avni, tuhfetul hukkampdf

217
FİLİBELİ AVNÎ TUHFETÜ’L-HÜKKÂM Hazırlayan Mehmet Kırbıyık

Upload: adil-celik

Post on 11-Feb-2016

106 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

kitap

TRANSCRIPT

Page 1: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

FİLİBELİ AVNÎ

TUHFETÜ’L-HÜKKÂM

Hazırlayan Mehmet Kırbıyık

Page 2: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

ÖZGEÇMİŞ

Doç. Dr. Mehmet Kırbıyık

Niğde’nin Ulukışla ilçesinde doğdu (1965). Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu (1987). Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünde arşiv elemanı olarak çalıştı (1987-1988). Yedek subay olarak askerlik görevini tamamladıktan sonra (1989) Aksaray ve Konya Ereğli’de edebiyat öğretmeni olarak çalıştı (1990-1993). Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsüne araştırma görevlisi unvanıyla atandı (1993). Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eski Türk Edebiyatı Bilim Dalında yüksek lisans (1994) ve doktora öğrenimini (1999) tamamladı. Kadrosu Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünde iken Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı (1997-2000) ile Türkçe Eğitimi Bölümlerinde (2000-2003) araştırma görevlisi olarak görevlendirildi ve geçici öğretim görevlisi (2000-2003) sıfatıyla dersler verdi. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümüne yardımcı doçent olarak atandı (2003). Doçent oldu (2009).

Hâlen adı Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi biçiminde değişen aynı Fakültenin Türkçe Eğitimi Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.

Page 3: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

ÖZET Bu çalışmada, XVII. yüzyıl şairlerinden Filibeli Avnî’nin

hayatı, eserleri, edebî kişiliği ve Tuhfetü’l-Hükkâm adlı mesnevîsi ile ilgili hususlara temas edilmiştir. Tuhfetü’l-Hükkâm’ın metni, bulunabilen bir yazma nüshasına (Süleymaniye Kütüphanesi Hasan Hüsnü Paşa Bölümü, Nu.: 1040/I) dayanarak hazırlanmıştır.

Avnî’nin asıl adı Mahmûd’dur. Rumeli’nin birçok merkezinde kadılık ve müderrislik yapmıştır. Kendisine verilen mansıpların hiç birinden memnun kalmamış; sürekli olarak bunlardan şikâyet etmiştir.

Avnî’nin mevcut Tuhfetü’l-Hükkâm adlı mesnevîsinin yanı sıra Şeh-nâme’sinin de olduğu kendisi tarafından belirtilmektedir.

Avnî XVII. yüzyıl klasik Türk edebiyatında mesnevî müellifi, şehnameci ve âşıkane şiirler kaleme alan şair niteliği ile karşımıza çıkmaktadır.

Tuhfetü’l-Hükkâm, hasbihâl, sergüzeşt-name, nasihat-name özeliklerini taşıdığından tek bir türle adlandırılamamaktadır. Bu mesnevîyi tarihî olaylara yeni bakışlar kazandıracak “hissî tarih metinleri”nden kabul etmek mümkündür.

Avnî eserini yazma sebeplerini fani dünyada kıyamete kadar isminin yaşaması, hayırla anılmak, mevâlîye derdini anlatmak, kendisinin ve meslektaşları olan kadıların macerasını, hâllerini dile getirmek şeklinde açıklar.

Tuhfetü’l-Hükkâm mesnevîsi klasik tertibe uygundur; giriş bölümü, konunun işlendiği bölüm ve bitiş bölümüne sahiptir.

Page 4: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 4

ABSTRACT The present study is about the life, works, literary personality,

and the mathnawi named Tuhfetü’l-Hükkâm of Filibeli Avnî (Avni from Plovdiv) among the poets of the 17th century. The transcription of Tuhfetü’l-Hükkâm is prepared based on a handwritten manuscript located at Süleymaniye Library (Hasan Hüsnü Pasha Section, No. 1040/1).

The name of Avnî is Mahmûd. He worked as a judge and a professor in many locations of Rumelia. He was never content with the duties assigned to him and complained constantly.

Avnî himself reported that he had besides his mathnawi named Tuhfetü’l-Hükkâm also a Şeh-nâme (chronicle written in verse).

Avnî is a mathnawi author, historian, and a poet writing poems of love in the 17th century Turkish Classical Literature.

As Tuhfetü’l-Hükkâm has the features of hasbihâl (talk among friends), adventure book, and advise book, it can not be placed into a single category. This mathnawi can also be accepted as a history book shedding light on the historical events of those days from a different perspective as the text can also be considered as of emotional and historical.

Avnî gives the reason for writing this particular piece as to be remembered on the earth until the judgment day with gratitude and to explain his worries to the bureaucrats in higher positions.

Tuhfetü’l-Hükkâm is compliant to the classical structure consisting of an introduction, development and conclusion.

Page 5: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

İÇİNDEKİLER

ÖZET.............................................................................................................. 3 ABSTRACT ................................................................................................... 4

ÖN SÖZ................................................................................................................7 KISALTMALAR.................................................................................................9 I. BÖLÜM ..........................................................................................................11

AVNÎ’NİN HAYATI, ESERLERİ VE EDEBÎ KİŞİLİĞİ ........................ 13 A. HAYATI ................................................................................................ 13 B. ESERLERİ ............................................................................................ 24 1. Tuhfetü’l-Hükkâm ................................................................................. 24 2. Şeh-nâme............................................................................................... 24 C. EDEBÎ KİŞİLİĞİ .................................................................................. 26

II. BÖLÜM.........................................................................................................33 TUHFETÜ’L-HÜKKÂM............................................................................ 35

A. ESERİN TANITILMASI ........................................................................ 35 1. Adı......................................................................................................... 35 2. Türü....................................................................................................... 36 3. Yazılış Sebebi ........................................................................................ 38 4. Yazılış Tarihi......................................................................................... 40 5. Beyit Sayısı............................................................................................ 40 B. MUHTEVA ÖZELLİKLERİ .................................................................. 41 1. Tertibi ................................................................................................... 41 2. Eserde Yer Alan “Makâle”lerin Konuları ............................................ 47 3. Ayet ve Hadisler.................................................................................... 60 C. ŞEKİL ÖZELLİKLERİ.......................................................................... 65 1. Vezin ..................................................................................................... 65 2. Kafiye ve Redif ...................................................................................... 69 3. Dil ve Üslûp .......................................................................................... 71

III. BÖLÜM .......................................................................................................77 METİN.......................................................................................................... 79

A. ESERİN NÜSHASI................................................................................ 79 B. METNİN HAZIRLANMASINA DAİR AÇIKLAMALAR ....................... 79 C. TRANSKRİPSİYONLU METİN ........................................................... 83

SONUÇ.............................................................................................................203 KAYNAKÇA ...................................................................................................207

DİZİN.......................................................................................................... 213

Page 6: Avni, Tuhfetul Hukkampdf
Page 7: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

ÖN SÖZ

Asıl adı Mahmûd olan Filibeli Avnî, tahminen XVI. yüzyılın son çeyreğinde doğmuş ve H. 1075/ M. 1664-65’te vefat etmiştir. Rumeli’nin çeşitli merkezlerinde müderrislik ve kadılık görevlerini yerine getirmiştir.

Tuhfetü’l-Hükkâm adlı telif mesnevîsinde, bu görevleri yaparken başından geçenleri ve gördüklerini bazen dert yanarak bazen de eleştirerek dile getirmiş; âdeta XVII. yüzyılın başında Osmanlı coğrafyasında yaşanan olaylardan kesitler sunmuş; dönemin siyasî ve sosyal görünümü yansıtmıştır. İçinde bulunduğu ve şahit olduğu olaylardan ders alınması yolunda, özel olarak adlî ve idarî mekanizmayı işletenlere, genel olarak da dönemin aydınlarına uyarılarda bulunmuştur. Kimi zaman öz eleştiri de yapan şair, herkese hitap edecek şekilde dinî, tasavvufî ve ahlâkî öğütler vermiştir.

Tuhfetü’l-Hükkâm üzerinde bilgilerimize göre bilimsel bir çalışma yapılmamıştır. Bulunabilen bir yazma nüshasından yola çıkılarak hazırlanan bu eserle ve şairiyle ilgili olarak yaptığımız çalışma, üç bölümün yanı sıra Sonuç, Kaynakça, Dizin ve yazma nüshanın tıpkıbasımından oluşmaktadır.

I. Bölüm’de Avnî’nin hayatı, eserleri, edebî kişiliği işlenmiştir. Şairin hayatı, biyografik kaynaklardaki kısmî bilgiler ve bu bilgileri teyit eden, bazen ayrıntılı olarak veren, bazen de onlara birtakım eklemeleri ihtiva eden Tuhfetü’l-Hükkâm’ının yardımıyla ortaya konmuştur. Eserleri bahsinde, mesnevîsindeki ipuçlarından hareketle ele geçmeyen başka bir eserinin daha olması ihtimali üzerinde durulmuştur. Edebî kişiliği üzerine yapılan değerlendirmeler, çoğunlukla mesnevîsi, kısmen de tezkirelerde bulunan şiirleri dikkate alınarak yapılmıştır.

II. Bölüm, Tuhfetü’l-Hükkâm’ın tanıtılmasını, muhteva ve şekil özelliklerinin incelenmesini kapsamaktadır. Eser tanıtılırken adı, türü, yazılış sebebi, yazılış tarihi ve beyit sayısı dikkate alınmıştır.

Page 8: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 8

Muhteva ile ilgili olarak eserin bölümleri tespit edilmiş veya tartışılmış; bunların konuları verilmiş; metinde geçen ayet ve hadisler belirlenmiştir. Şekil özelliklerinde mesnevînin vezni, kafiye ve redifleri, dil ve üslûp bakımından nitelikleri ele alınmıştır.

III. Bölüm, eserin nüshasının tavsifi, metni hazırlanırken gözetilen esaslar ve metinden ibarettir.

III. Bölüm’ün ardından, yapılan çalışmanın sonunda ortaya çıkan hususların maddeler hâlinde sunulduğu Sonuç yer almaktadır.

Kaynakça başlığı altında yararlanılan makale ve eserler gösterilmiştir.

Bu çalışmanın inceleme kısmı ve metninde geçen özel isimleri kapsayan genel Dizin verilmiştir.

Dizin’den sonra Tuhfetü’l-Hükkâm’ın yazma nüshasının tıpkıbasımı eklenmiştir.

Bu çalışmanın ortaya çıkmasında hadis bilimi konusunda Doç. Dr. Mehmet Eren, Doç. Dr. Adil Yavuz, Doç. Dr. Muhittin Uysal, Dr. Fikret Karapınar; Arapça ile ilgili problemlerde Dr. Doğan Kaplan, Dr. Ayhan Erdoğan, Arş. Gör. Aytekin Şenzeybek; Farsça ile ilgili hususlarda Doç. Dr. Yusuf Öz, Yrd. Doç. Dr. İbrahim Kunt; Osmanlı tarihine dair konularda Doç. Dr. Mehmet İpçioğlu, kitabın iç düzeninde Dr. Muhammet Tasa, bazı noktaların aydınlatılmasında hocam Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çıpan, okumakta zorlandığım yerlerde hocam Prof. Dr. Hüseyin Ayan yardımcı olmuşlardır. Ayrıca hocam Prof. Dr. Emine Yeniterzi metnin tamamını gözden geçirme lütfunda bulunmuş ve birçok meselede görüşlerini belirterek ufkumu açmıştır. Emeği geçenlere teşekkür etmeyi yerine getirilmesi gereken bir görev sayıyorum.

Dr. Mehmet Kırbıyık Konya, 2008

Page 9: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

KISALTMALAR bk. Bakınız bs. Baskı C Cilt çev. Çeviren d. Doğum tarihi H. Hicrî yıl Hz. Hazret-i hzl. Hazırlayan Kitb. Kitabevi M. Miladî yıl Matb. Matbaası mm: Milimetre Neşr. Neşriyat Nu. Numara öl. Ölüm tarihi s. Sayfa S Sayı, Tuhfetü’l-Hükkâm’ın Süleymaniye Kütüphanesi

Hasan Hüsnü Paşa Bölümü 1040/I numarada kayıtlı bulunan yazma nüshası.

vd. ve diğerleri vs. Vesaire y. Yok yy. Yer yok Yay. Yayınları, Yayınevi

Page 10: Avni, Tuhfetul Hukkampdf
Page 11: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

I. BÖLÜM

Page 12: Avni, Tuhfetul Hukkampdf
Page 13: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

AVNÎ’NİN HAYATI, ESERLERİ VE EDEBÎ KİŞİLİĞİ

A. HAYATI Avnî’nin hayatı, biyografik kaynaklardaki kayıtların yanı sıra

bu hususta önemli bilgileri yansıtan Tuhfetü’l-Hükkâm adlı mesnevîsinden yola çıkılarak ele alınmaya çalışılacaktır.

Asıl adı Mahmûd olup eski Türk edebiyatında Avnî mahlasını taşıyan on dokuz şairden1 biridir. Filibe’de doğmuştur. İstanbul’da medrese tahsilini tamamladıktan sonra mülâzım2 olmuş, kadılık ve 1 Kaynaklarda Avnî mahlasına sahip olarak kaydedilen diğer şairler şunlardır: 1. Fatih Sultan Mehmed (d. H. 835/ M. 1431- öl. M. H. 886/1481)’in mahlasıdır. II. Murâd’ın oğludur. Şiirleri ata sözleri ve deyimlerle doludur. Gazelleri liriktir. Dîvân’ı vardır. 2. Osman Efendi (öl. H. 1039/ M. 1629), Akşehirlidir. Gelibolu’da kadılık yapmıştır. 3. Mehmed Efendi (öl. 1053/ M. 1643-44), Kara Ebubekir Efendi’den mülazım olduktan sonra müderris olarak tayin edildi. İstanbul’da vefat etti. 4. Ahmed Çelebî (öl. 1082/1671-72), İstanbullu olup Dîvân-ı Hümâyûn’da kâtiplik yapmıştır. 5. Hâbil-zâde Ömer Efendi bin Mehmed Efendi bin Kâdî Hâbil Efendi (öl. H. 1091/ M. 1680), Bursalıdır, Medine kadılığı yapmıştır. 6. Mehmed Efendi (öl. H. 1093/ M. 1682), Bursalıdır, kadılık yapmıştır. 7. Yûsuf Efendi (öl. H. 1121/ M. 1709), Tırnova’da doğdu. Kadı ve müderris oldu. 8. Eşref-zâde Şeref Efendi oğlu (d. H. 1120/ M. 1708- öl. 1155/1742-43), Bursa’da doğdu. Eyüp Efendi Tekkesi’ne şeyh oldu. Şiirleri tasavvufîdir. 9. Mustafa Efendi, Ataullah Efendi’den mülâzım oldu. Rumeli kasabalarında müderrislik yaptı. 10. Halîl-zâde, şiir mecmuası vardır. 11. Kevâkib-zâde Mehmed Avnî Efendi bin Mustafâ Efendi bin Ahmed Efendi (H. 1128/ M. 1715’te hayatta), müderristir. 12. Yağcı-zâde Mehmed Efendi (öl. H. 1242/ M. 1826), Bursa’da doğdu. Âşıkane şiirleri vardır. 13. Demirci-zâde Şeyh Mehmed Efendi (d. H. 1225/ M. 1810- öl. H. 1265/ M. 1810), Trabzonludur. 14. Ali Efendi (d. H. 1243/ M. 1828- öl.H. 1289/ M. 1872), Diyarbakırlıdır. 15. Hüseyin Avnî Bey (d. H. 1242/ M. 1826- öl. H. 1301/ M. 1883), Yenişehir Fenerli Mîrü’l-ümerâ Bekir Paşa’nın oğludur. Yenişehir Fenerlidir. Bahâriyye Mevlevî-hânesinde medfûndur. 16. Mustafâ Efendî, Bursalıdır. Kadılık yapmıştır. 17. Nûreddîn Bey (d. H. 1286/ M. 1866- öl. H. 1346/ M. 1927), Dâhiliyye Muhâsebe kalemi müdürü Münîr Bey’in oğludur. İstanbul’da doğdu. Üsküdar’da Karaca Ahmed Kabristânı’nda medfûndur. 18. Hüseyin Avnî Bey (d. 1297/ M. 1879’da ), Tırnovalı sâatçi Mustafâ Efendi’nin oğludur. Yenişehir Fener’de doğdu (İpekten-İsen vd., 1988: 54, 55; Tuman, 2001: 710-713). 2 Genel olarak bugünkü stajyer anlamında kullanılan bir tabirdir. İlmiye sınıfında, medreseden icazet alanlar hakkında kullanılırdı. Mülâzımların adları deftere kaydedilirdi. Yedi sene mülâzımlık müddetini dolduranlar imtihana

Page 14: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 14

müderrislik yapmış ve bu görevlerinden de azledilmiştir. H. 1075/ M. 1664-65’te vefat etmiştir.

Bu bilgiler biyografik kaynaklarda şöyle yansıtılmıştır:

Nuhbetü’l-Âsâr Li-Zeyli Zübdeti’l-Eş‘âr’da “Avnî: Kuzâtdan Filibevî Mahmûd Efendi. Bin yetmiş beş senesinde bi-avni’llâh fevt oldı.” (Abdülkadiroğlu, 1985: 361) bilgileri verilmiştir.

Vakâyi‘ü’l-Fuzalâ’da “Avnî Filibevî Mahmûd Efendidür. Ba‘de’t-tahsîlü’l-isti‘dâd ulemâ-i kirâmun birinden mülâzemetle ber-murâd olup devr-i medâris-i mu‘tâde ile kırk akça medreseye mevsûl andan dahi ma‘zûl oldukdan sonra sâlik-i semt-i kazâ ve mâlik-i ezimme-i hükm ü imzâ olmış idi. Bin yetmiş beş târîhinde fevt oldı.” (Şeyhî Mehmed Efendi, 1989: 683) kaydı düşülmüştür.

Tezkire-i Safâyî’de şair “Nâmı Mahmûd’dur. Filibe’de zuhûr itmişdür. Evâ’il-i hâlinde İstanbul’a gelüp tahsîl-i ma‘ârifden sonra mülâzım ba‘dehü tarîk-ı kazâya âzim ve nice menâsıb-ı celîle tasarruf idüp asrun şu‘arâsından ilm ü fazl ile ma‘mûr olup bin yetmiş beş târîhinde fevt olmışdur.” (Çapan, 2005: 378) şeklinde tanıtılmıştır.

Mecelletü’n-Nisâb’da “Mahmûd el-Filibevî el-kâdî teveffâ sene hamse ve seb‘în ba‘de’l-elf” (Müstakîm-zâde Süleyman Sa‘deddin Efendi, 2000: 326b) bilgileri sunulmuştur.

Sicill-i Osmânî’de “Mehmed 3 Avnî Efendi Filibelidir. Kuzâtdan olup 1075’de fevt oldı. Şâ‘irdir.” (Mehmed Süreyyâ, tarihsiz: IV/ 175) bilgileri verilmiştir.

girerler; başarılı olanlar müderris, başarısızlar da kadı olurlarlardı (Pakalın: 1993: I/612). Midhat Sertoğlu’nun verdiği bilgiye göre de müderrislik veya kadılık kadrosu boşaldığı zaman, tayinler listelerdeki isim sırasına göre yapılırmış (1986: 232 ). Ayrıca askerlik teşkilatında rütbe bakımından yüzbaşının altındaki subaylara verilen unvandı. 3 Kaynaklardan yalnızca Sicill-i Osmânî’de Avnî’nin isminin Mehmed olarak kaydedilmesi (Mehmed Süreyyâ, tarihsiz: IV/175), Tuhfe-i Nâ’ilî’de yanlış olarak değerlendirilmektedir (Tuman, 2001: 710). Bu değerlendirmeye katılmak mümkündür; çünkü Sicill-i Osmânî (basımı: I. cilt 1308, II. cilt 1311, III. cilt 1311, IV. cilt tarihsiz ) diğer kaynaklara (Nuhbetü’l-Âsâr Li-Zeyli Zübdeti’l-Eş‘âr, yazılışı H. 1339/ M. 1726; Vakâyi’ü’l-Fuzalâ, yazarı Şeyhî’nin ölümü H.

Page 15: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 15

Tuhfe-i Nâ’ilî’de “Mahmûd Avnî Efendi, Filibeli, kâdî, vefâtı H. 1075/ M. 1664, Sicill’in ismini Mehmed diye yazması yanlışdır.” (Tuman, 2001: 710) kaydı düşülmüştür.

Görüldüğü üzere bu biyografik kaynaklardaki bilgiler özet niteliğindedir. Buradaki bilgilerin pek çoğununun doğrulandığı, teferruatlı bir biçimde sunulduğu, bunlara ilavelerde bulunulduğu şairin Tuhfetü’l-Hükkâm adlı mesnevîsinde görülebilmektedir.

Avnî, asıl adının Mahmûd olduğuna Hz. Peygamber ile aynı adı taşıdığını söyleyerek işarette bulunur:

Eyledüñ çün beni hem-nâm-ı Resûl Nâ-murâd eyleyüben itme melûl (48)

Aşağıdaki beyitlerden memleketinin Filibe olduğu anlaşılmaktadır:

Menzile varmaga sür’at itdüm Vatana togru çekildüm gitdüm Hâsılı fakr ile mahzûn u melûl Eyledüm Filbe diyârına nüzûl (438, 439) Bir zamân Filbe diyârını meger Terk idüp kılmış idüm ‘azm-i sefer (472)

Doğum tarihi hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz. Bununla birlikte, mesnevîsini yazdığında 30 yaşında olduğunu söylediği, tarihin H. 1017/M. 1608-9’a eriştiğini belirttiği dikkate alınırsa H. 987/ M. 1579-80 veya buna yakın bir tarihte doğmuş olmalıdır:

İrdi sî sâle bu ‘ömr-i kûtâh Yine bir günce görinmez eyvâh (1087) Kevkeb-i bahtum iderken tevbîh İrdi biñ on yediye çün târîh (475)

İstanbul’da medrese öğrenimini tamamlayan Avnî, çok sevdiğini belirttiği ve öğrencisi olmakla övündüğü şairlerin sultanı unvanlı Bâkî (d. H. 933/ M. 1626-7- öl. H. 1008/M. 1600 )’yi, üstat

1145/ M. 1732; Tezkire-i Safâyî, yazılışı H. 1134/ M. 1721; Mecelletü’n-Nisâb yazılışı H. 1175/ M. 1761) göre sonradan kaleme alınmıştır.

Page 16: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 16

olarak anarken müderrisliğinde de ona dânişmend 4 olduğuna temasta bulunur:

Ey dil olmak diler iseñ üstâd Dâ’im üstâduñı kıl hayr ile yâd Hayr ile yâd iden üstâdını hep Kişinüñ ‘izzetine olsa sebeb Ya’nî ol Bâkî Efendi merhûm ‘İlm ü ‘irfânda nazîri ma’dûm (341-343) Aña mâ’il idi bu tab’-ı bülend Giderek oldum aña dânişmend Hidmetinde olup anuñ niçe yıl Eyledüm ‘ilm ü ma’ârif hâsıl (368, 369)

Es‘ad Efendi5 (öl. H. 1034 / M. 1625)’nin ikinci defa Rumeli kazaskerliği görevlerini yerine getirdiği yıllarda (H. 1015/ M. 1606- H. 1017/M. 1608), ona derdini arz etmek maksadıyla yazdığı üçüncü “makâle”de, babasının vefat etmiş olduğuna temas ediyor. Buna göre şairin babası, Es‘ad Efendi bu makamda iken vefat etmiş olmalıdır:

Az ‘ömrümde çeküp derd-i ke・îr Tâli’üm kıldı beni hvâr u hakîr Bu felâketde iken şâm u seher Vâlidüñ öldi diyü geldi haber (212, 213)

4 Sahn medreselerinde oda sahibi olan talebeye denir (Sertoğlu, 1986: 78). 5 Hoca Sa‘deddîn Efendi’nin ikinci oğludur. Sultan I. Ahmed (saltanatı: 1603-1617), Sultan I. Mustafa (saltanatı, I. Dönem 22 Kasım 1617, üç ay dört gün; II. Dönem 19 Mayıs 1622-10 Eylül 1623 ), Sultan II. Osman (1618-1622) ve Sultan IV. Murad (1623-1640) devirlerinde şeyhülislâmlık makamına geçmiştir. H. 978/ M. 1570’te doğmuştur. Edirne kadılığı, İstanbul kadılığı, H. 1010/ M. 1601-2’de Anadolu kazaskerliği, H. 1012/ M. 1603-4- H. 1013/ M. 1604-5’te Rumeli kazaskerliği, H. 1015/ M. 1606- H. 1017/ M. 1608’de ikinci defa Rumeli kazaskerliği görevlerini yerine getirmiştir. H. 1024/ M. 1615- H. 1030/M. 1620-21’de ilk olarak H. 1032/ M. 1623- H. 1034 /M. 1624-5’te, ikinci olarak ise H. 1032/M. 1623 -H. 1034 / M. 1625 yıllarında şeyhülislâmlık yapmıştır. Bu makamda iken H. 1034 / M. 1625’te vefat etmiştir (Şemseddîn Sâmî, 1996: 2569; Daş, 2003: 175).

Page 17: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 17

Hoca Sa‘deddîn Efendi’nin oğlu Sâlih Çelebî6 (d. H. 990/ M. 1582- öl. H. 1038 / M. 1629)’nin üstadı olan Filibe müftüsü Sarrâf-zâde’nin damadı olduğunu belirtiyor: Bu hakîr oldum anuñ dâmâdı K’oldı Ṣâlih Çelebî üstâdı ‘İlm ü fazl ile olup mü・te・nâ Filbe fetvâsı virilmişdür aña Görüp ‘irfânumı ol pâk-nihâd Beni kendüye idindi dâmâd (236-239)

Fazl ile şöhreti var dünyâda Filbe müftîsi o Ṣarrâf-zâde (306)

Bâkî kazaskerken, ilgi gösterdiği Avnî’yi kassâm 7 ve rûz-nâmçeci8 olarak istihdam etmiştir:

Ṣoñra her bir şeh-i ‘âlî-himmet Kıldılar Bâkîye küllî ragbet (360) Kâdî-’askerken idüp istihdâm Eyledi ba’zı diyârda kassâm Dahi rûz-nâmçecisi olmış idüm İltifâtını tamâm bulmış idüm (370, 371)

Bâkî’nin yanında memuriyette iken, Avnî’yi, akrabasından bir kadı Filibe’de yanında mülâzım etmiştir. Ancak Avnî bundan hiç memnun olmamıştır:

Eyleyüp cân ile her hidmetini Ṣoñra aldum Filibe kısmetini Yañılup kendüme çok iş itdüm Çünki merhûm yanından gitdüm Akribâdan yine bir kâdî-i şûm Bu şerefden beni kıldı mahrûm

6 Sâlih Çelebî, müderislik ve kadılık yapmıştır. Anadolu kazaskeri iken 1038/M. 1629’de vefat etmiştir. 7 Miras taksimi ile meşgul olan memura denir (Sertoğlu, 1986: 180). 8 Günlük gelir gider ve ayniyatın kaydı ile ilgili defterleri tutan memura denilir (Pakalın, 1993: III/ 60).

Page 18: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 18

Beni isterdi mülâzım ide ol Vaz’-ı makbûlüm idüp ol medhûl (372-375) Bâkînüñ kendü rızâsıyla hemîn Beni kıldı o mülâzım ta’yîn (380)

Avnî, şiirlerini beğenen Lala Mehmed Paşa (sadareti: 5 Ağustos 1604-21 Haziran 1606)’nın iltifatına ve ihsanına mazhar olmuş; “şehnameci”9 tayin edilmiştir. Divan kâtipliği görevine getirileceği, kendisine zeamet tevcih edileceği, “münşî-i sefer” olarak atanacağı sıralarda paşa vefat etmiş ve bunlar gerçekleşememiştir:

Sâbıkâ gerçi kebîr-i vüzerâ Ya’nî merhûm Muhammed Paşa Olup ol mâ’il-i ebyât eş’âr İltifât itdi baña bir mikdâr (217, 218)

Hidmet-i ‘asker-i İslâm[ı] tamâm Kılmaga şâh-ı cihâna i’lâm Oldı eşrâfa bu kıssa ma’lûm Beni şeh-nâmeci kıldı merhûm Baña lutf itmege ‘ahd itmiş idi Ol tekellüf aradan gitmiş idi Görmiş idi baña hem vech-i vecîh Kıla bir hûb ze’âmet tevcîh Kullanup ben kulını yanında Ya’nî kâtib ide dîvânında Nazm u ne・r ile koyup haylî e・er İde ‘Âlî10 gibi münşî-i sefer Hak bu kim kılmadı ol lâf u güzâf Va’deye ‘ömri velî kıldı hilâf Var bu da’vâya benüm i・bâtum Buldı şöhret niçe te’lîfâtum (221-228)

9 Şehnameci, tarihî olayları kaydeden memurlar hakkında kullanılan bir tabirdir. Bu memurların asıl unvanı şehnâmehândı; sonradan vak‘a-nüvise çevrilmiştir. Bu vazifeye tayin olunacak kimselerin nazım, nesir, imlâ, inşâ ve hüsn-i hatta ehliyet sahibi olmaları istenirdi (Pakalın, I/318, 319). 10 Burada söz konusu edilen Gelibolulu Âlî (1541-1600) olmalıdır.

Page 19: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 19

Avnî, Ahî-zâde Halîmî Efendi11 (öl. H. 1013/ M. 1604-5)’nin yardımıyla, Filibe’de müderrislik görevine atanmış, orada iken evlenmiştir. “Bir iki yıl” sonra geçim sıkıntısı çekmeye başlamış ve borçlanmıştır. Es‘ad Efendi tarafından Kurşunlu12 kadılığına tayin edilmiştir. Bu merkezde de mansıbını zaptedememiş, malı mülkü yağmalanmış, yine borca girmiştir. Belgrat’a gidip serdara hâlini anlatmak istemiş; ama o kendisini tezkirecisine13havale etmiştir. Tezkireci de şairle ilgilenmemiş; günlerce onu oyaladıktan sonra geliri pek az olan bir mansıba göndermiştir:

Ṣoñra ol fazl u kerem kânı14 Kâdî-i ‘asker-i Rûm ibn-i ahî Bildi derd-i dili dermân itdi Baña bir medrese ihsân itdi Çünki bu lutf u kerem kıldı zuhûr Ṣılaya gitdüm o yılda mesrûr Varıcak anda te’ehhül kıldum Rızk içün Hakka tevekkül kıldum Geçdi bu hâlet ile bir iki yıl Oldı ahvâl-i ma’âşum müşkil Deyne girdüm yine mahzûn u melûl Meskenüm oldı yine İstanbul Meger ol fâzıl u ‘allâme-i Rûm Ya’nî kim Es’ad Efendi mahdûm Kıldı Kurşunlı kazâsın ihsân Der-’akab mâ-melek oldı tâlân Baña yâr oldı çün [ol] tâli’-i bed Maraz-ı fakr ise oldı müşted Ṣılada hâsıl idüp haylî düyûn Mansıbuñ zabtına gitdüm mahzûn

11 Geniş bilgi için bk. (Bursalı Mehmed Tâhir, 2000: 228). 12 Sırbistan’da bir nahiye merkezidir. Geniş bilgi için bk (Şemseddin Sâmî, 1996: 3723) . 13 Tezkireci, sadrazamların ve vezirlerin bugünkü anlamda özel kalem müdürü olan kişiye denir (Sertoğlu, 1986: 337). 14 Mısra vezne uymamaktadır.

Page 20: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 20

Varup itdüm aña kat’-ı menzil Mansıbuñ olmadı zabtı kâbil Yine ser-dâr elemin yâd itdüm ‘Âkıbet ‘azm-i Beligrad itdüm Fakr ile mübtezel ü âvâre ‘Arz-ı hâl itdüm o dem ser-dâra Merhamet kılmadı hâlüm bildi Tezkireciye havâle kıldı Yüzüme bakmadı ibni vildân Ṣaldı ferdâya beni niçe zamân Ṣatdı mansıbları pulluk pulluk Cânuma geçdi benüm ma’zûlluk Yog idi virmege zehr-i kâtil Bir kazâ virdi baña bî-hâsıl (385-401)

Şair iyi bir mansıp için Rumeli’de serdar Kuyucu Murâd Paşa (sadrazamlığı: 1606/1611, öl. 1611)’ya gider; paşa yüzüne bile bakmaz. Tezkirecisi rüşvet ister; alamayınca da mansıp vermez. Hâline acıyan defterdar ona Trebçe 15 mansıbını tevcih eder. Giderken yolda soyulur, mansıbı zaptedemez ve azledilir. Bu azil derdine çare bulmak için serdara tekrar gider. Belgrat’ta sıkıntı içerisindeyken hizmetçisi tarafından da soyulur. Nihayet verilen düşük gelirli Srişnik16 mansıbını zarurî olarak kabul eder. O kazada bulunan üç kadı vardır. Bunlarla kavga eder ve oradan ayrılır, memleketine döner; ama alacaklıların tazyiki yüzünden duramaz, İstanbul’a gitmek zorunda kalır:

Bu felâketle geçüp ‘ahd-i ba’îd Çıkdı Rûm iline ser-dâr-ı cedîd

15 Trebçe, Vulçitrin sancağının bir kazasıdır. (Akbayar, 2003:161). Vulçitrin ise Rumeli (1455), Budin (1545), Tımışvar (1588) eyaletlerine bağlı sancaktır (Sezen, 2006: 529). 16 Srişnik, Paşa (Niş-Sofya) sancağına bağlı nahiyedir. (Akbayar, 2003: 148). Bu yerleşim birimi hakkında Bulgaristan’da Türkçe Yer Adları Kılavuzu’nda da “Sirişnik: Osmanlı nahiyesi (1590). Coğrafî durumu: Pernik ilinden akıp giden Svetlya çayı vadisi boyunca uzanan topraklarda yer alan Siriştnik köyü, nahiye merkezi.” bilgisi verilmiştir ( Acaroğlu, 2006: 888).

Page 21: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 21

Fakr u fâkayla yine bî-mâye Vardum aglayı Murâd Paşaya Bakmadı ol dahi aslâ yüzüme İ’tibâr itmedi ya’nî sözüme Geldi tezkireci oldı çeşmi Ṣûret ugrusı o Tañrı hışmı Rişvete meyl idüp ol gayretsüz Virmedi mansıbı hîç rişvetsüz (410-414) Gördi rahm itdi baña defter-dâr Oldı telhîs-i Trebçe nâ-çâr (417) Zorbâ esbâbumı soydı ne ki var Bir iken mihnet ü gam oldı hezâr N’eyledi gör baña bu baht-ı siyâh Zabt olınmadı o mansıb âgâh (420, 421) Derd-i ‘azle arayup bir çâre Yine gitdüm çekilüp ser-dâra (424) Çekmedi bu elemi hidmetkâr Niçe esbâbum ile kıldı firâr Nâ-gehân düşdi Srişnik mahlûl Eyledüm anı zarûretle kabûl Bir yaña yok virecek harc-ı berât Varsañ ol mansıba yok anda ・ebât (430-432) Agladum anı görince nâ-çâr Ol kazâda dahi üç kâdî var Ugradum yine ‘aceb gavgâya Yine geldüm çekilüp paşaya (434-435) Hâsılı fakr ile mahzûn u melûl Eyledüm Filbe diyârına nüzûl (439) Geldi deyn isteyi erbâb-ı düyûn Az kaldı ki idem ‘arz-ı cünûn Bilmeyen sandı gider mahlûla Yine ‘azm eyledüm İstanbula (441, 442)

Perişan bir şekilde İstanbul’a ulaşır atı ve eşyalarını hizmetçisi alıp kaçar. İstanbul’da günlerce bekledikten sonra Es‘ad Efendi’ye

Page 22: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 22

çektiği sıkıntıları anlatır, fakirlikten şikayet eder. O, kendisine bir miktar para verince ondan kadılık ister ve bir müddet sonra, Berenvar 17 kadılığına atanır. Fakat “beş on ay” geçirdiği bu merkezde de yeterince gelir elde edemeyince Budin’ e gider:

Bu gam u derd ile mahzûn u melûl Eyledüm çünki Sitanbula nüzûl Anda yanumca giden hidmetkâr Atum esbâbum alup itdi firâr (444-445) Ṣabr ile ba’de mürûru’l-eyyâm Yitişüp mîve-i maksûd-ı merâm (449) İnkisâr ile varup dîvâna ‘Arz-ı hâl itdüm o ‘âlî-şâna Eyledüm pây-ı şerîfin takbîl Gördi rahm eyledi ol zât-ı cemîl Fakrdan eyledüm aña şekvâ Virdi ol dem bir avuç akça baña Didüm ey efdal-i eşrâf-ı ‘ibâd Bir kazâyile kuluñ kılsañ şâd (452-455) Mansıba oldugumı gördi harîs Bernevarı baña kıldı telhîs (459) Anda kâdî bogazın besleyemez Görmeyince kişi vasfın diyemez Beş on ay anda olup subh u mesâ ‘Öşrini idemedüm deynüñ edâ ‘Âkıbet n’eyledüm ise itdüm Budine togru çekildüm gitdüm (467-469)

Başına gelenleri, çektikleri sıkıntıları, mansıp yolunda nelerle karşılaştığını, azil ile ne hâle geldiğini şöyle dile getirir: Filibe’den ayrılıp sefere çıkmış, bazen İstanbul’a bazen de serdara gide gele yorulmuştur. Bu şekilde uzun bir süre geçmiştir ve yıl H. 1017/M. 1608-9 olmuştur. Azledilmiş durumda iken Budin’e gider. Azil ile

17 Berenvar, Budin eyaletinin Peçuy (Peç) sancağına bağlı bir kazadır (Akbayar, 2003: 22, 130). Bu isim metinde, vezin icabı olarak “Bernevar” okunmuştur.

Page 23: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 23

dünya başına dar gelmiştir, geceden gündüzü bile fark edememektedir, görenlerin onu sarhoş zannedeceği hâldedir.

Bir zamân Filbe diyârını meger Terk idüp kılmış idüm ‘azm-i sefer Gâh İstanbula geh ser-dâra Tâkatüm kalmadı vara vara Bu tarîk ile gezüp haylî zamân Beni kılmışdı felek ser-gerdân Kevkeb-i bahtum iderken tevbîh İrdi biñ on yediye çün târîh Hikmet-i Hakk ile ol e・nâda ‘Azl ile olmag ile âzâde Kalmadı milket-i ser-hadde yirüm Budin iklîmine düşdi seferüm

‘Azl ile ‘âlem olup başuma teng Tâli’-i nahs ile eylerdüm ceng (472-478) Olmış idüm yem-i derd ü gama gark İdemezdüm giceden gündüzi fark Bilmeyen kimse iderdi bühtân Beni añlardı ki mest ü hayrân (480, 481)

İki üç defa kadı olmuştur ki bunu mihnet çekmeye razı olmakla aynı görür:

İki üç def’a ki kâzî oldum Çekilen mihnete râzî oldum (501)

Avnî naiplik de yapmış ve bu görevinden memnun olmamıştır: Müstakil olmayıcak ma’zûram Hâkimüñ emri ile me’mûram (112)

Şair, hayatının sürekli sıkıntı ile gurbette geçtiğini belirtir; kıymetinin bilinmediğinden, fakirlikten, talihsizlikten, koruyucusun olmadığından söz açar:

Çok zamândur ideli terk-i vatan Bu tarîk içre çeküp derd ü mihen

Page 24: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 24

Geçdi ‘ömrüm dükeli gurbetde Âteş-i fakr ise germiyyetde (234, 235) Gayrılar kıymetümi şimdiye dek Fehm itmez çekerin bunca emek (230) Kime kim tâli’-i sa’d olmaya yâr Anuñ ahvâli olur hep düşvâr Sîm ü zer alsa ele toprak olur Kadri her yirde anuñ alçak olur (405, 406) Çekme gel mansıb içün sa’y u emek Yog ise sîm ü zerüñ arka gerek Kime kim olmaya ‘âlemde zahîr Olur ol bencileyin hvâr u hakîr (408, 409)

Avnî’nin, Azîz Mahmûd Hüdâyî (d. H. 950/ M. 1543- öl. H. 1038/ M. 1628)’den kâmil mürşit olarak bahsettiği, onun kölesinin kölesi, kulu kurbanı ol dediği dikkate alınırsa, ona intisap etmiş ve onun tesis ettiği Celvetiyye tarikatına girmiş olmalıdır:

‘Âbid ü zâhid-i dergâh-ı Vedûd Nâmı ol zât-ı şerîfüñ Mahmûd (1038) Mürşid-i kâmil olan böyle gerek Görmedi nev’-i beşer şimdiye dek (1060) Var anuñ bendesinüñ bendesi ol Kulı kurbânı ser-efkendesi ol (1062)

B. ESERLERİ

1. Tuhfetü’l-Hükkâm Çalışmamızın esasını teşkil eden bu eserle ilgili bilgilere, II.

Bölüm’de genişçe yer verilmiştir.

2. Şeh-nâme

Avnî’nin Tuhfetü’l-Hükkâm’dan başka bir eserine rastlanmamıştır. Bununla birlikte aşağıdaki beyitlerden yola

Page 25: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 25

çıkarak onun Nusret-nâme adını taşıyan hem manzum hem de mensur olan Şeh-nâme’sinin olduğunu söylemek mümkündür.18

Ol beyâz eyledügüm Şeh-nâme Mu’teber nazm ile Nusret-nâme Ola manzûr-ı cenâb-ı şâhî Ber-murâd ide bu devlet-hvâhı (266, 267) ‘Avnî-i bî-kes ü bîçâre hemîn Dâ’î-i pâdişeh-i rûy-ı zemîn Sefer emrinde yazup şeh-nâme Tuhfe kıldı anı hâss u ‘âma Nazm u ne・ri anuñ olup kem-yâb Çün beyâz olup ola ‘arz-ı rikâb (717-719)

Burada temas edilebilecek şu noktalar da Avnî’nin şehname ile ilgisini ortaya koyacak mahiyettedir.

