balıkesir Üniversitesi merkez kütüphane bülteni
DESCRIPTION
BAÜ Merkez Kütüphane Bülteni yılda 4 kere yayımlanırTRANSCRIPT
Balıkesir Üniversitesi Merkez Kütüphane
Kütüphane Bülteni Yıl : 8 Sayı : 3 Temmuz : 2011
İÇİNDEKİLER
Türkiye’nin Okuma Kültürü Haritası 04
Beşir Ayvazoğlu: Edebiyat Müze Kütüphaneleri 16
Dünya Rekoru 18
Kütüphanenin Yerini IPad Odaları alıyor 10
Kanat Atkaya:Kitabı Oku, Tableti Yut! 11
E-Kitaplar Basılı Kitapları Geride Bıraktı 14
Google Dev Bir Kitap Arşivi Oluşturacak 16
İlber Ortaylı:Kütüphaneci Dostlarıma.. 18
Geleceğin Robot Kütüphanesi 22
Evliya Çelebi’den Sırlar 23
Sanal Uyuşturucuya Dikkat 25
Kitap Tanıtımı 27
Film Tanıtımı 29
Bizden Haberler 30
'Türkiye'nin Okuma Kültürü Haritası'nın sonuçlarına göre;
Türkiye'de yılda ortalama 7.2 kitap okunuyor. Kitap seçimi rastgele
yapılıyor. Güneydoğu bölgesinde 'psikoloji' temalı kitaplar tercih
edilirken, Ġstanbul'da yaĢayanlar 'aĢk' kitaplarını tercih ediyor.
Sayfa 4 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
TÜRKĠYE’NĠN OKUMA KÜLTÜRÜ HARĠTASI
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü
tarafından hazırlanan ''Türkiye'nin Okuma Kültürü Haritası'' sonuçları açıklandı.
Türk halkının kitap okumayla ilgili alıĢkanlıklarına iliĢkin pek çok verinin ortaya
çıktığı araĢtırma, Türkiye'deki okur profili ve eğilimleri, bilgiye eriĢimde dolaylı veya
dolaysız karĢılaĢılan sorunların giderilmesine iliĢkin çözüm yollarının saptanması, ilgili
kurum ve kiĢilere önerilerde bulunulması, toplumdaki kütüphane algısının belirlenmesi
amacıyla hazırlandı.
KĠTAP SEÇĠMĠ RASTGELE
AraĢtırma bulgularına dayanarak Türkiye'de kitap seçimi rastgele yapılıyor ve
düzensiz okuma yapılıyor. Yüzde 45.5'lik bir kesim rastgele kitap seçtiğini ve düzensiz
okuduğunu belirtiyor.
En çok okunan basılı materyal kitap olurken, bunu yüzde 34,45 ile gazete izliyor.
Türkiye'de her 4 kiĢiden birinin kitap okuma alıĢkanlığı varken yüzde 31,32'lik bir
dilim hiç kitap okumadığını söylüyor. Yüzde 43,91'lik bir bölüm ise 1-10 kitap okuyan
kategorisinde yer alıyor.
EN ÇOK EDEBĠYAT KONULU KĠTAPLAR OKUNUYOR
Sonuçlarda ortaya çıkan bir diğer önemli bulgu da Türk halkının en çok edebiyat
konulu kitapları okuduğunu gösteriyor. AraĢtırmaya katılanların yüzde 19,5'i edebiyat,
yüzde 18,3'ü din, yüzde 16,2'si ise eğitim konulu kitaplar okuduğunu belirtiyor. Tür
olarak bakıldığında da Türk halkının büyük bir bölümünün romanı tercih ettiği
görülüyor. Yüzde 33,7'lik bir oranla roman türü ilk sırada, yüzde 27,1 ile öykü ikinci
sırada yer alıyor.
Sayfa 5 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
GÜNEYDOĞU ''PSĠKOLOJĠ'' TEMALI KĠTAPLARI TERCĠH EDĠYOR
AraĢtırma sonuçlarına göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan Mardin,
Batman, ġırnak ve Siirt'te en çok psikoloji temalı kitaplar tercih ediliyor. Ağırlıklı
genel ortalamaya bakıldığında yüzde 11,4'lük bir kesim de bu temalı kitapları
okuduğunu söylüyor. Harita olarak hazırlanan sonuçlara bakıldığında da Türk halkının
büyük bir bölümünün ''Macera'' temalı kitapları okuduğu görülüyor. Ağırlıklı genel
ortalama da da ''Macera'' temalı kitaplar yüzde 21,9 ile ilk sırada yer alıyor.
AraĢtırmaya göre Türk halkı boĢ zamanlarında televizyon izlemeyi ya da ailesiyle
vakit geçirmeyi tercih ediyor.Düzenli takip edilen bir yazar yok.
Yazının tamamı ve ilgili veriler için:
http://www.kygm.gov.tr/dosya/1-279655/h/yonetici-ozeti.pdf
Bekir Ayvazoğlu yazısında dünyadan ve Türkiye’den örnekler
vererek edebiyat müze kütüphanelerini anlatıyor.
Sayfa 6 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
EDEBİYAT MÜZE KÜTÜPHANELERİ
Ahmet Haşim, 1932 yılında tedavi maksadıyla gittiği
Frankfurt'ta Goethe'nin evini de ziyaret etmiş, dönüşte
yazdığı "Faust'un Mürekkep Lekeleri" başlıklı yazısında, bu
evin sahibinin ölümünden yüz yıl sonra ziyaretçilerle dolup
taşmasından duyduğu hayreti dile getirmişti.
Ben de aynı hayreti tam on yıl önce gittiğim Kazan'da Tukay Müzesi'ni gezerken
yaşadım. Abdullah Tukay'ın özel eşyaları, kitapları yazdığı gazete ve dergiler özenle
sergilendiği gibi, özel düzenlemeler ve büyütülmüş fotoğraflarla hayatı anlatılıyor,
yaşadığı şehirler ve mekânlar tanıtılıyordu. Müze müdürünün onu anlatırken nasıl
heyecanlandığını görmeliydiniz. Aynı şair için çocukluğunu ve ilk gençliğini yaşadığı
Kırlay ve Cayık'ta da müzeler varmış. Yirmi yedi yaşında hayata veda etmiş bir şair
için üç müze... İnanılacak gibi değildi.
Tukay Müzesi'ni gezerken Mehmed Âkif'i ve Taceddin Dergâhı'nı düşünmüştüm.
Ankara'da, 1970'lerin sonlarında genç yazarlar olarak Türkiye Yazarlar Birliği'ni
kurduğumuz günlerde, ilk kararlarımızdan biri, her yıl 12 Mart'ta Taceddin Dergâhı'nı
ziyaret etmekti. O yıllarda güya Mehmed Âkif Müzesi'ne dönüştürülen bu dergâhı
ziyaret etmek için Hacettepe Üniversitesi'ne başvurmak gerekiyordu. İzin çıkacak,
ziyaret günü şairin eşyalarını (tüfeği, kitapları vb.) sırtlayıp getiren görevli, "Bu
ziyaret de nereden çıktı? Çabuk işinizi bitirin de çekip gidin kardeşim!" diyen asık bir
suratla tepenize dikilecek, sonra hepsini geri götürecekti. Bu acayip müzede görevli
kimse yoktu.
