atatÜrk dÖnemİ diŞ polİtİkasi
TRANSCRIPT
DIŞ POLİTAKADA YAŞADIĞIMIZ SORUNLAR
- TÜRKİYE - İNGİLTERE (MUSUL SORUNU)
- TÜRKİYE - YUNANİSTAN (NÜFUS MÜBADELESİ)
- TÜRKİYE - FRANSA (YABANCI OKUL MESELESİ )
1924-1926 Musul Sorunu
Musul Lozan Antlaşmasında Türk - İngiliz ilişkilerine bırakılmıştı. Konu 9 ayiçinde çözülmezse Milletler cemiyeti devreye girecekti.
Musul sorunu devam ederken 13 Şubat 1925’te Şeyh Sait Ayaklanması çıktı.4 Mart 1925’te Takrir-i Sükun Kanunu çıkarıldı.Zor durumda kalan Türkiye 5 Haziran 1926 Ankara Antlaşmasıyla Musul’u
İngiltere mandasındaki Irak topraklarına bıraktı.
5 Haziran 1926 Ankara Antlaşması
Hakkari sınırında düzenlemeler yapılacak.Musul Irak sınırında bırakılmıştır.Musul petrollerinin % 10’ u 25 yıllığına Türkiye’ye bırakılmıştır.İngiltere 500.000 sterlin vererek pay sorununu çözmüştür.Musul bunalımı, Türkiye ile Sovyet Rusya'yı birbirine yaklaştırmış, 17 Aralık 1925'de
Paris'te "Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık Paktı"nın imzalanmasına neden olmuştur.Türkiye’nin Milletler Cemiyetine girişi gecikmiştir.
Mübadele İstanbul’da oturan Rumları (İstanbul’un Rum ahalisini) Batı Trakya’daoturan Müslümanları (Batı Trakya’nın Müslüman ahalisini) kapsamayacaktır.
Sorun İstanbul’un sınırları konusunda çıktı.Yunanistan, İstanbul'da çok sayıda Rum bulundurmak amacıyla Mondros Ateşkes
Antlaşması'nın imzalanmasından önce İstanbul'a gelen Rumların da değişim dışındatutulmasını istedi.
1926’da iki ülke azınlıkların mal varlıklarına el koymuştur.“Doğum tarihi ve yeri ne olursa olsun Rumlar ve Türkler etabli(yerleşmiş) deyiminin
kapsamı içine alınmıştır.Ayrıca iki ülkenin azınlıklarına ait mallar konusunda düzenlemeler yapıldı. Böylece
süregelen anlaşmazlık sona ermiştir.1934’te imzalanan Balkan Antantına mübadelenin çözülmesi zemin hazırlamıştır.Yunanistan 1932’de Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne girmesine destek vermiştir.Türk Yunan ilişkilerinde 1954 Kıbrıs sorunu etkili olmuş ilişkiler tekrar bozulmuştur
NÜFUS MÜBADELESİ
Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasından sonra, Türkiye’yi uğraştıran
sorunlardan biri de yabancı okullar sorunu oldu.
Osmanlı Devleti, sınırları içerisinde yaşayan azınlıklara milli benliğini koruma
hakkı tanımakla birlikte bu azınlıkların kültürlerini ve dillerini korumak amacıyla
okullar açmasını bile engellememişti. Amerikalı ve Avrupalı misyonerler
azınlıklara her türlü maddi ve manevi destek veriyorlar, Kapitülasyonların
sağladığı haklardan yararlanarak, azınlık okulların yanında kendi dilleriyle
eğitim yapan okullarda açıyorlardı. Azınlık okulları sadece eğitim ve öğretim
yapmıyor, Hıristiyanlık dininin propaganda merkezi haline getiriliyordu.
YABANCI OKULLAR SORUNU
-1924’te Türk Hükümeti, yabancı okullarda dini ayin yapılması için ayrılmış olan
salonları kaldırdı. Ayrıca öğretmenlerin dini kıyafet giymelerini yasakladı.
