bakırköy prof. dr. mazhar osman ruh sağlığı ve sinir hastalıkları
TRANSCRIPT
Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları
Eğitim ve Araştırma Hastanesi
1. Nöroşirürji Kliniği
Şef: Doç.Dr. M.Murat TAŞKIN
Başhekim: Doç.Dr. Medaim YANIK
SERVİKAL DİSK HERNİLERİNDE ANTERİOR SERVİKAL DİSKEKTOMİ VE ANTERİOR SERVİKAL DİSKEKTOMİ İLE ENSTRÜMANTASYON UYGULANAN HASTALARIN UZUN DÖNEM SONUÇLARININ RÖNTGENOGRAFİK OLARAK KARŞILAŞTIRILMASI
(Uzmanlık tezi)
Dr.Kadri Burak ETHEMOĞLU
İSTANBUL - 2009
TEŞEKKÜR
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi 1. Nöroşirürji Kliniği’nde
asistanlık eğitimime başladığım ilk günden itibaren, asistanı olarak çalışmaktan
onur duyduğum, bilgi ve tecrübelerini bizlerden esirgemeyen, eğitimimiz için
her konuda bizleri teşvik eden, klinik şefimiz sayın hocam Doç. Dr. M. Murat
TAŞKIN’a teşekkürlerimi sunarım.
Asistanlık eğitimim süresince verdikleri desteklerden dolayı 3. Nöroşirürji
Klinik şefi sayın Op. Dr. Halil TOPLAMAOĞLU’na, 2. Nöroşirürji Klinik şefi
sayın Prof. Dr. Hidayet AKDEMİR’e teşekkürlerimi sunarım.
Asistanlık eğitimim boyunca, sabır ve hoşgörü ile bilgi ve tecrübelerini
esirgemeden eğitimime katkıda bulanan kliniğimiz uzman doktorları sayın Op.
Dr. Kemal AVLAR, Op. Dr. Ahmet DİKİLİTAŞ, Op. Dr. Levent UYSAL,Op
Dr. Ali İhsan IŞIK, Op. Dr. Çağatay KEMERLİ ve Op. Dr. Engin OZAR’a
teşekkürlerimi sunarım.
Nöroloji rotasyonum sırasında, yanında çalıştığım 1. Nöroloji Klinik Şefi
Doç. Dr. Baki ARPACI’ya, 2. Nöroloji Klinik Şefi Doç. Dr. Sevim BAYBAŞ’a,
3. Nöroloji Klinik Şefi Doç. Dr. Dursun KIRBAŞ’a teşekkür ederim.
Tezimin istatistik çalışmalarında bana yardımcı olan sayın Op.Dr.Bekir
TUĞCU’ya teşekkür ederim.
Her zaman sevgi , sabır ve desteklerini hissettiğim, eğitimim boyunca her
türlü fedakarlıkta bulunan sevgili eşime ve aileme teşekkür ederim.
Altı yıl boyunca birlikte çalıştığım her konuda yardımlarını gördüğüm
başta 1. Nöroşirürji Servisi hemşire ve çalışanları olmak üzere, poliklinik,
ameliyathane, anestezi ve yoğun bakım hemşire ve çalışanlarına teşekkür
ederim.
Dr. Kadri Burak ETHEMOĞLU
2
İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ 4
2. TARİHÇE 5
3. GENEL BİLGİLER 8
4. MATERYAL VE METOD 54
5. BULGULAR 57
6. İSTATİSTİKSEL SONUÇLAR 73
7. TARTIŞMA 79
8. SONUÇ 86
9. ÖZET 87
10.KAYNAKLAR 89
3
1. GİRİŞ
Vertebra kelimesi latince dönmek anlamına gelen ‘verte’ kelimesinden
gelir.İntervertebral diskler vertebraların birbirleri üzerinde hareket etmesini ve
omurga üzerine binen yükün şiddetinin absorbe edilmesini sağlar.Korpus ağırlık
taşır,nöral ark spinal kordu korur, proçesler ise yaptıkları eklemler sayesinde
omurganın hareketini sağlar.Vücudun hareket fonksiyonunun gerçekleşmesine
yardımcı olan omurganın görevlerini yerine getirmesi için hem rijid hem de
hareketli olması gerekmektedir.Omurganın segmental yapısı ve intervertebral
diskler omurganın fonksiyonel görevini yerine getirmesini sağlar.
Sürekli kuvvet altında kalan intervertebral diskler yaşla birlikte dejenere
olurlar.Kuvvetleri absorbe etme yetenekleri ve dayanıklıkları azalır.Oluşan
dejenerasyon herniasyon için zemin hazırlar.Hareket fonksiyonunu daha fazla
üstlenen omurga segmentlerinde dejenarasyon miktarı artar.Bu nedenle disk
herniasyonu en fazla servikal ve alt lomber bölgede gelişir.
Servikal disk hastalığı; en sık hayatın 3. ve 4. dekadında rastlanılan omurilik ve
kökleri etkileyen,radikülopati ve miyelopati sendromlarına yol açan hastalık
grubudur.Bu nedenle servikal omurga gerek dekompresyon gerekse
stabilizasyon açısından nöroşirürjiyenlerin çok sık uygulama yaptıkları omurga
segmentidir.Bu konuyla ilgili olarak, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları
Hastanesi 1. Nöroşirürji Kliniğinde, 2002-2006 yılları arasında servikal disk
herniasyonu nedeniyle füzyonsuz (Anterior Cervical Diskektomi,ACD) ve
füzyonlu (Anterior Cervical Diskektomi + Füzyon,ACDF)anterior girişim
uygulanan hastalar, retrospektif olarak değerlendirildi.Her iki grupta cerrahi
öncesi ve sonrası elde edilen radyolojik (direkt 4 yönlü servikal röntgenogramlar
kullanılarak) sonuçlar litaratürle karşılaştırılarak tartışıldı.
4
2. TARİHÇE
Edwin Smith papiruslerine göre Mısırlı Hekim İmhotep (MÖ 2686-2613)
omurga ile ilgili 48 kemiksel lezyon tanımlamıştır.Muhtemelen 4630 yıl önce
yazılmış ligamentöz hasarı,vertebral subluksasyon ve dislokasyonları
tanımlamış, üst servikal ve alt servikal yaralanmalarda kuadripleji ve parapleji
olacağını belirtmiştir.(111)
İntervertebral diskin ilk detaylı anatomik tanımlaması anatomist Vesalius
tarafından 1543’de yapılmıştır.1549’da Pare tarafından kemik basıyı kaldırarak
dislokasyonun traksiyonla düzeltilmesi ilk operasyon şekli olmuştur (3).1646’da
Fabricius Hildanus fraktür dislokasyonunda açık dekompresyon ve redüksiyon
uygulamıştır(4).1838-1892 yılları arasında Key ve Gower spondilotik değişimi
vurgulamışlardır.Harda 1891’de servikal fraktürde C6-7 spinöz çıkıntılar
arasında ilk telleme işlemini gerçekleştirmiştir.1850’ler de Virchow ve Lushka
intervertebral disk hernilerini tanımlamışlardır(5).
Sir Victor Horsley spondilotik miyelopatisi olan bir hastaya C6 laminektomi
uygulamış ve elde ettiği başarılı sonuç ile servikal disk hastalığına sadece destek
tedavi uygulanması fikrini ortadan kaldırmıştır (1, 6).1911’de Bailey ve
Casamajor çalışmalarında osteoartritin spinal kanala bası yaparak tümör gibi
davrandığını bildirmiştir(7).1928’de Stookey, servikal disk herniasyonundan
kaynaklanan klinik sendromu yayınladı ama bunun kondroma veya notakord
orjinli bir tümör olduğunu bildirdi.1929’da Dandy bu kondroid materyalin
aslında normal bir disk dokusu olduğunu ortaya koydu.
Avrupa’da Schmorl ve öğrencilerinin, Amerika’da Keyes ve Compere’in
1927-1932 yılları arasında yaptıkları araştırmalarla fizyopatolojinin ve
embriyolojinin anlaşılmaya başlanması sağlanmıştır(9).Mixter ve Barr, 1934’de
sinir kökü basısı semptomlarının lomber intervertebral disk protrüzyonu ile olan
ilişkisini göstermelerinden kısa bir süre sonra servikal intervertebral disklerdeki
5
hasarın üst ekstremitelerde radiküler semptomlara yol açtığı
anlaşılmıştır.Sonraki yıllarda Gowers, Elsberg, Peet, Spurling ve scoville
omurilik kanalı ve foramenler içine uzanan osteofitlerin servikal omuriliğe ve
köklere bası yaptığını ortaya koymuşlardır(11, 1).
1944-1948 yılları arasında Stokey bilateral anterior kord basısı ve Brown-
Sequard sendromunu,Spurlig servikal disk lateral rüptürünün omuz ve kol
ağrısına neden olduğunu, Bull servikal eklem dejeneratif durumunu ve Luschka
eklemini tanımlamışlardır(12).Aynı zamanda Brain servikal kord tutulumunda
vasküler değişikliklerin sorumlu olduğunu belirtmiştir(13).
Frykholm ve Gooding mekanik basının yanı sıra radiküler arter ve venlere bası
sonucunda ortaya çıkan iskeminin de patofizyolojik sürece katkıda bulunduğunu
göstermişlerdir(1).Barnes,Kaplan,Kennedy servikal disk hastalığının
gelişmesinde anormal eklem hareketlerinin ve bu hareketler sırasında
osteofitlerin omuriliğe yaptığı aralıklı basının rolü olduğunu saptamışlardır(14).
O’Connell, Huges ve Wilkinson, servikal disk hastalığında ortaya çıkan
omurilik ve köklere ait farklı tabloları tanımlamışlardır(1).Lord Brain ve
arkadaşları 1952’de bu tabloları miyelopati, radikülopati ve miyelordikülopati
olmak üzere üç grupta toplamışlardır(15).Lees ve Aldren-Turner 1963’de tedavi
uygulanmayan hastalarda hastalığın doğal gidişini belirlemişlerdir(16).
Servikal disk hastalığına yönelik ilk cerrahi girişim Hursley tarafından
posteriordan uygulanmış ancak fazla taraftar bulamamıştır(1).1934’de Mixter ve
Barr posterior laminektomi ve keyhole foraminotomiyi kullanmışlardır(17).
İlk olarak Walker karotid arter ile orta hat yapıları (özafagus,trakea) arasından
diskin ön yüzeyine ulaşarak diskografiyi gerçekleştirmiştir ve emniyetli bir
yöntem olduğunu ispatlamıştır.Bu ilerlemeyle,diske anterior yaklaşımla
kolaylıkla erişilebilineceği anlaşılmış ve kadavra çalışmaları başlatılmıştır.
6
Servikal omurgaya ilk anterior yaklaşımı 1895 yılında Chipault bildirmiştir.1955
yılında Robinson ve Smith, bir yıl sonra Dreymaker günümüzdeki anterior
yaklaşımı tanımlamıştır.1950’li yıllardan sonra anterior girişim yaygınlaşmaya
başlamıştır(18,103).1954 yılında Smith ve Robinson ilk defa kendi adlarıyla
bilinen grefti kullanarak opere ettikleri bir hastayı
yayınlamışlardır(19,111).Daha sonra 1958’de Cloward sirküler greftini(20,111),
ardından da Bailey ve Badgley tek ya da çok düzeyli kullanım için kendi greft
tiplerini yayınlamışlardır (21,111).
Bu yazarların etkisiyle başlangıçda füzyon eklenerek uygulanan anterior
girişimde sonradan füzyonun gerekliliği tartışılmaya başlanmış ve 1960’da
Hirsch’in servikal radikülopati tedavisinde füzyonsuz diskektomininde başarılı
sonuçlar verdiğini bildirmesi, füzyon uygulanmasının bir çok cerrah tarafından
terk edilmesine neden olmuştur(22).1970’ten itibaren internal fiksasyon ve
enstrümantasyon cihazlarının geliştirilmesi, Caspar ve arkadaşları tarafından
anterior servikal girişimlerde kullanılmaya başlanması, servikal disk hastalığının
cerrahi tedavisindeki karmaşayı daha da arttırmıştır.1977’de Callahan ve
arkadaşları kemik kullanarak servikalde lateral faset füzyonu uygulamışlardır.
1979’da Roy-Camille lateral mass vidası kullanmıştır.Böhler 1982’de odontoid
vidasını kullanmıştır.
Fager ve arkadaşları ile Scoville ve Kahn 1970’ler de daha önceleri fazla rağbet
görmeyen posterior girişimi tekrar uygulamaya başlamışlar ve başarılı sonuçlar
bildirmişlerdir(23). Ayrıca Verbiest 1968’de servikal disk hastalığının cerrahi
tedavisinde posterior ve anterior girişimlere ek olarak anterolateral girişimi
tanımlamıştır.1976’da Hakuba, trans-unko-diskal girişimi (24), 1994’de Fox ve
arkadaşları soft disk hernisi ile birlikte multipl spondilotik miyelopatisi olan
hastalarda posterior transdural yaklaşımı kullanmışlardır(25).1996’da Hae-Dong
Jho,servikal radikülopatili hastalarda anterior servikal foraminotomi tekniğini
geliştirmiştir(17).
7
Günümüzde başlıca üç girişim yolu (anterior, posterior, anterolateral) içinde en
çok anterior girişim uygulanmaktadır(26).Hem füzyonlu hem füzyonsuz anterior
girişimle, özellikle spondilozu olmayan yumuşak disk herniasyonlarında
oldukça iyi sonuçlar bildirilmektedir(1, 22, 27, 28).
3. GENEL BİLGİLER
A. EMBRİYOLOJİ VE HİSTOLOJİ
Döllenmeden sonraki 3.haftanın sonunda insan embriyosu oval bir plak
şeklindedir ve amniyon boşluğu ile yolk kesesi arasında yer alır.Bu safhada
emriyonun dıştan içe doğru; Ektoderm, Mezoderm, Endoderm adlı üç tabakası
vardır.
Middorsal hattaki ektoderm hücreleri sayıca hızla artarak nöral plağı
oluştururlar.Santral sinir sistemi nöral plaktan gelişecektir.Nöral plakla
endoderm arasında, embriyonun omurgası ve sinir sistemi için bir aks görevi
gören notokord bulunur.Nöral plağı yanlardan mezodermal somitler çevreler.Bir
kaç gün içinde nöral plağın ortasında bir çöküntü oluşur.Buna sulkus nöralis
denir.Sulkusun yan duvarlarını yapan kıvrımlara plika nöralis adı
verilir.Ektoderm hücreleri çoğaldıkça sulkus derinleşmeye ve plikalar
birbirlerine yaklaşmaya başlar.4.haftada plikalar birbiriyle birleşirler ve nöral
tüp meydana gelir.Nöral plağın ve nöral tüpün kranial 2/3’ü beyni,1/3’ü medulla
spinalisi oluşturur(29).Nöral plak gelişirken bu plağın dış kenarları ile yüzeyel
ektoderm arasında, önden arkaya doğru şerit şeklide bir grup hücre daha
farklılaşır.Bunlara krista nöralis denir ve migrasyon ve değişimleri sonucu tüm
vücuttaki periferik duysal ve otonom sinirler oluşur.
5.ve 6. haftada embriyo resegmente olur ve somitler vertebraya dönüşür.
Somitlerin merkezine migre olan mezenşimal hücreler, Von ebner fissürü denen
yarığı oluştururlar.Bu fissür genişler ve intervertebral diski oluşturur.Bir somitin
kaudal yarısı, bitişik somitin kranial yarısı ile birleşerek primitif vertebra
8
korpusunu yapar.Nöral tüpün dorsaline vertebral korpusdan migre olan hücreler
vertebral arkı, ventral olanlar kot ve kostal proçesleri oluştururlar(26,30).
Fetal fazda vertebral mezenşimde kondrogenezis ve osteogenezis meydana
gelir.Kondrifikasyon vertebranın her iki santral yüzünden başlar ve vertebra
korpusu yumuşak mezenşimal dokudan,sert kartilajinöz dokuya dönüşür.Bu
oluşum notokordal dokuyu intervertebral aralığa doğru zorlar ve notokordal
hücreler burada nukleus pulposus olarak kalır (30).
Vertebral ossifikasyon 21. aydan itibaren korpus ve her iki nöral ark olmak
üzere üç merkezden başlar.Vertebral arkların ossifiye nukleusları ile korpusların
ossifiye nukleuslarının birleşme yerinde sinkondrozis olur ve nörasantral
Luschka eklemi gelişir.Doğumdan sonra adult yaşa kadar ossifikasyon kartilaj
yapılardan gelişir.
B. ANATOMİ
Baş ve gövdeyi birbirine bağlayan ve omurganın en haraketli bölümü olan
servikal omurga 7 omurdan oluşarak fleksiyon, ekstansiyon ve rotasyon
hareketlerine izin veren stabil bir kolondur.Servikal omurganın anatomik
kurvatürü açıklığı arkaya bakan bir yay şeklindedir. 1., 2. ve 7. vertebralar farklı
yapısal özellikler gösterirken 3.,4.,5. ve 6. vertebralar benzer özellikler
gösterirler.Vertebralar üst üste gelerek intervertebral forameni oluştururlar.Bu
foramenin medialinde korpus, lateralinde faset eklem ve lamina tabanı, üst ve alt
sınırında superior ve inferior pediküller bulunur.Foramenin uzunluğu 10 mm,
genişliği 5 mm olup ön arka çapının tamamı kök ve mikst sinirlerle
doludur.Boynun hareketine göre (fleksiyon-ekstansiyon) foramen genişliği
değişir.Fleksiyonda foramenin vertikal çapı artar, ekstansiyonda azalır.
Pediküller laminanın lateralde devamı olan artiküler faset yüzlerini vertebra
korpuslarına bağlarlar.Pedikül genişliği C3’den C7’ye indikçe artar.
9
Servikal vertebralarda C7 hariç transvers çıkıntıların köklerinde içinden
vertebral arterin geçtiği foramen transversarium bulunur.Her iki transvers
foramen medial yüzleri arası mesafe C2-C6 düzeyinde 26-31mm arası
değişmekteyken, C1’de iki vertebral arter arası mesafe 52mm’ye kadar
çıkmaktadır.
C3-C7 arasındaki vertebraların lateral bölümleri çengel görünümlü unsinat
çıkıntılara sahiptir.Vertebral cismin üst yüzeyinde bulunurlar ve bir üst
vertebranın lateral yüzüne (inferior faset) tutunurlar.Bu eklemleşmeye
unkovertebral eklem (Luschka eklemi) adı verilir.Servikal omurganın stabilitesi
ve mobilitesinden sorumludurlar.Bir dereceye kadar lateral fleksiyonu
engellerler.
C1 Atlas
Engeniş servikal vertebra olmasına rağmen korpusu ve spinöz proçesi yoktur.Ön
ve arka iki arkusu vardır. Massa lateralis adı verilen yan parçaları çok
gelişmiştir.Lateral mass’ta oksipital kemik kondillerini içine alan, yüzü yukarı
ve içeri bakan konkav şekilli fovea articularis superior vardır. Arkada ise konkav
bir eklem yüzü olan fovea dentis yer alır.
C2 Aksis
En belirgin özelliği korpustan 1.5-2.0 cm boyunda yukarıya yükselen ve dens
adı verilen (porcessus odontoideus) çıkıntının bulunmasıdır.Densin ön
yüzündeki facies articularis anterior atlasın arcus anteriorunun iç yüzündeki
fovea dentisle sinovyal eklem yapar.Densin arka yüzündeki facies articularis
posterior ise ligamentum transversum ile eklemleşir.Densin üst ucuna apikal
ligaman, yan taraflarına ise alar ligamanlar yapışır.Aksisin ön orta hattına ALL,
arka kenarına ise PLL ve tektorial membran yapışır.Aksisin pedikül ve
laminaları diğer servikal vertebralardan daha kalındır ve ligamentum flavumun
10
yapışma yerini oluşturur.Processus spinosusları kalın,processus transversusları
küçük ve uçları künttür.
C7 Vertebra Prominens
Processus spinosusu en uzun olan servikal vertebradır.Torakale geçiş vertebrası
olduğundan vertebra cismi alt yüzü üst yüzünden daha geniştir. Processus
transversusları oldukça geniş, künttür.
İntervertebral Disk
İntervertebral diskin komponentleri
İntervertebral disk, omurlar arasında omurgaya binen kuvveti emen ve dağıtan
bir yastık görevi görür.Oksiput ile atlas, atlas ile aksis arasında disk
bulunmaz.Disk başlıca 3 komponentten meydana gelmiştir.
1- Kartilaj plak: Hyalin kıkırdakdan oluşur.Nukleus pulposus ile korpusun
trabeküler kemiği arasında omur cismini sınırlar.Longitüdinal büyümede ve
disk ile korpus cismi arasında eklem yüzü görevi yapmada rol oynar.İçinden
geçen damarlar 9. ayda kapanmaya başlar ve 30 yaşında kapanma
tamamlanır.Zamanla beslenmesi ve difüzyonu bozulan plakların kırılması
11
sonucu nukleus pulposus omur cismi içine fıtıklanarak Schmorl nodülleri
denilen dejeneratif lezyonları oluşturur.
2- Annulus Fibrosus: Kartilaj plakdan gelişir.Nukleus pulposusu çevreler ve
diskin şeklini oluşturur.Diskin kuvvetinin büyük bir bölümünü sağlar. Hyalin
kartilaj plaklara tutunur ve diyagonal uzanan kollajen fibrillerin yaptığı
konsantrik lamellerden oluşur.Bunlar sırayla kıkırdak plağın iç yüzüne,
anterior ve posterior longitüdinal ligamana ve vertebranın kemik yapısına
katılırlar.Vertebranın cismine uzanan yüzeyel fibriller (Sharpey Fibriller),
kronik hareketler sonrasında kalsifiye olur.Annulus fibrosus önde daha
sağlamdır ve güçlü olarak ALL’na yapışır, arkada ise PLL’na gevşek olarak
yapışır.
3- Nukleus pulposus:Diskin ortasında yer alır ve diskin %40’ını doldurur.
Kollajen fibrillerin oluşturduğu bir ağ gibidir.Fibrillerin arası proteoglikan bir
matriks ile doldurulmuştur.İçeriğinin %90’nı sudur.Bu oran yaşla birlikte
azalır.Güçlü annulus fibrosusla normal şekil ve pozisyonda tutulur.Nukleus
polposus omurgayı dikey etkileyen kuvvetleri yatay etkileyen kuvvetler haline
dönüştürür ve annulus fibrosusun her tarafına yayar.
Servikal disklerin ön-arka çapları 18-21mm arası değişirken en küçük ön-arka
çap C2-3’de en büyük ön-arka çap C4-5 ve C5-6’dadır.Servikal disklerin
yükseklikleri önde arkadan fazladır.C2-3 diski ortalama 17.9mm, C6-7 diski ise
20.8mm’dir.Disk yüksekliği komşu omur cisimlerinin yüksekliğinin %45’i
kadardır.
Vertebralar arasındaki bağlar ve eklemler
Omur cisimlerinin ön ve arka yüzlerini birbirine bağlayan bağlar omurganın
başından sonuna kadar devam eder.Önde;ALL aşırı ekstansiyonu, arkada; PLL
aşırı fleksiyonu engeller.
Laminaları birbirine bağlayan ligamentum flavum C2’den sakruma kadar
uzanır.Elastikiyetleri ile fleksiyona müsaade ederler.Spinal çıkıntıları birbirine
12
bağlayan bağlar ligamentum interspinaledir.Spinöz çıkıntıların tepelerini
birbirine ligamentum supraspinale bağlar.Bu bağ oksipital kemik ile yedinci
servikal arası kalınlaşıp ligamentum nuchae adını alır.Transvers çıkıntılar
arasındaki ince fibröz bantlar ligamentum intertransversaria adını alır.Yana fazla
eğilmelere engelller.
1-Atlas Oksiput arasındaki bağlar.
A- Anterior atlantooksipital membran:Atlasın arcus anteriorunun üst
kenarı ile foramen magnumun anterior kenarı arasında uzanır.
B- Posterior atlantooksipital membran:Atlasın arcus posteriorunun üst kenarı ile
foramen magnumun arka kenarı arasında uzanır.
1- Aksis Oksiput arasındaki bağlar.
A- Tektorial Membran:Posterior longutüdinal ligamanın yukarıya doğru
devamıdır. Aksis korpusunun arka yüzünden, foramen magnumun anterior ve
anterolateral kenarlarına uzanır.Yukarıda durametere karışır.
B-Alar Ligaman:Başın sağa ve sola rotasyonunu kontrol eder. Occipitoalar ve
atlantoalar olmak üzere iki kısımdır.Occipitoalar ligaman densin
posterolateralinden foramen magnumun lateral kısmına, atlantoalar ligaman
densin posterolateralinden atlasın massa lateralislerine uzanır.10 mm uzunlukta,
4 mm genişlikte ve 8 mm çapındadır.
C- Apikal Ligaman:Densin ucundan foramen magnumun anterior orta kısmına uzanır.2-5 mm genişlikte,1-12 mm uzunluktadır.
13
kranioservikal bileşkedeki ligamanlar
2- Atlas Aksis arasındaki bağlar.
A-Transvers Ligaman:Densin posteriorunu sararak her iki yanda atlasın massa
lateralislere yapışır.Transvers ligaman başın fleksiyon ve öne hareketini
engeller.Rotasyon hareketini destekler.Transvers ligaman ve bundan çıkan
foramen magnum anterioruna giden oksipitotransvers ligaman ile aksis cisminin
posterioruna giden transvers aksoid ligamanın hepsi birden krusiform ligaman
olarak adlandırılır.