Şimdi, duyduğuma göre, adamakıllı restore edilen Taceddin Dergâhı, Mehmed Akif
Edebiyat Müze Kütüphanesi adıyla hizmet veriyormuş. Çok merak ettim; ilk fırsatta
Ankara'ya gidip nasıl bir müze yapıldığını görmek istiyorum.
Sayfa 7 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu yıl "Edebiyat Müze Kütüphaneleri" adını taşıyan
büyük bir projeyi hayata geçirdi. Yetkililerden aldığım bilgiye göre, Adana'nın Seyhan
ilçesinde düzenlenen Karacaoğlan Edebiyat Müze Kütüphanesi 27 Mart'ta,
Diyarbakır'daki Ahmet Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi de 1 Haziran'da hizmete
açılmış. Aslında Seyhan'dakine Yaşar Kemal'in ismi verilecekmiş; fakat değerli romancı
bu teklifi reddederek Karacaoğlan ismini tavsiye etmiş. Ahmet Arif adına açılan müze
kütüphane de Cahit Sıtkı müze evinin hemen yanındaymış; eski, büyük bir Diyarbakır
konağında... Ve bir müjde: Erzurum'da Erzurumlu Emrah, İzmir'de Attila İlhan,
Trabzon'da Bedri Rahmi Eyüboğlu, İstanbul'da da Ahmet Hamdi Tanpınar adına
düzenlenen edebiyat müze kütüphaneleri yakında açılıyor.
Bakanlık yetkililerinin söylediğine göre, yöre insanlarının edebî ve kültürel ortamlar
yaratabilecekleri, çaylarını, kahvelerini yudumlayarak sohbet edebilecekleri, edebî
toplantılar düzenleyebilecekleri bu mekânlar, aynı zamanda birer edebiyat kahvesi
olarak tasarlanmış. Yazar ve şairler, buralarda okuyucularıyla buluşarak kitaplarını
imzalayabilecek, üniversitelerin edebiyat bölümlerinde ders veren öğretim üyeleri bazı
derslerini isterlerse buralarda verebilecekler.
Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi için seçilen mekân, yakın zamanlara kadar
Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü tarafından kullanılan Alay Köşkü... Osmanlı
padişahlarının, Devlet-i Aliyye'nin gücünü ve zenginliğini dosta düşmana göstermek
amacıyla düzenlenen muhteşem alayları seyrettikleri bu köşk, Cumhuriyet'in ilk
yıllarında Güzel Sanatlar Birliği'nin merkez binası olarak kullanılmış, bu birliğin
edebiyat şubesi de faaliyetlerini burada yürütmüştü.
Kültürümüze, sanat ve edebiyatımıza ciddi katkılarda bulunmuş şair ve yazarların
unutulmaması için yaşadıkları mekânları koruma altına almak yahut onların adlarını
taşıyan müzeler açarak kütüphane ve arşivlerinin dağılmasını önlemek, daha açık bir
ifadeyle, bıraktıkları manevi mirası gelecek nesillere aktarmak ailelerine ve tabii daha
çok da devlete düşen bir görevdir.
Edebiyat Müze Kütüphaneleri bu bakımdan önemli projedir. Başarılı olunmasını
bütün kalbimle temenni ediyorum.
Kaynak: Zaman Gazetesi
Malatya Valiliği, Ġl Milli Eğitim Müdürlüğü ve NT Mağazaları iĢbirliği
ile Malatya Ġnönü Stadı’nda yapılan denemede, aynı anda aynı yerde aynı
kitabı okuyan en kalabalık topluluk dünya rekoru 22 bin kitapseverin
katılımıyla Victor Hugo’nun ünlü Sefiller Romanı okunarak kırıldı.
Sayfa 8 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
SEFĠLLER ĠLE DÜNYA REKORU
Ġlki geçen yıl 15 bin 440 kiĢiyle Mersin’de gerçekleĢtirilen 'Aynı yerde ve aynı
anda Dünya Kitap Okuma Rekoru' etkinliği bu yıl Guines Rekorlar Kitabı yetkililerinden
gelen istek doğrultusunda Malatya’da 'Aynı yerde aynı anda ve aynı kitabı okuma'
rekoru olarak Guinnes Rekorları Kitabı'na girecek
"BU BĠR GÖSTERĠ DEĞĠL"
Her yaĢtan Malatyalı kitapseverlerin büyük ilgi gösterdiği rekor denemesine ev
sahipliği yapan Malatya Valisi Ulvi Saran okumaya verdikleri değer ve rekor
denemesine verdikleri destekten dolayı Malatyalılar'a teĢekkür ederek, Ģöyle dedi:
"Bugün muazzam bir olaya, tarihi ana tanıklık ediyoruz. Bu çok sayıda insanın 1
kereye mahsus bir araya gelerek gerçekleĢtirdiği gösteri değildir. Biz bu proje ile iki
konuda önemli mesajlar vermek istedik."
Sayfa 9 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
Rekor denemesi koordinatörlüğünü yapan NT Mağazaları Genel Müdürü ġeref
Zekai Kolak'a Türkiye’de kitap okuma bilincinin baĢta çocuklarda olmak üzere artırmak
için kampanyalara imza attıklarını "Malatya ve Malatyalılar öyle bir etkinlikte
bulunuyor ki gelecek nesiller ve bugünü hiç unutmayacak" dedi.
REKOR NOTER HUZURUNDA KIRILDI
Kapıları saat 09.00'da açılan Malatya Ġnönü Stadı’na gelen kitapseverlere stadyum
dıĢında noter huzurunda bilet dağıtılarak, giriĢte bu biletleri, denemeye kaç kiĢinin
katıldığını belirlemek için, hazırlanan sandıklara atmaları sağlandı. Etkinlikten sonra
noter tarafından sayılacak bu biletlerle Guinnes Rekorunu kıran katılımcıların net sayısı
elde edilerek açıklanacak.
Malatya 2'nci Noteri Zeynel Abidin Beyazgül rekor denemesi ile ilgili kriterleri
katılımcılara okuyarak açıkladı. Saat 11.22’de baĢlayan ‘Aynı Yerde Aynı Anda Aynı
Kitabı Okuyan En Çok KiĢi Dünya Rekoru’ denemesi katılımcıların Victor Hugo’nun ünlü
romanı Sefiller’den ‘Garip Bir Yolcu’ adlı bölümü sunucu eĢliğinde hep bir ağızdan
yüksek sesle okuyarak rekor denemesini gerçekleĢtirdi.
Rekor denemesi sonrasında katılımcılardan isteyenler çıkıĢta yanlarında getirdikleri
kitapları ihtiyacı olan okullara ve kütüphanelere verilmek üzere valiliğe bağıĢladı.
Kaynak: Radikal Gazetesi
İngiltere‟deki Wellington Üniversitesi, „tablet‟ okuma salonları
oluşturmak için kütüphanesindeki kitapların yüzde 80‟ini Afrika‟daki
çocuklara gönderiyor...
