, Altınkaya
YeĢilırmak: Almus, Hasan
Uğurlu, Suat Uğurlu
Sakarya: Hasan Polatkan,
Sarıyar, Gökçekaya
Gediz: Demirköprü
Menderes: Kemer, Adıgüzel
Seyhan: Seyhan
Ceyhan: AslantaĢ, Menzelet
Manavgat: Oymapınar
Jeotermal Enerji: Yeraltından
çıkan sıcak suyun buharı ile elde
edilen enerjidir.
Denizli (Sarayköy)‟de jeotermal
santral bulunmaktadır.
Denizli (Sarayköy), Ġzmir
(Balçova), Aydın (Germençik),
Çanakkale (Tuzla), Afyon
(Sandıklı), NevĢehir (Acıgöl),
Ankara (Kızılcahamam)
GüneĢ enerjisi: Su ısıtma, sera
ısıtma ve bazı elektrikli aletlerin
çalıĢtırılmasında kullanılır.
Akdeniz ve Ege Bölgelerinde
yararlanılan enerji türüdür.
Nükleer enerji: Uranyum ve
toryumdan elde edilen enerjidir.
Mersin Akkuyu‟da bir santral
kurulmuĢtur.
Uranyum yatakları: Aydın,
Çanakkale, ġebinkarahisar
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 39
DÜNYADA NÜFUS VE EKONOMĠK FAALĠYETLER
DÜNYA'NIN NERESĠNDEYĠZ
ĠĢte bu nedenlerden dolayı;
o Türkiye'nin stratejik önemi artmıĢtır.
o Boğazlardan geçiĢ ücreti alınarak gelir elde
edilmektedir.
o Ortadoğu petrollerine yakınlığı nedeniyle dünyanın
önemli ülkelerinden biridir,
o Türkiye'de farklı iklimlerin etkisiyle çeĢitli tarım
ürünleri yetiĢmektedir.
Sınırları belirli bir alan içinde yaĢayan insan sayısına
nüfus denir. Bu alan Dünyanın tamamı olabileceği
gibi kıta, ülke, bölge, il, ilçe, köy veya daha dar bir
alan da olabilmektedir.
Ġnsanların eseri olan ya da doğal çevreden elde
edilen, iĢletildiğinde gelir getiren zenginlikler
ekonomik kaynak olarak adlandırılır. Ekonomik
kaynakların iĢleniĢ Ģekilleri, mal ve hizmet etkinlikleri
ile bu etkinliklerden doğan iliĢkilerin bütününe de
ekonomik faaliyetler denir.
Nüfus ve ekonomik faaliyetler yeryüzüne eĢit ve
dengeli bir Ģekilde dağılmamıĢtır. Bunun nedeni
yeryüzündeki her alanın aynı özellikleri
taĢımamasıdır.
Dünya üzerinde nüfusun ve ekonomik faaliyetlerin
dağılıĢının düzensiz olmasında çeĢitli faktörler
etkilidir.
Bunlar;
Fiziki Faktörler
1- Yeryüzü Ģekilleri 2- Ġklim özellikleri 3- Bitki örtüsü
4- Toprak verimliliği 5- Su kaynakları
6- Kara ve denizlerin dağılıĢı 7- Coğrafi konum
8- Yer altı kaynakları 9- Bakı
BeĢerî ve Ekonomik Faktörler
1- UlaĢım 2- SanayileĢme 3- Ticaret 4- Tarım
5- Yer altı zenginlikleri 6- Turizm 7- Tarihî faktörler
8- Göçler
Arazinin engebeli olduğu yerlerde ulaĢım, iĢ
olanakları ve tarım alanları kısıtlı olur. Bu nedenle
dağlık ve engebeli alanlar nüfusun seyrek olduğu
yerlerdir. Ġnsanlar asırlar boyunca yerleĢmek için düz
alanları seçmiĢtir. Örneğin; Alp ve Himalaya dağları
gibi yüksek ve engebeli yerlerde nüfus oldukça azdır.
Ġklim özellikleri de nüfusun coğrafi dağılıĢı
üzerinde etkilidir. Sıcaklık ve yağıĢ koĢullarının
yeterli olduğu yerlerde nüfuslanma fazla iken
ekonomik faaliyetler de çeĢitlidir. Buna karĢılık
sıcaklığın ve yağıĢın yetersiz veya çok fazla olduğu
yerlerde ise nüfus ya çok az ya da hiç yoktur. Kutup
bölgeleri ve Ekvator çevresi bu duruma örnektir.
Doğal bitki örtüsü orman olan bu alanlar tarıma ve
yerleĢmeye elveriĢli değildir. Bu nedenle bu
alanlarda nüfusun az olduğu görülür.
Örneğin; Nil, Dicle, Fırat, Ġndus ve Ganj gibi akarsu
havzaları tarıma elveriĢli olduğu için buralarda nüfus
yoğundur.
Örneğin; önemli ticaret yollarının geçtiği Türkiye,
tarım alanlarının geniĢ olduğu Hindistan, sanayinin
geliĢtiği Batı Avrupa ve Japonya nüfusun yoğun
olduğu yerlerdir.
SOSYAL BĠLGĠLER 6
ÜNĠTE 5 – ÜLKEMĠZ VE DÜNYA
Türkiye Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının
birbirine en çok yaklaĢtığı yerde bulunur.
Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan Ġstanbul ve
Çanakkale boğazlarına sahiptir.
Doğal güzellikleri bakımından zengindir.
Dünyada en fazla petrol çıkarılan Irak, Ġran,
Azerbaycan gibi ülkelere komĢudur.
Üç tarafı denizlerle çevrilidir ve yeryüzü Ģekilleri
çeĢitlidir.
Yer altı ve yerüstü kaynaklar bakımından oldukça
zengindir.
Yükseltisi batıdan doğuya doğru artmaktadır.
Türkiye özel konumu nedeniyle birçok uluslararası
kuruluĢa üyedir (BM, NATO).
En uzun kara sınırı Suriye, en kısa kara sınırı
Azerbaycan iledir.
Türkiye Avrupa'da Yunanistan ve Bulgaristan,
Asya'da Ermenistan, Azerbaycan, Ġran, Irak ve
Suriye ile komĢudur.
Verimli toprakların bulunduğu, akarsuların,
göllerin, tatlı su kaynaklarının olduğu yerlerde
de nüfus yoğundur.
UlaĢım, sanayi, tarım, ticaret ve enerji
kaynaklarının iĢletilmesi gibi ekonomik
faaliyetlerin yoğun olduğu yerlerde insan
gücüne ihtiyaç duyulması nedeniyle nüfus
yoğundur.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 40
Dünyada Nüfusun Yoğun Olduğu Yerler
Afrika'da Nil Vadisi, Kuzey Amerika'nın doğu kıyıları,
Güneydoğu Asya kıyıları (Malezya, Endonezya,
Hindistan), Avrupa ülkeleri (Fransa, Ġngiltere, Hollan-
da, Belçika, Lüksemburg, Almanya, Ġsviçre,
Macaristan, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya).
Dünyada Nüfusun Az Olduğu Yerler
Dağların yüksek kesimleri,
Kuzey ve güney kutup çevreleri,
Bataklık alanlar ve engebeli dağlık araziler,
Ekvatoral bölgedeki Amazon ve Kongo havzaları gibi
sık ormanlık alanlar,
Asya Kıtası içlerindeki ve dönenceler çevresindeki çöl
ve bozkır alanlarıdır.
Dünyada nüfusun ve ekonomik faaliyetlerin az
olduğu yerler doğal faktörler açısından insan
yaĢamı için uygun koĢullar taĢımayan yerlerdir.
Nüfus Yoğunluğu Fazla Olan Ülkelerden Bazıları
BangladeĢ, Güney Kore, Hollanda, Belçika, Japonya,
Hindistan, El Salvador, Sri Lanka, Ġngiltere, Almanya
Nüfus Yoğunluğu Az Olan Bazı Ülkeler
Moğolistan, Namibya, Avusturya, Moritanya, Libya,
Kanada, Kazakistan, Orta Afrika, Bolivya, Rusya,
TÜRKĠYE'DE NÜFUS DAĞILIġI
Türkiye'de kıyı kesimleri, iklimin elveriĢli olmasından
dolayı tarımsal etkinlikler için uygun koĢullar
oluĢturur. Bu nedenle kıyı kesimlerinde nüfus
yoğunluğu fazladır.
KıĢları çok soğuk geçen yüksek ve engebeli alanlar
ile kuraklığın yaygın olduğu kesimlerde nüfus
yoğunluğu azdır.
Türkiye'de Nüfusun Yoğun Olduğu Kesimler
1. Çatalca-Kocaeli Bölümü baĢta olmak üzere Marmara
Bölgesi,
2. Ege Bölümü,
3. Çukurova ve Akdeniz kıyı kesimi,
4. Doğu Karadeniz'in kıyı kesimleri, Ġç kesimlerde verimli
alüvyal ovalar
Türkiye'de Nüfusun Seyrek Olduğu Kesimler
1. Doğu Karadeniz'in iç kesimleri,
2. Doğu Anadolu Bölgesi‟ndeki yüksek platolar,
3. Hakkari Bölümü(Doğu Anadolu)
4. MenteĢe Yöresi(Akdeniz)
5. Teke ve TaĢeli platoları(Akdeniz), Yıldız Dağları
Bölümü(Marmara)
KAYNAKLAR VE ĠHTĠYAÇLAR
KĠM NEREDE ÇALIġIYOR?