Omurganın arka elamanları faset eklemleridir.Servikal bölgede eklem yüzeyleri
düz ve hafif konkav olup önden arkaya ve yukarıdan aşağıya eğik durumdadır.
Bu konum nedeniyle boyun vertebraları her yöne harekete sahiptir.
Omurgadaki geçiş bölgeleri hareket sırasında oluşan stres miktarının en fazla
hissediliği yerlerdir ve dejeneratif değişiklikler daha sık görülür.Servikal disk
hernilerinin %85’inin C5-6, C6-7 seviyelerinde görülmesinin nedeni de budur.
Spinal kordu en dıştan saran dura yukarıda foramen magnuma tutunur. Dura
altında, içinde serebrospinal sıvı bulunan geniş bir subaraknoidal alan ve
araknoid zar bulunur.Piamater korda sıkıca yapışmıştır ve lateralde lineer
katlanmalar yapar.Bunlar medulla spinalis boyunca longitüdinal uzanım
gösterirler.Bu katlanmalar her iki tarafda 20 tane olan “dentat ligaman” lardır.
14
Ventral ve dorsal kökler arasında uzanarak duraya asılırlar.
Dentat ligamanlar hareket sırasında korda hem destek olur, hem de medullanın
duradan daha az harekete katılmasını sağlar.
Dorsal duyusal kökler lateral longitüdinal sulkusdan girer ve ventral motor
kökler ventral lateral sulkusdan korddan çıkarlar.Sinir kökü dura içerisinde
foramene girmeden önce kalınlaşma göstererek dorsal spinal ganglionu
yapar.Dura içerisinde birleşen kökler foramenden çıktıkdan sonra tekrar
ayrılarak dorsal ve ventral spinal sinirlere bölünür.Üç adet sempatik ganglion
M.longus kolli, M.longus kapitis ve karotid kılıftaki yumuşak doku arasında yer
alır (1, 37, 39, 40, 41).
Spinal kord C3-C7 arasında genişleme gösterir ve bu bölgede hafif
fusiformdur.C5 hizasında en büyük genişlemesini yapar(1).Bu seviyede
omiriliğin ön-arka çapı 8mm, genişliği 13 mm’dir(1).
Servikal omuriliğin beslenmesi esas olarak vertebral arterden (VA) olur.
Subklavian arterin ilk ve en büyük dalı olarak bilateral çıkar.C6 da transvers
foramenden girer, C1 lateral mass arkasından posterior kemik arkı tırmanır ve
posterior atlanto-oksipital membrandan geçerek foramen magnuma girer.
Foramenden geçtikden sonra basiller arteri oluşturur.Vertebral arter basiller
arteri oluşturmadan önce bir ön, iki arka dal verir.Ön dallar orta hatta birleşir ve
omuriliğin anteromedian fissüründe seyreden anterior spinal arteri
oluştururlar.Bu arter omuriliğin 2/3 ön kısmını besler,arka dallar posterior spinal
arteri yapar.Bu da arka 1/3 kısmı besler.Anterior ve posterior spinal arterler
sadece üst servikal omurilik için yeterli kanı sağlar.Bu seviyenin altında ise
beslenme; vertebral, derin servikal, assandan servikal ve bazı yüksek intertorasik
arterlerden sağlanır.Diğer kısımları beslenmesi radiküler arterlerle olur.Anterior
radiküler arter anterior sinir rootu ile seyreder ve anterior spinal artere
katılır.Posterior radiküler arter ise dorsal sinir rootunu izler ve posterior spinal
artere katılır(1, 33, 42,111).
15
Omurilik venleri arterlere eşlik ederek radiküler venleri oluşturur ve bunlar
foramenden çıkıp ekstravertebral venöz pleksusa dökülür.Ekstradural venöz
kanallar kafa tabanından sakruma kadar uzanırlar(42, 43).Spinal venöz drenaj,
intrinsik ve ekstrinsik venöz sistemle olur.İntrinsik sistem sulkal ve aksiyal
venlerden oluşur ve aralarında anastomozlar vardır.Ekstrinsik sistem ise pial
venöz ağdır, omiriliğin ön ve arkasında uzanan longitüdinal toplayıcı venleri ve
radiküler venleri içerir(42).İntraspinal venler; basivertebral, internal, radiküler
venlerden oluşur (37,44,111).
C. SERVİKAL BÖLGE BİOMEKANİĞİ
Biyomekaniğe İlişkin Anatomi:
Üst Servikal Bölge
Kranyovertebral bileşke (KVB) C0 (oksiput), C1 ve C2 den oluşmaktadır.
C1 ve Oksipital kondil arasındaki eklemleşme orta derece fleksiyon ekstansiyon
ile yana eğilmeye olanak sağlarken eksenel rotasyona pek izin vermez.C1-C2
arasındaki özel bikonveks eklem C1-C2 hareket segmentinde eksenel rotasyon
olanağı sağlar.KVB’nin biyomekanik açıdan önemli primer ligamanları
transvers ve alar ligamanlardır.Transvers ligamanın görevi densin arkasında
emniyet kemeri gibi durması ve bu bölgede eksenel rotasyonu
kolaylaştırmasıdır.Alar ligamanlar ise C2 deki aşırı rotasyonu frenlerler.Apikal
ligamanın biyomekanik bir etkinliği yoktur.(84)
Alt Servikal Bölge
C3-C7 arasında spinöz çıkıntılar nispeten diğer seviyelere göre daha
büyüktür.Böylece kafaya uygulanan yüklere karşı omurganın eksenine daha
büyük bir moment kolu ile destek verebilirler.Orta ve alt servikal fasetlerin
koronal (45 derece) yönelimleri vardır.Gerek fasetlerin bu yönelimleri gerekse
unkovertebral eklemler, belirli oranda fleksiyon ekstansiyona izin verirken
kayma ve aşırı hareketi kısıtlayıcı işlevleri vardır.ALL ekstansiyona direnç
16
gösterirken, posterior ligamanlar fleksiyona direnç gösterirler.Supraspinöz
ligamanlar flekskiyon ve eksenel rotasyonu kısıtlarken, ligamentum flavumun
da frenleyici etkisi vardır.
Breig tarafından spinal kordun biomekaniği detaylı olarak incelenmiştir
(45).Vasküler elemanları ve bağlantıları ile birlikte spinal kordun aksiyel planda
iyi bir elastik yapıya sahip olduğunu göstermiştir.Spinal kordun kanal içinde
yukarı-aşağı kayma hareketi yoktur.
Spinal yüklenme büyük ölçüde intervertebral disk tarafından emilir.Anulus
fibrosus dışarı ekspanse olarak yükü azaltır.Aksiyal yüklenmeyle beraber
kartilaj end-plaklar arası mesafe daralır, nukleusda yer değişimi olur.50 kg’lık
bir yüklenmede nukleus 0.5mm yer değiştirirken, bu yükün iki katına çıkması
durumunda yer değiştirme %25 oranında artar.
Biomekanik özelliklere ait bazı kavramlar;
Rotasyon ekseni: Omurgayı çevresinde döndüren eksen, rotasyonun anlık
eskeni olarak isimlendirilir (RAE).Genelde her seviye için sabittir(46,
47,110,111).
Hareket yelpazesi: Belirli bir düzlemde yapılan toplam hareketin
miktarıdır.Nötral ve elastik olmak üzere iki zonda ele alınabilir.Fleksiyon ve
ekstansiyonun direçle karşılaşmadan yapılması nötral zonda yapılan hareketdir.
Ligamanları zorlayarak yapılan hareketler elastik zonda yapılır (48, 49,110,111).
Fleksibilite ve sertlik: Fleksibilite uygulanan birim yüke koşut olarak ortaya
çıkan deformasyondur.Sertlik bunun tam tersidir.Sertlik ne kadar çok,
fleksibilite ne kadar az ise, stabilite de o kadar yüksektir(110,111).
İkili hareket (coupling): Omurganın üç boyutlu hareketlerini koordinat
sistemine göre açıklar.Klinikte daha çok Karteziyen koordinat sistemi kullanılır.
X, Y, Z olmak üzere üç eksen vardır.Her bir eksenin her bir yönünde iki hareket,
iki yönde dört hareket, üç eksende toplam oniki hareket yapılır(110,111).
İntervertebral diskin yapısı başın ağırlığını taşımaya uygun bir biomekanik
özelliğe sahiptir.Normal kas tonusu ve anatomik postürde alt servikal disklerde
17
bu yük 5-6 kg/cm². olarak Groh tarafından ölçülmüştür.Eğer kas tonusunu
hesaplamazsak bu 40 kg/cm²’ye çıkar.Nukleus pulposus bu yükün tolere
edilmesinde görevlidir(31).Normal anatomik yapıya göre en fazla fleksiyon
hareketi C5 vertebrası seviyesinde meydana gelir.Bu duruma her zaman bir
miktar rotasyon hareketi de eşlik eder.Normal koşullarda total fleksiyon ve
ekstansiyon 127 derece, total rotasyon 142 derece ve lateral fleksiyon ise 73
derecedir.
Vertebral kolonun fleksiyon hareketini sağlayan kaslar m.longus servisis,
m.sternokleidomastoideus, m.rektus abdominisdir.Ektansiyon hareketini ise;
m.erektör spina, m.splenius, m.semispinalis kapitis ve m.trapezius sağlar.
İntradiskal pozitif basınç genç insanlarda 2249,7 gr/cm². iken ayakta bu basıncın
3 katından fazla olduğu gösterilmiştir.Yapılan deneylerde yük kaldırma ile
intradiskal basıncın arttığı ve beraberinde karın içi basıncınında artmasıyla
toplam yükün %50 kadar azaldığı gösterilmiştir.
Yaşlanma ile servikal mobilitenin azalmasıyla diskde ekspansiyon artışı
olur.Sadece difüzyonla beslenen diskler omurga gelişiminden sonra
damarlanmalarını kaybettikleri için 15-16 yaşlardan itibaren anulus fibrosusda
regresif değişiklikler meydana gelir.Yaşla ilgili olduğundan bu sürece
dejenerasyon denilir.Aynı zamanda dar kanal, segmental hipermobilite ve
anatomik varyasyonlar da mevcut ise klinik olarak kendini ifade eder hale
gelir(50).
Frontal, sagital ve omurganın uzun ekseni çevresinde oluşan hareketler sırasında
nukleus pulposusun görevi var olan basıncı tüm omur aksiyal kesitine eşit olarak
yaymaktır. Bunu hidrodinamik özelliği sayesinde yapar.
Servikal Omurgada İnternal Fiksasyonun Biyomekaniği
Cerrahi Stabilizasyon İlkeleri
18
1- Destek İlkesi:Aksiyel deformiteden korunmayı sağlar.Aksiyel deformiteye
neden olan kuvvetler aksiyel yüklenme, sekonder olarak eğilme veya çekme
kuvvetleridir.Spinal enstrüman yüklenme tarafına ve omurganın desteğe
ihtiyaç duyduğu alana uygulanır.Destek plakları kompresyon ve çekme
kuvvetlerini azaltmak, ayrıca moment güçlerini azaltmakta rol
oynamaktadır.Kemik yüzey ile maksimum ilişki olmalıdır.Destek ilkesine
uygun enstrümanlara en iyi örnek anterior kilitlenebilir servikal
plaklardır(110).
2- Nötralizasyon İlkesi: Nötralizasyon sistemleri, yüklere karşı korunmayı,
bükülme, çekilme ve aksiyel yüklenme kuvvetlerini azaltmayı sağlar.Bu
uygulamalar stabiliteyi arttırırlar ve erken dönemde hareket etmeyi sağlar.Bu
sistemlere örnekler; birden fazla vida kullanılarak plak veya çubuklarla
yapılan basit posterior, lateral ve anterior stabilizasyon sistemleridir(110).
3- Gergin bant ilkesi:Posterior gergin bandı sağlamak için implant kullanıldığı
zaman omurganın kompressif yüklere dayanıklı olması gerekir. Gergin bant
kavramı, gerilebilir kuvvetler ve eğilme momentine dirençlidir. Gergin bant
ilkesi, yük taşıma kolonunda dinamik kompresyona izin verir ve füzyon
oluşumunu sağlar.Ensık örnekleri, posterior tek seviye servikal çengel plaklar
veya posterior tel ile fiksasyondur(110).
4- Köprü fiksasyon ilkesi:Eğer yük taşıma kolonu kompressif yükleri
taşıyamıyorsa,posterior fiksasyon ile stabiliteyi,düzeni ve yeterli uzunluğu
sağlamak için,zayıf segment ile güçlü segment arasında bir köprü
kullanılması gerekir.Kullanılacak implant güçlü ve sert olmalıdır.Bu ilke
birden fazla fiksasyon noktası ile omurganın yük paylaşımını arttırmak ve
enstrüman yorgunluğunu azaltmaktır(110).
D.FİZYOPATOLOJİ
19
Disk Dejenerasyonunun Patolojisi:
Omurga dikey yönde etki yapan vücut ağırlığı ve dış kuvvetlere karşı koymanın
yanında hareket fonksiyonunu da yürütmek durumundadır.Bu stabilite ve
instabilite kombinasyonu iki tür ekleme sahip olmasıyla mümkün olmaktadır;
faset eklemler ve intervertebral diskler.Fasetler sinovyal membranla kaplı
oldukları için minimal dirençle harekete izin verirler.Buna karşın intravertebral
diskler ise amfiartrodial eklemlerdir ve sinovyal membranları yoktur.Yine de
sahip oldukları özel yapı sayesinde hem dikey postürdeki yükü taşırlar, hem de
vertebra korpusları arasındaki harekete izin verirler.Eklemler yaşlanma ile
dejeneratif değişikliklere maruz kalırlar.Dejeneratif olaylar çok yönlü
işlemlerdir ve eklemlerle beraber hareket eden tüm komponentleri
ilgilendirir.Bu komponentler disk mesafesini, faset eklemleri, intra ve paraspinal
dokuların yanı sıra vertebra korpuslarını ve artiküler prosesleri
içerir.Dejenerasyon sonucunda spondiloz, osteofitler ve disk herniasyonu
görülür.
Diskteki dejeneratif işlemler erken çocukluk döneminde başlar. İnfantlların
disklerinde kan damarları vardır ama yaşamın ikinci yılından itibaren bu
damarlar regresyona uğrar.İnfantın yürümeye başlama zamanına denk geldiği
için dik postürle ilgili olabileceği konusunda spekülasyonlar yapılmaktadır.Dik
postüre geçilmesiyle disk üzerine yük binmeye başlaması, kan damarlarının
involusyonuna neden olabilir.4 yaşına gelindiğinde ise artık kondrositlerin tüm
beslenmesi difüzyon yoluyla olmaktadır.Bunun yanı sıra lamina kribrozadaki
porların çapları da zamanla giderek küçülür.Küçülmüş por çapı ile dejeneratif
disk değişiklikleri arasında ilişki olduğu gösterilmiştir.Yetersiz beslenme
3.dekattan itibaren nükleus pulposusun içeriğini değiştirir.Ortaya çıkan ozmotik
değişiklikler ve bunun sonucu diskin su kaybı, diskin hacmini ve yüksekliğini
azaltır.
Yüksekliğin azalması anulusun bombeleşmesine neden olur, bu da komşu
vertebra periostunu kemikten ayırır.Kemikle periost arasında oluşmuş bu boşluk
20
yeni kemik formasyonuyla dolar, böylelikle osteofitler meydana gelir.
Kartilaginöz end-plate’ler incelir ve fissürler oluşur.Yaşlanmakla anulusun
laminer yapısı da bozulur, özellikle posteriorda PLL ile olan bağlantıları gevşer.
Bu da posterolateralde annulusta zayıflamış bir alan ortaya çıkarır ki, burası da
disk herniasyonunun en sık görüldüğü yerdir.Böylece ekstrensik güçler ile
dejenere olmuş bir disk herniye olur.
Spondiloz, dejeneratif disk hastalığına sekonder vertebral osteofitozis olarak
tarif edilebilir.Spondilozda görülen osteofitler intervertebral disk dejenerasyonu
ile birliktedir.Spondilozun varlığı, noninflamatuar disk dejenerasyonunun
varlığıyla tanımlanır.
Disk matriksinin protein içeriğinde hem kalitatif hem de kantitatif değişiklikler
olmaktadır.Kondrotin sülfata oranla keratin sülfat miktarında artış olur.Keratin
sülfatın negatif yükü bir iken, kondrotin sülatın negatif yükü ikidir. Bunun
sonucunda da diskin ozmotik özelliklerinde değişiklikler ortaya çıkar. Daha az
protein, daha az negatif yük sonucu disk içerisine sıvı akışında azalma
olur.Diskin su içeriği %90’dan %70’e iner.Böylece disk yükseklik kaybına
uğrar.Anulus fibrosusun bulgingi, sharpey liflerinin komşu vertebral korpuslara
yapıştığı bölgeden periostun elevasyonuna neden olur.Burada subperiorstal
kemik formasyonu oluşarak, spondilotik çıkıntı veya osteofit meydana gelir.
Diske uygulanan kuvvetler disk herniasyonlarının oluşumunu tam olarak
açıklayamaz.Travma sonrası ortaya çıkan disk herniasyonları tüm disk
herniasyonlarının az bir kısmını oluştururlar.Disk herniasyonları en çok 4.
dekatta görülür ve 50 yaşından sonra giderek azalır.Spondilozda ise bunun tersi
görülür; yaş ilerledikçe insidans da artar.Bunun nedeni ise diskin genişleme
özelliklerinin disk herniasyonlarında hayati rol oynamasıdır.Anulusdaki yırtıklar
yaşlanmayla artmasına karşın, diskin genişleme yeteneği 4. dekattan sonra hızla
düşer.Bu düşüş makromoleküllerdeki değişikliğe bağlı olarak diskin ozmotik
özelliklerinin değişmesi sonucudur.5.dekattan sonra anular yırtıklar daha fazla
21
olmasına karşın diskin genişleme potansiyeli kalmadığı için pek az disk
herniasyonu görülür.
Disk Hastalığının Fizyopatolojisi
Intervertebral disk vücuttaki en büyük avasküler yapıdır.Bu özelliği onun
yapısal bozukluklarının iyileşme potansiyelinin olmadığı anlamına gelir.Kan
dolaşımı olmadığı için yapısal bozukluklar düzelemez ve disk eski haline geri
dönemez. Disk mesafesinde yaşlanmayla ortaya çıkan radyolojik değişikliklerin
moleküler seviyedeki değişiklikler ile yakın ilişkisi vardır.Patolojik disk
matriksi yaşlanmayla uyumlu biokimyasal ve fizyolojik değişiklikler
gösterir.Brown,patolojik işlemin disk materyalindeki asid mukopolisakkaridlerin
hızlı depolarizasyonu sonucu olduğunu öne sürmüştür.Patolojik disklerdeki bu
bozuk jel, vertikal basınçları doğru şekilde dağıtamaz ve anulus fibrosusa
dengelenmemiş güçler yansıtır.
Ligamantöz bir yapı olan anulus gerilim güçleri dışındaki güçlere maruz
kaldığında fibrokartilaginöz metamorfoza uğrar.Yaşlanmayla birlikte nükleus
pulposusun jelatinöz özelliğindeki kayıp, matriksinde yavaş ve hafif bir
değişikliğe neden olur ve bu da anulusda fibrokartilaginöz metamorfoza yol
açar.Normalde bu olaylar yavaş yavaş gelişirken diskteki fiziksel yüklenmeler
diskin mekanik gücünü aşmaz.Sonuçta nükleus ile anulus arasında keskin bir
sınır olmayan, normal yaşlanmış birdisk ortaya çıkar.Buna karşın bazı metabolik
ve fiziksel yüklenmeler nükleusun fiziksel özelliklerinde hızlı bir değişiklik
yaratır.Anulusa binen gücün dağılımında ve yönünde ani bir değişim
olur.Bunların sonucunda ortaya çıkan fibroblastik cevap fiziksel talepleri
karşılayamadığı için anulusta konsantrik ve radial fissürler ortaya çıkar.Yapısal
özelliklerini yitirmiş olan nükleusun fonksiyonel instabilitesi karşısında
zayıflamış olan anulus direnç gösteremez, bulging ve sonunda disk materyalinin
herniasyonu olur.Nükleus içeriği spinal kanal içerisine ekstrüde olduğunda sıvı
çeker ve genişleyeyrek sinir köklerini mekanik olarak irrite eder.Epidural
boşluktaki vasküler yatakta iltihabi yanıt ortaya çıkar ve salgılanan lökosit
22
enzimleri nükleus içeriğini hidrolize etmeye başlar.Mukopoliksakkaritlerin
katabolizması ile çevreye yıkım ürünleri salınır.Bunlar da sinir köklerini irrite
ederek, mekanik irritasyonla beraber ağrının ortaya çıkmasına neden
olurlar.İmmunohistokimyasal tekniklerin kullanımıyla Weinstein sıçan diskinin
anulus fibrozusunun dış kısmında substance P, calcitonin gene-related peptide,
vasoactive intestinal peptide saptamıştır(108).Bu nörotransmitterlerin ağrı
duyusuyla bağlantılı olduğu düşünülmektedir(52,108).Anulus yırtılması sonrası
sinir kökünü direk temas ile irrite ettiği düşünülmektedir(52).
Ekstrüde disk matriksinin major kimyasal ve mekanik komponentleri
temizlenince iltihabi yanıt yatışır.Bu durum yatak istirahati ve antienflamatuar
ilaçlar ile radiküler ağrının geçmesini açıklar(32,87,98).
E. KLİNİK BELİRTİ VE BULGULAR
Semptomlar:
Servikal disk hastalığının klinik belirtileri herniasyonun yerine, hastalığın
süresine bağlı olarak değişkenlik gösterir.Hastalar genelde kök basısından
kaynaklanan radikülopati kliniği ile başvurur.Daha az sıklıkla omurilik basısına
bağlı miyelopati veya kök ve omuriliğin her ikisine olan basıdan dolayı
radikülomiyelopati klinik tabloya hakim olur.Hastaların bir kısmı akut ağrının
başlamasından hemen sonra,bir kısmı ise kronik semptomların artamısı
nedeniyle başvururlar.Akut kök kompresyonlu hastalara zıt olarak, uzun süredir
sinir kökü kompresyonu veya nöral foraminal darlığı olan hastalar ise radiküler
ağrıyı kendi semptomlarının önemli bir komponenti olarak
değerlendirmezler.Bunun yerine sensoryal değişiklikler ve kollarda güçsüzlük
ve bir sinir kökünün veya köklerinin innerve ettiği kaslarda atrofiden yakınırlar.
Santral disk herniasyonu olan hastaların akut radiküler semptomlarla gelme
olasılığı pek yoktur.Bu hastalar boyun ağrısı,üst ekstremitelerde yaygın
güçsüzlük, alt ekstremitelerde beceriksizlik yakınmaları ile başvururlar.Ciddi ve
23
uzun süren spinal kord kompresyonundan sonra ise mesane ve kalın barsak
disfonksiyonu ortaya çıkabilir.
Klinik Bulgular:
Radikülopati:
Servikal disk hernilerinde semptomlar genelde boyun ağrısı, omuz ve kola
yayılan ağrı, parestezi, güç kaybı gibi bulgularıdır.En sık rastlanan bulgu boyun
ağrısıdır.
Hastaların çoğunda paraskapular veya subskapular yansıyan ağrılar olabilir.
Kronik disk herniasyonlarında duyusal değişiklikler, parezi ve atrofi
görülebilir.Santral disk herniasyonlarında üst ekstremilerde parezi, alt
ekstremitede yürümekle oluşan dengesizlik, geniş tabanlı yürüme, sfinkter
kusuru olabilir(57).Spontan başlayan ağrısı,boyun hareketlerinde kısıtlılık,
paraspinal kaslarda spazm, hassasiyet ve bazen akut tortikollisle birlikde
olabilir.Uygun bir konservatif tedaviye rağmen azalmayan her boyun ağrısı
radyolojik olarak incelenip, ağrı kaynağının saptanması gerekir (51).
Ağrıya parestezi eşlik edebilir, parestezi genelde ekstremitenin distalindedir.Bu
duyusal belirtiler daima tek taraflıdır.Boyun hareketleri kısıtlanır ve ağrı boynun
ekstansiyonu ve rotasyonuyla artar.Lezyon olan tarafa doğru boynun eğilmesi ile
artan foraminal basınç etkisiyle ağrının artması “Spurling bulgusu” olarak bilinir
(59).Ayrıca radikülopati ile periferik sinir kompresyonu bulguları birlikte
görülebilir.Kliniğin yumuşak diskemi yoksa osteofit oluşumuna mı bağlı
olduğunu ayırmak zordur(38).Sinir köklerinin innerve ettiği çeşitli kas grupları
olmasına rağmen, her bir sinir kökü için spesifik bir kas grubundan
sözedilmektedir.Erken parezinin saptanmasındaki en duyarlı yol, bu kas
gruplarının test edilmesidir (56).
Servikal disk hastalıklarında ortaya çıkan bulgu ve belirtiler basıya uğrayan sinir
köküne göre değişiklik gösterir.Boyun ağrısı daha çok C3 veya C4
24
radikülopatiye neden olan üst servikal disk herniasyonlarında görülür.Ağrıyı,
gerilim tipi baş ağrısından ayırmak zordur.
C5 radikülopati C4-C5 disk herniasyonlarında görülür.Kolun üst laterelinde ağrı
ve/veya duyu kusuru ayrıca biseps tendon refleksinde de azalma görülür.