Sayfa 10 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
KÜTÜPHANENİN YERİNİ IPAD ODALARI ALIYOR
YETENEK MERKEZİ OLACAK
Wellington Üniversitesi rektörlüğüne seçildiği günden beri
öğrencilerin “düşünmesini ve tartışmasını” sağlayacak birçok
değişikliğe imza atan Anthony Seldon şimdi de okulun
kütüphanesini bir “yetenek merkezi”ne dönüştürüyor. 1859
yılında üniversite kurulduğundan beri neredeyse hiç değişiklik
yapılmayan kütüphanede işe önce kitapların yüzde 80‟i atılarak başlanacak. 2 milyon
sterlinlik (5 milyon TL) projede daha sonra klasik kütüphane masa ve sandalyelerine
veda edilerek, yerlerine rahat turuncu koltuklar alınacak. İçerisinde bir kafenin de
bulunacağı kütüphaneye ayrıca öğrencilerin “çoklu zekâ” gelişimlerine yardımcı olacak
odalar inşa edilecek. Bu odalarda öğrencilerin tartışarak, sorunlarına çözüm arayarak
ve okuyarak mantıksal, dilsel, kültürel, fiziksel, sosyal, kişisel, ahlaksal ve ruhsal
gelişimlerine katkıda bulunmaları amaçlanıyor.
PROJEYE KARŞI ÇIKANLAR DA VAR
Kütüphaneye Feng Shui felsefesine göre düzenlenmiş havuzlu bir de bahçe inşa
etmeyi düşünen Seldon, “Bizim buradaki amacımız sadece çalışan değil aynı zamanda
daha dengeli, dikkatli ve düşünceli vatandaşlar yaratmak” diyor. Daha önce bir benzeri
Standford Üniversitesi‟nin mühendislik kütüphanesinde “elektronik kütüphaneye” yer
açmak için 70 bin kitabın atılmasıyla gerçekleştirilen bu projeyi destekleyenler kadar
karşı çıkanlar da var. İngiltere Okul Kütüphanesi Derneği başkanı Tricvia Adams, “Bazı
öğrenciler için elektronik aletler çok iyi olabilir ama diğerleri kitaplarını elektronik
aletlerini götüremeyecekleri yerlerde okumak isteyeceklerdir” diye konuştu.
Kaynak:Milliyet Gazetesi
Gazeteci Kanat Atkaya‟nın, 47. Kütüphane Haftası‟nda
yayımlanan esprili yazısı….
Sayfa 11 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
KİTABI OKU, TABLETİ YUT…
Tablet bilgisayardan kitap okuma işinde hayli
faal insanlar var etrafımda. Becerebilen buyursun
okusun. Tavrım “Ben almayayım; alana engel
olmayayım” şeklinde özetlenebilir
Kitapla ilişkimi kâğıt üzerinden sürdürürüm. Bir süre önce çevresi „ayped'li bir
grup insan tarafından sarılmış, tutsak vaziyetteyken konu yine açıldı.
- Çok rahat, her yere götürebiliyorsun.
Kitabı taşıyamıyor musun yani?
- Kitabı unutursun ama bu hep yanında.
Kitabını unutan insan tabletini de unutur.
- Yazıları istediğin gibi büyütebiliyorsun.
Gerekmez, o iş için gerekirse Mighty Bright var.
- Maytibırayt?
Evet, muhterem bir büyüteç arkadaşımızdır.
- Yatarken filan çok rahat okunuyor.
Yıllardır uyuyakalıp kitap düşürürüm, kırılan kitaba rastlamadım.
- Kitapçıya gitmiyorsun, istediğini çabucacık indiriyorsun, siparişle bile uğraşmıyorsun.
Kitapçıya niye gitmeyeyim? Kitapçı kaç arkadaşım var biliyor musun sen?
Sayfa 12 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
- Aman sen kütüphaneye de gidiyorsundur.
FAKİR AMA ONURLU GENÇ
İşte bu dakikada kendimi zengin evindeki ciks partisine çağrılmış fakir ama onurlu
insan gibi hissettim. Veya bir Cüneyt Arkın örneği vermek gerekirse; Battal'ın köyü
baskın yemiş, o da intikam yemini etmeye hazırlanıyor.
Öyle bir öfke yürüdü içime, gözleri kıstım “Ne var birader kütüphanede?” dedim,
“Kütüphaneye karşı mıyız yoksa, hı?”
Klasik “Bu devirde kütüphaneye gerek mi var allasen?” makamına geçtiler.
İçimden “Ah şu anda elimde şöyle sert kapaklısından bir Rus klasik romanı filan
olacaktı, kafasına ekleştirecektim!” derken, dış sesle daha medeni bir çerçeve çizmeye
dikkat etim...
“Şemsipaşa Kütüphanesi olmasaydı çocuk romanlarını okuyamazdım.
Taksim Atatürk Kitaplığı olmasaydı 1930'ların dergilerini tanıyamazdım.
Amerikan Kütüphanesi olmasaydı ufakken Billboard ve DownBeat gibi dergileri veya
Harold Courlander'in „Negro Folk Music U.S.A.'i gibi butik bir müzik kitabı klasiğini
keşfedemezdim.
Bugün kütüphaneler çok daha güzel; sosyal kulüp gibi.
Gideni mutlaka var.Kütüphaneler kaç kişiyi kurtarıyor, kaç dar gelirliye ücretsiz kitap
sağlıyor biliyor musun?” diyerek, giderek artan bir popülist soru demetiyle iyice
sersemlettim karşı görüşü...
Şemsipaşa Kütüphanesi
Sayfa 13 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
KÜTÜPHANECİLİK HAFTASI
Bugün Kütüphanecilik Haftası'nın son günü. Ucundan da olsa yakaladık sayılır.
Doğan Hızlan'ın, Beşir Ayvazoğlu'nun yazıları dışında değinen olduysa da ben
görmemişimdir, kusuruma bakmasın. Bir de Cem Dinlenmiş'in Penguen'in ikinci
sayfasındaki köşesi „Her Şey Olur'un, bu haftaki teması Kütüphanecilik Haftası'ydı.
Sanal aleme dalıp küçük bir arama yaptım çıkan haberleri okumak için. Törenlerle
ilgili haberler arasında gezerken „Şemsipaşa Kütüphanesi'nin adını gördüm. Aramayı
biraz derinleştirince çocukken, Üsküdar'da anneanne/dede ziyaret günlerinde alıştığım
eski dostuma, Şemsipaşa Kütüphanesi'nin web sayfasına ulaştım:
www.semsipasakutuphanesi.com.
Üsküdar'da uzun kaldığım dönemlerde ödev hazırlamaya, macera romanları
okumaya gittiğim, Mimar Sinan'ın elinden çıkma bu harikulade kütüphane ne kadar
güzelleşmiş. Barkodlu üye kartları, amatör balıkçılıktan satranca hobi kulüpleri,
Facebook sayfası, kitaplar dizini, sosyal sorumluluk projeleri...Mesela Paşakapısı
Cezaevi'ne servis sağlıyorlar. Fiziksel engellilere eve servis var. Sponsorluk
anlaşmasıyla çocuklara aldıkları kitap sayısında çikolata dağıtıyorlar. Kütüphaneye
alınacak kitaplar konusunda, üyelerine söz hakkı tanıyor.