Dünya üzerinde yaĢayan nüfusun bir kısmı tarım, bir
kısmı sanayi, bir kısmı da hizmet sektöründe
çalıĢmaktadır. Bu sektörler içinde değiĢik meslek dalları
yer almaktadır.
Sektörün
Adı
Ekonomik Faaliyet
Kolları
Tarım Tarla ve bahçe bitkileri,
hayvancılık ve ormancılık
Sanayi Madencilik, Elektrik, gaz ve su,
ĠnĢaat ve bayındırlık iĢleri
Hizmetler Toptan ve perakende ticaret,
lokanta ve oteller, ulaĢtırma,
haberleĢme, depolama, mali
kurumlar, sigorta ve yardımcı iĢ
hizmetleri, toplum hizmetleri,
sosyal ve kiĢisel hizmetler
Malavi, Bolivya, Arnavutluk, BangladeĢ ve Jamaika
gibi ülkelerde tarım alanında çalıĢan nüfusun oranı
yüksek iken ABD, Japonya, Ġngiltere, Norveç, Güney
Afrika gibi ülkeler hizmet ve sanayi sektörü alanında
geliĢme göstermiĢtir.
Tarım sektörüne ağırlık veren ülkelerin geliĢmiĢlik
düzeyi yetersiz, hizmet ve sanayi sektörüne ağırlık
veren ülkelerin geliĢmiĢlik düzeyi yüksektir.
Ülkelerin ekonomik alanda öne çıkmalarında;
o Ġklim özellikleri
Toprak özellikleri
Doğal kaynaklar
Devlet politikası
YetiĢmiĢ insan gücü
GiriĢimcilik arayıĢı etkili olur.
Dünyada nüfusun yoğun olduğu yerlerde iklim
Ģartları elveriĢli, yeryüzü Ģekilleri sade, tarım
alanları geniĢ, toprak özellikleri tarıma elveriĢli,
su kaynaklan bol, ulaĢım ağı geliĢmiĢtir.
Tarım sektöründe çalıĢan nüfusun yoğun
olduğu ülkeler fazla geliĢme gösterememiĢtir.
Hizmet ve sanayi sektöründe çalıĢan nüfusun
fazla olduğu ülkeler ise oldukça geliĢmiĢ
ülkelerdir.
SanayileĢmiĢ ülkelerde tarımda çalıĢan insan
sayısı azdır. Ancak tarımdan elde edilen verim
oldukça yüksektir. SanayileĢmiĢ ülkelerde tarım
alanında modern yöntemler uygulandığı gibi
teknik araç ve gereçlerden yararlanarak daha çok
gelir ve verim elde edilir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 41
ALDIKLARIMIZ, SATTIKLARIMIZ
Belirli bir kazanç sağlamak amacıyla her türlü mal ve
hizmetin alım satım faaliyetlerine ticaret adı verilir.
Bir ülkenin sınırları içindeki iç pazara yönelik ticaret
iç ticaret, ülkeler arasında dıĢ pazara yönelik ticaret
ise dıĢ ticaret olarak adlandırılır. Ülkeler ürettikleri
malların ya da ham maddelerin fazlasını diğer
ülkelere satar.
DıĢ ticaret ile satılan malların döviz olarak karĢılığına
dıĢ ticaret hacmi denir.
Bir ülkenin ihracatı ve ithalatı üzerinden alınan
vergiye gümrük vergisi denir. Devlet gümrük vergisinin
alınmasından sorumludur ve bazı kuruluĢları aracılığıyla
bu iĢi yapar. Ülkelerin giriĢ ve çıkıĢlarında gümrük kapısı
olarak adlandırılan vergi denetiminin yapıldığı yerler
vardır.
Sınır (Gümrük) Kapılarımız: Yunanistan (Ġpsala),
Bulgaristan (Kapıkule), Suriye (Nusaybin-Cilvegözü-
Ceylanpınar), Irak (Habur), Ġran (Gürbulak-Esendere),
Nahçıvan (Dilucu), Ermenistan (Akyaka), Gürcistan(Sarp).
TÜRKĠYE’NĠN DIġ SATIMI (ĠHRACATIMIZ)
Ülkemizin dıĢ ticaret hacmi yıllara göre büyümüĢ
olsa da henüz yeterli düzeyde değildir. Özellikle dıĢ
satımımız istenilen düzeye ulaĢamamıĢtır. Bunda dıĢ
pazarlarda yaĢanan rekabet güçleri, hızlı nüfus
artıĢı ve dıĢarıdan alınan ağır sanayi ürünlerine
ödenen giderlerin fazla olması gibi faktörler etkili
olmuĢtur.
Türkiye'nin Ġhraç Ettiği BaĢlıca Ürünler
Madencilik sektöründe; Krom, Bor, Civa, Manganez,
Bakır
Tarım sektöründe; Pamuk, Tütün, Sanayi bitkileri, Ġncir,
Üzüm, Zeytin, Turunçgiller, Buğday, Arpa, Sebze ve
meyve, Canlı hayvan, Hayvansal ürünler, Su ürünleri
Ġmalat sanayi sektöründe: Dokuma ve tekstil ürünleri
Bitkisel ve hayvansal yağlar, Unlu mamuller, Plastik
maddeler, Orman ürünleri, Kimyasal maddeler, Demir -
çelik ürünleri, Madeni eĢyalar, Ev eĢyaları, ġeker, Lastik
Çimento
Türkiye'nin En Fazla Ġhracat Yaptığı Ülkeler
Almanya, Fransa, Ġngiltere, Ġtalya, Irak
TÜRKĠYE’NĠN DIġ ALIMI (ĠTHALATIMIZ)
Türkiye‟nin dıĢ ticaretinde ithalatın payı ihracattan
fazladır. Bu nedenle ticarette giderlerimiz
gelirlerimizden fazladır. Ġthalatımızda da en fazla
pay sanayi sektörüne aittir. Türkiye bir tarım ülkesi
olduğu için ithalatta en az pay tarım sektörüne aittir.
Türkiye’nin Ġthal Ettiği BaĢlıca Ürünler
Tarım sektöründe; Çay, Kahve, Muz, Pirinç, Kauçuk
Madencilik sektöründe; Ham petrol
Ġmalat sanayi sektöründe; Sanayi ham maddeleri, Ġlaç,
Boya, Madeni yakıtlar, Yağlar, Suni gübre
Türkiye'nin En Fazla Ġthalat Yaptığı Ülkeler
Ġtalya, Rusya, Almanya, Çin, ABD, Ġtalya
ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLERĠMĠZ
KÜLTÜRLER ARASI KÖPRÜ
Anadolu ilk çağlardan beri dünyanın en eski yerleĢim
merkezlerinden biri olmuĢtur.
Ġklim koĢullan, bol su kaynakları, önemli ticaret
ve ulaĢım yollarının Anadolu'dan geçmesi buranın
yerleĢim yeri olarak seçilmesinde etkili olmuĢtur.
Anadolu, konumunun sağladığı özelliklerden dolayı
tarih boyunca farklı kültürlere, medeniyetlere ve
devletlere ev sahipliği yapmıĢtır. Aynı zamanda ticaret
ve kültür iletiĢiminin kaynaĢma noktası olmasıyla
dünyadaki birçok medeniyetin oluĢmasında ve
geliĢmesinde önemli rol oynamıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu ilk günlerden
itibaren dıĢ politikasında barıĢı esas almıĢtır. Yabancı
ülke temsilcilerinin ziyareti, elçilik binalarının yapılması,
devletlerarası antlaĢmalar, uluslararası örgütlere üyelik
gibi faaliyetler Atatürk dönemi dıĢ politikamıza örnek
teĢkil eder.
ATATÜRK DÖNEMĠNDE DIġ POLĠTĠKA ESASLARIMIZ
Türkiye, I. Dünya SavaĢı'nın ardından uluslararası
barıĢ ve güvenliği sağlamak, adaletli onurlu iliĢkiler
sürdürmek amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti'ne 1932
yılında üye olmuĢtur.
Bir ülkenin baĢka bir ülkeye mal satmasına
ihracat (dıĢ satım ) denir.
Bir ülkenin baĢka bir ülkeden mal almasına ise
ithalat (dıĢ alım) denir.
Türkiye'nin ithalat ve ihracat yaptığı ülkelerin
baĢında Almanya gelir.
Bağımsızlığımızı her Ģeyin üstünde tutmak
Milli sınırlar içinde kalmak
Milletler arası ilkelerde eĢitlik
KomĢu devletlerle barıĢ içinde yaĢamak
Uluslararası hukuka bağlılık
GerçekleĢmeyecek hayaller peĢinde koĢmamak
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 42
Aynı iĢleri yürüten ve II. Dünya SavaĢı'ndan sonra
kurulan BirleĢmiĢ Milletlere ise 50 asil üye arasında yer
alarak 1945 yılında üye olmuĢtur. Günümüzde dünya
devletlerinin 189'u bu örgüte üyedir.
1937 yılında Türkiye, Iran, Irak ve Afganistan,
Ġtalya'nın doğu ülkelerine yönelik politikalarına karĢı iĢ
birliği içine girdiler ve Sadabat Paktı'nı imzaladılar.
Atatürkçülüğün ilkelerinden biri de tam
bağımsızlıktır.
