arap dİlİ ve edebİyatinda mevsuller -...

79
T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İLAHİYAT ANABİLİM DALI ARAP DİLİ VE BELAĞATI BİLİM DALI ARAP DİLİ VE EDEBİYATINDA MEVSULLER Yüksek Lisans Tezi Ayşe ALHAMSS İstanbul, 2006

Upload: others

Post on 10-Sep-2019

34 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İLAHİYAT ANABİLİM DALI

ARAP DİLİ VE BELAĞATI BİLİM DALI

ARAP DİLİ VE EDEBİYATINDA MEVSULLER

Yüksek Lisans Tezi

Ayşe ALHAMSS

İstanbul, 2006

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İLAHİYAT ANABİLİM DALI

ARAP DİLİ VE BELAĞATI BİLİM DALI

ARAP DİLİ VE EDEBİYATINDA MEVSULLER

Yüksek Lisans Tezi

Ayşe ALHAMSS

Danışman: YRD. DOÇ. DR. HALİT ZAVALSIZ

İstanbul, 2006

I

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... I KISALTMALAR ....................................................................................................III ÖNSÖZ .................................................................................................................. IV

GİRİŞ

ARAP DİLİNE GENEL BAKIŞ VE GRAMER ÇALIŞMALARI

I. ARAP DİLİNE GENEL BAKIŞ .............................................................................1 II. GRAMER ÇALIŞMALARI VE DİL EKOLLERİ .................................................2

BİRİNCİ BÖLÜM

MEVSULLERİN TANIMI VE GENEL ÖZELLİKLERİ

I. MEVSULLERİN LÜGAT ANLAMI......................................................................5 II. MEVSULLERİN ISTILAHÎ ANLAMI.................................................................7 III. İSM-İ MEVSULLER İLE HARF-İ MEVSULLER ARASINDAKİ FARKLAR ...9 IV. İSM-İ İŞARETLERİN İSM-İ MEVSUL ANLAMINA GELİP GELEMEYECEĞİ................................................................................................................................10 V. İLE MARİFE OLAN ZAHİR İSMİN SILASI OLUP OLAMAYACAĞI ال .........11 VI. MEVSULLERİN HAZFİ ..................................................................................12 VII. İSM-İ MEVSULLERİN CÜMLE İÇİNDEKİ KONUMLARI ...........................12

İKİNCİ BÖLÜM

İSM-İ MEVSULLER

I. HÂSS İSM-İ MEVSULLER.................................................................................15 A. الذي ’ nin özellikleri ve i’râbı ...........................................................................15 B. التي’ nin özellikleri ve i’râbı .............................................................................18 C. (’ اللذين )– اللذان nin özellikleri ve i’râbı ...........................................................20 D. ان اللت ) اللتين ( ’ nin özellikleri ve i’râbı .............................................................22 E. الذين’ nin özellikleri ve i’râbı ............................................................................23 E. االلى ’ nın özellikleri ve i’râbı ...........................................................................25 F. االلى’ nın i’râbı:................................................................................................26 G. الالئي ,الالتي ,الالت , الالء , اللواتى ’nin özellikleri ve i’râbları..................................27

II. MÜŞTEREK ISMI MEVSULLER ......................................................................29 A. in özellikleri ve i’râbı ’ من ............................................................................29 B. ما’ nın özellikleri ve i’râbı................................................................................31

II

C. ذو’ nün özellikleri ve i’râbı ..............................................................................34 D. ال ’ in özellikleri ve i’râbı ................................................................................36 E. اى ’ nün özellikleri ve i’râbı .............................................................................38 F. ذا’ nın özellikleri ve i’râbı ................................................................................40 G. nın mevsul olması’ ما daki’ السيما .....................................................................43

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

HARF OLAN MEVSULLER

I. أن -İ MASDARİYYENİN ÖZELLİKLERİ VE İ’RÂBI .......................................45 II. آي’ ÖZELLİKLERİ VE İ’RÂBI ........................................................................47 III. أن (NUNU ŞEDDELİ)’ NİN ÖZELLİKLERİ VE İ’RÂBI ...................................48 IV. ما - I MASDARİYYENİN ÖZELLİKLERİ VE İ’RÂBI.....................................50 V. لو’ İN ÖZELLİKLERİ VE İ’RÂBI ......................................................................51

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

SILA CÜMLESİ

I. SILA CÜMLESİ...................................................................................................54 II. ال 'İN SILASI ....................................................................................................55 III. BİR CÜMLENİN SILA OLABİLMESİ İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR .................56 IV. SILA CÜMLESİNİN HAZFİ .............................................................................60

BEŞİNCİ BÖLÜM

ÂİD(RÂBIT)

I. ÂİD......................................................................................................................62 II. ÂİD İLE MEVSUL ARASINDAKİ UYUM ........................................................63 III. ÂİD ZAMİRİNİN HAZFİ ..................................................................................66

A. Merfu âid zamirin hazfi...................................................................................66 B. Mansub âid zamirin hazfi ................................................................................67 C. Mecrûr âid zamirin hazfi .................................................................................69

SONUÇ...................................................................................................................71 KAYNAKÇA..........................................................................................................72

III

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser

a.g.m. : Adı geçen madde

b. : Bin, ibn

bkz. : Bakınız.

bs. : Baskı

DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Hz. : Hazreti

Nşr. : Neşir

s. : Sayfa

Thk. : Tahkik

Tsh. : Tashih

ts. : Tarihsiz

v. : Vefat

vb. : Ve benzeri

IV

ÖNSÖZ

Arapça gramer konularından “Mevsuller” i geniş bir şekilde ele alıp işlediğimiz

bu çalışma giriş, beş bölüm ve sonuçtan meydana gelmektedir.

Girişte Arap dili ve dil çalışmaları hakkında genel bilgi verildi. Birinci

bölümde mevsullerin genel özellikleri yer aldı. İkinci bölüm iki kısımdan oluşmaktadır.

Birinci kısımda; hâss ism-i mevsuller, ikinci kısımda müşterek ism-i mevsuller, her biri

özellikleriyle, birer örnekle ve i’râblarıyla anlatıldı. Üçüncü bölümde harf-i mevsuller,

i’râblarıyla beraber verildi. Dördüncü bölümde sıla cümlesi, beşinci bölümde âid

işlendi.

Çalışmaya hazırlanırken, Arap dili gramerine dair esas kaynak kitaplar tarandı,

konuyla ilgili olan metinler değerlendirildi, çalışmaya alındı, ek bilgiler dipnotlarda

verildi. Konuların daha iyi anlaşılması için Kur’an-ı Kerim’den âyetler ve Arap

şiirinden örnekler getirildi, bu örnekler harekelendi, âyet ve sûre numaraları dipnotlarda

verildi ve yine şiirlerin kaynakları dipnotlarda gösterildi.

Bu çalışmada bana yol gösteren danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Halit

Zavalsız’a, yine yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan, Prof. Dr.

İsmail Durmuş,Yrd. Doç. Dr. Nusreddin Bolelli hocalarıma teşekkürlerimi sunuyor ve

çalışmanın hayırlara vesile olmasını diliyorum.

İstanbul, 2006 Ayşe ALHAMSS

1

GİRİŞ

ARAP DİLİNE GENEL BAKIŞ VE GRAMER ÇALIŞMALARI

I. ARAP DİLİNE GENEL BAKIŞ

Tarihin en eski dillerinden biri olan Arapça sâmî dillerdendir. Doğu ve batı

olmak üzere ikiye ayrılan sâmî dillerin meşhurları şunlardır: Arapça, Süryanice,

İbranice, Finike dili, Babil dili, Habeşçedir.1 Arapça’nın sâmî dillerden olduğu bilinse

de ne zaman ayrı bir dil haline geldiği kesin olarak bilinmemektedir.2

Bütünü ile bu Arapça’nın tarihi, gelişme ve yayılma safhaları bazı ara devreler

birleştirilmek sûretiyle sadeleştirilmiş bir plan içerisinde şöyle hulâsa edilebilir:

A. Eski Arapça

B. Klasik Arapça ve ona kaynak olan eski edebi lehçeler

C. Orta Arapça

D. Yeni (modern) Arapça

E. Mahalli lehçeler3

Kuran-ı Kerim’in, hadislerin, İslâm diniyle ilgili asıl kaynakların dili olan,

edebiyat ve ilim dili olarak kullanılan Arapça, klasik Arapça’dır. İslamdan önce Arapça

Arap yarımadasıyla sınırlı iken günümüzde; Arap yarımadası, Mısır, Suriye, Irak,

Filistin, Sudan, Libya, Fas,Tunus, Cezayir vb. birçok ülkede konuşulmaktadır. Bunun

yanında diğer ülkelerde de Kur’an dili olması sebebiyle Arapça’yı öğrenen

müslümanlar bulunmaktadır.

1 Corci Zeydan, Tarihu adabi’l-lügati’l-arâbiyye, Beyrut, 1973, I, 37; Abdurrahman Fehmi, Medresetu’l- arab, Kostantiniye, 1887, s. 18 2 Abdurrahman Fehmi, a.g.e., s. 18 3 Nihad, M.Çetin, “Arap”, DİA, İstanbul, 1991, III, 282

2

İslâmdan önce kabilelerin belli lehçeleri vardı. Bu lehçeler arasında lafız ve

biçimde farklılıklar vardı. Temim, Rebia, Mudar, Kays, Hüzeyl, Kudaa kabilelerinin

lehçeleri farklıydı. Arap lehçelerinin en fasih ve belîği Kureyş lehçesidir.4Kureyş

lehçesi Kuran-ı Kerim’in lehçesidir.

Fetihler neticesinde Arapça, diğer dilleri etkilediği gibi kendisi de diğer

dillerden etkilenmiştir. Farsça, Yunanca, İbranice, Sanskritçe ve Türkçe etkilendiği ve

etkilediği dillerden bazılarıdır.

II. GRAMER ÇALIŞMALARI VE DİL EKOLLERİ

Arapça da önceleri noktalama işaretleri ve harekeler yoktu. İslamiyetten sonra

Kur’an’ın iyi anlaşılması, dilde meydana gelecek hataların ortadan kaldırılması ve dilin

bozulmasını önlemek gibi gayelerle yazıda noktalama, harekeleme ve gramer

çalışmaları başladı. Arap dilinin kuralları ile ilgili çalışmalar ikiye ayrılır:

A. Nahv ve sarf ilmi

B. Lügat ilmi

Nahv sentaks, söz dizimidir. Cümle içinde kelimenin yeri ve bu yere göre

i’râbıdır. Sarf ise şekil bilgisidir yani kelimelerin aldıkları şekillerdir.

İlk dönemlerde nahv kelimesi sarf (morfoloji) ve nahv (sentaks)’ı içine alan

geniş manasıyla gramer karşılığı olarak kullanılıyordu. Ancak III.(IX) yüzyılda

morfoloji sarf adıyla hemen hemen ayrı bir ihtisas sahası haline geldi. 5

Arap dilinde gramer konularının ele alınması ilk kez Hz. Ali (v. 40/661)’nin

emri ile olmuştur. Bunu Ebu Esved ed-Düelî (v. 48/669) yapmıştır. 6 Nahv ilmiyle ilgili

çalışmanın hicri I. asrın ikinci yarısında başladığı kabul edilmektedir.

4 Abdurrahman Fehmi, a.g.e., s. 19 5 Nihad M.Çetin, a.g.m., DİA, III, 296

3

Arap dilinde gramer çalışmaları önce Basra sonra Kûfe’de başlamıştır.

Her iki mektebin çalışmaları sema ve kıyasa dayanıyordu. Fakat Basralılar

yalnız titizlikle seçtikleri fasih bedevilerden dil ve edebiyat malzemesi derliyor, seyrek

rastladıkları nadir ve şâz şekilleri değil çok ve sık rastlananları kıyasa esas alıyor ve

kaideleri öylece tespit ediyorlardı. Kûfeliler ise semaın kaynağını seçmekte aynı titizliği

göstermedikleri gibi nadir ve şâz da olsa duydukları her şekli kıyaslarına mesned

yapıyorlardı. 7

Dil çalışmaları Basra ve Kûfe’den sonra Bağdat, Mısır ve Endülüs’te devam

etmiştir.

Basralı ve Kûfeli dil âlimleri arasındaki ihtilaflar iki dil mektebini meydana

getirmiştir. Nahv sahasında ilk kitabın yazarı kabul edilen Abdullah b. Ebi İshak (v.

127/745) Basralı dilcilerdendir.8Basralı dilciler arasında Sibeveyhî (v. 180/796), İsa b.

Ömer (v. 194/811), Ebu Amr Â’lâ, Yunus b. Habîb (v.183/800), el-Mâzini (v. 246/860),

el-Müberred (v. 285/898) gibi âlimler vardır.

Halil b. Ahmet el-Ferahîdî (v. 175/791) de Basralı dilcilerdendir. Halil b.

Ahmet ‘ten nahv öğrenen Sibeveyhî’nin el-Kitab’ı günümüze ulaşan ilk büyük nahv

kitabıdır.

Fıkıh, usul, mekayis, kıraat gibi ilimlerle ilgilenen Kûfelilerde nahve dair ilk

çalışma Ebu Cafer er-Ruasi ile başlar.9

Kûfeli dil mektebi mensupları arasında el-Kisâi (v. 189/805), el-Ferrâ (v.

207/823), Sa’leb (v. 291/904), Ebu Amr eş-Şeybâni (v. 206/821), İbnu’s-Sikkît (v.

244/858) vardır.

6 İbnu’n Nedîm, Ebu’l Ferec Muhammed b. İshak, el- Fihrist, Beyrut, ts., s. 40-41; İbnu’l Kıftî, Ebu’l Hasan Cemaleddin Ali b. Yusuf b. İbrahim, İnbahu’r-ruvât alâ enbahin-nuhât (thk. Muhammed Ebu’l Fadl İbrahim) Kahire, 1950, I, 4 7 Nihad, M.Çetin, a.g.m., DİA, III, 296 8 Şevki Dayf, el-Medârisu’n-nahviyye, Mısır: Daru’l Maarif, ts., s. 22, Nihad M.Çetin, a.g.m., DİA, III, 296 9 Şevki Dayf, a.g.e., s. 153

4

Basra ve Kûfe dil mekteplerinin çalışmalarından sonra Bağdat dil mektebi

çalışmaları ortaya çıkmaktadır.

Ebu Ali el-Farisî (v. 377/499), İbn Cinnî (v. 392/1001), Ebu’l Berekât İbnu’l-

Enbâri (v. 577/1181) gibi âlimler Bağdat dil mektebini temsil ettiler.

Endülüs’te ilk çalışmalar ise Cûdi b. Osman el-Mevrûrî (v. 198/813) ile başlar.

El-Mevrûri, el-Kisai ve el-Ferrâ’dan ders okumuştur.10İbn Meda (v. 592/1196), Ebu

Hayyan en –Nahvî (v. 745/1344) Endülüslü âlimlerden bazılarıdır.

Mısır ve Endülüs dil âlimleri kendilerinden önceki çalışmaları değerlendirip

bazen yeni görüşler ekleyip konuları tekrar ele almışlar. Mısır dil mektebi mensubları

arasında ise Vellad (v. 263/876), İbn Hişam (v. 761/1360), İbn Hacip (v. 646/1249) gibi

âlimler yer alır.

10 Şevki Dayf, a.g.e., s. 288, 289

5

BİRİNCİ BÖLÜM

MEVSULLERİN TANIMI VE GENEL ÖZELLİKLERİ

I. MEVSULLERİN LÜGAT ANLAMI

Mevsul: لوموصال ismi sülasi ikinci babtan olan وصل’den türetilmiştir. وصل

fiilinin masdarı صلة ,وصل olarak gelir.