„Yeni alınan kitaplar' bölümüne şöyle bir göz gezdirdim...Stephen King, Ayşe
Kulin, İskender Pala, Adam Fawer, Paul Eluard, Dostoyevski, Victor Hugo, İhsan
Oktay Anar, Can Dündar.Çok satanlar, klasikler, güncel popüler temalı kitaplar. Jack
Kerouac'ın „Yolda'sı, Anthony Burgess'in „Otomatik Portakal'ı... Yani yok, yok.
Süreli yayınları yani dergi ve gazeteleri de sunuyor üyelerine.
Yani, Üsküdar'da oturan birine okuyamamaktan şikayet etme hakkı vermeyecek
derecede hizmet sunuyorlar. Faaliyet raporlarını web sayfalarında yayınlıyorlar, her
türlü soruya online çözüm üretmeye çalışıyorlar.
Boğaz dalgalarının duvarlarını dövdüğü günlerde, serin ve loş salonunda oturup hayaller
uçurduğum Şemsipaşa Kütüphanesi'ni böyle güzelleşmiş bulunca sevindim.
Artık gitmek şart oldu.Şöyle bir kitaplara akraba ziyareti kontenjanından...
Kaynak:Hürriyet Gazetesi
Amazon.com, küresel e-kitap satışlarının basılı kitapları geride
bıraktığını açıkladı. E-kitap satmaya 2007'de başlayan firma, bugün
satılan her 100 basılı kitaba karşılık 105 e-kitap satıldığını duyurdu.
Sayfa 14 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
E-KİTAPLAR BASILI KİTAPLARI GERİDE BIRAKTI
Üstelik kıyasta dikkate alınan basılı yayınlara elektronik edisyonu olmayan kitaplar
dahilken, elektronik kitaplara ücretsiz indirilebilen ürünler dahil değil.
Ntvmsnbc.com'un haberine göre Amazon'un açıkladığı bir başka ilginç bilgiyse, geçen
Temmuz'da satılan e-kitap sayısının bir yıl önceki rakamın üç katını bulmuş olması.
E-kitaplar hayatımıza aslında 1971 yılında girdi. Michael Stern Hart‟ın Gutenberg
Projesi çoğunlukla telifini zaman aşımından yitirerek kamu malı haline gelen eserleri
dijital bir kütüphane olarak insanlığa sunmuştu. Bu proje halen devam ediyor.
1995 yılında Amazon.com‟un kurulmasından sonra e-kitapların kaderi değişmeye
başladı. Yazılı kitapları internet üzerinden ilk olarak satan Amazon.com, e-ticaretin
günümüze gelmesinde önemli bir rol oynadı. Amazon.com halen de yaklaşık 90 milyar
dolarlık değeriyle dünyanın en büyük e-ticaret platformu olmaya devam ediyor.
Ancak ne yazık ki o dönemde e-kitaplar için yeterli bir talep yoktu. 2007 yılında
Amazon.com‟un Kindle tabletini sunması e-kitap sektörünü kökünden değiştirdi. Daha
önce Sony gibi tablet geliştiren firmalar vardı, ancak ilk defa dev içeriğiyle Kindle‟a
adım atan Amazon.com oldu.
19 Kasım 2007 tarihinde Kindle tabletini 399 dolara satışa sunan Amazon.com,
ürettiği tüm Kindle‟ları yaklaşık 5,5 saat içerisinde satmıştı. 2008 yılının Nisan ayına
kadar „yok satan‟ ürün ABD dışında pazara sunulmadı. İngiltere ve Avrupa ülkelerinde
satışı planlansa da GSM operatörleri ile anlaşmazlıklar ve henüz 3G‟nin tüm Avrupa
tarafından kullanılmıyor olması buna engel oldu.
Sayfa 15 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
GSM operatörlerinin uluslararası standartlarının belirlemesinin ardından 2009
yılında Kindle 2 piyasaya sürüldü. Kasım ayında dünya üzerinde 100 ülkede satışa çıkan
Kindle 2, Amazon.com‟un tüm arşivini dijital platformlara taşımasına ve e-kitap
portföyünün yaklaşık 1 milyona ulaşmasına büyük katkıda bulundu.
REKABET KIZIŞIYOR
Bu yıl içerisinde Barnes & Noble „Nook‟ adlı ürününü pazara sunsa da tablet ve e-
kitap sektörlerinin rotasını değiştiren ikinci çıkış 2010 yılında Apple tarafından
gerçekleştirildi. 2010 yılının en önemli teknolojik ürünü olarak gösterilen iPad, tüm
dünyada salgın şeklinde yayıldı. Şu ana kadar 20 milyon üzerinde satılan iPad ve iPad2,
gazetecilikden, dergiciliğe ve tabi kitaplara kadar pek çok alışkanlığı değiştirdi.
Apple‟ın iBook, Google‟ın eBooks mağazaları, Kindle‟ın rakipleri arasına girdi.
iPad ile değişen e-kitap algısı ve ilgisi en çok da
Kindle‟ın işine yaradı. Amazon.com‟un Nisan 2011
rakamlarına göre, Amazon.com‟da satılan her 100 basılı
kitabın karşısında 105 E-Kitap satıldı. Bunda pek tabi
Amazon.com‟un 13 Nisan‟da piyasaya sürdüğü “reklamlı”
139 dolarlık Kindle versiyonu da önem rol oynuyor.
Kindle‟ın fiyatını bu denli indirmesi Amazon.com için tarihi bir karar oldu. Lakin
sadece kitap ve gazete okunabilen bir tablet ile hemen herşeyi yapabildiğiniz tablet
arasında bir kıyas elbette söz konusu olamaz. Ancak mesele e-kitap okumaksa,
Kindle‟ın bariz üstünlüğü bulunuyor; Güneş altında, gözleri yormadan, özellikle uzun
kitapları okumak, iPad‟e göre çok daha rahat.
Önümüzdeki yıllarda tablet piyasası neleri getirir bilinmez, ancak kitap
endüstrisinin topluca dijital dünyaya kayması büyük olasılık. Ülkemizde iPad‟de İdefix
uygulaması denenmiş, bunun dışında da bir kaç iPad kitabı girişimi olmuştu. Ülkemizdeki
kitap satışlarından yakınılsa da, aslında hiç de fena olmayan rakamlara sahibiz.
Yayınevleri bugün basılı kitaplarını bile korsanlarla savaşabilecek kadar düşük fiyatlarla
sunabiliyor. E-kitap edisyonlarının daha bile uygun rakamlarla satılması mümkün.
Elbette ilk önce birilerinin delilik edip Türkiye‟de E-Kitap sektöründe “ben de
varım”, hatta “bu sektör benim” demesi gerekiyor
Not: Türkiye‟de bu alanda çalışan ilk firma olan Hiperkitap‟ ta yer alan e-kitaplara Kütüphanemiz
abonedir.”Elektronik Kitaplar” sayfamızdan ulaşabilirsiniz…
Kaynak: HaberTürk Gazetesi
İnternet devi Google, son olarak tüm dünyadaki kitapların tamamını
tarayıp onları arama motoruna katmayı planlıyor.