Atatürk'e göre, Türk halkının haysiyeti, onurlu bir
halk olarak yaĢaması ancak tam bağımsızlıkla
sağlanabilirdi. Bu nedenle dıĢ politikadaki anlayıĢını tam
bağımsızlık ilkesi üzerine kurdu.
Dünyada 250 milyondan fazla Türk yaĢamaktadır. 80
milyona yaklaĢan nüfusu ile ülkemiz en fazla Türkün
yaĢadığı yerdir. Türkiye dıĢında yaĢayan
vatandaĢlarımızın sayısı 5 milyona yakındır. 3,5 milyonu
aĢan Türk varlığı ile en fazla Türk'ün yaĢadığı ülke
Almanya'dır. Bunun dıĢında Fransa, Hollanda, Belçika,
Avusturya, Ġsviçre ve Ġsveç'te de Türk vatandaĢlarımız
bulunmaktadır. Türkler bu ülkelere genellikle çalıĢmak
için gitmiĢtir.
YARDIMLAġMA VE Ġġ BĠRLĠĞĠ
o YardımlaĢma, kendi gücümüzü ve olanaklarımızı,
baĢkalarının iyiliği için kullanmaktır.
o DayanıĢma, toplumu oluĢturan bireylerin bir
konuda, duygu, düĢünce ve karĢılıklı çıkar birliği
içinde olmalarıdır.
o Her ülke doğal afetlerden ve çevre sorunlarından
zarar görenlere yardım etmek amacıyla yardım
kurumları kurmuĢlardır. Ülkeler tek baĢlarına
çözemeyecekleri doğal afetler ve çevre sorunlarıyla
karĢılaĢtıkları zaman diğer ülkelerden yardım alırlar.
o Doğal afetlerin ve çevre sorunlarının ortaya
çıkması sonucu birçok ülke, uluslararası yardım
kuruluĢları ve sivil toplum örgütleri iĢ birliği
yaparak insanlığa hizmet etmektedirler.
o Hızlı teknolojik geliĢmeler çevre sorunlarını da
beraberinde getirmiĢtir. Bu sorunlarla baĢa çıkmak
için ülkeler uluslararası konferanslar düzenleyip
uluslararası sözleĢmeler yapmaktadırlar. Örneğin
Kyoto AnlaĢması, geliĢmiĢ ülkelerin sera etkisi
yaratan gazların salınımını 2008-2012 yılları arasında
%5,2 düĢürmelerini öngörmektedir.
DOĞAL AFETLER
Deprem, Erozyon, Sel baskını, Çığ, Toprak kayması,
Yangın
ÇEVRE SORUNLARI
Havanın kirlenmesi
Suyun kirlenmesi
Toprağın kirlenmesi
Doğal varlıkların yok olması
Bu sorunlar karĢısında hizmet veren çeĢitli
uluslararası yardım kuruluĢlarından bazıları
Ģunlardır:
Kızılay
Kızılhaç
FAO (BM Gıda ve Tarım Örgütü)
WHO ( BM Dünya Sağlık Örgütü)
Türkiye Kızılay Derneği özellikle Balkanlar, Kafkaslar ve
Orta Doğu ülkelerine yönelik yapmıĢ olduğu
çalıĢmalarda Türkiye'yi en iyi Ģekilde temsil etmiĢ, Güney
Asya'da meydana gelen tsunami ve Pakistan depreminde
zarar gören afetzedelere de yardım göndermiĢtir.
TÜRKSOY
(ULUSLARAARASI TÜRK KÜLTÜRÜ TEġKĠLATI)
Türk dünyasının UNESCO'su olan Uluslararası Türk
Kültürü TeĢkilatı(TÜRKSOY), 1993 yılında,
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan,
Türkmenistan ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından
kurulmuĢtur. Daha sonra Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti, Tataristan, BaĢkurdistan, gibi ülkeler
TÜRKSOY'a gözlemci üye olarak katılmıĢlardır.
TÜRKSOY 20 yılı aĢkın süredir Türk halklarının
gönül birlikteliğini ve kardeĢliğini güçlendirmek,
ortak Türk kültürünü gelecek nesillere aktarmak
ve dünyaya tanıtmak için çalıĢmaktadır.
TĠKA ( TÜRKĠġBĠRLĠĞĠ VE KALKINMA ĠDARESĠ
BAġKANLIĞI )
Türk ĠĢbirliği ve Kalkınma Ġdaresi BaĢkanlığı ya da
kısaca TĠKA, Türkiye'nin dıĢ yardımlarını organize
eder. Ayrıca yurt dıĢında Türkçe öğretimini
destekler. TĠKA Türkoloji Projesi buna örnektir.
TĠKA 1992 yılında kuruldu.
TĠKA, Orta Asya ülkeleri baĢta olmak üzere, yaklaĢık
100 ülkede görev yapan, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin tek Teknik Yardım KuruluĢudur. TĠKA
Merkez TeĢkilatına ilave olarak, 48 ülkede bulunan
50 Program Koordinasyon Ofisi ile çok geniĢ bir
coğrafyada ve bütün sektörlerde çalıĢmalarını
sürdürmektedir.
TĠKA, geliĢme yolundaki ülkelerin kalkınmalarına
yardımcı olmak ve bu ülkelerle ekonomik, ticari,
sosyal, kültürel iĢ birliği için kurulmuĢtur.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 43
DEVLETLER VE YÖNETĠM BĠÇĠMLERĠ
GeçmiĢte monarĢi ile yönetilen ülkeler; Roma
Ġmparatorluğu, Rusya, Ġngiltere Osmanlı Devleti,
Fransa.
Günümüzde ise Suudi Arabistan, Fas, BirleĢik Arap
Emirlikleri, Ürdün, Ġngiltere, Ġspanya, Hollanda,
Japonya monarĢik devletlerdir.
GeçmiĢte oligarĢi(aristokrasi) ile yönetilen ülkeler;
Eskiçağ‟da Roma, Yunanistan
Günümüzde Cezayir, Irak ve Suriye gibi ülkeler
oligarĢik devletlerdir.
GeçmiĢte teokrasi ile yönetilen ülkeler; Osmanlı
Devleti, Emeviler, Abbasiler.
Günümüzde Ġran, Vatikan, Ġsrail teokratik devletlere
örnek olarak gösterilebilir.
Türkiye, Amerika BirleĢik Devletleri, Almanya,
Fransa, Kanada demokratik devletlerdir.
DEMOKRASĠNĠN TEMEL ĠLKELERĠ
Millî Egemenlik: Demokraside egemenlik millete
aittir. Millet bu hakkını temsilcileri (milletvekilleri)
aracılığıyla kullanır. Yönetenler, gücünü milletten alır.
Hiçbir kimse, zorla iĢ baĢına gelemez. Bu esas,
anayasamızda Ģöyle belirtilmiĢtir: "Egemenlik
kayıtsız Ģartsız milletindir."
Hürriyet ve EĢitlik: Demokraside, hürriyet ve eĢitlik
esastır. Hürriyet, baĢkalarına zarar vermeden her
Ģeyi yapabilmektir. Bütün insanlar hürdür. Herkes,
serbestçe düĢünür ve düĢüncelerini açıklayabilir.
EĢitlik, hiçbir ayrım olmaksızın herkesin kanun
önünde aynı haklara sahip olmasıdır. Hiç kimseye
din, dil, ırk, cinsiyet, siyasi düĢüncesinden dolayı farklı
iĢlem yapılamaz.
Çoğulculuk/ Siyasi Partiler: Demokratik
yönetimlerde, ülke sorunlarının çözüm yolları
üzerinde aynı düĢünceyi paylaĢan insanlar bir siyasi
parti kurabilirler. VatandaĢlar, bu siyasi partilerden
birine üye olabilirler.
Demokrasilerde hükümeti kurma görevi, genellikle
seçimler sonucunda en çok milletvekilliği kazanan
partiye verilir.
Hükümeti kuran partiye iktidar partisi denir. Diğer
siyasi partiler ise muhalefet partileri olarak
adlandırılır. Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez
unsurlarındandır.
Katılımcılık/Sivil Toplum Örgütleri: Ġnsanların
kendilerini ve toplumu ilgilendiren konularda ve
karar alma süreçlerinde etkin rol oynamasıdır.
Sendikalar, dernekler ve vakıflar aracılığı ile sosyal
hayatta aktif olarak yer almasıdır.
Ġnsan Haklarına Saygı: Dini, dili, ırkı, cinsiyeti, siyasi
düĢüncesi ne olursa olsun insanlara sadece insan
olmalarından dolayı saygı duymaktır.
Demokrasinin Öğeleri
Hâkimiyetin asıl sahibi halktır.
KiĢi hak ve özgürlüklerine yer verilir.
Herkes tek ve eĢit oy hakkına sahiptir.
Toplum içinde yaĢayan insanlar eĢit haklara sahiptir.
Yönetenler, halk tarafından belli aralıklarla yapılan
seçimler sonucunda göreve gelir.
Azınlıkta kalanların haklarına saygılı bir çoğunluk
yönetimi sağlanır.
SOSYAL BĠLGĠLER 6
ÜNĠTE 6 – DEMOKRASĠNĠN SERÜVENĠ
MONARġĠ: Tüm yetkilerin ve güçlerin tek kiĢide
toplanmasıdır. Bu yetki, babadan oğula (saltanat)
geçer ve tek bir kiĢide toplanır. Bu kiĢi kral, prens,
padiĢah, çar olabilir. Bu kiĢinin emirleri tartıĢılmaksızın
kabul edilir. Yasama, yürütme ve yargı yetkileri bu
kiĢinin elindedir. Kimseye hesap vermez.