1. Avnî, Lala Mehmed Paşa tarafından şehnameci tayin edilmiştir:

Sâbıkâ gerçi kebîr-i vüzerâ Ya’nî merhûm Muhammed Paşa (217) Hidmet-i ‘asker-i İslâm[ı] tamâm Kılmaga şâh-ı cihâna i’lâm Oldı eşrâfa bu kıssa ma’lûm Beni şeh-nâmeci kıldı merhûm (221, 222)

2. Şair, yazdığı bir şehname dolayısıyla Sultan I. Ahmed (saltanatı 1603-1617)’in ihsanını beklemekte ve emredildiğinde her yıl şehname kaleme alabileceğini dile getirmektedir:

Devleti haşre dek olsun mümted Ya’nî kim Hazret-i Sultân Ahmed Böyle bir şâh-ı ‘azîmü’ş-şânı Böyle bir kân-ı kerem sultânı Böyle bir pâdişeh-i Cem-’azamet Böyle bir husrev-i ‘âlî-himmet (712-714)

18 Burada geçen Şeh-nâme ve Nusret-nâme kelimelerinin özel ad olmayıp tür adı olma ihtimali vardır.

Page 26: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 26

‘Avnî-i bî-kes ü bîçâre hemîn Dâ’î-i pâdişeh-i rûy-ı zemîn Sefer emrinde yazup şeh-nâme Tuhfe kıldı anı hâss u ‘âma Nazm u ne・ri anuñ olup kem-yâb Çün beyâz olup ola ‘arz-ı rikâb Var ümîdüm kılup aña nazarı Ber-murâd ide bu ehl-i hüneri Budur âyîn-i şehen-şâh-ı cihân Şu’arâya kıla lutf u ihsân (717-721) Emr olınur ise ben nâ-kâma Nazm idem her sene bir şeh-nâme (734, 735)

C. EDEBÎ KİŞİLİĞİ

XVII. yüzyılın edebî şahsiyetlerinden Filibeli Avnî mesnevî müellifi, şehnameci ve âşıkane şiirler kaleme alan şair niteliği ile karşımıza çıkmaktadır.

Biyografik kaynaklarda edebî kişiliği hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunulmamaktadır. Bu hususta kendini şâ‘ir-i şîrîn-kelimât (193), pâkîze-edâ, senâ-kâr-ı kibâr-ı ulemâ (165) gibi sözlerle ifade eden şair, manzum ve mensur eserleriyle tanındığını, tab‘-ı bülend diye belirttiği edebî kabiliyetinin Allah’ın lütfu olduğunu ileri sürmektedir:

Var bu da’vâya benüm i・bâtum Buldı şöhret niçe te’lîfâtum Nazm u inşâda olup bî-mânend Lutf-ı Hak mazharıdur tab’-ı bülend (228, 229)

Kendisine Allah tarafından bağışlanan şairlik yeteneğinin pek az insana nasip olacağını dile getirir:

Biñde bir kulına olur ancak Bu şekil nazm ile bahşâyiş-i Hak (320)

Sözünün şekerden tatlı, inciden değerli olduğunu belirtir:

Page 27: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 27

Sözümüñ lezzeti sükkerden yeg Kıymeti hod dür ü gevherden yeg (1072)

Avnî eser yazarken sözü uzatmamanın icap ettiğini, insanları çok uzun yazarak sıkmamak gerektiğini, çok söyleyenin çok yanılacağını, muhtasar eserlerin daha makbul olacağını kabul eder:

Ke・ret ile kişide olsa kelâm Ol sefâhatle bulur şöhret [ü] nâm Az ni’met olur elbette lezîz İmtilâ eyler anuñ çogı ‘azîz

Ehl-i dillerde me・eldür añılur Kim ki çok söyler ise çok yañılur Muhtasar olsa eger nazm-ı hûb Ehl-i ‘irfân görür anı mergûb (1121-1124)

Mesnevîsini de istese birkaç kitap hâlinde ve uzunca yazabileceğini beyan ederken yukarıdaki beyitlerde açıkladığı sebeplerle kısa yazdığına imada bulunur:

Ser-güzeştüm olurdı niçe kitâb Şerh olınsa bu mihnet ü âlâm (1194)

Yaşadıklarını kaleme alan Avnî’nin mesnevîsinde anlattıkları, “...Osmanlı kadılarından günümüze ulaşan şahsî hatıra, mütalaa ve gözlem gibi malzeme yok denecek kadar azdır” (Ortaylı, 2001: 69) şeklinde belirtilen nadir metinler kategorisine dâhil edilebilir. Bunları “hissî tarih metinleri” (Bilkan, 2002: 598) olarak da değerlendirmek mümkündür. Mesela aşağıdaki beyitlerde cahillerin ve güçlülerin kadı olduğu, onların halka ağır vergiler yüklediği, geliri yüksek mansıpları liyakatsiz kimselerin ele geçirdiği belirtilmektedir:

Kuvvet-i mâl ile niçe câhil Kâdî vü hâkim olur bir niçe yıl Niçesi okumadan nahv [u] sarf Mes’ele bilmez iken hîç bir harf Olmış iken cühelâdan ma’dûd Hâkim olmasını eyler maksûd Anlaruñ olsa gerek tâli’i yâr Halkdan eylemez ol gayret ü ‘âr

Page 28: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 28

Hâl-i ‘âlem budur ey ehl-i kemâl Şimdi basdı ‘ulemâyı cühhâl Düşdi bu derde ahâlî iñler Bu ‘asırda kim ölür kim diñler Cühelâ gün gibi rif’atde olur ‘Ulemâ hâk-i mezelletde olur İktizâsı bu mıdur dünyânuñ Rif’atı artuk ola nâ-dânuñ Kangı ‘âlim ki ola efkar-ı nâs Anı ol câhile sen itme kıyâs Ki anuñ kuvvet-i mâliyyesi var Neye sunsa eli irer her bâr (686-795) Zâhir akvâli ko bid’at zulem Oldı kâdîlar aña âlet-i zulm Hep re’âyâya tekâlîf müdâm Ṣalar emr ile kuzât [u] hükkâm (791,792) Sebeb oldur ki edânî ek・er Kıldılar mansıb-ı ‘âlîde makar Turmayup dûn u denî sadra geçer Gâlibâ irdi gibi âhir-i şer Bu ne hikmet durur ey Bâr-Hudâ ‘Ulemâ sadrına geçdi cühelâ (812-814)

Avnî yazdıklarıyla döneminin şuurlu aydını, cesur bir tanığı durumundadır. I. Ahmed döneminde meydana gelen isyanları, adaletsizlikleri, sosyal problemleri dile getirir ve bunların sebebi olarak da âlimlere karşı kötü muameleleri, üst seviyedeki yöneticilerin gafletlerini gösterir. Bu yöneticilere yaptığı tenkit ile padişahı da bilgilendirir:

Her tarafdan olup a’dâ peydâ Şerr ü şûr ile pür oldı dünyâ Anatolıda Celâlî elemi Tutdı her cânibi zulm ü sitemi Engürüs içre olan düşmen-i dîn Âteş-i zulmi olınmaz teskîn

Page 29: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 29

Şark ilinde dahi âl-i surh-ser Toldı hep düşmen ile bahr u ber ‘Âlemüñ fitnesine rûz u şeb ‘Ulemâya bu cefâlardur hep Âteş-i zulm ile mazlûm ider âh Âsumânı tutar ol dûd-ı siyâh Bâb-ı rişvet ise mesned olamaz Rif’ata kimse mukayyed olamaz Hak sözi her kişi hod söyleyemez Terk-i ser itmeyen anı diyemez Cem’-i mâl içün urur her kişi lâf Kimse[y]e kal[ma]dı ‘adl ü insâf ‘Ulemâ vü vüzerâ cümlesi hep Hvâb-ı gafletde yaturlar ne ‘aceb Yıkılur gitmede mülk-i ‘âlem Gelmiyor anlara hîç derd ü elem Zâhir eylese anı şâh-ı be-nâm Def’ ü ref’ine iderdi ikdâm Zulme hâşâ ki rızâsı yokdur Halk-ı dünyâya cefâsı yokdur Şark ile garba ider ‘adl ü dâd Zıll-i ‘adlinde hep efrâd [u] ‘ibâd Devleti haşre dek olsun mümted Ya’nî kim Hazret-i Sultân Ahmed (698-712)

Şair kendisinin de dâhil olduğu döneminin ilmiye sınıfının yanı sıra askeriye sınıfını da tenkit eder:

‘Askerî tâ’ifesi hod ne ki var Budur ‘âdetleri hep leyl ü nehâr Olmayup şer’e mutî’ ü münkâd Hâkimüñ hükmine eylerler ‘inâd Kâdîya cevr ü cefâ-pîşeleri ‘Ulemâ kadhıdur endîşeleri (888-890) Yazuk ol cübbe vü destârumuza Yazuk ol gayret ile ‘ârumuza

Page 30: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 30

Muktezâ-yı beşeriyyet bu mıdur Gayret ü ‘âr u hamiyyet bu mıdur (994-995) ‘Îş içün bir iki gün dünyâda Yatacak yir komaduk ‘ukbâda (999)

Avnî’nin mesnevîsinde hem kendisine hem de meslektaşlarına nasihat önemli derecede yer alır. Şu örnekler israftan kaçınmak, paraya karşı hırslı olmamak, dini dünyaya değişmemek, malı biriktirip akıllıca harcamak hususlarındadır:

Bezl ü sarf itmege yitmez ammâ Mâl-ı Kârûn dahi olursa saña Sende ger var ise ‘akl u idrâk Var birez rızkuñı eyle imsâk Mâluñı bir yire hep derc eyle ‘Aklı mîzânına ur harc eyle (831-833) Her kim olursa harîs-i dînâr Haşr olur mûş-sıfat âhir-i kâr (863) Gözüñ aç cânuñ uyar ey gâfil Dîni dünyâya degişmez ‘âkıl (1085)

Avnî’nin öğütlerinin bir kısmı uzleti tercih etmek, tevekkül etmek, bir mürşid-i kâmile bağlanıp ona hizmet etmek, masivadan uzak durmak, nefs-i emmâreye uymamak gibi tasavvufî mahiyettedir:

Olmak istersen eger kim râhat Eyle bu halk-ı cihândan ‘uzlet Yatacak yiri te’emmül eyle Rızk içün Hakka tevekkül eyle (824, 825) Yüri bir mürşid-i kâmil ara bul Hidmetin eyleyüp ol cân ile kul (1010) Mâ-sivâ fikrini dilden dûr it Tenüñi başdan ayaga nûr it (1014) Nefs-i emmâreye hem-râh olma Yañılup yoluñı güm-râh olma (1101)

Tezkirelerde Avnî’ye ait olarak gösterilen şu beyitler, onun âşıkane şiirler de yazdığının delili olacak özeliktedir:

Page 31: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 31

Olmazdı felek mihnet ile başuma zindân Habs itmese dil Yûsufın ol çâh-ı zenahdân

Çak böyle güzel gösteren âyînede aksün Hüsn-i nazarundur senün ey gözleri fettân

Gûyâ meh-i nev geldi hamel burcına Avnî Hançerle o şeh eyledi kebş-i dili kurbân” (Abdülkadiroğlu,

1985: 361, 362)

Ebr-i zülfin gün yüzinden ber-taraf kılmış o mâh Şübhe kalmadı bu gün bildüm hevâ nev-rûzdur

N’ola meyl itse meye aşk-ı cevânân ile dil Hûb olur şimden gerü âb u hevâ nev-rûzdur

Olma Avnî atlas-ı çarhun sakın âvâresi Hil‘at-ı eltâf-ı şâhı kıl recâ nev-rûzdur ” (Çapan, 2005: 378)

Page 32: Avni, Tuhfetul Hukkampdf
Page 33: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

II. BÖLÜM

Page 34: Avni, Tuhfetul Hukkampdf
Page 35: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

TUHFETÜ’L-HÜKKÂM

A. ESERİN TANITILMASI

1. Adı Avnî’nin, mesnevîsine hâkimlere armağan anlamına gelen

Tuhfetü’l-Hükkâm ismini verdiği kabul edilebilir. Eserin başında da bulunan bu ismi, İhtitâm-ı Nazm-ı Kitâb-ı Nâ-yâb el-Müsemmâ Bi-Tuhfeti’l-Hükkâm, 19 Târîh-i İhtitâm-ı Kitâb-ı Tuhfetü’l-Hükkâm başlıklarında ve kitabının tamamlanılışına düşürdüğü tarihte de anmıştır:

Bu kitâbuñ tamâmına hâtif Târîhin didi “Tuhfetü’l-Hükkâm” (1197)

Ayrıca Arapça kurallara göre olan Tuhfetü’l-Hükkâm ile aynı anlamdaki Farsça Tuhfe-i Hükkâm tamlamasını da iki beyitte kullanmıştır:

Olıcak kalbüme Hakdan ilhâm Eyledi Tuhfe-i Hükkâm aña nâm (533) Minnet Allâha ki her subh u şâm Buldı bu Tuhfe-i Hükkâm encâm (1117)

Bir yerde de Menâkıbu’l-Hükkâm ibaresini tercih etmiştir:

Nazmı garrâ edâsı bî-hemtâ Nâmı oldı Menâkıbu’l-Hükkâm (1187)

Avnî’nin mesnevîsinin ismiyle ilgili olarak zikrettiği Tuhfetü’l-Hükkâm (üç kez), Tuhfe-i Hükkâm (iki kez), Kitâb-ı Tuhfetü’l-Hükkâm (bir kez), Menâkıbu’l-Hükkâm (bir kez) sözleri, kitabıyla ilgili olarak birden çok isim kullandığını gösteriyor. Bununla birlikte, üç kez kullanılması, birinde kitabın başlığı olarak yazılması, Tuhfe-i Hükkâm sözü ile yakınlığı, ayrıca Kitâb-ı

19 Buradaki Tuhfetü’l-Hükkâm tamlaması, bi harf-i ceri sebebiyle Tuhfeti’l-Hükkâm şeklinde yazılmıştır.

Page 36: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 36

Tuhfetü’l-Hükkâm ibaresinde de yer alması, mesnevînin Tuhfetü’l-Hükkâm adının daha çok tercih edildiğini akla getiriyor.

Ayrıca eseri hakkındaki kullandığı tuhfe-i nev, tuhfe-i hûb, nazm-ı hûb, nazm-ı mu’teber, nazm-ı pâk gibi sözler, mesnevîsinin ismi olarak değil de onun vasfında sarf edilmiş ibareler olarak kabul edilebilir:

Bu kitâbum iricek encâma Tuhfe-i nev ola hâss u ‘âma (550) Az olur buncılayın tuhfe[-i] hûb Var ümîdüm ola mahbûb-ı kulûb (1118) Muhtasar olsa eger nazm-ı hûb Ehl-i ‘irfân görür anı mergûb (1124) Hamd-i bî-had Cenâb-ı Hakka müdâm Buldı bu nazm-ı mu’teber encâm (1186) Nîk ü bed cümle hasb-i hâlümdür Eyledüm nazm-ı pâk ile i’lâm (1188)

2. Türü

Avnî, Tuhfetü’l-Hükkâm’ın hasbihâl, sergüzeşt-name, nasihat-name olduğunu söyler. Başlık ve beyitlerde bunlarla ilgili sözleri şöyle kullanır:

Sohbet, dertleşme, dert yanma, hâlini bildirme, karşılıklı konuşma anlamlarındaki “hasb-i hâl” tamlaması bir başlığın yanı sıra beyitlerde şöyle geçer:

“Makâle-i Sâdise Bu Hakîr ü Kesîrü’t-Taksîrüñ Mansıb-ı Kazâ Sevdâsıyla Mübtelâ-i Gam u Derd-i Kesîr ve Mürûr-ı Eyyâm u Şühûr ile Bu Tarîkden Min-Ba’d Behre-gîr Olmadugumdan Mâ-’adâ Ta’n u Teşnî’-i A’dâ Sebebiyle Bakiyye-i Hasb-i Hâl-i Pür-Melâli Nazm u Ne・r ile İmlâ vü İnşâ Bu Tarîk ile Mâcerâ-[y]ı İnhâ Eyler”

Hasb-i hâlüñ yazup ey’ abd-i za’îf Eyle bir hûb kitâbı tasnîf (470)

Page 37: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 37

‘Arz-ı hâl itmege ikdâm idesin Hasb-i hâlüñ varup i’lâm idesin (627) Hâline vâkıf olup ragbet kıl Hasb-i hâlin okıyup şefkat kıl (726) Nîk ü bed her ne ki kıldum tahrîr Hasb-i hâlüm dur[ur] ol bî-taksîr (1128) Bu durur bâ’i・-i nazm u inşâ Hasb-i hâlüm bileler tâ ‘ulemâ (1133) Nîk ü bed cümle hasb-i hâlümdür Eyledüm nazm-ı pâk ile i’lâm (1188)

Sergüzeşt-name ile ilgili olan ve serüven, baştan geçen olay, macera anlamlarındaki ser-güzeşt kelimesi de kullanılır:

Baña mansıb zarar-ı mahz oldı Ser-güzeştüm ile dünyâ toldı (241) Ser-güzeştini yazup hükkâmuñ Sen dahi hayr ile añdur nâmuñ (527) Aglayup hâlüñi ‘arz eyleyesin Ser-güzeştüñ ne ise söyleyesin (629) Ser-güzeştüm olurdı niçe kitâb Şerh olınsa bu mihnet ü âlâm (1194)

Nasihat-name olduğunu çağrıştıracak pend, ibret, nasihat, nush kelimelerinin yanı sıra nasîhat-nâme sözüne yer verilmiştir:

Olan oldı sözümi diñle ‘azîz Saña bu pend-i letâfet-âmîz Okı gör mûcib-i ‘ibret olsun Sebeb-i zikr u nasîhat olsun (802, 803) Eylemek ister iseñ def’-i kesel Gel benüm pendüm ile eyle ‘amel (819) Lutf idüp pendümi diñleñ ihvân K’olasuz mazhar-ı lutf-ı Rahmân (840)

“Makâle-i İhdâ ‘Aşere Nüvvâb-ı Zevi’l-İhtirâm Tâ’ifesine Münâsebet ile Bir Niçe Pend-i Sûdmend Olındugıdur ki Müfîd ü Muhtasar Îrâd Olındı”

Page 38: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 38

‘Avniyâ kıssayı gel itme dırâz Ṣafha-i kalbe bu hoş pendümi yaz Her sözüm mûcib-i ‘ibret olsun Bî-bedel hûb nasîhat olsun (1070, 1071) Saña eylerse nasîhat te’・îr Olma bu devlet-i dünyâya esîr Göñül âyînesin idüp sâfî Bu nasîhat saña vâfî kâfî (1109, 1110) Tâ ki eglence olup hükkâma Ola ihvâna nasîhat-nâme (1127)

Avnî’nin eseri hakkında söyledikleri sözlere ve mesnevîsinin muhtevasına dikkat edildiğinde eseri bir türle vasıflandırmak mümkün görülmemektedir bk. (Eserde Yer Alan “Makâle”lerin Konuları). Çünkü Tuhfetü’l-Hükkâm, hasbihâl, sergüzeşt-name, nasihat-name özeliklerini taşımaktadır.

Burada şu hususlar da belirtilmelidir ki şair, eserde anlattıklarını kimseden almadığını, onların daha önce işitilmemiş olduğunu; kendi başına gelenleri beyan ettiğini söylemektedir:

İdemezler baña ta’n u teşnî’ Kimseden almamışam nazm-ı bedî’ (1160) Anı te’lîfe çeküp bunca ta’ab Vâkı’-ı hâli beyân itdüm hep (619)

Bu beyitlerde dile getirilen hususların çoğunlukla isabetli olduğunu söylemek mümkündür. Ancak kendisinin dışında hikâyesine yer verdiği şahsiyetlerle ilgili söylediklerini bir kimseden duymuş veya herhangi bir kaynaktan okumuş olmalıdır.

3. Yazılış Sebebi

Avnî eserini yazma sebeplerini mesnevînin muhtelif yerlerinde açıklar.

Page 39: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 39

Makâle-i rabi‘a (dördüncü makâle)da, eseriyle mevâlîye 20 derdini anlatma fırsatı bulmak gayesindedir:

‘Arz-ı hâl eylemedür maksûdum Açılup tâli’-i nâ-mes’ûdum Medh olan bunca mevâlî-i kibâr Bileler derd-i dili bir mikdâr (326, 327)

Makâle-i sâdise (altıncı makâle)de mesnevîsinin telif sebeplerini açıklar: Bunlar, fani dünyada kıyamete kadar isminin yaşaması, hayırla anılmak, kadıların hâllerini anlatmak, kendisinin ve meslektaşları olan kadıların macerasını dile getirmek, âlimlerin merhametini kazanmaktır:

Bilmedüñ mi çü fenâdur bu cihân Meyl ider mi aña hîç ‘aklı olan Haşre dek dirseñ ola nâmuñ ad Eyle var gülşen-i nazmı âbâd Şu’arâdan bu cihânda niçeler Nazm u ne・r ile e・erler kodılar Ki olur nâmları hayr ile yâd Kıla Hak cümlesinüñ rûhını şâd Sen de var nazm ile ey ‘Avnî-i zâr Eyle ahvâl-i kuzâtı iş’âr (517-522) Vâkı’-ı hâli yazup bir mikdâr Eyle var ‘arza-i eşrâf-ı kibâr Ser-güzeştini yazup hükkâmuñ Sen dahi hayr ile añdur nâmuñ (526, 527) Saña tâ ki ‘ulemâ ragbet ide Hâlüñe vâkıf olup şefkat ide (530)

20 Mevâlî ile yüksek rütbeli vilayet kadıları kasdedilir. Altı sınıftan oluşur: Devriye mevâlîsi (Maraş, Bağdat, Sofya, Belgrad, Antep, Konya), Mahreç mevâlîsi (Kudüs, Halep, Tırhala, Yenişehir, İzmir, Galata, Selanik, Eyüp), Bilâd-ı Hamse (Bursa, Şam, Mısır, Edirne, Filibe), Harameyn (Mekke, Medine), Galata, İstanbul kadıları (Sertoğlu, 1986: 223; Ortaylı, 2001: 71). Avnî’nin mevâlî ile öncelikle şeyhülislam ve kazaskerleri ifade ettiği söylenebilir.

Page 40: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 40

Kitabın bitiş bölümünde, eserini muhtasar olarak telif ettiğini, onu âlimler ve hâkimler için kaleme aldığını, onlara hâlini arz etmek istediğini dile getirir:

Ben idüp ehl-i mezâka taklîd Muhtasar kıldum anuñ nazmı müfîd (1126) Bu durur bâ’i・-i nazm u inşâ Hasb-i hâlüm bileler tâ ‘ulemâ (1133) Dahi cumhûr-ı kuzâtu’l-İslâm Yâr-ı gâr eyleyeler anı müdâm (1184)

4. Yazılış Tarihi

Tuhfetü’l-Hükkâm’da söz konusu edilen en son tarih H. 1017/ M. 1608-9’dur. Buna göre, adı geçen eseri bu tarihte veya bundan sonraki bir tarihte kaleme alınmış olmalıdır:

Bu tarîk ile gezüp haylî zamân Beni kılmışdı felek ser-gerdân Kevkeb-i bahtum iderken tevbîh İrdi biñ on yediye çün târîh (474, 475)

Ayrıca mesnevînin son beytinde bitirilişine de tarih düşürülmüştür:

Bu kitâbuñ tamâmına hâtif Târîhin didi “Tuhfetü’l-Hükkâm” (1197)

Ancak buradan çıkan H. 988/ M. 1580-81 tarihini kabul etmek mümkün görülmemektedir. Çünkü bu tarihte yazılan bir kitapta yukarıda geçtiği üzere 1017/ M. 1608-9’dan bahsedilmesi beklenemez. Bu problem muhtemelen tarih mısraının imlâsından kaynaklanmaktadır.21

5. Beyit Sayısı

Tuhfetü’l-Hükkâm’ın beyit sayısı 1197’dir. Bunlara iktibas edilen şiirler yani yedi bendlik tahmîs (Filibeli Vecdî’nin olup 875. 21 Bu tarih mısraının bulunduğu manzume, tarih türleri bakımından incelenmiş; ama kabul edilebilecek bir tarih çıkarılamamıştır.

Page 41: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 41

beyitten sonra yer almakta), iki matla beyti (biri Üsküblü Vâlihî’nin biri de muhtemelen bir naibinin Vâlihî’ye cevabı olup 933. beyitten sonra yer almaktadırlar) dâhil değildir.

B. MUHTEVA ÖZELLİKLERİ

1. Tertibi Avnî’nin Tuhfetü’l-Hükkâm adlı mesnevîsi klasik tertibe

uygundur; giriş bölümü, konunun işlendiği bölüm ve bitiş bölümüne sahiptir.

1197 beyitten oluşan eserin ilk 139 beyti giriş bölümüdür. Bunlardan ilk 45 beyit tevhîddir ve ilk 24 beyit için bir başlığı yoktur; 25. beyitten önce konulan “Âgâz-ı Kelâm-ı Hamdele-i Sa’âdet-Peyâm ve Bast-ı Mukaddimât-ı Mehâmid-i Magfiret-Encâm” başlığına sahiptir. Bu başlıktan sonraki beyitlerin kısmen hamdele muhtevalı görünse de çoğunlukla tevhid özlü olduğu söylenebilir. Nitekim “...birçok eserde yer alan hamdele bölümlerinin muhteva itibariyle tevhîdlerle örtüştüğünü” (İsen-Macit, 1992: X) de belirtmek gerekir.

46-56. beyitler “Münâcât u ‘Arz-ı Hâcât Be-Cenâb-ı Hazret-i Refî’i’d-Derecât” başlıklı olup münâcât niteliğindedir.

57-81. beyitler “Der-Na’t-i Cemîl-i Hazret-i Risâlet-Meâb ve Nübüvvet-Nisâb ve Menâkıb-ı Latîfe-i Bî-Hisâb Ṣalavâtu’l-lâhi ‘aleyhi ve ‘Alâ Cemî’i’l-Ashâb” başlıklı bir na‘ttir.

“Ahvâl-i Mi’râc-ı Sa’âdet-İbtihâc Medh-i Çâr Yâr-ı Güzîn Rıdvânu’l-lâhi ‘Aleyhim Ecma’în” başlıklı 82-94. beyitler, miraciye; 95-104. beyitler de dört halife ve Hz. Hasan ile Hüseyin’in medhine dairdir.

Page 42: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 42

105-115. beyitler Hz. Peygamber’e tazarru‘ât mahiyetindedir ve “Der-Tazarru’ât-ı Bî-Şümâr Be-Cenâb-ı Hazret-i Habîb-i Kirdigâr” başlığını taşımaktadır.

116-139. beyitler İmâm-ı A‘zâm (öl. H. 150/ M. 657)’ın medhi üzerinedir ve “Der-Şeref [ü] ‘İzzet-i ‘Ulemâ-i Benî Âdem ve Muhterem-i Mezheb-i Habîb-i Ekrem A’nî Hazret-i İmâm-ı A’zam” başlığı ile başlamaktadır.

Mesnevîlerin giriş bölümünde, besmele, tevhîd, münâcât, na‘t, mi‘râc, mu‘cizât, medh-i çihâr-yâr, padişah için övgü, devlet büyüğüne övgü, sebeb-i te’lif başlıkları bulunabilir. Bunların dışında da bazı başlıklara rastlanması mümkündür (Ünver, 1986: 433, 434). Görüldüğü üzere anılan başlıkların çoğu Tuhfetü’l-Hükkâm’da vardır. Bununla birlikte birçok mesnevî’de bulunmadığını söyleyebileceğimiz İmâm-ı A‘zâm (öl. H. 150/ M. 657) övgüsünde bir başlık mevcuttur. Bunun sebebi eserin muhtevasıyla ilgili olmalıdır: Hâkimlere armağan anlamına gelen Tuhfetü’l-Hükkâm adlı eser, ilmiye sınıfını da söz konusu etmektedir ve bu sebeple İmâm-ı A‘zâm (öl. H. 150/ M. 657)’ın bu alandaki örnek kişiliğinin hatırlatılmak istenmesi de gayet tabiîdir.

Girişte eserin niçin yazıldığını arz eden sebeb-i te’lif başlığı ile karşılaşılmamaktadır. Bununla birlikte bu hususta eserin muhtelif yerlerinde beyitlerin bulunduğu da dikkati çekmektedir bk. (Yazılış Sebebi).

Bundan sonra 140-1116. beyitler arasında Makâle-i Ûlâ..., Makâle-i ・âniye... biçimlerinde başlayan ve içinde alt başlıkları da ihtiva eden 12 makâle ile eser devam etmektedir. Bu küme konunun işlendiği bölümün başladığı intibaını vermektedir. Ancak buradaki “Makâle-i Ûlâ Der-Evsâf-ı Dil-güşâ-yı Hazret-i Sultân-ı ‘Âlî-Nazar ve Hâkân-ı Rûşen-Güher Ebu’n-Nasr-ı Güzîde-Siyer Ebu’l-Feth-i Hamîde-E・er Zâbit-i Memâlik-i

Page 43: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 43

Rûm u ‘Arab u ‘Acem Râbıt-ı Ferâ’id-i Fevâ’id-i Ümem A’nî Sultân Ahmed Hân İbnü’s-Sultân Mehmed Hân Lâ-Zâleti’l-Ekâlîmü Ma’mûreten Bi-Râyeti’d-Dîni Vemâ Beri-Hati’l-Memâlikü Meskûneten Bi-’Adlihi’r-Razîne Âminîne Yâ Mu’în”, Makâle-i ・âniye Şeyhu’l-İslâm ve Müftî’l-Enâm Reîsü’l-’Ulemâ Üstâdü’l-Fuzalâ Ferîdü’z-Zamân ve Hayderü’d-Devrân Kıdve-i Erbâb-ı Te[d]kîk u Tavzîh ‘Umde-i Ashâb-ı Tahkîk u Tenkîh Fekâre-i ‘Ulemâ-i Müteşerri’în Atiyye-i ・eniyye-i Cihân-âferîn A’nî Bihi’l-Mevle’l-Fâzılu’l-Âmil Muhammed Efendi İbnu’l-Merhûm Hvâce Sa’de’d-dîn Yessera’l-lâhü Murâdâtihî Fî-Külli Vaktin ve Hînin” başlıklarını taşıyan iki makâleden birincisi I. Ahmed’in, ikincisi ise dönemin şeyhülislâmı Muhammed Çelebî’nin22 övgüsü üzerinedir ki bunları bu mesnevînin giriş bölümünde de değerlendirmek mümkündür.

Tuhfetü’l-Hükkâm’ın bitiş bölümü iki başlık altında yazılmıştır.

Bunlardan birincisi 1117-1185. beyitleri kapsamakta ve İhtitâm-ı Nazm-ı Kitâb-ı Nâ-yâb el-Müsemmâ Bi-Tuhfeti’l-Hükkâm başlığını taşımaktadır. Burada Avnî, eserini bitirdiği için Allah’a şükreder. Beyit sayısını vermemekle birlikte mesnevîsinin muhtasar olduğunu belirtir. Eserinin hâkim dostlarına nasihat-nâme olduğunu, hasbihâl niteliği taşıdığını, doğruyu yansıttığını beyan eder. Burada mesnevînin telif sebebine işarette bulunur. Bunlar, âlimlerin hasbihâlini bilmeleri, Anadolu ve Rumeli kazaskerlerinin ihsanını elde edip borçtan kurtulmak, hayır dua almaktır. “Ölmez oğul” diye tavsif ettiği kitabının haşre dek kalıcı olacağını söyler. 22 Sultan III. Mehmed (saltanatı: 1595-1603) ve oğlu Sultan I. Ahmed (saltanatı: 1603-1617) devirlerinde şeyhülislâmlık makamında bulunmuştur. İlk şeyhülislâmlığı H. 1110/ M. 1601- H. 1011/M. 1603, ikincisi ise H. 1017/M. 1608-H. 1024/ M. 1615 yıllarında olmuştur. H. 1024/ M. 1615’da vefat etmiştir (Şemseddîn Sâmî, 1996: 2568, 2569).

Page 44: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 44

Eserini kimseden almadığını ve orijinal olduğunu dile getirir. Eserini vezne uymayacak biçimde çoğaltacak olan cahil kâtiplere beddua eder. “Kâtib-i hûb” olarak nitelediği bilgili kâtiplere de Allah’ın rahmetini diler. Onlardan kitabını nesih veya talik ile çoğaltmalarını, yazım işleminden sonra eseri kontrol etmelerini, başlıkları kırmızı mürekkeple yazmalarını, yazının etrafına cedvel çekmelerini talep eder.

İkincisi 1186-1197. beyitlerini kapsamaktadır. Mesnevî farklı vezinde (Fe’ilâtün Mef’âilün Fe’ilün) ve farklı nazım

şeklindeki (nazm) Târîh-i İhtitâm-ı Kitâb-ı Tuhfetü’l-Hükkâm başlıklı tarih manzumesi ile sona ermektedir. Burada da şair, âlimlerin büyüklerinden özellikle de kazaskerden eserini okuyup kendisine iyilikte bulunmalarını arz eder. Ve nihayet mesnevîsinin yazılışı için tarih düşer.

Mesnevîdeki başlıklar ve beyit numaraları şunlardır: 1-24 (Tevhîd) 25-45 Âgâz-ı Kelâm-ı Hamdele-i Sa’âdet-Peyâm ve Bast-ı

Mukaddemât-ı Mehâmid-i Magfiret-Encâm 46-56 Münâcât u ‘Arz-ı Hâcât Be-Cenâb-ı Hazret-i Refî’i’d-

Derecât 57-81 Der-Na’t-i Cemîl-i Hazret-i Risâlet-Meâb ve Nübüvvet-

Nisâb ve Menâkıb-ı Latîfe-i Bî-Hisâb Ṣalavâtu’l-lâhi ‘aleyhi ve ‘Alâ Cemî’i’l-Ashâb

82-104 Ahvâl-i Mi’râc-ı Sa’âdet-İbtihâc Medh-i Çâr Yâr-ı Güzîn Rıdvânu’l-lâhi ‘Aleyhim Ecma’în

105-115 Der-Tazarru’ât-ı Bî-Şümâr Be-Cenâb-ı Hazret-i Habîb-i Kirdigâr

116-139 Der-Şeref [ü] ‘İzzet-i ‘Ulemâ-i Benî Âdem ve Muhterem-i Mezheb-i Habîb-i Ekrem A’nî Hazret-i İmâm-ı A’zam

140-147 Makâle-i Ûlâ Der-Evsâf-ı Dil-güşâ-yı Hazret-i Sultân-ı ‘Âlî-Nazar ve Hâkân-ı Rûşen-Güher Ebu’n-Nasr-ı Güzîde-Siyer Ebu’l-Feth-i Hamîde-E・er Zâbit-i Memâlik-i Rûm u ‘Arab u ‘Acem Râbıt-ı Ferâ’id-i

Page 45: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 45

Fevâ’id-i Ümem A’nî Sultân Ahmed Hân İbnü’s-Sultân Mehmed Hân Lâ-Zâleti’l-Ekâlîmü Ma’mûreten Bi-Râyeti’d-Dîni Vemâ Beri-Hati’l-Memâlikü Meskûneten Bi-’Adlihi’r-Razîne Âminîne Yâ Mu’în

148-163 Makâle-i ・âniye Şeyhu’l-İslâm ve Müftî’l-Enâm Reîsü’l-’Ulemâ Üstâdü’l-Fuzalâ Ferîdü’z-Zamân ve Hayderü’d-Devrân Kıdve-i Erbâb-ı Te[d]kîk u Tavzîh ‘Umde-i Ashâb-ı Tahkîk u Tenkîh Fekâre-i ‘Ulemâ-i Müteşerri’în Atiyye-i ・eniyye-i Cihân-âferîn A’nî Bihi’l-Mevle’l-Fâzılu’l-Âmil Muhammed Efendi İbnu’l-Merhûm Hvâce Sa’de’d-dîn Yessera’l-lâhü Murâdâtihî Fî-Külli Vaktin ve Hînin

164-206 Makâle-i ・âli・e Hâlâ Rûm İli Kâdî-’askeri Olan Efdal-i ‘Ulemâ-i Kibâr ve Ekmel-i Füzalâ Devâyil-İştihâr Muhît-i Envâr-ı Kudsiyye Câmi’-i Kemâlât-ı Ünsiyye Fâzıl Muhakkık Kâmil Müdekkik Muhyî-[i] Sünenü’r-Resûl Havî-[i] Kavâ’idü’l-Fürû’i ve’l-Usûli Şifâ-[i] Tahrîr-i Nihrîr Lâzımu’t-Tevkîr A’nî Bihî Mevlânâ ve Seyyidinâ Es’ad Efendi İbnü’l-Merhûmi’l-Fâzıli’l-Müdekkik Hvâce Sa’de’d-dîn Tavvele ‘Ömrehû İlâ Yevmi’d-Dîn Hazretlerinüñ Vasf-ı Cemîlleridür

207-281 Şikâyet Ez-Gerdiş-i Nâ-Hemvâr ve Hikâyet Ez-Hâl-i Dil-i Pür-Melâl Ber-Vech-i İcmâl İmlâ vü İnşâ Kerd

282-300 Makâle-i Râbi’a Bi’l-Fi’l Vilâyet-i Anatol Kâdî-’askeri Olan A’lem-i ‘Ulemâ-i ‘İzâm Ekrem-i Fuzalâ-yı ‘Âli-Makâm Fâzıl-ı Fezâ’il-i ‘İrfân Kâmil-i Şemâ’il-i ‘İhsân Ser-dâr-ı Selâtîn-i Sikender-Tüvân Ser-dâr-ı Mehârîm Nâdirü’l-Akrân Hediyye-i Sübhân Atiyye-i Rahmâni’l-Müstagnî ‘Ani’l-Vasfı ve’l-Beyân ‘Abdü’l-’azîz Efendi Hazretlerinüñ Tavsîf-i latîfleridür

301-340 Bakıyye-i Edâ ki Der-Vasf-ı Cemîl-i Birâder-i Kih-ter Hvâce-Zâdegân-ı Lâzımu’t-Tebcîl A’nî Ṣâlih Efendinüñ Tavsîf-i Bî-’Adîlleridür

341-404 Makâle-i Hâmise Sultânü’ş-Şu’arâ Bürhânü’l-Fuzalâ Muktedâ-yı Şu’arâ ve Bülegâ-i Memleket-i Rûm Olan Abdü’l-Bâkî Merhûm Bu Hakîruñ Ser-Encâmın İ’lâm u İfhâmdur

405-471 Makâle-i Sâdise Bu Hakîr ü Kesîrü’t-Taksîrüñ Mansıb-ı Kazâ Sevdâsıyla Mübtelâ-i Gam u Derd-i Kesîr ve Mürûr-ı Eyyâm u Şühûr ile Bu Tarîkden Min-

Page 46: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 46

Ba’d Behre-gîr Olmadugumdan Mâ-’adâ Ta’n u Teşnî’-i A’dâ Sebebiyle Bakiyye-i Hasb-i Hâl-i Pür-Melâli Nazm u Ne・r ile İmlâ vü İnşâ Bu Tarîk ile Mâcerâ-[y]ı İnhâ Eyler

472- 551 Makâle-i Sâbi’a Kuzât-ı Enâm u Vülât [ü] Hükkâm Kazâya Rızâ Virüp Tarîk-i ‘İlme ‘Âzim Old[uklarıdur]

552-612 Makâle-i Sâbi’a Kuzât-ı Enâm u Vülât [ü] Hükkâm Kazâya Rızâ Virüp Tarîk-ı ‘İlme ‘Âzim Olduklarında Mülâzım Olınca Evvel Çekdikleri Zahmet ü İntizârı İş’ârdur

613-750 Makâle-i ・âmine Ehl-i İnsâf Hükkâm-ı Kirâm ve Kuzât-ı Enâm Hazretlerinden İ’tizâr-ı Mâ-lâ-Kelâm Eyleyüp Fî-Zamâninâ Anlara İsâbet İden Belâyâ vü Kazâyâ ki Cânibinden Menâsıb Virmekle Mansıblarında ・ebât u Devâm Olmadugın İ’lâmdur

751-771 Hikâyet-i Pür-Letâfet ki Emr-i Hidmet-i Kazâ Efdal-i Tâ’at u ‘İbâdetdür

772-789 Makâle-i [Tâsi’a] Rûm İline Sefer-i Hümâyûn Vâki’ Olaldan Berü Zümre-i Kuzât u Yâr-ı Vülât-ı Zü’l-İ’tibâr İki Ṣınf Olup Bir Ṣınfı Ser-Dâr-ı Bâ-Vakâra Bir Ṣınfı Âsitâne-i ‘İzzet-Medâra ‘Azîmet Kılmagla Mâ-Beynde Olan İhtilâli İcmâlen Beyânındadur

790-846 Makâle-i ‘Âşire Fî-Zamâninâ Kuzât u Hükkâmuñ mansıblarında ・ebât ü Devâm Olmamag ile Dünyâda Harîs Olanlar Kendülerini Bu Belâdan Tahlîs İdüp Gûşe-i ‘Uzletde Huzûr u Zâd-ı Âhiret Tahsîline Sa’y-ı Mevfûr Eylemeleri Beyânındadur

847-867 Hikâyet-i Latîfe Münâsib-i Menâkıb-ı Münîfe 868-875 Makâle-i ‘Aşere Ahvâl-i Kazâ Emr-i ‘Asîr Oldugın

Hadî・-i Şerîf ile Beyân ve Baz’ı Eşhâs-ı Nâ-dân Kâdîlara Rişvet Alur Diyü Kizb ü Bühtânlarıdur

876-905 Hâtime-i Makâle-i U’cûbetü’l-Mi・âl 906-922 Hikâyât-ı Pür-’İbret [ü] Bâ-Nikât Min-Elzemi’l-

Hikâyâti Fî-Hakkı İrtişâ’i’l-Kuzâti 923-933 Makâle-i İhdâ ‘Aşere Nüvvâb-ı Zevi’l-İhtirâm

Tâ’ifesine Münâsebet ile Bir Niçe Pend-i Sûdmend Olındugıdur ki Müfîd ü Muhtasar Îrâd Olındı

Page 47: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 47

Matla’-ı Vâlihi’l-Merhûmi’l-Üskübî Cevâb-ı Nâ’ibü’ş-Şer’

934- 940 İ’tirâz-ı Mergûbe-i Makâle-[i] Sâbıka 941-963 Hikâyet-i Hazret-i Kâdî Beyzâvî Rahmetu’l-lâhi

[‘Aleyh] 964- 986 Hikâyet-i Hazret-i İmâm-ı Ebû Hanîfe-i Kûfî 987- 1022 Hikâyet Tem・îl-i Cemîl ü Mev’ıza-i Bî-’Adîldür ki

Îrâd Olındı 1023-1116 Makâle-i İ・nâ ‘Aşer A’lem-i ‘Ulemâ-i Dîn ve

A’zam-ı Fuzalâ-i Râst-bîn Kutb-ı Dâ’ire-i Velâyet Merkez-i Râbıta-i Kerâmet ‘Umdetü’z-Zühhâd Kıdvetü’l-’Ubbâd Fâzıl Mutasavvıf Kâmil Mutasarrıf Ser-Halka-i Sâlikîn Ser-Çeşme-i Vâsılîn ‘Ulûm-ı Zâhirenüñ Mümtâzı Fünûn-ı Bâtınenüñ Kâşif-i Râzı A’nî Bihî Pîr-i Rûşen-Zamîr Hazret-i Şeyh Mahmûd Efendinüñ Zikr-i Cemîl ve Lâzımu’t-Tevkîrleridür

1117-1185 İhtitâm-ı Nazm-ı Kitâb-ı Nâ-yâb el-Müsemmâ Bi-Tuhfeti’l-Hükkâm

1186-1197 Târîh-i İhtitâm-ı Kitâb-ı Tuhfetü’l-Hükkâm

2. Eserde Yer Alan “Makâle”lerin Konuları Asıl konunun anlatıldığı bölüm on iki makâleden oluşmaktadır.

Bunlarda işlenen hususlara şöyle temas edilebilir: 2.1. “Makâle-i Ûlâ...” başlıklı birinci makâle, 140-147.

beyitlerdedir. Sultan III. Mehmed’in oğlu Sultan I. Ahmed’in övgüsüne

ayrılmıştır.