İbn Manzur’un Lisanu’l Arap adlı eserinde وصل fiilinin masdarları arasında

ın dammesi’و de hazfedilen‘ وصلة deki dammenin’صلة de vardır. Ebu Ali el-Fârisî صلة

olduğunu söyler.11

Lisanu’l Arap ve es-Sıhah’da وصل’un هجران’ın zıddı olduğu yer alır. وصل şu

manalara gelir.12

A. Bir şeyi bir şeye bağlamak, birleştirmek, bir araya getirmek. Bu anlamda

.nin asıl anlamı budur ve konuyla alakalı olan anlamdır’وصل .ile eşanlamlıdır الءم veجمع

B. Hediye vermek, lutfetmek manasına da gelir. اعطى ve بر ile eşanlamlı olur.

"ةصل" .anlamına gelir هبة ,

C. وصل merhametli davranmak, acımak, şefkat etmek manasına da gelir ve bu

durumda رفق ب ,عطف على ,رحم fiilleriyle eşanlamlı olur.

tabiri, akrabaya iyilik, onları gözetmek, onlarla ilgili olmayı ifade صلة الرحم

eder.

11 İbn Manzur, Ebu’l Fazl Muhammed b. Mükerrem b. Ali el-Ensâri, Lisanu’l arab, Beyrut: Daru sadır, ts., XI, 762 12 Luvis Ma’lûf, El-Müncid fi’l luga fi’l alâm, 26.bs, Beyrut: Daru’l Maşrık, ts., s. 903

6

İbn Esir: “ o (sıla-ı Rahim) akrabaya, nesep bağıyla bağlı olan kimseye, (evlilik

sebebiyle) akrabalık bağı olanlara iyilik, onlara şefkat ve onların hallerini gözetmekten

kinayedir” diyor.13 قطع الرحم bunun zıddıdır.

D. الي وصل bir yere ulaşmak anlamına gelir. انتهى الى , بلغ (son evreye ulaşmak)

ile eşanlamlı olur.

Mevsul وصل‘den türemiş ismi mefuldur. Bağlanan, bağlama edatı

anlamındadır. Türkçe’deki ilgi zamiri olan “ki”nin karşılığıdır.

El-ismu’l-mevsul terkibindeki 1. kelimenin tahlili:

) سما :االسم - den gelen bir masdardır, (bu Basralıların görüşüdür, Kûfeliler’سمو (

:den geldiğini söylerler ama bu genel görüşün dışındadır). İsmin tanımı şöyledir‘ الوسم

Bir cevhere veya araza onu belirlemek ve ayırdetmek için konulan (vaz’edilen) lafız,

ifadedir.

اسم şeklinde geldiği de kaynaklarda yer alır.14 اسم ,سمى ,سم ,سم ,سم in’االسم

şeklinde damme ile Araplardan Kudaa kabilesinde çok kullanılır.15

.dır’اسماوات ,اسامي ,اسام ,اسماء :in cem’isi’اسم

.dur’اسمي ,سموي nisbeti ,سمي un tasgiri’اسم

.un elifi vasl elifidir’اسم

dediler,16 asıl فعل bazıları فعل un aslının takdirinde ihtilaf edildi, bazıları’اسم

kullanım اسم’dur.

Arapça’da kelimeler isim, fiil ve harf olmak üzere 3’e ayrılır. İsimler terkib

olarak gelebilir. Mesela: جمعسم الا (cem’i ismi), اسم التصغير (küçültme ismi), اسم فاعل

13 İbn Manzur, a.g.e., XI, 768 14 İbn Manzur, a.g.e., XIV, 401; Cevheri, Ebu Nasr İsmail b. Hammad el-Fârâbi, Es-Sıhâh: tâcü’l luga ve sıhâhu’l-arabiyye, (thk. Şihabüddin Ebu Amr), 1.bs., Beyrut : Daru’l Fikr, 1998, II, 1733 15 İbn Manzur, a.g.e., XIV, 402 16 Cevheri, a.g.e., II, 1733

7

(ismi fail), تفضيلالاسم ( üstünlük ismi), اسم االشارة (işaret ismi) gibi. İşte ولاسم الموص ’de

bunlardandır. İsmi mevsul اسم الموصول veya االسم الموصول olarak terkib halinde gelir.

II. MEVSULLERİN ISTILAHÎ ANLAMI

Mevsul: haber cümlesi, tam zarf, tam car-mecrûr veya sarih vasıf ile vasla ve

âide veya onun yerini dolduran birşeye ihtiyaç duyan kelimedir.17

Mevsul kendi başına bir anlam ifade etmez, ancak sılasıyla anlamı tamamlanır.

Mevsuller isim ve harf olarak ikiye ayrılır.

A. İsim olan mevsuller:

Mehmed Zihni (v. 1329/1911) mevsulleri şöyle tanımlıyor: “ism-i mevsul o

isimdir ki manası kendinden sonra olan bir cümle veya şibh-i cümle ile tamam olur”.18

İsm-i mevsuller bir sılaya, âide ve i’râbta mahalle ihtiyaç duyarlar.

İsm-i mevsuller de kendi arasında hâss ve müşterek olarak ikiye ayrılır.

1. Hâss ism-i mevsul:

Bu grub için Mehmed Zihni el-Muktedab adlı eserinde, Abbas Hasan en-

Nahvu’l vâfi’de “Muhtas” ifadesini kullanıyorlar. Camiu’d-durusi’l-arabiyye ve Şerh-u

katri’n neda’da “Hâss” ifadesi, Evdahu’l-mesâlik ve el-hâşiyetü’l asriyye alâ şerh-i

şuzûri-z zeheb’te “Nas” ifadesi kullanılmıştır.19

17 Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad, el-Hâşiyetü’l-asriyye alâ şerh-i şuzûri-z-zeheb, Riyad: Daru’ş-şevvaf, 1995, I, 358 18 Mehmed Zihni, el-muktedap fi kavâidi’n-nahv, İstanbul, 1981, s. 18 19 İbn Hişam en-Nahvî, Ebu Muhammed Cemaleddin Abdullah b. Yusuf, Evdahu’l-mesâlik ila elfiyeti ibn Mâlik, 6.bs, Beyrut: Daru ihyai’t Türasi’l-Arabi; 1980, I, 98; Mehmed Zihni, a.g.e., s. 19; Mustafa el-Galâyînî, Camiu’d-durusi’l-arabiyye, Beyrut: Daru’l kütübi’l ilmiyye, 2003, s. 98; Abbas Hasan, en –Nahvu’l-vâfi, 5.bs, Kahire: Daru’l maarif, 1973, I, 342; İbn Hişam en-Nahvî, Şerh-u katri’n-neda ve bellu’s-sada (thk: Muhammed Muhyiddin Abdulhamid), Daru’l Fikr, ts., s. 140

8

Hâss ismi mevsuller, kelamın gerektirdiği şekilde, müfred müsenna, cem’i,

müzekker ve müennesi yapılan ismi mevsullerdir. Başka bir ifadeyle; “makamın

ihtilafıyla muhtelif olan; yani müfredi, tesniyesi, cem’i, müzekker ve müennesi başka

başka olandır”.20

Hâss ismi mevsuller şunlardır: ذيال لذانال , تيال , )لذينال( لتانال , , )لتينال( ,االلى , الذين ,

التيال vardır.21 الالي El- Mufassal’da bunlara ilaveten .اللواتي , ,الالئي الالء ,الالت ,

2. Müşterek ism-i mevsul:

“Makamın ihtilafıyla muhtelif olmayan, yani müfred, müsenna, cem’i,

müzekker, müennes makamında hep bir lafız üzere bulunandır”.22

Müşterek ism-i mevsuller şunlardır: من ,Mehmed Zihni .ال ,ذا ,ذو ,اي ,ما,

müşterek ism-i mevsuller dörttür diyor: 23 ال ,اي ,ما,من. Camiu’d durusi’l-arabiyye’de

ise bu altı mevsulden ال yer almamıştır.

B. Harf-i mevsuller:

İsm-i mevsuller marife çeşitlerinde yer alır ama harf-i mevsuller marife

çeşitlerinde yer almaz. Harf-i mevsulun tanımı: “sılasıyla beraber masdar olarak

açıklanan harflere harf-i mevsul denir”.24

Harf-i mevsuller şunlardır: لو ,آي ,ما ,أن , أن

Evdahu’l-mesâlik’te bu beşine ilaveten الذي yer almıştır. Evdahu’l-mesâlik’te

genel olarak الذي ;hem harf-i mevsullerde hem de ism-i mevsullerde yer alır. Yani الذي

isim kabul edilmiştir ama الذي’ yi harf kabul eden görüşler de vardır. Mesela; Âlûsi’nin

20 Mehmed Zihni, a.g.e., s. 19 21 Ez-Zemahşeri, Ebu’l Kasım Carullah Mahmud b. Ömer b. Muhammed, el-Mufassal fi ilmi’l-luga. (haz.Muhammed İzzettin Saidi) 1.bs, Beyrut: Daru İhyai’l-ulum, 1990 s. 173 22 Mehmed Zihni, a.g.e., s. 20 23 Mehmed Zihni, a.g.e., s. 20 24 İbn Hişam en-Nahvi, Evdahu’l-mesâlik, I, 97

9

Rûhu’l-meâni adlı eserinde, Tevbe sûresi 69. âyetteki خاضواخضتم آالذي و ifadesindeki

yi Ferrâ’nın masdar kabul ettiği ifade edilir.25’الذي

Buradan da anlaşılıyor ki الذي’ yi nadir de olsa harf-i mevsul kabul eden görüş

vardır.

İbn Usfur el-İşbilî’nin Şerh-u cümeliz-Zeccâci adlı eserinde harf-i mevsuller

dört tanedir. )آي ما أن أن( harf-i mevsuller arasında yer almamıştır.26 لو .

III. İSM-İ MEVSULLER İLE HARF-İ MEVSULLER ARASINDAKİ

FARKLAR27

A. İsm-i mevsuller – اي ve müsennalar hariç – mebnîdirler ve cümledeki

yerlerine göre mahalli i’râb alırlar. Harf-i mevsuller de mebnîdir ama i’râbta mahalleri

yoktur.

B. İsm-i mevsulun sılasında bir âid zamiri bulunması gerekir. Yani mevsule

râci bir zamir olmalıdır ama harf-i mevsullerin sılasında böyle bir zamire ihtiyaç

yoktur.

C. dışındaki ism-i mevsullerin hazfi caizken, harf-i mevsuller – muzariyi ال

nasbeden أن dışında – hazfedilmez.

25 Âlûsi, Ebus-sena Şehabeddin Mahmud b. Abdullah, Rûhul-meâni fi tefsiri’l-Kur’ani’l-azîm ve’s-sebü’l-mesâni, (tsh.Muhammed Hüseyin Arab), Beyrut: Daru’l Fikr, 1997, VI, 195 . Ayrıca Ferrâ’nın Meâni’l Kur’an adlı eserindeki ism-i mevsule dair görüşleri için bkz. Zülfikar Tüccar , “el-Ferrâ, hayatı, eserleri ve Arap dili ve edebiyatındaki mevkii”, 1987 (doktora tezi,İstanbul üniversitesi edebiyat Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı) 26İbn Usfur el-İşbilî, Ebu’l Hasan Ali b. Mü’min, Şerhu cümeli’z-Zeccâci (nşr.Fevvaz Şa’ar), 1.bs., Beyrut: Daru’l kütübi’l ilmiyye, 1998, I, 106 27 Abbas Hasan, a.g.e., I, 407, 408

10

D. Harf-i mevsulerin sılasıyla beraber, masdar oluşturarak bir kalıp olmaları

gerekir. Bunun için harf-i mevsullere حروف السبك veya حروف المصدرية denilir.

E. Harf-i mevsul olan أن’ in –meşhur görüşe göre- sılasının talebi cümle

gelmesi uygundur. Fakat diğer ism-i mevsul ve harf-i mevsullerin sılalarının

haberiyye olması gerekir.

F. ما ,لو masdariyye gibi harf-i mevsuller, fiili camid olan fiil cümlesi ile

getirilmez. Ancak “ما masdariyye” bazen üç camid fiil ve aynı zamanda istisna

anlamını taşıyan fiil ile getirilebilir. )خال، عدا، حاشا( Bu üçü geçen hükümden istisna

edilmiştir.

IV. İSM-İ İŞARETLERİN İSM-İ MEVSUL ANLAMINA GELİP

GELEMEYECEĞİ

Kûfeli dilciler, هذا ve benzeri ism-i işaretlerin ism-i mevsul olabileceği

görüşündeler. Basralı dilcilere göre ism-i işaretler ism-i mevsul manasına gelmez.

Kûfeli dilciler ism-i işaretlerin ism-i mevsul anlamına geleceğine delil olarak Kuran’dan

âyet ve Arapların sözlerini getirdiler.

Örnek:

كم ثم انتم هؤالء تقتلون انفس

Kûfelilere göre takdiri: ثم انتم الذين dir.

Örnek: وسىك يا مينمو ما تلك بي

Kûfeli dilcilere göre takdiri: ينكم ما التي بي dir.28

28 İbnu’l- Enbâri, Ebu’l Berekât Kemalettin Abdurrahman b. Muhammed, el-İnsâf fî mesâili’l-hılaf beyne’n-nahviyyin: Basriyyin ve’l Kûfiyyîn, Darü’l Fikr , ts., II, 717-722

11

Basralı dilciler ise هذا ve benzeri ism-i işaretlerin aslında işarete delalet ettiğini,

.ve diğer ism-i mevsullerle aynı anlama gelmediğini söylerler الذى

El-insâf fî mesâili’l-hılaf adlı eserde Kûfelilere şöyle cevap veriliyor: Âyetteki

مانت manasında değildir. Bilakis ihtisas olarak nasb konumundadır veya الذين هؤالء ’un

tekididir veya هؤالء müfred münadadır.

Yani: لونت تقالءا هؤ يم ثم انت olur. İkinci âyetteki تلك’nin manası işarettir, التي

manasında değildir, ينكمبي hal olarak nasb konumundadır.29

V. ال İLE MARİFE OLAN ZAHİR İSMİN SILASI OLUP

OLAMAYACAĞI

Kûfeli dilciler ال ile marife olan zahir ismin, ism-i mevsulun sılası gibi sılası

olabileceği görüşündeler. Basralı dilciler ise tersi görüşteler. Kûfeli dilciler delil olarak

Arapların kelamını ve kullanımlarını örnek getirirler.30

Örnek: ت اآرم اهلهيلعمري النت الب

ائه باألصائل ي و أقعد في اف

Manası: “hayatıma yemin olsun ki sen, ehline ikram ettiğim ve gurub vakti

gölgelerinde oturduğum evsin”

Basralı dilciler: “Bu caiz değil, çünkü zahir isim bir manaya delalet eder, الذي

gibi değildir, الذي ancak sıla ile açıklanan manaya dalalet eder, çünkü o mübhemdir.