Hastalar hissizlik ve lokalize omuz ağrısından yakınırlar.Temel motor defisit
deltoid kasında olduğundan hasta kolunu yukarı kaldırmakla ağrı duyar.Ön kol
ve elde ağrı ve duyusal değişiklikler görülmez.C6 radikülopati C5-C6
disklerinden kaynaklanır.Bu radikülopatide boyundan biseps kasına, önkol distal
anterolateralinde, baş ve işaret parmağında ağrı ve duyu kusuru görülür. El
bileği ve el kaslarında güçsüzlük saptanabilir.Ayrıca biseps ve brakioradial
refleksler azalır ya da kaybolabilir.
C6-C7 mesafesinin en sık görülen servikal disk herniasyonu seviyesi olması
nedeniyle C7 sinir kökü tutulumu en sık gözlenir.C7 radikülopatide omuz
arkasını ve trisepsi çaprazlayan ve ön kol posterolaterali boyunca, orta parmağa
yayılan ağrı ve duyu kusuru vardır.Triseps refleksi erkenden
kaybolabilir.Başlıca triseps kası etkilenir ve dirsek ekstansiyon kuvvetinde
azalma olur.Bazen tek bulgu tenar kas atrofisi olabilir.C8 sinir kökünün duyusal
dağılımı, elin küçük parmağının medial yarısıdır.Elin interosseöz kaslarını
innerve eder.En az oranda ağrıya neden olan radikülopatidir.C8 köküne spesifik
refleks yoktur.Ulnar nöropatiden ayırt ekmek için EMG kullanılır (60).
25
Servikal Disk Hernilerinde Etkilenen kökler ve sebeb oldukları klinik durumlar.
Miyelopati:
Dejeneratif servikal disk hastalıklarında spinal kanal, akut disk herniasyonlarına,
kronik osteofit basısına, PLL kalsifikasyonuna, faset hipertrofisine bağlı olarak
daralabilir.Ligamentum flavumun hipertrofisinde ya da kanal içine
bombeleşmesinde bu tablo daha da ağırlaşır ve omirilik kanalında relatif darlık,
herniasyonun ortaya çıkaracağı belirti ve bulguların daha erken ve daha şiddetli
görülmesine neden olur(38,51,58).Bu kompresyondan dolayı oluşan iskemi
miyelopatide başlıca rolü oynar.
Myelopatinin başlangıcı akut olabilir ve ilk belirtiler nonspesifiktir.Ancak
çoğunlukla sinsi başlar, bulguların ortaya çıkması zaman alır(51,62).Daha çok
5-6. dekatlarda başlar ve erkeklerde daha sıktır.Genellikle uzun dönem stabil
klinik seyir ve ara ara kötüleşmelerle seyreder.C5-6 düzeyi servikal
dejenerasyonun en sık görüldüğü düzeydir(51,58,62).Uzun dönem prognozu
etkileyen en önemli faktörler miyelopatinin şiddeti ve hastalığın görülme
yaşıdır(63).
Bacaklardaki spastik güçsüzlük en yaygın bulgudur.Spastisite ve güçsüzlük
özellikle kalça fleksiyonu, diz fleksiyonu ve ayak bileği dorsofleksiyonunda
belirgindir.Miyelopati şiddetli ise babinski pozitif olabilir.Miyelopati daha
26
proksimalde ise hofmann pozitif olabilir.DTR’de hiperaktivite, dissosiye duyu
kusuru olur ancak dokunma duyusu korunmuş, ağrı, ısı, vibrasyon duyuları
azalmıştır.Ataksi ve üst motor nöron bulguları görülebilir.Alt ve üst
ekstremitede uyuşukluk, parestezi olabilir.Parestezinin ani başlaması, boyun
hareketleri ile vücuda yayılan elektriklenme hissi (Lhermitte Bulgusu) önemli
bulgudur.Sfinkter kusuru %33 hastada görülür.Kök tutulumu, omirilik basısına
bağlı tutulumdan farklı olarak alt motor nöron bulgularına yol açar.Ancak hem
alt hem de üst motor nöron bulguları birlikde görülebilir (1,28,53).
Servikal spondilotik miyelopati oluşumunda servikal kanal stenozu ve vasküler
nedenler rol oynar.En önemli neden ise kanal daralmasıdır(64). Kanal çapını
daraltan diğer statik ve dinamik elemanlar, omurilik basısı yaparak miyelopatiye
neden olabilir.Osteofit,ligamentum flavum hipertrofisi, PLL ossifikasyonu statik
nedenlerdir.Vertebra cisimlerinin antero ve retrolistezisi,ligamentum flavumun
boyun ekstansiyonuna bağlı kıvrımlaşması ile omuriliğin arka elemanlara doğru
şıkışması ise dinamik nedenlerdir.(29,64).Postoperatif fibrosizde omuriliğin
hareketliliğini azaltarak servikal spondilotik miyelopatiye neden olabilir(29).
Osteofitlerin anterior spinal artere bası yapmasıyla omurilikde iskemik
değişikliklerin ortaya çıkabileceği söylenmiştir.Dar kanal zeminindeki boyun
hareketleri ile intramedüller arterlerde gerilme, santral omurilikde makaslama
güçleri, vasküler yapıyı bozar.(29).Fleksiyon ve ekstansiyonda mekanik basıda
vasküler lezyonlarda artış olur.Hipermobil omurlarda ön-arka çap ekstansiyonda
azalır ve omurilik kısalır, kalınlaşır.Subluksasyonda ligaman dura üzerine bası
yapar.Ayrıca tekrarlayan minör travmalar da servikal spondilotik miyelopatiye
neden olabilir (29).Servikal spondilotik miyelopati hastaları yaşlıdır.Yavaş ve
ilerleyici bir öykü vardır.Spastik yürüyüş, ince parmak hareketlerinde azalma,
duyu kusuru olabilir.Kollarda güçsüzlük ve atrofi alt motor nöron tutulumuna
bağlıdır.Miksiyon bozuklukları olabilir.Servikal disk herniasyonunda ise
27
hastalar gençtir ve ağrı ön plandadır.Akut başlangıçlı şikayetler vardır ve tek
kök tutulumu olur.
Nukleus pulposusun kanal içine santral herniasyonu, kanal genişliğine ve
herniasyonun derecesine bağlı olarak değişik derecelerde omurilik basısına
neden olur.Basıya bağlı olarak bir dizi omurilik sendromu gelişebilir.Hafif
basıda nörolojik muayene normal olabilir.Ancak ileri bir basıda o düzeyin
altındaki bütün duyusal ve motor fonksiyonlar etkilenir.Ağır kuadriparezi ve
hatta kuadriplejiye kadar ilerleyebilir.Omurilik fonksiyonunun bozulduğu bu
duruma “tam fonksiyon kaybı”denir(49).Ancak inkomplet fonksiyon kaybı daha
sık görülür(38,51,58).
İnkomlet fonksiyon kayıpları;Santral omurilik sendromu,Brown-Squard
sendromu,Anterior omurilik sendromu’dur.
Santral omurilik sendromunda, etkilenen servikal segmentlerle ilişkili olarak
genellikle üst ekstremitelerde ani güç kaybı olurken alt ekstremitelerin
korunduğu gözlenir(66, 67).Genellikle akut hiperekstansiyon travmasını izler
(1,53).El kaslarında atrofi olur ve pençe el gelişebilir, derin tendon refleksleri
genellikle azalmıştır.Kollarda ve ellerde ağrı, ısı duyusu azalır, derin duyu
çoğunlukla korunmuştur.
Brown-Squard sendromu daha az görülür(68).Omurilik lezyon seviyesinin
altında karşı vücut yarımında ağrı ve ısı duyusu, aynı tarafda motor fonksiyon
kaybı vardır.Pozisyon ve vibrasyon duyuları hasarın karşı tarafında
korunmuştur.
Anterior omurilik sendromunda lezyon düzeyinin altında bütün duyusal ve
motor fonksiyonlar kaybolur.Sadece arka kolon fonksiyonları korunur.Santral
disk herniasyonuna bağlı olarak ön spinal arterde tromboz gelişmesi söz
konusudur.
28
Servikal spondilotik miyelopatide hasta izleme ve prognoz değerlendirmede en
çok Japon Ortopedi Kurumu (JOA) sınıflaması kullanılır(69,70,71).Nurick
derecelendirmesi, Mann ve arkadaşlarının sınıflaması, Crandall ve Hattori
sınıflamasıda kullanılan diğer sınıflamalardır(67).
F. AYIRICI TANI
Kol ağrısının ayırıcı tanısına çok sayıda hastalık girmektedir.Boyun
hareketleriyle artan bir kol ağrısı ve beraberinde nörolojik bulgular varsa sinir
kökü basısı en sık neden olarak bilinir(1,38,51,53,73).
1- TÜMÖRLER:
Servikal omurga tümörlerinde meydana gelen nörolojik defisit ve bulguların
nedeni; tümör basısı, ödem, hemoraji, kemik ve yumuşak dokuda oluşan yapısal
değişiklikler ve skar gibi inflamatuar reaksiyonlardır.Selim tümörlerin bazıları
ve habis tümörlerin çoğu ciddi oranlarda litik destrüksiyonlarla ve büyük
yumuşak doku kitlesiyle birlikte olabilir.Bunlarda miyelopati ve radikülopati
gibi nörolojik değişikliklere neden olur.
İntramedüller spinal tümörler klinik olarak miyelopati bulguları ile ortaya
çıkarlar.Ekstramedüller tümörler ise taraf veren lokalize bulgulara neden
olur.Selim tümörler (osteoblastom, osteidosteom, fibrözdisplazi,
hemanjiom.v.s.)genellikle ciddi nörolojik semptomlara yol açmazlar.
Osteokondromlar; posterior kemik elemanlardan çıkar ve asimetrik yerleşimi
nedeniyle foramende tek bir servikal sinir kökü üzerinde bası
oluştururlar.Schwannomalar; asimetrik olup genellikle kaynaklandıkları sinir
kökünü foramende sıkıştırırlar.Anevrizmal kemik kisti; tipik olarak genişleme
gösteren sert doku kitlesiyle beraber miyelopati semptomlarına neden
olur.Meningiomalar; kadında ve daha çok orta yaşlarda görülür ve
schwannomaya benzer.
29
Ağrı omurga tümörlerinin en sık görülen başlangıç semptomlarındandır.
(74,75,76,78,79).İlk aşamadaki ağrı semptomları nonspesifikdir ve disk
hastalarından ayırt etmek zordur.Disk hastalarında mekanik ağrı vardır aktivite
ile artar, istırahat ile azalır.Omurga tümörinde ise; ağrılar devamlıdır, istirahatle
geçmez, geceleri artar, sürekli fokal radiküler veya yansıyan ağrı olur, bazen
spinal deformiteler ve tortikollis eşlikeder.
Apikal akciğer karsinomu; Horner sendromu ve omuz kavşağında ağrı
yaparken,Pancoast tümörleri genelde tek taraflı üst ekstremite parezisi yapar.
Tiroid, üst özafagus, farinks gibi çevre yapıların tümörleri servikal omurga içine
yayılıp klinik bulgulara sebep olabilir.Skapula, klavikula ve proksimal humerus
tümörleri omuz başında ve kolda ağrı yapabilir.Kontralateral parietal lob fokal
lezyonları sinir kökü ağrısını taklit edebilir.Serebral hemisferin fokal lezyonları
monopareziye neden olur(56).
2-BRAKİAL PLEKSUS PATOLOJİLERİ
A) İdiopatik brakial nöritis:
Kol hareketleriyle artan tek taraflı boyun ve omuz ağrısı ile kendini gösteren
sebebi tam olarak bilinmeyen bir patolojidir.EMG ve sinir ileti çalışmaları ayrıcı
tanıda kullanılabilir.
B) Brakial pleksopati:
Travma, radyoterapi ve postural nedenler sonrası gelişen spesifik klinik
sendromdur.Hasta ciddi bir omuz ağrısından yakınır.Bir kaç hafta sonunda
parezi ve fasikülasyonlar başlar, giderek parezi ileryebilir.Fakat daha sonra
spontan olarak parezi düzelir.EMG tek bir sinir kökü tutulumundan çok birakial
pleksus dağılımındaki nörolojik defisitleri gösterir.
30
3-OMUZ HASTALIKLARI
Omuz üzerinde ağrı ve bölgesel hassasiyet mevcuttur.Ağrı çogunlukla omuz ve
proksimal kolda olur.Rotator kas yırtığında, subakromiyal bursitiste, adhezif
kapsülitte, akromoklavikular eklemin veya glenohumeral eklemin dejeneratif
hastalıklarında hassiyet palpasyonla saptanabilir.Omuz hastalıklarında duysal
semptom ve bulgular nadirdir.EMG ve sinir ileti çalışmaları denervasyonu
göstermeyebilir.
4-ÜST EKSTREMİTE TUZAKLANMA SENDROMLARI
Median Sinir Tuzaklanması:
A) Pronotor Sendrom:
Ön kolun volar yüzünde ağrı ve elin radial üç parmağında ve dördüncü
parmağın yarısında duysal bulgularla kendini gösterir.Direkt travma yada
tekrarlayan pronasyon hareketleri sinirin pronator teresin iki başı arasında
sıkışmasıyla ortaya çıkar.Struthers ligamanının kopresyonuna bağlı olarak da
gelişebilir.Ağrı, zayıf el sıkma, işaret ve baş parmakda lokalize edilen
parestezilere ve ön kol kaslarının kolayca yorulmasına neden olur.C6 ve C7
radikülopatilerini taklit eder.Fakat pronator sendromda C6-7 dağılımındaki
median sinirin innerve ettiği kasların (pronator teres, fleksör karpi radialis)
etkilemesine rağmen, radial sinirin innerve ettiği kaslar(dirsek, el bileği ve
parmak ekstansörleri) korunmuştur(103,110).
B) Anterior İnterosseöz Sendrom:
Median sinirin motor dalı olan bu sinirin kubital fossa distalinde tuzaklanması
sonucu,baş ve işaret parmaklarının distal falankslarının fleksiyon yapamaması
ile karekterize bir tuzak noropatisidir.EMG ayırıcı tanıda yardımcı olabilir.Duyu
kaybı görülmez(103).
C) Palmar Kutanöz Sinir:
31
Bu dal median sinirin karpal tünele girmeden önce ve sinirin radial yüzünden
çıkar ve tenar eminensin duyusunu sağlar.C6 radikülopatiyle karışabilir.Motor
parezi yoktur.
D) Karpal Tünel sendromu:
Üst ekstremitedeki en yaygın tuzak nöropatisidir.Kadın:Erkek oranı 4/1’dir.
Median sinir karpal tünel içindeki seyrinde basıya uğrar.Hastalar özellikle gece
uyuşuk el ile uyanır, baş parmak, işaret parmağı, orta parmak ve yüzük
parmağının radial yarısının palmar yüzünde hissizlik olur.Tenar adelede
güçsüzlük, atrofi olabilir.Phalen testi ve tinel bulgusu pozitif olabilir.Tanıda
EMG kullanılır.
Ulnar Sinir Tuzaklanması:
A) Kubital Tünel Sendromu:
Karpal tünel sendromundan sonra rastlanan ensık 2. tuzak noropatisidir.Kübital
tünelin çatısını fleksör karpi ulnarisin humeral ve ulnar başından orijinini alan
fibröz bir bant olan ‘arcuate ligaman’ oluşturur.Ulnar sinir bu bölgede
sıkışıklığa uğrar.Dirsek iç tarafında ağrı tipikdir,3. ve 4. parmakların fleksör
digitorum profundusları ve interosseöz kaslarda parezi olur.C8 ve T1
radikülopatiden ayırmak güç olabilir.Tanıda klinik hassasiyet, dirseğin medial
yüzünde ağrı ve EMG yardıcı olur.(80)
B) Guyon kanalı sendromu:
Bilekte terminal ulnar sinir, tavanı palmar fascia ve palmaris brevis, tabanı avuç
içinin retinakulumu ve pisohamate ligament olan “guyon kanalına”girer.
Kanalda hiç bir tendon yoktur.Sadece ulnar sinir ve arter vardır.Kanalın
ortasında sinir iki dala ayrılır; yüzeyel dal duysaldır, derin dal ise motor
daldır.C8 ve T1 radikülopatiyi taklit edebilir.Elektrodiyagnostik testler lezyon
yeri tayini için yararlı olabilir.
Radial Sinir Tuzaklanması:
32
Brakial pleksusun posterior kordundan köken alır.Üç farklı bölgede
tuzaklanabilir.1)Humerusun spiral oluğunda,triceps kasının lateral basısı altında.
2)Supinatör kasındaki ‘Frohse kemeri’ altında tuzaklanınca PİS (posterior
interosseöz sinir) sendromu gelişir(3).El bileği proksimalinde yüzeyel dalının
sıkışması (el dorsalinde ağrı ve parestezi) olur.Karekteristik bulgu ise, ekstansör
karpi radialis brevisi şıkıştıran orta parmak dirençli ekstansiyonunda lateral
epikondilde ortak ekstansör çıkışı bölgesinde ağrı olmasıdır(80).
Torasik Outlet Sendromu (TOS):
Torasik outlet sendromu, vasküler, nörolojik veya her ikisinide kapsayan bulgu
ve semptomlarla beraber olabilir.Vasküler ve gerçek nörojenik torasik outlet
sendromu olmak üzere 2 gruba ayrılır.
Gerçek nörojenik TOS; birinci kottan rudimenter servikal kota uzanan bir bant
tarafından, C8, T1 köklerinin veya brakiyal pleksusun proksimal alt trunkusunun
kompresyonu ile gelişir.Hastalarda ağrı, parestezi ve medial ön kolda ve elde
hissizlik görülür.Ancak interosseöz ve hipotenar kaslar (ulnar sinir tarafından
innerve edelir), lateral tenar kaslardan (median sinir) daha az etkilenmiştir.Bu
durum nörojenik torasik outlet için belirleyicidir.
5-SERVİKAL ANJİNA
C5-T1 köklerinin innerve ettiği alana, kardiyak iskemik semptomların
yayılmasıyla meydana gelir.Angina pektorisin ağrısının, nitratlarla azalması ve
boyun hareketleriyle değişmemesi ayırıcıdır.
6-MOTOR NÖRON HASTALIKLARI
Kronik servikal disk hastalıkları bir çok sinir kökünü etkileyebilir.Bu sinir
köklerinin motor bölgesi, sensoryal bölgeden daha fazla etkilenebilir.Bu
etkilenme ciddi düzeyde ise üst ekstremitede ağrısız kuvvet kaybı ve
fasikülasyonlar görülebilir.Servikal kök basısı sendromlarında fasikülasyonlar
geç dönemde nadiren görülür.Böyle bir durumda amyotrofik lateral skleroz
33
(ALS) gibi motor nöron hastalığı tanıda akla gelmelidir.Motor nöron
hastalıklarında, özellikle alt ekstremite tutulumlarında EMG tanı
koydurucudur.ALS’de duysal bozulma olmaz, sfinkter kontrolü korunur ve
istemli göz kasları normaldir.Dilde atrofi ve fasikülasyon, artmış çene refleksi,
dizartri ve disfaji de ALS’de görülebilir(56).
G. RADYOLOJİK TANI YÖNTEMLERİ
Direkt Servikal Grafiler:
Osseöz patoloji saptamada ve tanımlamada ucuz ve hızlı bir yöntemdir. Direkt
grafiler AP, lateral, oblik, instabilite için hiperfleksiyon ve hiperekstansiyonda
dinamik grafiler çekilir.(5)Yedi vertabra korpusu görülecek şekilde
çekilmelidir.Normal lordotik kavis, vertebra cisimleri ve öndeki yumuşak doku
değerlendirilebilir.Retrolistezis, konjenital anomaliler, enfeksiyon veya tümöre
bağlı oluşan destrüktif lezyonlar saptanabilir.Ayrıca kanal çapı ölçümü, PLL
kalsifikasyonu, osteofit oluşumu, spontan füzyon, foraminal spurlar ve nöral
foramenin durumunun değerlendirilmesi yapılabilir.AP çekilen grafiler, luschka
eklemleri, vertebra korpusları ve aks hakkında bilgi verir.Lateral grafide yapılan
ölçümler C1 ve C2 vertebralarının basis crani ve foramen magnumla olan
ilişkisini verir.Ağız açık çekilen grafilerde odontoid prosses, C1 ve C2’nin
lateral mass değerlendirilir.Oblik grafiler faset eklemleri, foramende daralmaları
gösterir.Deformite ve instabilitenin değerlendirilmesinde dinamik grafiler
önemlidir(5,57).
Nötral pozisyondaki lateral grafide spinal kanal ön-arka çapının 13 mm yada
daha az olması, hastanın nörolojik bulgularının gelişmesinde spondilozun katkısı
olduğunu düşündürür (38,58,51). Korpus arka yüzünün orta noktasıyla arkusun
en yakın noktası arasındaki mesafe doğal sagital çapın ölçümünde kullanılır.C3 -
C7 arasında bu mesafe 17 +/- 5 mm’dir.Transvers çap ise vertebra korpusunun
posteriorundan laminanın anterior kenarına uzanan çizgidir.Diagonal çap ise,
34
disk kenarından laminanın anterior kenarına uzanan çaptır.Bu çap transvers çapa
göre kısadır (29).
Servikal Miyelografi :
Herniye olmuş disklerin, osteofitlerin omuriliğe ve köklere yaptığı basının yerini
ve derecesini gösteren bir incelemedir.Suda eriyen noniyonik maddelerle
yapılır.Kontrast madde C1-C2 ponksiyonu ile veya lomber yoldan
verilebilir.Disk mesafesinde veya hafif üstünde kontrast materyal kolonunun
anterolateralinde düzgün kontürlü veya angüler indentasyon olması fokal disk
herniasyonu bulgusudur.Kontrast maddenin intrakranial subaraknoid mesafeye
geçişini engellemek için; baş ve boyun, inceleme süresince ekstansiyonda
tutulur.Ekstradural patolojiler kontrast madde sutunundaki defektlerle kendini
gösterir.İnvaziv oluşu ve tanısal spesifikliğinin yeterli olmaması nedeniyle
miyelografi günümüzde yerini BT ve MRI bırakmıştır(81).İntradural yapıların,
sinir köklerinin daha iyi tespiti için BT ile kombine edilebilir (1,38, 51,53, 58,
73,82).
Servikal BT:
Kemik yapıyı, kemik basısını ve bası derecesini saptamada yararlıdır.Servikal
BT PLL’nın kalsifikasyonunu saptamada yarar sağlar.Omurilik kanalının
transvers ve ön-arka çaplarının ve şeklinin belirlenmesinde en yararlı
yöntemdir.Postoperatif BT’lerle kemik dekompresyonunun tespiti yapılır.
Konjenital darlıkların saptanmasında, osteofit veya ligamanların spinal kanalda
ne kadar yer kapladığını belirlemede aksiyel BT kullanılır.Spinal tomografi ile
üç boyutlu olarak fraktürleri görüntüleyebiliriz.C5-6 fıtıkları genellikle BT’de
iyi görünür, C6-7 diskinde ise, omuz artefaktına bağlı olarak değişkendir, C7-T1
diskinde kötü görüntü alınır (38, 51, 58, 82, 83, 84). İV BT disk kenarının iyi
35
değerlendirilmesini sağlarken, kemik pencere kesitleri nöral foramenin kesin
olarak değerlendirilmesine izin verir(85).İntervertebral foramenin içinde
lateralde yerleşmiş küçük soft disk herniasyonlarının tanınmasında ve soft disk-
osteofit ayırımında etkili bir yöntemdir(5). IV –BT miyelopatik semptomlu
hastada uygulanmaz çünkü omurilik patolojilerini iyi değerlendiremez.Sadece
radiküler semptomları olan hastalar için yararlıdır.Renal komplikasyonları veya
iyotlu kontrast ile ilgili allerjik reasksiyonlar ise diğer dezavantajlarıdır
(39,42,88, 89).
Miyelografik BT :
İnvaziv bir yöntemdir.Servikal spinal stenozun tanısında yararlıdır.Miyelo-
BT’nin tanıda doğruluk derecesi %98’dir.MRI yapılamadığı zaman tercih
edilebilir(89, 90, 1, 53).Servikal disk hernilerinde miyelografik BT tanısal
üstünlük sağlar(39).Soft disk herniasyonuyla beraber olan dural basının
tanımlanmasında ve lateral disk herniasyonunu osteofitik oluşumdan
kaynaklanan foraminal stenozdan ayırt etmede miyelo-BT kullanılabilir.
Miyelografik BT’nin tek başına miyelografiye göre spinal dejeneratif proseslerin
tanımlanmasında daha sensitif ve spesifik olduğu gösterilmiştir (93, 94).
Servikal MRI :
Spinal kordun ve diğer anatomik yumuşak dokuların en iyi ve noninvaziv olarak
değerlendirilebildiği inceleme yöntemidir.Yeterli bir inceleme için sagittal ve
aksiyal olmak üzere en az iki planda yapılmalıdır.Spinal kanalın ayrıntılı
görütülenebilmesi için ince kesit kalınlığı 3-4 mm ve dar kesit aralıkları tercih
edilmelidir (56).
Özellikle omurilik, kök, ekstradural yapılar, epidural yağ, disk ve BOS gibi
yumuşak dokuların anatomik ayrıntılarını ve medulla basısını değerlendirmede
36
çok iyi bir yöntemdir.Vertebral arter, bağlar, yağ dokusu gibi yapılarda iyi
görünür.Kemik patolojilerinin ayırımında çok yararlı değildir (85).
