arkeolojiye giriş ii_ders notu_1_2013

24
1 ARKEOLOJİYE Gİ RİŞ II-1 M.Ö. 3000 ortalarından M.Ö. 1200 yıllarına kadar Girit’te Minos uygarlığı bulunuyordu. Bu uygarlık M.Ö. II. binde özellikle Ege Bölgesi ve Boğazlar yoluyla Karadeniz’le, Balkanlar yoluyla Avrupa’yla, Anadolu yoluyla da Ön Asya ile ilişkideydi. Girit’te M.Ö. 1400’lerden itibaren dışarıdan gelen istilalar sonucu bir gerileme görüldü. Akhaların Girit’i istilası 300 yıl sürdü daha sonra Dorların göçleri başladı. Girit’teki kültürün sona ermeye başladığı M.Ö 1500’lerde Peleponnes kıyısında Argos’ta Myken kültürü ortaya çıktı. Myken’de şehir devletleri tarafından idare edilen savaşçı bir toplum yaşıyordu. Myken kültürü Girit’tekilerden farklıdır ama bu kültürün etkilerini taşır. M.Ö. 13. yy’dan 8.yy’a kadar geçen dönemde Dorlar kuzeyden güneye ilerleyip her yeri kendi egemenlikleri altına alarak Akha ve Myken sülalelerinin izlerini yok ettiler. Akhalar ve İonlar Ege Denizi’ni geçerek Anadolu kıyılarına kaçtılar ve burada kıyı boyunca yerleşerek yeni İon kentleri kurdular. Mykenlerin deniz üzerinden Kıbrıs ile Güney Anadolu’dan Doğu Akdeniz kıyılarına kadar ulaştıkları buralarda ortaya çıkan Myken buluntularıyla belgelenmektedir. M.Ö. 1000 ile 700 arası Karanlık Çağlar (Dark Age) olarak adlandırılır. Bu dönemde Dorlar Yunanistan’da Akha Uygarlığının yıkıntıları üzerine şehir devletleri kurdular. Eski kabile teşkilatının yerini çok daha gelişmiş siyasal ve sosyal teşkilata sahip şehir devletleri aldı. Yine bu dönemde halk sınıflara ayrıldı, aristokrasi ortaya çıktı ve şehir devletlerini idare eden krallar aristokratlar tarafından devrildiler. Karanlık Çağların sonlarına doğru Akdeniz ve Karadeniz etrafında tarımsal ve ekonomik ihtiyaçları karşılamak için koloniler kuruldu. Daha önceden Girit, Ege Adaları, Batı ve Güneybatı Anadolu kıyıları Hellenler tarafından işgal edildiğinden kolonileri daha uzak ülkelere kurdular. Hellenler ilk zamanlarda ırklarını korumaya çalıştılar daha sonraki yıllarda yerlilerle ilişkileri artınca onlarla karıştılar. Koloniler sayesinde Yunan ticareti geniş bir alana yayıldı ve sanayi gelişti.

Upload: tc-nursen-acikgoez

Post on 15-Dec-2014

227 views

Category:

Documents


16 download

TRANSCRIPT

Page 1: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

1

ARKEOLOJİYE GİRİŞ II-1

M.Ö. 3000 ortalarından M.Ö. 1200 yıllarına kadar Girit’te Minos uygarlığı bulunuyordu. Bu uygarlık M.Ö. II. binde özellikle Ege Bölgesi ve Boğazlar yoluyla Karadeniz’le, Balkanlar yoluyla Avrupa’yla, Anadolu yoluyla da Ön Asya ile ilişkideydi. Girit’te M.Ö. 1400’lerden itibaren dışarıdan gelen istilalar sonucu bir gerileme görüldü. Akhaların Girit’i istilası 300 yıl sürdü daha sonra Dorların göçleri başladı. Girit’teki kültürün sona ermeye başladığı M.Ö 1500’lerde Peleponnes kıyısında Argos’ta Myken kültürü ortaya çıktı. Myken’de şehir devletleri tarafından idare edilen savaşçı bir toplum yaşıyordu. Myken kültürü Girit’tekilerden farklıdır ama bu kültürün etkilerini taşır.

M.Ö. 13. yy’dan 8.yy’a kadar geçen dönemde Dorlar kuzeyden güneye ilerleyip her yeri kendi egemenlikleri altına alarak Akha ve Myken sülalelerinin izlerini yok ettiler. Akhalar ve İonlar Ege Denizi’ni geçerek Anadolu kıyılarına kaçtılar ve burada kıyı boyunca yerleşerek yeni İon kentleri kurdular. Mykenlerin deniz üzerinden Kıbrıs ile Güney Anadolu’dan Doğu Akdeniz kıyılarına kadar ulaştıkları buralarda ortaya çıkan Myken buluntularıyla belgelenmektedir. M.Ö. 1000 ile 700 arası Karanlık Çağlar (Dark Age) olarak adlandırılır. Bu dönemde Dorlar Yunanistan’da Akha Uygarlığının yıkıntıları üzerine şehir devletleri kurdular. Eski kabile teşkilatının yerini çok daha gelişmiş siyasal ve sosyal teşkilata sahip şehir devletleri aldı. Yine bu dönemde halk sınıflara ayrıldı, aristokrasi ortaya çıktı ve şehir devletlerini idare eden krallar aristokratlar tarafından devrildiler. Karanlık Çağların sonlarına doğru Akdeniz ve Karadeniz etrafında tarımsal ve ekonomik ihtiyaçları karşılamak için koloniler kuruldu. Daha önceden Girit, Ege Adaları, Batı ve Güneybatı Anadolu kıyıları Hellenler tarafından işgal edildiğinden kolonileri daha uzak ülkelere kurdular. Hellenler ilk zamanlarda ırklarını korumaya çalıştılar daha sonraki yıllarda yerlilerle ilişkileri artınca onlarla karıştılar. Koloniler sayesinde Yunan ticareti geniş bir alana yayıldı ve sanayi gelişti.