Sayfa 16 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
GOOGLE DEV BİR ARŞİV OLUŞTURACAK
Proje insanoğlunun tüm bilgisinin toplandığı bir koleksiyon anlamına geliyor. Ancak
Google’ın projesi akademisyenler, yazarlar ve teknoloji şirketlerinin eleştirilerine yol
açtı. Bazıları projenin iptali, bazıları da değiştirilmesi için dava bile açtı.
Google Books’un müdürü Daniel Clancy, amaçlarının 40 milyona yakın kitabı
taramak olduğunu söylüyor. Clancy, “dünyanın bütün bilgilerini biraraya toplamayı
amaçlıyoruz” diye konuşuyor.
Stanford dışında, California Üniversitesi Berkeley kampüsü ve Michigan
Üniversitesi de kitaplarının taranması için Google’la anlaşma yaptı.
Stanford Üniversitesi kütüphane görevlisi Michael Keller, bu proje sayesinde
karanlıkta kalmış kitapların da gün ışığına çıkarılabileceğini söylüyor. Keller, “bu
kitapları dijital ortama aktarıp İnternet’e koyarsanız, çok daha yararlı olurlar.
Normalde olabileceğinden on kat daha fazla işe yararlar” diyor.
Avukat Gary Reback, Open Book Alliance adlı kuruluşu temsil ediyor. Microsoft ve
Amazon.com’un da üyesi olduğu ittifakın avukatı, Google’ın başlangıçta bu kitaplara
erişim ücreti almayabileceğini, ama daha sonra büyük ücretler isteyebileceğini
söylüyor. Reback, “Sonuçta Google halk kütüphanesi değil, özel kütüphane görevi
yapacak. Google kar amaçlı bir kuruluş. Büyük karlardan söz ediyorum. Kopyaladığı
kitaplara erişim için herkesten para alabilir” diyor.
Sayfa 17 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
Sorun hak sahibi belli olan kitapların taranması değil. Telif süresi bitmiş
kitapların taranmasında da sorun yok.
Asıl sorun, “öksüz kitaplar” denilen, baskısı devam etmeyen, telif hakkı hala
geçerli olan, ama bu hakkın sahiplerinin belli olmadığı kitaplar. Bu kitapların dijital
sürümlerinden kazanç sağlanırsa, bu kazancın kime gitmesi gerektiği asıl tartışma
konusu.
Google’a göre ise amaç yalnızca para kazanmak değil. Dan Clancy, “Google arama
motoru kapasitesini geliştirmeyi amaçlıyor. Bu kitapları satmaya başladığımızda para
kazanacağız. Ama bizi harekete geçiren şey, bu kitapların satışından elde edeceğimiz
para değil” diyor.
Tartışmalar devam ederken, Google kamyonlar dolusu kitabı taramaya devam
ediyor. Bu konudaki hukuki tartışmalar önümüzdeki aylarda federal mahkemede ele
alınacak.
Kaynak: İnternet
Prof. Dr. İlber Ortaylı‟nın, 47. Kütüphane Haftası‟nda yayımlanan
yazısı…”KÜTÜPHANELER HAFIZAMIZDIR”
Sayfa 18 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
KÜTÜPHANECİ DOSTLARIMA…
Martın son haftası dünyada Kütüphaneler Haftası
olarak kutlanıyor. Tanıdığımız en eski kütüphaneler
Mezopotamya kültürüne ait.
Kütüphane nedir? Beşeriyetin hafızasıdır. Bazı insanlar bilgisayar devrinin
kütüphane ihtiyacını ortadan kaldırdığını ve irfanı getireceğini söylerler, boş lakırdıdır.
Bütün gece bilgisayarda bilgi edinmeye çalışmak ancak göz bozar. Kitap gibi bir sanat
eserini -ki devirden devire değişmiştir- çivi yazılı tableti, hiyeroglifli papirüsü,
parşömeni, el yazması ilk matbaa örneklerini (incunable) veya modern baskı
teknikleriyle basılanları elden geçirmek bir zevktir.
Bazı kağıt ve baskı asırlara dayanacaktır. Bazı cinsler ise basımından 50 sene
sonra elinize aldığınızda ufalanır, içerisindeki asit miktarına ve paçavradan imal edilip
edilmediğine bağlıdır. Ünlü bilgin Mez‟in “İslam‟ın Rönesans‟ı” adlı, 1920‟lerde basılan
kitabının sayfalarını çeviremediydim, unufak oluyordu. Kütüphaneciye haber verdim,
fotoğraf servisine yolladılardı.
Hiç şüphesiz, tanıdığımız eski kütüphaneler Mezopotamya kültürüne aittir. Tufan
efsaneleri, Gılgamış efsaneleri ve Mezopotamya hükümdarlarının tarihini anlatan alçak
ve yüksek kronoloji cetvelleri en dayanıklı malzemeye yani kil tabletlere çivi yazısı ile
kazınmıştır. Sizin anlayacağınız, o zamanın matbaası fırındı.
Seçkinler Sümerce okurdu
Mezopotamya, Suriye ve güneydoğu Anadolu‟nun Hitit hükümdarlarının resmi
yazışma arşivleri yanında kütüphaneleri de vardı. Üstelik Urfa‟nın Sultantepe
Sayfa 19 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
kazılarında veya Hattuşaş arşivlerinde bulunduğu gibi yerli halkın dilinden çok başka bir
dilde tabletler vardı: Sümerce... Bu dil Asuriler ve Keldaniler gibi Sami milletlerden
de, Suriye‟nin Mari ve Ebla gibi şehirlerinden konuşulan dilden de tamamen ayrı
kökendeydi ama seçkinler Sümerce okurdu. Bu keyfiyet, ari dil konuşan Hititlere de
mahsustu. Hattuşaş arşivlerinde muhtelif dillerde efsaneler ve şiirler vardır.
Savaşlarda tahrip edildiler
Bütün bu kütüphaneler tablete kazındığı için zamanımıza ulaştı. Helenistik ve Roma
dünyasının Bergama, Efes Celsus ve asıl önemlisi İskenderiye gibi kitaplıkları, ilim
dünyasının hayıflanması ve talebe milletinin “oh kurtulduk” çekmesi bahasına yok
olmuşlardır. Eğer sonrakiler de Mezopotamyalılar gibi tablet kullansalardı başımızda
kim bilir ne büyük bir bilgi yükü olacaktı. Eski dünya sadece çok okunan eserlerin
defalarca kopya edilmesiyle muhafaza edilebilmiştir. Batı Anadolu‟nun klasik devir
öncesi İyonya kültürü ve felsefesi bize bölük pörçük parçalar halinde geçmiştir. Büyük
Yunan filozoflarının bile tam külliyatına sahip değiliz.
İslam dünyasının kütüphaneleri İskenderiye modeline göre kurulmuşlardır ve
Romalılardan edinilen istinsah alışkanlığı dolayısıyla bugün İslam medeniyetinin önemli
eserlerini tevarus edebildik. Bilhassa Yunancadan ve Aramcadan (Süryanilerin dili)
çevrilen eserlerle klasik dünya Ortadoğu İslam dünyasında yaşadı. İranlılar, Hintliler
giderek Türkler bu dile ve bu literatüre nüfuz edebildiler.