Spinal ve paraspinal anatominin değerlendirilmesi için servikal inceleme T1-T2
sekanslarını kapsamalıdır.Sagital T1 ağırlıklı kesitlerde vertebra
cisimleri,intervertebral diskler,omurilik tekal sak ve posterior elemanlar ayrıntılı
olarak değerlendirilir.Aksiyal T1 ağırlıklı kesitler ise;intratekal sinir
köklerini,omurilik morfolojisini,vertebra cisimlerini, posterior elemanları,
intervertebral kanal ve yumuşak dokuları değerlendirir. T1 ağırlıklı sekanslarda
ana sorun;vertebra cismi korteksinin ve posterio annuler–PLL’nın sinyal
vermemesidir.Servikal kökler koronal planda anteriora doğru 45 derecelik bir
açıyla uzandığından,oblik MRI imajları sagital imajlara göre foramen içi
yapıların değerlendirilmesinde daha etkilidir (95).
MRI’da özellikle gradient-echo ve spin-echo imajları, servikal miyelografik
incelemelere bir alternatifdir(5,96).Avantajları; direkt multiplaner kapasitesi,
kemik artefakt yapmaması, yüksek doku kontrastı olmasıdır(5).MRI’da
gradient-echoda özellikle aksiyel kesitlerde BOS yüksek sinyalde kalırken,
kemik düşük sinyalde ve disk herniasyonu ise intermediate sinyaldedir ve
böylelikle disk herniasyonu ve osteofit ayırımı yapılabilir(97).MRI’da disk
dokusunun fibrotik disk dokusu ve ligamentden ayırmak için Gd-DTPA
kullanılır, fibrotik doku kontrast tutmasıyla kendini belli eder(90).
Sonuç olarak MRI invaziv değildir ve omuriliği tutan patolojilerde, dejeneratif
disk hastalıklarında en duyarlı yöntemdir.MRI tek başına hem BT’den hemde
Miyelo-BT’den üstündür.Litaratürde bunların karşılaştırılması mevcuttur
(85,94,99,100).
EMG :
Özellikle radiküler belirti ve bulguları olan hastaların operasyon öncesi
değerlendirilmesinde kullanılabilir.EMG’nin doğruladığı kök basısı miyelografi
ya da MRI ile desteklenirse tanı için spesifik olur (38, 51, 58).
37
H. TEDAVİ :
Akut başlangıçlı santral disk protrüzyonlarında, erken cerrahi dekompresyon
tavsiye edilir.Geniş tabanlı disklerde, füzyon yapılarak veya yapılmadan
anterior girişim gerekir.Akut başlangıçlı lateral disk lezyonlarında ise
konservatif tedavi (analjezik kullanmak,boyunluk) ile iyileşme görülür. Boyun
egsersizleri ve traksiyon da yararlı olabilir.Ancak şikayetler devam ederse veya
ilerleme olursa o zaman posterior foraminotomi yada anterior yaklaşım
uygulanabilir.Servikal disk hastalarında yaklaşık %75 vaka 10-14 gün arası
uygulanan tedavi sonrası iyileşme görülür.
CERRAHİ TEDAVİ
Temel ilkeler :
Dekompresif uygulama; nöral yapının dekompresyonu için seçilecek cerrahi
yaklaşım lezyonun veya basısının yerine göre belirlenir.Radikülopati ve ya
miyelopati var ise bası yapan lezyon ister yumuşak disk hernisi olsun, ister
osteofit olsun bası öndedir yani anterior yerleşimlidir ve seçilecek tedavide
anterior yaklaşımdır.Spondilozisli olgularda ise, bası yapan lezyon uzun
segment tutarsa korpektomi gerekebilir.Ayrıca bunlarda füzyon yapmak gerekir.
Cerrahi endikasyonlar :
1- Major nörolojik defisit
2- En az 6-8 haftalık konservatif tedaviye cevap vermeyen ağrı
3- İlerleyici ve düzelmeyen nörolojik defisit
Cerrahi tedavi seçenekleri :
1950’li yıllarda servikal disk hernilerinin ve servikal spondilozisin rutin cerrahi
tedavisi posterior yaklaşımla yapılmaktaydı.1955 yılında, Robinson ve smith
patolojik segmenti at nalı şeklindeki bir gerft ile stabilize ederek anterior
38
yaklaşımı öne sürdüler.3 yıl sonra 1958 yılında Cloward anterior diskektomi ve
dekompresyonu içeren kendi tekniğini kullandı.1960’da Bailey ve Badgley
takoz greftleme ile servikal stabilizasyon tekniklerini tarif ettiler (21).
Preoperatif Hazırlık Aşaması :
Belirgin nörolojik defisiti olan hastaların ameliyat öncesi kortikosteroid
kullanması rutin hale gelsede, literatürde bunun üstünlüğünü ortaya koyan bir
çalışma yoktur.Bazı cerrahlar epidural venlerden olacak kanamayı engellemek
için preoperatif 7-10 gün NSAI’ın kesilmesini önermişlerdir.Olabilecek ven
trombozu ve emboloyi engellemek için antiembolik çorap rutin olarak
giydirilmelidir.Hastalar postop 6-8 saat sonra mobilize edilmelidir.Anterior
yaklaşım uygulanacak olgularda boynun hiperekstansiyonu entübasyon sırasında
spinal kanalı daraltarak nörolojik defisitlerin artmasına neden olabilir.Hastanın
tolere edebileceği ekstansiyon derecesi preop belirlenmelidir.Ameliyattaki
ekstansiyonla hasta 90 dakika herhangi bir nörolojik bulgu vermiyorsa,
ameliyatın güvenle yapılabileceğini gösterir.Semptomların birisi test sırasında
artıyorsa hasta fiberoptik entübe edilmeli, operasyon süresince boyun nötral
pozisyonda tutulmalıdır.
SERVİKAL DİSK HERNİSİNDE ANTERİOR YAKLAŞIM VE
ENSTRÜMENTASYON
Hastanın Pozisyonu : Hastanın boynuna tolere edebildiği kadar ekstansiyon
verilmeli, böylelikle üst servikal vertebralara ulaşım kolaylaşacaktır.Sonra
hastanın omuzlarının altına yastık yerleştirilerek kaudal traksiyon sağlanır. Bu
da alt servikal vertebraların ekspozisyonu ve skopi altında kolaylıkla mesafe
39
tayini için önemlidir.Hastanın başı simite yerleştirilir ve endotrakeal tüp
insizyonun karşı tarafına tespit edilir.
Açılım :
Ameliyata başlamadan önce C kollu skopi veya lateral direkt servikal grafi ile
mesafe tayini yapılır veya anatomik landmarklar kullanılarak servikal seviye
belirlenebilir:
C1-2 seviyesi → Mandibula açısı
C3-4 seviyesi → Hyoid kemik
C4-5 seviyesi → Tiroid kartilaj
C5-6 seviyesi → Krikotiroid membran
C6 seviyesi → Karotid tüberkül
C6-7 seviyesi → Krikoid kartilaj
Kozmetik açıdan bir veya iki mesafeli disklerde transvers veya cilt pililerine
paralel hafif kurvilineer bir insizyon yapılabilir.Sternokleoidomastoid kasının
anterior kenarını takip eden oblik insizyon çok mesafeli, korpektomi yada plak
uygulanacak hastalarda tercih edilir.C2-3 mesafesine cerrahi planlanıyorsa da
oblik insizyon kullanılmalıdır.
Sağ elini kullanan cerrahlar için boynun sağ tarafından yaklaşım daha
kolaydır.Fakat alt taraf patolojilerinde sağ tarafdan açılımda rekürrent laringeal
sinirin zarar görmesi sıkdır.Ciltaltı dokusu rostral ve kaudal yönde birkaç cm
40
uzunluğunda platizmadan diseke edilir. Sonra platizma liflerine dik şekilde
kesilir.Yüzeyel servikal fasia geçilir ve künt disseksiyonlarla
sternokleodiomastoid adalesinin medialinden derinleşerek karotid arteri laterale,
trakhea ve özafagusu mediale alarak vertebra korpusuna ulaşılır.Karotis
pulsasyonu hissedilerek sternokleidomastoid kası ile birlikde ekarte
edilir.Trakhea ve özafagusda mediale ekarte edilir.El ekartörleri vertebra
korpuslarına doğru derinleştirilerek yumuşak dokular temizlenir. Prevrtebral
fasia keskin olarak açılır.Mesafe tayini için LP iğnesi yerleştirilerek skopi yada
lateral grafi çekilir.
Orta hat genelde longus kolli kaslarının medial sınırının arasında eşit
uzaklıkdadır.Fakat büyük bir osteofit varsa longus kolli kası normal
pozisyonundan uzaklaşabilir.Seviye tespitinden sonra, longus kolli kasının
medial sınırı koterize edilerek kaslar rostro-kaudal yönde yaklaşık 2-3 cm disk
aralığından disseke edilir.Ekartörler longus kolli adelesinin altına
yerleştirilir.Kaslar laterale yeterli açılmalıdır ki vertebra cisminin ortaya konan
kısmı medial-lateral yönde anteriordan bakıldığında 20mm olmalıdır. Bu amaçla
otomotik caspar yada cloward ekartörleri kullanılabilir.
SCM;sternoklaidomastoid kas O;omohyoid kas T;trakea E;özofagus
41
Kemik, disk ve osteofit eksizyonu sistemli olarak yapılmalı ve mikroskop
kullanılmalıdır.Yeterli dekompresyon için transvers yönde 18-20 mm’lik
dekompresyon gereklidir.Vertebral arteri içeren transvers foraminaların
arasındaki mesafe 3cm’dir.Bu nedenle orta hat tam belirlenmelidir.
Disk aralığı tanımlandıkdan sonra anterior longitüdinal ligaman ve annulus
kesilir.Disk materyalı boşaltılmaya başlanır.Kemik parçaları küret kullanarak
temizlenebilir.Omirilik zedelenme riski olduğundan kerrison yada ronjur yerine
küret tercih edilmelidir.
PLL kalsifikasyonu, özelliklede spinal stenoz varsa dural tüpü komprese
edebilir.PLL kemik kenarından keskin bir bıçakla açılır.Bu ligaman sarı renkde,
çift katlı ve dorsal tabakası dura ile karıştırılabilir.PLL kerrison ile alınırken
traksiyon için sinir kancası kullanılır.Ligaman vaskülerdir.Eğer enstürman
konulmayacaksa foramenler genişletilir.Sinir kancası ile foramenler kontrol
edilir, nöral yapının rahatladığı görülür.Böylece füzyonsuz anterior diskektomi
tamamlanmış olur.
DİSKEKTOMİ VE FÜZYON
42
Servikal disk hastalığında sık kullanılan girişim şekli anterior servikal
diskektomi ve füzyondur.Yumuşak disk herniasyonlu hastaların çoğunda çok az
kemik eksize edildiği için kemik greft veya kafeslerle füzyon yapılmaz (54).Bu
vakaların yaklaşık % 70’in de spontan füzyon görülür.Eğer alınan kemik miktarı
fazla ise, unko-vertebral eklem bozulmuşsa, spondilozis var ise kemik greft
kullanılmalıdır.Greft kullanılmayan hastalarda disk mesafesinin kollabe olduğu,
kifotik deformite sonrası ağrı ve sinir kökü basısı geliştiği görülmüştür.
Değişik füzyon teknikleri tanımlanmıştır.
1- Smith-Robinson Tekniği:
Bu teknikte at nalı şeklinde trikortikal bir gerft kullanılır.Genellikle 8-12 mm
yükseklikte, 12-15 mm derinlikte bir yuva hazırlanır.İliak greft almak daha
alışılmış bir uygulamadır, diskektomiden sonra üst ve alt end plaklar tur uçları
kullanılarak dekortike edilir.Kemik greftine uygun bir yer hazırlanır.Bu teknikte
greftin yerleştirilmesi kolaydır ve ideal bir füzyon yüzeyi oluşur.Dekortikasyona
bağlı kemik füzyon oluşma şansı da çok yüksektir.End plakların ortasına
superior ve inferiora birer drill hole açılırsa greftin vaskularitesi artar.Greft
yerleştirilirken hafif traksiyon uygulanır.Greft, disk aralığını hafif distrakte
etmeli ve mesafeyi tama yakın kapsamalıdır.Greft, korpusların önünde hafif bir
kortikal çıkıntı bırakılarak ve korpus anteriorundan 1-2 mm derinde olacak
şekilde yerleştirilmelidir. Bu çıkıntı greftin ön taraftan çıkmasına engel
olur.Greft emniyetli bulunmaz ise anterior plak ve vida ilave edilir.
Bloom ve Raney greftin çıkması, kollapsı ya da kaynamamasını önlemek için
greftin kortikal kısmını dorsal olarak yerleştirdikleri modifiye bir yöntemi
(Modifiye Smith-Robinson Tekniği) tanımlamışlardır.
43
B1-Smith-Robinson Tekniği B2-Modifiye Smith-Robinson Tekniği
2- Cloward Tekniği:
İntervertebral mesafeye santralize 10,12,14 veya 16 mm çapında, posterior
kortekse kadar uzanan silindirik yuva açılır.Vertebra cisimlerinin çapı ve disk
aralığındaki farklılıktan dolayı farklı çaplarda delik açılması gerekir.Uygun
çapta delik PLL’na kadar açıldıktan sonra açılan delik çapından 1-2 mm daha
büyük, krista iliakadan alınan bikortikal silindirik greft hafif traksiyon altında
sağlam kortikal kısmı anterior yüze gelecek şekilde yerleştirilir.
Cloward tekniği biyomekanik olarak diğer füzyon teknikleri kadar sağlam
değildir.Nispeten kanselöz olan greft, yine vertebra ortasındaki kanselöz
kemikler arasına yerleştirilir.Özellikle osteoporotik bireylerde bu füzyonlar
kollapsa eğilimli olup, kifoza neden olabilir.Eğer multipl seviye füzyonlar
yapılacaksa vertebranın avasküler nekrozu meydana gelebilir.Bu nedenle multipl
seviye füzyonlarda Smith-Robinson tipi greft tercih edilmelidir.
Cloward Tekniği
44
3- Simmons Tekniği:
Diskektomi ve dekompresyondan sonra korpuslar içine intervertebral mesafe
merkezli dikdörtgen şeklinde bir greft yeri hazırlanır.Greftin boyutları,
hazırlanan greft yerinden biraz büyük olmalıdır.Greftin posterior yüzünde
oluşan dikdörtgenin kenarlarının uzunluğu, anterior yüzündeki dikdörtgenin
kenarlarından biraz uzundur.Üst kenarı 14-18 derecede açılı olacak şekilde
anteriordan superiora, alt kenarı aynı şekilde ve aynı açıda anteriordan inferiora
doğru hazırlanır.Bu yüzden kortikal kısım anteriorda olacak şekilde, hafif
traksiyon altında greft çakılır.
Simmons Tekniği
4- Cage ile füzyon:
Cageler son yıllarda spinal cerrahinin önemli enstrümanlarından biri halini
almıştır.Cage uygulanmasının temel ilkesi omur cisimleri arası füzyonu
(interbady füsyon, İBF) sağlamaktır.Kemiğin bir enstrüman olarak kullanılması
fikri 1940’lara dayanmaktadır.Bu yöntem 1944’de Cloward’la kabul
görmüştür.Ancak ekstrüzyon gibi erken komplikasyonların olması, yerleştirilen
kemiğin erken dönemde çökmesi gibi sorunlar başka yöntemlerin araştırılmasına
yol açmıştır.Metalürji ve enstrüman yapım teknolojisindeki gelişmeler sağlam,
güvenilir ve sorunsuz cagelerin yapım ve kullanımına olanak vermiştir.
Cage kullanım fikri bir veteriner olan George Bagby tarafından ortaya
atılmıştır.Atların servikal instabilitesi nedeniyle içi boş, paslanmaz çelikten
yapılmış, üzerinde açık pencereler olan silindirler kullanmıştır. Daha sonra
Stephen Kuslich ile birlikte insanda kullanılmak üzere, içi boş, pencereli,
45
titanyum cageleri tanıtmışlardır(54).Sonraki yıllarda firmalar silindirik şeklini
üretmişler ancak silindirik cagelerin füzyon yüzeylerinin az olması nedeniyle içi
daha fazla kemik greft alabilen dikdörtgen cageler üretilmiştir.Bu ilk metalik
cagelerden sonra, karbon lifli cageler, osteoindüktif özellikli femur
allogreftlerden yapılmış biyolojik cagelerde piyasaya sürülmüştür(21).
Cagelerin materyallerine göre tipleri:
1- Metalik : Genelde titanyum
2- Sentetik : Karbon lifi (carbon fiber) ve peek (polyetereterkarbon) cage
3- Biyolojik: FRA (femur ring allogreft)
Cagelerin şekillerine göre tipleri:
A- Silindirik (dişli)
B- Fasulye tipi
C- Dikdörtgen (dişsiz)
D- Oval
Karbon fiber cage Peek cage
Cage kullanım endikasyonları kısaca vertebra korpuslarını stabilize etmek,
intervertebral disk aralığını yükseltmek, kemik füzyonu hızlandırmak,
omurganın eksenel yüke desteğini arttırmaktır.
46
Kullanılan Füzyon Malzemeleri:
Füzyon başarısı bir çok faktöre bağlıdır. Bunlar:
1- Lokal ve sistemik biyolojik faktörler (kan akımı, greft yuvası
hazırlanması, hormonlar, ilaçlar, sigara içimi).
2- Lokal biyomekanik faktörler (instabilite, yüklenme)
3- Kemik greft ile ilgili faktörler (greft alınan yer, greft tipi, kalitesi,
greftin osteoindüktif-osteokondüktif oranı)
Greft Materyallerinin Özellikleri:
a)Osteokondüksiyon:Kemikleşme sırasında neovaskülaritenin ilerlemesi ve
osteojenil prekürsür hücrelerin inflitrasyonuna izin veren greft materyalinin
fiziksel özellikleridir.Bu materyaller; otojen ve allogreft kemik, demineralize
kemik matriks (DBM), kollajen ve kalsiyum fosfat (CaPO4) seramiklerdir.
b) Osteoindüksiyon: Vücut bölgesine bağlı olmadan yeni kemik oluşumu için
gerekli biyolojik elementleri içerir. Bunlar; DBM ve kemik oluşturucu protein
(KOP).
c) Osteojenik potansiyel: Osteojenik hücreler, kemik oluşturan hücrelere
farklılaşan hücrelerdir. Bu sadece taze otojen ve kemik iliği hücrelerinde vardır.
47
Resim 1:C5-6 ve C6-7 anterior servikal diskektomi ve cage (peek) ile füzyon
uygulanan hastamızın preop ve postop lateral servikal röntgenogramları.
Resim 2:C4-5 Anterior servikal diskektomi ve cage (titanyum) ile füzyon
uygulanan hastamızın preop ve postop röntgenogramları.
48
Resim 3:C5-6 anterior servikal diskektomi + cage + plak uygulanan hastamızın
preop ve postop röntgenogramları.
ANTERİOR SERVİKAL PLAKLAMA
Bu yöntem başlangıçta servikal travmada kullanılmasına rağmen avantajları
nedeniyle dejenaratif vakalarda olduğu kadar servikal omurganın tümör ve
infeksiyonlarında da kullanılmaktadır.Greft çökmesi ve strese karşı koyma
fenomeninin görülmesi, yeni jenerasyon anterior plak sistemlerinin gelişmesine
neden olmuştur.Anterior plaklama hastaların klinik iyileşmelerinde belirgin bir
gelişme sağlamaz ancak kesin olarak allo ve otogreftle füzyonun etkinliğini
arttırır, çok seviyeli diskektomi ve füzyon operasyonları sonrası psödoartroz ve
kifoz gelişim oranlarını azaltır.
1967’de Bohler tarafından yayınlanan servikal spinal tarvmalı bir hasta anterior
servikal plak ve vida fiksasyonunun kullanıldığı ilk vakadır.Anterior servikal
plak başlangıçta servikal travmada kullanıldıysada bu yaklaşımın belirgin
avantajları, zaman içerisinde kullanım endikasyonları allogreftin kullanıldığı çok
seviyeli dekompresyon yapılan ve sigara içen hastaların oluşturduğu dejeneratif
vakalar olduğu kadar tümör ve enfeksiyonları içerecek şekilde
49
genişletmiştir.Plaklama sistemlerinin kullanımındaki artışla birlikte son otuz
yılda implant dizaynlarıda gelişmiştir.Orozco ve Houet 1970 de 1/3 tübüler
plağın kullanımı tariflemişler ve ardından H ve HH plak dizaynlarını
geliştirmişlerdir.Caspar servikal omurgada kullanılmak üzere 1980 yılında
trapezoidal plağı geliştirmiştir ve daha sonra bu plağı revizyon cerrahisi,
tümörler, travmayı içeren birçok endikasyonda kullanmıştır.Eski tasarımlar
vertebra corpusunun posterior korteksine penetrasyonu (bikortikal kavrama)
gerektiriyordu, dural penetrasyon ve belirgin nörolojik defisit riski nedeniyle
tüm dünyada kullanımlarının kabul edilmesi gecikmiştir.En popüler olanlar
ikinci jenerasyon sistemler (CSLP, Orion, Codman) implanta tutturulan vidaları
içeriyorlardı ve yerleşimde vidanın hareketine izin veriyorlardı.En son üçüncü
jenarasyon sistemler yarı doğal dinamik çökmeye izin veren strese karşı
koymayı önleyen sistemlerdir.
Servikal plaklamanın biomekaniği: Ventral servikal plaklamanın karmaşık
biomekaniğinin anlaşılması doğru materyalin seçilmesinde önemlidir.Plağın ve
subaksiyel servikal omurganın üzerindeki güçler çok çeşitlidir ve materyalin
dizaynı ile uzunluğu, omurganın pozisyonu, plak ile vidanın dizaynı gibi birçok
faktöre bağlıdır.
Rijid Plaklar:Plağa fiske edilmiş rijit vidalar vardır ve omurgayı nötral
pozisyonda tutarak ventral distraksiyonun fiksasyonunu sağlayan sabit bir
moment kolu gibi davranır.Genelde bu tarz uyguluma cerrahi sırasında vertebra
gövdelerinin aktif distraksiyonun ve interbody greftin yerleştirmesini
gerektirir.Cerrahi sırasında natürel bir materyal yerleştirildiğinde implant
tarafından oluşturulan aksiyel yük kompresyona karşı koyarak omurgayı etkili
olarak distrakte eder.Ek olarak bu plaklar bir gergin bant gibi davranarak
vertebra gövdelerinin ön yüzlerindeki distraksiona karşı koyarlar.Fleksiyon
güçlerine vida plak yapıları tarafından tam olarak karşı konulamaz ki buda
vidanın çıkması veya plağın kayması ile sonuçlanabilir.Fleksiyon
50
deformasyonunun sınırlayıcısı olarak dorsal spinal stabilitenin varlığı bu tür
potansiyel komplikasyonların oluşmasını azaltabilir.
Yarı rijid (dinamik) plaklar: İki konsept, çökme ve strese karşı koyma bu
plakların anlaşılmasında büyük önem taşır.
Çökme: Greftin kollapsı veya remodelling nedeni ile kemik greftin absorbsiyonu
sonucunda cerrahiyi takiben operasyon bölgesinde omurganın yükseklik kaybını
ifade eder.Greft remodellingi ve rezorpsiyonu kemik iyileşmesi sırasında oluşan
normal kompleks biyolojik bir aşamadır.Çeşitli inflamatuar mediatörler,
humoral büyüme faktörleri ve mekanik güçleri içerir. Sonuçta kemik grefti yeni
sağlam kemik oluşumundan önce kısmen rezorbe olur.Bu aşama kemik greftte
çökmeye neden olur ve patalojik bir aşama olarak
değerlendirilmemelidir.Çökmenin miktarı greftin tipine ve füzyon yapılan
seviyelerin sayısına bağlıdır.
Stres Yalıtım : Spinal implant ve kemik gerfti arasında optimal miktarda bir yük
paylaşımı olmalıdır.Çalışmalar göstermiştir ki akut stabilitenin ve artodezin
optimal olarak sağlanması için yükün % 70’nin omurga üzerinden iletilmesi
gerekir. Kemik en iyi kompresyon altında iyileşir. (Wolfe’un kuralı)
Anterior Cervikal Plak Endikasyonları
Bohler’in anterior servikal plakları tanıtmasından sonra geniş çaplı
kullanımlarına rağmen endikasyonları hakkında geçerli bir görüş birliği
bulunmamaktadır.Plaklar servikal omurganın dejeneratif bozukluklarının,
tümörlerin, travmanın ve deformitelerin tedavisinde sık olarak
kullanılmaktadır.Tümörler ve fraktürler gibi instabil durumların
rekonstrüksiyonunda anterior servikal plak fiksasyonunun kullanılmasının
mantığı açık olsada servikal omurganın sık görülen spondilotik durumunda
anterior plaklamanın gerçekten yararlı olup olmadığı açık değildir.Birçok
çalışma tek mesafe plaklı anterior servikal diskektomi ve füzyon ile birlikte
otogreft kullanımında kaynaşma oranları arasında herhangi bir farklılık
51
gösterememiştir.Ancak plaklama greft kollapsının daha az olmasını ve greft
iyileşirken segmental kifozun daha az olmasına yardımcı olur.Literatürde genel
olarak multi seviye (iki veya daha fazla segment) anterior servikal diskektomi ve
füzyon ile birlikte plaklamanın daha yüzsek füzyon oranları oluşturduğu
bildirilmektedir.Ayrıca bir veya daha fazla seviyeli anterior servikal diskektomi
ve füzyonda plaklama yapılırken yalnızca allogreft kullanılmasının yararını da
bildirmektedir.