2.2. “Makâle-i ・âniye...” başlıklı ikinci makâle 148-163. beyitlerdedir.

Şeyhülislâm Muhammed Çelebî’nin medhi dolayısıyla kaleme alınmıştır.

Page 48: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 48

2.3. “Makâle-i ・âli・e...” , “Şikâyet Ez-Gerdiş-i Nâ-Hemvâr...” başlıklarını ihtiva eden üçüncü makâle; birincisi 164-206. beyitleri, ikincisi de 207-281. beyitleri kapsayan iki başlık altında yazılmıştır.

İlk başlık altında Rumeli kazaskeri Es‘ad Efendi’nin, daha çok ilmî cephesiyle olmak üzere övgüsü yapılmıştır. Hakkında,

İki def’a şeh-i ferhunde-nazar Kıldı Rûm iline kâdî-’asker (179)

denildiğine ve bu makâlenin başlığında da “Hâlâ Rûm İli Kâdî-’askeri” olarak belirtildiğine göre, bu makâle ikinci defa Rumeli kazaskerliği görevlerini yerine getirdiği yıllarda yani H. 1015/ M. 1606-7- . H. 1017/M. 1608-9’de yazılmış olmalıdır.

Üçüncü makâlenin ikinci başlığı altında dert yanma, şikâyetler söz konusu edilmiştir.

Babası ölmüştür, borca girmiştir. Sadrazam Lala Mehmed Paşa onu “şehnameci” tayin etmiştir. Ancak paşa, onu divan kâtibi görevine getireceği ve ona “hûb ze‘âmet” tevcih edeceği sıralarda vefat etmiştir. Başkaları kıymetini bilmemiştir. Ömrü gurbette geçmiştir. Fakirken evlenmiştir. Kadı olmuştur, kendisine “bir iki” mansıp da verilmiştir; ama fakirlikten, sıkıntıdan kurtulamamıştır. “Yârân” dediği, muhtemelen meslektaşları olan insanlar kendisine haset duyguları besleyip düşman olmuşlardır. İşte bu taifenin karşısında küçük düşmemesi için dergâhına gelenlerin isteğine kavuştuğunu söylediği Rumeli kazaskeri Es‘ad Efendi’den mansıp, ulûfe veya ze‘âmet isteğinde bulunur.

2.4. “Makâle-i Râbi’a...”, “Bakıyye-i Edâ...” başlıklarını ihtiva eden dördüncü makâle de birincisi 282-300. beyitleri, ikincisi de 301-340. beyitleri kapsayan iki başlık altında yazılmıştır.

İlk başlık altında Anadolu kazaskeri Hoca Sa‘deddin-zâde Abdülaziz Efendi (d. H. 983/ M. 1575-öl. H. 1028/ M. 1619)’nin övgüsü yapılmıştır. Şair tarafından kazaskerden bir mansıp talebinde bulunulmuştur.

Page 49: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 49

İkinci başlık altında yer alanlar, Hoca Sa‘deddîn Efendi’nin oğlu ve Abdülaziz Efendi’nin küçük kardeşi Sâlih Çelebî’ye medhiyedir. Avnî bu vesileyle ona da hâlini arz etmiştir. Sâlih Çelebî’ye ders veren Filibe müftüsü merhum Sarrâf-zâde’nin damadı olduğunu belirtiyor. Kayın pederinin vasiyeti ile Çelebî’nin huzuruna geldiğini ve üstadının hakkına riayet edilerek kendisine mansıp verilmesini istiyor. Yoksa kendisine bir mansıp çok görülürse ilmini ve irfanını kıskananların karşısında perişan olacağına temas ediyor. Sefihler gibi övünmesinin uygun düşmediğini, ama şairliğin de kendisinde Allah vergisi olduğunu ve bu vasfıyla hâlini arz etme imkânı bulup talihinin açılabileceğini umduğunu söylüyor. Ayrıca aşağıdaki beyitlerden de anlaşılacağı üzere eserini, Sâlih Çelebî’ye ithaf ettiğine işarette bulunuyor:

Var ümîdüm ki olup feth-i bâb Bâ’i・-i şöhret ola işbu kitâb (324) Virdi te’lîfüme evsâfı şeref Hâk-i pâyine olınca muthaf (338)

2.5. “Makâle-i Hâmise..” başlıklı beşinci makâle 341-404. beyitlerdedir.

Bu makâlede üstadı olduğunu söylediği şairlerin sultanı Bâkî (d. H. 933/ M. 1626-7- öl. H. 1008 / M. 1600)’nin şairliğini medhetmektedir. Hayatına dair bazı hususlara temas etmektedir.

Bâkî’nin vefatından sonra yazdığı anlaşılan bu medhiye beyitlerinde, şairi “şuarânun sultanı”, “şuarâ-yı selefin Bâkî’si” olarak tavsif etmekte; onun gibi bir şairin Rûm’a gelmediği ve gelemeyeceği iddialarında bulunmaktadır. Bâkî’nin şiirini de “sihr-i helâl”, olarak değerlendirmektedir. Sözlerindeki “selâset”, “letâfet” ve “edâ”yı Allah vergisi olarak görmektedir. Kıymetinin öncelikle Kânunî Sultan Süleyman tarafından bilindiği ve diğer padişahların da ona rağbet ettiklerini hatırlatmaktadır.

Avnî, çok sevdiği ve iltifatına mazhar olduğunu belirttiği Bâkî’nin yanında bulunduğunu; müderrisliğinde iken ona dânişmend, kazaskerliğinde ise emrinde kassâm ve rûz-nâmçeci olduğunu söylemektedir. Büyük bir istekle yanında hizmette bulunurken hata edip Filibe’ye gitmek durumunda kalmıştır:

Page 50: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 50

Yakınlarından “kâdî-i şûm” diye tavsif ettiği kişi Avnî’yi, hiç de razı olmadığı hâlde, Bâkî’nin yanından ayırıp Ahmed adlı Kudüs kadısının aracılığıyla kendine mülâzım etmek istemiş ve bunu gerçekleştirmiştir. Bu arada Bâkî’nin ölüm haberi gelmiştir. Cenazesinde bulunmak istemiş ama itirazlarla karşılaşmış; gerekli izni alamamıştır. Sonra kazasker Ahî-zâde Halîmî Efendi’nin yardımıyla kendisine müderrislik verilmiştir. Filibe’deki bu göreve sevinerek gitmiştir. Orada evlenmiş ve bir iki yıl rahat yaşamış fakat sonra “ahvâl-i ma‘âşum müşkil” dediği üzere geçim sıkıntısı içine girmiş; borçlanmış ve tekrar İstanbul’a dönmüştür. Es‘ad Efendi tarafından kendisine Kurşunlu kazâsı ihsan edilmiştir. Burada “mansıbın zabtı” mümkün olmamış üstelik varı yoğu da talan edilmiştir. Sonra Belgrad’a gitmiş, derdini serdara anlatmış ancak o da Avnî ile ilgilenmeyerek onu tezkirecisine havale etmiştir. Tezkireci yüzüne bile bakmamış, uzun süre oyalamış neticede ona geliri çok az olan bir kazâ vermiştir. Orada da “şedd-i ramak ” bulmamış; yani ölmeyecek kadar dahi geçimini sağlama imkânına kavuşamamıştır.

2.6. “Makâle-i Sâdise...” başlıklı altıncı makâle, 405-471. beyitleri ihtiva etmektedir.

“Nazm u Nesr” ile yazıldığı ifade edilen bu makâle, bu başlığından başka mensur ifadeye sahip değildir. Başlığında da belirtildiği üzere mansıba ulaşmak yolunda çekilen sıkıntıları, yaşanan olayların hikâyesini içermektedir.

Şair beşinci makâlede zikrettiği serdar ve tezkireci ile arasında geçenleri biraz daha açıklamaktadır. İyi mansıba kavuşup sıkıntılardan kurtulmak için şair, Rumeli’de serdar Kuyucu Murâd Paşa’ya hâlini arz eder; ama paşa sözüne itibar etmez. Tezkirecisi ile muhatap olmak durumunda kalınca, o da mansıp karşılığında rüşvet ister. Çaresiz kaldığını ifade eden Avnî, defterdârın lütfu ile Trebçe’de bir mansıp alır. Bu kez de zorbalar tarafından yolda soyulur ve gittiği yerde de azledilir. Tekrar serdara azilden kurtulmak üzere ulaşır. Bu arada yanındaki hizmetçisi de eşyalarını çalıp kaçar. Yeni bir mansıp olarak Srişnik’i alır ve o merkezde de kadılarla kavgaya tutuşur ve oradan ayrılır. Memleketi Filibe’ye tekrar döner ve alacaklıları borç tahsiline gelip onu zor durumda

Page 51: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 51

bırakırlar. İstanbul’a dönmek isterken atını ve eşyalarını hizmetçisine çaldırır. Hâlini Es‘ad Efendi’ye anlatır ve ondan nakdî yardım ile Berenvar’ın kadılık mansıbını alır. Verilen bu görevde de yeterince kâr elde edemeyince borçlarını bile ödeyemez ve Budin’e doğru yol alır.

2.7. “Makâle-i Sâbi’a Kuzât-ı Enâm ü Vülât [ü] Hükkâm Kazâya Rızâ Virüp Tarîk-i ‘İlme ‘Âzim Old[uklarıdur]”

“Makâle-i Sâbi’a Kuzât-ı Enâm u Vülât [ü] Hükkâm Kazâya Rızâ Virüp Tarîk-ı ‘İlme ‘Âzim Olduklarında Mülâzım Olınca Evvel Çekdikleri Zahmet ü İntizârı İş’ârdur” başlıklarında görüldüğü üzere yedinci makâle, birbirine çok benzeyen iki başlığa sahiptir.

Birinci başlık altında 472-551. beyitlerler yer almaktadır.

Avnî, burada kadılık mesleğinde başına gelenleri özetliyor ve kadıların hâlinden bahsediyor. Eserini yazma sebebini, yazmaya nasıl başladığını, onda nelerden bahsettiğini belirtiyor.

Filibe’yi terk edip seferlere çıktığını, kâh İstanbul’a kâh serdara gittiğini, takatinin kalmadığını ve böylece tarihin H. 1017/M. 1608-9 yılını bulduğunu dile getiriyor. Talihinin kendine yar olmadığını, azil ile âlemin başına dar olduğunu, geceden gündüzü fark edemeyecek duruma geldiğini, borç içinde bocaladığını, çektiği mihnetin haddi ve hesabının bulunmadığını, “iki üç def‘a” kadı olarak mihnete razı olduğunu söylüyor.

Kadılık mesleğine girenlerin hâllerinin kendisi gibi perişan olduğunu, sabit kalmayıp su gibi bir yerde durmayıp dolaşacağını, ailesine hasret kalacağını, mansıp alsa bile zabtında zorlanacağını dikkatlere sunuyor.

Aklı olanın fani dünyaya meyletmemesinin icap ettiğini, kanaat hazinesi ile yetinmesini öğütlüyor. Bu fani dünyada ancak eser vererek insanların kendilerini hayırla yâd ettirebileceklerini, dolayısıyla o da kadıların hâllerini ortaya koymak için bu eseri yazdığını vurguluyor. Eserini yazarken öncelikle mevâlîyi

Page 52: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 52

medhettiğini, kadıların hâllerini bir bir ortaya koyduğunu, kendisinin ve onların başlarından geçenleri anlattığını, âlimleri övdüğünü, cahilleri de yerdiğini söylüyor.

Eline kâğıt kalem alıp besmeleyle eseri yazmaya koyulduğunu, istihareye yatıp kalbine Hak’tan gelen ilhamla adını koyduğunu bildiriyor. Mesnevîsinde görülebilecek hatalarının affedilmesini de söyledikten sonra, eseri sebebiyle hayırla yâd edilmek isteğini tekrarlıyor ve maksadının Hakk’ın rahmetine kavuşmak olduğunu vurguluyor.

İkinci başlık ise 552-612. beyitleri kapsamaktadır.

Şair bu ikinci başlık altında, ilmiye sınıfı mensuplarının öğrencilikten yükselinceye dek çektikleri sıkıntıları özetlemeye çalışıyor.

Döneminde cahillerin şerefinin arttığını, hâkimlerin yani ilim ehlinin avamın mağlubu olduğunu söylüyor. İlmiye sınıfının daha öğrenciliklerinden itibaren uyumaksızın zamanını, parasını, paye elde edebilmek için harcadığını dile getiriyor. Dânişmend olup İstanbul’a gidebilenlerin ise geçim sıkıntısı ile mustarip olduğunu, mülâzım olabilmek yolunda mihnet yükü ile bellerinin büküldüğünü belirtiyor. Mülâzım olanların da medreseden ya da kadılıktan mansıp almalarının gerektiğini, aldıklarında da dertlerinin bitmeyeceğini ve azledilebileceklerini işliyor.

Mülâzımların üç sınıfa ayrıldığını bildiriyor: Birincisini zayıf ve fakirler, ikincisini zenginler, üçüncüsünü ise büyük ve tanınmış ailelerden gelenler oluşturuyor. Kendisini de zayıf ve fakirlerin yer aldığı birinci sınıftan sayıyor.

2.8. “Makâle-i ・âmine...” , “Hikâyet-i Pür-Letâfet...” şeklindeki iki başlıktan oluşan sekizinci makâle, birincisi 613-750. beyitleri, ikincisi de 751-771. beyitleri kapsayan iki başlık altında yazılmıştır.

Şair, birinci başlık altında, kadıların başına gelebilecekleri, ülkedeki problemleri ve sebeplerini; yaşadıklarından, gördüklerinden yola çıkarak söz konusu ediyor.

Page 53: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 53

“Hükkâm-ı kirâm” dediği kadıların büyüklerinden, hâkim payesindekilerin tamamının göreve tayininin yapılmasını ümit ediyor. Atama yapıldığında da bu yolda oldukça sıkıntı çekmek, emek vermek gerektiğini söylüyor. Mansıp almakla bin türlü bela ile karşılaşmayı aynı sayıyor. Geliri olmayan mansıpla karşılaşmanın, borca girmenin, azledilmenin hep başa gelebilecek işlerden olduğuna temas ediyor. Kazancı bol bir mansıp verildiğinde kazaskerin, onu güçlü ve nüfuzlu bir kimseye göreceği baskı sonucu vereceğini söz konusu ediyor. Aldığı mansıpta yeterli geliri elde edemeyenlerin helal ve haram demeksizin mal biriktirmeye girişebileceklerini belirtiyor ve böylece ulemanın adını da kötüye çıkaracaklarından endişe ediyor. Bu tür davranış içine girebilecek olanları kadılarla ilgili bir hadisle uyarmak istiyor. Kadıların adının zulümle çıktığından yakınıyor. Ancak zalim kadıların cahil olduğuna ve âlimlere suizanda bulunmamak gerektiğine dikkatleri çekiyor. Hâkim olanların cahil olamayacağını iddia edeceklere, ilmin sarıktan ibaret olmadığını, mâlî kuvvetle nice cahilin hâkimlik yaptığını söylüyor. Cahillerin itibar gördüklerinden, buna karşılık olarak âlimlerin ise ilgisizlikle karşılaştıklarından şikâyet ediyor. Ona göre Anadolu’daki Celâlî elemi, Engürüs’teki din düşmanlarının söndürülemeyen zulüm ateşi, Doğu’daki kızılbaş meselesi kısacası âlemi dolduran fitne ve şer; âlimlerin maruz kaldığı cefalardan, adaletsizlikten kaynaklanmaktadır. Ülkede mazlum inlemektedir. Rüşvet alınıp verilmektedir. Herkes mal kazanma peşindedir.

Âlimleri, vezirleri gaflet uykusunda yatan kimseler olarak nitelendiriyor. Onları “mülk-i âlem”in yıkılması karşısında bile dertsiz, kedersiz, ilgisiz kimseler olarak görüyor ve I. Ahmed’e şikâyet ediyor. Padişahı medhettikten sonra ondan yevmî kırk akça olan bir vazifeye tayinini ya da divan kâtibi olarak görevlendirilmesini talep ediyor. Emredildiği takdirde her sene şehname de yazabileceğini arz ediyor.

Bu makâlenin ikinci başlığındaki beyitlerde Taşköprî-zâde İsameddin Efendi (d. H. 901/ M. 1495- öl. H. 968/ M. 1561)’den bir hikâyeyi naklediyor.

Page 54: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 54

Takva sahibi bir kişi zühd yolunda iken Hz. Peygamber’i rüyasında görmektedir. Köşesine çekilip ibadetle meşgul olduğundan ona verilen kadılık görevini kabul etmez ve bunun sebebi olarak da Hz. Peygamber’in yüzünü bir daha rüyasında göremez. Hatasını sezip kadı olunca onu eskiden olduğu gibi rüyasında tekrar görür. Özür beyan ederek hatasını sorduğunda, sen kadılık yaparken ümmetimin işini adaletle görürdün, sonra bu görevi terk edip kendi başına bir köşeye çekilince hizmetimden uzaklaştın. Bundan başka senin kusurun yoktur, cevabını alır.

Bu hikâyenin sonunda, “hizmet-i şer‘-i nebevî” olarak ifade edilen kadılık görevinin ibadetten daha faziletli olduğu mesajı veriliyor.

2.9. “Makâle-i [Tâsi’a]...” başlıklı dokuzuncu makâle, 772-789. beyitlerdedir.

Avnî burada kadıları iki sınıfa ayırıp onların hâllerini, davranışlarını ortaya koyuyor.

Bunların birincisi arpalıkları23 olan ve giderek çoğalan mevâlî kısmıdır. Onlar arpalıkların bulunduğu merkeze gitmeye tenezzül etmezler; naiplerini gönderirler. Rüşvet alıp verirler, helal ve haram ayırt etmezler, mansıbın daima iyisini alırlar. İkincisi ise mansıp alamayan, alsa da faydasını bulamayan, çaresizlik içinde kıvranan kadılardır. Onların ömürleri daima azil ile geçer. Kadı Şüreyh24 mertebesinde âlim ve adil olsalar da fakirlikten kurtulamazlar.

2.10. “Makâle-i ‘Âşire...”, “Hikâyet-i Latîfe..”, “Makâle-i ‘Aşere”, “Hâtime-i Makâle-i U’cûbetü’l-Mi・âl”, “Hikâyât-ı

23 Yüksek devlet memurlarına saray mensuplarına ve ilmiye sınıfının ileri gelenlerine ilave tahsisat olarak bağlanan gelirlerin adına arpalık denir. Bir kaza veya sancağın yıllık gelirinin bir kısmı ayırılarak veya hazineden belli bir gündelik verilerek olurdu (Sertoğlu, 1986: 18). 24 Hz. Ömer tarafından Kûfe’ye kadı tayin edilmiştir. Altmış yıldan fazla kadılık görevini yerine getirmiştir. Verdiği kararlarla adaletin sembolü olmuştur. Aynı zamanda tabiîn devrinin ileri gelen fakihlerindendir. Ölüm tarihi hakkında H. 78 M. 697-8, H. 80/ M. 699 gibi farklı tespitler vardır. (Bilmen, tarihsiz: 459; Özen: 2001: 119-121)

Page 55: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 55

Pür-’İbret..” şeklindeki beş başlığa sahip onuncu makâle, on birinci makâle ile birlikte bu mesnevînin ve konunun işlendiği bölümün en çok alt başlığa sahip parçalarından birini oluşturuyor.

Onuncu makâlede kadıların haksızlığa alet olduklarından, geliri iyi olan mansıplarda ilmen değil de madde ve nüfuz bakımlarından güçlü olanların bulunacağından bahsediliyor. Kanaat etmenin önemi ve dünya malına ve mansıbına önem vermemek gerektiği, israftan kaçınmanın şart olduğu işleniyor. Cimriliğin insanı ahirette düşüreceği duruma bir hikâye ile temas ediliyor. Kadılık mesleğinin zorluklarından; kadıların daima rüşvetle itham edildiklerinden söz açılıyor. Ayrıca adil diye bilinen bazı kadıların, gerçekte zalim olabilecekleri de bir hikâye ile dile getiriliyor.

Birinci başlık 790-846. beyitlerden oluşuyor.

Şairin temas ettiği noktalar şunlardır: Kadılar bidat ve zulme aracı olmuşlardır. Defterdarın emri ile halka daima nüzl (konaklama vergisi) ve avârız 25 gibi vergiler yüklemişlerdir. Kadıların çoğu fakirlik içindedirler ve onlara kazaskerin de çare bulması zor görünmektedir. Bazılarına mansıp verildiğinde fakirlikleri sebebiyle gidecek hâlleri yoktur ve gitseler de mansıplarını zabt edemezler. Bu meyanda bu kişilerden birinin de kendisi olduğunu beyan ediyor. Fukaradan olan kadılar mansıbında bir iki ay bile duramazlar; güçlü bir kimse hiç hak etmediği hâlde ne yazık ki gelip “hâdim-i şer‘-i nebevî” diye vasfettiği kadı oluverir. Hem ahlakî hem de ilmî bakımdan zaafiyet içerisindeki kimseler yüksek mertebelere kavuşurlar. Bu yüzden dünyanın mansıbında safa yoktur ve ondan el çekmelidir. Uzlet edip kanaat etmelidir. Biraz tutumlu olmalı, malı mülkü boş yere harcamamalıdır. Aşırı dert ve elem çekip bir kuru unvanın esiri olmamalıdır. Ahiret mansıbına talip olmalıdır.

İkinci başlığın ilgili bulunduğu 847-868. beyitlerde bir hikâye anlatılmaktadır.

25 Halka olağanüstü hâllerde yüklenen aynî veya nakdî vergidir. Zamanla daimî olmuştur (Sertoğlu, 1986: 23).

Page 56: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 56

Ömrü boyunca altın ve gümüş biriktiren cimri bir kişi, bunları varislerinden gizlice bir yere gömer. Öldüğünde mirasın yerini bilmeyen varisleri mahzun olurlar. Salihlerden biri bir gece rüyasında o cimri kimseyi görür: Cimri kimse fareye dönüşmüştür ve daima bir deliğin içine girip çıkmaktadır. Salih kişi ona durumunu sorduğunda, şöyle cevap alır: Dünyada altın ve gümüş toplayan ahirette işte bu hâle düşer; daima ah u zar edip delikten bir fare gibi paralarıma bakıyorum. Acaba onların yerini bir kimse buldu mu diye aklım fikrim onlardadır. İşte kim paraya karşı hırslı olursa fare olarak haşrolur.

Avnî, altın ve gümüşe meyledenin bu hikâyeden ders alması icap ettiğini söyleyip kıssadan hisse verir:

Sîm ü zer cem’ idene işte delîl Virse biñ yıl aña Hak ‘ömr-i tavîl ‘Âkıbet çünki helâk olsa gerek Beden-i nâzüg[i] hâk olsa gerek Kalsa dünyâ tolusı genc-i nihân Ol ‘azâbın çeker ‘ukbâda hemân (864-866)

Üçüncü başlık 868-875. beyitleri kapsamaktadır. Bu başlık “Makâle-i ‘Aşere Ahvâl-i Kazâ Emr-i ‘Asîr Oldugın Hadî・-i Şerîf ile Beyân ve Baz’ı Eşhâs-ı Nâ-dân Kâdîlara Rişvet Alur Diyü Kizb ü Bühtânlarıdur” şeklinde olup on makâle anlamındaki

“Makâle-i ‘Aşere” ibaresi ile başlamaktadır.26

Konusu, kadılık mesleğinin zorluğu ve rüşvet almayan kadıların bile rüşvet aldıkları ithamıyla karşılaştıklarına dairdir. Bu hususa delil olarak Hz. Ali (R.A)’den rivayet edilen “Kim hâkim tayin edilirse sanki bıçaksız bir şekilde kesilmiş gibidir.” mealindeki hadis de gösterilmiştir.

26 Bu başlık, onuncu makâlenin alt başlığı olmasına rağmen on makâle

anlamındaki “Makâle-i ʿAşere” ibaresi ile başlamaktadır. Bunun sebebi belirlenememiştir.

Page 57: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 57

Daha sonra, yine kadılık mesleğinin zorluklarına dair görüş destek mahiyetinde, kadı Filibeli Vecdî (öl. H. 1008/ M. 1599 veya H. 1010/ M.1601)’nin kadı Edirneli Ubeydî (öl. H. 980/ M. 1572)’nin bir gazelini tahmîsine yer verilmiştir

Dördüncü başlık, 876-905. beyitleri kapsıyor.

Burada Avnî, hakkına razı olanların az olması hasebiyle kadıların mesleklerini icra ederken zorlanacaklarını, zan altında kalacaklarını, almadıkları hâlde bile rüşvetle suçlanacaklarını belirtiyor. Yine de onların adaletten ayrılmamalarını tavsiye ediyor. Çünkü hizmetin makbul olması için istikamet yeri “şer‘-i Resûl”dür. Malının bereketli olmasını isteyenin rüşvetten uzak durması gerektiğini belirttikten sonra, bu suçla ilgili olarak “Allah’ın Resulü (SAV), rüşveti verene, alana ve ona aracılık edene lanet etmiştir.” mealindeki hadisi hatırlatıyor.

Beşinci başlık altında 906-923. beyitler bulunuyor.

Burada adaletleriyle tanınan hatta Kadı Şüreyh mesabesindeki kadıların bile gerçek hâlinin farklı olabileceğine dair bir hikâye anlatıyor: Adaletiyle şöhret bulan bir kadı, kendisine ölüm yaklaştığında görev merkezinde yaşayan ve bir türlü engellenmeyen kefen soyucuyu minnetle davet eder. Ona, kefenin kıymetini benden peşin olarak al ve benim kabrimi açma, der. Kefen soyucu bunu kabul edince aralarında anlaşırlar. Nihayet kadı ölür. Kefen soyucu sözünde durmaz; kadı efendinin kabrini açar. Hâkimin ahiret suallerine cevap veremediğini, ateşler içinde azaba uğradığını hayretle görür ve “zamanın kadılarının şerrinden ve imtihan sırasındaki gerçek hâlinin ortaya çıkışından Allah’a sığınırım.” diyerek tövbe eder. Kadıların adili böyle azap görürse zaliminin hâli nasıl olur, der.

2.11. “Makâle-i İhdâ...”, “İ’tirâz-ı Mergûbe-i Makâle-[i] Sâbıka” , “Hikâyet-i Hazret-i Kâdî Beyzâvî...” , “Hikâyet-i Hazret-i İmâm-ı Ebû Hanîfe-i Kûfî”, “Hikâyet Tem・îl-i Cemîl..” şeklindeki beş başlığa sahip on birinci makâle, onuncu

Page 58: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 58

makâle ile birlikte bu mesnevînin ve konunun işlendiği bölümünün en çok alt başlığa sahip parçalarından birini oluşturuyor.

Burada kadı vekili olan naiplerin durumu ele alınıyor. Kadı Beyzâvî (öl. H. 685/ M. 1286) ile İmâm-ı A‘zâm Ebû Hanîfe (öl. H. 150/ M. 767)’nin şahsiyetleri üzerinde duruluyor ve onlarla ilgili bazı hadiseler anlatılıyor. Bir kısım kadılar çeşitli açılardan eleştiriliyor.

Birinci başlık altında 923-933. beyitler bulunuyor.

Naiplerin, kadıların rütbe bakımından altında oldukları belirtiliyor. Tesirlerinin bulunmadığı, esas yetkili kişinin “hâkim-i asl” diye tavsif edilen kadı efendi olduğuna temas ediliyor. Üsküblü kadı Vâlihî (öl. 1008/ M. 1599)’nin, kadıların miskin olsa da naibinin nüfuzlu olması gerektiğine dair bir matlaı aktarılıyor. Ona adı verilmeyen bir naibin, kadıların miskin olduğu yerde naibin de tesirsiz kalacağını vurgulayan cevabî mahiyetteki matlaına yer veriliyor.

İkinci başlık 934-940. beyitleri kapsıyor.

Naip yukarıda söylediklerinde haklı bulunuyor ve bütün işleri gören kimsenin kadı olduğu tekrarlanıyor. Güzel isim bırakmak isteniyorsa adaletli davranmanın, haram yememenin, tamahkâr olmamanın gerektiği tavsiye ediliyor.

Üçüncü başlık altında 941-963. beyitler yer alıyor.

Burada, Kadı Beyzâvî ile ilgili bir hadise anlatılıyor: Kadı Beyzâvî, şeyhinin ısrarı üzerine Kur’an tefsiri 27 yazar. Tefsiri beğenen şeyh, kitabı sultana sunacağını ve ondan ne murat edeceğini sorar. Kadı Beyzavî, şeyhine kadılıktan başka bir şey istemediği söyler. Şeyh, onun dileğini sultana iletince sultan iki kadılık görevini birleştirip ona verir ve o benden cehennemde mekân istemiş, der. Şeyh bunu Kadı Beyzavî’ye nakledince, o bu sözlerin tesiriyle kadılık hevesinden vazgeçer.28

27 Bu eser, bir îcâz harikası olarak görülen ve Beyzâvî’nin tefsirciliğini gösteren en önemli kaynak Envâru’l-Tenzîl olmalıdır (Yavuz, 1992: 100). 28 Bu olayla ilgili “...Şeyh Muhammed b. el-Kutahtaî’den (veya el-Kühcânî) kadılığa tayin için vezir nezdinde teşebbüste bulunmasını rica etmiş, o da

Page 59: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 59

Dördüncü başlık altında 964-986. beyitler bulunuyor.

Bu beyitlerde İmâm-ı A‘zâm Ebû Hanîfe söz konusu ediliyor, onun ilmî derinliği övülüyor. “Şâh-ı Bağdâd” dediği Halife Mansûr’un kadılık teklifini kabul etmediği, onun tarafından hapse atıldığı, hapishanede ruhunu teslim ettiği dile getiriliyor. Bu arada hapisten çıktıktan bir müddet sonra vefat ettiği rivayetine de yer veriliyor.29 İmâm-ı A‘zâm’ın gerektiğinde ölümü göze alıp kadı olmayarak kadıları irşat etmiş olduğu ifade ediliyor.

Dördüncü başlık altında 987-1022. beyitler yer alıyor.

Avnî, kendisi ve meslektaşlarının İmâm-ı A‘zâm’a tabi olacakları yerde zulme, zevke, mansıba, mala, meylettikleri eleştirisinde bulunuyor. Akıllı kimselerin bunlardan uzak durmalarını, uzleti tercih edip köşelerine çekilmelerini, kendilerine bir kâmil mürşit bulmalarını, mâsivâ (insanı Allah’tan uzaklaştıran herşey)yı gönülden silmelerini, öğütlüyor.

2.12. “Makâle-i İ・nâ ‘Aşer...” başlıklı on ikinci makâle, 1023-1116. beyitleri ihtiva etmektedir.

Bu makâlede Azîz Mahmûd Hüdâyî’den söz edilmektedir.

Avnî, tarîkat ilminin âlimi, hakîkat hazinesinin kâşifi, ledün ilminin vâkıfı, hadis ve tefsir ilminin nakledicisi, âbid, zâhid gibi birçok isim ve sıfatla andığı Azîz Mahmûd Hüdâyî’nin medhine kendisini ziyarete gelen vezire Beyzâvî’yi göstererek ‘şu yanındaki adam cehennemden seccade kadar bir yer talep etmektedir’ diyerek kadılığa iade edilmesini istemiş, vezir de şeyhin emrini derhal yerine getireceğini söylemiştir. Ancak Beyzâvî şeyhin sözlerinden etkilenerek talebinden vazgeçmiş ve tasavvuf yoluna girip kalan ömrünü Tebriz’de eser telif etmekle geçirmiştir.” Şeklinde de rivayet vardır (Yavuz, 1992: 100). 29 Bu hususlara bazı farklılıklarla şöyle yer verilmektedir: “...Halife Mansûr, Ebû Hanîfe’nin kendisine bağlılığını da denemek amacıyla yeni kurulan Bağdat şehrinin kadılığını ona teklif etmiştir. Bu teklifi kabul ettiğini ve görevinin çok kısa sürdüğünü söyleyenler varsa da daha sağlam rivayete göre kadılığı kabul etmemiş, bunun sonucu olarak Bağdat’ta hapse atılmış, işkence edilmiş ve dövülmüştür. Ebû Hanîfe, 150 yılının Şâban ayında (Eylül 767) Bağdat’ta vefat etti. Zehirlenerek öldürüldüğü ve hapisten cenazesinin çıktığı da söylenir... Ebû Hanîfe’nin hapisten çıktıktan bir süre sonra öldüğü şeklindeki rivayeti tercih etmek gerekir. ” (Uzunpostalcı, 1994: 133).

Page 60: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 60

yer vermektedir.30 Kâmil mürşid olarak gördüğü Hüdâyî’ye intisap etmenin icap ettiğini vurguluyor. Dünya mansıbını, çocukların helva zannettikleri zehre benzetiyor. Kısa olan ömrün süratle geçtiğini söyledikten sonra tûl-i emelden, mâsivâdan nefs-i emmâreden uzak durmayı öğütlüyor.

3. Ayet ve Hadisler Tuhfetü’l-Hükkâm’da, ayet ve hadisler, anlatılmak istenenlere

delil teşkil ettirilmek üzere hem nazmen hem de beyit aralarında lafzen iktibas edilir. Eserde tam veya nakıs olarak aktarılan ayetler ve hadisler, aşağıya anlamları ile birlikte alınmıştır:

3.1. Ayetler a. فيکون کن Bakara Sûresi 2/117; Âli İmrân Sûresi 3/47, 59;

En‘âm Sûresi 6/73, Nahl 16/40; Meryem Sûresi 19/35; Yâ-Sîn Sûresi 36/82; Mü’min (Gâfîr) Sûresi 40/68: “...ol (der ve o hemen) olur.”

Budur ol emr-i sa’âdet-makrûn Didi kevneyne hemân “kün fe-yekûn” (28)

b. و لقد کرمنا İsrâ Sûresi 17/70: “Gerçek şu ki biz âdem oğullarını üstün ve onurlu kıldık.”

Âdemüñ ‘izzet ü şânında Hudâ Buyurupdur “ve lekad kerremnâ” (30)

30 Burada Azîz Mahmûd Hüdâyî’ye yer verilmesinde onun kadılık yapmış olmasının da tesirinin olduğu düşünülebilir. Bu görevden ve bir müddet yaptığı müderislikten şikâyetini –âdeta Avnî’ye tercüman olurcasına- şöyle dile getirmiştir: İlâhî çün halâs etdin müderrislik kazâsından Visâlin lutf edip kurtar bizi varlık azâbından ... Müderrislik gam u derd ü belâdır Kazâ hod cânib-i Hak’dan kazâdır (Tezeren, 1987: 8; Ertan:2001, 23).

Page 61: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 61

c. فتدلی Necm Sûresi 53/8: “ Ve sonra yaklaşarak yanına geldi”, ,Necm Sûresi 53/9: “İki yay mesafesi kalıncaya kadar قاب قوسين او ادناhatta daha da yakınına.”

“Kâbe kavseyni ev ednâ”da Habîb Oldı kurb-ı “fetedellâ”ya karîb (89)

d. ک ھم اظالمونلئومن لم يحکم بما انزل هللا فاو Mâide Sûresi 5/45: “Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.”

Cem’ ola buncılayın mâl-ı habî・

Gûşuña girmeye âyât u hadî・ (662) Kâle’l-lâhü ta’âlâ ve tebârek “Ve men lem yahküm bi-mâ

enzela’l-lâhü fe-ülâ’ike hümü’z-zâlimûn”

Olmaduñ emr-i Hudâya münkâd N’eyler âyâ seni bu Hakk-ı ‘ibâd (663)

e. بغير حسابءان هللا يرزق من يشا Âli İmrân Sûresi, 3/37: “Allah dilediğine hesapsız rızık bağışlar”

Bâb-ı rızkuñ senüñ olmaz mesned Kulınuñ rızkına zâmin ol Ahad (827)

Kâle’l-lâhu’l-melikü’l-vehhâb “İnne’l-lâhe yerzüku men yeşâ’ü bi-gayri hisâb”

Rızk içün gam yime ey ehl-i kemâl Hırs ile olma mi・âl-i Deccâl (828)

f. کلوا واشربوا وال تسرفوا انه ال يحب المسرفين A‘râf Sûresi 7/31: “Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.”

Bil ki sevmez bu cihânda o Ganî Mâlını yok yire sarf eyleyeni (834)

Kâle’l-lâhü’l-mu’în “Külû ve’şrabû ve lâ-tüsrifû innehû lâ-yuhibbü’l-müsrifîn”

Page 62: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 62

Saña lâzım mı cihân içre varup Başuña halk-ı cihânı üşürüp (835)

3.2. Hadisler

a. هللاول رسصدق يلئ بنی اسراء امتی کانبياءقال عليه السالم علما “Allah’ın Resulü –selam üzerine olsun- buyurdu: “Ümmetimin âlimleri İsrail Oğulları’nın peygamberleri gibidir.” Allah’ın Resulü doğru söyledi.” 31 (Aclûnî, 1988: 64).

‘Ulemânuñ şerefine bu delîl Bu hadî・ ile olındı tebcîl (123)

Kâle ‘aleyhi’s-selâm “ ‘Ulemâ’ü ümmetî ke-enbiyâ’i Benî İsrâ’îl” sadaka Resûlu’llâh

Bilinür ‘ilm ile cehlüñ şerefi Nitekim dürr-i ‘Adenle harfi (124)

b. وبه افتخرالفقر فخری “Fakirlik iftiharımdır, ben onunla övünürüm.”32 (Aclûnî, 1988: 87).

Fahr idüp fakr ile ek・er ‘ulemâ Kıldılar devlet-i dünyâdan ibâ (125)

c. قال عليه السالم يشيب ابن ادم يشب فيه حصلتان الحرص و طول االمل

“Allah’ın Resulü –selam üzerine olsun- buyurdu: İnsanoğlu yaşlanır; ama onunla birlikte şu iki haslet genç kalır: hırs ve tükenmez arzu.” 33 (Wensincks, 1988: I/105.)

Bâr-ı mihnetle olur kâmeti ham Olayın diyü mülâzım her dem (577)

Kâle ‘aleyhi’s-selâm “Yeşîbü [ibnu] Âdem ve yeşibbü fîhî hasletânı el-hırsu ve tûlu’l-emeli”

Fakr u fâka cigerin hûn eyler 31 Bu hadis hakkında, İbn Hacer ve Zerkeşî “aslı yoktur” değerlendirilmesini yapmışlardır (Şevkânî, 1407: 286). 32 Bu hadisin kesin olarak uydurma olduğuna dair geniş bilgi için bk. (Uysal, 2001: 354). 33 Benzer metin için bk. (Ahmed bin Hanbel, 1992: 119)

Page 63: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 63

Gam u mihnet anı mahzûn eyler (578) d. ة ابی طالب کرم هللا وجھه انه قال رسو عليه السالم قضاروی عن علی ابن

امتی ثالثت اصناف قاضيان فی النار وقاضی فی الجنت صدق رسول هللا يعنی قاض قضی بالھوا فھو فی النار و قاض قضی الحق و ھو عالم فی الجنت نقل من جامع Hz. Ali (R.A)’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber“ الصغير(SAV) şöyle buyurdu: ‘Ümmetimin kadıları üç kısımdır. Bunlardan iki kısmı cehenneme, bir kısmı da cennete gidecektir.’ Allah’ın Resulü doğru söyledi. Yani heveslerine uyarak hükmeden cehennemde, meselelere vakıf olup da hakka göre hükmeden de cennettedir. Câmi‘u’s-Sağîr’den nakledildi.” (Aclûnî, 1988: 64).