OLĠGARġĠ: Belli bir sınıfın, grubun, zümrenin ya da
küçük bir azınlığın egemenliği ve yönetimi altında
tutulan yönetim Ģeklidir.
TEOKRASĠ: Bir ülkedeki siyasal yapılanma, devletin
yönetim organları tüm siyasal iliĢkilerin dinî kurallara
göre düzenlenip yürütüldüğü yönetim biçimidir.
CUMHURĠYET: Halkın egemenliğine dayalı yönetim
Ģeklidir. Ġnsanlar, seçme ve seçilme hakkına sahiptir.
Yönetim ve güç halkın kendisinin seçtiği kiĢilere aittir.
Yöneticiler millet tarafından belirli süreler için seçilir.
KiĢilerin vazgeçilmez hak ve hürriyetleri vardır.
Yasaların üstünlüğü vardır. Buna herkes uymak
zorundadır. Halk memnun olmadığı yöneticileri
seçimle değiĢtirebilir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 44
YAġAYAN DEMOKRASĠ
o Seçme ve seçilme demokrasinin temel
özelliklerindendir.
o Seçimler serbest ve eĢit esaslara göre yapılır.
Seçmen, oyunu kendisi kullanır. Oy, gizli verilir.
Oyların sayımı, dökümü ve tutanaklara bağlanması
açık olarak yapılır.
o 18 yaĢını dolduran her Türk vatandaĢı, seçme ve
halk oylamasına katılma hakkına sahiptir.
o 1995 yılında yapılan bir değiĢiklik ile partilere üye
olma yaĢı 18‟e indirildi.
o 1995 yılında milletvekili sayısı 450'den 550'ye
çıkarıldı.
DEMOKRASĠ TARĠHĠNE YOLCULUK
Demokrasi sözcüğü Yunancadan gelir. Eski
Yunancada "demos‟ halk, „kratos‟ iktidar ya da
egemenlik anlamında kullanılırdı. Buna göre,
demokrasi, halkın egemenliğini ifade eder.
Demokrasinin ilk ortaya çıktığı ülke eski
Yunanistan‟dır.
Demokrasinin günümüze kadar geliĢmesini etkileyen
önemli unsurlar Ģunlardır:
M.Ö. 450: Atina'da Aristo, Eflatun ve Sokrates gibi
düĢünürlerin düĢünce olarak katkıda bulundukları bir
çeĢit yönetim sistemi, siyasi tarihteki yerini aldı. Site"
denilen Ģehir devletlerce kadınlar ve köleler site
halkının dıĢında kabul ediliyordu. YetiĢkin erkeklerin
halk meclisinde konuĢma ve oy kullanma hakkı vardı.
375: Roma Ġmparatorluğunda yurttaĢlık ve insan
hakları kavramı geliĢme gösterdi.
1215: Ġngiltere'de Kral I. John'un imzaladığı Magna
Carta Libertatum (Büyük Özgürlük Bildirisi) kralın
yetkilerini sınırlarken halka da bazı hak ve
özgürlükler tanıyordu. Magna Carta ile kralın sınırsız
yetkilerine son verildi. Kimsenin yargılanmadan
cezalandırılmayacağı ilkesi getirildi.
1450: Alman Johann Gutenberg modern matbaayı
geliĢtirdi. Matbaanın geliĢtirilmesiyle birlikte
insanlar duygu, düĢünce ve bilgilerini birbirleriyle
paylaĢmaya baĢladı. Bu da demokratik hak ve
talepleri hızlandırdı. Matbaanın geliĢtirilmesi
Avrupa'da Rönesans ve Reform hareketlerinin
baĢlamasına neden oldu.
1750: Avrupa aydınlanma felsefesiyle anayasal
demokrasinin düĢünce temelleri atıldı. Montesqieu
(Monteskiyo), Jean Jacgues Rousseau (Jan Jak Russo)
gibi düĢünürler özgürlük, eĢitlik, yaĢama hakkı,
özel mülkiyet hakkı gibi insanların sahip olması
gereken belirli özgürlükleri savundu.
1776: Virginia Haklar Bildirgesi'nde yaĢam,
hürriyet ve mülkiyet haklarıyla beraber mutluluğu
arama hakkından söz edildi.
1789: 1789 yılında Fransa halkı krala karĢı ayaklandı.
Bunun sonucunda Fransız Ġnsan Bildirgesi
yayımlandı. Bu bildiri temel insan haklarını "hürriyet,
mülkiyet, güvenlik ve zulme direnme" olarak tespit
etmektedir. EĢitlik, özgürlük ve adalet düĢüncesinin
kitleler tarafından telaffuz edildiği ilk siyasal örnektir.
Fransız Ġnsan ve YurttaĢ Hakları Bildirgesi,
yalnızca Fransızlar için değil, bütün insanlar için
geçerli olan bir bildirgedir. Bu yüzden evrensel
niteliktedir.
1876: Osmanlı Devleti‟nin ilk anayasası olan Kanun-
u Esasi hazırlandı ve MeĢrutiyet ilan edildi. Seçimler
yapıldı ve Mebuslar Meclisi açıldı. Halk (erkekler) ilk
defa seçme ve seçilme yetkisini kullandı.
1923: 29 Ekim 1923‟te Mustafa Kemal Atatürk
tarafından Cumhuriyet ilan edildi.
1945-46: Ülkemizde ilk defa 1945 yılında çok
partili hayata geçildi ve ilk çok partili seçimler
1946 yılında yapıldı.
1945: BirleĢmiĢ Milletler örgütü kuruldu ve 1945
yılında BirleĢmiĢ Milletler AntlaĢması imzalandı. 10
Aralık 1948 tarihinde genel kurul tarafından Ġnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi ilan edildi. Bildirge
insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı
sağlamak ve geliĢtirmek yolunda atılan ilk adımdır.
TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERĠMĠZ
Temel Haklar: KiĢinin insanca yaĢayabilmesi için,
doğuĢtan sahip olduğu evrensel nitelikte olan
haklardır.
Ġnsan haklarının temelini, 10 Ocak 1948 tarihli Ġnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi ile 4 Kasım 1950
tarihli Avrupa Ġnsan Haklan SözleĢmesi
oluĢturmuĢtur. Bu beyanname ve sözleĢmede
1839: Osmanlı Devleti‟nde anayasal düzenin
baĢlangıcı kabul edilen Tanzimat Fermanı ilan
edildi. PadiĢah gücünün üstünde kanun gücünün
olduğu kabul edildi. (hukukun üstünlüğü)
1920: 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara'da
egemenliğin millete ait olduğu ilk meclis (TBMM)
kuruldu. Yurdumuzun değiĢik bölgelerinden gelen
milletvekilleri burada çalıĢmaya baĢladı.
1934: Türk kadını ilk kez seçme ve seçilme
hakkını kullandı.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 45
yaĢama hakkı, kiĢi özgürlüğü ve güvenliği, düĢünce,
din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğüne
verilmiĢtir. Bunlar bizim anayasamızda da yer
almaktadır.
Anayasamızın 12. maddesince kiĢiliğine bağlı,
dokunulamaz, devredilemez, vazgeçilemez temel
hak ve hürriyetlere sahiptir." ifadesi yer almaktadır.
Temel haklar anayasamızda da temel hak ve
özgürlükler baĢlığı altında KiĢi Hakları, Sosyal ve
Ekonomik Haklar, Siyasi Haklar olarak üç grupta
ele alınmıĢtır.
KiĢi Hakları
1. YaĢama hakkı,
2. KiĢi dokunulmazlığı,
3. Özel hayatın gizliliği ve korunması
4. YerleĢme ve seyahat hürriyeti
5. Din ve vicdan hürriyeti.
6. DüĢünce ve kanaat hürriyeti
7. Bilim ve sanat hürriyeti,
8. Toplantı hak ve hürriyeti
9. Mülkiyet hakkı vb.
Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler
1. Ailenin korunması,
2. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi,
3. ÇalıĢma ile ilgili haklar,
4. Toplu iĢ sözleĢmesi, grev hakkı ve lokavt
5. Sağlık, çevre ve konut hakkı,
6. Gençliğin korunması ve spor hakkı,
7. Sosyal güvenlik hakları,
8. Tüketici hakları,
Siyasi Haklar ve Ödevler
1. Türk vatandaĢlığı,
2. Seçme, seçilme, siyasi faaliyetlerde bulunma hakları,
3. Kamu hizmetine girme hakkı,
4. Dilekçe hakkı
YAġAMA HAKKI: Ġnsanın en temel hakkı yaĢamaktır.
Temel hak ve özgürlüklerin uygulanması öncelikle
yaĢama hakkına bağlıdır. YaĢama hakkı bütün hakların
temelinde olduğu için hiçbir Ģekilde engellenemez.
KĠġĠ DOKUNULMAZLIĞI HAKKI: KiĢinin hem beden
hem ruh bütünlüğüne, dokunulmamasını ve kimseye
iĢkence yapılamayacağını ifade eder. Bu hak, kiĢinin
yaĢamasını ve vücut bütünlüğünü güvence altına
almaktadır.
ÖZEL HAYATIN GĠZLĠLĠĞĠ: KiĢilerin özel yaĢamı da
devlet tarafından güvence altına alınmıĢtır. Anayasamızın
20. maddesinde "Herkes özel yaĢamına ve aile
hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına
sahiptir." ifadesi yer almaktadır.