Page 2: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

2

Karanlık Çağlardan sonra M.Ö. 7. ve 6.yüzyıllar Arkaik Çağ diye adlandırılır. Bu çağda Yunanistan’da en önemli şehir Atina’dır. Attika halkı sosyal ve ekonomik yönden üç gruba ayrılır. Büyük çiftlik sahipleri, tüccarlar ve sanayiciler ve küçük toprak sahibi köylüler. Yavaş yavaş köylünün toprakları ellerinden çıktı ve Attika birkaç zenginin eline geçti. M.Ö. 594-593 yıllarında hükümetin başına geçen Solon’un sosyal, siyasal ve ekonomik reformları ihtiyaçları karşılıyordu. Bu dönemde oluşturulan devlet teşkilatı Atina’da yüzyıllarca yaşadı. Solon’dan sonraki yıllarda Peisistratos’un tiranlığı Atina’nın en parlak çağlarından biriydi. Peisistratos aristokrat sınıfı zayıflatıp, köylüyü korudu. Döneminde ticaret gelişti. Atina Solon’un reformları ve Peisistratos’un iç ve dış siyaseti sayesinde büyük gelişme gösterdi. Arkaik dönemde ünü doğuya yayılan diğer güçlü şehir olan Sparta 6. yüzyılın son yarısında Peloponnesos birliğini kurdu. Bu birlik gerektiği zaman toplanırdı. Her şehir devleti bir oya sahipti. Sparta’da askeri güç ve polis teşkilatına dayanan bir baskı politikası uygulanıyordu.

Hellen Tarihinin Klasik Çağı olan 5.yüzyılda Pers Krallığı’nın İonia’ya saldırıları görülüyordu. Persler Lidya Kralı Kroisos ile yaptıkları savaşta kralı esir alıp Lidya Krallığı’nı yıktılar. Lidya Anadolu’nun Batı kıyılarındaki Hellen şehirleri ile birlikte Pers Devletine katıldı. Perslerin idare merkezleri Sardeis ve Daskileion’du ve İonia şehirleri de bu satraplıklara bağlandı. Perslerin İonia’yı işgaliyle İonia’da başta Miletos olmak üzere ayaklanma baş gösterdi.

Atina İonia’ya yardım gönderdi. “Persler ayaklanmayı bastırdıktan sonra M.Ö. 493’te Khios, Lesbos ve Tenedos adalarını ele geçirdiler. Pek çok kenti daha işgal ederek isyana katılan kentleri tahrip ettiler. Ayaklanmaya katılmayan Ephesos ve Smyrna gibi kentler yıkım ve cezadan kurtuldu” Darius 490 yılında Attika bölgesinin doğu kıyılarında Marathon Ovası’na çıkartma yaptı. Buradaki savaşı Atinalılar kazandı. Darius’un ölümünü izleyen yılda 483’te Kserkes’in ordusu Kıta Yunanistan’a sefere çıktı. Ordu ve1207 parçalık donanma pek çok ulustan oluşuyordu. Pers kara ordusu Trakya ve Makedonya üzerinden Kuzey Yunanistan Teselya’ya ve oradan Thermophia geçidine hiçbir direnişle karşılaşmadan vardı. Donanma denizden orduya eşlik ediyordu. Hellen donanması Persleri Artemision Burnu’nda yendi. Pers ordusu karada savunmayı püskürtünce Hellen gemileri Attika bölgesini korumak için güneye çekildiler. Persler Atina’ya girip Akropol’ü ele geçirdi ve kenti yakıp yıktılar. M.Ö. 480’de Hellen donanması bozguna uğratılınca Kserkes Atina’yı terk etti. Ertesi yıl Atina tekrar yıkıma uğradı fakat Plataia ovasındaki savaşı Hellenler kazandı. Bu zaferden sonra Persleri Anadolu içlerine sürerek Ege denizinden çıkartmaya çalıştılar. Daha sonraki yıllarda Atina Pers tehlikesine karşı Attika-Delos Deniz Birliği adlı siyasal bir birlik kurdu. M.Ö. 431-404 yılları arasında Hellenleri iki büyük cepheye bölen Peleponnes savaşı Atinalılar ve Spartalılar arasında oldu. “413’te Sicilya seferi Atina için büyük bir yenilgiyle sonuçlandı. 407 yılında Perslerle Spartalıların işbirliğinden

Page 3: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

3

dolayı Atinalı komutan Alkibiades 100 gemilik donanmayla Efesos limanına geçti. Gemiler burada bozguna uğratılıp komutan Persler tarafından öldürüldü. Peleponnes savaşından sonra M.Ö. 4. yüzyılda Persler Spartalılara yardımları karşılığında Anadolu kıyılarını egemenlikleri altına aldılar. Anadolu şehirleri Perslerin öç almasından korkarak Sparta’dan yardım istediler. Spartalılar bir ordu göndererek Perslere savaş ilan ettiler. M.Ö. 400’de savaşın sonunda Anadolu’daki Hellen şehirleri Perslere bırakıldı. M.Ö. 4.yy kuzeyde bulunan Makedonyalılar Hellenleri Perslere karşı savaşa davet ettiler. Makedonya kralı Philip’in bu teklifiyle savaş açıldı ama 330’daki ölümü üzerine oğlu İskender babasının projesini gerçekleştirdi. Hellenistik Devir olarak adlandırılan bu dönemde İskender Trakya’ya, Asya’ya ve Hindistan’a seferler düzenledi ve Anadolu, Doğu Akdeniz, Doğu İran ve Orta Asya ülkelerini zapt etti. Fethettiği ülkelerde kurduğu şehirler Hellen kültürünü etrafa yayan merkezler oldu. M.Ö. 323’te ölümünden sonra İskender’in devleti krallıklara bölündü. M.Ö. 275’te Batı Yunanistan Romalıların egemenliğine geçti. M.Ö 279’da Kelt akınlarına karşın Orta Yunan şehir devletleri birleşti ve Keltlere karşı zafer kazandı. M.Ö. 3.yüzyıl sonlarında ve 2.yüzyılda Romalılar ile Makedonyalılar arasındaki savaşlardan sonra Romalılar Makedonya, Yunanistan ve diğer Helenistik şehirleri egemenlikleri altına aldılar.