Anı gûş itmek olur farz-ı ‘ayn Böyle buyurdı Resûlü’・-・akaleyn (672)

Ruviye an-’Alî ibni Ebî Tâlib kerrema’l-lâhü vechehü ennehü kâle Resûlu’llâh ‘aleyhi’s-selâm “Kuzâtü ümmetî ・elâ・etü esnâfin kadiyâni fi’n-nâri ve kâdin fi’l-cenneti” sadaka Resûlu’llâh ya’nî kâdin kadâ bi’l-hevâ fe-hüve fi’n-nâr ve kâdin kadâ’l-hakka ve hüve ‘âlimün fi’l-cenneti nukıle min-Câmi’u’s-Ṣagîr

Kimde kim var ise ‘adl ü insâf Yok yire eylemez ol lâf u güzâf (673)

Buradaki hadisin bazı kelimelerinin eksik olarak aktarıldığı

dikkati çekmektedir. Alındığı kaynak olarak gösterilen Câmi‘u’s-Sağîr’de bu metne rastlanamamıştır (Süyutî, 2006). Ancak bu hadis, alanında daha güvenilir olarak kabul edilen Sünen’de şu mealde geçmektedir: “Kadılar üç sınıftır: bir kısmı cennette, iki kısmı ise cehennemdedir. Cennette olan hakkı bilip ona göre hüküm verendir. Diğer iki kısımdan biri hakkı bilip verdiği hükümle zulmeden kimsedir ki cehennemdedir. Bir diğeri ise cehaletle insanlar arasında hüküm verendir ki o da cehennemdedir. ” (Ebû Dâvud, 1994: 288).

e. روی عن علی ابن طالب رضی هللا عنه انه قال قال رسول هللا صلی هللا عليه و Hz. Ali“ فکانما ذبح بغير سکين صدق رسول هللا ء من جعل علی القضاسلم

Page 64: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 64

(R.A)’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: ‘Kim hâkim tayin edilirse sanki bıçaksız bir şekilde kesilmiş gibidir.’ Allah’ın Resulü doğru söyledi.” (Aclûnî, 1988: 43)

Taleb-i mansıbı kılma tedbîr Kâdîlık oldı katı emr-i ‘asîr Esedu’l-lâh ‘Alîden mervî Nakl olındı bu hadî・-i nebevî (871, 872)

Rüviye ‘an-’Alî ibni Ebî Tâlib radıya’llâhü ‘anh ennehû kâle kâle Resûlu’llâh salla’l-lâhü ‘aleyhi ve sellem “Men cuile ‘ale’l-kazâ’i fekeennemâ zübiha bi-gayri sikkînin” sadaka Resûlu’llâh ‘aleyhi’s-selâm

Şu’arâdan iki eşrâf-ı kuzât Pend [ü] şi’r[i] niçe rengîn kelimât (873)

f. شی رضی هللا عنه انه قال لعن رسول هللا عليه السالم الراةعن ابی ھرير Ebû Hüreyre (R.A.)’den rivayet“ والمرتشی والرايش صدق رسول هللا edildiğine göre, Allah’ın Resulü (SAV), rüşveti verene, alana ve ona aracılık edene lanet etmiştir.” (Aclûnî, 1988: 43).

Bu hadî・ ile olup nakl-i sahîh Kıldı Peygâmber o kavli tasrîh (905)

‘An-Ebî Hüreyrete radıya’llâhu ‘anhü ennehû kâle: “La’ane Resûlu’llâh ‘aleyhi’s-selâm er-râşî ve’l-mürteşî ve’r-râ’iş” sadaka Resûlu’llâh”

Bir kefen soyucı şahs-ı bî-’âr Bu imiş kârı anuñ leyl ü nehâr (906)

g. ين و السبعين قال عليه السالم اکثر اعمار امتی بين الست “Ümmetimin çoğunluğunun ömrü, altmış ila yetmiş yıl arasında olacaktır”

Server-i ümmet [ü] hayru’l-bülegâ Bu hadî・inde buyurmış zîrâ (1092)

Page 65: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 65

Kâle ‘aleyhi’s-selâm “Ek・erü a’mâri ümmetî beyne’s-sittîne ve’s-seb’îne”

Yetmişe varmadılar ek・er-i nâs Ek・ere n’ola ekal olsa kıyâs (1093)

C. ŞEKİL ÖZELLİKLERİ

Tuhfetü’l-Hükkâm’da, yer yer beyitlerden sonra ayet ve hadislerin metnine ve bazı sözlere mensur olarak yer verilmiştir. Bu da esere hem manzum hem de mensur olma niteliğini vermiştir. Nitekim şair, eserinin nazım ve nesir karışık hâlde bulunduğuna da işaret etmiştir:

Nazm u inşâda bulurlarsa hatâ ‘Afv ide anı kibâr-ı ‘ulemâ (549) Nazm u ne・ri anuñ olup kem-yâb Çün beyâz olup ola ‘arz-ı rikâb (719)

Bu hususa da temas edildikten sonra eser vezin, kafiye, dil ve üslûp özellikleri bakımlarından şöyle ele alınabilir.

1. Vezin

Avnî’nin Tuhfetü’l-Hükkâm adlı mesnevîsi aruzun “Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün” kalıbı ile yazılmıştır. Bu kalıbın farklı bir özelliği ilk tefilesinin “Fâ’ilâtün”, son tefilesinin de “Fâ’lün” şeklini alabilmesi ile şairlere dört ayrı biçimde kullanma imkânı sağlamasıdır. Bu kalıp kısalığı ve kolaylığı sebebiyle uzun mesnevîlerde çok kullanılmıştır. Taşlıcalı Yahyâ (öl. 1582)’nın Gencîne-i Râz’ı, Hâkânî (öl. öl. 1606-7)’nin Hilye’si, Nev‘î-zâde Atâyî (öl. 1634-35)’nin Sohbetü’l-Ebkâr’ı, Nâbî (öl. 1712)’nin Hayriyye’si, Sünbül-zâde Vehbî (öl. 1809-10)’nin Lutfiyye’si; Enderunlu Vâsıf ( öl. 1809)’ın Hûbân-nâme, Zenân-nâme ve Defter-i Aşk mesnevîlerinde bu kalıp kullanılmıştır. Bu kalıpla az da olsa kasîde, gazel, şarkı yazılmıştır (İpekten, 1997: 233).

Page 66: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 66

Tuhfetü’l-Hükkâm’da azımsanamayacak kadar imale ile karşılaşmak mümkündür. Bunların bir kısmı ağırlığı az hissedilen ı, i, u, ü ünlüleri üzerinde; diğer bir kısmı da vezni ağırlaştıran a, e, o, ö ünlülerindedir. Hatta tabiî karşılanmayacak biçimde baş ve orta hecelerde de vardır. 34 Aşağıda bu hususlara örnek teşkil eden beyitlerdeki hecelerin altı çizilmiştir:

Mü’min olana yiter pend-i kavî Nass-ı Kur’ân u hadî・-i nebevî (10) Sâlik olan kişiler ol râha Buldılar togru yolı Allâha (12) ‘Abd-i fermânı Kırım hânıdur Cân u dilden kulı kurbânıdur (147) Şehd-i ‘irfânumı görüp her kes Üşdiler başuma mânend-i meges (317) Gâh İstanbula geh ser-dâra Tâkatüm kalmadı vara vara (473) Kangı birin diyeyüm mihnet çok Şerh ü tahrîre anı hâcet yok (496) Cümle ahvâli gören kâdîdur Her kes anuñ sözine râzîdur (935)

Birkaç örnekle sınırlı olsa da makbul sayılmayacak bir biçimde Arapça ve Farsça kelimelerin kısa hecelerinde bile imâle yapıldığı görülmektedir.35

İki def’a şeh-i ferhunde-nazar Kıldı Rûm iline kâdî-’asker (179)

34 Burada, imale hususunda ortaya konulan “ Dehhânî, Ahmedî, Ahmed Paşa, Necâtî, Fuzûlî, Bâkî, Nâ’ilî, Neşâtî ve Nedîm gibi şairlerin asırlarca hata işlediklerini sanmak, Türk Divan Şiiri’ni kendi doğuş ve yükseliş estetiği içinde tanımak ve anlamaktan uzak kalmaktır. Kısaca, Divan Şiiri’nde ve onun estetiğinde imâle hatta zihaf, her zaman hata değildir... Klasik estetiğe Türkçe kelimelerde de uymaktan başka birşey değildir.” (Banarlı, 1983: I/158), “ ...Türkçe kelimelerin baş ve orta hecelerindeki uzatmaların, tabiî olduğunu iddia etmek ne kadar mümkün değilse, bu tasarrufu bütünüyle aruz hatası saymak, hele buna göre şairlerin başarısını ölçmeye kalkmak da o derece yanlıştır ” (Şafak, 2003: 32) şeklindeki görüşlere yer verilebilir. 35 Burada sadece Arapça ve Farsça kelimelerin hecelerinde bulunan imalelere dikkat çekilmiştir. Türkçe kelime ve eklerde yer alanlar gösterilmemiştir.

Page 67: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 67

Merhamet kılmadı hâlüm bildi Tezkireciye havâle kıldı (398) Geldi tezkireci oldı çeşmi Ṣûret ugrusı o Tañrı hışmı (413) Gösterür çünki kazâya o rızâ Medresedür yolı anuñ ya kazâ (582) Turma kasr-ı suhana ur bünyâd Tâ güşâde ola ebvâb-ı murâd (1026)

Mesnevîde zihafa daha az rastlanmaktadır. Aşağıdaki beyitlerde görüleceği üzere, zihafla kısa okunan Arapça ve Farsça kelimelerdeki hecelerinin çoğunun bugün kısa olarak telaffuz edildiği ve kulağı rahatsız etmediği söylenebilir. Yalnız bu beyitlerde geçen “dünyâ” kelimesinin ikinci hecesinin, bugün de uzun olarak söylendiği ve kısa okunmasının kulağı tırmaladığı belirtilmelidir:

Ne sa’âdet bu ki ‘âlim olasın ‘Adl ile kâdî vü hâkim olasın (16) Sâbıkâ gerçi kebîr-i vüzerâ Ya’nî merhûm Muhammed Paşa (217) Ya’nî ol Bâkî Efendi merhûm ‘İlm ü ‘irfânda nazîri ma’dûm (343) Var durur dünyâda çok â・ârı Lîk meşhûr olan eş’ârı (348) Ṣıhhat ü devlet ise bir ândur Menzilüñ vâdî-i hâmûşândur (1103)

Birçok beyitte, iç ahengi sağlayacak biçimde med yapılmıştır:

Medh iderken anı Hâlik bi’z-zât Hîç mahlûka düşer mi kelimât (94) Fârig ol gel bu hevesden ‘Avnî Medhden zâtı anuñ müstagnî (199) Bu hakîre olup anlar meyyâl Hâkden ref’ ideler sâye-mi・âl (335)

Birkaç kelimede kusur sayılan medd-i nun görülmektedir: Bir yañadan irişüp vakt-i şitâ

Page 68: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 68

Hadden efzûn olur anda belâ (461) Sen Süleymân-sıfat ben mûram İşbu ma’nâya ‘aceb mesrûram (724) Degül insân hatâdan hâlî Añma dilde elem ü eşgâli (1164)

Pek az Türkçe kelimede de med yapılmıştır: Anuñ ednâ kulı begler begidür Baylar hep kapusında segidür (145) Az ‘ömrümde çeküp derd-i ke・îr Tâli’üm kıldı beni hvâr u hakîr (212)

Mesnevinin pek çok beytinde, aruz geleneğine uygun olmayan vasl-ı ayndan uzak durulmamıştır:

Kılma ‘Avnî kuluñ ‘âlemde melûl Eyle hep hayr du’âsın makbûl (55) Size bu hasleti virmişdür Hak Kadrüñ ‘âlî ola göñlüñ alçak (192) ‘Avniyâ niçeye dek tûl-i emel Kendü haddüñ bil ‘abe・ söyleme gel (279) Şehlerüñ olur ‘atâsı mebzûl Kimse olmaz der-i ‘adlinde melûl (727)

Ayrıca bitiş bölümündeki “Târîh-i İhtitâm-ı Kitâb-ı Tuhfetü’l-Hükkâm” başlıklı, 12 beyitli nazımda “Fe’ilâtün Mef’âilün Fe’ilün” kalıbı kullanılmıştır. İktibas edilen şiirlerin de vezni farklıdır: Yedi bendlik tahmîs (Filibeli Vecdî’nin olup 875. beyitten sonra yer almakta), “Mef’ûlü Fâ’ilâtü Mefâ’îlü Fâ’ilün”; iki matla beyti (biri Üsküblü Vâlihî’nin biri de muhtemelen bir naibinin Vâlihî’ye cevabı olup 933. beyitten sonra yer almakta), “Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün” kalıplarıyla yazılmıştır.

Netice itibariyle, Avnî eserinde dört ayrı biçimde kullanma imkânı olan, kısalığı ve kolaylığı sebebiyle mesnevîlerde tercih edilen “Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün” kalıbını kullanmıştır. Makbul sayılabilecek ve sayılmayacak imale ve zihaflar yapmıştır. Arapça kelimelerde iç ahengi temin eden medlerin yanında birkaç örnekte de olsa medd-i nundan ve Türkçe kelimelerde medden

Page 69: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 69

kaçınmamıştır. Birçok beyitte aruz kusuru sayılan başında ayın harfi bulunan kelimelerde ulama da yapmıştır.

2. Kafiye ve Redif

Tuhfetü’l-Hükkâm’da kafiyelerin kullanımı hususu, genellikle klasik şiirin kafiye anlayışına uygundur. Kafiye yapılan kelimelerin oranları Arapça için % 80, Farsça için % 10, Türkçe için ise %10 dolayındadır. Bu da klasik şiirde “kafiye yapılan kelimeler daha çok Arapça ve Farsçadır.” (Saraç, 2007: 275) tespitine uymaktadır. Eserde aynı türden ve dilden kelimelerin kafiye yapılması kuralına her zaman uyulmaz. İsim ile ismin, fiil ile fiilin; Türkçe kelimelerle Türkçe kelimelerin, Arapça kelimelerle Arapça kelimelerin, Farsça kelimelerle Farsça kelimelerin aralarında kafiyelendirilmeleri her zaman söz konusu değildir. Göz için kafiye anlayışına 36 bazen riayet edilmeyip kulak için kafiye anlayışı doğrultusunda kafiye yapılır.

Eserde dikkati çeken bazı kafiye özelliklerine şu örnekler verilebilir:

Türkçe isimlerle yapılmış kafiyeler: Hâdim-i şer’-i şerîf olsa kişi İstikâmetde anuñ dâ’im işi (896) Ger mü’ellif kıla te’lîfi büyük Dâ’imâ ellere olur bir yük (1125)

Türkçe fiillerle yapılmış kafiyeler: Ṣakalı yog iken anuñ agarur Dahi ol kendüsini tâze sanur (576) Ehl-i dillerde me・eldür añılur Kim ki çok söyler ise çok yañılur (1123)

Türkçe isim ve fiillerle yapılmış kafiyeler: Fukarâdan olanı bir bir say

36 Klasik şiirde göz için kafiye anlayışının yanlış olduğunu gösteren bir husus için bk. (Saraç, 2007: 275)

Page 70: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 70

Mansıbında turamaz bir iki ay (804) Yüri bir mürşid-i kâmil ara bul Hidmetin eyleyüp ol cân ile kul (1010)

Türkçe ve Farsça kelimelerle yapılmış kafiyeler: Anuñ ednâ kulı begler begidür Baylar hep kapusında segidür (145) ‘Âleme sen niye geldügüñi bil Arayup bul yüri bir ehl-i dil (1009)

Türkçe ve Arapça kelimelerle yapılmış kafiyeler: Emr-i ma’rûf ile hem ‘âmil ola Nehy-i münkerden ide cümle ibâ (9) Kullanup ben kulını yanında Ya’nî kâtib ide dîvânında (225)

Farsça kelimelerle yapılmış kafiyeler: ‘Azl ile ‘âlem olup başuma teng Tâli’-i nahs ile eylerdüm ceng (478) Andadur ‘akl ile fikrüm her gâh ‘Acebâ kimse aña buldı mı râh (862)

Arapça kelimelerle yapılmış kafiyeler: Eyledüñ çün beni hem-nâm-ı Resûl Nâ-murâd eyleyüben itme melûl (48) Ben idüp ehl-i mezâka taklîd Muhtasar kıldum anuñ nazmı müfîd (1126)

Arapça ve Farsça kelimelerle yapılmış kafiyeler: Yañılup kej giden ol yola müdâm Oldılar iki cihânda bed-nâm (13) Olmış ol halk-ı vilâyet ‘âciz Anı men’ idememişler hergiz (908)

Kulak kafiyesi örnekleri birkaç beyitte de olsa vardır. Aşağıdaki örneklerde ze ve zel harfleriyle kafiye yapılmıştır:

Rişveti virmek olur mı câ’iz Râşînüñ hükmi degülken nâfiz (903) Az ni’met olur elbette lezîz

Page 71: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 71

İmtilâ eyler anuñ çogı ‘azîz (1122) Eyledüm ‘ucb u riyâdan perhîz Suhanum anuñ içün hûb u lezîz (1132)

Bazen iki kafiyesi bulunan (zü-kafiyeteyn) beyitlere de

rastlanmaktadır: Hamd-i bî-had o Hudâ-yı ezele Şükr-i bî-’add ni’am-ı Lem-yezele (25) Kangı birin diyeyüm mihnet çok Şerh ü tahrîre anı hâcet yok (496)

Aşağıdaki beyitte de cinaslı kafiye var gibi görünüyorsa da anlamca ve sesçe aynı olan “bahâne” kelimesinin redif olabileceği düşünülebilir:

Şâhlar lutfa bahâne ister Lutf-ı şâha ne bahâne ister (725)

Eserde redif kullanma oranı % 20 civarındadır. Bunların da yaklaşık olarak % 55’i ek, % 45’i kelime hâlindedir. Kelime hâlindeki redifler çoğunlukla Türkçedir. Bunların da çoğu yardımcı fillerin çekimli şekillerinden oluşmaktadır. Kullanım sıklığı bakımından da yardımcı fiiller diğer kelimelerden daha çoktur.

Kelime hâlinde kullanılan redifler şunlardır: altında, ancak, anda, añlar, bize, bu mıdur, çok, döne, eyle, eyler, eyleyeler, geçer, gerek, hakkı, içün, ide, idegör, ideler, idemez, iden, ider, idüm, idüp, iken, isem, ister, itdi, itdüm, itme, itsün, kaldum, kıl, kıldı, kıldum, kılduñ, kılmış, kılsam, kimdür, koyup, niçe bir, niçeler, ol (emir), ola, ola ol, olam, olamaz, olana, olasın, oldı, oldum, oldur, olıgör, olıñuz, olma, olmaz, olmış, olsun, olup, olur, söyle, sultânı, var, yeg.

3. Dil ve Üslûp

Tuhfetü’l-Hükkâm’da şairin kendi hâlini arz etmesi, başından geçenleri anlatması ve mesaj vermek istemesi söz konusu olduğundan genellikle çok ağır bir dil kullanılmamış; tam olarak sade olmasa da ona yakın bir dil tercih edilmiştir. Yer yer iki kelimeden meydana gelen Farsça tamlamalara rastlansa da Arapça

Page 72: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 72

ve Farsça kurallara göre yapılmış zincirleme tamlamalardan genellikle uzak durulmuştur:

Bakmadı ol dahi aslâ yüzüme İ’tibâr itmedi ya’nî sözüme (412) ‘Arz-ı hâl itmege ikdâm idesin Hasb-i hâlüñ varup i’lâm idesin (627)

‘Avn-i Hakdan dile maksûduñı hep Şâhdur gerçi ki zâhirde sebeb (738)

Bazen oldukça duru Türkçe ile yazılmış beyitler de göze çarpmaktadır:

Yañılup kendüme çok iş itdüm Çünki merhûm yanından gitdüm (373) Vara gele usanup kapusına Tura tura yorılup tapusına (624) Ṣakalı yog iken anuñ agarur Dahi ol kendüsini tâze sanur (576)

Başlıklarda çoğunlukla ağır bir dil ve münşiyâne üslûp dikkati çeker bk. (Tertibi).

Şair konuya uygun bulduğu ayetleri, hadisleri ve Arapça sözleri bazen beyitlerde nazmen bazen de beyitlerin arasında lafzen iktibas eder bk. (Ayet ve Hadisler).

Tuhfetü’l-Hükkâm’da az da olsa arkaik Türkçe kelimeler ve ekler kullanılmıştır. Bunların yer aldıkları beyitler şunlardır:

artuk: Başka, gayrı; fazla, ziyade (734) birle: İle (292), (809), (860), (876) buncılayın: Bunun gibi, böyle (185), (662), (1118) dükeli: Hep, hepsi, bütün (86), (235) eydürmek: Çevirmek, döndürmek (776) genez: Kolay (249) irgürmek: Ulaştırmak, eriştirmek (1116) kaçan: Ne zaman, ne zaman ki (382), (951), kangı: Hangi (602) katı: Çok (557), (816), (871), (881),

Page 73: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 73

kopmak: Ayağa kalkmak, haşrolmak (860) tapu: Huzur, makam (624) üşmek: Üşüşmek (317) -gıl, -gil: olmagıl (937) -ısar, -iser: gelmeyiser (353), olısar (518), geliser (633) madın, -medin, -m: bilmedin (292), (826) -uban, -üben: idüben (1064)

Dikkati çekecek derecede çok olmasa da anlatımda deyimlerden, atasözlerinden ve kelam-ı kibar denilecek ibarelerden yararlanılmıştır.

Mesnevîde tespit edilebilen deyimler ve geçtikleri beyitlerin numaraları şunlardır:

aklı gitmek (1150) alçak gönüllü olmak (192) aklını başına devşirmek (1108) bahtı açılmamak (403) başına bela gelmek (513), (633) baştan aşmak (462) baştan ayağa (901) bir avuç (29), (454) boğazını beslemek 467) borca (deyne) girmek (390), (634) canına kâr etmek (794) canından usanmak (612) ciğeri dağlanmak (cigerin hûn eylemek ?) (578) derde düşmek (691) cihân başına dar (teng) olmak (502) el çekmek (820) el uzunluğu (1167) emek çekmek (230), (408), (622), (830) fırsatı fevt etmemek (eylememek) (916) görmezden gelmek (iğmâz-ı ayn) (928) gözünü açmak (1088) haddini (haddin, haddüni) bilmek (279), (536) imana gelmek (79) kendini (kendüni) bilmek (602)

Page 74: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 74

kul kurban olmak (1062), (1077) suret uğrusu (?) (423) takati kalmamak (473) Tanrı hışmı (?) (413) yele yalamak (?) (425) yok yere (834) yüzüne bakmamak (399), (412) yüz göstermek ( 560) yüz sürmek (168), (252), (276), (308), (1046), yüzü kara (siyâh) olmak yüzü ak olmak (1185) yüz tutmak (600) yüz vurmak (urmak) (272), (1112) yüzüne bakmamak (412), (1114)

Tespit edilebilen atasözlerinin bulunduğu beyitler de aşağıdadır.

Elçiye zeval olmaz: Sözüme vâkıf olur ehl-i kemâl Bu me・eldür ki yok elçiye zevâl (544)

Kurunun yanında yaş da yanar: Oldı rûşen bu me・el ehl-i dile Ki yanar yaş kurı yanınca bile (682)

Çok söyleyen çok yanılır: Ehl-i dillerde me・eldür añılur Kim ki çok söyler ise çok yañılur (1123)

Bostancıya tarhun satmak: Kıymeti çokdur bu hamâkat el-hak 37 Ya’nî bostancıya tarhun satmak (1147)

Kaza erdikte kişi âmâ olur38: Bu me・eldür ki dimişler ‘ukalâ Kişi a’mâ olur irdükde kazâ (584)

37 Mısra vezne uymamaktadır. 38 “Kaza görünerek gelmez” veya “Kaza gelince us pusar” atasözlerinin değişik bir biçimi olmalıdır.

Page 75: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 75

Şu sözleri de kelam-ı kibar olarak kabul etmek mümkündür: Ehl-i diller bu sözi söylerler Ka’r-ı deryâda dürer cîfe zeber (559) Anı iz’ân idemez her ahmak Fukarâ kalbi durur Ka’be-i Hak (605)

Eserde, yeni bir konuya başlarken, nasihat edilirken konuşma üslubu, dikkati çeken hususlardandır. Bunların çoğunda ikinci şahsa hitap edilir:

Söyle ey tûtî-i şîrîn-kelimât Böyle bîhûde geçürme evkât (164) Cûş idüp ey dil-i bî-sabr u karâr Hâlüñi söyle yine bir mikdâr (207) Söyle ey ‘ârif-i pâkîze-edâ Turma kıl yine ser-âgâz-ı ・enâ (301) Söyle ey ‘ârif-i pâkîze-kelâm Eyle tavsîf-i mevâlî-i ‘ızâm (148) Lutf idüp pendümi diñleñ ihvân K’olasuz mazhar-ı lutf-ı Rahmân (840) İster iseñ bu makâlâta delîl Diñle bir nâdire tem・îl-i cemîl (940) ‘Akluñı başuña devşür yâ hû Başuña gelse gerek bir gün bu (1108)

Şair bazı insanlardan şikâyet ederken, onları eleştirirken bile bayağılığa düşmez; müstehcen ve kaba sayılabilecek kelimeleri ve deyimleri kullanmaz. Bununla birlikte öfkesini ifade ederken biraz aşırılığa kaçtığı beyitlerden birkaçı şunlardır:

Geldi tezkireci oldı çeşmi Ṣûret ugrusı o Tañrı hışmı Rişvete meyl idüp ol gayretsüz Virmedi mansıbı hîç rişvetsüz (413, 414)

Görüldüğü üzere rüşvet almadan mansıbı vermeyen, kendisini çok zor durumlara düşüren tezkireciyi hicvederken bile seviyeyi düşürmemiştir.

Page 76: Avni, Tuhfetul Hukkampdf
Page 77: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

III. BÖLÜM

Page 78: Avni, Tuhfetul Hukkampdf
Page 79: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

METİN

A. ESERİN NÜSHASI Araştırmalarımız sonucunda Tuhfetü’l-Hükkâm’ın bir yazma

nüshasını tespit etmiş bulunmaktayız. Bu nüsha Süleymaniye Kütüphanesi Hasan Hüsnü Paşa bölümündedir.

Bu nüshanın tavsifini şöyle yapabiliriz:

Süleymaniye Kütüphanesi Hasan Hüsnü Paşa Bölümü, Nu.: 1040/I. (Kısaltması:S).

41 varak, 1197 beyit, 195x110 (145x60) mm, çift sütun, çoğunlukla 17 satır (bazı satırlar farklı sayıda: 18b, 32a, 18 satır; 33b, 13 satır; 34a, 9 satır; 34b 16 satır), ta‘lik yazı, istinsah tarihi kaydı yok, müstensih belirtilmemiş, başlıklar kırmızı; fligranlı, krem renkli, âhârlı kâğıt; sırtı meşin, kapakları mukavva cilt içindedir.

Eserin ilk ve son beyitleri şunlardır: İftitâh-ı suhan-ı ehl-i kemâl Nâm-ı a’lâ-yı Hudâ-yı müte’âl

Bu kitâbuñ tamâmına hâtif Târîhin didi “Tuhfetü’l-Hükkâm”

B. METNİN HAZIRLANMASINA DAİR AÇIKLAMALAR

1. Tuhfetü’l-Hükkâm’ın transkripsiyonlu metni, Süleymaniye Kütüphanesi Hasan Hüsnü Paşa Bölümü, Nu.: 1040/I’de bulunan yazma nüshasından yola çıkılarak hazırlanmıştır. Bu nüshanın kısaltması da “S” harfi ile gösterilmiştir.

2. İlmî çalışmalarda kabul gören transkripsiyon işaretleri kullanılmıştır. Vâv-ı ma‘dûleler hvâb, ebced-hvân, hvâce-zâde kelimelerinde olduğu üzere üst simge olarak yazılmıştır.

Page 80: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 80

3. Her beyte numara verilmiştir. Ancak iktibas edilen ve farklı kalıplarla yazılmış yedi bendlik tahmîs (Filibeli Vecdî’nin olup 875. beyitten sonra yer almakta) ile iki matla beyti (biri Üsküblü Vâlihî’nin biri de muhtemelen bir naibinin Vâlihî’ye cevabı olup 933. beyitten sonra yer almakta) numaralandırılmamıştır.

4. Varak numaraları metnin başında ve sol tarafında verilmiştir.

5. Okunuşunda tereddüt edilen kelimelerin karşısına (?) yazılmıştır. Anlam veya vezin düşünülerek metne eklenen harf ve kelimeler [ ] işareti içerisinde gösterilmiştir. Aynı düşüncelerle yazma nüshada olduğu hâlde bazı kelimeler metinden çıkarılıp yerine uygun bulunanlar konmuştur. Metne alınanlardan sonra yazma nüshada bulunduğu hâlde metne alınmayanlar, dipnotta gösterilmiştir.

6. Metinde iktibas edilen Arapça ibareler “ ” işaretleri içerisine alınmış ve bunların anlamları da dipnotta verilmiştir.

7. Hadis iktibaslarında yazmada kısaltılarak yazılan ayın ve mîm ‘Aleyhi’s-Selâm (22b, 30b, 37a); re, dâd ve he, Radıya’llâhü ‘Anh (29a, 30b); , sâd, lâm, ayın ve mîm Ṣalla’l-lâhü ‘Aleyhi ve Sellem (29a) olarak açıkça yazılmıştır.

8. Vezne uymayan mısralara, bir düzeltmede bulunulamayınca dipnotlarda “Mısra vezne uymamaktadır.” şeklinde işaret edilmiştir.

9. Nüshada çoğunlukla hemze ve ye harfleriyle birlikte istinsah edilen câ’iz, nâ’ib, mâ’il, dâ’imâ gibi kelimeler hemzeli şekilleriyle yazılmıştır.

11. Yazma nüshada müstensihten kaynaklanan ve devamlı tekrarlanan harf yazımı hatalarına, anlam değişmediği takdirde dipnotlarda temas edilmemiştir. Bu tür hatalar da genellikle hâ ile hı, ze ile zel arasında yapılmıştır.

Page 81: Avni, Tuhfetul Hukkampdf
Page 82: Avni, Tuhfetul Hukkampdf
Page 83: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

C. TRANSKRİPSİYONLU METİN TUHFETÜ’L-HÜKKÂM Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün

1b 1 İftitâh-ı suhan-ı ehl-i kemâl Nâm-ı a’lâ-yı Hudâ-yı müte’âl

2 Hâlik u Rezzâk u Rahmân u Rahîm

Kâdir ü Nâsır u ‘Allâm u ‘Alîm

3 Hâlik-ı ‘âlem olan Hak oldur ‘Âleme Hâkim-i mutlak oldur

4 Hâlikuñ zikr-i cemîli her ân

Kimde kim dâ’im ola vird-i lisân

5 Olup ol mazhar-ı lutf-ı Bârî Hatm olur hayr ile cümle kârı

6 Her sözüñ evvelidür nâm-ı Hudâ

Zikr-i Hak dilde gerek subh u mesâ

7 Reh-nümâ olmag içün hûb u latîf Bize Hak kıldı ‘atâ şer’-i şerîf

8 Kula oldur gice gündüz lâzım

Hidmetinde ola dâ’im kâ’im

9 Emr-i ma’rûf ile hem ‘âmil ola Nehy-i münkerden ide cümle ibâ

Page 84: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 84

10 Mü’min olana yiter pend-i kavî Nass-ı Kur’ân u hadî・-i nebevî

11 Ümmet-i Ahmed iseñ kılma ‘inâd

Yüri ol şer’e mutî’ u münkâd

12 Sâlik olan kişiler ol râha Buldılar togru yolı Allâha

13 Yañılup kej giden ol yola müdâm

Oldılar iki cihânda bed-nâm

14 Sâlik-i râh-ı şerî’at olıgör Vâsıl-ı bahr-i hakîkat olıgör

2a 15 Hâssa-i şer’e idenler hidmet

Buldılar iki cihânda ‘izzet

16 Ne sa’âdet bu ki ‘âlim olasın ‘Adl ile kâdî vü hâkim olasın

17 Gözedüp kavl-i Resûl ü Mevlâ

Eyleyüp şer’-i şerîfi icrâ

18 Bî-sebeb ol tama’-ı hâmı koyup Cem’-i mâl itmege ikdâm[ı] koyup

19 Rızk-ı maksûmuña kâni’ olasın

Zâlimüñ zulmine mâni’ olasın

20 İki ‘âlemde seni Hazret-i Hak Bahr-i lutfına ider müstagrak

Page 85: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 85

21 Efdal-i tâ’at-i Rabbü’l-’izzet ‘Adl ile şer’e olupdur hidmet

22 Er iseñ ‘adl ile bir nâm eyle

Müstakîm olmaga ikdâm eyle

23 Dâ’imâ ‘ilm ile ‘âmil olıgör ‘Adl ü dâd itmege mâ’il olıgör

24 Rahmet aña ki ‘adâletle gide

Nâmını haşre degin zinde ide Âgâz-ı Kelâm-ı Hamdele-i Sa’âdet-Peyâm ve Bast-ı Mukaddemât-ı Mehâmid-i Magfiret-Encâm

25 Hamd-i bî-had o Hudâ-yı ezele Şükr-i bî-’add ni’am-ı Lem-yezele

26 Ol ki halk eyledi bu nüh felegi

Pür idüp ins ile cinn ü melegi

27 Yog iken ‘âlemi ol var itdi Kudret ü hikmetin izhâr itdi

28 Budur ol emr-i sa’âdet-makrûn

Didi kevneyne hemân “kün fe-yekûn”39

29 Bir avuç balçuga kıldukda nazar Oldı anda suver-i nev’-i beşer

39 “...ol (der ve o hemen) olur.” Bakara Sûresi 2/117; Âli İmrân Sûresi 3/47, 59; En‘âm Sûresi 6/73, Nahl Sûresi 16/40; Meryem Sûresi 19/35; Yâ-Sîn Sûresi 36/82; Mü’min (Gâfîr) Sûresi 40/68.

Page 86: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 86

30 Âdemüñ ‘izzet ü şânında Hudâ

Buyurupdur “ve lekad kerremnâ”40

2b 31 Çünki Hak Âdeme tekrîm itdi Kendü esmâsını ta’lîm itdi

32 Âdeme oldı melâ’ik mescûd

Kıldı şeytân[ı] ‘inâdı merdûd

33 Vahdeti ke・rete bâ’i・ oldı Yir yüzi nev’-i beşerle toldı

34 Enbiyâ geldiler olmaga delîl

Kıldılar ni’meti gufrân-ı sebîl

35 Kimine bâ’i・-i rahmet oldı Kiminüñ kârı şekâvet oldı

36 Hâlik-ı41 ‘âlem odur hikmeti çok

Râzık-ı ‘âlem odur ni’meti çok

37 Ne durur hikmet-i Rabbü’l-müte’âl Müte’âkıb bu cemâl ü bu celâl

38 Ugradur derde dil-i Eyyûbı

Gam-ı hecre düşürür Ya’kûbı

39 Kimini ‘âşık-ı dîdâr eyler Kimini derde giriftâr eyler

40 “Gerçek şu ki biz âdem oğullarını üstün ve onurlu kıldık.” İsrâ Sûresi 17/70. 41 36a Ḫâliḳ-ı: Ḫâliḳı S.

Page 87: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 87

40 Kudret ü hikmeti çok Kâdir-i pâk İremez künhine ‘akl ü idrâk

41 İder ednâ kulını şâh-ı cihân

Halk-ı dünyâya olur hükmi revân

42 Lutf ider bir kulına taht ile tâc Bir kulın habbeye eyler muhtâc

43 Kiminüñ câmesi dîbâ vü harîr

Kimi bulmaz geye bir köhne hasîr

44 Bu ne hikmet bu ne kudret ‘acebâ Bir gedây[ı] şeh ider şâhı gedâ

45 Gerçi kim lutf ile kahrı mevcûd

Her kişi hâline râzî hoşnûd Münâcât u ‘Arz-ı Hâcât Be-Cenâb-ı Hazret-i Refî’i’d-Derecât

46 Yâ İlâhî o Habîbüñ hakkı Cümle derdlüye tabîbüñ hakkı

3a 47 Cümle ahvâlüme ‘ârif sensin Zâhir ü bâtınuma vâkıfsın

48 Eyledüñ çün beni hem-nâm-ı Resûl

Nâ-murâd eyleyüben itme melûl

49 Enbiyânuñ şeref ü ‘izzetiçün Evliyânuñ kerem ü rütbetiçün

50 Yâ Rab ol ism-i Kerîmüñ hakkı

Rif’at-i ‘arş-ı ‘azîmüñ hakkı

Page 88: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 88

51 Vuslat-ı Âdem ü Havvâ hakkı ‘İzzet-i kurb-ı Mesîhâ hakkı

52 Yûsufa vuslatıçün Ya’kûbuñ

Mihnete sabrıçün Eyyûbuñ

53 Şeref-i Hazret-i Mûsâ hakkı Tûrdaki nûr-ı tecellâ hakkı

54 Enbiyâ hâtemi Ahmed hakkı Yâ Rab ol nûr-ı Muhammed hakkı

55 Kılma ‘Avnî kuluñ ‘âlemde melûl

Eyle hep hayr du’âsın makbûl

56 Cümle maksûdını hâsıl eyle Rahmetüñ bahrine vâsıl eyle

Der-Na’t-i Cemîl-i Hazret-i Risâlet-Meâb ü Nübüvvet-Nisâb ve Menâkıb-ı Latîfe-i Bî-Hisâb Ṣalavâtu’l-lâhi ‘aleyhi ve ‘Alâ Cemî’i’l-Ashâb

57 Ba’de hamd-i ni’am-ı lutf-ı Hudâ Kılalum na’t-ı şeh-i her dü serâ

58 A’zam u ekrem-i şâhân-ı rüsül

Enbiyâ hâtem[i] hâdî-i sübül

59 Efdal ü eşref-i nesl-i Âdem A’lem ü ekmel-i halk-ı ‘âlem

60 Mebde’-i her dü cihân asl u usûl

Hazret-i Ahmed ü Mahmûd u Resûl

Page 89: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 89

61 Ümmetinden ola ol şâha müdâm

Rûh-ı pâkine tahiyyât u selâm

3b 62 Şerefine dü cihân nüh eflâk Halk olındı didi ol Kâdir-i pâk

63 Geldi ‘izzetle cihâna ol nûr

Oldı halka sebeb-i zevk u sürûr

64 Çihl sâl eyledi çün sabr-ı cemîl Geldi Hakdan aña bir gün Cibrîl

65 Didi lutf ile kılup ‘izzet-i nâm

Yâ Muhammed saña Hak kıldı selâm

66 Halkı var da’vet-i İslâm eyle Hak Resûl olduguñ i’lâm eyle

67 Gûş idüp anı Resûlü’・-・akaleyn

Oldı envâr-ı nübüvvet ile zeyn

68 Cebre’îl’üñ haberi virdi sürûr Kıldı ol hidmete sarf-ı makdûr

69 Hânedânına kılup anı beyân

‘Arza kıldı aña evvel îmân

70 Dahi Bû Bekr ü ‘Ömer ‘O・mâna Hazret-i Haydara hep ihvâna

71 Kıldı İslâm ile ‘arz-ı ikbâl

Geldi îmâna işiden f’il-hâl

Page 90: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 90

72 Çâr yârı gelicek İslâma Hep salâ eyledi hâss u ‘âmma

73 Her kese ‘arza-i İslâm itdi

Hâlikuñ birligin i’lâm itdi

74 İşiden geldi müselmân oldı Mazhar-ı rahmet-i Rahmân oldı

75 Çün ‘inâd itdi Ebû Cehl-i la’în

‘Âkıbet gitdi cahîme bî-dîn

76 Aña tib’iyyet idüp çün küffâr Kıldılar Hakkı Resûli inkâr

77 Mu’cizât istedi niçe ahmak

Bir işâret ile mâh oldı dü şak

78 Söyledi bunca cemâdât u tuyûr Böyle çok mu’cizeler kıldı zuhûr

4a 79 Gördiler gelmediler îmâna

İ’timâd itmediler Kur’âna

80 Kıldılar küfr ü ‘inâda ısrâr Oldılar cümle muhalled fi’n-nâr

81 Eyledi anları şeytân igvâ

La’netu’llâhi ‘Aleyhim ebedâ Ahvâl-i Mi’râc-ı Sa’âdet-İbtihâc Medh-i Çâr Yâr-ı Güzîn Rıdvânu’l-lâhi ‘Aleyhim Ecma’în

Page 91: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 91

82 Allâh Allâh bu zehî lutf-ı42 ‘azîm Bize ihsân ola cennât-ı na’îm

83 Nûr-ı Ahmed ki delîl oldı bize

Ol şefî’ olsa n’ola cümlemüze

84 Bu kamu zikr olınan mevcûdât Şeref-i Ahmed içün buldı ・ebât

85 Yine fânî ider ol âfâkı

Zât-ı pâki durur ancak bâkî

86 Leyle-i Kadr idi bir gice meger Buldı ‘âlem dükeli zînet ü fer

87 Cebre’îl itdi Burâk ile nüzûl

Tâ ki mi’râc ide ol gice Resûl

88 Rûh-ı kudsî gibi mahbûb-ı Vedûd Kıldı bir ânda semâvâta su’ûd43

89 “Kâbe kavseyni ev ednâ”44da Habîb

Oldı kurb-ı “fetedellâ”45ya karîb

90 Söyleşüp Hakk ile bî-savt u hurûf Oldı mi’râcı Resûlüñ ma’rûf

91 Menzileyne yine nâzil oldı

42 82a luṭf-ı: luṭf u S. 43 88b ṣuʿūd: suʿūd S. 44 “İki yay mesafesi kalıncaya kadar, hatta daha da yakınına.” Necm Sûresi 53/9. 45 “ Ve sonra yaklaşarak yanına geldi” Necm Sûresi 53/8.