Aynı bilimsel literatür, doğulu Yahudilerin eliyle Endülüs ve İtalya‟da Latinceye de
çevrildi. Avrupa‟nın kütüphaneleri ya hükümdar saraylarında yani şatolarda ya da
dokunulmazlığı bir ölçüde herkesçe kabul edilen manastırlardaydı. Şu beşeriyetin
rezaletine bak, geliştiklerini iddia ettikçe daha da barbar oldular. Asırlarca korunan
ve zenginleşen güney İtalya‟daki Monte Casino manastır kitaplığı İkinci Dünya Harbi‟nin
sonunda Nazi Almanya‟sının İtalya‟daki savunma üslerinden biri haline getirildi. Yani
güneyden giren müttefiklerin ilerlemesine karşı bir rehin, adeta bir hedef olarak
tutuldu; kuşatan taraf da manastırı bombalamakta fazla tereddüt etmedi. Ne olduğu,
kimler tarafından yok edildiği halen tartışılan İskenderiye kitaplığından daha büyük bir
cinayettir. Son Bosna savaşında Saraybosna‟daki Oryantal Enstitü Sırp düşmanlar
tarafından kasten tahrip edildi. Almanların Varşova‟yı tahribi de benzer sorunlar
yarattı.
Sayfa 20 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
Bizdekileri düzeltmek şart
Osmanlı kütüphaneleri herkesin evinde, medrese hücrelerinde veya saraydaydı.
Topkapı Sarayı müze haline getirildiğinde sarayın Harem‟den Enderun‟a kadar her
hücresinden kitaplar çıkmıştır. İçindeki ilk derli toplu kütüphane III. Ahmed‟inkiydi.
18„inci asrın ilk çeyreğine aittir. Ama bu birçok yerde kitap saklanmadığı anlamına
gelmez; nitekim 1924 yılında Tahsin Öz‟ün müdürlüğü zamanında sarayın her köşesinden
toparlanan bu kitaplar, içlerinde adeta tesadüfen bulunan Piri Reis haritası da dâhil
olmak üzere Enderun‟daki Ağalar Camii‟nde bir araya getirildi. 17 bin adet yazmanın
şark dillerinden garp dillerine zengin bir koleksiyonu içerdiği açık.
18‟inci asırda payitaht İstanbul‟da ve imparatorluğun önemli şehirlerinde vakıf
kütüphaneler kurulmaya başladı. Bu kütüphaneler zarif yapılardı ve kâgir olarak inşa
edilmişti. İstanbul‟da Koca Ragıb Paşa, Atıf Efendi, İsmail Ağa, Nuruosmaniye gibi.
Bazılarında birkaç yüz kitap vardır, bazılarında birkaç bin. Yakın zamanlarda
muhafazası güç olan bu kütüphanelerin bazı kıymetli yazmaları İstanbul‟da
Süleymaniye‟de, Ankara‟da Milli Kütüphane‟de bir araya getirildi. Avrupa modeline
uygun ilk milli derleme kütüphanemiz Sultan Abdülhamid devrine ait Bayezid
kitaplığıdır. Üstad Reşat Ekrem Koçu‟nun nakline göre, kütüphane açıldığı gün birisi
raflara bir takım “Naima Tarihi” bırakmış, bu ilk bağıştan itibaren de kütüphane
zenginleşmiş.
Bayezid çevresindeki kütüphanelerin unutulmayan müdürü, kendi zihni de bir
kütüphane olan İsmail Saib efendiydi. Eski tabirle hafız-ı kütub (garp dillerinde
“curator” denilen) kütüphane müdürleri genellikle alim kimselerdi. Beşir Ayvazoğlu,
Sivas kütüphanelerinde o bölgenin eşrafından Rahatoğullarından gelen Ziya Başara
beyden bahsediyor. Her vilayetin böyle ünlü kitap uzmanları vardı. Bu aziz memlekete
Millet Kütüphanesi gibi bir hazineyi miras bırakan Ali Emiri Efendi hem Diyarbakır‟ın
hem İstanbul‟un ünlü biblofillerindendi. Milli kütüphanemize kazandırılan “Divan-ı
Lügat-it Türk” onun sayesinde bulundu ve Talat Paşa sayesinde bastırıldı. Maarif
Nazırı Emrullah Efendi de böyle mütebahhir kitap düşkünlerindendi.
Sayfa 21 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
Böyle giderse milli mirası koruyamayız
Ankara‟da Milli Kütüphane‟den daha önemli bir kurum DTCF‟nin merkez
kütüphanesiydi. Akıbeti hakkında konuşmak istemiyorum. Onu da geçen zaman içinde
birçok üniversitemizin kütüphanesi gibi ihmalin erittiği açık. Türkiye‟de iyi kütüphaneler
de kuruluyor. Üsküdar‟daki İSAM (İslam Araştırmaları Merkezi Kütüphanesi) hem
zenginliği hem de kitap toplaması, bağışları değerlendirmesi ve işleyişi itibarıyla
örnektir. Ankara‟da da Bilkent Üniversitesi kitaplığı aynı şekilde çalışır.
İSAM
Bu tip kütüphanelerin artması ve Milli Kütüphane‟nin bibliyografya neşriyatının ve
hizmetlerinin düzelmesi temennisiyle Kütüphaneler Haftası herkese kutlu olsun. Ama
şunu bilelim, Türkiye‟nin kütüphaneleri bu memlekette atılım yapan birçok kurumların
arasında zor yer alır. Düzenlenmesi kaçınılmazdır; ya düzeltiriz ya da bu kadar
üniversiteye ve araştırmacıya hiçbir şey sağlayamayız, milli mirası da yeterince
koruyamayız.
Kaynak: Milliyet Gazetesi
Chicago'da, klasik kitap rafları yerine robotik sistemli yer aldığı bir
kütüphane yapıldı.
Sayfa 22 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
GELECEĞĠN ROBOT KÜTÜPHANESĠ
'Geleceğin kütüphanesi' olarak nitelendirilen tesisteki 3,5 milyonu aşkın eser,
yeraltındaki gizli bölmelerde tutuluyor. Kitaplar, tamamen bilgisayarların kontrolündeki
vinçlerle hızlı bir şekilde okuyucuya ulaşıyor.
Chicago Üniversitesi bünyesinde inşa edilen ve resmi açılışı bugün yapılacak olan
The Joe and Rika Mansueto Kütüphanesi, bilinen bütün kalıpların dışına çıkarak bu
alanda yeni çığırlar açıyor.
Ġnsanların araştırmalarını hızlı ve pratik bir şekilde sürdürmeleri için dizayn edilen
binada, kitaplar yerin altındaki devasa depoda bulunan 20 metre yüksekliğindeki kapalı
bölmelerde tutuluyor.
Kitapların düzeni, aradığını nerede bulacağını düşünmekle vakit kaybeden
araştırmacıların işini kolaylaştıracak bir robotik sistem tarafından sağlanıyor.
Ġnternete bağlı herhangi bir bilgisayarda, kitabın kütüphanedeki yerini öğrenen
kullanıcının komutuyla robot vinçler devreye giriyor. Vinç, yerin altındaki depodan seçili
bölmeyi çıkararak kitabı okuyucuya ulaştırıyor. Bu sayede araştırmacı, raflar arasında
dolaşarak vakit kaybetmiyor.