Basralılara göre bu örnek delil değildir. Çünkü تيالب mübtedanın haberidir ve

مرآا diğer haberidir. (yani ikinci haber olur) veya تيالب bilinene delalet etmeyen mübhem

29 İbnu’l-Enbâri, a.g.e., II, 717, 722 30 İbnu’l-Enbâri, a.g.e., II, 722, 723

12

kelimedir ve مرآ ا onun sıfatıdır, مرآ اتي بتآلن veya şu ihtimal de vardır: takdiri: تي البتآلن

مرآي االذ yani ism-i mevsul, zaruraten hazfedilmiş olabilir.31

VI. MEVSULLERİN HAZFİ

İsm-i mevsullerden ال dışındakiler; benzerine atıf yapıldığında ve karışıklığa

sebep olmamak koşuluyla hazfedilebilir. Harf-i mevsullerden ise أن dışındakilerin hazfi

caiz değil, sadece أن’in hazfi caizdir.32

Örnek: لكمنييريد اهللا ليب

İsm-i mevsuller el- Müberred’e göre ise hazfedilemez. El-Müberred ( يسأله من في

موات و االرضالس ) Rahman 29. âyetindeki من ism-i mevsulunun hazfedilmediğini,

mevsullerin hazfedilemeyeceğini, من’in mevsullerin hepsini kapsadığını söylüyor.33

VII. İSM-İ MEVSULLERİN CÜMLE İÇİNDEKİ KONUMLARI

İsm-i mevsuller cümlede; Fail, naib-i Fail, mübteda, haber, mef’ul, sıfat,

müstesna, münada, muzafun ileyh olurlar.

A. Fail İsm-i Mevsul:

Örnek: 34هايد خاب من دسق

Manası: (Nefsini) kirletip gömen ziyan etmiştir.

31 İbnu’l-Enbâri, a.g.e., II, 724- 726 32 Abbas Hasan, a.g.e., I, 392- 393 33 El-Müberred, Ebu’l Abbas Muhammed b. Yezid b.Abdulekber el-ezdi, el-muktedap, (thk.Muhammed Abdulhalik Udayme), Beyrut: Alemü’l Kütüb, ts., II, 138 34 Şems sûresi, 91/10

13

Bu âyette من müşterek ism-i mevsuldur, fail makamındadır.

B. Naib-i Fail olan mevsul:

Örnek: 35 أفال يعلم إذا بعثر ما في القبور و حصل ما في الصدور

Manası: Bilmiyor mu ki kabirlerin içindekiler fırlatılacak ve sinelerin

(göğüslerin) içindekiler derlenecek.

Âyetteki ما ‘lar müşterek ism-i mevsuldur, naib-i fail makamındadır.

C. Mef’ul olan mevsul:

Örnek: ا لم يعلمعلم االنسان م 36

Manası: (Rabbin) insana bilmediği şeyleri öğretti.

Âyette ما mevsulu علم fiilinin ikinci mef’uludur.

D. Mübteda olan mevsul:

Örnek: 37ونائمتهم قاادن هم بشهي والذ

Manası: (onlar) Şahitliklerinde dürüsttürler.

Âyetteki الذين hâss ism-i mevsuldur ve mübtedadır.

E. Haber olan mevsul:

Örnek: 38 آله و آفى باهللا شهيدالى الدينهو الذي ارسل رسوله بالهدى و دين الحق ليظهره ع

Manası: Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, peygamberini hidâyet ve hak din

ile gönderen o’dur. Şahit olarak Allah yeter.

Âyetteki الذي hâss ism-i mevsuldur ve haber konumundadır.

35 Adiyat sûresi, 100/9,10 36 Alak sûresi, 96/5 37 Mearic sûresi, 70/33 38 Fetih sûresi, 48/28

14

F. Sıfat olan mevsul:

Örnek: منون مؤه تقوا اهللا الذي انتم باو 39

Manası: İnandığınız Allah’a karşı gelmekten sakının.

Âyetteki الذي hâss ism-i mevsuldur ve اهللا lafzının sıfatı konumundadır.

G. Müstesna olan mevsul:

Örnek: 40 عملوا الصالحات و تواصوا بالحق و تواصوا بالصبرذين آمنوا وان لفي خسر إال السنإن اال

Manası: İnsan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel işleyenler,

birbirine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.

Âyetteki الذين hâss ism-i mevsuldur ve müstesna makamındadır.

H. Münada olan mevsul:

Örnek: 41يمل اهللا سميع عتقوا اهللا إنا اهللا و رسوله وين آمنوا ال تقدموا بين يديذ يا ايها ال

Manası: Ey iman edenler, Allah ve Rasûlunun önüne geçmeyin. Allah’tan

korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.

Âyetteki الذين hâss ism-i mevsullerdendir ve münada konumundadır.

I. Muzafun ileyh olan mevsul:

Örnek: 42هم وال الضالينيليهم غير المغضوب علذين انعمت ع صراط ال

Manası: “o kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna, o gazaba

uğramışların ve sapmışların yoluna değil”.

Âyetteki الذين hâss ism-i mevsuldur ve muzafun ileyh konumundadır.

39 Mümtehine sûresi, 60/11 40 Asr sûresi, 103/2,3 41 Hucurat sûresi, 49/1 42 Fatiha sûresi, 1/7

15

İKİNCİ BÖLÜM

İSM-İ MEVSULLER

I. HÂSS İSM-İ MEVSULLER

A. الذي ’ nin özellikleri ve i’râbı

Müfred müzekker için kullanılan hâss ism-i mevsuldur. الذي karışıklıktan emin

olmak şartıyla lafızda müfred olup, manada cem’i olarak da gelmiştir.43

44 ذي استوقد نارا فلما اضاءت ما حوله ذهب اهللا بنورهم و ترآهم في ظلمات ال يبصرونلهم آمثل المث

Manası: Onların durumu ateş yakanın durumu gibidir. (Ateş) çevresini

aydınlatır aydınlatmaz Allah onların nurlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde

bıraktı, artık görmezler.

.”âkıl veya gayr-ı âkıl için kullanılır. “o şey ki, o kimse ki manasındadır الذي

:nin âkıl için kullanımına örnek’الذي

45 قونك هم المتصدق به اولئدق و ذي جاء بالصو ال

Manası: doğruyu getiren ve onu tasdik edene gelince, işte onlar kötülüklerden

korunan müttakilerdir.

:nin gayr-ı âkıl için kullanılışına örnek’الذي

46 ومكم الذي آنتم توعدونم الملئكة هذا يقهتلر و تبنهم الفزع األآز ال يح

43 Abbas Hasan, a.g.e., I, 343 (dipnot 2) 44 Bakara sûresi, 2/17 45 Zümer sûresi, 39/33 46 Enbiya sûresi, 21/103

16

Manası: O en büyük korku bunları üzmez, kendilerini melekler: size söz

verilen gün işte bugündür diye karşılarlar.

Evdahu’l-mesâlik’te ve el-Hâşiyetu’l-asriyye alâ şerhi şuzûru-z-zeheb’te

”âkıl için” ifadesi yerine “âlim için“ (de de aynı şekilde من) nin kullanıldığı yerlerde’الذي

ifadesi kullanılmıştır. Bunun sebebi el-Hâşiyetü’l asriyye alâ şerhi şuzûri-z zeheb’te

şöyle açıklanır: “ âlim” ifadesi Allah için de kullanılır. Bu sebeple bu ıstılah daha

uygundur.”47

يالذ ’nin “ي”sında iki vecih vardır:48İsbat ve hazf.

1. İSBAT: Yani الذي’deki ي hazfedilmeyip, olduğu şekliyle bırakıldığında;

a. ي harfi sükun üzere mebnî olur ي ذل ا şeklinde.

b. ي harfi şeddeli olur. Burada da iki şekil vardır. ي harfi şeddeli olup, her

zaman kesralı gelir الذي şeklinde veya ي harfi şeddeli olup üç herekeyle i’râb alır. الذي,

.şeklinde الذي ,الذي

2. HAZF: Yani الذي’nin ي’si gizlendiğinde, ي’den önceki harf:

a. Kesralı olur ذال .

b. Sakin olur الذ

Burada الذي için başka bir şekil daha vardır. O da sakin ي’nin kalarak ال’ in

hazfedilmesidir49.

:sının sabit kalarak, şeddeli ve kesralı gelişine örnek’ي nin’الذي

50 ذى انفقته اال الن وأ بمال ل فاعلمهو ليس الما

. و للقصيب أقربيكتنال به العالء تصطفيه ألقر

47 Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad, a.g.e., I, 366 48 Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad, a.g.e., I, 367; Ez-Zemahşeri, a.g.e., s. 172 49 Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad, a.g.e., I, 367 50İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 109. Bu beyit el-Ezhiyye s.293; Hizanetu’l-edep V, 504,505; ed-Dürer I, 255; Rasfu’l-mebani s. 76,da geçer, nisbetsizdir.

17

Manası: Şunu bilmelisin ki ne kadar harcasan da malın hiçbir değeri yoktur,

mal ancak kendisiyle yüksek derecelere ulaştığın ve onu yakın uzak ayırmaksızın

herkese harcadığındır.

dan önceki harfin kesralı olmasına’ي ,sının hazfedilip’ي nin’الذي

Örnek: اكوالذ لو شاء لنت صخرا أو جبال أشم مشمخر 51

Manası: Yemin olsun ki, eğer dileseydi bir kaya veya asil göğe doğru uzayan

bir dağ olurdum.

:dan önceki harfin sakin olmasına örnek’ي ,sı hazfedilerek’ي nin’الذي

اصطيداية فبي زبزا آالذ ت األمر الذي قد آيد فكنت و 52.

Manası: Ben eğer bu hile yapılan işle alakalı olsaydım, avlamak için çukur

kazan ve orada avlanan kimse gibi olurdum.

.dır53’الذيا :nin ismi tasgiri’الذي

sı sabit olup, şeddeli olduğu zaman üç harekeyle i’râb alır ama’ي nin ’الذي

murab değildir. Yani raf’ konumunda damm üzere mebnî, nasb konumunda feth, cer

konumunda kesr üzere mebnîdir.54

لذيا ’ nin i’râbı:

Asıl olan şekline göre- daima sükun üzere mebnîdir. Cümledeki yerine – الذي

göre mahallen merfu, mahallen mansub, mahallen mecrûr olur.

51 İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 110. Bu beyit el-Ezhiyye s.292; Hizanetu’l-edep,V, 505; ed-Dürer, I, 258; Rasfu’l-mebani s. 76; Hem’ul-hevami, I, 82 de nisbetsizdir. 52 İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 110,111. Bu beyit Hizanetu’l-edep,XI, 421; Şerh-u eşari’l-hüzeliyyin, II, 651 de Hüzeyl kabilesinden birine aittir. Rasfu’l-mebani, s. 76; Şerh-u mufassal, III, 140 da nisbetsizdir. 53 Mehmed Zihni, a.g.e., s. 20 54 Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad, a.g.e., I, 367

18

ن ي فر من السجذرأيت ال

. السكون مبني على, ماض فعل): رأي(

. مبني على الضم في محل رفع, فاعل: التاء

.مبني على السكون في محل نصب, مفعول به, اسم موصول: الذي

لها من االعراب محل ال,صلة, جملة فعلية: فر من السجن

B. التي’ nin özellikleri ve i’râbı

Müfred müennes için kullanılan hâss ismi mevsuldur. يالت lafızda müfred,

manada cem’i olarak da gelmiştir55. Bazı kıraat âlimleri Nisa sûresinin 23. âyetini

meşhur olan kıraat الالتي ارضعنكم yerine مالتي ارضعنك şeklinde okudu.

.âkıle veya gayr-ı âkıle için kullanılır. “O şey ki, o kadın ki” manasındadır التي

:nin âkıle için kullanılışına örnek’التي

. اهللا يسمع تحاورآما إن اهللا سميع بصيرشتكي الي اهللا وا و ت تجادلك في زوجهتيل الو قد سمع اهللا ق 56

Manası: kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının

sözünü Allah işitmiştir. Allah sizin konuşmanızı işitir, çünkü Allah işitendir, bilendir.

:nin gayr-ı âkıle için kullanılışına örnek’التي

يشاء يهدي من و المغرب المشرقا قل هللاهتي آانوا عليتهم اللبفهاء من الناس ما وليهم عن ققول الس سي

.يمقستالي صراط م 57 55 Abbas Hasan, a.g.e., I, 343 (Dipnot 3) 56 Mücadele sûresi, 58/1

19

Manası: İnsanlar içinde bir kısım beyinsizler takımı: Bunları bulundukları

kıbleden çeviren nedir? Diyecekler. De ki: Doğu da, batı da Allah’ındır. O dilediğini en

doğru yola erdirir.

.gibi iki vecih vardır58: İsbat ve hazf الذي de de التي

1. İSBAT: yani التي de ki ي hazfedilmeyip, olduğu şekliyle bırakıldığında;

a. ي harfi sükun üzere mebnî olur التي.

b. ي harfi şeddeli olur. Burada da iki şekil vardır. ي harfi şeddeli olup, her

zaman kesralı gelir التي veya ي harfi şeddeli olup, üç harekeyle i’râb alır. التي ,التي ,التي

şeklinde.

2. HAZF: Yani التي’nin ي’sı gizlendiğinde ي’dan önceki harf:

a. Kesralı olur الت

b. Sakin olur الت

dir59’اللتيا nin ismi tasgiri التي

.mebnîdir التي harfinin şeddeli olup üç harekeyle i’râb aldığı durumda ي nin’التي

Yani raf’ konumunda damm üzere, nasb konumunda feth üzere, cer konumunda kesr

üzere mebnîdir.

تىال ’ nin i’râbı:

.daima sükun üzere mebnîdir. Cümledeki yerine göre mahalli i’râb alır التي

57 Bakara sûresi, 2/142 58Ez- Zemahşeri, a.g.e., s. 174 59 Mehmed Zihni, a.g.e., s. 20

20

الطفلة التي في المدرسةرتس

. مبني على الفتح, مجهولفعل ماض: سر

.مبني على السكون, عالمة التأنيث: التاء

. مرفوع بالضمة, فاعلنائب :الطفلة

. مبني على السكون في محل رفع, صفة: التي

.ال محل لها من االعراب, صلة ,جار مجرور):في المدرسة(

C. (’ اللذين )– اللذان nin özellikleri ve i’râbı

Müsenna müzekker için kullanılan hâss ism-i mevsuldur. ذانلال ve اللذين her ikisi

de iki lam ile yazılır.60 اللذين ,اللذان âkıl ve gayr-ı âkıl için kullanılır. اللذان ve الذي , اللذين‘nin

tesniyesidir.

Asıl olan şekil اللذان ve ذينلال dir. Bunun dışında bu ikisinde ن’u şeddelemek

caizdir.61 Araplardan Temim ve Kays ن’u şeddeliyor. Burada ن’un şeddelenmesi,

hazfedilen ي’ya karşılıktır. Çünkü asıl olan ذيانالل dir.62 ’ اللتيان -

:un şeddelenmesine örnek’ن şeklinde اللذان

Nisa sûresindeki 16. âyette و اللذان يأتيانهما منكم ifadesinde اللذان yi İbn Kesîr اللذان

şeklinde şedde ile okundu.

olur.63 Haris b. Ka’b ve bazıları اللذي ve اللذا .hazfedilebilir ن deki’اللذين ve اللذان

:un hazfedilmesine örnek’ن deki’اللذان u sadece raf’ halinde hazfediyorlar.64’ن

60 Abbas Hasan, a.g.e., I, 344( bkz dipnot 1) 61İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 111; Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad, a.g.e., I, 359 ; İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l- mesâlik, I, 98, 99 62 İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l-mesâlik, I, 98

21

لذا ب إن عمي اليأبني آل 65.

قتال الملوك و فككا األغالال

Manası: “Ey Kuleyb oğulları, iki amcam öyle kimselerdir ki kralları öldürdüler,

zincirleri (kelepçeleri) kırdılar.”

Bu şekilde اللذان ve اللذين ‘nin ن’unda üç lehçe vardır:

u kesralı ve muhaffef olarak sabit olur. Bu fasih , asıl’ن nin اللذين ve اللذان .1

olandır.