-1925-1926 yıllarında Türk Hükümeti bu okullarda; Okutulan kitaplarda Türklük
aleyhine yazılar olmamasına,
- Türkçeden başka dille öğretim yapan okullarda tarih ve coğrafya derslerinin
Türk öğretmenler tarafından Türkçe okutulmasına,
- Son sınıf öğrencilerinin sınava elçiliklerde değil, kendi okullarında ve müfettiş
denetiminde girmelerine,
- Başarılı öğrencilere verilecek ödüllerde yabancı ülke bayrağı
bulundurulmasının yasaklanmasına,
-Bu okulların Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmasına ve okulların Türk
müfettişleri tarafından denetlenmesine karar verdi.
Yabancı bazı okullar bu esaslara uymak istemediler. Türk Hükümeti’nin getirmiş olduğu bu esaslara uymak istemeyen bazı okullar kapatıldı. Türkiye, konuyu kendi iç meselesi sayarak, hiçbir ödün vermeden uygulamalarına devam etti. Böylece bu sorun (yabancı okullar sorunu) Türkiye’nin isteği doğrultusunda çözümlenmiş oldu.
Atatürk Dönemi’nde Türk Dış Politikasının Temel İlkeleri
-Milli sınırlarımız içinde kalmak ve gerçekleştiremeyeceğimiz emeller peşinde koşmamak-Bağımsızlığımıza ve sınırlarımıza saygı duyan devletlerle iyi ilişkiler kurmak, diğer devletlerin içişlerine karışmamak ve kendi içişlerimize karışılmasına fırsat vermemek-Devletlerarası sorunları hukuka dayalı olarak barışçı yollardan çözümlemek-Ulusun hayatı tehlikede olmadıkça savaşa girmemek-Milli sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi kuvvetimize dayanarak varlığımızı devam ettirmek-Atatürk “Yurtta sulh, cihanda sulh” vecizesiyle iç ve dış politikada barışı benimsediğini ortaya koymuştur.
Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Girişi
I.dünya savaşından sonra Wilson ilkeleri doğrultusunda milletler
cemiyeti kuruldu.Bu cemiyetin görevi devletler arasındaki meseleleri
barışçı yollarla çözüp savaşa meydan vermemesi idi.Fakat genelde böyle
olmadı bu cemiyet güçlü devletlerin kontrolüne girmişti.Türkiye Musul
ve nüfus meselesini bu cemiyete götürmüş haklı olmasına rağmen sonuç
alamamıştı.1932 de Türkiye buraya üye olmak için tekrar çağrılınca üye
olmaya karar verdi.Türkiye’nin buraya üye olmasında şunlar etkili oldu:
1) Dünya barışına katkıda bulunmak
2) Yaklaşan savaş tehlikesi karşısında yalnız kalmamak.
Balkan Antantı
1933 den sonra Avrupa’da devletler arasında büyük bir sürtüşme başladı.Yapılan silahsızlanma gayretleri başarısız oldu.Almanya İtalya’nın yaptıkları tehlikenin geldiğini gösteriyordu.II.Dünya savaşı çıkma ihtimali çok güçlüydü.Durum böyle olunca Türkiye1) Dünya barışına katkıda bulunmak2) Batı sınırını güvence altına almak
Sebeplerinden dolayı arayış içerisine girdi.Türkiye’nin önerisi üzerine Türkiye Yunanistan Yugoslavya ve Romanya arasında Balkan Antantı imzalandı.Bu devletler karşılıklı olarak birbirlerinin sırların tanıyorlar ve güvence altına alıyorlardı.Bu devletlerden birine yapılacak saldırı hepsine yapılmış sayılacaktı.Böylece bölgede gözü olan devletlere (Almanya İtalya) bir caydırıcılık önlemi olmuştu.Türkiye batı sınırını güvenceye alıyor ve dünya barışına katkıda bulunuyordu.Bulgaristan Neuilly antlaşmasından memnun olmadığından ve balkanlarda gözü olduğundan bu antlaşmaya katılmadı.Bu antant ll. Dünya savaşında dağıldı
Möntrö Boğazlar SözleşmesiLozan ‘da Boğazlar Konusunda Alınan Kararlar
1-Ticaret gemilerinin geçişi serbest olacak
2-Boğazlar ve Marmara’daki adalar askerden arındırılacak
3-Bölgenin kontrolü ve güvenliği milletler cemiyetinin garantisinde olacak.