Antik Hellen’de dönemler

• Geometrik Dönem: MÖ. 1200-700 • Arkaik Çağ: MÖ. 700-490/480 • Klasik Çağ: MÖ.490/480-330 • Hellenistik Çağ: MÖ. 330-30 • Roma Çağı: MÖ. 30-MS. 394

Geometrik Dönem (karanlık Çağ) :MÖ. 1200-700

Geometrik Dönem, erken (M.Ö. 1100-900) ve geç (M.Ö. 900-750/700) olmak üzere iki evre altında ele alınmaktadır. Sanatta geometrik şekillerin egemen olması nedeniyle Geometrik Dönem adını almıştır. Bu dönem Hellen uygarlığının oluşum dönemi olarak görülür. Bu dönemden ele geçen başlıca malzeme gurubu seramiktir. Henüz anıtsal mimari ve heykeltıraşlık örnekleri yoktur.

Arkaik Çağ: MÖ. 700-490/480

Hellen uygarlığının “eski” (arkhaios) dönemidir. Bundan dolayı “arkaik” adı verilmiştir. Dönemin en karakteristik özelliği olarak kent devletlerinin ortaya çıkışı ve sanat alanında anıtsal mimari ve heykeltıraşlığın doğması gösterilebilir.

Klasik Çağ: MÖ.490/480-330

Hellen Uygarlığının olgunluk dönemi olarak kabul edilir. Her alanda gelişim en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Bu dönemde Atina sanatın ve bilimin merkezi olarak kabul edilmektedir.

Hellenistik Çağ: MÖ. 330-30

Hellen Uygarlığının yayılma dönemidir. Bu dönemde Yakın doğu büyük İskender tarafından fethedilmiş, onun ölümünden sonra Mısır’dan Hindistan’a kadar uzanan geniş topraklarda çeşitli uygarlıklar kurulmuştur. Yakın doğu Hellenleşmiş, Ege’yi de içine alan Hellen, yerli ve Doğu unsurların karışımı yeni bir kültür meydana gelmiştir. Sanat evrensel bir karakter kazanmıştır.

Page 4: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

4

HELLEN MİMARİSİ VE MİMARİ DÜZENLER

Yunan mimarisi "Megaron" denilen ev tipinden gelişmiştir. Erken Tunç Çağ'ından (M.Ö. 3000'li Yıllarda) Ege'de ortaya çıkmıştır. Uzun ev modeline uygun kısa tarafında giriş bölümü olan dikdörtgen planlıdır. Büyük bir merkezi ocağı ile sütunlu bir girişi bulunan bir evdir. Başlangıçta sütunsuz olarak yapılmış ancak zamanla sütun eklenmiştir. Ayrıca tapınak ve soyluların-kralların yaşadığı yer olarak kaynaklara geçmiştir.

Yunan uygarlığının ilk şehirleri, yöneticilerin oturduğu AKROPOL denilen yüksek tepelere kurulmuştur. Şehirlerin etrafı kalın ve yüksek surlarla çevrilmiştir. Yunan Mimarisinin ilk çağı MYKEN dönemidir (1800-1100). Bu devirde yapıların birden fazla odalı oldukları görülmektedir. Bu çok odalı yapılar Mısır mimarisinde de görmekteyiz. Ancak KNOSSOS sarayı bu tipin ilk örneğini oluşturur. Yani büyük merkezi avlu çevresinde yer alan bir sürü oda düzeni. Bu düzende karma karışık mekanlar yığını avluyu çevrelemektedir. Ve plan bir labirent etkisi yaratır. Minos-Myken Uygarlığınızın merkezi Girit`te odaların duvarları resimler ile bezenmiştir. Merkezi ısıtma ve kanalizasyon sistemi ilk kez Girit`te ortaya çıkartılmıştır. (M.Ö. 2600).

Mykenai kale mimarisi hakkında fikir verir. Blok taşlardan oluşturulmuş surların iki ayak üzerine oturtulmuş bir tek kiriş üzerine konulan üçgen rölyef Myken kalesinin kapısını oluşturur. Kapı üzerindeki üçgen blokta iki simetrik aslan motifi yer alır

Page 5: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

5

TAPINAK MİMARİSİ

Yunan Mimarlık sanatının esas yapı biçimi, tapınaktır. Tapınak tanrının evi olarak sayılır. Tanrıya ait kutsal eşyaların ve tanrı heykelini korumak üzere yapılmıştır. Bu nedenle kilise veya camii gibi ibadet edilecek yer değildir. Tapınak, Megaron ev tipinden gelişmiştir. Ortada bir cella ve önünde bir sütun sisteminin üzerine gelen alınlıklı bir eğik çatıdan oluşur.

Tapınaklar Temenos denilen kutsal alanlara yapılırlar.