.olur اللذين ve اللذان .u kesralı ve şeddeli olarak gelebilir’ن nin اللذين ve اللذان .2

.olur اللذي ve اللذا .u hazfedilebilir’ن nin اللذين ve اللذان .3

:nin i’râbı ’اللذين ve اللذان

Genel görüşe göre bunlar murabtır ve müsenna gibi i’râb yapılır.

لذان في المصنع الجاء العامالن

.مبني على الفتح, فعل ماض: جاء

. مرفوع بااللف النه مثني,فاعل: العامالن

.مرفوع بااللف النه مثني, صفة: اللذان 63 İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 111; Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad, a.g.e., I, 369; İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l-mesâlik, I, 99 64 İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l-mesâlik, I, 99 65 Bu beyit el-Ahtal’a aittir. Bkz. İbn Hişam en-Nahvi, Evdahu’l-mesâlik, I, 99; İbn Usfur El-İşbilî, a.g.e., s. 111

22

.ال محل لها من االعراب, صلة اللذان,جار مجرور: في المصنع

D. اللتين ( اللتان( ’ nin özellikleri ve i’râbı

Müsenna müennes için kullanılan hâss ism-i mevsuldur. التي’nin müsennasıdır.

iki lam ile yazılır66. Âkıl ve gayr-ı âkıl için اللتين ve اللتان tek lam ile yazılırken التي

kullanılırlar.

.u şeddeliyor’ن de de Temim ve Kays ’(اللتين) اللتان de olduğu gibi ’(اللذين) اللذان

Basralı dilciler sadece raf’ halinde şeddeliyorlar.67 Kûfeli dilciler ise nasb ve cer

halindeki اللتين de de ن’u şeddeliyor68.

.u hazfetmek de caizdir’ن u şeddelemenin caiz olduğu gibi’ن deki اللتين ve اللتان

Hâris b. Ka’b ve bazıları ن’u sadece raf’ halinde hazfediyorlar.

:un hazfedilmesine örnek’ن

ميما لو ولدت تهما اللت 69

Manası: “o iki kadını Temim doğursaydı.”

Bu şekilde اللتان ve اللتين ‘de üç şekil vardır:

1. Asıl olan, meşhur olan اللتان ve اللتين’nin ن’unun kesralı ve muhaffef olarak

bulunmasıdır.

.olur اللتين ve اللتان .kesralı ve şeddeli olarak gelebilir ن deki’اللتين ve 2 اللتان

.hazfedilebilir ن deki’اللتين ve 3 اللتان olur اللتي ve اللتا

66 Abbas Hasan, a.g.e., I, 344 (bkz. dipnot 1) 67 İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l-mesâlik, I, 97 68 İbn Akîl, Ebu Muhammed Bahaeddin Abdullah b. Abdurrahman, Şerhu İbn Akil alâ elfiyeti ibn mâlik (thk:Hanna Fâhuri) 1.bs., Beyrut: Daru’l Cil, ts, I, 115 69 Bu şiir bölümü el-Ahtal’a nisbet edilir. Bkz. İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l-mesâlik, I, 100

23

:nin i’râbı ’اللتين ve اللتان

Genel görüşe göre اللتان ve اللتين müsenna gibi murabtırlar ve müsennanın i’râbı

gibi i’râb yapılırlar. Yani ا ile raf’, ي ile nasb ve cer olurlar.

زرت اللتين فازتا

.مبني على السكون, فعل ماض: زرت

. النه فاعل في محل رفعمبني على الضم, ضمير مرفوع متصل:التاء

. منصوب بالياء النه مثني,مفعول به: اللتين

. ال محل لها من االعراب, صلةجملة:فازتا

Genel görüş bu olmakta beraber Camiu’d-durus’il-arabiyye’de اللذان ve

üzere mebnîdir ي üzere, nasb ve cer hallerinde ا nin mebnî olduğu yani raf’ halinde’اللتان

şeklinde farklı bir görüş vardır70. Ama bu zayıf bir görüştür, asıl olan bu mevsullerin

murab oluşudur.

E. الذين’ nin özellikleri ve i’râbı

70 Mustafa el-Galâyînî, a.g.e., s. 149

24

Cem’i müzekker için kullanılan hâss ism-i mevsuldur. الذين tek lam ile yazılır.

Akıl sahibi varlıklar için kullanılır. الذين gayr-ı âkıllerde kullanılmaz, gayr-ı âkıllerde

cem’i müennes için kullanılan mevsul kullanılır71.

ينوم الديالذين يكذبون ب :nin kullanılışına örnek’الذين 72

Manası: Onlar ceza gününü yalanlayanlardır.

.akıllının dışında da kullanılır73 االلي ,cem’i âkıla mahsus olup الذين

Asıl, fasih olan الذين şeklinde feth üzere mebnî olmasıdır. Ama bazen ن’u

hazfedilebilir.74

Örnek: ذي خاضواالخضتم آ. .. 75و

Manası: onların batağa daldığı gibi daldınız.

Çoğunluğun kabul ettiği görüş الذين’ nin mebnî oluşudur. Araplardan bazıları

onu murab yaparak raf’ halinde الذون, nasb ve cer halinde الذين diyorlar76.

İbn Mâlik (v.672/1274) ve İbn Hişam (v.761/1360)’a göre و الذين ile raf’, ي ile

nasb ve cer yapılır77. Araplardan Huzeyl ve Ukayl kabileleri de bu şekilde alıyorlar78.

:nin murab olarak gelişine örnek’الذين

79نحن الذون صبحوا الصباحا

يوم النخيل غارة ملحاحا

71 Mustafa el- Galâyînî, a.g.e., s. 98 (bkz dipnot 1) 72 Mutaffifin sûresi, 83/11 73 Mehmed Zihni, a.g.e., s. 19 ( bkz dipnot). 74İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 112 75 Tevbe sûresi, 9/69 76İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 114; İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l-mesâlik, I, 101; İbn Hişam en-Nahvî, Şerh-u katri’n-neda, s. 141; Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad, a.g.e., I, 370 77 Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad, a.g.e., I, 370 78 İbn Hişam en-Nahvî, Şerh-u katri’n-neda, s. 141 79 Bu beytin nisbeti kesin değildir. Bkz. İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l-mesâlik, I, 102; İbn Akîl, a.g.e., I, 117

25

Manası: Biz Nuhayl günü, ısrarlı (uzun süren) hücumla sabahı getiren

kimseleriz.

olur.80 الذي ,الذو .hazfedilebilir ن deki’الذين ve الذون

:nin i’râbı ’الذين

Cumhura göre- feth üzere mebnîdir. Cümledeki yerine göre mahallen– الذين

merfu, mahallen mansub, mahallen mecrûr olur.

لسوا الي ظل الشجرة عرفت الذين ج

مبني على السكون ,فعل ماض: عرفت

النه فاعل مبني على الضم في محل رفع,ضمير مرفوع متصل:التاء

مبني على الفتح في محل نصب ,مفعول به: الذين

ال محل لها من االعراب, صلة,جملة فعلية): جلسوا الي ظل الشجرة(

F. االلى ’ nın özellikleri ve i’râbı

Cem’i, müzekker ve müennes, âkıl veya gayr-ı âkıl için kullanılan hâss ism-i

mevsuldur. Kullanımlarının çoğu âkıl müzekker içindir.81

:nın âkıl ve gayr-ı âkıl için kullanılışına örnek’االلى

80 İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 114 81 Mustafa el-Galâyînî, a.g.e., s. 99

26

ىلئمون على األى يستللى االل تبو 82

الحداء القبل وع آوم الرتراهن ي

Manası: savaş günü çaylaklar gibi, gördüğün atların üzerinde zırh giymiş

kimseleri de ölüm çürütür.

:nın müennes cem’i için kullanılışına örnek’االلى

الهبمحا حبها حب االلى آن ق 83

ن قبل ن حل مكانا لم يكلت مو ح

Manası: onun sevgisi önceki kadınların sevgisini sildi ve daha önce girilmemiş

müstesna bir yer edindi.

.şeklinde de kullanılır االالء maksur olarak kullanıldığı gibi, med ile االلى

:nın i’râbı ’االلى

sükun üzere mebnîdir ve cümledeki yerine göre mahallen i’râb alır. Yani االلى

mahallen merfu, mahallen mansub, mahallen mecrûr olur. Med ile gelen األالء ise kesr

üzere mebnîdir. Aynı şekilde cümledeki yerine göre mahalli i’râb alır.

رني االلي هاجروا في طلب العلمس

. مبني على الفتح, فعل ماض: سر

.رمبني على الكس, نون الوقاية: النون

. النه مفعول بهمبني على السكون في محل نصب, منصوب متصلضمير: الياء

. محل رفع النه فاعل مبني على السكون فى, اسم موصول: لياأل 82 Bu beyit Ebu Züeyb el-Hüzeli’ye aittir. İbn Akîl, a.g.e., I, 116; Mustafa el-Galâyînî, a.g.e., s. 99 83 Bu beyit el-Mecnun’a aittir. (bkz. Mustafa el-Galayini, a.g.e., s. 99)

27

. ال محل لها من االعراب,صلة, جملة فعلية): جروا في طلب العلماه(

G. الالئي ,الالتي ,الالت , الالء , اللواتى ’nin özellikleri ve i’râbları

Müennes için kullanılan hâss ism-i mevsullerdir. Mehmed Zihni’nin el

Muktedap ve Mustafa el-Galâyînî’nin Camiu’d-durusi’l arabiyye adlı eserlerinde bu

mevsullerin beşi de yer alır. Ama Şerh-u katri’n neda, Evdahu’l-mesâlik, el-Hâşiyetu’l

asriyye alâ şerh-i şuzûri-z-zeheb gibi kaynaklarda اللواتي yer almaz. Mufassal’da bu

beşine ilaveten الالي de vardır.

Birgivî (v.981/1573)’nin İzhar’ında cem’i müennes için şu mevsuller yer alır:84

الالي ,اللوائي ,اللواتي , الالئي ,الالتي ,الالت

nadiren cem’i müzekker âkıl için kullanılır.85 الالئي

Örnek: هية تميد لها الجبالافلج بد 86 الئي اصيبوا يومم ال ه

Manası: O kimseler ki felc günü dağları (bile) sarsan bir felakete uğradılar.

Bazen االلي ve الالئي birbiri yerine kullanılır. Yine الذين ,الالء manasına

gelmiştir.87

Örnek: مهدوا الحجوراالء قد ا النيل عهنفما آبآؤنا بأمن م 88

Yani الذين

Manası: Bize kucak açan babalarımız (bile) o’ndan daha fazla cömert

değildiler.

84 Birgivî, Muhammed b. Pir Ali, İzhar, İstanbul: Asır matbaası, 1325, s. 24 85 Mustafa el-Galâyînî, a.g.e., s. 100 86 Bu beyit için bkz. Mustafa el-Galâyînî, a.g.e., s. 100 87 İbn Akîl, a.g.e., I, 118; İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l-mesâlik, I, 102, 103 88 Bu beyit Şerhu’t tasrih, I, 133; el-Mekasidu’n-nahviyye, I, 429; Ed-Dürer, I, 213 de Beni Süleym’den bir kişiye aittir. Evdahu’l-mesâlik, I, 146; Şerhu Uşmuni, I, 69; Şerhu ibn Âkil, I, 79 da nisbetsizdir. (Bkz. Mustafa el-Galâyînî, a.g.e., s. 100)

28

......... و الالئي يئسن من المحيض من نسائكم ان ارتبتم فعدتهن ثالثة اشهر 89

Manası: kadınlarınızın içinde adetten kesilmiş olanlarla, henüz adetini

görmemiş bulunanlardan eğer şüphe ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır.

Bu âyet kıraat seb’a da hem الالئي hem de الالء şeklinde okundu ( yani hazf ve

isbat ile). Ama şu âyet sadece isbat ile okundu:

مليهن اربعة منكوا عاستشهدأتين الفاحشة من نسائكم في يتلوا 90

Manası: kadınlarınızdan zina edenlere karşı dört şahit getirin.

Bunun sebebi; الالئي , الالتي’den daha hafiftir. الالتي hemzesiz olduğu için,

hafifliğinden dolayı ي sabit oldu. الالئي ise hemze sebebiyle ağır olduğu için ي cevazen

hazfedildi.

، الالء، الالئي، الالت، الالتيياللوات ’ nin i’râbları

.sükun üzere mebnîdir الالتي ,الالئي ، اللواتي .kesr üzere mebnîdir الالت ve الالء

Cümledeki yerlerine göre mahalli i’râb alırlar.

زرت الالتي ذهبن الي القاهرة

مبني على السكون,فعل ماض: زرت

. النه فاعل مبني على الضم في محل رفع,ضمير مرفوع متصل: التاء

. النه مفعول به مبني على السكون في محل نصب, إسم موصول:الالتي

89 Talak sûresi, 65/4 90 Nisa sûresi, 4/15

29

. ال محل لها من االعراب, صلة,جملة فعلية: القاهرةذهبن الى

II. MÜŞTEREK ISMI MEVSULLER

A. in özellikleri ve i’râbı ’ من

“O kimse ki” manasında müşterek ism-i mevsuldur. Akıl sahibi varlıklar için

kullanılır. Asıl kullanım şekli budur.

Örnek: لح من تزآى و ذآر اسم ربه فصلىقد اف 91

Manası: Temizlenen, Rabbinin adını anıp namaz kılan felaha ermiştir.

in asıl kulanım şekli âkıl için olmasına rağmen bazen gayr-ı âkılde de ’من

kullanılır. Bu ancak üç durumda olur.92

1. Gayr-ı âkıl, âkıl konumuna konulduğu zaman:

Örnek: 93طا هل من يعير جناحه؟سرب القأ

Manası: Ey kaya kuşu sürüsü, kanadını ödünç veren var mı?

Şiirdeki نداء القطا buna izin vermiştir.Yani âkıl yerine konularak kaya kuşu

sürüsüne seslenilmiş.

2. Gayr-ı âkılin, âkıl ile aynı hükümde birleşmesi ile;

94ألم تر أن اهللا يسجد له من في السموات ومن في األرض

91 Â’lâ ,sûresi, 87/14, 15 92 Mustafa el- Galâyînî, a.g.e., s. 100, 101; İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 117, 118, 119; ibn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l- mesâlik, I, 105, 106, 107 93 Bu şiir bölümü Abbas b. el-Ahnef’in nazmıdır. (Bkz İbn Akîl, a.g.e., I, 121) 94 Hacc sûresi, 22/18

30

Manası: Görmedin mi, göklerdekiler ve yerdekiler hep Allah’a secde ediyor.

Allah’a secde etmek akıl sahibi varlığı (insanı) ve gökteki, yerdeki gayr-ı âkılı

kapsar.

3. Gayr-ı âkıl, âkıl ile aynı konuda birleştiğinde, âkılın üstünlüğünden dolayı من

kullanılması:

Örnek:

لى رجلين ومنهم منل دابة من ماء فمنهم من يمشي على بطنه و منهم من يمشي ع اهللا خلق آو95

. شئ قديراء إن اهللا على آلش اهللا ما يقلي اربع يخل يمشي ع

Manası: Allah her hayvanı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde

sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür. Allah dilediğini

yapar, çünkü Allah her şeye kadirdir.

:yeryüzünde bütün canlıları kapsar. Onun ayrıntısı (kısımları) üç çeşittir دابة

1. Karnı üzerine sürünen varlıklar.

2. İki ayağı üzerine yürüyen varlıklar.

3. Dört ayağı üzerine yürüyen varlıklar.

Bu konuda ez-Zemahşeri’nin Mufassal’ında şu bilgiler var:96

ilim sahibine mahsustur, lafzı müzekkerdir. Müzekkerliğine atıf çoktur yani من

genellikle من den sonraki ifade müzekker olur, müennes olarak gelişi azdır.