4-Boğazların yönetimi Türkiye başkanlığındaki bir komisyon tarafından
yürütülecek. (İngiltere,Fransa ,ABD,Rusya Japonya )
1936 yılında dünyadaki şartlar değişti.Şöyle ki
-Almanya Versailles antlaşmasına aykırı olarak Ren bölgesine asker soktu.
-İtalya Habeşistan’ı işgal etti.
Bu manzara bir savaşın çıkacağını gösteriyordu.Türkiye bir savaş
halinde ilgili devletlerin boğazları koruyamayacağını mevcut
dengelerin değiştiğini ileri sürerek milletler cemiyetine başvurdu ve
boğazların durumunun tekrar görüşülmesi gerektiğini bildirdi.Milletler
cemiyeti bizi haklı görerek ilgili devletlere gönderdi.İlgili devletlerle
yapılan görüşmede biz haklı görünerek isteklerimiz kabul
edildi.Türkiye,Japonya,Fransa,İngiltere,Yugoslavya,Yunanistan,Sovyetle
r Birliği Montreux antlaşmasını imza ettiler.İtalya bu antlaşmayı iki yıl
sonra imza etti.Devletlerin bizim şartlarımızı kabul etmelerinde
Türkiye’nin Almanya’nın yanına kaymasını istememeleri başlıca
etkendir.Yani I.Dünya savaşında düştükleri hataya düşmek istemediler.
Buna göre
-Boğazlar komisyonu kaldırıldı yetkileri Türkiye’ye verildi.
-Türkiye boğazlarda asker bulundura bilecek.
-Ticaret gemilerinin geçişi serbest olacak.
-Türkiye savaş zamanı veya savaş tehlikesi zamanında boğazları
kapatabilecek.
-Karadeniz’e kıyısı olan devletlerin geçişi daha farklı şartlara bağlanacak.
-Savaş gemilerin geçişi daha farklı olacak.
Sonuçta
1) Boğazlar üzerindeki egemenliğimiz kesinleşti.
2) Büyük bir siyası zafer kazandık.
3) Türkiye’nin uluslar arası politikada önemi arttı.
4) Sovyet Rusya ile ilişkiler bozuldu.
5) İngiltere ile ilişkilerimiz daha iyi oldu.
Sadabat PaktıTürkiye,Afganistan, İran,Irak bu antlaşma ile karşılıklı olarak
birbirlerinin sınırlarını tanıyor ve korumaya karar veriyorlardı.Bu
devletlerden birine saldırı olursa hep birlikte karşı koyacaklarını
açıklıyorlardı. Böylece bölge petrolünde gözü olan devletlere bir
mesaj veriliyordu.Türkiye doğu sınırını batıda çıkacak bir savaşta
garantiye alıyordu.Ayrıca dünya ve bölge barışına katkıda
bulunuyordu.
Türkiye bu paktın kurulmasının amacı:
1) Dünya ve bölge barışına katkıda bulunmak.
2) Çıkacak bir savaşta doğu sınırını güvence altına almak.
3) Bölgede gözü olan devletlere gözdağı vermek.
Hatay’ın Türkiye’ye Katılması
II. Dünya Savaşı’nın yaklaşması üzerine Fransa 1936 yılında Suriye’yi boşaltma kararı
aldı. Bu arada Fransa, Hatay’ı Suriye’ye bıraktı. Sorunları barışçı yollarla çözümlemek
isteyen Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne başvurarak çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu
Hatay’ın Türkiye’ye verilmesini istedi.
Hitlerin Avusturya’yı ilhakından(egemenlik altına almak) sonra, Avrupa’da güçler
dengesi bozulmaya başladı. Fransa, Hatay konusundaki tutumunu yumuşatmak
zorunda kaldı. Yapılan seçimler sonunda bağımsız bir devlet olarak Hatay Cumhuriyeti
kuruldu (2 Eylül 1938). Hatay Cumhuriyeti ile Türkiye arasında yakın ilişkiler geliştirildi.
23 Haziran 1939’da Fransa ile Türkiye arasındaki bir antlaşma ile Hatay’ın Türkiye’ye
katılması kabul edildi. Böylece Atatürk’ün ölümünden sonra Hatay meselesi Misak-ı
Milli ilkeleri doğrultusunda Türkiye’nin lehine çözümlenmiştir.