Page 92: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 92

Bu haber halk-ı cihâna toldı

92 ‘Akl-ı kâsır anı ta’bîr idemez Kalem evsâfını tahrîr idemez

93 Aña kâdir degül insân-ı za’îf

Kıla evsâf-ı Resûli ta’rîf

94 Medh iderken anı Hâlik bi’z-zât Hîç mahlûka düşer mi kelimât

4b 95 Çâr yâr oldı güzîn-i ashâb Ya’nî Bû Bekr ‘Ömer İbnü’l-Hattâb46

96 Hâssa kim Hazret-i ‘O・mân u ‘Alî

Yazdı levh üzre kalem hatt-ı celî

97 Fi’l-me・el lafz-ı nübüvvetde fakat Çâr yâr oldı hemân çâr nukat

98 Hâssa kim seyyid-i şübbân Haseneyn47

Zînet-i cennet olan mazlûmeyn

99 Sâ’ir etbâ’ı kamu ashâbı Tâbi’în ümmet olan ahbâbı

100 Bahr-i medhinde olur diller güm

Radıya’llâhu ta’âlâ ‘anhüm

101 Şerefine o Habîbüñ yâ Rab Ber-murâd eyle kamu ümmeti hep

46 95b İbnü’l-Ḫaṭṭâb: Bin el-Ḫaṭṭâb S. 47 98a Ḥaseneyn: cinnīn S.

Page 93: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 93

102 Hâssa ki ‘Avnî-i bî-mikdârı

Ki anuñ cürm ü günehdür kârı

103 Sâlik-i râh-ı şerî’at eyle Vâsıl-ı bahr-i hakîkat eyle

104 O Habîb-i Medenî hürmetine

Vâsıl eyle dü cihân ‘izzetine Der-Tazarru’ât-ı Bî-Şümâr Be-Cenâb-ı Hazret-i Habîb-i Kirdigâr

105 Ey Habîb-i Medenî vü Kureşî48 V’ey nübüvvet meyinüñ cur’a-keşi

106 Ey ‘usât-ı ümeme şefkat iden

Mûcib-i magfiret ü rahmet iden

107 Çünki zâhir ola rûz-ı mahşer Lutfuñı kıl baña anda reh-ber

108 Cürm ü ‘isyânuma ol anda şefî’

Mertebem eyle cinân içre refî’

109 Dahi dünyâ şerefin hâsıl idüp ‘Ulemâ zümresine dâhil idüp

110 Beni kıl şer’-i şerîfe hâdim

Niyyetüm hayradur Allâh ‘âlim

5a 111 İstikâmet ile her subh u mesâ İdeyin şer’-i şerîfüñ icrâ

48 105a Kureşī: Kureyşī S.

Page 94: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 94

112 Müstakil olmayıcak ma’zûram

Hâkimüñ emri ile me’mûram

113 Tama’-ı hâm ider ek・er süfehâ İstikâmet idemezler aslâ

114 Beni ol zümreden itme yâ Rab

İderem ‘adl ile insâf taleb

115 Bu durur saña recâmuz tahkîk Ehl-i insâfa bizi eyle refîk

Der-Şeref [ü] ‘İzzet-i ‘Ulemâ-i Benî Âdem ve Muhterem-i Mezheb-i Habîb-i Ekrem A’nî Hazret-i İmâm-ı A’zam

116 Minnet ol Hâlik-ı kevneyne müdâm ‘İlm ile kullarına virdi nizâm

117 Oldı Hakkuñ bize tevfîkı refîk

Gün gibi rûşen olup togru tarîk

118 Gelüp ol efdal-i halk-ı ‘âlem Mûcid-i mezheb İmâm-ı A’zam

119 Anuñ i・rine gidüp hep ‘ulemâ

Kıldılar şer’-i Resûli icrâ

120 ‘Ulemâdandur olan kâdîlar Hükmine halk-ı cihân râzîlar

121 Şerefi ‘ilm ile buldı ‘ulemâ

Hased eylerse ‘aceb mi cühelâ

Page 95: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 95

122 ‘İlm ider sâhibin elbette şerîf

Nûr olur tâ ser ü pâ cism-i ke・îf

123 ‘Ulemânuñ şerefine bu delîl Bu hadî・ ile olındı tebcîl

Kâle ‘aleyhi’s-selâm “‘Ulemâ’ü ümmetî ke-enbiyâ’i Benî İsrâ’îl” sadaka Resûlu’llâh49

124 Bilinür ‘ilm ile cehlüñ şerefi Nitekim dürr-i ‘Adenle harfi

125 Fahr idüp fakr ile ek・er ‘ulemâ

Kıldılar devlet-i dünyâdan ibâ

5b 126 İki ‘âlemde bulup fevz ü felâh Kimisi tutdı reh-i zühd ü salâh

127 Mürşid-i kâmile idüp hidmet

Buldılar iki cihânda ‘izzet

128 Fakr u fâkayla kimisi muztar ‘Ömri zilletde geçer şâm u seher

129 Kimisi kâdî-i ‘asker kimi mîr Kimisi ya’nî ganî kimi fakîr

130 Halka Hak nûrı tecellî kılmış

Hâllü hâlince tesellî kılmış

49 Hadis: Allah’ın Resulü –selam üzerine olsun- buyurdu: “Ümmetimin alimleri İsrail Oğulları’nın peygamberleri gibidir.” Allah’ın Resulü doğru söyledi.

Page 96: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 96

131 Eyleseñ halka su’âli bir bir

Her kişi hâline râzî şâkir

132 ‘Avniyâ kılma sözi tûl u dırâz ‘Ulemâ ‘ilm ile oldı mümtâz

133 ‘Ulemâdur şeref-i mezheb ü dîn

Nâkıl [ü] hâfız-ı Kur’ân-ı mübîn

134 ‘İlm ile buldı bular hep şerefi ‘Ulemâdur o Habîbüñ halefi

135 Virdiler ‘ilm ile dünyâya nizâm

Geldiler bunca mevâlî-i ‘ızâm

136 Haşre dek ide Hudâ-yı bî-çün ‘Ulemânuñ şerefini efzûn

137 Hâsıl olup iki ‘âlemde murâd

Şeref-i ‘ilm ola gitdükçe ziyâd

138 ‘Ulemânuñ bilinüp evsâfı Yâr olur kimler ise eşrâfı

139 Lâzım olan bu mahalde hâlâ

Evvelâ şâha gerek medh ü ・enâ Makâle-i Ûlâ

Der-Evsâf-ı Dil-güşâ-yı Hazret-i Sultân-ı ‘Âlî-Nazar ve Hâkân-ı Rûşen-Güher Ebu’n-Nasr-ı Güzîde-Siyer Ebu’l-Feth-i Hamîde-E・er Zâbit-i Memâlik-i Rûm u ‘Arab u ‘Acem Râbıt-ı Ferâ’id-i Fevâ’id-i Ümem A’nî Sultân Ahmed Hân (6a) İbnü’s-Sultân Mehmed Hân Lâ-Zâleti’l-Ekâlîmü

Page 97: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 97

Ma’mûreten Bi-Râyeti’d-Dîni Vemâ Beri-Hati’l-Memâlikü Meskûneten Bi-’Adlihi’r-Razîne Âminîne Yâ Mu’în

140 Ehl-i îmâna du’â lâzım u farz

Aña kim oldı halîfe fi’l-’arz

141 Zıll-i Hak ekrem-i nev’-i insân Eşref ü efdal-i âl-i ‘O・mân

142 Emr-i ma’rûf ile ‘âmil ‘âdil

Hazret-i pâdişeh-i deryâ-dil

143 Âl-i ‘O・mândan olan hayru’l-âl Ya’nî Hân Ahmed-i ferhunde-hısâl

144 Ki odur pâdişeh-i bahr u ber

‘Âleme hükmi revân ser-tâ-ser

145 Anuñ ednâ kulı begler begidür Baylar hep kapusında segidür

146 Bir kulın Mısra ki eyler sultân

Biri bahre gider olur kapudân

147 ‘Abd-i fermânı Kırım hânıdur Cân u dilden kulı kurbânıdur

Makâle-i ・âniye Şeyhu’l-İslâm ve Müftî’l-Enâm Reîsü’l-’Ulemâ Üstâdü’l-Fuzalâ Ferîdü’z-Zamân ve Hayderü’d-Devrân Kıdve-i Erbâb-ı Te[d]kîk u Tavzîh ‘Umde-i Ashâb-ı Tahkîk u Tenkîh Fekâre-i ‘Ulemâ-i Müteşerri’în Atiyye-i ・eniyye-i Cihân-âferîn A’nî Bihi’l-Mevle’l-

Page 98: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 98

Fâzılu’l-Âmil Muhammed Efendi İbnu’l-Merhûm Hvâce Sa’de’d-dîn Yessera’l-lâhü Murâdâtihî Fî-Külli Vaktin ve Hînin

148 Söyle ey ‘ârif-i pâkîze-kelâm Eyle tavsîf-i mevâlî-i ‘ızâm

6b 149 Ya’nî kim Hazret-i hvâce-zâde Şerefi fazl ile hark-ı ‘âde

150 Câmi’-i fazl u hüner Sa’de’d-dîn

Hvâce-i pâdişeh-i rûy-ı zemîn

151 Fazl ile olmış idi mefhar-ı Rûm Ya’nî kim ol sadef-i bahr-i ‘ulûm

152 Kodı birkaç dür-i pâkîzesini

Gûş-ı cân u dili âvîzesini

153 Her biri lü’lü’-i şeh-vâr oldı Efser-i şâha sezâ-vâr oldı

154 Eyleyüp her biri tahsîl-i kemâl

Buldılar kadr ü şeref Sidre-mi・âl

155 Kıldı lâyık görüp [ol] Hayy u Kavî Anları vâri・-i ‘ilm-i nebevî

156 Her biri eşref-i eşrâf-ı kibâr

Her biri sâhib-i temkîn ü vakâr

157 Ṣadr-ı fetvâ aña kim oldı makâm Fahr-ı kevneyn ile olmış hem-nâm

158 Zâtı pâkini ne hâcet ta’rîf

Page 99: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 99

Ṣadr-ı fetvâ[y]ı kılupdur teşrîf

159 Hak bu kim ‘âlim ü hem fâzıldur

Dâ’imâ ‘ilmi ile ‘âmildür

160 Ehl-i ‘ilmem diyüben da’vî kılan Meclisinde olımaz ebced-hvân

161 Niçe evsâfını idem tahrîr

Eylemez aña vefâ ‘ömr-i kasîr

162 ‘Avniyâ eyle hemân Hakka niyâz ‘Ömrini devletini ide dırâz

163 Haşre dek ‘izzet ile var olsun

‘Avn-i Hak aña nigeh-dâr olsun Makâle-i ・âli・e Hâlâ Rûm İli Kâdî-’askeri Olan Efdal-i ‘Ulemâ-i Kibâr ve Ekmel-i Füzalâ Devâyil-İştihâr Muhît-i Envâr-ı (7a) Kudsiyye Câmi’-i Kemâlât-ı Ünsiyye Fâzıl Muhakkık Kâmil Müdekkik Muhyî-[i] Sünenü’r-Resûl Havî-[i] Kavâ’idü’l-Fürû’i ve’l-Usûli Şifâ-[i] Tahrîr-i Nihrîr Lâzımu’t-Tevkîr A’nî Bihî Mevlânâ ve Seyyidinâ Es’ad Efendi İbnü’l-Merhûmi’l-Fâzıli’l-Müdekkik Hvâce Sa’de’d-dîn Tavvele ‘Ömrehû İlâ Yevmi’d-Dîn Hazretlerinüñ Vasf-ı Cemîlleridür

164 Söyle ey tûtî-i şîrîn-kelimât

Böyle bîhûde geçürme evkât

165 Demidür ey dil-i pâkîze-edâ

Page 100: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 100

Ol ・enâkâr-ı kibâr-ı ‘ulemâ

166 Hâlüñi agla birez ey hâme Merhamet ola dil-i nâ-kâma

167 Nazm ile hâl-i dili şerh eyle

Levh-i dilden kederi tarh eyle

168 Sen o dergâha varup sür yüzini Rahm ide şâyed işidüp sözini

169 Hazret-i Es’ad Efendi ki müdâm

Oldı mümtâz-ı mevâlî-i ‘ızâm

170 ‘İlm ü fazl ile ferîdi ‘asruñ ‘Adl ü dâd ile vahîdi dehrüñ

171 Bahs-i ‘ilm oldugı dem ger aça fem

‘Ulemâ sâkit olur hem mülzem

172 Gayrlar hâli anuñla ma’lûm Mâh-ı tâbân ile gûyâ ki nücûm

173 Âb-ı rûy-ı ‘ulemâdur el-hak

Melce’-i bay u gedâdur mutlak

174 Tab’-ı pâki nitekim âb-ı zülâl Dilleri kendüye kıldı meyyâl

175 Kâdî-i ‘asker-i Rûm olsa ne var

Câmi’-i şehr-i ‘ulûm olsa ne var

7b 176 Ana nisbet ne durur mansıb [u] câh Belki yanında degül berg-i giyâh

Page 101: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 101

177 ‘İzz ü câh ile degüldür magrûr

Mansıb anuñ şerefiyle mesrûr

178 Hak bilür gaybını bî-çün u çirâ Münhasır anlara emr-i fetvâ

179 İki def’a şeh-i ferhunde-nazar

Kıldı Rûm iline kâdî-’asker

180 Şâd olup cümle kuzât u hükkâm Lutfına mazhar olurlar çü tamâm

181 ‘Ulemâ zümresi hep şâkirler

Nâm-ı cûd u keremin zâkirler

182 Lutf u ihsânına olup mu’tâd Aldı her bir kişi hâlince murâd

183 Gerçi olmaz bu cihânda kâbil

Halk-ı dünyâyı ziyâfet müşkil

184 ‘Ulemâdan birin itse mesrûr K’ola zâtı vü zamânı ma’mûr

185 Mansıbı ehline tevcîh itmek

Olmadı buncılayın şimdiye dek

186 Her kesüñ zannı budur kim tahkîk Kıla sultânumı ıslâh-ı tarîk

187 Anı mezmûm-ı cihân kıl her dem

Page 102: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 102

Zâlim ü câhil olan bir ben isem

188 İdüp anı ‘ulemâdan ifrâz

Buyur ana dahi var sen okı yaz

189 ‘İlm ü ‘irfândur anuñ âlâtı İmtihân ile bilinsün zâtı

190 ‘Ulemâ cümle degüldür yeksân

Ehl-i ‘ilm olana eyle ihsân

191 Bî-garaz ‘âlim ü hem ‘âdilsin Hak söze râzî vü hem kâ’ilsin

192 Size bu hasleti virmişdür Hak

Kadrüñ ‘âlî ola göñlüñ alçak

8a 193 Bendeñe merhamet eyle bi’z-zât Menem ol şâ’ir-i şîrîn-kelimât

194 Pey-rev olup50 şu’arâ-yı selefe

N’ola ‘irfân ile irsem şerefe

195 Çünki ben nâzım-ı evsâfuñ olam Umaram mazhar-ı eltâfuñ olam

196 Sâbıkâ derd-i dili icmâlen

Eyledüm bir iki def’a inhâ

197 Gayrılardan kuluñı kıl takdîm Olmışam muntazır-ı lutf-ı ‘azîm

50 194a Pey-rev olup: Pīr olup ben S.

Page 103: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 103

198 Tâkatüm yok suhana lâl oldum

Gam ile münkesiru’l-bâl oldum

199 Fârig ol gel bu hevesden ‘Avnî Medhden zâtı anuñ müstagnî

200 Medh ideydüm ger olurdum gırra

Bahrden katre güneşden zerre

201 Fikr idüp eyle dilâ insâfı Cümleten halk-ı cihân vassâfı

202 Niçe vasf itsün anı bu dil-i zâr

İdemez midhatin eş’âr iş’âr

203 Medhden hayr du’âdur maksûd ‘Ömrin efzûn ide ol Rabb-i Vedûd

204 Dilerem her şeb u rûz [u] meh ü sâl

Ṣolmasun ol gül-i gülzâr-ı kemâl

205 Kıla Hak körpe budaklarını var Eyleye haşre degin ber-hûrdâr

206 Asl u fer’ine Hudâ ola mu’în

Bu durur hayr du’âmuz âmîn Şikâyet Ez-Gerdiş-i Nâ-Hemvâr ve Hikâyet Ez-Hâl-i Dil-i Pür-Melâl Ber-Vech-i İcmâl İmlâ vü İnşâ Kerd

207 Cûş idüp ey dil-i bî-sabr u karâr

Hâlüñi söyle yine bir mikdâr

Page 104: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 104

8b 208 Yañılup eylemez iseñ tasdî’

Belki eşrâf-ı kibâr ola şefî’

209 Gerçi kim derdüme yok hadd ü hisâb Cümlesin yazsam olur niçe kitâb

210 Derdümüñ biñde birin ideyin ‘arz

Merhamet hâmile tâ kim ola farz

211 Gün mi geçdi ‘acebâ tâli’-i dûn Bagrumı eylemeye kahr ile hûn

212 Az ‘ömrümde çeküp derd-i ke・îr

Tâli’üm kıldı beni hvâr51 u hakîr

213 Bu felâketde iken şâm u seher Vâlidüñ öldi diyü geldi haber

214 Bu musîbet beni kıldı mecnûn

Zabt ider mülkümi erbâb-ı düyûn

215 Hâlümi kime varup aglayayın Nâr-ı gamla cigerin daglayayın

216 Aglamakdan degülem hîç münfek

Kimse rahm eylemedi şimdiye dek

217 Sâbıkâ gerçi kebîr-i vüzerâ Ya’nî merhûm Muhammed Paşa

218 Olup ol mâ’il-i ebyât eş’âr

İltifât itdi baña bir mikdâr 51 212b ḫvâr: ḫor S.

Page 105: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 105

219 Engürüs iline olan seferi N’eydügin Nemçe kıralı haberi

220 Anda şevketle varan ser-dârı Her sene zâhir olan â・ârı

221 Hidmet-i ‘asker-i İslâm[ı] tamâm

Kılmaga şâh-ı cihâna i’lâm

222 Oldı eşrâfa bu kıssa ma’lûm Beni şeh-nâmeci kıldı merhûm

223 Baña lutf itmege ‘ahd itmiş idi

Ol tekellüf aradan gitmiş idi

224 Görmiş idi baña hem vech-i vecîh Kıla bir hûb ze’âmet tevcîh

9a 225 Kullanup ben kulını yanında

Ya’nî kâtib ide dîvânında

226 Nazm u ne・r ile koyup haylî e・er İde ‘Âlî gibi münşî-i sefer

227 Hak bu kim kılmadı ol lâf u güzâf

Va’deye ‘ömri velî kıldı hilâf

228 Var bu da’vâya benüm i・bâtum Buldı şöhret niçe te’lîfâtum

229 Nazm u inşâda olup bî-mânend

Lutf-ı Hak mazharıdur tab’-ı bülend

230 Gayrılar kıymetümi şimdiye dek Fehm itmez çekerin bunca emek

Page 106: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 106

231 Umaram ‘avn-ı Hudâdan ki henûz

Açıla gün gibi baht-ı fîrûz52

232 Bu hakîre ‘ulemâ ragbet ide Hâlüme merhamet ü şefkat ide

233 Bir benüm gibi perîşân-ahvâl

Görmedi hîç bu çarh-ı kattâl

234 Çok zamândur ideli terk-i vatan Bu tarîk içre çeküp derd ü mihen

235 Geçdi ‘ömrüm dükeli gurbetde

Âteş-i fakr ise germiyyetde

236 Bu hakîr oldum anuñ dâmâdı K’oldı Ṣâlih Çelebî üstâdı

237 ‘İlm ü fazl ile olup mü・te・nâ

Filbe fetvâsı virilmişdür aña

238 Görüp ‘irfânumı ol pâk-nihâd Beni kendüye idindi dâmâd

239 Fakr u fâkayla te’ehhül kıldum

Bilmeyüp togrusına yañıldum

240 Vüs’at ümmîdine oldum kâzî Geçdi mihnet ile hâl-i mâzî

241 Baña mansıb zarar-ı mahz oldı

Ser-güzeştüm ile dünyâ toldı 52 231b fīrūz: fürūz S.

Page 107: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 107

9b 242 Bir iki mansıb olındı taklîd

Fakr u fâka giderek oldı mezîd

243 Baña her mansıb olup mûcib-i gam Ne kazâ belki kazâ-i mübrem

244 Beni çok soydı bu cellâd-ı felek

Diledi defter-i ‘ömrüm kıla hak

245 Ya’nî kim hâl-i diliyle bî-reyb Böyle pend itdi baña hâtif-i gayb

246 Çekme53 bu mihnet-i ‘azl ü nasbı

Mansıb alınması müşkil hasbî

247 Mansıbuñ şimdi safâsı gitdi ‘Ukalâ ‘uzleti tercîh itdi

248 Saña yok çünki kazâdan behre

Mübtelâ olma bu derd ü kahra

249 Ola dirseñ bu ma’âş emri geñez Tâli’üñ tecribe kıl bir niçe kez

250 Bir tarîke dahi var sâlik ol Mısr-ı maksûd-ı dile mâlik ol

251 Lutf-ı Hak şâyed ola anda delîl Kıla bu kevkeb-i bahtuñ tahvîl

252 Var o dergâh-ı refî’u’ş-şâna

Yüz sürüp muntazır ol ihsâna 53 246a çekme: çekmege S.

Page 108: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 108

253 Gerçi kim mâni’ ü mu’tî Hakdur

Cidd ü cehd eylemeyen ahmakdur

254 Kime şekvâ ideyin tâli’-i şûm Beni halk içre kılupdur mezmûm

255 Bu temâşâsını gör yârânuñ

Hasedi hep bañadur dünyânuñ

256 Bî-sebeb niçeleri oldı ‘adüv Eylediler benüm üstüme gulüv

257 Cühelâdan niçesi fevka’l-had

Ehl-i ‘irfâna ider bugz u hased

258 Ne kadar eyleseler bugz-ı ‘azîm Dergehüñde kuluña yokdur bîm

10a 259 Ben tevekkül idüp Allâha müdâm

Dergeh-i ‘adlüñe geldüm nâ-kâm

260 Her tarîk ile ki ben ma’zûram Lutfuñ ümmîdi ile mesrûram

261 Oldı ihvân cevâsîs-i ‘uyûb

Bendeñi kılma bu kavme maglûb

262 Ne zamânuma ne hod zâtuma bak Ne kemâliyle mübâhâtuma bak

263 Bendeñi eyle çerâg-ı rûşen

Nâ-murâd olmaz o dergâha gelen

Page 109: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 109

264 Dest-i lutf ile beni kıl infâk Mansıba yog ise ger istihkâk

265 Şimdi hâtırda budur endîşe

Gel eyâ fâzıl-ı himmet-pîşe

266 Ol beyâz eyledügüm Şeh-nâme Mu’teber nazm ile Nusret-nâme

267 Ola manzûr-ı cenâb-ı şâhî

Ber-murâd ide bu devlet-hvâhı

268 Ya ‘ulûfe ya ze’âmetle hemîn Ola ihsân-ı şeh-i Cem-âyîn

269 Himmet eylerseñ eger kâbildür

Kime sordumsa dimez müşkildür

270 Lutf iderse şeh-i rub’-ı meskûn Bu ri’âyet çün olupdur kânûn

271 Oldı şâha bu ‘atâ şey’-i kalîl

Lîk lâzım anı bu hayra delîl

272 Var iken bâb-ı re’îsü’l-’ulemâ

Gayrı dergâha yüz urmak ne revâ

273 Ni’am-ı lutfı cihâna mebzûl Hâşe li’llâh ki seni ide melûl

274 Bu cihân halkına lutf eylerken

Seni itmez mi çerâg-ı rûşen

Page 110: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 110

275 Lutf u ihsân ile oldı ma’rûf

Hâlüñe eyledi tahsîl-i vükûf

10b 276 Seni agyâr ile ol bir görmez Gayrı kapulara yüz[üñ] sürmez

277 Bilüp ahvâlüñi54 eşrâf-ı kibâr

Nâ-murâd itmek olur anlara ‘âr

278 Saña lutf eyler ise ma’bûduñ Bir kelâm ile olur maksûduñ

279 ‘Avniyâ niçeye dek tûl-i emel

Kendü haddüñ bil ‘abe・ söyleme gel

280 Dâ’im Allâha tevekkül eyle Gam yime sabr u tahammül eyle

281 Ṣabr idüp olma umûruñda ‘acûl

Eylemez Hak seni mahzûn u melûl

Makâle-i Râbi’a Bi’l-Fi’l Vilâyet-i Anatol Kâdî-’askeri Olan A’lem-i ‘Ulemâ-i ‘İzâm Ekrem-i Fuzalâ-yı ‘Âli-Makâm Fâzıl-ı Fezâ’il-i ‘İrfân Kâmil-i Şemâ’il-i ‘İhsân Ser-dâr-ı Selâtîn-i Sikender-Tüvân Ser-dâr-ı Mehârîm Nâdirü’l-Akrân Hediyye-i Sübhân Atiyye-i Rahmâni’l-Müstagnî ‘Ani’l-Vasfı ve’l-Beyân

54 277a aḥvâlüñi: aḥvâlini S.

Page 111: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 111

‘Abdü’l-’azîz Efendi Hazretlerinüñ Tavsîf-i latîfleridür

282 Râbi’an bahr-i ‘atâ ‘Abd-i ‘Azîz

Ol dahi fazl ile şöhret-âmîz

283 Gül-i gülzâr-ı şeri’at oldur Bülbül-i bâg-ı fazîlet oldur

284 Halk olaldan berü bu çarh-ı kebûd

Gelmedi ‘âleme bir böyle vücûd

285 ‘İlm ü fazl ile bulupdur şöhret ‘Ulemâ içre sezâ-yı ‘izzet

286 Oldı bu ‘izzet ü rif’at ile ol

Kâdî-i ‘asker-i mülk-i Anatol

11a 287 Hâline göre kuzât u hükkâm Oldılar vâsıl-ı maksûd u merâm

288 Kim gelüp eylese maksûdını ‘arz

Ber-murâd itmek olur kendüye farz

289 Olıcak lutf u kerem böyle gerek Görmedi nev’-i beşer şimdiye dek

290 Gâ’ibâne idüp evsâfını gûş

Şevk ile bahr-sıfat kıldum cûş

291 Bir kasıd ile varup bî-icmâl Aglayup kıldum aña ‘arz-ı melâl

292 Bilmedin baña terahhum kıldı

Page 112: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 112

Tesliyet birle tekellüm kıldı

293 Hasb-i hâlüm birez itdüm teblîg Kılmadı lutf ile ihsânı dirîg

294 Dest-gîr olsa n’ola bendesine

İltifât eylese efkendesine

295 Âsitânında idüp bende-i hâs Fakrdan eylese mansıbla halâs

296 Var liyâkat kulına ihsâna

Degülem ol kapuda bîgâne

297 Var ümîdüm ki himâyetler ide Baña hâlümce ri’âyetler ide

298 Her kesüñ hâsıl iken me’mûli

Nâ-murâd ide mi hîç ben kulı

299 Degül ol kâbil-i medh ü ta’rîf İhtisâr it sözi ey ‘abd-i za’îf

300 Dâ’î-i devleti ol subh u şâm

Tâ ki hâsıl ola maksûd u merâm

Bakıyye-i Edâ ki Der-Vasf-ı Cemîl-i Birâder-i Kih-ter Hvâce-Zâdegân-ı Lâzımu’t-Tebcîl A’nî Ṣâlih Efendinüñ Tavsîf-i Bî-’Adîlleridür

301 Söyle ey ‘ârif-i pâkîze-edâ Turma kıl yine ser-âgâz-ı ・enâ

11b 302 Ah-i kih-terleri Ṣâlih Çelebî

Page 113: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 113

Niçe vasf idem o ‘âlî-lebeni

303 Hûb ahlâkı vü iz’ânı latîf Vasfa kâbil degül ol zât-ı şerîf

304 Vechi var kılsam aña ‘arz-ı hulûs

Lutf u ihsânı fakîre mahsûs

305 Bunca yıl anlara olan üstâd Kıldı çün kim bu fakîri dâmâd

306 Fazl ile şöhreti var dünyâda

Filbe müftîsi o Ṣarrâf-zâde

307 Dâr-ı ‘ukbâya çü rıhlet itdi Bu sözi baña vasiyyet itdi

308 Didi var sür yüzüñ ol dergâha

Ki pür oldı keremi efvâha

309 Umaram kim o mehâdîm-i kirâm Hâtırıyçün ideler lutf-ı tamâm

310 Aradan geçdi bu deñlü meh ü sâl

Olmadı gerçi mülâkâta mecâl

311 Şimdi lutf u kerem itseñ demidür Kıl şefa’ât kuluña mevsimidür

312 Mâ-sadakdur bu mahalde Çelebî

Ma’nî-i “el-veledü sırrı ebî”55

313 Beni bir mansıb ile eyleñ şâd 55 “Oğul babaya çeker.”

Page 114: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 114

Tâ ri’âyet ola hakk-ı üstâd

314 Ben o dergâha çün oldum mensûb Olam a’dâya revâ mı maglûb

315 Virdi hussâd elemi tab’a fütûr

Komadılar baña bir lahza huzûr

316 Baña bir mansıbı çok gördiler Ta’n u teşnî’ ile öldürdiler

317 Şehd-i ‘irfânumı görüp her kes

Üşdiler başuma mânend-i meges

318 Nîze-i nazmu[mı] görmez düşmen Oldum a’dâ gözine şimdi diken

12a 319 Gerçi bir ‘abd-i hakîrem ammâ

Oldum ‘irfânum ile mü・te・nâ

320 Biñde bir kulına olur ancak Bu şekil nazm ile bahşâyiş-i Hak

321 Kılmaga vâki’-i hâlüm ta’rîf

Tercemândur baña bu nazm-ı latîf

322 Ka’r-ı deryâda olan gevher-vâr Kıymetüm añlayamaz her hâs u hâr

323 Korkaram ben kulın ol eşref-i nâs

Bilmeyüp eyledi agyâra kıyâs

324 Var ümîdüm ki olup feth-i bâb Bâ’i・-i şöhret ola işbu kitâb

Page 115: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 115

325 Lîk bunuñla mübâhât itmem Süfehâ gitdügi yola gitmem

326 ‘Arz-ı hâl eylemedür maksûdum

Açılup tâli’-i nâ-mes’ûdum

327 Medh olan bunca mevâlî-i kibâr Bileler derd-i dili bir mikdâr

328 Bulına ya’nî ki bu derde ‘ilâc

Olmayam gayrı kapuya muhtâc

329 ‘Avniyâ himmetüñi eyle bülend ‘Avn-i Hakk ile olursın hursend

330 Kıl tevekkül yüri Allâha müdâm

Kona bir gün ele şâh-bâz-ı merâm

331 Olan ol rûz-ı ezelde kısmet Vâsıl olur saña hep bî-minnet

332 İhtisâr it sözi uzatma henûz

Başla var hayr du’âya şeb ü rûz

333 Yâ İlâhî bu mehâdîm-i kirâm

Olalar ‘izz ü sa’âdetde müdâm

334 Dilerüz her birine Rabb-i celîl Vire tâ haşre degin ‘ömr-i tavîl

Page 116: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 116

335 Bu hakîre olup anlar meyyâl Hâkden ref’ ideler sâye-mi・âl

12b 336 Budur ancak garazum dünyâda

Beni gâlib ideler hussâda

337 Ya’nî ‘âlî-nazarı rûz u şeb Şeref ü ‘izzetüme ola sebeb

338 Virdi te’lîfüme evsâfı 56 şeref

Hâk-i pâyine olınca muthaf

339 Nazar-ı lutfını57 kılmaya dirîg Belki ihsâna ide sa’y-ı belîg

340 Çünki evsâfına yokdur encâm

Hasb-i hâli birez eyle i’lâm Makâle-i Hâmise Sultânü’ş-Şu’arâ Bürhânü’l-Fuzalâ Muktedâ-yı Şu’arâ ve Bülegâ-i Memleket-i Rûm Olan Abdü’l-Bâkî Merhûm Bu Hakîruñ Ser-Encâmın İ’lâm u İfhâmdur

341 Ey dil olmak diler iseñ üstâd

Dâ’im üstâduñı kıl hayr ile yâd

342 Hayr ile yâd iden üstâdını hep Kişinüñ ‘izzetine olsa sebeb

343 Ya’nî ol Bâkî Efendi merhûm

56 338a evṣâfı: evṣâfını S. 57 339a luṭfını: luṭfuñı S.

Page 117: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 117

‘İlm ü ‘irfânda nazîri58 ma’dûm

344 Meclis-i ‘ilm ü hüner sâkîsi Şu’arâ-yı selefüñ Bâkîsi

345 Eyledi dâr-ı bekâya rıhlet

Rûhına ola Hudâdan rahmet

346 Şu’arânuñ ol idi sultânı Haşre dek şimdi turur dîvânı

347 Nazmına halk-ı cihân ‘âşıkdur

Medh olursa ne kadar lâyıkdur

348 Var durur dünyâda çok â・ârı Lîk meşhûr olan eş’ârı

349 Anuñ eş’ârı olup sihr-i helâl

Eyledi halk-ı cihânı meyyâl

13a 350 Şeyh Sa’dî vü Nizâmî Câmî Her ne kim var şu’arâ aksâmı

351 Rûma Bâkî gelicek darb-ı dest

Câm-ı nazmı bularuñ buldı şikest

352 Bu selâset bu letâfet bu edâ Dâd-ı Hakdur aña bî-çün u çirâ

353 Şu’arâdan aña beñzer bir er

Gelmedi Rûma ve hem gelmeyiser

354 Şu’arâ hayline ser-defter iken 58 343b ʿirfânda naẓīri: ʿirfân u naẓarı S.

Page 118: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 118

Yâ’nî kim böyle suhan-perver iken

355 İtmedi kimse kemâlin ma’lûm Bildi Ṣultân Süleymân merhûm

356 Didi bu gevher-i nâ-yâb ancak

Lâyık-ı meclis-i ahbâb ancak

357 Ol suhan-perveri ihyâ kıldı Hünerin ‘âleme ifşâ kıldı

358 Kîmyâdur nazar u himmet-i şâh

Baksa sîm ü zer 59 olur hâk-i siyâh

359 Bâkîye ol şeh-i ferhunde-hısâl İltifât itdi virüp mansıb u mâl

360 Ṣoñra her bir şeh-i ‘âlî-himmet

Kıldılar Bâkîye küllî ragbet

361 Kadri günden güne efzûn oldı Meh-i nev gibi kemâlin buldı

362 İki üç def’a sa’âdetle meger

Oldı Rûm iline kâdî-’asker

363 Pîrlik kıldı mizâcın tahrîf Ol[ma]dı hidmet-i fetvâ teklîf

364 Nazm ile şâh-ı cihâna her bâr

Pîrlik ‘özrin ider idi iş’âr

365 Eyledi çünki ecel câmını nûş 59 358b zer: zere S.

Page 119: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 119

Bülbül-i ‘âlem iken oldı hamûş

366 Mazhar-ı rahmet-i Rahmân olsun Hûr u gılmân ile mihmân olsun

13b 367 Eylesün Hazret-i Hak rûhını şâd

Budur el-hâsılî maksûd u merâm

368 Aña mâ’il idi bu tab’-ı bülend Giderek oldum aña dânişmend

369 Hidmetinde olup anuñ niçe yıl

Eyledüm ‘ilm ü ma’ârif hâsıl

370 Kâdî-’askerken idüp istihdâm Eyledi ba’zı diyârda kassâm

371 Dahi rûz-nâmçecisi olmış idüm

İltifâtını tamâm bulmış idüm

372 Eyleyüp cân ile her hidmetini Ṣoñra aldum Filibe kısmetini

373 Yañılup kendüme çok iş itdüm

Çünki merhûm yanından gitdüm

374 Akribâdan yine bir kâdî-i şûm Bu şerefden beni kıldı mahrûm

375 Beni isterdi mülâzım ide ol

Vaz’-ı makbûlüm idüp ol medhûl

376 Hak bilür ben degül idüm râzî Olan ol Kuds-i şerîfe kâzî

Page 120: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 120

377 Nâmı ol zât-ı şerîfüñ Ahmed İltimâsını anuñ kılmaz red

378 Dökmeci (?) başınuñ ol dâmâdı

Baña lutf ile ider imdâdı

379 Aña tevcîh olıcak Kuds-i şerîf Oldı kânûn alınur üç (?) şerîf

380 Bâkînüñ kendü rızâsıyla hemîn

Beni kıldı o mülâzım ta’yîn 381 Bâkî merhûm yine itdi kayd Aña hep vâkıf olup ‘Amr ile Zeyd

382 Geldi mürde60 haberi çün[ki] anuñ

Gitdi Bâkîsi kaçan dünyânuñ

383 Vâkı’-ı hâli didüm monlâya Dâhil olmak diledüm mevtâya

14a 384 Gayrılar baña mu’ârız oldı

Bu haber gûşına halkuñ toldı

385 Ṣoñra ol fazl u kerem kânı61 Kâdî-i ‘asker-i Rûm İbn-i ahî

386 Bildi derd-i dili dermân itdi

Baña bir medrese62 ihsân itdi

60 382a mürde: müjde S. 61 385a Mısra vezne uymamaktadır. 62 386b medrese: medrese-i S.

Page 121: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 121

387 Çünki bu lutf u kerem kıldı zuhûr Ṣılaya gitdüm o yılda mesrûr

388 Varıcak anda te’ehhül kıldum

Rızk içün Hakka tevekkül kıldum

389 Geçdi bu hâlet ile bir iki yıl Oldı ahvâl-i ma’âşum müşkil

390 Deyne girdüm yine mahzûn u melûl

Meskenüm oldı yine İstanbul

391 Meger ol fâzıl u ‘allâme-i Rûm Ya’nî kim Es’ad Efendi mahdûm

392 Kıldı Kurşunlı kazâsın ihsân

Der-’akab mâ-melek oldı tâlân

393 Baña yâr oldı çün [ol] tâli’-i bed Maraz-ı fakr ise oldı müşted

394 Ṣılada hâsıl idüp haylî düyûn

Mansıbuñ zabtına gitdüm mahzûn

395 Varup itdüm aña kat’-ı menzil Mansıbuñ olmadı zabtı kâbil

396 Yine ser-dâr elemin yâd itdüm

‘Âkıbet ‘azm-i Beligrad itdüm

397 Fakr ile mübtezel ü âvâre ‘Arz-ı hâl itdüm o dem ser-dâra

Page 122: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 122

398 Merhamet kılmadı hâlüm bildi Tezkireciye havâle kıldı

399 Yüzüme bakmadı ibni vildân

Ṣaldı ferdâya beni niçe zamân

400 Ṣatdı mansıbları pulluk pulluk Cânuma geçdi benüm ma’zûlluk

14b 401 Yog idi virmege zehr-i kâtil

Bir kazâ virdi baña bî-hâsıl

402 Bulmadum anda varup şedd-i ramak Geçdi gurbetde zamânum ancak

403 Çünki açılmadı bu baht-ı siyâh

Oldı63 dil âteş-i fakr ile tebâh

404 Dâr-ı gurbetde zelîl ü nâ-kâm Geçdi bir niçe şühûr u eyyâm

Makâle-i Sâdise Bu Hakîr ü Kesîrü’t-Taksîrüñ Mansıb-ı Kazâ Sevdâsıyla Mübtelâ-i Gam u Derd-i Kesîr ve Mürûr-ı Eyyâm u Şühûr ile Bu Tarîkden Min-Ba’d Behre-gîr Olmadugumdan Mâ-’adâ Ta’n u Teşnî’-i A’dâ Sebebiyle Bakiyye-i Hasb-i Hâl-i Pür-Melâli Nazm u Ne・r ile İmlâ vü İnşâ Bu Tarîk ile Mâcerâ-[y]ı İnhâ Eyler

405 Kime kim tâli’-i sa’d64 olmaya yâr 63 403b Oldı: Olmadı S.

Page 123: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 123

Anuñ ahvâli olur hep düşvâr

406 Sîm ü zer alsa ele toprak olur Kadri her yirde anuñ alçak olur

407 Acır iseñ acı ol bî-mededi

Ki anuñ olmaya hergiz senedi

408 Çekme gel mansıb içün sa’y u emek Yog ise sîm ü zerüñ arka gerek

409 Kime kim olmaya ‘âlemde zahîr

Olur ol bencileyin hvâr65 u hakîr

410 Bu felâketle geçüp ‘ahd-i ba’îd Çıkdı Rûm iline ser-dâr-ı cedîd

411 Fakr u fâkayla yine bî-mâye

Vardum aglayı Murâd Paşaya

412 Bakmadı ol dahi aslâ yüzüme İ’tibâr itmedi ya’nî sözüme

15a 413 Geldi tezkireci oldı çeşmi

Ṣûret ugrusı o Tañrı hışmı

414 Rişvete meyl idüp ol gayretsüz Virmedi mansıbı hîç rişvetsüz

415 Vaz’ı mekr ü hîle66 ol türk-i denî

Görecek gözleri yog idi beni

64 405a saʿd: bed S. 65 409b ḫvâr: ḫor S. 66 415a ḥīle: hele S.