Örnek:

97و من يفنت منكن لله و رسوله و تعمل صالحا نؤتها اجرها مرتين و اعتدنا لها رزقا آريما

95 Nur sûresi, 24/45 96 Ez-Zemahşeri, a.g.e., s. 178 97 Ahzab sûresi, 33/31

31

Manası: yine sizden her kim Allah’a ve rasûlune boyun eğer Salih bir amel

işlerse ona da mükafatını iki kat veririz, hem onun için bol bir rızık hazırlamışızdır.

Âyette 1. fiil müzekkerliğine atıfla müzekker, 2. fiil manaya atıfla müennes

gelmiştir.

in i’râbı ’من

.sükun üzere mebnîdir. Cümledeki yerine göre mahalli i’râb alır من

أعجبني من حضر

. مبني على الفتح,فعل ماض: أعجب

. مبني على الكسر,نون الوقاية: النون

. النه مفعول به مبني على السكون في محل نصب, منصوب متصلضمير: الياء

.ل رفع النه فاعلمبني على السكون في مح , إسم موصول: من

. ال محل لها من اإلعراب,صلة: حضر

∗.in ism-i mevsul olma dışında başka durumları da vardır’ من

B. ما’ nın özellikleri ve i’râbı

.istifham ismi olur من .1∗من .2 şart ismi olur. .nekre-i mevsufe olduğunda kendisinden sonra sıfat gelir من ,nekre-i mevsufe olur من .3 .nekre-i gayr-ı mevsufe olur من .4

32

“O şey ki” manasında müşterek ism-i mevsuldur. Çoğunlukla gayr-ı âkıl için

kullanılır.

Örnek:

98سن ما آانوا يعملونحأرهم بجوا أذين صبرذ و ما عند اهللا باق و لنجزين الما عندآم ينف

Manası: Sizin yanınızdaki dünya malı tükenir, Allah’ın katındakiler ise

tükenmez. Muhakkak ki biz, sabredenleri, yaptıkları amelin en güzeliyle

mükafatlandıracağız.

:bazen akıl sahibi varlıklar için kullanılır. Bu, şu durumlarda olur ما

1. Âkıl ve gayr-ı âkıl karışık olduğunda, gayr-ı âkılın çokluğundan dolayı

üstünlüğü kasdedilirse;

Örnek: 99 الحكيم و األرض و هو العزيزمواتسبح هللا ما في الس

Manası: Göklerde ve yerde bulunan herşey Allah’ı tesbih etmektedir. O azizdir,

hakimdir.

2. İfadede birbiriyle bağlantılı iki iş dikkat çekiyorsa, yani akıl sahibi ve sıfatı

beraber gelmişse, ما âkıl için kullanılır.

Örnek: اآرم ما شئت من المجاهدين و األحرار

Sanki şöyle dersin: بالحريةاآرم من الرجال من آانت ذاته موصوفة بالجهاد او

Bu ifadeyle iki şey beraberce kasdediliyor, kişi ve onun sıfatı. Sadece o

ikisinden biri kasdedilmiyor.

3. İşin içinde kapalılık olması durumunda, mesela: uzaktan net olmayan bir

şekil görülüyor, insan mı değil mi anlaşılmıyor o zaman bu şekilde kullanılır.

Örnek: ال أدرك حقيقة ما أراه

98Nahl sûresi, 16/96 99 Hadid sûresi, 57/1

33

Yine aynı şekilde müzekker veya müennes olduğu anlaşılmayınca böyle

denilebilir.

Örnek: ميع ما في بطني محررا فتقبل مني إنك أنت السكإذ قالت إمرأت عمران رب إني نذرت ل

100 يمالعل

Manası: İmran’ın karısı: “Rabbim, karnımdakini tam hür olarak sana adadım,

benden kabul buyur, şüphesiz Sen işitensin, bilensin” demişti.

101و ال انتم عابدون ما اعبد âyetinde من yerine ما gelmiştir.Zemahşeri bunu şöyle

açıklar: “Burada kastedilen sıfattır, sanki şöyle denmiştir: ben batıla kulluk etmem, siz

de hakk’a kulluk etmezsiniz.Burada zat değil sıfat kastedildiği için ما gelmiştir.102

:nın âkıl için kullanılışına örnek'ما

رباع فإن خفتم أال ث والو إن خفتم أال تقسطوا فى اليتامى فانكحوا ما طاب لكم من النساء مثنى و ث

103واى أال تعول أدنكلانكم ذتعدلوا فواحدة أو ما ملكت أيم

Manası: Eğer yetimler hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden

korkarsanız, size helal olan ve hoşunuza giden diğer kadınlardan ikişer, üçer, dörder

alın. O kadınlar arasında da adaleti yerine getirme konusunda endişe ederseniz, bir tane

alın veyahut sahip olduğunuz cariyerlerle yetinin. Bu adaletten ayrılmamanız için en

doğru olandır.

nın i’râbı ’ ما

.sükun üzere mebnîdir. Cümledeki yerine göre mahallen i’râb alır ما

100 Al-i İmran sûresi, 3/35 101 Kafirun sûresi, 109/3 102 Ez-Zemahşeri, Ebu’l Kasım Carullah Mahmud b. Ömer b. Muhammed, el-Keşşaf an hakaiki gavamizi’t-tenzil ve uyuni’l-ekavil fi vucuhi’t-tevil, Riyad: Mektebetu’l Ubeykan, 1998/1418, IV, 449 103 Nisa sûresi, 4/3

34

104ال أعبد ما تعبدون

. مبني على السكون, حرف نفي:ال

.مرفوع بالضمة, فعل مضارع: أعبد

. النه مفعول به مبني على السكون في محل نصب,ولاسم موص: ما

.ال محل لها من اإلعراب, صلة. جملة فعلية: تعبدون

.∗nın mevsul olma dışında durumları da vardır’ ما

C. ذو’ nün özellikleri ve i’râbı

Araplardan Tay kabilesinin lügatında olan, onlara özel müşterek ism-i

mevsuldur. Bunun için ذو الطائية diye isimlendirilir105. Onların coğu ذو' yü müzekker,

müennes, müfred, müsenna, cem’i için tek bir lafız olarak kullanıyorlar (lehçelerin en

104 Kafirun sûresi, 109/2 ;mevsul olma dışında ما ∗1. İstifham ismi olur. 2. Şart ismi olur. 3. Nekre-i mevsufe olur. 4. Nekre-i gayr-ı mevsufe olur. 5. Nefy harfi olur. 6. Zaid harf olur. 7. Taaccüb ismi olur. .masdariyye olur ما .8 .masdariyye zarfiyye olur ما .910. Mugayyira olur, yani ما şart edatının sonuna bitişir ve onu şart olmaktan çıkarır. 11. Müheyyie olur, yani ما şart olmayan bir kelimenin sonuna bitişip onu şarta çevirir. 12. Kaffe olur yani amile bitişip onu amelden men eden harf olur. (bkz. Abbas Hasan, a.g.e., I, 354) 105 Ez-Zemahşeri, a.g.e., s. 173; Mustafa el-Galâyînî, a.g.e., s. 104

35

bilineni bu şekildedir). Ama bir kısmı onu, müfred müennes için ذات şeklinde getiriyor,

cem’i müennes için ذوات getiriyorlar.106

:nin kullanımına örnek 'ذو

107 جدياء ماء أبي وفإن الم

ذو طويت و بئري ذو حفرت و

Manası: Su, babamın ve dedemin suyudur.

Kuyu benim kazdığım ve inşa ettiğim kuyumdur.

:ye örnek'ذوات

108ذوات ينهضن بغير سائق

"yönetici olmadan yöneten kadınlar" anlamındadır.

Mehmed Zihni el-Muktedab'ta müşterek ism-i mevsullerde ذو' yü

zikretmemiştir.

:nün i’râbı’ ذو

nün bilinen şekli mebnî oluşudur. Yani sükun üzere mebnîdir ama bazen 'ذو

murab şekilde de gelmiştir.109 Bu şekilde (murab olarak) ذو' yü و ile raf’, ا ile nasb, ي ile

cer yapıyorlar.110

106 İbn Akîl, a.g.e., I, 122 107 Bu beyit Şerhu katri’n-neda, s. 143; Hizanetu’l-edep, II, 34, 35; ed-Dürer, I, 267; Şerhu’t-tasrih, I, 137 gibi eserlerde Sinan b. Fahl’e aittir. Evdahu’l-mesâlik, I, 154; Tahlisu’ş-şevahid, s. 143; Şerhu Uşmuni, I, 72; Şerhu mufassal, III, 147’ de nisbetsizdir. Bkz Mustafa el-Galâyînî, a.g.e., s. 104 108 Bu şiir bölümü İbn Hişam, Evdahu’l-mesâlik, I, 111 ‘den alınmıştır. Nisbeti kesin değildir. El-Ferrâ onu örnek getirir ama sahibini söylemez. 109 İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l- mesâlik, I, 109 110 İbn Akîl, a.g.e., I, 123

36

Yine ذوات 'yü cem’i müennes sâlim gibi i’râb yapanlar vardır, Şeyh Bahauddin

b. Nuhas gibi. Ama asıl olan ذوات şeklinde damm üzere mebnî olmasıdır.111

Genel görüş و ذ sükun üzere, ذات ve ذوات damm üzere mebnîdir. Cümledeki

yerlerine göre mahalli i’râb alırlar.

تكلم ذو جلس إلي الكرسي

.لى الفتحمبني ع, فعل ماض: تكلم

. النه فاعلمبني على السكون في محل رفع, إسم موصول: ذو

فعلية صلة ال محل لها من اإلعرابجملة: جلس الى الكرسي

D. ال ’ in özellikleri ve i’râbı

,âkıl ve gayr-ı âkıl için kullanılan müşterek ism-i mevsuldur. Müfred ال

müsenna ve cem’i için gelir. ال' in lafzı müfred müzekkerdir ama manası bunun dışında

da gelebilir.

:in mevsul olarak kullanılmasına örnek 'ال

112 آريمنا يضاعف لهم و لهم أجرسضا حر أقرضوا اهللا ق و المصدقات وإن المصدقين

Manası: şüphesiz sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah'a

güzel ödünç verenlere, verdikleri kat kat artırılır ve onlara şerefli bir mükafat verilir.

111 İbn Akîl, a.g.e., I, 122 112 Hadid sûresi, 57/18

37

ism-i fail veya ism-i ال in mevsul olmasının şartı tafdil olmamasıdır ve' ال

mefule bitişmelidir. ال camid isme bitiştiğinde الرجل gibi veya الصاحب gibi camid

isimlere benzeyen vasfa bitiştiğinde veya األفضل gibi tafdil olan vasfa bitiştiğinde o

zaman ال harfi tarif olur.113

(gibi الحسن) in sılası ism-i fail ve ism-i mefuldur. Fakat sıfatı müşebbehenin' ال

.in sılası olmasında ihtilaf vardır' ال

El-Hâşiyetu’l asriyye alâ şerh-i şuzûri-z-zeheb, el- muktedap, el-Cümel, İzhar

gibi kaynaklarda ال' in ism-i fail ve ism-i mefule bitiştiğinden bahsedilir, sıfatı

müşebbehe yer almaz. Fakat Şerhu katrin-neda’da sıfat-ı müşebbehe de yer almıştır.

Camiu'd durus'il-arabiyye'de müşterek ism-i mevsuller arasında ال yoktur.

Nahivciler ال' in (mevsul olan) isim mi, harf mi olduğu konusunda ihtilaf

ettiler. Nahivcilerin çoğunun görüşü isim olduğudur. Buna delil olarak ال e dönen zamir

olmasını gösterdiler. Çünkü zamirler ancak isme dönerler.114

Örnek:

اوهم أبائت بالقررم

Yani مررت بالتي قام ابوها

Ebu Ali el-Fârisî (v. 377/949), ibn Serrac (v. 316/929) ve müteahhirundan

birçoğu bu görüştedir. El-Mazini ve onun görüşünü benimseyenler ال' in harf olduğunu

iddia ettiler. Ebul Hasan El- Ahfeş ال' in harfi tarif olduğu görüşündedir.115

Ama çoğunluğun görüşü dediğimiz gibi ال in isim oluşudur. ال' in muzari fiile

bitişmesi şâzdır. Yine isim cümlesi ve zarf ile bitişmesi şâzdır. Ayrıntı "sıla cümlesi"

bahsinde gelecektir.

113 İbn Hişam,en-Nahvî, Şerh-u katri’n-neda , s. 142 114 İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 122 115 İbn Akîl, a.g.e., I, 122; İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l-mesâlik, s. 109

38

in i’râbı’ ال

İrab ال de ortaya cıkmaz. Bilakis ism-i Fail, ism-i mef’ule intikal eder. Çünkü

ile ondan sonraki, bir kelime olduğu için i’râb ona göre ال harf sûretinde isimdir.116 ال

yapılır.

E. اى ’ nün özellikleri ve i’râbı

Âkıl ve gayr-ı âkıl için kullanılan müşterek ism-i mevsuldur. Bütün ism-i

mevsuller mebnîdir, أي' nün ise dört hali vardır. Bir durumda mebnî, diğer durumlarda

murabtır.

muzaf olup, sılası olan cümlenin sadrı yani أي :nün mebnî olduğu durum 'أي

rüknü evveli olan zamir mahzuf olduğunda أي mebnî olur.

Örnek:

117د على الرحمن عتيا أشم أيهعة شيثم لننزعن من آل

Manası: Sonra her zümreden Rahman'a karşı en ziyade isyankâr olanları

muhakkak ayırıp çıkaracağız.

:nün murab olduğu durumlar' أي

.murab olur أي muzaf olup, sadrı sılası mezkur olursa أي .1

Örnek:

يعجبني أيهم هو قائم

116 Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad, a.g.e., I, 377 117 Meryem sûresi, 19/69

39

.murab olur أي muzaf olmayıp, sadrı sılası mahzuf olduğunda أي .2

Örnek:

قائمي أييعجبن

.murab olur أي muzaf olmayıp, sadrı sılası mezkur olursa أي .3

Örnek:

هو قائم ي أييعجبن

Fasih olan أي muzaf olup sadrı sılası mahzuf olduğunda أي' nün damm üzere

mebnî olmasıdır. Bu durumda onun üç harekeyle murab olması da caizdir.118

Örnekteki âyet أيهم şeklinde de okunmuştur. Ama çoğunluk bu âyeti أيهم

şeklinde damm üzere mebnî okudu. Mushafta olan mütevatir kıraat budur.119

Sa'leb أي' nün mevsul oluşunu kabul etmez. Araplardan bazıları müennesi

olarak أية dediler. Bu şekilde müennesinin yapılması şâzdır.120

En- Nahvu'l vâfi' de أي' nün murab olduğu durumlara şu da ilave edilmiştir. أي'

nün sadrı sılası zahir isim veya zahir fiil veya mukadder fiil olduğu zaman أي murab

olur.121

Örnek:

دكنسأغضب على أيهم ع

Takdiri: إستقر'dir.

nün i’râbı’ أي

118 Mustafa el-Galâyînî, a.g.e., s. 103 119 Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad, a.g.e., I, 377 120 Mehmed Zihni, a.g.e., s. 20 121Abbas Hasan, a.g.e., I, 364

40

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi اي bir durumda mebnî, üç durumda murabtır.