KONUT DOKUNULMAZLIĞI: Herkes evinde ailesi ile
birlikte rahatsız edilmeden bir yaĢam sürme hakkına
sahiptir.
Anayasamızın 21. maddesinde, "Kimsenin konutuna
dokunulamaz. Kanuna bağlı hâkim kararı olmadıkça;
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla
yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça, kimsenin
konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki
eĢyaya el konulamaz." ifadesi yer almaktadır.
EĞĠTĠM HAKKI: Herkes eğitim öğretim görme hakkına
sahiptir. Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz.
Anayasamızın 42. maddesinde, "Kimse, eğitim ve
öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.’’ ifadesi yer
almaktadır. Eğitim ve öğretim ülkemizde Atatürk Ġlke ve
Ġnkılaplarına göre düzenlenir.
SAĞLIK HAKKI: Sağlık hakkı, insanların temel
haklarından biridir. Ġnsanların sağlıklı yaĢayabilmeleri için,
öncelikle koruyucu önlemlerin alınması gerekir.
DĠLEKÇE HAKKI: Demokratik bir devletin vatandaĢlarına
tanıdığı haklardan birisi de dilekçe hakkıdır. VatandaĢlar
herhangi bir Ģekilde hakları ihlal edildiğinde devletin ilgili
kurumlarına dilekçe ile baĢvurabilir.
SEÇME VE SEÇĠLME HAKKI: Seçme, seçilme ve siyasi
parti faaliyetlerinde bulunmak demokrasinin en önemli
hak ve hürriyetlerindendir. Bu hak ve hürriyetler kanunla
düzenlenmiĢtir.
DÜġÜNCE KANAAT VE ĠFADE ÖZGÜRLÜĞÜ: DüĢünce
ve bir konuda karar verebilme insana özgü özelliklerin
baĢında gelir. Ġnsanın geliĢtirilebilmesi ve kiĢilik
kazanabilmesi için özgürce düĢünebilmesi gerekir.
Anayasamızın 25. maddesinde, 'Herkes düĢünce ve
kanaat özgürlüğüne sahiptir." ifadesi yer almaktadır.
BASIN VE YAYIN ÖZGÜRLÜĞÜ: Basın özgürlüğü,
insanların görüĢlerini gazete, kitap, dergi ve televizyon
gibi araçlarla topluma duyurabilmesini ifade eder.
DĠN VE VĠCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ: Din ve vicdan
özgürlüğü kiĢinin istediği bir dine inanmasını ve
ibadetlerini serbestçe yapabilmesini kapsar.
HABERLEġME ÖZGÜRLÜĞÜ: HaberleĢme özgürlüğü
kiĢilerin yakınları, özel veya devlet kuruluĢları ile çeĢitli
yollarla haberleĢmesini ifade eder. KiĢilerin
haberleĢmesinde gizlilik esastır. Hiç kimsenin telefonları
Temel haklar insanın sadece insan olmasından
ötürü sahip olması gereken haklar olduğu için
dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez
özelliğe sahiptir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 46
dinlenemez. Ancak devlet, suçun önlenmesi veya ortaya
çıkarılması amacıyla yetkili kurumlarıyla telefonları
dinleyebilir.
YERLEġME VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ: YerleĢme ve
seyahat özgürlüğü kiĢinin istediği yerde oturmasını veya
seyahat edebilmesini kapsar. Anayasamızın 23.
maddesinde, "Herkes, yerleĢme ve seyahat
özgürlüğüne sahiptir." ifadesi yer almaktadır.
Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlandırılması
Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması ancak
kanunla yapılabilir. Devlet temel hak ve hürriyetleri
ancak belli bir ölçüde sınırlayabilir.
Ancak temel hak ve hürriyetlerin bazı durumlarda
kısmen veya tamamen durdurulması durumunda
bile kimsenin yaĢama hakkına, din, vicdan ve
düĢünce özgürlüğüne dokunulamaz.
BELGELERĠN DĠLĠ
Ġnsan haklarının geliĢimi geçmiĢten günümüze kadar
gelen çeĢitli belgeler ve yasalardan öğrenilmektedir.
Bu belge ve yasaların bazıları Ģunlardır:
HAMMURABĠ KANUNLARI (M.Ö. 1795 -1750)
Babil kralı olan Hammurabi, kendi adıyla bilinen yasalar
çıkardı. Bu yasalar, Hammurabi'nin evlenme, boĢanma,
ticaret, ceza gibi toplumsal adalet kurallarını içerir.
Hammurabi Yasaları kendinden sonraki toplumları
etkiledi ve örnek oldu. Bu nedenle demokrasinin geliĢim
sürecinde önemli bir belgedir.
Hammurabi Kanunlarındaki maddelerden bazıları
Ģunlardır:
o Sağlam olmadığı için yıkılarak içindekilerin ölümüne
neden olan binanın ustası da öldürülür.
o Ameliyat sırasında hastasını öldüren doktorun elleri
kesilir.
o Bir insan, kendisi ile eĢit olan birinin diĢini kırarsa
onun da diĢi kırılır (DiĢe diĢ).
o Bir insan baĢka bir insanın gözünü çıkarırsa onun da
gözü çıkarılır (Göze göz).
VEDA HUTBESĠ (632)
Ġnsan hakları, Hz. Muhammed‟in önemle üzerinde
durduğu bir konudur. Batı'da kabul görmüĢ evrensel
değerler, insan haklarına iliĢkin hükümler asırlar önce Hz.
Muhammed tarafından dünyaya ilan edildi.
Veda Hutbesi, Hz. Muhammed'in 23 yılda yaptığı ilahi
duyurunun özünü, ana noktalarını vurgulayan tarihî
konuĢmanın adıdır. Bu tarihî hitap iç içe geçmiĢ ve
gittikçe geniĢleyen dairelerden oluĢur. Merkez dairede
kiĢi yer alır. KiĢinin yer aldığı bu merkezî daireyi aile ve
bütün insanlığın bulunduğu daireler kuĢatır.
Veda Hutbesindeki maddelerden bazıları Ģunlardır:
Ġnsanların canları, malları ve ırzları kutsaldır.
Kan davaları tamamen kaldırılmıĢtır.
Hiç kimse diğerinden üstün değildir.
Kimseye haksızlık yapmayın, boyun da eğmeyin.
Kimse baĢkasının suçundan dolayı sorumlu
tutulamaz.
MAGNA CARTA (1215)
Magna Carta Liberatum ( Büyük Özgürlük Bildirisi) 1215
yılında Ġngiltere kralı ile soylular arasında imzalanmıĢtır.
Bu belge ile kralın sonsuz yetkilerini sınırlanmıĢtır.
Magna Carta, vatandaĢların hakları ve özgürlükleri
açısından önemli kurallar getirerek, hukukun üstünlüğü
ilkesinin birçok ülkede yerleĢmesini sağladı.
o Kral yasalara uygun olarak verilmiĢ bir hüküm
olmadan kimseyi tutuklayamaz, hapsedemez,
mallarına el koyamaz, sürgüne gönderemez, kötü
muamelede bulunamaz.
KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN'IN KANUNLARI
(1520-1566)
I. Süleyman (Kanunî Sultan Süleyman) Osmanlı Devleti'ne
Yükselme Dönemi'nde hükümdarlık yaptı. Hazırladığı
kanunlarla dünyada ün yapan I. Süleyman'a "Kanunî"
unvanı verildi.
Kanunlarda yer alan maddelerden bazıları Ģunlardır:
Bir kimse bir baĢkasıyla kavga edip birbirinin sakalını
yolsalar, ikisi de kınanır. Zenginse yirmi, fakirse on
akçe alınır. Eğer birbirlerinin yakalarını yırtsalar her
ikisi de cezalandırılır.
Bir kimse adam öldürürse kısas uygulanır (Adamı
öldüren de öldürülür).
Bir yerde kalan kiĢinin malı çalınırsa hırsızı oradakiler
bulmalıdır. Eğer bulamazlar ise o kiĢinin zararını
karĢılamak zorundadırlar.
Temel hak ve hürriyetlerin bazı durumlarda
durdurulduğu görülür. Anayasamızın
15.maddesinde bu durum bazı Ģartlara
bağlanmıĢtır. Bu Ģartlar;
SavaĢ hâli,
Seferberlik hâli,
Sıkıyönetim hâli
Olağanüstü hâldir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 47
FRANSIZ ĠNSAN VE YURTTAġ HAKLARI BĠLDĠRGESĠ
(1789)
1789 yılında Fransa'da çıkan ihtilal sonucunda mutlak
krallıkların yıkılabileceği görüldü. Fransa 28 Ağustos
1789 tarihinde Fransız Ġnsan ve YurttaĢ Hakları
Bildirgesi'ni ilan etti. Demokrasi, Batı uygarlığının
vazgeçilmez unsurlarından biri oldu. EĢitlik, özgürlük,
adalet, anayasal yönetim ve milliyetçilik gibi ilkeler
önce Avrupa'ya sonra da dünyaya yayıldı.
Fransız Ġnsan ve YurttaĢ Hakları Bildirgesi’ndeki
maddelerden bazıları Ģunlardır:
Ġnsanlar özgür ve eĢit değerdedir ve öyle de kalırlar.
Hiç kimse inançlarından dolayı rahatsız edilemez.
DüĢünce ve ifade özgürlüğü garanti altındadır.