Page 6: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

6

En erken tapınakların temelleri taştan, duvarlar tahta ve kerpiçten, çatıları ise tahtadan yapılıyordu. Bazen tahta tavanı desteklemek için salonun içine tek veya çift sıra halinde tahta direkler dikilirdi. Daha geç bir devrede tanrı evini, çevresinden ayırt etmek ve ona kutsal bir anıt görünümü verebilmek için etrafa bir sütun çemberi çevrilmiştir. M.Ö.7.yy`dan sonra tapınaklar taştan yapılmaya başlamıştır. Aynı zamanda belli forumlar ve oranları sistemi de ortaya çıkmıştır. Yapıların en çok dış görünüşlerini etkileyen bu sistemlere DÜZEN/NİZAM adı verilir. Yunan mimarisinde 3 temel düzen vardır.

1 DOR DÜZENİ 2 İYON DÜZENİ 3 KORİNT DÜZENİ

DOR DÜZENİ VE MİMARİ ELAMANLARI

Dor düzeni Yunan ana karasında gelişmiş olan bir düzendir. Basitlik ve sadelikten yanadır. Kolonizasyon hareketleri ile birlikte Sicilya ve Güney İtalya’ya yayılarak burada beğenilmiş ve oldukça kullanılmıştır. Elimizdeki çoğu sağlam örnek İtalya ve Sicilya’da yer almaktadır. Kıta Yunanistan’da özellikle Attika ve Aitolia bölgesinde erken dönemlerde oldukça beğeni toplamıştır. Fakat İon düzeninin oluşumunu tamamlamasıyla birlikte, hantal görünümlü tapınakların yerini ince zarif yapıların yer alması sonucu, kullanımı oldukça azalmıştır. Daha çok stoalar ile bazı resmi yapıların yapımında kullanımına devam edilmiş ve Helenistik dönemde düzenlerin karışmaya başlamasıyla birlikte ince bir yapıya kavuşarak tekrar kullanımına geçilmiştir. Bu dönemden sonra daha çok küçük ve yükseklik gerektirmeyen yapıların yapımında tercih edilen bir düzen olmuştur

Page 7: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

7

Page 8: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

8

Euthynteria : Tapınağın toprak altında kalan ve temellerinin üzerine düz bir zemin oluşturmak için yapılmış düzleme verilen addır. Bu zemin üzerine stereobate yerleşmektedir.

Stereobat : Tapınağın euthynteria düzlemi üzerine yerleşen basamaklı kaide kısmının genel adıdır.

Krepis : Stereobate’taki basamakların her birine verilen addır.

Sütun: Tapınağın çevresini saran ve üst yapının taşınmasına yarayan taşıyıcı elemanlardan her biridir. Dor düzeninde sütun kaidesizdir ve sadece sütun gövdesi ile üzerine yerleştirilmiş yayvan formlu kendine özgü bir başlıktan oluşur. Dor sütun gövdesinin bir diğer önemli özelliği ise sütun gövdesinde oluşturulmuş ve optik yanılgı kaygılarının göz önünde tutulduğu, sütun gövdesinin uzaktan düzgün görünmesini sağlayan şişkinliktir.

Entasis: Sütun gövdesinde yer alan ve optik yanılgıları düzeltmek amacıyla yapılmış şişkin görünümün adıdır. Dor sütununda yivler bir birine dar açı ile birleşerek keskin bir sırt oluştururlar ve bu sırta da arris adı verilir.

Ekhinus : Dor sütun başlığında yastık şeklindeki elemana verilen addır.

Abakus : Dor sütun başlığında ekhinus’un üzerine gelen ve kare plaka şeklindeki başlık kısmının adıdır.

Arşitrav: Sütun başlıkları üzerinde yer alan ve baştaban manasına gelen friz bloğuna verilen genel addır. Genelde bezemesiz olarak yapılırken tek bezemeli örneği Assos’taki Athena tapınağının friz bloğudur. Bu bloğa arşitrav da denilmektedir.

Guttae : arşitravın hemen üzerinde bulunan triglyph’lerin altında yer alan damla şeklindeki elemanların genel adıdır.

Tenia: Guttaeler ile triglyph-metop frizinin arasında yer alan ince şerit şeklindeki elemana verilen addır.

Triglif: Dor düzeninde friz bloğu üzerine gelen ve ahşap mimarinin taşa yansımış şeklini gösteren üçlü hatıl bloğu görüntüsündeki elemana verilen addır. Triglyph’lerin arasında kalan boşluklara ise kare veya dikdörtgen formlu metop adı verilen mimari elemanlar yerleştirilmektedir.

Metop: Triglyph’lerin arasına yerleştirilen ve üzerleri kabartmalarla süslü kare ya da dikdörtgen şekilli elemana verilen addır.

Geison: Yatay olarak duran saçaklık elemanının adıdır.

Sima: Saçağın eğimli kısmına verilen addır. Yatay sima olarak adlandırıldığında ise geison’un üzerindeki aslan başı veya bitkisel akıtaçlarla süslü yağmur oluğu kısmı kastedilmektedir.

Antefiks : Çatılarda ya tepede mahya kiremitleri üzerinde ya da saçak kenarlarındaki kapama kiremitleri üzerinde yer alan genelde palmet bezemeli süsleme elemanlarının adıdır.

Akroter: Üçgen şekilli alınlığın tepesinde ve iki kenarında yer alan bazen bitkisel bir bezeme(spiral ve palmet gibi) bazen de küçük heykeller şeklide bulunan süsleme elemanlarının genel adıdır.

Page 9: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

9

Çörten: Genellikle aslan başı şeklinde olup çatının su tahliyesi işlevini görür.

Kaset: Pteroma’nın ve tapınağın içindeki sütunlu galerilerin üzerini kapatan kare şekilli tavan kaplamalarına verilen addır.