Anterior plaklar ayrıca anterior servikal diskektomi ve füzyona ek olarak
korpektomileride stabilize etmekte sık olarak kullanılmaktadır.Bir veya iki
seviye plak kullanılan korpektomiler genel olarak kabul edilebilir sonuçlar
vermektedir.Ancak üç veya daha fazla seviyede plak kullanılan korpektomilerin
çok yüksek başarısızlık oranları olduğu rapor edilmiştir.Her ne kadar bir anterior
servikal plağın eklenmesinin multiseviye strut greft rekonstrüksiyonlarında greft
ilişkili komplikasyonların insidansını azaltabileceğini düşünmek mantıklı olsa
da klinik serilerde plaklı multiseviye korpektomiler plak kullanılmayanlara
oranla daha yüksek greft komplikasyonlarıyla ilişkili bulunmuştur.Bir çalışmada
iki mesafe korpektomi için greft atma oranı % 9 iken, üç mesafe korpektomide
anterior plaklamaya rağmen % 50 bulunmuştur.Bu klinik başarısızlıklara ışık
tutan biomekanik çalışmalar uzun plaklı, strut greftlerin yorgunluk nedeniyle
hızla stabilitelerini kaybettiklerinden mekanik olarak uygun olmadıklarını
düşündürmektedir. Multiseviye plaklı korpektomilerin ayrıca yük transferine
strut greft üzerinden tersine çevirdiği böylece greftin paradoksikal olarak
fleksiyonda yük altında kalmadığı ve ektansiyonda suprafizyolojik düzeylere
kadar yüklendiği invitro olarakta gösterilmiştir.Multiseviye stenozu olan
hastalarda tek bir uzun strut greft kullanılarak multiseviye plaklı korpektomi
uygulamak yerine laminoplasti, kombine anterior dekompresyon ve posterior
fiksasyon veya anterior cerrahi tercih ediliyorsa alternatif korpektomi
yöntemlerinin kullanılması düşünülmelidir.
52
Resim 4:C6 korpektomi, silindirik cage ve plak ile füzyon uygulanan hastanın preop
ve post op röntgenogramları.
I. KOMPLİKASYONLAR:
Komplikasyonlar 4 ana başlık altında toplanabilir (1, 38):
A- Ekspozisyon yaralanmaları: En sık görülen problem geçici boğaz ağrısı,
ses kısıklığı ve yutma güçlüğüdür(104).Özafagus, trakhea, farenks
perforasyonları nadir görülür.Rekürren laringeal sinir hasarına bağlı ses kısıklığı
olabilir.Bu olay %11 geçici, %40 kalıcı olabilir(105).Karotis yaralanmaları ciddi
bir hasar olsada nadir görülür.Daha çok retraksiyonla ilgilidir.Vertebral arter
yaralanması da görülebilir.Travmatik arteriovenöz fistül nadirdir(35).Girişim
sırasında dura yaralanmasına bağlı BOS fistülü görülebilir.Perop fark edilirse
fasya ile tamir edilir, operasyon sonrası fark edilirse sıkı bandaj veya lomber
spinal drenaj yapılabilir.Longus kolli kaslarının yanlara aşırı retraksiyonu
sonucu bu kas içinde seyreden sempatik zincir hasarlanabilir ve sonucunda
Horner Sendromu ortaya çıkabilir(2).
B- Omurilik ve kök yaralanmaları: En ciddi ve en korkulan fakat nadir
görülen komplikasyondur.Hasta entübe edilirken aşırı boyun ekstansiyonundan
kaçınılmalıdır.Miyelopati ve ciddi spondilozlu ve dar kanalı olan hastalarda
pozisyon ve entübasyon sırasında risk artabilir. Diskektomi yaparken laterallere
aşırı gitmek kökün yaralanmasına neden olabilir.Dura zedelenmesi, BOS fistülü
53
ve enfeksiyon(menenjit) görülebilir.Füzyon yaparken kullanılan materyal
dikkatle yerleştirilmeli, greftin kalınlığı mesafe derinliğinden daha az
olmalıdır.Eğer olmazsa omurilik yaralanması kaçınılmaz olabilir.
C- Kemik füzyon problemleri: Kullanılan greft öne ve arkaya kayabilir.
Arkaya kaydığında omurilik basısı, öne kaydığında özafagus, trakhea basısına
yol açabilir.Greft atması yada rezorbsiyon bu tekniklerin hepsinde görülebilir
(1,2). Psödoartroz daha çok füzyon uygulanan mesafe sayısı ile ilgilidir.
Greftin alındığı bölgedeki komplikasyonlar arasında hematom, infeksiyon,
lateral femoral kutanöz sinir hasarı, kas fıtıklanması, barsak perforasyonu ve
iliak krest üzerinde devamlı ağrı bulunur (38).
D- İmplant Komplikasyonları: Coe ve Vaccaro plak ve vida gevşemesi
sıklığını %0 ve %15.4, vidanın kırılmasının sıklığını %0 ve %13.3, plak
kırılımsanının sıklığını %0 ve %21.4, implant malpozisyonunun %0 ve %12.5
arasında değiştiğini bildirmişlerdir.
E- Diğer komplikasyonlar: Ameliyattan sonra boyunda, omuzda, kürek
kemikleri arasında bazı hastalarda aylarca süren baskı ve sıkıntı hissi, bazen
boğazda dolgunluk hissi olabilir.Nadiren görülen bu durum; stellar ganglion
yaralanmasına bağlı refleks sempatik distrofidir.
Servikal anterior diskektomi ve füzyon ameliyatlarından sonra psödoartrozis,
greft kayması, yetersiz dekompresyon, yanlış tanı ve komşu disk mesafelerinde
problemlerin ortaya çıkması ikinci bir ameliyat sebibi olabilir.
4. MATERYAL VE METOD
Bu çalışmada 2002-2006 yılları arasında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları
Hastanesi 1. Nöroşirürji Kliniğinde servikal disk hernisi nedeniyle opere edilen
98 hasta retrospektif olarak değerlendirildi.Serideki tüm hastalara ait preoperatif
ve postoperatif nörolojik muayene, radyolojik tetkikler ve ameliyat notları
incelenmiş ve klinik bulgularla radyolojik bulguları uyumlu tek ve iki mesafe
54
anterior servikal diskektomi (ACD) ve anterior servikal diskektomi ile füzyon
(ACDF) uygulanan olgular değerlendirmeye alınmıştır. Fraktür, dislokasyon,
travma sonrası instabilitesi olan hastalar ve posterior girişim uygulanan hastalar
bu çalışmaya dahil edilmemişlerdir.
Klinik bulgulara göre hastalar 3 gruba ayrıldı:
Radikülopati grubu:Radiküler ağrı (tek yada iki taraflı), derin tendon
reflekslerinde (DTR) azalma yada alınamama, parezi, dermatomal his kusuru,
atrofi gibi bir ya da birden fazla kök alanında nörolojik bulgulara sahip hastalar
radikülopati olarak kabul edildi.
Miyelopati grubu:Spastik parezi, yürüme bozuklukları, atrofi, mesane
disfonksiyonu, DTR’de artış, patolojik refleks, patella veya aşil klonusu, tonus
artışı ,boyun ağrısına radiküler ağrı eşlik edip yada etmemesi gibi bulgulara
sahip hastalar miyelopati olarak kabul edildi.
Radikülomiyelopati grubu:Her iki kliniği birlikte gösteren hastalar kabul
edildi.
Bütün hastalara ameliyat öncesi 4 yönlü servikal direkt grafi çekildi. Hepsinin
servikal MRI incelemesi mevcuttu.Bazı olgulara ilave olarak servikal BT
yapılmıştı.Bazılarında ise tanıyı desteklemek amacıyla EMG yapılmıştı.
Hastaların bir kısmında soft disk hernisi, bir kısmında spondiloz vardı.Direkt
servikal grafide,lordoz kaybı,foramende daralma,intervertebral mesafede çökme,
ve osteofitler değerlendirildi.Servikal aksın değerlendirilmesinde; lateral
servikal grafide C2 vertebra korpusu posterior sınırı ile C7 vertebra korpusunun
posterior sınırından çizilen doğruların oluşturduğu açı kullanıldı ve aks<0° ise
kifoz, aks 0°–10° ise düz, aks >10° ise lordoz olarak değerlendirildi.
55
servikal lordozun ve servikal kaymanın değerlendirilmesi
A) Servikal angülasyonun nötral pozisyonda lateral servikal grafi ile değerlendirilmesi (C2-7 açısının ölçülmesi şematik olarak gösterilmiştir, 30°) B) Segmental açılanmanın nötral pozisyonda lateral servikal grafi ile değerlendirilmesi (C3-4 mesafesinin segmental açılanması şematik olarak gösterilmiştir, 14°)
Öne açılanma Gore metoduyla hesaplandı ve Martins derecelendirme sistemi
esas alındı. Martins, girişim sonrası servikal omurga dizilimlerine göre hastaları
4 gruba ayırmıştır: normal servikal lordoz sağlanmışsa mükemmel, lordoz kaybı
varsa ve öne açılanma 5° den az ise iyi, öne açılanma 5-15° arası ise orta, 15°
den fazla ise kötü olarak sınıflandırmıştır.
Cerrahi teknik; her iki grupta mikroskobik diskektomi yapıldı, osteofitler
alındı, PLL açıldı. Ameliyat sonrası hastalar 4-6 hafta arası boyunluk
kullandı.ACDF grubundaki hastalara füzyon için titanyum ve peek cage
kullanıldı, kemik füzyon için ise DBM, kemik cips, sentetik greft kullanıldı.
Hastalara postop 1.gün, 18 ve 24.aylarda iki yönlü servikal direkt grafi
çekildi.Klinik durumlarına göre cerrahi sonuçlar, Odom kriterleri kullanılarak
değerlendirildi.
56
Odom kriterleri:
I- Mükemmel sonuç : Nörolojik olarak tam iyileşme
II-İyi sonuç: Ağrı ve parezide iyileşme var, hastanın yaşam tarzı
etkilenmemiş.
III-Orta sonuç: Hasta bağımsız ancak var olan nörolojik defisitler nedeniyle
eski hayatına tam olarak dönememiş.
IV-Kötü sonuç:Hastanın preoperatif klinik ve muayenesinde düzelme yoktur
yada klinik tablo daha kötüdür.
İstatistiksel incelemelerde SPSS for windows 16.0 istatistik paket proğramı
kullanıldı.Karşılaştırmalarda Student’st test, Ki-kare, Fisher Exact test ve
Paired t test kullanıldı. p, 0.05’den düşük değerler istatistiksel olarak anlamlı
kabul edildi.
5. BULGULAR
Çalışma grubunu oluşturan 98 hastanın 32’ine füzyonsuz anterior diskektomi
(ACD), 66’ine füzyonlu anterior diskektomi (ACDF) uygulandı.ACDF
grubundan 15 hastaya servikal plak uygulandı.ACD grubundan 28 hasta tek
mesafe, 4 hasta çift mesafe idi.ACDF grubunda; 34 hasta tek mesafe, 32 hasta
çift mesafe idi.
Yaş-Cins:
ACD grubundaki hastaların ortalama yaşı 44, ACDF grubunda ortalama yaş
48 idi. Hastaların yaş dağılımı grafik 1’de,cinsiyet dağılımı grafik 2’de
gösterilmiştir.
57
0
5
10
15
20
25
30
20-30 31-40 41-50 51-60 61-70
yaş
hast
a sa
yısı
ACD
ACDF
Grafik 1: hasta yaş dağılımı.
12
24
20
42
0
5
10
15
20
25
30
35
40
45
ACD ACDF
ERKEK
KADIN
Grafik 2: hasta cinsiyet dağılımı.
Tüm seri içinde ortalama yaş 47 idi. Hastaların 45’i erkek (%45.9), 53’ü
kadın (%54.08)dı.ACD grubunda kadın hasta sayısı 20 ve ortalama kadın yaşı
41 iken, ACDF grubunda kadın hasta sayısı 42 ve ortalama kadın yaşı 42
idi.Erkek hasta sayısı ACD grubunda 12, ortalama erkek yaşı 44 iken, ADCF
grubunda 24 erkek ve ortalama erkek yaşı 42 idi.
Semptomlar:
58
Semptomların preoperatif ortalama başlangıç süresi 10 aydı ve bu süre 20 gün
ile 30 hafta arasında değişiyordu.ACD grubunda hastalığın preoperatif süresi
ortalama 12 ay iken, ACDF grubunda hastalığın preoperatif süresi artalama 14
ay idi.Semptomların preoperatif süresi açısından, ACD ve ACDF grubundaki
hastalar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu.
Hastaların tamamında görülen semptom; sağ, sol veya her iki kol ağrısı idi. Kol
ağrısına en sık boyun ağrısı eşlik ediyordu (%96).Hastaların %60’ında
ekstremitelerde uyuşukluk, %51’inde ekstremitelerde güçsüzlük, %0.04’ünde de
baş ağrısı kol ağrısına eşlik ediyordu.
Klinik Bulgular:
Klinik olarak 80 hasta (%81.6) radikülopati ile başvururken, 3 hasta (%3.06)
myelopati, 15 hasta ise (%15.3) myeloradikülopati ile başvurmuştur.Klinik
bulgularına göre hastalar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir:
Klinik BulguACD ACDF TOPLAM
n % n % n %
Radikülopati 30 %93.75 50 %75.75 80 %81.6
Myelopati 0 0% 3 %4.54 3 %3.06Myeloradikülopati 2 %6.25 13 %19.69 15 %15.03Toplam 32 100% 66 100% 98 100%
n: hasta sayısı.
Hastaların tümüne ayrıntılı nörolojik ve fizik muayene yapıldı.Hem ACD, hem
de ACDF grubundaki hastaların ilk başvuru sırasındaki fizik muayene bulguları
incelendiğinde 70 hastada (%71.4) dermatomal duyu kusuru, 62 hastada (%63)
refleks değişiklikleri, 51 hastada (% 52) değişik derecelerde parezi
saptanmıştır.Nörolojik ve fizik muayene bulguları aşağıdaki tabloda
özetlenmiştir.
59
Fizik Muayene ACD ACDF TOPLAMBulguları n % n % n %
Parezi
Kolda Parezi 18 56% 32 48.4% 50 51%
Hemiparezi 0 0% 0 0% 0 0%
Kuadriparezi 0 0% 1 %1.51 1 %1.02Refleks
Hipoaktif 15 46.8% 40 %60.6 55 %56.1Hiperaktif 2 6.25% 5 %7.57 7 %7.14Normoaktif 15 46.8% 19 %28.7 34 %34.6Alınamıyor 0 0% 2 %3.03 2 %2.04Patolojik Refleks
Hoffman 10 %37.5 22 %33.3 32 %32.6
Klonus 0 0% 3 %4.54 3 %3.06Babinski 0 0% 1 %1.51 1 %1.02Duyu Kusuru 26 81% 54 %81.8 70 71%
Atrofi 3 %9.37 10 %15.5 13 %13.2
Yürüyüş Bozukluğu 0 0% 1 %1.51 1 %1.02
Sfinkter Kusuru 0 0% 1 %1.51 1 %1.02 n:hasta sayısı
Uygulanan Girişimler:
Hastaların 62’sine tek mesafe, 36’sına ise iki mesafe diskektomi uygulandı.Her
iki grupta da en fazla girişim uygulanan mesafe C5-C6,ikinci sıklıkla da C6-C7
idi.Opere edilen disk seviyelerine göre hasta sayısı aşağıdaki tabloda
özetlenmiştir.
60
Opere Edilen ACD ACDF TOPLAMDisk Seviyeleri n % n % n %
Tek Mesafe C3-C4 0 0% 2 %3.03 2 %3.03C4-C5 4 12.5% 4 %6.06 8 %8.16C5-C6 13 40.6% 20 %30.3 33 %33.6C6-C7 11 34.3% 8 %12.1 19 %19.3
Çift Mesafe
C3-4/C5-6 0 0% 1 %1.51 1 %1.02C3-C4/C4-C5 0 0% 2 %3.03 2 %3.03C4-C5/C5-C6 1 3.1% 10 %15.1 11 %11.2C5-C6/C6-C7 3 9.3% 19 %28.7 22 %.22.4
Toplam 32 100% 66 100% 98 100% n:hasta sayısı
Yatış Süresi:
Her iki gruptada operasyon sonrası hastanede yatış süresi ortalama 2 gün
olarak saptandı ve bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi.
Hasta Takibi:
Hastaların tamamının takip süresi ortalama 12 ay (6ay-24ay) idi.Hastaların
tamamı preoperatif, postoperatif 1.gün, 18.ay ve 24.ay sonunda çekilen direkt
servikal grafilerle röntgenografik olarak ve Odom kriterlerine görede klinik
olarak değerlendirildi.
Postop 6.ay klinik olarak değerlendirme sonuçları:
61
P.O. 6. AYKötü Orta İyi Mükemmel TOPLAM
n % n % n % n % n %ACD 28 hasta(Tek Seviye) 0 0% 3 %10.7 19 %67.8 6 %21.4 28 100%ACD 4 hasta(Çift Seviye) 1 25% 1 25% 1 25% 1 25% 4 100%
ACDF (cage ile füzyon) 30 hasta
(Tek Seviye) 0 0% 1 %3.33 20 %66.6 9 30% 30 100%
ACDF (cage ile füzyon) 18 hasta(iki Seviye) 2 %11.1 3 %16.6 7 %38.8 6 %33.3 18 100%ACDF (cage ile füzyon ve plaklama)(tek seviye) 3 hasta 0 0% 0 0% 2 %66.6 1 %33.3 3 100%
ACDF(cage ile füzyon ve plaklama)12 hastaİki seviye 1 %8.3 1 %8.3 8 %66.6 2 %16.6 12 100%
Anterior Servikal korpektomi silindirik cage ve plak ile stabilize hastalar 3 hasta 0 0% 0 0% 1 %33.3 2 %66.6 3 100%
n:hasta sayısı Odom’s Kriteri (1958)
ACD grubunda postop 6.ayda mükemmel sonuç oranı %21.8, iyi sonuç oranı
%62.5,Mükemmel+iyi sonuç oranı %84.3 olarak bulundu.ACDF grubunda ise
postop 6.ayda mükemmel sonuç oranı %30.3, iyi sonuç oranı %57.5,
Mükemmel+iyi sonuç oranı %86.3 olarak bulundu.
Postop 18.ay klinik olarak değerlendirme sonuçları:
62
P.O.18.AYKötü Orta İyi Mükemmel TOPLAM
n % n % n % n % n %ACD 28 hasta
(Tek Seviye) 0 0% 4 %14.2 20 %71.4 4 %14.2 28 100%ACD4 hasta
(Çift Seviye) 0 0% 2 50% 2 50% 0 0% 4 100%
ACDF (cage ile füzyon) 30 hasta
(Tek Seviye) 0 0% 0 0% 22 %73.3 8 %26.6 30 100%
ACDF (cage ile füzyon) 18 hasta
(iki Seviye) 0 0% 1 %5.5 11 %61.1 6 %33.3 18 100%ACDF (cage ile füzyon ve plaklama)(tek seviye) 3 hasta 0 0% 0 0% 2 %66.6 1 %33.3 3 100%
ACDF(cage ile füzyon ve plaklama)12 hasta
İki seviye 0 0% 2 %16.6 8 %66.6 2 %16.6 12 100%
Anterior Servikal korpektomi sislindirik cage ve plak ile stabilize hastalar 3 hasta 0 0% 1 %33.3 2 %66.6 0 0% 3 100%
n:hasta sayısı Odom’s Kriteri (1958)
ACD grubunda postop 18.ayda mükemmel sonuç oranı %12.5, iyi sonuç oranı
%68.7, Mükemmel+iyi sonuç oranı %81.2 olarak bulundu.ACDF grubunda ise
mükemmel sonuç oranı %25.7, iyi sonuç oranı %68.1, Mükemmel+iyi sonuç
oranı %93.9 olarak bulundu.
Postop 24.ay klinik olarak değerlendirme sonuçları:
P.O.24.AYKötü Orta İyi Mükemmel TOPLAM
n % n % n % n % n %
63
ACD 28 hasta(Tek Seviye) 1 %3.5 3 %10.7 20 %71.4 4 %14.2 28 100%ACD 4 hasta
(Çift Seviye) 0 0% 2 50% 2 50% 0 0% 4 100%
ACDF (cage ile füzyon) 30 hasta
(Tek Seviye) 0 0% 1 %3.3 21 70% 8 %26.6 30 100%
ACDF (cage ile füzyon) 18 hasta
(iki Seviye) 0 0% 0 0% 12 %66.6 6 %33.3 18 100%ACDF (cage ile füzyon ve plaklama)(tek seviye) 3 hasta 0 0% 0 0% 2 %66.6 1 %33.3 3 100%ACDF(cage ile füzyon ve plaklama)12 hasta
İki seviye 0 0% 2 %16.6 8 %66.6 2 %16.6 12 100%
Anterior Servikal korpektomi sislindirik cage ve plak ile stabilize hastalar 3 hasta 0 0% 1 %33.3 2 %66.6 0 0% 3 100%
n:hasta sayısı Odom’s Kriteri (1958)
ACD grubunda postop 24.ayda mükemmel sonuç oranı %12.5, iyi sonuç oranı
%68.7, Mükemmel+iyi sonuç oranı %81.2 olarak bulundu.ACDF grubunda ise
mükemmel sonuç oranı %25.7, iyi sonuç oranı %68.1, Mükemmel+iyi sonuç
oranı %93.9 olarak bulundu.
Ameliyat öncesi ve sonrası çekilen direkt servikal grafilerden yararlanılarak 4
farklı ölçüm kullanıldı.Bu ölçümler: İntervertebral disk mesafesi (İDMY),
Foramen Yüksekliği (FY), Lordoz Kaybı(LK),Osteofit varlığı (OST.) idi.
ACD uygulanan hastaların Preop Ölçümleri
ACD uygulanan hastaların Postop. 1.gün Ölçümleri
Hastanın Hastanın Adı Yaşı Seviye İDMY FY LK OST. Adı Yaşı Seviye İDMY FY LK OST.
1 BA 32 C4-C5 6 11 0 0 1 BA 32 C4-C5 5 10 0 0
64
2 CD 38 C4-C5 7 13 0 1 2 CD 38 C4-C5 6 12 0 03 BE 33 C4-C5 6 13 0 1 3 BE 33 C4-C5 6 12 0 04 HC 41 C4-C5 5 12 0 1 4 HC 41 C4-C5 5 11 0 05 KD 53 C5-C6 5 11 0 1 5 KD 53 C5-C6 4 10 0 06 ÇD 51 C5-C6 7 12 0 0 6 ÇD 51 C5-C6 6 11 0 07 ŞK 45 C5-C6 6 11 0 1 7 ŞK 45 C5-C6 5 10 0 08 OD 29 C5-C6 6 11 0 0 8 OD 29 C5-C6 5 9 0 09 KT 35 C5-C6 8 12 0 0 9 KT 35 C5-C6 6 11 0 0
10 UG 53 C5-C6 6 12 0 0 10 UG 53 C5-C6 5 10 0 011 GY 39 C5-C6 8 14 0 1 11 GY 39 C5-C6 7 12 0 012 EP 45 C5-C6 6 11 0 1 12 EP 45 C5-C6 6 10 0 013 RU 57 C5-C6 6 12 0 1 13 RU 57 C5-C6 5 11 0 014 TY 40 C6-C7 7 12 0 1 14 TY 40 C6-C7 6 12 0 015 PL 33 C6-C7 7 11 0 1 15 PL 33 C6-C7 6 11 0 016 KU 59 C6-C7 6 8 0 1 16 KU 59 C6-C7 5 7 0 017 NH 44 C6-C7 8 10 0 0 17 NH 44 C6-C7 7 9 0 018 BG 55 C6-C7 8 13 0 0 18 BG 55 C6-C7 7 12 0 019 VF 54 C6-C7 5 11 0 0 19 VF 54 C6-C7 5 10 0 020 CD 42 C6-C7 5 8 0 1 20 CD 42 C6-C7 4 7 0 021 DS 38 C6-C7 6 12 0 0 21 DS 38 C6-C7 5 11 0 022 AH 34 C6-C7 6 9 0 1 22 AH 34 C6-C7 5 8 0 023 AT 49 C5-C6 6 12 0 1 23 AT 49 C5-C6 6 11 0 024 HE 42 C5-C6 6 13 0 1 24 HE 42 C5-C6 5 12 0 025 AM 42 C5-C6 4 12 0 1 25 AM 42 C5-C6 4 11 0 026 FM 42 C6-C7 5 13 0 1 26 FM 42 C6-C7 5 12 0 027 ŞY 54 C5-C6 8 11 0 0 27 ŞY 54 C5-C6 7 10 0 028 ÖZ 62 C6-C7 6 13 0 0 28 ÖZ 62 C6-C7 5 12 0 029 NA 50 C4-C5 5 10 0 0 29 NA 50 C4-C5 5 11 0 0 C5-C6 6 9 1 C5-C6 5 8 030 HY 41 C5-C6 4 9 0 1 30 HY 41 C5-C6 4 8 0 0 C6-C7 6 10 1 C6-C7 5 9 031 SÇ 48 C5-C6 5 11 0 1 31 SÇ 48 C5-C6 5 10 0 0 C6-C7 6 10 1 C6-C7 5 9 032 ŞA 52 C5-C6 5 12 0 0 32 ŞA 52 C5-C6 4 11 0 0 C6-C7 5 11 1 C6-C7 5 10 0
1: Var. 0: Yok.
ACD uygulanan hastaların Postop. 18.Ay Ölçümleri
ACD uygulanan hastaların Postop. 24.Ay Ölçümleri
Hastanın Hastanın Adı Yaşı Seviye İDMY FY LK OST. Adı Yaşı Seviye İDMY FY LK OST.