Hiç kimse yasaların gösterdiği durumlar dıĢında
suçlanamaz ve tutuklanamaz.
Suçlu olduğu ispat edilene kadar herkes masumdur.
Hak ve özgürlüklerin sınırı yasalardır. Özgürlük bir
baĢkasına zarar vermeden her Ģeyi yapabilme
gücüdür.
KANUN-U ESASĠ (1876)
Osmanlı Devleti'nde 23 Aralık 1876‟de I. MeĢrutiyet ilan
edilerek Türk tarihinin ilk anayasası olan Kanun-u
Esasi kabul edildi. Böylece halk ilk defa padiĢahın
yanında yönetime ortak oldu. Seçme, seçilme ve temsil
hakkını kullandı. KiĢi hakları anayasanın güvencesi
altına alındı.
Kanun-u Esasi'deki maddelerden bazıları Ģunlardır:
o Osmanlı sınırlarındaki herkes kiĢisel hürriyete
sahiptir. Hiç kimse baĢkalarının hürriyetine zarar
veremez.
o Bir kanuna dayalı olmadığı sürece hiç kimseden
vergi alınamaz.
o ĠĢkence ve her türlü eziyet kesinlikle ve tamamen
yasaktır.
o Mahkemeler her türlü müdahaleden uzaktır.
o Kanunda olmayan bir sebepten dolayı kimsenin özel
mülküne zorla girilemez.
ĠNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESĠ (1948)
II. Dünya SavaĢı'nın ardından 24 Ekim 1945 tarihinde
BirleĢmiĢ Milletler kuruldu. BirleĢmiĢ Milletler bünyesinde
kurulan Ġnsan Hakları Komisyonu‟nun çalıĢmaları
sonucunda 10 Aralık 1948 tarihinde Ġnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi kabul edildi. Bu bildirge insan
haklarını uluslararası alanda korumayı amaçlayan önemli
bir belgedir.
Ġnsan Hakları Beyannamesi'ndeki maddelerden
bazıları Ģunlardır:
Her kiĢinin yaĢama hakkı, kanun koruması altındadır.
Hiç kimse iĢkenceye, insanlık dıĢı ya da onur kırıcı
ceza ya da iĢleme uğratılamaz.
Hiç kimse zorla çalıĢtırılamaz ya da zorla çalıĢmaya
bağlı tutulamaz.
Herkesin özgürlük ve güvenlik hakkı vardır.
Herkes özel ve aile yaĢamına, konutuna ve
yazıĢmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
Herkes düĢünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir.
AVRUPA ĠNSAN HAKLARI SÖZLEġMESĠ (1950)
BirleĢmiĢ Milletler Örgütü'nün kurulması ve Ġnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi'nin kabul edilmesinden sonra
demokratik ilkeleri benimseyen Batı Avrupa ülkeleri 5
Mayıs 1949 tarihinde Avrupa Konseyi'ni kurdular. Avrupa
Konseyi insan haklarının korunmasında etkili olan ilk
bölgesel kuruluĢtur.
Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi'ndeki maddelerden
bazıları Ģunlardır:
Bütün insanlar hürriyet, haysiyet ve Ģeref bakımından
eĢittirler.
Herkes ırk, renk, cins, din, dil gibi açılardan herhangi
bir fark gözetmeksizin bu bildirideki hürriyetlerden
yararlanır.
YaĢamak, hürriyet ve kiĢi emniyeti her ferdin
hakkıdır.
Hiç kimse kölelik ya da kulluk altında
bulundurulamaz.
Hiç kimse iĢkenceye, insanlık dıĢı ve haysiyet kırıcı
cezalara tabi tutulamaz.
Kanun önünde herkes eĢittir.
Hiç kimse keyfi olarak tutulamaz, alıkonulamaz ve
sürülemez.
DÜNDEN BUGÜNE TÜRK KADINI
EġĠTLĠĞE DOĞRU
Orta Asya Türk devletlerinde kadının saygın bir
yeri vardı. Kadın ve erkek eĢit haklara sahipti. Aile
tek eĢli evlilik esasına dayanır, çocuklar üzerinde
baba kadar anne de etkili olurdu.
KurtuluĢ SavaĢı'nın kazanılmasından sonra, 1924
yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu ( Öğretim Birliği
Yasası) kabul edilerek eğitimde birlik sağlandı. Bu
yasayla eğitimi sadece dinsel anlayıĢla sürdüren
medreseler kapatıldı. Kız ve erkek öğrenciler aynı
sınıflarda eğitim görmeye baĢladı. Daha sonra
1926 yılında Medeni Kanun yürürlüğe konularak
Türk kadınına yeni haklar sağlandı.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 48
1985 yılında BirleĢmiĢ Milletler Kadınlara KarĢı
Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi SözleĢmesi
Türkiye'de yürürlüğe girdi.
Medeni Kanun'da 2002 yılında yapılan değiĢikliklerle,
Türk kadınının sahip olduğu haklar geniĢletildi. Türk
kadını da Atatürk'ü haklı çıkarttı ve her alanda Türk
erkeğiyle birlikte yerini aldı. Bu kadınlarımızdan
bazıları Ģunlardır:
Ülkemizde seçme ve seçilme hakkı yalnız
erkeklere özgü iken kadınlar Atatürk'ün sayesinde
ilk kez 1930 yılında belediye seçimlerinde oy
kullanma, 1933 yılında muhtarlık seçimlerine
katılma, 1934 yılında da seçme ve seçilme
hakkına kavuĢtu. Bunun sonucu olarak da 1935
yılında yapılan seçimlerde 17 kadın milletvekili
olarak meclise girdi.
Türk kadınları, birçok Avrupa ülkesindeki
kadınlardan daha önce siyasi haklar
kazanmıĢtır.
o Fatma Aliye Osmanlı Devleti'nde ilk kadın
dergilerinden birinin yazarıdır.
o Muazzez Ġlmiye Çığ Cumhuriyetin ilk
arkeologlarındandır.
o Refet Angın ilk kadın tarih öğretmenlerindendir.
o Esma Nayman ilk kadın milletvekillidir.
o Lale Aytaman ilk kadın validir.
o Sabiha Gökçen ilk kadın savaĢ pilotudur.
o Türkan Akyol Ġlk kadın bakandır.
o Tansu Çiller ilk kadın baĢbakandır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 49
HAYATIN ĠÇĠNDEN
Ġçinde insan olan ve topluma ait olan bütün
unsurların incelendiği bilim dalına sosyal bilimler
denir.
Sosyal bilimler hayatımızın her alanında vardır. Ġnsan,
hayatında yaĢadığı değiĢim ve geliĢimleri
anlatabilmek için sosyal bilimlerden yararlanmak
zorundadır.
SOSYAL BĠLĠMLERĠN BAġLICALARI
TARĠH: Toplumu etkileyen hareketlerden doğan olayları,
zaman ve yer göstererek anlatan, bu olaylar arasındaki
iliĢki ve bağlantıları ortaya koyan bilim dalıdır.
Tarih bilimi, geçmiĢte yaĢayan toplumlar hakkında bilgi
verir. GeçmiĢte yaĢanmıĢ olaylardan ders alarak
bunlardan yararlanmamıza katkı sağlar.
SOSYOLOJĠ: Bir toplumun örfünü, âdetini, yaĢam
biçimlerini, toplumsal olay ve kurumlarını inceleyen bilim
dalıdır. Sosyoloji, törelerimizi, inanıĢ ve düĢüncelerimizi
kısaca kültürümüzü incelemektedir.
Sosyoloji ile uğraĢan bilim insanlarına ise sosyolog
denir.
COĞRAFYA: Ġnsanın içinde yaĢadığı çevrenin doğal
özelliklerini, insan ile doğal çevre etkileĢimini konu
edinen sosyal bilim dalıdır. Coğrafyanın konusu
yeryüzüdür.
FELSEFE: Varlığın ve bilginin kaynağını bilimsel olarak
araĢtıran bir bilim dalıdır. Günümüzde bilim dallarının
ortaya çıkmasında ve geliĢmesinde felsefenin önemi
büyüktür.
ANTROPOLOJĠ: Kazılar sonucunda ortaya çıkarılan insan
iskeletlerini inceleyerek insan ırklarını sınıflandıran bir
bilim dalıdır. Eskiden yaĢamıĢ ırkların ve toplumların
kültürel özelliklerini benzer ve farklı yönlerini
öğrenmemize katkı sağlar.
ARKEOLOJĠ: GeçmiĢte yaĢamıĢ insan topluluklarına ait
kalıntı ve eserleri kazı yaparak ortaya çıkaran ve
inceleyen bilim dalıdır.
HUKUK: Toplumsal iliĢkileri düzenleyen, devletin
yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütününü inceleyen
bir bilim dalıdır.
EKONOMĠ: Ġnsanların yaĢamak için üretim yapma ve
üretimi bölüĢme biçimlerini inceleyen bir bilim dalıdır.
GELECEKTEKĠ YAġAM
TEKNOLOJĠNĠN GELĠġMESĠ
Ġnsanoğlu, doğumundan itibaren sürekli doğayla
mücadele halinde olmuĢtur. Bu nedenle insanlar
sürekli olarak doğayı kontrol altına almak ve doğaya
hükmetmek için çalıĢmalar yapmıĢtır.
Ġnsanlığın, sürekli geliĢim ve değiĢim içerisinde
olması her geçen gün doğa karĢısında insanların
üstünlüğünü artırmaktadır.