Dor Düzenin başlıca özellikleri:

1. Sütunlarda kaide bulunmaz. Doğrudan stylobat üzerine oturur.

2. Aşağıdan yukarıya incelen sütunların gövdelerinde bıçak ağzı şeklinde yivler yer alır.

3. Sütun başlığı, çanak şeklinde yuvarlak bir yastık ile bunun üzerinde yer alan dört köşe bir plakadan oluşur.

4. Sütun başlıkları üzerinde arşitrav yer alır.

5. Arşitrav üzerinde metop ve triglif dizisi yer alır.

İON DÜZENİ

İon düzeni kendine özgü, narin görüntüsüyle, oldukça süslü bir başlığa ve ince, uzun bir sütun gövdesiyle, Dor düzeninden farklı olarak bir kaideye sahip olması dışında, üst yapı elemanları ile de farklılık göstermektedir. Örneklerini, daha çok Batı Anadolu ve Ege Adaları’nda vermiş olan bu mimari düzen, anakara olan Attika’da da beğeni görmüş ve özellikle Perikles döneminde ve sonrasında

Page 10: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

10

oldukça yoğun olarak kullanılmıştır. İon mimarisinin vazgeçilmez unsuru olan kaide Batı Anadolu ve Attika’da farklı yapısal özellikleri ile de mimarinin bölgesel olarak ayrımına yol açmıştır. Aşağıdan yukarıya doğru diğer İon düzeni elemanları şöyledir;

Plinthos:Kare şekilli bir altlık olan plinthos kaide ile stylobat arasında yer alır.

Kaide : Kaide birden fazla farklı elemandan oluşan oldukça nitelikli işçilikli mimari bir öğedir. İon kaidesindeki içbükey elemana trokhilos denilmektedir. Dışbükey olarak yapılmış eleman ise torus adını almaktadır. Torus ve trokhilos’ların yada sadece trokhilos’ların arasında yer alan çiftli dışbükey geçiş ise astragal yada scotia adı verilmektedir.

Efes İon Tipi yada Anadolu İon tipi olarak adlandırılan bir yada iki trokhilos ve bir torus’tan oluşan kaide Anadolu’ya ve Ege Adaları’na özgüdür. Attika İon Tipi olarak adlandırılan ve torus, trokhilos, torus dizilimlidir. İki torus ve bir trokhilos’tan oluşan kaide ise Attika’ya özgü olarak görülmektedir. Samos Tipi kaideler iki bölümden oluşur. Alt bölüm 6-7 adet trokhilosun oluşturduğu bir scotia ve üzerinde torus yer alır.

Sütun : İon düzenindeki sütun gövdesi, dor sütun gövdesinden farklı olarak ince ve uzundur. Yivlerin uçları da dor düzenindeki gibi keskin bir kenar ile birleşmeyip aralarında ince şeritler içermektedir.

Başlık : İon başlığının en belirgin yanı iki yanındaki volütlerdir.

Bir ion başlığı şu bölümlerden oluşur:

Ovolo (kymation), volütler arasında yer alan yumurta ve ok dizisinden oluşan tambur şekilli bir elemandır. Volütler , spiral şeklinde sarmal oluşturan ve işlev olarak yük taşımaktan uzak süsleme elemanlarıdır. Ovolo’nun üzerinde yer alan ve yay şekilli bir sarkma yapan yükün bindiği ana unsurlardan biri olan iki volütü birleştiren elamana kanalis denir. Ovolo, volütler ve kanalis birleşerek ekhinus’u oluşturur. Kanalisin üzerinde ise ana taşıma elemanı olan abacus yer alır.

Page 11: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

11

Arşitrav (Epistylion) : İon düzeninde epistylion üç kademeli bir yüze (fascia) sahiptir. Bunun üzerine kabartmalarla süslü bir friz gelmektedir. Frizin kullanılmadığı durumlarda ise inci ve makara dizisinden oluşan ince bir tenia’dan sonra yumurta dizisi (kyma recta) şeklinde yapılmış bir korniş yer alır.

Friz : İon tapınağının en süslü ve görkemli kısmıdır. Üzeri kabartmalarla süslü bu mimari elemanın kabartma konuları genellikle mitolojideki savaşlardır (Amazonomakhia, Gigantomakhia vs.).

Dendane (Diş Sırası) : Frizden sonra yer alan ve diş şeklinde çıkıntılardan oluşan bir elemandır. Ahşap mimarideki çatı hatıllarının taşa yansıması olan bu elamanın süsleme öğesi olma dışında ahşap mimarideki gibi taşıyıcı bir eleman özelliği yoktur. Bazen dendane’lerin üzerinde simadan önce yaprak dizisi(kyma reversa)’nden oluşan bir süsleme kuşağı bulunur.

Sima: Üzerinde genellikle aslan başı şeklinde akıtaçları bulunan ve çoğu kez yumurta yada yaprak dizileri, kıvrık dallar ve bitkisel motiflerle süslenen yağmur oluklu çatı elemanıdır.

Antefiks, akroter ve kiremitlerden oluşan çatı yapısı dor düzeninden farklılık içermez ve farklı bir elemana da sahip değildir.

Page 12: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

12

Başlıca özellikleri:

1. Tapınaklar basamaklı bir zemin üzerinde yer alır.

2. Sütunlar kaideye oturur.

3. Sütun başlıkları koç boynuzuna benzeyen kıvrımlı bir biçimdedir (volüt)

4. Arşitrav dışa taşkın olarak yapılmış iki veya üç katlıdır.

5. Sütunları ince ve uzundur.

Örnekler: Efes Artemis Tapınağı, Didim Apollon Tapınağı, Atina Athena Nike tapınağı

Korinth Düzeni

Korinth başlıkları dışında tamamen İon düzenindedir. Korinth başlığı daha yüksektir. İon başlığının yüksekliği ise sütün kalınlığının 3/1’dir.