Page 124: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 124

416 Ber-murâd oldı çogı yârânuñ Nazarı olmadı baña anuñ

417 Gördi rahm itdi baña defter-dâr

Oldı telhîs-i Trebçe nâ-çâr

418 Anı tebdîl ile kıldukda kabûl Gitdi nem var ise harc-ı ma’kûl

419 Bu felâket ile ‘avdet itdüm

Mansıba togr[u] çeküldüm gitdüm

420 Zorbâ esbâbumı soydı ne ki var Bir iken mihnet ü gam oldı hezâr

421 N’eyledi gör baña bu baht-ı siyâh

Zabt olınmadı o mansıb âgâh

422 Anda cem’ olmag ile üç kâzî Birisi olmadı ‘azle râzî

423 Âsitâne tarafı oldı kavî

Oldı ol hâdim-i şer’-i nebevî

424 Derd-i ‘azle arayup bir çâre Yine gitdüm çekilüp ser-dâra

425 Esb-i maksûdum ‘özr-i leng itdi67

Yele yalayalı kuyruk gitdi

426 Fakr u fâkayla varup niçe zamân 67 425a Mısra vezne uymamaktadır.

Page 125: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 125

Eyledüm şehr-i Beligradı mekân

427 Aglayup derd-i dili ‘arz itdüm Ehl-i diller revişine gitdüm

428 Fakruma vâkıf olınca zaleme

Beni suhriyye kılup bir kereme

429 Oldılar ya’nî fakîre düşmen Şerhe kâbil degül anda çekilen

15b 430 Çekmedi bu elemi hidmetkâr

Niçe esbâbum ile kıldı firâr

431 Nâ-gehân düşdi Srişnik mahlûl Eyledüm anı zarûretle kabûl

432 Bir yaña yok virecek harc-ı berât

Varsañ ol mansıba yok anda ・ebât

433 Çünki ol mansıba oldum dâhil Zabt u rabtında olup müsta’cil

434 Agladum anı görince nâ-çâr

Ol kazâda dahi üç kâdî var

435 Ugradum yine ‘aceb gavgâya Yine geldüm çekilüp paşaya

436 Kâdî-’askerden alan zabt itdi

Beni bu gurbet ü gam incitdi

437 Şükrdür zâhir işi nâ-çâruñ Yine düşdüm yanına ser-dâruñ

Page 126: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 126

438 Menzile varmaga sür’at itdüm Vatana togru çekildüm gitdüm

439 Hâsılı fakr ile mahzûn u melûl

Eyledüm Filbe diyârına nüzûl

440 Bir yaña hüzn [ü] gam-ı ehl ü ‘ıyâl Bir yaña ta’n-ı ‘adû virdi melâl

441 Geldi deyn isteyi erbâb-ı düyûn

Az kaldı ki idem ‘arz-ı cünûn

442 Bilmeyen sandı gider mahlûla Yine ‘azm eyledüm İstanbula

443 Turmadum n’eyledüm ise itdüm

Âsitâneye çekildüm gitdüm

444 Bu gam u derd ile mahzûn u melûl Eyledüm çünki Sitanbula nüzûl

445 Anda yanumca giden hidmetkâr

Atum esbâbum alup itdi firâr

446 Nâ-gehân mâluma geldi bu ziyân Aradum turdum anı niçe zamân

16a 447 Buldılar gayrıları matlûbın

Aldı ser-dârı olan mektûbın

448 Mansıba gitdi safâlar sürdi Beni bu mihnet ü gam öldürdi

Page 127: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 127

449 Ṣabr ile ba’de mürûru’l-eyyâm Yitişüp mîve-i maksûd-ı merâm

450 Hazret-i Hakdan ‘inâyet oldı

Ṣabr ile def’-i kasâvet oldı

451 Vakt-i es’adda meger kim bir rûz Açılup gün gibi baht-ı fîrûz

452 İnkisâr ile varup dîvâna

‘Arz-ı hâl itdüm o ‘âlî-şâna

453 Eyledüm pây-ı şerîfin takbîl Gördi rahm eyledi ol zât-ı cemîl

454 Fakrdan eyledüm aña şekvâ

Virdi ol dem bir avuç akça baña

455 Didüm ey efdal-i eşrâf-ı ‘ibâd Bir kazâyile kuluñ kılsañ şâd

456 ‘Arz-ı hâl idüp aña şâm u seher

İltifâtına olurdum mazhar

457 İntizâr üzre iken subh u mesâ Geldi irdi giderek vakt-i kazâ

458 Âşikâr oldı bu sırr-ı mübhem

Geldi yaklaşdı kazâ-i mübrem

459 Mansıba oldugumı gördi harîs Bernevarı baña kıldı telhîs

Page 128: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 128

460 Maraz-ı gam yine olup müşted Oldı nâ-gâh mekânum ser-had

461 Bir yañadan irişüp vakt-i şitâ

Hadden efzûn olur anda belâ

462 Başdan aşdı yine erbâb-ı düyûn Çeküp endûh u belâ gûn-â-gûn

463 Niçe derd ü gam ile ve’l-hâsıl

Giderek mansıba oldum dâhil

16b 464 Mansıbuñ sorar mısuñ fâ’idesin Saña nakl eyleyeyin ‘â’idesin

465 Anda yeksân görinür sûd u zarar

Bir sicill olmaz anuñ hefte geçer

466 Bir palankanuñ içinde neferât Cû’ u zilletle geçürür evkât

467 Anda kâdî bogazın besleyemez

Görmeyince kişi vasfın diyemez

468 Beş on ay anda olup subh u mesâ ‘Öşrini idemedüm deynüñ edâ

469 ‘Âkıbet n’eyledüm ise itdüm

Budine togru çekildüm gitdüm

470 Hasb-i hâlüñ yazup ey’ abd-i za’îf Eyle bir hûb kitâbı tasnîf

Page 129: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 129

471 Nazar idince kibâr-ı ‘ulemâ İdeler hüccet-i zâtuñ imzâ

Makâle-i Sâbi’a Kuzât-ı Enâm u Vülât [ü] Hükkâm Kazâya Rızâ Virüp Tarîk-i ‘İlme ‘Âzim Old[uklarıdur]

472 Bir zamân Filbe diyârını meger Terk idüp kılmış idüm ‘azm-i sefer

473 Gâh İstanbula geh ser-dâra

Tâkatüm kalmadı vara vara

474 Bu tarîk ile gezüp haylî zamân Beni kılmışdı felek ser-gerdân

475 Kevkeb-i bahtum iderken tevbîh

İrdi biñ on yediye çün târîh

476 Hikmet-i Hakk ile ol e・nâda ‘Azl ile olmag ile âzâde

477 Kalmadı milket-i68 ser-hadde yirüm

Budin iklîmine düşdi seferüm

478 ‘Azl ile ‘âlem olup başuma teng Tâli’-i nahs ile eylerdüm ceng

479 Yâr olmamag ile tâli’-i dûn

Mihnet-i dehri çeküp gûn-â-gûn

68 477a milket-i: memleket-i S.

Page 130: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 130

17a 480 Olmış idüm yem-i derd ü gama gark İdemezdüm69 giceden gündüzi fark

481 Bilmeyen kimse iderdi bühtân

Beni añlardı ki mest ü hayrân

482 Kâmet70 olsa irişüp vakt-i namâz Nâleye eyler idüm ben âgâz

483 Sünnet-i zuhra ger itsem niyyet

Hâtırumda yog iken cem’iyyet

484 Öyleye kılsa mü’ezzin kâmet Ben ikindüye iderdüm niyyet

485 Bilmez idüm71 ne kırâ’at itdüm

Zuhra mı ‘asra mı niyyet itdüm

486 Yirini bulmayup erkân-ı salât Rûz u şeb böyle geçerdi evkât

487 Yog idi Hâlika lâyık ‘amelüm

Çog idi hâsılî tûl-i emelüm

488 Ya’nî kim gâlib idi nisyânum Oldı nisyâna sebeb ‘isyânum

489 Dir idüm aglayup ey Hudâ72

Neye müncerr ola73 hâlüm ‘acebâ

69 480b İdemezdüm: İdemezem S. 70 482a Ḳâmet: Tâ mest S. 71 485a Bilmez idüm: Bilmezdüm S. 72 489a Mısra vezne uymamaktadır. 73 489b ola: olur S.

Page 131: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 131

490 Bir yaña tûl-i emel hırs-ı dırâz Kime varup ideyin keşf-i râz

491 Bir yaña nâvek-i bühtân-ı hasûd

Bir yaña bâb-ı murâdum mesdûd

492 Bir yaña derd ü gam-ı ke・ret-i deyn Bir yaña ta’n-ı ‘adû ‘ırzuma şeyn

493 Bir yaña âteş-i fakr u fâka

Bir yaña yok ‘amelüm Hâllâka

494 Bir yaña hecr ü gam-ı hvîş ü tebâr Tatlu cânumdan idüpdür bî-zâr

495 Bir yaña hecr ü gam-ı ehl ü ‘ıyâl

Bir yaña havf-ı Hudâ-yı müte’âl

496 Kangı birin diyeyüm mihnet çok Şerh ü tahrîre anı hâcet yok

17b 497 Çarha irişmiş idi feryâdum

Aglamak olmış idi mu’tâdum

498 Dileyüp Hakka münâcât müdâm Dir idüm aglayup ey Rabb-i enâm

499 Niçe sabr eyleyeyin hâl harâb

Çekdügüm mihnete yok hadd ü hisâb

500 Gayrıya mansıb olur dâfî’-i gam Baña ammâ ki kazâ-i mübrem

Page 132: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 132

501 İki üç def’a ki kâzî oldum Çekilen mihnete râzî oldum

502 Teng olup başuma bu mülk-i cihân

Olmışam fakr ile mezmûm-ı mihân

503 Mihnetüm artuk olup rûz-be-rûz Hîç açılmadı bu baht-ı fîrûz

504 Bilmezem aslı nedür şimdiye dek Dogmadı74 kutb-ı murâdumca felek

505 Gayrıya mihr [ü] vefâlar eyler

Baña her gûne cefâlar eyler

506 Çok zamândur ki tahammül kıldum Fikr idüp şimdi ta’akkul kıldum

507 Gezerin bunca zamândur nâ-kâm

Gelmedi hâlüme el-kıssa nizâm

508 Oldum ahvâl-i kazâya nâzır Fukarâ çogı perîşân-hâtır

509 Ek・erî bencileyin müflis ü ‘ûr

İhtiyâc ile ider ‘ömri mürûr

510 Lâ-mekân olup ider geşt ü güzâr İdemez su gibi bir yirde karâr

511 Görmege ehl ü ‘ıyâlin hasret

İşleri güçleri fakr u zillet

74 504b Doġmadı: Doġdı S.

Page 133: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 133

512 Mansıb alınca geçer bir niçe yıl Alsa zabtında olur lâ-ya’kıl

513 Tecribem geçdi niçe def’a aña

Niçe kez başuma geldi bu belâ

18a 514 Bu tarîkuñ olıcak pâ-mâli Sa’y idüp kâle getürdüm hâli

515 Eyledüm kendüme ol demde hitâb

Didüm ey gâfil [ü] ser-mest ü harâb

516 Ne durur mansıb-ı dünyâ didügüñ Bî-bekâ mansıb içün gam yidügüñ

517 Bilmedüñ mi75 çü fenâdur bu cihân

Meyl ider mi aña hîç ‘aklı olan

518 ‘Ukalâya bu cevâb-ı şâfî Olısar genc-i kanâ’at kâfî

519 Haşre dek dirseñ ola nâmuñ ad

Eyle var gülşen-i nazmı âbâd

520 Şu’arâdan bu cihânda niçeler Nazm u ne・r ile e・erler kodılar

521 Ki olur nâmları hayr ile yâd

Kıla Hak cümlesinüñ rûhını şâd

522 Sen de var nazm ile ey ‘Avnî-i zâr Eyle ahvâl-i kuzâtı iş’âr

75 517a Bilmedüñ mi: Bilmedüñ âḫir S.

Page 134: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 134

523 Evvelâ medh-i mevâlî kılduñ Suhanuñ kasrını ‘âlî kılduñ

524 ・âniyen hâl-i kuzâtı bir bir

Getürüp nazma vü eyle tahrîr

525 ‘Ulemâdan olanı medh eyle Cühelâdan olanı kadh eyle

526 Vâkı’-ı hâli yazup bir mikdâr

Eyle var ‘arza-i eşrâf-ı kibâr

527 Ser-güzeştini yazup hükkâmuñ Sen dahi hayr ile añdur nâmuñ

528 Yañılup eylemez iseñ tasdî’

Belki eşrâf-ı kibâr ola şefî’

529 Ehl-i diller nazar idüp her çend Hak-şinâs olan ide belki pesend

530 Saña tâ ki76 ‘ulemâ ragbet ide

Hâlüñe vâkıf olup şefkat ide

18b 531 Ele kâgıd kalem alup nâ-gâh Başladum nazma hemân bi’smi’llâh

532 İstihâreyle tefe’ül kıldum

Dergeh-i Hakka tevekkül kıldum

533 Olıcak kalbüme Hakdan ilhâm Eyledi Tuhfe-i Hükkâm aña nâm

76 530a tâ ki: nâ-geh S.

Page 135: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 135

534 Başladuñ gerçi ki bu nazma dilâ Seni ilzâm ide şâyed ‘ulemâ

535 Sen de fikr it hele bî-lâf u güzâf

Sözüñe ragbet ider mi eşrâf

536 Bu mübâhâtı koyup haddüñi bil Saña düşmez bu mübâhât ey dil

537 Sende ol deñlü bîzâ’a yokdur

‘Ulemâdan aña kâdir çokdur

538 Var iken nazma kemâl-i kudret Birisi kılmadı aña cür’et

539 Zerrece yokdur aña inkârum

Bilürem gerçi ki ben mikdârum

540 Ma’rifet bahrine olup gavvâs Bulımazdum bu kadar cevher-i hâs

541 Haberüñ togrusı budur ammâ

Kılmasunlar zurefâ haml-i riyâ

542 Tab’uma lâ’ih olurdı bî-reyb Ögredürdi sanasın hâtif-i gayb

543 Yog idi nazma benüm mikdârum

Bir kitâbdı [benüm] ancak kârum

544 Sözüme vâkıf olur ehl-i kemâl Bu me・eldür ki yok elçiye zevâl

Page 136: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 136

545 Bu makâlât-ı sa’âdet-encâm ‘Avn-i Hakk ile bulınca itmâm

546 Dilerem senden eyâ Rabb-i Vedûd

Nazır olmaya aña çeşm-i hasûd

547 Kej nazar idenüñ ey Rabb-i Gafûr Dîdesi ola mekânından dûr

548 Sehv ile var ise de anda kusûr

Ehl-i insâf anı tutsun ma’zûr

19a 549 Nazm u inşâda bulurlarsa hatâ ‘Afv ide anı kibâr-ı ‘ulemâ

550 Bu kitâbum iricek encâma

Tuhfe-i nev ola hâss u ‘âma

551 Yâd olup hayr ile nâmum mutlak Garazum rahmet-i Hakdur ancak

Makâle-i Sâbi’a Kuzât-ı Enâm u Vülât [ü] Hükkâm Kazâya Rızâ Virüp Tarîk-ı ‘İlme ‘Âzim Olduklarında Mülâzım Olınca Evvel Çekdikleri Zahmet 77 ü İntizârı İş’ârdur78

552 Söyle ey ‘ârif-i pâkîze-kelâm

Eyle ahvâl-i kuzâtı i’lâm

77 zaḥmet: raḥmet S. 78 işʿârdur: ez- şiʿârdur S.

Page 137: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 137

553 ‘Ulemânuñ şerefin yâd eyle Dil-i gam-dîdemüzi şâd eyle

554 Eyledüñ medh-i mevâlîyi tamâm

Niçedür hâl-i79 kuzât u hükkâm

555 Bildür anı dahi i’lâm eyle Vâkı’-ı hâl-i yâr u ikdâm eyle 80

556 Gâlibâ şimdi kuzât u hükkâm

Oldılar haylîce maglûb-ı ‘avâm

557 Bunlaruñ hâli dîger-gûn oldı Bî-kes olan katı mahzûn oldı

558 ‘Ulemânuñ ne ‘aceb tâli’i dûn

Cühelânuñ şerefi gûn-â-gûn

559 Ehl-i diller bu sözi söylerler Ka’r-ı deryâda dürer cîfe zeber

560 Yine göstermeye mir’ât-ı felek

‘Adl ü dâduñ yüzini şimdiye dek

561 Aña ba’i・ ne durur eyle beyân Bilmeyenler kıla tâ kim iz’ân

562 Kat’ idem kişi diyü pâyesini

Cerh ider ‘ömr-i girân-mâyesini

19b 563 ‘İlme şugl eyleyüp ol şâm u seher Nakdînesin81 hep aña sarf eyler

79 554b ḥâl-i: ḥâli S. 80 555b Mısra vezne uymamaktadır.

Page 138: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 138

564 Hâsıl idince mebânî-i ‘ulûm

Nâr-ı fakr ile yanar niteki mûm

565 Ne ise cümle-i ‘ilm-i şer’î Tab’-ı pâküñde olur hep ber’ î

566 Olsa bir mes’ele82 fethe muhtâc

Ol mahallinde ider istihrâc

567 Çalışup bunca meh ü sâl o fakîr ‘İlm-i şer’îden olur cümle habîr

568 Ṣubha dek bir gice mânend-i nücûm

Uyumaz eyler o tahsîl-i ‘ulûm

569 Kendüye himmeti olursa bülend İsteyen kişi olur dânişmend

570 Varup İstanbula eyler hareket

Ders okınur kanda k’ola cem’iyyet83

571 Ol tarîk içre olup çok menzil Niçe cem’iyyete olur dâhil

572 Gerçi kim ‘ilm ü hüner hâsıl ider

Fakr u fâka anı lâ-ya’kıl ider

573 İhtiyâc ile virür câna hırâş Muztarib eyler anı fikr-i ma’âş

81 563b Nakdīnesin: Nakdin ben S. 82 566a mes’ele: mes’ele-i S. 83 570b Mısra vezne uymamaktadır.

Page 139: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 139

574 Dâ’imâ ‘ömri felâketle geçer Gicesi güni riyâzetle geçer

575 Bekleyüp niçe mevâlî-i ‘ızâm

Medrese künci olur aña makâm

576 Ṣakalı yog iken anuñ agarur Dahi ol kendüsini tâze sanur

577 Bâr-ı mihnetle olur kâmeti ham

Olayın diyü mülâzım her dem

Kâle ‘aleyhi’s-selâm “Yeşîbü [ibnu] Âdem ve yeşibbü fîhî hasletânı el-hırsu ve tûlu’l-emeli”84

578 Fakr u fâka cigerin hûn eyler

Gam u mihnet anı mahzûn eyler

20a 579 Ol tarîkuñ ne ise erkânı Getürür yirine bir bir anı

580 O murâdına irince her bâr

Gam ile ‘ömri geçer leyl ü nehâr

581 Tutalum işte mülâzım oldı Mansıb almak aña lâzım oldı

582 Gösterür çünki kazâya o rızâ

Medresedür yolı anuñ ya kazâ

583 Hevesi bu dil-i nâlânında 84 Hadis: Allah’ın Resulü –selam üzerine olsun- buyurdu: İnsan oğlu yaşlanır; ama onunla birlikte şu iki haslet genç kalır: hırs ve tükenmez arzu.

Page 140: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 140

Devleti bula kazâ yanında

584 Bu me・eldür ki dimişler ‘ukalâ

Kişi a’mâ olur irdükde kazâ

585 Her kim olursa kazâya râzî Hep gider85 zahmet-i hâl-i mâzî

586 Âtîye hâle ider gerçi nazar

Bu tasavvurdan ider çogı zarar

587 Gâyet az olur olursa mâ-beyn İder ‘azl ile mürûr-ı seneteyn

588 Ne kadar zahmet ise sabr eyler

Bu ümîd ile dile cebr eyler

589 Kasdı bu mansıba çün vâsıl ola Gide gam zevk u safâ hâsıl ola

590 Iztırârî heves-i mansıb u câh

Düşürür anı bu hırsa nâ-gâh

591 Kâdî-’asker kapusın rûz u şeb Bekler ol vird-i lisânı matlab

592 Bu mülâzımları bir tab’ı selîm

Cümle üç kısma kılupdur taksîm

593 Oldı bir sınfı anuñ lâgar u zerd Fakr u fâka ile olmış pür-derd

85 585b gider: giderür S.

Page 141: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 141

594 Bulmayup kendüye cây-ı râhat

Za’f ile bî-meded ü bî-tâkat

595 Def’-i gam diyü86 yir afyon sıkılur Şöyle lâgar ki tokınsañ yıkılur

20b 596 Agniyâdan dahi bir sınfı hep

Cem’-i mâla çalışur rûz u şeb

597 Feth olup anlara bâb-ı tahsîl Eylemişler o ‘ulûmı tekmîl

598 Bulup anlar maraz-ı fakra ‘ilâc

Eylemiş her biri tahsîl-i mizâc

599 Oldı bir sınfı da mensûb-ı kibâr Bir mansıb[ı] alur senedi var87

600 Bezl ider mansıb içün mâl u menâl

Yüz tutar anlara ‘izz ü ikbâl 601 Ol iki sınfı kamu bî-gamdur

‘Azl ile nasbları tev’emdür

602 Kangı sınıfdan iseñ kendüñi bil Ṣınf-ı evvelde88 menem ve’l-hâsıl

603 Agniyâ zümresine yok sözümüz

86 595a diyü: diyüp S. 87 599b Mısra vezne uymamaktadır. 88 602b evvelde: evvelden S.

Page 142: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 142

Fukarâ hâlini görse gözümüz

604 Hak söze merdüm iseñ gûş itseñ

Fukarâ hâtırını hoş itseñ

605 Anı iz’ân idemez her ahmak Fukarâ kalbi durur89 Ka’be-i Hak

606 Devlet [ü] zilleti viren Hakdur

Anı fehm eylemeyen ahmakdur

607 Aña rahm eyle ki nâ-çâr ola ol Fakr ile bî-kes ü bî-şkâr ola ol

608 Ṣabr ider fakrını halka diyemez

Şîşe-i ‘ırz u vakârın sıyamaz

609 Kalur elbette hicâb altında Gencdür san ki türâb altında

610 Sâye-veş hâk ile olur yeksân

Der-be-der şöyle gezer ser-gerdân

611 Âteş-i fakr anı niçe meh ü sâl Pûte-i mihnet içinde ide kâl

612 Fakr [anuñ] dûr ola yârânından

Bi’z-zarûrî usana cânından 21a Makâle-i ・âmine

Ehl-i İnsâf Hükkâm-ı Kirâm ve Kuzât-ı Enâm Hazretlerinden İ’tizâr-ı Mâ-lâ-Kelâm

89 605b ḳalbi durur: ḳalbidir S.

Page 143: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 143

Eyleyüp Fî-Zamâninâ Anlara İsâbet İden Belâyâ vü Kazâyâ ki Cânibinden Menâsıb Virmekle Mansıblarında ・ebât u Devâm Olmadugın İ’lâmdur

613 Diñleñ ey zümre-i hükkâm-ı kirâm Ehl-i insâf-ı kuzâtü’l-İslâm

614 Vechi olmaya şu söz ki hâşâ

Ola ‘âkıl olana hâtır-sâ

615 Sizi tahmîk ise ger maksûdum Nâ-murâd ide beni ma’bûdum

616 Bî-sebeb siz baña düşnâm itmeñ

Bu söz ile beni ilzâm itmeñ

617 Söyledüñ sen bu makâlâtı sahîh Dimesünler zurafâ hem-çü melîh

618 Nazm u inşâya gelen tahrîrât

Olmadı kizb ü riyâ taksîrât

619 Anı te’lîfe çeküp bunca ta’ab Vâkı’-ı hâli beyân itdüm hep

620 Cümleñüzden bu durur hep me’mûl

‘Özrümi ehl-i kerem ide kabûl

621 Ya’nî el-kıssa bu cumhûr-ı kuzât Yek-be-yek cümle-i hükkâm ü vülât

622 Kâdîlık alsa gerekdür giderek

Çekmek ister aña da haylî emek

Page 144: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 144

623 Kâdî-’askerlere varmag ile El urup karşuda turmag ile

624 Vara gele usanup kapusına Tura tura yorılup tapusına

625 Fakr ile hâlüñ ola şöyle harâb

Ṣatmaduk kalmaya esbâb u kitâb

21b 626 Rûz u şeb eyleyesin sa’y-ı cemîl Âsitâneñ dahi idüp tekmîl

627 ‘Arz-ı hâl itmege ikdâm idesin

Hasb-i hâlüñ varup i’lâm idesin

628 Önine90 havf u recâyile varup Fakrdan haylî şikâyetler idüp

629 Aglayup hâlüñi ‘arz eyleyesin

Ser-güzeştüñ ne ise söyleyesin

630 Nazar eylerse de gâhî yüzüñe Mültefit olmaya çokluk sözüñe

631 Bâr-ı gam91 ide elif kaddüñi nûn

Giderek hâlüñ ola dîger-gûn

632 Mansıba vâsıl olınca her dem Çekmesin bir iki yıl derd ü elem

633 ‘Âkıbet mansıb alursın ammâ

90 Önine: Öñüne S. 91 631a Bâr-ı: Yâr-ı S.

Page 145: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 145

Geliser başuña biñ dürlü belâ

634 Giresin deyne niçe mihnetle Varasın mansıbuña devletle

635 Mansıbuñ olur ise bî-hâsıl

Olasın bu gam ile lâ-ya’kıl

636 Tutalum müddetüñ itdüñ tekmîl Bir iki akça idersin tahsîl

637 İtmeye ol dahi deynüñe vefâ

Çekdügüñ derd ü elem kala saña

638 Eyü olursa eger ol mansıb Çok olur aña bilürsin tâlib

639 Bir kavî kimse ala kâzîlıguñ

Yok durur gerçi aña râzîlıguñ

640 Bî-kes olmag ile sen ‘âlemde Olasın bunca belâ vü gamda

641 Seni ma’zûl ideler ya tebdîl

Müddetüñ kalmaga anda tekmîl

642 Zâhir ol mansıb olupdur mercûh Olasın bu gam ile sen mecrûh

22a 643 Ger kabûl eyler iseñ sen anı

Kazanursın bir iki ‘O・mânî

644 Yañılup varur iseñ İstanbula 92 92 644a Mısra vezne uymmamaktadır.

Page 146: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 146

Anda ragbet mi olur ma’zûle

645 Sözüñi eyleyüp evvel ez-ber Varacaguñ yine kâdî-’asker

646 Diyesin nâle-künân hvâr93 u zelîl

Ne içün mansıbum itdüñ tebdîl

647 Ne durur cürmümi ben de bileyin Tâ ki anuñla tesellî olayın

648 Saña dir gerçi ki cürmüñ yokdur

Lîk ol mansıba tâlib çokdur

649 Kıldılar anı şefâ’at n’ideyin Kangısınuñ sözini redd ideyin

650 Bir kavî kimseye mensûb imiş ol

Kuvvet-i kâhiresiyle makbûl

651 Mansıbuñ eylediler aña murâd Virmeyüp idemedüm ben de ‘inâd

652 Hâsılî mansıbuñı virdüm aña

Bilürem gerçi zulüm oldı saña

653 Gayrısına seni itdüm tebdîl Müddetüñ eyle var anda tekmîl

654 İhtiyârî ya olursın ma’zûl

Ya varup mansıbuñı eyle kabûl

655 Böyle virince su’âl ile cevâb 93 646a ḫvâr: ḫor HS.

Page 147: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 147

Viresin âyîne-i fikrete tâb

656 ‘Azlden ise kılup re’y-i sahîh Mansıbı eyler iseñ sen tercîh

657 Varup ol mansıba dâhil olasın

Nukre tahsîline mâ’il olasın

658 Çünki ol mansıb ola bî-hâsıl Her ne deñlü olur iseñ ‘âdil

659 Bi’z-zarûre94 tama’-ı hâm idesin

Cem’-i mâl itmege ikdâm idesin

22b 660 Dimeyesin bu helâl ü bu harâm Ekl idüp vakf ile mâl-ı eytâm

661 Diyesin kimine resm-i kısmet

Nısf-ı mâlın alasın bî-minnet 662 Cem’ ola buncılayın mâl-ı habî・ Gûşuña girmeye âyât u hadî・

Kâle’l-lâhü ta’âlâ ve tebârek “Ve men lem yahküm bi-mâ enzela’l-lâhü fe-ülâ’ike hümü’z-zâlimûn”95

663 Olmaduñ emr-i Hudâya münkâd

N’eyler âyâ seni bu Hakk-ı ‘ibâd

664 Eyleyüp kendüñi maglûb-ı ‘avâm

94 659a Biʿż-żarūre: Biʿż-żarūrī S. 95 Allahü Teala buyurdu: “Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” Mâide Sûresi 5/45.

Page 148: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 148

Olasın rûz-ı cezâda bed-nâm

665 Hırs ile zâlim olasın eyvâh Yüzüñ ola iki ‘âlemde siyâh

666 Hayf ol ‘akl ile idrâküñe hayf

Sîret ü tînet-i nâ-pâküñe hayf

667 Saña lâyık mı bu gûne a’mâl ‘Ulemâ nâmın idesin pâ-mâl

668 Zulm olur mı ‘ulemâdan sâdır

Olup ‘ilm ile ‘amelde kâsır

669 Zulm iderse ‘aceb olmaz cühelâ Def’-i zulm itmek içündür ‘ulemâ

670 ‘Âlim olan kişi icrâ eyler

Emr-i ma’rûf ile nehy-i münker

671 Kılma inkâr ile kizb ü telbî・ Saña yitmez mi bu mazmûn-ı hadî・

672 Anı gûş itmek olur farz-ı ‘ayn

Böyle buyurdı Resûlü’・-・akaleyn

Ruviye an-’Alî ibni Ebî Tâlib kerrema’l-lâhü vechehü ennehü kâle Resûlu’llâh ‘aleyhi’s-selâm “Kuzâtü ümmetî ・elâ・etü esnâfin kadiyâni fi’n-nâri ve kâdin fi’l-cenneti” sadaka Resûlu’llâh ya’nî kâdin kadâ bi’l-hevâ fe-hüve fi’n-nâr ve kâdin (23a)

Page 149: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 149

kadâ’l-hakka ve hüve ‘âlimün fi’l-cenneti nukıle min-Câmi’u’s-Ṣagîr96

673 Kimde kim var ise ‘adl ü insâf

Yok yire eylemez ol lâf u güzâf

674 Zulm iden câhil olandur ek・er Bu hadî・i ne okur ne diñler

675 Bu hadî・ ile kim olmaz ‘âmil

Zâhir ol kimse olupdur câhil

676 Kâdî olmag ile ba’zı ‘âmî Zulm ile çıkdı kuzâtuñ nâmı

677 Kâdî kim hâsılî ol ‘âlim ola

İhtiyârıyla varup zâlim ola

678 Zâlim olan kişiler câhildür ‘İlmden ek・eri hep gâfildür

679 Kâdî kim câhil ola zâlim ola

Anı rüsvây ide mahşerde Hudâ

680 ‘Âlim ü ‘âdil ola şol kâdî Hazret-i Hakk ola andan râzî

681 ‘Âkıl iseñ gel eyâ merd-i suhan

‘Ulemâya sakın itme sû’-i zan 96 Hadis: “Hz. Ali (R.A)’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: ‘Ümmetimin kadıları üç kısımdır. Bunlardan iki kısmı cehenneme, bir kısmı da cennete gidecektir.’ Allah’ın Resulü doğru söyledi. Yani heveslerine uyarak hükmeden cehennemde, meselelere vakıf olup da hakka göre hükmeden de cennettedir. Câmi‘u’s-Sağîr’den nakledildi.” Bu hadisin benzeri için bk. (Ayet ve Hadisler).

Page 150: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 150

682 Oldı rûşen bu me・el ehl-i dile

Ki yanar yaş kurı yanınca bile

683 Bilmez anı niçe nâ-dân añlar ‘Âlim ü câhil[i] yeksân añlar

684 Saña dir kâdî olur ‘âlim olan

Hâkim olur mı cihânda nâ-dân

685 Bu söz ‘âkıllara ne lâyıkdur Ṣanur ol ‘ilmi kabâ sarıkdur

686 Kuvvet-i mâl ile niçe câhil

Kâdî vü hâkim olur bir niçe yıl

687 Niçesi okumadan nahv [u] sarf Mes’ele bilmez iken hîç bir harf

688 Olmış iken cühelâdan ma’dûd

Hâkim olmasını eyler maksûd

23b 689 Anlaruñ olsa gerek tâli’i yâr Halkdan eylemez ol gayret ü ‘âr

690 Hâl-i ‘âlem budur ey ehl-i kemâl

Şimdi basdı ‘ulemâyı cühhâl

691 Düşdi bu derde ahâlî iñler Bu ‘asırda kim ölür kim diñler

692 Cühelâ gün gibi rif’atde olur

‘Ulemâ hâk-i mezelletde olur

Page 151: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 151

693 İktizâsı bu mıdur dünyânuñ

Rif’atı artuk ola nâ-dânuñ

694 Kangı ‘âlim ki ola efkar-ı nâs Anı ol câhile sen itme kıyâs

695 Ki anuñ kuvvet-i mâliyyesi var

Neye sunsa eli irer her bâr

696 Geymesün ‘örf ü izâfet her dem Hasm olur aña İmâm-ı A’zam

697 Meded öldürdi bizi bu gayret

Zâhiren bunda [da] vardur hikmet

698 Her tarafdan olup a’dâ peydâ Şerr ü şûr ile pür oldı dünyâ

699 Anatolıda Celâlî elemi

Tutdı her cânibi zulm ü sitemi

700 Engürüs içre olan düşmen-i dîn Âteş-i zulmi olınmaz teskîn

701 Şark ilinde dahi âl-i surh-ser

Toldı hep düşmen ile bahr u ber

702 ‘Âlemüñ fitnesine rûz u şeb ‘Ulemâya bu cefâlardur hep

703 Âteş-i zulm ile mazlûm ider âh

Âsumânı tutar ol dûd-ı siyâh

Page 152: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 152

704 Bâb-ı rişvet ise mesned olamaz Rif’ata kimse mukayyed olamaz

705 Hak sözi her kişi hod söyleyemez97

Terk-i ser itmeyen anı diyemez

24a 706 Cem’-i mâl içün urur her kişi lâf Kimse[y]e kal[ma]dı ‘adl ü insâf

707 ‘Ulemâ vü vüzerâ cümlesi hep

Hvâb-ı gafletde yaturlar ne ‘aceb

708 Yıkılur gitmede mülk-i ‘âlem Gelmiyor anlara hîç derd ü elem

709 Zâhir eylese anı şâh-ı be-nâm

Def’ ü ref’ine iderdi ikdâm

710 Zulme hâşâ ki rızâsı yokdur Halk-ı dünyâya cefâsı yokdur98

711 Şark ile garba ider ‘adl ü dâd

Zıll-i ‘adlinde hep efrâd [u] ‘ibâd

712 Devleti haşre dek olsun mümted Ya’nî kim Hazret-i Sultân Ahmed

713 Böyle bir şâh-ı ‘azîmü’ş-şânı

Böyle bir kân-ı kerem sultânı

714 Böyle bir pâdişeh-i Cem-’azamet Böyle bir husrev-i ‘âlî-himmet

97 705a söyleyemez: söylemez S. 98 710b yoḳdur: çoḳdur S.

Page 153: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 153

715 Görmedi dîde-i hurşîd-i cihân

Devr-i Âdemden ilâ hâzâ’l-ân

716 Bu durur aña du’âmuz ki müdâm Haşre dek var ola ol şâh-ı be-nâm

717 ‘Avnî-i bî-kes ü bîçâre hemîn

Dâ’î-i pâdişeh-i rûy-ı zemîn

718 Sefer emrinde yazup şeh-nâme Tuhfe kıldı anı hâss u ‘âma

719 Nazm u ne・ri anuñ olup kem-yâb

Çün beyâz olup ola ‘arz-ı rikâb

720 Var ümîdüm kılup aña nazarı Ber-murâd ide bu ehl-i hüneri

721 Budur âyîn-i şehen-şâh-ı cihân

Şu’arâya kıla lutf u ihsân

722 Tuhfesi mûr-ı za’îfüñ her dem Serverâ pây-ı meleh bîş ü kem

24b 723 Bîş ü kem her ne ise tuhfe-i mûr

Lâyık oldur ola şâhâ ma’zûr

724 Sen Süleymân-sıfat ben mûram İşbu ma’nâya ‘aceb mesrûram

725 Şâhlar lutfa bahâne ister

Lutf-ı şâha ne bahâne ister

Page 154: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 154

726 Hâline vâkıf olup ragbet kıl Hasb-i hâlin okıyup şefkat kıl

727 Şehlerüñ olur ‘atâsı mebzûl

Kimse olmaz der-i ‘adlinde melûl

728 Hîç ol bâba gelen redd olmaz Bâb-ı ihsânı şehüñ sedd olmaz

729 Kulına kılsa şeh-i rûy-ı zemîn

Yevmî kırk akça vazîfe ta’yîn

730 Bu tekâ’üdle kanâ’at kılsam Gâhî dîvânda99 kitâbet kılsam

731 Hak virüp hâsıl olursa bu murâd

Mansıbuñ eylemeyem nâmını yâd

732 ‘Avniyâ kim bilür ol şâh-ı kerîm Kulını eyleye şâyed ki za’îm

733 Bâb-ı şeh maksim-i erzâk-ı enâm

Sen de var bekle o dergâhı müdâm

734 Eylese şâh-ı ‘adâlet-’unvân Baña bu vech ile lutf u ihsân

735 Emr olınur ise ben nâ-kâma

Nazm idem her sene bir şeh-nâme

736 Okıyup dinleyicek şâh-ı cihân Eyleye ben kulına istihsân

99 730a dīvânda: dīvânında S.

Page 155: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 155

737 ‘Avniyâ ‘avn-i Hudâ ger ola yâr Bu murâda iresin âhir-i kâr

738 ‘Avn-i Hakdan dile maksûduñı hep

Şâhdur gerçi ki zâhirde sebeb

739 Ne diyem ol şeh-i bahr u berre Bahrden katre güneşden zerre

25a 740 Anda hatm oldı ‘adâlet anda

Anda hatm oldı sahâvet anda

741 Anuñ ‘asrında geleydi Cemşîd Hidmetin eyleyüp olurdı ferîd

742 Meclis[in] görse eger Rüstem-i Zâl

Pây-mâl olur idi sâye-mi・âl

743 Çü degül kâbil-i medh ü ta’rîf Kıl du’â dâ’im eyâ ‘abd-i za’îf

744 Yâ İlâhî o şehen-şâh-ı be-nâm

Tura turdukca cihân mülki müdâm

745 ‘Ömrin efzûn ide ol Hayy u Kadîr Ola a’dâsı kamu hvâr100 u hakîr

746 İrişüp ‘avn-i Hudâ-yı müte’âl

Ṣına hep cümle melâ’în ü kıral

747 Mu’cizâtıyla Resûlu’llâhuñ Düşmeni münhezim olsun şâhuñ

100 745b ḫvâr: ḫor S.

Page 156: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 156

748 Haşre dek şâh-ı cihân var olsun ‘Avn-i Hak aña nigeh-dâr olsun

749 Sâyesinde olalum âsûde Rûz u şeb hamd idelüm ma’bûda

750 Dilerüz Hazret-i Hak’dan her gâh

Müstecâb ide du’âmuz Allâh Hikâyet-i Pür-Letâfet ki Emr-i Hidmet-i Kazâ Efdal-i Tâ’at u ‘İbâdetdür

751 Câmi’-i zümre-i erbâb-ı ‘ulûm İbni Taşköprî Efendi merhûm

752 Böyle nakl itdi Şakâyık içre

Söylenür ehl-i hakâyık içre

753 Fuzalâdan biri sâbıkda meger Anlara böyle hikâyet eyler

754 Şâh tevcîh-i kazâ eyler aña

Ki ide şer’-i Resûli icrâ

755 Degül imiş garazı ‘izzet ü câh Hükm ider her ne ise emr-i İlâh

25b 756 Zühd ü takvâda olup kâmeti lâm

İhtimâm üzre iken subh u şâm

757 Gâhî rü’yâda Nebiyyü’l-muhtâr Eyler iken aña ‘arz-ı dîdâr

758 Ṣoñra ol fârig olup mansıbdan

Page 157: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 157

Gûşe-i ‘uzleti eyler mesken

759 Ol kazâdan olıcak âzâde

Hazreti hîç göremez rü’yâda

760 İdemez aña takarrüb hâsıl Mey-i fürkatle olur lâ-ya’kıl

761 Bu hatâsından idüp i’râzı

Yine ‘avdet kılup olur kâdî

762 Der-’akab maksad-ı aksâyı bulur Hazretüñ bende-i makbûli olur

763 Yine rü’yâda görüp ke’l-evvel

Diler ol müşkilini eyleye hall

764 İ’tizâr ile o hayru’l-a’mâl İdicek cürm ü hatâsını su’âl

765 Bu cevâbı buyurur aña Resûl

Sen kazâyâya olurken meşgûl

766 Şer’ ile ümmetümüñ subh u şâm Hidemâtını iderdüñ itmâm

767 İtmeyüp ‘adl ile dâduñda kusûr

Şer’ ile görür idüñ haylî umûr

768 Olup anuñ ile me’cûr u me・âb Müntefi’ olur idi şeyh ile şâb

Page 158: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 158

769 Terk idüp soñra teferrüd itdüñ101 Kendü nefsüñle takayyüd itdüñ

770 Hidmetümden niçe gün olduñ dûr

Bundan özge saña yok cürm ü kusûr

771 Efdal-i tâ’at imiş leyl ü nehâr Hidmet-i şer’-i Nebiyyü’l-muhtâr

Makâle-i [Tâsi’a] Rûm İline Sefer-i Hümâyûn Vâki’ Olaldan Berü

26a Zümre-i Kuzât u Yâr-ı Vülât-ı Zü’l-İ’tibâr İki Ṣınf Olup Bir Ṣınfı Ser-Dâr-ı Bâ-Vakâra Bir Ṣınfı Âsitâne-i ‘İzzet-Medâra ‘Azîmet Kılmagla Mâ-Beynde Olan İhtilâli İcmâlen Beyânındadur

772 Ey suhan gevherinüñ sarrâfı

Vireyin saña cevâb-ı şâfî

773 İki sınf oldı kuzât [u] ‘ulemâ Diñle bir bir sebebin icmâlâ

774 Oldı bir sınfı mevâlî kısmı

Şöhre-i dehr olup ism ü resmi

775 Çünki çogaldı mevâlî giderek Kalmadı anlara âhar meslek

776 Bir niçe mansıbı bir eydürüp ol

Arpalık nâmı ile itdi kabûl

777 Kendü varmaga tenezzül itmez Anda nüvvâb ile hod iş bitmez

101 769a teferrüd itdüñ: teferrüdâtuñ S.