جاءني أي هو قا ئم

.مبني على الفتح, عل ماضف: جاء

. مبني على الكسر, نون الوقاية: النون

.مفعول به النه مبني على السكون في محل نصب, منصوب متصلضمير: الياء

.فاعل مرفوع بالضمة, إسم موصول: أي

.ال محل لها من اإلعراب, صلة,جملة إسمية: هو قائم

∗.nün mevsul olma dışında başka durumları da vardır 'أي

F. ذا’ nın özellikleri ve i’râbı

Âkıl ve gayr-ı âkıl için, müfred, müsenna, cem’i, müzekker ve müennes için ذا

kullanılan müşterek ism-i mevsuldur. Mehmed Zihni'nin el- Muktedap'ında bu çeşit ذا

dan söz edilmez.

:ya örnek 'ذا

:nün diğer durumları şunlardır اى ∗1. İstifham ismi olur. 2. Şart ismi olur. 3. Marifeden sonra medh ve zemde hal olur ve ondan sonra zikredilen nekraya,manen ve lafzen muzaf olması şart koşulur. .in olduğu kelimenin nidasında bağ olur ال .45. Medh ve zemmde sıfat olarak kullanılır.

41

122رايماذا أنزل ربكم قالوا خ

123ناسضاحرق رض اهللاقذي يمن ذا ال

:üç şart gerçekleştiğinde mevsul olur ذا

den sonra من .dan sonra gelmesi gerekir ما veya من nın istifhamiyye olan' ذا .1

âkıl için, ما dan sonra gayr-ı âkıl için gelmesi baskındır.

Örnek:

124ةيبي الملوك غرأتو قصيدة ت

ا؟ الها ق ذمن: القا ليد قلتهق

Yani ا من الذي قاله

Manası: Nice kaside vardır ki krallara garip (ilgi çekici) gelmiştir,

Ben (onu) kasideyi: "onu söyleyen kim" denilmesi için söylerim.

ما ve من .2 istifhamiyyelerinin ذا ile bir kelime oluşturarak istifham olmaması

gerekir.

Bazı kaynaklarda ذا' nın ilga edilmemesi gerekir şeklinde geçer,125 ilga

edilmesinden kasıt; ذا' nın من veya ما ile terkib yapılıp tek kelime halinde, istifham

olmasıdır.

Örnek:

ذا عندكمن

Burada من ذا mübteda, عندك haberdir.

122Nahl sûresi,16/30 123 Bakara sûresi, 2/245 124 Bu beyit el-A’şa’ya aittir, kendi şiirini övmek için söylemiştir. (Bkz. Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad, a.g.e., I, 373) 125 İbn Akîl, a.g.e., I, 124

42

terkib halinde kullanıldığında: mevsul olmaya da, tek kelime kabul edilip ذا

mevsul olmamaya da ihtimali vardır.126

Örnek:

ماذا أنفقت

O zaman iki şekilde caizdir

.şeklinde olabilir ما أنفقت؟, ما الذي أنفقته

.ile işaret kasdedilmemesi gerekir ذا .3

Örnek: م ائلقا اذ هنم eğer ؟مائ من ذا الق şeklinde ismi işaret kasdedilirse mevsul

olmaz.

Sibeveyhî ت؟أيا راذم hakkında iki vechi caiz görür.127

.manasında mevsul olur, cevabı merfudur أي شيء الذي رأيت .1

bir isim olur ve cevabı mansubtur ماذا şeklinde أي شيء رأيت .2

Sibeveyhî bu şekilde iki vechin caiz oluşuna şu âyeti örnek getirir:

اوا خيرالق, ما انزل ربكاذم

Bu âyet خير şeklinde de okundu.

nın i’râbı ’ذا

126 Mustafa el-Galâyînî, a.g.e., s. 102 127 Sibeveyhî, Ebu Bişr Amr b. Osman B. Kanber el-Harisi, Kitabu Sibeveyh, (thk. Abdusselam Muhammed Harun), 2.bs, Kahire: el-Hey’etul- mısriyyetü’l-amme li’l kitab, 1973, I, 419

43

.sükun üzere mebnîdir. Cümledeki yerine göre mahalli i’râb alır ذا

من ذا قام؟

. النه مبتدأ مبني على السكون في محل رفع.اسم إستفهام: من

. النه خبر مبني على السكون في محل رفع,لإسم موصو: ذا

.ال محل لها من اإلعراب, جملة فعلية: قام

Yukarıdaki cümlenin takdiri:

الذي قام؟ من

G. nın mevsul olması’ ما daki’ السيما

ا السيم birleşik istisna edatıdır. "Özellikle" anlamında olup, kendisinden sonra

gelenin tercih edildiğini gösterir.

Örnek:

ةماطا فم ال سيدات وهتطالبات مج هؤالء

.dan öncekiler ve sonrakiler bir işte ortaktır ama sonrakiler tercih edilir‘ االسيم

.dan sonraki isim için üç vecih vardır’السيما

1. Raf’

2. Nasb

44

3. Cer

nın mevsul olmasına cevaz ما ,dan sonraki ismin raf’ olması durumunda'السيما

verenler oldu.128

Örnek:

د ما أحميال س

Bu durumda ما mevsul olur, احمد mahzuf mübtedanın haberi olur.

Takdiri şöyle olur:

دم أحوالذي هال سي

Burada mübteda (هو)vücuben hazfedilmiştir.

Mübteda (هو) ve haber (احمد)den oluşan cümle sıla cümlesidir, i’râbta mahalli

yoktur.

Cümlede و isti'naf, ال nafiye lil cins, سي ise ال ‘nın ismidir, mansubtur, muzaftır.

.muzafun ileyhtir, mahallen mecrûrdur ما

128 İbn Akîl, a.g.e, I, 137

45

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

HARF OLAN MEVSULLER

I. أن -İ MASDARİYYENİN ÖZELLİKLERİ VE İ’RÂBI

i masdariyye, önünde geldiği fiil ile beraber tek unsur haline gelir, yani– أن

masdar-ı müevvel olur.

i masdariyye, çekimli fiil (mutasarrıf) ile getirilir yani sılası ancak çekimli– أن

fiil cümlesi olur.

A. أن mazi fiil ile getirilebilir.

Örnek:

زيد ماتت أنملع

B. أن muzari fiil ile getirilebilir.

Örnek:

عنصل في الممع تت أنملع

C. أن emir fiil ile getirilebilir.

Örnek:

بأن قمهت إليرأش

أمل ,(korkmak) خشي ,(istemek, sevmek) احب ,(istemek) أراد ;genellikle ان

(ummak, istemek), إستطاع (...e güç yetirebilmek), وجب (gerekmek), ود (istemek), إشترط

(şart koşmak), ترك (terk etmek) gibi fiillerin mefullerinin veya faillerinin başında gelir.

Örnek:

46

129 يترك سدىان أنسأيحسب اإلن

Manası: insan başıboş bırakılacağını mı sanır?

Örnek:

130دأيحسب أن لم يره أح

Manası: (insan) kendisini bir gören olmadı mı sanıyor?

Buradaki أن in ن' unun sakinliğinin aslî olması, nasih olan şeddeli أن' den

hafifletilmiş olmaması gerekir.131

Eğer أن den sonra gayr-ı mutasarrıf (tam çekimi yapılmayan) fiil bulunursa, o نأ

den hafifletilmiştir.132

إقترب أجلهم دق اهللا من شيء و أن عسى أن يكون قلرض و ما خ األروا في ملكوت السموات وظنأولم ي

.133ديث بعده يؤمنونفبأي ح

Manası: Allah'ın göklerdeki ve yerlerdeki mülkiyet ve tasarrufuna, Allah'ın

yaratmış olduğu herhangi birşeye ve ecellerinin gerçekten yaklaşmış olması ihtimaline

hiç bakmadılar mı? Artık bu Kur'an' dan sonra başka hangi söze inanacaklar.

in sılası talebi cümle olabilir.135 'أن sadece muzariyi nasbeder.134 Bazen أن

Örnek:

.ي بأن داومت ألخآتب

Bu bağlaç muzari fiilin başına gelince onu nasbeder. Bu fonksiyonu kimi

zaman gizli olarak yapar. Şu iki harfi cer ve dört atıf edatından sonra أن gizli kabul edilir

ve daha sonraki muzari fiil mansub okunur.

129 Kıyame sûresi, 75/36 130 Beled sûresi, 90/7 131 Abbas Hasan, a.g.e, I, 403 132 İbn Akîl, a.g.e, I, 110 133 Araf’ sûresi, 7/185 134 Abbas Hasan, a.g.e., I, 409 135 Abbas Hasan, a.g.e., I, 408

47

A. Harfi cerler: حتى ve ل dir.

B. Atıf edatları: sebep bildiren أو ,ثم ,و ,ف dir. Son üçü nadiren kullanılır.136

in i’râbı 'أن

دت أن تجتهدواود

. مبني على السكون,فعل ماض: وددت

. النه فاعل مبني على الضم في محل رفع, مرفوع متصلضمير: التاء

. من االعراب ال محل لها مبني على السكون,)حرف مصدرية(حرف نصب : أن .

واو : و الفاعل, النه االفعال اخمسةو عالمة نصبه حذف النون) أن(فعل مضارع منصوب ب : تجتهدوا

. الجماعة

. تقديره إجتهادآم, مفعول به في محل نصب,مصدر مؤول: أن تجتهدوا

II. آي’ ÖZELLİKLERİ VE İ’RÂBI

آي gibi başına geldiği fiil ile beraber masdar-ı müevvel olur. Ama أن de آي

sadece muzari fiil ile getirilir, yani sılası ancak muzari fiil olur.

.cümleye "....için..." manası katar آي

Örnek:

136 A. Kazım Ürün, Örneklerle Arap dilinde bağlaçlar ve terkipler, Konya: Esra yayınları, 1998, s. 7

48

يل امبقتي أس آارطت إلى المبهذ

.harfi cer'i gelir ل in başına lafzen veya takdiren' آي

Örnek:

137..... على المؤمنين حرج ونكلكيال ي

Manası: .....mü'minlere herhangi bir zorluk olmaması için ......

.sı gelir ve bitişik yazılır ال den sonra bazen olumsuzluk 'آي

in i’râbı 'آي

أجتهدت آي أفوز

. مبني على السكون,فعل ماض: أجتهدت

. النه فاعل مبني على الضم في محل رفع مرفوع متصلضمير: التاء

. من االعرابا ال محل له, مبني على السكون,حرف نصب: آي

).أنا(ضمير مستتر : الفاعل, و عالمة نصبه الفتحة) آي(فعل مضارع منصوب ب: أفوز

فوزي ل: ديرهنصب تقمحل في مفعول له,مصدر مؤول): آي أفوز(

III. أن (NUNU ŞEDDELİ)’ NİN ÖZELLİKLERİ VE İ’RÂBI

137 Ahzab sûresi, 33/37

49

Nevasıhtan olan أن pekiştirme harfidir. İsim cümlesinin önüne gelip, isim

cümlesinin manasını masdar yapar. Yani أن ve isim cümlesi masdar-ı müevvel olur.

Örnek:

.138هم أنا أنزلنا عليك الكتاب يتلى عليهم إن في ذلك لرحمة و ذآرى لقوم يؤمنونأولم يكف

Manası: sana indirdiğimiz ve onlara okunmakta olan Kitap, kendilerine

yetmedi mi? Bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve öğüt vardır.

أخبر ,(anlamak) فهم ,(zannetmek) ظن ,(bilmek) علم den önce genellikle'أن

(bildirmek), رفع (bilmek, tanımak), ادرك (anlamak, kavramak) vb. fiiller gelir.

Muhaffef أن musekkal gibidir, ismi ve haberi ile getirilir fakat muhaffef أن’ in

ismi mahzuf, musekkal olanın ismi mezkur olur.139

Muhaffef olan أن’ e örnek:

يضرت أن علي مملع

Aslı şöyledir: أنه علي مريض تمل ع

nin i’râbı 'أن

علمت أنك فقير

.مبني على السكون, فعل ماض: علمت

. النه فاعلمبني على الضم في محل رفع, مرفوع متصلضمير: التاء

. من االعرابا ال محل له مبنى على الفتح,ديحرف توآ: أن 138 Ankebut sûresi, 29/51 139 İbn Akîl, a.g.e., I, 110,111

50

.مبني على الفتح في محل نصب) أن( إسم , منصوب متصلضمير: ك

.مرفوع بالضمة) أن(خبر : فقير

فقرك: مفعول به في محل نصب تقديره,مصدر مؤول: أنك فقير

IV. ما - I MASDARİYYENİN ÖZELLİKLERİ VE İ’RÂBI

:ما ,ı-masdariyye kendisinden sonraki ile beraber masdar ifade eder ما

A. Masdariyye zarfiyye olur.

قالا دمت منطك مبحال أص yani قا لطنامك مو دةدم

B. Masdariyye gayr-ı zarfiyye olur.

ت زيدابرت مما ضجبع

.masdariyye şunların önüne getirilebilir ما

1. Mazi fiil ile getirilir.

Örnek:

ت زيدابرجبت مما ضع

2. Muzari fiil ile getirilir.

Örnek:

اس في الحديقة ما لم تجلس فيه ال أجل yani ك فيهاوسل جمد عةدم

3. İsim cümlesiyle getirilir. Bu kullanım şâzdır.

عافن يرضيني ما العمل yani لم الععفيني نضري

51

ام daha çok, mazi veya لم ile menfi olan muzari fiil ile kullanılan masdariyye

zarfiyyeler şeklindedir.140

.nın menfi olmayan muzari fiile bitişmesi şâzdır 'ما

Örnek:

ال اصحبك ما يقوم زيد

ام ' nın i’râbı

أحب ما أآتب

).أنا ( تقديره .الفاعل ضمير مستتر, مرفوع بالضمة, فعل مضارع: أحب

. مبني على السكون,حرف مصدرية: ما

).أنا (تقديره . الفاعل ضمير مستتر, بالضمة مرفوع,فعل مضارع: أآتب

آتابة: مفعول به في محل نصب تقديره, مصدر مؤول: ما أآتب

V. لو’ İN ÖZELLİKLERİ VE İ’RÂBI

Başına geldiği fiil ile beraber masdar manası ifade eder. لو mazi ve muzari fiil

ile kullanılır. Emir fiil ile kullanılmaz.

:in muzari fiil ile kullanılışına örnek 'لو

140 İbn Akil, a.g.e., I, 111

52

رور مص أزود لوأ

Manası: mısır'ı ziyaret etmeyi istiyorum.

:in mazi fiil ile getirilmesine örnek 'لو صري مر أخا زد لووأ

Manası: kardeşimin Mısır'ı ziyaret etmesini istiyorum.

Mazi ve muzari fiilin çekimi tam olması gerekir.

,تمني ود ve أحب genellikle لو fiillerinden sonra gelirse masdar manası ifade

eder.

in i’râbı ’لو

ود الطفل لو يلعب

مبني على الفتح,فعل ماض: ود

مرفوع بالضمة,فاعل: الطفل

مبني على السكون,ةحرف مصدري: لو

مرفوع بالضمة,فعل مضارع: يلعب

عب لال: مفعول به في محل نصب تقديره, مصدر مؤول: لو يلعب

Harf-i mevsuller açıklandığı üzere ما ,أن ,أن masdariyye, لو ,آي dir.

Nahivcilerden bir kısmı "Tesviye hemzesi" ni de mevsul harflerinden kabul ediyor.

Örnek:

53

141إن الذين آفروا سواء عليهم أأنذرتهم أم لم تنذرهم ال يؤمنون

Manası: İnkar edenlere gelince onları uyarsan da uyarmasan da birdir, onlar

inanmazlar.

Tesviye hemzesi, mevsul harflerinden kabul edilince, kendisinden sonraki

cümle ile beraber masdar-ı müevvel olur, âyetin takdiri şöyledir:

......ذين آفروا سواء إنذارك و عدمه عليهمإن ال

141 Bakara sûresi, 2/6

54

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

SILA CÜMLESİ

I. SILA CÜMLESİ

Sıla cümlesi: mevsulden sonra zikredilen ve manayı tamamlayan cümledir. Bu

cümlenin i’râbta mahalli yoktur. İsim olsun harf olsun bütün mevsuller için sıla

gereklidir.