Korinth bir kız evlilik çağında bir hastalığa yakalanarak ölür. Sütannesi kızın sağlığında sevdiği eşyaları bir sepete doldurarak mezarının başına koyar. Sepet yağmurda ıslanmasın diye üzerine bir çatı kiremidi yerleştirir. Sepet bir akanthus (kenger) kökü üzerinde durmaktadır. Bahar gelince akanthus filizlenir ve yaprak verir filizler kiremidin altından kıvrılarak volüte dönüşür. Oradan geçmekte olan Atinalı Kallimakhos sepeti görür ve çok beğenir. Bu örnekten yola çıkarak korintlilere yeni sütün başlıkları yapar.

Page 13: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

13

Page 14: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

14

HELLEN/ROMA KENTLERİNİ OLUŞTURAN YAPILAR

Kent devleti, polis, Hellen sosyal ve devlet anlayışına uygun şekilde meydana gelmiş bir örgütlenme biçimidir. Polis, bazen bir kentten, bazen bir kaç kent ya da köy topluluklarının birleşmesiyle (synoikismos) oluşmaktaydı. Polis, sadece bir dizi yapıdan oluşmaktan çok, modern yaşamın tüm gereksinimlerini içinde barındıran sosyal bir kent olgusudur.

Her polis’in bir koruyucu tanrı veya tanrıçası vardır; Atina ve Sparta’da Athena, Samos’ta Hera, Eretria (Euboia adasında) ve Korinthos’ta Apollon’dur.

Kent devleti deyince, mutlaka korunmak amacıyla kenti çevreleyen kale ya da surların olması gerekmemektedir. Sparta örneğinde gördüğümüz gibi kent askeri kamplara benzeyen komplekslerden meydana gelmiş ve tam anlamıyla bir polis’tir. Kent devleti belirli bir mekanla sınırlı ve açıkçası belli büyüklüğü aşmamalıdır. Aristoteles, on kişilik bir polis ne kadar imkansızsa, yüz bin kişilik bir polis de o kadar imkansızdır, der. Fazla küçük olduğunda varlığını sürdüremez, fazla büyük olduğunda polis olmaktan çıkar.

Antik Hellen Mimarisi

A- Dini Yapılar

B- Kamu Yapıları

C-Askeri Yapılar

A - DİNİ YAPILAR

kutsal alanlar (temenos)

Yunan yapılarının özelliklerine ve gelişimine baktığımızda genel olarak; resmi yapıların başında çoğunlukla kutsal alanların (temenos/ temonoi) içine yerleştirilmiş, tanrı ve tanrıçalara tapınmak amacıyla yapılmış tapınaklar (naos/ naoi) karşımıza çıkmaktadır.

Kutsal alan içinde yer alan yapılar:

1- tapınak/tapınaklar (naos/ naoi)

2- tapınakların her birine bağlı olan sunaklar (bomos/bomoi)

3- hazine yapıları (tesauros/tesauroi)

4- sütunlu geçitleri (stoa/stoai)

5- adak anıtları (anatemata)

6- anıtsal kapıları (propilaion/propilaia)

7- Spor çalışmaları ve dinlenme amacıyla yapılmış gymnasion, stadion, tiyatro ve konser yapıları (odeion/odeio)

Page 15: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

15

Heroon: bir kahraman ya da yarı tanrı adına yapılmış yapılardır. Bir tapınakla ayni yapıda ve işlevdedir.

B – KAMU YAPILARI

Agora:Toplanma yeri. Antik Hellen kentlerinde, şehirle ilgili politik, dini, ticari her türlü faaliyetin gerçekleştiği, tüm kamu binalarının etrafında sıralandığı halka ait geniş açık alan olup, Helenistik dönemde şekillenip Roma İmparatorluğu’nda ortaya çıkan forumların öncülüdür.

Miletus Agorası

Stoa: Stoalar ince, uzun dikdörtgen seklinde üç tarafı genellikle duvarlarla çevrili, duvarların haricinde dördüncü cephesinden 1-2 basamakla önden çıkılan ve önünde sütun dizisi bulunan yapılardır. Stoa özellikle agorada halkın dinlenebileceği, yağmur ve güneşten korunabileceği bir yerdir. Stoların agorada siyasi, ticari ve genel işlevleri vardı. Meclisin ya da mahkemenin toplanmasına yarar; resmi belgeler stoalarda saklanırdı. Buralara açılan odalar iş yeri, dükkan ya da tahıl ambarı görevi yapardı. Buna rağmen stoalar değişik amaçlarla kullanılırlardı, sadece agoraya özgü yapılar değillerdi. Özellikle agoraya ulaşan caddelerde, kutsal alanlarda ve gymnasionlarda stoalara rastlanırdı. Bazen de tiyatroya bitişik ve izleyicilere gölge sağlayan bir stoa da görülürdü.

Page 16: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

16

Bouleuterion: Antik Yunan’da kent meclisinin/senato: boule toplandığı yapı. Çoğunlukla bouleuterionlarda ocak tanrıçası Hestia’nin bir sunağı bulunurdu. İlk örneklerde kare/dikdörtgen formlu bir bina ve buna uygun tiyatro benzeri oturma sıralarından oluşan bouleuterionlar, en iyi biçimlerine ve örneklerine Hellenistik donemde kavuşmuşlardır: Kare bir plan içine oturtulmuş, yarım daire biçimli bir tiyatro.

Priene Bouleuterion

Ekklesiasterion: Halk Meclisi (Ekklesia), tüm “erkek” yurttaşların katıldığı ve Boule’nin aldığı kararların onaylandığı bir meclisti. Teorik olarak ayda iki veya üç defa toplanan Halk Meclisi’ne 18 (veya 20) yaşını doldurmuş yurttaşların tümü katılabiliyordu. Dolayısıyla bir kentteki ekklesiasterionun bouleuteriondan daha büyük olması gerekir.