Yeraltındaki dev bölmenin üstüne inşa edilen
800 metrekarelik ana çalışma alanı, 700 panelden
oluşan camla kaplı bir kubbe şeklinde. Bu da
tesise modern bir görünüm veriyor. Üniversite
yönetimi, sahip oldukları bütün kitapların
önümüzdeki aylarda buraya aktarılacağını bildirdi.
2008'de yapımına başlanan kütüphane, yaklaşık 25
milyon dolara mal oldu.
Kaynak: Ġnternet
Seyahatname’nin yazarı Evliya Çelebi’nin 400’üncü doğum yılı.
Atlas dergisi Temmuz sayısında , büyük seyyahın görkemli anlatısının
sırlar kapısını aralıyor ve sayfalarını İstanbul’un koruyucu, göksel,
döngüsel ve iklimsel tılsımlarına açıyor.
Sayfa 23 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
EVLİYA ÇELEBİ’DEN SIRLAR
Seyyah vardır gördüklerini anlatır. Seyyah vardır, işittiklerini gördüklerine katar
anlatır. Seyyah vardır, hem gördüklerini hem işittiklerini, hem de asla görünmeyenleri
anlatır. Gidip de görülemeyeni, bakıp da görülemeyeni, hatta ve hatta var olup da
görülemeyeni anlatır. Evliya Çelebi, bu çeşit bir seyyahtır. Bu çeşit seyyahların piri,
şahı, erişilmez olanıdır.
İstanbul için Hz. Süleyman’la başlayıp Konstantin’le biten dokuz kurucunun
isimlerini sıralar Evliya Çelebi; kimisi Süleyman’ın oğlu Melik recim gibi 240 sene tahtta
kalmış, sonra da Madyan oğlu Yanko 400 sene hükümdar olmuştur. Efsaneler, tarih ve
rivayetlerle dolu muazzam bir girişten sonra da şehrin deniz ve karadaki tılsımlarını
anlatmaya başlar.
DENİZLE İLGİLİ TILSIMLAR
Birinci tılsım Çatladıkapı’dadır. Bizans padişahının tunçtan kendi dev sureti vardı
sarayının altındaki sütunun üzerinde.Ne zaman ki, Akdeniz tarafından düşman gemileri
yaklaşır, dev tunç suretinden dev ateşler çıkar, onları yakardı.Evliya, belki de o ünlü,
denizde bile sönmeyen, petrol bileşimli Rum ateşini ifade ediyordu.
İkinci tılsım, Kadırga Limanı’ndadır. Yılda bir kez İstanbul’un bütün sihirbaz
avratları, bakır gemide toplanıyordu. Sabaha dek denizde dolaşıp Akdeniz’i koruyup
bekliyorlardı. Metal geminin bulunmadığı bir zamanda, suda batması gereken bakır gemi
tılsımın gücüyle suda yüzüyor olmalıydı.
Sayfa 24 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
KARAYLA İLGİLİ TILSIMLAR
Birinci tılsım, Cerrahpaşa’daki Avrat Pazarı’nda,
Arcadius Sütunu’dur.
Sütuna minare der Evliya.Bin parça ham mermerden
minare, içi boş, merdivenli, yüksek bir sütundur. Roma
imparatorunun birlikte Hindistan’a, Multan’a fethe gittiği
askerlerin şekilleri vardır. Dört tarafında bukalemun
nakışları işlenmiştir. Canlı sanırmış insanlar bu şekilleri.
Sütunun en tepesinde, peri yüzlü bir zamane güzeli ve
nice dünya güzeli heykeli varmış. Yıl da bir kere, bir
sayha vurup, yani çığlık atıp,yeryüzünde ne kadar kuş var
ise o heykel üzerinde döner iken, nice kere yüz bin kuş
yere düşüp İstanbul halkı onları alıp yermiş. Konstantin zamanında bu minarenin
üzerine ruhbanlar çıkmış. Çanları çalınca bütün askerler hazır olurmuş. Hz. risale
doğunca meydana gelen depremle bu minare, peri sureti, çanlar, hepsi yıkılmış,
parçalanmış. Ama tılsım olduğu için tamamen yıkılamaz. Hala ayaktadır ve seyirliktir ki
anlatılamaz…
Evliya Çelebi’nin dokuzuncu tılsımında ise bir sütun üzerinde tunçtan genç ve güzel
bir kız ile sevgilisi birbirlerine sarılmışlardır. “Ne zaman ki er ve avrat evlerinde kavga
edip birbirlerinden soğur, er kişi ya da avrat o heykeli kucakladığında, o gece
aralarına sevgi çivisi girerdi. Bu heykeli Aristotales yapmıştı.” Bu tuhaf tılsım aşkı ne
kadar güzel anlatmaktadır! Tılsımlı mermere sarılan, aslında niyetini ifade
etmektedir.Gerçekten barışmak isteyen ve aşık olan kişi, zihnindeki aşk imgesini bu
sütunda bulacaktır. Soğuk mermer kucaklaşmanın sıcaklığını hissedecektir. Aş, önce
sevgililerin tahayyüllerinde, imgelerinde gerçekleşir…
Atlas dergisinin Temmuz sayısında yer alan yazının tamamını okumak
isterseniz dergiye “Süreli Yayınlar” bölümümüzden ulaşabilirsiniz…
Amerika kaynaklı “i-doser” yani “sanal uyuĢturucu” akımı gençleri
tehdit ediyor…
Sayfa 25 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
SANAL UYUġTURUCUYA DĠKKAT!
Ġnsan beyni, müziğin ritmi ile harekete geçip farklı dalga boylarına atlıyor. En dip
arabeskten en sert rocka kadar farklı müzik türlerine verdiğimiz tepkiler, beynin bu
özelliğinin sonucu…Pop hareketlendirir, arabesk bunalıma sokar, oyun havası
neĢelendirir, marĢlar coĢturur…
Peki, ,Ģimdi bir müzik türü ya da akımı düĢünün… Beyninize öyle bir iĢlesin ki
vücudunuzda uyuĢturucu etkisi yapsın! Çok mu garip geldi? Olabilir! Ancak son günlerde
ABD kaynaklı “i-doser” yani “sanal uyuĢturucu” akımı özellikle gençler arasında
yayılıyor. Sanal uyuĢturucu ile dinlenilen sese göre moda girmek yok! Girmek istenilen
moda göre ses var! Ve bu seslerin henüz bilinmeyen tehlikeleri var…
Hareketlenmek, neĢelenmek, uyumak, uyanık kalmak için internette satılan sanal
ses dosyaları, müziğimsi melodiler, beyin dalgalarını etkileyerek kaslarda
hareketlenmeye neden oluyor. Dilin farklı yerlerinin farklı tatları alması gibi, bu
seslerde beynin farklı noktalarını uyarıyor.
I-doser’ın fiziksel olarak uyuĢturucu ile benzerliği yok. Ancak beyin dalgalarını
değiĢtiriyor ve uyuĢturucu madde etkisi yaratıyor. Eroin, alkol gibi isimlerle anılan ses
dosyalarının, bu maddeler kullanıldığında çalıĢan enzimleri harekete geçirdiği iddia
ediliyor.