Sılasız olduğunda ism-i mevsuller mübhemdir. Bunun için ism-i mevsuller ve

ism-i işaretler "mübhemât" diye isimlendirildi. Sıla cümlesine sibeveyhî "حشو" ismini

veriyor.142

Sıla cümlesi iki çeşittir:

A. Cümle

B. Şibh-i cüm

Sılada asıl olan isim veya fiil cümlesi olmasıdır. 143

A. Cümle olan sıla: Cümle isim ve fiil cümlesi olarak ikiye ayrılır.

Yani; sıla isim cümlesi de olabilir, fiil cümlesi de olabilir.

Sılanın isim cümlesi olmasına örnek:

ت التي هي رخيصةيترإش

Sılanın fiil cümlesi olmasına örnek:

142 Sibeveyhî, a.g.e., II, 105 143 Abbas Hasan, a.g.e., I, 373

55

يا ايها الذين امنوا ال تقدموا بين يدي اهللا و رسوله و اتقوا اهللا إن اهللا سميع عليم144

Manası: Ey iman edenler! Allah’ın ve Rasûlu’nun önüne geçmeyin.Allah’a

saygılı olun, Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, işitendir

B. Şibh-i cümle olan sıla: sıla şibh-i cümle olabilir. Şibh-i cümle iki çeşittir.

1. Zarf (zarf-ı zaman ve zarf-ı mekan).

2. Car- mecrûr.

Şibh-i cümleyi bazı kaynaklar üç çeşit olarak alıyorlar, şibh-i cümleye "sarih

sıfat" da ekliyorlar. Bu çalışmada genel görüşe uyulup, sarih sıfat şibhi cümle içinde

değil .ile ilgili kısımda yer aldı ال

Şibh-i cümle olan car- mecrûr ve zarf'ın tam olmaları gerekir, tam

olmalarından kasıt; onlarla tam bir anlam elde edilmesidir. Zarf ve car- mecrûr tam

olmadıkları zaman onlarla vasl caiz değildir.145

Zarf ve car- mecrûr sıla oldukları zaman, vucûben mahzuf bir fiile (وقع إستقر ,

gibi) tealluk ederler.146 وجد ,آان حصل

II. ال 'İN SILASI

mevsul olduğunda sılası ancak sarih sıfat olur. Sarih sıfat: fiil manasında ال

müştak isimdir.147 Sarih vasıfla kasdedilen, isimliğin onda baskın olmamasıdır ve üç şey

sarih vasıf değildir.148

A. Kendisinde sıfat özelliği olmayan isim, الرجل gibi.

144 Hucurat sûresi, 49/1 145 İbn Akîl, a.g.e., I, 126 146 İbn Hişam en-Nahvî, Şerh-u katri’n-neda , s. 154 147 Abbas Hasan, a.g.e., I, 387 148 İbn Hişam en-Nahvî, Şerh-u katri’n-neda, s. 142(2. dipnot)

56

B. Aslı sıfat olup, sonradan isim olması ağır basan isim, األجرع vb.

C. İsm-i Tafdil, األآرم vb.

Bu üçüne bitişen ال mevsul değil, harfi tariftir.

Sarih sıfat, ism-i fail ve ism-i mef’ulu kapsar yani bunlar ال' in sılası olurlar.

Bu ikisi fiile benzediği için şibh-i cümle diye isimlendirenler oldu. Bu ikisinde ism-i

fail, ism-i mef’ulun sıla olmasında ihtilaf yoktur. Ama sıfat-ı müşebehenin ال in sılası

olup olmaması konusunda ihtilaf vardır. Bir grup sıfat-ı müşebbeheyi ال in sılası kabul

ediyorlar. Çoğunluğa göre sıfat-ı müşebbehe ال in sılası olmaz.149

Bunun dışında ال in muzari fiile vaslı şâzdır.

Örnek:

هتومكضى حر التت بالحكمما ان

Manası: sen hakemliğine razı olunan hakem değilsin.

Bu durum Basralı dilcilerin çoğuna göre şiire mahsustur. Yine ال in isim

cümlesi ve zarf ile vaslı şâzdır.150

Örnek:

151من القوم الرسول اهللا منهم

م دانت رقاب بني معد له

Manası: Allah'ın Rasulunün içinde olduğu kavimde öyle kimseler var ki Benî

Meadd’'ın boyunları onlara eğildi.

III. BİR CÜMLENİN SILA OLABİLMESİ İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR

149 İbn Akîl, a.g.e., I, 128 150 İbn Akîl, a.g.e., I, 130 151 Bu beyit İbn Akîl, a.g.e., I, 131’de nisbetsiz olarak geçmektedir.

57

Sıla cümlesinin şartları şunlar:

A. Sıla cümlesinin haber cümlesi olması gerekir. Haber cümlesi; söyleyenin

doğru veya yalan söyleme ihtimali olduğu cümledir.

Sıla cümlesi inşâ olmamalıdır. İnşâ cümlesi; söyleyenin doğru veya yalan

söyleme ihtimali olmadığı cümledir. Sıla cümlesi talebî veya gayr-ı talebî inşâ cümlesi

de olmamalıdır.

Örnek:

جاء الذي ما أفضله

ل له خيراي قجاء الذ

جاء الذي نعم اسمه

Bu cümleler sıla olmaya uygun değildir. Çünkü 1. cümle taacüb, 2.cümle emir,

3. cümle övme (medh) cümlesidir ve üçü de inşâi cümledir.

Sıla cümlesine örnek:

152ذي ارسل رسوله بالهدى و دين الحق ليظهره على الدين آله و آفى باهللا شهيداهو ال

Manası: Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, peygamberini hidâyet ve hak din

ile gönderen o'dur. Şahit olarak Allah yeter.

Sıla cümlesinin haberiyye olması gerektiği Basralı dilcilerin görüşüdür, Kûfeli

dilcilere göre cümlenin haberiyye olmaması caizdir.153

Kûfeli dilciler el-Ferezdak’ın şu sözünü delil getiriyorlar:

هاأزور–ت نواها و ان شط– تى لعلىة قبل الرظ إني لرام نو

152 Feth sûresi, 48/28 153 Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad, a.g.e., I, 361

58

Manası: çok uzak olsa da, ziyaret etmeyi umduğum yerlere bir bakış atıyorum.

B. Sıla cümlesinin diğer bir şartı müfredlik, tesniyelik, cem’ilik, müzekkerlik,

müenneslikte mevsule uyan bir zamir içermesi gerekir. Bu zamire âid veya râbıt denir.

Bu zamir bariz, müstetir, mahzuf olabilir. Yine bu zamir merfu, mansup, veya

mecrûrdur. İleride örneklerle “âid” bahsinde anlatılacak.

C. Sıla cümlesinin عهودة م yani anlaşılır, belirli, muayyen olması gerekir; kapalı

anlaşılmaz olmamalıdır. Çünkü sıla cümlesinden maksat, muhataba ism-i mevsul ile

kapalı olan şeyi, sıla cümlesi ile belirli, anlaşılır hale getirmektir.

Örnek:

رأيت الولد الذي أبوه معلم

Genel kural bu olmakla birlikte sıla cümlesinin kapalılığı (إبهام) tefhim ve tehvil

durumlarında caizdir. 154

Örnek:

155و أوحى الى عبده ما أوحى

Manası: Kuluna vahyettiğini vahyetti.

Örnek:

156فأتبعهم فرعون بجنوده فغشيهم من اليم ما غشيهم

Manası: Firavun ordularıyla hemen onları takip etti, denizden kendilerini

sarıveren (korkunç boğulma) sarıverdi.

D. Sıla cümlesinin anlaşılabilmesi için kendinden önceki bir kelama ihtiyaç

duymaması gerekir.

Örnek: 154 İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l mesâlik, I, 117 155 Necm sûresi, 53/10 156 Taha sûresi, 20/78

59

نه بخيل جاء الذي لك

لي بخهنلك cümlesi, kendinden önceki bir kelama ihtiyaç duyduğu için sıla olmaya

uygun değildir.

E . Sıla cümlesi herkesçe bilinen, aksi düşünülmeyen bir şey olmamalıdır.

Örnek:

جهه في وهمذي فشاهدت ال

Manası: ağzı yüzünde olan kimseyi izledim.

cümlesi sıla olmaya uygun değildir. Çünkü bu cümle, o kişinin ههج و فيهم ف

ayırıcı özelliği değil, herkesçe kabul edilen, tersi düşünülemeyen, insanların ortak

özelliğidir.

F. Mevsulun sılasının, mevsulden sonra olması gerekir, öne geçmesi caiz

değildir. Yine ondan (sıladan) bir parçanın, mevsulun önüne geçmesi de caiz değildir.

Genel görüş budur. Ancak en-Nahvu’l vâfi’de şu ifade vardır:

Sılanın parçası zarf veya car- mecrûr olursa, karışıklıktan emin olmak şartıyla

takdim caizdir.157

Örnek: أمامنا الذي قرأته رسالة آريمة yani الذي قرأته أمامنا رسالة آريمة

G. Sıla cümlesi ile mevsul arasında- normal şartlarda- fasıl girmemesi gerekir.

Yine sılanın parçaları arasına fasıl girmemelidir.

Sıla cümlesi ile mevsul arasına; sıfat, atıf, tekid, bedel giremez.158 Ama bazı

fasıllar vardır ki onlar mevsul ile sılanın arasına girebilirler (caizdir).

.(dışında, çünkü onunla sılası arasına fasıl giremez ال )

157 Abbas Hasan, a.g.e., I, 380 158El-kûfi, Şerif Ömer b. İbrahim, Kitabu’l beyan fi şerh-il-luma (thk. Alaaddin Hamaveyye ), 1.bs, Amman: Daru Ammar, 2002, s. 598; İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 132

60

Yine kuvvetli görüşe göre bunlarla, harf-i mevsullerden –sadece ما- ile sılası

arasını açmak caizdir.

Bu fasıllar şunlardır:

1. Kasem cümlesi:

غاب الذى واهللا قهر االعداء

2. Nida cümlesi: mevsulun önüne muhatap zamirinin geçmesi şarttır.

يقةد الحدهعت ت-ديا حام-انت الذى

3. İtiraz cümlesi:

ني وي شؤعير – هرم اهللا عأطال والدى الذى -

4. Hal cümlesi:

يع الصننس يح – مسو هو متب لذي امدق -

5. Zaid آان:

ة احي في السهت شارآان الذي آتمرآ

IV. SILA CÜMLESİNİN HAZFİ

Bazen bir cümlede birden fazla mevsul ve onların sılaları bulunur, sılalar

bazen zikredilmiş olur.

تبتأيت الذي آتب و التي آر

Sıla bazen hazfedilmiş olabilir, hazfedilen sılaya zikredilen başka bir sıla

delalet eder. Sıla hazfedildiğinde, zikredilen sılanın sadece bir mevsul için uygun

olması gerekir.

61

Cümlede sılaya delalet eden bir şey olmazsa, mevsulun sılasını hazfetmek caiz

değildir.159

ضت عدت الذي والتي مر

Bu örnekte sıla mevsullerden biri için uygundur. Bir sıla hazfedilmiştir. Bu

örneğin aslı:

ت ضر والتي مضر الذي معدت

Bazen de cümlede tek bir mevsul ve onun sılası bulunur ve sıla cümlesi

hazfedildiğinde ona delalet eden lafzî veya manevî karine bulunur.

Lafzi karineye örnek:

يمن رأيته؟ محمد الذ -

Bu cümle; محمد الذي رأيته فيها demektir.

Manevi karînede ise, hazf; fahr (övgü), tazim (yüceltme), tahkir (aşağılama),

tehvil ( korkutma) vb. için yapılır.160

فاجمع جموعك ثم وجههم الينا ...نحن األولى

Manası: biz öyle kimseleriz ki … birliğini topla, üzerimize gönder (men önemli

değil).

Burada manevî karîne fahr (övme) vardır. Yani şunu kastediyor şair:

“Biz cesaret, kahramanlık ve düşmanlara aldırmama ile tanındık”.

Bu şekilde lafzî ve manevî karîne bulunması şartı ile, sıla cümlesinin hazfi

caizdir.

159 İbn Usfur El-İşbilî , a.g.e., I, 134 160 Abbas Hasan, a.g.e., I, 391

62

BEŞİNCİ BÖLÜM

ÂİD(RÂBIT)

I. ÂİD

Bu zamire âid veya râbıt denir, ism-i mevsule döndüğü için âid, ism-i mevsul

ile sılayı bağladığı için râbıt denilir.

Âid zamiri bariz, müstetir veya mahzuf olarak sıla cümlesinde bulunur.

A. Bariz zamir:

جاء الرجل الذي رأيته

Bu cümlede ها bariz, yani ism-i mevsule dönen zamir bâriz zamirdir.

B. Müstetir zamir:

ي جاءذت الرجل الأير

Buradaki zamir جاء fiilinin altında gizli olan هو’dir. Yani sıla cümlesindeki âid

zamir هو müstetirdir.

C. Mahzuf zamir:

لم الطالب ما لم يعلم علم المع

Bu cümlenin aslı هلملم يع ’dur. Burada ها hazfedilmiş âid zamirdir. Âid zamir:

merfu, mansub, mecrûr olabilir.

Merfu âid zamire örnek:

ات م عنلذي هو عامل في المصالرجل ا

Mansub âid zamire örnek:

63

التي عرفتهاجاءت الطفلة

Sıla cümlesindeki ها zamiri الطفلة’e dönen mansub âid zamirdir.

Mecrûr âid zamire örnek:

ت اليها به التي ذةيقدت الحأير

Sıla cümlesindeki ها zamiri الى harfi ceri ile mecrûr olmuştur ve bu zamir (ها)

.e dönerالحديقة

II. ÂİD İLE MEVSUL ARASINDAKİ UYUM

Hâss ism-i mevsule dönen âid zamirin müfredlik, tesniyelik, cem’ilik,

müzekkerlik ve müenneslik bakımından ona uygun olması gerekir.

جاء الذي مات أبوه

Müşterek ism-i mevsule dönen âid zamir de ise iki vecih vardır:161

A. Mevsulun lafzını gözeterek hepsinde müfred müzekker kullanılabilir. Bu

kullanım daha çoktur.

B. Manayı gözeterek, zamir müfredlik, müsennalık, cem’ilik, müzekker ve

müenneslikte ona uydurulur yani manaya uygun zamir getirilir.

162ستمع اليك هم من ي و من

Âyette من hâss ism-i mevsulun lafzına uyarak, âid müfred gelmiştir.

163 اليك و منهم من يستمعون

161 Mustafa el- Galâyînî, a.g.e., s. 105 162 En’am sûresi, 6/25

64

Âyette manaya uyarak âid cem’i gelmiştir.

Eğer mevsule iki zamir dönüyorsa, ilkinde lafza itibar, diğerinde manaya itibar

etmek caizdir.164

165 و من الناس من يقول آمنا باهللا و باليوم اآلخر و ما هم بمؤمنين

Manası:İnsanların bir kısmı inanmadıkları halde “Allah’a ve ahiret gününe

inandık” derler.

.e müfred olarak döndü ‘ من deki zamir ‘يقول

.e cem’i olarak döndü ‘ من deki zamir‘ و ما هم بمؤمنين

Cumhura göre nesirde; zahir isim, ism-i mevsule dönen zamirin yerine

gelemez. Sadece şiirde zaruraten yer alabilir.