1 BA 32 C4-C5 4 9 0 0 1 BA 32 C4-C5 4 8 0 02 CD 38 C4-C5 5 10 0 1 2 CD 38 C4-C5 5 9 0 13 BE 33 C4-C5 5 11 1 0 3 BE 33 C4-C5 5 11 1 1
65
4 HC 41 C4-C5 5 11 0 0 4 HC 41 C4-C5 5 10 0 15 KD 53 C5-C6 4 10 0 0 5 KD 53 C5-C6 4 10 0 06 ÇD 51 C5-C6 5 9 0 0 6 ÇD 51 C5-C6 5 8 0 07 ŞK 45 C5-C6 5 9 0 1 7 ŞK 45 C5-C6 5 9 0 18 OD 29 C5-C6 4 9 0 0 8 OD 29 C5-C6 4 8 0 09 KT 35 C5-C6 5 10 0 0 9 KT 35 C5-C6 4 8 0 0
10 UG 53 C5-C6 5 8 0 0 10 UG 53 C5-C6 5 8 0 011 GY 39 C5-C6 6 10 0 0 11 GY 39 C5-C6 5 10 0 112 EP 45 C5-C6 5 8 0 0 12 EP 45 C5-C6 5 8 0 113 RU 57 C5-C6 5 10 0 0 13 RU 57 C5-C6 5 9 0 114 TY 40 C6-C7 5 9 0 0 14 TY 40 C6-C7 4 9 0 015 PL 33 C6-C7 5 10 0 0 15 PL 33 C6-C7 5 10 0 116 KU 59 C6-C7 5 8 0 1 16 KU 59 C6-C7 4 7 0 117 NH 44 C6-C7 6 9 0 0 17 NH 44 C6-C7 5 9 0 018 BG 55 C6-C7 5 10 0 0 18 BG 55 C6-C7 5 10 0 019 VF 54 C6-C7 4 8 0 0 19 VF 54 C6-C7 4 8 0 020 CD 42 C6-C7 3 6 0 0 20 CD 42 C6-C7 3 8 0 121 DS 38 C6-C7 4 8 0 0 21 DS 38 C6-C7 4 8 0 022 AH 34 C6-C7 5 9 0 0 22 AH 34 C6-C7 5 9 0 123 AT 49 C5-C6 5 11 0 0 23 AT 49 C5-C6 5 9 0 124 HE 42 C5-C6 4 10 0 0 24 HE 42 C5-C6 4 8 0 025 AM 42 C5-C6 3 9 1 0 25 AM 42 C5-C6 3 8 1 126 FM 42 C6-C7 4 11 0 1 26 FM 42 C6-C7 4 10 0 127 ŞY 54 C5-C6 6 9 0 0 27 ŞY 54 C5-C6 5 9 0 028 ÖZ 62 C6-C7 4 11 0 0 28 ÖZ 62 C6-C7 4 10 0 029 NA 50 C4-C5 3 8 0 0 29 NA 50 C4-C5 3 8 0 0 C5-C6 5 7 1 C5-C6 4 7 130 HY 41 C5-C6 4 7 0 0 30 HY 41 C5-C6 4 7 0 1 C6-C7 5 9 0 C6-C7 5 9 131 SÇ 48 C5-C6 5 9 0 0 31 SÇ 48 C5-C6 5 9 0 1 C6-C7 5 8 1 C6-C7 4 8 032 ŞA 52 C5-C6 4 10 0 0 32 ŞA 52 C5-C6 4 9 0 0 C6-C7 4 9 1 C6-C7 4 9 1
1:Var 0:Yok
ACDF Grubunun Preop. Ölçümleri Hastanın Hastanın Adı Yaşı Seviye İDMY FY LK OST. Adı Yaşı Seviye İDMY FY LK OST.
1 AK 49 C3-C4 9 12 1 133 DR 70 C3-C4 8 12 1 1
2 SP 50 C3-C4 7 9 1 1 C4-C5 8 11 03 ÇC 44 C4-C5 5 9 1 1 3 YR 55 C4-C5 6 10 1 1
66
44 KD 40 C4-C5 6 9 0 1 C5-C6 8 11 1
5 UM 53 C4-C5 5 10 1 135 KM 53 C4-C5 8 11 1 1
6 FR 45 C4-C5 6 10 1 1 C5-C6 7 12 1
7 PE 45 C5-C6 5 8 1 136 MŞ 45 C4-C5 6 13 0 1
8 AS 41 C5-C6 6 11 1 0 C5-C6 8 11 1
9 LU 33 C5-C6 6 12 1 137 KU 54 C4-C5 7 11 1 1
10 ÇK 60 C5-C6 7 9 1 1 C5-C6 7 10 1
11 KS 52 C5-C6 5 10 1 138 HU 50 C4-C5 7 12 1 1
12 LÖ 32 C5-C6 8 12 0 0 C5-C6 6 11 0
13 DE 30 C5-C6 5 5 1 139 HV 52 C5-C6 8 12 0 1
14 FR 44 C5-C6 5 9 1 1 C6-C7 7 11 1
15 ER 49 C5-C6 6 7 1 140 AS 45 C5-C6 6 11 0 1
16 ET 50 C5-C6 6 11 1 0 C6-C7 8 10 0
17 YU 38 C5-C6 6 12 1 141 PL 46 C5-C6 7 11 1 1
18 UI 40 C5-C6 8 13 0 1 C6-C7 6 12 1
19 ÇŞ 50 C5-C6 6 8 1 142 YE 48 C5-C6 4 10 0 0
20 ÖM 44 C5-C6 7 10 1 1 C6-C7 7 10 1
21 NB 43 C5-C6 6 11 1 143 ŞA 50 C5-C6 6 13 1 1
22 BE 41 C5-C6 8 11 1 1 C6-C7 8 12 1
23 KB 52 C5-C6 9 11 0 144 HA 54 C5-C6 7 11 1 1
24 UH 46 C5-C6 7 10 0 1 C6-C7 6 10 1
25 HK 34 C6-C7 6 9 1 145 ZÇ 46 C5-C6 5 9 0 1
26 İL 47 C6-C7 4 9 1 1 C6-C7 7 11 1
27 MT 55 C6-C7 3 8 1 146 AU 44 C5-C6 8 12 1 1
28 HG 46 C6-C7 4 9 1 1 C6-C7 7 10 0
29 YT 57 C6-C7 3 8 1 147 KT 51 C5-C6 5 9 1 1
30 DE 30 C6-C7 5 9 1 1 C6-C7 6 11 1
31 BÇ 39 C3-C4 4 9 1 148 MŞ 48 C5-C6 4 9 1 1
C5-C6 7 10 1 C6-C7 6 11 132 TY 42 C3-C4 7 9 1 1 C4-C5 7 10 1
1:Var 0:Yok
67
ACDF Grubunun Postop.1.Gün Ölçümleri Hastanın Hastanın Adı Yaşı Seviye İDMY FY LK OST. Adı Yaşı Seviye İDMY FY LK OST.
1 AK 49 C3-C4 9 12 0 033 DR 70 C3-C4 10 13 0 0
2 SP 50 C3-C4 8 11 0 0 C4-C5 10 14 0
3 ÇC 44 C4-C5 7 10 0 034 YR 55 C4-C5 10 12 0 0
4 KD 40 C4-C5 8 12 0 0 C5-C6 9 13 0
5 UM 53 C4-C5 8 13 1 035 KM 53 C4-C5 10 13 1 0
6 FR 45 C4-C5 8 11 0 0 C5-C6 9 12 0
7 PE 45 C5-C6 9 12 0 036 MŞ 45 C4-C5 10 14 0 0
8 AS 41 C5-C6 9 13 0 0 C5-C6 9 12 0
9 LU 33 C5-C6 9 14 1 037 KU 54 C4-C5 9 13 0 0
10 ÇK 60 C5-C6 10 13 0 0 C5-C6 9 14 0
11 KS 52 C5-C6 8 11 0 038 HU 50 C4-C5 9 13 0 0
12 LÖ 32 C5-C6 9 12 0 0 C5-C6 9 13 0
13 DE 30 C5-C6 8 11 0 039 HV 52 C5-C6 9 12 0 0
14 FR 44 C5-C6 9 13 0 0 C6-C7 9 13 0
15 ER 49 C5-C6 9 14 1 040 AS 45 C5-C6 10 13 0 0
16 ET 50 C5-C6 9 13 0 0 C6-C7 9 12 0
17 YU 38 C5-C6 10 13 1 041 PL 46 C5-C6 9 12 0 0
18 UI 40 C5-C6 10 14 0 0 C6-C7 10 13 0
19 ÇŞ 50 C5-C6 9 11 1 042 YE 48 C5-C6 10 13 0 0
20 ÖM 44 C5-C6 9 12 0 0 C6-C7 9 13 0
21 NB 43 C5-C6 8 13 0 043 ŞA 50 C5-C6 10 14 0 0
22 BE 41 C5-C6 10 12 0 0 C6-C7 9 12 0
23 KB 52 C5-C6 9 13 0 044 HA 54 C5-C6 9 13 1 0
24 UH 46 C5-C6 9 14 0 0 C6-C7 9 12 0
25 HK 34 C6-C7 9 11 1 045 ZÇ 46 C5-C6 10 13 0 0
26 İL 47 C6-C7 10 13 0 0 C6-C7 9 12 0
27 MT 55 C6-C7 8 12 1 046 AU 44 C5-C6 10 13 0 0
28 HG 46 C6-C7 9 13 1 0 C6-C7 9 12 0
29 YT 57 C6-C7 9 12 0 047 KT 51 C5-C6 8 11 1 0
30 DE 30 C6-C7 10 12 0 0 C6-C7 9 12 0
31 BÇ 39 C3-C4 8 11 1 048 MŞ 48 C5-C6 9 12 0 0
C5-C6 9 13 0 C6-C7 10 13 032 TY 42 C3-C4 9 11 1 0
68
C4-C5 9 13 01:Var 0:Yok
ACDF Grubunun Postop.18.Ay Ölçümleri Hastanın Hastanın Adı Yaşı Seviye İDMY FY LK OST. Adı Yaşı Seviye İDMY FY LK OST.
1 AK 49 C3-C4 9 12 0 033 DR 70 C3-C4 10 13 0 0
2 SP 50 C3-C4 8 11 0 0 C4-C5 10 14 0
3 ÇC 44 C4-C5 7 10 0 034 YR 55 C4-C5 10 12 0 0
4 KD 40 C4-C5 8 12 0 0 C5-C6 9 13 0
5 UM 53 C4-C5 8 13 1 035 KM 53 C4-C5 10 13 0 0
6 FR 45 C4-C5 8 11 0 0 C5-C6 9 12 0
7 PE 45 C5-C6 9 12 0 036 MŞ 45 C4-C5 10 14 0 0
8 AS 41 C5-C6 9 13 0 0 C5-C6 9 12 0
9 LU 33 C5-C6 9 14 0 037 KU 54 C4-C5 9 13 0 0
10 ÇK 60 C5-C6 9 12 0 0 C5-C6 9 14 0
11 KS 52 C5-C6 8 11 0 038 HU 50 C4-C5 9 13 0 0
12 LÖ 32 C5-C6 9 12 0 0 C5-C6 9 13 0
13 DE 30 C5-C6 8 11 0 039 HV 52 C5-C6 9 12 0 0
14 FR 44 C5-C6 9 13 0 0 C6-C7 9 13 0
15 ER 49 C5-C6 9 14 0 040 AS 45 C5-C6 10 13 0 0
16 ET 50 C5-C6 9 13 0 0 C6-C7 9 12 0
17 YU 38 C5-C6 10 13 0 041 PL 46 C5-C6 9 12 0 0
18 UI 40 C5-C6 9 12 0 0 C6-C7 10 13 0
19 ÇŞ 50 C5-C6 9 11 1 042 YE 48 C5-C6 10 13 0 0
20 ÖM 44 C5-C6 9 12 0 0 C6-C7 9 13 0
21 NB 43 C5-C6 8 13 0 043 ŞA 50 C5-C6 10 14 0 0
22 BE 41 C5-C6 10 12 0 0 C6-C7 9 12 0
23 KB 52 C5-C6 9 13 0 044 HA 54 C5-C6 9 13 0 0
24 UH 46 C5-C6 9 14 0 0 C6-C7 9 12 0
25 HK 34 C6-C7 9 11 0 045 ZÇ 46 C5-C6 10 13 0 0
26 İL 47 C6-C7 10 13 0 0 C6-C7 9 12 0
69
27 MT 55 C6-C7 8 12 0 046 AU 44 C5-C6 10 13 0 0
28 HG 46 C6-C7 9 13 0 0 C6-C7 9 12 0
29 YT 57 C6-C7 9 12 0 047 KT 51 C5-C6 8 11 0 0
30 DE 30 C6-C7 10 12 0 0 C6-C7 9 12 0
31 BÇ 39 C3-C4 8 11 0 048 MŞ 48 C5-C6 9 12 0 0
C5-C6 9 13 0 C6-C7 10 13 032 TY 42 C3-C4 9 11 0 0 C4-C5 9 13 0
1:Var 0:Yok
ACDF Grubunun Postop.24.Ay Ölçümleri Hastanın Hastanın Adı Yaşı Seviye İDMY FY LK OST. Adı Yaşı Seviye İDMY FY LK OST.
1 AK 49 C3-C4 9 12 0 033 DR 70 C3-C4 9 13 0 0
2 SP 50 C3-C4 8 11 0 0 C4-C5 9 13 0
3 ÇC 44 C4-C5 7 10 0 034 YR 55 C4-C5 10 12 0 0
4 KD 40 C4-C5 8 12 0 1 C5-C6 9 13 0
5 UM 53 C4-C5 8 13 1 035 KM 53 C4-C5 10 13 0 1
6 FR 45 C4-C5 8 11 0 0 C5-C6 9 12 0
7 PE 45 C5-C6 9 12 0 136 MŞ 45 C4-C5 10 14 0 0
8 AS 41 C5-C6 9 13 0 0 C5-C6 9 12 0
9 LU 33 C5-C6 9 14 0 037 KU 54 C4-C5 9 13 0 0
10 ÇK 60 C5-C6 9 12 0 0 C5-C6 9 14 0
11 KS 52 C5-C6 8 11 0 138 HU 50 C4-C5 9 13 0 0
12 LÖ 32 C5-C6 9 12 0 0 C5-C6 9 13 0
13 DE 30 C5-C6 8 11 0 039 HV 52 C5-C6 9 12 0 1
14 FR 44 C5-C6 9 13 0 0 C6-C7 9 13 0
15 ER 49 C5-C6 9 14 0 040 AS 45 C5-C6 10 13 0 0
16 ET 50 C5-C6 9 13 0 0 C6-C7 9 12 0
17 YU 38 C5-C6 10 13 0 041 PL 46 C5-C6 9 12 0 0
18 UI 40 C5-C6 9 12 0 0 C6-C7 10 13 0
19 ÇŞ 50 C5-C6 9 11 1 042 YE 48 C5-C6 10 13 0 0
20 ÖM 44 C5-C6 9 12 0 1 C6-C7 8 12 021 NB 43 C5-C6 8 13 0 0 4 ŞA 50 C5-C6 10 13 0 0
70
322 BE 41 C5-C6 10 12 0 0 C6-C7 9 12 0
23 KB 52 C5-C6 9 13 0 044 HA 54 C5-C6 9 13 0 0
24 UH 46 C5-C6 9 14 0 0 C6-C7 9 12 0
25 HK 34 C6-C7 9 11 0 045 ZÇ 46 C5-C6 10 13 0 0
26 İL 47 C6-C7 10 13 0 0 C6-C7 9 12 0
27 MT 55 C6-C7 8 12 0 146 AU 44 C5-C6 10 13 0 1
28 HG 46 C6-C7 9 13 0 0 C6-C7 9 12 0
29 YT 57 C6-C7 9 12 0 047 KT 51 C5-C6 8 11 0 0
30 DE 30 C6-C7 10 12 0 0 C6-C7 9 12 0
31 BÇ 39 C3-C4 8 11 0 048 MŞ 48 C5-C6 9 12 0 0
C5-C6 9 13 0 C6-C7 10 13 132 TY 42 C3-C4 9 11 0 0 C4-C5 9 13 1
1:Var 0:Yok
ACDF ve Plak uygulanan hastaların Preop Ölçümleri
ACDF ve Plak uygulanan hastaların Postop. 1.Gün Ölçümleri
Hastanın Hastanın Adı Yaşı Mesafe İDMY FY LK OST. Adı Yaşı Mesafe İDMY FY LK OST.
1 MA 63 C5-C6 5 9 1 1 1 MA 63 C5-C6 9 12 0 02 YÜ 44 C5-C6 6 9 1 1 2 YÜ 44 C5-C6 10 13 0 03 MU 52 C6-C7 4 7 1 1 3 MU 52 C6-C7 9 12 0 04 HE 50 C4-C5 5 8 1 1 4 HE 50 C4-C5 9 13 0 0
C5-C6 4 7 1 C5-C6 9 14 05 AE 47 C4-C5 5 11 1 1 5 AE 47 C4-C5 9 13 0 0
C5-C6 6 12 1 C5-C6 10 13 06 İÜ 59 C4-C5 6 9 1 1 6 İÜ 59 C4-C5 9 11 0 0
C5-C6 4 7 1 C5-C6 9 12 07 SÖ 52 C4-C5 6 9 1 1 7 SÖ 52 C4-C5 9 12 0 0
C5-C6 6 11 1 C5-C6 9 13 08 MS 49 C4-C5 4 8 1 1 8 MS 49 C4-C5 10 12 0 0
C5-C6 6 9 1 C5-C6 10 12 09 HA 57 C5-C6 6 10 1 1 9 HA 57 C5-C6 10 13 0 0
C6-C7 5 9 1 C6-C7 10 12 010 MT 52 C5-C6 4 8 1 1 10 MT 52 C5-C6 10 11 0 0
71
C6-C7 4 9 0 C6-C7 11 14 011 HT 61 C5-C6 5 10 1 1 11 HT 61 C5-C6 9 12 0 0 C6-C7 6 11 1 C6-C7 9 13 012 ŞA 48 C5-C6 4 9 1 1 12 ŞA 48 C5-C6 9 12 0 0 C6-C7 5 10 1 C6-C7 10 14 013 HB 46 C5-C6 5 8 1 1 13 HB 46 C5-C6 9 12 0 0 C6-C7 5 9 0 C6-C7 11 15 014 TÖ 53 C5-C6 6 10 1 1 14 TÖ 53 C5-C6 10 13 0 0 C6-C7 4 8 1 C6-C7 10 12 015 MK 51 C5-C6 5 10 1 1 15 MK 51 C5-C6 9 12 0 0 C6-C7 5 9 0 C6-C7 10 13 0
1:Var 0:Yok
ACDF ve Plak uygulanan hastaların Postop. 18.Ay Ölçümleri
ACDF ve Plak uygulanan hastaların Postop. 24.ay Ölçümleri
Hastanın Hastanın Adı Yaşı Mesafe İDMY FY LK OST. Adı Yaşı Mesafe İDMY FY LK OST.
1 MA 63 C5-C6 9 12 0 0 1 MA 63 C5-C6 9 12 0 02 YÜ 44 C5-C6 10 13 0 0 2 YÜ 44 C5-C6 10 13 0 03 MU 52 C6-C7 9 11 0 0 3 MU 52 C6-C7 9 11 0 04 HE 50 C4-C5 9 13 0 0 4 HE 50 C4-C5 9 13 0 0
C5-C6 9 13 0 C5-C6 9 13 05 AE 47 C4-C5 9 13 0 0 5 AE 47 C4-C5 9 13 0 0
C5-C6 10 13 0 C5-C6 10 13 06 İÜ 59 C4-C5 9 11 0 0 6 İÜ 59 C4-C5 9 11 0 0
C5-C6 9 12 0 C5-C6 9 12 07 SÖ 52 C4-C5 9 12 0 0 7 SÖ 52 C4-C5 9 12 0 0
C5-C6 9 13 0 C5-C6 9 13 08 MS 49 C4-C5 10 12 0 0 8 MS 49 C4-C5 10 12 0 0
C5-C6 10 12 0 C5-C6 10 12 09 HA 57 C5-C6 10 13 0 0 9 HA 57 C5-C6 10 13 0 0
C6-C7 10 12 0 C6-C7 10 12 0
10 MT 52 C5-C6 10 12 0 010 MT 52 C5-C6 10 12 0 0
C6-C7 10 13 0 C6-C7 10 13 011 HT 61 C5-C6 9 12 0 0 1 HT 61 C5-C6 9 12 0 0
72
1 C6-C7 9 13 0 C6-C7 9 12 0
12 ŞA 48 C5-C6 9 12 0 012 ŞA 48 C5-C6 9 12 0 0
C6-C7 10 14 0 C6-C7 10 13 0
13 HB 46 C5-C6 9 12 0 013 HB 46 C5-C6 9 11 0 1
C6-C7 10 14 0 C6-C7 9 14 0
14 TÖ 53 C5-C6 10 13 0 014 TÖ 53 C5-C6 10 13 0 0
C6-C7 10 12 0 C6-C7 10 13 0
15 MK 51 C5-C6 9 12 0 015 MK 51 C5-C6 9 12 0 0
C6-C7 10 13 1 C6-C7 10 13 11:Var 0:Yok
Anterior Cervical Korpektomi + Kafes Cage ve Plak uygulanan hastaların Preop. Ölçümleri
Anterior Cervical Korpektomi + Kafes Cage ve Plak uygulanan hastaların Postop 1.gün Ölçümleri
Hastanın Hastanın Adı Yaşı Mesafe İDMY FY LK OST. Adı Yaşı Mesafe FY LK OST.1 KD 54 C5-C6 3 9 1 1 1 KD 54 C5-C6 11 0 0 C6-C7 4 8 1 C6-C7 12 02 HŞ 69 C5-C6 4 7 1 1 2 HŞ 69 C5-C6 12 0 0 C6-C7 4 7 1 C6-C7 13 03 MK 49 C5-C6 3 8 1 1 3 MK 49 C5-C6 13 0 0
1:Var 0:Yok
Anterior Cervical Korpektomi + Kafes Cage ve Plak uygulanan hastaların Postop. 18.ay Ölçümleri
Anterior Cervical Korpektomi + Kafes Cage ve Plak uygulanan hastaların Postop. 24.ay Ölçümleri
Hastanın Hastanın Adı Yaşı Mesafe FY LK OST. Adı Yaşı Mesafe FY LK OST.1 KD 54 C5-C6 11 0 0 1 KD 54 C5-C6 11 0 0
73
C6-C7 12 0 C6-C7 12 02 HŞ 69 C5-C6 12 0 0 2 HŞ 69 C5-C6 12 0 0 C6-C7 13 0 C6-C7 13 03 MK 49 C5-C6 13 0 0 3 MK 49 C5-C6 13 0 0
1:Var 0:Yok
6.İSTATİSTİKSEL SONUÇLAR
ACDF grubunun yaş ortalaması, ACD grubuna göre anlamlı derecede
daha düşüktü.p<0.05
ACD grubu ACDF grubu PPreop n % n %
LORDOZ kaybı 0 32 100 10 15,2 1 56 84,8 0,001
OSTEOFİT 0 13 40,6 7 10,6 1 19 59,4 59 89,4 0,001
PO.1.gün LORDOZ kaybı
0 32 100 53 80,3 1 13 19,7 0,004
OSTEOFİT 0 32 100 66 100 1
PO.18. AY LORDOZ kaybı
0 30 93,8 64 97,0 1 2 6,2 2 3,0 0,395
OSTEOFİT 0 27 84,4 66 100 1 5 15,6 0.003
PO. 24.AY LORDOZ kaybı
0 30 93,8 64 97,0 1 2 6,2 2 3,0 0,395
OSTEOFİT 0 15 46,9 56 84,8
ACD grubu ACDF grubu
Ortalama SS Ortalama SS p
Yaş 48,30 1.76 44,75 1,81 0,04
74
1 17 53,1 10 15,2 0,001
ACDF grubunda preop osteofit ve lordoz kaybı varlığı ACD grubuna göre
anlamlı derecede yüksekdi.p<0.05
ACDF grubunda Postop.1.gün lordoz kaybı varlığı ACD grubuna göre anlamlı
derecede yüksekdi.p<0.05
ACD grubunda Postop.18.Ay ve Postop.24.Ay ostefit varlığı ACDF grubuna
göre anlamlı derecede yüksekdi.p<0.05
Gruplar arasında Postop.18.Ay ve Postop.24.Ay lordoz kaybı varlığı
bakımından anlamlı fark yoktu.p>0.05
ACD grubunda preop. disk mesafesi yüksekliği ACDF grubuna göre anlamlı
derecede yüksekdi.p<0.05
Disk ACD grubu ACDF grubu
mesafesi Ortalama SS Ortalama SS P
Preop 6,06 1,134 5,88 1,27 0,001Postop.1.gün 5,37 0,87 8,96 0,69 0,001PO.18. Ay 5,84 7,18 8,9 0,64 0,001PO.24.Ay 4,37 0,65 8,85 0,61 0,001
75
ACDF grubunda postop.1.gün , postop.12.ay ve postop.24.ay disk mesafesi
yüksekliği ACD grubuna göre anlamlı derecede yüksekti.p<0.05
Disk mesafesi
0
2
4
6
8
10
12
Preop PO.1.Gün PO.18.Ay PO.24.Ay
ACDACDF
Foramen yüksekliği
ACD grubu ACDF grubu
Ortalama SS Ortalama SS p
Preop 11,34 1,47 9,56 1,5 0,001
Postop.1.gün 10,43 1,39 12,34 0,97 0,001
Postop.18.ay 9,21 1,18 12,24 0,91 0,001
Postop.24.ay 8,81 0,93 12,24 0,91 0,001
76
ACD grubunda preop foramen yüksekliği ACDF grubuna göre anlamlı derecede
yüksekti.p<0.05
ACDF grubunda postop.1.gün , postop.18.ay ve postop.24.ay foramen
yüksekliği anlamlı derecede yüksekti.p<0.05
foramen yüksekliği
0
2
4
6
8
10
12
14
Preop. PO.1.Gün PO.18.Ay PO.24.Ay
ACDACDF
ACD PREOP. P0.1.GÜN Ortalama SS Ortalama SS PDisk mesafesi 6,06 1,13 5,37 0,87 0,001Foramen yüksekliği 11,34 1,47 10,43 1,38 0,001 PREOP. PO.18. AY
Disk mesafesi 6,06 1,13 4,59 0.79 0,001Foramen yüksekliği 11,34 1,47 9,21 1,18 0,001
PREOP. PO.24.AY Disk mesafesi 6,06 1,13 4,37 0,65 0,001Foramen yüksekliği 11,34 1,47 8,81 0,93 0,001
77
ACD grubunda postop.1.gün , postop.18.ay ve postop.24.ay foramen
yüksekliği, preop. değerlerine göre anlamlı derecede düşmüştü.p<0.05
ACD grubunda postop.1.gün , postop.18.ay ve postop.24.ay disk mesafesi
yüksekliği, preop. değerlerine göre anlamlı derecede düşmüştü.p<0.05
ACDF grubunda postop.1.gün , postop.18.ay ve postop.24.ay foramen
yüksekliği, preop. değerlerine göre anlamlı derecede artmıştı.p<0.05
ACDF grubunda postop.1.gün , postop.18.ay ve postop.24.ay disk mesafesi
yüksekliği, preop. değerlerine göre anlamlı derecede artmıştı.p<0.05
Komplikasyonlar:
Çalışmaya dahil edilen toplam 98 hastanın hiçbirinde majör komplikasyonlar
gelişmemiştir.Cerrahi mortalite olmamıştır.Peroperatif dural, vasküler
ACDF PREOP. P0.1.GÜN Ortalama SS Ortalama SS PDisk mesafesi 5,88 1,27 8,96 0,69 0,001Foramen yüksekliği 9,66 1,50 12,34 0,96 0,001 PREOP. PO.18. AY Disk mesafesi 5,88 1,27 8,9 0,64 0,001Foramen yüksekliği 9,66 1,50 12,24 0,91 0,001 PREOP. PO.24.AY Disk mesafesi 5,88 1,27 8,85 0,61 0,001Foramen yüksekliği 9,66 1,50 12,24 0,91 0,001
78
yaralanma, özofagus ve trakeal yaralanma görülmemiştir.Her iki gruptada yanlış
mesafeye diskektomi yapılmamıştır.ACDF grubundan 2 olguda yara yeri
enfeksiyonu, 18 olguda ise postoperatif ağrı şikayeti saptanmıştır. Bu 18
hastadan 15’inin şikayetleri 2 ile 5 gün içerisinde, kalan 3 hastada ise bu
ağrıların 2 hafta ile 2 ay kadar devam ettiği, 2 ay sonunda tamamen geçtiği
görüldü.ACDF grubunda füzyon için kullanılan materyallere ait hiç bir
komplikasyon görülmemiştir.