Prytaneion: Milletvekillerinden olusan ‘Boule’nin yürütme kurulu, günlük islerini bu yapıda görürlerdi. Prytaneion aynı zamanda kentin ya da devletin temsil edildiği bina idi. Ayrıca burada, yabancı ülkelerden gelen elçiler, seçkin yabancılar, savaşta ya da Hellenler arasındaki oyunlarda kazandıkları başarılarla halkın övgüsünü toplayan yurttaşlar ağırlanmaktaydı. Bu yapının baslıca özelliği, halkın ortak malı olan ocağıydı. Bu ocakta şehrin toplumsal yaşamının simgesi olan ve ocak tanrıçası Hestia’nin kültüne bağlı ateşin sürekli yanması sağlanırdı.

Gymnasion: Gymnasion, beden eğitimi yaptığı yer anlamına gelir. Burası fiziksel eğitim kadar zihinsel eğitimin de merkeziydi. Giderek, agora ve stoalar gibi genel toplumsal yaşamın kaçınılmaz bir merkezi oldu. Spor alanının içine ve çevresine zamanla stoalar, hamamlar, giyinme odaları, ambarlar, derslikler konuşma salonları vb. Gibi uygun yapılar yapıldı.

Page 17: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

17

Epidaurus palaestrası ve gymnasiumu

Palaestra: Antik gymnasionlarin güreş ve beden eğitimi yapılan kare avlu biçimli bir bölümü. Spora özgü yapılar iyice ileri bir mimari bicim kazandığında en niteliksel bölüm palaestraydi .

Stadion/stadium: Stadion sözcüğü, yöreden yöreye değişmekle birlikte, hemen hemen 183 m.’lik bir uzunluk ölçü birimi, bu uzunlukta yapılan koşu ve bu koşunun yapıldığı yer anlamına gelir. Stadion, bazen boks ve güreş için kullanılırdı.

Bazilika: Ortada geniş ve yüksek, yanlarda alçak ve dar birbirine paralel üç salondan oluşan Roma yapısıdır. Roma döneminde mahkeme binası olarak kullanılan Bazilikalar, Bizans döneminde birer kiliseye dönüştürülmüşlerdir.

Page 18: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

18

Çeşmeler: Halkın günlük su ihtiyacını karşılayan çeşme yapıları kentin çeşitli yerlerinde bulunurlar. Aynı zamanda son derce güzel mimari yapılar olmalarıyla dikkati çekerler. Hellenistik çağla beraber çeşme yapıları daha anıtsal yapılar haline gelmişlerdir.

Hamamlar: Bir Hellen/Roma vatandaşının günlük hayatının önemli bir zamanını geçirdiği yıkanma yeridir. En görkemli hamam yapıları roma çağında yapılmıştır.

Latrina : Genellikle ortasında sütunlarla süslü havuz olan kamuya açık tuvaletlerdir. aynı zamanda toplanma yeri olarak da kullanılmıştır.

Page 19: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

19

C – ASKERİ YAPILAR

Savunma Sistemleri/Surlar:Savunma sistemlerinin başında kentleri çevreleyen kuleleri olan sur duvarları gelmektedir. Sur duvarları taş temel üzerine kerpiç yada taştan yapılmışlardır.

Strategeion: Subayların bulunduğu merkez. (komutanlar evi) M.Ö. 449 ve 431 yılları arasında, Perikles döneminde Agorada inşa edilmiştir. Strategoi askeri konularda yönetmek için her yıl seçilen on generalden oluşurdu. Yapı yedi veya sekiz odaya erişim sağlayan merkezi bir avludan oluşmaktaydı. Yaklaşık 20 x 25 m ölçülerindedir.

Arsenal: Askeri malzemelerin korunduğu, tamir edildiği yerdir.

TAPINAK PLANLARI

Yunan tanrıları ve tanrıçaları ve onların çocuklarına, Önceleri kült ile ilgili işlemler için sınırlanmış bir alan içinde bir sunak tapınılırdı. Sonraları insan görünümündeki tanrı heykellerine bir ev naos inşa etmek isteği ile tapınak yapıları kurulmaya başlamıştır. Eski Yunan tapınağının kökeninde Miken evi “Megaron” vardır. Bir Megaron, ön cephede bir giriş bölümü bulunan dar dikdörtgen bir odadan oluşmaktadır. Megaron planında ve ön giriş bölümünün yan duvarlarını sınırlandıran ante‘ler arasında 2 sütunun durduğu tapınaklar “templum in antis” adı ile tanımlanır.

Erken dönem tapınakları iki öğeden meydana gelmekteydi, cella yada (naos) ve (pronaos) bazen de 3. bir eleman olan ikinci bir iç oda (adyton) dur. En erken tapınakların dış duvarları çamurdan yapılmış tuğla olduğundan kötü hava şartlarına dayanabilecek kadar güçlü değildir. Dış yüzey malzemeyi korumak amacıyla ön veranda yanlara ve binanın arkasına doğru genişletilmiştir. Ayrıca binayı hava şartlarından korumak için üçgen alınlıklı duvarların taşıdığı az yükseltili çatılar (pediment) yaratılmıştır. Kolonlarla sarmalanmış tapınak, pedimentli çatı gibi temel elemanlar Yunan tapınağının formunu oluşturur. Bu bir bina için basit bir formüldür fakat sınırsız varyasyonları oluşturulabilmektedir

Page 20: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

20

TAPINAĞIN BÖLÜMLERİ

peristasis: tapınağı çevreleyen sütun dizisine denir.

pteroma: peristasis ile naos duvarı arasındaki alan.

ante: tapınağın yan duvarlarının ileri doğru uzayarak pilastr yapan ucudur. pilastr, bir yanından duvara bitişik dikdörtgen biçimli taşıyıcı sütundur.

pronaos: naos’un önünde ante duvarları arasında kalan giriş bölümüdür. roma tapınaklarında yoktur.

naos (cella): tapınaktaki kutsal bölümdür.

adyton: naos’un içinde, kült heykelinin bulunduğu en kutsal bölüm.

opisthodomos: naos’un arka kısmında bulunan bölümdür. erken ion tapınaklarında yoktur.