166اداعتي أضناك حب س سعاد ال

زادا و إستمركنو اعراضها ع

Manası: Suad, sevgisinin seni yıktığı kimsedir ve onun senden uzaklaşması

devam etti ve arttı.

Cumhur zahir ismin, ism-i mevsule dönen zamirin yerine gelmesini şiirle

sınırlarken, ez- Zemahşeri sadece şiirle sınırlamaz, ona göre nesirde de zamirin yerine,

zahir isim getirmek caizdir.167

En-Nahvu’l-vâfi’de zahir ismin, zamirin yerini almasının belağî sebeplerle

(isti’taf, telezzüz, izahı artırmak gibi) meydana geldiği yer alır.168

Âid (râbıt), ism-i mevsullerin sılasında bulunur, harf-i mevsullerin sılasında

163 Yunus sûresi, 10/42 164 Mustafa el-Galâyînî, a.g.e., S. 105 165 Bakara sûresi, 2/8 166 Bu beyit Sanaa Abdulkerim Esad, a.g.e., I, 363’de yer alır. 167 Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad, a.g.e, I, 363, 364 168 Abbas Hasan, a.g.e., I, 377 (bkz. dipnot3)

65

bulunmaz.

Nahivcilerden bir grup şunu iddia etti: Kasem cümlesi; mevsule dönen âid

zamiri içermediğinde, kasem ve cevabının mevsule vaslı caiz değildir, yine şart ve ceza

cümlelerinden biri âid zamir içermediğinde mevsule vaslı caiz değildir.169

Mesela şu örnek onlara göre caiz değildir.

جاءنى الذى اقسم باهللا لقد قام ابوه

ن قام عمرو قام ابوهإجاءنى الذى

İsm-i mevsul; mütekellim veya muhatab zamir olan mübtedanın haberi olursa

aid zamir için iki durum vardır:170

A. Râbıt zamir, mütekellim ve muhatab olmada mübtedaya uyabilir.

Örnek: أنا الذى قمت

Örnek: نت فى الفعرى بذ التان

B. Râbıt zamir, gaip olmada ism-i mevsule uyabilir.

Örnek: ام ى قذأنا ال

Örnek: ن فى الفعرى بذانت ال

Burada bir başka durum daha vardır. O da : Mübtedanın mütekellim veya

muhatab zamir olması ve onun haberinin ism-i mevsulun mevsufu olmasıdır.

Râbıt zamir için iki durum vardır:

A. Râbıt zamir, mübtedayı gözeterek, mütekellim veya muhatab olabilir.

Örnek: يفع الضتناو عىذ اللجرانا ال

وننان الفدي فى متقبى سذ اللجرانت ال

169 İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 127 170 Abbas Hasan, a.g.e., I, 380

66

B. Râbıt zamir, gaiplikte ism-i mevsule uyabilir.

Örnek: يفع الضناوى علذانا الرجل ا

وننان الفدي فى مقبى سذرجل اللانت ا

Burada fasih olan, uygun olan; râbıtın mübtedaya uyarak mütekellim ve

muhatab olmasıdır.171

III. ÂİD ZAMİRİNİN HAZFİ

Âid zamiri karışıklıktan emin olmak şartıyla hazfedilebilir. Merfu, mansub,

mecrûr olan âid zamirlerin hazfi şöyledir:

A. Merfu âid zamirin hazfi

Merfu âid zamir ancak şu şartlarla hazfedilebilir:172

1. Sıla, isim cümlesi ve merfu zamir mübteda olmalıdır, mübteda olmayan

merfu zamir hazfedilmez.

2. Haber müfred olmalıdır. Haber müfred olmadığında, merfu zamirin hazfi

yine caiz değildir.

Merfu zamir, mübteda olduğunda ise şu iki durum olur:

1. Ya merfu zamir, ’ اى nün sılasındadır.

2. Ya da merfu zamir, ’اى nün dışındakilerin sılasındadır.

اى’ nün sılasında olan merfu zamirin her halde hazfi caizdir.173 171 Abbas Hasan, a.g.e., I, 382 172 İbn Akîl, a.g.e., I, 136; İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 128; İbn Hişam en- nahvî, Evdahu’l-mesâlik, I, 118, 119; Abbas Hasan, a.g.e., I, 394

67

Örnek: يعة ايهم اشدل شنزعن من آثم لن اتيحمن ععلى الر .174

Manası: Sonra her ümmetten hangisi Rahman (olan Allah)’a en çok karşı

gelmişse (önce onu Cehenneme) çekip ayıracağız.

Takdiri şöyledir: ايهم هو اشد

اى’ nün dışındaki mevsullerin sılasında olan zamir:

a. Ya sıla uzun olur( صلة طويلة)

b. Veya sıla uzun olmaz.

Sılasının uzun olmasından kasıt; sılasında muzafun ileyh, mef’ul, hal, na’t v.b.

tamamlayıcılar olmasıdır.

Eğer sıla uzun olursa; merfu zamirin hazfi caizdir.

Örnek: وء سك للائى قذما انا بال

Takdiri: وء سك للائا انا بالذى هو قم

Eğer sıla uzun olmazsa, merfu zamirin hazfi caiz değildir.

B. Mansub âid zamirin hazfi

Âid olan mansub zamir şu şartlarla hazfedilebilir:175

1. Mansub zamir muttasıl olmalıdır.

2. Onu nasbeden tam fiil veya tam vasıf olmalıdır.

173 İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 128 174Meryem sûresi,19 / 69 175İbn Usfur el-İşbilî, a.g.e., I, 128; İbn Akîl, a.g.e., I, 138; İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l-mesâlik, I, 120; Abbas Hasan, a.g.e., I, 396, 397

68

3. Bu vasıf, kendisine zamirin döndüğü ’ال in sılası olmamalıdır.

Hazfedilen mansub âid zamire örnek:

176 أهذا الذى بعث اهللا رسوال

Takdiri: بعثه dur.

Fiilin nasbettiği zamirin hazfi çok, vasfın nasbettiği zamirin hazfi azdır.177

Eğer mansub zamir munfasıl olursa hazfi caiz değildir.

Örnek: بحاه اى ايذ اليعربل الباق

Yine zamir muttasıl olduğu halde fiil veya vasıf ile değil, harf ile mansub

olursa hazfi caiz değildir.

Örnek: نطلق ى إنه مذجاء ال

Mansub zamir, nakıs fiil veya nakıs vasıfla mansub olursa, mansub zamirin

hazfi caiz değildir.

Örnek: ذى آانه زيدجاء ال

Eğer râbıtın, kendisine döndüğü mevsul ال olursa, mansub zamirin hazfi caiz

olmaz.

Eğer mansub zamirin hazfi karışıklığa ve anlamda anlaşmazlığa sebep

oluyorsa, hazf caiz değildir.

Örnek: ار فى القطهتفر عنت ميار

Bu örnekte ها hazfedilirse, görülen kişi müennes mi, müzekker mi, müfred mi,

tesniye mi , cem’i mi anlaşılmadığı gibi, hazf yapılıp yapılmadığı da anlaşılmaz.

176 Furkan sûresi, 25/ 41 177 İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l-mesâlik, I, 123

69

C. Mecrûr âid zamirin hazfi

Âid zamir mecrûr olduğunda;

1. Ya izafetle mecrûr olur,

2. Ya harf ile mecrûr olur.

İzafetle mecrûr olduğu zaman; muzaf, ism-i fail veya ism-i mef’ul olup, hal

veya istikbal manasında olmak şartıyla hazfedilir.178Eğer mazi manasında olursa mecrûr

zamirin hazfi caiz değildir.179

Ez-Zeccaci’ye göre, şiirde bazen zamir ve ismi hazfedilir, eğer ona delalet eden

belirti varsa bu yapılabilir. Ama bu azdır.

Örnek: ج ارخاته من باب من يغلق من اعوذ باهللا و اي

Takdiri: جارخ من يغلق بابه من من باب

.hazfedildi بابه

Harf ile mecrûr olduğu zaman şu şart aranır: ism-i mevsul veya mevsulun

mevsufu, bu harfin-lafız ve manada- benzeri ile mecrûr olmalıdır ve iki harfin amili

aynı olmalıdır.

Râbıt zamir hazfedildiği zaman, onunla beraber onu mecrûr yapan harf de

hazfedilir.

Eğer iki harf veya iki amil farklı olursa hazf caiz değildir.

Örnek: 180و يشرب مما تشربون

Yani: منه

178 Abbas Hasan, a.g.e., I, 398, 399 179 İbn Hişam en-Nahvî, Evdahu’l- mesâlik, I, 123 180El-mü’minun sûresi, 23 /33

70

Harf ism-i mevsule bitiştiği gibi mevsulun mevsufuna da bitişebilir.

Örnek: قة التى سرت سرت فى الحدي

Yani: فيها

71

SONUÇ

Mevsul lügatta; bir şeyi bir şeye bağlamak, bir araya getirmek anlamlarına

gelir. Istılah anlamı ile mevsul: haber cümlesi, tam zarf, tam car mecrûr veya sarih vasıf

ile vasla ve âide veya onun yerini dolduran birşeye ihtiyaç duyan kelimedir. Mevsuller

cümlede fail, naib-i fail, mübteda, haber, mef’ul, sıfat, müstesna, münada, muzafun

ileyh olurlar.

Mevsuller isim ve harf olmak üzere ikiye ayrılır. İsm-i mevsuller de hâss ve

müşterek olarak iki kısımdır. Hâss ism-i mevsuller: ( , اللواتي, الالء, الالئي, الالت, الذي الالتي

التي, اللذان, اللتان, الذين, االلي ), müşterek ism-i mevsuller ise ( من, ما, اي, ال, ذو, ذا ) dır.

Harf-i mevsuller أن , أن, ما, آي, لو dir.

Sıla cümlesi; mevsulden sonra gelip manayı tamamlayan cümledir ve isim

cümlesi, fiil cümlesi veya şibh-i cümle olur. Sıla, karışıklık olmaması ve sılaya delalet

eden lafzî ve manevî karine olması şartıyla hazfedilebilir.

İsm-i mevsule dönen zamire âid veya râbıt denilir. Âid zamir merfu, mansub

veya mecrûrdur.

Kısaca mevsuller hakkında şöyle denilebilir; mevsuller kendi başlarına anlam

ifade etmezler, bundan dolayı “mübhemat” diye isimlendirilirler. Mevsuller sıla cümlesi

ile anlam kazanırlar ve âid’e ihtiyaç duyarlar.

72

KAYNAKÇA

Abbas Hasan. en-Nahvu’l-vâfi. 5. Baskı, Kahire: Daru’l Maarif, 1973 Abdurrahman Fehmi. Medresetu’l-Arab. Kostantiniye, 1887 Âlûsî, Ebu’s sena Şehabeddin Mahmud b. Abdullah. Rûhu’l-meâni fi tefsîri’l- Kur’âni’l-azîm ve’s-sebu’l-mesâni (tsh. Muhammed Hüseyin Arab), Beyrut: Daru’l Fikr, 1997 Birgivî, Muhammed b. Pir Ali. İzhar. (Nahiv cümlesi içinde diğer nahiv kitapları ile birlikte), İstanbul: Asır matbaası, 1325 Cevheri, Ebu Nasr İsmail b. Hammad el-Fârâbi. Es-sıhâh: tâcü’l-luga ve sıhâhu’l Arabiyye. (thk. Şihabüddin Ebu Amr), 1. Baskı, Beyrut: Daru’l Fikr, 1998 Çetin, Nihad M. “Arap”. DİA, III, İstanbul, 1991 El-Galâyînî, Mustafa. Câmiu’d-durûsi’l-Arabiyye. Beyrut: Dâru’l kütübi’l ilmiyye, 2003 İbnu’l Enbâri, Ebu’l-Berekât Kemaleddin Abdurrahman b. Muhammed. El İnsâf fî mesâili’l-hılaf beyne’n-nahviyyîn: Basriyyîn ve’l-Kûfiyyîn. Daru’l Fikr, ts. İbn Akîl, Ebu Muhammed Bahaeddin Abdullah b. Abdurrahman. Şerhu ibn Akil alâ elfiyeti ibn Mâlik. (thk. Hanna Fahuri), 1. Baskı, Beyrut: Daru’l Cil, ts. İbn Hişam en-Nahvî, Ebu Muhammed Cemaleddin Abdullah b. Yusuf. Evdahu’l - mesâlik ila elfiyeti ibn Mâlik. 6. Baskı, Beyrut: Daru ihyai’t- Türasi’l- Arabî, 1980 ________________. Şerhu katri’n-nedâ ve bellu’s-sadâ. (thk Muhammed Muhyiddin Abdulhamid), Daru’l Fikr, ts. İbnu’l Kıftî, Ebu’l-Hasan Cemaleddin Ali b. Yusuf b. İbrahim. İnbahu’r-ruvât alâ enbahi’n-nuhât. (thk. Muhammed Ebu’l-Fadl İbrahim), Kahire, 1950 İbn Manzur, Ebu’l Fazl Muhammed b. Mükerrem b.Ali el-Ensâri. Lisanu’l-Arab. Beyrut: Daru Sadır, ts.

73

İbnu’n Nedîm, Ebu’l Ferec Muhammed b. İshak. el-Fihrist. Beyrut, ts. İbn Usfur el-İşbilî, Ebu’l-Hasan Ali b. Mü’min. Şerhu cümeli’z-Zeccaci. (nşr. Fevvaz Şa’ar), 1. Baskı, Beyrut: Daru’l Kütübi’l ilmiye, 1998 El-Kûfi, Şerif Ömer b. İbrahim. Kitabu’l-beyân fi şerh’il-luma. (thk. Alaaddin Hamaveyye), 1. Baskı, Amman: Daru Ammar, 2002 Ma’lûf, Luvis. el-Müncid fi’l luga fi’l alam. 26. Baskı, Beyrut: Daru’l Maşrık, ts. Mehmed Zihni. el-Muktedap fi kavâidi’n-nahv. İstanbul, 1981 El-Müberred, Ebu’l-Abbas Muhammed b. Yezid b. Abdulekber el-ezdi. el-Muktedap. (thk. Muhammed Abdulhalik Admiyye), Beyrut: Alemü’l-kütüb, ts. Sanaa Abdulkerim Muhammed Esad. el-Hâşiyetu’l-asriyye alâ şerh-i şuzûri-z-zeheb. Riyad: Daru’ş-şevvaf, 1995 Sibeveyhî, Ebu Bişr Amr b. Osman b. Kanber el-Harisi. Kitabu Sibeveyh (thk.Abdusselam Muhammed Harun), 2. Baskı, Kahire: el-Hey’etü’l Mısriyyetü’l amme li’l kitab, 1997 Şevki Dayf. El-Medârisu’n-nahviyye. Mısır: Daru’l Maarif, ts. Ürün, A. Kazım. Örneklerle Arap dilinde bağlaçlar ve terkipler. Konya: Esra yayınları, 1998 Ez-Zemahşeri, Ebu’l Kasım Carullah Mahmud b. Ömer b. Muhammed. el-Mufassal fi ilmi’l-luga .(haz. Muhammed İzzettin Saidi), 1. Baskı, Beyrut: Daru ihyâi’l ulum, 1990. ______________. El-Keşşaf an hakaiki gavamizi’t-tenzil ve uyuni’l-ekavil fi vucuhi’t- tevil. (Tahkik, talik ve dirase: Adil Ahmet Abdulmevcud, Ali Muhammed Muavviz; şarik fi tahkik: Fethi Abdurrahman Ahmet Hicazi), Riyad: Mektebetu’l Ubeykan, 1998/1418 Zeydan, Corci. Tarihu âdâbi’l-lügati’l-Arabiyye. Beyrut, 1973