Page 159: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 159

778 Arpalıkları silinmiş102 niçe bir Eyledi şer’-i Resûli tahkîr

779 Arturur gün olıcak rûz-ı cezâ

Ne cevâb idebilür bilsem aña

780 Rûmda niçe menâsıb yek-sû Arpalık oldı mevâlîye kamu

781 Anuñ erbâbı gezer âvâre

Def’-i gam derdine bulmaz çâre

782 Yâr olup bir niçe rişvet bedeliye (?)103 Dir ki ol al gididen vir gidiye

783 Birdür anlara helâl ile harâm

Vardugı yirüñ olur işi tamâm

784 Mansıbuñ eyüsini anlar alur Bî-kes olan kişi yâbânda kalur

785 Şüfe’âsı yog ise bir kişinüñ

Birisi ilerü gelmez işinüñ

26b 786 Bî-kes olan kişi mansıb alımaz Eger alursa da nef’in bulımaz

787 Oldı bir sınfı da bî-kes fukarâ

‘Azl ile ‘ömri geçer subh u mesâ

788 ‘İlm ile yog ise ger akrânı ‘Adlde olsa Şüreyh-i ・ânî104

102 778a silinmiş: söylenmiş S. 103 788a Mısra vezne uymamaktadır.

Page 160: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 160

789 Ne kadar eylese sa’y u ilhâh

Bulımaz fakr ile el-kıssa felâh

Makâle-i ‘Âşire Fî-Zamâninâ Kuzât u Hükkâmuñ mansıblarında ・ebât ü Devâm Olmamag ile Dünyâda Harîs Olanlar Kendülerini Bu Belâdan Tahlîs İdüp Gûşe-i ‘Uzletde Huzûr u Zâd-ı Âhiret Tahsîline Sa’y-ı Mevfûr Eylemeleri Beyânındadur

790 Ey suhan gevherinüñ sarrâfı Vireyin saña cevâb-ı şâfî

791 Zâhir akvâli ko bid’at zulem

Oldı kâdîlar aña âlet-i zulm

792 Hep re’âyâya tekâlîf müdâm Ṣalar emr ile kuzât [u] hükkâm

793 Cem’ olan nüzl ü ‘avârız ne ki var

Kâdîdan ister anı defter-dâr

794 Elem ü mihneti İstanbuluñ Kâr ider cânına her ma’zûlüñ

795 Fakr u fâka ile pür-gam her kes Bulımaz matlabına [hîç] dest-res 796 N’eylesün anlara kâdî-’asker

Virse ba’zılarına mansıb eger

104 788b Şüreyḥ-i: şerʿ-i S.

Page 161: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 161

797 Fakr ile mansıba varup gidemez Varsa mansıblarını zabt idemez

798 Söylesem hak sözi n’ola bî-bâk

Bu cefâlar ider insânı helâk

27a 799 Cümleden biri bu ‘abd-i nâ-çîz Bu me・eldür kişinüñ nefsi ‘azîz

800 Çok zamândur bu tarîke gireli

Nakd-i ‘ömri o metâ’a vireli

801 Açılup tali’-i nâ-mes’ûdum Hâsıl olmadı ebed maksûdum

802 Olan oldı sözümi diñle ‘azîz

Saña bu pend-i letâfet-âmîz

803 Okı gör mûcib-i ‘ibret olsun Sebeb-i zikr u nasîhat olsun

804 Fukarâdan olanı bir bir say

Mansıbında turamaz bir iki ay

805 Zûr-ı bâzûsı olan merd-i kavî Olıyor hâdim-i şer’-i nebevî

806 Ne durur zann u kıyâsuñ ‘acebâ

Ṣabr ider mi bu cefâya ‘ukalâ

807 Saña ey ‘âkıl u dânâ ne ‘aceb Bu şekil mansıb içün bunca ta’ab

808 Mansıb içün bu rezâlet niçe bir

Page 162: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 162

Bu meşakkat bu felâket niçe bir

809 Hele maglûb-ı ‘avâm olmışsın Bu tamâ’ birle tamâm olmışsın

810 ‘Aklı olan çeke mi bunca ta’ab

Buña sabr iden edânîdür hep

811 Nev-hevesdür niçesi yârânuñ Bu cefâsını çeker dünyânuñ

812 Sebeb oldur ki edânî ek・er

Kıldılar mansıb-ı ‘âlîde makar

813 Turmayup dûn u denî sadra geçer Gâlibâ irdi gibi âhir-i şer

814 Bu ne hikmet durur ey Bâr-Hudâ

‘Ulemâ sadrına geçdi cühelâ

815 Cühelâ kat’-ı merâtib itdi ‘İlme ragbet anuñ içün gitdi

27b 816 Tâli’-i câhil ise hûb ancak

Hâ’iziyle katı mergûb ancak

817 ‘Ulemâ mansıba olmasun esîr Kılmasun kendülerin hvâr105 u hakîr

818 Kalmadı mansıb-ı dünyâda safâ

‘Azl ü nasbına bulınmaz ihsâ

105 817b ḫvâr: ḫor S.

Page 163: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 163

819 Eylemek ister iseñ def’-i kesel Gel benüm pendüm ile eyle ‘amel

820 Mansıbından bu cihânuñ el çek Sözüñ evlâsı budur eyleme şek 821 Bu cihân mansıbını itme kabûl

Olmamak ister iseñ soñra melûl

822 İste ol mansıbı kim ey dânâ Ebedî olsa o106 mansıbda bekâ

823 Kangı mansıb ki degüldür bâkî

‘Ukalâ olmaz anuñ ‘uşşâkı

824 Olmak istersen eger kim râhat Eyle bu halk-ı cihândan ‘uzlet

825 Yatacak yiri te’emmül eyle

Rızk içün Hakka tevekkül eyle

826 Seni halk eylemedin dahi Hudâ Rızkuñı eyledi takdîr saña

827 Bâb-ı rızkuñ senüñ olmaz mesned

Kulınuñ rızkına zâmin ol Ahad

Kâle’l-lâhu’l-melikü’l-vehhâb “İnne’l-lâhe yerzüku men yeşâ’ü bi-gayri hisâb”107

828 Rızk içün gam yime ey ehl-i kemâl

106 822b o: ol S. 107 Allah Teala şöyle buyurdu: “Allah dilediğine hesapsız rızık bağışlar” Âli İmrân Sûresi, 3/37.

Page 164: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 164

Hırs ile olma mi・âl-i Deccâl

829 Eyle âyîne-sıfat kalbüñi sâf Rızkuñı yok yire kılma isrâf

830 Lâzım olan yire sarf eyleyicek

Rızkı tahsîle çekilmez çok emek

831 Bezl ü sarf itmege yitmez ammâ Mâl-ı Kârûn dahi olursa saña

28a 832 Sende ger var ise ‘akl u idrâk

Var birez rızkuñı eyle imsâk

833 Mâluñı bir yire hep derc eyle ‘Aklı mîzânına ur harc eyle

834 Bil ki sevmez bu cihânda o Ganî

Mâlını yok yire sarf eyleyeni

Kâle’l-lâhü’l-mu’în “Külû ve’şrabû ve lâ-tüsrifû innehû108 lâ-yuhibbü’l-müsrifîn”109

835 Saña lâzım mı cihân içre varup

Başuña halk-ı cihânı üşürüp

836 Cem’ idüp bir niçe mangur-ı harâm İdesin anı dahi bezl-i ‘avâm

837 Çekesin bunca gam u derd-i ke・îr

108 innehū: inne’l-lâhe S. 109 Allah Taalâ buyurdu: “Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” A‘râf Sûresi 7/31.

Page 165: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 165

Olasın bir kurı ‘unvâna esîr

838 İl yiyüp ide safâ dünyâda Sen cevâbın viresin ‘ukbâda

839 Ne sefâhat ne kabâhat eyvâh

İhtiyâr eyleyesin bunca günâh

840 Lutf idüp pendümi diñleñ ihvân K’olasuz mazhar-ı lutf-ı Rahmân

841 Tâlib-i mansıb-ı ‘ukbâ olıñuz

Râgıb-ı rahmet-i Mevlâ olıñuz

842 Gelüñüz eyleyelüm Hakka niyâz Yâd idüp cürmümüzi tûl u dırâz

843 Kalmaya cürm ile ‘isyânumuza

Bakmaya defter [ü] dîvânumuza

844 Lutf u ihsâna kılup müstagrak Bahr-i gufrâna bizi eyleye gark

845 Yâ İlâhî bize çekdürme hicâb

Koma hayretde bizi rûz-ı hisâb

846 Dahi ‘Avnî kulını şâd eyle Lutf u ihsânuña mu’tâd eyle

Hikâyet-i Latîfe Münâsib-i Menâkıb-ı Münîfe

28b 847 Sâbıkâ var idi bir şahs-ı hasîs Aña sîm ü zer idi yâr u enîs

Page 166: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 166

848 Mâl u câh eyleyüp anı magrûr Bir nefes itmedi ‘ömrinde huzûr

849 Sîm ü zer cem’in idüp rûz u şeb

Bir yire defn ide idi anı hep

850 Olmayup râgıb-ı hayr u hasenât Aña nâ-gâh irişür vakt-i memât

851 O mahilde zer aña olmaz yâr

Terk-i dünyâ ider âhir nâ-çâr

852 Olmayınca aña lutf-ı Bârî Kodugı yirde kalur dînârı

853 Tama’ u hırs ile gör ol bed-nâm

Eylemez vâri・e anı i’lâm

854 O mahalde olıcak zer medfûn Vârî・ olanlar olur[lar] mahzûn

855 Ṣulehâdan biri ol gice meger

Vâkı’asında görür sâhib-i zer

856 Sûreti olmış anuñ niteki mûş Zer olan yire tutar çeşm ü gûş

857 Görüñüz mûş-sıfat ol tarrâr

Geh girer ol delüge gâh çıkar

858 Aña ol sâlih ider çünki su’âl Bile tâ kim ne durur vâkı’-i hâl

859 Virür ol sâlihe bu gûne cevâb

Page 167: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 167

Dir ki zer cem’ idenüñ hâli harâb

860 Sîm ü zer cem’in iden dünyâda Bu ‘amel birle kopar ‘ukbâda

861 Dâ’imâ eyleyüp âh u zârı

Gözedür gözlerüm ol dînârı

862 Andadur ‘akl ile fikrüm her gâh ‘Acebâ kimse aña buldı mı râh

863 Her kim olursa harîs-i dînâr

Haşr olur mûş-sıfat âhir-i kâr

29a 864 Sîm ü zer cem’ idene işte delîl Virse biñ yıl aña Hak ‘ömr-i tavîl

865 ‘Âkıbet çünki helâk olsa gerek

Beden-i nâzüg[i] hâk olsa gerek

866 Kalsa dünyâ tolusı genc-i nihân Ol ‘azâbın çeker ‘ukbâda hemân

867 Mâ’il-i sîm ü zer olan her çend

Bu hikâyetle olur fâ’idemend

Makâle-i ‘Aşere Ahvâl-i Kazâ Emr-i ‘Asîr Oldugın Hadî・-i Şerîf ile Beyân ve Baz’ı Eşhâs-ı110 Nâ-dân Kâdîlara Rişvet Alur Diyü Kizb ü Bühtânlarıdur

868 Diñle ey mâ’il-i erbâb-ı hüner

110 Eşḫâṣ-ı: Eşḫâṣ u S.

Page 168: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 168

Dir iseñ gûşuñ ola pür-gevher

869 Nakl olındı saña çün bu kıssa Kıssadan ‘ârif iseñ al hisse

870 Bil ki ‘akluñ saña yâr ise hemîn

Mansıba tâlib olup olma yakın

871 Taleb-i111 mansıbı kılma tedbîr Kâdîlık oldı katı emr-i ‘asîr

872 Esedu’l-lâh ‘Alîden mervî

Nakl olındı bu hadî・-i nebevî

Rüviye ‘an-’Alî ibni Ebî Tâlib radıya’llâhü ‘anh ennehû kâle kâle Resûlu’llâh salla’l-lâhü ‘aleyhi ve sellem “Men cuile ‘ale’l-kazâ’i fekeennemâ zübiha bi-gayri sikkînin” sadaka Resûlu’llâh ‘aleyhi’s-selâm112

873 Şu’arâdan iki eşrâf-ı kuzât

Pend [ü] şi’r[i] niçe rengîn kelimât

874 İdüp ahvâl-i kuzâtı ma’lûm Bir gazel dimiş ‘Ubeydî merhûm

29b 875 Ṣoñra Vecdî anı eyler tahmîs

Diñlesünler anı ihvân-ı enîs

111 871a Ṭaleb-i : Ṭâlibi S. 112 Hadis: “Hz. Ali (R.A)’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: ‘Kim hâkim tayin edilirse sanki bıçaksız bir şekilde kesilmiş gibidir.’ Allah’ın Resulü doğru söyledi.”

Page 169: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 169

Gazel-i Merhûm ‘Ubeydi’l-Edirnevî

Tahmîs-i Merhûm Vecdi’l-Filibevî

Mef’ûlü Fâ’ilâtü Mefâ’îlü Fâ’ilün I

Mülk-i cihânuñ âhiri bildüm harâb imiş Me’vâsı mîr ü şâh u gedânuñ türâb imiş Ma’nâ yüzinde devlet-i dünyâ ‘itâb imiş

Mansıb didükleri elem ü ıztırâb imiş Cân-ı ‘azîz-i ‘ârife ‘ayn-ı ‘azâb imiş

II

Kosa ‘adâlet itmek içün her biri işin Ṣarf itse dâda cümleten etvâr u cünbişin Döndürse seyle girye ile gözleri yaşın

Zâlimlerüñ söyündüremez zulmi âteşin

Kâdîlaruñ bu derd ile bagrı kebâb imiş

III

Halka medâr u merci’ olur sözi diñlenür Tenfîz-i hükm-i şer’-i şerîf ile eglenür El tarlugı gider gibi bir hâlet el virür

Bir iki mangur ellerine gerçi kim girür Çekdükleri belâlar evet bî-hisâb imiş

IV

Page 170: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 170

Alur eline hükmini şâh-ı yegânenüñ Eydür ki haylî za’fı var imiş hızânenüñ Hâlin sorar mı âteş-i zulm ile yananuñ

‘Azmi musâlahayla kuzât-ı zamânenüñ

Ahvâl-i âhiretleri gâyet harâb imiş

V

Benden nasîhat ister iseñ diñle Vecdiyâ Hırsı eyle şey’-i kalîle iktifâ113 Olmaz kanâ’at eylemeden özge kîmyâ

Sözüñ muhassalın diyeyüm mi ‘Ubeydiyâ

‘Uzlet iden kimesne şeh-i kâm-yâb imiş

30a Hâtime-i Makâle-i U’cûbetü’l-Mi・âl

876 Hûb tahmîs ü gazel birle saña

Kıldılar hâl-i kuzâtı inhâ

877 Sen bu ahvâli iderseñ âşikâr Diñle tafsîl idelüm bir mikdâr

878 Olmaz ahkâm-ı şerî’at icrâ

Zeyd ile ‘Amr ider olsa da’vâ

879 Şer’ ile virseñ eger Zeyde cevâb ‘Amra dirsen saña hükm itdi kitâb

880 Zeyd aña olmaz ise ger114 râzî

113 V Mısra vezne uymamaktadır.

Page 171: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 171

N’eylesün ya baña diyor kâzî

881 Şimdi ‘âlemde eyâ vâkıf-ı râz Hakka râzî var ise var katı az

882 Zeyde hükm itseñ eger şer’ ile sen

Saña ‘Amr itse gerekdür sû’-i zan

883 Baña hükm itmedügine hikmet Zeydden kâdî alupdur rişvet

884 Rişveti sen gerek alma gerek al

İder elbette ‘Amır böyle hayâl

885 Hazret-i Hakdan idüp şerm ü hicâb Hîç dimez böyle imiş kavl-i kitâb

886 Yok yire kâdîya bühtân eyler

Meskenin âteş-i sûzân eyler

887 ‘Adl iderseñ eyâ efdal-i nâs Ne belâdur ideler böyle kıyâs

888 ‘Askerî tâ’ifesi hod ne ki var

Budur ‘âdetleri hep leyl ü nehâr

889 Olmayup şer’e mutî’ ü münkâd Hâkimüñ hükmine eylerler ‘inâd

890 Kâdîya cevr ü cefâ-pîşeleri

‘Ulemâ kadhıdur endîşeleri

891 Eyleme mü’min iseñ lâf u güzâf 114 880a ger: eger S.

Page 172: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 172

Saña lâzım durur ‘adl ü insâf

30b 892 Yüri insâf ile kıl her işüñi Tâ ki her kes begene cünbişüñi

893 İstikâmet yiridür şer’-i Resûl

Hidmetüñ ola dir iseñ makbûl

894 ‘Âdil olmasa eger bir mikdâr Olımaz saña dahi hidmetkâr

895 Müstakîm olsa eger hidmetde

Ṣâhibi anı tutar ‘izzetde

896 Hâdim-i şer’-i şerîf olsa kişi İstikâmetde anuñ dâ’im işi

897 İstikâmetle iden hidmetini

İki ‘âlemde bulur ragbetini

898 Ṣâhibi aña ri’âyet eyler Rûz-ı mahşerde şefâ’at eyler

899 Saña yâhû dahi gelmez mi yakîn

Oldı insâf didügüñ nısfu’d-dîn

900 Diler iseñ bula mâluñ bereket İhtirâz it sakın alma rişvet

901 Mürteşî olma vü rişvet virme

Başdan ayaga günâha girme

902 Rişvet ile sakın olma hâkim Rûz-ı mahşerde olursın nâdim

Page 173: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 173

903 Rişveti virmek olur mı câ’iz

Râşînüñ hükmi degülken nâfiz

904 Oldılar bu üçi mezmûm-ı cihân Râşî vü mürteşî vü râ’iş olan

905 Bu hadî・ ile olup nakl-i sahîh Kıldı Peygâmber o kavli tasrîh

‘An-Ebî Hüreyrete radıya’llâhu ‘anhü ennehû kâle: “La’ane Resûlu’llâh ‘aleyhi’s-selâm er-râşî ve’l-mürteşî ve’r-râ’iş” sadaka Resûlu’llâh 115 Hikâyât-ı Pür-’İbret [ü] Bâ-Nikât Min-Elzemi’l-Hikâyâti Fî-Hakkı İrtişâ’i’l-Kuzâti

31a 906 Bir kefen soyucı şahs-ı bî-’âr

Bu imiş kârı anuñ leyl ü nehâr

907 Kangı meyyit ki olursa medfûn Kefenin soyar alurmış mel’ûn

908 Olmış ol halk-ı vilâyet ‘âciz

Anı men’ idememişler hergiz

909 Ol vilâyetde meger bir kâdî Kavl ü fi’linden olup Hak râzî

910 ‘Adl ile san ki Şüreyh-i ・ânî

115 “Ebû Hüreyre (R.A.)’den rivayet edildiğine göre, Allah’ın Resulü (SAV), rüşveti verene, alana ve ona aracılık edene lanet etmiştir.”

Page 174: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 174

Hidmetinde yog imiş noksânı

911 Va’desi irişür anuñ nâ-gâh Ol kefen soyucıdan eyler âh

912 Bu gün ahbâbını hep da’vet ider

O kefen soyucıya minnet ider

913 Aña dir rıfk ile ey merd-i garîb Baña şimden girü mevt oldı karîb

914 Kefenüñ kıymetini benden al

Kabrümi açma idüp kasd-ı vebâl

915 Böyle anuñla idüp kavl ü karâr Kâdî [ki] defn olıcak âhir-i kâr

916 O kefen soyucı hod ba’de’l-mevt

Çâre mi var kıla ol fursatı fevt

917 Kâdînuñ kabrini açar ol şeb Eylemez ‘ahde turup havf u ta’ab

918 Her su’âle viremez kâdî cevâb

Aña âteş ile eylerler ‘azâb

919 Tevbe ider görüp anı nâ-çâr Bu sözi vird idinür leyl ü nehâr

E’ûzü bi’l-lâhi min-şerri ‘azâbi’l-kuzâti’z-zamâni zahara hâlihüm116 ‘inde’l-imtihâni117

116 ḥâlihüm: ḥâlihī S.

Page 175: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 175

920 Bir ‘azîz işidicek kıldı su’âl

Bile tâ kim ne durur vâki’-i hâl

921 O kefen soyucı ahvâli didi Havf idüp san ki vücûdı eridi

31b 922 ‘Âdil olan göricek böyle ‘azâb Zâlime niçe olur ekl-i ‘ikâb

Makâle-i İhdâ ‘Aşere Nüvvâb-ı Zevi’l-İhtirâm Tâ’ifesine Münâsebet ile Bir Niçe Pend-i Sûdmend Olındugıdur ki Müfîd ü Muhtasar Îrâd Olındı

923 Söyle ey vâkıf-ı ahbâr-ı enâm Nâzım-ı hâl-i kuzât u hükkâm

924 Oldı mâ-dûnı kuzâtuñ nüvvâb

Kılma hâlin bularuñ istigrâb

925 Kâdîda ‘adle ise ger niyyet Aña nüvvâbı ider tib’iyyet

926 Ne vücûdı var ola nüvvâbuñ

Kavm ü hüddâm u kamu küttâbuñ

927 Zulm anlardan olupdur merfû’ Hayr ile şerri ider asla rücû’

117 Zamanın kadılarının şerrinden ve imtihan sırasındaki gerçek hâlinin ortaya çıkışından Allah’a sığınırım.

Page 176: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 176

928 Eylese zulmine igmâz-ı ‘ayn Kendü ‘ırzına virür kâdî şeyn

929 Def’-i zulm itmek aña lâzımdur

Gâfil ise soñucı nâdimdür

930 Rûz-ı mahşerde Hudâ-yı müte’âl Cümle etbâ’ın ider aña su’âl

931 Olsa zulm itmege kâdî mâ’il Nef’i yok fâ’il olursa ‘âdil

932 ‘Âdil olursa eger hâkim-i ‘asl

Tîg-ı şer’ ile ider bâtılı fasl

933 Vâlîhîden bu latîfe meşhûr Eylemiş nâ’ibi hakkında sudûr

Matla’-ı Vâlihi’l-Merhûmi’l-Üskübî

Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün Zaleme zulm ider ise n’ola teskîn gerek Kâdî miskîn olıcak nâ’ibi keskin gerek

32a Cevâb-ı Nâ’ibü’ş-Şer’

Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün Tîg-ı şer’ ile kesüp fasl idemez bâtılı hak Kâdî miskîn olıcak nâ’ib olur künce bıçak

İ’tirâz-ı Mergûbe-i Makâle-[i] Sâbıka

934 Vâlihînüñ sözi haylî medhûl

Page 177: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 177

Nâ’ibüñ lîk cevâbı ma’kûl

935 Cümle ahvâli gören kâdîdur Her kes anuñ sözine râzîdur

936 ‘Âkıl iseñ ide gör ‘adl ile dâd

Tâ ki senden kala bir yahşı ad

937 Olmagıl ekl-i harâma mu’tâd Ṣanma ki sende kalur hakk-ı ‘ibâd

938 Saña takdîr olan olur vâsıl

N’oldı ya bunca tama’dan hâsıl

939 Ma’siyet bahrine olmışsın gark İdemezsin hakkı bâtıldan fark

940 İster iseñ bu makâlâta delîl

Diñle bir nâdire tem・îl-i cemîl

Hikâyet-i Hazret-i Kâdî Beyzâvî Rahmetu’l-lâhi [‘Aleyh]

941 Böyle nakl itdi biri râvînüñ Hazret-i Kâdî[-i] Beyzâvînüñ

942 Var idi bir ulu şeyhi meşhûr

Mürşid-i nâs idi ol pîr-i vakûr

943 Bî-riyâ ‘âlim-i Rabbânî idi Ehl-i ‘ilm idi kerem kânı idi

944 Her kime eylese bir kez nazarı

‘Âlemüñ olur idi gerçek eri

Page 178: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 178

945 ‘İlm-i tefsîre olurken meşgûl

Didi Kâdîya meger bir gün ol

946 Ahsen-i vech ile idüp tahrîr Eyle Kur’ân-ı Şerîfi tefsîr

947 Şeyhden kâdî idüp118 şerm ü hicâb

İ’tizâr ile virür aña cevâb

32b 948 Şeyh defa’ât ile eyler teklîf Tâ ki kâdî yaza tefsîr-i şerîf

949 ‘Âkıbet eyleyüp emrini kabûl

Oldı tahrîrine anuñ meşgûl

950 Kalbine münkaş olınca119 mefhûm Himmet-i şeyh ile ol kân-ı ‘ulûm

951 Rûz u şeb eyledi sa’y u ikdâm

Kıldı tefsîri kaçan kim itmâm

952 Al gidüp şeyhe sunınca anı Okıyup eyledi istihsânı

953 Didi ithâf idelüm sultâna

Tâ ki mazhar olasın ihsâna 954 Ne murâduñ var ise eyle beyân Tâ ki ihsân ide ol şâh-ı cihân

955 Didi kim hidmet-i şer’e mahzâ 118 947a idüp: idüm S. 119 950a olınca: olup S.

Page 179: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 179

Dilerem kim ola taklîd-i kazâ

956 Şeyh tefsîri ki şâha sundı Her mahalde açılup okundı

957 Kıldı ta’zîm ile çün anı kabûl

Didi şeyhüm ne diler benden ol

958 Didi kim istemez illâ ki kazâ İhtiyâr ile aña virdi rızâ

959 İltimâs[ı] idüp ol demde kabûl

Didi dûzahda120 mekân istemiş ol

960 İki kâdîlıgı bir eyledi şâh Aña te’bîd ile virdi nâ-gâh

961 Nakl idicek anı şeyh-i murtâz

Eyledi kâdî kazâdan i’râz

962 Bâreka’l-lâh o şeh-i pâk-nijâd Kıldı kâdîyı bu gûne irşâd

963 Dir iseñ keşf ola sırr-ı mübhem

N’eyledi diñle İmâm-ı A’zam

Hikâyet-i Hazret-i İmâm-ı Ebû Hanîfe-i Kûfî

33a 964 Böyle nakl eyledi bir ehl-i yakîn

Meger ol muhteri’-i mezheb-i dîn

965 Muktedâ-yı ‘ulemâ-yı âfâk 120 959b dūzaḫda: dūzaḫdan S.

Page 180: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 180

Müşkil-âmûz-ı Ṣıfâhân u ‘Irâk

966 ‘İlm ile halk-ı cihândan a’lem Ya’nî merhûm İmâm-ı A’zam

967 Ki taleb kılsa [da] sâ’il sâ’il

Mezhebine olur anuñ kâ’il

968 Gerçi olınmaz İmâmeyn tahfîf Lîk mezhebleridür kavl-i za’îf

969 Emr ider hâke (?) şâh-ı ‘âlem

Mezheb ü kavl-i İmâm-ı A’zam

970 Ki odur mes’elenüñ akvâsı Râzî olmakdur aña evlâsı

971 Aña şâkird iken efrâd u ‘ibâd

Kıldı da’vet anı şâh-ı Bagdâd

972 Eyledi anlara teklîf-i kazâ İdeler şer’-i Resûli icrâ

973 Oldı meşhûr degüldür bu hafî

Ya’nî kim ol dür-i ‘ilmüñ sadefi

974 Künc-i ‘uzletde o şeyh-i murtâz Eyledi emr-i kazâdan i’râz

975 Oldı şâhuñ sözine haylî melûl

Kılmadı ya’nî ki emrini kabûl

976 Didiler kıssayı şâha nâ-gâh

Page 181: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 181

Bî-huzûr oldı işitdükde o121 şâh

977 Habs olınmasın anuñ emr itdi Ol kadîmî olan ülfet gitdi

978 Geçdi ol hâl ile niçe meh ü sâl Bulmadılar anı ıtlâka mecâl

979 Aña üç def’a olındı teklîf

Râzî olmaz idi hîç zât-ı şerîf

980 İhtilâf üzredür anda akvâl Kimi dir olmadı ıtlâka mecâl

33b 981 Şâha söz kılmadı aslâ te’・îr

Müddeti habs122 iken oldı takdîr

982 Habs iken rûhı ider ‘azm-i cinân “Rahima’l-lâhü lehû bi’l-gufrân”123

983 Kimisi dir ki olındı ıtlâk

Şâh ile olmadı ortada vifâk

984 Ya’nî el-kıssa o muhtâr-ı ‘ibâd Kıldı esnâf-ı kuzâtı irşâd

985 Geçdi zahmet ile hâl-i mâzî

Olmadı gitdi ölince kâdî

986 Allâh Allâh ne ‘aceb rây-ı sahîh Eyledi habs[i] kazâdan tercîh

121 976b o: ol S. 122 981b ḥabs: maḥbūs S. 123 “Allah ona merhamet etsin.”

Page 182: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 182

Hikâyet124 Tem・îl-i Cemîl ü Mev’ıza-i Bî-’Adîldür ki Îrâd Olındı

987 Bu hikâyet ki olındı îrâd Nedür andan bize aksâ-yı murâd

988 Muktedâmuzken İmâm-ı A’zam

Aña tâbi’ degülüz biz her dem

989 Aña hod lâzım iken tib’iyyet Mesleginden niçün itdüñ nefret

990 Başka bir başumuza çekdük boy

Eylemez anı meger nâ-cins soy

34a 991 Biz ki nâ-kâbil-i mâder-zâduz Zulme meyl eylemişüz bî-dâduz

992 Hayf ol mübtezel-i nâ-halefe

Vaz’ın uydurmaya kâr-ı selefe

993 Mâl tahsîlini idüp ümmîd Komışuz biz dahi bir vaz’-ı cedîd

994 Yazuk ol cübbe vü destârumuza

Yazuk ol gayret ile ‘ârumuza

995 Muktezâ-yı beşeriyyet bu mıdur Gayret ü ‘âr u hamiyyet bu mıdur

996 Gün gibi rûşen iken işbu delîl

124 Bu kelime, bu başlığın sonunda tekrar yazılmıştır.

Page 183: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 183

Hayf kim görmez anı çeşm-i ‘alîl

997 Dâ’im idüp taleb-i zevk u sürûr Olmışuz mansıb u mâla magrûr

998 N’oldı bu hırs u tama’dan hâsıl

Cümle maksûd ele girmek müşkil

999 ‘Îş içün bir iki gün dünyâda Yatacak yir komaduk ‘ukbâda

34b 1000 Hırs ile sürdügüñ ol mansıb u mâl Oldı Fir’avn ile Kârûna mi・âl

1001 Niçe bir mansıb ile mâla bu meyl

Cem’ ider nitekim ol hâtıb-ı 125 leyl 1002 Mansıba ‘âkıl iseñ olma harîs Nefsüñi kıl bu cefâdan tahlîs

1003 Var ise zerrece sende gayret

Ehl-i dünyâ ile kılma ülfet

1004 Ehl-i dünyâda hakîkat yokdur Ülfetüñ hod zararı artukdur

1005 Şimdi nâs oldı cevâsîs-i ‘uyûb

Ne kadar senden olursa mahcûb

1006 Bî-huzûr olsa kaçan bir mikdâr İder ol cümle ‘uyûbın izhâr

125 1001a ḥâtıb-ı: ḫâṭib-i S.

Page 184: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 184

1007 Mansıbuñ almag içün şâm u seher Katlüñe bulsa şehâdet eyler

1008 Bârî ‘uzlet kılup ol gûşe-nişîn

Olma ‘âkıl iseñ anlara yakın

1009 ‘Âleme sen niye geldügüñi bil Arayup bul yüri bir ehl-i dil

1010 Yüri bir mürşid-i kâmil ara bul

Hidmetin eyleyüp ol cân ile kul

1011 Âb-ı tevbeyle seni pâk itsün Menzilüñ safha-i eflâk itsün

1012 Bu me・eldür ki añılur her ân

Da’vîye ma’nî vü ‘uşşâka nişân

1013 Ehl-i dilden taleb eyle mededi Bulasın tâ ki hayât-ı ebedi

1014 Mâ-sivâ fikrini dilden dûr it

Tenüñi başdan ayaga nûr it

1015 Gide tâ126 sîret-i hayvâniyyet Saña hâsıl ola rûhâniyyet

35a 1016 Ya İlâhî kıl anı pîşe bize

Zikr ü fikrüñ ola endîşe bize

1017 Ehl-i dünyâdan idüp sen bizi dûr Künc-i ‘uzletde nasîb eyle huzûr

126 1015a Gide tâ: Gide ḳalmaya S.

Page 185: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 185

1018 Ni’met-i lutfuña şâkir eyle Dilimüz sıdk ile zâkir eyle

1019 ‘Avnî-i ‘âciz ü dil-haste mizâc

Olmasun gayrı kapuya muhtâc

1020 Eyleyüp her yañadan feth ü fütûh Kıl anuñ bâb-ı murâdın meftûh

1021 Vir aña ni’met-i bî-pâyânı

Dil-i mecrûhına kıl dermânı

1022 Ṣon nefesde virüp îmân ile dîn Meskenin eyle anuñ huld-ı berîn

Makâle-i İ・nâ ‘Aşer A’lem-i ‘Ulemâ-i Dîn ve A’zam-ı Fuzalâ-i Râst-bîn Kutb-ı Dâ’ire-i Velâyet Merkez-i Râbıta-i Kerâmet ‘Umdetü’z-Zühhâd Kıdvetü’l-’Ubbâd Fâzıl Mutasavvıf Kâmil Mutasarrıf Ser-Halka-i Sâlikîn Ser-Çeşme-i Vâsılîn ‘Ulûm-ı Zâhirenüñ Mümtâzı Fünûn-ı Bâtınenüñ Kâşif-i Râzı A’nî Bihî Pîr-i Rûşen-Zamîr Hazret-i Şeyh Mahmûd Efendinüñ Zikr-i Cemîl ve Lâzımu’t-Tevkîrleridür

1023 Söyle ey ‘âşık-ı sâdık söyle

Niçe esrâr u hakâyık söyle

1024 Söyle ey ‘ârif-i pâkîze-hüner Kadrüñ añlar bilür erbâb-ı nazar

1025 Söyle ey bülbül-i gülzâr-ı suhan

Açıla tâ gül-i gülzâr-ı suhan

Page 186: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 186

1026 Turma kasr-ı suhana ur bünyâd Tâ güşâde ola ebvâb-ı murâd

35b 1027 ‘Ukalâ yok yire açmaz deheni

‘Arz ider ehline dürr-i suhanı

1028 Kim ola dürr-i suhan sarrâfı Bilür ol kıymetin urma lâfı

1029 Lâyık oldur niçe esrâr u rümûz

Fursat el virmiş iken söyle henûz

1030 Tûtî-i tab’-ı hümâ-pervâzuñ Ehline keşf ide gizlü râzuñ

1031 Kufl-ı ebvâb-ı ma’ânîsin sen

Vâkıf-ı sırr-ı nihânîsin sen

1032 ‘Âlim-i ‘ilm-i tarîkat kimdür Kâşif-i genc-i hakîkat kimdür

1033 Kimdür ol bay u gedâ sultânı

Kişver-i fakr u fenâ sultânı

1034 Kalbi gencîne-i sırr-ı ihlâs Dergeh-i Hakda olan bende-i hâs

1035 Pîşvâ-yı reh-i zühd ü takvâ

Vâkıf-ı ‘ilm-i ledün sırr-ı hüdâ

1036 Dergehi melce’-i her bay u fakîr Nâkıl-ı ‘ilm-i hadî・ ü tefsîr

Page 187: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 187

1037 Kâşif-i sırr-ı tarîkat nebevî ‘Âkif-i zâviye-i Mustafavî

1038 ‘Âbid ü zâhid-i dergâh-ı Vedûd

Nâmı ol zât-ı şerîfüñ Mahmûd

1039 İsminüñ mîmi olupdur el-ân Merkez-i dâ’ire-i kevn ü mekân

1040 Hâsı hırz-ı harem-i nusretdür

Mîm-i âhir ‘alem-i rif’atdür

1041 Vâvı hâdî-i reh-i kurb [u] visâl Dâlı zühd ü verâ’-ı ‘izzete dâl

1042 Giceler kâ’im ü gündüz sâ’im

Zikr u tesbîh-i Hudâda dâ’im

1043 Nûr-ı Yezdânî yüzinde lâmi’ Gün gibi ‘âleme nâmı şâyi’

36a 1044 Gül-i gülzâr-ı şerî’at oldur

Bülbül-i bâg-ı tarîkat oldur

1045 Niçe ta’bîr idem ammâ el-hak Kutb-ı ‘âlem disem aña elyak

1046 Mâ’-i cârî gibi turmaz her ân

Yüz sürer ayagına halk-ı cihân

1047 Ol durur hüsrev-i mülk-i melekût Kılmaz ifşâ ider ammâ ki sükût

Page 188: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 188

1048 Lutf ile her kime olsa nazarı Bilür ol ‘ilm-i ledünden haberi

1049 Mürşid-i kâmil odur kim tahkîk

Eylemez ‘Amr ile Zeyde ta’lîk

1050 Nush u pendi olup insâna müfîd İrişür menzil-i maksûda mürîd

1051 Dâ’imâ emr-i Hak ile ‘âmil

Aña dirsem n’ola şeyh-i kâmil

1052 Nazar-ı127 pâki ider hâki güher Hâk ile birdür aña sîm ile zer

1053 La’l ü mercân olur alsa ele seng

Kîmyâ işte budur eyleme ceng

1054 Lîk her kânda bulınmaz o güher Üsküdar oldı meger aña makar

1055 Fukarâ Ka’be’si oldur hâlâ

Dü makâm oldı anuñla ihyâ

1056 Kim k’olur anda niçe şeyh ile şâb Bulınur anda safâ-yı ashâb

1057 Hâsılî cümle mürîdânı hep

Mâ’-i cârî gibi sâfî-meşreb

1058 Oldılar bunca fezâ’il kânı Sâkinân-ı harem-i Sübhânî

127 1052a Naẓar-ı: Naẓarı S.

Page 189: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 189

1059 Âsumân-ı hünere kendüsi şâh Ol mürîdân aña gûyâ [ki] sipâh

1060 Mürşid-i kâmil olan böyle gerek

Görmedi nev’-i beşer şimdiye dek

36b 1061 Medh ü ta’rîfe ne hâcet ol zât Kıl sükût eyleme zâ’id kelimât

1062 Var anuñ bendesinüñ bendesi ol

Kulı kurbânı ser-efkendesi ol

1063 Sevegör cân ile anı seveni K’oldılar târik-i dünyâ-yı denî

1064 Mâ-sivâdan idüben kat’-ı recâ

Kıldılar ‘azm-i reh-i kurb-ı Hudâ

1065 Bâreka’l-lâh ne güzel rây-ı sahîh Kurb-ı Mevlâyı kılanlar tercîh

1066 Oldılar zikr-i Hudâya meşgûl Buldılar devlet-i dâreyne vusûl

1067 Gûşîş ü sa’y ile dikkatler idüp

Mürşid-i kâmile hidmetler idüp

1068 Eyleyüp kat’-ı menâzil niçeler Kıldılar tayy-ı merâhil niçeler

1069 Oldılar menzil-i maksûda yakın

Buldılar magfiret-i Rabb-i mu’în

1070 ‘Avniyâ kıssayı gel itme dırâz

Page 190: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 190

Ṣafha-i kalbe bu hoş pendümi128 yaz

1071 Her sözüm mûcib-i ‘ibret olsun Bî-bedel hûb nasîhat olsun

1072 Sözümüñ lezzeti sükkerden yeg

Kıymeti hod dür ü gevherden yeg129

1073 Nush u pendüm tutagör itme karâr Ayagına düş o sultânuñ var

1074 Nâle idüp yakañı çâk idegör

Dergehinde yüzüñi hâk idegör

1075 Basa âyende revende yüzüñe Tâ safâ hâsıl ola kendüzüñe

1076 Vâki’-i hâlüñi eyle aña ‘arz

Hidmet itmek kapusında saña farz

1077 Kulınuñ kulı olursañ da eger Müjdegâne vir aña cân u ser

37a 1078 Hîç ihmâl ile taksîr itme

Gel meded hayr işi te’hîr itme

1079 Niçe bir mansıb-ı dünyâyı ümîd Dîn ü dünyâña degül çünki müfîd

1080 Senüñ ol mansıba meylüñ gûyâ

128 1070b pendümi: bendümi S. 129 Bu beytin yanına “lâyıḥa-i maḳbūle der-naṣīḥat-i ḫod gūyed” notu yazılmıştır.