Sayfa 26 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
BAĞIMLILIK YAPIYOR MU?
I-doser’lerın herhangi bir bağımlılık yapmadığı belirtiliyor.Ancak Amerikalı
yetkililer bu yöntemin gençleri gerçek uyuĢturucuya yönlendirmesinden korkuyor. Basın,
aileleri mp3 formatlı bu ses dosyalarından çocuklarını uzak tutmaları için uyarıyor.
Ġnternette sessiz sedasız yayılan bu akımın alt yapısı aslında 20. yüzyıldan..
Prusyalı bilim insanı Heinrich Wilhelm Dove, 1839’da farklı ses frekanslarının belirli bir
düzende dinletilmesinin beyinde binaural etkiler ortaya çıkardığını keĢfetti. Yani iki
farklı Ģiddette ses farklı kulaklara verildiğinde beyinde üçüncü bir ses ortaya çıkıyor.
BĠLĠNÇ, BĠLĠNÇALTI VE BĠLĠNÇALTI TELKĠNLERĠ
I-doser’ ın bilinç altına etki ederken benzer telkin programlarındaki gibi iyi
amaçlara hizmet etmediği ortada.Normal Ģartlarda kullanıldığında vücudu ve ruhu
etkileyen olumsuz etkisini beyin dalgalarıyla sağlamaya çalıĢmak özellikle gençler için
tehlikeli ve de olumsuz sonuçlar doğurabilir…
Popüler Bilim dergisinin Temmuz –Ağustos sayısında yer alan haberin
tamamını okumak ve Türk müziğindeki hangi makamların hangi etkiyi
yarattığını öğrenmek isterseniz dergiye “Süreli Yayınlar” bölümümüzden
ulaĢabilirsiniz…
Bilinçaltı bilincin kontrolü altında, onun dediklerini
yerine getirir. Ancak bilincin duyamadıklarını duyar,
göremediklerini görür.Bilinç altı telkinleri ile amaç bilinç
engelini aĢarak direkt bilinç altına ulaĢmaktır. Bilinç altı
telkinleri ile yapılabileceklerin sınırı hayal gücü ile sınırlı.
Sigarayı bırakmak, hafızayı güçlendirmek, kilo vermek…
KİTAP ADI : Seranad
YER NUMARASI : PL 249.9 Liv 2011
Sayfa 27 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
KİTAP TANITIMI
Yazar : Zülfü Livaneli
Yayınevi : Doğan Kitap
Konusu : Her şey, 2001 yılının Şubat ayında
soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesinde halkla
ilişkiler görevini yürüten Maya Duranın (36)
ABDden gelen Alman asıllı Profesör Maximilian
Wagneri (87) karşılamasıyla başlar.
1930lu yıllarda İstanbul Üniversitesinde hocalık yapmış olan
profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şileye götürür. Böylece,
katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla
kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da
öğrenir.
Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği
Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün
siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu
gerçeğini de göz önüne seriyor. Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad'da
Zülfü Livanelinin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde:
İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz dengesi.
FİLM ADI : Rıhtımlar Üzerinde
YER NUMARASI : DV00986
Sayfa 28 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
FİLM TANITIMI
Yönetmen : Elia Kazan
Oyuncular : Marlon Brando, Karl Malden,
Lee J. Cobb, Rod Steiger, Pat
Henning, Leif Erickson
Yapım Yılı : 1954
İMDB Puanı :8.4/10
Türü : Dram, Romantik, Suç
Konusu : Terry Malloy 20′li yaşlarının ortalarında olmasına rağmen
yıpranmış limanlarda yerel çete patronu Johnny Friendly için çalışan eski
bir boksördür. Ringlerde servet yaparken birden düşüşe geçmesi onu
depresyona sokmuştur. Bir çocukluk arkadaşının Johnny Friendly’nin
emriyle öldürülmesi suçluluk hissine kapılmasına neden olmaktadır çünkü
istemeden cinayete karışmıştır.
Terry öldürülen arkadaşının kız kardeşiyle karşılaşır ve flört etmeye
başlarlar. Kız ve yerel bir papaz çeteye karşı çalışması gerektiği
konusunda ikna etmeye çalışırlar. Ama Terry ancak Johnny Friendly çete
üyesi olan ve Terry’nin hainliği ortaya çıktıktan sonra öldürülmesini
reddeden kardeşinin ölümünü emrettiğinde çeteye karşı savaşmaya başlar.
Uzman İdris Karaaslan, Kütüphaneci Gülcan Küçükgüreşgen ve
Nihal Karabulgu meslek alanlarıyla ilgili çeşitli toplantılara
katılmışlardır.
Sayfa 29 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
BİZDEN HABERLER
Uzman Kütüphaneci İdris Karaaslan 22 Nisan 2011 tarihinde
Ankara’da düzenlenen Türkiye Belge Sağlama Sistemi (TUBESS)
çalıştayına katılmıştır.
TÜBESS, kullanıcıların akademik bilgi ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla
ülkemizdeki bilgi merkezlerinin kaynak paylaşımında işbirliği yapmalarını
amaçlamaktadır. Kaynak paylaşımı TÜBESS'e dahil olan bilgi merkezinin
Belge Sağlama Birimleri aracılığı ile fotokopi ve ödünç verme şeklinde
gerçekleştirilecektir.
Sayfa 30 Kütüphane Bülteni
Temmuz 2011
Kütüphaneci Gülcan Küçükgüreşgen ve Nihal Karabulgu 28 Nisan-1
Mayıs tarihlerinde Muğla Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen
11.”Anadolu Üniversiteleri Kütüphaneleri Konsorsiyumu” (ANKOS)
toplantısına ve 23-25 Mayıs tarihlerinde Antalya’da yedincisi düzenlenen
“Elektronik Kaynaklar Ulusal Akademik Lisansı” toplantılarına
katılmışlardır.
Firmaların ürün ve hizmetleri hakkında
sunumları ve ANKOS çalışmalarının
anlatıldığı workshoplar ile kütüphanecilik ve
elektronik yayıncılık alanında son derece
önemli bilgiler paylaşılmıştır.
Bilgi kaynakları & teknolojileri ve bilgi
erişim sistemleri alanlarında faaliyet
gösteren dünya çapında 63 firmanın stand
açtığı toplantıda; kütüphane temsilcileri, firma temsilcileri ve diğer
üniversitelerden gelen katılımcılar bir araya gelerek, ürünler hakkında
alışverişinde bulunmuştur.
TÜBİTAK EKUAL (Elektronik Kaynaklar
Ulusal Akademik Lisansı) kapsamında
aboneliği yapılan veri tabanlarının,
Türkiye ve Dünya bilim hayatına yaptığı
katkı, bilimsel araştırma ve çalışmalar
için sağladığı kolaylıklar, bu ürünlerin
ülkemizin gerek sağlık gerekse akademik
çevrelere yararları vb. noktalara
değinilen toplantılar ile, bilgi paylaşımı ve
işbirliğinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
KÜTÜPHANE BÜLTENİ
Cilt 8, Sayı 3
Temmuz 2011
Hazırlayan
Gülcan Küçükgüresgen
Balıkesir Üniversitesi
Merkez Kütüphane
Tel: +90 (0266) 612 14 34