Adyton: Naosun sonunda yer alan ve sadece naostan geçiş olan iç oda.

Page 21: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

21

TAPINAK PLANLARI

1) templum in antis (distylos in antis): megaron planlı, ön cephedeki anteler arasında iki sütun bulunan tapınak tipi genellikle küçük boyutlu tapınaklarda uygulanmıştır.

2) amphistylos (amfidistylos in antis): tapınağın ön ve arka cephelerindeki ante duvarları arasında ikişer sütun bulunan plan tipidir.

3) prostylos:Tapınağın ön cephesinde sütun dizisi bulunan plan tipidir. Antelerin ön kısmında da sütun bulunmaktadır. Bu plan tipinde anteler kısadır.

4) Distyl in Antis Prostylos: Tapınağın antaları arasında birere sütunun yanı sıra ön cephede de bir sıra sütün dizisi yer alır.

Page 22: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

22

5) amphiprostylos: tapınağın ön ve arka cephelerinde sütun dizisi bulunan plan tipidir.

6) Distyil in Antis Amfi Prostylos: Tapınağın antaları arasında birer sütunun yanı sıra ön ve arka cephelerde de bir sıra sütün dizisi yer alır.

7) peripteros: Tapınağın çevresinin tamamen tek sıra sütun dizisiyle çevrelendiği plan tipidir. Sütun ile yan duvarlar arasındaki uzaklık iki sütunun arasındaki mesafeye eşittir. En çok kullanılan plan tipidir.

Page 23: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

23

8) pseudo-peripteros: Cellayı çevreleyen sütunların cella duvarları üzerine yarım sütunlar şeklinde bitiştirilmesiyle peripteros görünümü verilmiş olan plan tipidir. Daha çok Roma dönemi tapınaklarında uygulanmıştır.

dipteros: tapınağın çevresinin iki sıra sütunla çevrelendiği plan tipidir. Dış sütun dizisi ile yan duvarlar arasındaki uzaklık iki sütun aralığının iki katına eşittir.

Ephesus Artemis Tapınağı

10) pseudo-dipteros: dipteros plan tipindeki çift sıra sütun dizisinden içteki sıranın kaldırılıp yerinin boş bırakılması ile dipteros görünümü verilen plan tipidir. Genellikle Hellenistik dönem’de Anadolu’da görülür.

Page 24: Arkeolojiye Giriş II_Ders Notu_1_2013

24

Yuvarlak planlı tapınaklar:

Tholos: Yuvarlak planlı çift sıra sütunlu içinde cellası bulunan plan tipidir.

Monopteros Tholos: Sütunlarla çevrili fakat cellasızdır. cellası olmayanlarda tapınak çapının 1/3’ü ölçülerinde ve önünde basamakları bulunan yüksek bir platform bulunur.

Peripteros Planlı Tapınaklar TEOS DIONYSOS TAPINAĞI (MÖ.2.Yüzyıl Sonları) Hermogenes’in ilk yapılarındandır. Pronaos naos kadar geniştir. Ion düzeninde bir peripterostur (6×11). Attik sütun kaidesi ve frize sahiptir. Dor tapınağından esinlenilmiştir. PRIENE ATHENA TAPINAĞI (MÖ.4.Yüzyılın 3. Çeyreği) Anadolulu mimar Pytheos’a verilmiştir. 6×11 Ion düzeninde yapılmıştır. Geniş pronaos Dor özelliğidir. İlk kez bir Ion tapınağında Opisthodomos görülür. Kaide Efes tipidir. Dipteros Planlı Tapınaklar

EPHESOS ARTEMİS TAPINAĞI Arkaik Artemision MÖ560-550.Sütun sayısı 177’dir. Hellenistik Dönem Artemision: MÖ334-250.Sütun sayısı 177’dir. Tamamı mermerden ilk tapınaktır. Kybele’nin Kutsal alanında batıya bakmaktadır. Mimarı: Knossos’lu Ghersiphron ve oğlu Metogenes’dir. Tapınağın opisthodomosu yoktur. Çünkü İon mimarlığında Pytehos’tan önce opisthodomos yoktur. Cella uzun, dar; pronaos derindir. Frizi yoktur. Tapınağın üstü açıktır. DİDYMA APOLLON TAPINAĞI: ARKAİK TAPINAK (MÖ 550-560) Sütun sayısı 112’dir, Ephesos tapınağının özelliği gösterir. Ion düzeninde ve dipteros planlıdır. Mimarı: Sikonlu Konakos’dur. Persler tahrip ederler. HELLENİSTİK TAPINAK:(MÖ300-200) Sütun sayısı 108’dir. Mimarı:Efes’li Paraunnostur. 2 adet Korinth sütunu vardır. Kaideler Ephesos tipindedir. Naiskos ta Anadolu’da ilk kez Attika etkiler görülür. Duvarlar torus ve trochilos üzerine oturur.(Duvar kaidesi=Toihobat) Duvar yüksek bir kaideyle başlar, plaster destekleri ve pilaster başlıkları vardır. Ayrıca bunun da üzerinde antitetik iki griphon vardır.