ACD grubunda ağrı şikayeti olan 10 hastanın postop 1 hafta ile 2 ay arasında
ağrılarının tamamen geçtiği, 2 hastada ise şikayetlerin uzun dönem ( 1 – 1,5 yıl )
devam ettiği saptandı.
ACD grubundan 2 hastada, ACDF grubundan 8 hastada olmak üzere toplam 10
hastada geçiçi ses kısıklığı olduğu ve postop 1 ay içerisinde tamamen geçtiği
görüldü.Komplikasyonlar aşagıdaki tabloda gösterilmiştir.
KomplikasyonlarACD ACDF TOPLAMn % n % n %
Yara yeri enfeksiyonu - 2 - %3.03 2 - %2.04Postop ağrı 10 - %31.25 18 - %27.27 28 - %28.57Geçici Ses kısıklığı 2 - %6.25 8 - %12.12 10 - %10.20Dural/Vasküler yaralanma - - -Ösefagus/trakeal yaralanma - - -Yanlış mesafe açılımı - - -Greft enfeksiyonu - - -Mortalite - - -Toplam 12 - %37.5 28 - %42.42 40 - %40.81
7. TARTIŞMA
Vertebraya uygulanan cerrahi girişimlerin en önemli amaçlarından birisi
vertebral kolonun sagital dizilim dengesini korumak veya yeniden
oluşturmaktır.Servikal aks lordotiktir ve açı dağılımı 10 ile 40 derece arasıdır
79
(72,92). Bununla birlikte komşu segmentler arasındaki açılanmalar farkılık
gösterir.
Anterior servikal diskektomi etkili ve basit olması nedeniyle günümüzde tercih
edilen cerrahi yaklaşım olurken, füzyon tartışmasınıda beraberinde
getirmiştir(102,107).Anterior yaklaşım, posterior tekniklere göre daha az
travmatik olup, stabilizasyonu daha az bozmaktadır.Anterior yaklaşımla
nörovasküler yapıların doğrudan rahatlatılabilmesi, füzyon uygulamasıyla
osteofitlerde gerileme olması, disk mesafesi yüksekliğinin korunması,
ligamentum flavumun katlanmasında azalma ve foramende genişleme
sağlanabilmesi bu yöntemin avantajlarından birkaçıdır.Posterior yaklaşımlarda
osteofit ve hernie olmuş diskin çıkarılması sırasında sinir kökünün hasarlanması
nedeniyle nörolojik defisite neden olabilir.Ayrıca posterior yaklaşımda
anteriordan oluşan basıyı kaldıramama, postop kifoz ve kuğu boynu deformitesi
oluşumu gibi dezavantajları söz konusudur(54,55,81).Bertalanffy’nin
komplikasyonlarla ilgili bir araştırmasında, postoperatif erken dönemde ortaya
çıkan morbiditeler nedeniyle yapılan reeksplorasyonların bazılarında posterior
longitudinal ligamanın şişmesi ve katlanması nedeniyle nöral yapıların
komprese olduğunu saptamıştır(8).
Anterior yaklaşımda servikal disk herniasyonlarına yönelik füzyonlu ve
füzyonsuz anterior servikal diskektomi (ACD-ACDF) olmak üzere iki tip
operasyon şekli vardır. 1950’li yıllarda Bailey ve Badgley travma olgularında
anterior girişim sonuçlarını yayınladıktan sonra anterior girişim giderek önem
kazanmaya başlamıştır(5).1955 yılında önce Smith-Robinson, sonra 1958
yıllında Cloward tarafından geliştirilen anterior diskektomi ve füzyon
tekniklerinin başarılı olması, 1960’dan sonra servikal disk hastalıklarına anterior
yaklaşım ve füzyon kullanımını popüler hale getirmiştir(5,28).Füzyon
taraftarları intervertebral mesafeye yerleştirilen kemik greftin; biyomekanik
stabilitenin hemen sağlanması, füzyonun kolaylaştırılması, osteofitlerin
80
rezorbsiyonunun sağlanması ve foramenlerin genişletilmesi için gerekli
olduğunu savunmaktadırlar.
Robinson ve arkadaşlarının füzyon sonuçlarına göre:
a-Solid füzyon uygulanmasının,uygulanan düzeydeki hareketi sınırlayarak nöral
irritasyonu ortadan kaldırır ve bu da osteofitlerin rezorbe olmasını sağlar.
b-Anterior yaklaşımda omurilik manipulasyonuna gerek yoktur.
c-Kemik gerftin disk mesafesi yüksekliğini koruması, nöral forameni
genişletmesi,PLL ve ligamantum flavumda katlanma sonucu omurilik veya
servikal köklere olabilecek basıyı ortadan kaldırır(85).
Servikal disk hastalığında uygulanan anterior girişimlerde, diskektomi sonrası
mesafenin çökmesine bağlı geç dönemde gelişen kifoz, foraminal stenoza ve
kök basısına neden olduğundan füzyon uygulanmasının gerekliliği
savunulmuştur(54,55,81).Füzyon uygulanmayan anterior servikal
diskektomilerde segmental kifoz birçok olguda gelişmektedir.Literatürlerde
füzyonsuz anterior servikal diskektomi sonrası oluşabilen segmental kifozun
komşu seviyelere ve sagital servikal aksa olan etkisinin problem oluşturduğu
bildirilmektedir(34,36,61,77,102,106,109).
Füzyon için allogreft kullanımı; füzyonsuz basit anterior servikal diskektomi
komplikasyonlarına ek komplikasyonlar eklemiştir.Allogreft kullanımı
operasyon sırasında ikinci bir girişim gerektirir.İliak kanattan alınan otogreftler,
hastaların çoğunda operasyon sonrası gelişen ve uzun dönem devam eden kalça
bölgesinde ağrıya neden olmaktadır.Aronson ve arkadaşlarının 86 hastadan
oluşan serilerinde 7 hastanın greft alınan yerdeki kalça ağrılarının 36 ay sonra
bile devam ettiğini bildirmişlerdir(2). De palma ve arkadaşları akut dönemde
iliak greft yerinde % 9 oranında çeşitli komplikasyonlar (enfeksiyon, his kaybı,
ağrı) görüldüğünü, yapılan uzun dönem takiplerinde hastaların %36’sında greft
alınan yerdeki ağrının sürdüğünü yayınlamışlardır.
81
Greft yerinde meydana gelen komplikasyonları engellemek için kadavradan
alınan kemiğin füzyon materyali olarak kullanımı gündeme gelmiş, fakat bu da
olası viral ve diğer enfeksiyöz ajanların bulaşma riskini doğurmuştur.
Enfeksiyon bulaş riskini ortadan kaldırmak ve inaktive etmek için kemiğe
kurutma ve dondurma işlemleri uygulanmış, bu işlem ise kemiğin mekanik
özelliklerinin bozulmasına neden olmuştur.Dolayısıyla füzyon başarısını
azaltmıştır. Robinson ve arkadaşları, anterior servikal füzyonda %12 oranında
başarısızlık olduğunu, füzyon uygulanan mesafe sayısı arttıkça ters orantılı
olarak füzyon başarı oranının azaldığını, tek mesafe için füzyon başarı oranı %
94 iken, iki mesafe için %73, üç mesafe için %50 olduğunu saptamışlardır(95).
Bizim çalışmamızda füzyon amaçlı olarak cage sistemleri ve demineralize bone
matriks (DBM) kullanılmıştır ve bu tür komplikasyonların hiç birini
olgularımızda saptanmamıştır.
Anterior servikal diskektomi sonrası füzyon amacıyla intervertebral aralığa
yerleştirilen cageler, günümüzde kolay uygulanışı, fizyolojik disk yüksekliğini
korumaları, distraksiyon sağlamaları, açısal instabiliteyi düzeltmeleri ve kemik
greftle füzyon amaçlanan cerrahide artan komplikasyonlar nedeniyle ilk tercih
olmuştur.Uygulama alanlarına göre cage’leri iki ana grupta
toplayabiliriz.Diskektomi sonrası vertebra gövdeleri arasında kaynamayı
sağlamak amacıyla kullanılan silindirik, dikdörtgen, fasulye şeklinde olan peek
(poli-eter-eter-keton), karbon veya titanyumdan yapılmış olan cageler bir grubu
oluştururken, korpektomi sonrası omur gövdeleri arası kaynamayı sağlayan
titanyum veya çelikden yapılmış daha büyük hacimli silindirik cageler ikinci
grubu oluştururlar.Füzyon oranını kullanılan cagelerin geometrik şekilleride
etkiler.Geometrik olarak silindirik, dikdörtgen, oval veya atipik şekilli (wing
cage) olabilirler.İlk kullanılan cageler silindirik yüzeyli idi.Silindirik yüzeyin
temas yüzeyinin daha az olması ve aynı boyuttaki dikdörtgen prizmaya göre
içerisine daha az kemik alacağı göz önünde tutularak dikdörtgen şekilli cageler
üretilmiştir (18).Çalışmamızda hem oval hem de dikdörtgen cageler kullandık.
82
Her iki tipde de füzyon saptandı ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı kabul
edilmedi.
Son yıllarda gittikçe artan ve dinamikleşen spinal enstrümantasyonun temel
amacı; vertebranın stabilizasyonu korumak veya yeniden oluşturmaktır.Cageler
interkorporal füzyon amacıyla disk mesafesine yerleştirilen
implantlardır.Füzyon cerrahisinin temel taşı olan cageler tek başlarına yada
fiksasyon sistemleri (cervikal plaklar) ile birlikte iyi ve güvenilir klinik ve
radyolojik başarılar sağlamaktadır.Cagelerin görevleri, en önemlisi füzyon
olmakla beraber, omurga korpuslarını stabilize etmek, orijinal intervertebral
mesafeye yakın bir yüksekliği korumak ve erken dönemde eksenel yüklere
direnmektir. Bu önemli görevlerinden yola çıkarak,çalışmamızda özellikle cage
kullanımı sonrası yapılan kontrollerde opere edilen mesafenin fizyolojik
yüksekliğinin korunduğunu saptadık.
Cage kulanımının endikasyon ve avantajlarını değerlendirebilmek için cerrahide
geçen süre, ağrısız mobilizasyon, postoperatif boyunluk kullanma ihtiyacı,
postoperatif boyun ağrısının süresi, 6 ay sonra disk mesafesinde yükseklik kaybı
olup olmadığı, füzyon süresi gibi faktörlere bakmak gerekir.Çalışmamızda baz
aldığımız kriterler bunları içermektedir. Elde ettiğimiz sonuçlar literatür ile
paraleldir.Bohlman ve arkadaşları, Smith-Robinson yöntemiyle ameliyat
ettikleri 162 olgunun %95’de kol ağrısının ve %69’da boyun ağrısının geçtiğni
saptamışlardır(13). Gore ve Sepic; ACDF uyguladıkları 146 olguluk serilerinde,
erken postoperatif dönemde ağrının düzelmesi oranını %78 olarak
bildirmişlerdir(39). Aronson ve arkadaşları, Smith Robinson tekniğini
uyguladıkları 44 olguluk seride, yumuşak disk herniasyonu nedeniyle olan kol
ağrısının giderilmesinde anterior girişimin ve füzyonun üstünlüğünü
bildirmişlerdir(13). ACDF uygulaması ile disk boşluğu ve foramen yüksekliği
yeniden oluşturulur. Elde edilen dekompresyon füzyonlu olgularda , füzyonsuz
olgulara göre daha fazladır. Ağrının erken dönemde ortadan kalkması füzyonlu
83
ameliyatlarda daha ön plandadır. Füzyonsuz ameliyatlarda nöral foramen
yüksekliği azalabilir ve bu da kolda ağrıya sebeb olur(46).
Serimizdeki olguların %96’sı kliniğimize kol ve boyun ağrısı ile
başvurmuşlardır.Postoperatif erken dönemde ACD grubunda; 10 hastanın
ağrısının bir süre devam ettiği ve operasyon öncesi ağrıya göre biraz hafiflediği
saptandı. 2 hastada ise 1 yıl sonrası kontrollerinde ağrının halen devam ettiği
gözlendi.Füzyon uygulanan ACDF hasta grubunda ise 18 olguda erken
dönemde olan ve 1 hafta içinde tamamen geçen ağrıları oldu.3 olguda ise bu
ağrıların 2 ay sonunda tamamen geçtiği görüldü.Bu sonuçlar Bohlman, Gore,
Sepic, Aronson ve arkadaşlarının sonuçları ile uyumlu bulundu.
Kafes uygulamasında başarısızlığın en büyük sebebi uygunsuz cage seçimi ve
yanlış endikasyondur(68).Cerrahi endikasyonlar; travma, enfeksiyon, tümör,
dejeneratif hastalıklardır.Cagelerle sağlıklı bir füzyon yapabilmek için;lezyonlu
segment düzeyini doğru olarak saptamak, lezyonu düzeltmek için doğru tekniğin
cage uygulamak oluduğuna karar vermek, lezyona yapı, boyut, şekil olarak en
uygun implantı seçmek, tek mesafe füzyonun birden fazla mesafeye göre daha
iyi olduğunu unutmayarak gereksiz işlemlerden kaçınmak ve implant ile birlikte
kemik greft kulllanmak gerekir.Çalışmamıza dahil ettiğimiz hasta gruplarının
tümünde dejeneratif disk hastalığı mevcuttu. Operasyon kararı alırken yukarıda
belirtilen kurallar göz önünde tutulmuştur.Hastalar için doğru mesafe ve cage
sistemi belirlenmiştir.Kemik greft kullanılmıştır.Bazı hastalarda implant
atmasını önlemek, segmental kifozu engellemek, erken dönemde fizyolojik
servikal lordozu sağlamak için cagelere ek olarak cervikal plak sistemi
kullanılmıştır.Titizlikle incelenen hasta gruplarında bu nedenle ne cage, ne
kemik greft ne de plak ile ilgili hiçbir komplikasyona rastlanılmadı.Doğru
endikasyonun, iyi cerrahi sonuçlar ve hasta memnuniyetini beraberinde getirdiği
bir kez daha görüldü.
84
Spondilozis, disk herniasyonları, fraktürler ve neoplastik lezyonlar gibi birçok
farklı servikal patolojide anterior yaklaşımın önemli bir yeri mevcuttur.Cloward
ve Smith-Robinson’un kullanmaya başlamasından beri anterior diskektomininin
farklı teknik modifikasyonları geliştirilmiştir. Bununla birlikte en uygun teknik
ile ilgili oluşturulmuş bir fikir birliği olmamıştır. Diskektomiden sonra plak,
cage yada greft kullanılmasına ait tartışmalar halen sürmektedir(68).
Bir çok cerrah, yalnızca dekompresyonun yeterli olduğunu düşünmektedir.
Opere edilen disk seviyesinde çökme ve kifotik angulasyon oluşup, daha sonra
bu şekilde füzyon oluştuğu kabul edilmiştir. 20 yıldan daha uzun bir süre önce
Wilson ve Campbell simple diskektomi sonrası 6. ayda hastaların %85’inde
oldukça iyi ve mükemmel sonuçlar elde edildiğini bildirmişlerdir. Son dönemde
yaptıkları randomize bir klinik çalışmada Savolavinen ve arkadaşları simple
diskektomi yapılan hastaların sonuçlarının plaklı veya plaksız iliak greft
kullanılarak elde edilen sonuçlarla benzerlik olduğunu belirtmişlerdir.Oysa
Troyanovich plak-vida fiksasyonu uygulanmış ve uygulanmamış, tek seviye
füzyonlu anterior servikal diskektomi yapılan 57 olgudan oluşan serisinde,
segmental aks ve tüm servikal aksların değişimi konusunda retrospektif
çalışmasını yayımlamış; plak-vida uygulanmamış grupta segmental aksın
ortalama 2.5 derece kifoza gittiğini, plak-vida uygulanmış grupta segmental
aksın ortalam 5.67 derece daha lordoz kazandığını rapor etmiştir(103).
Disk yüksekliği ve omurganın aksının korunarak füzyon oluşması arzu edilen bir
durum olup, aksi halde artan yük ve hareketliliğin spondilozisin
patofizyolojisinde yeri olduğu bilinmektedir(18,68). Bizim çalışmamızda yer
alan hasta gruplarından cage yada plak ile füzyon yapmadığımız simple
diskektomi yapılan olgularda şikayetlerin devam ettiği ya da bir süre sonra bu
hastaların benzer şikayetlerle tekrar başvurduğu görülmüştür.
Waters ve Levinthal anterior servikal diskektomi ve füzyon uygulanan
hastaların, yalnızca anterior servikal diskektomi yapılanlara göre mevcut
85
bulguların ve şikayetlerinin daha erken dönemde düzeldiği ve uzun dönemde de
daha iyi sonuçlar elde edildiğini belirtmişlerdir. Bu sonuçlarla paralel sonuçlar
çalışmamızdaki olgularımızda da tespit edilmiştir.Olgularımızın erken dönemde
iyileşmenin hızla başladığı ve uzun dönem takiplerinde şikayet ve bulgularının
tamamen düzeldiği gösterilmiştir.Füzyonlu yada füzyonsuz olarak anterior
servikal mikrodiskektomi güvenli ve etkin bir biçimde uygulanabilmesine ve
allogreft ile otogreftinde benzer şekilde başarılı olmasına rağmen biz yaptığımız
çalışmada; tek ve çift seviye dejeneratif disk hastalığında cage sistemi, plak ve
kemik füzyon kullanılması ile yapılan intercorporal füzyonun mevcut
endikasyonlara uygun olarak yapıldığı takdirde basit ve güvenilir bir metod
olduğunu göstermek istedik.
Füzyon yapılmayan anterior mikro servikal diskektomi de nöral foraminal
distraksiyon sağlanamaz ve ligamantum flavumun kanala protrüzyonu
azaltılamaz. Füzyonsuz anteriror mikrodiskektomi de disk aralığı kollabe olur ve
hızla kifoz gelişir. Bu kifoz genelde 5 dereceden azdır ve klinik olarak önemi
tam bilinmemektedir. Spontan füzyon oranı %28-100 arasında değişir. Ayrıca
hastaların %10’unda radikülopotiyle beraber seyreden ağrılı diskojenik sendrom
gelişir. Bu hastaların önemli bir bölümü tekrar cerrahiye ihtiyaç duyar.
Serimizde 32 hastaya tek seviye, 4 hastaya çift seviye anterior servikal
mikrodiskektomi yapıldı.Hastaların tümünün preop 4 yönlü servikal
röntgenografileri erken postop, postop 18. ay ve postop 24. ay servikal
röntgenografileri karşılaştırıldığında, disk mesafelerinin çöktüğü, foramen
yüksekliklerinde kayıp olduğu ve bazı olgularda mevcut lordoz kaybının post op
devam ettiği görüldü.
Anterior servikal mikrodiskektomi cage ile füzyon ve plaklama yaptığımız 66
hastalık grubumuzda ise, hastaların preop servikal 4 yönlü röntgenografileri ile
postop takip röntgenografileri karşılaştırıldığında disk mesafelerinde çökme
olmadığı, disk mesafelerinin distrakte olduğu ve foramen yüksekliklerinin
86
korunduğu veya arttığı, mevcut olan preop lordoz kayıpları ve öne
açılanmaların, servikal kaymaların erken post op dönemde düzeldiği
görüldü.Her iki gruptaki hastaların ölçümleri istatistiksel program ile
karşılaştırıldı.
İntervertebral disk mesafesini ve foramen yüksekliğini korumaları, morbiditeyi
azaltmaları, deformiteyi düzeltmeleri, artrodez olana kadar stabilizasyonu
sağlamaları, eksenel yüklere karşı mekanik kuvvet sağlamaları, cagelerin ve
plakların günümüz nöroşirürji pratiğinde kullanım endikasyonlarını
oluşturur.Bizim çalışmamızdada özellikle vurgulamak istediğimiz de belirtildiği
gibi fizyolojik disk mesafesinin yüksekliğini korumak, foramenin yükseklik
kaybı ve daralmasını engellemek ve dolayısıyla sinir kompresyonunu önleyerek
morbiditeyi azaltmaktır.
8. SONUÇLAR
Anterior servikal diskektomi etkili ve basit olması, nörovasküler yapıların
doğrudan rahatlatılabilmesi, omurilik ve köklerin dekompresyonu için etkin ve
güvenilir bir yöntemdir.
Servikal disk hastalığında en sık görülen semptom olgularımızda olduğu gibi
boyun ve kol ağrısıdır.Erken postop dönemde ağrının geçmesi seçilen girişimin
doğru endikasyon zemininde yapıldığını ve başarılı olduğunun
göstergesidir.Olgularımızda anterior servikal mikrodiskektomi, cage ve plak ile
füzyon yaptığımız grupta ağrı kontrolü, füzyonsuz anterior mikrodiskektomi
yaptığımız gruptaki sonuçlara göre daha iyi olduğu görülmüştür.
Anterior servikal mikrodiskektomi yapılan hastaların preop ve post op servikal
röntgenografileri karşılaştırıldığında; disk mesafesinde çökme, foramen
yüksekliğinde azalma, cervikal lordozda azalma olduğu tespit edilmiştir.Servikal
cage ve plak ile füzyon yapılan anterior servikal mikrodiskektomi hasta
grubunun preop ve postop servikal röntgenografileri kıyaslandığında ise; mevcut
dejenere olmuş disk mesafesinin yüksekliğinin arttığı, bununla orantılı olarak
87
foramen yüksekliğinin arttığı, bozulmuş servikal lordotik açının düzeldiği
görülmüştür.
Her iki grup hastalar, erken postoperatif dönem, postop 18. ay, post op 24. ay
sonunda değerlendirilmiş ve klinik sonuçlar Odom Kriterlerine göre cage ve
plak ile füzyon yapılan anterior servikal mikrodiskektomi grubunda mükemmel
+iyi oranı (%96.6), füzyonsuz anterior servikal mikrodiskektomi yapılan gruba
(%85.6) kıyasla daha fazladır.
Her hasta için cerrahi endikasyon ve teknik farklı olabilmektedir.Uygun hasta,
doğru seviye seçimi, uygun ameliyat kararı, doğru teknik sonucun başarısını
arttıracaktır.Yapılan bütün çalışmalara rağmen servikal disk hastalığında
anterior servikal mikrodiskektomi yapılan hastalarda cage veya cage ve plağın
füzyon için kullanım endikasyonları halen tartışma konusudur.Kesin sonuçlar
için daha büyük serilerde, randomize ve prospektif çalışmalar yapılmalıdır.