Ġnsanların, doğada bulunan maddeleri kendi iĢlerine
yarar hâle getirebilmek ve yeni maddeler bulmak
için kullandıkları farklı yöntemleri de içine alan
tekniklerin tümüne teknoloji denir.
Teknolojinin ilerlemesi 18. yüzyılda sanayileĢme
faaliyetleri ile gerçekleĢti. Teknolojik ilerleme ve
bilim alanında meydana gelen geliĢmeler
günümüzde bütün hızıyla devam etmektedir.
Teknoloji ve bilimin bu hızla ilerlemesi insan - doğa
mücadelesinde, insanların daha avantajlı olmasını
sağlamaktadır.
Son yıllarda bilim ve teknoloji alanında yaĢanan
geliĢmeler ve bu geliĢmelerin gelecekteki insan
yaĢamı üzerine etkilerinden bazıları Ģunlardır:
Tıp alanında: Gelecekte mikroskobik robotlar
vücudun dolaĢım sistemine girerek hücre
seviyesinde onarım yapıp hastalıkları
iyileĢtirebilecektir. Nano algılayıcılar insan
vücudundaki hastalıkları çok önceden saptayarak
etkin tedavi olanağı sağlamaktadır.
SOSYAL BĠLGĠLER 6
ÜNĠTE 7 – ELEKTRONĠK YÜZYIL
Sosyal bilimler; tarih, coğrafya felsefe, psikoloji,
sosyoloji, arkeoloji, antropoloji, ekonomi ve
siyaset gibi birçok bilim dalını içine alan geniĢ bir
bilimdir.
NANO TEKNOLOJĠ: Mini teknoloji olarak da bilinir.
Nano teknoloji, maddenin atomik ve moleküler yani en
küçük seviyede kontrol edilmesidir. Nano teknoloji,
gözle göremediğimiz kadar küçük mikro cisimleri
incelemektedir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 50
Sanayi alanında; tekstil, boya, kimya, su arıtma,
mutfak malzemeleri, otomotiv, elektronik bilgisayar
alanında kullanılabilmektedir.
Nano teknolojinin Yararları
Enerji kaynaklarından tasarruf sağlanarak enerji
maliyeti düĢer.
Maliyet azalır, üretim artar.
Üretim süresi kısalır, zaman ve maliyet kaybı önlenir.
Ürünün kalitesi artar.
Ġnsanların yaĢam kalitesi ve artar.
Milli gelir artar.
ĠLETĠġĠM TEKNOLOJĠSĠ
o Elektrikli telgrafın 19. yüzyılda icadıyla iletiĢim çağı
baĢlamıĢtır. Ġlk uyduların uzaya fırlatılıĢı ve elektronik
alanda sağlanan geliĢmeler iletiĢim teknolojilerinin
geliĢiminde önemli adımlar olmuĢtur.
o Televizyon sayesinde dünyada meydana gelen
olaylar evlere taĢınabilmektedir. Faks, televizyon,
görüntülü telefon, optik diskler, bilgisayar,
internet ağı gibi iletiĢim araçlarıyla dünyanın her
yerine kısa sürede bilgiler aktarabilmektedir. Türkiye,
iletiĢim teknolojilerini kullanan bir ülkedir.
o Graham Bell tarafından 1876 yılında telefon icat
edilmiĢtir, günümüzde ise görüntülü ve kamera
kaydı yapabilen telefonlar yaygınlaĢmıĢtır.
o Günümüzdeki en hızlı iletiĢim aracı internettir.
Ġnternet dünya çapındaki devlet kurumlarını ve
bireylerini birbirine bağlayan, sürekli büyüyen ve
yaygınlaĢan bir iletiĢim ağıdır.
o Ülkemiz dünyanın pek çok ülkesiyle haberleĢmemizi
sağlayan Türksat uyduları gibi uydu ve yer
istasyonlarına sahiptir.
ULAġIM TEKNOLOJĠLERĠ
20. yüzyılda ulaĢım alanındaki geliĢmeler son derece
hız kazanmıĢtır. Bu geliĢmeler 21. yüzyılda da aynı
hızla devam etmektedir. Kara, deniz, demir ve hava
yolu ulaĢımı günlük hayatı oldukça
kolaylaĢtırmıĢtır.
Son yıllarda kullanılan metrolar kent içi ulaĢımı
büyük ölçüde rahatlatmaktadır. Demir yolu
araçlarının modernleĢmesi demir yollarına olan ilgiyi
artırmıĢtır. Özellikle son dönemlerde çok hızlı
gidebilen trenler yapılmıĢtır. Japonya ve Avrupa'da
saatte 300 - 500 km hızla hareket eden trenler sefere
konulmuĢtur. Ülkemizde de yüksek hızlı tren
seferli baĢlamıĢtır.
Deniz yoluyla yük ve yolcu taĢımacılığının ucuz
olması deniz yoluna olan talebi artırmaktadır. Deniz
otobüslerinin faaliyet göstermesiyle Ģehirlerarası
ulaĢım da kolaylaĢmıĢtır.
II. Dünya SavaĢı'ndan sonra havacılık sektöründe de
hızlı geliĢmeler kaydedilmiĢtir.
ARTIK KĠMSE KAYBOLMAYACAK
GPS (Küresel Konumlandırma Sistemi)
GPS (Küresel Konumlandırma Sistemi) dünya
üzerindeki kesin yerimizi belirlemek için kullanılır.
Konum belirlemek için son yıllarda yapılan en önemli
keĢiftir.
Amerika Savunma Bakanlığının denetiminde ve
kontrolünde olan sistem 24 adet uydudan
oluĢmaktadır.
GPS'nin Kullanım Alanları ġunlardır:
1. Tam olarak tanınmayan herhangi bir Ģehir veya
arazide kaybolmamak için kullanılır.
2. Mühendislik, kadastro, maden, deniz haritaları
üzerinde herhangi bir nokta veya bölgeyi bulmak
için kullanılır.
3. Liman veya morinadan çıkıĢ otomatik olarak cihazda
kaydedilir. Bu kayıt ile geri dönüĢ kolay olur.
4. Gidilecek noktanın ne kadar mesafede olduğu ve hız
bilgileri öğrenilir.
5. Doğa gezilerinde kaza durumunda yer tespitinde
kullanılır.
6. Maden sahası, arsa yanan orman alanı, kaçak
yapılaĢma tespiti ile haritada olmayan yolların
ölçümü yapılır.
NÜKLEER ENERJĠ
Nükleer enerjinin diğer adı atom enerjisidir.
Maddenin en küçük birimi olan atomun
parçalanması veya birleĢtirilmesi ile ortaya çıkan
enerjidir. Bu enerjinin ana maddesi uranyum ve
toryumdur. Ancak günümüzde bu enerji üretimi
sadece uranyumdan faydalanarak yapılmaktadır.
Alternatif bir enerji kaynağı olarak düĢünülen
nükleer enerji ile dünyanın ilk tanıĢması 1945 yılında
Japonya'nın HiroĢima ve Nagazaki kentlerine ABD
tarafından atılan atom bombaları ile oldu. Bu
durum nükleer enerjinin silah olarak kullanıldığında
olumsuz sonuçlara yol açtığını gösterdi.
Nükleer enerjinin daha çok barıĢçıl amaçlarla ve
insanlığın yararına kullanılmasını sağlamak için
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu kuruldu.
Türkiye‟nin nükleer enerjiden faydalanmasını
sağlamak için Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK
) kurulmuĢtur. Türkiye‟de Mersin (Akkuyu) ve
Sinop‟ta nükleer santral kurulması için çalıĢmalar
sürmektedir.
Bluetooth( Blutut) : Kablosuz bağlantı sağlayan
çok önemli bir teknolojik geliĢmedir. Bu sayede
bilgisayar, cep telefonu, yazıcı, kamera ve çeĢitli
ev aletlerinin birbiriyle iliĢkisi kablosuz ortamda
sağlanabiliyor.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 51
NÜKLEER ENERJĠNĠN OLUMSUZ ETKĠLERĠ
Nükleer enerji elde edilirken çevreye yayılan gaz ve
sıvı hâldeki atıklar çevreye zarar verir. Bu atıkların
su, hava veya toprağa karıĢması insan yaĢamını
olumsuz yönde etkiler.
Nükleer kazalarda radyasyon tehlikesi ortaya çıkar.
Nükleer santrallerin kurulması, atıklarının
depolanması oldukça pahalı bir iĢtir.
Dünyadaki enerji kaynakları kısıtlıdır ve farklı enerji
kaynaklarına ihtiyaç duyulmaktadır.
Nükleer enerjiyi kullanacak olan ülkelerin çok dikkatli
olması ve atıkların depolanması konusunda çok titiz
davranmaları gerekmektedir. Bir gaz sızıntısı
çevreye çok büyük zararlar verebilmektedir. Yakın
dönemde meydana gelen Çernobil kazasının yol
açtığı (kanser, deri hastalığı) olumsuzlukların izleri
hâlâ devam etmektedir.
UZAY TEKNOLOJĠSĠ
Ġnsanlar ilk çağlardan beri bu gök cisimlerine
ulaĢmayı düĢündü ve bu konuda çalıĢmalar yaptı.
Uçakların kullanılmaya baĢlaması ile bu düĢüncenin
gerçek olması için ilk adım atılmıĢ oldu.