Page 191: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 191

Aldanur görse sabîler helvâ

1081 Zehr-i kâtildür o helvâ didügüñ Korkaram hazm idemezsin yidügüñ130

1082 Gele ey fehm ü firâset kânı

Koya bu mel’abe-i sıbyânı

1083 Râygân çün ele girmez mansıb Aña ‘âkıl olan olmaz râgıb

1084 Dîn ü dünyâ virüben zulm ü fesâd

İhtiyâr it bulasın tâ ki murâd

1085 Gözüñ aç cânuñ uyar ey gâfil Dîni dünyâya degişmez ‘âkıl

1086 Rûz u şeb görme misin ‘ömr-i ‘azîz

Bâd-veş sür’at ile geçmede şîz

1087 İrdi sî sâle bu ‘ömr-i kûtâh Yine bir günce görinmez eyvâh

1088 Gözüñ aç irmeden ey dil saña mevt

Tevbe vü tâ’atüñi eyleme fevt

1089 Niçe bir mansıb içün tûl-ı emel Saña mühlet mi virür irse ecel

1090 Olmaduñ mı bu haberden âgâh

Müddet-i ‘ömr ise şast u pencâh

1091 Altmış üç olmag ile ‘ömr-i Habîb 130 1081b yidügüñ: didügüñ S.

Page 192: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 192

Ümmetüñ ek・erine oldı nasîb

1092 Server-i ümmet [ü] hayru’l-bülegâ Bu hadî・inde buyurmış zîrâ

Kâle ‘aleyhi’s-selâm “Ek・erü a’mâri ümmetî beyne’s-sittîne ve’s-seb’îne”131

1093 Yetmişe varmadılar ek・er-i nâs

Ek・ere n’ola ekal olsa kıyâs

37b 1094 Yetmişe yitse kaçan bir âdem Erzel-i ‘ömre basar soñra kadem

1095 Düşer a’zâsına küllî ‘illet

Kalmaz aslâ bedeninde kuvvet

1096 İder ol Hâlıka tâ’atde kusûr Dir ki ma’lûl olan olur ma’zûr

1097 Kılmasun nefs ile şeytân igvâ

Tâzelük tâ’at-i Hakka evlâ

1098 Eylemek ister iseñ zevk u sürûr Mâ-sivâ fikrini dilden kıl dûr

1099 Nakş olınca dilüñde her gâh

Zikr ü fikrüñ senüñ olsun Allâh

1100 Saña günden dahi rûşen bu delîl Zıll-ı zâ’il gibidür ‘ömr-i kalîl

131 Hadis: “Ümmetimin çoğunluğunun ömrü, altmış ila yetmiş yıl arasında olacaktır.”

Page 193: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 193

1101 Nefs-i emmâreye hem-râh olma Yañılup yoluñı güm-râh olma

1102 Gâfil olma ele girmez fursat

Mürşid-i kâmile eyle hidmet

1103 Ṣıhhat ü devlet ise bir ândur Menzilüñ vâdî-i hâmûşândur

1104 Nef’i132 yok saña bu tûl-i emelüñ

Gelmeden eyle tedârük ecelüñ

1105 Sen bu gün niçün olursın bî-bâk Meskenüñ yarın olur zîr-i megâk

1106 Gelüp anda saña Münkir ü Nekîr

İdeler çünki su’âli bir bir

1107 Ne virürsin ‘acebâ anda cevâb Olmaz ise saña ‘avn-i Vehhâb

1108 ‘Akluñı başuña devşür yâ hû

Başuña gelse gerek bir gün bu

1109 Saña eylerse nasîhat te’・îr Olma bu devlet-i dünyâya esîr

1110 Göñül âyînesin idüp sâfî

Bu nasîhat saña vâfî kâfî

38a 1111 Yüri şimden girü ‘Avnî ta’cîl Kâli hâle idegör sen tebdîl

132 1104a Nefʿi: Nefy S.

Page 194: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 194

1112 Uralum yüz eyüce dergâha Dâ’imâ yalvaralum Allâha

1113 Bizi göndermeye ‘ukbâya garîb

Eyleye tevbe vü tevfîki nasîb

1114 Rûz-ı mahşerde Habîb-i Mevlâ Umaruz yüzümüze togru baka

1115 Umaruz ide Habîb-i Rahmân

Cennet içinde civârında mekân

1116 Ola Hak kullarına cümle mu’în İrgüre işbu murâda âmîn

İhtitâm-ı Nazm-ı Kitâb-ı Nâ-yâb el-Müsemmâ Bi-Tuhfeti’l-Hükkâm

1117 Minnet Allâha ki her subh u şâm

Buldı bu Tuhfe-i Hükkâm encâm

1118 Az olur buncılayın tuhfe[-i] hûb Var ümîdüm ola mahbûb-ı kulûb

1119 Nitekim Şâh [u] Gedâ-yı Yahyâ

Muhtasar oldı kitâbum zîrâ

1120 Okıyup yazmaga iden niyyet Çekmeye aña ziyâde zahmet

1121 Ke・ret ile kişide olsa kelâm

Ol sefâhatle bulur şöhret [ü] nâm

1122 Az ni’met olur elbette lezîz

Page 195: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 195

İmtilâ eyler anuñ çogı ‘azîz

1123 Ehl-i dillerde me・eldür añılur Kim ki çok söyler ise çok yañılur

1124 Muhtasar olsa eger nazm-ı hûb

Ehl-i ‘irfân görür anı mergûb

1125 Ger mü’ellif kıla te’lîfi büyük Dâ’imâ ellere olur bir yük

1126 Ben idüp ehl-i mezâka taklîd Muhtasar kıldum anuñ nazmı müfîd

38b 1127 Tâ ki eglence olup hükkâma

Ola ihvâna nasîhat-nâme

1128 Nîk ü bed her ne ki kıldum tahrîr Hasb-i hâlüm dur[ur] ol bî-taksîr

1129 Bugz idüp kimseye dahl eylemedüm

Kasd ile ya’nî yalan söylemedüm

1130 Kılmadum hîç kelâm-ı zâ’id Ṣâdıku’l-kavlem aña Hak şâhid

1131 Togru söz gün gibi hod rûşendür

Egriye halk-ı cihân düşmendür

1132 Eyledüm ‘ucb u riyâdan perhîz Suhanum anuñ içün hûb u lezîz

1133 Bu durur bâ’i・-i nazm u inşâ

Page 196: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 196

Hasb-i hâlüm bileler tâ ‘ulemâ

1134 Var ümîdüm ki mürüvvet ideler Nazm-i pâkîzeme ragbet ideler

1135 Kavl ü fi’lümde eger sâdık isem

Nazar-ı merhamete lâyık isem

1136 Mefhar ü melce’-i efrâd-ı beşer Hâlüme vâkıf olup şefkat ider

1137 Hâşe li’llâh o mürüvvet kânı Kılmaya bendesine ihsânı

1138 Ben çekem bunca gam-ı âfâkı

Bu melâlet kala bende bâkî

1139 Hâlüme vâkıf olınca Monlâ Var ümîdüm ide ihsânı baña

1140 Kâdî-i ‘asker-i Rûm u Anatol

Lutf u tab’ ile olupdur mecbûl

1141 Anlara cûd u kerem farz-ı ‘ayn Gele hiffet gide bu ・iklet-i deyn

1142 Evvelâ deyni edâdur ‘ahdüm

Ba’dehû gûşe-i ‘uzlet cehdüm

1143 Bu durur dilde olan hüzn ü melâl Levh-i dilde yazılupdur bu hayâl

39a 1144 ‘Avn-ı Hakdan umaram rûz u şeb

Page 197: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 197

Vâsıl olam bu murâdâta hep

1145 Ger mu’în ola baña ma’bûdum Ne ise hâsıl olur maksûdum

1146 Sözi uzatma yeter lâf u güzâf

Cevherin kıymetin añlar sarrâf

1147 Kıymeti çokdur bu hamâkat el-hak 133 Ya’nî bostancıya tarhun satmak

1148 Olur itmâm bu nazm-ı medhûl

‘Ulemâ eyler ise anı kabûl

1149 Âh kim havfum odur kim ola red Olup ebvâb-ı murâdum münsed

1150 Şimdi bu havf u recâda kaldum

Gitdi ‘aklum bu arada kaldum

1151 Kesmezem rişte-i maksûdı hele Ko ne dirlerse disünler cehele

1152 N’ola eylerse hasûd istihzâ

Belki rahm ide kibâr-ı ‘ulemâ

1153 Olıcak vâki’-i hâlüm ma’lûm Beni hâşâ kıla anlar mahrûm

1154 Oldı mahsûs havâssa bu kelâm

Fehm ü idrâk idemez anı ‘avâm

1155 Fehm ider sözümi ehl-i diller 133 1147a Mısra vezne uymamaktadır.

Page 198: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 198

Gam degül añlamasa câhiller

1156 Rahmet ol ehl-i kemâle ki müdâm Bir e・er komaga ide ikdâm

1157 Ṣâ’-ı ‘akl ile anı keyl ideler

Ehl-i diller okıyup meyl ideler

1158 Haşre deñlü turur â・ârumdur Zâde-i tab’ durur bârumdur

1159 Baña bir ölmez oguldur bu kitâb Süfehâ kısmı olur bunda hicâb

1160 İdemezler baña ta’n u teşnî’

Kimseden almamışam nazm-ı bedî’

39b 1161 Vâki’-i hâli bilür ma’bûdum Serika olmadı hîç maksûdum

1162 Hâni・ olmam kasem eylersem eger

Ola sehv ile tevârüd ya meger

1163 Ol dahi var ise ger şey’-i kalîl Yañılup yazmayan ol Rabb-i celîl

1164 Degül insân hatâdan hâlî

Añma dilde elem ü eşgâli

1165 Sehv ü noksânını idüp maksûd Aña dahl eyler ise ba’zı hasûd

1166 İki ‘âlemde anı ma’bûdum

Page 199: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 199

Nâ-murâd ide budur maksûdum

1167 Şu’arâ nâmına ba’zı süfehâ El uzunlugını eylerse aña

1168 Şâh-ı desti kalem-âsâ kurısun

Huşk olup berg-i lisânı çürisün

1169 İre ol kâtibe biñ derd sarîh Yazdugın eylemez ise tashîh 1170 La’net ol kâtib-i nâ-ehl olana Har-ı nâ-kâbil-i pür-cehl olana 1171 Bilmeyüp kâ’ide-i hattı fakat

Yaza imlâsını ma’lûl u galat

1172 Niçe tiryâkî vü bengî mecnûn Gâh olur nazmı yazar nâ-mevzûn

1173 Kâtibüñ ek・eri hod câhil olur

Ehl-i keyf ise eger134 mühmil olur

1174 Veznden nazmı ider cehl ile dûr Okıyan kimse bulur anda kusûr

1175 Rahmet-i Hak bula ol kâtib-i hûb

Yaza hem-vâr ü sahîh ü mergûb

1176 Ola hattı ya nesih ya ta’lîk Yazup anı kıla soñra tatbîk

134 1173b eger: ek・er S.

Page 200: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 200

1177 Yaza hem surh ile her ser-suhanı Gül ile pür kıla bu encümeni

40a 1178 Yaza her satrı mukâbil ide ol

Belki etrâfına cedvel ide ol

1179 Beyti bir dil-ber-i ra’nâya döne Cedveli ‘âşık-ı şeydâya döne

1180 Fi’l-me・el sînesini idüp çâk

Yârı koynına koyar ‘âşık-ı pâk

1181 Râyegân vâsıl olup ol gence Rûz u şeb aña olur eylence

1182 Var ümîdüm ide ragbet ‘ulemâ

Ola şâyed sebeb-i medh ü ・enâ

1183 Hayr ile ‘Avnî[y]i yâd eyleyeler Dil-i gamgînini şâd eyleyeler

1184 Dahi cumhûr-ı kuzâtu’l-İslâm

Yâr-ı gâr eyleyeler anı müdâm

1185 Okıyup yazan anı sag olsun İki ‘âlemde yüzi ag olsun

Târîh-i İhtitâm-ı Kitâb-ı Tuhfetü’l-Hükkâm

Fe’ilâtün Mef’âilün Fe’ilün

1186 Hamd-i bî-had Cenâb-ı Hakka müdâm Buldı bu nazm-ı mu’teber encâm

1187 Nazmı garrâ edâsı bî-hemtâ

Page 201: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 201

Nâmı oldı Menâkıbu’l-Hükkâm

1188 Nîk ü bed cümle hasb-i hâlümdür Eyledüm nazm-ı pâk ile i’lâm

1189 Umaram okıyup terahhum ide

Kâdî-i ‘asker-i huceste-kelâm

1190 İhtiyârî kazâya virdi rızâ Bunca yıllardur nâ-kâm135

1191 Nâr-ı fakr ile yandı ser-tâ-pâ

Mihnet ile geçüp şühûr a’vâm136

1192 Munsaba oldı aña mansıblar

Gelmedi hâline cihânda nizâm

40b 1193 Bir yaña intizâr-ı ehl ü ‘ıyâl Bir yaña ta’n-ı düşmen-i bed-nâm

1194 Ser-güzeştüm olurdı niçe kitâb

Şerh olınsa bu mihnet137 ü âlâm

1195 ‘Ulemâ-i kibârdan umaram İltifât ideler fakîre müdâm

1196 Hak nasîb eyleyüp ola hâsıl

Dünyevî v’âhirî138 cemî’-i merâm

135 1190b Mısra vezne uymamaktadır. 136 1191b şühūr aʿvâm: şühūr u ʿavâm S. 137 1194b miḥnet: ṣoḥbet S. 138 1196b v’âḫirī: vü uḫrâ S.

Page 202: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 202

1197 Bu kitâbuñ tamâmına hâtif Târîhin didi “Tuhfetü’l-Hükkâm”

Page 203: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

SONUÇ

XVII. yüzyıl şairlerinden Filibeli Avnî’nin hayatı, eserleri, edebî kişiliği ve Tuhfetü’l-Hükkâm adlı mesnevîsi ile ilgili çalışmamızda elde edilen sonuçlar şöyle dikkatlere sunulabilir:

1. XVI. yüzyılın son çeyreğinde doğduğu söylenebilecek Avnî, XVII. yüzyılın ikinci yarısında (öl. H. 1075/ M. 1664-65 ) vefat etmiştir. Şuara tezkirelerine göre eski Türk edebiyatında yer alan Avnî mahlaslı on dokuz şairden biridir. Asıl adı Mahmûd’dur. İstanbul’da medrese tahsilini tamamladıktan sonra mülâzım olmuş, Rumeli’nin birçok merkezinde kadılık ve müderrislik yapmıştır. Kendisine verilen mansıpların hiç birinden memnun kalmamış; sürekli olarak bunlardan şikâyet etmiştir. Şairlerin sultanı unvanlı Bâkî’nin dânişmendi olan Avnî, sonraki yıllarda da yanında kassâm ve rûz-nâmçeci olarak görev yapmıştır. Şiirlerini beğenen Lala Mehmed Paşa’nın iltifatına ve ihsanına mazhar olunca şehnameci tayin edilmiştir. Mesnevîsinden hareketle, Azîz Mahmûd Hüdâyî’ye ve onun kurduğu Celvetiyye tarikatine bağlı olduğu düşünülebilir.

2. Avnî’nin mevcut Tuhfetü’l-Hükkâm adlı mesnevîsinin yanı sıra Şeh-nâme’sinin de olduğu kendisi tarafından belirtilmektedir. XVII. yüzyıl klasik Türk edebiyatında mesnevî müellifi, şehnameci ve âşıkane şiirler kaleme alan şair niteliği ile karşımıza çıkmaktadır.

3. Şair, mesnevîsi ile ilgili olarak birbirlerine benzeyen birden çok isim kullanmıştır. Kitabın başlığı olarak yazılması ve daha çok zikredilmesi sebepleriyle biz de Tuhfetü’l-Hükkâm adını kullanıyoruz.

4. Tuhfetü’l-Hükkâm, hasbihâl, sergüzeşt-name, nasihat-name özeliklerini taşıdığından onu bir türle adlandırmak mümkün görülmemektedir. Şair de eseri hakkında hasbihâl, sergüzeşt-name, nasihat-name sözlerini sarf etmektedir.

Page 204: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 204

5. Avnî eserini yazma sebeplerini fani dünyada kıyamete kadar isminin yaşaması, hayırla anılmak, mevâlîye derdini anlatmak, kendisinin ve meslektaşları olan kadıların macerasını, hâllerini dile getirmek şeklinde açıklar.

6. Tuhfetü’l-Hükkâm’ın tamamlanmasına son beytinde H. 988/ M. 1580-81 tarihi düşürülmüştür. Ancak bu yılı kitabın bitirildiği tarih olarak kabul etmek mümkün görülmemektedir. Bu eserde söz konusu edilen en son tarih H. 1017/ M. 1608-9’dur. Dolayısıyla kitap da H. 1017/ M. 1608-9 yılında veya bu yıldan sonra yazılmış olmalıdır.

7. Tuhfetü’l-Hükkâm mesnevîsi klasik tertibe uygundur; giriş bölümü, konunun işlendiği bölüm ve bitiş bölümüne sahiptir.

8. Metni hazırlanan Tuhfetü’l-Hükkâm’da ilmiye sınıfına mensup bir kadı olarak yaşadıklarını, çektiği sıkıntıları kaleme almakta; çağının tanığı gibi davranmakta, öncelikle ilmiye sınıfı olmakla birlikte çağdaşı aydınları ve idarecileri cesurca uyarmaktadır. Onlara İmâm-ı A‘zâm Ebû Hanîfe, Kadı Beyzâvî, Azîz Mahmûd Hüdâyî gibi şahsiyetlerin özellikle kadılık mesleğindeki tutumlarını örnek olarak göstermektedir. Herkese hitap edecek şekilde israftan kaçınmak, paraya karşı hırslı olmamak, dini dünyaya değişmemek gibi hususlarda nasihat da vermektedir. Nasihatlerinin bir kısmı da tevekkül etmek, mürşid-i kâmile tabi olup ona hizmet etmek, masivadan uzak durmak, nefs-i emmâreye uymamak gibi tasavvufî mahiyettedir. Öğüt verirken ayet ve hadisleri de delil olarak göstermektedir.

9. Tuhfetü’l-Hükkâm’ın vezni, kısalığı ve kolaylığı sebebiyle uzun mesnevîlerde çokça tercih edilen “Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün” kalıbıdır. Bu mesnevîde makbul sayılabilecek ve sayılamayacak imale ve zihaflar yapılmıştır. Arapça kelimelerde iç ahengi temin eden medlerin yanında birkaç örnekte de olsa medd-i nundan ve Türkçe kelimelerde medden kaçınılmamıştır. Birçok beyitte aruz kusuru sayılan başında ayın harfi bulunan kelimelerde ulama da yapılmıştır. Eserde kafiyelerin kullanımı, genellikle klasik şiirin kafiye anlayışına uygundur. Kafiye yapılan kelimeler, çoğunlukla Arapçadır. Göz için kafiye anlayışına bazen riayet edilmez; kulak için kafiye anlayışı doğrultusunda da kafiye yapılır. Aynı türden ve

Page 205: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 205

dilden kelimelerin kafiye yapılması kuralına her zaman uyulmaz. Eserde redif kullanma oranı % 20 civarındadır. Bunların da yaklaşık olarak % 55’i ek, % 45’i kelime hâlindedir. Kelime hâlindeki redifler çoğunlukla Türkçedir.

10. Mesnevîde genellikle sadeye yakın ve anlaşılması kolay bir dil kullanılmıştır. Bununla birlikte başlıklarda çoğunlukla ağır bir dil, münşiyâne üslûp dikkati çeker. Az da olsa arkaik Türkçe kelimeler ve eklerle karşılaşılmaktadır. Anlatımda yer yer deyimlerden, atasözlerinden ve kelam-ı kibar denilecek ibarelerden yararlanılmıştır. Eleştiri yapılırken dahi kaba sayılabilecek kelimeler ve deyimlere yer verilmemiştir.

11. Tuhfetü’l-Hükkâm’ın hazırlanan metni, bulunabilen bir yazma nüshasına (Süleymaniye Kütüphanesi Hasan Hüsnü Paşa Bölümü, Nu.: 1040/I) dayanmaktadır.

12. Avnî’nin Tuhfetü’l-Hükkâm’ını tarihî olaylara yeni bakışlar kazandıracak “hissî tarih metinleri”nden kabul etmek mümkündür. Bu sebeplerle bu mesnevînin özellikle Osmanlı tarihi ve Türk hukuk tarihi araştırıcılarının bakış açılarıyla da değerlendirilmesinin önemine işaret etmek istiyoruz.

Page 206: Avni, Tuhfetul Hukkampdf
Page 207: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

KAYNAKÇA Abdülkadiroğlu, Abdülkerim, (1985), İsmail Belîğ Nuhbetü’l-Âsâr

Li-Zeyli Zübdeti’l-Eş‘âr, Ankara: Gazi Üniversitesi Yay. Acaroğlu, M. Türker, (2006), Bulgaristan’da Türkçe Yer Adları

Kılavuzu, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yay.

Aclûnî, İsmail bin Muhammed, (1988), Keşfü’l-Hafâ ve Müzîlü’l-İlbâs ve Ammeştehare Mine’l-Ehâdîs Alâ-Elsineti’n-Nâs, C II, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 3. bs.

Ahmed bin Hanbel, (1992), Müsned, C III, İstanbul: Çağrı Yay. Akbayar, Nuri, (2003), Osmanlı Yer Adları Sözlüğü, İstanbul: Tarih

Vakfı Yurt Yay., 2. bs. Aksoy, Ömer Asım, (1988), Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, C I, II,

İstanbul: İnkılâp Kitb. Avnî, Tuhfetü’l-Hükkâm, Süleymaniye Ktp. Hasan Hüsnü Paşa

Böl., Nu.: 1040. Aydın, Abdullah, (tarihsiz), Kur’an-ı Kerim ve Meâl-i Celîlesi,

İstanbul: Aydın Yay. Banarlı, Nihad Sâmi, Resimli Türk Edebiyatı Târihi Destanlar

Devrinden Zamanımıza Kadar, C I, İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Yay.

Batislam, Hanife Dilek, (2003), Hasbıhâl-i Sâfî İnceleme-Metin-Tıpkı Basım, İstanbul: Kitabevi.

Bilkan, Ali Fuat, (2002), “İki Sulhiyye Işığında Osmanlı Toplumunda Barış Özlemi”, Türkler, C 12, s. 598-605.

Bilmen, Ömer Nasuhi, (tarihsiz), Hukukı İslâmiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, C I, İstanbul: Bilmen Yay.

Bursalı Mehmed Tâhir, (2000), Osmanlı Müellifleri, C I, İstanbul: Bizim Büro Yay.

Çağbayır, Yaşar, (2007), Orhun Yazıtlarından Günümüze Türkiye Türkçesinin Söz Varlığı Ötüken Türkçe Sözlük, C I-VII, İstanbul: Ötüken Neşr.

Page 208: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 208

Çapan, Pervin, (2005), Safâyî Efendi Tezkire-i Safâyî (Nuhbetü’l-Âsâr Min Fevâ’idi’l-Eş‘âr)İnceleme –Metin-İndeks, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yay.

Danişmend, İsmail Hami, (1961), İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C III, İstanbul: Türkiye Yay.

Daş, Abdurrahman, (2003), “Hoca Sa‘deddin Efendi’nin Hayatı ve Eserleri”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S 14, s. 165-208.

Devellioğlu, Ferit, (1993), Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat Eski ve Yeni Harflerle, Ankara: Aydın Kitabevi Yay.

Dilçin, Cem, (1983), Yeni Tarama Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu Yay.

Döndüren, Hamdi, (2003), İnsanlığa Son Çağrı Kur’ân-ı Kerîm Meâl-Tefsir-Ansiklopedik İndeks, C I, II, İstanbul: İmaj.

Ebû Dâvud, Süleyman bin Eş’as es-Sicistânî, (1994), Sünen, C III, Beyrut: Dâru’l-Fikr.

Erkan, Arif, (2004), el-Beyân Büyük Arapça Türkçe Lügat, C II, İstanbul:Yasin Kitb.

Ertan, Mehmet Emin, (2001), Aziz Mahmud Hüdâyî, İstanbul: Şûle Yay.

Gülensoy, Tuncer, (2007), Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi, C II, Ankara: Türk Dil Kurumu Yay.

Hüseyin Kâzım Kadrî, (1945), Türk Dillerinin İştikâkı ve Edebî Lügatleri, C IV, İstanbul: Cumhuriyet Matb.

İbrahim Enîs-Abdülhakîm Muntasır-vd., (1972), el-Mu‘cem el-Vâsıt, C I, Kâhire:2. bs.

İpekten, Haluk, (1997), Eski Türk Edebiyatı Nazım Şekilleri ve Aruz, İstanbul: Dergâh Yay. , 2. bs.

İpekten, Haluk-İsen, Mustafa-vd., (1988), Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.

Page 209: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 209

İsen, Mustafa- Macit, Muhsin, (1992), Türk Edebiyatında Tevhidler, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

Kanar, Mehmet, (1993), Büyük Farsça-Türkçe Sözlük, İstanbul: Birim Yay.

Macit, Muhsin, (1996), Divân Şiirinde Âhenk Unsurları, Ankara: Akçağ Yay.

Mehmed Süreyyâ, (1311), Sicill-i Osmânî Yâhûd Tezkire-i Meşâhîr-i Osmânîye, , C. III İstanbul: Matbaa-i Âmire.

Mehmed Süreyyâ, (tarihsiz), Sicill-i Osmânî Yâhûd Tezkire-i Meşâhîr-i Osmânîye, , C. IV, İstanbul: Matbaa-i Âmire.

Muallim Nâci, (1987), Lugat-ı Nâci, İstanbul: Çağrı Yay. Muhammed Ebu Zehra, (tarihsiz), İslâm’da İtikadî, Siyasî ve Fıkhî

Mezhepler Tarihi, (çev. Sıbğatullah Kaya), İstanbul: İmaj. Muhammed Fuad Abdülbâkî, (1990), el-Mu’cemü’l-Müfehres Li-

Elfâzı’l-Kur’ânı’l-Kerîm, İstanbul: Çağrı Yay. Müstakîm-zâde Süleyman Sa‘deddin Efendi, (2000), Mecelletü’n-

Nisâb Fi’n-Neseb ve’l-Künâ ve’l-Elkâb, Süleymaniye Ktp. Hâlet Efendi Böl., Nu.: 628’den Tıpkı Basım, Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

Mütercim Âsım Efendi, Burhân-ı Kâtı‘, (hzl. Mürsel Öztürk-Derya Örs) Ankara: Türk Dil Kurumu Yay.

Ortaylı, İlber, (2001), “Osmanlı Devletinde Kadı”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 24, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

Özen, Şükrü, (2001), “Kâdî Şüreyh”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 24, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

Pakalın, Mehmet Zeki, (1993), Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. I-III, İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Yay., 4. bs.

Pala, İskender, (1995 ), Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Ankara: Akçağ Yay.

Parlatır, İsmail, (2006), Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, Ankara: Yargı Yay.

Saraç, M. A. Yekta, (2007), Klasik Edebiyat Bilgisi Biçim-Ölçü-Kafiye, İstanbul: 3F Yay.

Page 210: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 210

Sehâvî, (1979), el-Makâsıdu’l-Hasene, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye.

Sertoğlu, Midhat (1986), Osmanlı Tarih Lügatı, İstanbul: Enderun Kitb.

Sezen, Tahir, (2006), Osmanlı Yer Adları (Alfabetik Sırayla), Ankara: Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yay.

Süyutî, Celâleddin bin Ebî Bekr, (2006), Câmi‘u’s-Sağîr, C I, II, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 3. bs.

Şafak, Yakup, (2003), Aruz Terimleri, Konya: Saye Yay. Şemseddîn Sâmî, (1992), Kâmûs-ı Türkî, İstanbul: Çağrı

Yay. Şemseddîn Sâmî, (1996), Kâmûsu’l-A‘lâm, C I-VI Ankara:

Kaşgar Yay. Şevkânî, (1407), el-Fevâ’idü’l-Mecmû‘a Fi’l-Ehâdîsü’-

Mevzû‘a, C I, Beyrut: Mektebü’l-İslâmî, 2. bsk. Şeyhî Mehmed Efendi, (1989), Vakâyi’ü’l-Fuzalâ

(Şakayıku’n-Numaniye ve Zeyilleri), (hzl. Abdülkadir Özcan), C. I, İstanbul: Çağrı Yay.

Tezeren, Ziver, (1987), Aziz Mahmud Hüdayi Hayatı-San’atı-Fikriyâtı, çağdaşları İçindeki Yeri ve Ünlü Eserleri, İstanbul: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.

Tuman, Mehmet Nâil, (2001) Tuhfe-i Nâilî Divân Şairlerinin Muhtasar Biyografileri, C II, (hzl. Cemâl Kurnaz-Mustafa Tatçı), Ankara: Bizim Büro Yay.

Unat, Faik Reşit, (1984), Hicrî Tarihleri Milâdîye Çevirme Kılavuzu, Ankara:Türk Tarih Kurumu Yay.

Uysal, Muhittin, (2001), Tasavvuf Kültüründe Hadis Tasavvufî Kaynaklarındaki Tartışmalı Rivayetler, Konya: Yediveren Yay.

Uzunpostalcı, Mustafa, (1994), “Ebû Hanîfe”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 10, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

Ünver, İsmail, (1986), “Mesnevî”, Türk Dili Dergisi, Türk Şiiri Özel Sayısı II (Dîvan Şiiri ), S 415-416-417, s. 430-563.

Page 211: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 211

Wensinck, A. J., (1988), Concordance et Indice de la

Tradition Musulmane, C I, IV, İstanbul: Çağrı Yay. Yavuz, Yusuf Şevki, (1992), “Beyzâvî”, Türkiye Diyanet

Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 6, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

Yeniterzi, Emine, (2001), Behiştî’nin Heşt Behişt Mesnevîsi, İstanbul: Kitb.

Yılmaz, Mehmet, (1992), Edebiyatımızda İslâmî Kaynaklı Sözler (Ansiklopedik Sözlük), İstanbul: Enderun Kitb.

Zavotçu, Gencay, (2006), Divan Edebiyatı Kişiler-Kişilikler Sözlüğü, Ankara: Aydın Kitb.

Page 212: Avni, Tuhfetul Hukkampdf
Page 213: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

DİZİN ʿAbdü’l-ʿazīz Efendi, 45, 110

Ādem, 86, 94, 139 Hz. Âdem, 86, 88, 152

ʿAden, 95 Ahî-zâde Halîmî Efendi, 19, 49 Aḥmed, 84, 120

Hz. Peygamber, 84, 88, 91 Ahmed Çelebî, 13 Aḥmed Ḫān

I. Ahmed, 43, 44, 96 Ahmed Paşa, 65 Ahmedî, 65 Akşehir, 13 ʿAlī

Hz. Ali, 92 ʿĀlī, 105 Ali Efendi, 13 ʿAlī ibni Ebī Ṭālib, 168

Hz. Ali, 148 ʿAlīm, 83

Allāh, 66, 84, 91, 93, 110, 115, 156, 181, 192, 193

ʿAllām, 83 Anadolu, 53 Anaṭol, 110, 111, 196

Anaṭolı, 28, 151 Antep, 39 Ataullah Efendi, 13 Avnî, 7, 13, 14, 26, 27, 28, 30, 35, 56,

59, 68 ʿAvnī, 25, 26, 39, 67, 68, 88, 93, 96, 99,

103, 133, 153, 154, 165, 184, 193, 200

Azîz Mahmûd Hüdâyî, 24, 59, 203, 204 Baġdād, 180 Bağdat, 39, 59 Bahâriyye Mevlevî-hânesi, 13 Bâkî, 15, 17, 49, 65, 203 Bāḳī:, 16, 17, 67, 116, 117, 118, 120

Bārī, 166 Bekir Paşa, 13 Belgrad, 19, 20, 39, 50 Beliġrad, 20, 121, 124

Benī İsrā’īl, 95 Berenvar, 22, 50 Bernevar

Berenvar, 22, 127 Beyzâvî, 57, 58, 204, 211 Bū Bekr

Hz. Ebu Bekir, 92 Budin, 20, 22, 23, 50, 129 Burāḳ, 91 Bursa, 13, 39 Cāmī, 117 Câmi‘u’s-Sağîr, 63, 149, 210 Cāmiʿu’ṣ-Ṣaġīr, 63, 148

Cebrā’īl, 89, 91

Celālī, 28, 151 Celvetiyye, 24, 203 Cem, 25, 109, 152

Cemşīd, 155

Cibrīl, 89

Deccāl, 163 Defter-i Aşk, 65 Dehhânî, 65 Demirci-zâde Şeyh Mehmed Efendi, 13 Diyarbakır, 13 Ebū Cehl, 90 Ebû Hanîfe, 57, 58, 59, 204, 210 Ebû Hüreyre, 173 Ebubekir Efendi, 13 Edirne, 16, 39 Enderunlu Vâsıf, 65 Engürüs, 28, 53, 105, 151 Envâru’l-Tenzîl, 58 Es‘ad Efendi, 16, 21, 50 Esʿad Efendi, 19, 45, 99, 100, 121

Page 214: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 214

Esedu’l-lāh ʿAlī Hz. Ali, 168

Eşref-zâde Şeref Efendi, 13 Eyüp, 39 Eyüp Efendi Tekkesi, 13 Eyyūb

Hz. Eyyûb, 86, 88 Fatih Sultan Mehmed, 7, 13 Filbe

Filibe, 15, 21, 23, 126, 129 Filibe, 13, 14, 15, 17, 19, 22, 39, 48, 49,

50, 51, 119 Filibevî Mahmûd Efendi.Bakın Avnî Firʿavn, 182 Fuzûlî, 65 Galata, 39 Ġanī, 164 Gelibolu, 13 Gelibolulu Âlî, 18 Gencîne-i Râz, 65 Ḥabīb, 87, 91, 92, 93, 94, 191, 193 Hâbil Efendi, 13 Ḥaḳ, 23, 26, 29, 30, 35, 39, 68, 83, 84,

86, 89, 90, 91, 94, 95, 97, 99, 101, 102, 103, 105, 107, 110, 114, 115, 119, 121, 129, 131, 133, 134, 136, 142, 147, 149, 152, 154, 155, 156, 163, 165, 167, 173, 186, 187, 193, 195, 196, 199, 201

Hâkânî, 65 Ḥākim-i muṭlaḳ, 83 Halep, 39 Halife Mansûr, 58, 59 Ḫāliḳ, 67, 83, 86, 90, 92, 94, 130 Halîl-zâde, 13 Ḥān Aḥmed

I. Ahmed, 97 Ḥaseneyn

Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, 92 Ḥavvā

Hz. Âdem'in eşi, 88 Ḥay, 98, 155

Ḥaydar

Hz. Ali, 89 Hayriyye, 65 Ḥażret-i Aḥmed ü Maḥmūd, 88

Ḥażret-i Mūsā, 88

Ḥażret-i ʿOsmān, 92 Hilye, 65 Hoca Sa‘deddîn Efendi, 16, 17, 48 Hûbân-nâme, 65 Ḫudā, 28, 70, 83, 85, 86, 88, 96, 103,

130, 131, 147, 149, 154, 155, 162, 163, 175, 189

Hüseyin Avnî Bey, 13 Ḫvāce Saʿde’d-dīn, 43, 45, 98 Hz. Ali, 56, 62, 63, 148, 168 Hz. Ömer, 54 Hz. Peygamber, 15, 42, 53, 62, 63, 148,

168 I. Ahmed, 16, 25, 28, 43, 47, 53 I. Mustafa, 16 II. Murâd, 13 II. Osman, 16 III. Mehmed, 43, 47 ʿIrāḳ, 179 IV. Murad, 16 İbn-i aḫī

Kazasker Ahî-zâde Halîmî Efendi, 120

İmāmeyn Hz. İmâm-ı ebû Yûsuf ve İmâm-ı

Muhammed, 179 İmâm-ı A‘zâm, 42, 57, 58, 59, 204 İmām-ı Aʿẓam, 44, 94, 151, 179, 181

İmām-ı Ebū Ḥanīfe-i Kūfī İmâm-ı A‘zam, 179

İslām, 18, 25, 40, 89, 90, 97, 105, 143, 200

İsrail Oğulları, 95 İstanbul, 13, 14, 20, 21, 22, 23, 51, 52,

66, 121, 126, 129, 138, 145, 160 İzmir, 39 Kaʿbe, 188

Kaʿbe-i Ḥaḳ, 142 Kadı Beyzavî, 58

Page 215: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 215

Ḳāḍī Beyżāvī, 177

Ḳadīr, 155

Ḳādir, 83, 87, 89 Kânunî Sultan Süleyman, 49 Ḳārūn, 30, 164, 182

Ḳavī, 98 Kevâkib-zâde Mehmed Avnî Efendi, 13 Konya, 39 Ḳuds-i şerīf, 119, 120 Kudüs, 39, 49 Kûfe, 54 Ḳur’ān, 66, 84, 90, 96 Kurşunlu, 19, 50 Ḳurşunlu, 19, 121 Lala Mehmed Paşa, 18, 25, 48, 203 Lutfiyye, 65 Maḥmūd

Azîz Mahmûd Hüdâyî, 24, 186 Maraş, 39 Mecelletü’n-Nisâb, 14, 15 Medine, 13, 39 Mehmed Efendi, 13 Mekke, 39 Menāḳıbu’l-Ḥükkām, 35, 200

Mesīḥā, 88

Mevlā, 84, 165, 189, 193 Mısır, 39 Mıṣr, 97

Muḥammed Hz. Peygamber, 88, 89

Muḥammed Efendi, 97

Muḥammed Paşa Sadrazam Lala Mehmed Paşa, 18,

25, 67, 104 Murâd Paşa

Kuyucu Murâd Paşa, 20, 50 Murād Paşa

Kuyucu Murâd Paşa, 21, 123 Mustafa Efendi, 13 Mustafâ Efendî, 13 Mustafâ Efendi bin Ahmed Efendi, 13

Münîr Bey, 13 Münkir ü Nekīr, 193 Nâ’ilî, 65 Nâbî, 65 Nāṣır, 83

Nebiyyü’l-muḫtār Hz. Peygamber, 156, 158

Necâtî, 65 Nedîm, 65 Neşâtî, 65 Nev‘î-zâde Atâyî, 65 Niş, 20 Niẓāmī, 117 Nuhbetü’l-Âsâr Li-Zeyli Zübdeti’l-

Eş‘âr, 14 Nûreddîn Bey, 13 Nusret-nâme, 25 Nuṣret-nāme, 25, 109 Osman Efendi, 13 ʿÖmer

Hz. Ömer, 89 ʿÖmeribnü’l-Ḫaṭṭāb

Hz. Ömer, 92 Peçuy, 22 Pernik, 20 Peyġāmber

Hz. Peygamber, 172 Rab, 85, 86, 87, 92, 94, 103

Rabb-i celīl, 115, 198

Rabb-i Ġafūr, 136

Rabb-i muʿīn, 189

Rabb-i Vedūd, 136

Raḥīm, 83

Raḥmān, 83, 90, 119, 165, 193

Resūl, 70, 84, 87, 88, 89, 91, 92, 94, 99, 156, 157, 171, 180

Resūlu’llāh, 95, 148, 155, 168, 173

Resūlü’s-saḳaleyn, 148

Rezzāḳ, 83

Page 216: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 216

Rūm, 20, 96, 98, 99, 100, 116, 117, 118, 120, 121, 123, 158, 159, 196

Rūm ili, 20, 66, 101, 118, 123, 158 Rumeli, 7, 13, 16, 20, 43, 47, 48, 50,

203 Rüstem-i Zāl, 155

Saʿde’d-dīn

Hoca Sa‘deddin, 98

Saʿdī, 117 Sâlih Çelebî, 17, 48 Ṣāliḥ Çelebī, 17, 106, 112

Ṣāliḥ Efendi, 112 Sarrâf-zâde, 17, 48 Ṣarrāf-zāde, 17, 113 Selanik, 39 Sırbistan, 19 Sicill-i Osmânî, 14, 209 Sidre, 98 Sirişnik, 20 Siriştnik köyü, 20 Sitanbul

İstanbul, 22, 126 Sofya, 20, 39 Sohbetü’l-Ebkâr, 65 Srişnik, 20, 21, 50, 125 Sulṭān Aḥmed

I. Ahmed, 25 Sulṭān Meḥmed Ḫān

III. Mehmed, 96

Ṣulṭān Süleymān Kanûnî, 118

Süleymān Hz. Süleyman, 67, 153

Sünbül-zâde Vehbî, 65 Svetlya çayı, 20 Şāh [u] Gedā, 194

Şaḳāyıḳ Şakâyıku'n-Nu'mâniyye, 156

Şam, 39 Şeh-nâme, 25

Şeh-nāme, 25, 109

Şeyḫ Maḥmūd Azîz Mahmûd Hüdâyî, 185

Şeyh Muhammed b. el-Kutahtaî, 58 Şeyhî, 14 Şüreyh, 54, 57, 209 Şüreyḥ, 159, 173

Ṭaşköprī Efendi Taşköprî-zâde Isâmedin Ahmed,

156 Taşköprî-zâde Isameddin Efendi, 53 Taşlıcalı Yahyâ, 65 Tezkire-i Safâyî, 14, 15 Tımışvar, 20 Tırhala, 39 Tırnova, 13 Trabzon, 13 Trebçe, 20, 21, 50, 124 Tuhfe-i Nâ’ilî, 14, 15 Tuhfetü’l-Hükkâm, 7, 8, 9, 13, 15, 24,

35, 36, 38, 40, 41, 42, 43, 60, 64, 65, 68, 71, 72, 79, 203, 204, 205, 207

Tuḥfetü’l-Ḥükkām, 35, 79, 194, 201

Ṭūr, 88 Ubeydî, 56 ʿUbeydī, 168, 169, 170 Üsküdar, 13, 188 Vakâyi’ü’l-Fuzalâ, 14 Vâlihî, 41, 58, 68, 80 Vālihī:, 176 Vecdî, 40, 56, 68, 80 Vecdī, 168, 169, 170

Vedūd, 24, 91, 103, 186

Vehhāb, 193 Vulçitrin, 20 Yağcı-zâde Mehmed Efendi, 13 Yaḥyā

Taşlıcalı Yahyâ, 194 Yaʿḳūb

Hz. Yakup, 86, 88 Yenişehir, 39 Yenişehir Fener, 13 Yūsuf

Page 217: Avni, Tuhfetul Hukkampdf

Tuhfetü’l-Hükkâm 217

Hz. Yusuf, 88 Yûsuf Efendi, 13

Zenân-nâme, 65