9. ÖZET
2002-2006 yılları arasında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve
Araştırma Hastanesi 1. Nöroşirürji Kliniğinde servikal disk hastalığı tanısıyla
anterior servikal girişim uygulanan hastalardan 98 olgu bu çalışmaya dahil
edilmiştir.
Hastalardan 32’sine füzyonsuz anterior servikal diskektomi (ACD), 48’ine cage,
osteoindüktif greft materyali (DBM, KOP), 15’ine cage + plak,3’üne ise
korpektomi + kafes cage + plak kullanılarak füzyonlu anterior servikal
diskektomi uygulandı.Hastaların 45’i erkek, 53’ü kadın olup, yaş ortalamaları
tüm seri içinde 47 idi. Semptomların preoperatif ortalama süresi 10 aydı ve bu
süre 20 gün ile 30 hafta arasında değişiyordu.ACD grubunda hastalığın
preoperatif süresi ortalama 12 ay iken, ACDF grubunda hastalığın preoperatif
süresi artalama 14 ay idi.Semptomların preoperatif süresi açısından, ACD ve
ACDF grubundaki hastalar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu.
Hastaların tamamında görülen semptom sağ, sol veya her iki kol ağrısı idi. Kol
88
ağrısına en sık boyun ağrısı eşlik ediyordu (hastaların %96’sında).Hastaların
%60’ında ekstremitelerde uyuşukluk, % 51’inde ekstremitelerde güçsüzlük,
%0.04 oranıylada baş ağrısı kol ağrısına eşlik ediyordu.Klinik bulgulara göre
hastalar 3 ayrı grupta ele alındı. Klinik olarak 80 (%81.6) hastada radikülopati, 3
(%3.06) hastada myelopati, 15 (%15.3) hastada myeloradikülopati mevcuttu.
Tüm hastalara preoperatif, postop 1.gün, postop 18. ay ve postop 24. ay direk
servikal 4 yönlü röntgenogramları çekildi.Hastaların operasyon öncesi servikal
BT, MRI ve EMG tetkikleri de mevcuttu, ancak bu tetkikler çalışmaya dahil
edilmedi.
Hastaların 62’sinde tek, 36’sında ise iki mesafe disk hernisi mevcuttu.Her iki
grupta da en fazla girişim uygulanan mesafenin C5-C6 olduğu görüldü.Bunu
C6-C7 mesafesi takip ediyordu.Daha sonra sırasıyla C4-C5 ve C3-C4
mesafelerinin geldiği görülmekteydi.Hastaların tümü post op dönemdeki klinik
sonuçlarına göre Odom kriterlerine göre değerlendirildi.ACDF grubunda
mükemmel+iyi oranının daha yüksek olduğu görüldü.Serimizdeki hastalarda
majör komplikasyon görülmedi.Oluşan komplikasyonlar klinik sonuçları
etkilemeyen kısa süreli şikayetlerdi.Cerrahi mortalitemiz olmadı.
Serimizdeki tüm hastaların preop ve postop erken dönem, postop 18. ay ve 24.
ay direkt servikal 4 yönlü röntgenogramları kullanılarak; intervertebral disk
mesafesi, foramen yükseklikleri, lordoz kaybı ölçüldü.Elde edilen ölçümler
istatistiksel testler (İstatistiksel incelemeler SPSS for windows 16.0 istatistik
paket proğramı kullanıldı.Karşılaştırmalarda Student’st test, Ki-kare, Fisher
Exact test ve Paired t test kullanıldı. p, 0.05’den düşük değerler istatistiksel
olarak anlamlı kabul edildi.ACD ve ACDF grublarındaki hastaların postop
direkt grafileri kullanılarak ölçülen parametler preop değerleriyle
karşılaştırıldı.ACD ve ACDF grublarının sonuçları birbirleri ile
karşılaştırıldı.Çalışma sonunda füzyon uygulanan hastaların özellikle disk
mesafesi ve foramen yüksekliğinin korunduğu hatta arttığı tespit edildi.Füzyon
89
uygulanan hastaların postop takiplerinde bozulmuş olan servikal lordozlarının
düzeldiği görüldü.ACD grubunda ise postop mesafede çökme, foramende
daralma ve ileri takiplerinde servikal lordozda kayıp olduğu bazı hastalarda ise
öne açılanma olduğu görüldü.Sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı idi.
Çalışmamızda servikal disk hastalığında uygun endikasyonlar dahilinde anterior
diskektominin yanı sıra bir füzyon sistemi ve greft materyali kullanmanın,
postop dönemde kilinik olarak iyileşmeye, uzun dönemde radyolojik olarak da
anlamlı ve olumlu değişimlere yol açtığını göstermek istedik. Literatürde halen
anterior servikal diskektomide füzyon gerekliliği ve enstrümentasyon kullanımı
tartışılmaktadır.Bu nedenle çalışmamızın sonuçlarının ileri dönemde yapılacak
araştırmalara katkıda bulunması açısından anlamlı olacaktır.
SUMMARY
OBJECTİVE:In our research, 98 patients who had anterior cervical discectomy with the diagnosis of cervical disc herniation between the years 2002-2006 were examined. The aim of the study is to investigate the outcome of anterior cervical discectomy (ACD) and anterior cervical discectomy with interbody cage(ACDF).
METHODS:Patient investigated in this study were grouped into two. The 32 patients had ACD in the first group. There were 66 patients in the ACDF group. Cage is applied in 48 patients, cage with plate fixation is applied in 15 patients and corpectomy with cage is applied in 3 of the patients. In all cases, preoperational and post operational direct servical X-rays were applied. Post operational X-ray was applied in 1st day, 18th month and 24th month after the operation. In all patients intervertebral disk distance, height of the foramen, cervical lordosis angle is measured using pre and post operational X-ray. Comparisons between two group were done by using SPSS for windows. The studies have used Students’test, Chi- Square, and Paired T Test.
RESULTS: In 62 of the cases one level hernia is detected, wherease 36 showed two level hernia. All of the patients were classified in 3 groups as excellent, good, medium and bad with respect to Odom criteria in the postoperational period. In ACDF group excellent and good results were common. None of the patients have showed major complications. The complications were short termed that did not affect clinical results. No surgical mortalities happened. The greft materials used increased the fusion and decreased the complications resulting from greft. CONCLUSİONS:ACD caused decreased intervertebral disk distance, height of the foramen and cervical lordosis in long periyod. İntervertebral disk distance and height of foramen did not change or increased and cervical lordosis got better in ACDF group.
9. KAYNAKLAR
1- Adams R D, Victor M: Principles of Neurology 2nd ed. Mc Graw Hill:
New York, 1981
90
2- Aronson NI: The management of soft cervical disk protrusions using the
Smith-Robinson approach.Clin. Neurosurg 20: 253, 1973
3- Badami JP, Norman D;Barbaro NM, et al:Metrizamide CT myelography
in cervical myelopathy and radiculopathy: Correlation with conventional
myelography and surgical findings.AJNR 6:59-64, 1985
4- Bagby GW. Arthrodesis by the distraction-compression method using a
stainless steel implant.Orthopedics 11: 931-934, 1988
5- Bailey RW, Badgley CE: Stabilization of the cervical spine by anterior
fusion. J, Bone Joint Surg. 42 A: 565-594, 1960
6- Baleriaux D, Noterman J, Ticket L:Recognition of cervical soft disc
herniation by contrast-enhanced CT. AJNR 4: 607,1983
7- Bernard TNJR, Whitecloud TS III Cervical spondylotic myelopathy and
myeloradiculopathy:Anterior decompression and stabilization autogenous
fibula strut graft. Clin Orthop 221: 149-160, 1987
8- Bertalanffy H, Eggert HR.Clinical long term-results of anterior
discectomy without fusion for treatment of cervical radiculopathy and
myelopathy.A follow-up of 164 cases. Acta Neurochirurgie (Wien): 90:
127-135, 1988
9- Bertalanffy H, eggert HR:Complications of anterior cervical discectomy
qithout fusion in 450 consecutive patients. Acta Neurochirurgie (Wien):
99: 41-50, 1989
10- Bloom MH, Raney FL:Anterior intervertebral fusion of the cervical spine. J
Bone Joint Surg (Am) 63: 842, 1981
11- Blumberg KD;Simeone FA:Indications for surgery in cervical
myelopathy.Anterior versus posterior approach. In the spine (Rothman RH;
Simeone FA eds) WB Saunders Co. 3. ed. Vol 1: 613-625, 1992
12- Boger DC:Traction device to improve CT imaging of lower cervical spine.
AJNR 7: 719, 1986
91
13- Bohlman H:Cervical spnodylosis qith moderate to severe myelopathy.
Spine 2: 151-162, 1977
14- Bozbuğa M:Nöroşirürji el kitabı(çeviri).Nobel Tıp Kitabevi İstanbul 1996:
482, Mark S Greenberg, Handbook of Neurosurgery 1994
15-Brain WR, Nortfield D, Qilkinson M: The Neurological Manifestations of
Cervical Spondylosisi. Brain 75: 187, 1952
16-Brain WR: Rupture of the intervertebral disc in the cervical region. Proc.
Roy. Soc. Med. 49:509, 1948
17-Brant-Zawadzki M, Norman D: magnetic resonance imaging of the central
nervous system. New York: Raven Press, 1987
18-Brantigan JW, Mc Afee PC et all: Intercorporal lomber fusion using a
carbon fiber cage implant versus allograft bone. Spine 19: 1436-1444, 1994
19-Breig A: Biomechanics of the Nervaus System: Some basic normal ant
pathologic phenomena Stockholm, Almquist&Wiksell, 1960
20-Bridwell KH; de Wald RL: Management of cervical disc disease. In the
textbook of spinal surgery. Mc Guire DJ (ed), vol 2, 249-770, 1978
21- Brigham CD, Tsahakis PJ:Anterior cervical foraminotomy and fusion.
Surgical ltechnique and results. Spine Apr 1; 20 (7): 766-770, 1995
22-Brown BM, Schwartz RH, et all: Preoperative evaluation of cervical
radiculopathy and myelopathy bye surface-coil MR imaging. AJNR 9:
859-866, 1988
23- Bulgar R, Rejowski et al:Vocal cord paralysis associated qith anterior
cervical fusion: Considerations for prevention and treatment. J Neurosurg
62: 657, 1985
24- Caner HH, Özek MM, Baybek M, Benli K et al:Cervical spondylotic
myelopathy. Turk Neurosurg. Suppl 1; 51-53, 1989
25-Caspar W, Barbier DD, Klara PM: anterior cervical fusion and Caspar Plate
stabilization for cervical trauma. Neurosurgery 25: 491, 1989
92
26-Clark CR: Differential diagnosis and nonoperative management. Ch 63 in
The adult Spine 2nd ed. Frymoqer JW (ed) 1997.
27-Cloward RB: Complications of anterior cervical disc operation and tehir
teratment. Surgery 69/2, 175-182, 1971
28-Cloward RB: The anterior approach for removal of ruptered cervical disc. J
Neurosurg. 15: 602-617, 1958
29-Connolly ES, Seymour RJ, adams JE: clinical evaluation of anterior
cervical fusion degenerative cervical disc disease: J Neurosurg 23: 431,
1965
30-Cosgrove GR; Theron J: Vertebral arteriovenous fistula following anterior
cervical spine surgery. J Neurosurg. 66: 297, 1987
31-Dandy WE: Loose cartilage from intervertebral disc simulating tumor of
spinal cord. Arch. Surg, 19: 660-672, 1929
32- Dowd GC; Wirth FP:anterior discectomy:is fusion necessary?J.Neurosurg
(Spine 1) 90: 8-12, 1999
33- Dvorak J, Sandler A:Historical perspective: Hubert Von Luschka, pioneer
of clinical anatomy. Spine 19: 2478, 1994
34- Eck JC, Humphreys SC, Lim TH, et al:Biomechanical study on the effect
of cervical spine fusion on adjacent-level intradiscal pressure and segmental
motion. Spine 27: 2431-2434, 2002
35- Epstein BS; ebstein JA, Jones MD:Cervical spine stenosis. Radiol clin.
Nort. Am. 15: 215, 1997
36-Epstein NE: anterior cervical discectomy and fusion without plate
instrumentation in 178 patients. J. Spinal Disord 13: 1-8, 2000
37- Fox MW, Onofrio BM:Transdural approach to the anterior cervical canal in
patients qith cervical spondylotic myelopaty and superimposed central soft
disc herniation. Neurosurgery, Vol. 34, No. 4, April 1994
93
38-Fukushima T, Ikata T, Taoka Y, et al: Magnetic imaging study on spinal
cord plasticity in patients with cervical compression myelopathy. Spine,
volume 16, number 10 supplement, pp: 534-538, 1991
39- Galera RG and Tov D:Anterior disc excision with interbody fusion in
cervical spondylotic myelopathy and rhizopathy.J Neurosurg 28: 305, 1968
40-Garland H, Greenberg J: Infarction of the spinal cord. Brain 89: 645, 1966
41-Gelber ND; Ragland RL, Knorr JR. Gd-DTPA enhanced MRI of cervical
anterior epidural venous plexus, J Comp asst Tomogr 1: 760-763, 1992
42-Gowers WR: Diseases of the nervous system, Second edition Vol 1,
London, churchill, 1982, p. 260
43- Greenberg MS: Spine and spinal cord:Handbook of neurosurgery. Third
edition.Editor:MarkS.Greenberg.Greenberg Graphics,Inc, Lakeland-USA.
Chapter 42, pp: 463-513, 1994
44- Gregorius FK; estrin T, Crondall PH:Cervical spondylotic radiculopathy
and myelopathy: A long-term follow up study.Arch Neuor. 33; 618, 1976
45-Grignon B, Mainard D. The structure of the cartilaginous end plates in
elder people. Surgcal and Radiologic Anatomy 2000; 22 (1): 13-19.
46- Grisoli F, Graziani N; Fabrizi AP, et al:Anterior cervical discectomy
without fusion for treatment of lateral cervcal disc extrusion:A follow up of
120 cases. Neurosurgery, 24: 853-859, 1986
47-Gu WY, Mao XG, Foster RJ: The anisotropic hydraulic permeability of
human lumbar anulus fibrosus influence age of, degeneration, direction and
water contect. Spine 1999; 24 (23): 2449-2455.
48- Hadley MN, Sonntag VKH:Cervical disc herniations. The anterior
approach to symptomatic interspace pathology.Neurosurg Clin North am 4:
45-52, 1993.
49-Hakuba A: Trans-unco-discal approach. A combined anterior and lateral
approach to cervical discs. J Neurusurg. 45: 284-291, 1976
94
50- Hanai K, Fuminori F, Kamei K:Subtotal vertebrectomy and spinal fusion
for cervical spondylotic myelopathy. Spine 11: 310-315, 1986.
51-Hayashi K, Tabuchi K: The position of the superior articular procses of the
cervical spine. Its relationship to cervical spondylotic radikulopathy.
Radiology 124: 501, 1977.
52-Hayashi N, Lee H, Weinstein JN: The source of pain in the spine. In
Bridwell KH, De Wald RL ed The Textbook of Spinal Surgery , second
edition, Vol: 2, Philadelphia, Lipincoot Raven Publishers: 1503-1514,
1997.
53-Henry HS, Wesley WP: Developmental anatomy Chapter 1. The Cervical
Spine, 1989.
54-Herkowitz HN, Kurz LT, Overholt DP: Surgical management of cervical
disc disease. In: Rothman RH; Simeone FA (ed): The spine Philedelphia,
WB Saunders Company. Third edition, pp: 597-608, 1992
55-Herzberger EE, and at al: Anterior interbody fusion in the treatment or
certain disorderns of the cervical spine. Clin Orthoped 24: 83, 1962.
56- Hunt WE, Miller CA:Managemenet of cervical radiculopathy.Clin
Neurosurg 33: 485-502, 1986.
57- Jho HD:Microsurgical anterior cervical foraminotomy for radiculopathy: A
New Approach to Cervical Disc Herniation. J. Neurosurg. Vol 84,
February, 1996.
58-Johnson EF, Jones W, Stewart A, et al: The distribution and arrangement of
elastic fibres in the intervertebral disc of the adult human. J Anat 1982 Sep;
135 (Pt2) 301.
59-Karnaze MG; Gado MH; Sartor KJ, et al: Comprasion of MR and CT
myelography in imaging the cervical and thorasic spine. AJNR 8: 983-989,
November, 1987.
60- Kaufman HH, Jones E:The principles of spinal fusion. Neurosurgery 24:
264-270, 1989.
95
61- Katsuura A, Hukuda S, Saruhashi Y, et al:Kyphotic maningment after
anterior cervical fusion is one of the factors promoting the degenerative
process in adjacent intervertebral levels. Eur Spine J 10: 320-324, 2001.
62-Key CA: on paraplegia depending on the ligaments of the spine. Guy’s
Hosp. Rep, 3: 17, 1988.
63-Keyes DC, Compere EL: The normal and pathological physiology of the
nucleus pulposus of the intervertebral disc. An anatomical, clinical and
experimental study, J, Bone Jt Surg. 14: 897, 1982.
64-Kikuchi S, Macnab I, Moreau P: Localization of the level of cervical disc
degeneration. JBJS (Br) 63: 272-277, 1981.
65-Kubo Y, Waga S, Kojima T; et al: Microsurgical anatomy of the lower
cervical spine and cord. Neurosurgery, vol. 34, no 5, May 1994.
66-Kuran O: Columma vertebralis İn Sistematic Anatomy (Kuran O, ed), 3.
baskı, Filiz Kitabevi, pp 74, 1993.
67-Landman JA, Hoffman JC, Braun IF, et al: Value of computed tomographic
myelography in the recognition of cervical herniated disc. AJNR 5:
391-394, 1984.
68-Lange M, Philipp A, Fink U, Oecler R: Anterior cervical spine fusion using
RABEA-Titan-Cages avoiding iliac crest spongiosa: first experiences and
results. Neurol Neurochir Pol 34: 64-69.
69-Larson EM, Holtas S, Cronwist S, et al: Comparison of myelography, CT
myelography and magnetic resonance imaging in cervical spondylosis and
disc herniation: Pre-postoperative findings. Acta Radiol 30: 233-239, 1989.
70-Lees F, Aldren-Turner JW: Natural history and prognosis of cervical
spondylosis. Br. Med J 2: 1607-1610, 1963.
71-Litt AW. Imaging and the diagnosis of degenerative disease of the cervical
spine. In: Cooper PR; ed. Degenerative disease of the cervical spine. Park
ridge, IL, American association of Neurosurgical Surgens, 1992, pp 73-90.
96
72-Loder RT: Profiles of the cervical, thoracic and lumbosacral spine in
children and adolescent qith lumbosacral spondylolisthesis. J Spinal Disord
14: 465-471, 2001.
73-Mair WG and Druckman R: The pathology of spinal cord lesions and their
relations to the clinical features in protrusion of cervical intervertebral
discs. Brain 76: 70-91, 1953.
74-Mann KS; Khosla VK; Gulati DR: Cervical spondylotic myelopathy treated
by single-stage multilevel anterior decompression: A prospective sutdy. J.
Neurosurg. 60: 81-87, 1984.
75-Mark NH; Volker KH; Sonntag MD: Cervical disc herniations: The
anterior approach to symptomatic interspace pathology Neurosurgery
Clinics of North America 4: 45; 1993.
76-Masaryk TJ, Modic MT; Geisinger MA, et al: Cervical myelopathy: A
comprasion of magnetic resonance and myelography. J Comput Assist
Tomog 7: 126-129, 1986.
77-Matsunaga S, Kabayama S, Yamamoto T; et al: Strain on intervertebral
discs after anterior cervical decompression and fusion. Spine 24: 670-675,
1999.
78-Mixter WJ, Barry JS: Rupture of the intervertebral disc with involvement
of the spinal canal. New Eng. J Med 211: 210, 1964.
79-Miyasaka K; Isu T, Iwasaki Y, et al: High resolution computed tomography
in the diagnosis of cervical disc disease. Neuroradiology 24: 253, 1983.
80-Modic MT; Masaryk TJ, Ross JS, et al: cervical radiculopathy value of
oblique MR imaging. Radiology 163: 227-231, 1987.
81-Murphey MA, Trimble MB; Peidmonte MR; Kalfas IH: Changes in the
cervical foraminal area anterior discectomy with and without a graft.
Neurosurgery 34: 93, 1994.
97
82- Naderi S, Özgen S, Pamin MN; Özek MM; Erzen C: Cervical spondylotic
myelopathy.Surgical results and factors affecting prognosis. Neurosurg
43/1; 43, 1998.
83-Naderi S: Intervertebral kafesler, Zileli M; Özer F. Omurilik ve omurga
cerrahisi. Meta Basım. Bornova, İzmir, 2002, pp, 1687-1694.
84-Naderi S: Erişkin Omurgasının sagittal dengesi ile biomekanik ve kinetik
özellikleri.Naderi S(ed):Spinal biomekaniğin temelleri.Meta basım İzmir.
2003.pp 37-44.
85-Nakstad PH; Hald Jk, Bakke SJ, et al. MRI in cervical disc herniation
neuroradiology 31: 382-385, 1989.
86-Newhouse K; Lindsey R; Clark C, et al: Esophageal perforation following
anterior cervical spine surgery, Spine 14: 1051, 1989.
87-Olaoire SA; Thomas DGT: Spinal cord compression due to prolapse of
cervical intervertebral disc (herination of nucleus pulposus). Treatment in
26 cases by discectomy without bone graft. J Neurosurg 59: 847-853, 1983.
88-Pait TG; James A, and et al: Surgical anatomy of the anterior cervical
spine: The disc space, vertebral artery and associated bony structures.
Neurosurgery 39: 769, 1996.
89-Panjabi MM; Pelker RR, White AA: Biomechanics of the spine. Neurosurg,
Mc Graw Hill 1985.
90-Panjabi MM: The stabilizing system of the spine. Part I. Function,
dysfunction, adaptation and enhancement. J Spinal Disord 5: 383-389,
1992.
91-Panjabi MM: The stabilizing system of the spine. Part II. Neural zone and
instability hypothesis. J Spinal Disord 5: 390-397, 1992.
92-Penning L: Normal movements of the cervical spine. AJR 130: 317-326,
1978.
98
93-Prolo DJ, Pedrotti MA, White DH: ethylene oxide sterilization of bone,
dura mater, and fascia lata for human transplantation. Neurosurgery 6:
529-539, 1980.
94-Prolo DJ, Rodrigo JJ: Contemporary bone graft physiology and surgery.
Clin Orthop 2000: 322-342, 1985.
95-Rengachary SS; Redford JB: Partial median corpectomy for cervical
spondylotic myelopathy. In Neurosurgery Update II. New York, Mc Graw
Hill, 1991, pp. 356-359.
96-Riley L; Robison R; Johnson K, et al: The results of anterior interbody
fusion of the cervical spine. J. Neurosurg 30: 127, 1969.
97-Roberts S, Urban JPG, Evans H: Transport properties of the human
cartilage endplate in relation to its compositon and calcification. Spine 21
(4); 415-420, 1996.
98-Robertson JT: Anterior removal of cervical disc without fusion. Clin
Neurosurg 20: 259-261, 1973.
99-Rufai A, Benjamin M, Ralphs JR: The development of fibrocartilage in the
rat intervertebral disc. Anatomy and Embryology 192 (1): 53-62, 1995.
100-Ruman CS, Baskin DS: Brown-Sequard syndrome produced by cervical
disc herniation. Case report and literatire review. Surg Neurol 45/4,; 359,
1996.
101-Savolainen S, Rinne J, Hernesniemi J: A prospective randomized study of
anterior single-level cervical disc operations with long term follow-up.
Neurosurgery 43 (1): 51-55, 1998.
102-Troyanovich SJ, Stroink AR, Kattner KA; et al: Does anterior plating
maintain cervical lordosis versus conventional fusion techniques? A
retrospective analysis of patients receiving single-level fusions. J. Spinal
Disord Tech 15: 69-74, 2002.
103-Türk Noroşirurji Derneği Yayınları.Cilt 2.2005. Bölüm 140.
99
104-Urban JPG, Roberts S, Ralphs JR: The nucleus of the intervertebral disc
from development to degeneration.American Zoologist pp: 53-61, 2000.
105-Vaccaro AR: Spine Anatomy. In: Garfin SR; Vaccaro AR(ed): Orthopedic
Knowledge Update Spine. American Academy of Orthopedic Surgery, pp.
3-17, 1997.
106-Wang JC, McDonough PW, Endow K, et al: The effect of cervical plating
on single-level anterior cervical discectomy and fusion. J. Spinal Disord 12:
467-471, 1999.
107-Wirth FP, Dowd GC; Sanders HF, Wirth C: A prospective analysis of
three operative techniques. Suurg Neurol; 53, 340-348, 2000.
108-Weinstein J. Mechanism of spinal pain. The dorsal root ganglion and it’s
role as mediator of back pain. Spine : 11, 999-1001, 1986.
109-Yamamato I, Ikeda A, Shibuya N; Tsugane R, Sato O: Clinical long-term
results of anterior discectomy without interbody fusion for cervical disease.
Spine 16: 272-279, 1991.
110-Zileli M, Özer F: Omurilik ve Omurga Cerrahisi. Birinci
cilt,Bölüm1-7-14-21 Saray Kitabevi, İzmir 2002.
111-Zileli M: Servikal spondilotik miyelopati.Bölüm 21: Zileli M, Özer F:
Omurilik ve Omurga Cerrahisi, 1997.
100
101
102