Alman, Rus ve Amerikalı bilim adamları uzay
çalıĢmaları için roket geliĢtirme yarıĢına girdiler. 1957
yılında Sputnik adlı uzay aracı Ruslar tarafından
Dünya yörüngesine yerleĢtirildi ve böylece uzay çağı
baĢlamıĢ oldu. 1958 yılında Amerikalı bilim
adamlarınca uzay çalıĢmaları için kademeli roketler
geliĢtirildi.
Bu çalıĢmalar sonucunda 21 Temmuz 1969
tarihinde Ay'a ayak basıldı.
Uzayın keĢfedilmesi ile insan hayatında önemli
değiĢiklikler oldu. Bunlar:
1- Uzay bilimi olan astronomi, gözlemlere dayalı
olmaktan çıkıp deneysel bir bilim hâline geldi.
2- Gök cisimleri ve gezegenler hakkında bilgiler arttı.
3- Dünya'nın gerçek boyutları ölçüldü.
4- ĠletiĢim ve ulaĢım teknolojileri geliĢti.
SAĞLIK ĠÇĠN DAYANIġMA
Doku ve Organ BağıĢı: Görevini yapamayacak duruma
gelen doku ve organın yerine sağlıklı olan doku ve
organın nakledilmesine doku ve organ nakli denir.
Nakli yapılabilen organlar; böbrek, karaciğer, akciğer,
pankreas, kalp ve bağırsaktır. Bunun yanında gözün
saydam tabakası olan kornea, kemik iliği, pankreasın
insulin salgılayan hücreleri de nakledilebilmektedir.
Diyanet iĢleri BaĢkanlığı Din iĢleri Yüksek Kurulu,
organ bağıĢını insanın insana yapabileceği en büyük
yardım olarak tanımlamıĢtır.
Bir gün bizim de organa ihtiyacımız olabileceği
düĢünülerek organ bağıĢı konusunda daha duyarlı
olmamız gerekir.
Kan BağıĢı ve Önemi: Kan, çok önemli fonksiyonları
nedeniyle doku olarak kabul edilmektedir. Kan bağıĢı,
tedavide çok önemlidir.
Kan yapay olarak üretilemez ve kanın tek kaynağı
insandır.
Hemen hemen tüm ameliyatlarda ve pek çok
hastalıkta kan nakline ihtiyaç vardır.
Ülkemizde kan bağıĢı yeterli düzeyde değildir.
Türkiye'de kan bağıĢının yeterli düzeyde
olmamasının en önemli nedeni bilgi eksikliği ve
insanları bu konuda yanlıĢ bilgilendirmedir.
Hastaların sağlıklarına kavuĢabilmesi için sağlıklı
vatandaĢların kan bağıĢında bulunması gerekir. Kan
bağıĢında bulunmak hayat kurtarır. Toplumdaki
dayanıĢmayı güçlendirir.
BulaĢıcı Hastalıklar: Hastalık yapıcı ve herhangi bir
yoldan insana geçme özelliğindeki çok küçük organizma
ve parazitlerin vücuda girmesiyle oluĢur.
BulaĢıcı hastalıklar insana; insan, hayvan ya da
toprak aracılığıyla bulaĢabilir. Birçok kiĢinin
ölümüne veya sakat kalmasına sebep olan
hastalıklar toplum açısından önemlidir.
BulaĢıcı hastalıklardan bazıları; hepatit, difteri,
kolera, menenjit, tifüs, tüberküloz, çiçek, kızamık,
tifo, suçiçeği, dizanteridir.
AĢı, bulaĢıcı hastalıklardan korunmak için en
etkin yoldur. Penisilin ve benzeri antibiyotikler
bakterilere karĢı etkili olmaktadır.
Verem, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, boğmaca,
hepatit B, grip, tetanoz vs difteri gibi bulaĢıcı
hastalıkların aĢıları vardır.
Salgın Hastalık: BulaĢıcı bir hastalığın bir yörede, bir
ülkede veya bütün dünyada ortaya çıktıktan sonra, hızla
yayılması ve birçok insanı aynı anda etkilemesidir.
Örneğin; kuĢ gribi, domuz gribi vb.
EMEĞE SAYGI
Türkiye'de baĢkasına ait eserlerin alınmaması ve
izinsiz kullanılmaması için Patent ve telif hakları
çıkarılmıĢtır.
BULUġ: Mevcut bilgilerden yararlanılarak daha önce
bilinmeyen yeni bilgilere ulaĢmaya buluĢ denir. Yeni
ürünler ortaya çıkarmak oldukça zordur. Bu nedenle
baĢkasına ait herhangi bir ürünü yasadıĢı yollarla
kullanmak ve çoğaltmak yasaktır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 52
Ülkemizde özgün çalıĢmalar yapan insanların haklarını
korumak amacıyla Türk Patent Enstitüsü kurulmuĢtur.
Türk Patent Enstitüsünün Görevleri
1- Bir ürünün patent haklarının tescili ve bu hakların
korunması ile ilgili iĢlemleri yapmak
2- YurtdıĢındaki benzer kuruluĢlarla iĢbirliği yapma
3- Patent hakları konusunda yurt içindeki kiĢi ve
kuruluĢları bilgilendirmek
4- Lisans iĢlemlerinde arabuluculuk yapmak
Patent Tescili Ġçin Gerekli ġartlar Nelerdir?
Yenilik sağlaması,
Tekniğin bilinen durumunun aĢılması,
Sanayi alanında uygulanmasıdır.
o Telif hakkına sahip olan kiĢi eserine maddi ve manevi
olarak zarar gelmemesi için gereken bütün haklara
sahiptir.
o Telif hakkı, eserin sahibine eseriyle ilgili bazı
kullanımları kontrol etme hakkı verir. Bunlar eserin
çoğaltılması, kayda alınması, radyo ve televizyonda
yayınlanmasını ve baĢka dillere çevirilerinin
yapılmasını içermektedir
o Ülkemizde ilk olarak 1951 yılında kabul edilen "Fikir
ve Sanat Eserleri Kanunu" ile telif hakları koruma
altına alınmıĢtır. Bunlar baĢlıca;
1. Eser sahibinin haklarının korunması
2. Kamunun eserden faydalanmasının sağlanması
3. Eser hakları ile ilgili süre
4. Eserle ilgili yasal ve toplumsal yaptırımdır.
KORSANA HAYIR
Ülkemizde korsan yayınların önüne geçebilmek için bazı
yasalar hazırlanmıĢtır.
Hepimiz üretici olarak telif ve patent hakkı saklı olan
ürünleri almalı ve kullanmalıyız.
Bir eserin üzerine yapıĢtırılmıĢ devletçe vergisinin
kesildiğini gösteren etikete bandrol denir.
Piyasada, en fazla CD, kaset, kitap, bilgisayar yazılım
programları gibi ürünlerin korsanları vardır.
Üzerinde bandrol olan ürünler o üründen devletçe belli
bir vergi alındığını göstermektedir.
ATATÜRK’ÜN BĠLĠM VE TEKNOLOJĠYE VERDĠĞĠ
ÖNEM
Atatürk yaĢamı boyunca, akılcılık ve bilime çok
önem vermiĢtir. Asker ve devlet adamı kiĢiliğinin
yanında bilime katkı sağlayan çalıĢmaları da vardır.
Atatürk'ün "Geometri" kitabı matematik dünyasına
bazı yenilikler getirmiĢtir.
Atatürk, kalkınmasının temelinde bilim ve
teknolojinin olduğunu bilmekteydi. Bu amaçla
araĢtırma enstitülerinin kurulması gerektiğini
düĢünerek bu faaliyetlere hız kazanmıĢtır.
Bu amaçla;
Ankara'da Veteriner Kontrol ve AraĢtırma
Enstitüsü (1921)
Adana'da Pamuk AraĢtırma Enstitüsü (1924)
Rize'de Çay AraĢtırma Enstitüsü
Ankara'da Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü
(1929)
EskiĢehir'de Tarımsal AraĢtırma Enstitüsü
(1926)'nün kurulmasına öncülük etmiĢtir.
Atatürk‟ün isteğiyle havacılığın geliĢmesi için Türk
Tayyare Cemiyeti ( Türk Hava Kurumu)
kurulmuĢtur.
1933‟te Ġstanbul Üniversitesini kurdurmuĢtur.
1935‟te Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesini
kurdurmuĢtur.
Ayrıca Atatürk'ün emri ile Maden Tetkik Arama
Enstitüsü (MTA) ve tarım ve sanayi sayımı yapan
istatistik Umum Müdürlüğü kurulmuĢtur. Bu
çalıĢmalar Atatürk'ün bilime ve teknolojiye verdiği
önemi ortaya koymaktadır.
PATENT: Bir buluĢun veya o buluĢu uygulama
alanında kullanım hakkının bir kimseye ait olduğunu
gösteren belgeye patent denir.
TELĠF HAKKI: Telif hakkı, bir düĢünce veya sanat
eserini oluĢturan kiĢinin bu eser üzerindeki haklarının
tümüdür.
KORSAN ESER: Çoğaltımı yasal yollarla yapılmayan
ve piyasaya bandrolsüz sunulan eserlere korsan eser
muamelesi yapılır.
BANDROL (DENETĠM PULU): Kaset, Kitap, Cd, Vcd,
Dvd, gibi süresiz yayınlarda telif ödemelerini ve
eserlerin tescillerini kontrol altına almak için Kültür ve
Turizm Bakanlığı tarafından verilen baskılı minik
etikete verilen addır.